Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

dünyahepimizin

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

dünyahepimizin tarafından postalanan herşey

  1. Arkadaslar neden bu kadar bilgi kirliligi yapiyoruz? Neden alakasiz yorumlar yapiyoruz? Kontrgerilla özel olarak PKK nin gerilla savasina karsilik gelistirilmis bir gerilla tipi savasan askeri birlik falan degilki. Kim ve neden böyle yanlisi burada sergiliyor amaci anlasilir degil. PKK'nin savasina uygun sekilde azten özel tim gibi ayri bir askeri birim var. Kontrgerilla 1970 lerde bile vardi ve burada anlatinilan gibi gerilla savasi veren legal bir devlet birimi degildi ve hala da degil. Kontrgerilla ehr döneme göre degisik görevler üstlenen ve methodlar kullanan yasa disi, hukuka aykiri devletten gücünü alan gizli bir örgüttür, bunlar bir dönem 1977'de 1 mayis taksimdeydi, bir bakiyorsun 1979 da Maras'ta idi, 1980'de Corum'da görevlerini yaptilar, sonralari Gazi mahallesinde ve 1993 de Sivas'ta gördük onlari,...... Etmeyin eylemeyin, bu kadarda koulari biurbirine karistirmayalim artik. savunuyorsan adam gibi savun derlerya, aynen öyle olsun, savunuyorsak bilerek savunalim.
  2. Dalga gececegimize ülkenin gecmisinde ve gününde olan olaylari ciddiye alsak daha saglikli olur. Olaya ciddi bakanlar ne demek istedigimi gayet iyi anladilar. Ben ülkemizde düsen 100 lerce askeri ucaklardan bahsederken sizlere belge olarak gene meclis arastirma komisyonundan bahsettim ve bu konuyla ilgili bir de kitap ismi verdim. Yoksa bu askeri ucagidami Hollanda'li kule yetkilileri yanlis bilgilendirerek düsürdüler dersiniz? TSK disinda bu kadar askeri ucak kazasi olan baska bir ülke gösterin isterseniz. Bahsettigim askeri ucak satan firmanin tüm ucaklari ülkemizde düserek yok oldular, benzeri ucaklar gene diger ülkelerde de aynnen düserek bittiler. Derin devleti irdelemek gibi bir düsüncesi olmayan zihniyetin söyleyecegi sadece Allah rahmet eylesin olur ve is biter. Ama bir daha kimseye bu tür kaza sonucu Allah rahmet eylesin demememiz icin neler yapmaliyiz ve sorumlular kimlerdir sorusu sorulmaz. Neden sorulmaz, cünki bizler vatanina milletine bagimli insanlariz ve hicbir zaman milletin büyüklerinin aldigi kararlar, ucaklar,..... sorgulanmaz. Bizim büyüklerimizin durumu aynen kurani kerime benzer ve onlar neyaparsa dogrudur aynen kurani kerim de yazilanlar gibi. Onlari sorgulamak ülkemizde en büyük tabudur ve sorgulayanlarda muhakkak vatanhainleridir. Sn kaplan-20, faili mechulleri anlatirken meclis arastirma raporlarindan bahsediyorsunuz ama benimde size bu düsen ucaklarin alimi ile ilgili meclis arastirma raporlarindan bahsettim. Demekki sadece sizin arastirma raporunuz ciddi ve digerleri gene ciddi falan degiller. Bir kerede olsun, ortaya atilan bir görüsü ciddi sekilde arastirip tartisma düzeyini yükseltelim. Burada sen ve ben kavgasi vererek ne elde edecegimizi zannediyoruz. Alin size kaynak, Semih Hicyilmaz'in kitabi "Iste Derin Devlet", bu kitaptayilar önce TSK'e satilan F-104 ucaklarinin nasil satildigini ve sonlarinin ne oldugunu görün, hemde gene o en cok güvendigimiz ve saygi duydugumuz Türkiye Büyük Millet arastima komisyonu raporlarina dayanarak. Ama burada gercekten de biraz niyet önemli. Art niyet oldugu sürece asla gercekleri göremiyecegiz.
  3. dünyahepimizin şurada bir başlık gönderdi: Güncel Konular
    "Askeri uçak düştü! Konya'da askeri bir eğitim uçağı düştü. Pilotlardan biri kurtuldu, diğeri ise şehit oldu. Uçağın düşme sebebi henüz belirlenemezken, olayla ilgili araştırma çalışmaları başlatıldı. AA Konya- Bir askeri eğitim uçağı, Altınekin ilçesine bağlı Ayışığı köyü yakınlarında, henüz belirlenemeyen bir nedenle düştü. İlk olarak köylülerin yardıma koştuğu enkaz yakınlarında pilotlardan birinin yaralı olarak kurtulduğu, diğer pilotun ise şehit olduğu bildirildi. Yaralı pilot, enkaz bölgesine ulaşan askeri bir helikopterle hastaneye kaldırıldı." Alinti: -http://www.cumhuriyet.com.tr/?im=yhs&hn=44438- Bu haberi okuyunca aklima derhal Semih Hicyilmaz'in "iste Derin Devlet" isimli kitabi geldi. O kitapta F-104 lerin Lockheed firmasindan nasil kaziklanarak alindigini ve sonunda hemen hemen tümünün kaza sonucu düserek bittigini belgeleriyle yaziyor. Tabii olan gene ölen askeri pilotlara oluyor, veriyorsun onlara bir sehit ismi, olaya böylece bitiyor. Lockheed tabii Türkiye'de askeriyeden tutun milletvelikkerine kadar bir cok ksiye rüsvetler veriyor ve hatta bu konuyla ilgili meclis arastirma komisyonu kuruluyor ve herkesinde tahmin edebilecegi gibi Meclis arastirma komisyonunun bulmus oldugu deliller ciddiye alinmiyor. Bu sayede gene tüm sorumlular aklaniyor, falan filan Bu gün söyle bir haberlere bakayim diyorum ve ne görüyorum, Konya'da bir ASKERI UCAK DÜSÜYOR, bir pilot yarali kurtuluyor ve digeri sehit oluyor. Hic sasmam eger bu ucagida TSK'ne Lockheed firmasi sattiysa. Nasilolsa gene o firma bazilarinin ceplerini doldurmustur. Evet bizler böyle vatan evlatlarini ve birde paralarini harciyoruz!!!! Simdi kalkipta "dehitler ölmez vatan bölünmez" diyene kadar neden ülkemizde bu kadar fazla askeri ucak kazasi oluyor ve ucak aliminda kimler rüsvet aliyor arastirmasi gerekmezmi? Benzeri durumlar Güneydoguda sehit olan askerlerimiz icinde gecerli.
  4. "TÜRKLÜK VE MİLLİYETÇİLİK TEŞVİK EDİLİYOR 12:03 17 Mart 2009 OZAN BİLİR ?Türkiye?nin Eğitim Sisteminde Azınlıklar? raporuna göre, azınlık grupları üyeleri Türkiye?deki eğitim sisteminin kendilerini asimile etmeye çalıştığını düşünüyor. Eğitim sisteminde Türklük ve milliyetçilik teşvik ediliyor, Sunni-İslam inancı dayatılıyor. Türkiye?de yaşayan halklar eğitim alanında yok sayılıyor. Uluslararası Azınlık Hakları Grubu?nun hazırladığı ?Unutmak mı, asimilasyon mu? Türkiye?nin Eğitim Sisteminde Azınlıklar? raporu açıklandı. Grubun koordinatörü Nurcan Kaya?nın kaleme aldığı ve Hrant Dink?e ithaf edilen rapor, eğitim sisteminin Türkiye?deki halklara bakış açısını gözler önüne seriyor. Türkiye?de yaşayan halkların temsilcileri, öğretmen ve öğrencilerle yapılan röportajları da içeren raporun bazı ayrıntılar şöyle ifade edildi. OKUL AÇMA HAKKI BULUNMUYOR "Azınlıklar, Türkiye Cumhuriyeti?nin kuruluşundan beri ?devletin bölünmez bütünlüğüne? tehdit olarak algılanıyor. Bu düşünce azınlıkların eğitim haklarına erişmesi üzerinde olumsuz etkiye neden oluyor. Azınlık gruplarının birçok üyesi Türkiye?deki eğitim sisteminin kendilerini asimile etmeye çalıştığı hissini paylaşıyor. Türk kimliği ve milliyetciliği temel değerler olarak teşvik edilirken farklı kültürler, dinler ve tarihler yok sayılıyor. Türkiye?de sadece Ermeni, Rum ve Musevileri azılınlık olarak tanıyor, diğer azınlıkların ise okul açma hakları bulunmuyor. Devlet okullarında hiçbir azınlık dilinin eğitimi mümkün değil. Öğrenciler ayrımcılıkla karşı karşıya kalıyor." ABDEST ALMAK ZORUNLULUĞU Raporun, ?Okullarda Din Eğitimi? bölümün ise, eğitim sisteminde Sunni-İslam inancının dayatıldığına dikkat çekilirken şu tespitlerde bulunuluyor: "Aleviler ve diğer vatandaşların sesi müfredatta bazı değişikliklere neden olsa da müfredat uluslararası insan hakları hukukuna aykırı nitelik taşıyor. Zorunlu din dersinden muaf tutulma izni sadece Hıristiyan ve Musevilere tanınıyor. Din derslerinde eleştirel ve çogulcu bir bakış açısını vurgulayan yönergelere rağmen, İslamiyet dışındaki dinler çok az yer alıyor. Din derslerine katılan azınlık öğrencileri, abdest almak, dua etmek ve camiye gitmek gibi müfredat dışı uygulamalara maruz kalıyor. Çocuklar etnik ve dinsel kimliklerini saklamak zorunda kalıyor ve kimliklerinin eninde sonunda yok olacağından korkuyor." TEK DİL, TEK KİMLİK DAYATMASI VAR Eğitim sisteminin, çeşitliliği değil tek dili ve tek kimliği teşvik ettiğinin belirtildiği raporda, Kürtler ve Romanlar dahil birçok dezavantajlı grubun eğitim dahil birçok alanda yok sayıldığının altını çiziyor. Raporda "Roman yerleşim yerlerinin kentsel dönüşüm projeleri kapsamında yıkılması birçok Roman?ı yerinden etti, yüzlerce çocuk okulsuz bırakıldı. Diyarbakır ve İstanbul?da yaşayan yerinden edilmiş Kürt ailelerinin çocuklarının yüzde 30?dan fazlası yoksulluk nedeniyle okula gidemiyor. Okullarda ayrımcılığa maruz kaldıkları için eğitim hakkını kullanamıyor" deniliyor. Raporda yer alan tavsiyeler ise şöyle: Türkiye hükümeti azınlıkların eğitim hakkının korunması ve geliştirilmesi için kararlar alırken azınlıklara danışmalı. Müfredatın tamamen gözden geçirilmesi, ayrımcı ve milliyetçi ifadelerin çıkarılması, çokkültürlülüğün, barışın ve hoşgörünün teşvik edilmesi gerekiyor. PAYLAN: YENİ SAMASTLAR ORTAYA ÇIKACAK Raporun açıklanmasının ardından düzenlenen panelde konuşan Özel Yeşilköy Ermeni İlköğretim Okulu Yönetim Kurulu Üyesi Garo Paylan, 1980 yıllarında 5.500 öğrenci bulunduğunu fakat şimdi 17 okulda 3.400 öğrenci kaldığını söyledi. Paylan, Genelkurmay?ın hazırladığı ve okullarda gösterilen ?Sarı Gelin? belgeseline de değinerek, "Bu belgesel anaokulundaki çocuklara dahi gösterildi. Bu yeni Ogün Samastlar?ın ortaya çıkmasına neden olacak. Türklükten başka unsurların aşağılandığı bir atmosferde yaşıyoruz. Ermeniler hala hain olarak görülüyor. Bakış açısı değişmeli. Azınlık okullarına pozitif ayrımcılık sağlanmalı? şeklinde konuştu. VASİLİADİS: ASİMİLASYON UYGULANIYOR Apoyevmatini Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mihalis Vasiliadis ise Milli Eğitim müfredatının farklı kültürlerin yaşamasına ve öğretilmesine engel olduğunu belirterek, "Aynı zamanda azınlık çocukları başka bir kültürün etkisinde yetiştiriliyor. Bu da asimilasyona neden oluyor. Her sabah okunan ?Andımız? ile milliyetçilik empoze ediyor ve içinde yer alan ifaderlerle çocukların kişiliğini başkalarına armağan etmesi sonucunu doğuruyor" dedi. İRİS: MEZOPOTAMYA DİLLER MEZARLIĞI "Ben Süryaniyim fakat kendi dilimi konuşamıyorum. Çocuklarım kendi dilini bilmiyor" diyen Mezopotamya Kültür ve Dayanışma Derneği temsilcisi Muzaffer İris, devletin Süryanice?yi koruma altına alması ve okullarda eğitim vermesi gerektiğini söyledi. İstanbul Kürt Enstütüsü Başkanı Sami Tan ise diller ve kültürler bahçesi Mezopotamya?nın yavaş yavaş halklar ve kültürler mezarlığına dönüştüğünü belirterek, "Vahim durumda olan eğitim sisteminde doğmatik, inkarcı ulus devlet anlayışından vazgeçilmeli" dedi." Alinti: - http://www.birgun.net/actuel_index.php?new...=03&day=17-
  5. Devlet destekli faili mechul cinayetlerin yerleri teker teker ortaya cikmaya basladi. Umarim bizler Türkiye halki olarak bu pisligin icinden anlimiz ak olarak cikariz. Dogrusu faazla umudum yok cünki, gene sonunda devleti koruma maksadiyla gercek suclular gün isigina cikmayacak ve katiller devletinde destegiyle yaptiklarinin hesabini vermeyecekler. Umarim ben yanilirim. "KORUCUBAŞINA CESET BASKINI 12:03 17 Mart 2009 Silopi?deki ölüm kuyularının ardından korucubaşı Kamil Atak?ın köyü Kuştepe de kazıldı. Kazılardan 20 kemik çıktı. Atak?ın iki oğlu gözaltında. Kuştepe JİTEM ve Hizbullah?ın üssü.. EMİN DİLOVAN KINAY - ŞIRNAK Şırnak bölgesinde ölüm kuyularının yerleri yeni yeni ortaya çıkıyor. Silopi'deki BOTAŞ Tesisleri ve Sinan Lokantası'na ait ölüm kuyularının kazılmasının ardından, yıllar önce elektrik trafo binasının yapımı sırasında cesetlerin çıktığı öne sürülen Kuştepe (Basisk) köyünde de kazı çalışmaları başlatıldı. Kazılarda 20 adet kemik bulundu. Kuştepe eski korucubaşı Kamil Atak'ın köyü. KORUCUBAŞININ EVİNE BASKIN 1990'lı yıllarda JİTEM tarafından kaçırıldıktan sonra öldürülenlerin atıldığı iddia edilen ölüm kuyuları ve tarlaları bir bir gün yüzüne çıkıyor. Bir dönem Hizbullah'ın kontrolünde olan ve Cizre eski Belediye Başkanı ve korucubaşı Kamil Atak'a ait Kuştepe köyünde de kazılara başlandı. Köy, İdil yolu üzerinde bulunan Cizre Tank Taburu'na 1 kilometre uzaklıkta bulunuyor. Dün sabah saatlerinde Cizre Cumhuriyet Başsavcısı ve kaymakamlık yetkilileri, Cizre Belediyesi'ne ait araçlarla Kuştepe köyüne hareket etti. Kamil Atak'a ait eve yapılan baskında, Atak evde bulunmazken, iki oğlu gözaltına alındı. 1992'den sonra boşaltılan Kuştepe köyüne Kamil Atak'ın himayesinde korucular yerleştirilmişti. Yıllarca JİTEM ve Hizbullah işbirliği ile gözaltına alınanların Kuştepe'ye götürülüp burada sorgulandığı ve infaz edildiği iddialarına rağmen bugüne kadar herhangi bir yasal işlem yapılmamıştı. Kamil Atak hakkında Cizre Belediye Başkanı olduğu dönemlerde Van Ağır Ceza Mahkemesi'nde "iki çobanı öldürdüğü" gerekçesiyle gıyabi tutuklama kararı verilmiş ve 11 yıl boyunca tutuklanmamıştı. ?TRAFONUN TEMELİNDEN 5 CESET ÇIKTI? Bazı yerel kaynaklar birkaç yıl önce Kuştepe'deki trafo binasının temel kazısı sırasında en az 5 ceset bulunduğunu ve bu cesetlerin Şırnak Kimsesizler Mezarlığı'na gömüldüğünü söylüyor." Alinti: -http://www.birgun.net/actuel_index.php?news_code=1237284222&year=2009&month=03&day=17-
  6. Sn kaplan-200, bildiginiz gibi meclis arastirma komisyonu her dönemki arastirmalarinda oldugu gibi bir cok delillere dayali olarak suclular hakkinda ve arkasindaki güc hakkinda devlete ve organlarina önemli bilgiler verdigi gercekten dogrur. Bu sadece U. Mumcu cinayeti icin gecerli degildir, bilhassa tüm olaylar icjn de gecerlidir, Susurluk olayindaki cete-develt iliskilerinden önceki dönemler de bile mesela hayali ihracat icin kurulan komisyon bile burada cok degerli deliller ve isimler bulmustur ama bildigimiz gibi tüm komisyon dönemlerinde verilen tavsiyelere uyulmamistir, aynen U. Mumcu olayinda oldugu gibi. Benim de dikkat cekmek istedigim nokta budur. Neden devlet ve yetkililer bu meclis komisyonunun isaret ettigi noktalara gitmiyorlar? Bununncevabi gercekten cok kolay ve o kadarda ilginc. Size tavsiyem Semih Hicyilmaz'in "iste derin devlet" isimli kitabini okumaniz. Belki Semih Hicyilmaz siyasi düsüncesi ile size uymayabilir ama, kitabinda Meclis arastirma Komisyonu raposlarina ve diger kaynaklara dayali olarak konuyu ele almis. O kitabi okuyunca bizlerin devamli söyledigi veya iddaa ettigi gibi efendim devlet icerisinde sadece bir kac hainin yaptigi bir hukuk dísi hareket falan olmadigini, bilhassa devlet kanaliyla isleyen bir sistem odugunu anlayacaksiniz. Ve gene o kitapta görüyorsunuzki, bu güne kadar gelmis gecmis tüm meclis arastirma komisyonlarinin baslarina gelenler ayni, ya gelenler devlet sirri diye aciklama yapmiyorlar, ya da efendim basbakan nin ve bakaninin bilgiis dogrultusunda yptigin isler, yada bu bilgileri genel kurmay´dan aldim gibi devamli benzeri tutumlar. ve sonuna baktiginda bu meclis arastirma komisyonlarinin yapmis oldugu raporlar rafa kaldiriliyor ve tüm suclanan kisiler aklaniyor, tabii bir kac kurban disinda.
  7. Alevi karsiti Diyanetin agziyla Aleviler hakkinda bundan baska bir yorumda bekleyemeyiz zaten. Dr. Ilyas Üzüm'ün kim oldugunu Aleviler iyi bilir.
  8. Madem U. Mumcu'nun ve N. Hablemit Ogullari'nin failleri belli ve siz buradanda öyle söylüyorsunuz, neden hala mahkemeleri sürüyor dersiniz? Yani koskoca Türkiye Cumhuriyet devletinin mahkemeleri bulamadi da sizmi biliyorsunuz? madem biliniyor neden devletimiz sorumlulardan hesap sormuyor? mahkeme kararlastirdida bizlermi hala gercekleri ögrenmek istemiyoruz?
  9. Kusura bakmayin ama öyle sizin anldiginiz gibi degil mesele. Alevi'ler kim dostu kim düsmani iyi biliyor. Dr. Ilyas Üzüm gibilerin tesbitine gerek yok. Osmanlidan beri Alevileri yakacaksin, keseceksin, asagilayacaksin ve sonrada yok efendim PKK'lilar onlari devlete karsi kullaniyor diye uyaracaksin. Aleviler ne PKK'lidir nede fasisttir. Aleviler devamli ezilenin yaninda olmustur, Türkiye'de olsun veya dünyanin baska bir yerinde olsun farketmez. Alevilerin ezilenden yana olmalari onlarin felsefesinden kaynaklanir. önce neden onlari ezdigimizi hesabini soralim. Maras'ta, Corum'da, Gazi'de, Sivas'ta Aleviler devletin kimden yana oldugunu canlarini vererek ögrendiler.
  10. Katliamlari ve devletin yapmis oldugu yasa disi , hukuk disi öldürme olaylarini onaylayan zihniyet Cecenistan'daki, Cin'deki, Uygur'daki, Filistin'deki katliamlari ve devlet terörünü neye dayanarak elestirebiliyor anlasilir degil. Bizdeki normal ve devletin hakki oluyorsa diger devletlerin yaptigida aynen bizimki gibi olmasi gerekmezmi? Ne kadar celiskili hukuk ve hak anlayisimiz var. Ilginc bir durum dogrusu. Türkiye disindaki Türk ve müslüman toplumlara yapilan zulumleri, yargisiz infazlari, iskenceleri, katliamlari nefretle kinayan zihniyet, söz konusu Türkiye oldugu zaman akan sular duruyor ve devet ne yaparsa hakli görülüyor. Biz bu kafayla daha cok kendimizle celiskili yorumlar yapariz.
  11. Darbe günlügü degil Hatiratmis!!!! Lafa gel hizaya dur derler bizim oralarda. Herhangi bir koltuga oturan yilarca kendisini halktan üstün gördü ve halaa görenlerde var. Herkes artik haddini bilecek!!!! Kimse kanunlardan ve halktan üstün olamaz. Diktadör kafa yapilarinin artik sona erdirilmesinin zamani geldide gecti bile. "15/03/2009 ?Darbe Günlükleri? Ergenekon?a dahil edildi Örnek, 2007?de Nokta Dergisi?nde yayınlanan darbe günlükleri için, ?onlar günlük değil hatırat? demişti. Ergenekon soruşturmasında ?Darbe Günlükleri?ni yazdığı iddia edilen emekli Oramiral Özden Örnek?in ifadesine başvurulacağı öğrenildi. Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Özden Örnek?e ait olduğu iddia edilen ?Ayışığı, Sarıkız ve Eldiven? başlıklı ?darbe günlükleri, Ergenekon soruşturması kapsamında hazırlanan ikinci iddianame kapsamında incelemeye alındı. Soruşturmayı yürüten özel yetkili cumhuriyet savcılığınca, önümüzdeki aylarda emekli Oramiral Özden Örnek?in soruşturma kapsamında ifadesine başvurulacak. ?AYIŞIĞI, SARIKIZ VE ELDİVEN? Darbe Günlükleri, Nokta Dergisi?nde yayınlanmış ve uzun süre gündemde kalmıştı. Günlükleri yayınlanan Nokta Dergisi?ne baskın düzenlenmiş ve bir süre sonra dergi kapanmıştı. Ayrıca derginin genel yayın yönetmeni olan Alper Görmüş hakkında, ?hakaret ve iftira? suçlamalarıyla dava açılmış, dava beraatle sonuçlanmıştı. Ergenekon davasına bakan mahkemeye teslim edilen ikinci iddianamenin üçüncü bölümünde, Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek?in tuttuğu iddia edilen ?Ayışığı?, ?Sarıkız? ve ?Eldiven? adlı günlüklerde darbe planlarının yer aldığı öne sürülüyordu. Ancak emekli Oramiral Örnek, günlüklerin kendisine ait olmadığını söylemişti. ?DARBE GÜNLÜĞÜ DEĞİL HATIRAT? Nokta dergisinin 29 Mart 2007 tarihli sayısında, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Özden Örnek?e ait olduğu öne sürülen notların, 2003 yılı sonu ve 2004 yılı başlarına ait olan bölümleri yayınlanmıştı. Bu notlarda, Örnek ile dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman, Hava Kuvvetleri Komutanı İbrahim Fırtına ve Şener Eruygur tarafından hazırlandığı iddia edilen ?Sarıkız? kod adlı darbe planından, dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök?ün karşı tutumu, diğer bazı üst rütbeli subayların isteksizliği ve ABD?nin tavrı nedeniyle vazgeçildiği iddia ediliyordu. Özden Örnek kendisine ait olduğu öne sürülen günlükteki ?darbe girişimi? iddialarını yalanlamış ve ?Komutanlığım döneminde hiçbir zaman günlük tutmadım. Böyle bir günlüğüm mevcut değildir. Haberler tamamen uydurmadır? demişti. Örnek, sadece 1957-81 döneminde tuttuğu ?Hatıratlar? olduğunu belirterek, ?Tutulan notlar günlük değil hatırattır. Bu dönemden sonra ve komutanlık sırasında günlük tutulmamıştır. Karargahta günlük programlarım düzenli olarak kaydedilmekteydi. Günlük programlar ve ziyaretleri alıp bunlar üzerinden tamamen senaryo yazılmış? diyerek kendini savunmuştu." Alinti: -http://www.evrensel.net/haber.php?haber_id=47414-
  12. Olaylari ne kadar basite indergidigimiz ve insan degerini hice saydigimiz malesef gözler önünde. Burada 35 bin insanin yok olmasini savunan kimki? 35 bin insanin kani gene hukuk disi metotodlarlami alinabiliyor? Siz hangi kaynaga veya dedile dayanarak öldürülen insanlarin suclu oldugunu söyleyebiliyorsunuz? Iste burada hukuka sayginlik önemli. Sili cuntacisi Pinochet'te aynen sizin gibi düsünüyordu ve onun derin devletide insanlari yok ederken, iskenceden gecirirken benzeri suclamalarda bulunuyordu. Arjantin desen gene ayni. Dikdatör saddam bile 5 bin Kürt vatandasini gaz bombalariyla yok ederken benzeri suclamalarda bulunuyordu. Dis gücler bizi birbirimize düsürüyo demekle faili mechulleri savunmanin, yargisiz infazlari selamlamanin ve hakim karari olmadan insanlari bölücülük yapiyor diye fisledikten sonra yok etmenin ne alakasi var. Varsa dis düsmanlar neden devlet kendi insanlariyla barisik degil. Tüm Türkiye ile barisik bir devleti dünya bir olsa yikamaz. Kendi beceriksizligimizi, hazimsizligimizi derhal disarida ariyoruz ve isin kolayina kaciyoruz. Sizin bu tür hukuksuzluga evet demeniz ilk degilki. Bunu bir kac defalar tekrarladiniz ve hatta siz mafya ve cetecileri bile kahraman ilan edip yüceltiyorsunuz. Bu davranisimiz tabiiki karsi tarafta karsi tepkiye yol acacagi cin ülkemizde terörün ve sorunlarin bitmeside artik ahirete kalacak. Derin devleti ile sorunlari kim cözmüski bizde basarili olalim? Yargisiz infazlar, potantiyel terör destekcileri yaratmak toplumda karsi tepkiye yol aciyor ve hic ummadiginiz destegi buluyor bazi gücler. Devletin basitersizligini derin devlet ile cözmeye calisan bir zihniyet asla terörün sonunu getiremez.
  13. Basbakanimizi kutlamak gerek cünki oda kendisinden önceki basbakanlar gibi IMF'nin pesinden dolasmayi iyi yapiyor ve kandirmaya calisiyor. Piskinlik konusunda da Erdogan kendisinden önceki basbakanlari aratmiyor. Erdogan malesef bizim aynamiz. Bazen yorumlarimizi öyle imali yaziyoruzki sanki önceki basbakanlar bu günkinden degisik davranmislar. IMF konusu sadece Erdogan'in veya baska bir basbakanin sorunu degil Türkiye'nin sorunu ve bu geminin icinde sen de varsin bende. O halde birazda kendimizi elestirelim. Bir ise girerken rüsvet teklif eden biziz, bazi devlete bagli isyerlerinde partilere kontenjan ayiran devlet ve sistemde bizim devletimiz ve bu isyerlerine kendi adamlarini sokanda gene bizim partilerimiz. Milyarlarca para kazanip ama vergi kaciranda gene bizim patronlarimiz, isverenlerimiz, serbest valisanlarimiz, doktorlarimiz, avukatlarimiz, ........ Yeteri kadar para kazanmama ma ragmen en az 10 tane bankaya gidip banka kartlari alan ve sonunda ödeyemeyince aglayan da biziz. oylarimizi verirken o partinin bana neler verecegini hesaplayan da biziz, devletin topraklarini mafyalastiran ve sonra fahis fiyata satan ve sonradan oralara kendimiz icin gece kondu yapiyoruz diye en az 3 katli kacak daireler yaptiranlarda biziz ve bu kacak insaatlara ruhsat verende gene bizim belediyemiz,....... saymakla bitiremeyiz. Ama kalkariz sadece erdogani elestiririz ve kendimizi ondan cok daha dürüst zanneden de biziz. Kendimize hak hukuk ama baskasi isteyince bölücü diyende biziz. IMF'ye para ver diye yalvaran ve sonunda gene IMF'ye kizanda biziz. Ülkede rüsvetten sikayetci olan ama rüsvet verende biziz. *****
  14. Gercekten cok düsündürücü bir yaklasim derim ve bana bir zamanlarin Arjantin, Sili ve Ispanya'sini hatirlatiyor. Demekki bizlerin daha hukukun üstünlügünü ögrenebilmemiz icin uzn bir zamana ihtiyaci var. Buradan PKK'ya karsi mücadeleyi elestirenmi var? Ama sen bir devlet olarak ve birde üstüne üstelik kendini hukuk devleti olarak tanimliyorsan hukuk disi örgütler (kontrgerilla) kurarak ve gene hukuk disi eylemler yaparak kendini hakli cikartamazsin. Dolayisiyla kendi hukukunu ve mahkemelerini cignemis olursun. Devlet yasadisi eylemlere basvurarak yargisiz infazlar yaparsa o zaman neden hala terör var ve neden hala sehitler veriyoruz diyede sikayet etmeye hakkimiz yok derim. Ama bir gün bu hukuksuzluk benimde basima gelirse, iste o zaman ögrenirim hukukun ne kadar degerli oldugunu, ama büyük ihtimalle is isten gecmis olacak. Hukuksuzluk beraberinde terörü ve kini getirir bunuda unutmayalim.
  15. Söylemistimya siz haklisiniz diye. Bu kadar birbiriyle alakasiz yorumlar yaparsak nasil saglikli bir tartisma yapacaksinki. Bu forumda defalarca söylememize ragmen okunmamis ve tekrar soruluyor. Demekki biz burada daha en azindan bin veya milyon kez daha bagira bagira haykirmamiz gerekiyorki duysunlar ne dedigimizi. ben bir kez daha söyleyeyim bari, her demokrat ve devrimci bir Türk olarak ben türkcülerinde kürtcülerinde karsisindayim, ya siz acaba türkcülerin karsindamisiniz acaba?
  16. Demek oluyorki Kontrulgerilla devletin legal bir kurulusu ve tek görevi de daglarda gerilla savasi verenlere karsi ayni sekilde gerilla savasi veriyor. Madem öyle de neden daha bir allahin kulu ne hükümetten nede baska bir kurumdan hala kontrgerillanin varligini kabul etmiyor? Demekki devlet erkanlari da bu isi bilmiyorlar, ama burada kendi kafamiza göre yazan bizler daha iyi biliyoruz ve kontrgerillanin ne oldugunu halka acikliyoruz. Diger taraftan devletin polisi, güvenlik gücleri, savcisi ve mahkemesi daha faili mechulleri bulamamis, ama gene bizler buradan her seyi biliyoruz ve söylüyoruz "faili mechuller PKK tarafindan yapildi" Ben devamli diyorum biz öyle bir milletizki, bizim bildiklerimizi devlet bile bilmiyor. 1970 lerde de Türkiye'de gerilla savasi oldugu icin onlara karsi gerilla gibi savasacak kontrgerilla kuruldu ve dönemin basbakani Ecevit kontrgerillanin varligina isaret ediyordu. Ama o isaret ederken överek degil bir tehlikeden bahsediyordu. Demekki Ecevit'te daha dogru dürüst kontrgerillanin ne oldugunu ögrenememis. Keske yasasaydida bizlerden burada kontrgerillanin asil amacinin ne oldugunu ögrenseydi derdim. Yazik koskoca basbakan olmus ama daha kontgerillanin ne oldugunu dogru sekilde ögrenemeden rahmetli oldu.
  17. Evet siz haklisniz. Ne deyim baska bilemiyorum. 12 Eylül olsun diger cuntalar olsun bunlarinnasil ve neden getirildigini artik sagir Sultan bile duydu ve biliyor ve daha bu günlerde bile devlet televizyonlari TRT bile artik bu konulara deginmek ziorunda kalarak derin devlet ve askeri cuntalari masaya yatiriyor, bizler hala nuh diyoruz peygamber demiyoruz. Dolayisiyla haklisiniz demekten baska bir care bulamiyorum. *****
  18. Ergenekon, Deniz feneri ve yeni yolsuzluklarin arkasindakileri iyi anlayabilmemiz icin tavsiyem Semih Hicyilmaz'in "iste derin devlet" isimli kitabini okumaniz. O kitabi okuyunca su anki iktidar partisi ile gecmistekilerin yolsuzluk ve derin devlete bakislarinda aralarinda hic bir farkin olmadigini görecegiz, ama yolsuzluklar, cete ve derin devlet iliskileri ehr dönemki gibi devam edip gidecek. Önemli olan bizlerin bu siyasilerinarkalarina katilipta onlarin yolsuzluklarina ve derin devletlerine canak tutmayalim. Yani bir ihtimal Deniz Fenerini kurtarma adina tabiiki Ergenekon dan vaz gecilme tehlikesi var. Bu ama ne Ergenekonun yok oldugunu nede Deniz Fenerinin yolsuzluk olmadiginin bir aciklamasi degildir. Her ikisde vardir, ama her ikisine de karsi duracak bir siyasi güc ve istek yok. Konu bu kadar basit.
  19. Ergenekon tutuklusu bir siyasi lider mi diyelim, ajanmi diyelim, provekatörmü, yoksa dün en keskin devlet, Atatrürk ve sistem karsiti ama bugün tam tersine en keskin Türkcü ve devletcimi diyelim, yoksa kendi arkadaslarini bile ihbar edip zindanlara attiran bir isbirlikcimi diyelim, sonunda burada Dogu Perincek'ten bahsediyoruz ve onun hakkindaki bazi bilgileri sizinle paylasayim dedim. Cünki bu bilgiler o nun neden Ergenekon davasinda oldugunu iyi anlasilmasini kolaylastiriyor. Benim okudugum bilgileri okumak isteyen arkadaslara link olarak veriyorum; -http://www.tumgazeteler.com/?a=2654547"]http://www.tumgazeteler.com/?a=2654547-
  20. Arastirmaci yazar SEMIH HICYILMAZ bakisiyla Ergenekon savcisinin iddaanamede eksik biraktigi noktalar; "Ergenekon savcısının söyleyemedikleri ... Aylardır tartışılan Ergenekon iddianamesi en sonunda açıklandı. 2500 sayfalık iddianame birbirini tekrarlayan iddialarla dolu. Satır aralarında ürkek bir şekilde çizilen kontrgerilla örgütünün silüeti bu birbirini tekrarların arasında boğulup kayboluyor Ergenekon iddianamesi yaratılan beklentinin aksine Türkiye`nin en karanlık dönemlerini aydınlatmaktan uzak Aylardır tartışılan Ergenekon iddianamesi en sonunda açıklandı. 2500 sayfalık iddianame birbirini tekrarlayan iddialarla dolu. Satır aralarında ürkek bir şekilde çizilen kontrgerilla örgütünün silüeti bu birbirini tekrarların arasında boğulup kayboluyor. İddianamede tarif edilen örgüt yapılanmasının ve eylem örneklerinin yalnızca son birkaç yılla sınırlandırılmış olması da dikkat çekiyor. Oysa savcı karşı karşıya oldukları örgütü tarif ederken köklerinin ve kuruluşunun çok daha eskilere dayandığını açıkça ifade ediyor. Bu iddianamede şöyle ifade edilmekte: `Elde edilen delillerden ERGENEKON terör örgütünün uzun yıllardır ülkemizde faaliyet gösterdiği, 1999 yılında örgütün re-organizasyonuna ihtiyaç duyulduğu...` Yine iddianamenin bir başka yerinde bu gizli yapılanmanın ABD denetiminde NATO ülkelerinde inşa edilen kontrgerilla örgütlenmesinden başka bir şey olmadığı da açıkça belirtilmekte: `Çeşitli kaynaklardan elde edilen bilgilere göre NATO`nun komünizmle mücadele amacıyla birçok ülkede kurduğu bu örgütler, zaman içersinde amaçları dışına çıkmış ve bir kısım kişi ve zümrelerin kendi amaç ve ideolojilerini gerçekleştirmek için kullandıkları birer terör örgütüne dönüşmüştür..` İddianamede yazılanlardan anlaşıldığına göre savcının NATO ülkelerinde kurulan, amacı komünizmle mücadele etmek olan bu gizli örgütlenmelere bir itirazı yoktur. İtiraz `zaman içinde amacı dışına çıkan kişi ve zümrelere` dir. Bunun böyle olduğu 2500 sayfalık iddianame içersinde suçlanan kişilerin ve yapıldığı söylenen eylemlerin son birkaç yılla ve tutuklu zanlılarla sınırlı boyutta oluşundan da anlaşılmaktadır. Savcının kontrgerilla örgütlenmesine, bunun NATO`yla beraber, yani 1950`lerden beri Türkiye`de varlık göstermesine karşı çıkışı gözükmemektedir. Savcının karşı çıktığı 1999 yılından itibaren girişilen re-organizasyon faaliyetleridir. Oysa ki iddianamede oldukça önemli iddialar bulunmaktadır. Değinilip geçilen bu iddiaların somutlaştırılması, derinleştirilmesi ve üzerine gidilerek suçluların ortaya çıkarılması gibi bir görev ortada kalmaktadır. Savcının iddianamede belirttiği şu hususların içinin doldurulması gerekmektedir: `ERGENEKON terör örgütü en başta `derin devlet` ifadesi ile anılan, ülkemizde birçok kanlı eylemler gerçekleştiren...` `ERGENEKON terör örgütü uzun yıllar sürdürdüğü faaliyetlerle... gerçekleştirilen faili meçhul cinayetlerle ülkemizin yetişmiş insanları ve sahip olduğu önemli değerlerden olan aydınlar katledilmiş ve her olaydan sonra ülkemiz kaosa, karanlığa ve güvensizlik ortamına sürüklenmek istenmiştir.` Kimdir katledilen bu aydınlar? Gerçekleştirilen kanlı eylemler hangileridir? İddianamedeki eylemler Danıştay saldırısı ve Cumhuriyet gazetesine bomba atma ile sınırlıdır. Gazi mahallesi katliamına satır aralarında değinilmektedir. İşlenen cinayete örnek yalnızca Hablemitoğlu cinayetidir. O da detaylandırılmadan, somut deliller ortaya konmadan. Oysa ki örgütün kurulduğu söylenen 1950`li yıllarla savcının esas itirazının olduğu re-organizasyon dönemi olan 1999 arasında yüzlerce, binlerce önemli eylem bulunmaktadır. Sabotaj, suikast, bombalama, faili meçhul cinayet örnekleri saymakla bitirilemez. Bu eylemler NATO``la birlikte kurulan kontrgerilla örgütünün amaç ve işleyişini anlatan FM 31-15 talimnamelerinde yapılacak işler olarak birer birer sıralanmaktadır. Savcıya sormak gerekmektedir. Örneğin Uğur Mumcu cinayeti saydığı aydın cinayetlerinden biri midir? 1 Mayıs 1977 katliamı savcının gerçekleştirildiğini söylediği kanlı eylemlerden midir? Ya Maraş katliamı? 6-7 Eylül olayları? Binlerle ifade edilen Güneydoğu`daki faili meçhul cinayetler? Savcı iddialarını emekli orgeneral Veli Küçük etrafında yoğunlaştırmakta, 1999`dan sonra Ergenekon terör örgütünün yöneticisi olarak kanlı eylemlerin emirlerini verdiğini iddia etmektedir. Ama bütün iş bir kişiye odaklanırken bile Veli Küçük`ün komutanlık yaptığı dönemdeki somut eylemlerden dikkatlice uzak durulmaktadır. JİTEM`i kurduğu ve 2 yıl başkanlığını yaptığı söylenmektedir ama Diyarbakır`da, JİTEM kurucusu olduğu dönemde işlenen binlerce faili meçhul cinayetten bir tek satır bahsedilmemektedir. Sonrasında Kocaeli`de komutanlık yaptığı dönemde İzmit-Sapanca-Adapazarı üçgeninde kaçırılıp öldürülen Kürt işadamlarına değinilmemektedir. Bunlar somut örneklerdir. Emri veren ve cinayetleri işleyenler, elde bu kadar somut delil olmasına rağmen niçin araştırılmamaktadır? Bu eylemler niçin iddianamede yer almamıştır? Veli Küçük`ün Sedat Peker`le irtibatı iddianameye girmiştir de niçin Abdullah Çatlı ile olan ilişkisi iddianamede yoktur? Susurluk zamanı da sıkça duyduğumuz `görünen buzdağının su üstündeki kısmıdır, alttaki kısım halen meçhuldür ve dokunulmazdır` yaklaşımı, savcının iddianameyi yazarken ana yaklaşımını oluşturduğu izlenimini veren bir iddianame ile karşı karşıyayız. Susurluk tartışmalarında da `devlet için iş yapanlarla, yaptığı işe kişisel çıkarını karıştıranların ayıklanması` dönemini yaşamıştık. Şimdi yapılan benzer bir operasyon mudur? Kişisel çıkarlarını devlet işine karıştıranların yanı sıra arkalarına aldıkları güçlere dayanarak karşılıklı hamle yapanların kapışmasının bir ürünü müdür bu iddianame? Her iki taraf da bir çok şey söylemektedir. Önümüzdeki günlerde çok daha fazla bilgi ve belgenin ortalığa saçılacağından kimsenin kuşkusu da olmamalıdır. Ama en ileri boyutta söylenenlerde bile özenle sistemin, devletin ana yapısının korunması dikkat çekmektedir. `Devlet için işlenen cinayetler, katliamlar, yapılan eylemler` sır gibi korunmaya devam etmektedir. Savcı iddianamede `Fakat gerçekleştirdiği bunca eyleme rağmen, Ergenekon terör örgütünün hücre yapılanması, eylemleri profesyenelliği ve kamu kurumlarındaki yapılanma ve ilişkileri sayesinde eylemlerin Ergenekon terör örgütü bağlantısının deşifre edilmesi daima engellenmiştir` demektedir. Bunları yazmaktadır ama bir adım ötesine gidememektedir. Gerçekleştirilen bunca eylem hangileridir? Kamu kurumlarındaki yapılanmalardan bahsedilmektedir. Kamu kurumu Köy Hizmetleri olmadığına göre neresidir? Kastedilen asker, polis ve yargı mıdır? Somut bir örneği hatırlatalım. Bir bombayla havaya uçurulan Uğur Mumcu cinayetinde, bombanın patlamasının hemen ardından olayı soruşturmakla görevli DGM savcısı Nusret Demiral çalı süpürgesiyle olay yerini süpürterek delillerin ortadan kaldırılmasını sağlamıştı. Bu kastedilen kamu kurumlarındaki bağlantılar ve destek açısından bir örnek olabilir mi? Ya da yine Uğur Mumcu cinayetinde zamanın İçişleri Bakanı Mehmet Ağar, Uğur Mumcu`nun eşi, şimdiki milletvekili Güldal Mumcu`ya bu cinayeti çözmenin duvardan bir tuğla sökmek olacağını, bu tuğla çekilirse bütün duvarın yıkılacağını ve herkesin altında kalacağını söylemişti. Savcının kastettiği `kamu kurumlarındaki yapılanma` böyle bir şey midir? Savcı hazırladığı iddianame ile duvarı yıkmak mı istemektedir yoksa çürüyen tuğlaların yerine beton dökerek duvarı "sağlamlaştırmak mı? Semih Hiçyılmaz Alinti: -http://www.tumgazeteler.com/?a=3942658"]http://www.tumgazeteler.com/?a=3942658 -
  21. Anlasilan iyi bir arastirmaci ve uzmansinz. Beni bana tanittiginiz icin ayrica tesekkürlerimi sunayim. Ama ben herkesin önce aynaya bakmasini tercih ederim. 12 Eylül'ün zeminini sag ve sol degil gene her dönemde oldugu gibi derin devletin tezgahiyla olusmustur. Daha bunlari buíle bilmiyorsak 12 Eylül ruhunu dogru sekilde nasil irdeleyecegiz bilemiyorum. Ülkemizin basina zaten ne geldiyse cok bilmislikten geldi. O cok bilmisler hala ayni hikayeleri bizlere anlatiyorlar. Insanlari birbirine kirdiriyorlar ve hatta kendileri kiyiyor ama genede kiyanlari baskasi olarak bizlere lanse ediyorlar. Bizler de her dönem oldugu gibi safca onlarin planlarina aynen uyuyoruz. Durmak yok yola devam. Biz her seyi daha iyi biliyoruz, cünki biz öyle bir toplumuz. Buda biraz sabit bir alisagelmis slogan oldu ama yapacak bir sey yok, elimde degil, cünki ben o ckbilmislerden degilim. Benim bildigim sadece bir kac tane söylenecek kaliplasmis laflar. ama cok bilenlerin ülkeyi ne hale getirdigide malum.
  22. Önce beni PKK konusunda dogru anladiginiz icin mutluyum. Ama ben asla Ahmet Kaya'yi ne akladim nede aklama yoluna gittim. Lütfen tekrar okuyun. Ben dedimki Ahmet Kaya'nin durumunu tartisabiliriz, ama Ahmet Kaya icin PKK'li veya vatanhaini demesi gereken en son sahsin mesela Serdar Ortac olacaginivurguladim, cünki kendisi asker kacagidir veya askerligi yapmamamk icin her türlü antrikalari cevisrmistir dedim. Ve hic kimsenin sahsi cikarlarini ön plana koyup devletci, askerci evya pkk karsiti söylemler söylemesine gerek yok dedim. Ben Ahmet Kaya degil kim olursa olsun PKK yanlisi olanlari ve onlari destekleyenleri kabul etmem. Ben Ahmet Kaya'nin avukatliginida üstlenmem. Evet Ahmet Kaya bir cok türkülerinde Kürt realitesini ele almistir, ama bu benim icin onun PKK'li oldugu isbatini gerektirmez. Ben de kürt realitesini kabul ediyorum ve sistematik olarak ezildiklerini söylüyorum, ama ona ragmen PKK'li degilim ve onaylamiyorumda PKK'nin eylemlerini. Kendi söylemleriyle ülke bütünlügü savunan birisi. Bunun disinda herhangi bir yerde "ben PKK'liyim ve PKK Kürt'lerin önder örgütü" dediyse tabiiki elestiririm ve kabul etmem. Ama Ahmet Kaya'yi bir bütün olarak ele aldigimizda o Türkiye'nin Kürt asilli en iyi sanatcilarindan birisidir, sesiyle, durusuyla ve söylemleriyle. Ahmet Kaya ve ona yapilan tepkiler benim önceki yazilarimda bahsettigim gibi ülkemizde belirli bir dönemden sonra insanlarimizin aciktan Kürt oldugunu söyleyen herkesi potansiyel PKK'li ve bölücü olarak fislemesinden kaynaklaniyor. Bunun sebebi de 90 yildir inadina Kürt realitesinin ret edilmesi ve cözümsüzlük üreterek insanlara yeni düsmanlar asilamalarindan kaynaklaniyor. Benzeri suclamalari Ibrahim Tatlises icinde duymustuk, ne zamanki o da kürtce türküler söylemeye basladi.
  23. Faili mechuler ile devlet birimlerinin alakasi oldugunu sagir sultan bile duydu ve gördü ama derin devletin sahinleri halaa insanlari saf zannedip, yanlis yonlendirmeye calisiyor.
  24. Kim 13 yasindaymis 1993 de? Kisisel bilgilere bakarak kendinizi yaniltmayin, o bilgilere göre mesela arkadasin birisi su an 100 yasinda diegr baskasida en fazla 3 yasinda gözüküyor. Kulaktan dolma bilgi verenleri iyi taniyoruz.
  25. Madem faili mechuller ile devletin alakasi yok, neden failleri ve ölenleri bulmuyor devlet? Devlet bu faili mechulleri bulamayacak kadar basiretsizmi dersiniz? Bana göre hicte öyle degil. Zamanin basbakani Ciller bile kendisi aciktan söylüyordu, ama demekki bizler inadina duyduklarimiza bile kulaklarimizi kapiyoruz. Su hikaye bu hikaye, memleket neyse hikayelerle dolu. Hikayelerle dolu bir devletten ne beklenirki. Koskoca bir Türkiye devletinde pkk yillarca binlerce faili mechul insan öldürüyorsa, pes derim dogrusu. Bu devletin ne kadar basiretsiz oldugunu ve vatandaslarini koruyamadigini gösterir. Lütfen devleti savunuyoruz diye gülünc duruma getirmeyelim. Madem faili mechullerin tek sorumlusu PKK ise neden BOTAS kuyularinda beklenenin altinda kemik bulununca bayram sekeri almis gibi seviniyoruz acaba? Bunun aciklamasi ne olabilir? Itirafcilar kimin adina calistilar? Onlar tabiiki bu olaylarin icindeydi, ama kim onlara yapmasini söyledi? PKK mi onlara gidin itirafci olun ve sonrada kendi adamlarimizi öldürün dedi? Bu kadar gülünc bir iddaa nasil söyleyebilirizki?

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.