
Taylan Abi
Φ Üyeler-
İçerik Sayısı
1.727 -
Katılım
-
Son Ziyaret
-
Lider Olduğu Günler
2
İçerik Tipi
Profil
Forumlar
Bloglar
Fotoğraf Galeresi
- Fotoğraflar
- Fotoğraf Yorumları
- Fotoğraf İncelemeleri
- Fotoğraf Albümleri
- Albüm Yorumları
- Albüm İncelemeleri
Etkinlik Takvimi
Güncel Videolar
Taylan Abi tarafından postalanan herşey
-
Sayın Abdullah Gül'ü canı gönülden kutluyorum
Taylan Abi şurada cevap verdi: black başlık Güncel Konular
ADAYIMIZ Abdullah Gül siyasette epeyce eski. Onu çok iyi tanımak gerekiyor. Öyle ya, işler ters gitmezse 11. cumhurbaşkanımız olacak. Geçmişte belli zamanlarda bakanlık görevinde bulunmuş, Refahyol döneminde Devlet Bakanı olarak görev yapmıştı. Türkiye Kalkınma Bankası kendisine bağlıydı. Abdullah Bey'in emriyle bu bankaya yaptırılan yasadışı harcamaları bankanın Teftiş Kurulu inceledi. Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu raporlarında bu yasadışı harcamalara yer verildi. Paralar kendisinden istendiği halde vermedi. Yani iade etmedi. Sonuçta, Türkiye Kalkınma Bankası, Abdullah Gül'ü mahkemeye verdi. Hakkında tazminat davası açıldı. Dava dilekçesinde, Bay Gül'ün kendisi için bankaya yaptırdığı yemek, çiçek, hediyelik eşya, kartvizit gibi harcamaların kendisinden tahsili isteniyordu. Davaya Ankara 18. Asliye Hukuk Mahkemesi baktı. Mahkemenin Esas 1999/216, Karar 1999/6l8 sayılı gerekçeli kararında özetle şöyle denildi: "Davalının (Gül'ün) bankaya yaptırdığı (o günkü değerlerle) 1 milyar 652 milyon liralık harcamanın görevle ilgisi olmayan şahsi harcama niteliğinde olduğu saptanmıştır. Kişisel ilişkileri ile ilgilidir. Görev gereği değildir. Teftiş Kurulu tarafından tespit edilen bu para davalıdan istenmiştir. Ancak davalı tarafından ödeme yapılmamıştır. Bunun üzerine uyuşmazlık çıkmış ve dava açılmıştır. Açıklanan olgular, harcamalara ilişkin belgeler, uzman bilirkişi raporları ve tüm dosya içeriği ile doğrulanmıştır. Bu bakımdan davalı (Abdullah Gül) bizzat kendisi ödemekle yükümlüdür. (Devlete ait olan devlet parası) 1 milyar 652 milyon liranın yüzde 50 yasal faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya (devlete) verilmesine karar verilmiştir." Abdullah Gül, hakkında mahkeme tarafından verilen bu karara Yargıtay'da itiraz etti. Şimdi Yargıtay 4. Hukuk Dairesi tarafından oybirliği ile verilen Esas 2000/6788, Karar 2000/7375 sayılı karara bakalım: "Dosyadaki yazılarda, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlerde, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmediğinden, hükmün ONANMASINA ve yazılı onama harcının davalı Abdullah Gül'e yükletilmesine 11 Eylül 2000 günü oybirliği ile karar verildi." Abdullah Gül, kişisel amaçla kullandığı devlet parasını bu kesinleşmiş yargı kararı sonrasında devlete ödemek zorunda kaldı. (27.04.2007 Emin Çölaşan) Bilmem bu da arkadaşınızın kutlamalarına kapak olur mu? (30.04.2007 Taylan Abi) -
Sevgili Katakuta, çok zor bir şey istemişsin. Videoyu izledim, bunun üzerine buraya gelip dengesiz dengesiz laflar edecek birsürü tip biliyorum. İnsanların anladıkları, yanlızca algılayabildikleri kadardır. At gözlüğüyle dolaşanlar için iki gömlek zor gelir bu görüntüler. Videodaki görüşlere hak vermekle birlikte tam anlamıyla da katılmıyorum, sonu hayırlı olsun Söylemedi deme.
-
ispanyada dil eğitimi görmek isteyenlerin dikkatine
Taylan Abi şurada cevap verdi: stockholmsyndrome başlık Yurtdışında Eğitim
Sana cevap vermek için epey geç kalmışız ama ben de turistik vize için 15 gündür bekliyorum. Sürekli yeni belgeler isteniyor. İspanya'ya gitmek isteyenler başvurularını epeyce erken yapsınlar, sonucun ne olacağı pek belli olmuyor. -
Böyledir bunlar, başbakan çocukları ABD'de okur. Cumhurbaşkanı adayının eşi ülkeyi AİHM'ye şikayet eder. Laf söyleyen olduğunda senden benden milliyetçi olurlar. İşin kendisinden fazla dikkat çeken tarafı ise cemaatlerinin bu davranışları gayet olumlu ve haklı bulmaları. Eminim 10 yıl sonra bu yaptıklarını hatırlamayacak veya hatırlatıldığında "biz değiştik" diyeceklerdir. Tıpkı RTE ve A. Gül'ün geçmiş 1994-1996 döneminde ve sonrasında söylediklerini saptırdıkları gibi. Kendi çıkarları için 180 derece dönüş kadar normal bir manevra yoktur.
-
Neyi istiyoruz izah edeyim. En başta "iki üç yılda süt liman olmasını mı bekliyorsunuz" demişsiniz, bunu düzeltelim. AKP iktidar olalı 5 yıl oldu sayın aslan34, bilmem farkettiniz mi? iki değil, üç hiç değil. GSMH değerleri rekora gidiyormuş, makro dengeler iyileşiyormuş; İşçi-memur aç, emekli sefil, çoluk çocuk yorgan yiyor, cezaevleri Rahşan affından önceki doluluk oranını bile geçti. Sokaklarda yürümenin cesaret istediği bir ülke olduk. Başmüzakereciniz Sayın Babacan, bir röportajında bunların ahlaki çöküntü sonucu oluştuğunu söylemişti. Yani ekonomiyle alakası yok, sütten çıkma ak kaşıklar çünkü. Hem ne alakası var değil mi? Namussuzluk, hırsızlık vatandaşın kanında var. AKP'nin suçu ne?
-
Sevgili Katakuta, hassasiyetin için çok teşekkür ederim. Yazışmalarımızı takip etmeni rica ediyorum, zira sevgili aslan34'ün son mesajım hakkındaki cevabını bekliyoruz. Saptırmadan ve kaptırmadan, başka konulara atıfta bulunmadan, açık ve net cevap bekliyoruz kendisinden. Sen de bekle, çok eğleneceksin. Nedir bu düzelen şeyler? Tam da düzelmek üzereymiş hatta.
-
Sevgili aslan34, Bahsettiğim samimiyet Sayın Cemal'dir. Sayın Hasan Cemal'in görüşlerine katılmamakla birlikte ifade tarzına hiç sözüm yok. Sayın Hasan Cemal " Tam bir şeyler düzelmeye gidiyor. Tak müdahale." demiş. Buyrun, eski bir konu başlığından özetleyeyim; Ne diyorlar bize? Enflasyon tek haneli. Yüzde 9 küsur. İsteyen, Türkiye İstatistik Kurumu'nun internet sitesindeki resmi rakamlara baksın. İsteyen, vergi iade zarflarına koymak için topladığı fişlere baksın. Yumurta yüzde 69 pahalandı. Ekmek yüzde 16.4. Domates yüzde 50. Süt 11, bal 13, salça 26.... Kömür yüzde 28. Kombi 20, Doğalgaz 24.4, Tüp 13.4, Deterjan 17, zeytinyağı 13, motoryağı 38. Kira? Yüzde 21... İlaç? Yüzde 28... Taksi 18, vapur 19... Pilav üstü kuru? Pirinç 20, fasulye 30... Dana eti 14. Tavuk eti 20. Enflasyon 9 küsur, hacca gidiş yüzde 39 küsur... Aradaki 30 puan, sevap farkı mıdır? Baharat 24. Okul çantası19. Ayakkabı 23. İktidarın sembolü? Türban yüzde 27... Öbürü? Ampul yüzde 13... Leblebi 42, sarımsak 62. Elma 45, armut 56, ayva 63. Sıhhi tesisat malzemesi 67, telefon yedek parçası 93, tül 98... Peki nasıl oluyor da oluyor? Şöyle oluyor... Davul tozu, eksi 45. Minare gölgesi, eksi 55. Hokus pokus, eksi 70. Abra kadabra, eksi 90. Topla hepsini... Al ortalamasını... Enflasyon 9 küsur! BAKIN İŞTE BAŞBAKAN SÜREKLİ SÖYLÜYOR YA: "Nereden nereye..." Ne zaman yapıldı son genel seçim? 3 Kasım 2002'de... Ne diyor Başbakan R.T.E: "Türkiye'yi neredeeen, nereye getirdik!.." 2002'de yola çıkmışlar mı? Çıkmışlar... Çıkmışlar da ne olmuş?.. Bakalım neler olmuş?.. Nereden nereye gelmişiz!.. İşte rakamlar: BENZİN: Bugün: 3.00 YTL 2002'de 1 milyon 696 TL (1.69 YTL) TÜPGAZ: Bugün: 35 YTL 2002'de: 19 milyon TL ( 19.00 YTL) EKMEK: Bugün: 0.30 YTL 2002'de 150 bin TL (0.15 YTL) İŞSİZ SAYISI: Bugün: Resmi: 2 milyon 487 bin. (Gerçek: 10 milyon.) 2002'de: Resmi: 2 milyon 412 bin (Gerçek: 6 milyon 200 bin) KARŞILIKSIZ ÇEK: Bugün: 1 milyon 535 adet 2002'de: 748 bin adet. PROTESTOLU SENET: Bugün: 2 milyar 803 milyon adet 2002'de: 498 bin 748 adet DIŞ BORÇ: Bugün: 170.1 milyar dolar. 2002'de: 130 milyar dolar. İÇ BORÇ: Bugün: 182.4 milyar dolar. 2002'de: 90 milyar dolar. DIªŞTİCARET AÇIĞI: Bugün: 51.3 milyar dolar. 2002'de: 15.5 milyar dolar. SICAK PARA: Bugün: 53 milyar dolar. 2002'de: 8.1 milyar dolar. Yolunda giden nedir sayın aslan34, sayın Hasan Cemal? Buyrun.
-
"teşebbüs eden" ne demektir? Hiç kimseyi beklemeye gerek yok. "etmek" ve "etmeye teşebbüs etmek" arasındaki anlam bence aynıdır. Hafifletici bir sebep göremiyorum. Saçma gösteriler ve olmamış hareketler bunlar sizce. Samimi olunuz, samimiyetle devam edelim.
-
Canına yandığım devletin hukuku, 22 Nisan 2007 tarihinde Şanlıurfa’da; Mardin, Gaziantep ve Diyarbakır illerinden gelen bazı grupların da katılımı ile, yaşları ile uygun olmayan çağ dışı kıyafetler giydirilmiş küçük kız çocuklarından oluşan bir koroya ilahiler okutan cemaate karşı tavır gösterme acizliğindeyse, ve toplantı süresince Atatürk resimleri ve Türk bayraklarının indirilmesine teşebbüs eden tertipleyicilere DUR deme hakkını kendinde gördüğünde DARBECİ-MUHTIRACI-BİLDİRİCİ damgası yiyorsa, oturup dengeleri yeniden gözden geçirmek gerekir. Bu devlet, bu adalet, bu demokrasi, bu hukuk yalnızca sizin değil. Haklarını kullanan kurumlara yapıştırdığınız etiketlere dikkat ediniz. Çok dikkat ediniz.
-
AKP Adıyaman Milletvekili Hüsrev Kutlu, Genelkurmay’dan yapılan açıklamaya sert sözlerle tepki gösterdi. AKP’li Kutlu, ANKA'ya yaptığı açıklamada “Bu açıklamayı bir muhtıra olarak yorumluyorum. Demokrasi bizim namusumuzdur. Namusumuza tecavüz edilmiştir. Genelkurmay Başkanı’nı ya da bu açıklamayı yapanları görevden almayanların laikliğe özde bağlılığından şüphe ederim” dedi. Hüsrev Kutlu açıklamasını şöyle sürdürdü : “Bu açıklama, Türk Ulusuna yönelik bir açıklamadır. Ulusal Egemenlik Bayramını ve 23 Nisan’ı gerekçe gösterip demokrasiye müdahale yapılmıştır. Bunlar çok çirkindir. Demokrasi varsa, bu açıklamayı yapanları derhal görevden almayanların laikliğe özde bağlılıklarından şüphe ederim. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet sezer, görevden almazsa laikliğe özde değil, sözde bağlıdır. Türkiye Cumhuriyeti sadece laiklikle değil, aynı zamanda demokrasi onun namusudur. Bizim namusumuza tecavüz edilmiştir. Devletin üç temel öğesi vardır.Yasama, Yürütme ve Yargı. Bu yapılan yasamaya müdahaledir. Birinci tur oylamasından sonra, bu açıklamayı yasamaya müdahale olarak görüyorum. Meclis çatısı altında bulunan bütün siyasi partiler buna tepki göstermeli. Yapılan açıklama yürütmeye müdahaledir. Yapılan açıklama yargıya müdahaledir. Cumhurbaşkanlığı seçimi mahkemeye gitmiştir. Ama asker bu sürede mahkemeyi etkilemeyi hedef edinmiştir. Bu yargıya bir müdahaledir.” **AKP Genel Merkezi yazılı bir açıklama ile müdahale etti. "Partimiz Adıyaman Milletvekili Sayın M. Hüsrev Kutlu'nun bugün bazı haber ve yayın organlarnda yer alan açıklamasında, haddi aşan ve yanlış değerlendirmelere yol açabilecek ifadeler kullandığı belirlenmiş olup, bu açıklamasıyla ilgili olarak adı geçen milletvekilmize gerekli uyarı yapılmıştır. Son olarak naçizane görüşüm, RTE tabiri ile olacak. Kutlu'cum, ananı al da git.
-
Bu sözün samimi olduğuna inanan %34 ile inanmayan %66 arasındadır asıl sıkıntı. Seçim sistemi ve parlamentoda temsil hakkı karmaşasının sonucudur bu. Sayın Çiçek'in cümlesi, 3'te 1 oy alıp, kalan 2/3 hakkında fikir beyan etmeyi kendinde hak gören zihniyetin cümlesidir. Şu durumda kazanılmış demokratik hakları tartışmak değil benim amacım. Ancak vicdan meselesi olabilir bu. Eğer varsa tabi.
-
Nobel kaç papel? Mesela bir polis... Bizi korumak için suçlu kovalarken trafik kazası yaparsa, kullandığı aracın hasarını cebinden ödemek zorunda... Neden? Devletin malı kıymetli. Çar çur edecek parası yok. Veya bir asker, bizi korumak için zırhlı araçla terörist kovalarken direksiyonu kaçırıp, uçuruma yuvarlanırsa, şehit ya da gazi kabul ediliyor. Ama, geride bıraktığı ailesinden tazminat isteniyor. Neden? Aynı neden. 25 sene çalışıp, "bizim için" tıkır tıkır vergini ödemişsin. Emekli olmuşsun. Alt tarafı 500 lira maaş bağlanmış... E çocuklar okuyor. Çare? Mecburen çalışmaya devam ediyorsun... Ne yapıyor devlet? Ekstra vergi istiyor. Neden? Paraya ihtiyacı var çünkü. Orhan Pamuk... Nobel aldı. Üstüne para ödülü aldı. Ne kadar? 2 milyon lira. Eski parayla 2 trilyon lira. Ne yapacaktı devlet? Üç seçeneği vardı. Ya "gelirdir bu" deyip, 600 milyar lira gelir vergisi alacaktı. Ya "intikaldir bu" deyip, 500 milyar lira veraset ve intikal vergisi alacaktı. Ya da, "helali hoş olsun" deyip, vergi almayacaktı. "Helali hoş olsun" dedi. Ama kafana göre, helali hoş olsun diyemezsin... Ne yapman lazım? Bir kanun maddesine dayandırman lazım. Dayandırdılar. Gelir Vergisi Kanunu'nun 29'uncu maddesinin 1'nci fıkrasına... Ne yazıyor o fıkrada? "İlim ve fenni, güzel sanatları, tarımı, hayvan yetiştirilmesini ve memleket bakımından faydalı olan diğer işleri ve faaliyetleri teşvik maksadıyla verilen ikramiyeler ve mükafatlar, gelir vergisinden müstesnadır" yazıyor. Yani Orhan Pamuk, "memleket bakımından çok faydalı bir iş yaptığı için", 2 trilyon liralık ödülünden vergi mergi ödemeyecek. Haberiniz olsun istedim. Hükümet, sizin adınıza, sizin, Orhan Pamuk'la "gurur duyduğunuza" hükmetti. Hakkınızı helal edersiniz artık. Yılmaz ÖZDİL 16-12-2006 Sabah Gazetesi
-
Olaylara bakış açınızı değiştirmeyiniz, saygımız var. Ancak bakış açınızı genişletebilirsiniz. Hz. Muhammed'in anılmasından ya da Kur'an okunmasından rahatsız olan kimse yoktur. Kutlu Doğum Haftası etkinliklerinin manidar bir tavır ile 23 Nisan etkinlikleri ile kesiştirilmesine atıfta bulunulmuştur. Başı bağlı bebelerin, uyku saatleri olan zamanda toplanıp, kullanılmasıdır durum. Okullarda düzenlenecek etkinliklerin Milli Eğitim Bakanlığı'nca tanımlandığı hatırlatılmış ve uygulamalarda görülen tezatların altı çizilmiştir. Sapı samana karıştırmayınız.
-
Meyve bahçesi bizde olacak ama meyveyi başkaları yiyecek yani. Cumhuriyeti kuranların çocukları olarak demokrasi hep başkalarına hizmet edecek, biz sessiz sinema oynayacağız? Biz konuşunca bölücüyüz, yıkıcıyız, yağmacıyız, ihtilalciyiz, onlar konuşunca hak hukuk din iman demokrasi... Yok arkadaş, kanıma dokunur benim. Susamam.
-
Sevgili Sardunyam, Demokrasiyi, menzile varmak için "araç" olarak kullananlar Atatürkçülerden daha demokrat olacak. Ümmet-tarikat şakşakçıları Atatürkçülerden daha laik olacak. Tüm kadrolar imamlarla kayınçolarla dolacak. Oğlumuz mısır işine girecek, diğer oğlan gemilerle gezecek, koyun gibi izleyeceğiz. Arap sermayesine peşkeş çekilen devlet malları, hasbelkader basın aracılığıyla yakalanabilirse ellerinden kurtulacak. Ve herkes bunları izleyip el pençe divan duracak. Yooook, bu kadar ucuz değil. Bu kantarın topuzu hep sizin kefeye dönük olmasın bir zahmet. Namlunun ucunu gördüğünüzde mi demokratlığınız, demokrasi aşkınız kabarıyor? Şimdi mi laiksiniz? O bakımdan darbe lafını etmeye kimsenin hakkı yok. Zaten darbelik bir durum da yok. Çarpıtmaya, saptırmaya, kaptırmaya hevesli insanlar görüyorum. Acıyorum.
-
Genelkurmay Başkanımızın "rejime sözde değil özde bağlılık" ile tanımladığı davranışları bazı AKP milletvekilleri "tam da Recep Bey'den bahsediyor" diyerek inanılmaz bir aymazlıkla yanıtlamışlardı. Bu pişkinliğin, bu yüzsüzlüğün, bu utanmazlığın hakkından ancak bu tür bir açıklama gelirdi. Net olmuştur, sert olmuştur, derdimize tercüman olmuştur, hedefi bu kez vurmuştur.
-
Genelkurmay Başkanlığı'ndan yapılan açıklamada, "Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde öne çıkan sorun, laikliğin tartışılması konusuna odaklanmış durumdadır. Bu durum, Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından endişe ile izlenmektedir. Unutulmamalıdır ki, Türk Silahlı Kuvvetleri bu tartışmalarda taraftır ve laikliğin kesin savunucusudur" denildi. Genelkurmay Başkanlığı'nın resmi internet sitesinde bugün gece saat 23:10'da yayınladığı açıklamanın tam metni şöyle: "Türkiye Cumhuriyeti devletinin, başta laiklik olmak üzere, temel değerlerini aşındırmak için bitmez tükenmez bir çaba içinde olan bir kısım çevrelerin, bu gayretlerini son dönemde artırdıkları müşahede edilmektedir. Uygun ortamlarda ilgili makamların, sürekli dikkatine sunulmakta olan bu faaliyetler; temel değerlerin sorgulanarak yeniden tanımlanması isteklerinden, devletimizin bağımsızlığı ile ulusumuzun birlik ve beraberliğinin simgesi olan milli bayramlarımıza alternatif kutlamalar tertip etmeye kadar değişen geniş bir yelpazeyi kapsamaktadır. Bu faaliyetlere girişenler, halkımızın kutsal dini duygularını istismar etmekten çekinmemekte, devlete açık bir meydan okumaya dönüşen bu çabaları din kisvesi arkasına saklayarak, asıl amaçlarını gizlemeye çalışmaktadırlar. Özellikle kadınların ve küçük çocukların bu tür faaliyetlerde ön plana çıkarılması, ülkemizin birlik ve bütünlüğüne karşı yürütülen yıkıcı ve bölücü eylemlerle şaşırtıcı bir benzerlik taşımaktadır. Bu bağlamda; Ankara’da 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlamaları ile aynı günde kuran okuma yarışması tertiplenmiş, ancak duyarlı medya ve kamuoyu baskıları sonucu bu faaliyet iptal edilmiştir. 22 Nisan 2007 tarihinde Şanlıurfa’da; Mardin, Gaziantep ve Diyarbakır illerinden gelen bazı grupların da katılımı ile, o saatte yataklarında olması gereken ve yaşları ile uygun olmayan çağ dışı kıyafetler giydirilmiş küçük kız çocuklarından oluşan bir koroya ilahiler okutulmuş, bu sırada Atatürk resimleri ve Türk bayraklarının indirilmesine teşebbüs edilerek geceyi tertipleyenlerin gerçek amaç ve niyetleri açıkça ortaya konulmuştur. Ayrıca, Ankara’nın Altındağ ilçesinde “Kutlu Doğum Şöleni” için ilçede bulunan tüm okul müdürlerine katılım emri verildiği, Denizli’de İl Müftülüğü ile bir siyasi partinin ortaklaşa düzenlediği etkinlikte ilköğretim okulu öğrencilerinin başları kapalı olarak ilahiler söylediği, Denizli’nin Tavas ilçesine bağlı Nikfer beldesinde dört cami bulunmasına rağmen, Atatürk İlköğretim Okulunda kadınlara yönelik vaaz ve dini söyleşi yapıldığı yolunda haberler de kaygıyla izlenmiştir. Okullarda kutlanacak etkinlikler, Milli Eğitim Bakanlığı’nın ilgili yönergelerinde belirtilmiştir. Ancak, bu tür kutlamaların yönerge dışı talimatlarla yerine getirildiği tespit edilmiş ve Genelkurmay Başkanlığınca yetkili kurumlar bilgilendirilmesine rağmen herhangi bir önleyici tedbir alınmadığı gözlenmiştir. Anılan faaliyetlerin önemli bir kısmının bu tür olaylara müdahale etmesi ve engel olması gereken mülki makamların müsaadesi ile ve bilgisi dahilinde yapılmış olması meseleyi daha da vahim hale getirmektedir. Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür. Cumhuriyet karşıtı olan ve devletimizin temel niteliklerini aşındırmaktan başka amaç taşımayan bu irticai anlayış, son günlerdeki bazı gelişmeler ve söylemlerden de cesaret almakta ve faaliyetlerinin kapsamını genişletmektedir. Bölgemizdeki gelişmeler, din ile oynamanın ve inancın siyasi bir söyleme ve amaca alet edilmesinin yol açabileceği felaketlerin ibret alınması gereken örnekleri ile doludur. Kutsal bir inancın üzerine yüklenmeye çalışılan siyasi bir söylem veya ideolojinin inancı ortadan kaldırarak, başka bir şeye dönüştüğü, ülkemizde ve ülke dışında görülebilmektedir. Malatya’da ortaya çıkan olayın bunun çarpıcı bir örneği olduğu ifade edilebilir. Türkiye Cumhuriyeti devletinin çağdaş bir demokrasi olarak, huzur ve istikrar içinde yaşamasının tek şartının, devletin Anayasamızda belirlenmiş olan temel niteliklerine sahip çıkmaktan geçtiği şüphesizdir. Bu tür davranış ve uygulamaların, Sn. Genelkurmay Başkanı’nın 12 Nisan 2007 tarihinde yaptığı basın toplantısında ifade ettiği “Cumhuriyet rejimine sözde değil özde bağlı olmak ve bunu davranışlarına yansıtmak” ilkesi ile tamamen çeliştiği ve Anayasanın temel nitelikleri ile hükümlerini ihlal ettiği açık bir gerçektir. Son günlerde, Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde öne çıkan sorun, laikliğin tartışılması konusuna odaklanmış durumdadır. Bu durum, Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından endişe ile izlenmektedir. Unutulmamalıdır ki, Türk Silahlı Kuvvetleri bu tartışmalarda taraftır ve laikliğin kesin savunucusudur. Ayrıca, Türk Silahlı Kuvvetleri yapılmakta olan tartışmaların ve olumsuz yöndeki yorumların kesin olarak karşısındadır, gerektiğinde tavrını ve davranışlarını açık ve net bir şekilde ortaya koyacaktır. Bundan kimsenin şüphesinin olmaması gerekir. Özetle, Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Atatürk’ün, “Ne mutlu Türküm diyene!” anlayışına karşı çıkan herkes Türkiye Cumhuriyeti’nin düşmanıdır ve öyle kalacaktır. Türk Silahlı Kuvvetleri, bu niteliklerin korunması için kendisine kanunlarla verilmiş olan açık görevleri eksiksiz yerine getirme konusundaki sarsılmaz kararlılığını muhafaza etmektedir ve bu kararlılığa olan bağlılığı ile inancı kesindir. Kamuoyuna saygı ile duyurulur."
-
1977 Ankara, Temmuz'un körü sıcak bir yaz günü. Ben de aranızdayım artık! Çocuksu benzetmelerim içinde geçen yıllar, Tokat'ın Turhal ilçesi. Koltuklu at arabası (fayton), taşlı yağmur (dolu), karanlık gazoz (kola), dünya makinesi (dürbün) dolu günler. Yaş 7, ilkokuldayım. ABC'yi öğrenmeden vücudumdaki dikişlerin 29'u geçtiği dönemler. 1988 ortaokuldayım, ilk aşkımı 5.sınıfta bırakmanın hüznü ile bıyıklarım terlemeye yüz tutmuş. Sesimin değiştiği, mahçupluğu öğrendiğim, hormanal yıllar. Voleybola vermişim bünyeyi, Hürriyet Gazetesi spor sayfasına fotoğraf verecek kadar. 1991, fen lisesi sınav sonuç belgesi. Yolculuk Antalya'ya. 3 yıl sonrasında elde var sıfır. Voleybolu abartmışım, DSİ'de oynuyorum. Ama otobüs biletimde Ankara yazıyor. Mithatpaşa'da dershane, Demirtepe'de yurt günlerim. Alman Kültür'deki şaraplar, Odtü bahar şenliklerinde yeniden aşık olmalar. 1995 ve İstanbul Üniversitesi kayıt kuyruğu. Kayboldum, ne büyük şehir lan burası... Alo baba, Avrupa yakası mı burası? Voleybol tam gaz, 2.lig takımına seçilmişim. Kanatlarım olsa böyle uçamam. Derken, o talihsiz kaza. 1 yıl yürüyemedim. Odtü bahar şenliğindeki kız, hastane'de ayak ucumda anneme moral vermekte. Kırın abicim tüm kemiklerimi, acıdan korkan top olsun. Okul bitti, Odtü'ye döndüm. Kız için değil, ingilizce öğreneceğim yahu. İçiniz fesat sizin. 2002 askerdeyim, kazadan kalma çürük raporum olmasına rağmen delikanlıyız. Çürük raporunu iade edip Adana'dayım. Döndüğümde Odtü'lü kız başkasına aşık. La havle ve la kuvvet, yürü yavrucum iş hayatı kariyer beni bekler. 2004 sonları, tilkinin dönüp dolaşacağı yer, Antalya'dayım.
-
Sevgili BlackCADY, Sevgili zedan, ********************* 19.04.2007 "Ne sihirdir ne keramet" başlıklı konuda belirtmiştim; "anahtar kelimeler AKP-Cumhurbaşkanı-Ahmet Necdet Sezer-Ordu-Laiklik-Demokrasi vb. olduğunda atıp tutan bir kaç kişi var bu forumda. Tek tek deşifre etmek istemem, nitekim kendilerini benden iyi bilirler. Bu insancıklar bu rakamlarla dolu başlık altına yazabilecek hiçbirşey bulamadılar. Okumadılar mı dersiniz? Hiç sanmam." demiştim. Geçen 1 hafta sonunda anlıyoruz ki, o konuyu görmek istemedikleri gibi, bu konuyu da görmek istemiyorlar. Algıda seçicilik bu olsa gerek!
-
Sevgili Cosmo, 1 Ocak 2008'de (Salı günü) bile açıköğretim kayıt belgeni şubene versen tecil hakkın olur. Seni Eylül 2007'de kaydetmeyecek insan henüz anasından doğmadı. Sen dikkat et, kayıt tarihlerini kaçırma. Sevgiler.
-
Kul olayım kalem yutan ellere, Kâtip arzuhalim yaz Yare böyle. Şekerler ezeyim şirin dillere, Kâtip arzuhalim yaz Yare böyle. Sivas ellerinde sazım çalınır, Çamlı Beller bölük bölük bölünür. Yardan ayrılmışam bağrım delinir, Kâtip arzuhalim yaz Yare böyle. Pir Sultan Abdal’ım Ey Hızır Paşa, Gör ki neler gelir sağ olan başa. Beni hasret koydun kavim kardaşa, Kâtip arzuhalim yaz Yare böyle.
-
Yıl 1993, öğretmen babacığımın bir imam hatip lisesi'ne tayini çıkmıştı. O okulun (ismi ve adresi bende; ilgilenenler ve araştırmacı gazeteciler başvurabilir) öğretmenler odasında geçen bir konuşmanın kısa özeti. (ismi lazım değil insan) -Hocam geçenlerde Kaş'a gittim, Meis'i ilk defa bu kadar yakından gördüm. Atatürk'e bir kez daha kızdım. 300metre, bilemedin 500 metre önümüzdeki ada'yı Yunan'a vermiş. (babacığım)-Değerli arkadaşım, 30 Ağustos ile 9 Eylül arasında kaç gün var? Dokuz! Bu asker hangi uçak-helikopter-zırhlı araç-tank vs ile ilerliyor? Afyon'dan İzmir'e! Var mı böyle birşey? Kah at üstünde, kah yürüyerek, ayaklar çıplak, dişler kenetli, uykusuz, zamansız yürüyor Mehmetçik... Geldik deniz kıyısına; hangi gemi bekler bizi, hangi denizaltı, hangi fırkateyn? Haklısın değerli arkadaşım, Atatürk'e kızmak lazım.
-
Bahsettiğim cevap bu bölüme gelene kadar bekleyeceğim. Cevap gelebilirse, söyleyecek çok şeyim olacak. Herkese sevgi ve saygılarımla.
-
***************************** Mesajlarınızı yazarken pek rahatsınız ancak gönderdiğim 24.04.2007 tarihli yazı hakkında anti-teziniz yok sanırım. Ben Yılmaz Özdil'in sorduğu sorulara bir cevabınız varsa duymak isterim. Misal, size yardımcı olayım. Unakıtan ismini SEZER olarak değiştirip cevap bulabilmenizi isteyeceğim. Unakıtan'ın oğlu Abdullah Unakıtan´ın gümrük vergisinin artırılmasından (%25-%45) kısa süre önce yüklü miktarda mısır ithalatı yaparak haksız kazanç sağlanması. Unakıtan'ın oğlu Abdullah Unakıtan'a ait A.B. Gıda'ya 2.5 milyon YTL teşvik verilmesi ile likit yumurtada KDV'nin %8'e indirilmesi. Unakıtan'ın bilgisayar şirketi bulunan kızı Zeynep Basutçu'nun, Telsim'in satışı konusunda Vodafone için aracılık yapması. Saptırmadan, kaptırmadan cevap niteliği taşıyan yazılar bulmanız faydanıza olacaktır.
-
Böylesi bir aymazlığı tarih yazmadı.