Taylan Abi

Yol yakınken seni uyarmak istedim. Ben bu zamazingoya geçen sene bulaştım ve hayatım alt üst oldu. Gece 4'de 5'te kalkıp gemiler döndü mü, dönmedi mi diye internete giriyordum. Misal, o dönemde Afyon'da bir arkadaşımın nişanına gitmiştim, yanımda laptop'umla. Nişanda göbek atıp, masanın altından nete girip gemileri havada tutmaya çalışıyordum Bir yerden sonra psikopata bağlatıyo insanı. Zevkli bişey lafım yok. Ama dikkat et suyu çıkmasın, yıpranırsın. Tecrübeyle sabittir.

“Tuğba Özay’ı alkışlayan gruba bakıyorum. Büyük bir çoğunluğunu kadın ve erkekler oluşturuyor...” (Ece Erken, Passaparola’da) “Yıllardır olmamıştı, uzun zamandan beri ilk defa tek partili koalisyon oluyor...” (Nil Karaibrahimgil, Bogaziçi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü mezunu) “Şimdiye kadar beraber olduğum erkek arkadaşlarım beni darmadağın etti...” (Gizem Özdilli) “Tangoya başlarken kadınlar sağ ön, erkekler sol arka ayaklarıyla başlar...” (İpek Tuzcuoğlu) “Bize nasıl kullanıldığını gösterebilir misiniz lütfen?” (Gülgün Feyman, kadınlar için üretilmiş prezervatifi tutarak, üretici firma yetkilisine) “Afrikalı zombiler gibi...” (Bülent Arınç) “Sekiz yıl Özal’a verdiniz, onun iki yılını ananıza verin, o zaman Türkiye şahlanır...” (Tansu Çiller) 2003 yılı Gaf ödülleri http://www.ntvmsnbc.com/news/248987.asp

Konu ile ilgili bir link önereyim ve bitireyim. http://www.funnyplace.org

Sosyetik Beverly Hills kadını Amanda elinde Magnum çubukları ile markete gelir. 5 çubuk verip yeni Magnum'unu almayı hayal ederken, tezgahın arkasında duran Bünyamin bunu farkeder. Amanda'nın derdini anlatmasına fırsat vermeden çubuklardan 2sini yakıp kızın üzerinde söndürüverir. Kalan 3 çubuğu da Amanda'nın uygun boşluklarında değerlendirerek hızla marketten çıkar. Kaldırımdaki Maraş dondurması tezgahında duran satırla yoldan geçenlere de saldırdıktan sonra , elini Maraş dondurmasına daldırır. Dondurmayı avuçlayıp ısırdıktan sonra bıyıklarına bulaşan dondurmaları koluyla silerek, "biz daha iyisini yapana kadar en iyisi bu" der. Amandayı almaya gelen ambulanstan bikinisiz Emanuella iner, koşarak Bünyamin'in kucağına atlar. (Seksi bişeyleri unutmuşum yav, niye söylemiyosun)

Bir Demet Tiyatro repliklerinden (Zabıta İrfan'ın elinde telefon, uzun bir sessizlik) Elmas: Eee ne dedi? İrfan: Valla bana bişi demedi. Hep anamdan bahsetti. Feriştah: Adele mülkün temelidir. Mükremin: (Asuman'a) Şimdi sen vapura binince, balkona çıkıp denize bakacaksın ya. Dalgın dalgın. Aldırma; bizim sevdamız daha büyük ondan. Saldıray: Ne dediğin duyulmuyor. Anlaşılmıyor, çıkar üstündekileri.

Seksi birşeyler istiyorsak şöyle birşey deneyelim. Çok sıcak bir günde yakışıklı abimiz Rocco, villasındaki havuzun kenarında güneşleniyor olsun. Serinlemek için daha önceden aldığı Magnum'lardan birini yemek için mutfağa doğru ilerlesin. Sonra bi baksın aaaaa dondurmayı evin hizmetçisi Katia kaşla göz arasında hüpletmiş (olsun yani, reklam bile olsa film işte) Derken efendim tam ümitsizliğe kapılmış havuza doğru dönmek üzereyken, ıslak beyaz t-shirt'lü ve bikinili (ya da bikinisiz) dondurmacımız Jenna dondurmalarını sattığı motosikletiyle villanın önünde tesadüfen duruversin. Rocco dondurmayı mı yoksa Jenna'yı mı yalama konusunda karar veremezken, sıcaktan eriyen dondurmayı Jenna tshirt'ünün altından servis yapsın. Sonra RTÜK ocağımıza incir ağacı diksin, bi dondurma için 3 ay hapis yatalım.

Olabilir tabi. Reklamın en kralını çekeriz gerekirse. Olaya hem anti emperyalist hem milliyetçi duygularla yaklaşalım istersen. Misal, Magnum-Cornetto-Algida hedehödö markalı dondurmaları çeşitli flash görüntülerle erkekler üzerinde konumlandıralım. Birisi denizden çıkarken şortunun cebinden çıkarsın, diğeri beyaz çorabının içine janjanlı Magnum'unu sıkıştırsın. Daha sonra erkeğin özü Kadir abimiz satırla kestiği Maraş dondurmasını itina ile külahta servis yapsın. Erkeğin dondurması budur bence.

Sana şöyle söyleyeyim, (bu mesajı okuyabiliyorsan eğer) en fazla 3-4 günün var. Ha yok okuyamadıysan zaten kesin kep ile bot arasında biryerlerdesindir şimdi. Sağlıcakla.

Aslında söylemek istediklerim bu başlık altında pek yersiz olacak ama en azından kötü reklamlara örnek verebilirim. Bu şekilde bizi salak yerine koymayan reklamların iyi reklam olma yolunda şansı vardır diye düşünüyorum. Buyrun, bir kaç tespit. *Activia reklamındaki kadın, Activia yerken 14 gün boyunca neden hiç üstünü değiştirmiyor? *Panda reklamında çocuğun elinde bir sürü "bedava Panda" çubuğu var. Bu çocuk, bedava çıktığında neden gidip bedava dondurmasını almamış da hep yeniden para vermiş? Babası çok mu zenginmiş? Paranın toplum içindeki öneminden mi bihaber yoksa? *Dondurma konusunda bişey daha. Magnum reklamındaki "sosyetik Beverly Hills kadınları" tipli kadınlar neden dondurma çubuklarını biriktiriyor? Yav bırak sosyetiği, hangi kadın dondurma çubuğu biriktirir allah aşkına yaaa? Misal, Nazan Özkan senin kaç tane dondurma çubuğun var söyler misin? *Petrol Ofisi reklamında pilot sürekli Po-Man'a soruyor; "Po-Man ne zaman bitecek bu benzin?" diye. Lan dingil, önünde gösterge yok mu senin? Bak işte gösterir orada.

Ben de size güncel bilgi vereyim. O gördüğünüz ağaç evlerde günlük kişi başı konaklama+kahvaltı 15 ytl (ortalama), ancak bunlarda wc klima filan aramayacaksınız, zira bulmanız imkansız. Gece mutlaka çişe giderim ben aaabi, diyecek olanlar için 2 alternatif var. Klimasız oda 25 ytl, klimalı 35 ytl. Tabi bunlar yine ortalama fiyatlar. Çıralı'da Emine Abla'da gözleme yemeyi de unutmayın.

Haklısın bir bakıma. Saraya damat olan Enver Paşa, alay, tümen, kolordu, ordu komutanlıklarında bulunmadan Almanların desteğiyle başkomutan vekilliğine atanmıştı. diye yazmıştım ben öncesinde, haliyle bunun diyetinin ödenmesi gerekiyordu. Günün şartları ancak bu olabilir. Almanların isteği ile Rus ordusu ile zamanına göre anlamsız bir savaşa karar verildi. Ancak Enver Paşa ister miydi ki böyle olsun sorusunun cevabını da vereyim, kimseye istemediği birşeyi de yaptıramazsınız. Amerika'yı yeniden keşfetmenin de mantığı yok, o işe kalkışırsanız sonucun bu olacağı belliydi.

Arkadaşlar kimi kayıtlara göre 90bin, kimi tarihçilere göre ise 40bin şehitten bahsediyoruz. "Tek suçu hayalcilik olan" diye bahsettiğiniz Enver Paşa, bu kadar insanın ve onların ailelerinin hayatlarıyla oynamıştır. Öyle söylemlerde bulunuyorunuz ki, bilmeyen etemeyen Enver Paşa'yı mutfakta bulaşık yıkarken kurduğu hayaller sonunda 2 tane bardak kırmış sanacak. Rica ederim tartışmaya saygınız yoksa tarihe saygınız olsun.

Bir görünür bir kaybolur. İki aksiyon arasındaki zaman aylar sürebilir. Komiktir, osurtabilir. Dikkat etmek lazım. Evde hayvan besleyenlerle bir alıp veremediği vardır. Ya da evdeki hayvanlarla. Onu çözemedim. Forum başlığına uyar. Aşk-Sevgi-Güzellik kendisine atfedilebilir. Kızar, acayip şekilde kin tutar, çok yeteneklidir çok pis radyo çalar. Mutualist yaşam formu sürdürdükleri bi kankası vardır. Sadece ikisi Voltran'ı oluşturabilir, ormanda 5 kaplan gücüne erişebilirler. Yeraltı-mafya bağlantısı olduğundan şüpheliyim. Bu da ayrı bi konu. Elimde belgeler var, gerekirse açıklarım.

Kafkas Cephesi'nde, yüzbin kişilik ordumuza Ardahan-Sarıkamış hattına taarruz emri vererek dokuzuncu kolordunun esir düşmesine ve doksanbin vatan evladının da hayatına kasteden Evren Paşa'dan bahsettiniz sanırım. O sırada Alman ordusu, Polonya cephesinde Ruslarla savaştaydı ve bir cengaverin Rusları yeni bir cephede meşgul etmesi gerektiğini düşünüyorlardı. (Hatırlamakta zorlananlar için tarih kitaplarımız isim vermeksizin birer örnektir) Bu sayede Polonya cephesindeki birliklerden bir kısmı o yeni cepheye kaydırılabilirdi. (Kafkas Cephesi'ne) Alman generaller ve şakşakçıları Enver Paşa, 3. Ordu Komutanı Hasan İzzet Paşa'nın cephenin bahar aylarına ertelenmesi gerektiği düşüncelerine aldırmaksızın 90bin vatan evladını karlara gömdü. Bu yiğitler bir tek kurşun bile atamadı bilirsiniz... Napolyon'un ruh ikizidir. Kendisini unutamayız. Anket bölümünde de vardır, bilmem okumaya cesaret edebildiniz mi?

Tekrar cevap yazmaya tenezzül etmiyorum. Allah seni bildiği gibi yapsın.

C Sekiz

Biraz daha açıklama yapmak gerekirse, -maddenin yoğunluğunun atomlar arası bağ kuvvetleri ile ilgili olduğunu belirtmiştim - gezegenlerde en yoğun bölüm çekirdek kısmıdır. Ve katmanların yoğunluğu merkezden uzaklaştıkça azalır. Haliyle merkeze doğru bir çekim kuvveti vardır. Keza karadeliklerdeki çekim kuvveti de bu yoğunluk farkından kaynaklanır.

Demek ki potansiyel sevgili kavramına da giriş yapacağız. Her an yeni sevgili olabilir, olmazsa platonik kalır. Platonik bir sevgiliyi tavsiye etmem şöyle ki; İçimizde patlar, yüreğimiz yanar bilmem kaçıncı derece yanıkla. Tecrübeyle sabittir, denemeye çalışmayın. Yeni bir şey genelde iyidir di mi? Ben de istiyorum.

sevgili arkadaşlar, birbirimizi tanıyalım-kaynaşalım coşalım-eğlenelim gülelim bölümünde bile tartışacak birşeyler bulabiliyorsunuz ya, hepinizi ayrı ayrı tebrik ediyor, saygılarımı sevgilerimi ve takdirlerimi sunuyorum. İyi ki varsınız yahu

Benim aklımın yetebildiği, anlayabildiğim şu idi; Eski sevgili diye bir şey varsa, zaten hiç sevgili olamamıştır. Eğer yoksa, zaten yoktur. Bu durumda sevgili olabilme ihtimalimiz sıfırdır. Vakit kutsaldır ama benden özür dilemek pek gereksiz, paylaşmak için buradayız Sürçi lisan ettimse affola.

İstersen konuya " ya sev ya terket moduna girmiş kasap Haydar" modeli gibi yaklaşmayalım. Sevginin azı-çoğu-gizlisi-alenisi mümkündür ama yoktur, olmamıştır demek Haksızlık.

Bu nedir ki şimdi? Hangi akla hizmettir?

Adam başını kadının omzuna yasladıysa, yelpazenin adamın boynuna çarpması biraz tuhaf. Yelpazeyi kafa atarak karşılaması gerekirdi

Doğada atomlar arasında çeşitli bağlar (iyonik-kovalent vs) ve bunların etkisiyle de çekim güçleri vardır. Madde dediğimiz kavram atomların bu çekim kuvveti ile biraraya gelmelerinden oluşur. Maddenin yoğunluğu bu çekim kuvvetleri ile doğru orantılıdır. Aynı şekilde donma-kaynama-buharlaşma sıcaklıkları da bu bağ kuvvetlerine bağlıdır. Katı maddelerde bu bağlar çok kuvvetli, sıvılarda ise daha düşüktür. Viskositesi çok düşük olan sıvılarda ise daha daha düşüktür. Gaz halinde ise en azdır. Boşluk itimi, eblek ve mesnetsiz bir tanımdır. Yoğunluğu daha yüksek olan maddeler, yoğunluğu daha düşük olan maddeleri daima kendine çeker. Bu çekim kuvvetinin gözle görülür olması gerekmez. Ama sen yere bakarsan anlarsın.

teori ile hayat bambaşka. %100 katılmıyorum söylediklerinize ancak hayatın içinden bir ses olduğunuza inanıyorum. Öyle olmalı böyle olmalı demek, işin en kolay tarafı