Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Taylan Abi

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    1.727
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    2

Taylan Abi tarafından postalanan herşey

  1. Ben "çarkınıza" laf etmeden önce, detaylandırayım. Mekanizma Etkileşimler yoktur bu hususta. İnceleme, soruşturma vardır. Oyuncak ettiniz, kendinize benzettiniz iyice.
  2. Sevgili figgaro, Nerden başlasam, nasıl anlatsammmm Kadın ve dişi tanımları birbirinden tamamen ayrıdır ancak zaman içerisinde erkeğin algısındaki seçiçiliği neticesinde erkek için değişim gösterir. Gelelim -- başlıklarınıza; Bahsetmiş olduğum gibi dişi'liğin süreci belirlidir, bunu "belirleyen" ya da "öyle algılayan" erkek'tir. Dişi'yi sevgili, sevgili'yi kadın yapan bu erkek milletidir. Dişi'liğin zamanla kazanılan bir durum olduğunu sanmıyorum. Doğuştan geldiğini kabul etmekle birlikte erkeğin de karşı cinsi hiçbir neden yokken dişi kabul ettiğini biliyoruz. (Misal, 0 kilometre bakirler) Erkek, dişi'yi kadın yapandır ancak kadın'ı dişi yapan bir erkeği misak-ı milli sınırları içerisinde hiç görmedim. (1977'den beri) Dişi'ler yavrular, kadın'lar doğurur. Hala sabitim bu konuda. Her kadın aşk öncesi bir canlı dünyaya getirirse "yavrulamış" ama aşk sonrasında bir canlı dünyaya getirmişse "doğurmuş"tur. Tabi yine şu meşhur erkeğin gözü ile. Abi benim de kafamı karıştırdın. Açıklayana kadar göbeğim çatladı. Soru varsa, buradayım yine de Sevgiler.
  3. Sayın ali0_1, Sakın ha ibadetin gerekliliği ve yapılıp yapılmaması konusuna atıfta bulunmayın. Umarım ben yanlış anlamışımdır. Tabirinizle, yapılan "şey"in kötü olduğunu kimse söylemedi. Söylenen nerede, ne zaman yapıldığıydı. Hatta biz bu paylaşımları yaparken iktidar partisi milletvekilleri tarafından, M.E.B. tarafından, okul yönetimi tarafından farklı açıklamalar yapıldı. Hatta bazıları açıklama yapılan gün içerisinde rötuşlandı. Okulda namaz'ın "disiplin" suçu kapsamında olup olmadığını, hatta ne olduğunu soruşturma neticesinde siz de göreceksiniz. Dilerseniz neticeyi görelim, kısa zamanda açıklanacaktır.
  4. Sayın LostsouL, Endişelerinizi paylaşmakla birlikte vatandaş olarak üzerimize düşen temel görevlerden biri devlet erk'lerine güvenmemiz gerektiğidir. Endişemi ferahlatacak bir izlenimimi paylaşayım ancak konuyu dağıtmak, farklı zemine çekmek niyetinde değilim. Bugünler itibariyle Atatürk'e, kurduğu Cumhuriyet'e ve kurumlarına yapılan saldırılar çoğu zaman ifade özgürlüğü sınırlarını aşmaktadır. Anayasa çerçevesinde "suç" kabul edilebilecek açıklamalar yapılmakta ve çoğunlukla da adli takibat başlatılmaktadır. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi Başkanı'nın insafa geldiği ve suç başvurusunda bulunmadığı durumlar da yaşanmıştır. (RTE'nin Cumhurbaşkanlığı seçimleri konusunda sözleri) Ancak ve ancak, bahsettiğim saldırılara karşı verilen tepkiler çok çok büyük çoğunlukla anayasal çerçeve içerisinde yapılmaktadır. Maksadını aşan çıkışlar da olmuştur, onlar için de gerekli işlemler yapılacaktır elbette. İş bu halde, şu anki iktidar sempatizanlarının içinde bulundukları ruh halleri itibari ile bu yasaya daha daha fazla dikkat etmeleri gerekmektedir. Panik ve feveran içerisinde yapılan açıklamaların adresi yukarıda gösterilmiştir netekim. Ben, forum arkadaşlarımızı kimi zaman bu yasa ile ilgili olarak uyardığımda alaycı, şantajcı, tehditkar olarak addedildim. Dileğim, bu yasadan bize bir pay düşmemesi. Saygılarımla.
  5. Sayın karabekir, Yukarıdaki cümle ile sözlerinize başlamış olsanız da ben bu cevabınızı diğer cevaplarınızdan daha yapıcı bulduğumu söylemeliyim. Dilerseniz, forum arkadaşlarımıza da saygısızlık etmemek için yazışmayı kişisel platformdan biraz ayıralım. Ve paylaşımın selameti açısından şu bahsettiğiniz 9 dosya üzerinde biraz detay araştıralım (resmi kayıtlar ışığı altında). Neticelendirebilirsek ne ala. Siz benimle yazışmak istemiyor olabilirsiniz ancak ben yine sizinle aynı fikirde değilim. Bitirirken; Geçmiş olsun dileklerimle.
  6. Sizce öyle, bence değil, filancaya göre daha başka, falancaya göre en başka... Ama bu kalabalığın içinde rahatsız olan sadece sizsiniz. Neden? Siz gibi düşünmüyoruz çünkü. Cumhurbaşkanı da bu yüzden hatalı zaten. Talcid iyidir, eziyet üstüne iyi gider, alışırsın.
  7. Birine söyleyin; kontrollü demedim. Kontörlü dedim. Faturasız. Nakit olan, parayla çalışan
  8. Veto konusunda canınızın ne kadar yandığını cümle alem biliyordu ama aslında ne kadar acıttığını ben şimdi anladım. Dediğinizin anlamı, samimi haliyle " ellere $apır $upur, bize yarabbi $ükür mü?" aslında. Adaletin topuzu size dönünce mi hatırladınız "takdir hakkını". Haydi afiyet olsun.
  9. http://www.kokteyll.com http://www.ickiniz.com http://www.eferaki.com http://www.barmagazin.com.tr/kokteyl_tarifleri.php http://www.kokteylim.com/scr/myindex.php Afiyet şeker olsun.
  10. Cehalet. Kontörlü nikah.
  11. Demek istediğim şey bu cümlenin içinde gizli zaten. İşiniz sizin yer değiştirmeniz gerekliliğini sağlamalı. Değişeceklerin sizin hayatınızda, size dair yeni anlamları olmalı. Paris'in sizi sıkmış olması, o büroya tıkılıp kalmış olmanız olmamalıdır argümanınız. Bu bürodan bugün Paris'te varsa yarın New York'ta, Dubai'de, Tokyo'da, Malatya'da her yerde var. Size anneannenizin yaşından daha uzun ömürler dilerim, sevgiler saygılar.
  12. "Bilmiyorum" demekle geçmez bunlar sayın ali0_1. Dünya üzerinde kaç din var farkında mısınız? Ülkemizde olanların oranı nedir? İhtimallerin coğrafik konumlara göre nasıl dağıldığı konusunda fikriniz var mı? Böyle bir çalışma şu ortamda yokken, Anayasa düzenlemelerine göre davranılması gerektiğine itirazınız yoktur umarım. Dinsel farklılaşmalara göre düzenlenmiş devlet kurumlarının tabi olduğu yasa ve yönetmelikler hakkında detaylı bilginizi rica ediyorum. (Ülkemiz dışında da olabilir, araştırırız) Sapkınlıkların neticesinde tasvip edilmez durumları örnekleyerek, "namaz"ı argüman alırsanız, şimdiye kadar nerdeydiniz diye sorarım ben. Eğitim sistemi içerisindeki yanlışlıkları din parametresiyle çözmeye mi çalışıyorsunuz? Bunun hak olduğuna mı inanıyorsunuz? Çok değil, 4 yıl önce neredeydiniz? Vah yazık.
  13. Affedilen kişileri Cumhurbaşkanı'nın seçmediğini anlamak istemeyenler var hala. Ne dedik? Cumhuriyet Savcılıkları var işin en başında. Hastaneler var. Adli Tıp Kurumu var. Hepsinden onay alındıktan sonra Adalet Bakanlığı var. Cumhurbaşkanlığı makamı, devletin bu kurumlarından gelen af tekliflerini onaylar. Neden anlamamakta ısrarcısınız? Anladığınızı belli etmek sizi bozuyor mu?
  14. Kendi kendinize kabuller yaparken ne kadar da rahatsınız. Öyle olmuştur, vakti gelmiştir, izin almıştır, teneffüs saatidir filan falan. Ne hikayesi bunlar sayın Faust? Andersen'den Masallar mı? Sormazlar mı sana bunu okuyanlar, "Ey Andersen, olay anında nerdeydin?" demezler mi?
  15. Teröristleri affeden Cumhurbaşkanı! AKP yandaşları ve medyası, yoğun propaganda yapıyor: "Cumhurbaşkanı, cezaevlerindeki teröristleri hastalık bahanesiyle affedip sokağa salıyor." Bu, Türkiye’de piyasaya sürdükleri en büyük yalanlardan biri. Bunu size eski Adalet Bakanı Cemil Çiçek’in sözleri ve imzasıyla kanıtlayacağım. CHP İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu bu konuyu Adalet Bakanı’na bir soru önergesiyle sordu: "Anayasa’nın 104. maddesine göre sürekli hastalık, sakatlık ve kocama sebebiyle belli kişilerin cezalarını hafifletmek veya kaldırmak yetkisi Sayın Cumhurbaşkanı’na verilmiştir. Bu bağlamda Cumhurbaşkanı bu yetkisini kullanırken, bunların seçimi Cumhurbaşkanı tarafından mı yapılmaktadır? Affedilen kişilerin Anayasa’da öngörülen konumda olduklarını (sürekli hastalık nedeniyle tahliyesini) belirleyen kurum hangisidir ve bu kurum hangi Bakanlığa veya bakanlıklara bağlıdır?" Adalet Bakanı Cemil Çiçek tarafından bu önergeye verilen yazılı yanıtı özetliyorum: "(Cezaevlerinde yatmakta olan) Hükümlülerin bu konudaki (tahliye) taleplerini Bakanlığımıza veya Cumhuriyet Savcılıklarına yapmaları durumunda, zaman geçirilmeden tam teşekküllü bir devlet hastanesine sevk edilerek hastalığın tıbben tesbit edilmesi, sonra raporun (bir kez daha tetkik ve onay için) Adli Tıp Genel Kuruluna gönderilmesi, hastalık saptandığı takdirde belgelerin derhal Bakanlığımıza gönderilmesi gerekmektedir. Yukarıda belirtilen süreç sonunda ikmal edilen dosya, Bakanlığımızca gereği takdir ve İFA EDİLMEK ÜZERE Cumhurbaşkanlığı makamına sunulmaktadır. Bilgilerinize arz ederim. Cemil Çiçek. Adalet Bakanı. İmza." * * * O halde neymiş? Hükümlü çok yaşlı, ölümcül hasta veya sakat. Cezaevinde kalması mümkün değil. Hükümlü, Adalet Bakanlığı’na veya Cumhuriyet Savcılığı’na başvuruyor. Bu kurumlar tarafından tam teşekküllü devlet hastanesine gönderilip tetkikleri yapılıyor ve uygun görülürse rapor veriliyor. Bu rapor Adli Tıp Kurumu tarafından değerlendiriliyor. Gerekirse tetkik ve gözlemler orada yeniden yapılıyor. Bu süreç haftalar boyu sürüyor. Hükümlünün tahliye edilmesine karar verilirse, dosya Adalet Bakanlığı tarafından Cumhurbaşkanı’na gönderiliyor. Devletin ilgili birimleri inceleyip tahliye kararı veriyor. Cumhurbaşkanı bunu onaylıyor. Önüne gelen böylesine tıbbi, teknik ve insancıl bir konuda Cumhurbaşkanı "Hayır onaylamıyorum, bırakın cezaevinde ölsün" diyebilir mi? Yalan makinesini işte böyle çalıştırıyorlar. Olay bu. Gerçekler böyle. Bu yazımdan sonra herhalde yeniden piyasaya çıkıp "Cumhurbaşkanı teröristleri affediyor" diyemezler! 01/06/2007 Hürriyet. Emin Çölaşan. Bununla birlikte sevgili erdogan'ın 25 Mayıs tarihli alıntısına da göz atabilirsiniz. Af prosedürü hakkındaki parallelliği farkedeceksiniz. Farkedeceğiniz bir şey daha var, bu konu başlığının ne kadar bilgisizce ne kadar basitçe hazırlandığı.
  16. Gidip, okuyup, dönen arkadaşlarım var. Okuyup, çalışıp, orada evlenen arkadaşım var. Bunlarla birlikte bildiğim birşey de var, insanın hayattan bekledikleri,amaçları olmalı. Bugün Paris, yarın bilmem neresi sıkar seni. Ne yapmayı istiyorsun, ne yapmaya oradan oraya sekiyorsun? Aksi halde bu gezegen sana çok büyük gelir, durmayı ya da duraklamayı bilmek gerek. Umarım ki iş'in ve hayatın için değerlerin uğrunda vazgeçiyorsundur birşeylerden. Sevgiler.
  17. Amsterdam. Tokyo. New York.
  18. Abartalım. Nasıl mı? Misal size sorayım, Cumhuriyet tarihinde ibadethane olarak kullanılan belediye otobüslerinin sayısı kaçtır? Kullanan belediyeler hangileridir? Sebepleri nelerdir? Halkın hizmetine sunulan araçlar din-dil-ırk ayrımı'na tabi midir? Eksiksiz cevaplamakla mükellefsiniz. Okul konusuna gelince; Ders saatine denk gelmiş. Ne yapacağız? Pardon mu diyeceksiniz? Olay mahallinin adı nedir? Okul. Lise. Ders saati. Buradaki manevra nedir?
  19. Otobüste ayin yapılan bir film varsa izlemek isterim. Otobüs bu. Belediye otobüsü. Ne kilise, ne cami. Tekerlekli. Filmin adını merak etmekteyim.
  20. Erkek olmayan her insan, kadın olmadan önce dişi'dir. Ve bu dişi'leri kadın yapan ise yine erkek'tir. Hemen önyargılarınızı engellemek için örnekleyeyim. Yuvayı yapan dişi kuştur, yuva kurulduktan sonra ise çocuklarının anası, evinin kadın'ıdır. Her sevgili, aşk öncesi dişi'dir. Sevdikçe yücelir ve süreç ilerledikçe kadın'lığı erkeğin gözünde tartışılmaz ve vazgeçilmezdir. Dişi'lerle eğlenilebilir ya da evlenilebilir. Ancak evlendikten sonra onun dişi kalmasına hiçbir erkek izin vermez.(yurdum şartları içerisinde) Dişi'ler yavrular, kadın'lar doğurur. Kadın'lığını kullanan dişi'ler vardır ki pek tehlikelidirler, uyku durak bırakmazlar. Ama dişiliğini kullanan bir kadın'ın yurdumdaki adı yıldızlar içinde (******'dur.) Affınıza sığınarak, Naçizane, 30 yılın tecrübesidir.
  21. Paris Hilton ile ilgili bir link varsa onu da alabilir miyiz? Ben de yanlış gelmişim
  22. Almanya bile şu ara 7-10 gün süre veriyor konsoloslukta. Ama yurtdışındaysan daha az tahriş edici şekilde olabilir sanırım.
  23. Deprem ülkesinin çocuklarıydık ve hepimizin doğduğu, yaşadığı binaların altından geçen bir fay hattı hep mevcuttu. Çocukluğun saflığı ve bilmezliği ile gözümüzün görmediğine inanmayan, fayların depremleri yöneteceğini bilemeyen çocuklardık. Hayat hep bizim göz seviyemizden yukarda ve yatay uzaklıklardaydı. Genç olduk ama tehlikenin üzerinde yürüdüğümüzü hiç bilemedik, aklımız aşkta, elimiz işte, gözümüz daha çok paradaydı. Ve hep köşe dönme sevdasıyla büyütülüp, janjanlı tv ekranlarına akıyorduk. Faylar santim santim birbiri üzerine biniyordu. Dostun düşmana karıştığı, kardeşin kardeşe düştüğü, sokaklara çıkmanın yasak olduğu yıllarda farkettik bu olası depremleri. Ama aynı yıllarda o televizyon ekranlarında birileri çıkıp, haber bültenlerinde pembe boyalar satıyorlardı. Fayları boyayıp depremin gerçekliğini unutturmaya çalışıyorlardı. Kim daha çok boya satarsa onun rüzgarına kapılıyorduk gençliğin verdiği o köşe sevdasıyla. Çok deprem oldu, enkazlarda nice aydın ve güzel insan kayboldu. Ve o enkazların altından hep şu ses duyuldu "Vurulduk ey halkım, unutma bizi !" Şimdilerde o faylar filiz verdi, sokak direklerine lamba oldu. Hala görmüyorsanız, körsünüz demektir. Ayakta ölmemek için lütfen gereksiz olanları söndürünüz.
  24. Gerçekliğine şüphe yok. AB adayı bir ülkeye karşı duruşlarını izah etmeye çalıştım, nitekim üzücü ve gurur incitici. Neyse, Shengen'i aldım mı? Aldım. Gittim mi? Gittim. Ama başka bir ülkeye Kapak olsun o soruları soran arkadaşa.
  25. Sevgili politika, Ben NewYorkTaner'e ve "ispat nedir, bilen insanlara" 15 gün daha süre veriyorum, bu süre zarfında buralarda değilim. Umarım ve dilerim ki döndüğümde cevaplar olsun, ben de cevaplar verebileyim. Sağlıcakla kal.
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.