Mouchette

ne o havada uçan tekme filan mı atmayı düşünüyorsun bilmiyorum da iki ağır adamın karşılıklı sohbeti dinlenmeye değer olurdu diye düşünüyorum ...

Tür : Dram / Tarihi / Biyografi Yönetmen : Uli Edel Senaryo : Bernd Eichinger , Stefan Aust (Kitap) Müzik : Peter Hinderthür , Florian Tessloff Yapım : 2008, Almanya , 150 dk. Bu filmi geçen gün henüz yeni tanıştığım biri tavsiye etti izlemem için. Konusunu anlattığında ilgimi çekti. Alman kızıl ordu fraksiyonu RAF'tı konu. Filmde gerçek görüntülerinde kullanılması ile belgesel tadını da yakalıyorsunuz.70 lerin antifaşit ve antimilitarist öğrenci hareketinin yaşadıkları bir nebzede. Filmin başında 96 1 Mayısı geldi aklıma Güzel seyirlik bir film.RAF hakkında bilgiler öğrenebileceğiniz bir film. İzleyiz....

Kasım 88.Kasım'ın son haftası.Yandı kafamın son tahtası. Sabahtır, pazardır. Yani aslında bizim sokağın pazarı dündü. Cumartesi yani. Öğlen üstündeyiz. Kahve içilmiştir. Ozburn İspanyol. Porto şarabından yapılıyor. Bir sigara yakalım. Brandy güzel. Bir tadı var, çikolata. Bir sigara yakalım. Burası bizim çadır. Savini Platz civarında. Yani "Berlin şehrinin orta yeri sinema, garipliğim mahzunluğum duyurmayın ölmüş anama". Bir sigara yak Tuncel. Biliyor musun benim üç ismim var TT Kurtiz. Ortadaki T aslında Tayanç. Ben bugünlerde bir T daha koydum. TTT Kurtiz. Ko bi daha . T mi arıyorum bugünlerde Goethe sokağında aşağı yukarı. Sabaha karşı karşıdan sabahın, karşıda bir büyük avluya girersin. Karşılarda bir siluet olarak eski sinagog ve dikeyine çatılar. Yağmur yağmış. Savaş sonu. Kadınlar yüzlerini beyaz çamura bulamışlar. Binlerce yıl önce Rüfai ritmi içinde dövünmekte, şerha şerha yaralar açılmakta sırtlarında, kırmızı çiçekler gözyaşları nehir gibi akmakta, kızıl kanları karışmakta, bir gök yüzü çekilir üstlerine, asma dalları salkımlarla donanmış, kehribar, altında ölü bir adam, çırılçıplak, üç kadın, heykel gibi cesedi açmakta, yüreği, bağırsakları ve burnundan beyni çıkarmakta, mumyalama, üretime dönüş, mavi gökyüzü, sarı sıcak güneş, dibekler, elekler, ziller, kağnılar, ritüel. (Kitabın tanıtım yazısından) Bu aralar yerli dizi olarak ilgimi çeken Ezel dizinde oynuyor Tuncel Kurtiz. Ki bu dizi ile değil benim için önemliliği Tuncel Kurtizin. Anlatıları o kadar güzel ki. Kitap almak için dolaşırken kitabın kapağı ve dizaynı çekti ilk olarak dikkatimi ve hemen hiç düşünmeden aldım. İyi ki de almışım. Farklı otobiyografi. Çocukluğundan gençlik yıllarına, yurtdışı serüvenlerinde tiyatroya, sinemaya , aşklarına dair güzel bir anlatım var kitapta. Kısacası dolu dolu bir kitap.

olmaz mı hiç tavsiye ederim ...

Zaten her yeni gün yeni bir başlangıç değilmidir. Katlanamadığımız şeyleri, keşke katlanamadığımızı ilk farkettiğimiz anda çıkartabilsek hayatımızdan. Basit olduğu için belkide altından kalkabiliyoruz bütün zorlukların. Gerçekten haketti Feritliği:) Merak etmeyin bakımları gayet iyi ..

üffff bu ne yaaa ... öğretmen de üşenmemiş bunları kaydetmiş, çok ilginç. çocukların ağlamasına hiç dayanamıyorum ben. benimde gözlerim doldu valla. yalnız 2. çocuğun yaptığı konuşma tam bir Türkiye gerçeği

gülümsemeye başladım bile

Umarım öyle olur. Güzel dileğin için teşekkür ederim

Teşekkür ederim sevgili Radya

http://www.youtube.com/watch?v=IpjjOoLlt4g&feature=player_embedded Belki izlemeyeniniz vardır Şakamıdır, gerçekmidir ...

İnsanın hayatını değiştirmek istemesi, hayatında köklü değişiklikler yapmak istemesi ve bu isteklerin üzerine üzerine gitmesi ne kadar da yorucuymuş meğer. Sen istiyorsun fakat sadece senin istemen yetmiyor. Etrafında olan onca insan da dahil oluyor değişikliklerine, yapmak istemelerine.Bazen çok gözü kara, güçlü veya dik olman da yetmiyor şu hayata karşı.Hep güçlü görmüş herkes seni çünkü. Bir kere bile olsun pes etmeye başlamanı görmeleri sana yüklenmelerine neden oluyor. Boğulmak nedir, beyin yorgunluğu nedir ben şu son 15 günde anladım. İnanın şimdiye yaşadığım süre boyunca böyle zorlu günler görmemişim ben, oysa çok zor günler geçirdim derdim. Ev değiştirmekle başladım ilk önce. Daha büyük ve güzel bir eve taşındım. Fakat nakliyeydi, elektrikti, suydu, aidattı, kablolu tv , internet, tamiratlar, eşyaları yerleştirmeler ne gıcık işlermiş. Unutmuşum tüm bunları. Yıllar önce sık sık ev değiştiren ben , 4 yıldır aynı evde oturmanın rahatlığına alışmışım meğersem. Bütün bu işler için giden paralar da işin cabası. Ve artık otobüs anılarımda olmayacak ne yazık ki. Bayanlar birde saçlarını değiştirir dimi hayatlarında ters giden bir şeyler olduğunda. Kıyamadım ama saçlarımı kestirmeye sadece boya ve biraz da kesim Yeterli geldi. Sevindim de ayrıca saçlarımda köklü değişiklik olmadığına. Dedim ki kendi kendime "depresyon hafif mi geçiyor ne"... Bide hayatımdaki Ferit Öküzü yok artık Alışkanlıklardan kolay kolay vazgeçilmez biliyorum ama benim beynimin bir güzel formata ihtiyacı var onu biliyorum bir tek. Bağırmaların, çağırmaların, kıskançlıkların,hesap sormaların olmadığı günlerin başlaması bile benim için süper bir olay. Kedim de yok artık. Kedi bana göre değilmiş onu anladım. Hep derim ya hayvanlarla aram pek iyi olmadı. Kendimle bile ilgilenmeyi unuttuğum şu dönemlerde ona zaten ilgi gösteremedim. Verdim gitti bir arkadaşa. Dönüp yüzüme bile bakmadı gıcık Gitmeye çoktan meraklıymış meğersem. Bende su kaplumbağası aldım kendime. Hemde 3 tane. Çok ama çok şirin şeyler bunlar yaaa. Sadece parmaklarımı ısırıyorlar arada ama olsun. Sakinlik ve sessizlik istediğim hayatımın bir parçası oldu onlar da artık. Sesleri çıkmıyor, çok sakinler ve yavaşlar. İstediğim bu işte. Şimdi ise yarından itibaren yapacağım yürüyüşlerin, gideceğim sinemaların, alacağım albümlerin, deniz kenarında yapacağım kahvaltıların (hele ki şu yağmurlu günlerde) hayalini kuruyorum. Sadece bu küçük bir kaç hayal bile eminim beni çok mutlu edecek. Zaten önemli olan insanın yapmak istediklerini yapması ve bunun için önüne kesinlikle hiç bir engel çıkmaması için mücadele etmesi değilmidir. Evet bu bir kaç küçük hayali gerçekleştirebilmek için son zamanlarda çok mücadele ettim hayata karşı. Ama sanırım kazanan ben oluyorum. Çok mutluyum ve değiştirilmeye çalışıldığım bir aşk bana göre değilmiş onu anladım. Nelere mal oldu...Çok yıprattı ama olsun...

Güzel bir röportaj olmuş Fakat okurken çektiğim ızdırabı sana anlatamam heralde nyx-fallen angel. "bağlı" yı "bahali" diye yazarsan olacağı budur zaten Bu arada Hayata bakış açınız nedir? sorusuna verdiğin cevap tam da bu aralar benim hayat prensibim

bu aralar tam da Ferit gibi birini tanıdım ortalığı birbirine katan.. çağrışım yaptı bende bak

e artık kıllı yünlü konularda yazsanda bizde okusak diyorum ... özledik hani

su kaplumbağalarım parmaklarımı da ısırmasalar çok ciciler

bende diyorum nerelerde bu Zebercet banane ya ben senin işini istiyorum...seni çok kıskanıyorum...burnun aksın, hapşır, tıksır, öksürde keyfine varama Paris'in..ohhhh ne ala valla

Son bir hafta için yazılanlara şöyle bir baktım da ... ya bir cümle olsun tutsun bari

Aşk feci bir şeydir..Neydi o... Aşk Yakar işte filmin özü bu. Ama sululuğun olmadığı bir romantik komedi izlemekten memnun olmuştum seyrettiğimde filmi. Klişelerden de uzaktı bana göre. Ayrıca çiftimizin en sevdiği film de "The Graduate"... Sevdim bunu

Asker bir baba.. Otoriter ve ciddi bir baba ancak bu kadar güzel tarif edilebilirdi. Bütün anlattıkların gözümün önünde canlandı bir bir cezaevinde yaşananların. Babanızı takdir ettiğimi ve saygılarımı sunduğumu belirtmek isterim

offf offf offf.... böyle haberleri okuyunca inanın o kadar sinirleniyorum ki. ya zaten ülkemizde millet karnını zor doyuruyor, evlere en çok giren besin ekmek. ekmeği çok yiyen kadınlarımız haliyle kilo alacak. öyle pekin ördeğinin bilmem neresi, tavuğun butunun şu köşesi, yok bilmem ne diyeti filan ne bilsinler zayıflamak için. bulduklarını yiyorlar. emin olun ki zaten 3 öğün yemek yiyen de çok azdır memlekette adamakıllı. birde çıkıp böyle garip garip fetva niyetine açıklamalarda bulunmuyorlar mı pes yani. ama dinleyende çoktur. aaa bak Dilipak ne demiş "Kilo alıp badi badi yürüyorlar, kocaları başka kadinlara bakıyor". ya zaten senin savunduğun düşüncede şişman olmadan da kadınlara bakılabiliyor.Hatta üzerine bilmem kaç kadın alıp dini nikahı da basabiliyorsun unuttunmu? Sanırım bir kaç kadınla dini nikahlı olanlara veya olmak isteyenlere bir kapı aralamış Dilipak. Olur bir kaç karısı , niye diye sorarlar "badi badi yürüyordu" der olur biter

a evet bende dün öğrendim hayatını kaybettiğini. çok genç yaşta hayata veda etti. zaten iyiler hep erken kaybedilmez mi

Kamplaşmaya ve kamplaştırılmaya çok müsait bir toplumuz. En küçük olaylarda bile "neden böyle oldu , bu olaylar neden yaşanıyor" diye kendilerince sorgulama dahi yapmadan anlamsız anlamsız gruplaşmalar oluşturuyorlar. Daha önceleri bu tür olayları sürekli gördüğümüz gibi bundan sonra da sürekli görmeye devam edeceğiz anlaşılan. Linç kültürünü benimseyen ve tetikleyen bir grup insan , yine Edirnede yaşayan bir grup insanı tetikleyerek olayların gelişmesine yardımcı olmuştur. Ve bu insanlar sürekli linci desteklediklerini söyleyen ve lince davet eden söylemlerle Edirnede cirit atmaktadır. Şizofrenleşmiş milli duyguların dışa vurumu bundan daha değişik olamazdı heralde.

Adam Sandler...bu adam güldürür beni. Adminin tavsiyesine uyup seyredelim bakalım.

hastaya sağlık lazım ( bu hasta ben oluyorum tabi) k k k