Mouchette tarafından postalanan herşey
-
İktidarda biziz..Muhalefette biziz..
ee haklı başbakan. en büyük sorunun en büyük savunucusu ve çözümcüsü o olacak ya hani halk adamı...halkın partisi...
-
Derli Toplu Bir Ev Için...
süper tespitler. ama annelerimiz hep böyle değilmiydi. ev sürekli derli toplu ve her an misafir gelecekmiş gibi temizlik yapılırdı. sen yapmadığın zaman da "yarın öbür gün ele karıştığın zaman sana bişey demezler annesi bişey öğretmemiş derler" derdi hep.bu lafı duymayan yoktur aramızda. evden çıkıp biryerlere giderken bile ev temizlenmeden gidilmezdi. "evden sağ sağlim çıkıyoruz ama bakalım sağ salim dönebilecekmiyiz , cenaze olur , hastalık olur " lafını duymadan bir kere bile evden çıkıldığını hatırlamam. her şeyin bir püf noktasını bilirdi. onlarıda saatli maarif takviminin arka sayfalarını okuyarak ve onları bir torbada biriktirerek öğrenmişti ya o ayrı bir konu tabii ama yaşım ilerledikçe sanırım anneme benzemeye başlıyorum...garip garip püf noktaları filan öğretiyorum millete
-
Being John Malkovich
Havada aşk kokusu var Bir de İstanbul ile birleşince muhteşem oluyor. Yaşamıştım ben bunu... daha önce söylemişmiydim gönlünce yaşa arkadaşım, tadını çıkar...
-
Brenna Maccrimmon
http://www.youtube.com/watch?v=_HuK44CVneI&feature=player_embedded Brenna Maccrimmon. Kendisi Kanadalı. Balkan müziğine kendini adamış ve Balkanları baştan sona dolaşıp oraların tarihini, kültürünü ve şarkılarını öğrenmiş. İlk dinlediğimde bana kesinlikle bir yabancının sesi gibi gelmemişti. Sanki bizden biri söylüyordu şarkıları.Güzel ses...
-
Genetiği Değiştirilmiş Organizma Açılımı
GDO‘YA HAYIR PLATFORMUnun yaptığı basın açıklaması Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından hazırlanan "Gıda ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar ve Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol ve Denetimine Dair Yönetmelik" 26 Ekim 2009 günlü Resmi Gazete‘de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. GDO‘lar konusunda 10 yıla ulaşan bir zaman dilimi boyunca kamuoyunu aydınlatma çabası içinde olan meslek örgütleri, demokratik kitle örgütleri, tüketici kuruluşları, çevreci kuruluşlar ve bilim insanları olarak bizler, ortaya çıkan yeni ve vahim durum karşısında, bir kez daha görüşlerimizi kamuoyu ile paylaşmayı görev sayıyoruz. Yeni Yönetmelik ile GDO‘ların ülkeye girişine meşruluk kazandırılmış iken, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı‘nın sanki bu ürünlerin ticareti yasaklanmış gibi bir yanlış kamuoyu algısı yaratma girişimleri, bizlerin yukarıda belirtilen görevini daha da acil bir niteliğe taşımıştır. Bu çerçevede; 1 - Türkiye‘nin, yıllardır talep ettiğimiz doğru içerikli bir Ulusal Biyogüvenlik Yasa‘sı olmadan, GDO‘ların ticaretinin bir Yönetmelikle düzenlenmesi hukuk, egemenlik ve halk sağlığı açısından bir skandaldır. Çünkü; •· Yönetmelikler Yasa ve Tüzüklerin uygulanmasını göstermek üzere çıkartılırlar. Ortada bir Biyogüvenlik Yasası yokken, sözü edilen Yönetmeliğin GDO‘larla ilgili hiçbir düzenleme içermeyen Tarım, Gıda ve Yem Yasaları, 4703 sayılı Yasa ve 441 sayılı KHK‘ye dayandırılmaya çalışılması, sürecin hukuksuzluğunu olanca açıklığı ile ortaya koymaktadır. •· Türkiye‘de yaşayan tüm yurttaşların sağlığını ve haklarını ilgilendiren bir konunun, TBMM‘de, milletin vekilleri tarafından görüşülmesi ve bir Yasa niteliğinde düzenlemeye konu edilmesi gerekirken, Bakanlar Kurulu‘nda imzaya açılan tasarının TBMM‘ye indirilmeyerek konunun Yönetmelik ile düzenlenmesi, millet iradesi ve egemenliğinin ihlalidir. Böylelikle, konunun vahim içeriği, halkın ve parlamentonun dikkatinden kaçırılmaya çalışılmaktadır. •· GDO‘ların ticaretinin birkaç küçük istisnayla serbest bırakılması, bu alandaki kararların devlet memuru ağırlıklı bir Komite‘ye bırakılması, yine Bakanlık tarafından seçilecek uzmanlar listesinden görüş alınması gibi hükümler, halk sağlığı alanındaki tehlikenin açık görünümleridir. Siyasilerin ve şirketlerin baskısına direnebilecek bağımsız bilim otoriteleri yerine güdümlü organizasyonlar yeğleyen Yönetmelik, bundan da öte, bir Bakan talimatı ile her an değiştirilebilecek konumdadır. Yukarda sayılan temel yanlışlıklar yanında, bebekler için risk sayılan gıdaların yetişkinler için serbest tüketime konu edilmesi, GDO‘suz gıda maddesi üreten işletmelerin bu yönde etiket kullanmalarının yasaklanması gibi hükümler ve asıl olarak GDO‘lu ürünlerin her türlü ticaretinin meşru zemine çekilmesi, Yönetmeliği kabul edilemez konuma taşımaktadır. 2 - Konunun halkın bilgisine sunulması yolunda ortaya koyduğumuz özverili çabalar, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı‘nı telaşa sürüklemiş olup, Bakanlık web sayfasında yapılan açıklamayla kamuoyu yanlış yönlendirilmeye çalışılmaktadır. Bu alanda da gerçekleri kamuoyu ile paylaşmayı görev biliriz; •· Bakanlık, bu Yönetmelik ile GDO‘lu tohumların Türkiye‘de kullanımının yasaklandığını ifade etmektedir. Oysa bu yasaklama, on yıla yakın bir süredir, bir Genelgeyle sağlanmaktadır. Bakanlığın hem bu durumdan hiç söz etmemesi hem de hazırlayıp Bakanlar Kurulu‘na sunduğu Ulusal Biyogüvenlik Yasa Tasarısı Taslağı‘nda, Hükümet sözcüsü Sn Cemil ÇİÇEK‘in de ifade ettiği üzere, GDO‘lu tohumların ekimini serbest bırakmaya çalışması, kamuoyunu yanıltma girişimlerinin açık göstergeleridir. •· Bakanlık, işbu Yönetmeliğe aykırı davrananlara, dayanakta gösterilen yasalar çerçevesinde, izin iptali, para cezası vb. cezaların verilebileceğini belirtmektedir. Bu cezaların çoğu, ilgili yasaların GDO‘lara özel düzenleme içermemeleri nedeniyle, olayın ciddiyetiyle bağdaşır nitelikte değildir. Nitekim, hazırlanıp TBMM‘ye sevk edilmeyen Kanun Tasarısı taslağı, bu alanda açıkça hürriyeti bağlayıcı cezalara hükmetmekte idi. •· Bakanlık, risk değerlendirmesinin, 11 kişilik bağımsız, bilimsel, teknik komite tarafından yapılacağını belirtmektedir. Oysa Yönetmelik, uzmanlar listesinden Bakanlık tarafından seçilecek Komite‘nin, TAGEM, TÜGEM, KKGM temsilcileri yanında üniversite, TÜBİTAK ve araştırma enstitüleri temsilcilerinden oluşacağını belirtmektedir. Gerek uzmanlar listesinin niteliği, gerekse hem uzmanlar listesinin hem de Komite‘nin Bakanlık tarafından seçilecek olması, bu organizasyonun bağımsız, bilimsel, teknik sıfatlarını daha baştan ortadan kaldırmaktadır. Sonuç olarak, gen bankası niteliğindeki ülkemizin biyolojik çeşitliliği, tarım potansiyelimiz, halkımızın satın alma gücü ve tüketim alışkanlıkları değerlendirildiğinde, GDO‘lu ürünlere Türkiye‘nin ihtiyacının olmadığı, üstelik bu ürünlerin kullanımının halk sağlığı yanında halkımızın dinsel - kültürel inanç ve alışkanlıklarına da aykırı olduğu ortadadır. Bizler, bu alanda yıllardır halk yararına çaba gösteren kurum ve kuruluşlar olarak, bir kez daha GDO‘ya Hayır diyoruz. Halkın ve ülkenin yarar ve çıkarları, şirketlerin kar hırsının üzerindedir. Ülkemiz yurttaşlarının büyük çoğunluğunun istemediği genetiği değiştirilmiş ürünlerin, ülkemizi bir genetik yıkıma sürüklememesi için, her türlü meşru mücadelenin sürdürüleceğini ve GDO‘ları yasallaştırmaya çalışanların deşifre edilmeye devam edileceğini belirtiriz. Kamuoyuna saygı ile duyurulur. GDO‘YA HAYIR PLATFORMU BİLEŞENLERİ -TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası -TMMOB Çevre Mühendisleri Odası -TMMOB Peyzaj Mimarları Odası -TMMOB Mimarlar Odası -TMMOB Gıda Mühendisleri Odası Marmara Bölge Şubesi -TMMOB Gıda Mühendisleri Odası Ege Bölge Şubesi -Türk Tabibler Birliği -Tüketici Dernekleri Federasyonu (TÜDEF) -Tüketici Örgütleri Federasyonu (TÖF) -Tüketiciyi Koruma Derneği (TÜKODER) -Tüketici Hakları Derneği -Tüketici Bilincini Geliştirme Derneği -Çiftçi-SEN -Ekoloji Kollektifi -DOĞADER -EKODER -KESK Tarım Orkam-Sen -Nilüfer Yerel Gündem 21 -Gemlik Yaşam Atölyesi Derneği -İçanadolu Çevre Platformu (İÇAÇEP) -Marmara Çevre Platformu (MARÇEP) -Ege Çevre Platformu (EGEÇEP) -Sürdürülebilir Yaşam Kolektifi -Gürsel Tonbul Çiftlik İşletmeleri -İmece Evi İmece Ekoköyü Dogal Yasam ve Ekolojik Çözümler Derneği -Imece Ekoköyü Kooperatif Girişimi -Eskişehir Çevre Koruma ve Geliştirme Derneği -Muratpaşa Dostları Derneği -Konyaaltı Dostları Derneği -Kibele Ekolojik Yaşam Kooperatifi -PDA Pembe Domates Ağı -Akçaeniş Köyü Çevre Kültür Kalkınma ve Dayanışma Derneği -Kirazlı Ekolojik Yaşam Derneği -Bornova Sivil Toplum Platformu (BORPLAT) -Greenpeace Türkiye -Sinop Çevre Dostları Derneği -Doğu Akdeniz Çevre Bileşenleri -Yeni İnsan Yayınevi -Buğday Derneği -Slowfood Yağmur Böreği Birliği -Slowfood Fikir sahibi Damaklar Birliği -Slow Food Gençlik Gida Hareketi -Slow Food Ankara Birliği -Slow Food Kars Birligi -Boğatepe Çevre Yaşam Derneği -Aromaterapi Derneği (AROMADER) (www.gdoyahayir.org)
-
Genetiği Değiştirilmiş Organizma Açılımı
26 Ekim tarihli resmi gazetede yayınlanan yönetmelik GIDA VE YEM AMAÇLI GENETİK YAPISI DEĞİŞTİRİLMİŞ ORGANİZMALAR
-
12 Angry Man
12 Angry Man Guilty? Not Guilty? Arada sırada tv karşıma çıkan ve baştan sona kadar izleme fırsatı bulamadığım bir film 12 Angry Man. Diyalog ağırlı filmleri sakin kafayla ve elimde çay fincanımla izlemeyi sevdiğimden bir türlü fırsatım olmamıştı. Ve en nihayetinde bugün gerçekleştirebildim bunu. Sindire sindire tadına vara vara seyrettim filmi. 12 Angry Man 1957 yapımı, çok düşük bir bütçeye sahip bir film. Düşük bir bütçe ile de harika filmler ortaya çıkabileceğinin en büyük örneklerinden.Bir çok ödüle sahip. Tüm mahkeme filmlerinin babası bence. Tek mekanda çekilmiş bu film hızlı kurgulara gerek duymadan sadece diyaloglarla ilerliyor. Fakat hiç sıkıcı gelmiyor bu diyaloglar. Sohbet ortamında hissediyorsunuz kendinizi. Bu sohbet ortamının içinde ateşli tartışmalar, ittifaklar,yeniden değerlendirmeler,kişisel deneyimler,hakaretler,öfke patlamaları,önyargılar,ilgisizlik,kültürel farklılıklar,cehalet,karar verme yetenekleri ile birlikte harika bir karakter etkileşimi görüyorsunuz. Filmin konusuna gelince; 18 yaşında bir genç babasını öldürmekten yargılanmaktadır. İdamı için son olarak ta jüri kararına ihtiyaç vardır. Tamamı erkek, orta yaşlı,beyaz,çeşitli meslek gruplarından ve orta sınıfa mensup 12 adam karar vermek için bir odada toplanırlar. Hepside vatandaşlık görevlerini yaparak bir an önce ordan gitmek istemektedir. Yapılan oylamada 11 jüri üyesinin suçlu kararına karşı bir jüri üyesi suçlu değil demektedir. Bu muhalif jüri üyesi ısrarla ve ikna edici tavırları ile diğerlerinin verdiği kararı tekrar gözden geçirmeleri için onları iteliyor. Ve olaylar böylelikle gelişiyor. Şu repliği de yazmadan geçemeyeceğim ; "Ben suçlu değil demiyorum, suçlu olmama ihtimali var diyorum" filmin tadına varmamı sağlayan bir cümle bu. Çok ince bir senaryo ile yazılmış harika bir klasik. Seyretmeyenler varsa mutlaka seyretmeli diyorum.
-
SEVDİKLERİNİZE MÜZİK PARÇASI GÖNDERİN.
Farid Farjad... Harika bir seçim FUZULİ. Bu adam keman çalmıyor resmen konuşturuyor, ona can veriyor.
-
Whatever Works (2009)
Whatever Works (2009) Bir Woody Allen Filmi Yönetmen:Woody Allen Senaryo :Woody Allen Oyuncular :Steve Antonucci , Ed Begley Jr. (John) , Evan Rachel Wood (Melodie St. Ann Celestine) , Henry Cavill (Randy James) , Patricia Clarkson (Marietta) , Larry David (Boris Yellnikoff) , Michael McKean (Joe) , Cassidy Gard (Market shopper) Yaşlı,huysuz,panik atak,her şeye nefret duyan, bazı bazı paranoyak,takıntılı ve nobel almasına sadece bir adım kalmış bir fizikçi olan bir adamdır Boris Yellnikoff. İşte bu film onun hikayesi. Güneyli saf kız Melody, annesi, babası, arkadaşları ekseninde gelişiyor olaylar. Herkes kendinden eminim ki çok şey bulacak bu filmde. Uzun zamandır böyle güldüğümü hatırlamıyorum. Ki filmi akşam seyrettim ve hala Boris ve Melody'nin diyologları aklımda, tabi ki o pis pis sırıtış ta yüzümde Bu arada bir dipnot ; Boşroldeki Boris'i canlandıran Larry David'i Seinfeld dizisinden hatırlarsınız...
-
The good, The bad, The ugly
http://www.youtube.com/watch?v=kYPvNWI5wKo
-
BEYNİNİZİN HANGİ YARISINI KULLANIYORSUNUZ? BUYRUN TESTE
hem sağa hem sola dönüyor. ama sola dönüşü kısa sürüyor bende , hemen sağa doğru dönmeye başlıyor yine.
-
KÜRT AÇILIMI PROJESİ VE SÜRECİ DOĞRU OKUMAK..
son 80 küsür yılı ana hatlarıyla kronolojik olarak buraya yazarak bilgilerimi tazelediğiniz için teşekkürler AED... hem konuda ana sayfada en üste çıksın ki bu güzel çalışmayı gözden kaçıranlar okuma şansını elde etsin
-
Mediterraneo
buram buram akdeniz kokuyor nede olsa film, doğru diyorsun Cyrano.
-
Mediterraneo
müziklerine filmden daha önce ulaşmıştım , hala dinlerim. ama itiraf edeyim filmi hala seyretmedim
-
Coraline (2008)
şimdi yine şöyle bir göz attım da epeyce bir film eklemişsiniz gerçekten. ama sanırım sizinde pek ilginizi çekmeyen filmlermiş ki genelde izlesenizde olur izlemesenizde olur tarzı bağlamışsınız son cümleyi. Dediğiniz gibi son zamanlarda seyredilmeye değer pek film yok. Bu yüzden bende 60-70 yıllar filmlerine merak sardım. epey iyi film var aralarında. tavsiye ederim sizede.
-
Soysuzlar Çetesi (2009)
o yakınına söyle bunalıma filan girmesine gerek yok,rahat olsun, kasmasın kendini tarantino süper bir film çünkü.
-
Sınıf (2008)
Filmi seyretmeye başladığımda ilk düşündüğüm " bu adamların eline senaryo vermediler, kafanıza göre takılın dediler" olmuştu. Sonuçta gerçek bir sınıf , gerçek bir öğretmen var filmde. Arada bir o sınıfın içinde olup bazı olaylara müdahale etme gereği bile duydum kendimde İzlenilmesi gereken , kaçırılmayacak filmlerden.Tavsiye olunur...
-
Coraline (2008)
Bu arada Sevgili Admin sizi önceden daha sık görürdüm sinema bölümünde, artık pek sık uğramıyorsunuz
-
Çocuğun kitabı
İlkokula 4 veya 5.sınıftı sanırım , boyum uzun olduğundan öğretmen beni en arka sıraya oturtmuştu. Birde kafamın hemen yanında camlı bir dolap asılıydı duvarda. Teneffüs zili çaldığında birden ayağa kalkardım ve kafamı hep o dolaba çarpardım. O dolap bizim sınıfın kitaplığı idi. Her çarptığımda da gözüm dolabın içindeki kitaplara ilişirdi. Kapağında mavi gözlü sarışın bir çocuğun resmi olan kitap çok ilgimi çekmişti. "Şeker Portakalı" ... Çoğumuz okumuşuzdur. İlkokul yıllarında okumamız için alındıysa da okumayıp bir kenara atılıp , 20 li yaşlara gelince okuyanımız da çok vardır. Bu kitabı okuduktan sonra kitaplıktaki her kitabı okumaya karar vermiştim. Her hafta bir kitap okudum kafamı o dolaba çarpmam sayesinde, çünkü her seferinde başka bir kitaba ilişiyordu gözüm. Şeker Portakalını okuduktan sonra benim gibi olmayan, düşünmeyen, yaşamayan bir çocuğun dünyasını keşfettim. Kimbilir kaç çocuk daha var farklı yaşayan diye düşündüğümü hatırlıyorum ve okurken çok ağladığımı. Daha sonra "Çocuk Kalbi" adlı kitaba başladım. Bu kitap bitincede etrafımdaki arkadaşlarıma daha farklı gözle bakmaya başladım. Hepsinin ev yaşamlarını tek tek hayal etmeye çalışmıştım. Uzunca bir süre, parası olmadığı için simit yemediğini farkettiğim bir arkadaşımla her gün simidimi paylaşmıştım. Benim için o kadar gurur verici bir olaydı ki bu anlatamam size. Sonrasında....Kaşağı,fareler ve insanlar,bir şeftali bin şeftali,küçük prens, robin hood,alice harikalar ülkesinde,heidi,oliver twist,pinokyo,güliver, define adası v.s. ardı arkası kesilmedi. Kitaplıktaki bütün kitapları okumaya kar vermiştim bir kere, kurtuluş yoktu. Sürekli kitap okuduğumdan doğum günlerimde ve diğer zamanlarda aile büyükleri bana sürekli kitap aldılar. Liseyi bitirene kadar bütün çocuk klasiklerini ve dünya klasiklerini bitirmiştim onların sayesinde. ( Tabi bazı bazı da kardeşime kitap harici gelen diğer hediyeleri de kıskanmadım değil hani ) Bambaşka dünyalar, bambaşka yaşamlar öğrendim hepsinde ben. Ama çoğunda ağlamıştım onu hatırlıyorum.Şimdilerde belki de bu yüzdendir en küçük bir üzücü olayda, en küçük bir sevinçte bile gözlerim dolması. Çocukluk duygularımı mı sömürdüler bilinmez Bilmem mi hiç. Toprak ana ve elveda gülsarı yı hatırlarım Aytmatov dan. Şimdilerde ilkokul yıllarında sanırım bizlerin okuduğu gibi değil kitap okumalar. Öğretmen okuyun ve özetini çıkarın diyor. Çocuk ebeveynleri ile birlikte geçiyor internet başına kitabın özetini buluyor. Bir çıktı alıyor ve okula götürüyor. Benim gözlemlediğim bu son zamanlarda.
-
O bir kuzu ama TV seyrediyor, çekirdek yiyor
Bildiğim kadarı ile Türkiyedeki koyunların büyük çoğunluğu zaten evcil. Çok az bir kısmı dağlarda yabanıl olarak yaşıyor. İnsanların evlerine zaten evcil olan hayvanları alarak (evin içine almak sanırım evcilleştirmek anlamına geliyor onlar için) onları abuk subuk giydirerek, şekilden şekile sokmaları bana hiç hoş gelmiyor. Hele şu resimleri görünce bir çiftlik dolusu koyun ve kuzu ile birlikte bu kadın ve adamı ağılın içine alsak, onlara sap, saman,ot,yem yedirsek mi acaba diye düşünmeden de edemedim hani...
-
Kurt Sorunu'nda herkesi iki tarafi da ozelestiriye davet ediyorum
Sayın Fuzuli şu cümlenizi okuduğum zaman orhan gencebay'ın dı sanırım bir şarkısı geldi hemen aklıma "beni böyle sev seveceksen olduğum gibi göreceksen" daha ötesi yok yani bazılarımız için. yazmadan edemedim
- Çağrışım
-
Yaşanmış Hikayeler
bu 30 yaşındaki kızda bu sözcüğün korporalist mi yoksa korporatist mi diye yazıldığını bir türlü öğrenememiş
- Çağrışım
-
Günün Sözü
"Türkiye durmaksızın doğuya giden bir gemidir, bazıları bu geminin güvertesinde batıya doğru koşarak batıya gittiklerini sanırlar." Sakallı Celal