
Mehdî tarafından postalanan herşey
-
Alevi Aydınları ve Binlerce Alevi AKP'ye Muhtıra Verdi
AKP'nin "Alevi açılımına" karşı internetten sesini yükselten Aleviler, AKP'ye görkemli ve net bir yanıt verdi. Internet üzerinde "Çamuroğlu'nu da Al Git Tayyip" başlığıyla ve "Uyumuyoruz" etiketiyle bir metin yayınlayan Alevi internet siteleri, binlerce kişiden elektronik imzalar toplayarak AKP'nin açılımına karşı; AKP'ye, Reha Çamuroğlu'na ve AKP iftarına katılmaya hazırlanan Alevi kuruluşlarına "muhtıra" niteliğinde bir çağrı yaptılar. İşte o çağrı ve imzacılar: AKP güdümlü Alevi kuruluşlarına karşı çıkılan metinde, "laik ve demokratik bir ülke" vurgusu yapıldı. Ayrıca Alevi köylerine cami yapımının derhal durdurulması ve cemevlerinin pazarlıksız olarak ibadethane sayılması istendi. Son olarak da AKP'ye "Böyle açılacaksan açılma, otur oturduğun yerde" denilerek noktalanan imza kampanyasına binlerce kişi katıldı. Çağrısı 30 Kasım 2007'de Alevionline.com internet sitesi adına yapılan kampanyaya destek veren bazı isimler şunlar: + Sanatçı Sabahat Akkiraz + Sanatçı Mustafa Özarslan + Sanatçı Ali Çağan + Menajer Hasan Akkiraz + PSAKD Kültür Sanat Sekreteri Erdal Yıldırım + Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu + Hubyar Kültür Vakfı Başkanı Cemal Coşkun + ABF Disiplin Kurulu Başkanı Fevzi Gümüş + Avusturya Alevi Birlikleri Federasyonu Başkanı Mehmet Ali Çankaya + Dicle Ünv. Prof. Dr. İrfan Açıkgöz Şu ana kadar 2 bin elektronik imzanın bulunduğu kampanyanın 11 Ocak'ta "Alevi iftarı" düzenleyen AKP'ye karşı çok önemli bir mesaj olduğunu düşünüyoruz. AKP'nin Alevi açılımı yapacaksa; oturup bunu onbinlerce üyesi olan meşru Alevi kuruluşları ile konuşmasını istiyor; yok "Alevisiz Alevi açılımına devam" diyorlarsa; "Çamuroğlu'nu da alıp gitmelerini" rica ediyoruz. Ayrıca 11 Ocak'ta yapılacak "Alevi iftarı" şovunun "iptal edilmesini" talep ediyoruz. Muharrem ayı bir yas ayıdır. Kültürümüzde "lüks otellerde Muharrem iftarı" diye birşey yok. Bu Alevilere yapılacak bir "açılım" değil, bizleri rencide edecek, "iyi düşünülmemiş" bir şovdur. Kampanya Hakkında Notlar: 1- Kampanya 1 ay önce Alevionline.com sitesinin diğer Alevi haber sitelerine çağrısıyla başladı. İlerleyen günlerde hemen bütün Alevi haber siteleri, Alevi forumları, bazı köy ve yöre siteleri kampanyaya desteklerini Alevionline'a ilettiler. Ya da kampanyayı sitelerinde duyurarak destek oldular. 2- Yukarıda "kampanyaya destek veren bazı isimler" bölümünde sayılan Alevi sanatçısı, aydınlar ve kurum temsilcileri kısmındaki imzaların sahipleri ile iletişim kurulup imzaların onlara ait olduğu doğrulanmıştır. Sabahat Akkiraz ve Mustafa Özarslan adına ise menajer Hasan Akkiraz ile e-posta yoluyla iletişim kurulup atılan elektronik imza tekrar teyid edilmiştir (Bkz. http://www.alevionline.com/index.php) Teyid etmek isteyen dostlarımız dilerlerse bu isimlerle tekrar görüşebilirler. 3- Kampanyanın düzenleyicisi Alevionline.com internet sitesi, Turkulerinsesi.com adiyla Mart 2006'da 20-25 yaş aralığındaki bir grup Alevi genci tarafından kurulmuş, 2 yıllık bağımsız bir Alevi haber kollektifidir. 2007 başında adını Alevionline.com olarak değistirmistir. Hemen hemen bütün Alevi kurumlarının sitesinde linki yeralan sitemizin haberleri; daha önce birçok internet sitesi, ulusal ve yerel gazete, radyo tarafından kullanılmış; günlük ziyaretçi sayısı 3 bin civarında olan ve defalarca buna benzer kampanyalar yapmış bir internet sitesidir. İsteyen dostlarımıza, bizimle iletişim kurarlarsa, bu konuda tek tek bilgi verilebilir. Alevionline hakkında bilgi almak isteyen dostlarımız ise Google'a "Alevionline" yazarak ulaşılan 184 bin sonucu inceleyebilirler. Alevi kamuoyunda tanınmış, ciddiye alınan bir haber sitesidir. 4- Kampanyamızın duyurulmasında destek veren Alevionline ekibinin değerli dostu RED ve Yeni Harman dergileri yazarı Ali Ersin Kelleci'ye ve kampanyamızın duyurulmasında çaba harcayan tüm Alevi sitelerine teşekkür ederiz. Kampanyamızın adresi: http://haberler.alevionline.com/camuroglunudaalgittayyip.asp İmzalar: http://haberler.alevionline.com/camuroglun....asp?onlysign=1 Alevionline Haber Kollektifi Adına Koordinatör Ceyhun Günal [email protected] mail adresi spam botlara karşı korumalıdır, görebilmek için Javascript açık olmalıdır Alevionline Haber Kollektifi (Tum Editörler) [email protected] mail adresi spam botlara karşı korumalıdır, görebilmek için Javascript açık olmalıdır *** Alevi Haber Ajansı *** Alevilerin Gören Gözü, İşiten Kulağı, Söyleyen Dili ***
-
Cem Vakfı yetkililerine duyurulur...
Kimden: Pîr Gerçek Velî (Bay, 35) Kime: Grup: Alevî Uyan...Mehdî Geldi... Tarih: 08.01.2008 12:39 (GMT +2:00) Konu: Mehdî nasihat etti; Güzel düşün,güzel davran... Küfretme,sinirlenme,sakin ol... Az söyle sadık ol... Aklı ve imanı bütün ol... Eline,diline,beline sahip ol... Er kişi o kimsedir ki; nefsinin sırtını yere getire ve nefsine nasihat ede... Er kişi işidir bu er kişi,yapamaz bu işi her kişi... Mehdî lanetledi; Hüseyne ve onun adımlarını takip edenlere rahmet olsun... Yezite ve onun adımlarını takip edenlere lanet olsun... Allah'ın açık ayetlerini ve apaçık hidayet yolunu gizleyenlere lanet üstüne lanet olsun...(Bakara:159) Allah biz ehl-i beyt iledir...Zafere dek bizimle kalacaktır... Şüphesiz Allah sabredenlerle beraberdir...Zalimler için yaşasın cehennem... Gerçeğe Hû Mü'mine Yâ Alî Yâ Mehdî Sahib-î zaman... Zikr-i hakikatimizdir... ______________________ Bakî Gerçekler Demine Hû,Dost Allah Eyvallah... Gerçeğe Hû Mü'mine Yâ Alî Yâ Mehdî Sahib-î zaman...
-
Cem Vakfı yetkililerine duyurulur...
Kimden : Pîr Gerçek Velî (Bay, 35) Kime : Grup: Alevî Uyan...Mehdî Geldi... Tarih : 7.1.2008 13:40 (GMT +2:00) Konu : Cem Vakfı yetkililerine duyurulur... Dikkat! ! ! Onikinci İmam Muhammed el Mehdi bin Hasan-ül Askeri Cem VAKFI onursal başkanı sayın İzzettin DOĞAN ve gençlik kollarınız ile birlikte gizli bir toplantı için sizinle görüşme talep etmektedir...İmam artık ashabı içerisinde zuhurunun vaktinin geldiğini ve mutlaka işlerin yoluna konulmasının gerektiği hususunda acele etmektedir...Artık sizinde anladığınız üzere işler çığırından çıkmış herkes bocalamakta olup biten hadiseler karşısında şaşkına dönmektedir...Buda Mehdi'nin zuhurunun iyice yaklaştığını neredeyse ramak kaldığını bize göstermektedir...Fakat İmam önce ashabının içinde kıyam etmelidir ki; onların kendisine zemin hazırlamasına kılavuzluk etmelidir...İmam diyor ki; Aleviler kıyam etmedikçe Mehdi zuhur etmez? .. Nitekim Aleviler hem ülke hemde dünya bazında kıyama geçmiştir...Bin yıllık volkan uykusundan uyanmış,harekete geçmiş ve artık lav püskürtmektedir...Tüm bunlar onun zuhurunun çok yakın olduğunu fakat bunun zamanının ne olduğunu kendisi dahi bilmemektedir...İşte şimdi İmamınız ile irtibata geçeceksiniz...Önce şunu bilmek isteriz ki; siz bütün bunlara hazır mısınız...Yani Mehdi ile karşı karşıya gelince onun gerçekten beklenen kişi olduğunu anlayıp küçük dilinizi yuttuğunuzda nasıl olacak bu işler diye doğrusu merak içindeyiz...Ama her ne olursa olsun her doğum sancılı olacağı gibi buda kendini gösterecektir...Biz buna mani olamayız...Allah'ın ve Resulünün Kur'an ve Ehl-i Beyt stratejisi açısından bu gerçekleşmelidir...Mehdi bu stratejinin kara kutusudur...Ve nitekim bu karakutu açılmalı ve tüm gerçekler ortaya çıkmalıdır...Aksi takdir de,hem insanlık hem ümmet hem şiiler vede aleviler helak olurlar...Mehdi Allah'ın hücettidir...Allah'da Mehdi'nin hüccetidir...Mehdiden önce bir çokları kendisini o zannederek ortaya çıkmış fakat şeytan onların hemen hakkından gelmiştir...Ve adeta bu kişiler şeytanın maskarası durumuna düşmüşlerdir...Ama şimdi zuhur edecek için bu böyle olmayacaktır...Bilakis şeytan ve onun aşağılık hizbi Mehdi'nin maskarası durumuna düşecek ve ***** olacaklardır...Ve zaman onu gösteriyor ki; tüm dünya da ehil olmayanlar başa gelmiştir...Buda gösteriyor ki; şeytanın dünya çapındaki iktidarı tamamlanmak üzeredir...O melun dünya yönetimini eline geçirmiş tüm kurumlarına kendi adamlarını atamıştır...Resul-i Rahman dedi ki; ehil olmayanlar başa geldi mi,kıyameti bekleyin...Bu şu demektir? yani şeytan tüm dünya kıraliyetini ele geçirip her tarafa kendi adamlarını yerleştirmesi ve onların bize göre ehil olmamasıdır...İşte dünyanın hali ortada,şeytanın medeniyeti,yezitin düzeni ve yavuzun memleketi herşey ortada...Mehdi ehl-i beyt hükümetini kurarak şeytanın iktidarına son verecektir...Her cami imamını kendi imamlığını yaptığı caminin içerisinde helak edecek,fitne ordan çıktığı gibi oraya geri dönecektir...Ve oralara kendi adamlarını ehl-i beytten olan seyydileri ve şerifleri imam tayin edecektir...Hacı bektaş diyor ki; biz ermişlerin önünde imamlık yapacak kimseyi göremedik? Her şey ortada işte zaman gelmiştir...İmamınıza saygılı olun...Onu karşınızda görünce niyazda bulunun...Onun sözlerini kesmeyin...Büyük bir sabırla dinleyin...Onun nurunu söndürmeye çalışmayın...Ona iman etmeyen günahları içerisinde ölecektir...Şimdi bana hazır olup olmadığınızı bildirin...O istemesenizde yanınıza gelip sizi muhatap alacaktır...Ve siz ona itiraz edemiyeceksiniz...İşte yazacaklarım bu kadar...Ben Ayhan AYTAÇ...Mehdi böyle söyledi...Gerçeğe Hu Mü'mine Ya Ali Ya Mehdi Sahib-i zaman... Zikr-i hakikatimizdir... ______________________ Bakî Gerçekler Demine Hû,Dost Allah Eyvallah... Gerçeğe Hû Mü'mine Yâ Alî Yâ Mehdî Sahib-î zaman...
-
Mehdî'nin *CİN* Makalesi:
Kimden : Pîr Gerçek Velî (Bay, 34) Kime : Grup: Alevî Uyan...Mehdî Geldi... Tarih : 31.12.2007 14:18 (GMT +2:00) Konu : Benim O olduğuma iman etmezseniz, günahlarınızın içinde öleceksiniz... Yuhanna / 8. Bölüm 12İsa yine halka seslenip şöyle dedi: «Ben dünyanın ışığıyım. Benim ardımdan gelen, asla karanlıkta yürümez, yaşam ışığına sahip olur.» 13Ferisiler, «Sen kendin için tanıklık ediyorsun, tanıklığın geçerli değil» dediler. 14İsa onlara şu karşılığı verdi: «Kendim için tanıklık etsem bile tanıklığım geçerlidir. Çünkü nereden geldiğimi ve nereye gideceğimi biliyorum. Oysa siz nereden geldiğimi, nereye gideceğimi bilmiyorsunuz. 15Siz insan gözüyle yargılıyorsunuz. Ben kimseyi yargılamam. 16Ama yargılasam bile benim yargım doğrudur. Çünkü ben yalnız değilim, ben ve beni gönderen Baba, birlikte yargılarız. 17Yasanızda da, `İki kişinin tanıklığı geçerlidir' diye yazılmıştır. 18Kendim için tanıklık eden bir ben varım, bir de beni gönderen Baba benim için tanıklık ediyor.» 19O zaman O'na, «Baban nerede? » diye sordular. İsa şu karşılığı verdi: «Siz ne beni tanırsınız, ne de Babamı. Beni tanısaydınız, Babamı da tanırdınız.» 20İsa bu sözleri tapınakta ders verirken, bağış toplanan yerde söyledi. Kimse O'nu yakalamadı. Çünkü saati henüz gelmemişti. 21İsa yine onlara, «Ben gidiyorum. Beni arayacaksınız ve günahınızın içinde öleceksiniz. Benim gideceğim yere siz gelemezsiniz» dedi. 22Yahudiler, «Yoksa kendini mi öldürecek? » dediler. «Çünkü, `Benim gideceğim yere siz gelemezsiniz' diyor.» 23İsa onlara, «Siz aşağıdansınız, ben yukarıdanım» dedi. «Siz bu dünyadansınız, ben bu dünyadan değilim. 24İşte bu nedenle size, `Günahlarınızın içinde öleceksiniz' dedim. Benim O olduğuma iman etmezseniz, günahlarınızın içinde öleceksiniz.» ((Cuma Suresi: 6. De ki: 'Ey Yahudi akidesini benimseyenler! Bütün insanlar değil de, yalnız kendinizin Allah'ın dostları olduğunu iddia ediyorsanız, (bunda da) samimi iseniz haydi ölümü isteyin! ' 7. Ama onlar, daha evvel yaptıklarından dolayı asla ölümü istemezler. Allah zalimleri hakkıyla bilir. 8. De ki: 'Sizin kendisinden kaçıp durduğunuz ölüm var ya, o mutlaka size ulaşacaktır. Sonra gaybı da, görünen âlemi de bilen Allah'a döndürüleceksiniz de, o size yapmakta olduklarınızı haber verecektir.')) 25O'na, «Sen kimsin? » diye sordular. İsa, «Başlangıçtan beri size ne söyledimse, O'yum» dedi. 26«Sizinle ilgili söyleyecek ve sizleri yargılayacak çok şeyim var. Beni gönderen gerçektir. Ben O'ndan işittiklerimi dünyaya bildiriyorum.» 27İsa'nın kendilerine Baba'dan söz ettiğini anlamadılar. 28Bu nedenle İsa şöyle dedi: «İnsanoğlu'nu yukarı kaldırdığınız zaman benim O olduğumu, kendiliğimden hiçbir şey yapmadığımı, ama tıpkı Baba'nın bana öğrettiği gibi konuştuğumu anlayacaksınız. 29Beni gönderen benimledir, O beni yalnız bırakmadı. Çünkü ben her zaman O'nu hoşnut edeni yaparım.» 30Bu sözler üzerine birçokları O'na iman etti. Ve Mehdi dedi ki: *Ey iman edenler sizlerde benim O (Mehdi) olduğuma iman etmezseniz? ..günahlarınız içerisinde öleceksiniz...* Zikr-i hakikatimizdir... ______________________ Bakî Gerçekler Demine Hû,Dost Allah Eyvallah... Gerçeğe Hû Mü'mine Yâ Alî Yâ Mehdî Sahib-î zaman...
-
Mehdî'nin *CİN* Makalesi:
Kimden: Pîr Gerçek Velî (Bay, 34) Kime: Grup: Alevî Uyan...Mehdî Geldi... Tarih: 29.12.2007 13:12 (GMT +2:00) Konu: Mehdî'nin *CİN* Makalesi: Cin Suresi: Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla l.De ki: 'Bana gerçekten şu vahyolundu: Cinlerden bir grup dinleyip de şöyle demişler: -Doğrusu biz, (büyük) hayranlık uyandıran bir Kur'an dinledik' 2.'O (Kur'an) , 'gerçeğe ve doğruya' yöneltip-iletiyor. Bu yüzden ona iman ettik. Bundan böyle Rabbimiz'e hiç kimseyi ortak koşmayacağız.' 3.Elbette, Rabbimiz'in şanı Yücedir. O, ne bir eş edinmiştir, ne de bir çocuk.' 4.'Doğrusu şu: Bizim beyinsizlerimiz, Allah'a karşı 'bir sürü saçma şeyler' söylemişler.' 5.'Oysa biz, insanların ve cinlerin Allah'a karşı asla yalan söylemeyeceklerini sanmıştık.' 6.'Bir de şu gerçek var: İnsanlardan bazı adamlar, cinlerden bazı adamlara sığınırlardı. Öyle ki, onların azgınlıklarını arttırırlardı.' 7. 'Ve onlar, sizin de sandığınız gibi Allah'ın hiç kimseyi kesin olarak diriltmeyeceğini sanmışlardı.' 8.'Doğrusu biz göğü yokladık; fakat onu güçlü koruyucular ve şihablarla kaplı (doldurulmuş) bulduk.' 9.'Oysa gerçekte biz, dinlemek için onun oturma yerlerinde otururduk. Ama şimdi kim dinleyecek olsa, (hemen) kendisini izleyen bir şihab bulur.' 10.'Doğrusu bilmiyoruz; yeryüzünde olanlara bir kötülük mü istendi, yoksa Rableri kendileri için (doğruya iletici) bir hayır mı diledi? ' 11.'Gerçek şu ki, bizden salih olanlar vardır ve bunun dışında (ya da aşağısında) olanlar da. Biz türlü türlü yolların fırkaları olmuşuz.' 12.'Biz şüphesiz, Allah'ı yeryüzünde asla aciz bırakamıyacağımızı, kaçmak suretiyle de O’nu hiçbir şekilde aciz bırakamıyacağımızı anladık.' 13.'Elbette biz, o yol gösterici (Kur'an'ı) işitince, ona iman ettik. Artık kim Rabbine iman ederse, o ne (ecrinin) eksileceğinden korkar ve ne de haksızlığa uğrayacağından.' 14.'Ve elbette bizden Müslüman olanlar da var, zulmedenler de. İşte (Allah'a) teslim olanlar, artık onlar 'gerçeği ve doğruyu' araştırıp-bulanlardır.' Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billahil aliyil azim sadakallahül azim... ________________________________________________________________ Cin var mı, diye soranlara, acele cevâb vermek îcâb eder. Çünki, Cinnin var olmasında şübhe etmek, pek tehlükelidir. Cevâb olarak, islâm âlimlerinin sağlam kitâblarından çıkardığım, aşağıdaki bilgileri, dikkatle ve insâf ile okumak ve doğru düşünerek, anlamak lâzımdır. Cin, cinnet, cinân, Cennet, cenân ve cenîn gibi C ve N harflerinden meydâna gelen kelimeler (örtülü) demekdir. Cennet denilen yer, meyveler, çiçekler, kokular ile örtülü olduğundan, bu ism verilmişdir. Delilere, mecnûn denilmesi de, aklının örtülü olduğu içindir. Geceye (Cünn-i leyl) denir. Çünki, karanlık, gün ışığını örtmüşdür. Cin denilen mahlûklar da, gözümüzden örtülü olduğu için, cin denilmişdir. Cin kelimesi, Cinnî isminin cem’idir. Cin, cinnîler demekdir. Peri, fârisîde, cin demekdir. Cinnîler, havadan ve nârdan [ya’nî ateşden] meydâna gelmişdir. [Ateşin alev kısmı görünmez, içindeki katı zerreler, sıcakda ışıklandığı için, parlak görünüyor.] Bunun için, cin de görünmez. Cinnin ta’rîfi şöyledir: Cin ya’nî peri, ateşin alev kısmından yapılmış cismler olup, her şekle girebilirler. Melekler ise, nûrânî cismlerdir. Muhtelif şekllere girebilirler. Melek ile cin, yaratılış bakımından birbirine yakındır. Melekler, muhteremdir, kıymetlidir. Cin, hakîrdir, kıymetsizdir. Melekde, nûr [ışık] kısmı, cinde ise, alev maddesi fazladır. Elbette nûr, zulmetden efdaldir. Meleklerin, cinnîlere yakınlığı, insanın hayvana yakınlığı gibidir. İnsanların üstün olanları, melekden kıymetli, cin de hayvandan kıymetlidir. Cinnin varlığı, dînin açıkca bildirdiği birşey olduğundan, inanmıyan müslimânlıkdan çıkar, hiçbir ibâdeti kabûl olmaz. Cinnin insanlara zarar verdikleri, yardım etdikleri, insanları isteklerine kavuşdurdukları, çeşidli zemânlarda, birçok müslimân ve kâfirler tarafından görülmüş ve haber verilmişdir. Buna karşılık, inanmıyanlar, pek azdır. Ya’nî yalnız felesof taklîdcileri ve tıb diploması alan birkaç kimsedir. Eski tecribeli doktorlar ve şimdi, tıbbı zevk edinip ihtisâs kazananların çoğu, yok deyip geçemiyor, müslimânlara uyuyorlar. İslâm âleminin en büyük doktoru olan İbni Sînâ, Yunan felesoflarının te’sîri altında kalıp, islâmiyyetden bir nasîb alamadığı hâlde, (Kanûn) ismindeki kitâbında, Sar’a hastalığını anlatırken, Cinden bahs etmekdedir. Meselâ diyor ki, (Hastalıklara birçok maddeler sebeb olduğu gibi, cinnin hâsıl etdiği hastalıklar da vardır ve meşhûrdur) . Cinnîler yir, içer. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”; (Sağ el ile yiyiniz, sağ el ile içiniz! Çünki, şeytân, sol eli ile yir ve sol eli ile içer!) buyurdu. Şeytânların hepsi kâfirdir. İnsanları aldatmağa uğraşırlar. İbâdetleri unutdurup, günâhları iyi gösterirler. Nefsin arzûlarını kızışdırırlar. Şeytânlar da, ateş ile havadan yaratılmışdır. Fekat cinde hava, şeytânda ateş fazladır. Cin ve şeytânlar, en ufak yerden geçerler, insanın içine, damarlarına girerler. Dikkat! ! ! batılılar güya medediyyeti bahane ederek yeme içme adabında sağ elleri ile bıçağı sol elleri ilede çatalı kullanarak yemek yemekteler...Ve buda onların Cin medeniyetine uyduklarını ve Cinleştiklerini göstermektedir... Her insanın yanında, kâfir bir cinnî arkadaşı vardır. Fekat, melekler, insanları bunların kötülük yapmalarından korur. Cinden, Peygamber olmadığı (Eşbâh) da yazılıdır. Muhammed aleyhisselâmdan önce, cinnîlere Peygamber gelmediğini, imâm-ı Mukâtil bildirmekdedir. Seyyid Ömer “rahmetullahi teâlâ aleyh” diyor ki, bana bir cin kızı geldi. Benimle evlenmek istedi. Şemseddîn Hanefîden sordum. Hanefî mezhebinde câiz değildir dedi. Böyle söyledim. Beni aldı. Yer altına, evlerine götürdü. Büyüklerine söyledi. Büyükleri dedi ki, seyyid Şemseddînin cevâbı başımızın üstündedir. Fekat, cinnin insan ile evlenmesi, Şâfi’î mezhebinde câizdir. Biz Hanefî değiliz, Şâfi’îyiz. Dikkat! ! ! kürtlerin ve lazların cinlerden olduğu rivayeti vardır...Ve bu yüzden Hanefi mezhebini değil çoğunlukta Şafi mezhebini tercih etmişlerdir...Ve bunun bir diğer delili ise,cinlerin ayettede belirtildiği üzere.'Gerçek şu ki, bizden salih olanlar vardır ve bunun dışında (ya da aşağısında) olanlar da. Biz türlü türlü yolların fırkaları olmuşuz.' (Cin:11) işte bu yüzden kürtler özellikle bir türlü bir araya gelip bir devlet ve millet olamamışlardır...Kibirleri ve hassasiyetleri yüzündendir...Ve belkide yetmişüç fırkanın helak olacak olan yetmişikisinin cinlerden müteşekkil olacağı umulur... İnsanların çoğalması, menî iledir. Cinnin çoğalması ise gaz (hava) iledir. Ya’nî erkekden dişiye bir gaz geçerek bundan, yavru hâsıl olur. Bundan anlaşılıyor ki, insan ile cin evlenmesi, hayâl iledir. Hakîkî evlenmek olmaz. Fekat, âlimlerden çoğu, hakîkî evlenmek olmakdadır dedi ve gusl abdesti lâzım olur ve Belkıs, insan ile cin arasında hâsıl olmuşdur dediler. [Cin, insan şekline girip evlenmekdedir.] Dikkat! ! ! yezidiler kendi inançlarına göre horozu kutsal sayarlar...Ve biliriz ki,horozlar tavukların üzerlerine çöreklenip gaz bırakmak yoluyla tenasül hayatlarını sürdürürler... Ne olduğu bilinmiyen şeyleri yazmak, okumak ve kendisine okutmak, bunları muska, tütsü yapmak harâmdır) . Kâdî-zâde, (Birgivî vasıyyetnâmesi) ni açıklarken, Birgivînin, (Bir kimse, ben çalınanları, gayb olanları bilirim dese, böyle söyliyen ve buna inanan kâfir olur. Bana cin haber verir. Bunun için bilirim dese, yine kâfir olur. Zîrâ, cin de gaybı bilmez. Gaybı yalnız Allahü teâlâ bilir. Ondan başka kimse bilmez) yazısını, (Allahü teâlânın vahy ve ilhâm etdikleri bilir. Cin, herşeyi bilmez. Allahü teâlânın bildirdiğini ve görüp anladığını bilir. Cin, bu iki yoldan öğrendiğini haber verirse, bana cin haber verdi demekde zarar yokdur. Peygamberler kabrlerinde, bilmediğimiz bir hayât ile diridirler. Allahü teâlâ, onlara vahy, ilhâm ve keşf yolu ile, gayb ve gizli şeyleri bildirmişdir. Diri insanların işlerini ve hâllerini onlara ve dilediği mü’minlerin rûhlarına bildirmekdedir) şeklinde açıklamakdadır. Cinnin sâlih olanlarına da bildirmesi câizdir. Fekat, mü’min ve sâlih olmıyan, bid’at ehli ve fâsık tarîkatcıların, yobazların yalanlarına inanmamak, tuzaklarına düşerek, felâkete sürüklenmemek için, çok uyanık olmalıdır. İmâm-ı Beyhekî (Delâil-ün-nübüvve) kitâbında ve imâm-ı Kurtubî (Tezkire) kitâbında bildiriyor ki, Ebû Dücâne “radıyallahü anh” buyurdu ki, yatıyordum. Değirmen sesi gibi ve ağac yapraklarının sesi gibi, ses duydum ve şimşek gibi, parıltı gördüm. Başımı kaldırdım. Odanın ortasında, siyâh birşey yükseldiğini gördüm. Elimle yokladım. Kirpi derisi gibi idi. Yüzüme, kıvılcım gibi şeyler atmağa başladı. Hemen Resûlullaha “sallallahü aleyhi ve sellem” gidip, anlatdım. Buyurdu ki, (Yâ Ebâ Dücâne! Allahü teâlâ, evine hayr ve bereket versin!) . Kalem ve kâğıd istedi. Alîye “radıyallahü anh” bir mektûb yazdırdı. Mektûbu alıp, eve götürdüm. Başımın altına koyup, uyudum. Feryâd eden bir ses, beni uyandırdı. Diyordu ki, (Yâ Ebâ Dücâne! Bu mektûbla, bizi yakdın. Senin sâhibin, bizden elbette çok yüksekdir. Bu mektûbu, bizim karşımızdan kaldırmakdan başka, bizim için, kurtuluş yokdur. Artık, senin ve komşularının evine gelemiyeceğiz. Bu mektûbun bulunduğu yerlere gelemeyiz) . Ona dedim ki, sâhibimden izn almadıkca bu mektûbu kaldırmam. Cin ağlamasından, feryâdından, o gece, bana çok uzun geldi. Sabâh nemâzını, mescidde kıldıkdan sonra, cinnin sözlerini anlatdım. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki, (O mektûbu kaldır. Yoksa, mektûbun acısını, kıyâmete kadar çekerler!) . Kâdî Bedrüddîn-i Şeblînin “rahmetullahi teâlâ aleyh” (Akâm-il-Mercân) kitâbı arabî olup büyükdür. Hep cinden bahs etmekdedir. Bir yerinde diyor ki, (Cinden, geçmiş, olmuş şeyleri sorup öğrenmek câizdir. Gelecekde olacak şeyleri sormak câiz değildir. Geçmiş şeyleri görüp, işitip bilirler. Sar’a hastasını ve başka cin çarpanları cinden kurtarmak için, küfre sebeb olan şeyleri yapmak câiz değildir. Zikr-i hakikatimizdir... ______________________ Bakî Gerçekler Demine Hû,Dost Allah Eyvallah... Gerçeğe Hû Mü'mine Yâ Alî Yâ Mehdî Sahib-î zaman...
-
Mehdi kıyamet saatini kuruyor...
Kimden : Pîr Gerçek Velî (Bay, 34) Kime : Grup: Alevi Uyan...Mehdî Geldi... Tarih : 26.12.2007 14:15 (GMT +2:00) Konu : Mehdi kıyamet saatini kuruyor... Artık onlar, kıyamet-saatinin kendilerine apansız gelmesinden başkasını mı gözlüyorlar? İşte onun işaretleri gelmiştir. Fakat kendilerine geldikten sonra öğüt alıp-düşünmeleri onlara neyi sağlar? (MUHAMMED SURESİ / 18) ________________________________________________________________ Saat:Birinci İmam Ali'yi beş geçiyor? .. Saat:İkinci İmam Hasan'ı on geçiyor? .. Saat:Üçüncü İmam Hüseyin'i çeyrek geçiyor? .. Saat:Dördüncü İmam Zeynel'i yirmi geçiyor? .. Saat:Beşinci İmam Bakır'ı yirmi beş geçiyor? .. Saat:Altıncı İmam Cafer-i Sadık buçuk? .. Saat:Yedinci İmam Musa'ya yirmi beş var? .. Saat:Sekizinci İmam Rıza'ya yirmi var? .. Saat:Dokuzuncu İmam Taki'ye çeyrek var? .. Saat:Onuncu İmam Naki'ye on var? .. Saat:Onbirinci İmam Askeri'ye beş var? .. Saat:Onikinci İMAM MEHDİ SAHİB-İ ZAMAN... Saat:Günde iki kere Onuncu İmam Naki'ye çeyrek kala akrep ve kovan Zülfikar'ı gösterir... Saat:Günde iki kere İkinci İmam Hasan'ı çeyrek geçe akrep ve kovan Zülfikar'ı gösterir... Tarih:Yedinci İmam Musa'yı Kazım yılı olan İkibinyediyi hamdolsun geride bırakıyoruz...Sekizinci İmam Ali Rıza Şah-ı Horasan yılı olan İkibinsekiz yılı Alevilere,Şiilere ve Müslümanlara hayırlı,uğurlu olsun... Zikr-i hakikatimizdir... ______________________ Bakî Gerçekler Demine Hû,Dost Allah Eyvallah... Gerçeğe Hû Mü'mine Yâ Alî Yâ Mehdî Sahib-î zaman...
-
Yazarlar... Çeşitlemeler...
Kimden : Ayetullah Humeyni (Bay, 34) Kime : Grup: Alevi Uyan...Mehdî Geldi... Tarih : 21.12.2007 12:47 (GMT +2:00) Konu : Doğu PERİNÇEĞİN Sırr-ı hakikati ne..? UYGARLIK VE DEVRİMLERİN BAYRAĞI: Ayyıldızlı al bayrağımız, binlerce yıllık başı dik imparatorluklar tarihinin ve son iki yüzyılın devrimler tarihinin bayrağıdır. Bu açıdan Türk bayrağı büyük bir milletin bayrağı olmanın ötesinde insanlığın evrensel değerlerindendir. Türk bayrağının tarihi, uygarlığın tarihi kadar derinlerdedir. Ayyıldız, eski Mezopotamya uygarlıklarında, Sumerler zamanında doğmuştu ve 7. yüzyıla ait Göktürk paraları üzerinde de bulunmaktadır. Türk bayrağı, büyük devlet kültürünün, büyük imparatorluklarla büyük uygarlıklar örgütlemenin bayrağıdır. Türk bayrağı, ezilen milletlerin ilk kurtuluş savaşını verenlerin bayrağıdır. Türk bayrağı, son iki yüzyıla dört devrim sığdırmış bir milletin bayrağıdır. Türk bayrağı devrim bayrağıdır. KIŞKIRTMALAR DEVAM EDİYOR Bu *** hareketin, Hz. Muhammed'e saygısızlık ve Talat Paşa Harekatı'na karşı psikolojik savaşın arkasından gelmesi, düşündürücüdür. Kışkırtmalar, ABD'nin Haçlı Seferi doğrultusunda devam ettirilmektedir. TÜRK BAYRAĞI ALTINDA VAKAR VE DİSİPLİN VARDIR Biz onlara vereceğimiz cevabı biliyoruz. Türk bayrağı altında kışkırtma olmaz, anarşi olmaz, başıbozukluk olmaz. Türk bayrağı altında milli devlet savunulur. Türk bayrağı altında insanlık, kardeşlik ve barış vardır. Türk bayrağı altında büyük bir milletin nasıl vakar, gurur ve disiplinle yürüyeceğini 18 Mart günü Berlin'de herkes görecektir. DOĞU PERİNÇEK:Aydınlık dergisi 4 mart 2006 cumartesi. *Mehdi'nin çıkış alametlerinden bir tanesi de batıda,başlarında Kinde kabilesinden ayağı sakat bir adamın bulunduğu Bayraklıların çıkmasıdır.* Kaynak hadis:Suyuti,Kitabu'l-Arfi'l-Verdi fi Ahbari'l-Mehdi; Carullah,no:1494,s.99.Bl.7Hadis no:13 Zikr-i hakikatimizdir... ______________________ Bakî Gerçekler Demine Hû,Dost Allah Eyvallah... Gerçeğe Hû Mü'mine Yâ Alî Yâ Mehdî Sahib-î zaman...
-
*İstanbul'un fethinin ancak Mehdi'ye nasip olacağını * ileri sürdüler...
Kimden : Ayetullah Humeyni (Bay, 34) Kime : Grup: Alevi Uyan...Mehdî Geldi... Tarih : 21.12.2007 13:10 (GMT +2:00) Konu : *İstanbul'un fethinin ancak Mehdi'ye nasip olacağını * ileri sürdüler... *Fatih Sultan Mehmed Han,padişahlığının birinci senesinde devrinin ünlü alimlerini ve devlet adamlarını Edirne'de topladı...Onlarla İstanbul'un fethini görüştü ve reylerini aldı...Hiçbiri fethe razı olmadı...Sebeb olarak da *İstanbul'un fethinin ancak Mehdi'ye nasip olacağını * ileri sürdüler...Nihayet Akşemseddin durumu öğrendi ve dedi ki: *İstanbul'u evvela Sultan Mehmed Han fethedecektir...Daha sonra frenkler alacaklar,Mehdi işte onlardan İstanbul'u kurtaracak,fetheyleyecektir...* Bu kanaatini kabul ettirebilmek için alimlerle münakaşa ve mübahase etti...Fatih de bunun üzerine sözüne itibar etti; inandı ve hazırlığa başladı...* Kaynak:(Menakıb-ı Akşemseddin,Varak,9a-10 b,Süleymaniye Kütüphanesi...) Kaynak: Mehdilik,Doç.Dr.Avni İLHAN; Shf.148,149... Zikr-i hakikatimizdir... ______________________ Bakî Gerçekler Demine Hû,Dost Allah Eyvallah... Gerçeğe Hû Mü'mine Yâ Alî Yâ Mehdî Sahib-î zaman...
-
İYİ BAYRAMLAR...
Başyazı: 29. Yılında Maraş ve Öğret(e) medikleri Üye Değerlendirme: / 8 Kötüİyi Ekleyen Alevi Online Cumartesi, 17 Kasım 2007 Alevilerin arasında çok ilginç şeyler olmaya, Alevilerin arasına çok ilginç insanlar 'karışmaya' başladı. Disiplinli ve ısrarlı bir şekilde Alevilerin arasına girmeye çalışan 'Alevi olmayan ama Alevi seviciler' yanlarına birkaç destekçi bulmakta da gecikmedi. Maraş Katliamı'nın fotoğraflarının karşısında, o fotoğraflardaki küçücük ölü bedenlerin üzerine basa basa ve gözümüzün içine baka baka birileri birşeyler karıştırıyor bugünlerde. Önce birileri çıkıyor Alevilerin bulunduğu ortamlarda 'Solcuysanız CHP'ye, sağcıysanız MHP'ye verin oyunuzu' diyor. Ondan sonra Alevi derneği olduğunu iddia eden bir dernek; tam seçimler öncesi MHP bildirisi gibi bir bildiri yayınlayıp 'Türküm demek suç oldu. Milliyetçiyim demek suç oldu.' deyip adeta 'Ya sev ya terket' demeye getiriyor. Yıllarca bu ülkede Denizlerin taşıdığı vatanseverlik bayrağını, bugünlerde birileri 'milliyetçilik' haline getirmeye çalışıyor. Oysa aralarında Deniz Gezmişlerin de bulunduğu vatanseverler; Kanlı Pazar günü Taksim'de '6. Filo Defol' diye bağırırken; karşılarında 'Komünizmle mücadele' adı altında örgütlenen milliyetçileri buluyorlar ve 2 arkadaşlarını bu saldırganlara kurban veriyorlardı. Israrla vatanseverlikle, 'vatanseviciliği' bilinçli şekilde karıştırmaya çalışanlar türedi şu sıralar. İlk hedefleri de Aleviler oldu. Aleviler bu sıralar korkunç bir saldırı altında zaten. Başyazı: Tepişen Filler ve Çimenler yazısında değinmiştik. 'Alevilik aslında İslam'ın özüdür' veya 'Alevilik Hazreti Ali sevgisidir. Aslında hepimiz Aleviyiz' diyerek Alevilere hoş görünmeye çalışan İslamcılar'a, Sivas'ı sorabilirsiniz örneğin. Ne diyecektir size? Hemen kaçamak bir cevap verip konuyu Başbağlar'a dayayabilir. 'Alevilik aslında öz Türklüktür.' deyip 'milliyetçi' ve 'aşırı sağcı' Aleviler yetiştirmeye çalışanlar da var bugünlerde. Her fırsatta MHP'yi 'şirin' göstermeye çalışanlar mevcut. Alevi olmayıp Alevi 'seven' ama 'kurtuna laf söyleyince' kontrolden çıkıp ağzındaki baklayı çıkartan kişiyi hatırlarsınız. Veya Alevilerin oy vereceği partiler arasında MHP'yi sayan 'Alevi' kuruluşu başkanını da hatırlamak gerek. Ne diyor bu kuruluşun başkanı? 'Geçmişi unutalım.' Neden? Geleceğin bize tekrar hatırlatması için mi? Geçmiş unutulmaz. Geçmiş sadece yeniden değerlendirilir. Geçmişte yaşadığın acı olaylar varsa muhattabınla bunu tartışırsın. Herkes hatasını kabul eder. Nerede hata yaptığını bilir. Bir daha gerçekleşmemesi için hatalarından ders çıkardığını beyan eder. Kim, hangi Alevi katliamı için hatasını kabul etmiştir? Maraş'ta kaybedilen yüzlerce can üzerine sünger çekip 'unutulacak' kadar değersiz midir ki; durup dururken geçmişi unutalım. Kim gelip bize 'Ya Maraş'taki hatamın farkındayım. İleride böyle birşeyler olmaz. Hadi barışalım.' dedi de; hem katledilen biz, hem birilerine yanaşmaya çalışan biz olacağız yine? Dün Alevileri durup dururken 'düşman' haline getirip 'kızıl komünistler' diye siyasetle hiçbir ilgisi olmayan Alevilerin evlerine bile saldıranlar, bugün şartlar değişince Alevilere yanaşmaya çalışıyor diye, 'A ne güzel. O da beni seviyormuş.' diye kolunun altına girecek kadar omurgasız bir toplum muyuz ki biz, durup dururken geçmişi unutalım? Geçmişi unutursak, yarın şartların değişince yeniden yaşamayacağımız ne malum? Geçmiş böyle unutulmaz. Bizler kimseye karşı kin gütmüyoruz. İntikam peşinde olan bir toplum değiliz. Hiçbir acının bedelini de ilgisiz insanlardan soracak kadar başıboş bir toplum değiliz. Ama kin gütmemek; başına gelen herşeyi unutan, ders çıkarmayan bir toplum olmayı da gerektirmez. Barışçılığımız, hoşgörümüz; kimseye kin gütmememizden gelir. Ki Alevilerin Maraş'ın intikamını alalım gibi bir davası da yok zaten. Ama intikam peşinde koşan saldırgan bir toplum olmamak; olan biteni unutup 'Bugünlerde havalar güzel. Olanları unutalım. Yarın şartlar değişirse sen beni biraz daha döversin.' diye ortalıklarda başı boş gezinmek değildir. Bugün Alevi toplumunun karşısında hızlı bir şekilde 'İslamcılaştırılmak' tehdidi durduğu kadar; hızlı bir biçimde 'milliyetçileştirilip sağcılaştırılmak' tehdidi de var. Bu Türk milliyetçiliği olabilir, Kürt milliyetçiliği de olabilir. Maraş'la bunlardan birinin ilgisinin olmaması; onu masum yapmaz. Alevilerin arasında 'İslamcılaştırılmak' gereğince yankı bulabiliyor. Ama şu milliyetçileştirme ve ırkçılaştırma politikası aynı biçimde değerlendirilmiyor. Ki bazı kuruluşlarımız bizzat buna bilinçsiz bir şekilde destek de olabiliyor. Nitekim geçtiğimiz günlerde bazı Alevi kuruluşlarının sitelerinde 'Turancı' kişilerin açıklamalarını da okuduk. Turancılık, ülkücülük, bozkurtçuluk, Türkçülük, ırkçılık vb kavramları Aleviler iyi tanımakta evet. Maraş'tan tanımakta. Çorum'dan tanımakta. Eğer 10 yıl sonra Alevilerin Türkçüler-Kürtçüler ve İslamcılar arasında pay edilmesini istemiyorsak; buna karşı daha dikkatli olmalıyız. Oturduğumuz yerden 'Bize birşey olmaz.' diyerek Alevilerin nasıl paramparça edilmeye çalışıldığını, nasıl Türkler-Kürtler olarak ikiye ayrıldığını; nasıl İslamlar-İslam dışılar olarak iğdiş edildiğini izleyerek tarihe karşı sorumluluğumuzu yerine getiremeyiz. Ve 10 yıl sonra 'Bakın biz Alevionline'da yazmıştık.' demek de bizim kişisel egomuzu tatminden başka bir işe yaramaz. Zaten bugünkü sorunlarımızın sorumlusu bu kişisel egolarımızdır. Alevi toplumu üçe, dörde ayrılırken hepimiz kendi bireysel veya siyasi çıkarlarımızın davasındayız. En önemli sorunumuz Alevi toplumunun 'birliği' olduğu halde. Bir yılı aşkın zamandır yazıyoruz aynı konuyu. Israrcıyız. En temel sorunumuz birlik. Alevi toplumunun önünde iki tehlike var. Birincisi İslam içi ve dışı olanlar olarak parçalanmak. İkincisi Kürt ve Türk olanlar olarak parçalanmak. Bu projeler ciddi biçimde ve disiplinli bir şekilde çeşitli siyasi çevreler tarafından uzun süredir uygulanıyor. Aramıza giren bu İslamcı, Türkçü ve Kürtçü grupların etkisinde iyi niyetli arkadaşlarımız da olabilir. Pata küte sağla solla didişelim demiyoruz. Ama tartışmalıyız ve görmeliyiz. İzlememeliyiz. Birlik sorunumuz, 'varoluş' sorunumuzdur. Bugünlerde köy yaşamından, şehir yaşamına geçişimizle; kültürümüz, aidiyetlerimiz ve alışkanlıklarımız konusunda bir değişim yaşıyoruz. Bu koşullarda Alevi toplumunun birliğini koruyamaması, yarın 'yokoluşu' anlamına gelecek. Maraş Katliamı'nın 29. yılında birileri Maraş hiç yaşanmamış gibi davranmak istiyor. Hayır! Malesef halen Alevi toplumunun bir belleği var. Karıştırılsa dahi, araştıracak, anlayacak ve anlatacak gençleri var Alevi toplumunun. Maraş tüm tazeliği, tüm sıcaklığıyla ve tüm çığlığıyla bizi uyarmaya devam ediyor. Alevionline, Maraş Katliamı'nın birileri tarafından 'unutturulmaya' çalışıldığı şüphesine kapıldı. Paranoya mıdır bilinmez, biz bu yıl Maraş Katliamı'nın yıldönümü anmalarına daha 1 ay kala başlamaya karar verdik. Maraş Katliamı 32. Gün Belgeseli: http://www.alevionline.com/index.php? option=com_content&task=view&id=1675&Itemid=74 Maraş Katliamı'nın Detaylı Dosyası: http://www.aleviweb.com/forum/showthread.php? t=277 Ektikleri her acı Yaptıkları her kıyım Senin gözlerin kurumasın diyedir Gözlerin kurumasın diye İğdişliyorlar bilincimizi Analar evlatlarının cansız bedeniyle Yeniden buluşsun diyedir Tüm riyaları, tüm oyunları Gözlerin kurusun diye unutmuyoruz Kinden değil Öğrenmektir anılarımız Sinsice koynumuza sokulan yılanın Kaç çığlık sonlanacak midesinde Daha kaç çığlık, kaç canın Unutmasın diyedir Bağrımızı karaya boyaşımız bugün Unutmasın çocuklarımız Koynuna sokulan yılanı Ve biz kucaklamayalım Cansız bedenleriyle onları Şimdi senin siyahla beyazdan ibaret yüzün Benim geleceğimdir Yeni analar Ölü çocuklara sarılmasın diyedir Her yasını tutuşumuz O kara günün Ve yeniden dokunmasın diyedir analara Soğuk elleri bir ölünün [1144 okuma]
-
Yazarlar... Çeşitlemeler...
Alevilik Araştırmalar Merkezi Başkanı Ali Yıldırım, cumhuriyet, laiklik ve demokrasi ilkelerinin tehdit altında olduğunu ifade ederek, 'Sanatçı Fazıl Say'ın ülkemizi karanlıkla boğmak isteyenlere yönelik çığlığı Alevi toplumunun da sesidir. Fazıl Say'a Alevi Toplumu sahip çıkacaktır' dedi. Araştırmalar Merkezi Başkanı Ali Yıldırım yaptığı açıklamada, Piyanist Fazıl Say'ın Sivaz Madımak Oteli'nde hayatını kaybeden Metin Altıok adına bestelediği oratoryo ile Altıok'un şahsında tüm 'Sivas şehitleri'ne sahip çıktığını kaydederek, 'Oratoryo bu iktidarın kültür bakanı tarafından sansürlenmiştir. Fazıl Say Alevilerin kanayan yarasına yaptığı bestesiyle tüm Sivas Şehitlerine sahip çıkarak merhem olmaya çalışırken iktidar çevreleri bu yaranın daha da kanamasını istemişlerdir adeta' dedi. Alevi toplumunun varoluşlarının güvencesi olarak gördükleri cumhuriyet, laiklik ve demokrasi ilkelerinin bugün ciddi bir tehdit altında bulunduğunu vurgulayan Yıldırım, şu ifadelere yer verdi: 'Ülkemizi ortaçağ karanlığına götürmek isteyen güçler kendi dışlarındaki hiçbir inanç ve kültüre yaşam hakkı tanımak istemeyen bir ruh haliyle hareket etmekte, bu anlayışları doğrultusunda kamuda yoğun bir kadrolaşma faaliyeti içerisinde bulunmaktadırlar. Son zamanlarda alevi öğrencilerin nazarında Alevi inanç ve kültürüne yönelik baskılar gözle görülür bir biçimde artış göstermektedir. Sanatçı Fazıl Say'ın ülkemizi karanlıkla boğmak isteyenlere yönelik çığlığı Alevi toplumunun da sesidir. Fazıl Say'ın sahip çıktığı değerler Alevi toplumunun da vazgeçemeyeceği değerlerdir. Bu ortak insanlık değerlerine sahip çıkan Fazıl Say'a Alevi Toplumu da sahip çıkacaktır.' (ANKA) - 19 Aralık 2007 *** Alevi Haber Ajansı *** Alevilerin Gören Gözü, İşiten Kulağı, Söyleyen Dili ***
-
Biz Ehl-i Beyt,Ashab-ı Kehf mağrası gibiyiz...
Kimden : Pîr Gerçek Velî (Bay, 34) Kime : Grup: Alevi Uyan...Mehdî Geldi... Tarih : 18.12.2007 14:12 (GMT +2:00) Konu : Biz Ehl-i Beyt,Ashab-ı Kehf mağrası gibiyiz... (Mat.20:20-28) 35Zebedi'nin oğulları Yakup ile Yuhanna İsa'ya yaklaşıp, «Öğretmenimiz, bir dileğimiz var, bunu bizim için yapmanı istiyoruz» dediler. 36İsa onlara, «Sizin için ne yapmamı istiyorsunuz? » diye sordu. 37«Sen yüceliğine kavuşunca birimize sağında, ötekimize de solunda oturma ayrıcalığını ver» dediler. 38«Siz ne dilediğinizi bilmiyorsunuz» dedi İsa. «Benim içeceğim kâseden siz içebilir misiniz? Benim vaftiz olacağım gibi siz de vaftiz olabilir misiniz? »[e] 39-40«Evet, olabiliriz» dediler. İsa onlara, «Benim içeceğim kâseden siz de içeceksiniz, benim vaftiz olacağım gibi siz de vaftiz olacaksınız» dedi. «Ama sağımda ya da solumda oturmanıza izin vermek benim elimde değil. Bu yerler belirli kişiler için hazırlanmıştır.» ________________________________________________________________ Gelmesi vaad olunan Mehdi'nin dahi rabbı (terbiyesine gelen) ilim sıfatıdır. Hazret-i Ali gibi, İsa ile münasebeti vardır. Hazret-i İsa'nın kademi Hazret-i Ali'nin başında olup bir kademi dahi Hazret-i Mehdi'nin başındadır. ...Geleceği vaad edilen Mehdi, velayetin ekmeliyetini alacaktır. Bu Tarikat-ı Aliyye üzerine gelecek ve bu Silsile-i Aliyye'yi tamam ve tekmil edecektir. Zira bütün velayet nisbetleri, bu Nisbet-i Aliyye'nin altında bulunmaktadır. ('Mektubat-ı Rabbani', c. 1, 251. Mektup, s. 550, 554) ________________________________________________________________ Ve Mehdi dedi ki; Bize öğretildi ki; Allah sağ yanına İsa aleyhisselam'ı,sol tarafına da Muhammed aleyhisselam'ı oturtturmuştur...Ve İsa aleyhisselam'ın sağına Ali aleyhisselam'ı,soluna da Mehdi aleyhisselam'ı oturtturmuştur...Zira Muhammed aleyhisselam vasi olan emirelmüminin için; Ya Ali sen İsa aleyhisselam'a benzersin buyurmuştur...Ve yine vuku bulmuştur ki; On ikinci imam Mehdi sahib-i zaman da babası Hasan'ül Askerinin doğumundan sonra eline alıp ey sabi konuş bakalım dediği vakit dile gelimi ve 'Şahitim ki; Allah'tan başka ilah yoktur...Ve Muhammed aleyhisselam onun elçisi,vasi olan emirelmüminin olan Ali'de Allah'ın dostu ve elçinin yardımcısıdır...' buyurmuştur...Yani Allah nasıl ki; İsa aleyhisselam'ı sabi iken konuşturup nebi olduğunu ilan ettirmesi gibi...Veli'si olan Mehdi sahib-i zaman'ı da sabi olarak konuşturmuş ve velisi olduğunu ilan etmiştir...Böylelikle Allah'ın ümmet üzerinde ki; nuru ve nimeti tamamlanmış gaybette sır olmuştur...Taki Mehdi gaybetten çıka,İsa gökten nazil ola ve işler tastamam ola...Ve yine bize bildirildi ki; Muhammed aleyhisselam'ın sağında Ebu Bekir,solunda Ömer'ül Faruk bulunmaktadır...Nitekim Allah onun nebiliğine son verirken Kur'an'ın korunması ve muhafazası için onları memur kılmış nüshalar toparlanmış bir güzel kitap haline getirilmiş nebilik vazifesi Ebu Bekir ve Ömer'ül Faruk ile son bulmuştur...Dört Halife haktır...Oniki İmam haktır...Kim ki,bunları inkar eder ve hiçe sayar onlarında helakı haktır cümle imtihan oldu şiilerimiz kimisi hak yolu buldu hidayette kaldı kimisi dalalete düştü helak oldu...Öyle ise bizlerin bulunduğu Ehl-i Beyt gemisine dahil olunuz...Kim ki,bizim gemimize binmez ise,Nuh'un oğlu misali suda kaybolup yok olacaktır...Biz Ehl-i Beyt,Ashab-ı Kehf mağrası gibiyiz...Bin yıl kalsanız mağramızda yok olucu değildir hiç kimse...Dışarda gizemli bir hava var...Esrarengiz bir gün bugün...Bana zuhurumu hatırlatıyor...Ahir zamanı,kıyameti ve mahşer gününü...Ne mutlu düşünce karanlığına ışık tutanlara; ne mutlu Rabbin sözünü işitip itaat edenlere; ben burdayım siz nerdesiniz? ..aranızdayım görmüyor musunuz? ...Mehdi böyle söyledi... Zikr-i hakikatimizdir... ______________________ Bakî Gerçekler Demine Hû,Dost Allah Eyvallah... Gerçeğe Hû Mü'mine Yâ Alî Yâ Mehdî Sahib-î zaman...
-
Mehdi İşçi Partisi genel sekreteriyle çetleşti:
Kimden : Pîr Gerçek Velî (Bay, 34) Kime : Grup: Alevi Uyan...Mehdî Geldi... Tarih : 18.12.2007 12:59 (GMT +2:00) Konu : Mehdi'nin zuhuru yakındır? .. ***** Sent: 18 Aralık 2007 Salı 10:50:21 From: derviş dervişoğlu [[email protected]] To: [email protected] Subject: Selam Sent: 18 Aralık 2007 Salı 10:46:12 Selam Ben geçen gün partinize gelmiştim...Ve alevilik üzerine konuşmuştuk...Bu yüzden konu ile alakalı olarak bir programda bulunabileceğimi ve konuşmacı olabaileceğimi fakat telefonumu istemiştiniz...Ve bende evden ayrıldığımı,cep telefonum olmadığımı belirtmiştim...Şimdi tekrar evdeyim...Ve bu yüzden size ev telefonumu veriyorum...Tel:0 212 550 97 35 Beni arayın ve ulusal kanalda bir programda konuşmacı olmamı sağlayınız...İnanın ki,artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak...Mehdi başta İran ve Türkiye olmak üzere bütün İslam ülkelerine el koyacak,onların tüm yönetimini üstlenecek,Ehl-i Beyt hükümetini kurarak başta camilere ve diğer yetki kurumlarına seyyidleri ve şerifleri İMAM olarak atayacaktır...Ve bunu sizin televizyonunuzdan tüm dünyaya ilan edecektir...Mehdi alevilerin Şahı,Şiilerin İmamı ve Müslümanların halifesidir...Ve ben öncelikli olarak sizden Mehdiye biat etmenizi ve tüm kurumlarınızla ona teslim olmanızı talep ediyorum...Evet biz bu vesile ile partinize,yayın evinize,örgütlerinize ve televizyonunuza el koyuyoruz...Mehdi böyle buyurmuştur...Ona zorluk çıkarmayınız...Mehdinin zuhuru yakındır...Gerçeğe Hu Mümine Ya Ali Ya Mehdi Sahib-i zaman... HÜR İSLAM HALK HAREKETİ... Zikr-i hakikatimizdir... ______________________ Bakî Gerçekler Demine Hû,Dost Allah Eyvallah... Gerçeğe Hû Mü'mine Yâ Alî Yâ Mehdî Sahib-î zaman...
-
Mehdi İşçi Partisi genel sekreteriyle çetleşti:
Kimden : Pîr Gerçek Velî (Bay, 34) Kime : Grup: Alevi Uyan...Mehdî Geldi... Tarih : 14.12.2007 11:55 (GMT +2:00) Konu : Mehdi İşçi Partisi genel sekreteriyle çetleşti: Anlık ileti konuşması sırasında hiçbir zaman parolanızı veya kredi kartı numaranızı vermeyin. nusret: emsende sorun çıkdı size yanıt veremedim kusura bakmayın Gerçeğe Hû Mü'mine Yâ Alî Yâ Mehdî Sahib-î zaman: estagfirullah nusret: muharem beyin soyadını sormuşdum Gerçeğe Hû Mü'mine Yâ Alî Yâ Mehdî Sahib-î zaman: amca ben öyle şeylere dikkat etmem... Gerçeğe Hû Mü'mine Yâ Alî Yâ Mehdî Sahib-î zaman: ama o çok sigara içerdi nusret: kaç yaşındasınız Gerçeğe Hû Mü'mine Yâ Alî Yâ Mehdî Sahib-î zaman: yine en samimi olduğum kişi gözü sakat olandı Gerçeğe Hû Mü'mine Yâ Alî Yâ Mehdî Sahib-î zaman: 33 yaşındayım? nusret: istanbuldamısınız Gerçeğe Hû Mü'mine Yâ Alî Yâ Mehdî Sahib-î zaman: evet nusret: iyi size iyi çalışmalar Gerçeğe Hû Mü'mine Yâ Alî Yâ Mehdî Sahib-î zaman: teşekkürde bazı şeyler eksik kaldı nusret: ne eksik kalan Gerçeğe Hû Mü'mine Yâ Alî Yâ Mehdî Sahib-î zaman: benim acilen sizinle görüşmem gerek nusret: konu ne Gerçeğe Hû Mü'mine Yâ Alî Yâ Mehdî Sahib-î zaman: alevilik nusret: siz dün akşam ulusal kanalda alevilikle ilgili purogram vardı izledinizmi Gerçeğe Hû Mü'mine Yâ Alî Yâ Mehdî Sahib-î zaman: benim televizyonum çekmiyor nusret: anladım Gerçeğe Hû Mü'mine Yâ Alî Yâ Mehdî Sahib-î zaman: işin doğrusu şu ki Gerçeğe Hû Mü'mine Yâ Alî Yâ Mehdî Sahib-î zaman: bana lazım olan kişiler sizin tarafta nusret: siz alevimisiniz Gerçeğe Hû Mü'mine Yâ Alî Yâ Mehdî Sahib-î zaman: ben alevilerin imamıyım nusret: o zaman şakir keçeli bu konuda uzman olan kişidir onunla konuşun nusret: o sizi aydınlatır Gerçeğe Hû Mü'mine Yâ Alî Yâ Mehdî Sahib-î zaman: onu bana yönlendirin o zaman nusret: bizim tarafta dediğiniz kişiler kimler Gerçeğe Hû Mü'mine Yâ Alî Yâ Mehdî Sahib-î zaman: aleviler Gerçeğe Hû Mü'mine Yâ Alî Yâ Mehdî Sahib-î zaman: devrimci aleviler nusret: siz devrimci değilmisiniz Gerçeğe Hû Mü'mine Yâ Alî Yâ Mehdî Sahib-î zaman: ben dünya devrimi için burdayım Gerçeğe Hû Mü'mine Yâ Alî Yâ Mehdî Sahib-î zaman: ve zuhurumu bekliyorum nusret: yazdığınızı okuyamadım Gerçeğe Hû Mü'mine Yâ Alî Yâ Mehdî Sahib-î zaman: siz alevimiziniz? nusret: hayır Gerçeğe Hû Mü'mine Yâ Alî Yâ Mehdî Sahib-î zaman: ben alevilerin gaybetteki imamlarıyım Gerçeğe Hû Mü'mine Yâ Alî Yâ Mehdî Sahib-î zaman: Mehdi sahib-i zaman Gerçeğe Hû Mü'mine Yâ Alî Yâ Mehdî Sahib-î zaman: Onların başına geçmem gerek Gerçeğe Hû Mü'mine Yâ Alî Yâ Mehdî Sahib-î zaman: sürümü toplamam gerek nusret: size başarılar Gerçeğe Hû Mü'mine Yâ Alî Yâ Mehdî Sahib-î zaman: amin nusret: ama insanlara sürü denmez ki Gerçeğe Hû Mü'mine Yâ Alî Yâ Mehdî Sahib-î zaman: ben onların çobanıyım Gerçeğe Hû Mü'mine Yâ Alî Yâ Mehdî Sahib-î zaman: onlar beni tanırlar nusret: anladım nusret: başarılar Gerçeğe Hû Mü'mine Yâ Alî Yâ Mehdî Sahib-î zaman: amin hu? Gerçeğe Hû Mü'mine Yâ Alî Yâ Mehdî Sahib-î zaman: ama bir ricam var nusret: buyurun Gerçeğe Hû Mü'mine Yâ Alî Yâ Mehdî Sahib-î zaman: bana engel olmayın nusret: neye engel oldumki Gerçeğe Hû Mü'mine Yâ Alî Yâ Mehdî Sahib-î zaman: halkımı saptıran politikanız var? Gerçeğe Hû Mü'mine Yâ Alî Yâ Mehdî Sahib-î zaman: onlara vesvese yapıyorsunuz nusret: nasıl yani Gerçeğe Hû Mü'mine Yâ Alî Yâ Mehdî Sahib-î zaman: diyalektik materyalizm Gerçeğe Hû Mü'mine Yâ Alî Yâ Mehdî Sahib-î zaman: siz misyonerlerden tehlikelisiniz bana göre nusret: biz ülkenin bölünmez bütünlüğünü savunuyoruz Gerçeğe Hû Mü'mine Yâ Alî Yâ Mehdî Sahib-î zaman: ülkenin ortak değerleriyle oynayarak mı? nusret: ermeni soy kırımına karşı çıkarakmı Gerçeğe Hû Mü'mine Yâ Alî Yâ Mehdî Sahib-î zaman: ermeni olayı bizi ilgilendirmiyor...O osmanlının beceriksizliğinin sonucu Gerçeğe Hû Mü'mine Yâ Alî Yâ Mehdî Sahib-î zaman: sözde milleti-i sadıkaydı Gerçeğe Hû Mü'mine Yâ Alî Yâ Mehdî Sahib-î zaman: aleviler ise millet-i haineydi Gerçeğe Hû Mü'mine Yâ Alî Yâ Mehdî Sahib-î zaman: sonuç Gerçeğe Hû Mü'mine Yâ Alî Yâ Mehdî Sahib-î zaman: kimmiş sadık olan nusret: ama şimdi gündeme getiriyorlar ülkemizi bölmek için Gerçeğe Hû Mü'mine Yâ Alî Yâ Mehdî Sahib-î zaman: siz kendi işinize bakın ve osmanlının kirli çamaşırlarını yıkamaya çaışmayın nusret: siz o zaman ulusal kanalı takip edin fikrinizi değiştirip doğruları göreceksiniz Gerçeğe Hû Mü'mine Yâ Alî Yâ Mehdî Sahib-î zaman: ben gerçeğim siz batılsınız... nusret: neyse size başarılar iyi bayramlar Gerçeğe Hû Mü'mine Yâ Alî Yâ Mehdî Sahib-î zaman: amin hu Zikr-i hakikatimizdir... ______________________ Bakî Gerçekler Demine Hû,Dost Allah Eyvallah... Gerçeğe Hû Mü'mine Yâ Alî Yâ Mehdî Sahib-î zaman...
-
Münaacat-ı Mehdi...
Kimden : Pîr Gerçek Velî (Bay, 34) Kime : Grup: Alevilik Îslâm Antolojisidir... Tarih : 7.12.2007 14:07 (GMT +2:00) Konu : Mehdi'nin temenni dua'sı... Ey yüceler yücesi yüce Rahman... Ey güzeller güzeli güzel Sultan... Doksandokuz sıfatının,yüzonyedi ahlakının... Arş'ı yüklenen meleklerin ve etrafında bulunanların... Cebrail aleyhisselamın... Mikail aleyhisselamın... İsrafil aleyhisselamın... Azrail aleyhisselamın hürmetine... Adem-i safiyyullahın... Nuh-u naciyyullahın... İbrahim-i halilullahın... İsmail-i teslimullahın... Musa-yı kelimetullahın... İsa-yı ruhullahın... Muhammed-i habibullahın... Aliyyen veliyyullahın... Ehl-i beyt-i keremullahın... Ashab-ı kiramın... Sıddıkların... Şehitlerin... Salihlerin... Saidlerin yüzü-suyu hürmetine... Üçlerin... Beşlerin... Yedilerin... Oniki İmamların... Ondört masum-u pakların... Onyedi kemer-i bestlerin... Kırkların... Gelmiş geçmiş cümle gerçek erenlerin, Evliyaların,dervişlerin,sultanların,demine,devranına,yüzü-suyu hürmetine dualarımızı kabul eyle...Duası bizden kabulü Allah'tan ola,gerçeğe hu mü'mine ya ali ya mehdi sahib-i zaman... Ey yüceler yücesi yüce Rahman... Ey güzeller güzeli güzel Sultan... Sen Halık'sın ben mahluk'um... Sen Hadi'sin ben Mehdi'yim... Ey onsekizbin alemin yegane sahibi... Ey bizlere duaları öğreten,işiten ve kabul eden yüce Rabbimiz... Dualarımızı kabul eyle... Şüphesiz sen duaları öğreten,işiten ve kabul edensin... Duası bizden kabulü Allah'tan ola,gerçeğe hu mü'mine ya ali ya mehdi sahib-i zaman... Zikr-i hakikatimizdir... ______________________ Bakî Gerçekler Demine Hû,Dost Allah Eyvallah... Gerçeğe Hû Mü'mine Yâ Alî Yâ Mehdî Sahib-î zaman...
-
Dar-ı Mansur...
Kimden : Pîr Gerçek Velî (Bay, 34) Kime : Grup: Alevilik Îslâm Antolojisidir... Tarih : 7.12.2007 13:39 (GMT +2:00) Konu : Zerremiz biz,biz zerreyiz? .. Zerremiz biz,biz zerreyiz... Birimiz hepimiz,hepimiz birimiz için, Hakikat,hikmet ve hüccetiz... Çünki biz,Allah'ın halkıyız... Ademin nesliyiz... Nuh'un gemi halkıyız... İbrahimin milletiyiz... Musa'nın israiloğullarıyız... İsa'nın oniki havarisiyiz... Muhammed'in ümmetiyiz... Ali'nin şiasıyız... Mehdi'nin ashabıyız... Ve çünki biz,ehl-i beytiz... Oniki imamlarız... Kırklarız... Naci güruh-u naciyiz... Çünki biz,aleviyiz... Fatimiyiz... Haseniyiz... Hüseyniyiz... Caferiyiz... Mehdeviyiz... Hakkın halkı,halkullahız biz... Zikr-i hakikatimizdir... ______________________ Bakî Gerçekler Demine Hû,Dost Allah Eyvallah... Gerçeğe Hû Mü'mine Yâ Alî Yâ Mehdî Sahib-î zaman...
-
Alevi öğrenciye işkence? ..
Kimden : Pîr Gerçek Velî (Bay, 34) Kime : Grup: Alevi Uyan...Mehdî Geldi... Tarih : 7.12.2007 13:08 (GMT +2:00) Konu : Alevi öğrenciye işkence? .. 'Aleviysen benden ********* ***' sözleri gerçek oldu, B.Y okulu bırakma noktasında. Esenyurt Ali Kul Çok Programlı Lisesi’nde Edebiyat Öğretmeni Zeki Yılmaz’ın bir aydır şiddet uyguladığı bir öğrenci okulu bırakma noktasına geldi. Lise 1 öğrencisi olan B.K., Edebiyat öğretmeni Yılmaz’ın ’Bu sınıfta alevi var mı’ sorusunu ‘Ben Aleviyim’ diye yanıtladı. Bunun üzerine Yılmaz, “Aleviysen benden çekeceğin var” diye cevapladı. B.K.’nın başına ne geldiyse bundan sonra geldi. Yılmaz, daha sonraki süre zarfında B.K.’yı iki defa dövdü. B.K.’nın babası öğretmen hakkında İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü, Milli Eğitim Bakanlığı ve Büyükçekmece Milli Eğitim Müdürlüğü’ne suç duyurusunda bulundu. Büyükçekmece Milli Eğitim Müdürlüğü olayla ilgili olarak iki müfettiş görevlendirdi. Esenyurt Ali Kul Çok Programlı Lisesi’nde birinci sınıf öğrencisi B.K., okulun Edebiyat Öğretmeni Zeki Yılmaz’ın kendisine ‘Alevi’ diye şiddet uyguladığını öne sürdü. Okulda mezhep tartışmasını başlatan olay B.K.’nın iddiasına göre şöyle gelişti; Ramazan ayı içerisinde sınıfa giren Öğretmen Zeki Yılmaz sınıf içinde bir kız öğrencinin yemek yediğini görünce, ‘Sen oruç tutmuyor musun’ sorusunu sordu, öğrenci “Öğretmenim hasta olduğum için bugün tutmuyorum” dedi. Bunun üzerine sınıfa doğru dönen Yılmaz, “İçinizde Alevi olan var mı? ” diye sordu. Bunun üzerine 16 yaşındaki B.K. ayağa kalkarak, ‘Ben Aleviyim öğretmenim’ dedi. B.K.’nın yanına giden Yılmaz, ‘Siz Aleviler neden oruç tutmuyorsunuz? Senin benden ********* ***’ diye çıkıştı. Öğretmeninden ummadığı bir tepki gören B.K.’nın hayatı o andan itibaren adeta kabusa dönüştü. Yılmaz belirli süreler içerisinde B.K.’ya şiddet uyguladı. ARKADAŞLARIM VEBALIYMIŞIM GİBİ BAKTI BANA Öğretmeninin kendisini arkadaşlarının önünde aşağıladığını söyleyen B.K, girdiği bunalım sonucu bir hafta boyunca okula gidemediğini söyledi. Bu süre içinde arkadaşlarından büyük destek gördüğünü söyleyen B.K., “Öğretmenimin benim mezhebimle ilgili alaycı konuşması sonucu arkadaşlarımın önünde rezil oldum. Bazı arkadaşlarım öyle bakıyordu ki, sanki vebalıymışım gibi. Zeki Yılmaz’ı görmemek için başka bir sınıfa geçmek istedim ama şu anda hala aynı sınıftayım. Zeki Yılmaz, durup dururken bana vuruyor. Önce bacağıma vurdu, önceki gün de karnıma vurdu. Bu da yetmiyormuş gibi bana yazılı sınavdan sıfır verdi. Korkumdan kendimi derse veremiyorum. Bütün öğrenciler ondan korkuyor. Derslerin büyük bir bölümünde dinle ilgili söylemler anlatıyor. Dersin 15 dakikasında kendi dersini anlatıyor. Eğer bana bir kere daha saldırırsa okula gitmeyeceğim. Ben babamdan bile dayak yemiyorum” diye konuştu. BABA ŞİKAYETTE BULUNDU B.K.’nın babası Ziram K., Edebiyat öğretmeni hakkında Milli Eğitim Bakanlığı, İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü ve Büyükçekmece İlçe Milli Eğitim Müdütrlüğü’ne suç duyurusunda bulundu. Önceki gün çocuğunu pansuman yaptırmak için doktora getiren K., ilgili yerlere gönderdiği dilekçesinde; “Ali Kul Çok Programlı Lisesi’nde okuyan B.K.’nın babasıyım. Adı geçen lisede Edebiyat Öğretmeni Zeki Yılmaz, sınıf içinde, bütün öğrencilerin içinde mezhep ayrımcılığı yaparak oğlumu tehdit etmiştir. Öncelikle derse geldiğinde ‘Bu sınıfta alevi var mı? diye sordu. Benim çocuğum da ayağa kalkarak ‘Öğretmenim ben aleviyim’ demiş. Adı geçen öğretmen ‘Nerelisin. Hangi köylüsün. Niçin oruç tutmuyorsunuz? ’ gibi sorular sormuş. Benim çocuğuma mezhep ayrımı yapmasının yanı sıra, diğer çocuklar karşısında çocuğumu rencide ve tehdit edercesine, ‘Senin benden *** ******** ***’ demiş. Okul müdürüne şikayette bulundum. Yapılan ayrım bir suç olmanın ötesinde çocuğumun okuma şevkini kırması, arkadaşları arasında aşağılanmış hissine kapılması da ayrı bir manevi baskıdır. Ülkemizde bölücü ve yıkıcı faliyetlerde bulunan bir öğretmenin eğitim camiası içinde bulundurulmasını bir veli olarak itemiyorum.” ifadelerine yer verdi. ÖĞRETMENLER OLARAK ONA YAKLAŞMIYORUZ İsminin açıklanmasını istemeyen bir öğretmen, “O olaydan haberimiz var. Ancak daha kötü şeyler de yaşandı. Bir keresinde sınıfta bütün ‘Kürtler PKK’lıdır’ gibi bir laf söylemiş. Öğrenciler Zeki Yılmaz’a tepki gösterince de lafı çevirmiş. Sorunlu bir öğretmen. Emekli olacağı için de okul yönetimi pek karışmıyor. Geldiği okullarda hep sorunlar yaşatmış. Edebiyat öğretmeninden çok din derslerine daha yatkın. Sürekli öğrencilere din dersi verdiğini duyduk. Biz öğretmenler olarak ona pek yaklaşmıyoruz.” şeklinde konuştu. ÖĞRENCİLERİMİ TANIMAK İÇİN SORU SORUYORUM Okul Müdürünün, şikayet dilekçesinin ardından bilgisine başvurduğu Zeki Yılmaz’ın, kendisinin haklı olduğunu belirterek, “Ben öğrencilerimi tanımak istiyorum. Onları tanımak için de nereli olduklarını ve mezheplerini bilmem lazım. Ben bugüne kadar hiçbir öğrenciye dayak atmadım. Tamamen bir uydurmadır. Kimseyi de aşağılamadım” diye konuştuğu öğrenildi. Önceki gün Zeki Yılmaz tarafından dayak yiyen B.K. olayı babasına anlatınca Zeki Yılmaz hakkında inceleme başlatıldı. Baba Ziram K.’nın şikayetiyle harekete geçen Büyükçekmece Milli Eğitim Müdürlüğü okula iki tane müfettiş gönderdi. GERÇEK GÜNDEM - 7 Aralık 2007 *** Alevi Haber Ajansı *** Alevilerin Gören Gözü, İşiten Kulağı, Söyleyen Dili *** Zikr-i hakikatimizdir... ______________________ Bakî Gerçekler Demine Hû,Dost Allah Eyvallah... Gerçeğe Hû Mü'mine Yâ Alî Yâ Mehdî Sahib-î zaman...
-
www.alaiyye.gg.tr
AHMED MUHSİN MERİÇ Hazret-i Sultan Mehmed Fatih'i İstanbul'un fethi meselesinde en ziyade teşvik eden ve 'Fatih' ünvanına layık bir kisveye bürünmesinde ihtimam ve himmetini esirgemeyen kişi elbette ki 'Akşeyh' namıyla ma'ruf Akşemseddin Hazretleri (1390-1459) idi. Akşeyh, fethin hem maddi hem manevi, iki yüzü olduğunun farkındaydı. Çünkü Fahr-ı Alem (asm) 'dan rivayet edilen hadis-i şerifler hem komutan ve askerlerden müteşekkil bir ordunun İstanbul'u fethinden, hem de silahsız, kan dökmeden; tevhid, tesbih, tahmidlerle, vukubulacak; Al-i Beyt'ten bir mübarek zatın kumandasındaki manevi bir ordunun İstanbul'u fethinden haber veriyordu. Buna binaen Akşeyh; İstanbul'un, geleceği hadislerle sabit olan Mehdi eliyle ikinci kez fethedileceğini gayet iyi biliyordu. Devrin ulemasının hadislerin ifadesinden yola çıkarak Sultan Mehmed'in İstanbul'u fethedemeyeceğini söylemelerine mukabil, Akşeyh bir değil, 'iki fetih' vukubulacağından hareketle, ulemanın bu yöndeki itirazlarına karşı çıkıyor ve mütemadiyen Sultan Mehmed'e fetihname denebilecek müjdeli mektuplar yazıyordu. 'İstanbul'u önce Mehmed fethedecek, sonra İstanbul ehl-i salibin eline geçecek, daha sonra da Mehdi İstanbul'u tekrar fethedecek' diye devrin ulemasına cevap veriyordu. (Risaletü'n- Nuriye, Akşemseddin, A. İhsan Yurd, İstanbul, 1972) . İşte hadislerle sabit olan ve Akşeyh'in de müjdelediği ikinci fethin kumandanı Mehdi ve yine hadisin ifadesi ile 'hiçbir kınayıcının kınamasından çekinmeyen' kahraman askerlerden müteşekkil nurani ordusu, evvelemirde kalplerdeki Ayasofya'nın kapılarını açacak ve fethin sembolünün ibadete açılması ile ikinci fetih gerçekleşecek. ('Akşeyh'in Nurlu Müjdesi Ve İkinci Fetih', 25. 05. 2000) Hazret-i Ali'nin devri yürüye Ali kim olduğu bilinmelidir Alay alay gelen gaziler ile İmamların öcü alınmalıdır * Kendini teslim et bu Serçeşme'ye Er odur ki birisinden şaşmaya Bin gaziye bir münafık düşmeye Din aşkına kılıç çalınmalıdır * Çağırırlar filan oğlu filana Kılıcı arştadır doğru gelene Ne itibar yezit kavli yalana Ya ser verip ya ser alınmalıdır * Yeryüzünde kızıl taçlar bürüye Münafık olanın bağrı eriye Sahib-i zamanın emri yürüye Mehdî kim olduğu bilinmelidir * Pir Sultan'ım ey Dede Dehman Kendini çevir de andan gel heman İstanbul şehrinde ol Sahib-i zaman Tac-ü Devlet ile sallanmalıdır... Zikr-i Hakikatimizdir... ______________________ Baki Gerçekler Demine Hu Dost Allah Eyvallah... Gerçeğe Hu Mü'mine Ya Ali Ya Mehdi Sahib-i zaman...
-
Alevi öğrencilere vekil sorgulaması...
Alevi öğrencilere vekil sorgulaması AKP'liler, dinci baskı nedeniyle okullarını değiştiren 4 kızın 'ifadesini aldı' Kamuoyunun tepkisini çeken olayda mağdur edilen kızlardan birinin babası olan Cafer D, önceki akşam aralarında AKP Milletvekili Üskül'ün de bulunduğu bir grup AKP'linin kırmızı plakalı dört araçla köylerine geldiğini belirtti. Üskül'ün kızları ayrı bir odaya alarak sorguladığını anlatan Cafer D, bu sırada ailelerin odaya alınmamalarına tepki gösterdi. Cafer D, Üskül'ün "Gazetecilerle konuşmayın" diyerek baskı kurmaya çalıştığını öne sürdü. Okula kayıt yaptırırken kızının oruç tutup tutmadığının sorulduğunu belirten Cafer D, "Aleviyim diyemedim. 'Kızım rahatsız, guatrı var' dedim. Öğretmen de 'Bir şeyi yok, oruç tutar' dedi" şeklinde konuştu. Amasya Anadolu Kız ve Kız Meslek Lisesi'ni dini baskılar nedeniyle bırakmak zorunda kalan 4 kız öğrenci, aralarında AKP milletvekili Zafer Üskül 'ün de bulunduğu bir grup partili tarafından sorgulandı. Amasya merkeze bağlı Böke köyünde oturan Ş.Ç., G.D., H.D. ve Ş.D 'nin dini baskılar nedeniyle başka bir okula gitmek zorunda kalmaları kamuoyunda büyük tartışma yaratırken Üskül'ün "Gazetecilerle, derneklerle konuşmayın" diyerek baskı yaptığını iddia eden baba Cafer D. "Bizi susturmaya gelmişler" dedi. Baba D., okula kayıt yaptırırken kızının oruç tutup tutmadığının sorulduğuna dikkat çekerek "Aleviyim diyemedim. 'Kızım rahatsız, guatrı var' dedim. Öğretmen de 'Guatr bende de var. Onda bir şey yok, o oruç tutar ' dedi. Pansiyonda kızımın psikolojisi bozuldu" diye konuştu. Cafer D., önceki akşam aralarında AKP Mersin Milletvekili Zafer Üskül'ün de bulunduğu bir grup AKP'linin 4 ayrı kırmızı plakalı araçla köye geldiğini belirtti. Üskül'ün kızları ayrı bir odaya alarak sorguladığını anlatan Cafer D., bu sırada içeri alınmamalarına da tepki gösterdi. Cafer D. " Çocuklarla bizim yanımızda konuşmadılar. Çocuklarımızın bizden saklayacakları neyi olabilir ki?" dedi. AKP'lilerin olayı örtbas etmek istediğini vurgulayan baba D. şöyle devam etti: "Milletvekili sorun çözer, susturmaya çalışmaz. Vekiller çocukların okula alınmaması, mağduriyetlerinin giderilmesi konusunda hiçbir şey demediler. Onlar olayı kapatmaya gelmişler. Bize, 'Gelen gazeteciye bilgi vermeyin. Derneklerle konuşmayın. Bazı dernekler size sahip çıkıyor, derneklerle anlaşma mı yaptınız' dediler. Ben de 'Gazete okumuyorum, kimseyle anlaşma yapmadım. Ama derneklerin de sahip çıkması doğal bir şey' dedim. Bunun üzerine bana, 'Bu dernekler devletten üstün mü, daha mı güçlü. Devlete güvenmiyorsunuz da derneklere mi güveniyorsunuz ' dediler. Ben de dedim ki, 'Allah razı olsun o derneklerden, o gazetecilerden. Onlar olmasaydı, halimizi hatırımızı sormuyordunuz. Bu çocuklar okuldan ayrılalı iki ay oldu, neredeydiniz şimdiye kadar.' Vekiller yardımcı olmaya değil, bizi sorgulamaya gelmişler." Gelen kişileri tanımadıklarını ancak bırakılan kartvizitte AKP Mersin Milletvekili Zafer Üskül'ün adının yazılı olduğunu söyleyen aileler, ÇYDD'nin kendilerine sahip çıkmasından da mutluluk duyduklarını dile getirdiler. H.D'nin annesi Badegül D. ise bazı basın mensuplarının tavrından şikâyet ederek "Gazeteciler okulda çocukların önünü çevirmiş. Çok korkmuşlar. Çocukların psikolojisi bozuldu" dedi. OLAY NASIL GELİŞTİ Kızlardan Ş.D. OKS'den aldığı puanla Amasya Anadolu Kız Meslek Lisesi'ne yerleştirildi. Aynı zamanda akraba olan Ş.Ç., H.D. ve G.D. ise aynı lisenin normal bölümüne kayıt yaptırdı. Ş.D., lisenin yatılı pansiyonunda 20 Eylül'den itibaren kalmaya başlarken Ş.Ç., H.D. ve G.D. ise Amasya'da akrabalarının yanına yerleşti. Ancak baskılar sadece pansiyonda değil, okulda da devam etti. Kızlar, öğrencilerin çoğunun okula türbanlı geldiğine dikkat çekerek "Öğretmenler teneffüslerde bize niye namaz kılmadığımızı soruyorlardı. 'Namaz kılın, örtünün, oruç tutun ' diyorlardı. Biz de bir şey diyemezdik. Alevi olduğumuzu söylemek istemedik. Sustuk" dediler. Pansiyonda bir hafta kalan Ş.D. de bu sürede oruç tutması, namaz kılması konusunda baskı gördüğünü, ramazanda öğle saatlerinde yemek çıkmadığını, oruç tutmadığı halde aç kaldığını, odasında toplu olarak namaz kılındığını, kendisinin de bu durumdan olumsuz etkilendiğini anlattı. Ş.D'nin babası Cafer D. de okula kayıt yaptırırken H.S. adında bir öğretmenin kızının oruç tutup tutmadığını sorduğunu belirtti. Kızının hastalığı nedeniyle oruç tutmayacağını söylediğine dikkat çeken Cafer D. şöyle konuştu: "Aleviyim diyemedim. Kızım rahatsız dedim. 'Rahatsızlığı nedir' diye sordu. 'Boğazında guatr var' dedim. Dedi ki 'Guatr bende de var. Onda bir şey yok, o oruç tutar'. Kızım bir hafta pansiyonda kaldı ama psikolojisi bozuldu. Bir odada sekiz kız öğrenci kalıyorlarmış. Sekiz kişinin yedisi namaz kılıyor, bir tek benim kızım kılmıyor. Herkes namaza gidiyor, o yalnız kalıyor. Bir cuma günü eve geldi ve 'ben artık gitmeyeceğim' dedi. Biz de çaresiz Aydınca Lisesi'ne yazdırdık. Bu sürede pansiyondan 10, okuldan da 17 kişinin ayrıldığını duyduk." Cumhuriyet - 25 Kasım 2007 _________________________________________ TBMM İnsan Hakları Komisyonu: "Amasya'da 4 Öğrencinin, Okul Yönetiminin Dini Baskısı Nedeniyle Okuldan Ayrıldıklarına İlişkin İddia Gerçeği Yansıtmıyor" TBMM İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Zafer Üskül, Amasya'da 4 öğrencinin, okul yönetiminin ve öğretmenlerin dini baskısı nedeniyle okuldan ayrıldıklarına ilişkin iddiaların gerçeği yansıtmadığını söyledi. Alt komisyonun hazırladığı raporda; başta haberi ilk kez yayınlayan gazeteci olmak üzere, olaya yer veren basın yayın organlarının sorumsuz, yanlı, yanlış, toplumu bölünmeye götürebilecek yayında bulundukları ve böylece halkın doğru bilgi edinme hakkını ihlal ettikleri ifade edildi. Olayda dikkate alınması gereken bir 'arkadaş baskısı' tespit ettiklerini anlatan Üskül, hiç olmayan dini baskı haberleriyle, Türkiye'de bir Alevi-Sünni çatışmasının körüklendiğini ifade etti. TBMM İnsan Hakları Komisyonu'nun Amasya'daki dini baskı iddialarını araştırmak üzere kurduğu 4 kişilik alt komisyonun hazırladığı rapor, dün İnsan Hakları Komisyonu'nda oybirliği ile kabul edildi. Amasya'da yaptıkları çalışmalar ve hazırlanan raporla ilgili bilgili bilgi vermek üzere, TBMM'de bir basın toplantısı düzenleyen Zafer Üskül, kimseye dini baski yapılmaması gerektiğini, dini baskının çok ciddi bir insan hakları ihlali olduğunu kaydetti. Komisyon bünyesinde kurulan alt komisyona her partiden milletvekilinin katılmasını istediklerini, ancak birçok milletvekilinin programını gerekçe göstererek inceleme gezisine katılmadıklarını anlatan Zafer Üskül, Amasya'da söz konusu 4 öğrencinin okuduğu Anadolu Kız Mezlek Lisesi, Kız Meslek Lisesi ve bu öğrencilerin kaldığı yurt ile öğrencilerin köylerinde incelemelerde bulunduklarını kaydetti. CHP Sivas Milletvekili Maliki Ejder Özdemir'in de kendilerinden sonra aynı yerde incelemelerde bulunduğunu ve izlenimlerini alt komisyonla paylaştığını anlatan Üskül, alt komisyon raporunun CHP'li Özdemir'in izlenimleri doğrultusunda yeniden yazıldığını ve raporun oybirliğiyle kabul edildiğini dile getirdi. "4 ÖĞRENCİDEN SADECE BİRİ YURTTA KALIYOR" Zafer Üskül, basında dini baskı nedeniye yurttan ayrıldığı iddia edilen 4 öğrenciden sadece birisinin yurtta kaldığını, diğerlerinin ise akrabalarının yanında kaldığını belirterek, yurt müdürünün dini baskı yaptığı iddialarının da gerçeği yansıtmadığını, çünkü yurt müdürünün, söz konusu öğrencinin yurttan ayrıldığı gün göreve başladığını söyledi. Valilik ve Milli Eğitim Müdürlüğü'ne dini baskıları şikayet eden dilekçeler verildiğine ilişkin iddiaların da gerçeği yansıtmadığını tespit ettiklerini anlatan Üskül, Amasya'ya 4 kırmızı plakalı araçla değil, sadece 1 kırmızı plakalı araçla gittiklerini kaydetti. Zafer Üskül, öğrencilerin okuduğu okulun öğretmenleri ve öğrencileri ile görüştüklerini, öğretmen ve öğrencilerin, bu okullarda hiçbir dönem dini baskı anlamına gelebilecek bir olay yaşanmadığını söylediklerini aktardı. Okul kantininin Ramazan ayında da açık olduğunu anlatan Üskül, öğrencilerin yaşadığı Böke köyünde de incelemelerde bulunduklarını ifade etti. Söz konusu 4 öğrencinin kendilerini rahat ifade edebilmeleri için önce öğrencilerle yalnız görüştüklerini, ardından da aileleriyle birlikte öğrencileri dinlediklerini anlatan Zafer Üskül, "Yurtta kalan öğrenci, arkadaş baskısı altında kaldığını ancak yurt yönetiminden, yada öğretmenlerden herhangi bir dini baskı görmediğini söyledi. Ama özellikle aynı odada kaldığı arkadaşlarının, 'sen oruç tutmuyor musun, namaz kılmıyor musun' gibi konuşmalarına muhattap olduğunu ifade etmiştir. Bunun kendisinde rahatsızlık yarattığını söylemiştir. Aynı zamanda da ailesini özlediğini, yurtta yatılı kaldığı için köye gidip gelişte zorluk yaşadığını, bu nedenle de o okuldan ayrılarak köylerine daha yakın olan Aydınca ilçesinde okumak istediğini belirtmiştir" diye konuştu. Aynı evde kalan diğer üç öğrenciden birisinin, okuduğu bölümü sevmediği için, diğerinin okuma güçlüğü çektiği için, üçüncü öğrencinin ise arkadaşları o evden ayrıldığı için Aydınca'da okuma kararı aldığını dile getiren Zafer Üskül, alt komisyonun bu tespitlerine CHP'li Maliki Ejder Özdemir'in de katıldığını kaydetti. Zafer Üskül, CHP'li Özdemir'in, toplumun her kesiminde rastlanabilen, 'mahalle baskısı' olarak da nitelendirilebilecek bir 'arkadaş baskısını' gözlemlediğini dile getirdi. "ALEVİ-SÜNNİ ÇATIŞMASI VARMIŞ GİBİ GÖSTERİLİYOR" Basında yer alan haberlerin sanki Amasya'da bir Alevi-Sünni satışması varmış izlenimi uyandırdığını belirten Zafer Üskül, Amasyalıların bundan son derece rahatsız olduğunu kaydetti. Gazetecilerin sorusu üzerine, söz konusu yurtta 176 öğrencinin kaldığını, bunlardan 150 kadarının oruç tuttuğunu, oruç tutmayanların da sahura kalkarak yemek yediğini kaydetti. Yurtta toplu namaz kılınmasının söz konusu olmadığını dile getiren Üskül, öğrencilerin namaz vakitlerinde kaldıkları odalarda namaz kılmasının dini baskı onlamına gelmediğini kaydetti. Alt komisyonun hazırladığı raporda şu ifadelere yer verildi: "Sonuç olarak 4 öğrencinin okuldan ayrılmasının okul yönetimi ve öğretmenlerin dini baskısından kaynaklanmadığı, dikkate alınması gereken bir 'arkadaş baskısının' var olduğunu, basının tutumunun okul yönetimi, öğretmen, öğrenci, veli çevrelerini rahatsız ettiği, başta haberi ilk kez yayınlayan gazeteci olmak üzere, olaya yer veren basın yayın organlarının sorumsuz, yanlı, yanlış, toplumu bölünmeye götürebilecek yayında bulundukları ve böylece halkın doğru bilgi edinme hakkını ihlal ettikleri tespit edilmiştir." CHA - 29 Kasım 2007 *** Alevi Haber Ajansı *** Alevilerin Gören Gözü, İşiten Kulağı, Söyleyen Dili ***
-
Lev Tolstoy diyor ki:
Kimden: Pir Gerçek Veli (Bay, 34) Kime: Grup: ALEVİ Uyan...MEHDİ Geldi... Tarih: 8.8.2007 12:22 (GMT +2:00) Konu:...Lev Tolstoy diyor ki: 'Birbirimize doğru değil,bizi Yaratan'a doğru gitmeliyiz hepimiz...Yaratan'a yaklaşmaya gelince de,bu ancak insanın kendi gayretiyle yapacağı hususi bir şeydir...' '...Bunu söylemek ne kadar tuhaf olsa da,benim için Muhammedilik,Hristiyanlıkla mukayese edilemeyecek kadar yükseklikte duruyor...Eğer insan seçme hakkına sahip olsaydı,aklı başında olan her insan,şüphe ve tereddüt etmeden Muhammediliği,tek Allah'ı ve onun peygamberini kabul ederdi...' 'Esasen Veda'nın,Buda'nın,Konfüçyus'un Hz.Musa'nın,Hz.İsa'nın öğretilerinde ortak ve evrensel doğrular vardı...Ama bu öğretiler kurucularının ölümünden sonra ********* elinde bozulmaya uğradı...(İlim bir nokta idi,onu ******* çoğalttı...Hz.Ali (k.v.)) ...İnsanlar dinin gerçeklerini açalım derken özünden iyice uzaklaştılar...Tarihi açıdan zamanımıza en uzak olanlar,bu tahrife en fazla uğramış olanlardır...Bu açıdan öz itibariyle bir olmalarına rağmen Hinduizm Busizm'e göre,Budizm Musevilik'e göre,Musevilik Hristiyanlık'a göre daha fazla bir tahrife uğramıştır...Ama en son din olan İslam,hem kitabına hem de ritüellerine bakıldığında,bozulmaya uğramadan günümüze gelmiş olması itibariyle,Kilise Hristiyanlığı'na karşı tartışılmaz bir üstünlük içindedir...' Gerçeğe Huu! .. Zikr-i Hakikatimizdir... ______________________ Baki Gerçekler Demine Hu Dost Allah Eyvallah... Gerçeğe Hu Mü*mine Ya Ali Ya Mehdi Sahib-i zaman...
-
Mehdi'nin *MUM SÖNDÜ* Makalesi:
Müsbet eleştirilerinizden ve desteğinizden dolayı bende size müteşekkirim...Allah bizleri gerçeklerinde buluştursun...Gerçeğe Hû...
-
Mehdi'nin *MUM SÖNDÜ* Makalesi:
Kimden : Pîr Gerçek Velî (Bay, 34) Kime : Grup: Alevi Uyan...Mehdî Geldi... Tarih : 26.11.2007 12:28 (GMT +2:00) Konu : Mehdi'nin *MUM SÖNDÜ* Makalesi: Bu mesele bize haber verildi ki; ta KOJA AHMED YESEVİ HAZRETLERİ'NİN zamanına kadar gider...Nitekim o dönemler kadınlar mescide gitsin mi gitmesin mi tartışmaları yapılırken tarafın istemeyen unsurları bir fitne oluşturup örneğin bir hocayla bir hatunun mescidde zinasını sağlayıp onu bahane yaparak sonuç vermiştir ki,buna en çok direnen kişi KOJA AHMET YESEVİ olmuş ve 'ola ki hak meclisinde kadın ve er kişi birlikte ibadet ede...hatta bu er ve hatun kişinin dizleri birbirine değe...hakkın kudreti onların kalbindekini yok etmeye muktedirdir...'buyurarak tarafını belli etmiş ve kadın ne yazık ki,mescidden çıkarılmıştır...Ve tabi KOJA AHMET YESEVİNİN sünnetini takip eden gerçek erenler kadınlar konusunda ki fikrinden caymamış HACI BEKTAŞ VELİ 'aslanın erkeği aslanda dişisi aslan değil mi' diyerek mücadeleyi RESUL-U RAHMAN'DAN geldiği şekliyle sürdürmüşlerdir...İşte bu yüzdendir ki; hala ALEVİLERİN kadınlarını yanında tutması ibadetin de ve ritüelinde bulundurması bazı cin ve insan şeytanlarını rahatsız etmiş vede haliyle kırklar semahının ritüelinin bir zamanlar gerçeğinin uygulanmasını fırsat bilimesiyle MUM SÖNDÜ iftirasına maruz bırakılmıştır...Nitekim miraçlamanın bütününün yapılması ve sonu itibariyle ÜRYAN BÜRYAN HEP GİRDİLER SEMAHA kısmında eski bektaşiler diğer ritüeli uyguladıkları gibi bu ritüeldede gerçekten üryan olup semaha durmasıyla iş ortaya çıkmıştır...Oysa orda anlatılan canın özüne dönmesidir...Yani ADEM BABAMIZ İLE HAVVA ANAMIZ henüz yasak meyvayı yemedikleri ve üryan büryan CENNETE bulunmalarıydı...SIRRI FAŞ ETTİK VESSELAM...Aleviler henüz yolun başındalar iki veya üç nesil yolu erkanı unuttu...Ne zerrece kalbde iman,nede zerrece beyinde akıl kaldı...Meğer MEHDİ gele işleri yoluna koya...DÖRT KAPI KIRK MAKAMI BİLEN GELSİN İŞTE MEYDAN diyor ŞAH İSMAİL HATAYİ...İşte bu MEHDİ*YE İŞARETTİR VESSELAM...ONDAN BAŞKASIDA DÖRT KAPI KIRK MAKAMI VE KIRKLAR SEMAHINI ANLATAMAZ...GERÇEĞE HUU! ... ________________________________________________________________ Hüseyin Hilmi IŞIK nam-ı diğer M. Sıddık Gümüş'ün 7 Temmuz 1967'de kaleme alıp hazırladığı *TAM İLMİHAL* veya diğer adıyla *SADET-İ EBEDİYYE kitabının *22.HURUFİLİK* maddesinde şunlar yazılıdır... Hurûfî tarîkatinin zikrleri, ibâdetleri, okumaları yokdur. Her sabâh pîrin evinde, meydân odasına toplanırlardı. Birisi, bir elindeki tepsi içinde, adam sayısında şerâb kadehi ve birer dilim ekmek, peynir olarak odaya girer. Bunu saygı ile ve bir ağızdan gülbânk okuyarak karşılarlardı. Herkesin önüne gelerek birer dâne verir. Ta’zîm ile alır, yüzlerine sürer, sonra yirler, içerlerdi. Bütün ibâdetleri bundan ibâretdi. Evli olanı, kadınlarını, kızlarını da, toplantıya getirir. İçerler ve dans ederler. Birisi, birinin kadınını veyâ kızını beğenirse, erkeğe gelip, sizin bağçeden bir gül koparacağım der, izn ister. O da, zevcesini çağırıp, bu canın talebini hak et der. Sonra takbîl ederdi. Bu taleb karşılıklı olursa, iki adam da babanın önüne gelip, izn isterler. Baba izn verince, ömrleri boyunca, birbirlerinin ayâlini istifrâş ederlerdi. Şimdi Türkiyedeki Bektâşîlerde ve alevîlerde böyle kötülükler yokdur. Hurûfî tarîkatinin babaları, papaslar gibi günâh çıkartırlardı. Günâh sanılan bir şeyi yapınca, babanın önüne gelir. Baba, kulağını çekerek afv eder. Günâhı büyük ise, al malını gör yolunu der veyâ yalvarır. Baba da kırklar kurbanı kes, yâhud üçyüzler nezri ver der. Birkaç lirasını alıp, afv etdim derdi. Hurûfî tarîkatindeki kadınlardan biri, Hurûfî olmıyan bir adam ile buluşsa, babaya gelip, üzerimden bir köpek atladı der. Baba, para alır, afv olur. Her babanın yolu başka idi. Bir toplantı gecesinde, babanın önüne bir kadın gelip baş eğdi. Baba buna, bukağı çöz dedi. Baba dilediği birine, kalk şu bacıyı tomruğa vur dedi. Adam, kadınla bir odaya çekildiler. Bir derdine dermân arayan bir kadın, bir hurûfî kadınına sorar. O da, bizim baba iyi büyü yapar diyerek, tekkeye götürür. Soyun! Baba geliyor derler. Kadın olmaz der ise de, sakın ha. Buradan sır çıkmaz, cenâzen çıkar diyerek korkuturlar. Kadın teslîm olur. Sonra, getiren kadın, buna, babanın işi, kötülük değildi. Hazret-i Alînin sünnetini yapdı der. Bunlarda, halâl, harâm diye birşey olmadığından, en aşağı kâfirlerin bile yapamıyacağı, çirkin, alçak işleri yapmakdan çekinmezler! [(Kâşif-ül-esrâr) kitâbının yazdığı bu çirkin şeyler, şimdi Türkiyede bulunan alevîlerde ve hakîkî bektâşîlerde yokdur. Şimdi, memleketimizde, sahte bektâşî tarîkati denilen hurûfîler mevcûd değildir.] Yorum:Öyle anlaşılıyor ki; 1967'den beridir bu kitap yayınlanmakta ve saf veya kötü niyetli müslümanlarca alevilik ve bektaşilik hakkında şek ve şüphe taşınmaktadır...İfadede deniyor ki; [(Kâşif-ül-esrâr) kitâbının yazdığı bu çirkin şeyler, şimdi Türkiyede bulunan alevîlerde ve hakîkî bektâşîlerde yokdur) ]dikkat ediniz şimdi ki? alevilerde ve bektaşilerde deniyor...Yani sanki önceki alevilerde ve bektaşilerde varmış gibi kafa karıştırıcı fitne ve fesat sokucu vesveseler yapılıyor...Yaklaşık olarak kırk senedir bu vesvese bu kitapta *TAM İLMİHAL* 'DE yapılıyor...Ve ne diyanet işleri bakanlığı nede diğer yetkili kurumlar buna bir şeyler söylemiyor...Ama bir kere insanların kafasına bu girmiş...Şeytan görevini bir güzel yerine getirmiş göçmüş? ..Siz şimdi ayıklayın pirincin taşını...Her ne kadar geç kalınmış olsada diyanet görevini bilsin ve şu anda ülkenin neredeyse bütün camilerinin kahvehanesinde ve kıraathanelerinde bulunan bu fitne ve fesat üreten vesveseyi ortadan kaldırsın...Aksi takdirde biz ALEVİLER VE BEKTAŞİLER hem kitabın sorumlularından hemde diyanetten işini yapmadıkları gerekçesiyle suç duyurusunda bulunacağız...GERÇEĞE HU... Zikr-i hakikatimizdir... ______________________ Bakî Gerçekler Demine Hû,Dost Allah Eyvallah... Gerçeğe Hû Mü'mine Yâ Alî Yâ Mehdî Sahib-î zaman...
-
HER CUMA; Cuma suresini okuyunuz ve okutturunuz...
Kimden : Fârûk el FURKAN (Bay, 34) Kime : Grup: Hür İslam Halk Hareketi. Tarih : 25.11.2007 12:29 (GMT +2:00) Konu : HER CUMA; Cuma suresini okuyunuz ve okutturunuz... TÜRKÇE KURAN-I KERİM (Y.NURİ ÖZTÜRK) 62 - Cuma Rahman ve Rahîm Allah'ın adıyla... 1. Göklerdekiler ve yerdekiler o Melik, o Kuddûs, o Azîz, o Hakîm Allah'ı tespih ediyor. 2. O Allah'tır ki, ümmîlere içlerinden bir resul göndermiştir de o, onlara Allah'ın ayetlerini okur, onları arıtıp temizler, onlara Kitap'ı ve hikmeti öğretir. Onlar bundan önce tam bir ******** içine gömülmüşlerdi. 3. O resulü, ümmîlerden olup da henüz onlara katılmamış bulunan başka kimselere de gönderdi. O'dur Azîz, O'dur Hakîm. 4. İşte bu, Allah'ın lütfudur ki, onu dilediğine verir. Allah, büyük lütfun sahibidir. 5. Sırtlarına Tevrat yükletilip de sonra onu taşımayanların durumu, kutsal kitap parçaları taşıyan eşeğin durumuna benzer. Allah'ın ayetlerini yalanlayan topluluğun vücut verdiği örnek ne kötüdür! Allah, zulme sapmış bir topluluğu doğruya ve güzele ulaştırmaz. 6. De ki: 'Ey Yahudiler! Eğer insanlar arasında yalnız kendinizin Allah'ın dostları olduğunu sanıyorsanız, buna gerçekten inanıyorsanız, hadi ölümü isteyin! ' 7. Ama onlar, ellerinin üretip önden gönderdikleri yüzünden ölümü asla temenni edemezler. Allah, zalimleri bilmektedir. 8. Şunu da söyle: 'O kaçmakta olduğunuz ölüm, işte o, size mutlaka ulaşacaktır. Sonra, görülmeyeni de görüleni de bilene döndürüleceksiniz. O, size yapıp etmiş olduklarınızı haber verecektir.' 9. Ey inananlar! Cuma günü, namaz/dua için çağrı yapıldığında, Allah'ı anmaya/Allah'ın Zikri'ne koşun! Alış-verişi bırakın! Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır. 10. Namaz/dua yerine getirilince hemen yeryüzüne dağılın ve Allah'ın lütfundan nasibinizi arayın! Allah'ı çok anın ki, kurtuluşa erebilesiniz. 11. Bir ticaret yahut oyun-eğlence görür görmez, dağılıp ona yöneldiler de seni ayaküstü bıraktılar. Onlara de ki: 'Allah katında bulunan, eğlenceden de ticaretten de hayırlıdır! Ve Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır.' Sadakallahül-Azim... Zikr-i hakikatimizdir... ______________________ Bakî Gerçekler Demine Hû,Dost Allah Eyvallah... Gerçeğe Hû Mü'mine Yâ Alî Yâ Mehdî Sahib-î zaman...
-
fetullah gülenin kaderi inkarı
Kimden : Fârûk el FURKAN (Bay, 34) Kime : Grup: Dört Kapı Kırk Makam Tarih : 25.11.2007 12:03 (GMT +2:00) Konu : Nefsini temizleyen kurtulmuştur...(Şems:9) Nefis her iyiliğe engel olmak isteyen, her kötülüğün kapısını açan arkadaştır. Kişinin bu dünyada da arkadaşıdır, kabirde de arkadaşıdır, mahşerde de arkadaşıdır, cennette ve cehennemde de arkadaşıdır. Nefsin arzu ettiğini yapmamakla muvaffak olunur. Nefsin arzusu ile Hakk yoluna giderken dahi, kişinin arkadaşı nefistir ve şeytandır. Nefis nuru çamurla örtmek ister. Uykudan uyanınca, çamur kalkınca kendisini görür. Nefsin tabiatında şehvete, günaha ve kötülüğe meyil vardır. Gücünü hep o yönde kullanır. Onun özelliği böyle olduğu için, insanoğlu sırf kendi nefsine kalırsa, her türlü fenalığa sürüklenir. Ukbe bin Âmir -radiyallahu anh-den rivayet edildiğine göre Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif'lerinde şöyle buyurmuşlardır: 'Vallahi ben, vefatımdan sonra Allah'a şirk koşmanızdan korkmuyorum, fakat nefislerinize uymanızdan korkuyorum.' (Buhârî. Tecrid-i sarîh: 661) Nefis yedi başlı bir ejderdir. Haset, riyâ, kin, kibir, şehvet, gadap, yalancılık... gibi hayvânî sıfatlardan hangi sıfatta kişiyi yakalarsa, onu alır cehennemin ortasına kadar götürür. Tahribatı dış düşmandan daha büyüktür. Eğer dizginlenmezse Allah-u Teâlâ'nın koyduğu hudutları aşar, gayesine ulaşır. Bu hudutları aşan kimse, kendisini uçurumdan attı demektir. Bir Hadis-i kudsî'de: 'Nefsine düşman ol. Çünkü o bana karşı düşmanlık ve harp ilân etmiştir.' buyuruluyor. Kişi onun hakkını ona vermeli ve yoluna devam etmelidir. Ve fakat onun arzusuna kapılmamalıdır. Gerçekte insanın nefsini temizlemeye çalışması, nefsin arzularına karşı kendini tutma hususunda sabretmesi ve kendini buna zorlaması; sonunda faydası kendisine âit olan bir vazifedir. Allah-u Teâlâ müminlerin en önce kendi nefislerini düzeltmek için uğraşmalarının gerektiğine dâir Âyet-i kerime'sinde şöyle buyurmaktadır: 'Ey iman edenler! Siz kendi nefislerinizi ıslah etmeye bakın. Siz doğru yolda bulundukça yoldan sapanların size zararı olmaz.' (Mâide: 105) Size düşen kendinizi düzeltmektir ve nefsinizi ıslah etme yükümlülüğünüzü yerine getirmektir. İsyanlara dalmaktan, ısrarla günah işlemekten korunun. Nefislerinizi ıslah yolundan ayrılmayın. Size hidayet erişince, sapıklığa düşenlerin sapıklıkları size zarar vermez. Onların zarar ve mesuliyetleri sırf kendilerine âit kalır. Nefsin esaretinden kurtulamayan insan, yaşayan ölü gibidir. Dünyaya niçin geldiğini, nereye gideceğini bilemez. İki günlük ömründe sermaye toplayamadan gider. İnsan, tuzaktaki daneyi görüp ona yaklaşan kuşa benzer. Kuş danenin arkasında kendisini bekleyen tehlikeyi görmediği için tuzağa düşer. İnsan nefsinin arzularına uyarsa, sürüklenmekte olduğu cehennemi göremez. Abdullah -radiyallahu anh-den rivayet edilen bir Hadis-i şerif'lerinde Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyuruyorlar: 'Cennet sizin her birinize ayakkabısının bağından daha yakındır. Cehennem de böyledir.' (Buhârî. Tecrid-i sarîh: 2036) Nefsinin her isteğini yapan kimse cehenneme düşer. Nefsin istemediği kulluk ve fedakârlıkta bulunanlar ise cennete girerler. 'Hepinizin dönüşü Allah'adır. O zaman yaptıklarınızı size haber verecektir.' (Mâide: 105) Bu ilâhî beyan doğru yolu bulanlara bir mükâfat sözü, sapıklığı tercih edenlere bir tehdittir. Nefsini günahlardan temizleyip takvâ ile terbiye etmek suretiyle feyizlendiren kimseler gerçek kurtuluşa ermişlerdir. Zikr-i hakikatimizdir... ______________________ Bakî Gerçekler Demine Hû,Dost Allah Eyvallah... Gerçeğe Hû Mü'mine Yâ Alî Yâ Mehdî Sahib-î zaman...
-
Münaacat-ı Mehdi...
Kovulmuş ve taşlanmış şeytan'dan Allah'a sığınırım... Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla... Hamd alemlerin rabbi olan Allah'a'dır... a) Rabbim her sabah ve her akşam seni yüceltirim...Sen yüceltilmeye layık olansın...Çünki sen Rahman ve Rahim'sin...Din gününün Malik'i ve Sultan'ı'sın...Yalnız sana kulluk eder ve yalnız senden yardım dilerim...Beni dosdoğru yoluna ilet...Karanlığa ve şaşkınlığa sapmamışların...Kendilerine nimet verilmişlerin...Ve üzerlerine gazab dökülmemişlerin yoluna ilet...Amin Hu... Rabbim ***** ve zalim nefsim'den ve onun başında üşüşüp dürtükleyen şeytan'dan ve her ikisinin birlik olup benlik ve zan kazandırmasından sana sığınırım...Sen kalblerde dillerde ve gözlerde gizli olanları bilensin...Sen göklerde yerde ve ikisi arasında gizli olanlarıda bilensin...Açıkta ve gizlide hiçbir şey sana saklı kalmaz...Andolsun ki,senin ilmin ve rahmetin herşeyi kuşatmıştır...Asla kaçacak yer yoktur...Adım atmadığımız yer olmasın ki,sen orasını kuşatmamış olasın...Ve orası mutlaka kuşatılmıştır...Asla kaçacak yer yoktur...Öyle ki,kaçıp sığınacağımız tek yer senin mümtaz ve seçkin katındır Rabbim...Amin Hu... c) Rabbim beni,annemi,babamı,kardeşlerimi,evimize iman etmiş olarak girenleri,mümin erkek ve kadınları bağışla...Sen bağışlaması bol olan Gaffar...Rahmmeti sonsuz olan Rahman'sın...Amin Hu... d) Allah'ın ilmi ve rahmeti ezilen,horlanan,hakir görülen,aciz ve çaresiz Rabbine muhtaç kullarının üzerine olsun...Amin Hu... e) Rabbim elimi kolaylaştır yazımı güzelleştir...Dilimi kolaylaştır sözümü güzelleştir...Artır imanımı yok et gümanımı...Öldür nefsimi dirilt ruhumu...Amin Hu... f) Hamdüstüne hamdolsun ilm-i Rahman'a eriştik elhamdülillah...Hamdüstüne hamdolsun aşk-ı Rahman'a kavuştuk elhamdülillah...Hamdüstüne hamdolsun zahiri ve batıni nimetlere ve güzelliklere elhamdülillah...Hamdüstüne hamdolsun elhamdülillah... g) Rabbim açgözlü ve doymaz nefsimden sana sığınırım...Şehvete ve azgınlığa düşkün olan nefsimden sana sığınırım...Gaflet ve dalalet içinde olan nefsimden sana sığınırım...Geveze ve boş lakırdı yapan nefsimden sana sığınırım...Yalancı ve gıybetçi nefsimden sana sığınırım...Cimri ve hasetçi nefsimden sana sığınırım...***** ve zalim nefsimden sana sığınırım...Ve cümlesinin başında üşüşüp dürtükleyen o melunların melunu melun şeytandan sana sığınırım...Sonsuzluğuna ve yüceliğine sığınırım...Ey onsekiz bin alemin Sahibi,Sultanı,Rahman ve Rahim olan Arş'ın yegane sahibi Yüce Allah sana sığınırım...Amin Hu... h) Allahuekber Allahuekber la ilahe illallah,Subhanallah,Elhamdülillah,la havle ve la kuvvete illa billahil aliyyül azim sadakallahul aliyyül azim...Amin Hu... ı) Hak Muhammed Ali'nin sırrı hakikati Mehdi'de tecelli buyura...Sırra hu gerçeğe hu Alla hu ekber... i) Allahuekber Allahuekber la ilahe illallah Muhammed'un Resulullah,Aliyyen Veliyyullah,Mehdiyyen İmamullah,Mesihhen Ruhullah,Allahuekber Allahuekber la ilahe illallah... j) Ya Allah Ya Muhammed Ya Ali Ya Mehdi imam-ı sahib-i zaman,Kutbul devran,Hüccetul burhan,Ruhul Rahman,Faruk el Furkan,İmam-ı Seyyid-i ekber... l) Allah'ın ilmi ve rahmeti halkımın,milletimin ve ümmetimin üzerine olsun...Amin Hu... m) Rabbim bana zamanın ve mekanın hakikatini göster...Eşyanın hakikatini göster...Ve beni dosdoğru yolun,dinin ve anın üzerinde sabit kıl...Amin Hu... n) Ey bizlere duaları öğreten yüce Rabbimiz...Ve bizlerden duaları işitip icabet eden Rabbimiz...Dualarımızı işit ve dergahı ilahinde kabul eyle Rabbimiz...Amin Hu... o) Zahir'de olanlar asla batına hükmedemezler...Ve ancak batın'da olanlar zahir'e hükmedebilirler... Ey yüceler yücesi yüce Rabbim... Ben seni çok seviyorum... Her şeyden çok en çok seni seviyorum Rabbim... Sen benim Mükemmel sevgilimsin... Sen benim Ölümsüz aşkımsın... Sen benim Kusursuz sevdamsın... Ve sen benim Vefalı ve Sadık yarimsin Allah'ım... Ey güzeller güzeli güzel Sevgilim Sultanım Rabbim Allah'ım... Zikr-i hakikatimizdir... ______________________ Bakî Gerçekler Demine Hû,Dost Allah Eyvallah... Gerçeğe Hû Mü'mine Yâ Alî Yâ Mehdî Sahib-î zaman...
-
Dar-ı Mansur...
Kimden : Fârûk el FURKAN (Bay, 34) Kime : Grup: Alevilik Îslâm Antolojisidir... Tarih : 24.11.2007 11:19 (GMT +2:00) Konu : Hakka giden,hak uğrum hakkı için... Hakka giden,hak uğrum hakkı için... Doğrusu ve doğrusu ve gerçekten doğrusu derim ki: Yol da,hayat'ta,hakikat'te,kıyamet'te benim... Allah'ın hüccet'i ve özkulu olan Mehdi Sahib-i zaman benim... Yolumuz Oniki İmam yoludur... Evveli Ali,ahiri Mehdi'dir... Yolumuzun ve erkanımızın, Ulu Piri ve yüce gerçeği; Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli'dir... Gözlerde perdeler var, Kalblerde mühür; Gafiller nice anlamaz, Zahiren dolaşır Hızır... Ne göz görür, Ne kulak işitir; Ne dil söyler onu, Onsekizbin alemde Ali, Pir Gerçek Veli... Gerçek olan, Gerçek zikreder; Gerçeğe Hu... Gerçekler işitir, Gerçekler sayar; Gerçekler demine Hu... Gerçeği bilen, Gerçek'te kalan; Gerçeğe selam... Gerçek'te Ali, Hikmet'te Veli; Hüccet'te Mehdi oldu tamam... Işık geldi mi,karanlık yok olur... İman geldi mi,güman yok olur... İlim geldi mi,cehalet yok olur... Rahmet geldi mi,zulüm yok olur... Adalet geldi mi,haksızlık yok olur... Cesaret geldi mi,korku yok olur... Mehdi geldi mi,deccal yok olur... Mesih geldi mi,şeytan yok olur... Kıyamet geldi mi,kainat yok olur... Rahman geldi mi,onsekizbin alem yok olur... Hak geldi mi,batıl yok olur... Çünki batıl yok olmaya mahkumdur... Zikr-i hakikatimizdir... ______________________ Bakî Gerçekler Demine Hû,Dost Allah Eyvallah... Gerçeğe Hû Mü'mine Yâ Alî Yâ Mehdî Sahib-î zaman...