Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

mavi olmayan gökyüzü

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

mavi olmayan gökyüzü tarafından postalanan herşey

  1. Sardunyam, özür dilerim ama kendi doğrularınıza takılı kaldıkça,beni anlayamayacaksınız.Onun için çok ama çok tanıdık olduğuım bu düşünceleriniz karşısında sadece susuyorum. buyrun,siz yabancı kaldıklarınızı yazıp çizmeye devam edin.Yalnız sanmayınız ki,yabancı olmak yada benim yaşadıklarımı yaşayamamak size "beni yok sayma" hakkını verir.Ben vermem! saygılar diyerek hoşçakalın.
  2. 21 Mart neler neler anlatır bana... Anlatıcının dili yok,rengi yok. Arada bir hüzün taşır bakışlarıma. Önce uzun bir sessizlik alıverir yakılmış tebessümleri sonra haykırışlar. ........................ Ben 21 Mart'ta doğdum...adım bahar,nevruz.newroz........adım yenigün. Umudun ve direnişin ses bulduğu tüm coğrafyalara,tüm halklara... Dirilişin günü,21 Mart kutlu,mutlu ve umutlu olsun. İyiki doğdum,iyi ki sizinle ölümden yaşamı buldum.... ............... Ayrıca... "21 Mart 1960 tarihinde Güney Afrika'da, ırk ayrımcılığını öngören yasaları protesto edenler polisin açtığı ateş sonucu yaşamlarını yitirmişlerdi. Toplam 69 kişi öldürülmüştü. 1966 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, ırk ayrımcılığının bütün biçimlerinin ortadan kaldırılması çağrısında bulundu ve 21 Mart'ı "Irk Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılması İçin Uluslararası Gün" ilan etti. " 21 Mart Irkçılık ve Ayrımcılıkla Mücadele Günü'ne bir gün kala...basitliklere ve kendi dünyalarına boğulmuşlara inat;herkesin kendi olarak yaşadığı bir dünya umuduyla... İnsana ait tüm güzel duygularla selamlıyorum sizi sevgili insanlar!
  3. Angelim,sen de diyete taktın zanımca gel senle biz de yapalım aşk herşeyi affeder mi
  4. şimdi işten çıkıp önce kargoya sonra evime.Odamı toplayıp,bir saat müziklerim eşliğinde kitap.Sonra yemek,biraz tv ve tekrar kitap.Sonra belki net.sonra uyuma tabi,ev arkadaşım yene kalk dağıtalım diyecek ama olmaz
  5. Hangi kader kader kimindir?
  6. doktor (bi kere çaktım olayı)efem aklıma sizi görünce ayrıca yakışıklı doktoırum geliyor
  7. dil yarası mı?yok efem,yarasızım ben yaralar nasıl kapanır Doktor bey desem
  8. gülerim gülerken gözleriniz ışıldar mı desem
  9. başımız dik olduğu sürece iyi ki vicdan var desem
  10. bi biskremden,çıkarları ezip geçtiğimden gülümseyişini eksiltme desem...
  11. baş döndürücü bir ezgi...
  12. Ne Hiroşima'daki yedi yaşındaki kızın Ne de Halepçe'deki yedi günlük bebeğin kaderi değil, İktidarlarını sürdürmek isteyen diktatörlerin zulmü bu... Hiroşima ve Halepçe Dilim varmıyor ama hain bir tuzakla' H' harfinde buluşurlar. Halkların kaderi hoş buluşmaz. Halepçe'yi vuran Hardal ve Saddam Sarini Sermayedarların iktidar ve saltanat sancısı Hiroşima ve Halepçe'ye bombalar attırır. Onlar kim mi? Onlar aynı düşünce ve aynı eller... Hardal ve sarin gaz bombaları sonunda Yerde yatan cansız bedenler aklı savurur, Yürek kavrulur... Yedi bin Kürt yaralı, Beş bin Kürt yaşamını yitirir. Halepçe sanki Haritadan silinir... Bir bahar günü dağ taş, kurt kuş Bu acıya yanar. Hardal ve Sarin bombaları yağar halkın üstüne; Yanar kavrulur doğa. Süleymaniye'nin Şehrezur bölgesindeki Ha-lepçe'den, Kaçanlar ardına bakamaz... Analar, çocuklarına ' De lori' söyleyemez. Binlerce insan derelere, dağlara sığınır. Acıya gebe ilkel toplum zalimi Çift acı gibi, çift bombalarla halkı vurur... Dağ taş, kurt kuş bu şivana yanamaz. Her şey yanar yanar kül olur... Yanar ha yanar hardaldan Sızım sızım sızlar, Sinsice sızan sarinden... Bir nefes, bir ses, bir el arar binlerce insan. Devri dönesice dünya sessiz kalır. Halepçe'nin yüreklerdeki sızısına... Can yanar, canan yanar, doğa yanar. Halepçe'ye atılan bombalar Kürtlerin, İnsan olma, ulus olma, özgür dünya istemine karşıdır. Halepçe'yi vuran bombalar insanlığın gelecek fotoğrafını sunar. Yedi kızdan sonra bir oğul sahibi olan Ali Haver, Bir aylık oğluyla can veren babanın fotoğraf karesi, 'Sessiz Tanık' TIME kapak olmakla kalmaz, Tek başına o katliamın tanığı; Saddam'ın cezalandırılmasının belgesi olur... Yıllar geçse de gazeteci Ramazan Öztürk'ün, o fotoğraf karesi Akıllarda silinmez... Diktatörlerin gerçek yüzünü gösterir. Halepçe'nin şindanini, şingirtine dönüşür. Ses olur. Sel olur. Savaşın süngüsünde iktidar olur. Aynı güçlerin sunduğu iktidar, sızıları saramaz. Yaşamlar yıllar önce sönmüştür. Şehir yitiktir, Yurt acılı, Sevda vurulmuş, Akıl sürgün, Umut gölgeli, Özgür dünya özlemi yaralı... Gaz bombalarına sessiz kalan dünya Sesli tarih olan ağıtlara kulak verir mi ? Gün olur devran döner. Sarin bombası atan Saddam sanık sandalyesinde... Bir Kürt lider, onun koltuğunda oturur. Yine de acılar dinmez. Binlerce ölü, binlerce sakat, binlerce yaralı beden. Baharı bekleyen insanlar, Hardal solur, çiçek yerine Vahşetin tarihi yazılır Canlılar cansız kalır Ölüm utanır Halepçe'de 16 Mart Halepçe'dir... Sular çağlar, dağlar ağlar, Şivan'ın Halepçe'si yürek dağlar. yirmi bir yıl geçse de; Ağıtlar hala Halepçe'yi söyler(alıntı)
  13. tabi,neden olmasın parayla öğreteyim desem...
  14. Bugün 19 Mart 2009...16 Mart 1988'in acısı hala yüreğimizde.Ölümün dili yoktur,zulmün mantığı yoktur.Geç yazdım,yazmak istemeyişimdendi,unuttuğumdan değil. Halepçe seni unutmayacağım. HALEPÇE KATLİAMI Elma kokusunu sever misiniz?Ya da şöyle sorayım.Hiç elma yerken aslında boğazınızda bir yanma hissettiniz mi?...Hayır mı?O halde size bir olay anlatayım.. Bundan 19 yıl önce,16 Mart 1988 sabahı,elma kokusuyla uyandı Halepçeliler.Sevinçle mutfağa yöneldiler önce.Kokunun mutfaktan gelmediğini görünce camlarını açtılar.Baktılar ki koku dışarıdan daha çok hissediliyor,hemen dışarı akın ettiler merak ve heyecanla.Çıktıklarında gördüler ki herkes aynı merak ve heyecanla dışarı çıkmış.Hızlı hızlı yürümeye başladılar;kokunun kaynağını aramaya başladılar.Gittikçe şiddetlendi elma kokusu.Ama bir yandan da derilerinde bir yanma hissettiler sanki.Aldırmadılar ve yürümeye devam ettiler.Bu sefer daha hızlı…koşmaya başladı birçoğu.Ancak zamanla o yanma gittikçe şiddetlendi.Koşuyorlardı;ama yanıyorlardı da.Bu sefer de dönüp eve doğru koşmaya başladılar.Yanma iyice artıyordu.Zamanla derilerinin morarmaya ve büzülmeye başladığını gördüler korkuyla.Bir an önce suya ulaşmalılardı.Kendilerini can havliyle suya attıklarında ise bedenleri kavruldu bu sefer,asit dolu bir havuza girmişler gibi.Artık ölmüşlerdi,ölümün nereden geldiğini anlayamadan.Yanarak ölmüşlerdi,üstelik ateşsiz ve dumansızdı bu yanma…çığlıklarla…bağırışlarla…çağırışlarla…Bir avuç kül oluvermişlerdi aniden,ne olduğunu anlayamadan… “Saçlarım tutuştu önce Gözlerim yandı,kavruldu Bir avuç kül oluverdim Külüm havaya savruldu.” Kimyasal zehir öyle bir şeydir ki;vücudunuza temas ettiği anda yakar sizi,nefes almak için çırpınırsınız;alamazsınız.Deriniz büzülüp çürür.Yavaş yavaş,acı çeke çeke ölürsünüz.Öyle ki başınıza silah vurularak öldürülmeyi buna tercih edebilirsiniz. Bu zehir de elma kokuluydu.Güzel kokulu zehir…Zekice planlanmış bir katliamdı.Hedeflerinde çocuklar vardı,geleceği hedeflemişlerdi.. En çok da çocuklar öldü Halepçe’de.Tıpkı diğer katliamlardaki gibi.Yıllar sonra ülkelerine “demokrasi” getirecek olan o uzak memleketteki adamlar,kendi memleketlerindeki o “diktatör”e hediye etmişlerdi bu elma kokulu zehri.Ölmeden önce,ölürken,yanarken Halepçelilerin attıkları çığlıkları duyamadılar o “özgürlükçü ve demokrat” adamlar.Çünkü o sırada başka ülkelerde başka hayatları mahvetmekle meşgullerdi.Başka soykırım planları vardı. Onlardı zaten,Hiroşima’da küçük gözlü onlarca küçük çocukları yakan.Onlardı Vietnam’da yüzlercesini.,binlercesini katleden.Onlardı Ruanda’da 100 gün içinde 800 bin kişinin katledilmesini sessizce destekleyen.Duyamadılar o çığlıkları… Şimdi Halepçeli çocuklar el ele tutuşmuş Hiroşimalı,Ruandalı,Vietnamlı kardeşleriyle dünyaya barış mesajı veriyorlar,insanlığa sesleniyorlar: “Çalıyorum kapınızı Teyze,amca bir imza ver Çocuklar ölmesin Şeker de yiyebilsinler..” 16 Mart günü kulağınız kapıda,burnunuz havada olsun;tanıdık bir koku duyarsınız belki…(alıntı)
  15. Bin Muhteşem Güneş...Khaled Hosseini.Daha yeni başladım,Pazar'a kadar bitirmeliyim. keşke işteyken okuma olanağım olsaydı
  16. Darbe günlük değil hatıraymış çok komik.Hatıra ile günlük arasında ki farkı yazmaya gerek var mı?Ama durun,ikisinde de benzer olan yaşanmışlık. Efendim,bu tarz bir savunmaya ancak gülerim. Bölücü olan gazete,bölücü olan düşünce,bölücü olan din....komedi,hayır trajedi sevgiler.
  17. mavi olmayan gökyüzü şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    Dostum bu ülke de başörtüde yasaktı,Kürtçe de! "Efendim,herkes evinde,sokakta istediğini giyiyor,istediği dili konuşuyor" diyecekseniz,ben de derim ki;"yasağın ölçütü,sokaklar değil,ortak alanlardır." AKP söz konusu olunca,kendi yaşadığım bölge de şöyle bir yaklaşım var;"AKP bazı tabuları yıktı vs." Yok efendim,AKP diğer iktidarlardan hiçbir farkı yoktur. AKP değil,dönem bazı tabuları yıktı.Sadece AKP'ye denk geldi.Çıkar ve dengeleri de dipnot olarak belirteyim. Kongar'ı takip edenlerden biri de benim. Kürt sorununa olan yaklaşımını da çok iyi biliyorum,türban yasağına olan yaklaşımını da. Kendileri Kürt sorunu demez,ama adı vermediği sorunu eksik de olsa çok iyi analiz eder. Türbana gelince... "Türbanı eğitimle yarattık,şimdi eğitimi türbanladık"...diyen kendileri,tüm iktidarlara şunu söyler;"ikna edin beni,türbanın simge olmadığına" Dediğim gibi kendilerini takip ederim,samimiyetine de güvenirim...ancak "keşke" biraz daha "iktidar" hesaplarından sıyrılabilsek. saygılar. Sayın Semazen,yazdıklarınızı okudum.Sizi anlamak için özellikle bir daha okuyacağım.size de saygılar.
  18. Kürdüz biz...şarkısı dışında verdiğiniz şarkılarda ben kesinlikle ne PKK'yı ne de başka bir örgütü göremedim.Dostum,daha önceki iletimde demiştim ki;dönemi okumak gerek.Yani o şiirlerin havasını solumak.O şarkıların toplum içinde ki gerçekliğini okumak. 1980 ve sonrasında yasakçı bir zihniyetin,cuntanın varlığında ki sertliği hissetmek gerek.Kullanılan dağlar sadece PKK'nın değildir. Yaşar Kemal'in kitabında bir Türk göçmeni de dağlarda bulur esaretini.Karacaoğlan'da dağlar der. Şimdi diyeceksiniz ki,Ahmet Kaya'nın dağ anlayışını biliyoruz. Hayır efendim.Bilmiyorsunuz. Ahmet Kaya,ödül gecesinde o sözleri sarfettiğinde en çok şaşıranlardan biri de bendim.Çünkü KAYA hiçbir zaman Kürt sorununu açık açık konuşmadı,dile getirmedi. Kaya o şarkıları yazdı,toplumun her kesimide o şarkılara sahip çıktı. Çünkü,dönem kendini toplumunda da gösterdi.Herkes bedel ödedi. Kaya'nın sistemle sorunu vardı.Ama Kürt olduğu için değili,bu ülkenin vatandaşı olduğu için. Dediğiniz şarkıları yüzlerce kez dinledim,o şarkılarla büyüdüm.Bu şarkıları dinlerken aklıma PKK gelmedi.Mavinin gözlerinde umudu,mayın tarlasında acıyı gördüm. Bakınız,dağ kelimesi geçen tüm şarkılar bölücülük ise....kadınlar,kadınlar dağlara doğruyu'da ekleyelim listeye. Ayrıca dostum,inancım benim için oldukça özeldir.Kaya'nın şarkılarını dinlerken asla kendisinin inancını sorgulamadım,haddime de düşmez.Yalnız bir ropörtajında dine yaklaşımını çok net gördüm.Saygısından ödün vermemişti.Dine olan tepkisi,kırgınlığı ve yaşadıklarıdır. saygılar.
  19. Bakınız ben de o sözlerin altına imzamı atıyorum Yasaklarla bir dli yasaklarsanız,benim de diyeceğim "hesabınızı verin" olacaktır.Bu cümleleri es geçmedim.Bu cümlelerde yanlış ve tahrik görmedim.Sözüm ona duyarlı olan tepkiciler(sanatçı,yorumcu vs demiyorum) bir insanı linç edecek kadar nefrete kapılmışlardır. Pekkan ile Aynur'u Kaya ile aynı kefeye koymadım zaten,anlatmak istediğim çok açıktı. O şarkılar ve şiirlere ayrıca döneceğim...selamlar
  20. Söz konusu Cemil Meriç oldu mu,Jurnal dahil olmak üzere tüm kitapları benim için düşüncenin kendisidir.Nasıl ince bir zeka,nasıl sıcacık cümleler. Yalnız,yıılar önce okuduğuum Meriç'e bir daha dönemedim.Bir daha okunacak kadar güzel,her satırı çizilecek kadar seçkin bir kalem. Bende şiddetle hatta deprem etkisiyle öneriyorum. Eşiniz gerçekten çok güzel bir hediye vermiş size
  21. mavi olmayan gökyüzü şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    Değerli forumdaşım. "ilerici-gerici" kavramlarına olan bakışımı,bir önceki iletide,"Bengül Güngörmez - “İlerici”liğin “gerici” retoriği" başlıklı yazısıyla açıklamaya çalıştım. Önce ki iletimde belirttiğim gibi,bu yazıyı bulmak için oldukça uğraştım.Bunun nedeni "yanıt verme" telaşı değil,okuduğum zaman bu kavramları kendime özetleyen bakıştı.Sizinle paylaşmak istedim. Dostum,ben bu kavramları kendi düşüncelerimde bir yere oturtmadım.Oturtmayacağımda.Çünkü ileri ve geri vardır,ilerici yada gerici değil. Yaşam dediğiniz gibi sürekli işleyen,kendini yenileyen dinamik bir süreçtir.İnsan doğar,büyür ve ölür.Yalnız burada ki insan değişemeyendir. İnsana ve ona ait olan tüm değişmeler maddidir.Bundan asırlar önceki insanın duyguları ne ise bugün ki insan da aynı duygulara sahiptir. Bu açıdan baktığımızda,1400 asır önceki doğmalara sahip olduğu zihniyeti,ınun dayattığı olarak gördüğünüz hak ve özgürlükleri böylesine es geçemeyiz. Çünkü,din herşeyden önce vicdandır.Vicdan ise maneviyatın,sürekliliğin ve değişmezliğin adresidir.Bu sadece din için geçerli değil,insana ait tüm değerler bu noktada sahiplenmesi gerekendir. Kongar,Atatürkçülük ile ilgili bir yazısında ileri-geri kavramlarına şu noktalarda yaklaşmaktadır(Sayın Kongar,ilericilik kavramında gericiliği bu kriterlerle açıklasa da ben sadece sizin değişinizle "saattin ibresinde" olunması gereken yer olarak görüyorum bu kriterleri ) -İnsanoğlunun tarihsel gelişimi ile değerlendirecek kavramlar bütünü.Avcılıktan toplayıcılığa,sitelerden devletlere... -Üretim ilişkilerine göre değerlendirilecek kavramlar bütünü.Kölecilikten işçiliğe,kapitalizmden sosyalizme. -Tüketim ve paylaşım ilişkilerine göre değerlendirilecek kavramlar bütünü.Daha çok ekonomik ilişkileri kendisinde barınıdırır. -Siyasal rejime göre değerlendirilecek kavramlar bütünü(!) Siyasal rejimle değerlendirilecek kavramlar bütünü ayrıca düşünülmesi gereken bir kriter.Onun için yanına sadece ünlem koynakla yetineceğim. Ve izninizle soracağım. Bu kriterlerden hangisi kılık-kıyafeti çağdaşlaşma yada ileri olma ölçütü olarak gösteriyor ki? Ben göremedim. Diyeceksiniz ki,ilkeler(ki Demirefe böyle açıklamış) ve yine diyeceksiniz ki;"ödün ödünü doğurur"....Bunlar korkularımızdır.Haklı yada haksız(siz Altan ile açıklamazsınız korkularımı ama kendilerini okumam pek) Bakınız dostum, 1940'lardan beri aynı korkuların ürünleriyle uğraşıyoruz.Ben "türban bir simgedir" diyenlerin yazdıklarına baktığımda da sadece bu korkuları görüyorum. Deniliyor ki,örtü herşeyden önce siyasi bir simgedir.İstemlerin temel hedefi "şeri bir düzendir." Yine deniliyor ki,feodal bir yapının yolu burdan geçer.Kadını erkeğin kölesi yapmanın en iyi yolu örtmektir. Bende diyorum ki,evet abiler,haklı olabilirsiniz.Olay sadece hak ve özgürlükler olmayabilir. Yalnız,siz kalkıp bu korkularla yasakları olması gereken olarak görme yerine öyle yasalara önayaklık yapın ki,kişisel hak ve özgürlükler korkuların değil,halkın olsumn. Ne yani,birileri diğerinden korkuyor diye en temel hakları yok mu sayacağız. Dostum,örtünme İslam'ın emridir.İnanan bunu yapmak ister,çünkü bunu zorunlıuluk olarak görür.Uluslarası insani hak sözleşmesinin temel haklarından biri de,inancı yaşama ve inanç doğrultusunda kendini geliştirmedir. Bu arada bunu yazarken aklıma AİHM tarafından verilen karar geldi.Kararda hepimizin bildiği gibi "türban" toplumsal farklılığı tetikleyici bir unsur olarak "yasaklanarak,yasaklılığı haklı kılınarak" uluslararası hukukta da yerini almıştı. Toplumda ki sen-ben,yada son moda ile mahalle baskıları...vs. Tüm düşündüklerimin özeti,tüm bu hesap ve korkulara rağmen;insan,insani hak ve talepler! Hiçbir gerekçe üniversitede ki yasağı haklı kılmaz. Hiçbir güç,kendsisinde bayanın kıyafetine müdahale hakkını bulamaz.Hakkı yok. Çağdaşlaşmak kıyafet ile değil zihniyet ile ilgilir.Gerici kavramını saçma buluyor,kabul etmiyorum.Ha yazılacak bir gericilik varsa,bu da tahammülsüzlüktür,bu da kadının giydiklerine edilecek müdahaledir. Çözüm yasak değil,çözüm sağlam yasalardır. Yazdıklarıma bir daha dönemeyeceğim.Umarım ki yanlış anlaşılmalara ve cümlelere yer verecek kullanımlarım olmamıştır.
  22. mavi olmayan gökyüzü şurada yorum gönderdi egzorsist'nın blog başlığı içinde benim blog' um
    yaffffffffffffffffffff,burada benim kara kartalımın reklamı varrrrrrrrrrrrr...........BJK ....sen bizim herşeyimizsin!Seni seviyorum. Egzorsist kardeş,korkunç morkunçsun ama BJKlisin...
  23. İlköğretim beşte iken,elime Cihad adlı bir kitap geçmişti.Kitabın yazarını şu an hatırlayamıyorum,ama içeriği daha dün okumuşum gibi hafızamda.Kitapta İslam dinin de ki cihad anlayışı ve bu anlayış içerisinde mücadale verenlerin öyküleri vardı.Cihad anlayışının bedelini ayaklarıyla ödeyen bir Filistinli'ye ait şu tümceler vardı;"ben,ayaklarımı kaybettim.Ya kalbim sen?".Bu cümleler beni beynimden vurmuştu. Burada ki ikilemi görebildik mi? Herşeyin bir bedeli vardır.Yaşamanın bedeli ölmek,özgürlüğünse esarettir. Ve sonrasında yine ikilemler... Cemil Meriç,biz de bedel ödeyecekler kalmamıştır der,hemen akaibinde "düşüncelerin ışığında yaratılacak yeni toplum" için kendisini paralar. Orhan Veli,alay eder bedellerle.Bedava der herşeye,bedava...esaret bedavadır,özgürlükse bedelle. Buyrun,bakın yine ikilemeler. Alanlar yine tıklım tıklım dostum.Bir vaade bin alkış,Zübükzade misali!İkilememiz samimiyetsizlik.Onursuzluğu taşımaya tam gaz devam. "Yirmi yaşındayken dünyayı değiştirebileceğimizi düşünürüz.Yetmiş yaşında da dünyayı değiştireceğimizi düşünürüz.Ama geç kalmışızdır" Bu sözü eksik yada yanlış yazmış olabilirim.Ezberim de kalan bu.Demk istediğim ise şu;ikilememelerimiz bedellerimiz,samimiyetsizliğimiz.

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.