mavi olmayan gökyüzü tarafından postalanan herşey
-
Lostsoul...şiir yürekli...iyi ki doğdun...
hoscakal sevgilim... uzerimden sıyırıp alıyorum kullanılmıs derimi senden sonra kazandıgım butun iyi huyları ve alıskanlıkları bir posete sarıp agzını baglıyorum işte simdi son olarak mısralarıma nokta koyuyorum kafiyelerimi yarım bırakıp yasadıgım sehri değiştirip üzerime doktordan az kullanılmıs takım elbiseler ve cogu psikolog tarafından önemsenmemiş yalnızlık tedavileri ekliyorum hoscakal sevgilim artık gidiyorum yer kapmalasın diye kapının arkasına bırakılmıs evden cıkarken unutulmazsa bırakıldıgı yerden alınıp en yakın cöp konteynırına bırakılacak agzı sıkı sıkı baglanmıs kokmasın die ne kadarım dogaya geri donusturulebilecek dönüştürülmeyen hangi atık kapsamında hatırlandıkca igrenilecek ne yasadınki benle simdi hatırladıkca miden agzına gelecek bu kadarmı sevdin beni bitti dedigin anda düğmesi kapatılmıs yorgun ve azgın bir makina gibi kör kütük toz duman sessizliğe gömülecek... bu mısraları okuduğum zaman sormuştum kendisine,bunu yazan sen misin, diye.Mütevazıydı yine,yazmaya çalışıyorum derken.Bugün onun doğduğu gün!Değerli arkadaşım bu özel gününde,sana kendime sakladığım,senin olan bu şiiri armağan ediyorum.İyi ki doğdun,iyi ki varsın!Yüreğinden akan nehirlerle,daha güzel bir yarında, aynı sevgiyle....buluşana dek!Doğum günün kutlu olsun!
-
AZ SONRA...........
boyu mu aşan dosyalarla üçünçü dünya harbinde savaşacağım ama olsun ya,şunun şurasında beşe ne var
-
Üstteki üyeyi görünce aklınıza ne gelio ?
Vay,tüm çayları kabul et bak ben de eyvallah abiler diyerekten kırmamaya çalışıom Of bende sorumlulukları sevemedim gitti,yok sa onlar mı beni sevmedi neyse iki şık şık,bir tık tık geçir hayat,sana ve isteklerine bakmadan. yukardaki üyeyi görünce aklıma Erzurumda staj yapan biri geliyo,vallaha kimsecikler demedi,altıncı hizzime kulak verdim azcık Kız yayamaz yine işe geç kaldım,hemi de yarım saaaaaat ne yaptıysa ötmeyen alarmım yaptı.dur ben sana hattan bakayım
-
Şiir Günlüğümüz
Dur ama en çok sevdiğim şiiri eklemedim daha! Diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız, yani, beyaz masadan, bir daha kalkmamak ihtimali de var. Duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini biz yine de güleceğiz anlatılan Bektaşi fıkrasına, hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden, yahut da sabırsızlıkla bekleyeceğiz en son ajans haberlerini. Diyelim ki, dövüşülmeye değer bir şeyler için, diyelim ki, cephedeyiz. Daha orda ilk hücumda, daha o gün yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün. Tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu, fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz belki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu. Diyelim ki hapisteyiz, yaşımız da elliye yakın, daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının. Yine de dışarıyla birlikte yaşayacağız, insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgarıyla yani, duvarın ardındaki dışarıyla. Yani, nasıl ve nerede olursak olalım hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak... 1948 (Nazımdan)
-
Kürt Sorunu ve Türkiye'nin geleceği hakkında
Ben bu dediklerinizi ciddiye almıyorum,nitekim kendi adıma söyleyeyim o dediğiniz şahısda beni ilgilendirmiyor.Ben yada biz burada kimseyi,bölücülüğü savunmuyoruz,sadece gerçek olanları yazıyoruz.
-
Doğuda ÇOCUK,KADIN ve İNSAN olmak........
Gözlerim neden böylesine donuk ve anlamsız,nerede bir zamanlar yerinde duramayan deli gönül,ya ellerim ya ellerim neden böyle buz kesmiş! Herkes ne kadar da mutlu,neyin kutlaması yapılıyor söyleyin Allah aşkına... Ellerimden tutan bu yabancı da kim ?! Ya şu parmağımdaki kırmızı kurdaleli yüzük! Boğazımda bişeyler var düğüm düğüm,yutkunamıyorum nedennn? Peki ya niçin akmıyor şu kahrolası gözyaşlarım!!! Ben senin küçük asi kızın..Bak gözlerime yalvarırım,tanımadın mı hala! Demedim mi baba,o olmazsa kimseyle olmaz demedim miii! Umutlarım çalındı,bir köşeye fırlatıp attılar beni,yüreğimi kanattılar baba... Bilmiyor musun??? İstemem baba,ne sevmek ne sevilmek...Zeminim sağlam değil,yıkılır bu bina baba,bişeyler söyle,al bu adamı yanımdan Yalvarırım kurban etme beni bu gece babaaaaaaaaaa.............!!!!!!!(alıntı) bir babaya...
-
YAYAMAZ KAYIMCA NIN YERI!
Telefon bir diiiiiiiiiiiiiiiiid dedi,kaçtım hemen odaya aman allahım kimden gelmiş bu mesaj Yayamazımdan Yyamazım sana bir demet gül sundum rüyamda,kabul et onu sonra büyüt onu güzel yüreğindeki inançla
-
SİYASET,SİYASET,SİYASET....SİYASETE SUNULAN KURBANLAR VE ACI!
Web Siteme Git duydum,görmedim gözlerinin rengini; ACI Seni de vururlar bir gün ey acı Uçuşup durduğun kanatlarından Sazın sözün türkülerin tükenir Ellerin koynunda kalakalırsın Sakaklarına kar yağıyor bilesin ey acı Gül açan yüzlerimizde Göğeriyor rengin senin de Biz seni Tâ eskiden tanırız hani Göğüslerimize taş olur inerden Avuçlarımızda hira dağıydın Al atların tan yerine ayarlanmış yelelerinde Akdeniz rüzgarlarına karışan sendin Biliyorum Hiçbir tarıh yazmayacak ve bir Sır gibi kalacak yakılan kitaplarda Göbek bağı anasından henüz çözülmemiş Bebelerimize mitralyözlerin okyanus ötesinden Ayarlandığını Seni de yakarlar bir gün ey acı Bir taptuk kul gözlerinden vurursa Parmakların eğri ağaç tutmaz Cığlıkların çağlar aşar duymazsın Ve ben biliyorum Örümceği, mağarayı, güvercini, asâyı Ve ibrahim’in baltasını Biliyorum Nereden başladı bu kesik dans Ve bu dansa karşı afyonlanmış hecin yüzlü insanlar kim? Kim kimin yanında Kim kimin karşısında Meclis kürsüsünden konuşan bu adam kim Üsküdür kız lisesinde okuyan genç kız Cantasında kimin fotoğrafını taşıyor Kadıköy vapurunda sigara tüttüren delikanlılar neden gülüyorlar ki Seni de vururlar bir gün ey acı Filistin’de sapan taşlı çocuklar Dalın, kolun, fidelerin, budanır Kuru bir kütükle kalakalırsın Öyle bakmayın balkonlarınızdan Fırat nehri ayrılık çıbanına tutuldu, Damarlarımızı yırtıyor Tuna nehri, onulmaz boşnak sızıları Pompalıyor yüreğimize Pilevne türküleri ağıtlara dönüşürken, çeçenya’da yiğitler Inancın emeğin/ve aşk’ın kılcal damarlarına ulanıp sustular… ve ne bağdat’tan ne şam’dan ne mekke’den ne diyarıbekir’den ne istanbul’dan ne buhara’dan Bunca telefon direğine rağmen kimse kimseyi duymuyor Seni de vururlar bir gün ey acı Halepçe’de soldurulmuş gül gibi Bu sevdaya düşsen, sen de yanarsın Suskun, sıcak, uzun yaz geceleri Ve siz Ey analar, Hani siz, gecelerinizi böler, çocuklarınıza ninniler söylerdiniz Hani siz, fatihler doğururdunuz… Gelin-kızların giysileri kirletildi çocuklar hep yetim kaldı Elem yecidke yetimen feava’ Ve ben biliyorum ben biliyorum istanbul’un bağdat’ın diyarıbekir’in mekke’nin buhara’nın birbirine nasıl bağlandığını, nasıl çözüldüğünü/sonra ey insan ey insanlık ayağa kalk Kolları ve bacakları budanmış delikanlıları Boyunları gövdelerinden ayrılmış insanları Bözleri uyur gibi kapanmış, kan pıhtıları içindeki bu çocukları Gelişmiş laboratuarlarınızda dikkatle inceleyinve bir gün bu dünya Gül bahçesine dönecek bunu böyle bilin ve unutmayın… Filistinde savaşın günlüğünü yazıyor acı,Irakta bir annenin dilinde duyulmayan bir ağıt! Birileri haykırmalı,din ve ideolojilerin insanlar için var olduğunu. Birileri haykırmalı,siyasetin asla insan kanı üzerine kurulamayacağını!
-
Kürt Sorunu ve Türkiye'nin geleceği hakkında
1990 yılında Mahmut Yıldırım 10 yıllık gerillalığını göz ardı eder ve itirafçı olma yoluna gider. Bir çatışmada teslim olur. O zaman 5. yılını dolduran Jandarma İstihbarat ve TErörle Mücadele dairesi sorguya alır. JİTEM adı ile anılan gayri resmi istihbarat servisi Cumhur başkanı ve Başbakanın izni ile kurulmuştur. JİTEM tespit ve infazdan sorumluydu. JİTEM elemanları öldürmeye programlıdır ve ağır psikolojik eğitim görürler. Kurucusu Binbaşı Cem Ersever psikolojisi bozuk bir deli idi. 19 yaşında arkadaşını testere ile keserek öldürdüğü için Testere lakabını almıştır. Cem Ersever Mahmut Yıldırım' ın sorgusuna katılır. Bu adamda bir ışık görür. Nihayet kendi gibi bir psikopata rastgelmiştir. Mahmut Yıldırım' a Başbakanlık İstihbarat Dairesi mühürlü bir kimlik basılır. Jandarma Lojmanından ev tahsis edilir. Diyarbakır / Silvan' da koordinasyon işini tamamladıktan sonra infaz' a geçerler. Mahmut Yıldırım artık Yeşil kod adlı bir istihbarat uzmanıdır. Rütbeli bir gerilla olduğu için çoğu gerilla ekibi Mahmut Yıldırımı tanımaktadır. Fakat itirafçı olduğu bilgisi henüz merkeze dahil ulaşmamıştır. Ve kirli savaş başlar... Yıl 1992... Silvan' ın Batman yolu güzergahındaki köy sabaha karşı basılır. Bu köy gerillalara besin kaynağıdır. Bunu kurutmanın yolu köyü yakmaktı. JİTEM elemanlarında merhamete dair bir şey yoktu. Bkz. İtirafçı adlı kitap... Köyü insanları ile yaktılar. Çoluk çocuk demeden. Bunu 94' te yakalanan bir JİTEM elemanı Botan bölge komutanına itiraf etmiştir. Cesetler meydana toplanmış ve köy terkedilmiştir. Ertesi gün puntolarla haber geçer; PKK köy bastı! Burada inanmayan insanın kendisine sorması gereken iki soru: Yapan Pkk ise amaç nedir? Yapan JİTEM ise amaç nedir? 1. Cevap : Amaç olamaz... Hiç bir mantıklı çıkarımda bulunulamaz. Öylesine insan öldürülmez. 2. Cevap : En basitinden büyüyünce pkk'ya katılmasın. Yada yardımın bedelini ödesin. Ya da millete duyulan kin... Hemen ardından finans sağlayan iş adamları öldürülmeye başlar. Tek tek faili meçhule kurban giderler. Sadece iş adamları değil, beşikteki çocukları bile bir şekilde öldürülürdü. Gazeteci ve yazarlar katledilmeye başlandı sonra. Diyarbakırda bir otel... Mahmut Yıldırım resepsiyona Musa Anter' i sorar. Resepsiyonist odayı arar. İsim sorar: Mahmut... Mahmut Yıldırım... Geliyor efendim. Sağol... Lobide oturur Yeşil. Musa Anter gelir. Selamlaşırlar. Musa Anter endişelenmiştir. Niçin yanına geldiğine anlam verememiştir. Yeşil gitmeleri gerektiğini söyler. Musa Anter yeğenini de alması gerektiğini söyler. Yeşil problem olmadığını söyler. Beyaz bir torosa binerler. Diyarbakırdan Silvan'a sürerler. Silvan'ı geçip Batman yoluna girerler. Abdulkadir AYGAN' ında (itirafçı) aralarında bulunduğu JİTEM ekibi aracı çevirir. A.A : Apé Musa endişeliydi. Araçtan indirirken tuzak olduğunu anlamıştı sanki. Yeşil tereddüt etmeden kafasına sıktı ama. Yol kenarında bıraktık... Haber başlığı : Musa Anter öldürüldü! Kim öldürdü ? Pkk Niçin? Bilinmiyor... Bu devlet politikasının bir yüzü. O kadar ufak bir yüzü ki... 500 küsür köy yakıldı. Bunların 200 küsürü ahali ile beraber yakıldı. Binlerce köy boşaltıldı... Dizboyu karda don bile verilmedi... Köyleri boşaltılanlar İstanbul'a geldiğinde donları yoktu diye donlarınızı almaya çalışıyor. Annesi babası öldürülenler bu zulme son diye çıktılar dağa... Öldürüldükten sonra kafasını kesip poz veren devletinizi görünce utandım ben... O zaman kırıldı kanadım...
-
Alparslan Türkeş Mason'muş!
Ama bunu ısrarla görmemezlilikten gelenler de var!
-
SAVAŞ VE BARIŞ...
Çok teşekkür ederim Yorgun Demokrat...ellerine sağlık!
-
Üstteki üyeyi görünce aklınıza ne gelio ?
Bak bunu görünce güldüm.Neden mi?Ben bugün işte vatandaş istilasından kurtulmak için stajer olduğumu söyledim.Aman ben miyim diyen,yanıma gelen ''yaw bu öğrenci,bilmez'' demesin mi?Gün boyu gülmekten kırıldım.Ama şimdi bunlar beni öğrenci sanndılar,onlar başta dedi ben de onayladım valla iii denk gelmiş. Benim de aklıma iş geldi.Erzurum güzeldir ama güzellliği sevgisindedir.Ne demek istediğini anladım.Bende aynı durumdayım.Bir şehri güzelleitirenn sen veya benim.Erzuruma selamlar...Bu arada yavaş yavaş büyü,belki de büyümektir tek sorun!
-
DARBELERLE/DARBECİLERLE HESAPLAŞMAK VEYA
Darbeyi meşrulaştıran bir resmi tarih.Osmanlı geleneğinden devam bir ''kışla devleti''.Darbeyi anlamlı kılan gerekçeler özetlenir ve adına ''devleti kurtarma'' denir.İlginç olan ise devleti içten içe yıkan bu meşru gerekçeler,darbeden sonra daha bir yıkıcı olur.Düşünün 1960 darbesi...adı konulamamış bir Cumhuriyet'in sancıları,çok partili bir parlemantodaki çatışmalar,siyasi ve dini manevralar,darbe ve sonrası başka bir darbe...Darbe çözüm olarak sunulur,ama hemen sonrası başka darbeler ile çözüm tekrar çözümsüzlük olur.Tabi bu darbeler hiçbir zaman halk tarafından onaylanmamış,halka inmemeiştir. Çok garip bence de...darbe günlüklerindeki mantık böylesi bir garipliği anlamaya yeter mi? Değerli arkadaşım aslında sorduğun soruların cevabını vermişsin.Tabi bu bana göre olan,siz ne düşünüyorsunuz diyebilirsin.Evet darbelere bakalım.1960 daebesinden yola çıkıp bugüne uzanan darbeleri beraber anlamaya çalışalım.Darnbe meşrudur diyenler,emin olun ki ''ama''lar ile bunu savunacaklar.1960 darbesi yapıldı,yapılmalıydı...diyen birisine sonuçları gösterdiğiniz zaman amalar ile başlarlar meşruluklarına...ama bu ülkede çatışma vardı...ama DP herşeyi ile devleti ele geçirmişti...ama şeriat tehlikesi vardı...ama demokrasi için... Bakın amalarla meşru oldu darbe.Başka çıkar yolu yok muydu?Sıkıyönetim dediniz,neden olmasın.İllah darbe mi olmalıydı.Neden illah darbe...hem bu şartlarda darbe olmalıydı demek de o şartlara hizmet etmek demek değil midir?Şarları var mıdır darbenin,hangi demokrasi darbede arar kurtuluşu. Ufuk Uras'ın görmemezlikten gelinen çabası ndesek?Solun yalnız bıraktığı bir mücadale desek.Avukatlığa ve savcılığa soyunanların suskunluğu desek,vekillerimizin işine gelmeyen bir darbe anatomisi desek.Geçen hafta Ufuk Uras'ı bir kanalda yakaladım.Kaç imzaya verdiği cevap hem çaresizlik hemde şaşkınlıktı.Sadece bağımsızlar! HİÇBİR DARBE MEŞRU DEĞİLDİR!
-
Üstteki üyeyi görünce aklınıza ne gelio ?
evet bir de Erzurumdan yazan biri ya oradaysan memleketime bir selam göndereyim mi? Iğdır ama olsun aynı toprak sayılır... Uysal olduğu kadar adı sevgi olan arkadaşım...
-
Şiir Günlüğümüz
HAYAT GÜL KOKULU BİR SAĞANAK YİNE Gözlerimin önünde ıslak dağların kabaran yalnızlığı. Ne varsa uçurumlar eşiğinde, hüzünlerle yalpalayan ne varsa, gözlerimin önünde ve hayat gül kokulu bir sağanak yine… Bir şeyler anlatmak istiyor hayat ve alıp götürmek bir şeyleri kurt sofralarına… Gün batıyor... Gün batıyor bukağısı paslı bir sevinç oluyor yalnızlığım. Unutuyorum sevgilim suretini; durgunluğum “niçin”di unutuyorum… Gün batıyor... Gün batıyor ürkek yıldızlar dolanıyor yalnızlığıma. Umurumda değil ne bu yağmur ne ayaz ne de bu ker**** kokusu havada; unutuyorum, sabaha kadar, gün batıyor. Geciken sabahlara koşuyor kuşlar gözlerimin önünde ve hayat gül kokulu bir sağanak yine… 1984, Bursa(Yılmaz Odabaşı)
-
Üstteki üyeyi görünce aklınıza ne gelio ?
Oldukça uysal biri iletilerinden yola çıkarak yazdım bunu,iş olsun die değil
-
Kürt Sorunu ve Türkiye'nin geleceği hakkında
Sayın Yarasa, Şimdi geçelim senin gezip görmediğin ve hiç bilemeyeceğin Güneydoğu zulmünü. Sen bana Hamidiye alaylarını anlat bakalım. Osmanlı devletinin son döneminde Güneydoğu hangi isimle anılırdı onu anlat. Kürtleri ve sıkıntılarını inkar yoluna gideceğine 1924 yılında Meclise gelen mebuslar için nerenin mebusu denirdi resmi belgelerde? Türk'lerin nereden geldiğini, Kürt'lerin nereden geldiğini anlatıver bana. Odak oluşturup aynı yeri hedef alacağımıza farklı bir yaklaşımda bulunalım ve başlangıçtan ele alalım. Mesela Mezopotamya' yı anlat bana. Sümer Rahip devletini anlat. Tarihini anlat. Bu gün Kürtler olarak anılan M.Ö. 3000' li yılların Sümer uygarlığının etkinliğini anlat. Orta Asya'dan savrulup yarısı Avrupa'ya, yarısı Anadoluya yayılan Türk'leri anlat. Çanakkale savaşını anlat bana. Orada şehit olanların yüzde 67'sinin Kürt asıllı olduğunu mu inkar edeceksin yoksa Kamışlıda Şehit olan 90 bin askerin yüzde 80 küsürünün Kürt asıllı olduğunu mu? Buradaki çıkarım nedir peki dostum? Demek ki beraber müdafa etmişiz bu toprakları değil mi? Aynı haklara sahibiz. Demek ki dalgalanan şanlı bayrağa Türk bayrağı deme hakkına sahip değilsin. Türk bayrağı dersen, ya ben Türk olurum yada kendime bayrak çizerim. Onun için Türkiye bayrağı demeye davet ediyorum seni. Tepemizde şanlı Türk bayrağı ve karma bir millet. Karma millete Türklüğü dayatman nedir, amaç nedir burada öncelikle. Bana, zihnine empoze edilen, bünyenize nifak asimilasyon hareketinin temasını anlat. Şu an bile kurulan Kürdistan'ın bombalanan köylerini anlat. ******************************* Hadi bana Cem Ersever'i anlat. Tansu Çiller - Süleyman Demirel - Mesut Yılmaz'ın kurduğu derin devleti ve izlediği politikayı anlat. Bana Terörist diye tabir ettiğiniz gerillalar arasından çıkan itirafçıların çocuklarının üzerinde oturduğu milyar dolarları anlat yarasa. Bkz. Mahmut Yıldırım. Oğlu İstanbul' un en etkili mafya babasıdır. Babalığı devletten gelmedir. Yanında yakalanan 3 eleman MİT' in gizli servis elemanıdır. Devletinin şevkati mi bu? Bunlar Kürt iş adamlarını öldürünce devletinin rolü belli oldu Sayın Yarasa, Sen bana bunları anlat, daha çok var bunlardan bende..
-
Kürt Sorunu ve Türkiye'nin geleceği hakkında
Geçmişte, tarihte ne olmuştu? Biz Yüzyıllarca beraber yaşamış kardeş halklarız şu an ülke ateş altında ve özgürlüğümüz paramparçadır Türk-Kürt birlikte hareket edersek kurtulabiliriz.. Sonra ne oldu? Tek dil, tek ülke, tek halk ve tek bayrak. Ya yaw kardeş bu yanlıştır diyenin sonu elbette ceza hapis işkence sürgün ve ölüm! Kardeş halk bu halemi düşürülmeliydi be! Yeter artık nice güzellikleri ölümlere verdik! Gel be ey eşit dil, din, kültür ve toprak kardeşliği Ey insanca yaşam! DİYORUZ... demeye devam mı edelim Yorgun Demokrat.Tabi ki evet demeden ben evet diyorum.Herşeye rağmen KARDEŞLİK!!
-
Kürt Sorunu ve Türkiye'nin geleceği hakkında
Şimdi size bir tarih yazayım mı?Zulmün bir kadere dönüştüğü bir tarih.Adı konulmamış,dili yasaklanmış bir halkın kaderi...Şimdi size bir tarih yazayım mı?İnsanın insan olduğundan utandığı bir tarih. Yakılmış bir köy düşünün.Evlerinden,yurdundan edilmiş insanları düşünün.Düşündünüz mü?Acıyı hissedebildiniz mi?Hissedemezsiniz,yaşamak gerek.Anladınız mı?Anlayamazsınız,o ateşte küle dönmek gerek. Ninni yerine ağıd duyan bir çoçuğu düşünün.Gözyaşlarına dönüşmüş bir yarın düşünün.Düşündünüz mü?Çaresizliğe ortak oldunuz mu?Olamazsınız.Görmek gerek.Ağladınız mı?Ağlayamazsınız,bir yüreğe sahip olmak gerek. Kürt sorunu var mıdır?Vardır,sadece sorun olmakla kalmayıp,sorunsallaşmaya devam eden,coğrafyamıza,ülkemize bedeller ödeten.Kendimi bildim bileli,konuşulan ama olduğu yerde sayan.Kürt sorunu vardır! Konumuz gariblerin olduğu bir ülke değil,Kürt sorunun yarattığı garipler! tabi ki değil.Ama Sayın Yarasa bir iletinizde bu gariplerin doğulu olduklarından bahseden sizseniz,o zaman neden şimdi kalkıp da sadece onblar değil diyorsunuz.Bakın ben Diyarbakır'da olduğum bu süre zarfında onlara ve yaşadıklarına tanık oldum fazlasıyla.İşim gereği bu insanlarla içiçeyim.Bende onlardan biriyim.Diyarbakır'a geldiğinizi söylemiştiniz.Yanlış da hatırlıyor oılabilirim,ama her neyse,nüfusun yarısından fazlasının çevre illerden geldiği Diyarbakır'da bu sorunun verdiği o büyük yıkımları rahatlıkla görebilirsiniz?Köyü yakılanlar,öldürülenler,yoksulllaştırılanlar,koruyuculardan kaçanlar...Evet sadece garip olan onlar değil,ama belki de sadece garibanlaştırılanlar onlardır,ne dersiniz? yüreğine sağlık Jön!
-
Kürt Sorunu ve Türkiye'nin geleceği hakkında
Bende çokj düşündüm bir kürt olarak.Neden Kürt sorunu.Neden hala bunları konuşuyoruz. Değerli arkadaşım bize duyguısal yaklaşımlarla bakmayın olaya deniliyor,ben gecenin bir yarısında hemen yanıbaşımda geçen kurşunları unutmadım.Ansızın patlayan bombaları unutmadım.Daima yanıbaşımda ki ölüm yoldaşlığını unutmadım.Bu duygusallık mıdır?Hayır bu insan hayatının kimliğinden dolayı nasıl da basitleştiğidir.Çok güzel yazmışsın.
-
DARBELERLE/DARBECİLERLE HESAPLAŞMAK VEYA
Şeklinde konuyla ilgisi olmadığı halde kalkıp işte darbeye karşı olanlar şunlardır şeklinde ki ibaraye,tekrar; imzamı eklerim,neden mi?Çünkü dediğiniz gibi salt bir demokrasii bahanesi ile yıkılacak bir ülke değil,gerçek anlamda insana yaraşır,herşeyi ile bir olan bir ülke istediğimden.Bakın hala sokaklarda insanlar yaşıyorsa,adı konulamamış sorunlarla uğraşılıyorsa,insana değer verilmiyorsa benim ülkemde emin olun tek nedeni değilse de en önemli nedenidir darbeler. Darbeler sadece askerle yapılmaz tabi ki,hukuk darbelerini yaşamadık mı biz?Geceyarısı verilenn muhtıralar darbe değil miydi? Osmanlı Devleti,koskocaman bir imparatorluk.Yeniçeriler,padişahı tahttan indirenler...Osmanlı Devleti,hasta,paramparça bir coğrafya,padişahın keyfi uygulamalrı,yasaklar,anlaşılmayanlar,ittihadçılar...Türkiye Cumhuriyeti,millli bir mücadale,kurtuluş ve sonrası yaşanalar...1960 darbesi,sonrası işkenceler,idamlar,değişmeyen bir kader.....darbeler ile devam eden bir tarih...1980 darbesi,yine işkence,yine ölümler....meşrulaştırılan darbeler serisine devam mı? Ben darbeler sonrası Anayasalarla hukuki olmaya çalışıyorsam,şunu sorarım kendime...Neden darbe?Yolunda gitmeyen ne vardı ,neden vardı?Siyasi çıkmazlara boğulan bir ülkede darbenin hesabını kimlerden soracaktık?O darbeyi yapanlardan mı,bunu meşrulaştıranlardan mı yoksa inadına susanlardan mı? Bu ülkeyi sevmek darbeyi istemekle olmaz.Neden bir kez olsun şunu sormuyorsunuz kendinize?Bu bölücüler,bu hainler artık ne ad veriyorsanız,neden bunlar hala iktidar.Okuma yazma bilmeyen bir halkın bilgisizliği mi dfiyeceksiniz,oyunlar mı?Öyleyse bile neden bu halk bu dediklerinizden. Ben halkın meclise getirdiklerini görmemezlikten gelenleri,onların darbelerini asla haklılaştırmam ve darbenin halka ve onun seçtiklerine yapıldığına dair olan cümleye tekrar imzamı atarım.AKP bugün iktidar çünkü karşısında muhalefet yok,AKP bugün iktidar çünkü halka başka bir alternatif sunulmamıştır. CHP ve İsmet İnönü geleneği hakkında söylediklerimin sonuna kadar arkasındayım ayrıca... “ ''İhtilal kendi çocuklarını yer.” Mithat Sancar darbeyi şöyle tanımlar;''Nereden başlarsınız, nasıl anlatırsınız? Askerler yönetime el koyarlar, demokrasi rafa kaldırılır, özgürlükler boğulur, aykırı görülen herkes ve her şey ayıklanır... Baskınlar, gözaltılar, işkenceler, uyduruk yargılamalar, yargısız infazlar...''Açtığınız başlıkta böylesi anlatılmayacak kadar amacı bile belli olmayan bir müdahaleyi yada müdahaleler serisini nasıl anlatmalı,nereden dem vurmalı? değil mi ama!Bu Mithat Sancar'ın darbeler için düşündükleri...Eleştirdiğiniz,eksiklik bulduğunuz.... bunları veriyorum.Siz hala darbeyi olması gereken olarak mı görüyorsunuz.Lütfen darbeyi tanımlayarak verin cevaplarınızı...şucu bucu diye değil!
-
Kürt Sorunu ve Türkiye'nin geleceği hakkında
Allah'tan birilerine verilmiş bir sözüm var.Yoksa yukarda ki iletilerde yazılanların ne kadar da tutarsız ne kadar da öfke ile yazıldığını anlatmaya çalışırdım.Belki de susmak bile...
-
Mavi olmayan gökyüzü'ne...................
Emre olur mu ya bak senin için öğle yemeğine bile gitmedim sırf sana sen benim için özelsin demek için,valla! Dur sivilleşeyim.Mesela şu an çok hastayım,dışarda acayip bi sıra.Güneş herkesi çarpmış.Herkes bağırıp kızıyo.Ama ben zeki olduğum için bana soru soranlara,sırıtarak ben stajer öğrenciiim diyom.Neyse Emre ben işe dönmeliyim.Eminim ki bundan sonra sivilleş demezsin hemen saat 5 'i bulmalı değil mi ama? Trabzonun en yüraklisine yürekten selamlar.Ha bu arada 5 ay kaldı değil mi?
-
Alparslan Türkeş Mason'muş!
Alparslan Türkeş mason olmak istedi Kitapta Haldun Simavi, Alparslan Türkeş dostluğu şöyle anlatılıyor: "Haldun Simavi, ortalık sütliman olunca Başbakanlık Müsteşarı Alparslan Türkeş'den randevu istedi. Saatlerce süren baş başa görüşmenin ardından Türkeş, ziyaretçisini kapıya kadar uğurladı. Haldun Simavi görüşmeden memnun ayrılmıştı. Dostluk yolunda temel atılmıştı. Nitekim Haldun Simavi, Alparsan Türkeş'le dostluğunu ilerki yıllarda da muhafaza etti. EROL SİMAVİ 'MASONUM' DEDİ Erol Simavi'ye gelince, 1988 yılında Hürriyet gazetesinin 40'ıncı kuruluş yıldönümünde gazeteci Emin Çölaşan'a konuşan Erol Simavi, kamuoyuna mason olduğunu açıklayacak, hatta kendi masonluğunu itiraf etmekle yetinmeyerek, Alparslan Türkeş'in mason birader olabilmek için yardımını istediğini de iddia edecekti: '27 Mayıs ihtilali olmuştu. 9 Kasım 1960 Çarşamba günüydü. Sıkıyönetimden aradılar. Milli Birlik Komitesi üyesi Albay Alparslan Türkeş görüşmek istiyormuş. Florya'ya gittik. Komite içinde darbe yapacaklarını anlattı. Mason olduğumu öğrenince, kendisini de masonluğa almamız için ısrar etti'.." 10/12/2004 Sabah Gazetesi
-
Mavi olmayan gökyüzü'ne...................
Teşekür ederim sevgili arkadaşım.Sana ve Yayamazıma...