Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

kaplan-200

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    2.083
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    2

kaplan-200 tarafından postalanan herşey

  1. şimdi yahudi olan israili mülüman israilmi yapmak için savaş yapıldı diyorsunuz? açıklayabilirseniz sevinirim.
  2. sevgili angela87 şekil benzerliği olabilir her canlıda aynı özsellik vardır kulak,burun eller ayaklar vs ama bu zamana kadar insan aklına yakın bir havan yada başka bir canlı gördünüzmü? insanları hayvanlardan ayıran özellik akıldır. bu nedenle hayvandan geldiğimiz düşünülemez yani...
  3. Teşekkür ederim ceren ceren çok güzel örnek vermişsiniz bu konular daha öncedende çok tartışıldı yazıldı ama amaç farklı amaç kuru propaganda yapmak ... "Türk milleti dindar olmalıdır yani, bütün sadeliğiyle dindar olmalıdır demek istiyorum. Bizzat hakikate nasıl inanıyorsam buna da öyle inanıyorum... Din şuura muhalif, ilerlemeye engel hiçbir şey ihtiva etmiyor." (Maurice Perno ile yaptığı ropörtaj 11 Şubat 1924 (Atatürk'le Konuşmalar, Cumhuriyet Gazetesi eki, s. 111) "Bizim dinimiz en tabi ve makul dindir ve ancak bundan dolayıdır ki son din olmuştur. Bir dine tabii olmasi için akla, fenne, ilme ve mantığa uygun olması lazımdır. Bizim dinimiz bunlara tamamen uygundur." (Atatürk'ün S.D. II, 1923, s. 127 bilindiği gibi örnekleri çok daha ...
  4. Darwin Hayranlığı Marx ve Engels'in takipçileri de aynı yanılgıya düşerek evrim teorisini büyük bir coşku ve ilgi ile benimsediler. Marx'ın ve Engels'in fikirleri, özellikle ölümlerinin ardından etkili oldu. Marx'ın hayal ettiği komünist devrim projesini hayata geçiren kişi, Lenin'di. Rusya'daki komünist Bolşevik hareketinin lideri olan Lenin, ülkedeki Çar rejimini silah zoruyla yıkmayı amaçlıyordu. I. Dünya Savaşı'nın karmaşası, Bolşeviklere aradıkları fırsatı verdi. Lenin'in önderliğindeki komünistler Ekim 1917'de iktidarı silah zoruyla ele geçirdiler. Rusya, devrimin ardından komünistler ve Çar yanlıları arasında geçen üç yıllık kanlı bir iç savaşa sahne oldu. Lenin de Marx ve Engels gibi koyu bir evrimciydi; Darwin'in teorisinin, savunduğu diyalektik materyalist felsefenin temel dayanağı olduğunu sık sık vurguluyordu. Bolşevik devriminin Lenin'den sonraki en büyük mimarı sayılan Leon Trotsky (Troçki) de Darwin'e olan hayranlığını şu sözlerle ifade etmişti: "Darwin'in buluşu, tüm organik madde alanında diyalektiğinen büyük zaferi oldu". (Alan Woods-Ted Grant, "Marxism and Darwinism", Reason in Revolt: Marxism and Modern Science, London:1993) Lenin'in 1924'deki ölümünün ardından, Komünist Parti'nin başına dünyanın en kanlı diktatörü sayılan Stalin geçti. Stalin 30 yıl süren iktidarı boyunca, adeta komünizmin ne denli acımasız bir sistem olduğunuispatlarcasına katliamlar ve işkencelerle dolu bir döneme imza attı. Stalin'in ilk önemli icraatı, Rusya nüfusunun yüzde 80'ini oluşturan köylülerin tarlalarına devlet adına el koymak oldu. "Kollektivizasyon" adı verilen ve özel mülkiyeti yok etmeye yönelik bu politika gereği, Rus köylülerinin bütün mahsulü silahlı görevliler tarafından toplandı. Bunun sonucunda, korkunç bir açlık başgösterdi. Yiyecek hiç bir şey bulamayan milyonlarca kadın, çocuk ve yaşlı açlıktan kıvranarak yaşamını yitirdi. Kazakistan nüfusunun yüzde 20'si açlıktan öldü. Kafkasya'daki ölü sayısı bir milyondu. Stalin, bu politikasına direnmeye çalışan yüzbinlerce insanı ise, Sibirya'nın korkunç çalışma kamplarına yolladı. Tutsakların çok ağır şartlarda ölesiye çalıştırıldıkları bu kamplar, bu insanların çoğuna mezar oldu.Öte yandan onbinlerce insan, Stalin'in gizli polisi tarafından idam edildi. Aralarında Kırım ve Türkistan Türkleri'nin de bulunduğu milyonl ar, Rusya'nın ücra köşelerine zorla göç ettirildi. Stalin, tüm bu kanlı politikaları sonucunda yaklaşık 20 milyon insanı katletti. Tarihçilerin bildirdiğine göre, gerçekleştirdiği vahşetten özel bir zevk duyuyordu. Kremlin'deki çalışma masasına oturup, toplama kamplarında öldürülen ya da idam edilen insanların sayılarını içeren listeleri incelemekten büyük keyif alıyordu. Stalin'i bu denli acımasız bir katil haline getiren etken, kişisel psikolojik durumunun yanısıra, inandığı materyalist felsefeydi. Bu felsefenin en temel dayanağı ise, Stalin'in kendi yorumuyla, Darwin'in evrim teorisiydi. Bu konuya verdiği önemi şöyle açıklıyordu: "Genç nesillerin zihnini yaratılış düşüncesinden arındırmak için onlara tek bir şeyi öğretmeliyiz: Darwin'in öğretilerini." (Kent Hovind, The False Religion of Evolution) Stalin henüz hayattayken yayınlanan bir kitapta ise Stalin'in ateist olmasındaki etkenin Darwin olduğu şöyle açıklanıyordu: "Çok erken yaşlarda, henüz hristiyan kilisesinde bir öğrenci iken Yoldaş Stalin eleştirel bir mantık ve devrimci bir duygu geliştirdi. Darwin'i okumaya başladı ve bir ateist oldu" (E. Yaroslavsky, Landmarks in the Life of Stalin, (1940) s.8 ) Yani bu acımasız katili oluşturan en büyük fikri etken, Darwinizm'di...
  5. YARGI KARARINI TAKMADI! Bartholomeos Yagıtay kararına rağmen Sen Sinod Meclisi’ni topladı. Türk düşmanı George Dalaras’ı İstanbul’a çağırdı. Bulgar Ortodoks Kilisesi Yönetim Kurulu üyesi Bojidar Cipov’un İstanbul Valiliği’ne yaptığı başvuru papazı durdurmadı ve Sen Sinod 6 yabancı üyesiyle toplandı. Bununla yetinmeyen Barto, Rumelihisarı’ndaki konser yasağını delip, Türk düşmanı Yunanlı şarkıcıyı İstanbul’a davet etti. ‰ 6’da Yargı kararını takmadı! Fener Rum Patriği Bartholomeos, yasaları hiçe saymayı sürdürüyor. Patrik, Yargıtay kararına rağmen Sen Sinod Meclisi’ni topladı. Her fırsatta Türkiye aleyhine konuşan ve ülkemizi şikayet etmekten çekinmeyen Fener Rum Patriği Bartholomeos, Yargıtay kararına rağmen kendi bildiğini yapmaktan geri kalmıyor. Sen Sinod Meclisi’ni 6 yabancı üyesiyle toplayan Patrik, yargı kararlarına aldırmıyor. Bulgar Ortodoks Kilisesi Yönetim Kurulu üyesi Bojidar Cipov, Yargıtay’ın Patrikhane aleyhine verdiği kararına dayanarak İstanbul Valiliği’ne yaptığı başvurusunda, geçtiğimiz Cumartesi günü Fener Rum Patrikhanesi Sen Sinod’un (Kutsal meclis) toplanmasının yasal olmadığını ve bu nedenle iptal edilmesi talebinde bulunmuştu. İstanbul Valiliği de ‘gereğinin yapılması’ için konuyu İstanbul Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şube Müdürlüğü’ne havale etti. Ancak, yaşanan bu sürecin ardından herhangi bir işlem yapılmadı ve geçtiğimiz Cumartesi günü Sen Sinod 6 yabancı üyesiyle birlikte toplandı. Basından gizli olarak saat 16.00’da yapılan Sen Sinod nedeniyle başta Özel Harekat timleri olmak üzere çok sayıda polis Patrikhane çevresinde geniş güvenlik önlemi aldı. Yasal değil Yargıtay kararında, Patrikhane’nin ‘ekümenik’ olduğu iddiasının yasal dayanağının olmadığı belirtilerek, “Patrikhane’de dini ve ruhani seçimlere katılacak ve seçilecek kişilerin Türk vatandaşı olmaları ve gerekir” ifadesi yer almıştı. Haber: Yüksel MUTLU YENİ ÇAĞ
  6. Evrim propagandası ile gelen tehlikeli dinsizlik propagandası Öncelikle şunu belirtelim ki, Türk halkının büyük bir bölümü dindardır, Allah'ın varlığına ve ölümden sonraki hayatın varlığına inanır. Bu nedenle milletimiz yüksek bir manevi güce sahiptir. Dolayısıyla, aksi yöndeki propagandalar ne kadar güçlü olursa olsun, milletimiz bu tür telkinlerden etkilenmez. Bu nedenle dinsizlik ve ateizm propagandalarının, birçok toplum için tehlike içerdiğini belirtmek'de gerekir. sık sık ateizm ve dinsizlik propagandası yapılmakta, bilim ile din karşı karşıyaymış gibi gösterilmeye çalışılmakta ve Darwinizm'in sözde üstünlüğü savunulmaktadırlar. Programda Darwin, dinsiz bir bilim adamı kimliği ile tanıtılmakta ve sanki bilimle ilgilendikçe dinden vazgeçtiği izlenimi verilmeye çalışılmaktadır. Darwin'in teorisi bilimsel bulgular tarafından yanlışlanmış olmasına rağmen, diğer benzerleri gibi yürürlükten kaldırılmamış, bilim adamı sıfatı taşıyan bazı kişiler tarafından savunulmaya devam etmiştir ve hala da etmektedir. İşte asıl üzerinde durulması gereken nokta budur. Bilim çok açık bir şekilde canlıların tesadüfler sonucunda evrimleştiği iddiasını yalanlamasına rağmen, neden evrim teorisi hala savunulmaktadır? Bilindiği gibi, evrim teorisi hayatın kökenine sözde bir açıklama getirirken, canlıların bilinçli bir tasarımla yaratılmış oldukları gerçeğini inkar eder. Dolayısıyla teori, ateizmin bilim alanındaki koruyucusu konumundadır. Bilinçli bir yaratılışı ve üstün bir güç sahibi Yaratıcının varlığını inkar edenler bu nedenle evrim teorisine büyük bir bağlılıkla sahip çıkmaktadırlar. Evrim teorisinin çöküşü, kendi ateist ve materyalist inançlarının çöküşü anlamına geldiği için vargüçleriyle evrim teorisinin propagandasını yapmaktadırlar. Bu propagandalarının en önemli ve vazgeçilmez öğeleri ise History Channel, National Geographic Society, Discovery Channel gibi kuruluşlar, Science, Nature, Scientific American, New Scientist gibi yayınlardır. Bu propagandanın en temel çıkış noktası ise "Evrim teorisini reddetmek bilimi reddetmektir" sloganı ile belirlenmiştir. Dolayısıyla dünyanın en önde gelen ve en güvenilir bilimsel kuruluşları olma iddiasındaki bu kanal ve yayınlar, evrim teorisini reddeden bilimsel bulguları asla gündeme getirememektedirler. Adeta gizli bir el tarafından, her koşulda ve her durumda evrim teorisini savunmak, evrim teorisi aleyhine tek bir söz dahi sarfetmemek üzere programlanmış gibidirler. Şu anda çok önemli bir dönüm noktasında olduğumuz görmezden gelinemeyecek kadar açık bir gerçektir. Birkaç yüzyıldır dünyaya, bilimden sanata, felsefeden edebiyata kadar her alanda hakim olan materyalist düşünce çökmektedir. Materyalizmin sözde bilimsel dayanağı olan evrim teorisinin çöküşü ise, materyalist düşüncenin hakimiyetinin sona erişini hızlandırmaktadır. Bugün tüm bilim dünyası "Bilinçli Tasarım" tezinin hızlı yükselişine şahit olmaktadır. Her canlının, hatta her canlıyı oluşturan trilyonlarca hücreden her birinin tesadüfen oluşamayacak kadar kusursuz, olağanüstü bir tasarıma sahip olduğu artık apaçık bir gerçektir. Bir kağıt üzerine yazılmış tek bir "B" harfinin dahi orada tesadüfen meydana gelemeyeceğini, bu harfi o kağıda yazan bilinçli bir varlık olduğunu kabul eden akıl, canlılardaki "Bilinçli Tasarım"ın varlığını da kabul etmelidir. Bu gerçeği kabul etmek, bilime karşı gelmek değil, bilimin gösterdiği gerçekleri kabul etmektir Dinsizlik bir toplumun dirliğini, birliğini, uyumunu, barış ve huzurunu bozar. Kendilerini hayvan'dan farkılı görmeyen, öldükten sonra sonsuza kadar yok olacağını zanneden insanlar her türlü kötülüğe, ahlaksızlığa, şiddete, suça karşı eğilimli olurlar. Böyle insanların, öldürmek, işkence etmek, zarar vermek için ikna edilmeleri çok kolay olur, çünkü karşılarındakileri ruh sahibi varlıklar olarak değil, hayvanlar gibi varlık olarak görürler. Dinsiz toplumlarda sahtekarlık, rüşvet, yolsuzluk, hırsızlık gibi ahlaksızlıklar hızla artar ve toplumun ahlaki ve dini yapısı güçlendirilmedikçe bunların önüne geçilmesi imkansızlaşır. Dinsiz toplumlarda sevgi, merhamet, şefkat, fedakarlık hisleri tamamen kaybolur, bunların yerine öfke, şiddet, bencillik, vurdumduymazlık, zalimlik hakim olur. Bunlar dinsizliğin bir topluma getireceği belaların küçük bir kısmıdır. Dinsiz nesillerin oluşturacağı her ailenin yaşayacağı yıkımlar dahi tek tek düşünülecek olsa, dinsizliğin insanlık için ne kadar büyük bir tehlike olduğu görülecektir.
  7. sevgili bozan yazılari çok iyi okuyorum merak etmeyin?yazdığınız alıntıları nereden aldığınızı yazarsanız daha inandırıcı olur diyorum. yazan ozandan falan olunca sanki kaynak bozan.....siyasete yön veren makam gibi görünüyor :=)) saygılar
  8. sevgili fft söyledikleriniz ancak inaçlı bir insanda mevcut olabilir, yoksa inacı olmayan dünyadan hiç bir beklentisi olmayan yaşamın bir tesadüfden ibaret olduğunu düşünen insanlar bu namus değerini nasıl anlaya bilir? saygılar..
  9. kaplan-200

    Dini Konular

    bu forumlarda katakuta ve sizin gibi 2-3 arkadaş hiç konu ile alakası olmadığı halde propaganda yapıyorsunuz ve garip garip açıklamalar .....yani bakın başlıklara inançlarla ilgili kimler ne yazmış konuyu kimler başlatmış. burayı hizmet aracı olarak görüp her fırsatta atezm propagandası yapanlar belldir. üstelik inançız olmanıza hiç kimsenin birşey dediği yok ama siz her fırasatta burada kendi propagandanızı yaparsınız...birileri karşı görüş yazınca'da sızlanıp durursunuz?????????!!!!!!!!! sızlansanızda boş ..
  10. Birisi teroristlerin gerçekleştirdiği bir katliamdır. Onlar teroristtir, işleri budur. Bunun için eğitilmiş, bunun için silahlandırılmışlardır. Ve o köye bunun için gitmişlerdir. her ikiside teröristlerin gerçekleştirdiği katliamdır bunu ayırmak taraf tutmak demektir. başkalarına yıkmak demektir... biri silahla katletmiş diğeri yakarak ne farkı far? insan olnan bunları yaparmı? her iki katliamda terördür..
  11. sevgili bozan kendiniz çok güzel bir şekilde uğur mumcu'yu örnek vermişsiniz... uğur mumcu öldürüldüğünde nasıl'ki yalan habarlerlerle iran ve iran'dan gelen örgüt tarafından öldürüldüğü yaygarası yapılıdıysa, CIA’nin taşeron işlerini yürüten MOSSAD’ın yaptığı nasıl saklandıysa !!! şimdi ise benzeri oyun... yalnız oyucuları farklı.... her zaman diyorum gerçek değeri olmayan haberleri burada gerçekmş gibi göstermeyelim ,miş,mış demekle olmaz. eğer yazılarınız kendi düşünceniz ise benim düşüncem deyin,alıntı bozandan diyorsunuz bozan kim nasıl kaynak bu bozan!? saygılar..
  12. Madımak Oteli Katliamının intikamı olarak alındığı ifade edilen köy.... Madımak Oteli ayrı bir faciaydı bizler için. Aradan çok geçmeden başka canlar verdik. PKK yine sahnedeydi. Ve APO denen şahsın deyimiyle; Madımak intikamı alınmıştı. dediğniz gibi Başbağlar, bebek demek... Başbağlar dünyanı anlamadan cenneti görmek demek. Başbağlar, Madımak unutulmamalı deyip meydanlara inen tüm insanların hatırlamadığı yer demektir.... Bekleyin ve görün... Madımak için sayfaları, ekranları, meydanları dolduranlar Başbağlar için esneme pozisyonu alacaklardır. İçlerinden biri çıkıp da 'Hayır; biz Madımak'ta kaybettiklerimizi, Başbağlar'da da kaybettik deme' yürekliliğini gösteremeyecektir. Çünkü; Başbağlar'da ölen köylü, Başbağlar'da ölen karşı ideoloji... Başbağlar'da ölen bebek... İdeolojiler bebekleri de öldürüyormuş suheda! ! !
  13. kaplan-200

    Evlilik disi cocuk

    ''Kadin, bizde oldugu gibi cocugu ile birlikte mezara gitmez, ya da cocugunu tarlaya gommez, ya da cocugunu polis karakolunun kapisina birakmaz'' sevgili muki burası türkiye 70-75 miyon insanımız vardır. zaten öyle bir zamana geldikki senin avrupa dediğin ülkeler bizi çoktan eritti ve bütün değerlerimizi yok ettiler. o nedenle bu kadar nufuslu bir ülkede bu olayların olması gayet doğaldır. çünkü bu 75 milyon inasın hepsi aynı şeyi düşünemez farklı inançları vardır elbet. İstatistiklere göre, 3,5 milyon gurbetçimizin yaşadığı Almanya?da, Türk kızları her yıl ortalama 2 bin gayrimeşru çocuk dünyaya getiriyor. nasıl bir mantık bu ?Avrupa'da bazi ciftler evli olmadan birlikte yasarlar ve cocuk dogururlar diyoırsunuz. sayısı türk kızlarından daha fazla diyorsunuz ??o zaman onların nufusu tamamen gayri meşu? elbette avrupa türkiye için bunları söyleyecek başka birşey bekleye bilirmiyiz,yoksa türklerin çok namuslu, anlayışlı iyi bir aile bireyleri olduğunumu söyleyeceti? elbette onlarda pisikolojik savaşlarını bu şekilde verecektir. elbette kendilerinin kiliselerde erotik şov yaptıklarını ve papazların sapık ilişkilerini yazacak halleri yokya.... burada van'da konya'da verdiğiniz örnekler olmaması gereken olaylar olsada 75 miyon dediğim gibi. avrupa'da' olan olaylardan anlaşılan sizin haberiniz yok... gerçi onlada herşey normal.....onlar çağdaş insanlar onların yaptıkları yalnışlar sapıklıklar'ı kimse görmez önemli değil.. onlar çağdaş insanlar...!!!!!!!!!!!!!!!!!! onlar sokak ortasında adam öldürürler birşey olmaz,biz bir terörist ödürürrüz insan hakkı olur...
  14. kaplan-200

    HUTBELER BRÜKSEL'DEN!

    HUTBELER BRÜKSEL'DEN! Din hanesini nüfus cüzdanlarından çıkarttıran AB, imamların konuşmalarına da karışmayabaşladı: Hıristiyanlığı kötülemeyi artık bırakın Rahatsız oldular AB Komisyonu’nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Olli Rehn’e yazılı soru önergesi veren sağ kanat milletvekillerinden Frank Vanhecke, imamların Hıristiyanlığı kötülemesinden şikayetçi oldu. Vanhecke, Türkiye’deki azınlığın durumunun endişe verici noktaya ulaştığını da iddia etti. Fetva veriyorlar Önergeye cevap veren Rehn, Diyanet İşleri Başkanlığı’nı hedef aldı. Görevlilerin devlet memurları yasasına bağlı hareket ettiğini söyleyen Rehn, “Dini konulardaki düşüncelerini ayrımcılığa gitmeden ifade etmeleri beklenir” diyerek Hıristiyanlığın kötülenmemesini istedi. Olli Rehn Diyanet İşleri Başkanlığı’na soyundu... AB imamlara da taktı! Hutbelerde okunan “Allah Katında Din İslam’dır” ayetini bir mektupla kaldırtan AB, şimdi de imamların misyonerlik karşıtı söylemlerinden rahatsız oldu Türkiye’deki imamların devlet memurluğu yasasına bağlı olduğunu belirten AB Komiseri Rehn, “Din adamları ayrımcılığa gitmemeli” dedi Anayasasında Hıristiyan köklere vurgu yapmaya hazırlanan Avrupa Birliği’nin, Türkiye’ye yerleştirmeyi planladığı “Ilımlı islam” safsatası ile ilgili girişimleri sürüyor. Daha önce, hutbelerde okunan “Allah Katında Din İslam’dır” ayetinden rahatsız olduğunu resmen bildiren, nufus cüzdanlarındaki din hanesinin kaldırılması ve Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından Almanya’ya gönderilen din görevlilerinin papazların eğitiminden geçirilmesini şart koşan AB, şimdi de misyonerlerin oyunlarına dikkat çekmeye çalışan İmamları susturmuk istiyor. İmamlarla ilgili rahatsızlıklarını dile getirmek için AB Komisyonu’nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Olli Rehn’e yazılı bir soru önergesi veren sağ kanat milletvekillerinden Frank Vanhecke, Türkiye’deki Hristiyan azınlığın durumunun giderek endişe verici noktaya ulaştığını ve bunun bir çok örneklerinin yaşandığını, yenilerinin de yaşanabileceğini öne sürdü. Gündemdeymiş! Önergesinde Malatya’da misyonerlere yöneltilen ve üç kişinin ölümüyle sonuçlanan saldırıyı anımsatan Vanhecke, eylemi gerçekleştinen saldırganların “dinlerini ve vatanlarını savunmak için eylem yaptıklarını söylediklerini, Türkiye’de bu gibi kanıların yaygın olduğunu, bugünlerde Avrupa basınındaki makalelerin Hristiyanlık karşıtı iklime göndermede bulunduklarını bildirdi. Eleştimek suç oldu Frank Vanhecke, önergede “Hemen hemen tamamının maaşları Türk Cumhuriyeti devleti tarafından ödenen din görevlilerinin ve imamların, böylesine bir iklimi teşvik etmekten büyük ölçüde sorumlu oldukları belirtiliyor, imamlar her fırsatta ’Hristiyan evanjelist fanatizmi’ şiddetle eleştirmektedirler. Türk yetkilileri, önce de belirtildiği gibi hemen hemen tümünün ödenekleri devlet tarafından verilen imamların ifade ve eylemleri üzerinde nasıl kontrolde bulunmaktadır? “ sorusunu yöneltti. Beklentilerini sıraladı Olli Rehn ise yanıtında, Başbakanlığa bağlı olan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın İslam’da ibadet yerlerinin yönetimi dahil inanç, ibadet ve ahlakla ilgili konularda görev yaptığını söyledi. Mevzuatın Diyanet İşleri Başkanlığı’nın herhangi bir mezhep ya da İslami ekolü temsil etmemesini öngördüğünü, İslam tarihindeki dini yaşantılar hakkında bilgiler vermesinin beklendiğini kaydeden Rehn, ” Türk yetkililere göre Başkanlık dini bir organizasyon değil, bir hiyerarşisi yok ve memurları ruhani otoriteyi temsil etmiyorlar “ dedi. Ayrımcılık yapmayın Olli Rehn ayrıca Diyanet görevlilerinin devlet memurları yasasına bağlı olarak hareket ettiklerini ve dini konulardaki düşüncelerini herhangi bir ayrımcılığa gitmeden ifade etmelerinin beklendiğini de kaydetti YENİÇAĞ
  15. ya bu olaya ne kadarda sevinen arkadaşlarımız var böyle ... yine kavalı kendi istediğiniz yerden çalıyorsunuz... güçlenen bir birlik ,belli birilerini rahatsız etti'ki yine derin oyunlarla bu planı bozdular.. aslında bunlara şaşırmamak lazım... akp ile ortaya verilen derin devlet yaygarası vatan severleri engellediği gibi, şimdide akp kendisine rakip olnları bu şekilde derin oyunlarla yok etmek istiyor. ayrıca miş le mışla yapılan haberlerinde gerçek bir değeri yoktur. yok şehit eşini dolandırmış,yok dolandırmaya kalkmış,mış yada miş.... artık olay o kadar tehlikeli bir hal aldıki, insanlar bu tehlikeden nasıl kurtulacağız diye kendileri çare aramaya başladılar VKGB yada kuvaai milliye dernekleri gibi dernekler kuruyor...devletin yapmadığı(yapamadığını )bilinçli halk kedisi yapmaya kalkıyor. yoksa kim çıkaracak bunların CAMİLERE AB KRİTERİ uygulaması getirdiğini,“Allah katında hak din İslam’dır” ayetinin hutbelerde okunmasını engellemesini yada ilk okul kitaplarında hristiyan misyonerliği'nin yapılmasını,hiç bir yasal engeli olmayan kur-an kurslarının yıktırılması ve buna inat van'da resmi törenlerle kilistelerin açılmasını. bu dernekler söylemese idi bu olaylar buraya gelecekmiydi sanıyorsunuz.... adalet elebtte yerini bulacaktır...şüpheniz olmasın. saygılar..
  16. bugün herkes hrand olurken ,bende ne olursa olsun devlet bahçeli ve adamlarının yanlış politikalarına rağmen, mhp nin gerçek ilkesi gereği bir milliyetçi partinin mecliste olması için MHP ye oyum. ankarada olsaydım HULKİ CEVİZ OĞLUNA oyumu verirdim.
  17. BAĞIMSIZ BİR TÜRKİYE İÇİN GERÇEK BİR SİYASETTÇİ VE DÜŞÜNCELERİNDEN HİÇBİR ZAMAN ÖDÜN VERMEYEN HULKİ CEVİZ OĞLUNU YÜREKTEN DESTEKLİYOR VE BAŞARILARINI DİLİYORUM.... Cevizoğlu bağımsız adaylığını anlattı Ankara 1. bölgeden bağımsız aday olan Hulki Cevizoğlu, “ 'Allah utandırmasın' diyerek 22 Temmuz’da büyük desteğinizi bekliyorum" diyerek adaylığı hakkındaki soru ve eleştilere açıklık getirdi. 20 Haziran 2007 09:24 Hulki Cevizoğlu'nun köşe yazısı BAĞIMSIZ ADAYLIĞIM HAKKINDA GERÇEKLER... 22 Temmuz genel seçimleri yaklaşırken, sizlerden gelen destek giderek artıyor. Çok teşekkür ediyorum. Bu arada, bazı vatandaşlarımızın merak ettiği ya da bilmediği noktaları da öğreniyor ve bunları yanıtlamaya çalışıyorum. Sevgili yurttaşlarım.. (Artık, “izleyicilerim, okurlarım” yerine “yurttaşlarım” diyebilirim!..) Tekraren söylüyorum. Biliyorsunuz, Ankara 1. Bölgeden “bağımsız” milletvekili adayı olarak seçime giriyorum. (Bana oy verebileceğiniz Ankara 1. Bölge: Çankaya, Bala, Elmadağ, Etimesgut, Evren, Gölbaşı, Haymana, Mamak, Polatlı, Sincan ve Şereflikoçhisar.) BAĞIMSIZLAR İÇİNDE 4. SIRADAYIM Dün (18 Haziran) YSK Ankara İl Seçim Kurulu’nda bağımsız milletvekili adayları, oy pusulasındaki yerlerini belirlemek için kura çekti. Ben, 4. (dördüncü) sıradayım. Bu, şu demek. Yukarıda saydığım bölgelerde oturup da bana oy vermek isteyen sevgili yurttaşlarımız, oy pusulasında siyasi partilerin hemen altında yer alacak bağımsız adaylar içinde 4. sırada benim adımın (Pusulada “Mustafa Hulki CEVİZOĞLU” olarak yazacak) altındaki kutucuğa “Evet” mührünü basacak. Yine, “Allah utandırmasın” diyerek 22 Temmuz’da büyük desteğinizi bekliyorum. HERKESE İLETECEĞİNİZ GERÇEKLER.. Merak ettiğiniz konuları soru-yanıt biçimine çevirerek açıklamak istiyorum. Soru: Seçilirseniz mecliste nasıl bir hareket içinde olacaksınız? Katkınız nasıl olacak? Yanıtım: Mustafa Kemal Atatürk’ün “Tam bağımsız Türkiye” ideali için çalışacağım. Diğerleri “tam bağımsızlığı” savunmuyor ve “Artık devir değişti” diyor. Bunlara da inat, bu çizgiyi hep birlikte koruyacağız ve Türkiye’yi Atatürk’ün hedef gösterdiği “çağdaş uygarlık” düzeyine çıkaracağız. Soru: Sizin çizginizde olan hiç bir parti adaylık teklifi yapmadı mı? Yanıtım: Hayır, hiç bir parti bana adaylık teklifi yapmadı. Hatta, benim girişimlerime verdikleri yanıt “Hayır, istemiyoruz” oldu!.. Ama ben yine de, küsmeden, kızmadan; AKP’ye karşı CHP ve MHP’yi kendi bölgemin dışında destekliyorum. Çağırırlarsa mitinglerine de gider, o bölgelerde onlara oy isterim. Onlar da beni Ankara 1. Bölgede desteklesinler. Soru: Sizin gibi özünde Türk olup, dışa bağımlı hale gelmememiz gerektiğini düşünen bir lider maalesef yok. Oyumu size vermek istiyorum. Fakat bu nasıl olacak bilmiyorum, İstanbul’dan size oy verebiliyor muyuz? Yanıtım: Hayır ne İstanbul’dan ne de başka bir yerden bana oy veremiyorsunuz. Yalnızca Ankara 1. Bölgede (bunları yukarıda saydım) oturanlar bana oy verebiliyor. O yüzden buralardaki dostlarınıza, bana oy vermeleri için çağrıda bulunabilirsiniz. Soru: Sadece CHP ve MHP’nin tabanından oy alacaksınız. Onların oyu azalmayacak mı? Yanıtım: Hayır azalmayacak. Çünkü, benim aday olduğum Ankara 1. Bölgenin dışında tüm Türkiye’de 42 milyona yakın seçmen var. Benim bölgemin dışındaki oyların tamamı CHP ve MHP’ye helali hoş olsun. Bu 42 milyon oyu alsınlar. Ben de onları -benim bölgemin dışında- destekliyorum. AKP’den kesinlikle kurtulmak gereki-yor. Kimse bahane aramasın... Ayrıca ben, seçime girmeyen ya da barajı geçemeyecek tüm partilerimize oy verme niyetinde olanların da oylarına talibim. Onlar da bana bu sözü veriyorlar. Yani, “Hem sağı hem solu, ama mutlaka Mustafa Kemal’in yolu” di-yerek her kesimin oylarına talibim. Soru: Cumhuriyetimiz üzerindeki tehlike için ne düşünüyorsunuz? Yanıtım: 22 Temmuz’dan sonra da bu tehlike giderek artacak. Bizler, milyonlar Çankaya’ya Atatürk’ün koltuğuna bir “AKP’li ya da o zihniyetteki biri oturmasın” istiyorduk. 22 Temmuz’dan sonra da isti-yoruz. Lütfen dikkat ediniz. “Erdoğan’ı Arınç’ı ve Gül’ü istemezken”, 22 Temmuz’dan sonra Çankaya’ya “Bir başka AKP’linin, örneğin Abdüllatif Şener’in, vb..’nin oturmasına da izin vermeyelim.” Kimsenin oyununa gelmeyelim.. Sorulara daha geniş yanıt vermek için, diğer medyanın da bizim sesimize kulak vermesini bekliyoruz. Ne dersiniz, boşuna bir bekleme mi bu? O yüzden lütfen bunları, elektronik ortamı da kullanarak herkese iletiniz.. FLASH TV’DEKİ DENSİZLİK!.. Bunu “skandal” ya da “yasa tanımazlık” vb. olarak da tanımlayabilirdim ama, o kanalda kısa da olsa bir geçmişimiz olduğu için (Ayrıca, Ferhan Şaylıman dostumuzdur) sadece “densizlik” ile açıklamak istiyorum. Geçen cumartesi, “Gerçek Gündem” programında, “Az sonra bağımsız adayları konuşacağız” dediklerinde kanalı aradım. Amacım, bağımsızların büyük güce sahip partiler karşısındaki eşitsiz durumuna dikkat çekip, olayın içindeki bir aday olarak arkadaşlarımıza yardımcı olmaktı. Yerimiz kalmadığı için kısaca söyleyeyim. Aa, o da ne? Birdenbire Erhan Göksel saldırıya geçti. O arada benim sesimi yayından aldılar. Arkamdan Erhan Göksel bağırıyordu: “Siz zaten kışkırtıcısınız!”.. Bak, Erhan Göksel!.. Ne sana; ne AKP’ye, ne de ABD’ye pabuç bırakmam. Hem YSK ve RTÜK ilkelerine aykırı davrandığın için ve hem de hakaret ettiğin için yargı önünde gereken yanıtı vereceğim. (Yeniçağ)
  18. yüne vatan millet sakarya diyenler girecektir..... nasıl olsa ekonomi bozuk iyi bir maaşla hallederler bu işi.
  19. sevgili erdoğan arkadaşım yine anlamzdan geliyorsun... ben her hangi bir parti yada isim vermedim ..daha öncede dediğim gibi cumhuriyrt mitingleri'nı kordine eden arakadşim bana yeni çağ'ın miting davetine olumsuz baktığını söylediler... sebebi ise ŞEHİT AİLELERİ DERNEĞİNİN cumhuriyet mitingine destek vermediklerini söyledi..... o nedenle biz cumhuriyetçiler'de onlara destek vermeyeceğiz diyor.... olabilirmi böle birşey yaa... ŞEHİT AİLELERİ DERNEĞİ siyasi bir nenek değildir...partilerin düznelediği mitingleri nasıl desteklemesini bekleye bilirler...nasıl mantıkdır bu... ayrıca ŞERİATÇİLER'E söz söylemediğimi yazmışsınız isterseniz yazdıklarımı tekrar okuyun... kardeşim sağı solu,şeriati yok bu işin şehit mitingleri ve teröre hayır mitinglerini görmezden gelen kim varsa destek olmayan kim varsa şiddetle kınıyorum.....
  20. ya siz sevgili bozan hiç aklınıza bile gelmedi hrantlerı hedef gösteren medyalar. hiç duymadınız türkiyeyi alelen tehtit eden,hrantları,baydemirleri,zanalar ve saz arkadaşlarını... hiç duymadınız ... istiklal marşı değişsin,ermenilerin yerleri verilsin,ermenilere tazminaler verilsin,kürt fedarsyonu olsun,diyarbakır kürdisandır,barzani,apo liderimizdir diyenleri hiç duymadın.. kim söyletti bunları kimlerden güç alıp da söylediler tabiki akp den... neden önlemini almadı?yada eğer bu sözler söylendi ise neden cezalandırılmadı?eğer devlet cezalandırmaz ise o zaman herkes kendi cezasını vermeye kalkar ve olay böyle olur...samastlar kendi cezalarını kendileri vermeye kalkar... bu olnlar olurken sen nerdeydin.... kemal kerinçsiz dediğin yapması gereken en güzel şeyi yaptı adlete başvurdu..... *********************
  21. teşekkür ederim kareşim başka diyecek birşey bulmadım... botan kardeş sen kendi kaynaklarından öğreneceğini öğrenmişsin zaten sana burada ne anlatılırsa anlatılsın fayda vermez.. ama kürt asıllı yanlış hatırlamıyorsam urfa rişvan oğlu aşiretlerinden DR.MAHMUT RİŞVAN OĞLU'nun SAKLANAN GERÇEKLER KÜTLER VE ZAZALAR adlı kitabını okumanızı tavsiye ederim. kitabında belgesiz hiçbir şey yok. kürtlerin nerden geldiğini,kürt dilinin nasıl oluştuğunu ve kürtçe kelimeler ile ne kadar, türkçe ,arapça,farsça kelimelrin kullanıldığı gayet açık bir şekilde yazmış. kürtçe kelimeler yani fars,arap ve türkçeden oluşmaktadır....
  22. zamaında çocuğuna sahip olsaydı bu kadar kötüye gitmezdi bu olaylar... zaten bu tür vakalarda hep polis suçlu olur. ölende hiç suç olmaz.. ya adam durup dururken niye öldürsün....gerçek sebebi kimbilir nedir...??
  23. şimdi imamla ne alaka !!!?? sevgili isyancı işte bu zihniyetler değilmiydi imamları bu duruma düşüren. sinamlarda ,tiyatrolarda,fıkralarda vs imamlar hep sahte gösterildiğinden değilmi bu sözler.... allah aşkına ,kaç defa imamların sahte ve ***** olduğuna şahit oldun ....
  24. sevgili sedelina bunların din kardeşliği ile uzaktan yakından alakaları yoktur. kardeşliği bıak din ile hele hele müslüman ile hiç bir alakaları yoktur...
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.