-
İçerik Sayısı
694 -
Katılım
-
Son Ziyaret
-
Lider Olduğu Günler
9
İçerik Tipi
Profil
Forumlar
Bloglar
Fotoğraf Galeresi
- Fotoğraflar
- Fotoğraf Yorumları
- Fotoğraf İncelemeleri
- Fotoğraf Albümleri
- Albüm Yorumları
- Albüm İncelemeleri
Etkinlik Takvimi
Güncel Videolar
delifırtına tarafından postalanan herşey
-
Gerçek aşkı bulana dek, 1.000 erkekle çıktı!
delifırtına şurada cevap verdi: Radya başlık Havadan Sudan Konular
Ben senin hiç üşenmeden hesap yapmana... 5 yılda 5 yaş değil en az 15 yaş yaşlanmıştır o kadın... -
Ben bi süre alışverişe çıkmayayım,zafiyet geçiririm yoksa... tam da indirim zamanı sölenir mi bu ya...
-
Kadınların yürüyüşü cinsel hayatını ele veriyor...
delifırtına şurada cevap verdi: _KaMİKaZe_ başlık Cinsel Sağlık
Ben bi kaykay alayım kendime... zaten rahat yürüyemiyorduk,artık hiç yürüyemeyiz bakışlardan... -
Sarı lale zamanı n b f
-
hangi şarkı ile hatırlanmak isterdiniz...
delifırtına şurada cevap verdi: Radya başlık Forum Oyunları
-
hangi şarkı ile hatırlanmak isterdiniz...
delifırtına şurada cevap verdi: Radya başlık Forum Oyunları
Katinamın elinde makası,dikemezz ah dikemezzz -
Fareyi nazik zehirle h y ş
-
Sevgili Legendary bundan sonra takipçiniz olucam,% 80 doğru nerdeyse
-
Şu Anki Durumunu Smileyle Belirtme
delifırtına şurada cevap verdi: öznurtamtürk başlık Forum Oyunları
:angry: -
Pek sevimsiz cellatmış y g l
-
Allahım sana havale ediyorum...
-
Pusula...
-
Bilimsel Olarak Kadınlar Ne İster?
delifırtına şurada cevap verdi: modernjames başlık Kadın Erkek İlişkileri
Görüyorsunuz dimi bayanlar... -
Türk sosyetesinde kediye saç yalatma modası
delifırtına şurada bir başlık gönderdi: Havadan Sudan Konular
Geçtiğimiz günlerde yapılan bilimsel bir araştırmanın sonucunda, kedi dilinin dünyanın en antiseptik organı olduğu kesinlik kazanmıştı. Bu kesinlik kazanmanın ardından sosyetede yeni bir akım başladı. Sosyetede başlayan yeni bir akıma göre saçları kediye yalatarak temizlemek oldukça moda. Özellikle sosyetik hanımların büyük bir ilgiyle yaklaştığı akım sonucu, kuaförlerde özel kedi dili bölümleri oluşturuldu. Saçlarını saatlerce kedilere yalatarak hem temizleyen, hem de bir bakıma fön çektiren hanımlar uygulamadan oldukça memnun. "Saçlarım kedi dili sayesinde parladı", diyor görüşlerini aldığımız Suzan Beriltaş, "bilsem daha önce yalatırdım." Kuaföre gidecek maddi durumu olmayan sosyetik kimseler ise çareyi evlerinde kedi beslemekte buldu. Türkiye Pet Shop Boys'dan alınan bilgiye göre kedi satışlarında son üç günde yaklaşık %38 oranında bir artış görüldü. Bunun piyasanın ihtiyacı olan canlanmaya da olumlu katkısı olduğu görüşünde birleşen yetkililer, kedi sahiplerini dillerin üzerine fazla gitmemek ve bir saat çalıştırmanın ardından dinlendirilmeye bırakılması konusunda uyardı. Aksi takdirde dilin antiseptizmini kaybetme aşamasına gelebileceği önemle vurgulanırken, tüm kedi sahiplerinin sağduyulu davranması ricasında bulunuldu. Ortaya çıkarılan bilimsel gerçek 2010 Şubat ayına kadar devam edecek. Kaynak: NGH -
Şimdi efendim,yediğimin içtiğimin ayrı gitmediği adeta (siyam ikizi) gibi gezdiğim bir arkadaşım var... O arkadaşımın da herşeyi doğarken öğrenip de gelmiş şeytan çekici bir veledi var... Kara kaşlı kara gözlü nasıl tatlı da bişey...Ama erkek sonuçta yinede, ne kadar tatlı olabilir ki....Zakkumda güzel bir çiçektir ama zehirlidir sonuçta...(ben kendimi sigortalattırıp da yazsaydım bu yazıyı iyi olacaktı ya..neyyyyse) Geçenlerde yine biraradayız,bu zat-ı şahaneleri bücür efendi,babasına kızmış...Amann...Pek bi anneci görseniz,ama ben arkadaşıma diyorum "çok yüz verme bak buna, gelsin şöle 16-17, bulsun bi fıstık (fıstıkta bulmaz, nerde var bi dandirik... ) senin yüzüne bakmaz." (rahmetli neneciğimin bununla ilgili bir sözü vardı ama yazılmaz ki şimdi burada,sansüre girer...)Tabi beni dinleyen kim, benim arkadaş aldı veledini kucağına, bir güzel sarılıp öptü ve; "Noldu paşam niye kızdın sen babana" öbürüde numaradan burnunu çekerek (çok artist) -"Babam yoyomu çöpe attı artık onu sevmiyorum ben"dedi -"aaa şimdi bak ben naparım onu,hemen atalım onu evden,benim paşamı üzmüş" benim iç sesim, (heh kedi olalı bi fare yakalıyacak galiba bu gerzek kız....) Bunlar kalktılar birlikte salona gittiler,bizim kız kocasına; -"kalk çabuk annenin evine gidiyorsun"dedi...(onu söylerken göz kırpmış ben sonradan öğrendim ) Adam bi güzel kalktı,eline ceketini,ayakkabılarını tutuşturdu bizimki veee sokak kapısının önüne koyuverdi adamı...(helal kız dedim bende.......) -"Ohhh... dedi arkadaşım. "gördün mü bak hemende kurtuluverdik babandan...Hadi gidelim şimdi başka baba alalım... İşte nolduysa o anda oldu,bizim bücür öfke ile baktı annesine,dudaklarını da sarkıtarak diklendi... "Sanki sokakta BABACI MARKETİ var" O an bizim koptuğumuz andı... Yerlerden toparlanıp kalktıktan sonra kapının önünde bekleyen baba içeri alındı... Bu olayla kızımızın paşası dersini almıştı bize de geride koca bir hayal kalmıştı...Bizde oturduk,kafakafaya verip bu hayalin içini doldurmaya başladık...Hayal bu ya canım ,hayale yasak yok... Ben dedim ki; "Bir düşün bak,koskoca market,her bir rafta,renk renk, çeşit çeşit,seç beğen al..." Raflarrın arasında gezinirken market görevlisini durdurup soruyorsun; -Şeyy afedersiniz,şöle keskin bakışlı,karizmatik,sempatik,iyi huylu...hııı? -Anladım hanımefendi köşeyi dönünce,sağdaki ilk raf... -yupiiiiii Bizimki hemen atıldı... -"Ben Sinan Çetin'i çok beğenirim ya,gerçi kime söylesem "ay bulamadın mı başka beğenecek" der ama benim çok hoşuma gidiyor...Yani onun benzeri deee? -"Olmama mı kııııı,bak gördüm bile şurda, kılıbık erkeklerin arkasında ki raflarda..." Biz öyle kaptırdık ki kendimizi,artık resmen marketin içindeydik... Ve bir anons...ding dongggg -"Dikkat dikkat sayın müşterilerimiz,bugün "hayatında hiç ekmek kesmemiş ürünlerimizde kampanya vardır..." Ara ara da farklı anonslar duyulmaktadır; -"Sayın müşterilerimiz ürünlerimizde,şiddet,kumar vs kesinlikle yoktur..." -"Sayın müşterilerimiz horlayan ürünlerimiz bugün marketimizde yarı yarıya... -"Aşırı fanatik,futbol tutkunları da yarı yarıya..." Biz böyle anonsları dinleye dinleye sağımıza solumuza bakınaraktan bir güzel gezdik "babacı marketi"...Tam çıkmaya hazırlanıyorduk ki,bizim kız kulağıma eğildi...Fısıltıyla... -"Polisler hangi rafta acaba..." dedi kızararak!" -"Polislerden hoşlandığını bilmiyordum... Allah cezanı vermesin, görmüyormusun kasaların orada,itfaiyecilerin yanında..." Biz bu hayalin sarhoşluğundayken...evin banyosundan bir ses; -"Anne bitttiiiiiiiiiiii" Sarhoşluk da bitti tabi... aydı bizi VELETTTT Bu olaydan birkaç gün sonra biz diğer arkadaşlarımıza anlattık bu olayı ve akabindeki hayalimizi...Allah sizi inandırsın, her kafadan yeni bir ekleme yapıldı hayalimize...Görün bak, kadınlarda bu kadar kötü olabiliyor işte,sırf siz kendinizi hin ve akıllı sanmayın yani...Artık kadınlar aşk çilesi çekmekten usanmışlar...uğraş,karıştır yoğur...Hazır istiyorlar demekki...Armut piş ağzıma düş... Fakat ben en çok neye güldüm biliyormusunuz,o arkadaşlarımdan bir tanesi demez mi... -"Buldum bir kampanya daha buldum......BİR ALANA BİR BEDAVA Ah akılsız arkadaşım benim ahhh..İki gün sonra ikisinide geri iade etmeye kalkacak haberi yok...
-
Yahu Zebercet ben sana uzaktan uzağa biraz gıcık kapıyodum.Halbüküsü sen tatlı bi hatunmuşsun.İyi oldu bu röportajı okuduğum.. sevdim ben seni, valla bak...
-
Bigün mail adresime bi mail geldi... "Memet seni turkish-media-forumda aldatıyo.inanmazsan linki tıkla kendi gözünle gör..altınada memedin rumuzu not düşmüş" Neyse geldim ben buraya,hakkettende benim memet namuslu_evkızı diye birinle büyük aşk yaşıyo aleni...(ş....siz!!!bak sinirlendim gene) Onlar evlendi gitti ben kaldım buralarda...O gün bugün burdayım...memetlere hiç güvenmem artık biline! İmza:HaSReTiM-SaNA
-
Bu yaşıma kadar iki kere bitlendim...
-
Ve Kavga Böyle Başladı...
delifırtına şurada cevap verdi: delifırtına başlık Mizah - Mizahla ilgili herşey
Bir adamla bir kadın, bebekler gibi uyumakta. Sabahın üçünde, birden dışarıdan bir gürültü geldi. Kadın, panik içinde yataktan fırlayıp adama doğru bağırdı 'Aman Tanrım, Bu kocam galiba!' Adam da yataktan fırladı, korku içinde ve çıplak, kendini camdan attı, yere yapıştı. Dikenli çalının arasından koşabildiğince hızlı arabasına koştu; Birden aydı, geri dönüp yatak odasına girdi, ve karısına : "A s..tir!!! Senin kocan benim!!!' diye bağırdı. 'Yok yaa ne kaçtın öyleyse?' Ve kavga böyle başladı....... -
Bende kurt var ne yapsam kilo alamıyorum!
-
Güzel Acı Çekerdi Babam
delifırtına şurada yorum gönderdi delifırtına'nın blog başlığı içinde delikızın türküsü
-
Ve Güz Geldi Ömür Hanım. Ve güz geldi Ömür Hanım. Dünya aydınlık sabahlarını yitiriyor usul usul. İnsanın içini karartan bulutların seferi var göğün maviliğinde. Yağmur ha yağdı ha yağacak. İncecik bir çisenti yokluyor boşluğunu insan yüreğinin. Hüznün bütün koşulları hazır. Nedenini bilmediğim bir keder akıyor damarlarımdan. Kalbimin üstünde binlerce bıçak ağzı, yüzüm ömrümün atlası, düzlükleri bunaltı, yükseklikleri korku, uçurumları yıkıntılarımla dolu bir engebeler atlası. Yaşamak bir can sıkıntısı mıdır Ömür Hanım? Her şeyi iyi yanından görmeyi kim öğretti bize? Acıyı görmeyen insan, umutsuzluğu yaşamayan, iliklerine dek kederin işleyip yaralamadığı bir insan, mutluluktan, umuttan, sevinçten ne anlar? Göğü görmeden, denizi görmeden maviyi anlamaya benzemez mi bu? Bir güz düşünün ki Ömür Hanım, ilkyazı olmamış, yazı yaşanmamış. Böyle bir güzün hüznü hüzün müdür? Başlamanın bir anlamı varsa bitişi göze almak, bitişin bir anlamı varsa başlangıcı olmak değil midir? Yaşamı düz bir çizgide tutmak tükenmektir. Yaşamak zorunda olduğumuz şunca yılı aykırı uçlar arasında gezdirip geçirmedikçe, alışkanlıkların sınırlarını aşmadıkça zaman zaman, yaşamak nasıl yenilik olur tükenmek değil de? Yağmur yağıyor ömür hanım...gökten değil, yüreğimin boşluğundan ömrümün ıssız toprağına...Ve ben sonsuz bir düzlükte bir küçücük bir silik nokta gibi eriyip gidiyorum. Seslensem kim duyar sesimi yalnızlıklar katından? Dönelim...Dönmek yenilmektir biraz da, yarım kalmasıdır çıkışlarımızın, korkaklıktır, alışkanlıkların güvenli küflü kabuklarına sığınmaktır...Olsun dönelim biz yine de. Bilincinde olmadan üstlendiğimiz sorumluluklarımız var. Evlere dönelim, sırtımızın kamburu evlere, cılızlığımızın görkemli korunaklarına, yalnızlığımızın kalelerine dönelim. Ölçüsüz yaşamak bize göre değil Ömür Hanım. Büyürken geniş ufuklarımız olmadı bizim. Küçücük avuçlarımızla sınırlarımızı genişletmek istedikçe yaşamın binlerce engeli yığıldı önümüze. Hangi birini yenebilirdik bunca olanaksızlık içinde. Umutsuzluğu tanıdık, yenilgiyi öğrendik böylece. Yaşama sevinci adına bir tutamağım kalmadı Ömür Hanım. Bir garip boşlukta çiviliyim günlerdir gözbebeklerimden. Sahi nedir yaşamın anlamı? Geriye dönüyorum sık sık yanıt aramak adına, yüreğimin silik izler bırakıp, ağır yükler aldığı zamanın derin denizlerine. Bakıyorum umut karamsarlığın, sevinç acının azıcık soluk almasından başka ne ki? Yaşamsa gerçekle düşün umutsuz bir savaşı, her şeyi içine alan kocaman bir yanılsama değil mi yoksa? Öyle büyük umutlarım olmadı benim, büyük düşlerim, özlemlerim, büyük beklentilerim olmadı. Koşullarım beni oluşturdu ben acılarımı buldum. Herkes gibi yaşasaydım eğer, yaşamı onlar gibi görebilseydim çarşılar yeterdi avutmaya beni. Bir gömlek, bir ayakkabı, bir elbise, bir yemek lokantalarda; televizyon, halı, masa ve daha nice eşya yeterdi yalnızlığı örtmeye, kendimi göstermeye, varolmaya, dar çevre Yitikleri'nde önem kazanmaya... Oysa ben bir akşamüstü oturup turuncu bir yangının eteklerine yüreği avuçlarımda atan bir can yoldaşıyla dünyayı ve kendimi tüketmek isterdim. Öyle bir tüketmek ki, sonucu yepyeni bir ben'e ulaştırırdı beni, kederli dalgınlığımdan her döndüğümde...Bir ben ki tüm ilişkilerin perde arkasını görür de gülerdim sessizce yapay yakınlıklarına insanların. Kim kimi ne kadar anlayabilir Ömür Hanım? Susmak yalnızlığın ana dilidir, ömür Hanım, şiiridir beni konuşmaya zorlama ne olur. Sözün sularını tükettim ben, kaynağını kuruttum. Geriye bir büyük sessizlik kaldı yüreğimde, kalabalıklar, kalabalıklar kadar büyük...Yalnızım Ömür Hanım, geceler boyu akıp giden ırmaklar gibi karanlıklar içre, öyle yitik, öyle üzgün, yalnızım...Sularım toprağa sızıyor bak. Yüzümü geceler örtüyor. Binlerce taş saklanıyor içimde. Kim kimin derinliğini görebilir, hem hangi gözle? Kendilerinden olan tek sözcük yok dillerinde, öyle çok konuşuyorlar ki...Bir söz insanın neresinden doğar dersiniz? Dilinden mi, yüreğinden mi, aklından mı? Düşlerinden mi yoksa gerçeğinden mi? Ve kaç kapıdan geçip yerini bulur bir başka insanda? Yerini bulur mu gerçekten? Sözü yasaklamalı Ömür hanım yasaklamalı...Kimsenin kimseyi anlamadığı bir dünyada söz boşluğu dövmekten başka ne işe yarıyor ki? Olanağı olsa da insanların yürekleri konuşabilseydi dilleri yerine, her şey daha yalansız, daha içten olurdu. Aklı silmeli diyorum insan ilişkilerinden. Yanılıyor muyum? Olsun. Yanıldığımı biliyorum ya... Yeni bir şeyler söyle bana ne olur, yeni bir şeyler. Kurşun aktı kulaklarıma hep aynı sözleri, aynı sesleri duymaktan. Belirsizlik güzeldir, de örneğin, kesinlik çirkin. Sessizlik sesten hele de güncel ve kof her zaman iyidir, düş gücü, iç zenginliği verir insana. Dünyanın usul usul ağaran o puslu sabahları ve günün turuncu tülleriyle örtünen dingin akşamları bu yüzden etkiler bizi, duygulandırır, de. Anlık izlenimler sürekli görünümlerden her zaman daha güçlü, kalıcı ömürlüdür...Alışkanlıklar öldürür güzelliğimizi, bizi değişmek çirkinleştirir de. Kimse düşlerine yetişemez ve kimse geçemez gerçeğini bir adım bile, bu yüzden sıkıntı verir zaman, kısa kalır, sonsuz olur insanın küçücük ömrünün karşısında. İstemenin kuralı yoktur; istemek yaşamın kendiliğinden sonucudur, ne haklı ne haksız, ne yerinde ne yersiz. Biz hepimiz dikenli tellerle sarılıyız, her ilişkide bir parçamız kalır ve bölüne bölüne biteriz de. En büyük hünerimiz kendimize karşı olmak, aykırı yaşamaktır, acı kaynaklarımızı ellerimizle yaratarak... Kıyılarımız duygularımızın boyunda, derinliğimiz aklımızın ölçüsündedir, ufuklarımızsa sisler içinde...O kıyısız gökyüzü nasıl sığar küçücük gözlerimize, bir bardak suya, ağız dil vermez geceye? Ve nedir ki gizi, daraldığımız her yerde bir genişlik duygusu verir içimize. Çözemeyiz de, bu güdük bilinç, bu sığ yürek, bu ezbere yaşamla. Dünya bir testidir, de, Ömür hanım, ömür bir su...Sızar iğne ucu gözeneklerinden zamanın, bir içim serinlik bir yudum mutluluk için. Ve bir gün ölümün balkonundan...dökülür toprağa el içi kadar bir su. Yerde birkaç damla nem bir avuç ıslaklık...Ölümü bilerek nasıl yaşar insan, geride dünyanın kalacağını bilerek nasıl ölür; bilmek bütün acıların anasıdır, de... Sars aklımın cılız ayaklarını, kuşat beni. Değişik şeyler söyle ne olur, yeni bir şeyler söyle. Yıldım ömrümün kalıplarından. Beni duy ve anla. Yağmur dindi Ömür Hanım. Gökyüzü masmavi gülümsedi yine. Doğa aynı oyunu oynuyor bizimle. Umudun ucunu gösteriyor usulca, iyimserliğin ışığını süzüyor mavi atlasından. Ne aldanış! Bulutların rengi mavi-beyaz mıdır, kurşuni-külrengi mi yoksa? Gökyüzünü öpmek isterdim Ömür Hanım, gözlerimle değil dudaklarımla. Yoruldum bulutları kirpiklerimde taşımaktan. Delilik mi dedin? Kim bilir...Belki de yerde sürünmenin bir tepkisidir bu, ya da ne bileyim bilinçsiz bir aykırı olmak duygusu. Gökyüzü de olmak isteyebilirdim değil mi? kim ne diyebilir ki? Kimseler görmedi Ömür Hanım, bu dünyadan ben geçtim. İçimde umudun kırk kilitli sandıkları, elimde bir avuç düş ölüsü yüreğim -içinde senin ve benim ağırlığım- benim olmayan garip bir gülümsemeyle yüzümde, incelik adına ben geçtim...Yerini bulmamış bir içtenlik, yanılmış bir saygı ve bir hüzün eğrisi olarak ilişkilerin gergefinde, ördüm ömrümün dokusunu ilmek ilmek. Beni cam kırıklarıyla anımsasın insanlar, savrulan bir yaprak hüznü ve dağınıklığı ile... Yükümü yanlış bedestanlarla çözdüm. Ezilmiş bir gül hüznü var yüreğimde. Saatlerce dayak yemiş bir sanığın çözülmesi içindeyim. Ürperiyorum. Bir at kestanesi durmadan yaprak döküyor yalnızlığın sokaklarında, örtüyor ömrümün ilk yazını. İçimde bir çocuk, yalın ayak koşuyor yaşlılığa doğru, binlerce kez yenilmiş umut ölülerini çiğneyerek. Sahi yaşlılık, derin bir iç çekiş, yanılmış bir çocukluk olmasın Ömür Hanım? Şükrü Erbaş
-
Ve Kavga Böyle Başladı...
delifırtına şurada cevap verdi: delifırtına başlık Mizah - Mizahla ilgili herşey
Emekli olduğumun ertesi, Sosyal Sigortalar'a gidip muüracaatımı yapayım dedim. Masadaki memure, yaşımı teyit etmek için ehliyetimi istedi. Ceplerimi karıştırdım, cüzdanımı evde bırakmışım!. Kadına dedim ki "Bir koşu eve gidip getirebilirim!". "-Yok canım", dedi kadın , " Gömleğinizi açın lütfen!"... Düğmeleri açtığımda, kıvırcık, kırlaşmış göğüs kıllarıma bakıp, "bu kır renk, benim için kanıt olarak yeterli!" dedi ve müracaatımı aldı. Eve döndüğümde, sigortalarda başıma geleni karımla paylaştım. "Pantolonunu da indireydin keşke!" dedi "maluliyet de bağlarlardı belki!" Ve kavga böyle başladı...