Zıplanacak içerik

Efendi Türkler

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

Efendi Türkler tarafından postalanan herşey

  1. Sayin demirefe, Muhalefet iktidar olan partiye muhalefet olur oda bir iktidarda ki gibi bir partidir.. Muhalif vardir oda partinin disinda kalan kesimdir ne iktidarda nede muhalefet´tir o bir muhalifdir kendisine göre dogru olmayan seylere zerafetin disinda sesini yükseltir militanca tabiri caizse militanca evet militanca bunun adi terör degil eskiyalik degil bunun adi sert durusdur esasli durusdur beyinsel olarak..Özünde fikirdir dikkatlice takip edilmesi gereken fikirlerdir.. Onun icin Avrupa´da militanca duruslara fikir olarak görülür..onlar gün gelir iktidarda dahi görebiliriz.. Onlari arzulari disinda görenler onlara hesap ödetirse öderler hesabi ödetenlerin evlatlarini da gün gelir hesap ödemeyenler hesapda olmayanlar onlarin evladini ham yapar !!! Misir Kaddafi önümüzde en yakin örnegi olacaktir.. Silivride yatanlar yatip ciktiktan sonra ya tayip dese ne olur! Birileri hesapta olmayan birileri oyunu aldiklari o biriler gün gelir..Eşin Arap sen Gürcü peki oğlun ne? diyen MHP lideri Devlet Bahçeli den kötü eder... Kendi düsen aglamaz..
  2. 1 Mayıs günümüzde Dünyanin pek cok ülkesinde vede Avrupa´nin tümünde isci bayrami olarak kutlanirken,, 1 Mayis’in Türkiye´de isci bayrami yapilmasina karsi cikan sadece bu iktidar olmustur iktidarda ki dinci fasist vede feodal kalintili kürtcü fasistler izin vermemistir.. Bu kafalar dini bayramlari iki günden bir haftaya cikaran kafadir..iktidarda yapabildikleri en iyi icraattir. Bunu söylememin nedeni ´´1 Mayis´in´´ tayip ne diyordu bunu bayram olarak kutlarsak maliyet büyük olur.. Efendi icin bir günlük bayramin maliyeti yüksek olurken ! bir günlük dini bayram icin halkini bir haftaya tasiyarak yatirmasini biliyordu.. Biraz kisaltacak olursak.. Bugünde... Türk iscisi, diger dünya iscileri gibi 1 Mayıs´´ta taksime meydanlara cikmaya basarirken her türlü fasist iktidar baskisina ragmen 60.lardan 70.lere 80.lere kadar olan dönemdeki gibi taksime ayni sekilde ayni özgür, ayni emin adimlarla her türlü engelleri asarak gelirken.. Bunun önünü kesen polis bölücü isbirligi olmustur ikiside terör estirerek bu hakkin tekrar iktidar tarafindan gasp edilmesi hakkina gasp etme zemini hazirlamislardir iktidar polis ve bölücü isbirligi her safhada gözlemlemek mümkün.
  3. Soru işareti birak sorgusuz götürüyorlar Hitlerin yahudileri götürdügü gibi ne de olsa gürcü soguklugu var.. Gezen'den iktidara 'faşist' benzetmesi! Gezen'den iktidara 'faşist' benzetmesi! Aziz Nesin'den alıntı yaparak AK Parti seçmeni için 'aptal' imasında bulunan tiyatrocu Müjdat Gezen çarpıcı bir iddia daha ortaya attı. Sözcü'ye konuşan Gezen, AK Parti'nin kendisini susturmak istediğini ileri sürdü. AK Parti'nin verdiği sözleri tutmadığını da söyleyen Gezen, "Ben sadece hatirladıklarırnı söyleyebilirim. İlk seçimlerden önce, barajın düşürülmesi, dokunulmazlıkların kaldırılması işçilere grev hakkının verilmesi gibi vaatleri kulağımızla duyduk. Sonuç?" dedi 12 Haziran'a kadar beni susturmayı planlıyorlarmış. Politikacıların mizahçılarla uğraşması hayra alamet değildir... Tek notayla şarkı olmaz. Özgürlükten söz edip kendi özgürlüğü dışındakilere bunu taramamak faşistliktir. Çok sesli olacağız. AKP seçimle gelen bir parti, bu konuda ne düşünüyorsunuz? Hitler de seçimle gelmişti.
  4. Iran´dan örnek verecek olursak Avrupa´da yasayan iran´lilar bunu cok iyi izahat ediyorlar. Iran´da birden fazla kadinla evli olan erkeklerin boynuzlu oldugu yani karilari ergec boynuzladigidir,, Hatta disari da bunu basaramayanlarin kendi iclerinde lezbiyen iliskilerle anliyacagin karilari bizat evin icinde boynuzlama taktikleri gözlenmekte oldugudur.. Bu tür olaylarin iran´da günlük magazin hikayeleri haline aldigi bilinen gercek bir iran´li icin. Nerden baksan laik ülkelerin resmi nikahi kadar bir dürüst evlilik türünden baska tür yoktur. Zaten ülkemizde erkeklerin en zayif türleri dinci kesimlerdedir bunu en son hoca o hoca erkek erkege aldatarak göstermistir.. Bunu video´lar da anlatan rakip kamptan olan diger bir hocadir.. Prof. Dr. Orhan Çeker'e ait "Kadının sesi düz konuşma şeklinde caizdir. Kadının sesini, yabancı erkeklerin dinlemesini yasaklayan ayet bilmiyoruz. Ancak şu tavsiye var. Erkeklerle konuşurken kırıtmadan, fazla laf etmeden sesini inceltmeden konuşmasının sakıncası yoktur." kırıtmadan, AKP NEYİ MUHAFAZA ETTIGI ORTADADIR Kiritirsa cüppeli Ahmet Hoca kiritir...
  5. IKINCI ODA Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, dikta iddialarına yönelik “partim seçimlerde ikinci olursa ben ceketimi alır, Anadolu yollarına düşerim. Bu işi bırakırım. Muhalefet de bu taahhütte bulunabilir mi?” şeklindeki sözlerine yönelik soruya Kılıçdaroğlu, “Dikta olup olmadığını Sayın Başbakan öğrenmek istiyorsa en yakın esnafa uğrasın. Desin ki 'sen rahatlıkla telefonla konuşuyor musun, konuşamıyor musun? Senin rahatlıkla telefonla konuşamama ortamını sağlayan uygulama nedir' bunu sorsun, aldığı yanıta göre, Sayın Başbakan'la konuşuruz” karşılığını verdi.
  6. "Başbakan Kaddafi ödülünün hakkını veriyor" Başbakan Kaddafi ödülünün hakkını veriyor Kılıçdaroğlu, “Başbakan Libya'dan İnsan Hakları Ödülü aldı ama Libya'ya böyle bir çağrı yapmamasını, sessiz kalmasını nasıl değerlendiriyorsunuz” sorusuna “Ödülün hakkını veriyor Sayın Başbakan” cevabını verdi.
  7. Akşamcıların 500 yıldır vazgeçemediği rakı, çilingir sofrası ve meyhane kültürü DÜNYADA ADINA MUTFAK KURULAN TEK İÇKİ RAKININ ŞİMDİ DE ANSİKLOPEDİSİ OLDU Rakı Ansiklopedisi’nin sayısı 600’e yaklaşan sayfalarını üstünkörü karıştırmak, alfabetik sırada dizilmiş 1755 maddenin sadece isimlerini okumak, fotoğraflara şöyle bir göz atmak bile rakının, ister sevin ister sevmeyin, sadece bir içki olmadığı gerçeğini tatlı ve muzip bir şekilde yüzlerimize vurmakta gecikmiyor. Ansiklopedi denilen bilgi kaynağına adını duyduğunuz, bir yerde okuduğunuz ya da unuttuğunuz bir şeyin tanımını, aslını esasını öğrenmek için bakarsınız doğal olarak. Ama Rakı Ansiklopedisi’nin bence bu tanımlara uymayan bir özelliği de var. Bu ansiklopedi çok kişinin yaşamında hiç duymayacağı, bir yerde okuyamayacağı, rastlamayacağı ama genelde içki, özelde rakı kültürü ile ilgili deyimleri, usulleri, kadehleri, gelmiş geçmiş rakı markalarını, mekânları, mezeleri, rakı ile doğrudan ya da dolaylı ilişkisi olmuş tarihi kişileri, yazarları, şairleri, film ve tiyatro artistlerini, dansözleri, köçekleri, çengileri, gazetecileri, ressamları, şarkıcıları, bestecileri hatta adı sanı duyulmamış kişileri de tanıtıyor bize. Rakı Ansiklopedisi bu noktada bilinen ağırbaşlı ansiklopedi kavramından bir kez daha ayrılıyor ve yer verdiği kişilerin konusu ya da tanığı olduğu hoş anekdotları da okuyucunun bilgisine sunuyor. İçki meclislerinin verdiği ilhamla yazılmış şiirlerden birkaç dize, şarkı sözü ve fıkralar da bu hacimli Ansiklopedi’yi zevkle okunan, kolay kolay elden bırakılamayan bir kitaba dönüştürüyor. Rakı Ansiklopedisi’ni tek okuma şekli bu değil elbette. Maddeler, satır aralarını okumak için fazla bir gayret gerektirmeden, Osmanlı İmparatorluğu ve Cumhuriyet döneminin gayri resmi tarihinden parçalar da sunuyor okuruna. Bu arada, resmî tarihin bize hep en iyi ve en güzel yönleriyle tanıttığı Yıldırım Beyazıt, Fatih Sultan Mehmet, İkinci, Üçüncü ve Dördüncü Murat, Üçüncü Ahmet (Lale Devri), İkinci Mahmut, Abdülmecid gibi padişahlarla Atatürk’ün de içkinin iz bıraktığı yaşantılarından kesitler veren maddeler, daha önce duymayanlar için ilginç bilgiler içeriyor. II. ABDÜLMECİT RAKI FABRİKASI KURDURDU Diğer bir Osmanlı padişahı, İkinci Abdülhamid’in de Rakı Ansiklopedisi’nde yer almasının nedeni rakı ile haşır neşir olması değil, kendi saltanatı zamanında alkollü içki üretiminin devletin resmi faaliyetleri arasına girmesi... Abdülhamid’e başmabeyincilik ve bir süre maliye nazırlığı yapan Sarıca Mehmet Paşa tarafından Tekirdağ yolu üzerindeki Umurca Çiftliği’nde kurulan Osmanlı’nın ilk rakı fabrikasında üretilen Umurca Rakısı halk arasında çok tutulmuş, hatta buradan sağlanan vergi gelirleri 1878’de devlet borçlarının ödenmesinde kullanılmış! Devlete gelir sağlamak söz konusu olduğunda halife sultanın bile üretim ve satışına izin verdiği rakı ve şarap bazen yasaklanıp bazen serbest bırakılsa da her zaman devlet için gelir, bu topraklarda yaşayanlar için keyif kaynağı olmuş. Cumhuriyet döneminde ise halk sağlığı kaygısı ile ilginç bir uygulama yapılmış, 1947 yılında insanların mavi ispirto içmelerini engellemek amacıyla “İçki Düşmanı Gazete”nin kampanyasına rağmen rakı ve şarap fiyatları indirilmiş! Rakı Ansiklopedisi’nin sayfalarından çıkarılabilecek tarih dersleri bu kadarla kalmıyor. “Mübadele”, “Varlık Vergisi”, “6-7 Eylül olayları”, “1964 Kararnamesi” gibi Ansiklopedi maddeleri rakı ve şarap üretimi, satışı ve sunuşunu başlatan, geliştiren, yayan, yeme içme kültürünün oluşmasında önemli rolü olan Rumların bu topraklardan gidişlerinin acı hikâyelerini bir kez daha hatırlatıyor okuyucuya. Başka neler öğretiyor Rakı Ansiklopedisi? En başta rakı adabını, ardından klasik meyhane, içkili lokanta, gazino, birahane, kafeşantan, baloz arasındaki farkları anlatıyor. Artık günümüzde örneği çok az kalmış olsa da adeta bir zaman tünelinden geçirerek müşteri profili, mezeleri, rakı içme tarzları farklılık gösteren ‘ayaklı, çakaloz, balıkçı, iskele, esnaf, han, taş plak, çalgılı, nöbetçi, gedikli, koltuk meyhaneleri’ arasında dolaştırıyor okuyucuyu. SOFRASI DA KADEHİ DE AYRI BİR ÖZEN İSTER Kitap sadece rakı sofrasında içilenler değil yenenler hakkında da bilgiler veriyor. “Yemek” maddesinde “Rakı, dünyada adına özel olarak mutfak kurulmuş tek içki. Şarabı yemeğe göre seçersiniz ama çilingir sofrasında yemek rakıya göre seçilir” diye yazmış Murat Belge. Bu gerçek doğrultusunda, Ansiklopedi’nin sayfalarında malzeme ve yapılışları hakkında bilgiler verilen birçok mezeye ilaveten az bilinen ya da hiç duyulmamış “cevzi bevva taratoru, mayıs pilakisi, horoz yumurtası, paşa mezesi (koç yumurtasından)” gibi ilginç mezeler de yer bulmuş. Yiyeceklerin bu kadar önem taşıdığı işret sofralarında rakının sunulacağı kaplara (karafaki) ve kadehlere de ayrı bir özen gösterilmiş geçmiş yıllar boyunca. Günümüzde kullanılan limonata bardaklarından önce “tas-ı arak, bülbül ağzı, bülbül çanağı, leylek boynu” gibi şiirsel sıfatlarla adlandırılan ve “cur’adan, bâde, tiryaki, yüksük” diye isimler taşıyan kadehler hakkındaki bilgiler ve fotoğraflar da Ansiklopedi sayfalarında yer alıp rakıyı içme tarzındaki değişimi gösteriyor okuyucuya. Kitap doksan yıl boyunca boğma rakı içen “Fidda nine”den de, rakıyı tenekeyle içen Bodrumlu Ali Kaptan’dan söz ediyor ama, aşırı içkinin yaşamlarını ve sağlıklarını etkilediği insanların öykülerini anlatmaktan da geri kalmıyor. Eski akşamcıların Cuma ve kandil geceleri ile ramazan boyunca verdikleri “mola”, ramazandan önce ve sonra uyguladıkları “arife sefası”, “unutma beni dolması” gibi ritüeller de içki tutkunlarının inançlarla olan ilişkilerinin güzel birer örneği olarak Ansiklopedi’de yer alıyor. Bütün bu nedenlerle Rakı Ansiklopedisi’nin rakı içmeye övgüler düzmekle yetindiği sanısına kapılmanın çok yanıltıcı olacağını unutmamak gerekir. Bu topraklarda yaşayanların “paylaştıkça büyüyen keyifleri”nin beş yüz yıl içinden süzülerek gelen gelenek, görenek ve ritüellerini öğrenmenin, rakı içsin ya da içmesin günümüzde herkese ayrı bir keyif vermesi dileğiyle “sağlığa” diyelim. *** Orhan Veli’den Sait Faik’e... İşte Rakı Ansiklopedisi’nden maddeler: Abasıyanık, Sait Faik (1906-1954) Türk edebiyatının en önemli isimlerinden biri olarak öykülerinde adaları, balıkçıları, balıkları anlatmış: Rakıyı, şarabı onların yanına katıp günlük yaşamın sıkıntılarından biraz olsun kurtulmaya çalışmış yazar, şair. İçkiler içinde en çok rakıyı sevdiğini onu tanıyan herkes söylemektedir. Sait Faik, Orhan Veli’yle yaptığı meşhur “Rakı Şişesinde Balık Olmak İsteyen Şair” röportajında Orhan Veli’ye “Rakıyı sever misiniz?” diye sormuş ve aldığı “Bayılırım” yanıtını “Bendeniz de” diyerek onaylamıştır. Burgazada’da Pandelli’de rakısına lobya, Cumhuriyet Meyhanesi’nde biraz gevezelik katık eden Sait Faik, pek hoşsohbet biri olmadığı ve oturmayı pek sevmediği için meyhanelerde fazla kalamazmış. Herkesle ayaküstü konuşma olanağı bulduğu için Lambo’yu sever, Anadolu Pasajı’ndan bir tek atıp çıkmayı tercih edermiş. Ağızda havuz yapmak: İşi bilenler tarafından keşfedilmiş özel bir rakı içme yöntemi. Geleneksel rakı kadehlerinin ortadan kalkıp günümüz rakı bardağının yaygınlaşmasına bozulan bir kısım tiryaki, yeniliği uygulayan meyhaneleri protesto ederken rakıyı suyla ağızda karıştırma esasına dayanan yepyeni bir rakı hazzı keşfetti. Ağızda havuz yapma geleneği 60’ların sonunda kadar sürdü, sonraları unutuldu. Vefa Zat işin inceliklerini şöyle anlatır: “Rakıyı ağızda havuz yapma, kıtlama çay içmeye benzer. Önce ağza bir miktar soğuk su alınır, ağız iyice temizlenip damar hazırlanır. Sonra yeterince soğutulmuş rakıdan bir yudum alınır, ama yutulmaz. Rakı ağızda iken üzerine bir miktar su yudumlanır ve dil yordamıyla her ikisi ağızda iyice karıştırılarak yutulur. Damakta bıraktığı lezzete değme gitsin...” Arnavut Ciğeri: Rakı sofralarının demirbaşları arasında yer alan kadim meze. Püf noktalarına dikkat edilirse yapımı kolaydır. Öncelikle ciğerciye niyetin Arnavut Ciğeri yapmak olduğu söylenmelidir; karaciğerin zarını ayıklayıp, isteğinize göre doğrar. Arnavut Ciğeri genellikle küçük küpler halinde, serçe parmak ebatı büyüklüğünde doğranır. Arzu edilirse bu küpler daha iri yapılabilir. Ciğeri yıkamak önerililmez. Beng ü Bade: Alegorik birer simge olarak afyon ve içki. Beng ü Bade adıyla yazılan yapıtlarda tekke dervişlerinin kullandığı esrarın uyuşturucu-mistik özelliğine karşılık içkinin verdiği coşku karşılaştırılmış; içkinin üstünlüğü savunulmuştur. Fuzûli’nin tahminen 1510-1514 arasında yazdığı ve Şah İsmail’e sunulan “Beng ü Bade” mesnevisinde beng (afyon) ile II. Beyazıd’ı, bade ile de Şah İsmail’i, adlarını vermeksizin karşılaştırılmıştır. Fuzûli’nin mesnevisinde bu iki keyif verici madde temel özellikleriyle sembolize edilmiş ve iki hükümdarın bireysel ve siyasi kimliklerini tanımlamak için kullanılmıştır. Beyoğlu (Pera): İstanbul’da eğlence hayatının kalbi. Bizans döneminde bugünkü Beyoğlu ve Galata’yı içeren bölgeye, Tarihi yarmadaya göre konumundan dolayı, Yunancada “karşı” veya “öte” anlamına gelen Pera adı verilmişti. Bölge bu karşı oluş özelliğini dönüştürücü bir dinamik haline getirerek günümüze kadar korudu, her dönemde toplumsal ve kültürel değişimin kalbi oldu. 20. yüzyıla kadar başta Rumlar, Ermeniler ve Yahudiler olmak üzere Osmanlı’nın gayrimüslim tebaasının, İtalyanlar ve Fransızların başını çektiği Levantenlerin ve yoğunlukları dönemlere göre değişen çeşitli yabancı uyrukluların semti olan Beyoğlu, İstanbul’un Avrupalı yüzü oldu. Osmanlı’da başlayan Batılılaşma hareketini gündelik hayatın içinde ete kimliğe büründürdü. Salah Birsel ve Refik Durbaş’ın yardımıyla bu dönemdeki Beyoğlu’nun şöyle bir şipşak fotoğrafı çıkarılabilir: Tepebaşı’ndan İzmir, İstanbul, Safa gibi içkili lokantalar, Asmalımescit ve civarında Refik, Tuna gibi meyhaneler, Balıkpazarı ve civarında Degustasyon, Cumhuriyet Meyhanesi, Lambo, Lefter, üç çıkışından biri Balıkpazarı’na açılan Krepen Pasajı’ndaki Triadafilos’un Meyhanesi, İmroz, Neşe, Zaharaplos gibi meyhaneler ve Beyoğlu’na saçılmış, Benktar, Balkan, Osman, Özcan gibi meyhane ve birahaneler... Boysan, Aydın (1921) : Çok ödüllü mimar, yazar, gezgin, gurme, mizahçı, dost canlısı, yaşama ve sohbet ustası. İlk rakısını 17 yaşındaki, lise sınıf arkadaşlarıyla Küçüklanga’da bir meyhanede içti. Gençliğinde bir buçuk küçük içerdi hem de susuz. Sonra sulandırdı rakısını. Şimdi yarım küçük kadar içiyor. Sevdiği dostlarıyla haftada iki kez... Orhan Veli, Cihat Burak, Cevat Çapan, Mücap Ofluoğlu, Fethi Naci sevdiği içki arkadaşları oldu, ama daha onlarca isim sayılabilir onunla içmekten keyif alan. Lambo: Beyoğlu Balıkpazarı’nda, Nevizade Sokağı 13 numarada, mekana adını veren Mösyö Lambo’nun işlettiği efsanevi meyhane. Bir tramvay büyüklüğündeki, ayakta en çok 10-15 kişinin sığabildiği bu küçük meyhane 1940’lı ve 1950’li yıllarda ünlü şair, yazar, ressam, tiyatrocu, gzetecilerin, sanat heveslisi üniversitelilerin uğrak yeri... İlhan Eksen
  8. Avrupa´da ne hegomonyasi var en gelismis demokrasisi gelismis ülkelerde ne hegomonyasi var merak ediyorum. Geri kalmis ülkeler malum.. hegomanyalari ortada sadece hukuksuzluk.. Bugün batida demokrasisi en gelismis ülkelerde hegomonya yoktur geri kalmis ülkelere nazaran ama.. Ne vardir ´´Entegrasyon ve asimilasyon´´ vardir. Bu kadar basit.. En sicak tabiriyle bugün artik orda dogan cocuklar otomatikmen oranin vatandasligina alinir kimligi cikarilir annesin babasinin eline verilir.. Cocuk ayaga kalkar kalkmaz ana okula hazirlanir.. Üc yasinda ana okula alinir sadece oranin dilini konusmak zorundadir yasal olarak.. Artik cocuk bes yasindan itibaren ana dili olan sözüm ona artik yabancidir artik grammatik olarak o ülkenin dilini konusabilir.. Ve o ülkeye kimliginle dilinle o ülkenin vatandasi olarak hazirlanmistir. Devami haftaya............
  9. Bir Amerikali iki sene önce Amerikali olur iki sene sonra askere gider ve o vatan icin ABD bayragi altinda hayatini feda eder. Burda bu sahsiyet ne kadar tanir ABD yi iki senede, bir insan bir ülkeyi ne kadar tanir göc ettigi ülkeye bu kadar kisa zamanda. Burda ne kadar tanidigi degil yasamak istedigi yasadigi topraklar ugruna feda etmesidir..kendisini.. Yillardir yasadigi yer itibariyle yasadigi topraklari tanimazliktan gelen insanlarin siyasal takintilari vardir bu takintilarini Irkcilik düzeyini cikaracak kadar takintili olabiliyorlar.. Bu asilacaktir Sayin politika bizim ülkemizin ne ABD ne AB onlardan hic bir eksigi yoktur Irkcilik konusunda onlara ders verecek kadar..
  10. ŞERİAT İŞ BAŞINDA Kadına şiddet AKP döneminde tavan yaptı
  11. . Ömür biter burc bitmez .
  12. Ülkeler arasinda ki iliskiler menfaatlere dayanir bunu hepimiz biliyoruz.. AİHM, BM, hukuk kolu BM Adalet Divani vede Ayrica günümüz dünyasinda BM İnsan Haklari Komisyonu var degil mi? Eger ülkeler arasinda dis iliskiler menfaata dayanmasaydi savaslar olurmuydu anlasmazliklar olurmuydu sorunlar olurmuydu. Devletler isin icinden cikamadiklari sorunlara bunlara bas vurur bütün sorunlar bir güzel cözülürdü degil mi. AİHM örnegin bir kafa tutardi ingiltere´ye oda euro para birligine katilirdi. Tayip ne diyor secim baraji kaldirirsak istikrar bozulur. Darbeyle onu bu ülkenin basina getiren evren de aynisini söyleyen tektendir bu ülkede, bu ikilinin istikrarini AİHM neden bozsun.. AİHM aldigi karar zaten gece GeceKuşu, verdigi tarih itibariyle zaten Avrupa ülkeleri hep genellikle tek parti iktidar olmustur.. Türkiye´de genellikle cok partili yönetim is basinda oldugundan belki iyi yönden düsünmüste olabilir karar alirken! Demistir ki Türkiye´de halkin yüzde otuzunu yok saysak ne etkiler..Kendilerinde yüzde birlere bile düsürmezken..bizde yüzde otuzlari yok saymasi ne anlama gelir..Onu bizlerin düsünmesi gerekir. Demokrasisi gelismekte olan ülkeler cok partili yönetimlerde daha basarili olmustur onuda ayriyetten belirteyim.
  13. Hic gerek yok arkadasim zaten beyefendiler ne diyor bunu zaten aciktan televizyonlarda beyan ediyorlar.. Biz de aynisini yapabiliriz fakat yapmiyoruz biz bu parayi elden veriyoruz daha dogrusu kömür olarak veriyoruz makarna olarak veriyoruz vs vs bunu aynen beyan ediyorlar neymis efendim o sekilde aylik seklinde verilirse bu parayi harcamasini bilemezlermis efendim kömür sirketleri batarmis disardan kömür ithal etmek zorunda kalirlarmis akp li milletvekilleri aynen bunu kanallarda yandas kanallarinda anlatiyorlar bu duruma kargalar güler degil mi bunun adi gasp secim soygunculugudur. Demokrasi ülkelerde bunun bir adi da ahlaksizliktir.
  14. Tabiiki birileri demokrasimizi ileri götürmek icin ileri demokrasiden bahsedecek ileri derken daha fazla demokrasi.. Kimileride demokrasimizi askiya almak icin hertürlü kirli siyasetini ortaya koyacaktir. Bunun da en baslica sebebi demokrasi olan ülkelerde simdiye kadar bir ic savasin yasanmamasi..
  15. Gelismis ülkelerde bir is sahibi isen su bir gercek var yasayabilecegin kadar sana bütce ayirir bir nevi dolayli olsa da ayligini sistem öder.. Ve vergi kacirmanin bütün yollari sipoplanir ve orda vergi kacirmak intihar etmekten farki yoktur.. Kazancini almaya gittiginde senden önce sistem vergisini el koyar bazen gün gelir eve ayliksiz gidersin ayliksiz gitmek istemiyorsa bir is veren olarak basari birinci sirada gelirken ikinci sira bire bir isin basinda olmak zorundasin kac saat basindasan gelirinde bir okadar artmak da yoksa ay sonun da bir is veren olarak bankadan eli bos dönmek sasirtici degildir.. Sayin y.yılmaz kaynak artirmanin bir cok yolu taabiki var ama ilk basta zaten bu kaynak ayrilmis bunlarin yaptigi elden vermesi !!! Bakin bir kaynak da nasil artilir Sayin FUZILI bir yazisinda petrol fiyatindan dert yaniyor.. Onun üzerinden bir kaynak göstereyim ülkemizde felaket sekilde benzin, gas kacakciligi var hatda zaman zaman bunlar felaketlere neden oluyor..Bilinmeyen bir yönüde arabalarin ömrünü kisaltiyor.. Kacakciligin en büyük nedeni dolum tesisleri akaryakitlari doluma geldiklerinde devlet adina dolum da doldurgu anda vergilendirmiyor.. Ve burda basliyor kacakcilik ve sonun da dolumda cikan akaryakitin dörtde biri ucuyor vergi kacakciligina ve kacak akar yakita dönüsüyor ve bu akar yakitda dolayli yollardan piyasaya sürülürkende felaketlere sebeb oluyor..Ve bu kacakciligin basinda cemaatlar var. Dörtde bir yakitin azalmasi ucmanin nedenini de bulmuslar doldururken dolumda ucuyor bosaltirken benzincilere veya neresi ise ucuyor parekende olarak da satarken ucuyor hani bu ucucu madde oluyor ya! Ve o oarantida vergide ucuyor.. Yani bu ülkede neler yapilmaz ki.. Sayin y.yılmaz kaynak artirmanin bir cok yolu taabiki var ama ilk basta zaten bu kaynak ayrilmis bunlarin yaptigi elden vermesi !!! bunuda tekrarlamakda yarar var.
  16. Türkiye Akp iktidari döneminde sadaka iktidarin verdigi sadaka kültürüyle bir 10. senin ne kadar büyük zaman dilimi oldugunun farkina varmadan yasamaktadir. Türkiye bu zaman dilimi icinde herseyini kaybetmistir..bir yüzyilini kaybetmistir. Simdi sira da varligi toprak bütünlügüne gelmistir... Istatikleri acikla diyenlere ufak bir istatik vermekde yarar var ve acikla diyenlere dilim dilim aciklanacaktir. Ülkemizde ulusal gelirin 70. milyonluk Türkiye´sin de bu gelirin yüzde ellisini, yani gelirin yarisina yakinini assagi yukari yarim milyona yakin insan kullanmakta.. Ulusal gelirimizin öbür dilimi olan yüzde ellisini 70. milyona paylastirilmakta ve bu AKP tarafindan önümüze kalkinma diye sürülmekte.. Dengesizlik tek bununla taabiiki bitmiyor devletin calisma gücünü kaybetmis veya calisamayan herhangi bir geliri olmayan aile bireylerine veya tek tek bireye, bireylere bütceden ayrilan bütceyi de devletin kurumlarinin ayirmis oldugu bütceyi bu hükümet olarak sadaka seklinde elden kendi adina secim zamanin da kullanmasi. Ahlaksizligin en büyük boyutu hem kendi adina hem secim zamani cifte ahlaksizlik yapma yetenegi olmasi.. Bugün beni kizdiran bir haberde vergi mükellefi olmasina ragmen ev sahiplerine bugün bir takim aflarin gelmesi bakin ev sahipi olanlarin yüzde doksani vurgunculardir..Vergi kacakcalaridir ve ikinci seferde af gelmesi ahlaksizligin gene ikinci yüzüdür. Hatirlatayim TOKI den ev sahibi olanlar ev sahibi oldum demesin o evler gece kondu katlaridir evim olsunda dört duvar olsun mantiginla bakanlarin büyük yanilgisidir.. Bu kesimde gene orta kesime yakin kesime hitap eden toki evleri orta cag evlerine orta kesime ev diye sunmaktadadir bu tür evler cagdas ülkelerde hapisane odasi seklinde dahi kullanilmaz..Bire alip üc geri ödemesi gereken bu kisilerde sonuna kadar ödeyebilmeside ayri bir konu.. CHP'nin vizyonu CHP’nin ‘aile yardımı’ 1250 lirayı bulacak Adaletsiz paylaşıma son vermenin ilk duragi sadaka devletine dur demenin ilk duragi olacagi konusunda kimsenin kuskusu olmamali. TOKI disinda ev alanlar evet vurgunculardir.. Bu hükümetin yapmak istedigi ikinci ayak emeklilerin topluca aldiklari emekli olduklarinda o birikimide göz koyan bu hükümet degil mi. Bu parayi da el koyup sadakasini büyütmek genisletmek isteyen bu hükümettir.

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.