katakuta tarafından postalanan herşey
-
Doğa Kanunları ve Sistem
Nerde böyle bir şey demişim alıntılayıp göstersene.
-
Din Nedir
Nİye diyanetin resmi sitesini aktarıyorsun,diyanetin doğru söylediğini nerden biliyorsun.Adamlar tututp kendi kutsallarını eleştirecek halleri yok elbette.Sırf ateistler o belgeyi hazırladı diye önyargı ile davranıp hemen yalanlıyorsunuz. Oysaki o belgede verilen kaynaklar sizin kaynaklarınız. Ayet ve hadisler. Mademki ateistlerin her dediğini yalanlama gibi bir hastalığınız var. İnat değilmi, bende, allah var muhammed elçisidir diyorum. Hadi cesaretin varsa yalan de bakalım. Ateistler yalan söylemez,çarpıtmaz,olmayan bir şeyi islamda varmış gibi göstermez.
-
Peygamber Efendimizin (S.A.V) Yüce Ahlâkı
Elbette ücret istemeyecek.Hem peygambere istemek yakışmaz. O savaşlarla söke söke almıştır alacağını.
-
Doğa Kanunları ve Sistem
Allahın değimez sünneti,diğer ayetlerde ve bu ayettede görüldüğü gibi,allahın kin ve nefretinden asla taviz vermediği anlaşılıyor. Allah, muhammeden öncekilere hangi değişmez kanunları uygulamış, buyurun kendiniz okuyun 3. Yalanladılar, nefislerinin arzularına uydular. Halbuki her iş yerini bulacaktır. 4. Andolsun ki onlara (kötülükten) vazgeçirecek nice önemli haberler gelmiştir. 5. Bunlar üstün bir hikmettir fakat uyarılar fayda vermiyor. 6. Sen de onlardan yüz çevir ki, o gün çağırıcı, görülmedik müthiş bir şeye çağırır. 7. Gözleri düşkün düşkün (zelil ve hakir) kabirlerinden çıkarlar, sanki yayılan çekirgeler gibidirler. 8. O çağırana koşarak, kâfirler: "Bu çetin bir gündür." derler. 9. Onlardan önce Nuh'un kavmi de yalanlamıştı. Kulumuzu yalanladılar ve: "Cinlenmiştir." dediler. Ve (Nuh davetten vazgeçmeye) zorlandı. 10- Bunun üzerine Rabbine: "Ben yenik düştüm, bana yardım et!" diyerek yalvardı. 11. Biz de boşalan bir su ile göğün kapılarını açtık. 12. Yeri de kaynaklar halinde fışkırttık, derken sular takdir edilmiş bir iş için birleşti. 13. Nuh'u da tahtalardan yapılmış, çivilerle (çakılmış gemi) üzerinde taşıdık. 14. Nankörlük edilen (kulumuz)e bir mükafat olmak üzere (gemi), gözlerimizin önünde akıp gidiyordu. 15. Bunu bir ibret olarak bıraktık, ibret alan yok mudur? 16. Benim azabım ve uyarılarım nasılmış (görsünler) 17. Andolsun biz Kur'ân'ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur? 18. Âd (kavmi) da yalanladı, azabım ve uyarılarım nasıl oldu? 19. Biz onların üstüne, uğursuzluğu devam eden bir günde dondurucu bir rüzgar gönderdik. 20. (O rüzgar) insanları, sökülmüş hurma kütükleri gibi yere seriyordu. 21. Nasılmış benim azabım ve uyarım? 22. Andolsun biz Kur'ân'ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur? 23. Semûd da o uyarıları yalanladılar. 24. "Bizden bir insana mı uyacağız? O takdirde biz apaçık bir sapıklık ve çılgınlık içine düşmüş oluruz." dediler. 25. "Zikir, aramızdan ona mı bırakıldı? Hayır o, yalancı, küstahın biridir" (dediler). 26. Yarın onlar, yalancı, küstahın kim olduğunu bilecekler. 27. Biz onlara, kendilerini imtihan etmek için dişi deveyi göndereceğiz. Onun için sen onları gözet ve sabırlı ol. 28. Onlara suyun aralarında paylaştırılacağını haber ver; her içene düşen miktar, hazır kılınmıştır. 29. Bunun üzerine arkadaşlarına bağırdılar. O da (bıçağı) çekerek (deveyi) kesti. 30. Ama azabım ve uyarılarım nasıl oldu. 31. Biz onların üzerine tek sayha (korkunç bir ses) gönderdik; ağılcının topladığı çalı çırpı kırıntıları gibi kırılıp dökülüverdiler. 32. Andolsun biz Kur'ân'ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur? 33. Lût kavmi de uyarıları yalanladı. 34. Biz de onların üzerlerine (taşlar savuran) bir fırtına gönderdik. Yalnız Lût ailesini seher vakti kurtardık, 35. Katımızdan bir nimet olarak. Biz şükredeni böyle mükafatlandırırız. 36. (Lût), onları bizim yakalamamıza karşı uyarmıştı. Fakat ikazlara karşı kuşku duydular, 37. Onun konuklarından murad almaya kalkıştılar. Biz de gözlerini siliverdik. "Haydi azabımı ve uyarılarımı tadın!" (dedik). 38. Sabah erken, onları kararlı bir azab yakaladı. 39. "Azabımı ve uyarılarımı tadın!" (dedik). 40. Andolsun biz Kur'ân'ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur? 41. Şüphesiz Firavun ailesine de uyarıcı peygamberler geldi. 42. Lakin onlar bütün âyetlerimizi yalanladılar. Biz de onları çok kuvvetli ve kudretli bir yakalayışla yakaladık. Bu kıssalardan hisseye gelince; 43. Şimdi sizin kâfirleriniz, onlardan hayırlı mı? Yoksa kitaplarda sizin için bir beraet mi var? 44. Yoksa "Biz birbirimize yardım eden bir topluluğuz." mu diyorlar? 45. Her halde o topluluk bozulacak ve geriye dönüp kaçacaklardır. 46. Bilakis kıyamet onlara vaad edilen asıl saattir. Saat cidden çok feci ve acıdır. 47. Muhakkak ki suçlular sapıklık ve çılgınlık içindedirler. 48. O gün yüzleri üstü ateşte sürüklenecekler, "Cehennemin dokunuşunu tadın!" (denilecek). 49. Haberiniz olsun ki, biz her şeyi bir kadere göre yarattık. 50. Buyruğumuz yalnız bir tekdir, göz açıp yumma gibidir. 51. Andolsun biz, sizin benzerlerinizi hep helak ettik. Öğüt alan yok mudur? 52. İşledikleri her şey, kitaplarda mevcuttur. 53. Küçük, büyük hepsi satır satır yazılmıştır. 54. Takva sahipleri cennetlerde, nur içindedirler. 55-Güçlü padişahın huzurunda doğruluk koltuklarındadırlar. --------------------------------------------------------------------------------
-
Kabe, Kible ve Namaz
İslam ile diğer putperest dinler arasındaki benzerlikler Yogiler iki parçadan oluşan beyaz ihrama girer Yogiler abdest alırlar Hintli ölüler yakılmadan önce yıkanır ve erkekler beyaz kadınlar kırmızı kefene sarılır. Budistler ve Hindular hacı olmak için kutsal yerleri ziyaret eder ve etrafında 7 kez dönerler. Oruç tutarlar. Hindular kurban keserler. Güneşe tapanlar günde 3 kere (Sabah, öğle, akşam) rüku ve secdeye vararak dua ederler. Hindu mabetleri camiye benzer. Ortada bir yükselti sağda ve solda iki minare benderi yükselti vardır. (ortada ki Şiva, sağda ki ve solda ki Brahma ve Vişnu adınadır) Müslümanlar; Bu benzerliklerin olması gayet normal,çünkü her kavme hak yolunu gösteren peygamberler geldi ama o kavimler sonraları allahın dinini yozlaştırdılar. diye itiraz edecekler. Oysaki,hiç bir dinin inanırı, kendi dininin putperest olduğunu kabul etmez. Zaten onun bakış açısıyla, değildir de... Ancak bütün dinler putperesttir. Putperestlik, müslümanların çoğunun zannettiği gibi kilden heykel yapıp, o heykeli tanrı bellemek değildir. Orada olmayan, görülmeyen, ancak gücü ve varlığı kabul edilen bir tanrıyı simgelemek için yapılır o put. Yani, inanılan tanrının simgesidir, onu hatırlatan, onunla ilişki kurmayı sağlayan bir simgedir. Böyle olunca da, bütün dinlerin aslında putperest olduğu anlaşılır. İslam da putperesttir. Tanrıları olan Allah'ı hatırlatan, onun gücünü ve varlığını simgeleyen, onun vasıtasıyla Allah'a ulaşılan bir çok put vardır islamda. En büyüğü Kabedir. Allaha tapılırken, Kabe'ye yönelinir. Kabenin etrafında dönülür, süslenir, giydirilir, vs. Kuran da bir puttur. Allah'ın sözlerini simgeler. Saygı görür, yukarıda tutulur ve öyle taşınır. Okumak için abdest alma, örtünme gibi özel ritüeller yapılır. İnsan eliyle yapılmıştır (en azından kitap haline getirilmesi). Diğer bir put, peygamberdir. Onun şefaati, Allahın rızası gibi umulur. Onun söyledikleri, yaşarken yaptıkları, giydikleri, fiziksel görünüşü, davranışları, ikinci bir kutsal kitap gibi yazılır, okunur, değer verilir ve uygulanır. Tek tanrılı olduğunu iddia eden bir dinin, inandığı tanrıdan başka -ister tanrıyı simgelemek adına olsun, ister başka amaçla olsun- başka kutsalları da varsa, o din putperesttir. Bunu inkar etmek veya kelimelerin sözlük anlamlarından çıkarımlar yapmaya çalışarak hedef saptırmak, gerçeği değiştirmez.
-
Doğa Kanunları ve Sistem
Değildir sayın sardunyam. Bakalım sarıgöl ne demiş. Sarıgöl kocaman başlı atmış. SÜNNETULLAH/ALLAHIN KANUNU. Bu kavram kuranda üç ayette geçer.Diğer ikisini konunun bağlamında koparmamak için önceki ayetlerle yazdım. Sarıgöl bu soruya itiraz edemedi. Şimdide sünnetullah kavramı geçen son ayetide inceleyelim bakalım İsra suresi 76- (Ey Muhammed!) Yakında seni yurdundan çıkarmak için, muhakkak ki rahatsız edecekler ve o takdirde onlar da senin ardından pek az kalacaklardır. 77- Bu, senden önce gönderdiğimiz bütün peygamberlerimiz hakkındaki sünnetimizdir. Bizim sünnetimizde herhangi bir değişme göremezsin. Neymiş burdaki Allahın değişmez sünneti, anlamışsınızdır herhalde. Peygamberleri yurdundan çıkaranları az bir müddet sonra allah helak etmiş değilmi?.Allahın değişmeyen sünneti geçen ayetlerin tamamında savaşlardan,ganimetlerden,ve peygambere karşı çıkanların öldürülmelerinden bahsediyor Bizleri cımbızlıyor diye suçlarsınız,ama siz cımbızlamanın alasını yapmışsınız. Bu üç ayetin (ahzap 62,İsra 77,Fetih 23) haricinde sizin verdiğimiz ayetlerin hiç birinde allahın değimeyen sünneti kavramı yok.Sünnetullah kavramı geçen ayetleri bağlamından kopararak,gök cisimlerinden bahseden ayetlere monte etmişsiniz. Eğer illa zorlama yöntemle bir şeyler çıkarmaksa maksadınız,size kimse engel olamaz.Buyrun kendi kitabınızla istediğiniz gibi oynayın.Demiştim zaten kimse kuranı beğenmiyor,habire kendi istedikleri anlamları kurana söyletmeye çalışıyorlar,kimsenin ne allahtan nede cehennemden korktuğu filan yok.
-
Kurandaki çelişkiler
Şuara suresi 221- Şeytanların kime ineceğini size haber vereyim mi? 222- Onlar, günaha, iftiraya düşkün olan herkesin üzerine inerler. 223- Onlar, (şeytanlara) kulak verirler ve onların çoğu yalancıdır. 224- Şairler(e gelince), onlara da sapıklar uyar. 225, 226- Onların her vadide şaşkın şaşkın dolaştıklarını ve gerçekte yapmadıkları şeyleri söylediklerini görmedin mi? Kuranın şiirsel özelliği yoktur diyebilecek bir babayiğit müslüman varmı acaba ? Bırakın bunu iddia edebilecek,müslümanlara göre kuranın şiirsel özelliği mucize olarak sayılır
-
Niye bir kere bile İsanın doğumu olan 25 aralık noel,i kutlamaz müslümanlar ?
O noktaları ben değil,moderatör kullanıyor.Sağolsunlar onların yüzünden zaten yeteri kadar rezil oluyoruz.Bende anlamadım bu çifte standat,ın sebebini gitti. Başkaları yutturmak kelimesini kullanır,silinmez bana gelince kötü kelime saylır silinir. Başkaları kıvırmak kelimesi kullanır silinmez bana gelince kötü kelime sayılır silnir. Başkaları allame yazar silinmez bana gelince kötü kelime sayılır silinir. Başkaları ahkam kesme diye yazar silinmez bana gelince kötü kelime sayılır silinir. Başkaları saygısızlık yapmayın der silinmez, ama ben kullanınca kötü kelime olur silinir. Orda silinen kelime saygısızca ifade kullandığınız yönünde idi. Zaten bu yazınında yine bir çok yerinin silineceğini biliyorum. Yine bir şey anlaşılmayacak ve yine ben kötü kelime kullanmış gözükeceğim.
-
Cinler.
Şimdi İslam öncesi dönemde Pers kültürünün Arap yaşamına çok önemli etkileri olduğunu söyleyebiliriz. Eski Arap masalları olarak bilinen (1001 gece masalları, Arap geceleri, Sinbad, Alladdin'in Lambası, Kırk Haramiler, Uçan halı vb.) masallar Pers'lilerden Arap toplumuna geçmiş ve bu masallar pagan dönemide Arap toplumunda animistik kültürün oluşmasında oldukça önemli bir pay sahibi olmuştur. Animizm (canlıcılık) konusu kendi başına bir açıklama gerektirmekte olup şimdilik bu konuya girmeyeceğim ama internetten rahatlıkla bu konuda bilgi bulabilirsiniz. Mekke döneminde Muhammed Kuran'da bazı hikayeler anlattığında ona karşı çıkan Nadir b. Haris "Irak'a gider ve oradan" İran kisraları", "Rüstem ve İsfendiyar'la ilgili masallar", "hikayeler" vb. şeyler toplar ve Muhamed'in getirdiği Kuran'ın bunlardan farkı olmadığını söylerdi. Özellikle Kuran'ın Mekke dönemi ayetlerinin daha iyi anlaşılabilmesi ve Muhammed'in zihninin nasıl çalıştığının anlaşılabilmesi için Cahiliyye dönemi olarak adlandırılan İslam öncesi çoktanrıcılık döneminin bütün davranış ve düşünce kodlarının çözülmesi gerekmektedir. Bu anlamda Cin konusu başlı başına önemli bir yere sahiptir. Konumuz bu anlayışa kaynaklık eden mitolojiler, dinler, halk hikayeleri vb. değildir ve burada Pers-Hindu mitolojisini inceleyip sonra da Zerdüşlüğün İslam'a etkilerini anlatmak gibi gereksiz yere konyu amacından çıkartmak ve kendi kendimize eziyet etmek niyetinde değiliz. Mümkün olduğunca Muhammed'in içinde yaşadığı zaman dilimindeki Cahiliyye toplumu inanışlarının ve kültlerinin incelemeye çalışacağız. Amacımız bir şeyin ilk kaynağını bulmak değildir. Bence bu da manasız bir çabadır ve sonuç almak da mümkün değildir çünkü hiç birimiz akademisyen değiliz ve yıllarımızı bu konulara ayıracak durumda da değiliz. O yüzden mümkün olduğunca spesifik ve daraltılmış bir alanda çalışma yapmalıyız. Benim size tavsiyem Muhammed'in içinde yaşadığı zaman dilimindeki "Cahiliyye" dönemine ait ne buluyorsanız not etmenizdir. En ufak bir bilgi kırıntısı bile çok şey gösterebiliyor bu dönemin düşünce kodlarını çözmek için. Konumuz cinler. Cahiliyye döneminin ve islam sonrası dönemin Cin algılayışlarını daha iyi anlayabilmek için öncelikle Arap toplumında islam öncesi ve sonrası Cinlerine şöyle bir göz atalım. Aşağıda çeşitli linklerden derlediğim Arap Cinlerine ait bilgiler mevcut. Bu bilgiler bile tek başına çok şey ifade etmekle birlikte henüz Kuran'daki Cin suresi başta olmak üzere diğer Cin ayetlerini ve Muhamemd'in bunlar karşısındaki tutumunu anlayacak bi yorum aşamasında değiliz. Daha önceki yazımda bir kaç duruma işaret ettim ama yeterli değil çünkü konu içini açtıkça derinleşiyor ve sistematik bir yorum yapmak mümkün olmuyor. Sözü daha fazla uzatmadan burada kesiyorum. Lütfen okuyunuz. Cin: Genel bir isim olmakla birlikte özel bir tür olarak da isimlendirilmiştir. Halının üstünde seyyahat ederler ve rüzgarın hiç durmadan estiği yerlerde barınırlar. Baze duman bazen büyük bir kartal şekline girebilirler ve bazen de güçlü bir erkek veya kadın. Yaşlı olanları görünmezlik, uçabilmek, hayvanlarla iletişim kurmak gibi yetenekleri vardır. Bakır'a karşı hassasiyetleri vardır. Genç olanları ise arslan formuna girebilirler. Cin suresinde anlatıldığı gibi İslam'ı seçenleri vardır ve camileri, kuran okunan evleri ziyaret eder, o ilahi havayı tenefüs ederler. Kemik ve hayvan atıkları yerler. İnsanları islam'dan caydırmaya çalışan ve vesvese verenleri de vardır. Cânn: İnsana yaklaşmakta en fazla imtina gösteren cinlermiş vakti zamanında ama bir çoğu islamı seçmiş. Özellikle en tehlikeli zamanlarda Muhammed'in izinde yürüyenlere yardıma koşarlar. İnsanların en fazla iletişime geçmek istediği cinler olmuştur çünkü en güzel vahalarda yaşarlar. Kervanlara zarar verebilirler özellikle daha önce kötü muamele gördükleri insanların bulunduğu kervanlara zarar verebilirler ama onlar sayesinde insanlar zengin de olabilirler. Genellikle beyaz deve formuna girerler ve kontrolleri altındaki vahlarda sakin sakin gezinirler. Genellikle kum fırtınalarında ortadan kaybolurlar ama ufak kum hortumu oluştuğunda ortaya çıkarlar. En büyük düşmanları diğer bir cin türü olan Ğûl' dür. Ğul'ler çölde pusuya yatıp Cânn'lara saldırabilirler veya tersi de olabilir. Nadiren şehirlere gelirler. Kendi seçtikleri özel vahalarda saraylar kurarlar. Genellikle çölde kendilerini gizlemek için ise asker kılığına girerler. Büyüleyici müzikleri vardır, uçabilirler, deve formuna girebilirler ve görünmezlik özellikleri de vardır. Element olarak onlar da bakıra karşı hassasdırlar Kuran'da Hicr 27 ve Rahman 39'da bu isimle geçerler. Hicr 27. Cânnı da, daha önce çok zehirli ateşten yarattık Merid / Marid : Hemen hemen hiç bir İslami kaynakta bu ismin Cin ismi olduğu geçmez ama Kuran'da bu isim Saffat 7 ayetinde zikredilmiştir. Saffat7. Ve (gökyüzünü) itaat dışına çıkan her şeytandan koruduk. (Ve hıfzam min külli şeytanim marid ) Marid'in açıklaması sözlükte; azgın, sapkın, inad ve isyanda benzerlerinden çok ileri gitmiş olan. Kibir, inad ve dinsizlikle tanınmış olan. (Mütemerrid) olarak geçiyor. Bir Cin ismi bu ayette aynı zamanda sıfat olarak da kullanılmış. "Şeytani arzular" derken anlatmak istediğimiz gibi. İslam öncesi arap mitolojilerine göre Merid'in özelliği "su" ile yakın ilişkisidir. zaten cinler 4 element ile ilişkili olarak sınıflandırılır. Su, Ateş, Hava Toprak Merid'lerin sayıları azdır ama en güçlü cin türü olarak görülür. Özellikle denizcilerin baş belasıdır ve güçlü dalgalar ve kasırgalar yaratarak gemileri batırabilirler. Bu yüzden denizciler onu kızdırmamaya özen gösterir. Oldukça kibirli bir cin türüdür. Mavi ve yeşil tenleri vardır. Bazen "mavi cin" olarak da geçer. Genellikle sahil kenarlarında yalnız yaşarlar ve İslam ile şeytani güçler arasındaki kavgadan uzak durular. İblis'in ona karşı büyük nefret duyduğu söylenir. Yaşlı olanları "bilge adam" ve genç olanları da "at" kılığına girebilirler ve gezginlere yardımcı olabilirler. Bakıra ve demire karşı hassasiyetleri vardır. İfrit: Sayıca en fazla olan türdür ve İslam'a çok şiddetli bir şekilde karşı çıkarlar. Terkedilmiş ve izbe yerlerde yaşarlar. Mekke'nin güneyindeki dağlarda yapılan büyük savaşta Cânn cinlerini ve Cânn'ların insan müteffiklerini yok etmiştir.Yalnızca Merid'lerin kitlesel saldırısı ile İfrit ve onun yardımcısı diğer şeytanlar yenilebilmiştir.Asker ve büyük köpek kılığında görülebilir. Büyük bir toz fırtınası ile kumdan yapılmış sihirli develerinin üstünde hareket eder. Yaşlı olanları yılan ve akrep kılığına girebilir. elementi ateştir. Demire karşı hassasiyeti vardır. Kuran'da Neml 39. ayette ismi geçer. Neml 39. Cinlerden bir ifrit: Sen makamından kalkmadan ben onu sana getiririm. Gerçekten bu işe gücüm yeter ve bana güvenebilirsiniz, dedi. (Kale ıfrıtüm minel cinni ene atıke bihı kable en tekume mim mekamik ve innı aleyhi le kaviyyün emın) Bu ayette Süleyman peygambere Belkısın tahtını getirme teklifinde bulunur. Bildiğiniz gibi Süleyman bütün cinleri emri altında çalıştırmıştır. Şeytan: Merid'den sonra en eski cin topluluğudur. Aynı zamanda diğer cinlerden çok daha fazla yaşarlar. Dağlarda kayalık yerlerde ve sıcak sularda yaşarlar. Sıcak hava bulutları üstünde bir yerden diğer bir yere gidebilirler. Kibiri ile in yapmıştır ve Muhammed'den önce bir çok insanı kendisine taptırmış veya köle yapmıştır. İnsanı Allah yolundan saptırma konusunda en yetenekli olan budur. Vesvese verir ve çoğu zaman da güzel kadın kılığına girerek insanları (yani erkekleri) baştan çıkararak günaha sokar. İnsana karşı üstünlüğünü Allah'a ispat etmek için insanı en perişan hallere sokmaya çalışır. (alkole , kumara alıştırmak vb.) Ayrıca bir çok durumda hastalıkları insana karşı bir silah olarak kullanır. Duman ve çakal kılığına girebilirler ve yılanla sembolize edilirler. Genellikle siyah bir devenin üstünde görülür. İman sahipleri üstünde bir hükmü yoktur. Elementi ateştir. Demire karşı hassasiyeti vardır. Kuran'da hemen hemen geçmediği ayet yoktur. İslam uleması İblis ile Şeytan arasındaki farkı çok tartışmıştır. Daha da ötesi, İblis ve Şeytan'ın bir melek mi yoksa cin mi olduğu sorusu hala tartışmalıdır. Kuran'da bu isimler neredeyse karmakarışık bir hale getirilmiştir. Örneğin ; Bakara 275. Faiz yiyenler (kabirlerinden), şeytan çarpmış kimselerin cinnet nöbetinden kalktığı gibi kalkarlar... Burada şeytan cinnet nöbeti ile kendini gösteriyor ve bu haliyle bir cindir. Ali İmran 36.....Kovulmuş şeytana karşı onu ve soyunu senin korumanı diliyorum.... Burada cennetten kovulan bir melek gibi. Bakara 36. Şeytan onların ayaklarını kaydırıp haddi tecavüz ettirdi ve içinde bulundukları (cennetten) onları çıkardı Burada da Şeytan Adem ile Havva'yı cennetten çıkartıyor. Ama Adem'e secde etmeyen ise İblistir. Sad 75. Allah! Ey İblis! İki elimle yarattığıma secde etmekten seni meneden nedir? Böbürlendin mi, yoksa yücelerden misin? dedi. Şimdi Adem ile Havva'ya yasak elmayı yediren Şeytan ile onlara secde etmeyen İblis aynı cin veya melek türü mü bilmiyoruz. İslam uleması Şeytan'ın genel anlamda "kötü ruhların" hepinin ortak ismi olduğunu İblis'in ise Allah'a isyan eden ilk cin veya şeytan olarak özel bir kişilik olduğunu söylüyorlar ama ayetlerden hiç de Şeytan'ın genel bir isim olduğu sonucu çıkmıyor çünkü Adem ile Havva'yı bireysel bir girişim ile kandırıyor. Daha da ötesi "şeytanlar" biçiminde çoğul olarak da geçiyor. Müminun 97. Ve de ki: Rabbim! Şeytanların kışkırtmalarından sana sığınırım! Burada şeytandan kastedilen bütün kötü cinler mi yoksa ayrı bir Şeytan topluluğu mu belli değil. Ğûl: Eski Arap ve Pers hikayelerinde canavar olarak tasvir edilir. Metamorfoza girerek şekil değiştirebilirler. Mezarlıklarda ve çöl gibi ıssız yerlerde yaşarlar. "Gûlyabani" inanışına kaynaklık etmiştir. Hayvan kılığında gizlenir ve özellikle sırtlan kılığına girerler. Canlıları hayvanları avlayarak yerler ya da ölü bedenleri yiyerek (leş yiyerek)yaşarlar. Özellikle Allah adı anılmadan keislen hayvan leşlerini yerler ve mezar soygunculuğu yaparlar. Çok akıllı olmakla birlikte aç kaldıklarında bir hayvan gibi hareket ederler. Kendilerine "tuz" ikram eden birisine saldırmazlar. Genellikle "hacı" olarak görülür ve kervanlara katılırlar ve eğer kendisine gerekli konukseverlik gösterilmez ise o zaman saldırabilirler. Aynı zamanda yalnız yürüyenlere veya ufak gruplara saldırı yapabilirler. Yaşlı olanları akbaba formuna girebilir ve savaş alanlarının üstünde uçarak savaşın bitiminden sonra ölülerin leşlerini yerler. Aynı zamanda çölde seyyahat edenleri takip ederler ve eğer yolculukta ölen olursa yine onların cesetlini yerler. Yaşlı olanları uçabilme ve görünmezlik yeteneklerine sahiptir. Demire karşı hassasdırlar. İblis : Bütün cinlerin atası olarak da kabul edenler vardır, Allah'a ilk isyan eden cin olarak kabul edenler de. Kuran'da Şeytan 87 yerde İblis ise 11 yerde geçer. İblis'in bir cin olduğunun apaçık ifadesi şu ayettedir. Kehf 50. Hani biz meleklere: Âdem'e secde edin, demiştik; İblis hariç olmak üzere, onlar hemen secde ettiler. İblis cinlerdendi; Rabbinin emrinden dışarı çıktı. Şimdi siz, beni bırakıp da onu ve onun soyunu mu dost ediniyorsunuz? Oysa onlar sizin düşmanınızdır. Zalimler için bu ne fena bir değişmedir! "Eblese" kökünden gelen bir kelime olup "hüsrana uğradı", "şaşkınlığa düştü" anlamına gelir. Şeytan'ın özel ismi olduğunu söylerler ama yukarıda anlattığım gibi durum o kadar da net değildir Kuran'da. Daha doğrusu İblis bellidir ama Şeytan oldukça tartışmalı bir isim. Neden bazı yerde özel isim olarak İblis geçerken bazı yerlerde Şeytan bu özel ismin yerine kullanılmıştır belli değil. Eski isminin Azazil olduğu ve meleklerin en şerflisi olduğu İbn Abbas'dan rivayet edilir. Bu konuda şu linkte oldukça aydınlatıcı bilgiler var. -http://www.kuranikerim.com/islam_ansiklopedisi/A/azazil.htm- İblis'in genel karakteri, büyüklük taslamak ve inkar, insanlara kötü şeyleri iyi göstermek ve onları doğru yoldan saptırmak ve insanlara vesvese vermektir. Bir sonraki yazımda Muhammed'e ve İslam'a karşı alıncak önlemlerin konuşulduğu "Büyük Cin Konseyi"ni anlatacağım. Kaynaklar: -http://www.cumhuriyet.edu.tr/edergi/makale/373.pdf- -http://www.bible.ca/islam/library/Zwemer/Animism/chapt7.htm- -http://www.ii.uib.no/~georg/alt/rpg/ars/ru...ca/node170.html- -http://en.wikipedia.org/wiki/Iblis- -http://en.wikipedia.org/wiki/Shaitan- -http://en.wikipedia.org/wiki/Djinn- -http://en.wikipedia.org/wiki/Marid- -http://en.wikipedia.org/wiki/Ifrit- -http://en.wikipedia.org/wiki/Ghul- -http://en.wikipedia.org/wiki/Demon#In_pre-...ic_Arab_culture- -http://en.wikipedia.org/wiki/Arabian_mythology- -http://en.wikipedia.org/wiki/Islamic_mythology- -http://en.wikipedia.org/wiki/Hand_of_Fatima- -http://en.wikipedia.org/wiki/Evil_Eye- -http://www.pantheon.org/articles/j/jinn.html- -http://www.meyilli.com/inanis/animizm.php- -http://www.kuranikerim.com/islam_ansiklopedisi/C/cin.htm- Arap pagan dönemi cin kültü islamiyetle birlikte dört bir tarafa yayılmıştır. Bugün biz de Şaman kültürüne ait izler bulmak mümkün değildir ama Arap pagan döneminin bütün davranış biçimleri, algılayışları ve yaşam kültürü capcanlı bir şekilde sürmektedir. Hatta öyle ki, bu cincilik, falcılık, medyumluk, tarot falı, büyücülük ve üfürükçülük ve bilumum fizik ötesi ilgi alanları neredeyse ülkenin din sektöründen sonra ikinci önemli sektörü olmuştur, daha doğrusu din-islam sektörü ile birlikte parelel ve iç içe gelişim göstermekte ve adeta onunla rekabet etmektedir. Tabii birincisinin devlet desteğini arkasına alması ve siyaseti de ele geçirmesi onu hep önde tutacaktır ama zaten bu da onun yan sektörü, yan gelir kapısıdır.
-
Cinler.
Onlar için Kuran'a bir sure bile koydu. Özellikle Mekke döneminde yazdığı ayetlerde çok bahsetti onlardan. Bu onun en doğal hakkı idi çünkü bir Arap şairi olarak cinler onun çok iyi tanıdığı varlıklardı. Cin kelimesi; örtmek, örtünmek, gizli kalmak anlamında olup cenn kökünden türeyen bir isim olup tekili cinnidir. Aynı zamanda cânn kelimesi de cin anlamında kullanılır. Mecnûn kelimesi de bu kökten gelir ve "cinlenmiş, cin çarpmış, cinin etkisinde kalmış" demektir. Şair olmayanlar sıradan insanlar için bu durum bir "delilik" veya aklını yitrmiş olmak anlamına geliyordu. Aynı şekilde Araplar "Cinli" derken Meftun kelimesini de kullanırlardı "fitne ve belaya tutulmuş cinli" manasında. Tabii Türkçeye girmiş olan Cinnet sözcüğünün de "Cinnet geçirmek" deyiminde ne anlama geldiğini rahatlıkla anlayabilirsiniz bu açıklamalardan sonra. Cinlerin etkisi altında kalarak düşünce yetisinin örtülmesi ve tehlikeli düzeyde bir delilik hali. Not:Tabii bu kelimenin cenne ([örtü), cunne ('vücudu örten' kalkan) cenin (ana karnında örtülü bulunan çocuk), cenân (içteki 'örtülmüş' kalb), cennet (örtülü, duyulardan gizli bahçe, bağ, bostan) anlamında kullanımları da mevcuttur. ********************** Aslında Muhammed'in cinlenmesi konusunu daha iyi anlamamız için Cahiliyye dönemi Arap toplumuna bakmakta yarar var. Ne de olsa insan başta tarihin ve içinde yaşadığı toplumun ve kültürün ürünüdür (Bir sosyalist gibi anlattım Arap şairleri çok severlerdi cinleri. Öyle böyle değil durum, yani gerçekten de onlar cinlere bambaşka bir muhabbet ile bakarlardı. Herşeyden önce cinler o kadar sıradan varlıklardı ki, kimse varlığını ve yokluğunu tartışmazdı bile. Eğer o dönem yaşasaydınız siz de cinlerle halvet eder, karşılıklı güreş tutar hatta evlenir çoluk çocuğa karışırdınız. Bunlar olağandı ve siz cin dostlarınız, sevgilileriniz hakkında birşeyler anlattığınızda kimse size melûl melûl bakmaz ve kınamaz bilakis büyük bir merakla dinlerdi. Hele hele şairler... Cinlerin yardımı olmadan şiir yazmak ne mümkün? Hatta öyle ki, yazdığınız kasideleri hiç bir cinden yardım almadan kendi kendinize yazdığınızı söyleseniz kim inanırdı ki size? Şimdi size biraz da bu konuda yazacaklarıma kaynak teşkil eden çalışmalardan birisi olan Ali Yılmaz'ın Arap Edebiyatında Şeytanlı (Cinli) Şairler isimli makalesinden alıntılar yapmak istiyorum. "Eski Araplarda şairlerin, kendilerine şiir melekesi verdiklerine ve yine kendilerine şiir ilham ettiklerine inandıkları cinleri, şeytanları mevcuttu. Böylece şair ilham kaynağını, irtibat halinde bulunduğu bir cin ile bu dünyanın ötesinde sihirli bir aleme bağlıyor, dolayısıyla kendisi de tabiat üstü bir kuvvetle mücehhez bulunuyordu." Şimdi de S.Ateş'in "Kuran meali"nden bir alıntı yapalım: "Şâ'irle cin arasında çok içten bir ilişki kurulurdu. Her şâ'irin, zaman zaman kendisine ilhâm veren özel bir cinni vardı. Şâ'ir, genellikle kendi cinnine halîl (samîmî dost) derdi. Şâ'irle ilişki kuran cin, insan isimlerinden biriyle anılırdı. Meselâ büyük şâ'ir el-A'şâ'nın cinninin adı, Mishal (kesici bıçak) idi." Aslında bu "cinlenme" konusunda asıl amacım İslam öncesi Arap şairlerin cinlerle olan ilişkisini ortaya koyup toplumdaki şairlere özgü olan bu animistik kültürden Muhammed'in ve onun yazdığı kitap olan Kuran'ın nasıl etkilendiğini ortaya koymaksa da "cin" inanışının sadece şairlere özgü olmadığını özellikle İslam öncesi Pers kaynaklı Arap efsanelerinin de (1001 gece masalları, Alaaddin'in lambası ve lambadan çıkan cin, Denizci Sinbad, uçan halı vb.) beslediği genel bir halk inanışı olduğunu ve büyücü ve kâhinlerin de İslam öncesi dönemde bu animistik öğe ile beslendiklerini ve cinleri gaipten haber almak, geleceğe ilişkin bilgi toplamak veya insanlara iyi ya da kötü amaçlı olarak büyü yapmak vb. amaçlarla kullandıklarını görüyoruz. Burada mümkün olduğunca Arap şairleri ve şair-cin ilişkisinin Muhammed-Kuran ilişkisi ile olan parellelliğini ele alacağım. Şimdi özellikle Ali Yılmaz'ın Arap Edebiyatında Şeytanlı (Cinli) Şairler isimli çalışmasından ilgi çeken paragrafları alıntılıyorum "Şairin cini bir fert olarak kabul edilir ve ona bir isim verilirdi. İnsanlar, cinlerin zaman zaman ortaya çıktığını ve onlara faydalı olabilecek şairlerden bahsettiklerine inanırlardı. Yine onlar, şiirlerini bu şairlerin isimleri ile söylerlerdi. Mesela; Hutayâeânin (ö. 678) kasidesinin ilk beytini meçhul bir genç söylemiştir. Bununla ilgili olarak âBu Hutayâeânin değil mi?â diye sorulduğunda âEvet. Ben onun cininin sahibiyim.â demiştir. Kendisine ilham veren şeytanının olduğu ileri sürülen şairlerin ilki İmruâl-Kaysâtır. " Bu tabi biraz ilginç. Cin ayrı bir ferd olarak görülüyor ve ona isim veriliyor. İmru'l Kays (M.S 520-565) ise "Yedi Askı" şairlerinden olup Kuran'daki bazı ayetlerin onun beyitlerinden plagiarizm yapılarak yazıldığı yönünde ünlü oryantalist İslam araştırmacısı Tisdall'in 1900 yılında yayınlanan kitabı "İslam'ın Kaynakları"nda iddiaları olmuştur ama Tisdall daha sonra bu iddialarnı verilerin kesin bir ispat olma vasfına sahip olmadığını söyleyerek geri çekmiştir -http://www.bible.ca/islam/library/Tisdall/...s0/p009-010.htm- ayrıca şu linke de bu konu ile ilgili yorumlar bulabilirsiniz. -htp://answering-islam.org/Quran/Sources/qais.html#yanabi- Tabii asıl konumuz bu değil. Biz yine Ali Yılmaz'ın Arap Edebiyatında Şeytanlı (Cinli) Şairler isimli çalışmasından aktarımlar yapmaya devam edelim: "Ebu Ubeydeânin anlattığı gibi, Araplar cinleri isimleriyle tanırlardı. Arap; inkar, zulüm, düşmanlık ve bozgunculuk yaptığında ona şeytan denilirdi. Bazen de kızgınlığı şeytan olarak isimlendirirlerdi. Bununla ilgili olarak Ebuâl-Vecih el-âAklî şöyle anlatıyor:âŞeytanım sırtıma bindiğinde de böyle idi.â diyince, âHangi şeytanı kastediyorsun?â diye sorulduğunda âkızgınlıkâ şeklinde cevap vermiştir. Cinlerle şairler arasındaki ilgilerden birisi de şudur: Geçen sıfatlar, şairlere şeytanları yolu ile gelmekte idi. Onlar bu inanca kendileri için şiirden daha önemli olan kehanet vasıtası ile ulaşmışlardı. Her kahinin âTabiââ ismi verilen bir sırdaşı bulunmaktaydı. Şairler, gayba ait güçlü yardımları bunlardan alıyorlardı. Çünkü şiir, neredeyse şairin ruhunun başka bir ruh ile karışımını sağlayan ruhi bir etkileşimdi. Şair o ruh ile zaman zaman bazı şeyler hissederdi. Yunan ve Romalı şairler bunu manzumelerinin başlangıcı için gerekli görürlerdi. Bu kişiler şairlerin ilahları, zenginlerin tanrıları vs. şeklinde isimlendirilirdi. Bu konuyla ilgili birçok hikaye mevcuttur. Araplar bu işi daha da ileri götürmüş, bu şeytanlarına birer isim vermişlerdir. Yukarıdaki anlatımlarda görüleceği gibi şair ile cin arasındaki ilişki sadece bir "ilham" alma ilişkisinin ötesinde bir durum var. İlginç bir saptama da şairlerin aynı zamanda kâhin oldukları ve kehânetin de şiirden daha önemli olması ve bu tip gayba ait haberlerin alınması şeklinde meydana gelen kehanet içinse bu cinlerle dostluğun da ötesinde "sırdaşlık" bağı kurulmuş olması gerektiği. Bakalım bu çalışmada yer alan bazı şairlerin şeytanlarına-cinlerine verdikleri isimlere: İmruâl- Kays : Lafiz b. Lahiz Ubeyd b. el : Abras: Hubeyd Beşir b. Ebî Hazım: Hubeyd Ziyâd ez- Zebibânî: Hazir b. Mahir Aâşâ : Mishel b. Esâse Amr b. Kutn: Cühünnâm el- Mahbeluâs- Saâdî: Amr Kumeyt: Müdrik b. Vağim Beşşâr : Senâknâk Cerir Müktehil Hasan b. Sabit : Amr Ebu Bekr b. Düreyd: Ebu Zaciye Rivayetlere göre şair birisini hicvetmek istediğinde kahinlerin elbiselerine benzer özel elbise giyerdi. Saçını traş eder ve iki perçem bırakırdı. Bu perçemlerden birisini yağlar ve ayağına bir nalin giyerdi. Biz, saç kesmenin hacca mahsus bir adet olduğunu biliyoruz. Hicveden şair, hac sırasında yaptığı işlemleri hiciv sırasında da yaparak, sanki bu işlemlerle hicvinin, lanetinin hasmına mümkün olan her yoldan eza ve cefa olarak ulaşmasını arzulamaktadır. Şiir, Arapların ileri gelenlerinin dillerinde uçup giden birşey değildi, bilakis kalıcı idi. Aynı zamanda şairler, tarihi bilen kişilerdi. Ayrıca şairler, şiirlerinin cinlerin kendi dillerinden verdikleri yakıcı sözler olduğuna ve bunu gayptan aldıklarına inanırlardı. O dönemde şairlerin insanlardan üstün, cinlerden ise daha alt sınıfta oldukları kabul edilirdi. Burada daha ilginç bir şeyle karşılaşıyoruz, o da; şairlerin kâhin elbisesi giyerek hacc ritüelleri yapması. Burada anlaşılıyor ki, hasmına lanet eden şair bunu yapmadan önce hacca mahsus bir ritüeli gerçekleştirip ondan sonra bu "hasmına lanet" şiirini yazmış olması. Bu durum oldukça fazla Muhammed'in davranış biçimine uyuyor. Acaba Muhammed Ebu Leheb'e beddua okumadan önce bu tip bir hac ritüeli gerçekleştirdi mi? Bu konu ile ilgili spesifik bir rivayet mevcut değil ama bu "şair olmak hacc etmek-lanet okumak" üçlüsü tam bir Muhammedî üslup. Şimdi gelelim bu çalışmadaki en ilginç paragrafa: Rivayete göre şair Ubeyd b. el-Abras (Ö. 554) daha önceleri şair değildi. O uykuda iken bir şeytan ona bir yumak saç getirdi, onu ağzına attı ve sonra da şöyle dedi: âKalk!â O da kalktı ve o andan itibaren şiir söylemeye başladı. Bu size neyi hatırlatıyor ? Yoksa şu ayetleri değil mi? Müdessir 1. Ey bürünüp sarınan (Resulüm)! Müdessir 2. Kalk, ve (insanları) uyar Daha da ötesi Müddessir suresi adını ilk ayetinde geçen, "örtüye bürünen" anlamındaki "müddessir" kelimesinden almıştır. Peki biz en başta ne demiştik "Cin"in tanımı olarak daha önce? "Cin kelimesi; örtmek, örtünmek, gizli kalmak anlamında olup cenn kökünden türeyen bir isim olup tekili cinnidir...Tabii bu kelimenin cenne (örtü), cunne ('vücudu örten' kalkan) cenin (ana karnında örtülü bulunan çocuk), cenân (içteki 'örtülmüş' kalb), cennet (örtülü, duyulardan gizli bahçe, bağ, bostan) anlamında kullanımları da mevcuttur." Bu kadar mı benzeşme olur? Açıkcası ben de biraz hayret ettim bu duruma. Şimdi bir diğer benzeşme de S.Ateş'in Hicr 6 ayetinin açıklamasından geliyor: "Eskiden Arabistan'da şi'ir bir san'at olmaktan çok, cinlerle, gizli güçlerle temas kurup onlardan birtakım bilgiler alma mesleği idi. Herkes ile konuşmayan cin, ancak seçtiği adamla konuşurdu. Her cinnin seçtiği bir şâ'ir vardı. Erkek veya dişi cin, sevgisine lâyik gördüğü adamın üzerine çullanır, onu yere atar, göğsünün üstüne çıkar ve onu dünyâda kendisinin sözcüsü olmaya zorlardı. İşte şi'ir seremonisi böyle başlardı . O andan itibaren o adama şâ'ir denilirdi. Şâ'irle cin arasında çok içten bir ilişki kurulurdu. Her şâ'irin, zaman zaman kendisine ilhâm veren özel bir cinni vardı... (S.Ateş--Hicr 6 açıklaması)" Muhammed, Hira mağarasında Cebrail ile karşılaştığında herkesin bildiği şu hadise gerçekleşir: "Hira Dağı mağarasında inzivaya çekiliyor, uzun tefekkür ve dualarla kendini ibadete veriyordu. Bir gece aniden vahiy meleği belirdi ve ona "Oku!" dedi. Muhammed(as), ilkin gerçek bir metni okumasının istendiğini zanneti- ki ümmi olduğu için bu talebi yerine getirmesi mümkün değildi. bu nedenle "ben okuyamam" dedi. Bunun üzerine, kendi sözleriyle; "melek beni yakaladı ve kendine çekti, öyle ki bütün gücüm kaybolup gitti; sonra beni bıraktı ve "Oku!" dedi. Ben "okuyamam" dedim, sonra beni yeniden yakaladı ve kendine çekti; sonra beni bıraktı ve dedi: "oku!". Ben tekrar cevap verdim: "okuyamam...", sonra beni üçüncü defa yakaladı ve kendine çekti ve tekrar bıraktı ve dedi: " Oku, yaratan Rabbinin adına. O, insanı alaktan yarattı..." Görüleceği gibi Muhammed'e Cebrail tarafından fiziksel bir baskı uygulamak amacıyla sıkılıp sıkılıp bırakılıyor...Bu durum yukarıda S.Ateş'in aktardığı gibi Arap şairlerinin cinleri ile olan teması sırasında cinlerinin onların "göğsünün üstüne çıkarak" fiziksel baskı uygulaması ile benzeşmektedir. Bu konudaki bir diğer rivayet de sonradan müslüman olup Muhammed'in sahabesi haline gelen eski şair Hasan b. Sabit ile ilgilidir. Sabit'in dişi cini de Medine sokaklarından birinde onunla karşılaşıyor ve hemen üstüne atlayıp yere düşürüyor ve göğsüne baskı uyguluyor ve onu üç beyitlik bir şiir söylemesi için zorluyor. Bu bilgi oryantalist yazar Prof. Macdonald'ın (1863-1943) The Religious Attitude and Life in Islam" adlı kitabında geçiyormuş ama hangi islami kaynağa dayanarak bunu verdiğini bilmiyorum. Ayrıca bu hadise Alak suresinin Hira dağındaki mağarada inmesi ile bitmiyor çünkü genelde Muhammed' vahiy gelirken bazı garip haller vukû bulur. Muhammed'in vahiy hallerinden birisi şöyle: "...Bir defa da mübarek dizleri Zeyd b. Sabit'in dizi üstünde iken bu türlü vahiy gelmişti. Zeyd diyor ki. Resulullah'a gelen vahyi yazardım. Vahiy nazil olduğu sırada Resulullah'ı bir sıkıntı kaplar, inci taneleri gibi şiddetli terler dökerdi de ondan sonra açılırdı. Kendileri bana yazdırırlardı, ben de yazardım. İşimi bitirinceye kadar vahyin ağırlığından o kadar zahmet çekerdim ki ayağım kırılıyor zanneder ve artık bir daha yürüyemem, derdim. Maide suresi indiğinde surenin ağırlığından biz vahiy katiplerinin az kalsın bileklerimiz kırılacaktı" (S.Ateş - İslam'a İtirazlar ve Kuran-ı Kerim'den Cevaplar s.27) **********************
-
Ayna,ayna söyle bana.
Kusura bakma ama *******? Cansız heykeller nasıl suça iştirak etrmiş oluyor anlatırmısın ?
-
Ayna,ayna söyle bana.
Allah öyle demiyor ama Enbiya 98 Gerçekten siz de, Allah'ın dışında taptıklarınız da cehennemin odunusunuz, siz ona varacaksınız. Enbiya 99 Eğer onlar ilâh olsalardı, oraya girmeyeceklerdi. Hepsi orada temelli kalacaktır. Herkes kesin iman etsin işte.Nesi kötü bunun ? Demekki allah kafaya takmış bir kere, illa birilerini yakmak istiyor
-
Ayna,ayna söyle bana.
İsra 44 Yedi gök, yer ve bunlarda bulunan herşey O'nu tesbih eder. O'nu övgü ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur. Ne var ki siz, onların tesbihini anlamazsınız. O, halimdir, bağışlayıcıdır. Oldumu şimdi? Sen tut ,seni tesbih eden heykellleri hiç bir suçları olmadığı halde cehenneme at.
-
Ayna,ayna söyle bana.
Sizi gidi uyanıklar siziii Sonunun nereye varacağını anladınız değilmi.Peki hiç bir şeyden haberi olmayan zavallı heykelciklerin suçu ne ?
-
Ayna,ayna söyle bana.
Mesela ben, darvini ilah edinirsem oda mı cehenneme gidecek ?
-
Ayna,ayna söyle bana.
Brainslapper heykel örneği verdi diye sonun üstüne yatma. Ya peki bu put edinilenler insansa onlardamı cehenneme gidecek. Bak açık olsun diye şöyle sorayım.Eğer sahte ilahlar heykel değilde insan olursa,bu insanlardamı cehenneme gidecek?
-
Ayna,ayna söyle bana.
Sorularıma cevap değil.İster sahte ilah olsun ister hakiki. Bunu sormuyorum.Yukarıda ayeti verdim.Allah sahte ilahları,onlara tapanlarla birlikte cehenneme atacağını söylüyor. Bende diyorum ki,sahte ilahları yok etme işini allah ahirete bırakacağına neden dünyada yapmamış ? Kuran baktığımızda allah hep sahte ilahlara tapan insanları cezalandırmış bu dünyada.Helak edilen geçmiş kavimlerle ilgili bir sürü ayet var kuranda.Bildiğini varsayarak ayetleri yazmaya gerek bile görmüyorum. Neden ceza gören hep insanlar.Allah böyle yapacağına ilahları neden yok etmemiş. Ol demekle evreni yaratan allah istese idi bir anda tüm sahte ilahları yok edebilirdi değilmi. Neden onları yok etmiyorda sürekli insanları yok ediyor,hem bu dünyada hem ahirette ?
-
Doğa Kanunları ve Sistem
Sarıgölün yazdığının doğru olduğunu kurandan ayetlerle gösterin namusun şerefim üzerine yemin ediyorum,müslüman olacağım ve bu forumda açıklayacağım. Bakın bu kadar emin konuşuyorum. Eğer sizde o kadar eminseniz,bu iddianızı kuranla delillendiremezseniz,islamdan çıkacağınıza söz veriyormusunuz ?
-
Ayna,ayna söyle bana.
Yani illa bazı insanları yakacak, başka yolu yok diyorsun.Hani allahın gücü sonsuzdu ? Bak ben bile insan olmama rağmen insanlar cehenneme gitmesin diye çözümler üretebiliyorum da,allah niye düşünmemiş acaba? Merak işte . Hem bizim aman şu soruları sormayalım yoksa yanarız gibi korkumuz yokki,sormayalım.
-
Ayna,ayna söyle bana.
Pamuk prenses masalını herkes bilir. Kötü kalpli kraliçe sık sık aynanın karşısına geçer ve, ayna ayna söyle bana,benden başka güzel varmı diye sorar. Aksilik buya ayna birgün, pamuk prenses senden daha güzel demesin mi!! Güzellikte rakip istemeyen kraliçe, pamuk prensesi öldürmek için planlar yapar.Masalın gerisini biliyorsunuz zaten anlatmaya gerek yok. Gelelim asıl meseleye. Bu masal ile,kuran arasında ki benzerliklere değinmek istiyorum. Masalda kıraliçe vardır.Kuranda ise kıral/melik tabiri geçer Nas suresi 1- De ki: Sığınırım ben insanların Rabbine, 2- İnsanların Kıral,ına Kraliçe kendinden başka güzel olsun istemez Kuranın allahıda öyle. Müminun 14 Sonra nutfeyi alaka (aşılanmış yumurta) yaptık. Peşinden, alakayı, bir parçacık et haline soktuk; bu bir parçacık eti kemiklere (iskelete) çevirdik; bu kemikleri etle kapladık. Sonra onu başka bir yaratışla insan haline getirdik. Yaratanların en güzeli olan Allah pek yücedir. Saffat 125 Yaratanların en güzelini bırakıp da Ba'l'e mi taparsınız? demişti. Güzellikte tek olmak düşüncesi Kraliçe,yi pamukprensesi öldürmeye kadar götürür.Yani sadisttir. Enbiya 98 Gerçekten siz de, Allah'ın dışında taptıklarınız da cehennemin odunusunuz, siz ona varacaksınız. Enbiya 99 Eğer onlar ilâh olsalardı, oraya girmeyeceklerdi. Hepsi orada temelli kalacaktır. Aynı karakteri kuranın allah,ında da görüyoruz.Ancak bir farkla.Kraliçe sadece pamuk prensesi öldürmeye çalışırken,kuranın allahı sadece başka ilahları değil,o ilahlara tapınan insanları da cezalandıracağını söylüyor. Şimdi gelelim sorularımıza 1) Kraliçe aynaya bakarak güzel olduğunu anlıyordu,Peki allah güzel olduğunu nasıl biliyor ? Ayna kullanmışmıdır ? 2)Kuranın allahı,kendisinden başka ilahlarıda cehenneme atacağını söylüyor. Allah dünyada başka ilahları yok etse idi, kendisinden başka ilah kalmaz,hemde o ilahlara tapınan insanları cehenneme atmasına gerek olmazdı.Peki öyleyse, Allah,kendisinden başka ilahları dünya hayatında niye yok etmiyor,yoksa gücümü yetmiyor?
-
Niye bir kere bile İsanın doğumu olan 25 aralık noel,i kutlamaz müslümanlar ?
Size,hıristiyanlar gibi kiliseye gidin diyen oldumu,sedat bey? Muhammedin doğum gününü nasıl kutluyorsanız,noel,ide öyle kutlayıverin yahu.
-
Niye bir kere bile İsanın doğumu olan 25 aralık noel,i kutlamaz müslümanlar ?
Siz bilmediğiniz DİNİ BİR RİTÜEL hakkında nasıl olurda böyle ........ atıp tutarsınız?Aynı gafı sarıgöl beyde yaptı, noel ile yılbaşını aynı kutlama sandığı için Çılgınlıklar diye bir kelime kullandı..Ona gerekli cevabı verdim. Ama görünen oki,sizlerin muhtabın yazılarını okumak gibi bir düşünceniz kesinlikle yok.*** Noel,dini bir rtüeldir,eğlence ile hiç bir alakası yoktur.Aynı mantıkla islamdan haberi olmayan biri,cemaatle namaz kılan müslümanlar için Bunlar folklorik dans yapıyor dese,nasıl tepki verirdiniz?
-
Niye bir kere bile İsanın doğumu olan 25 aralık noel,i kutlamaz müslümanlar ?
Bu mazeret olamaz. Hem o kadar önemlimi,ha bir gün önce ha birgün sonra.Önemli olan anmak değilmi?Durun hele, buda yetmez. Eğer kurana ters davranmak istemiyorsanız,kuranda adı geçen ne kadar peygamber varsa onlar için de kutlama yapmanız gerekir. Dediğim gibi doğum günlerinin bilinmesi o kadar önemli değil.Öylesine her biri için bir gün tesbit edersiniz. Yazık değilmi diğer peygamberlere? Bizler allahın elçiliğini yapmadıkmı,niye bizleri anılmaya layık görmediniz derlerse, ahirette onların karşısına hangi yüzle çıkacaksınız ?
-
Doğa Kanunları ve Sistem
Birisi, kuranla alakası olmayan bir düşünceyi, kafasından atıyor, diğeride onu tebrik ediyor.Kuran bu konuda ne diyor kimsenin umurunda değil.Ama lafa gelince kuran onlar için,allahın buyrukları. Müslümanların ne kurana inandığı doğru nede cehennemden korktuğu.Kendinizin bile inanmadığı bir kitabı,hangi yüzle başkalarına tavsiye ediyorsunuz ?
-
Niye bir kere bile İsanın doğumu olan 25 aralık noel,i kutlamaz müslümanlar ?
Sayın birce;lütfen forumu takip edin.Tarafsız müslüman değil,o yazdıklarıda kendi düşüncesi değil,müslümanların ınacını anlatıyor.