Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

katakuta

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

katakuta tarafından postalanan herşey

  1. İyi dikkat et allah bizleri kulluk yapmak için yaratmış ihtiyacı yok ama yinede istemiş diyorsun. Sonraki bir iletine bakalım. Allaha kulluk yapmayan milyarlarca insan var. Hani allah istediğine ulaşıyordu? Demekki Allah istediğine tam ulaşamamış.
  2. Kadınlar hem dünyada hemde ahirette erkeklere cinsel hizmetçide ondan.Yani anlayacağın kadınlara playboy erkek yok cennette. Vakıa 34 Ve yüksek yataklar içindedirler. Vakıa 35 Biz, o kadınları yeni bir yaratılışla yeniden yarattık. Vakıa 36 Onları bakireler şeklinde yarattık. Vakıa 37 Eşlerine sevgi ile bağlı olarak. Vakıa 38 Sağ,ın adamları için.. Vakıa 39 Bir çoğu öncekilerden.. Vakıa 40 Çoğu da sonrakilerden.. Kadınlar yine koclaraına cinsel hizmet için var olacaklar cennette.Gılmanlar yani parlak oğlanlar eşcinsel hizmet verecek.Aksini iddia ediyorsan ayeti getirir ortaya koyarsın.
  3. Kuranın değiştirilmediğini idddia edebilemek için ilk derlelne orjinal kuranı getirir milletin gözüne sokarsınız.Ve dersinizki bakın şimdikilerle hiç bir farkı yok. Bunu yapamadığınız müddetçe kuranın değiştirilemdiğini söylemek boş bir iddadır.Tüm islami uzman kaynaklar değiştirildiğini açıkça ortaya koymaktadır Kaynaklar, ayrı ayrı mushaflar üzerinde durur. Aktarılan örneklere göre, kimi mushaftakiler bugün elimizdeki "resmi kuran" dakileri tutmamaktadır. Ayrıca İbn Ömer'in şu sözü son derece ilginçtir: -İçinizden kimse, Kur'an'ın tümünü elinde tutuğunu söylemesin. Bunu diyen bilir mi Kur'an'ın tümü ne kadardı, nasıldı? Kesin olan o ki, Kur'an'ın çoğu yok olup gitmiştir. (Bkz. Süyuti, el İtkan, 2/32) Verdiğim kaynaklardaki tüm müslüman uzmanlar yalan söylüyorda bir tek senmi doğru söylüyorsun?
  4. Hayır öyle olmayacak.Kuran cennet menüsü tek tek saymış.Bu listedekilerden canınız ne çekiyorsa onunla yetineceksiniz.Liste dışına çıkmak yok.Sonsuza değin,hurma,üzüm,kuş eti,bal,süt şarapırmakları ve göğüsleri tomurcuklanmış kızlar. Mesela en basit gibi görünen maç seyretme zevkiniz bile olmayacak. Hadi kolay gelsin.
  5. Konunun araştırmacılarından Prof. Dr. Suphi e's-Salih kitabında, "Peki, Osman döneminde hazırlanmış resmi nüsha şimdi nerededir?" sorusunu ortaya atar ve doyurucu cevap bulamadığını açıklar. Kahire Kütüphanesi'nde olduğu söylenen nüshanın, Osman döneminden kalmış olamayacağını belirtir. Çünkü bu kitapta bir takım işaret ve noktalar vardır, böyle işaret ve noktaların İslamiyet'in ilk yıllarında bulunmadığı bilinmektedir. Ayrıca, Kuran'ın okunuşundaki farklar da, tek bir Kuran olmadığının göstergesidir. Nitekim, İsmail Cerraoğlu'nun, Ankara 1971 baskılı "Tefsir Usulu" adlı kitabının 90-110.sayfaları arasında, Islam kaynaklarından aktarılan bilgiler de şöyle: "Kur'an'ın bir harfinin bile değişmediği" yalanı Tevbe suresinin 114.ayetindeki "iyyahu" sözcüğünü, Hammad İbn Zeberkan, "ebahu" diye okurdu. Sad suresinin 2. ayetindeki "izzettin sözcüğünü de "ğırratin" okumaktaydı. Buradaki değişiklikler harf değişiklikleri.Birincisinde "ya""ba" ya, öbüründe de "ayın" harfi, "ğayın" harfine dönüşmüş. Haydi bu tür harf değişikliklerini önemsemeyelim. Eldeki Kur'an'da görülen kimi sözcüklerin yerine, Abdullah İbn Abbas, "mürâdiflerini", yani "eş anlamlı olanları kullanırdı. Enes İbn Malik de Müezzemmil suresinin 6. Ayetindeki "akvamu" sözcüğünün yerine, "asvabu" sözcüğünü kullanmıştır. İbn Ömer, Cum'a suresinin 10. Ayetindeki "fes'av" sözcüğünün yerine, "femzû" sözcüğünü; İbn Abbas Karia suresinin 5. Ayetindeki "kel'ıhni"yerine "k'essavfı"yı uygun görüp kullanırdı. Yine İbn Abbas "sayhaten vahideten"lerdeki "sayhaten" yerine, "zeyfeten"i yeğlerdi.Enes İbn Malik, İnşirah suresinin 2. Ayetindeki "vada'nâ" yerine,"halelnâ" diye okurdu. (Bkz.Sf.95). Aynı kitapta, gösterilen kesimde başka örnekler de görülebilir. Buralarda görülen de yalnızca harf değişikliği değil kelime değişikliğidir. Demek ki peygamberden bu yana bir harf bile değişmemiştir savı gerçek değildir. İsmail Cerrahoğlu'nun da kitabında yer verdiği (Bkz. aynı kitap, s.93-94) bir olay çok ilginçti bu konuda. Aktarıldığına göre, bir gün Hizam oğlu Hakim Oğlu Hişam, Furkan suresini okumaktadır. Ömer dinler, bakar ki, Hişam bu sureyi Muhammed'in kendisine öğretip okuttuğundan başka türlü okuyor. Ömer öfkelenmiştir: "-Bu sureyi sana böyle kim belletip okuttu?" "-Peygamber!" "-Yalan söylüyorsun. Çünkü, Peygamber bu sureyi bana senin okuduğundan başka türlü okuttu." Ömer bu tartışmayı yaparken, Hişam'ın yakasına sarılmıştır. Sonra, adamı alıp Peygamber'e götürür. "-Bu adam, senin bana okuttuğundan başka türlü okuyor Furkan suresini." "-Yakasını bırak da adamın okuduklarını ben de dinleyeyim." Ömer yakasını bırakınca, Muhammed adama döner: "-Hişam, haydi oku, bir de ben dinleyeyim, Furkan suresini nasıl okuyorsun?" Hişam, Furkan suresini, kendisine öğretildiği gibi okur. Sonra, Muhammed, "-Bu sure bana böyle indi." der. Muhammed, aynı sureyi bir de Ömer'e okutturur. Ömer'inki için de aynı şeyi söyler. Yani, ikisininkini de doğru bulmuştur. Sonra da şöyle der: "- Kuran yedi harf (yedi türlü) indirildi. Bunlardan hangisi kolayınıza gelirse, Kur'an'ı ona göre okuyun. (Bkz. Buhari, e's-Sahih, Kitabu'l-Husûmât 4; Tecrîd, hadis no: 1766; Müslim, e's-Sahih, Kitabu Salâti'l-Müsâfirîn/270, hadis no:818) Bu hadis, Hişam'ın okuduğu Furkan suresi ile, Ömer'in okuduğu Furkan suresinin çok çok başka olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Bu hadise göre, Muhammed, kavgayı tatlıya bağlıyor, "Kur'an'ın yedi çeşit indirildiğini" ve herkesin başka türlü okuyabileceğini söylüyor. Yani Kur'an'ı türlü biçimlerde öğrenip okumayı serbest bırakıyor. "Başkalık"sa, hadisten de kolaylıkla anlaşılacağı gibi, "okunuş"ta değil, "okunanlar"dadır. Yoksa, Ömer'in o denli öfkesinden söz edilebilir mi? Kaynaklar, ayrı ayrı mushaflar üzerinde durur. Aktarılan örneklere göre, kimi mushaftakiler bugün elimizdeki "resmi kuran" dakileri tutmamaktadır. Ayrıca İbn Ömer'in şu sözü son derece ilginçtir: -İçinizden kimse, Kur'an'ın tümünü elinde tutuğunu söylemesin. Bunu diyen bilir mi Kur'an'ın tümü ne kadardı, nasıldı? Kesin olan o ki, Kur'an'ın çoğu yok olup gitmiştir. (Bkz. Süyuti, el İtkan, 2/32) Bütün bunlar karşısında, yine "kuran, Peygamberden bu yana olduğu gibi ve bir harfi bile değişmeden gelmiştir, denebilir mi? Kur'an'ın birinci orijinali de, ikinci orijinali de yine müslümanlar eli ile yakılmıştır. Kuşkusuz gerçekleri örtmek için. Osman döneminde oluşturulup çoğaltıldıktan sonra belirli merkezlere gönderilen nüshaların orijinallerine de , dünyanın hiçbir yerinde raslanmamaktadır. Müslümanların kutsal kitabının resmi nüshasının her yerde aynı olduğu doğrudur. Ancak, bugün İslam dünyasında bilinen ve elde bulunan Kuran, Peygamberin "vahiy katiplerine yazdırdığı" söylenen Kuran'ın aynı değil. Kaynaklar, bunu ortaya koyuyor. Mehmet Akif'in yapmış olduğu Türkçe Kuran tercümesi de yakılmıştır Yararlanılan İslami Kaynaklar: 1.Buhari E's-Sahih (Arapça); Kitabu'l Fedail-ül- Kuran Menakıbu'l Ensar, Sahihi Buhari Mustesari. Tecridi Sarih Tercümesi, 2.Dr. S. Suphi E's-Salih (İslam dünyasında son yüzyılın ıleri gelen ve birçok eserleri olan araştırmacı) Mebahis fi Ulum-il Kuran, 3.Celalettin Suyuti (Kuran yorumcusu, Hadis uzmanı olarak İslam dünyasında en güvenilir din bilirlrinden birisi): El İtkan Fi Ulumi-l,Kuran, 4.Müslim E's-Sahih (Arapça), 5.Ebu Davud
  6. Durum böyle olunca, şu sorular karşılıksız kalıyor: Ebubekir döneminde hazırlanan ve Hafsa'dan alıp getirilen "Mushaf" ile Osman döneminde meydana getirilen "nüshalar, mushaflar" arasındaki fark neydi? Yeni çalışma ile gerçekleştirilen nedir? Yukarıda anlamı sunulan hadiste bu açıklanmamakta. Ancak, hadisin devamı niteliğindeki bir açıklamada, yapılan işin sadece "bir temel nüshadan alınıp, başka mushaflara aktarma" olmadığını anlatır niteliktedir Dörtlü kurulda yer alan Zeyd Ibn Sabit, şöyle diyor: "Mushaf oluşturma işini yaparken, Ahzab Suresinin sonundan bir ayet yitirdim ('fakattu'). Ki, Peygamberin onu Kuran'dan bir parça olarak okuduğunu işitip tanık olmuştum. Aradık bu ayeti. Ve Sabit oğlu Huzeyme el Ensari'de bulduk (Ahzab suresine 23.ayet) ekledik o mushafta." (Itkan, Mısır, 1978, C1, s.79.) Birinci derlemenin yakılmasındaki amaç: Ölümüne değin sandığında saklayan ve alınıp yakılmasını önleyen Hafsa idi. Bu koruyucu ölünce, Kuran'ın Tanrısı "Kuşkusuz Zikr'ı (Kuran'ı) biz indirdik; kuşkusuz koruyucuları da yine biziz" (Hicr, ayet:9) dese de koruyucusu kalmamıştı. Mervan Ibn Hakem, "sandıktan" aldırtıp getirmiş ve yaktırmıştı. Mervan'ın bu ilk derlemeyi yaktırmasındaki gerekçesini, kendisi şöyle açıklıyor: "Bunu yaptım, çünkü, Onda yazılı olanlar, resmi (imam) Mushaf'a yazılıp geçirilmiş ve korunmuştur. Korktum ki aradan uzun zaman geçtiğinde kuşkucu kimseler bu (resmi) Mushaf hakkında kuşkuya düşerler." (Bkz. Dr. Subhi e's-Salih, Mebahis fi Ulumi'l-Kuran, s.83. Dayandığı kaynak: Ibn Ebi Davud, Kitabu'l-Mesahif, s.24.) Oysa, asıl kuşkulara yol açan, esas alınmış olduğu belirtilen ilk derlemenin yakılması olmuştur. Çünkü, ilk derleme ile, sonraki (Osman döneminde oluşturulan ve imam adı verilen) "Mushaf" arasında fark olmasa idi, ilkini yakma yoluna gidilir miydi? İlk derlemede bulunmayan eklemeler ya da Kuran'dan çıkarmalar yapılmamış olsaydı, neden korkulmuştu? Muhammed Döneminin Kuran'ı ile Bugünkü Kuran Aynı Değil: Burada çok önemli bir tanıklığa başvuralım: Ibn Ömer diyor ki: "Hiçbiriniz, Kuran'ın tümünü aldım (elimde bulunduruyorum) demesin. Bilemez ki, Kuran'ın çoğu yok olup gitmiştir. 'Ne kadar ortada varsa o kadarını elimde tutuyorum' desin yalnızca." (Bkz.Suyuti, el İtkan, 2/32.) Bu tanıklık, bugün elimizdeki Kuran'la, Muhammed'in "vahiy katipleri"ne yazdırdığı bildirilen Kuran'ın aynı olmadığını çok açık biçimde anlatmıyor mu? Kaldı ki, Ibn Ömer, Osman dönemindeki derlemeden sonra bu sözü söylemiştir. Yani, Osman döneminde oluşturulan "Mushaf"ın da orijinali yok. O el yazması, Dünyanın hiç bir yerinde bulunmuyor... Temel kaynaklarda sözü edilen, ama bugün bulunmayan "değişik mushaflar" da üzerinde durulmaya değer nitelikte. Suyuti'nin el İtkan'ında, Buhari'nin eserlerinde bazı önemli mushaflardan ve bu mushafların içindeki surelerin listelerinden söz edilir. Örneğin, Muhammed'in en yakınlarından biri bilinen ve Peygamberin, Kuran için ezberine başvurulacak dört kişiden biri olarak belirttiği Ibn Mesud'un mushafı, yine Muhammed'in danışılması gereken dört kişiden biri olarak söz ettiği Übeyy Ibn Ka'b'ın mushafı, Abdullah Ibn Abbas'ın mushafı, Muhammed'in karılarından Aişe'nin mushafı, Ali'nin mushafı bunların başlıcaları. Ayrıca bugün Alevi'lerin, Ali'nin mushafı olarak söz ettikleri bir mushaf ve Hindistan'da saklanan ayrı bir mushaf daha var Suyuti'nin ve Buhari'nin kitaplarında belirtilen mushaflardan hiçbiri günümüze gelememiş. Ancak bunların içerik listeleri yazılmıştır.Ayrıca bazı din kitaplarında, bunlarda bulunduğu söylenen ayet ve surelerden parçalar günümüze kadar gelmiştir. Eldeki resmi nüshadan içerik yönünden farklı oldukları bu listelere bakınca hemen anlaşılıyor. Örneğin, Ibn Mesud'un "Mushaf"ında Fatiha Suresi gibi çok temel bir sure yok. Felak ve Nas sureleri de..Ali'nin surelerinin sırası bugünküne uymuyor. Suyuti, kitabında, Bakara suresinin, Ahzab suresi ile aynı uzunlukta olduğunu aktarıyor. (Bkz. Suyuti, el ıtkan, 2/32.) Oysa bugün, eldeki resmi Kuran'da, Bakara 285 ayet iken, Ahzab yalnızca 73 ayettir. Üçüncü halife Osman döneminde bir heyet tarafından yeniden derlenip yazılan Kuran'ların kaç adet olduğu ve şu anda nerede bulundukları tartışmalıdır. Kimilerine göre dört, kimisine göre beş ya da yedi adet yazılmıştır. Dörttür diyenlere göre, Osman bir nüshasını kendisine alıkoymuş, diğerlerini Kufe'ye, Basra'ya ve Şam'a göndermiştir. Mekke'ye, Yemen'e ve Bahreyn'e gönderilenlerden de söz ediliyor. Kimi kitaplardaki bilgilere göre, bu nüshalardan kopya edilip çoğaltılmasına izin verilmiş, kimi kişiler kendileri için "mushaflar" meydana getirmişlerdir. Ancak, o zaman bu mushaflarda bulunduğu söylenen ve örnekler aktarılan bazı Kuran parçalarının resmi Kuran'da bulunmamasına ne demeli? Yemen'deki Ulu Cami'de yapılan restorasyon çalışmaları sırasında dünyanın en eski Kuran'ının bulunduğu The Guardian gazetesinin haberinde açıklanmıştır. Bu Kuran üzerinde yapılan incelemeler, günümüzdeki Kur'an'ı tutmadığını göstermektedir. ) -http://www.guardian.co.uk/Archive/Article/...4048586,00.html- -http://www.theatlantic.com/doc/prem/199901/koran-
  7. Kuran'ın Orijinalleri Yakıldığı İçin Şimdi Yok Islamiyet Islam Tarihi Kuran Tarihi Kuran'ın ilk orijinali: Muhammed'in sağlığında iken Kuran'ı hem hafızlara ezberletiyor, hem de katiplerine küçük taşlar, deri, ağaç parçası, kemik gibi çeşitli nesnelere yazdırıyordu. Bu orijinal Kuran, bugün yeryüzünde yoktur. (Mehmet Akif'in yapmış olduğu Türkçe Kuran tercümesi de yakılmıştır). Kuran'ın ikinci kez derlenmesi Ebubekir döneminde yapılmıştır. Kuran'ı ezberlemiş olan hafızların müslümanların yaptıkları savaşlarda özellikle de El Yemame savaşında ölmeleri üzerine Ömer, Ebu Bekir'e Kuran'ın bir kitap halinde toplanmasını önermiştir. Bunun üzerine Ebu Bekir, Zeyd İbn Sabit'e Kuran'ı kitap halinde toplatmıştır. Bu Kuran, Ebu Bekir tarafından ölünceye kadar muhaza edilmiştir. Ebubekir öldükten sonra Kuran'ı Ömer korumaya almıştır. Ömer öldükten sonra, Ömer'in kızı ve Muhammed'in karılarından olan Hafsa tarafından muhaza edilmeye başlanmıştır. Ancak, bu Kuran da, halife Mervan Ibn Hakem tarafından Hafsa'dan alınarak yakılmıştır. Kuran'ın üçüncü orijinali: Osman döneminde oluşturulan "azmalar".Bunlar da dünyanın hiç bir tarafında yoktur. Yapılan inceleme ve aktarmalarla görülen o ki: Muhammed'in "vahiy katiplerine yazdırdığı" bildirilen "Kuran"ın ne "aynı" ne de "tümü" bugünkü Kuran'da yoktur. Halife Mervan kendi gerekçesini şöyle açıklar; "Onda yazılı olanlar, Osman tarafından yazdırılan Mushaflara geçmiştir. Artık ona gerek kalmamıştır. Yakılıp yok edilmeseydi, zamanla kuşkulara yol açılabilir, ondan alınarak yazılan Mushaflar çevresindeki kuşkuları önlenemeyebilirdi. Bundan korktum, o nedenle yaktırdım."(Kaynak: İb Ebi Davud, Leiden 1937, yay.,s.243-Suphi e's-Salih Mebahis Fi ulûm-il Kuran). Kuran nasıl derlendi? Kuran ayetleri bugünkü biçimi ile yazılıp bir araya getirilmiş değildi. Hadislerde peygambere vahiy olan ayetler çeşitli nesneler üzerine yazılıydı; hepsi de dağınık durumdaydı. Ayetler "Lihaf" (küçük taşlar), "Rıka" (deri ağaç yaprağı, bir çeşit kâğıt), "Ektaf" (deve ve koyun kemikleri), "Usub" (agaç parçası" gibi nesnelere yazılmıştı. Yitip gitmesin diye tümünü bir araya getirme çabasına ilk kez Halife Ebubekir döneminde gerek duyuldu ve bu çabalar gerçekleştirildi. Bir aktarma da "bunların tümünün peygamberin evinde, bir arada bulunduğu ve dağınıkken bir araya getirip, içinden eksilen olmasın diye ortasından iple bağlanmış olduğu" da açıklanır. Buhari'nin yer verdiği bir hadise göre; "dinden dönüş" (ridde) olayları ve bu olaylar nedeniyle savaş hali vardı. Kuran'ı ezber etmiş kişilerin bir bölüğü ölmüştü. Ölenlerin sayısı artabilirdi, bunların tümü ölüp gitmeden Kuran'ın orada burada yazılı ayetleri derlenmeli, tümü bir kitap haline getirilmeliydi. Hattaboğlu Ömer durumu ve konunun önemini Halife Ebubekir'e anlattı. Ayetlerin derlenmesini önerdi. Halife başlangıçta pek doğru bulmamıştı bu görüşü. "Peygamberin yapmadığı şeyi yapmak nasıl doğru olabilirdi?" diye düşünüyordu. Ömer direndi ve önerisini kabul ettirdi. işin gerçekleşmesi için de Zeyd Ibn Sabit'e görev verildi. Zeyd "Ebubekir bana 'Sen akıllı bir gençsin. Peygambere vahiy yazdığın için senin başaracağına güveniyorum. Araştır ve topla Kuran ayetlerini' dedi, Tanrıya ant içerek söylerim ki, dağlardan bir dağı yükleyip taşımayı önerseydi, buyurup verdiği görev kadar bana ağır gelmeyecekti. Yani Kuran'ı derlemek kadar." diyorama sonunda görevi kabul ettiğini söylüyor ve işi nasıl yaptığını şöyle dile getiriyor: "Kuran (ayetlerini) derlemeye koyuldum. Hurma dallarından, küçük taşlardan ve kişilerin ezberlerinden izleyip derledim. işin sonunda, Tevbe (Beraat) suresinin sonunu, Ebu Huzeymetu'l-Ensari'de buldum. Ki, başkasında bulamamıştım bu parçayı". Zeyd, bu parçanın Tevbe Suresinin sonundaki ayetleri (128 ve 129.ayetleri) oluşturduğunu açıklıyordu Böylece Zeyd, Kuran ayetlerini derleme işini yaparken iki kaynağa başvurmaktaydı: Ayetlerin yazılı olduğu nesneler (ağaçlar, taşlar..) ve ezber bilenlerin bellekleri. Ebubekir döneminde yazılan Kuran için başvurulan ezbercilerin başka deyişle hafızların sayısı Müslümanlar arasında tartışmalıdır. O döneme ilişkin kaynaklardan Buhari'nin "e's-Sahihi"nde yer alan üç hadisten anlaşıldığı kadarıyla Kuran'ın tümünü ezberleyenlerin en iyimser rakamla 7 kişi olduğu kabul edilebilir. Aynı zamanda, Peygamber dönemindeki "hafız"ların, yani Kuran'ı tümüyle ezberlemiş olanların sayısı pek azdı. Buhari'nin "e's-Sahih"inde geçen hadis şöyle: Birinci hadis: Amr Ibnu'l-*** anlatıyor: Peygamberin "Kuran'ı dört kişiden alın, Abdullah Ibn Mes'ud'dan, Salim'den, Muaz'dan ve Übeyy Ibn Ka'b'den" dedigini işittim. (Buhari, Fadailu'l-Kuran 8.) İkinci hadis: Enes anlatıyor: "Peygamber öldüğünde, dört kişiden başka Kuran'ı tümüyle ezberlemiş olan yoktu. Ebu'd-Derda, Muaz Ibn Cebel, Zeyd Ibn Sabit ve Ebu Zeyd." (Buhari.) Üçüncü hadis: Katade'den aktarılıyor: "Malik oğlu Enes'e; 'Peygamber döneminde, Kuran'ı tümüyle ezberleyenler kimlerdir?' diye sordum. şu karşılığı verdi: 'Dört kişi. Tümü de Medine'li. Übeyy Ibn Ka'b, Muaz Ibn Cebel, Zeyd Ibn Sabit ve Ebu Zeyd (Buhari, aynı yer, Müslim 2465. Hadis.) Bu hadislerde adları yazılı olanları topladığımız zaman Peygamber döneminde Kuran'ı tümüyle ezberlemiş olanların sayısı yedi idi demek gerekiyor: Ibn Mesud (Birinci hadiste), Salim (birinci hadiste), Muaz Ibn Cebel (birinci, ikinci ve üçüncü hadiste.) İslam din bilirleri bu hadislerdeki açıklamaların "dinsizlerin işine yaradığını" ileri sürerler. Suyuti, El İtkan, Mısır 1978, c.1, s.94, satır 13.) İl itkan'da daha başkalarının da Kuran'ı ezberlemiş oldukları adları ile açıklanıyor. Ama aktarmayı yapan, bu adları sayılanlardan kimilerinin, Kuran'ın tümünü ezberleme işini Peygamberin ölümünden sonra bitirdiklerini açıklamaktadır. (El ıtkan, 95-9ö.) Zeyd Ibn Sabit, herhangi bir parçayı Kuran'a geçirmek için "iki tanık" koşulu koymuştu. Ancak bir tanıkla Kuran'ı alma gereği duyduğu ve geçirdiği parçalar da vardı. Örneğin, Ube Huzeyme'de bulduğu ve Tevbe Suresi'nin son iki ayetini oluşturan parça böyleydi. Kuran'ı derleme ve yazma işi bir yıl sürer. Bu işe girişildiğinde Ömer ile Zeyd, mescidin kapısına oturmuşlar, "herkesin Peygamberden ayet olarak elde ettiği ne varsa getirmesini" istemişlerdi. Başarılan iş, kaynaklarda şöyle tanımlanır: Kuran ayetlerinin, surelerinin bulunduğu iki kapaklı bir kitap. Derlenip yazılan sayfalar, ölene dek Ebubekir'in yanında kaldı, sonra Ömer'in (halife) yanında bulundu. O da ölünce, kızı Hafsa'ya verildi Kuran ikinci kez derleniyor: Buhari'de yer alan bir hadis şöyle: Ermeniyye ve Azerbaycan'ı ele geçirmek için savaşılıyordu. Huzeyfe, Ibnu'l-Yeman, Halife Osman'a geldi. Müslümanların okudukları Kuran'lardaki birbirini tutmazlıktan yakındı, "Emire'l-Mü'minin! Bu ümmet, kendisinden önceki Yahudiler ve Hıristiyanların içine düştükleri birbirini tutmazlılıklar gibi bir duruma düştü!" Bunun üzerine Osman, Hafsa'ya adam gönderdi, başka Kuran nüshaları yazıp almak için kendisinde bulunan sayfaları (yani Ebubekir döneminde yazılan kitabı) göndermesini istedi. "İş bitince sana geri gönderirim" dedi. Hafsa da gönderdi o sayfaları Osman'a. Osman, hemen Zeyd Ibn Sabit'e, Abdullah Ibn Züyebr'e, Sa'd Ibnu'l-As'a ve Hişam oglu Haris oğlu Abdurrahman'a buyruğunu verdi. Onlar da Hafsa'dan getirilenden alıp Kuran nüshalarını oluşturdular. Osman, kuruldaki üç kişiye şunları söyledi: "(Medine'li) olan Zeyd ile, Kuran'dan herhangi bir kesimde ters düştüğünüz zaman, tartışma konusu olan parçayı Kureyş dili ile yazın. Çünkü Kuran sadece Kureyş dili ile inmiştir." Onlar da bu buyruğu yerine getirdiler. Sonunda (esas) sayfalardan Kuran nüshaları oluşturup işi bitince, Osman, söz konusu sayfaları (Hafsa'dan getirilenler) geri gönderdi. Alınan nüshaların da her bir kesime gönderilmesini buyurdu. Ve bunların dışında kalan her bir Kuran sayfasını ya da Mushafı buyurup yaktırdı.(Bkz. Buhari, e's- Sahih, Kitabu Fedaili'l-Kuran/3.) Buhari'nin kendisine anlatılan çabalardan ve "Kureyşli olanlarla olmayanlar arasında" belirecek anlaşmazlığın çözüm biçiminden anlaşıldığına göre, Kuran nüshalarını ortaya çıkarırken, Hafsa'daki Mushaf'tan aynen kopya etmek söz konusu değildi. İleri sürüle gelen "aynen kopya edildiği" ileri sürülürken, neden kopya edildiğine de "ağız (şive) farklarından dolayı" diye gerekçe gösterilir. Ancak, Dr. Suphi e's-Salih, Mebahis Fi Ulumi'l-Kuran (Beyrut 1979) adlı eserinin 80, 84, 85 sayfalarında bu gerekçenin inandırıcı olmadığını belirtiyor. Dr. Suphi'ye göre, o zaman aynı metni, aynı sözcükleri değişik okunacak nitelikte yazıp yansıtabilmek için gerekli işaret ve noktalama yoktu. O zamanki yazı harflerinin dışında işaretsiz harfler de noktasızdı. Kısacası, halife Ebubekir döneminde oluşturulan "mushaf", istenseydi bile, çeşitli kabile ağızlarını (şiveleri) içerir nitelikte yazılır olamazdı. Devam edecek
  8. Her isteğin kaynağı ihtiyaçtır.Sen milyonkere aksini söylesende böyledir.İstek= ihyiyaç. Nokta
  9. Valla bende sürekli islamdaki savaşların,ganimet,para pul,esir kadın ve köle için katliamlar olduğunuı belgeliyoruz ama ne hikmeetse müslümanlar bir türlü görmezden geliyor. Örneğin islamda savaşların hiç birinin savunma amaçlı olmadığını defalarca deelilleriyle beraber gösterdik ama hala müslümanlar ısrarla başla yönlere çekiyor.
  10. Hayır allahın değil,zeusun delilidir.Zeustan başka ilahlar sahtedir,uydurmadır.
  11. Vallla bende sürekli bu konudan şikayetçiyim,neden müslümanlar bu kitabın bazı ayetlerini görmezden gelir,cımbızlar anlamadım bir türlü. İslamda katliam tamamen sıradan ve doğal bir olaydır. Bunun örneklerini saymakla bitmez. Üstelik bu katliamlar hem tarihte yapılmış hemde günümüzde yapılmaktadır. İslamcılara sorarsanız; bunların hiçbiri katliam değildir ve savunma amaçlı savaşlardır fakat gelgelelim, Hitler ve Öcalan gibi canilere sorarsanız, onlara göre; onların yaptığı şey de katliam değil, savunma amaçlı ve haklı bir savaştır. İslamda müslüman olmayanları katletmenin legal olduğu kurandaki ayetlerle de sabittir.: Ahzâb/27: Allah sizi onların TOPRAKLARIna, YURTLARIna, MALLARIna ve HENÜZ AYAK BASMADIĞINIZ topraklara varis kıldı. Allah her şeye hakkıyla gücü yetendir. Yukarıdaki büyük harflerle yazılmış kelimeler islamdaki katliamların savunma ile ilgisi olmadığını, tam tersine saldırı, yağma ve talan ile ilgili olduğunun açık bir göstergesidir. Ayrıca savunma amaçlı savaşan insanlar barış için savaşırlar. Oysaki kuran; eğer ezebilecek güçteysen, barışa karşıdır. Yani “güçlüysen katletmekten asla geri kalma” emri verir. bakınız: Muhammed/35: Sakın za’f göstermeyin. ÜSTÜN OLDUĞUNUZ HALDE BARIŞA ÇAĞIRMAYIN. Allah sizinle beraberdir. Sizin amellerinizi asla eksiltmeyecektir. Bu ayetler islamdaki katliamların delilidir. Hadislerde anlatılan katliamlarda bu ayetlerin delilidir, günümüzde yapılan Hizbullah, El kaide vs gibi örgütlerin müslümanlara dahi yaptığı katliamlarda bu ayetlerin ve birçok hadislerin delilidir. Kimse gerçekleri saptıramaz: 1- Bu dinin Peygamberi adam kesmişmi? Kesmiş. 2- Ondan sonraki halifeleri adam kesmişmi? Onlar da kesmiş. 3- Hadislerde adam kesme varmı? Var. 4- Kuranda bunları destekleyen ayetler varmı? Orda da var. 5- Peki günümüzde katliam varmı? Günümüzde de var. 6- Sadece müslüman olmayanlarımı katlediyorlar? Hayır, mezhep çatışması yüzünden birbirlerini de katlediyorlar. Daha hala islamda katliam yokmuş, islam barış diniymiş, yok bilmem ne. Kim inanır buna? Ancak müslüman inanır, başkada kimse inanmaz.
  12. Kabe insanların kendi elleriyle yaptıkları değilmi,yoksa allah onu göktenmi indirdi? Hiç bir putperest kendi yaptıklarına tanrı diye inanmaz ve tapmaz. Onlar tanrının sembolü sayıldığı için saygı gösterilir.Kabede allahın evi olarak sembolize edilir kuranda. Hac 26 Bir zamanlar İbrahim'e Beytullah'ın yerini hazırlamış ve (ona şöyle demiştik): Bana hiçbir şeyi eş tutma; tavaf edenler, ayakta ibadet edenler, rüku ve secdeye varanlar için evimi temiz tut. Hergün beş kere bu sembole karşı yere kapanıp (secde) saygı gösteriyorsunuz,ömrünüzde en az bir kere ziyaret edip etrafını turluyorsunuz. Başklarına geline ne güzel mantığınızı kullanıyorsunuz ama aynı şeylerin kendinizde de olduğunu bir türlü görmek istemiyorsunuz.
  13. İnsanların ay tanrısına evreni yaratan tanrı diye inanmaları ne kadar mantıklı? http://de.wikipedia.org/wiki/Allah Im Koran ist Allāh der arabische Name für den einen Gott. Er findet sich aber auch in der altorientalischen Umwelt schon als Gottesname. Die frühesten Belege des Namens stammen aus dem 6. Jahrhundert v. Chr. In der Mitte des letzten Jahrhunderts gruben die Archäologen W. Phillips, W. F. Albright, R. Bower und andere Wissenschaftler verschiedene Ruinenstätten in Qataban, Timna und Marib, der antiken Hauptstadt Sabas, aus. Tausende von sabischen, minischen und qatabanischen Inschriften wurden ausgegraben. Al ilāh war bei den nomadisch-heidnischen Stämmen Arabiens ursprünglich der mit der Sonnengöttin verheiratete Mondgott, und die Sterne waren seine Töchter. Al ilah eski arap toluluklarında güneş tanrısı ile evlenmiş Ay tanrısı idi, yıldızlarda onun kızları idi. Allenthalben im Vorderen Orient haben Archäologen dem Mondgott al ilāh geweihte Tempel freigelegt. Archeloglar o bölgede ay tanrısı al ilaha adanmış bir tapınak ortaya çıkardırlar Von den Gebirgen der Türkei bis zu den Ufern des Nil findet sich als weitverbreitete Religion in der Alten Welt die Verehrung des Mondgottes. Türkiyeden mısıra kadar geniş bir bölgede ay tanrısına tapınma yaygın bir gelenek idi In Nordarabien wurden Tausende von Inschriften von Wänden und Felsen gesammelt. Kuzay arabistanda duvarlardan ve kayalardan binlerce yazıtlar toplandı Reliefs und Weihegefäße, die zur rituellen Verehrung der „Töchter Allahs“ dienten, wurden freigelegt. Ay tanrısının kızlarına tapınmada kullanılan materyaller ele geçirildi So findet man oft die drei Töchter al Lat, al Uzza und Manat zusammen mit dem Mondgott Allāh, vertreten durch eine Sichel über ihnen, dargestellt. En çok ta ay tanrısının kızları olan al lat, el menat ve al uzza Der Mondgott al ilāh, war bereits in vorislamischer Zeit zu Allāh abgekürzt worden. Ay tanrısı Al ilah,islamdam öncede Allah şeklide kısaltılmış olarak kullanılıyordu. Heidnische Araber verwendeten Allāh sogar als Namen für ihre Kinder. So hatten bereits der Vater und der Onkel Mohammeds Allāh als Bestandteil ihrer Namen. Die Tatsache, dass ihnen von ihren Eltern solche Namen gegeben worden waren, zeigt, dass Allāh selbst noch zu Zeiten Mohammeds der Titel des Mondgottes war.
  14. Kısa bir ilave daha. Bu sözünün arkasına durabilecekmisin?Milyonlarca agnostik insan var, onlarda yaratıcıya inanır ama dinlere sahte derler.Hadi bakalım sadece yaratılış yeterli ise sen islam sahte bir din, muhammed sahte bir peygamber diyebiliyormusun?
  15. Bakalım buna nasıl kılıf bulacaksınız? Maide suresi 111- Hani Havarilere: " Bana ve Resulüme iman edin" diye ilham etmiştim. Onlar da: "İman ettik, bizim şüphesiz müslümanlar olduğumuza şahit ol" demişlerdi. 112- Havariler:" Ey Meryemoğlu İsa, Rabbin bize gökten bir sofra indirebilir mi?" dediler. İsa da: "İnanıyorsanız Allah'tan korkun" dedi. 113- Havâriler: "İstiyoruz ki ondan yiyelim, kalblerimiz iyice yatışsın, senin bize doğru söylediğini bilelim ve bunu bizzat görenlerden olalım" dediler. 114- Meryemoğlu İsa da: "Allah'ım, Rabbımız, bizim üzerimize gökten bir sofra indir ki, bizim için, önce ve sonra gelenlerimiz için bir bayram ve senden bir mucize olsun. Bizi rızıklandır, sen rızık verenlerin en hayırlısısın!" dedi. 115- Allah buyurdu ki:" Ben onu size indireceğim. Fakat bundan sonra içinizden kim inkâr ederse, ben ona âlemlerden hiç kimseye yapmayacağım bir azabı yaparım". Üç beş tane hıristiyan için (tabi bunada kılıf bulup onlarda müslümandı diyeceksiniz) Allah gökten sofra indirmiş.Ama şimdiye kadar allahın müslümanlara zırnık bile indirdiği görülmedi. Demekki müslümanların allah katında hıristiyanlar kadar değeri yok.
  16. Kuran yeterlidir diyormu? Yusuf 40 Allah'ı bırakıp da taptıklarınız, sizin ve atalarınızın taktığı birtakım isimlerden başka bir şey değildir. Allah onlar hakkında herhangi bir delil indirmemiştir. Hüküm sadece Allah'a aittir. O size kendisinden başkasına ibadet etmemenizi emretmiştir. İşte dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler. Enbiya 67 Size de, Allah'ı bırakıp tapmakta olduğunuz şeylere de yuh olsun! Siz akıllanmaz mısınız? Bakara 163 İlahınız bir tek Allah'tır. O'ndan başka ilah yoktur. O, rahmandır, rahimdir Enbiya 25 Senden önce hiçbir resul göndermedik ki ona: "Benden başka İlah yoktur; şu halde bana kulluk edin" diye vahyetmiş olmayalım. Sen kendi kitabını ayaklar altına alırsan,başkalarının tepkisine, hakaret edliyor,alay ediliyor diye mazlum ayaklarına yatmaya zerre kadar hakkın olmaz.
  17. Sevgili abraham aynı konuya bende değindim.Müslümanların nasıl ettiğine bakıver istersen. http://www.turkish-media.com/forum/index.php?showtopic=74034
  18. Sizden cevap isteyen kim ? Ben islamın gerçek yüzünü ortaya koymak için burda yazıyorum,sizin makyajlarınızı yutmak için değil.
  19. Hey millet bakın ben spaggetti canavarıyım. Size 3 gün mühlet/şans veriyorum.Eğer inanmasanız bu sürenin sonunda sizi kıyma makinasında makarna gibi doğrayacağım. Ne kadar merhametliyim değilmi ?
  20. Müslümanların bütün bütün diye tutturmasının asıl nedeni,asıl can alıcı noktaların bir sürü ayet içinde kaynatılmak istenmesidir. Peki adama sormazlarmı, asıl sebep onların azgın olması idi ise,devenin ne işi var bu senaryoda?
  21. Gelelim 445. Mektuba Senin verdiğin link Buda benim alıntı yaptığım kısım. Şimdi parantezler hariç iftira olan hangi kelimeler ise tek tek göstermeni bekliyorum.
  22. Allahta yoktan yaratmamış, biraz o topraktan biraz bu topraktan çamur yapıp insan haline getirmiş.
  23. senin verdiğin link Şimdide benim alıntıladığım kısım Şimdi iki kısımı mukayese et ve iftira olan kelimeleri gösterki ,asıl kendin iftira atan durumuna düşmeyesin

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.