Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

BrainSlapper

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    2.691
  • Katılım

  • Son Ziyaret

BrainSlapper tarafından postalanan herşey

  1. İnanmak maalesef sadece inananı bağlar. Semitik dinlerdeki sorun, kendilerini evrensel doğru diye yutturmaya kalkmalarıdır. Senin mantığınla, Allah'ın evreni yarattığına inanmakla, Şeytan'ın evreni yarattığına veya 300 küsür ilahın işbirliği içinde evreni yarattığına inanmak arasında hiçbir fark yok. Hatta başka bir başlıkta teorik bir din sundum semitik dinlerdeki verileri kullanarak. Mantık zinciri açısından evreni Şeytan'ın yaratmış olması daha makul. Saygılar.
  2. Sayın kralx, neden eksik alıntılıyorsun TARAFSIZ'ın cevabını? Onun söylediği şey, kanıtlanmadıkça, Tanrı var demek, bir iddiadan, teoriden, tahmin'den, inançtan öteye gitmez, o da onu söylemiş zaten. Saygılar.
  3. Sayın boşig Genel olarak Zazaların ve özellikle Tuncelililerin tipik bir fiziki özelliği vardır: Simsiyah düz saçlar. Bu saç türü Orta Asya kökenlidir. Asyalıdır. Orta Asya'yı görünceye kadar bu benzerliğin farkına varmak çok zordur. Aleviliğin kültürel özelliklerini ve Zazaların/Tuncelililerin fiziki özelliğini birarada değerlendirirseniz, Tengeriing boşig'in söylediği şeyde ne kadar haklı olduğunu göreceksiniz. Hehehe. Balkanlardan gelmedik, Karamanoğullarından mıyız, değilmiyiz bilemem, ama 1980'lerde 90 küsür yaşında ölen dedemin bildiği/övündüğü tek tarih Karamanoğulları tarihi idi, aradan 500 yıl geçmesine rağmen hala Karamanoğullarını anlatırdı bize ninni ve masal olarak ve Osmanlıya söverdi. Okuma yazma bilmezdi, o da atalarından sözlü öğrendiği şeyleri anlatır dururdu. En büyük Kürt aşiretlerinden biri olan Koşgiri Aşireti mesela. Ak Koyunlu, Kara Koyunlu, Sarı Keçili, Kara Keçili gibi isimler Türkmenler arasında yaygın "soy" "boy" adlarıdır. Koşgir, Koşgar, Koçkar, Orta Asya'da "koç" anlamına gelir. Bu Kürt aşiretinin kökeni hakkında ipucudur. Osmanlı ve Akkoyunlu mücadelelelerini, Anadoludaki Celali isyanlarını ve sonuçlarını okuyan hiç kimse ben Türkmen'im veya Farsi'yim (Kürt'üm) diyemez. Konuşulan dil köken hakkında bilgi vermez. Kabilecilik, Irkçılık zaten başlıbaşına kötü birşeydir, buna ilaveten, Anadolu tarihi ırkçılık ve kabilecilik yapmaya bile uygun bir zemin bırakmamıştır. Mesela sahtoo kardeşim sen, kendini kürt sanırsın, 10 yıl sonbra bir DNA testi çıkar, atalarını Balkanlarda veya Altaylarda buluverirsin O zaman ayıp etmiş olursun, sadece ırkından dolayı düşman bellediğin akrabalarına En iyisi sen kimlikleri göre değil, eylemlere göre insanları, olayları değerlendir. Saygılar.
  4. Zaten o nedenle söylüyorum, bilgisayarı örnek verme diye. Bugün basit muhakemeyi yapıyor, yarın daha iyisini yapacak. Kasparov ile satranç oynayan da bilgisayar. Yani bilgisayar da muhakeme yapabilir. İnsan da öğrendikçe/programlandıkça öğreniyor muhakeme yapmasını. Bir bebek sıcağı soğuğu bilmez, elini ızgaranın üstüne de koyar. Ona öğreterek, onu programlayarak sıcak ızgaraya dokunmaması gerektiğini anlatırız. Saygılar.
  5. Cezaya bak, mest ol. Tam Mekkelileri ihyaya yönelik bir ceza. Hayvan öldüren'in kendisine "cehennemde cayır cayır yanacaksın" diye bir ceza yok. Haycan öldürürsen, başka bir hayvanı Mekkelilere ver ve kurtul Yav hakkaten Mekkeliler bu Muhammed'e ne kadar dua etseler az. Soyunu sopunu bu din varoldukça ihya edecek bir sistem kurmuş. Hukuk sistemimizde şöyle bir ceza düşünün: Hırsızlık yapan, hırsızlıktan elde ettiği kadar geliri Ankara'ya gönderirse bu cezadan kurtulur. Bir adam öldüren, şu kadar parayı Ankaraya gönderirse, ceza almaktan kurtulur. Saygılar.
  6. Bence bilgisayarı örnek verme, sonra çok zorlanırsın. Bilgisayar bugün bir insan gibi düşünemiyor edemiyor, ama birgün o noktaya kadar gidebilir. İlk bilgisayarımda, ekran koruyucu diye bişey yoktu. Sonra bir bilgisayar aldım "şu kadar dakika kullanmadınız diye" ekranı enerji tasarrufu moduna geçirdi. İlk bilgisayarımda ekranım çöplük gibi idi. Şimdiki bilgisayaraım "masüstünde kullanmadığınız birsürü ıvır zıvır var, onları kaldırmamı istermisin" diyor. İlk bilgisayarımda tüm yazım hatalarını kendim düzeltiyordum, şimdiki benim yerime düzeltiyor. İlk bigisayarım çalışmayınca anlardım ki virüs girmiş, şimdiki diyor ki, şu şu şu virüsler bulundu ve temizlendi. İlk internet bağlantımda dışarıdan herkes benim bilgisayarda cirit oynayabilirdi, şimdiki bilgisayarım diyor ki, bilgisayarınıza şu şu ve şu ip numaralı yererden giriş teşebbüsü var, durduracağım, ne diyorsun? İlk bilgisayarıma bir oyunu yüklediğimde, o bilgisayarın o oyunu çalıştıramadığını ancak yüklemeden sonra, çalıştıramayınca anlıyordum. Şimdiki bilgisayarım yüklemeden önce beni uyarıyor "bu bilgisayarın işlemcisi, zartı, zurtu bu oyunu kaldırmaz abi, sen hiç yükleme en iyisi". İlk bilgisayarımda sadece yazı yazıyordum, hesap tabloları tutuyordum, şimdiki arasıra beni uyarıyor ve sinirlerimi geriyor "abi şu ana kadarki gelirler ay sonu ödemelerini karşılamaya yetmiyor, daha şu kadar paraya ihtiyaç var" Bilgisayar, yani madde, mukayese, muhakeme yapabiliyormuymuş? Saygılar.
  7. tartışmak istemememin nedeni, müslümanlar dahil bugün kimsenin itiraz etmediği sperm+yumurta'dan rahimde (tarlada) insan oluşabildiği kesindekn, bunu tartışmaya açmak hem sana, hem de dinine zarar verir, yoksa bunu tartışmak beni germez. O dönemin şartlarına göre de bilim vardı, teknoloji vardı sevgili kardeşim. Muhammed'den çok çok çok önce birileri, yılı 12 aya bölmüştü. Gökteki yıldızları izlemek için gözlemevi yapmışlardı. Bugün falcılıkta kullanılan Burçlar falan sallamasyondan doğmadı. "Haram aylar" kavramını kullanan bir toplumun takvimi olmadığını söyleyemezsin. Daha hiç bir eğitim almamış bir çocuğa sor, gecenin dinlenme ve uyku zamanı olduğunu bilir, Geceden sonra sabah geleceğini bilir. Bunlar olağanüstü bilgiler değildir. Güneşi ve ayı hesap ölçüsü olarak insanlar ilk çağdan beri kullanmışlardır. Bazı toplumlar ay takvimini, bazı toplumlar da güneş takvimini benimsemiştir. Peygamberden 600-800 sene önce Romalılar, bugünkü kullandığımız takvimi kullanıyorlardı. Onlardan Çok çok çok daha önce Sümerle ve Mısırlılar güneş takvimi kullanıyorlardı. Güneş ve ay takvimlerinin benimsenmesi toplumların geçim kaynaklarıyla doğru orantılıdır. tarımla uğrasanlar genelde Güneş takvimini, göçebeler de ay takvimini kullanmışlardır. Muhammed evinden çıkmayan bir adam değildir. Şam'a Yemen'e Kudüs'e ticaret amacıyla gitmiş bir adamdır. Bir çocuğun bile bilebileceği bilgiler ile çüçük bir sohbet sırasında öğrenilebilecek bilgileri kullanmak zor birşey değildir. En çok tanınan kelimeler bakarak, Muhammed'in "biryerlerden birşeyler" duyduğunu anlayabilirsin. Rahman= Brahman (Çok ilahlı Hint kültüründeki en büyük ilah) (Muhtemelen Yemen taraflarından öğrendi) İblis= Diablos (Yunan kültürüne göre Kötü güç) (Muhtemelen Şam, Kudüs civarından öğrendi) Firdevs= Paradise (Cenent) (Muhtemelen İranlı tüccarlardan öğrendi) Adn= Eden (cennet) (Muhtemelen Şam'da öğrendi, Süryanice) Diğer birçok şey (Yahudilerden, Hristiyanlardan) Saygılar.
  8. Yerden göğe kadar haklısın sevgili suheda, ancak müsade edersen sahtoo arkadaşa birşey söylemek istiyorum. Sevgili sahtoo, Yukarıda yazdığın şeyi görebildiğine sevindim, ama birtakım kendini bilmez insanların seni ve düşüncelerini yönetmesine izin verme. Ülkücülere kızıp, fikirlerini ve faaliyetlerini onların nefretine göre oluşturma. Pireye kızıp yorganı yakma. Şunu da gör lütfe Sadece Mehmed Uzun değil, bu ülkede kendini Türk diye tanımlayan binlerce insan sürgünlere gönderildi. Ziya Paşa Kürt müydü? Namık Kemal Kürt müydü? Nazım Hikmet Kürt müydü? Cem Karaca Kürt müydü? Sadece sen değil ben de çok tartaklandım üniversitede, fikirlerim yüzünden, o ülkücü dediğin insanlar tarafından. Benden daha çok mu seviyorlardı vatanı? Hayır. Onlar seni tartakladı diye, düşüncelerini ve eylemlerini bu tartaklanma üzerine oluşturma. Bölünmeye bir Türk karşı çıkarsa, bir Kürt olarak sen 10 kez karşı çık sevgili kardeşim. Bütün Türkiye seninken, seni Güneydoğu'ya hapsetmek isteyenlere sen daha fazla karşı çık. O anlamdadır Türk sevgili kardeşim. Türk kelimesi bütün Türkiye halklarını kapsar. Sen Türksün, ben Türkmenim, falan kişi Laz, filan kişi Çerkes, falan kişi Boşnak.. Hepsinin toplamına Türk deniyor. Kendini ırk olarak Türk diye tanımlayanlara sor bir bakalım, ne diyecekler, hepsi kendine Türkmen diyecektir. Hem bak Zaza imişsin. Bazı Kürtlerin Zazaları Kürt olarak görmediğini, Zazaları T.C.'nin işbirlikçileri olarak gördüklerini, PKK'nın bağımsızlık kazanılıncaya kadar Zazaları kullanmak, ondan sonra da asimile etmek peşinde olduğunu da biliyorsundur heralde. Türkçülük ideolojisini kuran Ziya Gökalp bile Zazadır, biliyorsun. O adamın tanımına bak. Turgut Özal, Mehmet Ağar da Zaza sevgili kardeşim. Bu yaşına geldiğinde iki dil bilen bir insan olma avantajını niye kaybetmek istiyorsun ki? Haa, var olan adaletsizliklere, eşitsizliklere, beraber karşı çıklalım. Ama bu eşitsizlikler inan ırka dayalı değil. Tükiye kültürünün, devlet kültürünün en güzel tarafı, kimseye kürtmüsün, çerkesmisin diye sorulmaz. Neyse... Kendine iyi bak, ve şu gerçeği gör lütfen. Bu ülkedeki asıl tehlike PKK'nın Türkiye bölünsün demesi değildir. Ya birgün kendini Türk diye tanımlayan insanlar "hakkaten bölünelim ya, devlet zorlamadıkça gitmediğimiz yer ha Türkiye sınırları içindeymiş, ha değilmiş, ne farkeder" demeye başladıkları gün, asıl tehlike başlar. Türkiye'nin inanılmaz ironilerinden birisidir, Türklerin bütünlük, bazı Kürtlerin bölünme taraftarı olması. Halbuki mantıken tam tersinin olması lazım. Neyse, Zaza, Kürt, Türk, dinde milliyetçilik demişken, sadece Doğu'da bilinen ve dolayısıyla Zazaca ve Kürtçe anlatılan, bu nedenle Batı'da pek bilinmeyen, dindeki milliyetçiliğe ilişkin bir fıkrayla bitireyim yazımı. Genel olarak Zazalar alevi, Kürtler sünnidir. Sünni bir Kürt Hoca camide vaaz verirken, "ey cemaat, şu yapan, bunu yapan, bunu yapmayan, şunu yapmayan, kesin cennete gidecektir" der. Cemaaten biri çıkar ve sorar "Peki hocam, bu dediklerinizi bir Zaza da yaparsa, o dacennete gider mi? Hoca beklenmedik bu soru karşısında biraz düşünür, ama kendiyle çelişmek istemez. "Bunları yapan Zaza olsa bile cennete gider" der. Ama soru soran o kişinin kafasındaki şüphe dağılmaz. Doğu Anaoluda çok bulunan alimlerden birine gider ve sorar: "Bizim hoca vaaz verirken, şunları, şunları yapan Zqaza bile olsa cennete dier dedi, ne diyorsun Şehyim" diye sorar. Şeyh biraz düşünür ve şöyle der: "La cennet ahır mıdur" Saygılar.
  9. İşte ben yazımla sizin bu çiftestandartınza vurgu yapmak istedim.Bunu bile anlamayıp beni pkk sempatizanı yaptınız Hehehe. Şans oyunlarında da bu kadar tutturabilsem keşke
  10. katakuta orada pkk'yı savunmuyor, vurgulamalarına ve kullandığı kelimelere dikkat et, o yazı sayın boşig'le ilgili bir yazı.. saygılar
  11. BrainSlapper

    KABE'NİN ÇAĞRISI

    Ruh diye birşeyin varlığı veya yokluğu ispatlanamamıştır. düşünce, acı, üzüntü, elektrik vs gibi görünmeyen ama, sonuçları görülebilen olgular gibi, kendisi değilse bile sonucu görülebilen bir olgu olarak tespit edilememiştir. O nedenle "var" denemez. Şeytan insanın karşısına çıkabilen bir varlık mıdır? Yüzyıllardır aynı yer talşlandığına göre, Şeytan orada mı ikamet etmektedir? Yani şeytan'ın mekanı o taşlanan yer midir? Şeytan hareket etmeyen bir varlık mıdır? O taşlanan yer şeytan'ın mekanı ise, orası şeytanın evidir. Bu evin illaki duvarı ve çatısı olması gerekmez. Belki açıkhavada yaşamayı, uyumayı seviyodur, maddeden yaratılmamış ya, maddi bir eve ihtiyacı yoktur. Bu arada maddeden yaratılmadığına göre, madde olan taş'ı atınca nasıl kafası yarılıyo acaba? Kabe'nin Allah'ın evi olduğuna inanan ve dolayısı ile Mekke ve civarına kutsal topraklar diyen zihniyet, Şeytan taşlanan yerin de, Şeytan'ın mekanı olduğuna ve dolayısı ile mekke ve civarına da lanetli topraklar demek zorundadır. Benim için kutsal toprak, lanetli toprak diye birşey yoktur. Toprak topraktır. Saygılar.
  12. Bak sen!! Demek "Dinden dönme olayı daha çok siyasi anlamları olan bir olgudur"? Yani bu "başörtüsü" ve "türban" gibi bişey mi? Biri sadece örtü, diğeri türban gibi siyasi anlamı olan birşey mi ? Yoksa o konu başka bu konu başka mı diyeceksiniz şimödi de Dinden dönmek nasıl bir siyasi anlama sahip? Dün inandığıma, bugün inanmama hakkım yoksa, inanç özgürlüğü ne peki? Dün inanıyordum, bugün inanmıyorum. Bu inanç özgürlüğüdür. Kimse birşey diyemez. Doğruluk ve sapıklık kesin olarak ayrılmış demek? Bence de öyle. Benimki doğruluk, seninki ne biliyorsun bu durumda. Saygılar.
  13. Sayın aslan34, Lütfen kısa ve net bir cevap yazınız: 1. İslam'da köleleik yasaklanmış mıdır? 2. 300 küsür ilahı tedavülden kaldırabilecek adar radikal bir işe girişen Muhammed, köleliği yasaklayabilecek kadar dirayet gösterebilmişmidir? 3. Nur-33'de, mağdurların affedileceğini söyleyen Allah, mağdur etmeyi yasaklamış mıdır, mağdur edenlere ceza öngörmüşmüdür, inanmayanlara hakaret ettiği gibi, mağdur edenlere de hakaret edecek cüreti gösterebilmişmidir? Saygılar.
  14. Gavurlar buna "good catch" derler Tahmin ettiğin şey değil varmak istediği yer... Ben anladım Ama yazmıycam, kendisinin yazmasını bekliycem
  15. Sevgili katakuta Muhammed'in savaşları ve ganimetler konusundaki çalışman için teşekkür ederim. Değerli bir çalışma. Bu vakaların çoğunu tek tek okumuştum amaü toplu halde sunman iyi olmuş. Sevgili kardeşim, eylemler değil, kimlikler yargılanınca böyle traji komik durumlar çıkıyor karşımıza. Fuhuşa zorlananların kimlikleri "cariye" olmasaydı, yani insan yerine konsalardı, elbette onları fuhşa zorlayanlara bir ceza olurdu. Ama Kuran maalesef, cariyelere,kölelere insan statüsü vermemiştir. Dolayısı ile onlara karşı işlenen suçlar da cezaya tabi tutulmamıştır. Çaydanlığı tekmelemenin, satmanın cezası var mı bugünkü hukuk sistemimizde? Yok. Muhammed tarafından kurulan sistemde de köleler çaydanlık gibi birer eşya idi. Sadece çaydanlığa iyi davranın, eğmeyin bükmeyin denmiş, iyi olur denmiş. Ama çaydanlığı tekmeleyene, üstünde zıplayana ceza öngörülmemiş. Saygılar.
  16. Bu konu dinde milliyetçilik var mı konusundan çıkmış, Kürt-Türk milliyetçiliğine dönüşmüş. Sevgili arkadaşım, siz fazla propagandaya maruz kalmışsınız. Türk'e Türk propagandası yapmak ne kadar yanlış ise, Kürt'e kürt propgandası yapmak da o kadar yanlıştır. Siz maalesef Kürt'e Kürt propagandasının etkisinde fazlaca kalmışsınız. Yukarıda tengeriing boşig arkadaşımız sana bir cevap yazmış, o cevapta çok fazla bilgi var. mesela öğrencilik dönemimde tanık olduğum haksızlığı ben sana anlatayım. Ben yatılı okulda okudum. Sınavla gittim o okula. Herkesi de sınavla gidiyor sanıyordum oraya varıncaya kadar. Ama benim sınavla gittiğim yere Kürt arkadaşlarımız "Yatılı Bölge Okullarından" sınavsız getiriliyorlardı senin o T.C. dediğin devlet tarafından. Ben de yatılı okuyordum, Kürt arkadaşlar da. Onlara, istisnasız olarak, Sosyal Yardımlaşma Fonundan yardım adı altında aylık harçlık veriliyordu, bana verilmiyordu. Ama bu devlet politikasından dolayı Kürtlere düşman olmadım. Devlet onları kayırıyorsa, bu onların suçu değil devletin suçuydu. Üniversite yıllarımda, Güneydoğuyu gezdim, batı Anadoluyu da gezdim. Sana da tavsiye ederim. Git sıradan bir Doğu anadolu köyüne, git sıradan bir Uşak, Afyon, hatta İzmir köyüne!! fakirliğin milliyeti olurmuymuş bak. Ama ikisi arasında tek fark gördüm, doğuda yaşayan fakirliğinden dolayı devleti suçluyordu, Batı Anadolu'daki bundan, kendisinden başka kimseyi suçlu tutmuyordu. Peki bu yaklaşıma kızıp Kürtlere karşı bir antipatim oluştu mu? Hayır. Çünkü Doğu Anadoludaki insan feodalite/ağalık yüzünden ekmeği de, cezayı da ağadan beklemiş, işler iyi gidince ağayı övmüş, işler kötü gidince ağayı yermiş. Şimdi suçlananve övülen şey ağa olmaktan çıkmış, devlet olmuş, Yani suç yine ırkın değil, oradaki feodal sistemin. Yabancı dil kursu almanın bedeli nedir biliyorsundur. Bu ülkede yaşayan her kürt, bu ülkenin en ayrıcalıklı insanıdır. Çünkü işgücü yaşına gelene kadar T.C. Devleti bedava dil kursu verir onlara. Kürtçe'yi herkes bilmez, böylece kendine özgü konuşabileceğin şeyleri de İstanbul'da McDonalds'da bağıra çağıra kimsenin anlamayacağından emin olarak konuşabilirsin. Kimde var bu ayrıcalık? Kendini Türk diye tanımlayan kimse devlet zorlamadan (mecburi hizmet ve askerlik için) Güneydoğuya, Doğu Anadolu'ya gitmez, yerlleşmez. Kürtlere ise, nereye giderlerse gitsinler, sınırlama yok. Eeğer Kürt ırkçısıysan, bundan daha güzel birşey olabilir mi? Sen sevmediğin insanların malının istediği yerinde yaşayabiliyorsun, ama onlar senin malına gelmiyorlar. Bundan daha harika bir şey olabilir mi bir Kürt ırkçısı için ya? Senin Kürdistan, T.C'nin Güneydoğu Anadolu dediğin yerde zaten bir Türk kendi isteğiyle yaşamıyor, fiilen zaten senin oarası. PKK'ya benim değil senin karşı çıkman gerek arkadaşım. Şimdi bütün Türkiye senin, PKK ise seni Güneydoğuya hapsetmek istiyor. Antalya'ya İzmir'e, İstanbul'a pasaportla, vizeyle gitmeni istiyor PKK. ben değil sen mücadele et seni sınırlandırmak, kısıtlamak isteyen insanlarla. Batı'da, büyük kentlerde neden insanlar Ermeni'den, Rum'dan, Laz'dan, Çerkes'den çekinmiyorlar da Kürt deyince ürküyorlar bir düşündün mü? Bence Kürtleri sevimsizleştiren şeylerle uğraş, Türkler ezmiz, baskı yapmış falan filan gibi propagandalarla uğraşacağına. töre cinayeti denen ve maalesef daha çok kürtler arasında yaygın olan illetle mücadele et, kan davasıyla mücadele et, başlık parası ile mücadele et, İstanbul'da, izmir'de Kürt çocuklarını kapkaçta kullanan Kürt mafyasıyla mücadele et. Diyarbakır'da Ofis semtinde erkek çocukları fahişe olarak pazarlayan insanlıktan nasibini almamışlarla mücadele et. Bırak Kürdü sevdirsin İbrahim Tatlıses, Ahmet Kaya, Yılmaz Erdoğan, Özcan Deniz bu millete. Kürt deyince ürkmesin bu insanlar, laz deyince ne kadar gülümseme beliriyorsa dudaklarında, kürt deyince de dotluğu, kardeşliği anlasın bu insanlar. Dostluğun milliyeti olur mu? Özgürlüğün milliyeti olur mu? Aşkın milliyeti olur mu? Sevginin milliyeti olur mu? Ağlamının milliyeti olur mu? Annelik duygusunun milliyeti olur mu? Türklerin ve Kürtlerin az olduğu bir yabancı ülkede, Türk'üm deyince bana sarılan ve ağlayan İranlı Kürt'ün sevincinin milliyeti olur mu? Acının milliyeti, vatan hasretinin milliyeti olur mu? Açlığın milliyeti olur mu? Göz yaşının milliyeti olu mu? Ya ölümün milliyeti olur mu? Kürtçülük yaptığı bilinen bir genç ölünce cenazesini aralarında para toplayıp Türkiye'ye gönderen Ukrayna'nın falanca kentindeki Türkler, her lafa nokta koyan ölüm karşısında, milliyet düşündüler mi acaba? Ya abisinin cenazesine sahip çıkanların Türkler olduğunu gören o Diyarbakırlı Kürt çocuğun anlatılayan duygularının ve o insanlara sarılışının milliyeti olur mu? Saygılar.
  17. Sayın kralx kardeş, TARAFSIZ arkadaşımın yukarıda yazdığı cevaba en de iştirak ediyorum. Benim de annem, babam, ailem, çocuklarım dünyada eziyet çekerken ve belki de bana ihtiyaçları varken, "yihhu kendimi kurtardım" diye çekip gidemezdim. Bu vicdanıma sığmaz, bu sevgi denen şeyi anlamsızlaştır, bu insanı insan yapan değerleri yerle bir eder. Bir Iraklı olsan, Bağdat'ta yaşıyor olsan, ailen hergün ölüm tehlikesi yaşarken, geleceğe umutsuzca bakarken ve akşama yiyecek ekmeğin kazanılmasında belkide senin eline bakarken, Kuzey Irak'ta satılan Milli Piyango biletlerinden tedarik ettiğin biletine Büyük İkramiye çıksa, ancak Türkiye dese ki "sadece Büyük ikramiye sahibi gelecek Türkiye'ye, Marmarise yerleşecek" gidermisin? Gidebilirmisin çocuklarını, ananı, babanı, eşini geride bırakarak? Ben yapamazdım açıkçası. Saygılar.
  18. Hmm. Savaş neden yapılıyomuş peki? İnanmak ve inanmamak arasındaki tercihten mi? Böyle olmalı ki İslamiyeti kabul edince savaşa gerek kalmayacakmış. Bu durumda inanç özgürlüğü yok. Mala, toprağa tecavüzden dolayı savaşılıyorsa ne olacak peki? Gayri müslimler toprasğımızı aldılar, tap toprağımız geri alacak güce kavunşunca da "Müslüman olduk dediler" savaşmayacak mıyız? Bu durumda da savaş "savunma", "hak arama uğruna" yapılmış olmuyor, çünkü amacına ulaşmadan sona eriyor. Haksızlık devam ediyor. Bu durumda da İslam'daki savaşların "savunma" savaşı olduğu iddia edilemeyecek. Ne olcek şimdi? Saygılar.
  19. Tuğla örneği bence hiçbirşeyi kanıtlamaz. Ortada tuğlaların olması, o tuğlaların nasıl oluştuğu/yapıldığı ve dizildiği ve kimin bu eylemi gerçekleştirdiği hakkında bilgi vermez. Bakınız Zerdüştlük ve Yezidilik inançlarıyla çeşnilendirilmiş aşağıdaki gibi bir dini teori mantık zinciri açısından daha doğru orlurdu: Allah ruh alemini yarattı. Allah'ın ikiz kardeşi Şeytan"ne bu şimdi ya, ne gerek vardı da bunları yarattın" dedi. Allah "onlar bana tapacak" dedi. Şeytan "öyle mi? yani sırf sana inansınlar diye mi yarattın? Hahaha.. Bak öyle birşey yapacağım ki, sana mı inanıcaklar bana mı göreceksin" dedi. Şeytan Allah'ın yarattığı insan ruhuna beden verdi maddeden. İnsan bu bedeni sevdi. Allah insanın Şeytan'ın yarattığı maddi bedeni sevmesine kızdı, "bana ihanet ha! Çıkın cennetimden!" dedi. Şeytan cennetten kovulanlar için maddeden bir dünya yarattı. İnsan madde alemini sevdi. Ama Allah yenilgiyi kabul edemedi. Allah şeytan'ın yarattığı madde alemini yaratıklarının en akıllısı olan insanı kendi yanına çekmek istedi. Bu amaçla bazı insanları kandırdı. Onlara dünya aleminden çok daha fazla nimetlere sahip ruhlar alemindeki cenneti vaadetti. "Sizi dünya gibi kısa olmayan, yalan olmayan, geçici olmayan sonsuz yalşam ile ödüllendireceğim" dedi. Şeytan insana dedi ki: "Sizi siz yapan, duyu organlarınızdır, madde olan vücunuzdur, Madde olan beyninizdir. O halde hissedemeyeceğiniz, tadına varamayacağınız ruhlar cennetinde sonsuza kadar yaşanız ne olur, yaşamasanız ne olur". Allah'ın kandırdığı insanları çok az kişi takip etti. Bunun üzerine Tanrı hiddetlendi, cezalandırdı insanları felaketlerle ve yeni insanlar seçti. Ayrıca Şeytan'ın yarattığı madde alemine nifak sokmak için bir kabileye benim kabilemsin diyerek özel muamele çekti. Şeytan yılmadı. Kendi yarattığı, beyin verdiği insana güvendi sadece. Öyle bir zaman geldi ki, artık Allah insanlardan kimseyi kandıramaz oldu. Bu nedenle "bu son uyarımdı" dedi, küstü ve köşesine çekildi. Son uyarısında maddi dünyayı yaratan kardeşi Şeytan'a olan öfkesini, şeytanın yarattığı insanlardan aldı. Esti gürledi. Bol keseden vaadlerde bulundu. Nasıl ama ? Semitik dinlerin hepsinden daha iyi bir mantığa sahip bir din teorisi. Peygamber göndermeyi de açıklar, vahiy işini de açıklar, dünya hayatına geçici denmesini de, bu dünya imtihan dünyası denmesini de, seçilmiş halkı da, Kuran'daki öfkenin sebebini de, hakaretlerin sebebini de, sonsuz cenneti ve sonsuz cehennemi de açıklar. Ayrıca ortadaki tuğlaları mutlaka Tanrı'nın yaratmış oldabileceği iddiasını da çürütür, tasarımın da sadece Tanrı tarafından yapılmış olabileceği iddiasını da çürütür. Şimdi burada kralx arkadaşımız soracaK: Dünya'yı neden Tanrı'nın yaratmış olduğuna inanmayalım da, o yaratıcıya Şeytan adınıverelim? Nedeni basit: Maddi Dünyanın Yaratıocısna şeytan demezsen, semitik din felsefesinin mantık zinciri her noktada fire verir. Bakınız bu din teorisi daha sağlam. Saygılar.
  20. Aynı mantıkla, aynı Allah şimdi Filistinli, Iraklı, Afganistanlı, Somalili, Keşmirli müslümanlara "yanlış yolda oldukları için" doğru yoldaki kulları" aracılığı ile ceza mı kesiyor Kabul edilmez dediğin şeyler İslam tarihi. Sen Orta Asya'nın Gök Tanrı / Şamanizm inancıyla rafine edilmiş inancını İslam mı sanıyordun? Kölelik kültürü olmayan Orta Asya kültürü ile rafine edilmiş Anadolu inancını İslam mı sanıyorsun? Anasına bütün yakınlarından, akrabalarından çok değer veren bir kültürü İslam mı sanıyorsun? İslamcılar "resmi tarih" diyerek "Cumhuriyet tarihini eleştirirler. Haklıdırlar. tarih heryönüyle yazılmalıdır. Peki aynı islamcılar, İslamiyet'in "resmi tarihinden" ne zaman kurtulacaklar? Ganime olayında sadece "alan" olmak çok iyi değil mi? Ya yıllardır alın teriyle var ettikleri emekleri çalınan insan olmak nasıl birşey? Ya yıllarca özgür olarak yaşarken, ganimet adı altında köleye dönüştürülüp satılmak, cariyeye dönüştürülüp satılmak nasıl birşey? "sevgi ve hoşgörü dini" nasıl cevaplar veriyor bu sorulara? Saygılar.
  21. Başka bir başlıkta konuşmuştuk ama, yine burada bahsetmek gerekecek, çünkü orada Kuran'da bulunan bilimsel bir yanlışa dikkat çekmiştik, ama o yanlışı "doğru" doğru kabul etmeyen herkese hakaret edildiğini yeni farkettim Kuran'da birçok yerde "kalbinde mühür olmak", "kalpleri kapalı" olmak vs. ifadelerini "mecaz ifade" kullanılmış diyerek "kurtarmak" mümkündür. Ama bu ayette her organ, mecazsız olarak, kendi işlevi için kullanılmış Yani Muhammed zamanında insanlar en önemli organı kalp sanıyorlardı ve düşünmenin, kavramanın, hissetmenin kalp tarafından gerçekleştirildiğini sanıyorlardı. Bu nedenle, Kuran Tanrı kelamı olmadığından, Muhammed de o dönemin yanlış bir bilgisini Kuran'a geçirmiş, yani kalb'i, kavrama, anlama organı sanmış. Şimdi bilim ispatladı ki, insan beyni ile anlar, kavrar, düşünür, kalbi ile değil. Şimdi A’râf Sûresi-179 Ayeti ile, Müslüman olsun, gayri müslim olsun herkese, "kalpleriyle anlamadıkları" için hakaret ediliyor. Zira müslüman olsun, gayri müslim olsun herkes kalbi ile değil beyni ile anlıyor, kavrıyor, düşünüyor. Saygılar.
  22. Elmalılı işinin ehlidir. Biyologlar da işinin ehlidir. Elmalılı "Kuran'da" ne gördüyse onu çevirmiştir. Biyologlar da insan üremesinin nasıl gerçekleştirildiğini göstermişlerdir. Biyologlar annenin sadece tarla olmadığını, tarla olmanın yanısıra "tohumun da yarısını sağladığını" kanıtlamışlardır. Portakal ağacı dikilen yere kayısı dkersek, "odunluk kayısı ağacı" elde ederiz, "odunluk portakal ağacı" değil. Ama sonuçta hangi tohumu ekersek onu alırız, verimli veya verimsiz. Ancak, insan spermi "tohum" ve anne de "sadece tarla" olmadığından, o spermi kullanarak, yamuk yumuk bir insan bile elde edemezsiniz insan dışındaki bir anneden. Bence bu konuyu tartışmayalım bile. Kuran'daki en bariz bilimsel yanlışlardan biridir. Zira Kuran Tanrı sözü değildir. Muhammed, inanç tebliği sırasında, o dönemin bilgilerini kullanmıştır, hepsi bu. Saygılar.
  23. Ben herhangi bir gruplaşma peşinde değilim, bu konuda seni müsterih ol. Arkadaş listeme bak, bana en zıt görüşleri belirten insanlar da var. haksöz/katakuta samimi mi, rol mü yapıyor bilemem, beni de ilgilendirmez, kendi sorunu. Beni ilgilendiren şeyler, rol yapıyor olsa da, samimi de olsa, burada yazdığı yazılar. Değişim süreci hızı konusu da bence görecelidir. Benim için bu uzun bir süreçti. Ama belki sadece hergün inanç üzerinde düşünseydim bu süre kısalabilirdi de. Ama bazen aklıma geldi, bazen 2-3 yıl bu konu gündemime gelmedi. haksöz'ün zaten yıllardır kafasında olabilir bazı şüpheler, burada yazmaya başladığı dönem inancını kurtarmak için yaptığı son çırpınışlar olabilir, biz son raundu görmüş olabiliriz, bilemem, sadece tahmin yürütüyorum. Ama yine söyleyeyim, ister samimi olsun, ister müslüman değilken müslümanlıktan çıkmış gibi yapıyor olsun beni ilgilendirmez, o kendi sorunu. Bize rol yapmış olabilir, ama kendine yapamaz. Beni ilgilendiren husus fikirleri. Yukarıda söylediğim gibi, herkesin aklı var sonuçta. Kimse haksöz/katakuta da bu yoldan geçmiş diye inancını değiştirmez. Eğer haksöz/katakuta müslüman değildi de müslümanlıktan hızlı bir çıkış yapıyor gibi gösterip, yarın da "aa doğru din Hristiyanlık'mış, Budizm'miş" falan derse, o zaman ona karşı da yazarız kafanı yorma Açıkçası bu tartışmanın kişiselleşmesinden rahatsızım. Senin bu konuyu karakter tahliline dökmenden rahatsızım. katakuta'nın da işi ring muhabbetine dökmesinden rahatsızım. Tek söyleyebileceğim, ikinize de yakışmadı. kişiselleştrimenin şöyle bir sakıncası var. Din/fikirler hep orada, yerinde duruyor, ama insanlar değişir, değişmek zorunda. Taş değiliz biz, statik değiliz. Bugün zıt fikirlere sahip olduğunuz insanlarla, yarın aynı fikirleri savunuyor olabilirsiniz. Patırtı kütürdü bittiğinde, Karabulutlar dağıldığında, Kavga durulduğunda, Birbirinizin yüzüne bakabilecek durumda kalın. Bu kişi tartışmasını burada kesin bence... Öte yandan... Müsterih ol, gruplaşma yok. Burada herkesin katkısı farklı farklı. İki insan aynı düşünmüyor, düşünemez. Ben herkesten birşeyler öğreniyorum. Yazdıkça kendi fikirlerimi öğreniyorum. Bazen yazarken oluşuyor kendi fikirlerim. Saygılar.
  24. BrainSlapper

    KABE'NİN ÇAĞRISI

    Somut olmayan şeylere inanılamıyacağını siz kendiniz de söylüyorsunuz. İnancı bile somutlaştırma ihtiyacı hissediyorsunuz. akıl, acı, vs gibi şeyler madde kaynaklıdır, kendisini göremeyiz, ama hissederiz, sonuçlarını görürüz. Ama ruh, cin, melek, şeytan gibi şeylerin sonuçlarını da göremiyoruz, kendilerini de. Herşeyi somut görmek istemek çıkmaza gittiğimizin işaretyi değildir, ama varlığı ispat edilemeyen şetylere inananmak sizin çıkmaza gittiğinizin kanıtı olabilir. Bu arada Kabe deyince aklıma birşey geldi. Kabe Allah'ın evi ise, şeytan taşanan yer de şeytan'ın evi mi oluyor? Yani İslam inancına göre, Mejkkke hem Allah'ın hem de Şeytan'ın evlerinin bulunduğu yer mi? Allah'ın evinin bulunduğu yer kutsal ise, Şeytan'ın evinin bulunduğu yer "lanetli" midir? Kutsal topraklar ifadesinin yanı sıra, lanetli topraklar ifadesi de kullanılabilir mi? Saygılar.
  25. Bu ifadenizden, halilim=EMPATİ anlıyorum, doğru mu? Neyse konumuza dönelim.. Kuran'daki bu bilgi yanlıştır. Eski toplumlar erkek menisini "tohum" sanıyordu. Kadını da "tarla" sanıyordu. Yani kadının soya bir katkısı olmadığını, sadece tohum için bir "yeşerme mekanı" sağladığını sanıyorlardı. Ancak bilim bu bilginin yanlış olduğunu kanıtladı. Bir çocuk sadece babasının sperminden oluşmamakta, annesinden de yumurtaya ihtiyaç duymaktadır. Yani anne sadece "tarla" değildir, "yeşerme mekanı" değildir. Kuran'daki bilgi'yi doğru kabul edecek olsak, yani sadece "insan meniden oluşur" bilgisini doğru kabul edecek olsak, tarla'yı değiştirerek aynı ürünü alabilmemiz lazımdı. Bir ineğin rahmine insan menisi koysak mesela, insan doğmaz, hiçbirşey doğmaz. Çünkü anne sadece "tarla" değildir. Anne bu işin hem yarıyarıya ortağı, hem de bu ortak ürünün yeşerme alanıdır. Saygılar.
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.