kaan_bebeto tarafından postalanan herşey
-
Flamingo (Phoenicopterus),
Flamingo (Phoenicopterus), Flaman olarak da bilinir, flamingolar (Phoenicopteriformes) takımının flamingogiller (Phoenicopteridae) familyasından Phoenicopterus cinsini oluşturan 6 kuş türünün ortak adı. Tek bir cins (Phoenicopterus) ve onun altındaki 6 türden oluşur. Ancak biyologların en yeni verdiği sonuçlara göre; Avrupa türü, Rosa türü, ve kendi içinde ve çaprazlama üreyebildiklerinden 2 alt türü olan Küba türü olarak türlendirilir. Flamingo, Anadolu'da allı turna olarak bilinir. Görünüm [değiştir]Flamingolar, uzun ve ince bacaklara, yine uzun, eğri bir boyuna ve rosa rengi tüylere sahiptir. Belirgin özelliklerinden biri kıvrık bir gagalarının olması ve bunun, üst kısmıyla daldırıpta, yiyecekleri su ya da çamurdan çıkarırken filtre vazifesi görmesidir. Tüylerindeki kırmızı renk tonları, yedikleri yiyeceklerin içerdiği karotin miktarına göre değişir. Esaret altındaki genç kuşlar, çok az karotin içerikli besinler aldığından beyaz tüylere sahiptirler. Dağılım [değiştir]Flamingolar Afrika, Güneybatı ve Orta Asya, Güney Avrupa Güney ve Orta Amerika'da görülürler. Güney İspanya ve Güney Fransa'da da kuşun en büyük ve yaygın türü olan rosa flamingo (Phoenicopterus roseus) kuluçka zamanı görülürler. Bu tür 130 cm boyunda olup Afrika, Asya ve Güney Avrupa'da yaşarlar. Almanya'nın Hollanda sınırında ise çeşitli flamingo türlerinden bir koloni yaşar ki bu koloni Dünya'nın en kuzeyde yaşayan kolonisidir. Yaşam alanları ve beslenme [değiştir]Flamingolar büyük topluluklar halinde, durgun sulara sahip göl, tuz gölü, ya da lagünlerde yaşalar. Diğer hayvan türlerinin az bulunduğu, sıra dışı doğa koşullarının bulunduğu yerlere gelirler. Örnek olarak tuz gölleri ya da alkalik içerikli göller verilebilir. Kısacası bu kuş türü tuzlu ve sodalı sığ sularda yaşar. Bunların dışında ısı farklılığının aşırılıklar gösterdiği durumlara da katlanabilirler. Bulundukları ortamda kuş gruplarının birey sayısı 1 milyonu bulabilir. Genelde yengeç, karides, artemia gibi eklem bacaklı hayvanları, böcek larvası ve yosun yerler. Aşağı doğru eğik gagası sayesinde, yiyecekleri çok zor ortamlarından dahi çıkarabilirler
-
BUFALO
Bufalo sürüsü vahşi aslanları böyle kaçırdı! Vahşi doğanın 'Ölmemek için öldür' kanunu, Kenya ormanlarında yaşanan bu inanılmaz olayla gözler önüne seriliyor. Doğanın güçlü ve yırtıcı hayvanları kaplanların, takibe aldıkları bufalo sürüsüne yaptıkları saldırı, kendilerinin bile tahmin edemeyeceği sonuçlara vardı. Saniye saniye kameralara yansıyan bu ilginç doğa olayı, nehir kenarında otlanarak ilerleyen bufalo sürüsünün, kaplanların görüş alanına girmesiyle başladı. Avını adeta kaybolmuşcasına kamufle olarak sinsice izleyen kaplanlar, uygun an gelince nehir kenarındaki 2-3 bufaloya saldırdı. Büyük bufalolar kaçarken, yavru bufalo çelimsizliğinin de etkisiyle kaplanlardan kaçamayarak, kendisini 4-5 kaplanın dişleri arasında buldu. Yavru bufaloyu yakaladıkları sırada nehir kenarında ziyafete ortak olmak isteyen bir timsaha kaptıran kaplanlar, son bir müdahaleyle yemlerini kurtardı. Safariye çıkan ekibi şaşkınlık içinde bırakan gerçek sürpriz ise, birkaç dakika sonra yaşandı. Yavru bufaloyu öldürmeye çalışırken bir anda karşısında toplanarak sürü halinde gelen yaklaşık 50 adet dev bufaloyu gören kaplanlar, korkuya kapılarak kaçışmaya başladı. Yavru bufaloyu bırakmamakta direnen ve bu ziyafetten yoksun kalmak istemeyen bir kaç kaplan ise, büyük bufaloların birleşerek saldırması sonucu kaçarak uzaklaştı. Adeta bir film gibi arka arkaya yaşanan bu hayatta kalma mücadelesi, hayvanların vahşi doğadaki yaşama mücadelesini bütün çıplaklığıyla gözler önüne seriyor. -AA-
-
NATALİA
banada dondurma sözün vardı ... ben bilemem, beni kandırmaa hani nerde dondurmalar
-
iklim değişikliği nedir?
kaan_bebeto şurada cevap verdi: modernjames başlık Küresel Isınma / İklim Değişikliği / Karbon ve Ozon Sorunuiklim değişiklği konusunda neler yapmalıyız? Ø İklim değişikliği konusunda, eğitim-öğretim ve halkın bilinçlendirilmesinde daha fazla çaba sarf etmeliyiz. Ø Ormanlar CO2 tutmak ve bu anlamda CO2 emisyonunu azaltmak için birinci derecede önemli alanlarımızdır. Bu nedenle ormanlık alanları genişletme çalışmalarına daha fazla önem vermeliyiz. Ø Ormansızlaşmanın önüne geçilmelidir. Her gün katledilen ormanlarımızı korumalı ve kontrol altında tutmalıyız. Ø Orman yangınları binlerce hektar ormanımızı yok ediyor ve yangın sonucunda zararlı gazların emisyon değerlerinin yükselmesine neden oluyor. Piknik, gezi gibi etkinliklerimizde daha dikkatli davranmalı orman yangınlarını önüne geçilmelidir. Ø Fabrika atıklarının, başta zehirli atıklar, tıbbî ilaçlar, kimyasal maddeler ve nükleer enerji kaynaklı atıklar gibi arıtılmadan doğrudan doğaya bırakılan ve zararları tartışılmaz büyüklükte olan maddelerin bilinçsizce ve çıkar amaçlı çevreye bırakılması önlenmeli; bu konu hakkında daha baskın kararlar almalıyız. Ø Özellikle kimyasal gübre tüketimi sonucu dışa salınan azot ve fosfor maddesinin zararlı etkisini en aza indirmek için çiftçilerimizi bilinçlendirmeliyiz. Ø Yangın tüpleri, temizlik malzemeleri, zararlı böceklere karşı kullanılan sprey ve kimyasal maddelerin kullanımında tutarlı ve amaca yönelik kullanma yapmalıyız. Ø Enerji kullanımına dikkat etmeli, enerji tasarrufuna önem vermeliyiz. Ø Rüzgar, güneş, deniz, dalga, akıntı enerjisi, ,jeotermal enerji, fotovoltatik, yakıt pili, biyokütle enerjisi hidrojen gibi yenilenebilir enerji kaynaklarından yararlanmalı, bu tür enerji kaynakların kullanılmasını geliştirmeliyiz. Ø Alacağımız beyaz eşya ürünlerinin etiketlerinde enerji tasarrufu yönünden, A sınıfı kalitede ürünler seçmeliyiz!!! Ø Kömür, petrol ürünleri gibi CO2 emisyonunu artıran yakıtların tüketimini azaltmalı bunların yerine yenilenebilir enerji kaynakları kullanılmalıdır. Ø Isı kaybını dikkate alarak; bina inşasında ısı yalıtım malzemeleri kullanıp,enerji israfını en aza indirmeye özen göstermeliyiz. Isı yalıtımını mevcut binalarda da yapabiliriz. Isı yalıtımı demek aynı zamanda bütçemize geri dönen bir kazanç gibidir. Ø Otomobilinizin hava ve yakıt filtrelerinin her zaman temiz olmasına dikkat edin. Her uzun yolculuklarda filtrelerinizi temizlemeliyiz. Ø Ev ortamında, araba da klimanızı yalnızca gereksinim duyduğunuzda çalıştırmalıyız. kaynak
-
iklim değişikliği nedir?
kaan_bebeto şurada cevap verdi: modernjames başlık Küresel Isınma / İklim Değişikliği / Karbon ve Ozon SorunuKüresel İklimde Gözlenen Değişimler Atmosferdeki birikimleri artmaya devam eden sera gazları nedeniyle kuvvetlenen sera etkisinin oluşturduğu küresel ısınma, özellikle 1980'li yıllardan sonra daha da belirginleşmiş ve 1990'lı yıllarda en yüksek değerlerine ulaşmıştır (Şekil 2). 1998 yılı, hem kuzey ve güney yarımküreler için hem de küresel olarak hesaplanan yıllık ortalama yüzey sıcaklıkları dikkate alındığında, güvenilir aletli gözlemlerin başladığı 1860 yılından beri yaşanan en sıcak yıl olmuştur. Başka sözlerle, küresel ısınma 1998 yılında, hem küresel hem de yarımküresel olarak yeni bir yüksek sıcaklık rekoru daha kırmıştır. 1961-1990 klimatolojik normali ile karşılaştırıldığında, ki bu dönemin kendisi de sıcak bir devreye karşılık gelmektedir, 1998'de yerkürenin yıllık ortalama yüzey sıcaklığının normalden 0,57°C daha sıcak olduğu hesaplanmıştır (WMO, 1999). Bundan önceki en sıcak yıl ise, 1997 idi. 1990-1997 döneminde (bazı yıllarda kesintiye uğramakla birlikte) etkili olan ısrarlı El Niño (sıcak) olayı, tropikal orta ve doğu Pasifik Okyanusunda deniz yüzeyi sıcaklıklarının normalden 2-5 °C daha yüksek olmasına neden olmuştur. 1998'de ise, küresel iklim sistemi Güneyli Sağınımın hem sıcak (El Niño) hem de soğuk (La Niña) uç olaylarından etkilenmiştir. Buna karşın, El Niño olayı, bundan önceki küresel rekor yılı olan 1997'de olduğu gibi, 1998'de de küresel rekor ısınmaya katkıda bulunan ana etmen olarak kabul edilmektedir (WMO, 1999). Gerçekte, küresel ortalama yüzey sıcaklığında gözlenen ısınma eğilimi, dünya üzerinde eşit bir coğrafi dağılış göstermemiştir; bölgesel farklılıklar belirgindir. Uzun süreli ısınma eğilimi, 40°K ve 70°K enlemleri arasındaki anakaralarda en fazladır. Buna karşılık, Atlas Okyanusu’nun kuzeyinde ve içerisinde Türkiye’nin de yer aldığı Doğu Akdeniz ve Karadeniz havzalarında, özellikle son 25-30 yıllık dönemde, ortalama yüzey sıcaklıklarında bir soğuma eğilimi egemen olmuştur.Atlas Okyanusu’nun kuzeyi ile Doğu Akdeniz ve Karadeniz havzalarında gözlenen bu bölgesel soğumanın, esas olarak bu bölgeler üzerindeki sınırlar ötesi kaynaklı sülfat aerosolü (uçucu küçük parçacık) birikimindeki artışla, kısmen de kentsel ve bölgesel hava kalitesinin bozulmasıyla ilişkili olabileceği düşünülebilir. Bu bölgeler üzerindeki uçucu parçacık yoğunluğunun 21. yüzyılda da süreceği, ancak uzun vadede artan sera etkisinin sıcaklıklar üzerindeki pozitif katkısının uçucu parçacık negatif katkısını bastıracağı öngörülmektedir (UKMO, 1995). Bu yüzden, Türkiye ile bu bölgelerin de gelecek yüzyılda ısınacağı, ama bu ısınmanın öteki bölgelere göre daha az olacağı beklenmektedir. Bunun dışında, son 35-40 yıllık dönemde çoğunlukla dünyanın büyük kentlerinde olduğu gibi, Türkiye’de de, özellikle hava kirliliğinin, hızlı nüfus artışının ve yoğun bir yapılaşmanın yaşandığı büyük kentlerde, genel olarak gece sıcaklıklarında bir ısınma, gündüz sıcaklıklarında bir soğuma ve günlük sıcaklık genişliğinde ise bir azalma eğilimi gözlenmektedir. Bu eğilimler, özellikle bulutluluğun az olduğu sıcak ve kurak yaz mevsiminde belirgindir. Yağışlar, genel olarak Kuzey Yarımküre’nin yüksek enlemlerindeki kara alanlarında, özellikle de soğuk mevsimde bir artış gösterirken, 1960’lı yıllardan sonra Afrika’dan Endonezya’ya uzanan subtropikal ve tropikal kuşaklar üzerinde bir azalma eğilimi gösterdi. Bu değişiklikler, akarsularda, göl seviyelerinde ve toprak neminde de gözlendi. Subtropikal kuşakta ve özellikle Afrika’nın Sahel bölgesinde 1960’lı yıllarda başlayan şiddetli kuraklıklar, on binlerce insanın göç etmesine ve milyonlarca hayvanın ölümüne neden oldu. Subtropikal kuşak yağışlarındaki ani azalma, 1970’li yıllarla birlikte Doğu Akdeniz Havzası’nda ve Türkiye’de de etkili olmaya başladı. Yağışlardaki önemli azalma eğilimleri ve kuraklık olayları, kış mevsiminde daha belirgin olarak ortaya çıkmıştır. Kuraklık olaylarının en şiddetli ve geniş yayılımlı olanları, 1973, 1977, 1989 ve 1990 yıllarında oluşmuştur . Genel olarak Doğu Akdeniz Havzası’nın ve Türkiye’nin yıllık ve özellikle kış yağışlarında, 1970'li yılların başı ile 1990'lı yılların ortası arasında gözlenen önemli azalma eğilimleri, bu bölgede etkili olan cephesel orta enlem ve Akdeniz alçak basınçlarının frekanslarında özellikle kış mevsiminde gözlenen azalma ile yer ve üst atmosfer seviyelerindeki yüksek basınç koşullarında gözlenen artışlarla bağlantılı olabilir. Öte yandan,özellikle karasal yağış rejimine sahip bazı istasyonların ilkbahar ve yaz yağışlarında, yazın daha belirgin olmak üzere, bir artış eğilimi gözlenmektedir. Gel-git ve su seviyesi ölçüm kayıtlarına göre, küresel ortalama deniz seviyesi 19.yüzyılın sonundan günümüze kadar geçen yüzyıl süresince yaklaşık 10-25 cm kadar yükselmiştir (IPCC, 1996). Deniz seviyesi yükselmesinin belirlenmesinde karşılaşılan ana belirsizlik, düşey yönlü yerkabuğu hareketlerinin gel-git ölçerleriyle yapılan deniz seviyesi ölçümlerinin üzerindeki etkisidir. Uzun süreli düşey arazi hareketlerinin etkileri giderildiğinde, okyanus sularının hacminin artmakta olduğu ve deniz seviyesinde yukarıda verilen oranlar arasında bir artışa yol açtığı bulunmuştur. Küresel deniz seviyesindeki bu yükselmenin önemli bir bölümünün, küresel ortalama sıcaklıkta aynı dönemde gözlenen artışla ilişkili olduğu öngörülmektedir. Dünyanın İklimi Gerçekten Değişiyor mu? Hükümetler arası İklim Değişikliği Paneli (IPCC), hazırladığı Üçüncü Değerlendirme Raporu’nda “son 50 yıl içinde gözlenen ısınmanın büyük ölçüde insan etkinliklerine bağlanabileceğini gösteren yeni ve daha güçlü kanıtlar elde edildiğini” doğrulamıştır. Gelecekteki eğilimlerin tahmini sürecindeki belirsizlikler hata paylarını artırsa bile, IPCC önümüzdeki 100 yıl içinde yüzey sıcaklıklarında küresel ortalama olarak 1.4 ile 5.8°C arasında artış olacağını öngörmektedir. Doğal ve insan kaynaklı sıcaklık değişiklikleri ve model sonuçlarının karşılaştırılması Çeşitli senaryolara göre gelecekte olası CO2 emisyonları, CO2 birikim düzeyleri ve ortalama sıcaklık artışları İklim Değişikliğinin Etkileri Neler Olabilir? Bölgesel yağış örüntüleri değişebilir. Buharlaşma-su bırakma döngüsünün küresel ölçekte hızlanması beklenmektedir. Başka bir deyişle, daha çok yağmur yağsa bile düşen yağışın buharlaşması da hızlı olacak, böylece topraklar tarım mevsiminin kritik dönemlerinde daha kuru kalacaktır. İklim ve tarım kuşakları kutuplara doğru kayabilir. Orta enlem bölgelerinde bu kaymanın 1-3.5°C’lik bir ısınma için 150 ila 550 kilometre arasında gerçekleşmesi beklenmektedir. Eriyen buzullar ve deniz suyunun ısıyla genleşmesi denizlerde yükselmeye yol açabilir ve bu da alçak kıyı şeritleri ve küçük adalar için tehdit oluşturabilir. Denizlerin düzeyi geçtiğimiz yüzyıl içinde zaten 10 ila 15 santimetre yükselmişti. Küresel ısınmanın ise 2100 yılına kadar 15 ila 95 santimetre arasında ek bir yükselmeye daha yol açması beklenmektedir. Bundan en fazla etkilenecekler, dünyadaki kimi en yoksul ülkelerin korunmasız ve yoğun nüfus barındıran kıyı bölgeleri olacaktır. Değişik senaryolara göre CO2 emisyonları ve deniz seviyesi yükselmesi kaynak
-
Sera Gazları
Sera Gazları Doğal sera gazları (su buharı (H2O), CO2, CH2, N2O ve ozon (O3)) ile endüstriyel üretim sonucunda ortaya çıkan florlu bileşikler, atmosferdeki sera etkisini düzenleyen temel maddelerdir. UNFCCC Sözleşmesi, 1987 tarihli Birleşmiş Milletler Ozon Tabakasının Korunması Sözleşmesi Montreal Protokolü ile kontrol altına alınamayan bütün sera gazlarını içermektedir. Buna karşılık Kyoto Protokolü aşağıda belirtilen sera gazlarıyla ilgilidir: - Karbon dioksit (CO2) - Metan (CH4) - Nitrik oksit (N2O) - Hidroflorokarbon (HFC) - Hidrokarbur perflor (PFC) - Kükürt heksaflorit (SF6) - Su buharı H2O) Sera gazları CO2 CH4 N2O (atmosferik birikim) (ppmv) (ppbv) (ppbv) Sanayi öncesi(1750-1800) ~280 ~700 ~275 Günümüzde (1998) 365 1745 314 Yıllık değişim (birikim) 1.5 10 0.8 Atmosferik ömrü (yıl) 5-200 12 120 Küresel Isınma Potansiyeli 1 21 310 ppbv = hacim olarak milyarda kısım pptv = hacim olarak trilyonda kısım ppmv = hacim olarak milyonda kısım (ppmv): Gazın atmosferde kapladığı alanın hacimsel gösterimi. Atmosferdeki karbon dioksit ve diğer sera gazlarının ulaştığı birikim düzeyi, sanayi devriminden bu yana hızla yükselmiştir. Atmosferdeki sera gazı birikimlerinin artmasına en başta fosil yakıt kullanımı, ormansızlaşma ve diğer insan etkinlikleri yol açmış; ekonomik büyümeyle nüfus artışı bu süreci daha da hızlandırmıştır. Gazların Çeşitli Sektörlere Göre Atmosfere Yayılımıyla İlgili Oranlar Sanayi %22 Yapılaşma %20 Tarım (özellikle çiftlik hayvanlarının sıvı atıkları ve metan yayılması) %19 Soğutucu gazlar %0,5 Enerji %11 Atıklar ve diğerleri %2 Sera gazlarının bu günkü sevide sabit tutulması mümkün olsa dahi dünyamız ısınmaya devam edecektir. Zira okyanusların atmosfer değişikliklerini izlemesi daha uzun zaman almaktadır Sera gazı emisyonunu etkileyen faktörler Fosil yakıtlar - Karbon içeriği, kalori değeri gibi yakıt özellikleri - Madenin tipi ve yeri - Yakıtın çıkarılma yöntemi - Doğal gaz için boru hattı kayıpları - Dönüşüm verimliliği - Yakıt temini, tesisin kurulması ve sökülmesi için kullanılan elektriğin elde edildiği yakıt cinsi Hidrolik - Tipi (akarsu veya rezervuar) - Tesis yeri (tropik bölge, kuzey iklimi) - Baraj inşaatı için kullanılan enerji - İnşaat malzemelerinin (beton, çelik...) üretiminden kaynaklanan emisyonlar Rüzgar - Bileşenlerin üretimi ve inşaat sırasında kullanılan enerji - Tesisin yeri (iç bölge ya da kıyı bölge) - Verim ya da kapasite faktörü (bölgedeki rüzgar durumu) Güneş - Pil üretiminde kullanılan silikonun miktarı ve niteliği - Teknolojinin tipi (amorf, kristal malzeme) - Üretim için kullanılan elektriğin elde edildiği yakıt cinsi - Yıllık verim ya da tesis ömrü (düşük kapasite faktöründen dolayı rüzgar ve güneş enerjisinin kW başına emisyon miktarı düşüktür ancak kWsaat başına emisyon miktarı yüksektir) Biyokütle - Yakıt özelliği (nem içeriği, kalori değeri) - Yakıt hazırlamada kullanılan enerji (büyütme, hasat, taşıma) - Tesis teknolojisi Nükleer - Yakıtın çıkarılması, dönüştürülmesi, zenginleştirilmesi ve tesisin inşaası ile sökülmesi sırasında kullanılan enerji - Yakıt zenginleştirme için gerekli olan enerji (gaz difüzyon teknolojisi yakıtın zenginleştirilmesi aşamasında enerji yoğun bir işlemdir ve santrifüj işlemine göre 10 kat daha fazla sera gazına sebep olur. Lazer teknolojisi ise santrifüj işlemine göre daha az emisyona sebep olur.) - Yakıtın yeniden işlenmesi ve geri dönüştürülmesi seçeneği yakıtın tek sefer kullanılmasına göre enerji üretim zincirinde %10-15 daha az sera gazı emisyonuna sebep olur. kaynak
-
SERA ETKİSİ
Nedİr sera etkİSİ ? Yerküre, Güneş'ten gelen kısa dalgalı ışınımın bir bölümünü yeryüzünde, bir bölümünü alt atmosferde (troposferde) emer. Güneş ışınımın bir bölümü ise, emilme gerçekleşmeden, yüzeyden ve atmosferden yansıyarak uzaya kaçar. Yüzeyde ve troposferde tutulan enerji, atmosfer ve okyanus dolaşımıyla yeryüzüne dağılır ve uzun dalgalı yer ışınımı olarak atmosfere geri verilir. Yeryüzünden salınan uzun dalgalı ışınımın önemli bir bölümü, yine atmosfer tarafından emilir ve daha az Güneş enerjisi alan yüksek enlemlerde ve düşük sıcaklıklarda salınır. Atmosferdeki gazların gelen Güneş ışınımına karşı geçirgen, buna karşılık geri salınan uzun dalgalı yer ışınımına karşı çok daha az geçirgen olması nedeniyle Yerküre’nin beklenenden daha fazla ısınmasını sağlayan ve ısı dengesini düzenleyen bu doğal süreç "SERA ETKİSİ" olarak adlandırılmaktadır. KAYNAK
-
MEŞE AĞACI TÜRLERİ
MEŞELERİN YETİŞME ORTAMI Meşe yetişme ortamı; genel olarak ortalama yağışın 350 mm nin üzerinde olduğu ve su tutma kapasitesi yüksek, genellikle yeteri kadar kil ihtiva eden topraklardır... Meşe cinsinin halen 200 den fazla türü, çok sayıda alttür ve varyete ile doğal hibritleri; Kuzey yarımküresinin ılıman bölgelerinde çok geniş ormanlar kurmuştur. Bazı taksonlar ise tropiklerde ve yüksek dağlık bölgelerde kendine yaşama alanı bulmuştur GENEL BİLGİLERİ Meşeler; çoğunlukla ağaç, az olarak ta ağaçcık ve boylu çalı görünüşünde, kışın yaprağını döken ya da herdem yeşil, bir cinsli bir evcikli odunsu bitkiler olup, Türkiye florasında önemli bir yer tutarlar. Bu bitkilerin gövdeleri düzgün, kabuk önceleri düzgün, sonraları kalın ve yırtılmış durumda olup, esmer renktedir. Kökler derinlere kadar gider. Yapraklar, değişik boyutta, kenarları loplu, dişli, ender olarak tamdır ve kısa ya da uzun saplıdır. Meyveler silindir, fişek veya yumurta biçiminde olup, düzgün nus meyve durumundadır. Meyvelerin alt bölümü bir kadehçik (kupula) içine oturmuştur. Kadehçiğin boyu kısa yada uzun olur, dış yüzü pullarla kaplıdır. KAYNAK
-
MEŞE AĞACI TÜRLERİ
HERDEM YEŞİL MEŞELER 16 Quercus coccifera Kermes Meşesi Görünüş: Sıkdallı 2-3 m boyunda herdem yeşil bir çalı, çok nadir olarak 10 m. ye boylanan ufak ağaç şeklindedir. Sürgün ve Tomurcuklar: Tomurcuklar 3-4 mm boyunda, pullu, çıplak yada tüylüdür. Yapraklar: deri gibi serttir.Kenarlar dikensi dişlidir. Her iki yüzü de çıplaktır. Meyva: 2 yılda olgunlaşır. Hemen hemen sapsızdır. Genel Yayılışı: Akdeniz regionunun tipik bir bitkisidir. Türkiye'de yayılışı: Marmara, Ege bölgelerinde bulunur. Karadeniz bölgesinde; Zonguldak, Giresun ve Tokat'ta lokal olarak bulunur. 17 Quercus ilex Pırnal Meşesi 18 Quercus aucheri Boz Pırnal Meşesi KAYNAK
-
MEŞE AĞACI TÜRLERİ
KIZIL MEŞELER 11 Quercus libani Lübnan Meşesi 12 Quercus trojana Makedonya Meşesi 13 Quercus cerris Saçlı Meşe 14 Quercus brantii İran Palamut Meşesi 15 Quercus ithaburensis Anadolu Palamut Meşesi
-
MEŞE AĞACI TÜRLERİ
AKMEŞELER 1 Quercus robur Görünüş: 25-30 m. ye kadar boylanır, 2 m çap yapar. Sürgün ve Tomurcuklar: Yan tomurcuklar sürgüne sarmal dizilmiştir. Tomurcuklar azami 4 mm boyundadır. Yapraklar: Genelde ters yumurta biçiminde, 20-9 cm boylarında, 5-8 adet kenarlı lopludur. Meyva: Meyva sapı 4-12 cm uzunluğunda, üzerinde çoğunlukla 2 adet yarım küre şeklinde kadehler yer alır. Genel Yayılışı: Türkiye'de yayılışı: Ülkemizde iki alt türü vardır; 2 Quercus petraea Sapsız Meşe 3 Quercus hartwissiana Istranca Meşesi Görünüş: 25 m.ye kadar boylanan, düzgün gövdeli, dar tepeli bir ağaçtır. Sürgün ve Tomurcuklar: Genç sürgünler hafif köşelidir. Yan tomurcuklar dolgun sivri uçlu ve çıplak pullar ile örtülü, pullarun kenarı kirpiklidir. Yapraklar: 12x7 cm boyutlarında, yaprak kenarları düzgün aralıklar ile sığ parçalanmış 7-10 adet lopludur. Meyva: Sap 2-7 cm uzunluğunda ve 1-4 adet kupula(kadeh) taşır. Meyva 8 - 20 mm kadardır. Genel Yayılışı: Bulgaristan Istrancaları, Türkiye ve Batı Kafkasya Türkiye'de yayılışı: Trakya, Kuzey Anadolu, çok lokal olarak Erzurum ve Tunceli 4 Quercus frainetto Macar Meşesi 5 Quercus vulcanica Kasnak Meşesi 6 Quercus pontica Doğu Karadeniz Meşesi 7 Quercus infectoria Mazı Meşesi 8 Quercus pubescens Tüylü Meşe 9 Quercus macranthera İspir Meşesi 10 Quercus virgiliana Yalancı Tüylü Meşe KAYNAK
-
AĞAÇ TÜRLERİ
KAVAK Türkiye'nin hemen her bölgesinde yayılış gösterir. Türüne göre, form, büyüklük ve yaprak şekli bakımından farklılıklar gösterir. Yaygın bir şekilde yetiştirilen servi kavağı, neredeyse gövdeye paralel uzanan dallarıyla sütunsu bir görünüme sahiptir. Türkiye'de bulunan doğal türleri genellikle geniş tepelidir. Yaprakları düz ya da dişli, üçgen, oval ya da kalp biçimlidir. Doğal yayılış gösteren türleri; Karakavak (P.nigra, Y), Akkavak (P.alba, Y), Titrek kavak (P.tremula Y), Fırat kavağıdır (P.euphratica, N).
-
AĞAÇ TÜRLERİ
SIĞLA Dünya üzerindeki tek doğal yayılış alanı Türkiye'nin güneybatısı ile Rodos adasıdır. Saf ya da başka ağaçlarla karışık ormanlar kurar. Ülkemizde 1.348 hektar saf sığla ormanı bulunmaktadır. Ortalama 15-20 m'ye kadar boylanabilen sığla, kalın dallı ve geniş tepeli bir ağaçtır. İlk bakışta çınarı andırır. Yaşlandıkça, kabuğu koyulaşır ve derin çatlaklı bir görünüm alır. Dallara uzun saplarla bağlanan yaprakları genellikle beş lopludur. Gövdesinden çıkarılan balzam kozmetik ve eczacılıkta kullanılır.
-
AĞAÇ TÜRLERİ
IHLAMUR Marmara, Batı Karadeniz, Orta Toroslar ve Kuzey Anadolu'da yayılış gösterir. Özellikle kuzey ve batı bölgelerimizdeki ormanlarda rastlanan sık dallı, geniş tepeli ağaçlardır. Boyları 20-30 m'ye kadar ulaşabilir. Büyüklüğü 5-10 cm arasında değişen yaprakları genellikle yürek şeklinde ve çarpık, kenarları dişli ve uzun saplıdır. Sarkık çiçek demetleri sarımsı bir renge ve karakteristik bir kokuya sahiptir. Çok geç açan bu çiçekler (Haziran-Temmuz) kurutularak çay gibi içilir. Türkiye'de yetişen türleri; Gümüş ıhlamur (T.tomentosa, Y). Büyük yapraklı ıhlamur (T.platyphyllos, N). Kafkas ıhlamurudur (T.rubra, Y).
-
AĞAÇ TÜRLERİ
HUŞ Anadolu'nun kuzeydoğusundaki yüksek kesimlerde tek başına ya da başka ağaçlarla karışık olarak bulunan huşlar 10-20 m'ye kadar boylanabilen çeşitli türlere sahip, soğuğa dayanıklı ağaçlardır. Ülkemizde 263 ha. Saf huş ormanı bulunmaktadır. Dalları, ağaç yaşlandıkça sarkık bir görünüm alır. Beyaz renkli gövde kabuğu en karakteristik özelliklerindendir. Yumurta ya da üçgen biçimindeki yaprakları genellikle sivri uçlu ve kenarları dişlidir. Türkiye'de doğal olarak yetişen türleri; Adi huş (B.pendula, N). Kızılağaç yapraklı huş (B.medwediewii,N). Kafkas tüylü huş (B.litwinowii, N).
-
AĞAÇ TÜRLERİ
ÇINAR Orman bölgelerindeki dere içlerinde ve akarsu yataklarında doğal olarak yetişir. Ülkemizde yayılış gösteren türü doğu çınarıdır. (P.orientalis, Y). Boyu 30 m'ye, gövde çevresi bazen 10 m'ye ulaşabilir. Kabukları diğer çınar türlerinin tersine küçük parçacıklar halinde ve yavaş yavaş dökülür. Elsi lopları olan iri yaprakları ve küremsi topluluklar oluşturan çiçekleri vardır. Kentlerimizde rastlanan diğer türlerinden Batı çınarının (P.occidentalis) ve Akçaağaç yapraklı çınarın (P.acerifolia) anayurtları Kuzey Amerika ve Avrupa'dır
-
AĞAÇ TÜRLERİ
KESTANE Kuzey Anadolu ve Marmara Bölgesi'nde yayılış gösterir. Türkiye'de doğal olarak yetişen tek kestane türü olan "Anadolu kestanesi" 30 m boya erişebilen, geniş tepeli bir ağaçtır. Ülkemizde 25.278 hektar koru, 3.614 hektar baltalık kestane ormanı bulunmaktadır. Gençken düzgün olan gövde kabukları yaşlandıkça çatlaklı bir görünüm alır. Mızraksı yapraklarının kenarları kaba dişlidir. Çiçekleri önemli bir bal kaynağı olan kestanenin meyvesi de ekonomik değere sahiptir.
-
AĞAÇ TÜRLERİ
DİŞBUDAK Trakya, Doğu ve Batı Karadeniz Bölgesi, Marmara ve Ege Bölgesi'nde yayılış gösterir. Türüne göre maksimum boyu 10-30 m arasında değişebilen dolgun ve düzgün gövdeli yuvarlak tepeli ağaçlardır. Ülkemizde 4.690 hektar koru, 743 hektar baltalık dişbudak ormanı bulunmaktadır. Genellikle sulak ya da derin toprağa sahip yerlerde bulunur. Olgun bireyleri gri kabuklu ve derin çatlaklıdır. Genellikle elips ve kenarları ince dişli olan yaprakları, bir sap üzerinde birarada bulunur. Beyaz çiçekleri salkım, meyveleri de dar ve uzun şerit şeklindedir. Türkiye'de doğal olarak yetişen üç türü ; Adi dişbudak (F. Excelsior, Y), Sivri meyveli dişbudak (F. Angustifola, Y), Çiçekli dişbudaktır. (F. Ornus, Y).
-
AĞAÇ TÜRLERİ
AKCAAGAC Adını, açık renkli odunundan alan akçaağaçların Türkiye'de 9 türü yetişir. Kanatlı meyveleri kelebeğe benzediği için bazı bölgelerde "kelebek ağaçları" olarak da anılmaktadır. Yaşlı bireylerinin boyları türüne göre 10-30 m arasında değişebilir. Yaprak şekilleri de türüne göre değişiklik gösterir ve genellikle lopludur. Sarımsı yeşil renkteki çiçekleri salkım halindedir. Türkiye'de yetişen bazı türleri; Çınar yapraklı akçaağaç (A. Platanoides, Y), Ova akçaağacı (A. Campestre, Y), Tatar akçaağacı (A. Tatarcium, Y) Fransız akçaağacıdır (A.monspessulanum, N).
-
AĞAÇ TÜRLERİ
KIZILAĞAÇ Trakya, Marmara çevresi, Batı Karadeniz ve Doğu Karadeniz'de saf ve karışık olarak yayılış gösteren kızılağaç, boyu 20 m'yi aşabilen, esmer kabuklu, seyrek dallı bir ağaçtır. Daha çok serin bölgelerde ve nemli dere yataklarının bulunduğu yerlerde görülür. Ülkemizde 66.357 hektar koru, 297 hektar baltalık kızılağaç ormanı bulunmaktadır. Uzunluğu 4-9 cm genişliği 3-7 cm arasında değişen ters yumurta biçimli ve testere dişli yaprakları vardır. Köklerinde bulunan, havanın serbest azotunu bağlayan yumrular nedeniyle toprakları azotça zenginleştirir. Türkiye'de geniş bir dağılım gösteren adi kızılağacın başlıca alt türleri; Doğu kızılağacı (A. Glutinosa var. Oriantalis, Y), Sakallı kızılağaçtır (A. Glutinosa var. Barbata, Y).
-
AĞAÇ TÜRLERİ
GÜRGEN Trakya, Ege, Marmara Bölgesi, Kuzey Anadolu ve Doğu Anadolu Bölgesi'nde yayılış gösterir. Genellikle kuzey ve güney kıyı bölgelerimizin karışık ormanlarında bulunur. Ülkemizde 7.170 hektar koru, 1.031 hektar baltalık gürgen ormanı bulunmaktadır. Girintili grimsi kabuklu gövdelere sahip ağaç ya da ağaçcıklardır. Yumurta biçimindeki yapraklarının kenarları dişlidir. Yaklaşık 1 cm uzunluğunda, sivri uçlu ve sert kabuklu meyveleri, yaprağı andıran üç toplu bir meyve örtüsüyle kaplıdır. Türkiye'de iki türü doğal olarak bulunmaktadır; Adi gürgen (C. Betulus, Y) 20 m'ye kadar ulaşabilir. Doğu gürgeni (C. Orientalis, Y) ise 5-6 m boya sahip bir ağaçcıktır.
-
hangi şarkıyı dinliyorsun?
Barış Manço / GÜLPEMBE
-
AĞAÇ TÜRLERİ
MEŞE Ülkemizin hemen her bölgesinde türlerine bağlı olarak yayılış gösterir. 25m boya ve 2m çapa erişebilen geniş tepeli ağaçlardan, 3-5 m boya sahip çalılara kadar değişen türleri vardır. Yaprakları da formları gibi değişkenlik gösterebilir, loplu, dişli ya da düz kenarlıdır. Ülkemizde 747.856 hektar koru ve 4.984.149 hektar baltalık meşe ormanı bulunmaktadır. "Palamut" adı verilen silindirik meyveleri bir kadeh içinde yer alır. Odunlarının anatomik özelliklerine göre kırmızı meşeler, ak meşeler ve herdem yeşil meşeler olmak üzere üçe ayrılan meşelerin 18 türü bulunmaktadır. Bunlardan önemli olanları; Saplı meşe (Q, robur, Y), Sapsız meşe (Q, petraea, Y), Saçlı meşesi (Q, cerris, Y), Kasnak meşesi (Q, vulcanica, E,T), Pırnal meşesidir (Q ilex, N).
-
AĞAÇ TÜRLERİ
SERVİ Dünya üzerindeki nadir doğal ormanlarının bir bölümü de ülkemizin güneyindedir. Fıstık çamı ile birlikte Akdeniz'in doğal peyzajını karakterize eder. Türkülere konu olmuş inceliği, uzun boyu (30-35 m) ve koyu yeşil yaprak dokusu ile uzaklardan dikkati çeker. Ülkemizde 599 hektar saf servi ormanı bulunmaktadır. Küçük bir futbol topuna benzeyen kozalakları ve birbiri örtecek şekilde üst üste yerleşmiş pul yaprakları ile diğer iğne yapraklılardan farklıdır. Türkiye'de doğal olarak yetişen alt türü Dallı servidir. (C.sempervirens var. Horizontalis, N).
-
AĞAÇ TÜRLERİ
PORSUK Avrupa, Akdeniz ülkeleri ve Kafkasya'da yayılış gösteren porsuk ağacı ülkemizde ülkemizde kuzeyden güneye birçok yörede görülür. Kendi başına büyük ormanlar kurmaz. Kayın, göknar, ladin ormanlarında tek tek veya küçük gruplar halinde bulunur. Bazen küçük bir çalı, bazen sık dallı yuvarlak tepeli bir ağaç formunda görülür. Esnek odunu, eski çağlarda yay yapımında kullanılmıştır. Yaprak ve genç sürgünlerinde "taksol" adlı zehirli bir alkoloid vardır. Buna karşın tohumunun kırmızı renkli kapçığı zehirsizdir ve yenir.