kaan_bebeto tarafından postalanan herşey
-
DEPREM NEDİR
DEPREM ANINDA NELER YAPMALIYIZ Her Şeyden Önce Depremin Ne Demek Olduğunu Doğru Bir Şekilde, Gerekirse Bu İşle İlgilenen Görevli Veya Bilim Adamlarından Öğrenin. Binanızı Depreme Dayaklı Hale Getirmek İçin İlgilikişileredanışın Ve En Kısa Sürede Tamamlayın. Deprem Sırasında Nasıl Davranmanız Gerektiğine Dair Bir Plan Yapın. Böyle Bir Durumda Nereye Sığınabileceğinizi Tesbit Edin. Bu Planı, Depremden Önce Uygulanarak, Kendiniz Öğrendiğiniz Gibi Çoçuklarınıza Da Öğretin. Kitaplık, Dolap Ve Ayna Gibi Kolay Devrilebilir Eşyalarınızı Duvara Ve Döşemeye Sabitleyin. Yattığınız Yatakları Cam Kenarına Koymayacağınız Gibi Çevresinde De Üzerinize Düşebilecek Ağır Eşyalar Bulundurmayın. Deprem Sırasında İhtiyacınız Olacak Malzemelerden (İlk Yardım Çantası, Fener, Radyo, Mum, Kibrit, Pil Ve Benzeri ) Oluşan Bir Çantayı Kolay Ulaşabileceğiniz Bir Yerde Her Zaman Hazır Bulundurun. Bulunduğunuz yeri terk etmeden önce soba ve benzeri elektrikli cihazlarını söndürün. Elektriği ana þartelden kapatın. Kalın giyecek ve battaniyeleriniz yanınanıza alın, mümkünse biraz içme suyu ve yiyecek aldıktan sonra evinizi terkedin Binayı boşaltırken asansör kullanmayın. Telefon hatlarını çok gerekli olmadığı sürece meşgul etmeyin. Aracınıza binip bulunduğunuz yerden uzaklaşmaya çalışmayın. Çünkü böyle durumlarda trafiğin çok yoğun olması kaçınılmazdır. Ambulans ve itfaiye araçları gibi kurtarma araçlarının çalışmasına engel olabilirsiniz. Ailenizle beraber açık bir yerde bekleyin ve radyo dinleyerek depremle ilgili haberleri takip edin. Büyük bir depremden sonra muhakkak artçı depremler olacaktır. Yetkililerden duyduklarınız haricinde yayılan söylentilere inanmayın. Müsaade edilmediği taktirde evlerinize girmeyin. Eğer yaralı değilseniz ve bulunduğunuz yeri terkedebildiyseniz kurtarma çalışmalarına katılın. Eğer enkaz altında İseniz, k ıpırdayacak durumdaysanız bir çıkış yolu görebiliyorsanız hareketlenşn. kıpırdayacak durumda değilseniz pozisyonunuzu koruyun ve sakin olun. Yardım seslerini duyuncaya kadar bağırmayın. Çünkü bu enerjinizi zamansız tüketmenize yol açacaktır. Gelen seslere karşılık verin ve bulunduğunuz konumu anlatmaya çalışın. Kurtarma ekipleri, olay yerine ulaştıklarında bakacakları ilk yer enkaz üzerinde kabarmış bölgelerdir. Kabaran bu bölgeler yaşam üçgeninin olduğu noktalardır. Böyle bir pozisyondaysanız ilk ulaşılacak kurtarma bölgesindesiniz demektir Yolda Yürürken Başımızı Korumaya Alıp Çevrede Yıkılabilecek Herşeyden Uzaklaşıp Yerde Oluşabilecek Yarıkları Da Dikkate Alıp Çömelelim. Elektrik Direklerinden Ve Tellerinden Uzak Duralım. Bahçe Duvarları, Reklam Panoları, Balkon Altları Ve Kiremitlerden Uzak Duralım.En Yakın Açık Sahalara Sığınalım. Sinema, Tiyatro, Konferans Ve Spor Salonlarında Ve De Stadtumlarda Sağlam Oturak Veya Bariyerlerin Yanına Çömelip Başımızı Korumaya Alalım. Alışveriş Merkezlerinde Kesinlikle Merdiven Ve Asansörlere Koşmayalım. Kolon Veya İç Duvar Yanı Varsa İşaretlenmiş Özle Yerlerde Çömelip Yetkililerin Talimatlarına Uyup, Binayı Terk Edelim. Ulaşım Araçları İçinde Sağlam Yerlere Sıkıca Tutunalım. Araçları Terketmeyelim, Araç Sürücülerinin Talaimatlarına Uyalım, Sallantı Geçtikten Sonra Aracı Terkedip Açık Alanlara Gidelim. Telefonlar Kilitleneceğinden Mümkünse Kullanmayalım. Radyo, Tv. Haberlerini Takip Edelim. Deprem Öncesinde Tüm Yollar Açık Tutulmalıdır. Büyük Şehirlerde Yol Kenarlarına Park Etme Tamamen Yasaklanmalı, Semtlerde Depreme Dayanıklı Otoparklar İnşa Edilmeli, Deprm Sonrasında İtfaiye, Ambulans Gibi Araçların Geçişi Sağlanmalı, Özel Araçlar Trafiğe Çıkmamalıdır. Büyük Bir Depremde Yollarda Büyük Yarıklar, Çökmeler Ve Heyelanlar Oluşabilir. Köprüler, Viyadükler Çökebilir. 1. Dereceden Deprembölgelerinde Süratli Araba Kullanmayınız. Büyük Bir Depremden Sonra Denizde Büyük Dalgalar Oluşabilir.Sallantı Bittikten Sonra Sahiler Acele Terk Edilmeli, 10-15m.Lik Yüksek Yerlere Doğru Kaçılmalıdır. Cam Veya Dökülebilir Sıva İle Kaplı Apartman Ve Gödelenlerden Derhal Uzaklaşmalı, Büyük Reklam Panoları Altında Durmamalıyız. Yüksek Katlı Binaların Asansörlerinde İseniz Asansörü Durdurup Terk Etmeliyiz. Vatandaşlar İlk Yardım Konusunda Eğitilmeli, Uzman Ekipler Gelinceye Kadar İlk Müdahaleyi Tapabilmelidirler. En Önemlisi; Kurtarılabilecek Bir Kazazedeye Yanlış Müdahele Yapıp Ölümlere Sebep Olmamalıyız. Deprem Sonrasında Olağanüstü Durum Söz Konusudur. Depremzedelerin Panik Yapmaksızın Sabırlı Ve Uyumlu İr Şekşlde Yetkililerin Talimatlarına Uymalı, Gelecek Yardımları Beklemelidirler. Dedikodu Ve Fısıltılara İnanmamalı, Deprem Bilim Kurulu Veya Başbakanlık Kaynaklı Olmayan Hiç Bir Söylentiye İtibar Edilmemelidir. Kapılar Sıkışabildiğnden Yapabilirsek Çıkış Kapısını Açık Tutalım, Kapı Eşiğine Sığınıp Sallantının Geçmesini Bekleyelim En Kısa Sürede Evi Terk Edelim. Yetkililer İzin Vermedikçe Binamız Sağlam Dahi Olsa Terk Ettikten Sonra Asla Geri Dönüp Girmeyelim Okullara Deprem Dersleri Konulmalı; Deprem Öncesi, Deprem Anı, Derem Sonrası Eğitimi Verilmeli. Belirli Aralıklarla Tatbikatlar Yapılmalı. Deprem Anında Derhal Sıranın Altına Girip Sırayı Sıkıca Tutunalım, Onunla Birlikte Hareket Etmeye Hazır Olalım. Sallantı Duruncaya Kadar Pozisyonumuzu Koruyalım. Laboratuarda Vanaları Kapatıp, Ocağı Söndürdükten Sonra Masanın Altına Veya Yanına Uzanın. Asla Bağırmayalım, Koşmayalım, İtişmeyelim,Terkettiğimiz Yerlere Geri Dönelim. Öğretmenimizin Dediklerine Aynen Uyalım. Öğretmenler Mümkünse Kapıyı Açık Tutp, Kendilerini Kapı Eşiğinde Korumaya Aldıktan Sonra Hem Koridoru, Merdivenlei Hem De Sınıfın İçini Kontrol Etmelidirler Koridorda Önceden Belirlenmiş Koruma Kolonuna Gidelim Ve Dibine Çömelelim. Mümkünse Kapı Eşiklerine Veya Sınıfa Girip Sıra Altlarına Sığınalım. Okul Bahçesinde Önceden Belirlenmiş Yerlerde Toplanıp, Çömelip Yoklama Yapılmalıdır. Önceden Öğrencilerden İlk Yardım Kolu Ve Acil Kurtarma Ekipleri Oluşturulmalı Ve Derhal İlk Müdahale Yapılmalıdır.Okul Bahçesinde Acil Kurtarma Malzemelerinin Bulunduğu Kulubeler Yapılmalı. Sallantı Bittikten Sonra Öğretmenlerin Gözetiminde Panik Yapmadan Okulu Terkedilmeli
-
DEPREM NEDİR
Deprem Nedir? Yerküre içerisindeki kırık(fay) düzlemleri üzerinde biriken biçim değiştirme enerjisinin aniden boşalması sonucunda meydana gelen yerdeğiştirme hareketinden kaynaklanan titreşimlerin dalgalar halinde yayılarak geçtikleri ortamları ve yeryüzünü sarsması olayına deprem denir. Depremler Nasıl Oluşur ve Türleri Nelerdir? Depremin nasıl ve neden oluştuğunu anlamak için öncelikle yerkürenin iç yapısını bilmek gerekir.Yerkürenin iç yapısı hakkında, jeolojik ve jeofizik çalışmalar sonucu elde edilen verilerin desteklediği bir yeryüzü modeli bulunmaktadır. Bu modele göre, yerkürenin dış kısmında yaklaşık 70-100 km kalınlığında bir taşküre vardır. Kıtalar ve okyanuslar bu taşküre içerisinde yer alırlar. Litosfer ile çekirdek arasında kalan ve kalınlığı 2900 km olan katmana da Manto adı verilir. Taşküre'nin altında denilen yumuşak Üst Manto bulunmaktadır. Burada oluşan kuvvetler, özellikle konveksiyon akımları nedeni ile, taş kabuk parçalanmakta ve birçok "Levha"lara bölünmektedir. Üst Manto'da oluşan konveksiyon akımları, radyoaktivite nedeni ile oluşan yüksek ısıya bağlanmaktadır. Konveksiyon akımları yukarılara yükseldikçe Litosfer'de gerilmelere ve daha sonra da zayıf zonların kırılmasıyla Levha'ların oluşmasına neden olmaktadır. Halen 10 kadar büyük levha ve çok sayıda küçük levhalar vardır. Bu levhalar, üzerinde duran kıtalarla birlikte Astenosfer üzerinde serbest halde yüzmekte olup, birbirlerine göre insanların hissedemeyeceği bir hızla hareket etmektedirler. Konveksiyon akımlarının yükseldiği yerlerde levhalar birbirlerinden uzaklaşmakta ve buradan çıkan sıcak magma da okyanus ortası sırtlarını oluşturmaktadır. Levhaların birbirlerine değdikleri bölgelerde sürtünmeler ve sıkışmalar olmakta, sürtünen levhalardan biri aşağıya Manto'ya batmakta ve eriyerek yitme zonlarını oluşturmaktadır. Konveksiyon akımlarının neden olduğu bu ardışıklı olay Litosfer'in altında devam edip gitmektedir. Depremlerin Oluşum Yerleri ve Türkiye'nin Durumu Deprem herhangibir yerde ve herhangibir zamanda oluşabilir. Yerküre üzerinde oluşan depremlerin büyüklüğü ve neden oldukları zararlar gözönüne alındığında iki ana deprem kuşağı en çok ilgi çeken bölgelerdir. Bunlardan biri Büyük Okyanusu çevreleyen ve özellikle Japonya üzerinde etkili olan Pasifik Deprem Kuşağı (Yeryüzündeki depremlerin yaklaşık %81'i bu kuşakta meydana gelir.), diğeri ise Cebelitarık’tan Endonezya adalarına uzanan ve Türkiye’nin de içinde bulunduğu Akdeniz-Himalaya deprem kuşağıdır (%17'si de bu kuşakta oluşur).Genel olarak depremlerin, kabuğu oluşturan levhaların sınırlarında oluştuğu söylenebilir. Türkiye’nin bulunduğu bölgede büyük levhalar arasında küçük birçok levhanın olması, Türkiye’nin büyük bir bölümünün deprem kuşağı içinde yer almasına neden olur. Türkiye, üç büyük levhanın etkisi altındadır. Avrasya, Afrika ve Arap levhaları. Anadolu’nun büyük bir kısmının yer aldığı Anadolu levhası, Avrasya levhasının küçük bir bölümüdür Bu levhalar arasındaki etkileşim şöyledir: Afrika levhası, Akdeniz’de Helenik-Kıbrıs Yayı denilen bölgede, Avrasya (veya onun bir parçası olan Anadolu) levhasının altına dalar. Arap levhası ise Kızıldeniz’deki açılma nedeniyle kuzeye doğru hareket eder ve Anadolu levhasını sıkıştırır. Bu sıkıştırma sonucu Bitlis Bindirme Zonu (Bitlis Kenet Kuşağı) oluşmuştur. Sıkıştırma halen sürdüğü için, Anadolu levhası kuzey ve güneydeki fay hatları boyunca batıya doğru hareket eder. Anadolu levhasının kuzey sınırı, bir bölümünde 17 Ağustos depreminin oluştuğu Kuzey Anadolu Fayı dır. Güney sınırını ise, Helenik-Kıbrıs Yayı ile Doğu Anadolu Fayı oluşturur. Arap levhasının sıkıştırması sonucu batıya kayan Anadolu levhasının sınırlarında ve Afrika levhasının Avrasya levhasının altına dalması sonucu Akdeniz’de ve Ege Graben Sistemi içersinde depremler meydana gelir. Ancak Arap levhasının sıkıştırması bu bölgelerdeki hareketlenme ile tamamen telafi edilemediği için İç Anadolu ve Doğu Anadolu bölgelerinde de içsel deformasyon nedeniyle depremler olabilmektedir. Deprem Dalgaları Deprem anında, blokların ani olarak kayması ile deprem dalgaları üretilir ve bunlar kayaçlar içerisinde odaktan çevreye doğru yayılırlar Deprem dalgaları P, S ve Yüzey Dalgaları olarak üç gruba ayrılır. P dalgaları: Kayıtçılara ilk ulaşan deprem dalgasıdır. Hızı, kabuğun yapısına göre 1.5 ile 8 km/sn arasında değişir. Tanecik hareketleri yayılma doğrultusuna paraleldir(Bu yüzden Boyuna Dalgalar olarak ta isimlendirilirler). Yıkım etkisi düşüktür S dalgaları: Kayıtçılara ikincil olarak ulaşan deprem dalgasıdır. Hızı P dalgası hızının %60’ı ile %70’i arasında değişir. Tanecik hareketleri yayılma doğrultusuna dik ya da çaprazdır (Bu yüzden Enine Dalgalar olarak ta isimlendirilirler). Yıkım etkisi yüksektir Yüzey dalgaları: Dünya'nın yüzeyi boyunca yayılan, P ve S Dalgaları'ndan sonra kayıtçılara gelen ve depremlerde esas hasarı yapan dalgalardır.Bu dalgalar Rayleigh ve Love dalgalarıdır. Deprem Parametreleri Oluşan bir deprem,"Deprem Parametreleri" olarak isimlendirilen odak noktası(hiposantr),dış merkez(episantr), şiddet, magnitüd vb. gibi kavramlarla daha iyi açıklanabilmektedir. Odak Noktası(Hiposantr): Yer içerisinde deprem enerjisinin ortaya çıktığı noktadır. Aynı zamanda iç merkez olarak ta isimlendirilir. Aslında odak noktası, bir nokta değil bir alandır ancak uygulamalarda nokta olarak edilmektedir. Dış Merkez (Episantr): Odak noktasına en yakın olan yeryüzündeki noktadır. Burası aynı zamanda depremin en çok hasar yaptığı veya en kuvvetli olarak hissedildiği alandır. Odak Derinliği: Deprem enerjisinin açığa çıktığı noktanın yeryüzüne olan en kısa uzaklığı, depremin odak derinliği olarak adlandırılır. Yani, Odak Noktası(Hiposantr) ile Dış Merkez(Episantr)arasındaki mesafedir.Depremler, odak derinliklerine göre sınıflandırılırlar. Bu sınıflandırma, tektonik depremler için geçerlidir. Yerin 0-60 km. derinliğinde olan depremler sığ deprem olarak nitelenir. Yerin 70-300 km. derinliklerinde olan depremler orta derinlikte olan depremlerdir. Derin depremler ise yerin 300 km.den fazla derinliğinde olan depremlerdir. Türkiye'de olan depremler genellikle sığ depremlerdir ve derinlikleri 0-60 km. arasındadır. Orta ve derin depremler daha çok bir levhanın bir diğer levhanın altına girdiği bölgelerde olur. Derin depremler çok geniş alanlarda hissedilir , buna karşılık yaptıkları hasar azdır. Sığ depremler ise dar bir alanda hissedilirken bu alan içinde çok büyük hasar yapabilirler. Şiddet: Herhangibir derinlikte olan depremin, yeryüzünde hissedildiği bir noktadaki etkisinin ölçüsü olarak tanımlanmaktadır.Depremin şiddeti, yapılar, doğa ve insanlar üzerindeki etkilerinin bir ölçüsüdür. Bu etki, depremin büyüklüğü, odak derinliği, uzaklığı yapıların depreme karşı gösterdiği dayanıklılık dahi değişik olabilmektedir. Şiddet; ölçümlere dayalı değildir, tamamen gözlemsel verilere Magnitüd: Depremde açığa çıkan enerjinin bir ülçüsüdür.Prof .Richter, episantrdan 100 km. uzaklıkta ve sert zemine yerleştirilmiş özel bir sismografla (2800 büyütmeli, özel periyodu 0.8 saniye ve %80 sönümü olan bir Wood-Anderson torsiyon Sismografı ile) kaydedilmiş zemin hareketinin mikron cinsinden (1 mikron 1/1000 mm) ölçülen maksimum genliğinin 10 tabanına göre logaritmasını bir depremin "magnitüdü" olarak tanımlamıştır. Magnitüdü Tanımlayan Ölçekler ML (Richter Ölçeği): 1930 yılında Charles Richter tarafından geliştirilmiştir ve dalga genliğinin logaritması olarak tanımlanır. Diğer tüm ölçekler Richter ölçeği temel alınarak geliştirilmiştir. Ml: Richter'in Richter’in orijinal bağıntısına göre hesaplanır. Sığ, yakın ve küçük depremler için kullanılır(Lokal magnitüd). Mb: P ve S dalgalarının genliği baz alınarak hesaplanır(Cisim dalgası mag.(Body-wave magnitude)). Md :Çok küçük ve yakın depremlerin süresi kullanılarak hesaplanır(Süre büyüklüğü). MS :Yüzey dalgalarının genliği baz alınarak hesaplanır(Surface-wave magnitude). Mw :Açığa çıkan enerjinin sismik momentinden(Moment magnitude). Me :Depremin oluşturduğu enerji yayılım miktarı, yapılarda meydana gelen hasar potansiyelinin ölçüsü(Burada enerji birimi erg'tir.) Oluşmuş herhangi bir depremden sonra, depremin magnitüdüne ilişkin farklı değerler verilmesi ve ülkeler veya kurumlar arası farklılıklar; yukarıda belirtilen değişik hesaplama tekniklerinden kaynaklanmaktadır. Depremlerin Ölçülmesi? Aletle depremlerin ölçülmesine yönelik ilk aygıt; M.S. 132 yılında Çinli filozof Chang Heng tarafından icat edilmiştir. Bu aygıt ayaklı bir vazo üzerine eşit aralıklarla yerleştirilmiş 8 tane ejderha başı ile vazonun ayağı üzerine yerleştirilmiş 8 tane kurbağadan oluşur Kurbağların açık olan ağızları ejderhalara doğru dönüktür. Deprem sırasında ejderlerden bazıları ağızlarındaki bilyeyi kurbagaların ağzına düşürür. Hangi ejderin bilyesi düşmüşse sarsıntının doğrultusu o yödedir. Aletin kendi bulunduğu yerde hissedilemeyen yaklaşık 750 km uzaklıklardaki depremleri algılayabildiği söylenmektedir. Aletin gövdesini oluşturan vazonun içerisinde ne tür bir düzenek olduğu bilinmemektedir. Bu konudaki en yaygın görüş, vazo içerisine çok duyarlı bir sarkaç’ın yer aldığı görüşüdür. Günümüzde deprem ölçümleri, sismograf denilen modern cihazlarla yapılmaktadır. İlk kullanılabilir sismograflar IX. yüzyılın son çeyreği içinde Filippo Cecchi, James Ewing ve Thomas Gray gibi sismologlarca geliştirildi (Xavier Le Pichon, Tuncay Taymaz, A. M. C. Şengör). Depremler Önceden Belirlenebilir mi? "Depremler önceden tahmin edilebilir mi? Sorusu bir çok kişi tarafından bilim adamlarına yöneltilmektedir. Bu sorunun katı bir bilimsel değerlendirme içindeki yanıtı "hayır"dır. Ancak, bu yanıta karşılık, bilim adamlarının dikkatini çeken ve deprem habercileri olarak da nitelendirebileceğimiz bazı ilginç olaylar deprem öncesinde gözlenmiştir(Dr.Philip WATTS, CALTECH)." Mevcut bilimsel olanaklarla, oluşabilecek bir depremin zamanı ve tam olarak koordinatları bilinememektedir.Ancak Dr.Watts'ında ifade ettiği gibi deprem öncesinde doğada ilginç olaylar gözlenmekte, yerküre içerisindeki jeolojik ve jeofizik değerler değişmektedir.Günümüzde, doğadaki bu olaylar ve yerküre içerisindeki bu değişimler belirli zaman aralıklarında izlenmekte, incelenmekte ve ölçülmektedir.Bu işlemler sonucunda da son derece kompleks olan bu doğa olayının önceden belirlenebilmesine yönelik çalışmalar sürmektedir. Ancak, günümüzde olası bir depremin koordinatlarını(yerini), zamanını ve büyüklüğünü önceden belirleyen bir teknoloji veya yöntem yoktur. Depremleri önceden tahmin etme konusunda Dünya'da tek sayılabilecek çalışma 1975 yılında Haicheng'te(Mançurya/ÇİN) meydana gelen depremdir. Şehrin %90'ının yıkılmasına karşın can kaybı olmamıştır. Depremlerin önceden belirlenebilmesi için kullanılan ve gözlenen olaylar şunlardır; yerkabuğu biçim değişiklikleri, eğim değişimi, öncü depremler, mikrozoning, odak derinliği, fay sürünmesindeki değişim, deprem dalga hızları, yer manyetik alanındaki değişimler, özdirenç, doğal elektrik alan, yeraltı su düzeyi, kuyu ve kaynak sularında radon gazı oranı, petrol kuyularında verim değişimi, yeraltı suyu içeriğindeki değişimler, tsunamiler, sudaki kimyasal değişimlerin izlenmesi gibi jeofizik jeolojik ve jeokimyasal yöntemler kullanılmaktadır.Ayrıca bazı hayvan ve bitki davranışlarını da esas alan araştırmalar mevcuttur. Depremlerin önceden belirlenmesi araştırmaları kapsamında TÜBİTAK-Marmara Araştırma Merkezi ile Belediyemiz arasında 18 Nisan 2001 tarihinde imzalanarak yürürlüğe giren işbirliği protokolü gereğince Marmara Bölgesi'nde olası deprem etkinliğine bağlı olarak soğuk/sıcak su kaynaklarında fiziksel ve kimyasal parametrelerin değişimi ile sismoloji, GPS ve Uydu (sıcaklık) verileri yardımıyla, kabuk deformasyonlarını işaret eden bazı parametrelerin izlenmesi ve bu parametrelerdeki anomalilerin, eğer varsa depremlerle olası ilişkilerinin saptanması projesi uygulanmaktadır. REFERANSLAR : Ambraseys, N.N ve Finkel, C.F. 1991. Long-term seismicity of İstanbul and of the Marmara Sea region DEPREM ŞİDDET CETVELİ : Şiddet cetvellerinin açıklamasına geçmeden önce, burada kullanılacak terimlerin belirtilmesine çalışılacaktır. Özel bir şekilde depreme dayanıklı olarak projelendirilmemiş yapılar üç tipe ayrılmaktadır: A Tipi : Kırsal konutlar, kerpiç yapılar, kireç ya da çamur harçlı moloz taş yapılar. B Tipi : Tuğla yapılar, yarım kagir yapılar, kesme taş yapılar, beton biriket ve hafif prefabrike yapılar. C Tipi : Betonarme yapılar, iyi yapılmış ahşap yapılar. Siddet derecelerinin açıklanmasında kullanılan az, çok ve pekçok deyimleri ortalama bir değer olarak sırasıyla, %5, %50 ve %75 oranlarını belirlemektedir. Yapılardaki hasar ise beş gruba ayrılmıştır : Hafif Hasar : İnce sıva çatlaklarının meydana gelmesi ve küçük sıva parçalarının dökülmesiyle tanımlanır. Orta Hasar : Duvarlarda küçük çatlakların meydana gelmesi, oldukça büyük sıva parçalarının dökülmesi, kiremitlerin kayması, bacalarda çatlakların oluşması ve bazı baca parçalarının aşağıya düşmesiyle tanımlanır. Ağır Hasar : Duvarlarda büyük çatlakların meydana gelmesi ve bacaların yıkılmasıyla tanımlanır. Yıkıntı : Duvarların yarılması, binaların bazı kısımlarının yıkılması ve derzlerle ayrılmış kısımlarının bağlantısını kaybetmesiyle tanımlanır. Fazla Yıkıntı : Yapıların tüm olarak yıkılmasıyla tanımlanır. Şiddet çizelgelerinin açıklanmasında her şiddet derecesi üç bölüme ayrılmıştır. Bunlardan; *) Bölümünde depremin kişi ve çevre, *) Bölümünde depremin her tipteki yapılar, *) Bölümünde de depremin arazi üzerindeki etkileri belirtilmistir. MSK Siddet Cetveli : I- Duyulmayan (a) : Titreşimler insanlar tarafından hissedilmeyip, yalnız sismograflarca kaydedilirler. II- Çok Hafif (a) : Sarsıntılar yapıların en üst katlarında ,dinlenme bulunan az kişi tarafından hissedilir. III- Hafif (a) : Deprem ev içerisinde az kişi, dışarıda ise sadece uygun şartlar altındaki kişiler tarafından hissedilir. Sarsıntı, yoldan geçen hafif bir kamyonetin meydana getirdiği sallantı gibidir. Dikkatli kişiler, üst katlarda daha belirli olan asılmış eşyalardaki hafif sallantıyı izleyebilirler. IV- Orta Şiddetli (a) : Deprem ev içerisinde çok, dışarıda ise az kişi tarafından hissedilir. Sarsıntı, yoldan geçen ağır yüklü bir kamyonun oluşturduğu sallantı gibidir. Kapı, pencere ve mutfak eşyaları v.s. titrer, asılı eşyalar biraz sallanır. Ağzı açık kaplarda olan sıvılar biraz dökülür. Araç içerisindeki kişiler sallantıyı hissetmezler. V- Şiddetli (a) : Deprem, yapı içerisinde herkes, dışarıda ise çok kişi tarafından hissedilir. Uyumakta olan çok kişi uyanır, az sayıda dışarı kaçan olur. Hayvanlar huysuzlanmaya başlar. Yapılar baştan aşağıya titrerler, asılmış eşyalar ve duvarlara asılmış resimler önemli derecede sarsılır. Sarkaçlı saatler durur. Az miktarda sabit olmayan eşyalar yerlerini değistirebilirler ya da devrilebilirler. Açık kapı ve pencereler şiddetle itilip kapanırlar, iyi kilitlenmemiş kapalı kapılar açılabilir. İyice dolu, ağzı açık kaplardaki sıvılar dökülür. Sarsıntı yapı içerisine ağır bir eşyanın düşmesi gibi hissedilir. *) : A tipi yapılarda hafif hasar olabilir. © : Bazen kaynak sularının debisi değişebilir. VI- Çok Şiddetli (a) : Deprem ev içerisinde ve dışarıda hemen hemen herkes ratafından hissedilir. Ev içerisindeki birçok kişi korkar ve dışarı kaçarlar, bazı kişiler dengelerini kaybederler. Evcil hayvanlar ağıllarından dışarı kaçarlar. Bazı hallerde tabak, bardak v.s.gibi cam eşyalar kırılabilir, kitaplar raflardan aşağıya düşerler. Ağır mobilyalar yerlerini değiştirirler. *) : A tipi çok ve B tipi az yapılarda hafif hasar ve A tipi az yapıda orta hasar görülür. © : Bazı durumlarda nemli zeminlerde 1 cm.genişliğinde çatlaklar olabilir. Dağlarda rastgele yer kaymaları, pınar sularında ve yeraltı su düzeylerinde değişiklikler görülebilir. VII- Hasar Yapıcı (a) : Herkes korkar ve dışarı kaçar, pek çok kişi oturdukları yerden kalkmakta güçlük çekerler. Sarsıntı, araç kullanan kişiler tarafından önemli olarak hissedilir. *) : C tipi çok binada hafif hasar, B tipi çok binada orta hasar, A tipi çok binada ağır hasar, A tipi az binada yıkıntı görülür. © : Sular çalkalanır ve bulanır. Kaynak suyu debisi ve yeraltı su düzeyi değişebilir. Bazı durumlarda kaynak suları kesilir ya da kuru kaynaklar yeniden akmaya başlar. Bir kısım kum çakıl birikintilerinde kaymalar olur. Yollarda heyelan ve çatlama olabilir. Yeraltı boruları ek yerlerinden hasara uğrayabilir. Taş duvarlarda çatlak ve yarıklar oluşur. VIII- Yıkıcı (a) : Korku ve panik meydana gelir. Araç kullanan kişiler rahatsız olur. Ağaç dalları kırılıp, düşer. En ağır mobilyalar bile hareket eder ya da yer değiştirerek devrilir. Asılı lambalar zarar görür. *) : C tipi çok yapıda orta hasar, C tipi az yapıda ağır hasar, B tipi çok yapıda ağır hasar, A tipi çok yapıda yıkıntı görülür. Boruların ek yerleri kırılır. Abide ve heykeller hareket eder ya da burkulur. Mezar taşları devrilir. Taş duvarlar yıkılır. © : Dik şevli yol kenarlarında ve vadi içlerinde küçük yer kaymaları olabilir. Zeminde farklı genişliklerde cm.ölçüsünde çatlaklar oluşabilir. Göl suları bulanır, yeni kaynaklar meydana çıkabilir. Kuru kaynak sularının akıntıları ve yeraltı su düzeyleri değişir. IX- Çok Yıkıcı (a) : Genel panik. Mobilyalarda önemli hasar olur. Hayvanlar rastgele öte beriye kaçışır ve bağrışırlar. *) : C tipi çok yapıda ağır hasar, C tipi az yapıda yıkıntı, B tipi çok yapıda yıkıntı, B tipi az yapıda fazla yıkıntı ve A tipi çok yapıda fazla yıkıntı görülür. Heykel ve sütunlar düşer. Bentlerde önemli hasarlar olur. Toprak altındaki borular kırılır. Demiryolu rayları eğrilip, bükülür yollar bozulur. © : Düzlük yerlerde çokça su, kum ve çamur tasmaları görülür. Zeminde 10 cm. genişliğine dek çatlaklar oluşur. Eğimli yerlerde ve nehir teraslarında bu çatlaklar 10 cm.den daha büyüktür. Bunların dışında, çok sayıda hafif çatlaklar görülür. Kaya düşmeleri, birçok yer kaymaları ve dağ kaymaları, sularda büyük dalgalanmalar meydana gelebilir. Kuru kayalar yeniden sulanır, sulu olanlar kurur. X- Ağır Yıkıcı *) : C tipi çok yapıda yıkıntı, C tipi az yapıda yıkıntı, B tipi çok yapıda fazla yıkıntı, A tipi pek çok yapıda fazla yıkıntı görülür. Baraj, bent ve köprülerde önemli hasarlar olur. Tren yolu rayları eğrilir. Yeraltındaki borular kırılır ya da eğrilir. Asfalt ve parke yollarda kasisler olusur. © : Zeminde birkaç desimetre ölçüsünde çatlaklar oluşabilir. Bazen 1 m. genişliğinde çatlaklar da olabilir. Nehir teraslarında ve dik meyilli yerlerde büyük heyelanlar olur. Büyük kaya düşmeleri meydana gelir. Yeraltı su seviyesi değişir. Kanal, göl ve nehir suları karalar üzerine taşar. Yeni göller olusabilir. XI - Çok Ağır Yıkıcı *) : İyi yapılmış yapılarda, köprülerde, su bentleri, barajlar ve tren yolu raylarında tehlikeli hasarlar olur. Yol ve caddeler kullanılmaz hale gelir. Yeraltındaki borular kırılır. © : Yer, yatay ve düşey doğrultudaki hareketler nedeniyle geniş yarık ve çatlaklar tarafından önemli biçimde bozulur. Çok sayıda yer kayması ve kaya düşmesi meydana gelir. Kum ve çamur fışkırmaları görülür. XII- Yok Edici (Manzara Değişir) *) : Pratik olarak toprağın altında ve üstündeki tüm yapılar baştanbaşa yıkıntıya uğrar. © : Yer yüzeyi büsbütün değişir. Geniş ölçüde çatlak ve yarıklarda, yatay ve düşey hareketlerin yön miktarları izlenebilir. Kaya düşmeleri ve nehir versanlarındaki göçmeler çok geniş bir bölgeyi kaplarlar. Yeni göller ve çağlayanlar oluşur.
-
TOPRAĞI OLUŞTURAN FAKTÖRLER
TOPRAĞI OLUŞTURAN FAKTÖRLER Ana kayanın fiziksel parçalanması ile başlayan ayrışma, çeşitli kimyasal çözülme olayları, organik maddenin toprağa karışması ve taşıma olayları ile devam etmekte ve sonuçta çeşitli horizonlardan ibaret bir toprak profili oluşmaktadır. JENNY toprak oluşumunda etkili olan faktörleri; ana kaya, iklim, organizma, topografya ve zaman olarak beş madde altında toplamıştır. 1. ANA MATERYAL Toprakların oluşması için öncelikle ana materyalin ayrışması ve çözülmesi gerekmektedir. Ana materyalin çözülmesi ile bir çok mineraller ve elementler açığa çıkmaktadır ve bunların toprak suyunda eriyik hale geçmesi ile de bitkiler beslenmekte ve böylece toprakta organik faaliyetler bunu takibende organizmalar etkili olmaktadır. Yer yuvarlağının kara bölgelerini saran kıtasal kabuğun kalınlığı genel olarak 35-70 km arasında değişmektedir. Bu kıtasal kabuğun bileşiminde 2 000’ i aşkın mineral ve 100’den fazla element bulunmaktadır. Dünyamızın kabuğunda en fazla bulunan element, kabuk ağırlığının % 46.5’ ini ve hacminin % 94’ ünü oluşturan oksijendir. Oksijen, kabukta olduğu gibi, toprakta bulunan inorganik elementlerin kaynağını teşkil etmektedir. Oksijenden sonra gelen silisyum kabuk ağırlığının % 28.9’ unu hacminin ise % 0.88 ‘ini oluşturmaktadır. Silis, magmanın soğuması sırasında kuvars halinde magmatik kayalara yerleşmiştir. Alüminyum, kabuk ağırlığının % 8.3’ ünü teşkil eder; toprakta kil minerallerinde bulunduğu gibi mika ve feldspatlar halinde kayaların bünyesinde bulunur. Bu üç element, oksijenle birleşerek oksitleri oluşturmaktadır. Bundan sonra gelen elementlerden Ca, Na, K, Mg primer olarak volkanik kayalardaki feldspatlarda bulunmaktadır. Yukarıda bahsi geçen sekiz element kabuk ağırlığının % 98.6’ sını hacminin ise neredeyse % 100’ e yakın kısmını oluşturur. Kayalar pekişmemiş mineral parçalarından oluşmaktadır. Bunların tam ayrışmamış kısımları toprak profili boyunca yüzeyden alta doğru azalan miktarda yer yer küçük ve büyük parçalar halinde görülebilir. Kayaların toprak oluşumu üzerindeki etkilerini açıkça belirtmek için volkanik, metamorfik ve tortul olmak üzere üç gruba ayırarak inceleyebiliriz. 1.1. Volkanik Kayalar Magmanın yerin derinliklerinde ya da yeryüzüne çıkarak soğumasıyla oluşan kayalara volkanik ya da magmatik kayalar denir. Eğer magma yerin derinliklerinde soğuyorsa granit, gabro gibi iri mineralli plütonik kayaçlar oluşmaktadır. Yeryüzüne çıktıktan sonra soğuyorsa bunlara da volkanik kayaçlar denir. Örneğin andezit, bazalt... Volkanik kayaçların ayrışmasıyla oluşan topraklar mineral maddeler bakımından zengin olmaktadır. Bunun en önemli sebebi bu kayaçlar içindeki feldspatlar ve mikalardır. Granitin ayrışmasıyla oluşan topraklar hem kaba tekstürlü hem de besin maddeleri yönünden zengindir. Bazik kayalar üzerinde ise orta bünyeli besin maddeleri bakımından zengin su tutma kapasitesi yüksek olan topraklar oluşmaktadır. 1.2. Tortul Kayaçlar Volkanik veya metamorfik kütlelerin dış kuvvetlerin etkisiyle aşınıp taşınması ve yeryüzünün çukur sahalarında (Göl, deniz veya havza tabanları) birikmesi ve diajenez geçirmesi sonucunda oluşan kayalara tortul kayalar denir. Bu kayalar kökenlerine göre kırıntılı, organik ve kimyasal olmak üzere üçe ayrılırlar. Deniz, göl ya da havza tabanlarında biriken kum, mil ve kil boyutundaki malzemelerin pekişmesi sonucunda oluşan taneli kayaçlara kırıntılı veya klastik tortul kayaçlar denir. Kum taşı, mil taşı, kil taşı ve konglomera bu sınıfa örnek olarak verilebilir. Sularda yaşayan foraminifer, alg, mercan gibi kireçli; radyolaria, diatome gibi silisli canlıların öldükten sonra iskeletlerinin yığılmasıyla oluşan kayaçlara organik tortul kayaçlar denir. Ayrıca bitkilerin oksijensiz ortamda yanmasıyla oluşan kömür de bu sınıftadır. Sularda eriyik halde bulunan kireç, çeşitli tuzlar, silislerin çökelmesiyle oluşan kayaçlara kimyasal tortul kayaçlar denir. Kalker, jips, dolomit vb. bu sınıftandır. 1.3. Metamorfik Kayaçlar Tortul ya da volkanik kayaların yüksek basınç, sıcaklık ya da gerilmeler sonucunda başkalaşması ile oluşan kayalara metamorfik kayalar denir. Mermer, gnays, kuvarsit gibi kayaçlar bu sınıftandır. Yukarıda kısaca oluşum ve özellikleri belirtilen çeşitli kayalar, değişik şekilde fiziksel ve kimyasal yoldan ayrışmaya ve çözülmeye uğrar. Kayaların çözülmesinde etkili olan faktörler; Homojenlik durumu; çok çeşitli minerallerden oluşan kayalar bir yada iki mineralden oluşan kayalara göre daha çabuk parçalanırlar. Erimeye karşı olan direnç durumu; çimentosu silisli veya içerisinde silis miktarı fazla olan kayalar ayrışmaya karşı dirençli iken, kireçli yada jipsli kayalar daha kolay ayrışmaktadır. Pekişme durumu; bir çimento maddesi ile pekişmiş kayalar gevşek tortullara nazaran daha güç ayrışmaktadır. Kopma direnci ve kohezyon durumu; kayalardaki malzemelerin birbirine bağlanma durumu ve kopma direncide ayrışmayı etkilemektedir. İçerisinde fazla miktarda kil bulunan kayaçlar ayrışmaya daha dirençlidir. Gözeneklilik ve geçirgenlik; Kayalarda gözeneklerin fazla olması, suyun kayanın iç kısımlarına kadar nüfuz etmesine ve çözülmenin şiddetlenmesine yol açmaktadır. Ana materyal faktörü; nemli iklimlerden kurak iklimlere doğru gidildikçe toprak tiplerinin tayin edilmesinde önemli ölçüde artmaktadır.Yani ana kaya faktörü kurak iklim bölgelerindeki toprakların oluşumunda daha etkidir. Çünkü bu sahalarda yeteri kadar yağış görülmemesi ayrışma ve taşınma olaylarının yavaşlamasına yol açmaktadır. Bunun yanında nemli iklim bölgelerinde çözülme ve çözülen maddelerin taşınması daha hızlı cereyan ettiğinden, ana kaya faktörünün etkisi azalmaktadır. 2. ORGANİK FAKTÖRLER Kayaların çözülmesiyle açığa çıkan besin maddelerine bağlı olarak saha bitki örtüsü tarafından yavaş yavaş örtülmeye başlar. Yosun, liken, çalı ve ağaçların sahaya yerleşmesi ile; bitki kökleri ve bitki artıklarının toprağa karışması ve humuslaşma ile birlikte oluşan çeşitli organik asitler parçalanma ve ayrışmayı daha da ilerletir. Böylece bitki örtüsü ve onunla birlikte gelen toprak canlıları, toprak oluşumunda önemli bir safhayı başlatırlar. Güneşten gelen enerjinin % 0.01’i bitkiler tarafından kullanılmaktadır. Işığın en önemli etkisi, fotosentezi sağlamasıdır. Bu sayede organik maddenin oluşumu gerçekleşmektedir. Nitekim, yeşil bitkiler, güneş ışınlarından aldığı enerjiyi kullanarak, yapraklardaki klorofil yardımı ile havanın CO2 ini ve yapraklara kadar gelen suyun birleşmesi ile organik maddeleri üretirler. Bu olaya fotosentez denilmektedir. Topraktaki bitkilerin ayrıştırılması ile humus ve onunda ayrıştırılması ile humus maddeleri oluşmaktadır. Her ikisine birden toprağın organik maddeleri denilmektedir. Humus organizmalar tarafından toprağa karıştırılır. Humusun toprağa karışmasından sonra ise toprak faunası ve mikro organizmalar, kolay ayrışabilen şeker, polisakkarid, protein ve yağları alırlar. Bu olaya mineralizasyon denilmektedir. 2.1. Mikroflora Topraktaki mikroflora içerisine giren bakteriler, organik maddeleri parçalama, azotu tespit etme ve bitki beslenmesi yönünden çok büyük öneme haizdirler. Toprak içerisinde bazen milyonlarca hatta milyarlarca bulunurlar. En küçük toprak parçasından daha küçüktürler. Bir gram toprak içerisindeki bakteri sayısının 1 milyon ile 4 milyar arasında değiştiği bilinmektedir. Bakteriler, gerek toprak açısından gerekse de bitkilerin beslenmesi yönünden çok önemli yer tutan organik değişmelere sebep olmaktadır. Bundan başka bakteriler, nitrifikasyon, kükürt oksidasyonu ve nitrojen tespitinde çok büyük rol oynamaktadır. Bakterilerin faaliyeti bir müddet için duracak olursa, yüksek bitkiler ve hayvanlar alemi çok geçmeden son bulabilir. 2.2. Mikrofauna Protozoa, hayvan hayatının en basit şekli olup, bakterilerden büyük ve tek hücrelidir. Bunların bir kısmı koloniler meydana getirirler. Bunlar içinde cillat, flagellat, amip ve cryt’ler sayılabilir. Protozoalar dünyanın çoğu yerinde bulunmaktadır ve bir hektar topraktaki ağırlığı 170-335 kg civarındadır. Mikrofauna ve mikrofloralar, bir gram toprakta milyonlarca sayıda bulunmaktadır ve toprak dahilindeki hızlı ve hareketli yaşamı gösterir. Bu mikroorganizmaların toprak üzerindeki önemi, organik kalıntıları elementar bileşimlerine ayırmasını, mineral iyon değiştirmesini ve bitkilere faydalı nitrojeni sağlamasıdır. 2.3. Mezofauna Silindirik kurt ve solucanlar, topraktaki mezofaunayı oluşturmaktadır. Bu canlılar gözle görülememektedir. Bir dönüm toprakta milyonlarca sayıda bulunmaktadır ve özellikle çayır alanlarında çok sayıdadırlar (km² de 20 milyon). Çoğu türleri toprak yüzeyine yakın yerlerde yaşamaktadırlar. Mezofaunanın çoğu besinlerini ayrışmış organik maddelerden almakta ve fungileri yemektedir; bazıları faydalı , bazıları ise zararlıdır. Zararlıların tesiri bitki köklerine olmaktadır. Bunlar esas olarak bitki döküntülerini yemekte ve bunlara bakteri ve fungilerin yerleşmesine engel olmaktadır. 2.4. Makrofauna Bu gurubu toprak kurtları ve solucan türleri oluşturmaktadır. Bu canlılar gözle görülebilmektedir. Toprak kurtları en kuru ve en çok asit topraklar dışında toprak faunasının anasını tekil ederler. Bol miktarda bitki artıklarını parçalar ve yerler. Bu organik maddeler, kurtların sindirim sistemlerinde humifiye olmaktadır. Kurtlar toprak faunasının en büyüğü ve en ağırıdır. Kurtlar kireç bakımından zengin olan topraklarda çok sayıda bulunmaktadır. Kuru kumlu topraklarda veya anaerobik şartlar altında, pH derecesinin 4.5’in altında olduğu topraklarda nadir olarak bulunurlar. Yeni Zelanda da kireç yönünden zengin eski mera toprağının 1 ha’ ında 8 milyon kurt veya solucan tespit edilmiş olup, bunların ağırlığı aynı mera üzerinde otlayan koyunların ağırlığına eşittir. Darwin’e göre yaklaşık 1 dönüm arazideki kurt dışkılarının toplamı 10 tona ulaşmaktadır. Ve bu dışkı miktarı 1 yılda toprak yüzeyini 0.5 cm kadar bir kalınlıkta kaplamaktadır. Solucanların vücudundan geçen toprak miktarı ortalama olarak 10 tonu aşmaktadır. Solucanlar, suda durulan ince mil ve kaba kil boyutundaki nötral humus bakımından toprak yüzeyini zenginleştirmektedir. Dışkılar toprakta bulunandan daha fazla humus, hava ve değişebilir bazlar ihtiva etmektedir. Ayrıca yüksek pH derecesine ve fazla miktarda nitrata sahiptirler. Bu canlıların açmış oldukları kanallar vasıtasıyla havanın derinlere kadar nüfus etmesi sağlanır, ayrıca bu kanallar boyunca su ve köklerinde yayılması kolaylaşır. Böylece toprak kurtları özellikle solucanlar sadece bitki artıklarının fiziksel ve kimyasal ayrışmasını değil, aynı zamanda diğer toprak faunasına kıyasla toprağın mekanik yoldan karışmasını da mükemmel bir biçimde sağlar. Kuşlara gelince bunlar toprak solucanlarını, kurtlarını, en küçük mezofauna ve ağaç böceklerini yerler. Bunların dışkıları bitkilere besin sağlamaktadır. 2.5. Makroflora Toprak üzerindeki ağaçlar, çalılar vs. gibi boylu yüksek bitkiler, mikroklimatik bir ortam oluştururlar ve atmosferden aldığı gazları toprağa verirler ve gazlardan katı olan odunsu maddeler üretirler. Bu yüksek boylu bitkilerin köklerinin açtığı kanallar boyunca su derinlere kadar sızar ve ayrıca kökler, kendi başlarına ana materyalin fiziksel ve kimyasal yönden ayrışmasını, çözmesini sağlarlar. Diğer taraftan dal, yaprak ve diğer organik artıkların özellikle mikroorganizmalar tarafından ayrıştırılması ile toprağın ana organik maddesi oluşur. Toprakta bulunan organik madde dört ayrı grup halinde değerlendirilebilir. Bunlar, az ayrışmış organik madde, bitki artıkları, mobil humus ve organik maddedir. Topraktaki organik madde gerek toprak üzerine dökülen bitki artıklarının gerekse köklerin mikroorganizmalar tarafından ayrıştırılması sonucunda teşekkül etmektedir. Önce organik maddeler ayrışarak humusu oluşturmakta sonra bunların ayrışması ile organik maddenin bünyesinde bulunan elementler toprağa karışmakta ve bitkiler tarafından besin maddesi olarak alınmaktadır. Bu haliyle organik maddeler bitkilerin ana besin kaynakları arasında yer almaktadır. Organik maddenin ayrışması ile açığa çıkan çeşitli asitler, toprağın oluşumunun ilerlemesi ve özellikle mineral maddelerin ayrışmasını ilerletir, ayrıca toprakta iyon alışverişinin hızlandırır. Toprağa organik maddenin karışması ile mikroflora, mikrofauna, mezofaunaya ait canlılar, toprağın bünyesine yerleşmekte ve bu canlılar toprakta fiziksel ve kimyasal olayların, gerek toprak oluşumu ve gerekse bitki beslenmesi yönünden ilerlemesine son derece faydalı olmaktadır. Mesela solucanların dışkıları toprağı organik madde yönünden zenginleştirmekte ve ayrıca toprak dahilinde açtığı kanalcıklardan su ve havanın toprağın derinliklerine kadar nüfus etmesine ve toprağın fiziksel yönden karışmasına sebep olmaktadır. Bitki örtüsünün toprağı tutması, topraktaki ayrışma olaylarını kısmen kontrol etmesi, organik madde vermesi yanında topraktan alınan çeşitli elementleri organik bileşikler halinde bünyesine alması ve bunun ayrışması ile tekrar toprağa vermesi böylece besin maddelerinin dolaşımını sağlaması açısından büyük önemi haizdir. Bu açıklamaların ışığı altında organik maddenin toprak üzerindeki çok önemli etkileri şunlardır: Toprağın koyu renk almasına sebep olur. Toprakta taneli yapının miktarını arttırır, su tutma kapasitesini yükseltir. Mineral koloitlere nazaran 2-30 defa daha yüksek katyon değiştirme kapasitesine sahip olduğundan ve toprağın absorbsiyon kapasitesini aşırı derecede arttırdığından, toprağın yüksek katyon değiştirme kapasitesinde olmasını sağlar. Minerallerdeki organik elementlerin çıkmasını N, P ve S ü organik formda tutulmasını ve ayrıca mineralizasyonu ile toprağa bitkilere yarayışlı besin maddeleri sağlaması ile toprağın bitkiler için çok faydalı bir hale gelmesine sebep olur. 3. İKLİM FAKTÖRÜ İklim, yeryüzünde çözülme, aşınma, taşınma ve birikme olaylarının cereyan etmesinde dolayısıyla yeryüzünün şekillenmesinde aktif rol oynamaktadır. İklim elemanlarından başta yağış ve sıcaklık, fiziksel ve kimyasal ayrışma olayları ile bitkilerin yetişmesi, gelişmesi ve gerek toprakta gerekse canlı örtüsü üzerinde tutunan çeşitli mikro ve makroflora ve faunanın yetişmesini ve faaliyetlerini doğrudan etkilemektedir. Nitekim fazla yağış ve sıcaklı şartları altında, ana materyalin çözülmesi, toprağın yıkanması ve bitkiyle diğer canlıların aktiviteleri hat safhaya ulaşmaktadır. Bunun yanında soğuk ve nemli iklim bölgelerinde sıcaklık yetersizliği yüzünden organik maddenin ayrışması yavaş seyretmektedir; kurak ve sıcak bölgeler ile yılın büyük bir bölümünün donlu geçtiği yüksek enlemlerde pedojenez çok yavaş cereyan etmekte ve hatta durmaktadır. Bu alanlardan sıcak çöllerde, sıcaklı yeterli olmasına rağmen su yetersizliği hem bitkilerin yetişmesini hem de ayrışma olaylarını sınırlandırmıştır; bu bakımdan bu sahalarda çok sığ olan toprak katı organik madde yönünden oldukça fakirdir. Soğuk bölgelerde, zeminde su bulunmasına karşılık ayrışmayı ve bitki yetişmesini sıcaklık engellemektedir. Gerçekten dünya iklim haritası ile toprak haritası birbirine çakıştırıldığında, ana iklim bölgelerine göre oluşmuş büyük gruplar halinde zonal toprakların yer aldığı görülmektedir. Mesela sıcak ve nemli ekvatoral-tropikal bölgelerde laterit, soğuk ve nemli bölgelerde podzol, yarı kurak bölgelerde kestane, çernezyom, kahverengi ve kurak bölgelerde çöl toprağı bulunmaktadır. Şu halde çeşitli ayrışma olayları ve toprak profilinin gelişmesinde iklim faktörleri çok önemlidir ve bu bakımdan toprak oluşumunda başlı başına bir faktör olarak ele alınır. Bu arada, atmosferde hüküm süren iklim şartları toprak dahilinde ve yoğun bir bitki örtüsü altında kısmen değişerek mikroklima şartları oluşur. Örnek olarak ormanlık sahalarda sıcaklık değişmeleri açık sahalara nazaran azdır. Toprak oluşumunda etkili olan iklim elemanları; radyasyon, sıcaklık, toprak sıcaklığı, toprağın donması, yağış, rüzgar vs. dir. Ana materyalin çözülme derecesi başta sıcaklık ve yağışa bağlıdır. Nitekim sıcaklığın yüksek ve yağışın fazla olduğu tropikal bölgelerde ana materyalin çözülmesi birkaç metre derinliğe ulaşmakta hatta bazen yüz metreyi aşmaktadır, soğuk kurak ve sıcak kurak çöl bölgelerinden çözülmüş zon genellikle sığdır. Orta kuşağın ılıman bölgelerinde çözülmüş zonun derinliği orta derecededir. Bir bütün olarak iklim elemanları bitki örtüsünün sahaya yerleşmesini, gelişmesini ve büyümesini doğrudan etkilemektedir. Dolaylı olarak, çözülme ve toprak oluşumunda önemli rol oynamaktadır. Şöyle ki organik maddenin toprağa karışması ve organik maddedeki elementlerin toprak çözeltisine geçmesi, bir taraftan ayrışma olaylarının ilerlemesine öte yandan da bitkilerin beslenmesine yardımcı olmaktadır. Soğuk nemli bölgelerde organik maddenin toprağa karışması güç olduğu halde, sıcak ve nemli bölgelerde şiddetli mikroorganizma faaliyetleri organik madde çok çabuk olarak ayrışmaktadır. Böylece iklim organik maddelerin ayrışmasını kontrol altına almaktadır. Toprak horizonlaşmasında ve toprak derinliğinin artmasında yine iklim faktörleri ön plandadır. Kurak ve yarı kurak bölgelerde yağış yetersizliği, bir yandan ayrışmanın ilerlemesini engellerken, bir yandan da toprağın yıkanmasının sınırlı halde kalmasını sağlamaktadır. Ve bu nedenle toprakta bazların birikimi artmaktadır. Sıcak nemli bölgelerde topraktan Ca, Na, K, Mg ve hatta SiO2 vs gibi elementler uzaklaşmakta ve toprakta demir ve alüminyum oksitler birikmektedir (lateritleşme); soğuk ve nemli bölgelerde humus asitlerinin de etkisine bağlı olarak SiO2 toprağın yüzey horizonlarında artmakta, diğer element ve bileşikler önemli ölçüde topaktan uzaklaşmakta ve toprakta H iyon konsantrasyonu artmaktadır (podzolleşme). Özellikle kurak ve yarı kurak bölgelerde, kapilarite ile suyun ve suyun içerisindeki eriyik haldeki maddelerin yüzeye çıkması ve suyun buharlaşması ile eriyik haldeki tuzlu ve alkali maddelerin yüzeyde birikmesi toprağın tuzlulaşma ve alkalileşmesine yol açmaktadır. Şu halde, topraktaki yıkanma ve birikme şartlarına özellikle yağış şartları kontrol altına almaktadır. Toprağın erozyonlaşmasında da dolaylı olarak yağış ve rüzgar etkili olmaktadır. Bitki örtüsünden mahrum çıplak ve eğimli alanlarda yağış şiddeti fazla olduğu takdirde erozyonlaşma meydana gelmektedir; kurak ve yarı kurak bölgelerde rüzgar şiddetli özellikle mil ve kaba kil gibi malzemeleri taşımaya müsaitse rüzgar erozyonu oluşmaktadır. Bütün iklim elemanları ve iklim elemanlarının oluşturduğu vejetasyon şartları, belli iklim ve bitki örtüsü şartlarına göre teşekkül etmiş olan zonal toprak tiplerinin oluşumunu sağlamaktadır. Bu yüzden yeryüzünün büyük bölümünde iklim şartlarına göre oluşmuş olan toprak tipleri zonal bir yayılış göstermektedir. 4. JEOMORFOLOJİK FAKTÖRLER Toprakların bulundukları yerde oluşması için topografyanın düz, hafif engebeli olması ve topraktan suyun sızması gereklidir. Saha eğimli olduğu takdirde çözülen ayrışan ana materyal sürekli süpürüldüğü için normal profil yapısı gösteren topraklar oluşmamaktadır. Ayrıca aşınan malzemelerin biriktiği sahalarda da toprak oluşumu sekteye uğramaktadır. Dağlık ve engebeli alanlarda yüksekliğin artması, bakı şartları gibi etkenlerde toprak oluşumu üzerinde etkili olur. Bu yüzden farklı yükselti ve bakı şartları altında farklı toprak tipleri oluşur. Özellikle bir dağ yamacı boyunca yükseltiye bağlı olarak farklı özellikte toprak kuşakları oluşur. Yükselti ve bakı şartlarının sık sık değiştiği engebeli dağlık alanlarda farklı toprak tipleri yatay ve dikey mesafelerde bulunurlar. Bu nedenle toprak oluşumunda topografya (yükselti, eğim, bakı) şartları önemli rol oynar. Yükselti Faktörü; Herhangi bir sahada yükseltinin artması ile sıcaklık düşer ve belli bir yükseltiye kadar yağış artar. Yükseltinin iklime etkilerine bağlı olarak bir dağ yamacı boyunca farklı toprak kuşakları görülür. Yükseklere doğru sıcaklığın düşmesi ve kısmen de yağışın artması ile toprak yüzeyinde organik maddenin biriktiği ve yıkanmanın daha fazla olduğu asit reaksiyonlu, hatta podzolleşmiş topraklar görülür. Eğim Faktörü; Herhangi bir sahada eğimin artması ile çözülen malzemeler, yerçekimi, donma ve çözülme ile yüzeysel akıma geçen suların etkisi ile devamlı süpürülmeye uğrarlar. Bu yüzden eğimli alanlarda ancak orman ve sık çayır örtüsü altında sığ topraklar yer alır. Dolayısıyla buralarda ana materyalin etkili olduğu intrazonal topraklar yer alır. Dolayısıyla eğim olgun yani A-B horizonlu toprakların oluşumunu sınırlamaktadır. Bakı Faktörü; Bakı faktörü güneşten gelen radyasyonun alınması üzerinde etkili olduğundan, farklı bakılara sahip yamaçlar arasında ısınma dolayısıyla da nemlilik şartları değişik olur. Bu ise bitki örtüsünün yerleşme, çözülme ve buna bağlı olarak toprak oluşumunu etkilemektedir. Ülkemizde dağların kuzey ve güney yamaçları arasında toprak oluşumu yönünden son derece önemli farklılıklar bulunmaktadır. Çünkü güneye bakan yamaçlar güneş ışılarını daha dik aldığı için fazlaca ısınmakta ve nispeten kurak ortam oluşurken kuzey yamaçlarda ise daha nemli şartlar hüküm sürmektedir. Buda toprak oluşumu üzerinde etkili olmaktadır. Bakının bir diğer etkisi yağı üzerinde olup, yağışın geldiği cephelere açık olan yamaçlar daha fazla yağış aldığı için yıkanma fazla olmakta dolayısıyla buralardaki topraklar asit reaksiyon göstermektedir. Diğer yamaçlarda ise yağış ve yıkanma az olduğundan topraklar alkalen reaksiyon göstermektedir. 5. ZAMAN FAKTÖRÜ Toprakların olgun bir profil yapısına ulaşması için ana materyalin çözülmesi, ayrışan kat üzerinde bitkilerin ve diğer toprak canlılarının yerleşmesi, organik maddelerin parçalanarak humusa dönüşmesi ve toprağa katılması ile toprakların horizonlaşması için yüzlerce hatta binlerce yıllık bir sürenin geçmesi gerekmektedir. Bu bakımdan zamana bağlı olarak toprakların oluşumunda şu devreler ayırt edilir; 5.1. Başlangıç Safhası : Bu safhada ana materyal henüz yeterince ayrışmamıştır. 5.2. Gençlik Safhası : Ayrışma başlamış olmasına rağmen henüz ana materyalde ayrışma yeteri kadar ilerlememiştir. 5.3. Olgunluk Safhası : Toprak oluşumu ilerlemiş, üst katta yıkama ve alt kata birikmeye bağlı olarak toprak kütlesinde horizonlaşma başlamıştır. Bu arada ayrışmadan ötürü kil oluşmuş ve de üst horizondan alt horizona önemli ölçüde taşınmıştır. 5.4. İhtiyarlık Safhası : Ayrışma son safhasına ulaşmış, ana materyalden kaynaklanan maddelerin çoğu topraktan uzaklaşmış, ancak ayrışmaya karı dirençli olan kuvars ve silisli maddeler toprak bünyesinde kalmıştır, dolayısıyla da toprak besin maddeleri yönünden fakirleşmiştir. İşte yukarıda belirtilen safhaların oluşabilmesi için başta toprağın oluştuğu sahadaki iklim şartları ve bitki örtüsü özelliklerine göre oldukça uzun sayılabilecek zamana ihtiyaç vardır. Burada şunu hemen belirtelim ki belli bir kalınlıkta toprağın belli bir zaman diliminde oluştuğunu söylemek mümkün değildir. İklim ve bitki örtüsü şartları göre bu zaman büyük değişme göstermektedir.
-
YER YUVARLAĞININ YAPISI ve YER ŞEKİLLERİNİN OLUŞUMU
YER YUVARLAĞININ YAPISI ve YER ŞEKİLLERİNİN OLUŞUMU 1) Yer Yuvarlağının yapısı : - Yer yuvarlağının yapısı; güneş sisteminin ve evrenin oluşumu ile açıklanabilir. 15 milyar yıl önce evren çok yüksek sıcaklık ve yoğunluktaki bir yapıdan, patlama sonucunda oluşmuştur. 2) Yer Kabuğunun yapısı : - Yer, zamanla soğumaya başlamıştır. Ve yerin iç kısmı ise hala sıcaktır. Yer soğumaya başladıkça yeryüzü yavaş yavaş şekillenmiştir. - Yer yüzünden yerin içine doğru inildikçe her 33 metrede 1 C sıcaklık artmaktadır. - Yer kabuğu dünyayı dıştan kuşatan bir tabakadır. Taş kürenin en üst katını oluşturur. - Yer kabuğunun alt katmanı ise bazalt birleşimindeki taşlardan oluşmuştur. Bu yapıya sima denir. YER KABUĞUNUN MALZEMELERİ (KAYAÇLAR) : 1) Püskürük Taşlar : a)İç püskürük taşlar : Yer kabuğu altındaki mantonun yer kabuğunun çatlak ve kırık kısımlarından tıkanarak soğumasıyla oluşan taşlardır. (Granit) B)Dış püskürük taşlar : Yer kabuğu altındaki mantonun yer kabuğunun çatlak ve kırık kısmından yeryüzüne çıkması ve soğuması ile oluşur. (Bazalt ve andezit) 2) Tortul taşlar : Diğer yüzüne dış güçler tarafından getirilen maddelerin tortulanmasıyla (Üst üste birikmesiyle) oluşur. İçerisinde yer yer fosiller bulunur. a) Mekanik tortullar : Dış güçlerin etkisiyle getirilen çakıl, kum, kil gibi malzemelerin yeryüzünün çukur yerlerine birikmesiyle oluşur. (Kum taşı, kıl taşı) Kimyasal tortullar : Suda erimiş halde bulunan minerallerin suyun geçtiği yere çökelmesi veya tortulanması ile oluşurlar. (Kireç taşı, alçı taşı) c) Organik tortular : Hayvan, bitki gibi canlı kalıntılarının üst üste birikip katılaşması ile oluşan taşlardır. (Tebeşir) 3) Başkalaşmış taşlar : Tortul ve püskürük taşları yüksek sıcaklık ve basınç altında kalarak değişikliğe uğraması ile oluşur. (Mermer oluşumu) YER YUVARLAĞININ İÇ YAPISI - Yer yuvarlağının dış kısmını oluşturan katı tabakanın altında manto denilen bölüm yer alır. Manto, yer çekirdeğinin örtüsü durumundadır. - Yer küre hacminin %80’nini manto oluşturur. - Mantodan sonra yer yuvarlağının iç kısmını çekirdek oluşturur. - Çekirdekte sıcaklık 4500 C bulur. - Mantonun katı olan üst bölümü yer kabuğu ile birlikte taş küre olarak adlandırılır. - Taş küre levha denilen büyük parçalar halindedir JEOLOJİK DEVİRLER - Dünyamız şimdiki biçimini alıncaya değin değişik evrelerden geçmiştir. Birbirinden farklı bu evrelerden her birine jeolojik zaman denir. - Jeolojik zamanlar dört tanedir ve yaklaşık 570 milyon yıl sürmüştür. Bu dönemde oluşan tortul taşlar, o dönemde yaşayan canlıların fosillerini içerir.
-
Mevlana 'dan Sözler
bin nefes ol ,bir muhtaç sahibine ... kaan_bebeto
-
......()...........ŞİİR BAHÇESİ..............()...
Son Veda Bu son gecem, Bu son veda, Şafağı bekliyorum, Seni bekler gibi, Şafakla birlikte doğacak umutları, Doğacak güneşi bekliyorum, Kollarımla sarmak istercesine güneşi, Sıcaklığını iliklerimde hissetmek için, Seni bekliyorum Ölümü bekliyorum, ölümü ve seni Doğacak güneşi beklerken, Bu son gecem, Bu son veda.
-
İçindeki nakaratı yaz...
Bazen hayallere dalıyorum, seni düşünüp ağlıyorum, Seni ve sevgini arıyorum hep kalbimde... Düşmüyor adın hiç dilimden, Öleceğim gülüm bir gün ben
-
Ağladım ağlamak nedir bilirmisin
AĞLADIM Hüzün yıldızları parlıyor bugün gökyüzünde, Bu gece yine için için yanıyorum, Oturmuş seni düşünüp ağlıyorum, Seni, gidişini, sevişini, herşeyini... Unutamıyor işte seni şu yaralı kalbim, Yaptıklarını hatırlayıp, pişman oluyor... Seni düşünüyorum bu gece, karanlık gökyüzünde... Simsiyah gökyüzünde parlayan yıldızları seyrediyorum, Onları sana benzetiyorum, Kararmış kalbimin bir kenarında yanan meşale misali... Dedim ya, seni düşünüyorum bu gece, Beni sevdiğini, bana nasıl baktığını, bana nasıl güldüğünü, Ellerimi nasıl tuttuğunu, ellerini nasıl tuttuğumu, Büyüyen bir ateş gibi sevgimizin nasıl çoğaldığını Ve birgün ansızın bırakıp gidişini... Son vedanı hatırlıyorum, gözlerime ağlarcasına baktığını, Gözlerini kalbime gömdüğünü hatırlıyorum, Bir daha çıkamasın diye... Çıkamadılar zaten kalbimden gözlerin, Ölüler dirilirler mi ki gömülenler çıksın, gitsin? Gittin son bir veda ile gözü yaşlı, Elimde kolyen, ardından dakikalarca baktım, ağlamaklı, Sıkıldım, üzüldüm, perişan oldum ama ağlamadım... Ağlayamadım, engel oldu gururum, engel oldu aşkım, Uzaklara gittin, belki birdaha asla geri dönmemecesine, Özledim seni deliler gibi, özlüyorum hala... Sen bir yerde ben bir yerde, yinede sönmedi sevgimiz, Aksine çoğaldı dağlar gibi oldu hasretimiz... Hep seni hayal eder, hep seni düşünürdüm, Sesini duyunca yaşar, duyamayınca ölürdüm, Aradın beni aylarca bir sevgi uğruna, Ne yazık ki, ihmal edildin bir hata uğruna, Kırıldın, ağladın, affettin ama hep sevdin, Beni sevdin gülüm beni, kalbi kırık bir vefasızı, Yine ihmal edildin yine unutuldun bir hiç uğruna, Yine kırıldın, yine ağladın, yine affettin... Bir daha unutuldun, sevdanla başbaşa bırakıldın, Yine kırıldın, yine ağladın ama bu sefer affetmedin... Sevdiğini en mutlu gününde öldürdün, Ve ardına bakmadan gittin... Beni benle başbaşa bıraktın, yıkıldım, üzüldüm, kırıldım... Senden ayrılınca kaldım çaresiz, sevgisiz ve birde sensiz, Hep sensizdim zaten ama şimdiki kadar asla değil... Parçalanmış bir kalbe sahip oldun mu sen hiç? Parça parça edilmiş, yıkık ve virane, Bir o kadarda vefasız... Önceleri üzüldüm, yıkıldım ama asla ağlamadım... Geldi geçti deyip senide gözlerin gibi kalbime gömdüm... Unuttum dedim, unutacağım dedim, Unutamıyorum dedim, unutmam dedim... Önce gözlerin sonra sen çıktın kalbimden, Bir vicdan azabıdır başladı ölü yüreğimde, Hiçbir şey kalmadı, senden başka kalbimde, Hatıraların, gözlerin ve sözlerin... Şiirlerini getirdiler bana, Beni öldüren şiirlerini... Vefasız dediğini duydum, yıkıldım, Düşündüm seni gecelerce daima tek başıma, Şiirlerin öldürdü, hasretin yaktı yüreğimi, Kırıldım, üzüldüm, yıkıldım ve en sonunda ağladım... 3 kişi ağladık sana; ben, kalbim ve gözlerim... Sana yandım, seni sevdim, seni hatırladım heryerde... Belki birgün sesini duyarım umuduyla Telefon bekledim günlerce, Telefon gelmeyip sesine hasret kalınca Ağladım ağladım, Sana yaptıklarımı ancak o zaman anladım... Duydum ki kalbini vermemişsin kimseye, Olurda içinde görürler beni diye... Benim kalbimide istediler, ama vermedim kimseye, Olurda içinde seni görürler diye... Gökyüzü yıldızlar ile doluydu, ben hep seni düşünürken, Hüzün yıldızları koydum adlarını, seni hatırlatıyorlar diye, Aynı onlar gibi sende benden çok uzaklardaydın, Hep göz kırpardın uzaktan, sessizce, Bense hep seni bekledim kırık kalbim, yaşlı gözlerimle... Bazen hayallere dalıyorum, seni düşünüp ağlıyorum, Seni ve sevgini arıyorum hep kalbimde... Düşmüyor adın hiç dilimden, Öleceğim gülüm bir gün ben, Senin sevginden, senin derdinden... Bir gün göreceğim yine belki seni, Seni, beni unutmuş, benim olmayan seni... İşte o an aşkımın gözyaşlarını hatırlayacağım, Ve yine bir köşeye oturup ağlayacağım... Yemin ettim senin üstüne sevmeyim başkasını diye, Ve heryerde, her zaman tekrarlıyorum yeminimi; Seni unutmam için öldürseler bile, Karşılık olarak dünyayı verseler bile, Darağacı kurup idam etseler bile, Senden başkasını asla sevmeyeceğim... Yazarı bilinmiyor
-
Ağlıyorum
- Ağlıyorum
- İçindeki nakaratı yaz...
ölmek istiyorum ölmek yaşamın son anında senlen olmak istiyorum senlen olmak ölmek istiyorum artık ölmek allahım al canımıda kurtulayım bu dünyadan..... kaan- Atatürk'ün Yakın ve Silah Arkadaşları
HEPSİNİN MEKANI CENNET OLSUN...- Ağlıyorum
- Ağlıyorum
- M.KEMAL ATATÜRK' ÜN SAMSUNA ÇIKIŞI
8. Piy'de Yüzbaşı Cevat Abbas (GÜRER) (Müfettişlik Baş Yaveri) 1887'de Yalova'da doğmuştur. 1905'te girdiği Harbiye'yi 1908'de bitirerek Piyade teğmeni olmuştur. Bundan sonra çeşitli bölge ve birliklerde görev almış çeşitli madalyalarla mükafatlandırılmış. Askerlik hayatında Çanakkale'de başlamış sırasıyla üstteğmenliğe, yüzbaşılığa, ordu müfettişliğine yükselmiş İtalyan, Balkan, Birinci Dünya ve İstiklâl Savaşına katılmış Heyet-i Temsiliye Başkit'beti'nde görev almış, Bolu Milletvekili olarak Meclis'e katılmıştır. 1941'e kadar aralıksız Bolu Milletvekilliği yapmıştır. 1943'te vefat etmiştir. 9. Kd. Yüzbaşı Mümtaz (TÜNAY) (Kurmay Mülhakı) 1885'te Silifke'de doğmuş, 1902'de Harpokulu'na girmiş teğmen rütbesiyle Harpokulu'nu bitirerek kur'a ile II. Ordu'ya tayin edilmiştir. Alay Sancaktarlığı yapmış, 1908'de üstteğmenliğe yükselmiş, bölük komutanlığı yapmış, Gümüş Liyakat Madalyası almış, takdirname ile taltif edilmiş, yüzbaşılığa yükselmiş, son olarak 8. Kolordu 3. Fırka 8. Alay 2. Tabur Kumandan Vekilliğinden emekli olmuş, 1946'da vefat etmiştir. 10. Yüzbaşı S'dıkoğlu İsmail Hakkı (EDE) (Kurmay Mülhakı) 1886'da Edirne'de doğmuş, 1905'de Harbiye'den mezun olmuş, piyade sınıfında ordumuza katılmış, Çanakkale harbinde Mustafa Kemal ile çalışmış ve onu orada tanımıştır. Halep'te görev yapmış, İstanbul'a döndükten sonra Mustafa Kemal onu Kurmay Mülhakı olarak görevlendirmiştir. 1943'te İstanbul'da vefat etmiştir. 11. Yüzbaşı Ali Şevket (ÖNDERSEV) (Müfettişlik Emir Subayı) 1884'te Selanik'te doğmuş, Harpokulu'nu bitirdikten sonda 1. Dünya Harbine katılmış, IX. Ordu Müfettişliği Refakat Zabiti göreviyle Mustafa Kemal Paşa ile Samsun'a çıkmış, Gümüşhane Milletvekilliği yapmış, 1940'da vefat etmiştir. 12. Yüzbaşı Mustafa Vasfi (SÜSOY) (Karargah Komutanı) 1876'da Tokat'ta doğmuş, asker ocağına girmiş, alaydan yetişerek subaylığa yükselmiş, Arnavutluk'ta, Edirne'de, Doğu Vilayetleri'nde vazife görmüş, I. Dünya Savaşı ile birlikte Mustafa Kemal Paşa'nın mahiyetinde Karargah Komutanlığı yapmış, Tokat'tan Milletvekili seçilmiş, 1934'de vefat etmiştir. 13. Üsteğmen Hay'ti Bey (Kurmay Başkanı Emir Subayı ve Müfettişlik Kalem Amir) 1892'de İstanbul'da doğmuş, 1915'te piyade Teğmeni olarak Harpokulu'nu bitirmiş, K'zım Bey'in emir subayı olarak Samsun'a çıkmış, 1926'da vefat etmiştir. 14. Üsteğmen Arif Hikmet (GERÇEKÇİ) (Kurmay Mülhakı Sonra 3. Mor. K. Yaveri) 1895'te İstanbul'da doğmuş, 1913'te Harpokulu'na girmiş, III. Kolorduya atanmış, piyade asteğmenliğe terfi etmiş, Çanakkale'de görev yapmış, alay yaverliğine talin edilip üsteğmen olmuş, Şam'da, Diyarbakır'da görev yapmış, Kuleli Askeri Lisesi Dahiliye Subaylığına tayin edilmiş, I. Dünya Savaşı sonrası Mustafa Kemal'le birlikte yaver olarak Samsun'a çıkmış, 1970'de vefat etmiştir. 15. Üsteğmen Abdullah (KUNT) (İaşe Subayı) 1888'de Debre'de doğmuş, Harpokulu'nu bitirmiş, Piyade teğmen rütbesiyle Hat Muh'fazası'na atanmıştır. Askeri Komiserlik Kuruluşu'nda ilk hat komiseri olan Behiç Bey'in muavinliğini yapmış, 19 Mayıs 1919'da iaşe Subayı olarak Atatürk'le birlikte Samsun'a çıkmış, 1961'de vefat etmiştir. 16. Teğmen Muzaaffer (KILIÇ) (Müfettişlik 2. Yaveri) 1897'de İstanbul'da doğmuş, Harbiye'den Topçu Teğmeni olarak mezun olmuş, I.Dünya Savaşına katılmış, Galiçya'da, Filistin'e yaver olarak görev yapmış, 19 Mayıs'ta Mustafa Kemal Paşa ile birilikte Samsun'a yaver olarak çıkmış, Cumhurbaşkanlığı yaverliği yapmış, 1928'de Hukuk Fakültesi'ni bitirmiş, Giresun Milletvekilliği yapmış, 1959'da Ankara'da vefat etmiştir. 17. Birinci Sınıf Katip Faik (AYBARS) (Şifre Katibi) 1880'de İstanbul'da doğmuş, Seraskerlik Sicil-i Ahv'l Şûbesi'nde devlet hizmetlerine girmiş, Balkan Savaşı'nda, Çanakkale Kuvva-i Mürettebe Kumandanlığı Erkan-ı Harbiyesi emrinde vazife görmüş, Edirne ileri harek'tına katılmıştır. I.Dünya Harbi'nden önce Menzil Müfettişliği'nde, sonra Genelkurmay Şifre kaleminde vazifelendirilmiş, IX. Ordu Müfettişliği Kararg'hı Şifre Memurluğu'na atanmış, Anadolu'ya geçmiş, Milli Mücadele'ye katılmış, çeşitli görevlerde bulunmuş, 1932'de ordudan ayrılarak Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı İsk'n Genel Müdürlüğü Mutemetliği'ne geçmiştir. 1944'te emekli olmuş, 1945'te vefat etmiştir. 18. Dördüncü Sınıf Katip Memduh (ATASEV) (Şifre Katibi Yardımcısı) 1895'te İstanbul'da doğmuştur. 1919 Mayıs'ında Beykoz Askerî Kundura Fabrikasında 4. Sınıf Askerî Katip olarak çalıştığı sırada, Mustafa Kemal Paşa'yla tanışmış, IX. Ordu Müfettişliği Kararg'hı'na girmiş ve vefat edene kadar Mustafa Kemal Paşa'nın maiyetinde çalışmış, 1939'da vefat etmiştir.- M.KEMAL ATATÜRK' ÜN SAMSUNA ÇIKIŞI
7. Doktor Binbaşı Refik Bey (SAYDAM) (Sağlık Başkan Yardımcısı) 1881'de İstanbul'da doğmuş, 1892'de Fatih Askeri Rüştiyesi'ne girmiş oradan Askeri Tıbbiye İdadisi'ne geçmiş, 1906'da Tabib Yüzbaşı rütbesi ile Askeri Tıbbiye'den mezun olmuştur. Aynı yıl Gülhane Seririy'tı'nda staja başlamıştır. 1907'de kura ile III. Ordu'ya tayin edilmiş, Yemen'e memur edilmiş, ama, gitmemiştir. 1908'de III. Ordu Merkez Hastanesi'ne, 1909'da Maltepe Hastanesine, 1910'da Levazımat'ı Umûmiye Dairesi'ne tayin edilmiş, girdiği imtihanı kazanarak Fransa'ya gitmiştir. 18.Kolordu Kararg'hı ile cepheye hareketle askeri hekimliklerde bulunmuştur. 1913'de İstanbul'da Askeri Kimyah'ne'de kurulan Ordu Sıhhıye Reis Muavinliğine, Sahra Müfettişi Umumisi Muavinliğine tayin edilmiştir. 1919'da IX. Ordu'yu Hum'yun Kıta't Müfettişliği Sıhhıye Müfettiş Muavinliği sıfatı ile Mustafa Kemal Paşa ile Samsun'a çıkmıştır. 1939'da Başbakanlık yapmış, 1942'de ölmüştür.- M.KEMAL ATATÜRK' ÜN SAMSUNA ÇIKIŞI
6. Topçu Binbaşı Kemal Bey (DOĞAN) (Müfettişlik Topçu Komutanı) 1879'da Üsküp'te doğan Kemal Bey, 1897'de Topçu Harbiyesi'ne girmiş, 1909'da üsteğmen, olmuş ve Edirne'ye gitmiştir. Balkan Harbi'nde Büyük Harp'te, İstiklâl Harbi'nde bulunmuş, Muharebelerden sonra Topçu Atış Okulu, Topçu ve Nakliye Okulu müdürlüklerinde bulunmuş, Erzurum Müstahkem Mevkii Komutanlığına, 46. Tümen Komutanlığına, Çanakkale Müstahkem Mevkii Komutanlığına, II. Kolordu Komutanlığı'na tayin edilmiştir. VI. Dönemde Ağrı, VII. ve VII. Dönemlerde de Kırklareli Milletvekilliği yapmıştır. 1951'de vefat etmiştir.- M.KEMAL ATATÜRK' ÜN SAMSUNA ÇIKIŞI
5. Kurmay Binbaşı Hüsrev Bey (GEREDE) (Karargâh Erk'n-ı Harbiyesi İstihbarat ve Siy'siyat Şubesi Müdürü) 1886'da Edirne'de doğmuştur. 1908'de Harp Akademisi'nden Kurmay Yüzbaşı rütbesiyle mezun olan Gerede, 1912'de Balkan Savaşı'nda VII. Tümen Kurmay Başkanlığı 1913'te Trakya Tahdîd-i Hudut üyeliği, Atina Askerî Ateşeliği, 1914'ten önce Erk'n-ı Harbiye'de, Şark Cephesi Kafkas Ordusu Harek't şube Müdürlüğü görevini yapmış, 1915'de Binbaşı'lığa terfi etmiş, Kafkas Sulh Komisyonu üyeliği yapmış, İstanbul Erk'n-ı Harbiye-i Umûmiye ve Umum Süv'ri Müfettişliği'ne tayin edilmiştir. 19 Mayıs 1919'da Mustafa Kemal Paşa ile Samsun'a Müfettişlik Erk'nı Harbiyesinde İstihb'r't ve Siy'siyat Şubesi Müdürlüğü görevi ile çıkmıştır. 1962'de vefat etmiştir.- M.KEMAL ATATÜRK' ÜN SAMSUNA ÇIKIŞI
4. Kurmay Yarbay Mehmet Arif Bey (AYICI) (Kurmay Başkan Yardımcısı) 1882'de Adana'da doğmuş, Mekteb-i Harbiye'ye girmiş, 1901'de Erkan-ı Harbiye'ye nakledilmiş, 1904'te yüzbaşı olmuş, Alman ordusunda staj yapmıştır. Alman Harbi'nde Mitralyöz Bölüğü Komutanlığı yapmış, Çanakkale Muharabesine iştirak etmiş, Suriye'ye nakledilmiştir. 1919'da Mustafa Kemal Paşa ile IX. Ordu Kıta'tı Müfettişliği Erkan-ı olarak Samsun'a çıkmış; İzmir Sû-ı kasdı davasında idam olunmuştur. (1926)- M.KEMAL ATATÜRK' ÜN SAMSUNA ÇIKIŞI
3. Dr. Albay İbrahim Talî Bey (ÖNGÖREN) (Müfettişlik Sağlık Başkanı) 1875'te İstanbul'da doğmuş, 1893'te Askeri Tıbbiye Mektebi'nden mezun olmuş, Yüzbaşı'lık rütbesi almış, Haydarpaşa Hastahanesi'nde staj yapmış, Humbarahane Hastahanesi'ne tayin olmuş, Kırkıncı Hudeybe Fırkası Baştabibliği'ne atanmış, Bingazi'de Sıhhiye Reisliği'ne tayin edilmiş, Balkan Seferi'ne katılmış, X. Kolordu Baştabibliği'ne atanmış, 1913 Ekim'inde kaymakamlığa terfi ettirilmiş, 1915'te Miralay'lığa yükselmiş, 1918'de Yıldırım Orduları Grubu Sıhhiye Müfettişliğine atanmıştır. Mustafa Kemal Paşa ile birlikte IX. Ordu Müfettişliği Sıhhiye Reisi olarak Samsun'a çıkmıştır. 1952'de vefat etmiştir.- M.KEMAL ATATÜRK' ÜN SAMSUNA ÇIKIŞI
2. Kurmay Albay Manastırlı Kazım Bey (General K. DİRİK) (Müfettişlik Kurmay Başkanı) 1880'de Manastır'da doğmuş, 1897'de Harbiye'ye girmiş, Piyade Teğmeni olmuş, muvaffakiyetinden dolayı kurmay sınıfına ayrılmıştır. İlk subaylık yılları Rumeli'de geçmiştir. Meşrutiyet'in il'nı ile de kaymakamlık yapmıştır. 1909'da Harp Akademisi'ne girmiş, 3 yıl sonra Kurmay Yüzbaşı olmuştur. Makedonya'da, Balkanlar'da, Çatalca'da, Çanakkale'de savaşmış; Mütareke yıllarında Erkan-ı Harp Miralayı olmuş, Mustafa Kemal Paşa'nın isteği ile IX. Ordu sonra III. Ordu Kıta'tı Müfettişliği Erk'n-ı Harp Reisliği vazifesi ile Samsun'a gelmiştir. TIKLA- M.KEMAL ATATÜRK' ÜN SAMSUNA ÇIKIŞI
1. Kurmay Albay Kazım Dirik Müfettişlik Kurmay Başkanı Bandırma yolcuları Kazım Dirik Atatürk'ün en güvendiği dostlarındandı. Atatürk'ün Bandırma vapuruyla Samsun'a götürdüğü silah arkadaşlarından biri de Kurmay Başkanı Albay Kazım Dirik'ti... Bandırma yolcuları Atatürk'e en büyük acıyı Samsun'a yanında götürdüğü Kazım Dirik yaşattı. Ancak aynı Dirik sonra Atatürk'ün en güvendiği dostlarından oldu. Siz bu satırları okuduğunuz saatlerde, Yunan ordusu İzmir'e çıkıyordu. 86 yıl önce. Yine siz bu yazıyı okuduğunuz saatlerde, Mustafa Kemal, işgal altındaki İstanbul'da Sultan Vahdettin'e ertesi gün yapacağı veda ziyaretine hazırlanıyordu. Yine 86 yıl önce. Ziyaretin hemen ardından Bandırma vapuruyla Samsun'a yola çıkacaktı. Hasan İzzettin Dinamo'nun müthiş bir tanımlamayla "Kutsal İsyan" dediği, bağımsızlık ateşinin yakıldığı o günlerin anısına, portremizi kader yolculuğunda Mustafa Kemal'e eşlik edenlerden seçtik. İsa'nın son yemeğine katılan 12 havariden Judas rolünün tam eşiğinden dönmüş birini... Daha sonra bağışlayıcı Atatürk'ün çevresinde ilk 10'a girmeyi başarmış bir Cumhuriyet yöneticisini... Kazım Dirik'i... 16 Mayıs 1919 Cuma gecesi. 1878 yapımı, yani 41 yaşında, iki kez batırılıp yeniden yüzdürülmüş, makineleri eski, hatta paslı, pusulası bozuk Bandırma vapuru İnebolu'yu geçip dalgalı ufuklara yönelirken, güverteden bir Rumeli türküsünün ezgileri yayıldı. Tiz, utangaç, üstelik sigaranın neden olduğu hırıltılı bir sesti bu: "Manastır'ın ortasında var bir havuz..." Türküyü bitirince birkaç adım gerisindeki gölgeye, Kurmay Başkanı Manastırlı Kazım Bey'e seslendi. Başını çevirmeden. - Özledin mi memleketi? - Evet komutanım. Ama hemşerilerim sayesinde o hasreti bir nebze giderebiliyorum. - Ben de öyle, ben de... Sonra yutkunup sustu. Başını küpeşteye yasladı, son birkaç gün bir film şeridi gibi geçti gözlerinin önünden. Her şey 1919 baharının güneşin insanın içini ısıtmaya başladığı günlerinde Samsun'daki İngiliz işgal kuvvetleri komutanlığından İstanbul'daki karargaha bir telgrafın gönderilmesiyle başlamıştı. Deniyordu ki, "Bölgedeki Rumlar, Pontus devletini diriltme sevdasına kapıldılar..." Ve de Türkler'in bu girişime direnmek için harekete geçebilecekleri, oluk oluk kan gövdeyi akabileceği, Rum köylerinin korunması için ivedi önlem alınması gerektiği anlatılıyordu. İstanbul'daki işgal kuvvetleri temsilcilerinden oluşan Yüksek Mütareke Komisyonu bu mesajı Sadrazam Damat Ferit Paşa'ya iletti ve "Önlem almazsanız, biz gereğini yapacağız" ültimatomunu dayadı. Kazım Dirik'in çok ilginç yönleri vardı. Valilik yaptığı İzmir'de ve Trakya genel müfettişliği sırasında da Edirne'de "Asar-ı Atika Muhipleri Cemiyeti'' kurdu. Yani eski eserleri sevenler derneği. Böylece birçok eski yapının korunmasını sağladı Ferit Paşa panikledi, Dahiliye Nazırı Mehmet Ali Bey'i çağırdı. Nazır tek çarenin bölgeye genç, sevilen ve otoriter bir komutan göndermek olduğunu söyledi. Üç gün önce Ali Fuat'ın (Cebesoy) aracılığıyla görüştüğü ve "Anadolu'ya geçmek istiediğini" söyleyen Çanakkale fatihi Mustafa Kemal'i tarif ediyordu. Görev kararnamesinin hazırlanması sırasında Mehmet Ali Bey'den Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa'ya (Çakmak), sonra onun yerini alan Cevat Paşa'dan (Çobanlı) Damat Ferit'e uzanan pazarlık zincirinin son halkası Sultan Vahdettin olmuştu. Padişah'ın huzuruna çıkmasından bir gün önce İzmir'in işgali haberi gelmişti. Yunan ordusu 20 bini aşkın kuvvetle karaya çıkmış ve Lord Kinross'un "Atatürk: Bir Milletin Yeniden Doğuşu" adlı nefis kitabında aktardığı, dönemin İngiltere Bahriye Nazırı Churchill'in sevincini güçlükle bastırabildiği cümlesiyle "Küçük Asya'yı istila ve fetih yolunda, bayrağını dalgalandıra dalgalandıra demiryolu boyunca Ege içlerine ilerlemeye başlamıştı." Osmanlı'nın elinde kalan son birkaç karış toprağın yasa gömüldüğü, Sultanahmet Meydanı'nda Halide Edip'in (Adıvar) öncülüğünde işgali tel'in mitingi hazırlıklarının yapıldığı saatlerde Mustafa Kemal, Harbiye Nezareti'nde Samsun yolculuğunda kendisine eşlik edeceklerin listesine son biçimini veriyordu: Kurmay Albay Refet (Bele) Bey; Kurmay Başkanı Albay Kazım (Dirik), Müfettişlik Sağlık Daire Başkanı Doktor Albay İbrahim Tali (Öngören), Kurmay Başkan Yardımcısı Yarbay Arif (Ayıcı), Müfettişlik Karargahı İstihbarat Müdürü Binbaşı Hüsrev (Gerede), Topçu Binbaşı Kemal (Doğan), Doktor Binbaşı Refik (Saydam), Başyaver Yüzbaşı Cevat Abbas (Gürer), Yüzbaşı Mümtaz (Tunay), Yüzbaşı İsmail Hakkı (Ede), Yüzbaşı Ali Şevket (Öndersav), Yüzbaşı Mustafa Vasfi (Süsoy), Üsteğmen Hayati, Üsteğmen Arif Hikmet (Gerçekçi), Üsteğmen Abdullah, Teğmen Muzaffer (Kılıç), şifre katibi Faik (Aybars), şifre katibi yardımcısı Memduh (Atasever). İSMET PAŞA PARİS'İ TERCİH ETTİ Tabii listeye almak istediği başka isimler de vardı. Ama çeşitli gerekçelerle atlatmışlardı. Örneğin Anadolu'da emrinde olacak iki kolordudan birini o günlerde Harbiye Nezareti'nde görev yapmakta olan İsmet Bey'e (İnönü) önermişti. Aldığı yanıt onu biraz üzmüştü: İsmet Bey "Anadolu'ya geçmeyi kendi açımdan erken görüyorum" demeye getiriyordu. Mustafa Kemal'in girişiminin ne sonuç vereceğini kestiremiyordu. Oysa İstanbul'da rahat, güvenli ve risksiz bir görevi vardı. "Hem sonra" diyordu, "Saray'da tanıdıklarım var. İstanbul'da kalıp gelişmelere göz kulak olarak ve onları size ileterek daha yararlı olabilirim." Bir beklentisi daha vardı: Paris'teki Barış Konferansı'na, hani şu Osmanlı'nın boğazına celladın ilmiğini geçirecek olan Sevr Antlaşması'nın imzalanacağı konferansa gidecek heyette yer almayı umuyordu. "Paris'e gidersem daha yararlı katkıda bulunabilirim. Şartları iyileştirmeye çalışırım. Ayrıca diplomatik oyunların hiç olmazsa bir bölümünü öğrenebilirim. Paris dönüşü de size katılırım..." Mustafa Kemal'in teklifine karşı öneriyle yanıt verenlerden biri de Mondros Mütarekesi'nde imzası bulunan Amiral Rauf Bey'di: "Samsun'a gitmektense, sivil kıyafetle Batı Anadolu'ya geçeyim, İzmir ve çevresinde bilgi toplayayım, direnişi toparlamaya çalışayım. Daha sonra Ali Fuat'ın (Cebesoy) Ankara'daki karargahına geçerim. Oradan da size ulaşırım." İstanbul'da son bir işi kalmıştı Mustafa Kemal'in. İzmir'in işgalini haber alınca amcazadesi Abdülmecit Efendi'nin koluna yaslanarak "Bak, kadınlar gibi ağlıyorum" diyen Vahdettin'le vedalaşmak. Yola çıkmasına birkaç saat kala Yıldız Sarayı'na gitti. Vahdettin hemen kabul etti. "Paşam" dedi, "şimdiye kadar devlete büyük hizmetlerde bulundunuz. Artık onlar tarihe karıştı. Hepsini unutun. Şimdi yapacağınız hizmet hepsinden önemli. İsterseniz ülkeyi kurtarabilirsiniz" Mustafa Kemal saraydan ayrılırken Vahdettin'in "Anadolu'dan direnişi başlat" değil, tam tersine "Anadolu'da uslu durursan, işgal kuvvetlerini yumuşatıp, vatanın hiç değilse bir bölümünü kurtarabiliriz" mesajı vermek istediği sonucuna vardı. Zaten Samsun'a ayak basmasından sonraki gelişmeler de bu değerlendirmesini doğrulayacaktı. Haberi yoktu ama İngilizler çok geçmeden "uyanmışlar", Rauf Bey'in rıhtıma kadar gelerek uğurladığı Bandırma gemisinin Boğaz'dan Karadeniz'e henüz açıldığı saatlerde, geceyarısına doğru İşgal Kuvvetleri Yüksek Komisyonu'nda ataşemiliter olarak görev yapan Wyndham Deedes telaşla Babıali'ye Sadrazam Damat Ferit Paşa'ya koşmuştu. Ancak Ferit Paşa sakin bir şekilde koltuğuna yaslanmış, iki parmağını şaklatarak, "Çok geç kaldınız ekselans. Kuş uçtu" yanıtını vermişti. İngilizler peşine düşmemişlerdi ama peşini de bırakmamışlardı. Samsun'a çıkmasından sadece iki gün sonra Harbiye Nezareti'nden "İstanbul'a dön" emri geldi. Sonra yol boyunca her durakta bu çağrıyı tekrarlayan bir telgraf uzatıldı kendisine. Havza, Amasya, Tokat, Sivas, Erzurum... Artık iş "dön" çağrısının ötesine geçmiş, tutuklanması, derdest edilerek İstanbul'a gönderilmesi emrine dönüşmüştü. Erzurum'da telgraf makinesi başında Padişah'ın baş mabeyincisiyle saatlerce tartıştı. Mabeyinci yalvarıyordu: "Ne olur İstanbul'a dönün. Gelmek istemiyorsanız, izinli olarak Anadolu'da kalın ama görevi bırakın..." Bunun bir adım sonrasının azil olacağı anlaşılmıştı. Ege gezisi sonrası kendisine katılan Rauf Bey, Refet Bele ve Kazım Karabekir Paşa, bunu önlemek için istifa etmesini öneriyorlardı. Hatta sadece görevinden değil, ordudan da ayrılmalıydı. Mustafa Kemal tereddüt ediyordu. Aslında kendine güveni sarsılmıştı ve hızla bir ruhsal çöküntüye sürükleniyordu. Çünkü üniformadan ayrılırsa, halkın kendisini desteklemekten vazgeçeceği korkusuna kapılmıştı. Kazım Paşa üstlendiği kamu görevine en küçük bir gölge düşürmemek için inanılmaz ince düşünceye sahipti. Örneğin kızı Şükran, tiyatro sanatçısı Muammer Karaca'ya kaçınca, valilikten istifaya kalktı. Atatürk zar zor vazgeçirebildi Ama sonunda istemeye istemeye arkadaşlarının telkinine uydu, Harbiye Nezareti ile Padişah'a hem görevinden hem de ordudan ayrıldığını bildirdi. Ertesi gün morali son derece bozuk halde Kurmay Başkanı Albay Kazım Bey'le oturmuş, istifa telgraflarına gelen cevapları gözden geçiriyorlardı. Son telgrafı da okudu Mustafa Kemal, sesindeki titremeyi güçlükle bastırmaya çalışarak bir kahve istedi. Ve o sırada Albay Kazım ayağa kalktı: - Paşam bir istirhamım var. - Söyle. - Ordudan istifa ettiğinize göre artık yanınızda kalamam. Kazım Paşa'ya gidip bana başka bir askeri görev vermesini rica edeceğim. Oysa daha birgün önce "Sonuna kadar sizinleyim" güvencesi vermişti. Mustafa Kemal'in yüzü bembeyaz olurken, ekledi: Bu evrakı kime devretmemi istersiniz?" Öylesine sarsıldı ki, bir an ne söyleyeceğini bilemedi, kekeledi: "Yaa... Öyle mi efendim? Peki efendim... Evrakı Hüsrev Bey'e devredebilirsiniz... Buyurun gidebilirsiniz... Kazım Bey, sert adımlarla odadan çıktı. Tarihçiler "kabadayı gibi", "afili", "çalımlı" sıfatlarını sıralıyorlar odadan çıkışını kağıda dökerken. Ve sonrasını Rauf Bey anılarında şöyle anlatıyor: "Mustafa Kemal'i 1909'dan beri tanırım. Nice mihnetli anlarına şahit olmuşumdur. Ama o gün, orada, Kurmay Başkanı'nın evrakını toplayıp karşısına dikildiği ve o sözleri söylediği andaki ruh düşkünlüğünü hiçbir zaman görmedim." EMRİNİZDEYİM PAŞAM Ona hayatının en koyu karamsarlığını yaşatan Kazım Bey'in şokunun sarsıntısını atlatmadan telaşla yaveri Cevat Abbas girdi odaya: "Kumandan Paşa geliyorlar. Arkalarında bir bölük süvari var." Mustafa Kemal, Harbiye Nezareti'nin kendisinden boşalan yeri Kazım Paşa'ya teklif ettiğini biliyor, bunu kabul etmesinden ve onu tutuklamayagelmiş olmasından çekiniyordu. Sararmıştı. Sinirlerinin son halkaları da pes etmek üzereydi. Yerinden kalktı, odanın ortasına ilerledi. Ayaktaydı. Gözlerini kapıya dikti. Beynini soru işaretleri kemiriyordu. Bülent Ecevit'in her iktidara gelişinde uygulamaya çalıştığı "Köykent'' projesinin sahibi aslında Kazım Dirik'ti. Onun hazırladığı "İdeal Cumhuriyet Köyü'' projesinde okul, cami, köy konağı, sağlık ocağı, otel-han, çocuk bahçesi ve fabrika dahil 43 yapı bulunuyordu Kazım Paşa kapıda göründü. Arkasında subaylar dizilmişti. Yüz hatlarından bir şey anlamak mümkün değildi. Bina önünde de süvari bölüğü saf tutmuştu. Karabekir ilerledi, yaklaştı, durdu. Hazırola geçti, selam verdi ve "Emrinizdeyim Paşam" dedi, "Ben, subaylarım, erlerim, kolordum, hepimiz emrinizdeyiz." Biraz durup tamamladı: "Size makam arabanızı ve süvari muhafız kıtanızı getirdim." Mustafa Kemal heyecandan sendeledi. Bir kabustan uyanmış gibi gözlerini ovuşturdu. Kazım Paşa'yı kucaklayıp iki yanağından öptü. Karabekir sadece makam aracını ve süvari muhafız kıtasını getirmemişti; az önce pervasızca çekip giden Kurmay Başkanı Albay Kazım Bey'i de yeniden emrine vermişti. Mustafa Kemal acı bir tebessümle baktı onun yüzüne. Gel zaman, git zaman... Kazım Bey güven tazelemeyi başardı. Gürcistan temsilciliğine atandı. Generalliğe yükseltildi. Bitlis valisi oldu. Ardından da 1936'da Atatürk ona en sevdiği kenti, İzmir'i emanet etti. Birkaç ay sonra 14 Haziran'da özel kalemi odasına girip Adının Şevki olduğunu söyleyen biri sizinle görüşmek istiyor efendim" dedi, "Denizciymiş. Çok önemli bir bilgi vereceğini söylüyor." Kazım Bey "yolla gitsin" demeye hazırlanırken, özel kalem, "Adam çok heyecanlı. Hatta bir şeylerden korktuğu belli. Mutlaka sizinle görüşmesi lazımmış" deyince fikir değiştirdi, "getir" işareti yaptı. Motorcu Şevki içeri girdi. Titriyordu. "Vali Paşam" diye kekeledi, "Mustafa Kemal Paşa'yı öldürmeye hazırlanıyorlar. Sonra benim motorumla Sakız'a kaçacaklar. Vicdanım elvermedi..." Sonra her şeyi anlattı: Eski İttihatçılar, İzmir gezisini fırsat bilip Mustafa Kemal'e Kemeraltı girişindeki Gaffarzade Oteli yakınlarında pusu kuracaklar, bomba ve kurşun yağdıracaklardı. Kazım Bey hemen o sırada Balıkesir'den İzmir'e hareket etmeye hazırlanan Mustafa Kemal'e durumu bildirdi. Hükümet olaya el koydu. Suikastçiler tek tek toplandı. Planlayanlar da. Destekleyenler de. Destekledikleri öne sürülenler de. 7 yıl önce Mustafa Kemal'i en zor anında terk eden Kazım Dirik şimdi hayatını kurtarıyordu. 7 yıl önce onu Mustafa Kemal'e geri gönderen komutan, Kazım Karabekir Paşa ise şimdi İzmir suikasti sanıkları arasında yer alıyordu. Ve "Üç Aliler Divanı" diye ünlenen, Ali Çetinkaya, Ali Kılıç ve Ali Zırh'tan kurulu İstiklal Mahkemesi'ne çıkarılıyordu. Milletvekili olduğu halde. Kader... Gerçi beraat etti Karabekir Paşa ama 1939'a kadar köşesine çekildi. Sonra itibarı iade edildi. 26 Ocak 1948'de hayata gözlerini yumduğunda Meclis Başkanı'ydı. Ya Kazım Dirik Paşa? O ise tam tersine Atatürk sonrası dönemin küskünü olarak 1941'de dünyadan ayrıldı. Şimdi gökkubbede suikastin ortaya çıkarılmasından 4 gün sonra, 18 Haziran'da Mustafa Kemal'in Anadolu Ajansı'na verdiği demeçteki o müthiş cümle yankılanıyor sadece: "Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır." alıntıdır..... tıklaa- '''EN SON DEPREM '''
............................TÜRKİYE'DEKİ SON DEPREMLER............................ ...................ULUSAL DEPREM İZLEME MERKEZİ HIZLI ÇÖZÜMLERİ................... ..(BU ÇÖZÜMLER YAPAY SARSINTILARI DA İÇERMEKTEDİR) Son 200 deprem listelenmiştir.. Büyüklük Tarih Saat Enlem(N) Boylam(E) Derinlik(km) MD ML MS Yer ---------- -------- -------- ------- ---------- ------------ ----------- 2007.09.28 06:35:57 40.6165 29.0205 5.4 2.9 -.- -.- ÇINARCIK (YALOVA) 2007.09.28 04:47:19 38.7180 30.9272 5.3 3.0 -.- -.- BOLVADİN (AFYON) 2007.09.28 03:34:43 39.8647 42.5883 15.2 2.9 -.- -.- ELEŞKİRT (AĞRI) 2007.09.28 02:27:42 39.7402 27.7718 6.0 3.2 -.- -.- ŞAMLI- (BALIKESİR) 2007.09.28 02:26:54 38.7212 44.1335 9.5 3.0 -.- -.- SARAY (VAN) 2007.09.28 01:32:01 39.8752 42.5883 7.0 3.0 -.- -.- ELEŞKİRT (AĞRI) 2007.09.27 13:43:09 40.0840 37.3428 10.3 3.1 -.- -.- DOĞANŞAR (SİVAS) 2007.09.27 05:57:03 39.5868 28.8270 4.0 3.1 -.- -.- GÖKÇEDAĞ-DURSUNBEY (BALIKESİR) 2007.09.27 04:06:31 37.5515 27.1123 5.0 2.7 -.- -.- AKKOY AÇIKLARI-AYDIN (EGE DENİZİ) 2007.09.27 03:57:10 38.4670 39.1665 7.1 2.7 -.- -.- GÖZELİ-SİVRİCE (ELAZIĞ) 2007.09.27 00:55:36 38.4038 39.3118 4.8 2.7 -.- -.- SİVRİCE (ELAZIĞ) 2007.09.27 00:53:33 38.2640 28.2107 12.1 3.0 -.- -.- KİRAZ (İZMİR) 2007.09.26 22:19:16 37.2617 28.6347 3.5 3.0 -.- -.- GÖKTEPE- (MUĞLA) 2007.09.26 21:44:49 40.0475 38.9537 6.9 2.7 -.- -.- ÇATALÇAM-REFAHİYE (ERZİNCAN) 2007.09.26 17:12:06 37.5802 35.5440 21.3 2.8 -.- -.- ALADAĞ (ADANA) 2007.09.26 16:59:03 39.4523 26.0990 5.2 3.4 -.- -.- GÜLPINAR-AYVACIK (ÇANAKKALE) 2007.09.26 12:22:48 39.6097 29.5078 19.5 2.9 -.- -.- TAVŞANLI (KÜTAHYA) 2007.09.26 10:17:14 40.1462 28.9673 5.0 2.7 -.- -.- ÇALI-NİLÜFER (BURSA) 2007.09.26 08:41:40 42.3333 34.3392 7.8 3.2 3.2 -.- ÇATALZEYTİN AÇIKLARI-KASTAMONU (KARADENİZ) 2007.09.26 01:51:08 38.4417 39.2685 5.0 3.0 -.- -.- SİVRİCE (ELAZIĞ) 2007.09.26 01:20:48 39.7413 28.0470 14.3 2.8 -.- -.- YENİKÖY- (BALIKESİR) 2007.09.25 23:06:37 37.4805 35.4147 6.5 -.- 3.4 -.- ALADAĞ (ADANA) 2007.09.25 20:52:05 39.7550 27.7642 5.9 2.9 -.- -.- ŞAMLI- (BALIKESİR) 2007.09.25 20:38:08 39.7567 27.7670 2.7 -.- 3.7 -.- ŞAMLI- (BALIKESİR) 2007.09.25 18:14:28 38.1928 30.4777 5.0 2.9 -.- -.- HAYDARLI-DİNAR (AFYON) 2007.09.25 11:16:52 41.1497 34.5260 5.3 3.0 -.- -.- KARGI (ÇORUM) 2007.09.25 07:43:30 37.9435 29.0740 5.0 3.3 -.- -.- AKKÖY (DENİZLİ) 2007.09.25 02:21:50 39.8293 35.4883 5.0 3.3 -.- -.- SARAYKENT (YOZGAT) 2007.09.25 01:50:53 37.7253 43.7778 5.0 -.- 3.8 -.- HAKKARİ 2007.09.24 21:22:36 37.2487 35.0430 19.6 2.8 -.- -.- KARAİSALI (ADANA) 2007.09.24 19:46:38 37.0210 30.0438 2.4 3.1 -.- -.- KIZILCADAĞ-KORKUTELİ (ANTALYA) 2007.09.24 17:50:34 38.1557 32.7983 8.6 2.8 -.- -.- ALTINEKİN (KONYA) 2007.09.24 05:26:47 36.8883 27.0783 5.0 3.0 -.- -.- ONİKİ ADALAR (AKDENİZ) 2007.09.24 04:55:00 36.9770 27.4765 5.0 3.1 -.- -.- GÖKOVA KÖRFEZİ (AKDENİZ) 2007.09.23 23:52:17 36.9177 27.5150 5.0 3.0 -.- -.- GÖKOVA KÖRFEZİ (AKDENİZ) 2007.09.23 23:44:12 36.9458 27.4778 5.0 3.2 -.- -.- GÖKOVA KÖRFEZİ (AKDENİZ) 2007.09.23 20:20:58 36.8925 27.5325 5.0 -.- 3.8 -.- GÖKOVA KÖRFEZİ (AKDENİZ) 2007.09.23 20:09:17 36.9623 27.5198 5.2 -.- 3.4 -.- GÖKOVA KÖRFEZİ (AKDENİZ) 2007.09.23 20:05:28 36.8757 27.4703 5.0 -.- 3.7 -.- GÖKOVA KÖRFEZİ (AKDENİZ) 2007.09.23 17:06:39 38.3415 38.1043 8.4 2.8 -.- -.- AKÇADAĞ (MALATYA) 2007.09.23 09:55:25 37.4897 37.5122 5.4 2.7 -.- -.- SUVARLI-BESNİ (ADIYAMAN) 2007.09.23 09:42:22 38.9242 27.1522 13.5 2.8 -.- -.- YUNTDAĞ-BERGAMA (İZMİR) 2007.09.23 05:13:36 38.2278 38.7262 5.0 2.9 -.- -.- TEPEHAN-PÜTÜRGE (MALATYA) 2007.09.23 04:40:44 38.4045 39.2257 13.0 2.7 -.- -.- SİVRİCE (ELAZIĞ) 2007.09.23 04:34:43 34.8097 26.6900 3.8 3.7 3.7 -.- AKDENİZ 2007.09.23 04:18:59 39.5958 39.7775 5.0 3.3 -.- -.- ÇAĞLAYAN- (ERZİNCAN) 2007.09.23 03:54:23 34.8183 26.9903 5.0 -.- 5.2 -.- AKDENİZ 2007.09.23 03:27:56 40.7343 42.4025 5.3 2.8 -.- -.- KÖMÜRLÜ-ŞENKAYA (ERZURUM) 2007.09.23 02:32:16 35.9978 28.8082 5.4 3.1 -.- -.- AKDENİZ 2007.09.23 01:09:49 36.3100 31.0962 15.2 3.5 -.- -.- ANTALYA KÖRFEZİ (AKDENİZ) 2007.09.23 00:31:03 36.9865 27.4270 4.6 2.8 -.- -.- BODRUM (MUĞLA) 2007.09.23 00:28:54 36.8492 27.4352 10.5 3.1 -.- -.- GÖKOVA KÖRFEZİ (AKDENİZ) 2007.09.23 00:18:26 36.9697 27.4725 5.0 3.2 -.- -.- GÖKOVA KÖRFEZİ (AKDENİZ) 2007.09.22 23:58:26 39.6128 39.7752 5.3 2.8 -.- -.- ÇAĞLAYAN- (ERZİNCAN) 2007.09.22 23:17:48 38.9288 27.1278 3.7 -.- 3.3 -.- ZEYTİNDAĞ-BERGAMA (İZMİR) 2007.09.22 23:04:51 34.9555 27.1133 14.8 -.- 4.7 -.- AKDENİZ 2007.09.22 18:35:26 39.5688 39.8030 3.9 3.1 -.- -.- TANYERİ-ÜZÜMLÜ (ERZİNCAN) 2007.09.22 17:33:50 37.9958 30.8872 5.0 3.4 3.4 -.- BARLA-EĞİRDİR (ISPARTA) 2007.09.22 16:06:03 40.8592 30.8615 8.6 2.7 -.- -.- GÜMÜŞOVA (DÜZCE) 2007.09.22 13:12:31 40.2225 27.6150 11.5 2.7 -.- -.- SARIKÖY-GÖNEN (BALIKESİR) 2007.09.22 11:12:34 37.1463 42.9605 5.5 -.- 4.4 -.- TÜRKİYE-IRAK SINIR BÖLGESİ 2007.09.22 09:23:43 39.1340 28.0510 7.6 2.7 -.- -.- SINDIRGI (BALIKESİR) 2007.09.22 08:36:34 39.2525 36.5083 18.2 2.8 -.- -.- ŞARKIŞLA (SİVAS) 2007.09.22 06:45:06 40.0408 39.0840 5.0 2.8 -.- -.- ŞİRAN (GÜMÜŞHANE) 2007.09.22 00:51:59 38.3890 39.1827 5.3 3.2 -.- -.- GÖZELİ-SİVRİCE (ELAZIĞ) 2007.09.21 22:28:50 39.2047 35.6952 15.5 2.8 -.- -.- ÖZVATAN (KAYSERİ) 2007.09.21 20:20:33 39.1307 27.9515 5.0 3.2 -.- -.- GELEMBE-KIRKAĞAÇ (MANİSA) 2007.09.21 15:47:32 40.2160 39.3763 7.4 2.7 -.- -.- KELKİT (GÜMÜŞHANE) 2007.09.21 13:21:17 37.3435 44.2523 5.6 -.- 4.5 -.- DAĞLICA-YÜKSEKOVA (HAKKARİ) 2007.09.21 13:13:40 40.9405 40.2887 8.1 3.0 -.- -.- OF (TRABZON) 2007.09.21 12:49:27 37.6220 44.0848 5.0 4.3 4.3 -.- BAĞIŞLI- (HAKKARİ) 2007.09.21 12:39:16 39.8745 30.1413 8.8 2.9 -.- -.- İNÖNÜ (ESKİŞEHİR) 2007.09.21 08:41:36 38.7973 40.0420 22.6 3.2 -.- -.- BAŞYURT-KARAKOÇAN (ELAZIĞ) 2007.09.21 04:20:23 37.0065 28.4068 28.5 3.1 -.- -.- ULA (MUĞLA) 2007.09.21 03:19:40 39.6280 27.5383 2.3 2.8 -.- -.- GÖKÇEYAZI-İVRİNDİ (BALIKESİR) 2007.09.21 01:14:42 36.9803 27.6803 5.0 3.1 -.- -.- GÖKOVA KÖRFEZİ (AKDENİZ) 2007.09.20 23:16:44 35.2572 32.8397 3.1 3.2 -.- -.- KIBRIS RUM KESİMİ 2007.09.20 19:56:03 35.8147 28.8263 7.6 -.- 3.9 -.- AKDENİZ 2007.09.20 19:23:32 39.4482 39.9850 5.0 3.2 -.- -.- BALPAYAM-PÜLÜMÜR (TUNCELİ) 2007.09.20 14:16:39 39.9725 38.7077 9.1 3.2 -.- -.- AKARSU-REFAHİYE (ERZİNCAN) 2007.09.20 12:24:17 38.3760 38.8012 5.4 2.8 -.- -.- KALE (MALATYA) 2007.09.20 12:20:53 38.3278 38.7985 4.8 3.4 3.4 -.- KALE (MALATYA) 2007.09.20 11:46:01 36.7498 25.7373 5.0 -.- 2.9 -.- AKDENİZ 2007.09.20 09:18:51 39.2432 29.4337 5.0 -.- 4.0 -.- ÖRENCİK-EMET (KÜTAHYA) 2007.09.20 05:28:04 40.6318 36.7960 7.3 2.9 -.- -.- GÖKÇELİ-NİKSAR (TOKAT) 2007.09.20 02:23:23 40.1787 25.4555 5.0 3.3 -.- -.- EGE DENİZİ 2007.09.20 01:53:40 40.8375 28.4178 5.4 2.8 -.- -.- MARMARA DENİZİ 2007.09.19 23:51:27 37.2263 30.8928 88.9 3.3 -.- -.- GEBİZ-SERİK (ANTALYA) 2007.09.19 20:29:42 35.2645 33.2355 3.8 3.4 -.- -.- K.KIBRIS-TÜRKELİ 2007.09.19 18:59:04 39.5443 35.3867 4.8 3.3 -.- -.- SARIKAYA (YOZGAT) 2007.09.19 18:06:38 38.7032 35.7635 7.9 3.2 -.- -.- GESİ-MELİKGAZİ (KAYSERİ) 2007.09.19 17:03:01 38.9822 34.8023 2.5 3.3 -.- -.- TOPAKLI-AVANOS (NEVŞEHİR) 2007.09.19 04:08:59 38.1383 38.5588 6.2 3.3 -.- -.- YARPUZLU-SİNCİK (ADIYAMAN) 2007.09.19 04:01:06 38.1420 38.5827 5.3 3.1 -.- -.- YARPUZLU-SİNCİK (ADIYAMAN) 2007.09.19 03:19:59 37.6943 26.8853 5.0 3.4 -.- -.- SİSAM ADASI (EGE DENİZİ) 2007.09.19 02:46:30 39.2472 40.9917 5.0 3.2 -.- -.- KARLIOVA (BİNGÖL) 2007.09.19 00:05:55 36.8318 27.7340 29.5 2.8 -.- -.- GÖKOVA KÖRFEZİ (AKDENİZ) 2007.09.18 18:07:34 38.5873 30.7690 4.9 3.0 -.- -.- ÇOBANLAR (AFYON) 2007.09.18 17:16:46 38.5622 30.6767 17.9 3.0 -.- -.- ŞUHUT (AFYON) 2007.09.18 11:12:29 40.6675 33.0228 5.7 3.0 -.- -.- ORTA (ÇANKIRI) 2007.09.18 07:59:49 37.1395 36.0405 16.4 3.2 -.- -.- TECİRLİ- (OSMANİYE) 2007.09.18 01:40:05 39.4615 39.9957 5.0 3.8 -.- -.- BALPAYAM-PÜLÜMÜR (TUNCELİ) 2007.09.17 21:02:11 40.6737 27.5098 9.5 2.8 -.- -.- GÜZELKÖY AÇIKLARI-TEKİRDAĞ (MARMARA DENİZİ) 2007.09.17 10:17:41 39.2938 32.0438 15.0 2.9 -.- -.- YENİMEHMETLİ-POLATLI (ANKARA) 2007.09.17 06:03:29 38.6660 39.4377 5.1 2.6 -.- -.- İÇME- (ELAZIĞ) 2007.09.16 23:57:47 37.2425 27.0595 5.0 2.8 -.- -.- EGE DENİZİ 2007.09.16 21:29:23 38.8867 27.7602 10.7 3.4 -.- -.- AKHİSAR (MANİSA) 2007.09.16 13:58:03 40.0192 39.8395 7.4 2.9 -.- -.- BAŞKÖY-ÇAYIRLI (ERZİNCAN) 2007.09.16 11:33:53 35.8655 31.7628 5.0 3.2 -.- -.- AKDENİZ 2007.09.16 11:11:40 38.5093 28.2928 8.3 2.8 -.- -.- ADALA-SALİHLİ (MANİSA) 2007.09.16 11:01:01 39.9697 39.1895 7.4 3.0 3.1 -.- ÇATALARMUT- (ERZİNCAN) 2007.09.16 02:52:41 37.8037 36.9758 14.1 2.9 -.- -.- AĞABEYLİ- (KAHRAMANMARAŞ) 2007.09.16 02:28:48 37.8307 36.9768 6.2 -.- 4.2 -.- SÜLEYMANLI- (KAHRAMANMARAŞ) 2007.09.16 00:37:24 37.5037 29.9422 3.9 3.3 -.- -.- YEŞİLOVA (BURDUR) 2007.09.15 15:24:27 40.5440 40.7737 8.1 2.8 -.- -.- PAZARYOLU (ERZURUM) 2007.09.15 14:49:12 39.2263 27.7307 7.5 3.1 -.- -.- GELEMBE-KIRKAĞAÇ (MANİSA) 2007.09.15 13:43:47 41.0020 30.6877 9.7 2.6 -.- -.- KARASU (SAKARYA) 2007.09.15 13:07:54 41.2573 42.1793 5.2 3.7 3.7 -.- AŞAĞI IRMAKLAR-ARDANUÇ (ARTVİN) 2007.09.15 11:14:22 38.5982 40.8787 5.0 3.6 3.6 -.- AĞAÇLI-KULP (DİYARBAKIR) 2007.09.15 08:26:51 37.8525 37.0030 5.0 -.- 4.4 -.- SÜLEYMANLI- (KAHRAMANMARAŞ) 2007.09.15 04:31:51 36.4067 27.9658 23.7 3.0 -.- -.- AKDENİZ 2007.09.15 03:42:14 40.5182 33.0008 5.0 3.3 -.- -.- ORTA (ÇANKIRI) 2007.09.14 21:27:16 37.0605 30.5942 75.3 3.1 -.- -.- DÖŞEMEALTI- (ANTALYA) 2007.09.14 20:19:33 39.9427 42.7093 5.0 3.3 -.- -.- ELEŞKİRT (AĞRI) 2007.09.14 08:26:43 40.6185 32.3443 4.5 3.1 -.- -.- ÇAMLIDERE (ANKARA) 2007.09.14 04:29:08 37.0993 36.2658 2.9 3.4 -.- -.- OSMANİYE 2007.09.14 02:00:37 37.9022 30.8977 9.2 2.4 -.- -.- EĞİRDİR (ISPARTA) 2007.09.14 01:53:30 39.1045 28.0130 4.1 2.8 -.- -.- GELEMBE-KIRKAĞAÇ (MANİSA) 2007.09.13 21:44:59 37.9300 35.8430 5.0 3.2 -.- -.- FEKE (ADANA) 2007.09.13 18:37:41 37.0430 31.5328 11.4 2.7 -.- -.- İBRADİ (ANTALYA) 2007.09.13 18:20:44 39.2488 34.9858 6.4 3.0 -.- -.- YENİFAKILI (YOZGAT) 2007.09.13 17:31:38 40.7633 35.7453 5.0 2.9 -.- -.- SULUOVA (AMASYA) 2007.09.13 12:35:03 40.6688 32.3453 5.3 3.0 -.- -.- GEREDE (BOLU) 2007.09.13 12:28:52 35.3138 33.5123 11.9 3.0 -.- -.- KIBRIS-BEŞPARMAK 2007.09.13 09:21:39 38.8883 27.0518 7.5 3.0 -.- -.- CANDARLI KÖRFEZİ (EGE DENİZİ) 2007.09.13 04:46:14 40.4192 27.6388 5.4 -.- 2.8 -.- ERDEK KÖRFEZİ (MARMARA DENİZİ) 2007.09.13 01:07:41 38.4575 36.5893 5.4 -.- 3.0 -.- SARIZ (KAYSERİ) 2007.09.12 16:49:54 37.9490 34.5342 5.0 3.0 -.- -.- BOR (NİĞDE) 2007.09.12 12:32:38 35.1135 32.5132 9.7 3.6 3.4 -.- KIBRIS RUM KESİMİ 2007.09.12 10:21:49 39.0848 27.5602 9.8 2.5 -.- -.- KIRKAĞAÇ (MANİSA) 2007.09.12 04:07:03 37.6333 29.9178 20.8 3.3 -.- -.- YEŞİLOVA (BURDUR) 2007.09.12 03:43:56 39.6228 27.5975 8.9 2.9 -.- -.- GÖKÇEYAZI-İVRİNDİ (BALIKESİR) 2007.09.12 02:10:50 38.3475 31.7683 5.0 3.1 -.- -.- ILGIN (KONYA) 2007.09.12 01:20:57 37.7843 29.2090 16.9 2.8 -.- -.- HONAZ (DENİZLİ) 2007.09.11 23:59:02 39.2230 27.7608 10.0 3.2 -.- -.- GELEMBE-KIRKAĞAÇ (MANİSA) 2007.09.11 19:56:55 40.0850 38.9607 13.5 2.8 -.- -.- ÇATALÇAM-REFAHİYE (ERZİNCAN) 2007.09.11 17:11:01 40.0115 40.0260 9.8 3.1 -.- -.- OTLUKBELİ (ERZİNCAN) 2007.09.11 14:45:01 41.9938 35.1392 12.3 2.9 -.- -.- SİNOP 2007.09.11 14:23:16 39.3832 27.6573 8.3 3.1 -.- -.- SAVAŞTEPE (BALIKESİR) 2007.09.11 14:20:16 39.3657 27.6955 7.8 3.0 -.- -.- SAVAŞTEPE (BALIKESİR) 2007.09.11 13:13:49 39.9585 33.5177 6.7 2.8 -.- -.- KIRIKKALE 2007.09.11 13:00:48 38.7160 35.7542 3.9 3.2 -.- -.- GESİ-MELİKGAZİ (KAYSERİ) 2007.09.11 07:57:30 40.0640 38.9560 5.3 3.1 -.- -.- ÇATALÇAM-REFAHİYE (ERZİNCAN) 2007.09.10 22:17:35 38.4787 43.4953 7.1 2.7 -.- -.- VAN 2007.09.10 21:50:10 40.5630 27.5528 13.0 2.9 -.- -.- MARMARA (BALIKESİR) 2007.09.10 18:51:52 37.7575 37.9087 5.5 2.8 -.- -.- TUT (ADIYAMAN) 2007.09.10 09:42:24 38.9370 26.4967 12.8 3.1 -.- -.- EGE DENİZİ 2007.09.10 04:37:46 38.9492 26.5742 3.9 2.8 -.- -.- EGE DENİZİ 2007.09.10 03:42:13 39.2278 43.5922 43.9 2.8 -.- -.- DELİÇAY-ERCİŞ (VAN) 2007.09.10 03:25:22 37.8737 29.1568 4.1 3.0 -.- -.- AKKÖY (DENİZLİ) 2007.09.10 02:26:37 39.5687 28.6460 12.9 2.6 -.- -.- DURSUNBEY (BALIKESİR) 2007.09.09 21:54:43 37.1260 26.8657 2.1 2.6 -.- -.- ONİKİ ADALAR (AKDENİZ) 2007.09.09 12:44:58 40.8993 31.4033 5.5 2.8 -.- -.- YIĞILCA (DÜZCE) 2007.09.09 10:08:05 38.0315 38.6258 7.0 2.6 -.- -.- SİNCİK (ADIYAMAN) 2007.09.09 08:43:00 38.6380 26.0367 21.8 3.5 3.6 -.- SAKIZ ADASI (EGE DENİZİ) 2007.09.09 08:14:57 38.8337 26.4085 10.2 -.- 4.3 -.- EGE DENİZİ 2007.09.09 02:45:50 37.5727 35.6418 7.6 3.1 -.- -.- KOZAN (ADANA) 2007.09.09 02:30:50 37.5955 35.6525 7.9 2.6 -.- -.- KOZAN (ADANA) 2007.09.09 00:16:54 40.7042 27.4780 10.9 2.7 -.- -.- GÜZELKÖY AÇIKLARI-TEKİRDAĞ (MARMARA DENİZİ) 2007.09.08 17:42:50 39.1038 28.9987 15.5 2.8 -.- -.- SİMAV (KÜTAHYA) 2007.09.08 13:29:11 39.7973 26.7508 5.4 3.0 -.- -.- EVCİLER-BAYRAMİÇ (ÇANAKKALE) 2007.09.08 05:24:33 37.2672 27.0707 5.0 2.7 -.- -.- EGE DENİZİ 2007.09.08 00:54:28 37.6388 29.9088 11.3 3.3 -.- -.- YEŞİLOVA (BURDUR) 2007.09.07 23:12:04 38.0983 38.6108 5.3 3.1 -.- -.- SİNCİK (ADIYAMAN) 2007.09.07 21:50:56 37.6002 29.8992 5.0 3.6 -.- -.- YEŞİLOVA (BURDUR) 2007.09.07 20:35:34 37.2635 27.0288 21.8 2.7 -.- -.- EGE DENİZİ 2007.09.07 19:01:04 38.1263 38.6322 5.0 3.4 -.- -.- TEPEHAN-PÜTÜRGE (MALATYA) 2007.09.07 18:17:39 37.7392 36.3495 8.6 3.3 -.- -.- ÇOKAK-ANDIRIN (KAHRAMANMARAŞ) 2007.09.07 17:10:28 40.4488 27.0765 17.8 2.9 -.- -.- MARMARA DENİZİ 2007.09.07 16:39:30 38.0607 34.5592 11.2 2.9 -.- -.- ÇİFTLİK (NİĞDE) 2007.09.07 16:11:38 40.4363 35.0952 5.0 2.8 -.- -.- CEMİLBEY- (ÇORUM) 2007.09.07 13:07:45 40.9397 40.2163 27.6 2.9 -.- -.- OF (TRABZON) 2007.09.07 12:45:13 38.8857 35.4720 5.0 2.8 -.- -.- ERKİLET-KOCASİNAN (KAYSERİ) 2007.09.07 12:40:37 37.2612 28.2317 6.7 2.7 -.- -.- MUĞLA 2007.09.07 12:32:58 38.7210 35.7292 5.0 2.9 -.- -.- GESİ-MELİKGAZİ (KAYSERİ) 2007.09.07 11:33:25 40.9968 42.2475 8.7 3.2 -.- -.- ARDANUÇ (ARTVİN) 2007.09.07 10:36:42 37.2715 27.0457 8.9 2.9 -.- -.- EGE DENİZİ 2007.09.07 07:09:26 38.0943 38.6597 9.6 2.8 -.- -.- TEPEHAN-PÜTÜRGE (MALATYA) 2007.09.07 06:11:06 39.9123 41.7698 5.0 2.9 -.- -.- KÖPRÜKÖY (ERZURUM) 2007.09.07 02:06:44 35.8463 27.0135 32.3 3.0 -.- -.- AKDENİZ 2007.09.06 20:52:10 37.4295 38.7420 3.3 3.0 -.- -.- OVACIK-HİLVAN (ŞANLIURFA) 2007.09.06 19:21:18 41.2415 32.7622 2.8 2.9 -.- -.- SAFRANBOLU (KARABÜK) 2007.09.06 19:19:54 37.6760 43.8838 5.0 -.- 3.2 -.- BAĞIŞLI- (HAKKARİ) 2007.09.06 19:06:18 37.2523 27.0900 8.2 3.1 -.- -.- EGE DENİZİ 2007.09.06 14:08:18 37.4112 38.6910 6.6 3.0 -.- -.- OVACIK-HİLVAN (ŞANLIURFA) 2007.09.06 07:22:15 40.9612 33.2473 7.2 3.0 -.- -.- BAYRAMÖREN (ÇANKIRI) 2007.09.06 05:51:05 37.0063 27.5190 7.9 2.8 -.- -.- GÖKOVA KÖRFEZİ (AKDENİZ) 2007.09.05 20:37:53 39.5047 24.0368 3.9 -.- 4.0 -.- YUNANİSTAN 2007.09.05 16:46:01 40.3190 36.1055 9.8 2.9 -.- -.- TURHAL (TOKAT) 2007.09.05 16:00:15 41.4598 42.5417 26.5 3.0 -.- -.- TÜRKİYE-GÜRCİSTAN SINIR BÖLGESİ- BARIŞ MANÇO
Eski Bir Fincan - Barış Manço Dinle oğlum çok eskiden bir konakta Akşamları gaz lambası ışığında Paşa dedesinden kalan bu fincanla Ninem eliyle kahve sunarmış Abdi beye Yıllar sonra kırküç kırkdört harp ortası Ekmek karnesi ve yoksulluk yılları Kayınvalidesinden kalan bu fincanla Bu kez annem eliyle kahve sunarmış Hakkı beye Eski konak yıllar önce yandı gitti Ekmek karneli zor günler çoktan bitti Abdi bey Hakkı beyler rahmetli oldu Bir tek bu fincan kaldı yüzyıllık sevdalardan Bir gün senin olacak birikmiş anılarıyla Düşüp kırılsa bile topla tamir et oğlum Kahve yaşın gelecek bu fincanı iyi sakla- GÜNAYDIN
Önemli Bilgiler
Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.
Navigation
Tarayıcı push bildirimlerini yapılandırın
Chrome (Android)
- Tap the lock icon next to the address bar.
- Tap Permissions → Notifications.
- Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
- Click the padlock icon in the address bar.
- Select Site settings.
- Find Notifications and adjust your preference.
Safari (iOS 16.4+)
- Ensure the site is installed via Add to Home Screen.
- Open Settings App → Notifications.
- Find your app name and adjust your preference.
Safari (macOS)
- Go to Safari → Preferences.
- Click the Websites tab.
- Select Notifications in the sidebar.
- Find this website and adjust your preference.
Edge (Android)
- Tap the lock icon next to the address bar.
- Tap Permissions.
- Find Notifications and adjust your preference.
Edge (Desktop)
- Click the padlock icon in the address bar.
- Click Permissions for this site.
- Find Notifications and adjust your preference.
Firefox (Android)
- Go to Settings → Site permissions.
- Tap Notifications.
- Find this site in the list and adjust your preference.
Firefox (Desktop)
- Open Firefox Settings.
- Search for Notifications.
- Find this site in the list and adjust your preference.