
frozen
Φ Üyeler-
İçerik Sayısı
4.763 -
Katılım
-
Son Ziyaret
-
Lider Olduğu Günler
2
İçerik Tipi
Profil
Forumlar
Bloglar
Fotoğraf Galeresi
- Fotoğraflar
- Fotoğraf Yorumları
- Fotoğraf İncelemeleri
- Fotoğraf Albümleri
- Albüm Yorumları
- Albüm İncelemeleri
Etkinlik Takvimi
Güncel Videolar
frozen tarafından postalanan herşey
-
fazla düşünmek iyi değildir..öyle söylemek gerekir bu kişilere.. kadın çalışmalı ekonomik olarak bağımsız olmalıdır..olmalıdır ki katlanmak zorunda kalmasın zamanın getirdiklerine..
-
birinci ders olaraktan : hayatı ciddiye almamayı öğrendim..
-
SENİ BİR ANIT BIRAKTIM KENDİNE!
frozen şurada cevap verdi: frozen başlık Aşk - Sevgi - Mutluluk - Güzellik
gelmediniz, ben hep sizi bekledim eksilen yanlarımla sizden saklı eskidim her şeyden önce aşk verilmiş bir sözdü benim için gün, ay, saat, hafta; takvimişi zaman yani Aldıkça dönemeçleri değişmedi hiçbir şey yalnızca ufuklar yeniledim Kaç aşktan oluşmuş bir şeydi aşk her sevgiliyle biraz daha biraz daha sizden saklı eskidim MURATHAN MUNGAN -
madem keyfin yerinde.. sende kendine iyi bak allaha emanet ol kanka.. şiir sevmediğini bildiğim için büyük bir zevkle bir şiir ekliyorum gözlerimiz karanlık bir pusuda çoğumuz büyümüş, kimimiz ölmüş kendimiz bile tanıdık değiliz artık gözümüzden silinen düşün sabahında önümüzde açılan yeni bir uzay Şimdiki Zamana ait bomboş ve ölü anlar ne başka yer ne başka zaman bizler için hala biryerlerde çalınan sis çanları var belki bir gün buluşur diye aynı ormanda kaybolan çocuklar
-
YUMOTEm Meleğimmm için, Meleğim seni çok seviyorum
frozen şurada cevap verdi: gloria başlık Anı Defteri - Defterleri
Çıktığım dağlar küllenirdi içimde sessiz, serin sulara inerdim ceylanlardan önce sular yıkayabilirdi beni o zamanlar güneş alırdı içimin avlusunu uyurken sızlıyor içimdeki can: kanlısıydım öldürdüm çoğaldı düşlerim uyuduğum uyku artık ikimizin yerine sanki o sağ ben ölüyüm her gece her gece her gece -
kokladığın gülün kokusu kalmış sende baktığın denizin tuzu geçtiğin iklimlerin masalı sinmiş üstüne kuzeydeki pencere açık göçebe bin bir gece sözcükler sökülmüş bir anıyı ne kadar tamamlayabilirse bir andır eski defterlerin güneşinden vurur yüzüne yazsam olmaz dersin kimi zaman sırf bunun için yazmaya değerse de kuzeydeki pencereyi açarken yere düşen defterden görünür: eksik kule, yırtık nehir sımsıkı kapatmış olsak da bizi ürperten anıları hayatımızın eski defter ya da kuzeydeki pencere
-
Kırdın mı incittin mi birilerini Kimleri kazandım, yitirdiklerim kimler. Kendimi yeniledim mi yazdıklarımda? Yeniden düşünmeliyim Dostluklarımı, ilişkilerimi Gözlerim çocukluk fotoğraflarında mı kaldı Yitirdim mi yoksa masumiyetimi? Borçlarımı ödedim mi? Doğru seçtim mi soruların fiillerini? Tırnaklarım kesilmiş, dişlerim fırçalanmış, saçlarım taranmış, giysilerim ütülü, odam düzenli mi? Geri verdim mi aldıklarımı: Aşkları, dostlukları, sevgileri, güvenleri, bağları, Kitaplara, sayfalara, satırlara borcumu ödedim mi? Yokladım mı duygularımı Hala sevebiliyor muyum insanları? Ovmalı gümüşleri, bakırlarımı; cila geçmeli ahşaplarıma ovmalı umutları Saklı tutmalı gelecek inancını, yarınları eksik etmemeli ağzımızdan Ey uzak akrabalarım, üvey aşklarım Mevsim sonu dostlarım, işporta malı ayrılıklar Arkadaş ölümleri, dost hançerleri, talan ettiğimiz zulalar Gece telefonları, ıssız konuşmalar Mağrur incelikler, vurgun yemiş ilişkiler Uçurum duygusuyla yaşadığımız hayat ey O kadar çok anlattım ki Kendime kaldım anlatmaktan... Bunaldım kendisiyle boğuşmasını Başkalarında çözmeye çalışan insanlardan Usandım sözcük oynamalarından, tılsımlı sıfatlardan, Ofset duyarlılıklardan Kaç zamandır duru, yalın, çalışkan, iyi insanlar özlüyorum 'içtenliğin' yada 'dünya görüşünün' kirletmediği Kendime bir yeni yıl kartı yazarak bunları diliyorum Aranıp duruyorum adresini yitirdiğim insanları vitrin camlarına yansıyan yüzlerde Bilmiyorum kalmış mıdır adresini yüzlerinde taşıyan insanlar Hala bir umut var mıdır Çikmaz bir sokağa benzeyen bu avare avunması vitrinlerde Ne çıkmaz sokaktayım nede mutsuz Sadece rüzgarlardan daha güçlü olmak istiyorum o kadar Açık denizlerde nice yolculuklara yelken açarken Kış güneşinin mutlu ettigi bir kedi gibi mutlu, emin, tasasız Sere serpe ve keyifli olmak tek isteğim ve dileğim senin ve benim , yani bizim için... MURATHAN MUNGAN
-
Yaredir sinede eski sevgili Eski sevgili eski günler Hayata baksana takmıyor kimseyi Hiçbir şey diriltmez artık geçmişi Yaredir yine de Yaktın gemilerimi Dönüş yok artık geri Tak etti canıma bu maskeli balo Bu maskeli balo Ve onun sahte yüzleri Yaredir sinede eski sevgili Ne yapsan kolay unutulmaz Ağlama geçmişe yaşadık bitti Anılar bizi yalnız bırakmaz Yalnızız yine de MURATHAN MUNGAN
-
AYSUM'un DEFTERİ sinemalarda çıktı:)))
frozen şurada cevap verdi: sedelina başlık Anı Defteri - Defterleri
aynı tünellerden çıkarken yitirdiğimiz düşler birlikte kamaşan gövdelerimiz karanlıktan ışığa ürperen ten başka yolcularını bekliyor şimdi kara saplanmış tren ayrıntıların bağışlamadığı nabzımın vuruşları bir başkası olarak yaşadığın serüvenlerde tedirgin gövdelere yerleşen bukalemundan kalan nem korktum ve kaçtım alabildiğine kara saplanmış trenlerin yolcusu olmaktan; uzak durdum pişmanlığın kovanındaki içe dönük kurşunlardan mezatlarda dağıttım neyim var neyim yoksa unutuşla örtüldü belleğimin eteklerinde sönen yanardağ her seferinde erteliyordum büyük vazgeçişi bilet değiştirmekle oysa hiçbir yolculuk taşımıyordu beni hiç bir yere başka yolcular değildi bekletilen,yolcular başkalaşıyordu saplanmış trenlerse aynı tünellerde ilk karı bekliyordu. -
Biri beyaz biri kara iki kedi.. birbirlerinin omzuna kollarını dolamışçasına birbirlerine şefkatle sarılarak, birbirlerine dayanarak yola çıkmışlar. Gölgeler akşamüstünü söylüyor. Yorgun bir günün sonunda eve dönüyorlarmış gibi. Yüzlerini görmüyoruz ama eminim mırıl mırıl konuşuyorlardır. Belli sınanmış, denenmiş bir dostluk bu, uzun yolları da göze alabilen bir dostluk Ya biz, binde bir karşımıza çıkan dostluk, arkadaşlık, sevgililik fırsatlarını ne yapıyoruz? Akşam üstünün bir saatinde yorgun gövdemizi yaslayıp mırıl mırıl konuşabileceğimiz, omzumuza dolanan bir kolun, başımızı yaslayabileceğimiz bir omzun, belimizi kavrayan bir elin, uzun yollara dayanıklı ayakların sahibi karşımıza çıktığında tanıyabiliyor muyuz onu, değerini biliyor, biricikliğini, benzersizliğini anlayabiliyor muyuz? ... Yoksa hayatı sonsuz, fırsatları sayısız sanıp kendimizi hep ilerde bir gün karşılaşacağımızı sandığımız bir başkasına, bir yenisine ertelerken hayat yanımızdan geçip gidiyor mu? karşımıza çerken çıkmış insanları yolumuzun dışına sürüklerken bir gün geri dönüp onu deliler gibi arayacağımızı hiç hesaba katıyor muyuz? Hayat her zaman cömert davranmaz bize, tersine çoğu kez zalimdir, her zaman aynı fırsatları sunmaz, toyluk zamanlarını ödetir. Hoyratça kullandığımız arkadaşlıkların, eskitmeden yıprattığımız dostlukların savurganca harcadığımız aşkların hazin hatırasıyla yapayalnız kalırız bir gün... Bir akşamüstü yanımızda kimse olmaz, ya da olanlar olması gerekenler değildir. Yıldızların bizim için parladığını göremeyen gözlerimiz, gün gelir kayan yıldızların gömüldüğü maziye kilitlenir... Kedilerin özel bir anını yakalamak gibidir kendi hayatımızdaki olağanüstü anları ve olağanüstü kişileri yakalamak. Bazılarının gelecekte sandıkları 'bir gün' geçmişte kalmıştır oysa; hani şu karşıdan karşıya geçerken, trafik ışıklarında rastladığınız, omzunun üzerinden şöyle bir baktığınız sonra da boşverip 'Nasıl olsa ilerde bir gün tekrar karşıma çıkar.' dediğinizdir. Oysa tam da o gün bu zalim şehri terk etmiştir O, boş yere bu sokaklarda aranırsınız... MURATHAN MUNGAN
-
İstersen hiç başlamasın Bu hikaye eksik kalsın Onca yaraların ardından Yeni bir aşk yaratamazsın Örselenmiş bir çocukluk İşte benim bütün hikayem Kaç sevda geçse de yüreğimden Bu yıkıntıları onaramazsın İstersen hiç başlamasın Geç kalmışız birbirimize Yanlış kapılarda geçmiş bunca yıl Dönemeyiz artık ilk gençliğimize İstersen hiç başlamasın Söz verelim kendimize
-
Ben hep çabuk çekilen tetiğe yaşadım Yemin ettim Yüreğimdeki ve bedenimdeki bütün yaralar adına yüzünün kuyusuna düştüğüm kuytuda Sana olanca aydınlığım ve karanlığımla baktım aşktan yorgun düştü dinim dağıldı kehribarım gül ve buğday yetiştiren Ömrüm adına yemin ederim ki: Ben seçmedim bu ölümü Kaçmasan vurmayacaktım MURATHAN MUNGAN
-
İki bıçak seç kendine Biri yaralamak için Biri öldürmek Pusu kur gözleri Karanlık gölgesine Biri sevmek için Biri ihanet İki yürek seç kendine Biri yaşamak için Biri gizlenmek Bir korkak, bir kaçak, bir firar Kaç kişisin sen sevdiğim, çocuk İçimdeki bıçak bir kere daha dönüyor Olduğu yerde Kalırsan sel basar yataklarımı Gidersen uçurum çiçekleri açar kalbimde Kimi zamanlar olur sevgilim İki bıçak bile yetmez bir tek ölüme
-
Artık heyecanlandırmıyor beni garlar, peronlar, benzin istasyonları, uykulu mola yerleri, yabancılıklar, bilmediğin dağ rüzgarlarıyla ürpererek uyanmak bir gece vakti, dalgın bakışmalar sonra uykusuz sabahlarda indiğin sahil kasabası daha gövdene uyanmadan serin tuz, kıştan kalma dalgalar bir yerlerde beklediğini sandığımız büyük rüyalar galiba artık heyecanlandırmıyor kimseyi nicedir eksildi içimizden o çekip gitme duygusu eski neşesine bir türlü kavuşamayan kalbim saçıp savurdu buraya gelene kadar içindeki şarkıları şimdi gündelik hayatın sade gürültüsü, kuru düzeni kuşatırken sessizliğimi ardına saklandığım kelimeler kadar bir hayat ölmeden önce okunacak, yazılacak birkaç kitap. MURATHAN MUNGAN
-
Daha az seviyorum seni.. Giderek daha az.. Unutur gibi seviyorum.. Azala azala.. Aramızdaki uzaklığın karanlığında.. Geceler kısalıp..gündüzler uzuyor öyle olunca.. Daha az seviyorum seni.. Kendini iyileştiren bir yara gibi.. Daha az.. Ve zamanla.. Sen geceyi tutuyorsun..ben nöbetini.. Uzak dağ kışlalarında.. Görmüyoruz birbirimizi.. Usul usul sis iniyor.. Kopmuş yollara.. Işığı hafif..uykusu ağır koğuşlarda üzerini örtüyorum senin.. Bir çığ gibi büyüyorsun rüyalarımda.. Sevgilim sevgilim Yıldızları daha büyüktür bazı gecelerin Nöbet kadar yalnızken öğreneceksin bunu da.. Artık daha az seviyorum seni.. Unutur gibi..ölür gibi daha az.. Yeniden ödetiyorum kendime Onca aşkın öğretemediğini.. Kolay değildi.. Yalnızca sevgilimi değil..evladımı da kaybettim ben.. Kaç acı birden imtihan etti beni.. Bir tek gece vardır insanın hayatında.. Ömür boyu sürer nöbeti.. Bu da öyleydi.. İyi ol.. Sağ ol.. Uzak ol.. Ama bir daha görme beni.. MURATHAN MUNGAN
-
.....::Radya::.....
frozen şurada cevap verdi: sEn EsTiKçE bEn TiTrErİm... başlık Anı Defteri - Defterleri
uzun yanlışlarla battı gemiler geçtikleri her yerde İçindekiler toy rüzgarlarda yelken açan düşlerimiz uğradığımız adalarda dağıldı geçtiğimiz gemilerde kaldı çarpılmış yüreklerimiz boşlukta el sallayan biri var hala bizim varamadığımız uzaklıklara ne kulaklarımızda siren sesleri ne kadırga serenlerinin yol açtığı birkaç tuzlu resim içimiz bir ada kuraklığı sualtı batıklarıyız gündemin en fazla neyi bilebiliriz şimdi bulmacalarda geçen gemici deyimlerinden başka hangi rakıya vursak kendimizi dalgaların kat yeri mazisinden yeni bir insan çekip çıkaramayanlar için eksilerek kazanılan deneyim örgütlü rastlantılarda her şey sessizliğe güvendi oysa eski fenerler eski gemiler içindi paslandı ay ışığında gümüş eyerli tekneler uykuları çevik tutan deniz rüzgarları dağıldı şimdi her şeyi çıplak görmenin acı veren aydınlığı umudun yeni ve altın anlamı. MURATHAN MUNGAN -
Görünmeyeni görmenin azabı İçimizde durmadan ödediğimiz ne ruhumun ayışığı ne yırtıcı hayvanlarla güreşen yorgun bedenim ihtiyar atlar gibi kapandım içime yasını tutuyorum sonsuz bir kehanetin Görünmeyeni görmenin azabı Çılgınlıklar otu ağzımda Kırların yırtığına takılmış karaca Sıvası dökülmüş duvarlardaki Donmuş halı zamanı Çılgınlıklar otu ağzımda Değişik kalibreli intiharlar denedim Dipteki arayış boş kovan Başkalarının gecesi bitmedi daha.
-
...::KeSkİnKaLeM::..
frozen şurada cevap verdi: sEn EsTiKçE bEn TiTrErİm... başlık Anı Defteri - Defterleri
Bu ne biçim Postacı Üç defa çalıyor kapıyı Bu ne biçim kel Hem merhemi var Hem sürmüyor başına Bu ne biçim biçimler İstediğiniz kadar çoğaltılabilir Memleket çok müsait buna Örneğin yeni bir komşu taşındı karşıya Bir baktım Fahriye Abla! Kırk yıllık bir rötar yapmış Erzincan Treni Ben gelmişim şu yaşıma O ise şiirdeki yaşından gün almamış daha Benimki ne biçim hayat Uymuyor ne gördüklerime ne duyduklarıma ne okuduklarıma Ben ne biçim benim Ne kendime benziyorum Ne başkalarına -
Yere düşürülen bir bıçak sesi Kristali tuzla buz olmuş gözlerinin biliyorum ay kanatıyor ne zaman susak geceyi Kendini benim yerime koy Oğul öksüzü babalar yerine Susmayalım. Bıçak uyuyor kelimelerin kalbinde Kanlı bir şerbet gibi akar dururdu İpeği ikiye bölen kılıçların ağzı Bir biz inmedik suya Kaç mevsimin yağmuru buruştu elimizde Örtülü çarşılarda ölümü tebdil ettik uzak durduk kabzasına çağıran intikamdan Bir biz inmedik suya Kendini benim yerime koy Oğul öksüzü babalar yerine Susuyorum. Ölülerim uyuyor kalbimde MURATHAN MUNGAN
-
Kanla geçen kalıt o yabancı tehlike bir kara büyü bırakır gibi geçmişime bıraktım şiiri kullanılmayan silah içimdeki ışıklı parça bende kaldı yazıda yaşayan ikiz uykudaki cinayet bıraktı peşimi kan dondu cin öldü ruhlara karıştı şiir hiçbir yangın işlemiyor artık içime benim gördüğüm aynalar görmüyor artık beni azat ettim suretimi, gölgemi, kendimi yaşasın diye benim yerimi alan ikiz
-
1. bildiğim kendimi bildim bileli aşık olduğum, bildiğim ancak aşıkken var olduğum... işte bu yüzden, benim için aşık olmak; çoktandır hasretine katlandığım yokluğum. 'eğer aşktan söz edildiğini duymamış olsalar hiçbir zaman sevemeyecek olan insanlar vardır, ' demiş La Rochefoucauld benimse hep böylelerini severek başladı vurgunum... 2. her durakta ölümsüz bir aşk edineceğim bir bakıştan, bir duruştan, çağrışımın sonsuz hızından unutulmaz bir sevgili daha bırakacağım ardımda. belki de yaşanabilecek en güzel serüveni terk edeceğim daha otobüsün ilk basamağında. kim bilebilir ki? sonrayı, sonrasını kim bilebilir? gizli gizli veda edeceğim ona; görmeyecek ve bu duyguyla burkulmuş yüreğim otobüs camına bağrında bir ok ile bir aşk levhası çizecek, ah min-el! bu da ötekiler gibi, kendisini ölesiye sevdiğimi bilmeden yaşayıp gidecek.. 3. şimdi hemen kalksam buradan hemen çıksam uzun sokaklardan birine kiminle karşılaşabilirim kime vurulurum ölesiye, eve dönmeden geceme kuzguni bir cehennem gibi eklenen bir ölümcül sevda hangi köşe başında keser yolumu bir tenhaya ulak olan o suret avı bırakır mı yakamı haracı ödenmeden bırakır mı yakamı bir suretten, bir şiirden, bir hüzünden ak kağıda düşürülmüş imzasını görmeden bırakmazlar yakamı, bilirim, ben ölmeden 4. hangi aşk mümkündür aşığı öldürmeden her aşk, her şiir ardından uzun uzun bakılan adı bilinmedik sevgilerden, küskün omuzlu terk edilmişliklerden, perspektifinde hep bir sokak taşıyan o sessiz o faili meçhul cinayetlerden resim altı sözcüklerden aşk mümkün olsa idi ah, aşığı öldürmeden bırakır mı yakamı kağıdın ölüm beyazı sureti elle bilenmiş sözcükler, yüreğime sokulan serüvenin hançer tadı nabzımın atışına ayak uyduran vezninde gece adımları şiirlerimin bırakır mı yakamı yaşadıklarımı dökmeden imgelerin giysilerine hayatın maskelenmiş gerçekliğine upuzun bir mesafeyle yeniden sokulmak için yeniden ve yeniden. MURATHAN MUNGAN
-
herkes kendi ateşini başkasının cehenneminde sınar kendi külünde söner bütün rüzgarlarına yazıldığın akşam ateş tadında kum tadında kalarak derinleştirir bazı ayrılıkları zaman al ağrını git burdan en uzun eylülü ömrümüzün uyutmuyor seni ne kömürleşmiş bu gurur ne göğsündeki kaplan seçilmiş taş milyonlarca taş arasından başını vurduğun çok gençti genç olmak için bile kendi zamanına muhtaç kendiyle dargın daha yolun başında görülüyordu menzilindeki noksan ömrünce sızlayacak kayıplar sarayında ateşte unuttuğun ferman. MURATHAN MUNGAN
-
ah, nerde benim altından avaze sesim! yankısı bir duvara gömülmüş testide kaldı avaze sesim! şimdi başkalarının kalplerinde yankılanan bir zamanlar içinden geçtiğim aşklardı feryattan kimseler ölmez, denirken duvarlardan geçtim artık kimseyi sevemez aşktan ölmüş yürek, derlerdi şimdi kulağını dayadığın duvarda inleyen testi bir zamanlar feryatlarda unuttuğum avaze sesim! alacânım, mil yeşili gözlerin dindirdi gözlerimi kaç körü birden öldürdün bende mahsur kaldım, eksik oldum, kapına düştüm ben yandıkça ezber ettin ayazın demirini alacânım, indi mi göğsüne heves? hangi duvarın halısında gördün, bildin, vurdun beni kaç ormandan geçti içinde kaybolduğumuz o büyük takip içimizde bunca gurbet dururken yol ettik uzaktaki sılayı şimdi burdayız kanlar içinde alacânım indi mi göğsüne heves? etimdeki eksik yangın, sindi yüreğim seyreldi tenim sahtiyan tarih mahsur kaldım, meçhul oldum, şehit düştüm, alacânım, indi mi göğsüne heves? alacânım, rahat et ben gölgene ilişeyim her belanı ben göreyim yüreğimi ihbar et, bana bir uçurum ver, gideyim alacânım, indi mi göğsüne heves? biliyorsun adımın kıblesini bir meşhur hâfızla, meşhur bir şehvet alacânım, şuramda sinsi bir sızı gel öldüğümü farz et senden gelen her habere canımdan uçurduğum şahin pençesinde kaldı bileğim, yazım, harflerim bir yanım onla uçtu, sende kaldı, ben bittim alacânım, indi mi göğsüne heves? alacânım, yakılmış bir köyün adıydı adın görmedi kimse içinde ben de yandım o gün bugün kalbimin doğusunda tüten duman nerede olursan ol göğündeyim kanlı tarih her zaman Mardin'im, Midyat'ım ah benim altından avaze sesim kardeşlerimdi ölen de, öldüren de aranızdaki duvarda gömülü kaldım etimden uçurduğum uçurum meşhurdum, meçhuldüm, mahsurdum bir hâfızken eskiden mecnun kaldım şimdi aşktan, senden, kendimden n'olur sevmeden öldürme beni alacânım, söyle, indi mi göğsüne heves? MURATHAN MUNGAN bu arada sensin hain
-
derin, çok derin toprağın bilinen sırlarıyla kendimden yapılmış mezarımı örter gibi bağışlıyorum suçlarımı bilmediğim bir karanlığa ne kadar ödeşsen de ömrün yetmez bizi biz yapan içimizin saklı sularında bizden habersiz yaşayanlara aştım sandığın bir eşiğin ayakları altında bir gün bir damar uğultusu vurur dünyaya ölerek bile kaçamazsın aramızdan ehlileştirilmiş tekrarlarla yaşanan sayıklama yeniden döneceksin buraya imkansızdır aşk insan imkansızlaştıkça dünya başka bir yer olana kadar: anakin MURATHAN MUNGAN
-
En gizli bahçelerim Islandı yağmurunla Açıldı her damlada Solgun çiçeklerim Yollarını zor bekledim Gecelerden sabahlara Girdin rüyalarıma Akıttın zehirini İçtim aşk iksirini Unuttum kendimi Gel bir daha acıt canımı istediğin kadar Doydum senin cennetinde Razıyım yak cehenneminde Git bir daha unut adımı istediğin kadar İpler senin ellerinde Acıt canımı istediğin kadar İstediğin kadar Değişmeyi istedim Gidip bir başkasına Tek gecelik aşklarda Avunmayı denedim Kendimi azalttıkça Sevgimi çoğalttım Anladım ki nedeni yok Doğası bu aşkın Ten seçiyor eşini Yürek biliyor işini Gel bir daha acıt canımı istediğin kadar Doydum senin cennetinde Razıyım yak cehenneminde Git bir daha unut adımı istediğin kadar İpler senin ellerinde Acıt canımı istediğin kadar İstediğin kadar