Zıplanacak içerik

frozen

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

frozen tarafından postalanan herşey

  1. sokaklara dökülüp kahrolsun pkk diyeceğimize.. şehitler ölmez vatan bölünmez sözlerinin içi boş kaldıkça israil olsa ne yapardı diye sormak ne alaka anlamadım.. hükümetten hesap sormak neden kimsenin aklına gelmezde talabani abd şu bu der dururuz..bizim muhatabımız kim.. iktidardaki şahıslar neden aklınıza gelmez.. millet olarak bu şahıslara oy verenler vicdanlarında neden rahatsızlık duymaz..ve verdikleri oyların hesabını sormaz... bu ülkeyi ne oldukları belli olan şahıslara kendi elleriyle teslim edenler..şimdi çıkıpta hala yanlış yönlere yönelen öfkenizle sadece kendi kendinizi oyalarsınız.. ŞEHİTLER ÖLMEZ VATAN BÖLÜNMEZ SÖZLERİYLE VİCDANLARINIZI YIKAYAMAZSINIZ!!
  2. frozen şurada cevap verdi: arman başlık Anı Defteri - Defterleri
    biliyodum senin ne kadar merhametli bir şahsiyet olduğunu canem dünyayı boşver biz kendimizi kurtarmaya çalışak o zaman ben kaçtım öpüyom seni bidenem
  3. frozen şurada cevap verdi: sardunyam başlık Anı Defteri - Defterleri
    itinayla pişman edilir o resim postada kaybolmuş canem bilsen nasıl üzüldüm iki gün yataklara düştüm..dedim şimdi geceme ne diycem ben nasıl inandırıcam dostluğumuzun ağır bastığını paraca ağır bile olsa resmin sadece bir resim olduğunu (bu cümleyi iki kere okumanı ve dikkat buyurmanı isterem )nasıl ifade edicem dedim kendi kendime canem inanıyursun bana değilmi
  4. frozen şurada cevap verdi: arman başlık Anı Defteri - Defterleri
    ama ben pijamalarımla gelmiştim (şimcik napcem ben gidecek yerimde kalmadı ) gecem ben seni çok sefiyom biliyon mu diyom ki sen heç yorulma ben bi çay demliyim havada soğuk ve yağmurlu zati beraber diyom şu dünyanın halini bi konuşak sabaha kadar
  5. frozen şurada cevap verdi: sardunyam başlık Anı Defteri - Defterleri
    bak şimcik sölediği lafa bide ikinci lafa bak gıs o romantik silahşör diloşla beni karıştırmanı esefle karşılıyorum benim kibin fevkaladenin bile yanında ezilip büzüldüğü bir şahsiyetin gıymetini anlayamamış olman zati pek bi fazlacana üzdü şahsım olaraktan bizzat kendimi hayır yane ne diyim şimdi ben sana sana - ile anlatmak isterim duygucağızlarımı..
  6. frozen şurada cevap verdi: --CeLiNe-- başlık Anı Defteri - Defterleri
    85 m² yalnızlık Sürgün manzaralı. Kolu kırık ağaçlarla çevrili tepede, Kara bulutlarla, yorgun zirveye yakın. İki katlı korkulara sahip pencerelerim. Sıcağı barındırmaz. Camları kırıktır, kapıları firarda. Çığlıkların yankılandığı merdivenlerde Kovalamaca oynar dolap gıcırtıları. Yürekler unutulmuştur burada. Bırakılmış, terkedilmiş ya da her neyse. Onlarca hikaye saklar bu duvarlar. 85m² yalnızlık, Sürgün manzaralı. Dallarında gözyaşı olan pınar ağaçları. Gökyüzüyle küsmüş çiçeklerle kaplı yer. Alabildiğine gri, alamadığına mavidir denizi, Kumları çuvaldızdan bozma. çok sevdim ben bu şiiri.. sende oku istedim..
  7. frozen şurada cevap verdi: arman başlık Anı Defteri - Defterleri
    gecem bidenem nasılsın efet bildin vefalı davranarak ziyaretine geldim yünleri aldım..çorap şişlerimde tamam şu başının ölçüsünüde aldımmı tamamdır canem
  8. nerdesin ki nenecim
  9. frozen şurada cevap verdi: sardunyam başlık Anı Defteri - Defterleri
    iyidir be gecem ne çorabı ne örmesi yafrım ..ben heç yaparmıyım öyle şeyler çorabı örse örse ki daha önce banada örmüştü nenem örer bidenem.. sevgili aça hoşgeldin bidenem.. çarpıylan ne anlatmak istedin bilemiyom ama bende bir + ile anlatmak isterim duygularımı kabul edersen
  10. Sende de bir ben varmı? Bir türlü üstüne kapıyı çekip çıkamadığın içinden… Bilmiyorum neden ama sanki unuttuğum bir şey var içimde. Duruyorum kapının önünde öylece. Acaba musluklarımı açık unuttum. Yoksa ütüyü fişte mi unuttum hatırlayamıyorum. Bir şeyler eksik, nerde neyi bitireceğimi bilemiyorum. Tekrar tekrar başa dönüp hep aynı sonları yaşıyorum. Ne bir arpa boyu; kıpırdayamıyorum bile. Anahtarı yerleştiremiyorum hep bir şey oluyor. Ne unuttuğumu hatırlamıyor, neler oluyordu anlamıyorum. Üstelik uymuyor da hiçbiri kapıya. Beni hiç gördüm mü ağlarken ya da karanlıkta yazı yazarken. Ben kendimi gördüm öyle çaresiz ve yalnızdım ki. Sanki kimse görmüyordu beni. Sesleri dinliyordum, hatta sessizliği, önce korkunçtu sonra müthiş bir alışkanlık oldu. Son zamanlarda nerdeyse saati bile duymaz oldum. Öyle çabuk geçiyor ki; yetişemiyorum zamana. Sahi koşmuyorum da zaten koşamam ki ayaklarım ağrıyor benim. Belki psikolojiktir diyorum. Yaşlanınca hep böyle olmaz mı ? Büyüklerimizden biliyorum. Aksi benim ayaklarım yaşlanmayınca ağrıyor ya oda bir garip. Bu garipliklerimde olmasa hiç çekilmem hayatta. Nasıl olsa zamana yenileceğim ve birgün zaman bende yenilecek, o zaman hesaplaşırız. Kimseden alınacak bir hıncımda yok. Şimdi hatırlıyorum muslukları kapatmıştım. Peki ya ütü galiba o hala fişte. Ne zaman unuttuklarım yanar, eksikliklerim kül olursa o zaman kapıyı çekip çıkacağım, zaten kapıda kalmaz ya neyse. Elimde anahtar kapılar önündeyim şimdi. İsmim okunduğunda gelip tek tek açacağım kapıları. İçeride seni bulurum umuduyla, üzerine kapıyı çekip çıkarkenki gibi çıkacağım karşına. Eğer sen hala oradaysan, ki sen hiçbir yere gitmezsin hele de beni bırakıp, işte ben yine geldim der; noktalarım… Nereye koyacağımı bilemediğim noktayı koyar bitiririm her şeyi…
  11. birdenbire çıkıverip gel şaşırsın kalbim sesimden önce ne güzel olur bilsen ne güzel çıldırırım ben seni görünce önce yokluğunu anlatırım sana sonra geçer aynaya süslenirim soba da mavi bir çaydanlıkla sana sıcak bir çay demlerim küçük mumlar yakarım sehpada kokulu otlar tüter tablada anlat derim "nasıldı uzaklar" beni unutmadın ya saçlarımı alırsın avucuna gözlerin yine öyle su yeşili akar durur ruhuma..
  12. daha önce ekledimmi hatırlamıyorum.. unutkanlık işte senin için yalnız bıraktım kendimi. neşterden bozma bir tahterevalli üzerindeyim de kimseyle oynamak istemiyorum sanki kimse yok karşımda buna rağmen yerde karşımdaki oturak, evet yerde! hem boş hem yerde! havada olan benim havada asılı olan! ben varsam bir ağırlığım da olmalıydı halbuki benim yanlış mı? eksik buluyor musun hiç göremediğin yerlerini? buluyorum ben “nasılsın” diyorlar mesela “iyidir” diyorum “ne olsun,aynı” sonra diyorum ki kendime “ben istenmiyor olmakla ilgiliyim” bi kaç bir şey var hiç unutmuyorum bi kere karşılaştık ya hatırlıyor musun ne kadar güzeldi eski sevgililer neden arkadaş olamasın tadındaydı gerçi ama güzeldi sen çok güzeldin geceydi,evine kadar yürüdük yoruldun çok hafif kızardı yanakların azıcık alkollüydün özlemiş gibiydin üstelik beni çok konuşmadın bi kaç bir şey anlattın ki önemsemiyordun anlattıklarını ama gözlerin parlıyordu,anlatabiliyor olmayı sevmiş gibiydin “nasılsın” dedin sonra birden gerçekten “nasılsın” diyordun “iyidir” dedim ben “ne olsun,aynı” demedim çok mutluydum çünkü utanmasam ağlayacaktım o kadar yakın mıydı senin evin çok çabuk varmadık mı? çok mu hızlı yürüdük ki ben mi hızlı yürüttüm seni? ve sen o apartmana ne zaman girdin de ne zaman söndü o ışık? sonra ben dedim ki kendime “ben istenmiyor olmakla ilgiliyim” utanmadım ağladım nasılsın Su?mutlu musun? büyüksün benden farkında mısın havada olan benim havada asılı olan artık debelenmiyorum ayna önünde iyi göründüğüm bi açı yakalayana kadar kabullendim bile sayılır çirkinliğimi temizlemiyorum odamı heyecanla uyanmıyorum “nasılsın” diyorlar mesela “iyidir” diyorum “ne olsun aynı”. senin için yalnız bıraktım kendimi fedakar aşık tadında değil yada aklanmaya çalışan yahuda tadında öyle bıraktım işte elimde olmadan hiçbir şey talep etmeden bıraktım hatta bir ölü nasıl aklayamazsa kendisini öyle bi kaç bir şey var hiç unutmuyorum dedim ya terminalleri de unutmuyorum sen giderken daha soğuk olurdu terminaller ağlardın bazen,ben ağlamazdım bir mecburiyeti çoktan kabullenmiş hatta o mecburiyete alışmış gibi susardım. güçlü biri gibi susardım ki yemin ederim kimsenin yanında senin yanında hissettiğim kadar güçsüz hissetmezdim kendimi (bilmiyorum güçsüz mü doğru kelime aciz mi) bu her zaman böyleydi en çok terminallerde böyleyi bu kıskançlık krizi oldu sonra böyleydi bu dediğimin adı yemin ederim olsun istemedim ben kendi kendine oldu depresyon oldu sonra oldu işte bir şeyler neticede ben unutmuyorum terminalleri ki ne zaman gitsem o terminallere(sadece gitmek zorunda olduğum zamanlarda gidiyorum) çatlaklar görüyorum yerlerde büyük bir hüzün görüyorum o çatlaklardan havaya karışan neden kimse görmüyor bunu da bir ben görüyorum? ve Su, bir mecburiyeti çoktan kabullenmiş hatta o mecburiyete alışmış gibi yalnız bıraktım kendimi senin için sıfır altı gün sıfır sekiz gece sustum önce sonra “iyidir” dedim “ne olsun aynı” ve bakıp aynada gittikçe çirkinleşen yüzüme “ben” dedim “ben istenmiyor olmakla ilgiliyim” ve Su, alıştım ben alıştım... hatta evrenin bütün yalnızlıklarını üstüme alındım
  13. evet çok güzel bir şiir sardun katılıyorum sana... ve aşk ...hangi yürekte temiz kalmayı başarmış ki.. İşte körüm ben! Hayat sürüklerken asrî hurdalığa, aşk ve kederi şekillendiren tesadüfleri teşekkürler sardunum Işık, zamandır. Taş g ö l g e, dinlenirken tende. Hayal akıntıları. Kusurlu güzelliğinden habersiz Gövde, Ö t e k i’ni bekliyor. Arzu’nun akşam gibi seyreldiği bu sahillerde. Şimşek! ve zulmet içindeki r u h t a a n i b i r s a d m e! Yırtılıyor, uykuyla uyanıklık arasındaki ara bölge. Biçimler ormanı. Kökleri gizleyen yazı… İçindeki kozmik bir panterin barındığı… B ü y ü k e v! Ürperirdi orda şeffaf kuşkularıyla, k a i n a t ı n d a l g ı n l i s a n ı. Allah sıkılıp, sonunda harfleri saldı. A ş k s a ç ı l d ı. Aralandı. tevekkülle varlığın taçyaprakları. Arz’a akkor kelimeler yağdı dün gece. G ö r d ü m. Melekler çekildi huzurdan. K i t a p, z a m i r l e r e kapandı. Sonra… çok ama çok sonra anılan bir şey oldu insan.
  14. Ayağı kayan bir çocuk Kadar şaşkınım, bilemedim Düz yolda yürümenin imlâsını Kanayan dizlerime bakıp da Ağlamayı öğrenemediğim gibi Büyülendim ama büyüyemedim Aklım ermedi aynalara ve suya Yüzümü gösterip kalbimi neden Sakladıklarını öğrenemedim Şaşkınım, cahilim ben bu dünyada
  15. Dağlanmış dövmelerim okunmaz etmiş izlerimi Yittim ben, bilmiyorum nemdeyim İkindiyle aksam arasında Ne kadar taşıyabilir tebdilim beni Ben ki reddettim Mahpus, casus ve katilken Yıkanmamışların takdirini İçimi öldürüyorum. kazıyorum içimi Çoğalmasın diye ötekilerim Çoğalmasın diye parçalandığı yerde Kaldı bedenim Gövdemi çoktan astı gitti gövdemin tarihi Geçilmez yerinde karanlığın Başkasını denedim Bazen ıslığım çalınıyor kulaklarıma, bazen gelirken Düşündüğüm kelimeler Maden ocakları hatırlıyorum, demirci körükleri, kaçarken Değiştirdiğim sayısız kan, bir her konaklama yerinde Ödediğim defterler İçime attığım taşlar tıkadı sarnıcımı Tuzun ve kirecin şerbeti dindi Kuzey defterleri güney rüzgarları arasında Mühürlü mektuplar taşıdım Bozgun zamanlarının çarşılarında dağıldı Başka bir kader için sakladığım kıymetler
  16. sayın jhonywalker bende ona bakmakla görmek arasındaki fark derim.. kim olduğunu gayet iyi biliyorum da..türban ve şehit annelerini yanyana getiren siz olduğunuza göre bu sorunuzada siz cevap verin isterseniz.. insanların dini duygularını kullanarak oy toplamak ve bu safsataya inanarak oy vermek hangi vicdana sığar diye sorayım bende öyleyse?????????? ve sevgili erbay zorla giydirilip giydirilmesi değil konu..dediğim ne benim..müslüman kadınlar örtünür şekilciliği beyinlere bir güzel yerleştirildi.. kadın olmak zaten yeteri kadar zor.. neden diye sorduğumuzda karşımıza çıkan sebepler çok..ikinci sınıf insan yerine koyulduk..kadının yeri evidir sözleriyle büyütüldük..inanç pazarlayan hurafeciler yüzünden yürüsek suçlu.. baksak suçlu.. konuşsak suçlu olduk..namus demek kadının cinselliği oldu..baba kardeş koca silahla temizleyecek cüreti kendilerinde bularak katil değil namuslu ve onurlu oldular..eğitimmi ne gerek vardı..okuyupta ne olucaktık.. baba evinden koca evine gidecektik nasılsa vs..vs..vs kılık kıyafeti es geçilirmiydi kadının tabiki hayır..geçilmedide zaten.. türban nedir arkadaşım nedir çarşaf nedir kadını bu örtme gizleme bütün suçu üzerine yıkma durumları..benimde annem başını örter eşarbını boynundan bir düğümle bağlar saçları filanda gözükebilir..hiç sorun etmez..şimdi ne olduda türban denen garip şekil çıktı meydana... kimse mükemmel değildir..ama toplumları oluşturan o kimselerin mükemmel olmayan tarafları aynı sorunda gelip tıkanıyorsa ve hiç bir ilerleme ve gelişim gösteremeden devam ediyorsa..o hataların ve zaafların bedellerini ödeyenlere bunu bu sözlerle açıklayamayız sanıyorum..
  17. türban bir siyasi simgedir..dinle filanda alakası yoktur..ne dine imana getirelim konuyu nede şehit annelerimize.. isteyen örtünür istemeyen örtünmez demeklede olmuyor..artık iş çok başka yerlere geldi..müslüman kadınlar örtünür şekilciliği beyinlere bir güzel yerleştirildi..eskiden görmediğim kadar fazla görmeye başladım bu garip şekilde saçlarına takıntılı insanları..başörtüsü yetmemiş altına sıkı bir şey daha giymeye başladılar..yakında oda yetmez daha garip şeyler çıkar..vs. oldu olacak çıkarın sizde takım elbise pantolon gömlek vs..giyin entarileri..bide sakal tamam.. kadınlarımız bir garip örtü yüzünden nelerden vazgeçtiklerini,vazgeçirildiklerini bir anlayabilseler..erkekler öcü değil kadınlarda..kim neyine güvenmiyor ki bu örtülerin bu geri fikirlerin bu şekilciliğin arkasında duruyorlar.. namaz kılmak oruç tutmak elde kur-an dolaşmak la inanan olunsaydı..arkadaşların belirttiği gibi bütün müslüman ülkeler şu an bu durumda olmazdı.. bu arada merak ettim..başımızı kapatmamak açılmak mı? Türk insanı ne yapıcağını bilseydi o bahsettiğiniz şehit annelerinin yüzüne bakıcak vicdana ve onura sahip bir iktidar olurdu ülkemizi teslim ettikleri..
  18. frozen şurada cevap verdi: ossman başlık Güncel Konular
    şehitlerimize allahtan rahmet ..yaralı askerlerimizede şifa diliyorum.. ve bizi yönetenlerin açıklamalarını dinledikçe acım dahada katlanıyor..amerika süre istemiş talabani ve barzani değil pkk liderlerini bir kedi bile vermeyiz demiş..sonra ırak yönetimi pkk ya şiddeti durdurun demiş onlarda değerlendireceklermiş.. veeeeee bizimkiler ne demiş? 5 kasımda RTE amerikada bushla görüşecekmiş... hem nasılsa, iki gün sonra kavaldaki melodi değişir..UNUTULUR..taki yeni şehit haberleri gelene kadar..
  19. radyam ne güzel şiirlerle geliyorsun.. bu şiir sana,bana,ve tüm kalabalıklar içinde yalnızlığı yaşayanlara gelsin... Ben ne zaman yalnız kaldım, bilmiyorum Ne tuhaf, vaktim olmazdı yalnızlığı bunca bilirken kendimi hiç yalnız sanmazdım çevremde hep birileri vardı, ben hep birilerinin yanındaydım günler belirsiz bir gelecek için neredeyse kendiliğinden hazırlanırdı aramızda habersiz gidip gelen gündelik armağanlarla kendi kendini taşıyan bir ırmağın akıntısında hayat bizi kendi sahillerimize ulaştırırdı bazı evlerden taşınırdık, bazı insanlar girip çıkardı hayatımıza bazı mektuplar alırdık, bazı sözler, çiçek selamları sonraları bazı tanıdıklarımızın ölümleriyle de karşılaştık elde olmayan nedenle sudaki halkalar gibi genişleyen küçük alınganlıklardan büyük dargınlıklara vazgeçişler, unutuşlar, kayıplar birbirimizi çok sevdik hep yıllarla azala azala şimdi ne zaman yalnız kaldığımı düşünsem, yalnız olmadığımı kanıtlamak istiyorum kendime eskiden iki albüme sığdırdığım hayatım, şimdi sığmıyor eskilenlerle çoğalmış fotograflara telefonun başına geçiyorum alt alta dizilmiş onca ad arasında seken ömür parçası gün ölüyor meşgul numaralarla şimdi ne zaman yalnız olduğumu düşünsem, şimdi ne kadar yalnız... yalnız olduğumu anlamam için beni hiç yalnız bırakmadınız. Ben ne zaman yalnız kaldım, bilmiyorum her zaman yalnızdım, bunu biliyorum büyücü ellerimin kara sanatı yazı en çok ben onardım dostlukları, en çok benim elim dikiş tuttu bağışlamasız sanarken kendimi en çok ben unuttum kalbimin benden sakladıklarını tığla içeri çektim takılmış kazakların ipini denenmemiş başlangıçları göze aldım, hafifletilmiş hasarları, görmezden gelinen enkazı mutfağı beklemek hep bana kaldı bir şiirden bir romandan bir filmden çıkıp her seferinde aydınlık bir inat gibi yeniden karıştım hayata hiç el değmemiş gibi yeniden konuk geldim odalarınıza, ruhlarınıza buraya eski aşklarım neredesiniz? Hepinizi çok özledim. Şimdi birdenbire bir köşeden çıkıp bana, yalnızca, Merhaba, deseniz, o zamanlar hiç mutlu etmediğiniz kadar mutlu edersiniz, bir zamanlar bütün ağladıklarımı geri verebilirim size sağ olun demenk isterim, sağ olun, sağ olun sanki beni yeniden sevdiniz ama biliyorum, pis bir yağmur başlıyor, şemsiyem yok yanımda, yağmurda yürümekten nefret ederken, yürümekte ısrarlıyım gene de isterseniz, kederdeki bütünlük, diyelim buna ne kadar ıslansam, o kadar çıkacağım sanki bir zamanlar çok daha bütün olduğumu sandığım o yıkanmış zamanlara... yeni değil keşfine gençlik verilmiş gerçekler her zaman yalnızdım kitaplar kadar yalnız yalnızca yalnızlığımdan gürültücü bir kalabalık yaptım herkes için farklı aldanışlar kurtarılmış hayatlar yok pahasına her zaman yalnızdım yanardağlar kadar yalnız ey kafiye sevenler, şimdi beni gökyüzünde bir yıldız sananlar, yanıldınız! nankörlük etmeyeyim gene de, yalnızlığımı daha az hissettiğim anlarım oldu yalnız evimde hep aynı anda çalar telefonla kapı gene öyle oluyor; hiç yalnız bırakmazlar beni yalnızlık bilgisiyle çatılmış arkadaşlıkların korunaklı gölgesinde yalnızlık için çalar telefonlar kapılar İstersen bana uğra, ya da, Akşama buluşalım, ölmeden yapacak çok iş var Murathan mungan
  20. Zamanı kat yerlerinden açsak, bilirmisin, o dünyevi gülden iz kalmaz! Kurtuluruz böylece ağırlıktan. Ruhumuz da eksik taylar gibi ordan oraya koşup durmaz. İşte mürûru zamana uğradı insan. Kaslarımda çırpınırken karanlık, tekinsiz bir nişan. Kendi olmayan Öteki’nin de uçurumuna sığmaz. Uyurgezer coğrafya… Uçucu temas! Buralarda, bu mahşeri harf pazarında, şaire aynadan başka nesne satılmaz. Toprak, Su, Hava, Ateş… Dört kadim unsur= Arz!.. Hepsinden öğrendiğim tek Sır şudur: Şark’ta hakikat aynasız anlaşılmaz’
  21. Çocuk düşerse ölür çünkü balkon Ölümün cesur körfezidir evlerde Yüzünde son gülümseme kaybolurken çocukların Anneler anneler elleri balkonların demirinde İçimde ve evlerde balkon Bir tabut kadar yer tutar Çamaşırlarınızı asarsınız hazır kefen Şezlongunuza uzanır ölü Gelecek zamanlarda Ölüleri balkonlara gömecekler İnsan rahat etmeyecek Öldükten sonra da Bana sormayın böyle nereye Koşa koşa gidiyorum Alnından öpmeye gidiyorum Evleri balkonsuz yapan mimarların sezai karakoç
  22. Anlat dedin bana, neden kaçıyorsun benden... "Düşlerini görebilmek için gözlerini kapatmalısın, ölmekten korktuğun için yaşamaktan vazgeçmemelisin. . ." Beni en iyi sen anlarsın, anlamalısın. Nice depremlerde üzerine yıkılan enkazların altından yaralı çıkmadın mı sen de? Paramparça olmadı mı gelecek güzel günlere dair kurduğun hayallerin?... Ve bilmiyor musun ki incinmiş bir ruhun ilacıdır yalnızlık. Kapanan kapıların ardından yeni bir pencere açacak gücü toplayabilmek için. . . Anla beni. . ....... Ellerimi uzatsam sana, bulutlarına dokunabilecek kadar yakınında olsam da uçamam senin gökyüzünde. Yollardadır benim tesellim, bir başıma kendimi vurduğum yollarda... Bir garip yolcu bil beni, yaralı kanatlarıyla umuda tutunmuş eflatun bir kuş... Vakitsiz çıktın karşıma, en olmayacak zamanda. Bir de şu ay ışığı bakışlı gözlerin olmasa, ne kolaydı senden geçmek! Ne kolaydı sana esenlikler dileyip, yola devam etmek. Yakamozuna demir atmış bir gemi gibi kalakaldım hasret denizinin ortasında. Yüreğimin med-ceziri oldu; yarım kalmış bir şiir gibi bakan gözlerin... Hele şu her gece saatlerce kuytusunda gizlendiğim o buğulu sesin... Başımı döndüren sessizliğin... Ölmek ne kolaymış, gitmek ne zor! . . Geç mi kaldım sana, çok mu erken buldun beni... Bir bilsem! Bildiğim, baharım sen oldun benim... Kara kışlara sürgündüm ben bir başıma, ama şimdi; duyduğum bu koku sarhoş ediyor beni. Vakitsiz açmış ilkyaz çiçeklerinin kokusu... Gözlerimi kapatıp dinlerken seni, her yanım yeşil, bütün çiçekler güneşe sevdalı... Seher vakti, ayaza durmuş ağaçların yaprağından ayrı düşmüş dallarında birikiyorken çiy damlaları... Seninle tüm gecelerin sabahı aydınlık; senin aydınlığın bu. . . Artık hangimiz ağlayan bulut, hangimiz sevinen toprak?... Farkeder mi filizlenen, umut çiçeği olacaksa. İkimizi dağların ardında bekleyen o sevda; o şiirin henüz yazmadığın en son dizesinde saklı sevda, güneş olup doğacaksa bir gün taç yapraklarının üstüne, sırf bunun için bile değmez mi ayrılığa?. . Ben seni bildim bir kere. . Geçmem artık senden. . . Yüreğime sürgün buğulu bir ses, sesime çağlayan kocaman bir yüreksin şimdi sen... Bense rüzgarların savurduğu bir kum tanesi, hasretinin sedefi ile incilenen. .
  23. frozen şurada cevap verdi: sardunyam başlık Anı Defteri - Defterleri
    insanın olduğu her yerde ne yazık ki kötülüklerde iyiliklerin peşinden yol almakta..bazen dahada fazla..bir bayansanız nerde olursanız olun canınızı acıtmak kendi yoksunluğunu sizin üzerinizden güce dönüştürmek isteyenler sizi hiç tanımasalar bile ellerine geçen ilk fırsatta bildikleri tek yöntemle belden aşşağı vurarak susturmaya çalışırlar..ellerine ne geçer.. neden böyle bir yolu seçerler..tanımadıkları bir insanın mahremiyetine sözlerin en kirlileriyle neden dokunurlar.. buda o insanların vicdanlarıyla başbaşa kaldıklarında yüzleşecekleri gerçeklerden.. susturmaya çalışmaktan SUSMAYI unutmuşlaradır bu sözüm: Hangi gerçeğin kapısını çalsan,yalana açılıyorsa bahçesi..ne olduğunun,kim olduğunun,yada ne kadar dolu olduğunun bir önemide kalmaz.. sevgili diloş sen yine hesapsızca içindekileri dökmeye devam et arkadaşım..sende başkaları gibi kötüye kızıp iyiyi yakma..o her fırsatta koparılan ipe bir düğüm daha at ve gel. Sancılı bir sevinci yeni toplamışken daha Kapkara hüzünler yerleşti içime.. Oysa hesapsızca başlamıştım içimdekileri dökmeye. Uzaktan başlamıştım çırpmaya ellerimi..
  24. frozen şurada cevap verdi: sardunyam başlık Anı Defteri - Defterleri
    sardun ve zeynep teşekkür ederim çiçek ve şiirler için..
  25. yaw ben sana demedim mi sadece beni sevecen diye ne oluyoruz her fırsatta aldatıyon beni neysem ben şimdi çıkmalıyım ama sonra gelip seni bi güzel sulayıciğim malum bugün senin bayramın

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.