Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

frozen

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    4.763
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    2

frozen tarafından postalanan herşey

  1. samanlıkta ne işin var bu saatte sen onu bi diyiver
  2. zeynepcim nenecim senin kelleyi asla vermem başkalarına şiir için sağol
  3. sayın yersoy bu sizin görüşünüz tamamı ile.. ben böyle bir şey demedim..yanlış sezmişsiniz..ve bu korku kelimesinin neden bu kadar dönüp durduğunuda anlamış değilim..korkarak inananlar için yapacak birşey yok..ama korkuyu öne sürerek korktuğunuz için inanıyorsunuz yanılgısına düşenler içinde yapacak bir şey yok..en azından bu bölümde bugüne kadar ki süreç onu gösteriyor.. ben bir üçüncü seçenek daha var diyenlerdenim.. sizin tabirinizle karşısında dehşete düştüğü olayları anlamak için kendi aklından ve tabiki bilimden faydalanacak..inancı reddetmeden,ayrıntılarında oyalanmadan,özüne ulaşabilir...tabi bu her bireyin kendi iç yolculuğuna bilgi birikimine ve aklına ne kadar güvendiğine göre değişiklikler gösterebilir.. özgür ve inanınki korkusuz bir beyinle..(diğer iletimde açıklamıştım..kitaplar ve toplumsal değerler adı altında) açıklamanız için teşekkürler.. haklısınız.. üçüncü cümleden itibaren yönlendirme başlıyor..en büyük yanılgınız bu.. korkuların denetiminde din seçilmez..seçen yanlış yapar..anlaşıldımı bilmiyorum..anlaşılmadıysa tekrar etmekten yorulmam..bilime güveniriz ama bilimin açıklayamadığı(henüz)pek çok olayıda göz ardı etmezsiniz..benim demek istediğimde budur..ömrümüz yeterli olmayabileceğine göre burda kendi aklımıza güvenmekte bir mahsur görmüyorum..laf olsun diye taşımıyorsak tabi.. neden üzgün olduğunuzu anlayamadım..toprak olmak kötü olmasa gerek..sonuç kaçınılmaz evet ama..her olayıda bu mantıkla koyun gibi kabullenmek değil.. inanç ve din her bireyin kendi seçimi ve özgür iradesiyle çıkacağı bir yolculuk olmalı..ama mantığını her iki yöndende çalıştırması koşuluyla..yoksa masal kitabı okuyup .. körü körüne inanıyorsunuz sözlerinizinde bir anlamı kalmaz.. temennileriniz için teşekkür ederim..ve hatırlatmak isterim eskiden hayal olan pek çok şey günümüzde gayet sıradan..evet değişken bilim sayesinde üzerinde yaşadığımız evreni anlama çabamız her geçen gün yeni değişimlerle ilerlemekte..bilim bile sizin kadar kesin konuşmazken sizin kesinliğiniz gerçekten ilgi çekici..
  4. sanırım arada gözükmedi..bir diğer sorum da buydu..
  5. bu ara ihtiyacım var sana-emre aydın
  6. yazı zaten yoruma bile değmez de şu gülücükleri eklerken pek bir keyiflendiği belli olan arkadaşa derim ki ahmet turn alkan aabii nize bir söyleseniz bizim bir yere gitmeye niyetimiz yok..bulunduğu karanlıktan çıkmadığı için bir zahmet sadık okurları hatırlatsalar..biz gayet halden anlar kişiler olduğumuzdan..pek üzüldük haline..merak etmesin zamanı gelince eksikliğini hissettiği hayatın biletini eline tutuşturuveririz .. insanlık..hele gül gibi demokrasi öldümü..dimi ama.. sayın marcus bizler unutmadıkta size pek bir şaşırdım doğrusu.. gül gibi demokrasinin geldiğine bir zil takıp oynamadığınız kalmıştı sevinçten.. bu yazıdan sonra demezler mi size..NE OLDU GÜL GİBİ DEMOKRASİNİZE.?
  7. frozen

    GÜNAYDIN

    günaydın arkadaşlar..güzel bir gün olsun hepimiz için..
  8. sayın muki tanrıya inanmayan biri de şöyle düşünse''tanrıyı tanımıyorum,dinler akla yatkın değil..buna karşılık ortada gerçekten oldukça fazla bilinmeyen var yada bilimin sunduğu veriler her an değişmeye açık öyleyse bu evrendeki varlığımı nasıl açıklayabilirim kendi kendime..herhangi bir varlık olarak sürdürdüğüm bu hayatın bilinçle bir araya gelmesi nasıl açıklanabilir..kurulu bir toplumsal düzenin içinde labirentteki fare olmaktan beni kurtaracak tek şey öldüğümde toprak olmak mı?..peki eminmiyim? eminsem gerekçelerim neler? birde bana tanrıtanımazlığın tamamıyla akla yatkın olan gerçeklerini açıklamanızı istesem..
  9. tabiki bir dine inanmanızı gerektirmez.cevap için teşekkürler..ilk soruma cevap almak ta isterim belirtmeden geçmeyeyim... ve uzun lafın kısası sayın abraham ölüm=bilinmezlik evet fakat.. acı ama gerçek değil..tek gerçek..artık kim nasıl çıkarsa çıkar içinden..
  10. İnanç yada inanma ihtiyacı diyelim adına en önemli gereksinimken..boşlukta tesadüfen yeşeren ,evrim geçiren,hayvansı bir yaratıktan bugünki halimizi almış olmamızı savunan iddia eden düşünce tarzı boşlukta sallanmakta iken.. Yada bilimin ışığı..buluşları altında evreni doğayı insanı keşfetme çabası olumlu yönlerinin yanında olumsuzluklarınıda beraber getirirken Etik – doğru- yararına olmak insandan insana sermayeden sermayeye değişirken.. Din kutsal kitap mezhep çorba kıvamında karışık ve yine insan eli değen her şeyde olduğu gibi olumlu yönlerinin yanında olumsuzluklarıyla varken Savunduğu fikrin görüşün özgür olduğunu savunsa bile duvarlarına kalıplarına sıkışarak Bir tercih yapmak zorunda hissetmemizin bıraktığı karmaşa içinde Sağlıklı düşüncelere ulaşabileceğimizi ben kendi adıma düşünmüyorum.. Allah korkusu sürekli önümüzde temcit pilavı gibi..ne korkusu bu.. şunu şunu yapmazsan yandın kaynadın eridin Yaparsan zevk şehvet sonsuz saadet rüyaları altında inanmayı seçende..mantıksızlığını en azından fark edipte red eden kişinin düştüğü yanlış aynıdır.. Biz varız..yokluktan geldik.şimdi varız sonra yok olacağız..tamam.. Gelelim toplumsal kurallarla sınırladığımız..gelenek görenek..adalet..hak hukuk arayışlarımızın en sonunda geldiği yer sınırlama sindirme korkutma dayatma değilmidir.. Şunu şunu yaparsan şu kadar senen gitti.. idam edildin..ikinci sınıf oldun..yapmazsan iyi ve terbiyeli bir insansın iyi geçiniyoruz tamam.. Ateistlere yada muhatab kabul edene soruyorum: Buna bir diyeceği olan varmı bırakın masal dediğiniz kitapları bir kenara..insanın doğasında var olanı sindirmek..törpülemek..vs amacıyla insani değerler kılıfı giydirilerek önümüze sürülen ve savunduğunuz değerler nedir..nasıl açıklarsınız…açıklamazmısınız..doğrumu gelir..??? Yada kendi bedeninizi yada savunduğunuz bilimin ispat edemediği gerçeklerin ağırlığı altından..ispat edilemeyen şey yoktur mantığını yürüterek mi çıkmaktasınız..duygu düşünce yada toplamına enerji akışı dediğimiz olguları yok sayarak mı doğru bir yolda ilerliyorsunuz..?? Ölünce bedenim toprağa karıştı çiçek oldu böcek oldu atomlarım yayıldı saçıldı başka oluşumlarla yoluna devam etti..tamam..peki sizi siz yapan şey ne oldu?? Körü körüne inananlara ise hiçbir sorum yok..döndürecekleri plağın cızırtısı bile aynı..?
  11. Cennette mültecilere yer var mı Anne ? Şöyle sıcak ve ürkek bir martının ellerinde Kulak tıkayarak her şeye / ve çığlık çığlığa Buruk bir dargınlıkla Ölse kızın Sahi ölmeler de sevdaya Dahil midir Anne ? Peki benim ellerim, neden darıldı sana ? Çocukların eli ölür mü bilmem/ ama Dargın öldü benim ellerim Tırnaklarım da yorgun gün çiçekleriyle Söyler misin Salyangoz öpüşlü kadın Bir kız, Anasına Yüreğinden daha derin Ve daha başka Ne verebilir ki Ölmek üzereyken aşka..? Hiç düşünmedim Ölüler darılır mı bilmem/ama ben kapısını araladım öldüğüm o odanın sonra açılmak için dokunmamı bekleyen pembe gülleri gezdirmeye gittik ölmelerle O kadar yasaktın ki Havva'ya elma kadar uzak Göstermediler Anne ! Ayşe Nur Taylan
  12. bir çuvala doldurup sırtladığım düşleri unutulmuş türkülerle kanatıp çiseledim toprağa bir yol oldum zamanın pençesinde içimden geçen nehirleri haritanızda göremedim geçmişim küçüldükçe büyüdü geleceğim keçilerim tanrıya hıçkırıklarım adının sığmadığı üzüm buğularına şiddetli geçimsizlikten boşanan damlalarım körlenmemiş vicdanlara e m a n e t gözümü açsam erirdi içime giydiğim tavaf yorgunu şekerden kâbeler bir pencere zihnimin terkisinde içimde koşan atların niyetini hâlâ çözemedim geçmişim küçüldükçe büyüdü geleceğim
  13. vah ki ne vah figgaro..vah ki ne vahhhhhhhhhh..
  14. ben de kahve alsam senin yaptığın kekte börekte yenmez şimdi herkesi dövesim var ..ortada kimse yuk
  15. frozen

    ^^^^^zeyynepp^^^^^

    bişe değil şeker kızım..
  16. Gerçekler saklandıkça Yalanlar gerçek oluyor An geliyor Gerçekler yalan oluyor Duymak istemiyorum Biliyorsun… Herkes yalan söylüyor Söylemek istemiyorsun Biliyorsun… Herkes yalan sanıyor Herkes gerçekleri ararken Herkes yalan söylüyor.. Alıntı..
  17. Yaşamın ufuk çizgisindeyim Ölümle dirimin birleştiği Bir kör noktada.. Uzun ve bir o kadar da acı Bir ömrün önsözünü bitirdim. Aklımdan yüreğime köprüler çatarak Yıllar boyunca tufanlar çağında doğdum Taş taş üstünde bulmamayı bağışladılar bana Ölümü ve acı çekmeyi, Gömülmeyi boğuk Ve dipsiz uçurumlara. Duasız namazlara durdum Günde beş vakit,yumruğumu sıkarak Ben ki,çağdaş dinlerin Sadık bir kuluydum Kahve masalarına haritalar çizerek Kurtarılmış bölgelerin üstünde dingin Cennetlere girmeyi beklerken Mezar taşlarında adımı buldum. Paltomun yakasını ısırarak Marşlar söyledim ağlamamak için Gecenin karanlığında,dünya aydınlansın diye Göğe akan ateşler yaktım Ve hiç kimsenin öldürülmeyeceği Bir dünyanın tarihine İnsanları öldürerek başladım. Yaşamın ufuk çizgisindeyim.. Yağmurlar yağıyor şimdi Kime yağıyor bilmem Sorular sorular sorular soruluyor Ama yok bir yanıt veren. O zaman deniz ve gökyüzü birleşiyor birden. Öpüşüyor yaşam ve ölüm. Dünyada o iki kere ikilerin her zaman dört etmediğini gördüm Denizin bir derinliği olduğunu,maviden öte Her taşın altında kımıl kımıl bir gerçeğin durduğunu.. Ve ne zaman tarihe yaslanmaya kalktıysam Doğa yalanladı beni ufkun ardını gösterdi.. Alıntı..
  18. frozen

    ^^^^^zeyynepp^^^^^

    bende seni seviyorum BABALAR VE KIZLARI DOĞDUĞUN GÜN BABA: Ne kadar da güzel. Şimdi bu küçücük şey benim kızım mı? Ne kadar güzel gülümsüyor. Hoşgeldin Dünya'ma minik prensesim MİNİK PRENSESİ: Bu gözlerini benden hiç ayırmayan adam babam olsa gerek. 5 YAŞINDA BABA: Prensesim benim, güzel minik prensesim. Söyle bakalım baban sana ne alsın? MİNİK PRENSESİ: En çok babamı seviyorum. Babam, niye annemle uyuyor? Hep benimle uyusun, başkasını sevmesin. 10 YAŞINDA BABA: Gittikçe yaramaz oluyor, kime cekti bu kız? Onunla zaman geçirmeye bayılıyorum. MİNİK PRENSESİ: Ben babama aşığım. Büyüyünce babam gibi bir erkekle evleneceğim. Onunla zaman geçirmeye bayılıyorum. 15 YAŞINDA BABA: Ne kadar da çabuk büyüdü. Eve de gittikçe geç kalmaya başladı, bu gidişle başına kötü bir şey gelecek. Sanırım daha sert konuşmalıyım. MİNİK PRENSESİ: Babam yüzünden arkadaşlarımla istediğim kadar vakit geçiremiyorum. Bana baskı uygulamasından nefret ediyorum. Ne zaman özgür olacağım? 20 YAŞINDA BABA: Artık sözümü dinlemiyor. Benden giderek uzaklaşıyor. Kendi parasını da kazanmaya başladı ya, bana ihtiyaci kalmadı tabi. Uzun zamandır tatlı bir-iki laf geçmedi aramızda. Zaten evi de sürekli erkekler arıyor. Galiba Minik prensesim elden gidiyor. MİNİK PRENSESİ: Her dediğime alınıyor, beni bir türlü anlamıyor. Hele geçen gün giydiğim mini eteğe karışmasına ne demeli? Evden ayrılıp, kendi hayatımı kurmalıyım. Çocuk muamelesi görmekten bıktım artık! 25 YAŞINDA BABA: Bir gün bunun olacağını biliyordum. İşte evleniyor. Zaten aramız eskisi gibi değildi. Şimdi bir de kocası var. Prensesim beni terkediyor. MİNİK PRENSESİ: Böyle bir günde bile o mutsuz ifadeyi takınmasının ne lüzumu var ki? Biliyorum, onu bir türlü içine sindiremedi. Bu yüzden yapıyor. Kendi hayalindeki damat değil ya! Sanki birlikte yaşayacak olan o. 30 YAŞINDA BABA: Çok az görüşüyoruz. Daha sık biraraya gelsek ne iyi olur. Hem torunlarımı da özlüyorum. Kendi arkadaş çevrelerinden fırsat bulup da bize gelemiyorlar ki... MİNİK PRENSESİ: Babamları da çok ihmal ediyorum galiba. Yine telefonda çok üzgün geldi sesi. Haftasonu onlara süpriz yapmak en iyisi. 40 YAŞINDA BABA: Minik prensesim benim entellektüel düzeyimi yeterli bulmuyor. Ona göre çağın gerisinde düşünüyormuşum. Oysa küçükken derslerine hep ben yardım ederdim. Anlayamadığı bütün problemleri bana sorardı. Şimdi beni beğenmiyor. Bir daha onunla asla politik tartışmalara girmeyeceğim. MİNİK PRENSESİ: Babam giderek daha da çocuk gibi davranıyor. Sürekli bir şeylerden yakınıyor. Gerçi son zamanlarda sağlığı da iyi değil ama. Ya ona bir şey olursa? Zaten hiçbir zaman dilediği gibi bir evlat da olamadım. 45 YAŞINDA BABA: Minik prensesimin mutlu bir yuvası olması ne güzel. Gözüm arkada gitmeyeceğim.Her şeyi kendi başardı. Onunla çok gurur duyuyorum. MİNİK PRENSESİ: Babam icin çok endişeleniyorum. Onu kaybetmeye hazır değilim.İlaçlarını da hep ihmal ediyor zaten. Allah'ım onu benden alma! 50 YAŞINDA BABA: Hiç bir zaman seni ne kadar çok sevdiğimi unutma Minik prensesim! Ne kadar uzağada gitsem hep seni gözlüyor ve koruyor olacağım.Elveda Minik prensesim. MİNİK PRENSESİ: Beni sensiz bırakamazsın baba. Ben kimin omuzlarında ağlayacağım, kim tüm kalbiyle koşacak yardımıma? Ne olur gittiğin yerde çok mutlu ol. Ve hep yanımda olduğunu hissettir. Sensiz ne yapacağımı bilmiyorum ben baba ? 55 YAŞINDA KRALI ARTIK UZAKLARDA OLAN MİNİK PRENSES: Sen gideli, seni daha iyi anlıyorum babacığım. Keşke seni hiç üzmeseydim diyemiyorum, çünkü "keşke"lerin hiçbir şeyi değiştirmeyeceğini biliyorum. Yine de beni duyuyorsan, lütfen seni çok sevdiğimi asla unutma baba... SENİ ÇOK ÖZLÜYORUM BABACIĞIM, SENİ ÇOK ÖZLÜYORUM...
  19. bu sözleriniz ve yazdıklarınız geceyle gündüz gibi..bizim sizi anlamamızdan önce sanıyorum ki sizin kendinizi anlamanız lazım..emperyalizmin kullanımına daha ne kadar hizmet ediceğinize..yada bu bahaneleri öne sürerek sizi sürükleyen kendi içinizdeki bazı güç odaklarına yüzünüzü dönmeniz ve esas sorunlarınızı kendinize dert edinmeniz gerekmez mi....kürt sorunu vardır diyorsunuz..dili geçin.. geri bırakılmışlığı geçin sayın mavi olmayan gök....nedir bu sorun? bu ülkenin vatandaşı olarak herkese verilipte sadece sizlere verilmeyen nedir?..
  20. aslında iyi dedin canem sabah 5 akşam 5 benim ev bi güzel temizlenir o arada evet bidenem sen gel bana senin kelleden bidene daha yuk biliyom canem ama nası desem senin kelleyi bulsakta artık işe yaramaz.. mahallenin çocukları diyom.. senin kelle diyom başkada bişe demiyom
  21. Birgün düşerse yolun, Yolu olmayan her hikayenin başlangıcına, Tıkanırsa yalnızlığın, Aşk`a mühürlenen her satırda, Beni oku,ama beni anlama, Elimde solan güller, Son bir gayret dokunursa dudaklarına, Bil ki,içimde hasret, Bil ki,yüreğimde sevdadır sevdiğim, Sana bırakacağım en son esaret, Ve eller, Ve hayaller çekip gidecekse, Durmasın gitsin, Ben hep senin, Sen hep yüreğiminsin... alıntı..
  22. yarını anladıkta sabah ne oluyor akşam beş gibi gelirsin beş buçuk gibide kalkarsın biliyom fazla oturamıyon sen..ondan yane.. arasanda bulamazsın ben gibi dost kelleni boşver canem kelepirinden bidene alırız ..sana kellemi yok..
  23. her vakit gelebilirsin canem yani arasan daha bi hoş olabilir diyom kellene gelince..onu sattım
  24. valla ne yalan diyim gıcığım seni görmek pek bi feciydi yane.. hayır koltukta az daha eziyodun beni buna katlandık neyse ama tabağımdaki patatesli böreğe atlaman büyük hataydı hala arıyosan kellen burda valla mı kaç gündür nerdesin sen evede gelmemişsin...yatağın bozulmamış hiç kafamı tesadüfen uzatınca anladım çok güzel..sağol
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.