figgaro tarafından postalanan herşey
-
...::: KaRaKoL:::...
anti-duygusal AGA.. ..........
-
delifırtına
GÜL ÇİÇEK.. --- Sözcükleri güden çobanları var kalbimin Beynimin yaşamı saran kıskaçları Bitsin dediğim yerde bunun icin başlıyorum Yitirdiğim her şeye dönüp de bakmam bundan Sensin yalnızlığa uzanan yolların düğüm yeri Ama şu anda içimde öyle çoğulsun ki Böyle irkilmezdim dünyayı kucaklasam. Çapraz yalnızlıklar astım göğsüme Yollarda bir savaşçı gibi yürüdüğüm doğrudur Gözlerle, dillerle kuşatilmis bir ülke kalbimdir ona tek sınır Susmayı bunun icin severim bir cığlık gibi Donup kalır sesim kendi göğünde Onu ne anlayan, ne de duyan bulunur. --- ---AHMET ERHAN..(şiirinden kesit) bu da sana bayan fırtına..
-
...::: KaRaKoL:::...
hepinisee küstüm.. ..yukarıda orhun abidesi gibi yasdım..kimse farkına bilem varmamış..es geçmiş..üstelikte kalın yazıynan..inşallah angaradan gelirde bir haber karakolunuzu devlet tımarhaneye çevirir...inşallah..
-
İstanbul'a duadan sonra yağmur yağdı!Bu olaya ne diyecesiniz
valla felsefe osmanlıca birazda üzerine ironi serpilmiş bir çorba kıvamındasınız (yani yazınız..)..olsun.. oburluğum kutuplardan dahi bilinir..daha hiç bir çorbaya hayır demedim..
-
İstanbul'a duadan sonra yağmur yağdı!Bu olaya ne diyecesiniz
valla ne demek istediğinizi anlamadım..
-
redblack
Sen Sen depremler gibi , Girdin gönlüme. Fay hattı çizdin, Yüreğime. Enkazlar bıraktın, Üzerimde. Hala artçılar, Devam etmekte. Özlenmektesin bitanem, 9.4 şiddetinde... ----- (Demet Damar)
-
..vahh....vahh..!
Sakla eskiyen yaralarını kalbim Sakla yaralarını kalbim Şimdi eskiyen bir hayalden geldim Yine bir teselli istiyorum Nedir dünyada insan olmanın tesellisi? Çocukken oyunlar, büyürken hayaller Şimdi ne olabilir? Şimdi, çöl yerine bir kıyıda olmak vardı Güneşin aydınlığı güne düşmemiş,buğulu bir grilikte Kendimin bile fark edemediği göz yaşlarım. Sonra bir el,omzumda sıcacık, Gözlerimi kapadım,içimde cennet kokusu bir daha hiç açmasam Karların en yükseğindeki dağ evinde,altı basamaklı merdivensiz kapının önünde olmak... Arkamda bir hayali yakamoz,dolunay gibi yüz dönmek kente Güneşi batırmak en doğan haliyle Etraftaki manzara tüm cazibesiyle her yanımda, Bense denize hasret altı zamanda Yine ağlasam Bu kez en farkında olan halimle Yine bir el, bu kez soğuk, omzumda İçimi titreten... Bir sabah üşüyerek uyanmak,ama o sabah uyanan BEN olmak... Bence'ler anlamsızlaşınca beklemekten başka çare kalmıyor Tam da kiraz mevsimi geçip,elma mevsimi gelmişken Son bir baharın sarı yaprağı düşmeden yerde kaldı Geç kaldım,altıncı basamaktan mazgala düşeni tutmak için Sonbaharın ezgisi kaldı çıplak bir dudakta Açarım pencereleri altıncı derste,konu intihar Cevaplar biriktiririm içi boş ceplerime Dönüşüm olur, ne yazılacak bilinmez bir vakitte Yüreğimin yanık yaralarında kalan izlerde,uçsuz hayallerdeyim Sakla eskiyen yaralarını kalbim Sıfırlamaktayım hayatın tüm sayaçlarını Kendimi; altı duvarlı odalarında nefes savaşı veren herhangi bir boynu bükük sefil ilan ediyorum Ellerime iletkenlik komutunu veremedim henüz Zihnim kilitlendi Ah şu bedenim atış alanlığından çıksın gayri Elimde iken kokladığım gülleri Altıncı basamakta düşürdüm parlak yıldızdan denize Sahiller de kirlendi şimdi, dolunay dönüş seferinde Hayallerim çarpıp geri gelen bir damla denizin suyundadır Gökyüzündeki parlak yıldızlar her yere altı karış uzaklıktadır Erkekler ağlar mı bilmem ama,hayal ipinin bir ucu da elde olur çoğu zaman... Aşkı gülen resimlerle yaşardım eskiden Hayatın koyu şatı hayallerinden gelip geçiyorum Halbuki benim hiç gülen resmim olmamıştı Altıncı karesinde bıraktım işte elimdeki kamerayı Hayata hep erken atıldım O bana geç kaldı Hayallerim ise aşka kestirmeden kaçtı Bütün resimlerim altı delik bir sepette şimdi Çocukluk masallarımı dinliyorum,gece uyumak için penceresiz odamda Satın alıyorum hayalimi köşedeki esnaftan İlerisinden altı gümüş kurşun, altı paraya Rus ruleti oynuyorum tek başıma, altı patlar bir tabancayla Eskiyen yaralarını kalbim sakla Bir akasya okşuyor gözlerimi,geciken sabahlara koşarken kuşlar Koşuyor ve ıslanmadan geçiyorum sulardan Hayali aşklardan arta kalan, şehvetsiz bir hece aslında Islandı gözlerim yine gecenin al yalazında Hani hepsi hayaldi... Islak gözlerimle geçiyorum bu sefer Altı basamaklı bir kulenin kenarından İçi boş ceplerimde kül var artık Hayali bir aşktan arta kalan... Ey hayalim! Bilirim, dirilmek içindir ölümüm.. Kağıttan intihar kuleleri yapıyorum sonra,yine altı basamaklı İhanet ediyorum tekrardan en canlı hayalime Kendimi ele veriyorum en kestirme yola giderken Pus ve dumandan önce bu şehirde Geceleri göz kırpan ve isimler takılan hayali aşkları vardı duvarlarında.. Hani hepsi hayaldi Hani hepsini ben uydurmuştum Hadi saklanalım o zaman yara almadan ey kalbim... Korkakça yaklaşımlara konu oldu hayallerim Ama neden şimdi, neden bu kadar çok? Tek bildiğim Sen varken hayalimde Korkaklığa fırsat yok... Halbuki korkulacak bir şey yoktu ortada Her şey naylondandı, aksi seda yankısı gibi Ben ne kadar düzgün davrandımsa,hayallerim o kadar yamuldu Odam odalar içinde yoğruldu, pencereler kayboldu Altı duvarımı istiyorum sadece Altılıdan bir gümüş kurşun,bedenime saplandı saplanalı Garip bir seyyah oldum işte. Giydiğim birkaç beden büyük ceketimle Ve o ceketle şu caddede yürümenin verdiği zorluktan kaynaklandığı Elimde bir valiz Hangi hamala yüklesem altı delik heybemi Taşır mı tüm yükümü, altıdan bir eksilmiş gümüş kurşuna? Yeter mi bu kadarı? İçimdeki sıkıntıyı hiçbir hayal dağıtmıyor bugün Bıkmışım, acıkmışım, doymuşum, yeni bir hayale Sakla eskiyen yaralarını kalbim.. Şimdi yeni bir hayalden geldim.. Kendi bataklığından kaçan bir hayale tutunuyorum yine, en aydınlık yanlarından Çıkınca dolunay karanlık seferine, güneşten çıkan ışık da solduğunda Sonra belki yollara acı bir yağmurla birlikte yağarken kaldırımda Kalırım ben yine buralarda.. Dönmem Dönemem Sakla beni Sayıkla beni Benim hayalimde güzeldi... --- (alıntı)
-
Suheda...
merhaba suheda..bu şiiride sana göndermek istedim..umarım beğenirsin.... AZİMDEN SONRA TEVEKKÜL "...Bir kerre de azmettin mi, artık Allah(c.c.)'a dayan..." (Âl-i İmrân, 159) "- Allah'a dayanmak mı? Asırlarca dayandık! Düşdükse bu hüsrâna, onun nârına yandık! Yetmez mi çocukluktaki efsâneye hürmet? Dersen ki: Ufuklarda bir aydınlık uyansın; Mâzîyi ateş vermeli, baştan başa yansın! Şaşkınlık olur köhne telâkkîleri ihyâ; Şeydâ-yı terakkî, koşuyor, baksana dünyâ. Elverdi masal dinlediğim bunca zamandır; Ben kanmıyorum, git de sen aptalları kandır!" - Allah'a değil, taptığın evhâma dayandın; Yandınsa eğer, hakk-ı sarîhindi ki yandın... Meflûc ederek azmini bir felc-i irâdî, Yattın, kötürümler gibi, yattın mütemâdî! Mâdem ki didinmez, edemez, uğraşamazsın; İksîr-i bekâ içsen, emîn ol, yaşamazsın. Mevcûd ise bir hakk-ı hayat ortada, şâyed, Mutlak değil elbette, vazîfeyle mukayyed. Takyîd-i İlâhî ki: Bilâ-kayd ona münkâd, Kalbinde cihanlar darabân eyliyen eb'âd. Lâ-kayd olamazdın, biraz insâfın olaydı, Duydukça bütün sîne-i hilkatten o kaydı. "Allah'a dayandım!" diye sen çıkma yataktan... Ma'nâ yı tevekkül bu mudur? Hey gidi nâdan! Ecdâdını, zannetme, asırlarca uyurdu; Nerden bulacaktın o zaman eldeki yurdu? Üç kıt'ada, yer yer, kanayan izleri şâhid: Dinlenmedi birgün o büyük nesl-i mücâhid. Âlemde "tevekkül" demek olsaydı "atâlet'; Mîrâs-ı diyânetle yaşar mıydı bu millet? Çoktan kürenin meş'al-i tevhîdi sönerdi; Kur'an duramaz, nezd-i İlâhîye dönerdi. "Dünya koşuyor" söz mü? Berâber koşacaktın; Heyhât, bütün azmi sen arkanda bıraktın! Mâdem ki uyandın o medîd uykularından, Bir parçacık olsun, hadi, hiç yoksa, kımıldan. Ensendekiler "leş" diye çiğner seni sonra; Ba'sin de kalır ta gelecek nefha-i Sûr'a! Çiğner ya, tabî'î, ne düşünsün de bıraksın? Bir parça kımıldan, diyorum, mahvolacaksın! Dünya koşuyorken yolun üstünde yatılmaz; Davranmıyacak kimse bu meydana atılmaz. Müstakbeli bul, sen de koşanlarla bir ol da. Maziyi, fakat yıkmaya kalkma bu yolda. Ahlâfa döner; korkarım, eslâfa hücumu: Mâzîsi yıkık milletin âtîsi olur mu? Ey yolcu, uyan! Yoksa çıkarsın ki sabâha: Bir kupkuru çöl var; ne ışık var, ne de vâha! MEHMET AKİF ERSOY...
-
AYŞEGÜL
selam ayşegül..birazda tanışmamıza vesile olur diye gönderiyorum bu şiiri sana..yazılarını yer yer okuyorum..seviyeli oluşun ve hanımefendiliğin çok hoş.. by by.. MİLATTAN ÖNCEKİ ŞİİRLER Bu kez biraz uzun sürdü bu keder İçime ağır bir taş gibi takılıp kaldı Acı, takunyalar giyerek yürürdü yüreğimde Sevincinse tüyden ayakları vardı. Ve sorularım ne çoktu benim Ellerim her taşın altını kuşkuyla aralardı İnanmaz olurdum kimi, göğün mavi, yaprağın yeşil olduğuna Gözlerim her renkte saklı bir karayı arardı. Bu kez biraz uzun sürdü bu keder Kollarımı iki yana açıp, dansetmek istiyorum Mutlu olmak istiyorum, ey kuşlar, ey çiçekler! Ahmet Erhan
-
AÇA
VEDA . . Yitirdim cebimdeki bütün adresleri Yağmurlar, yağmurlar ortasında kaldım Aklımı boğacak o selleri Ben kendi damarlarımda yarattım Artık ne bir satır yazı, ne de bir selam Tek kişilik bu oyunda rol alabilir Gitti bütün seyirciler, boşaldı salon Geride kalan yalnızca, yalnızca maskelerdir Eli naylon güllü o dostlukların Bir tek anısı ve sızısı yok içimde Yitirdim cebimdeki bütün adresleri Kendimi kazandım bir başka biçimde... Ahmet Erhan
-
jön anı defteri
YAŞAMA SEVİNCİ Bütün güzel kadınlarını bu dünyanın Sevdim, diyebildiğim zaman Bütün kentlerini gezdim, denizlerine girdim Ve artık bir tek taş kalmadı tanımadığım, bir tek yüz, bir tek yer adı Söylenecek bütün sözleri dinledim ve söyledim bütün söyleyeceklerimi Acının bütün uçurumlarına indim ve çıktım sevincin bütün dağlarına Bütün çiçekleri kokladım ve kopardım bütün meyveleri dallarından Ismarladığım yağmur, savrulmadığım yel kalmadı... Bütün haklı kavgalarında dünyanın dövüştüm, diyebildiğim zaman Okudum bütün kitapları, bütün şiirleri yazdım Ve topladım bütün dillerin en güzel sözlerini, sıraladım tek bir sözlükte Bütün mayınları, bütün dikenli telleri ayıkladım sınırlardan Ve bir tek zorba çıkmadı önüme. Bu dünyada acı çeken tek bir insan yoktur, diyebildiğim zaman İşte o zaman ölebilirim. Toprağımda bir çığlık olur da büyür yaşama sevincim... Ahmet Erhan
-
.....::Radya::.....
CELLAT Sanırım bitiyor artık Bu serüven, bu yaşam Eski bir dost kılığında Ve dönüp bakmadan Dört yönden, aynı anda Vuruyor rüzgarlar Böyle ayakta durabiliyorum ancak Poyraz, lodos, karayel Şiirler okuyorum Yatağında uyuyan oğluma O bir su damlası gibi Gülüyor katılırcasına Artık çok geç Yağmurun izini sürmek için Gençliğimin solduğu sokaklarda Ağır ağır ip sıkıyor cellat Uyanıyorum Kendi elim boynumda... Ahmet Erhan
-
figgaro...
GÜL ÇİÇEK Geceyarısı, karanlık bir bozkırda Işıklar içinde akan bir tren kadar yalnızım içinde onca insan, içinde dünya... Soluk soluğa, demirden bir ırmağa mahkum Ve bilmeyen sonsuzluk nedir, Haklı olan kim bu kargaşada? Ateş ve su, yaşam ve ölüm, irin ve şiir Ucu bucağı olmayan bu çığlıgın Ortasında nasıl barışılabilir? Anlamak isterim, hangi yasa Bir beşikle bir darağacını Aynı ağaçtan, ne adına varedebilir? Sorular sormak icin geldim şu dünyaya Yasım acıların yasıdır Boynumu üzgün bir çicek gibi kırıp da Yollara düştügümde, başımda deniz köpüklerinden Ya da sabah yellerinden bir taçla Yürüdüğüme inanırdım - yanılırdım Geceyi günle, acıyı sevinçle kardığım Bu söylencenin bir yerinde durakladım Ve anlatamadım, konuşamadım bir daha. Acını ödünç ver bana, gözyaşlarını Damarlarında uyuyan sevinci ödünç ver Yitirdim çünkü onları da.. İlenmiyorum, el çırpmıyorum artık Ne aklımda yaşadıklarım üstüne düşünceler Ne de geleceğime dair bir tasa. Gelirken çan çalmıyor yalnızlık Bir adam, bir sokak, bir ev Yüzle, gülüşler, susuşlar boyunca Soruların vardı senin, ne çok soruların Gözlerin dunyayı eleyip dururdu boyuna Bir fısıltı gibi başladı sevgim Çığlık oldu, kağıtlarda çiçek açtı sonra Sonrası...Mutlu bile olduk bazı Artık sen yadsısan da ne kadar Ya da ben bilmiyorum mutluluk nedir Anlatsın yollar, yollar, yollar... Şimdi gece, soluğumu verdim içime Az önce kağıtlara gül kuruları serptim Dolaplardan kekik, nane kokuları çıkardım Öylece serptim, seni yazacağım diye Sen ki, deniz görmemiş bir deniz kızısın Aklımın almadığı bir yerde, öylesin Şimdi gece, iki kişilik bu yalnızlık Bize artık yeter de artar bile... Dünyanın ölümünü gördüm, suyun toprağın En yakın dostlarımın birer birer Vakitsiz açan çiçeklerin, vakitli doğan çocukların Ölümünü gördüm, ama kimse İnandıramaz beni öldüğüne sevgilerin! Yaşam ki bir kum saatidir usulca akan Dolan sevgilerimizdir biz boşaldıkca Yaşımız biraz da sevgilerimizin akranıdır Vereceğimiz tek şey budur dünyaya. Şu dağılgan yüreğimi, şu köpüklere imrenen Yüreğimi bir gün yollara atarsam Bir gün bir nehir yataklarına dolarsam, korkarım Suyumun coğu senden yana akacak Bütün sözcüklere adını ekleyeceğim Güldeniz, Gülekmek, Gülyağmur, Gülsarap Gülaşk, Gülsiir, Gülahmet, Gülerhan Ey gül yaşamım, yitip giden düşlerim! Gecelerdi, solgun - sessiz tüterdi yüzün Yatağımda bir kımıltıydın, dilimde türkü Uykusunda konuşurken sesini öptüğüm Varmak için beyninin kıvrak dağ yollarına Kokundu, bedenimi saran o ince buğu Esintisinde usul usul yürüdüğüm Ki değişmem yaseminlerle, portakal ağaçlarıyla.. Sanki bir kız yürürdü yollarda Evimin sokağına girer, paspasa ayaklarını silerdi Kapımı açardı gümüş bir anahtarla Sanki hep gelirdi, sevişirdik bazı, konuşurduk Tozlu kitapların yığıldığı odalarda Kalırdı duvarlarda gülüşünden bir tini Yatağımda bedeninden bir oyuk. Benimse ellerim titrerdi, alnının aklığından Saçlarına saçlarına doğru titrerdi Şimdi kağıtların üstünde gidip gelen ellerim Titremiyor artık , yolunu biliyor şimdi Geceyarılarını çoktan geçti Bu şiir bitmeyince varolmayacak ellerim Ellerim uykusuz, ellerim geberesiye yalnız Süzülüp alçalıyor karanlığa doğru. Bütün yaşamım seninle geçiyor belleğimden Seninle var ve seninle sürüp gidecek artık Bir akdeniz kentinde limon koklayan Ve hep ufkun ardına bakan çocuk Acıyı buldu sonunda, kanayan bir gülden Çaldı yüzünü bir yaşamlık Geçer şimdi dumanlı bir kentin sokaklarından Şaire çıkar adı - az buçuk kaçık. Yeryüzünden silinmiş ırkların sonuncusuyum ben Oturup da şimdi aşk şiiri yazmam bundan Gülsün köpek sürüsü, lime lime edip Bu dizeleri, satsınlar haraç-mezat Doğru, benden sonra da tufan kopmayacak Ama haykıracağim laflarını tuzla kesip Yitip giden bu aşkı, nefesim tukenene dek. Beynime bir sarkaç gibi vuruyor sorular Neresinde yanıldik biz bu yaşamın? Hangi el bozdu büyüyü, hangi yazı Acılara hüküm verdi, soldan sağa taşarak? Kalbimde yillardır kabuk bağladı yaralar Ödüm kopuyor, bir gun hepsi birden kanamaya başlayacak diye Yenilmeyeceğim, boyun eğmeyeceğim hiçbir şeye Hep direnen bir yanım kalacak Adımın soluk izi, acının seyir defterinde. şimdi gece, bindokuzyuzseksenikiyle Üçyüzaltmışbeşi çarp - oradayım işte Yorgun değilim, umarsızım yalnızca Geçmişle geleceğin öpüştüğü yerde bir nokta Gibiyim ve çoktan dürüldü defterim Uçurumlar üstünde uçuşur dizelerim Onlara köprü olacak bir beden yoksa da.. Bu benim yalnızlığım, dalsızlığım benim Kana kana içtiğim çesmelerden susayarak ayrılmak Titreyen bir ışık karanlıklarda Onu kim görebilir, kim tanıyabilir? Sonuda hep bir soruyla karşı karşıya kalmak Boynumun borcu bu, ödenmedi yıllardır. Her aşktan böyle bir şiir kaldı bende Yaşamımın bir dilimini özetleyen Unutuşun çiçekleri bunun için hic açmıyor Donuyor bir gülüş tek bir dizede Yaşanmış yüzlerce anı, buruk bir özlem Çivileniyor beynimin bir yerlerine Geride -hayır- acılar filan da kalmıyor Bir boşluk yalnızca, uçurumlara özenen. Nefret ediyorum ve seviyorum seni Girdiğin bütün kapıları açık bırak Birazdan git diyebilirim çünkü.. Çağım yalnız bırakmıyor beni, ellerini Tutuşumda, usulca öpüşümde dudağını Çağım aramızda çekilen kanlı bir bayrak Uzayan, akan bir irin yolu gibi. Sözcükleri güden çobanları var kalbimin Beynimin yaşamı saran kıskaçları Bitsin dediğim yerde bunun icin başlıyorum Yitirdiğim her şeye dönüp de bakmam bundan Sensin yalnızlığa uzanan yolların düğüm yeri Ama şu anda içimde öyle çoğulsun ki Böyle irkilmezdim dünyayı kucaklasam. Çapraz yalnızlıklar astım göğsüme Yollarda bir savaşçı gibi yürüdüğüm doğrudur Gözlerle, dillerle kuşatilmis bir ülke kalbimdir ona tek sınır Susmayı bunun icin severim bir cığlık gibi Donup kalır sesim kendi göğünde Onu ne anlayan, ne de duyan bulunur. Yaşamım sonsuz bir hac yolculuğuna dönüşüyor burada Kendi içimde ya da uzak yollarda Bulduğum ve yitirdiğim bütün varlıklar Bir mozayiğe biçim veriyorlar sessizce.. Bende dünyanın acısıyla sevinci öpüşüyor Irmakların birleştiği o nokta benim İtilip tekmelendiğim bütün kapılarda Bana atılan her taş şimdi çiçek açıyor. Bir gün anlarsın beni neden suskunum Dünya içimde konuşurken böyle Bedenimi aşıyor yorgunluğum Karşında oturduğum masalardan dökülüp saçılıyor Bu öyle bir cığlık ki, susuşlar kalıyor geride Ondan öte her söz bir saçmalığı büyütüyor. Adını çoktan unuttun yüzün aklımda Ve bu şiiri neden sana adadığımı bilmiyorum Ama her güzellik nasılsa kendi adını bulur Bunun için ben Gül dedim sana.. Yine de bir çiçeğe bunca yağmur yağarsa Kökleri toprağı saramaz olur Üstüne titrediğim her şeyi yitirmeyi öğrendim çoktan Söylenecek bir tek sözüm kalmazsa Çizerim yüzünü kuşların kanatlarına Her çırpınışta gökyüzüne dağılır Yüzün, hücrelerine varana dek uçuşur. Kağıtların aklığına aşkın tortusu çöküyor Parklar, sokaklar, söylenmiş ya da söylenmemiş sözler Yazdıkça biraz daha unutuyorum seni Ve her yerde düş tacirleri, şiirseviciler Bir şeyleri yorumlayıp duruyorlar aptalca Büyüteçlerle inceliyorlar şu yitik ömrümüzü Ben aşkın son hasatçısı, son peygamber Gülünç, soyu tükenmiı bir varlığı oynuyorum boyuna. Sana artık bir sığınak olsun bu şiir Noterlere ver onaylasınlar - her hakkı saklıdır Düşün, kalemimi sen tuttun yazarken Yeni okula başlayan bir çocuğa yardım eder gibi Öyle acemilikler yaptım ki ben Hiç kalır bu şiir onların yanında ve Nasıl ayaktayım diye şaşıyorum bazen. Görüp göreceği son şey bu şiirdir dünyanın Çığlığımdan arta kalan bunlar olacak Aklımın son kırıntılarını da burada harcıyorum Bundan böyle ibreler hep eskiye vuracak Yakınmıyorum, yerinmiyorum hiçbir şeyle Kalırsa odalarda unutulmuş birkaç şiir Bir yeniyetmen in altını çizeceği dizeler benden Senin adın nasılsa bir gün hepsini tamamlayacak... Ahmet Erhan
-
Frozen......
---------- Geceyarısı, karanlık bir bozkırda Işıklar içinde akan bir tren kadar yalnızım içinde onca insan, içinde dünya... Soluk soluğa, demirden bir ırmağa mahkum Ve bilmeyen sonsuzluk nedir, Haklı olan kim bu kargaşada? Ateş ve su, yaşam ve ölüm, irin ve şiir Ucu bucağı olmayan bu çığlıgın Ortasında nasıl barışılabilir? Anlamak isterim, hangi yasa Bir beşikle bir darağacını Aynı ağaçtan, ne adına varedebilir? ---------- Ahmet Erhan
-
İstanbul'a duadan sonra yağmur yağdı!Bu olaya ne diyecesiniz
acaba duanın derecesini arttırırsak karda yağarmı... ..ne bilem işte merak ettim..
-
İçindeki nakaratı yaz...
demir attım yalnızlığa bir hasret denizinde.. ve şimdi hayallerim o günlerin izinde yüreğimde duygular ümitlerim nerede..
-
figgaro...
ama ama amaaa niye minnik bapatyaaa..
-
jön anı defteri
jön.. ..tavlada yenildin mi yoksaa..
-
Bugünlerde en çok kullandığım cümle
akılfıs mıntıfıss...
-
figgaro...
teşekkür ederim aça...
-
asıl ben ne yapsam
yeşilsu ..eminolki..kadın erkek arası aşk katliamı daha iğr..ç. ..bak yeşilsu ..yaşın güççük gibi..aşk varya aşk..senin benim yada ötekinin tekelinde değil..o her zaman saflığını güzelliğini korur..kirlenen yada ********* olan kişilerdir.. sana abi tavsiyesi..tabi bunu kendimede sölüyorum..(ilişkilerinde karşındaki kirli olabilir..ilişkinizide kirletebilir..ama seni kirletmesine müsade etme..iştee ölee )
-
sevgiliniz başka erkekelrden ilgi görünce ne düşünürsünüz?
yani sen erkek arkadaşım hergün kurufasülye yesin diyosun..ölemii..
-
Aforizmalar...
aforizmaları severim dostum..güzel bi başlık açmışsın..madem öyle sana kendi aforizmalarımdan bi kaçtane yazam..farklı zaman ve yıllarda dillendirmiştim.. --havada , karada ve denizde hep büyükler küçükleri yutar.. --tanıdıkça insanları ve girdikçe zihinlere kendimi zavallı hissediyorum... --bazen insanın yakındıkları aslında tapındıklarıdır... --güzeli çirkin , masumu suçlu cezbeder.. --hiç bir iyilik cezasız kalmaz.. --varolmadığında ekolojik sistemi bozmayacak tek canlı insandır.. --sevgiye aralanan kapı..şeytanın yeryüzündeki insan silüetiyle karşılaşmanı gerektirebilir.. --bazen en mükemmel olan en aldatıcı olandır.. --birilerinin senden nefret etmesi için ona zarar vermen gerekmez..artıların yeter.. --yok hıçkırarak ağlayanı sevmek, derinlik sessizce ağlayandadır.. --hakikat yanılgılarla katledilendir.. --doğru ve yanlışı sonuçlar belirler.. --bir maymunun tövbesi muzu görünceye kadardır.. *** aklıma gelenleri yazdım..görüşmek üzree..
-
figgaro...
YALNIZ Haykırışan kargalar Darmadağın uçuşuyor kente doğru Nerdeyse yağacak kar Yeri yurdu olanlara ne mutlu! Donmuş kalakaldın, Hanidir gözlerin arkada! Boşuna kaçışın, ey çılgın, Kıştan uzaklara! Dilsiz ve soğuk binlerce çöle Açılan bir kapıdır dünya! İnsan senin yitirdiğini yitirse Bir yerlerde duramaz bir daha! Sen şimdi solgun, sarı Kış gurbetlerine lânetli, Hep soğuk gök katlarını Arayan bir duman gibi. Uç git, kuş, söyle ezgini Issız çöl kuşlarının sesiyle! Göm, gizle, ey çılgın, kanayan kalbini Buzların, alayların içine! Haykırışan kargalar Uçuşuyor kentten yana, dağınık: Nerdeyse yağacak kar Yeri yurdu olmayana çok yazık! Friedrich NİETZSCHE
-
üsttekinin en çok nesini sewdin.....
lise yıllarımı hatırlatıyor..o yıllarda dinlediğim müzikleri... hayalle yaşarken gerçek dünyada zamanı içmişiz haberimiz yok... *** karanlık çökünce sokağınıza kapıda ben varım unutamazsın... *** bakışların bir ok sanki.. gülmek senin ellerinde.. hançer gibi yaralıyor.. bir mana var sözlerinmdee.. ** ben geldim meyhaneci.. bu akşam buralıyım.. sevgilimden ayrıldım.. yürekten yaralıyım.. *** ne çabuk tükendi olduğun günler.. yinemi hasretle yaşayacağım.. dün gelmiş gibisin doymadım sana.. ne olur sevgilim bir gün daha kall.. gitmeeeeee...gitmeee.. gitmeee nolursuunn.. gitmeee..gitmee.... benim olursuunn.. gidrsen geriye dönmeyeceksin.. birdaha yüzümü görmeyeceksin.. aşkından ölsemde bilmeyeceksin.. ne olur sevgilim bir gün daha kal.. ----- egzorsist kardeşim..küçük bir potpori yapmış olduk...saygılar..