ahirzaman tarafından postalanan herşey
-
HANGİ DİNE İNANIYORUZ
Allah razı olsun mübarek ne gariptir ki Kuranı sadece evin bir yerinde durması için indi sadece onun için bu kadar cefa çektiğini sanıyoruz 'onların' doğru diyorsun namaza huşu ile gelemiyoruz belkide çoğu zaman tabiki bu konuda şuda var yani hakkıyla kılamıyorum diye ibadetten terk olmaz bu husuta üstad şöyle diyor'siz alim değilsiniz' yani namazda bizi dalgınlık alabilir olmicak şeyler gele bilir aklımıza önemli olan o an tövbe etmek ve namaza uygun davranmaya çalışmak. Ne yazık ki İslam adına yakışır yaşamıyoruz bu yüzden karşımıza çıkıp müslüman budur işte diyolar bizde yaşayışımızla bunu teyid ediyoruz
-
HZ.MUHAMMED MUSTAFA
Hakkını helal et mübarek ben derim öyle arada
-
Avatar nasıl olmalı
Berceste Allah razı olsun mübarek dünyadaki her mekan daki her zeeredeki toplam merhamet Allahın rahmetinden sadece bir damladır zira bu konuyu teyid eder bi hadis var “ Yüce ALLAH rahmetini yüz parçaya böldü. Bir parçasını dünyadaki varlıklar arasında paylaştırdı. Bunun tecellisini her varlıkta görebilirsiniz. Hayvanlarda bile. Hani, bir hayvan yavrusunu emzirirken incinmesin diye ayağını kaldırır ve rahatça emmesini sağlar ya ; işte bu o rahmetin eseridir. Bütün vahşi hayvanlar o rahmet ile yavrularına şefkat gösterir, onları korur, besler ve büyütür. Yüce ALLAH kıyamet günü bu bir rahmeti doksan dokuz rahmetiyle birleştirip halka öyle rahmet eder. “ müslim , tevbe , 19-20 ; ibn mace , zühd , 35 ; ahmed , müsned , 2/435 , 3/55 . ve bu hadise yakın bir çok hadis vardır. Allah bizi korku ve ümit çizgisinden ayırmasın(amin) ancak bu konuya nasıl geldik phlegm kim ne demişki anlamadım
-
bu forumdaki münakaşaları önlemek bu kadar zor mu?
Kralx ayıp ayıp unutma bizim gibi olmaktan sa ateist olmak daha ii demişti belkide kendisi amel defterleri tutan bir melek o konuş micak da kim konuşcak
-
HADİSCİ VE SÜNNETCİLERE HODRİ MEYDAN
Haksöz akrdeşim Kuran yetersiz değil sen yetersizsin Zira kuranda her şey vardır. Ancak 'Üstün akıllılardan başkası da derin düşünmez'
-
Ders Alınacak Bir Hikaye
anladım Allah razı olsun ancak şu önemli verieln mesaja bakmayıpta gerçekmidir değilmidir idye takıldıkları için belkide çoğu doğruyu göremiyorlar önemli olan verilen mesajı almak
-
Avatar nasıl olmalı
aman erbayım ne diye bilrim resmine maşallah çok güzel beğenmesemde diyemem bu senin öz gürlüğün su damlası Allah razı olsun bercestenin avatarını bende beğeniyorum kendi avatarımdan bende ürküyorum bu dünyadaki ürkülmesi gereken şeyler aklıma geliyo ve bundan tad alıyorum tabi senin ürkmeni bilemiyom onu sen bilirsin ancak:))
-
Benimle doğru konuş !
Kendisi düşündüğüm halde biri bana sanane derse hiç hoşuma gitmez en sevdiğim hitap da mübarek:))
-
nickinizin anlami
Ahir zamandan geliyor tabikide Gördümki bir bir alametler gerçekleşiyor Gördümki gençlik gaflete dalıyor Gördümki Kuran-ı kerim unutuluyor Gördümki Muhammed(sas)ahlakı yaşanmıyor ve kısacası müslüman olarak insanlara nakıpda üzülmeye başladığımdan beri İşte o zaman dan buyana AHİRZAMAN
-
Ders Alınacak Bir Hikaye
Aleyküm selam ve rahmetullah ve berakatuhu Allah (cc) cümlemizden razı olsun.
-
Avatar nasıl olmalı
doğrudur mübarek de ben bütünüyle algılamaya çalışınca öle bişi çımış hakkını helal et
-
Ders Alınacak Bir Hikaye
Günün son dersinin sonuna gelinmişti. Öğrenciler çıkmak için sabırsızlanıyordu. Defter ve kitaplarını çantalarına koydular. Zil çalar çalmaz, dışarı çıkmak için hazırdılar. Yalnız, Ali hazırlanmamıştı. Gecikmek için de elinden geleni yapıyordu. Nihayet zil çaldı. Öğrenciler bir anda kapıya yöneldi. Ali, yerinden kalkmadı. Ağır ağır eşyasını topladı. Bir yandan göz ucuyla öğretmenine bakıyor, bir yandan da arkadaşlarının gitmesini bekliyordu. Öğretmeni, onun bu hâlini fark etti: - Hayrola Ali, dedi. Eve gitmeyecek misin? Ali, son arkadaşının da çıktığını görünce cevap verdi: - Sizinle konuşmak istiyordum öğretmenim. - Peki, dedi öğretmeni. Ne söyleyeceksin bakalım? - Ahmet arkadaşımız var ya... - Evet, ne olmuş Ahmet'e? - Durumları pek iyi değil galiba. Annesi, beslenme çantasına pekiyi şeyler koymuyor. - Ee? - Ona yardım etmek istiyorum. Ama benim yardım ettiğimi bilirse üzülür. Günde bir simit parası biriktirip her hafta size versem, siz de ona verseniz? Cebinden bir avuç bozuk para çıkarıp öğretmenin masasının üzerine koydu. Nurhan Öğretmen, paraya dokunmadı. Sandalyesine oturup düşündü. Ali hakkındaki bilgilerini yokladı. Bildiği kadarıyla ailesinin durumu pekiyi değildi. Bu çalışkan ve sevimli öğrencisi, ne kadar da iyi niyetli ve düşünceliydi. Zengin bir ailenin çocuğu değildi. Buna rağmen yardım etmek istiyordu. Üstelik yardım ettiğinin bilinmesini istemiyordu. Nurhan Öğretmen: - Dur bakalım Ali, dedi. Bildiğim kadarıyla sizin de maddî durumunuz pekiyi değil. Yanlış mı biliyorum? - Doğru biliyorsunuz öğretmenim. Babam gündelikçi. Çoğu zaman iş bulamıyor. Ama ben de çalışıyor, para kazanıyorum. - Nerede çalışıyorsun? - Simit satıyorum. Nurhan Öğretmen yine durup düşündü. İyiliğin bu kadarına ne demeliydi şimdi. Bunun gerçekleşmesi zordu. Onu, bundan vazgeçirmek için bir çare bulmalıydı. Bunu yaparken, sevimli öğrencisini de kırmamalıydı. Onunla biraz daha konuşursa, belki bir yolunu bulurdu. Nurhan Öğretmen, Ali'ye döndü: - Büyüyünce ne olmak istiyorsun, diye sordu. - Çok zengin bir işadamı... - Niçin? - İnsanlara daha çok yardım etmek için... - Güzel, dedi Nurhan Öğretmen. Bak şimdi Ali, Ahmet'in ailesinin durumu pekiyi değil; bu doğru. Ama sizinki de bundan pek farklı değil. İstersen acele etme; çok zengin olduğun zaman insanlara yardım edersin. Olmaz mı? - Olmaz, dedi Ali. Şimdi yapmalıyım. - Neden olmaz? - Üç sebepten dolayı olmaz. Birincisi: Bu para zaten benim değil. İyilik ettiğim için Allah, beni insanlara sevimli gösteriyor. İnsanlar da bundan etkileniyor, daha çok simit alıyorlar. Bu sayede gün boyu çalışanlardan bile fazla simit satıyorum. Hele mahallede Hasan Amca var, her gün iki simit alıp güvercinlere veriyor. İkincisi: "Ağaç yaş iken eğilir." deniliyor. Şimdiden iyilik yapmayı öğrenmezsem büyüdüğümde hiç yapamam. Üçüncüsü ise daha önemli: Büyüdüğüm zaman çok zengin bir işadamı olmak istiyorum. Zamanında yatırım yapmayanlar büyük işadamı olamazlar. Nurhan Öğretmen, karşısında büyük biri varmış gibi dinliyordu: - Bu sonuncusunu pek iyi anlayamadım, dedi. Biraz açıklar mısın? - Açıklayayım öğretmenim, dedi Ali. Şimdi, çok zengin olmadığım için, ancak günde bir simit parası kadar yardım edebiliyorum. Bundan fazlasını veremem. Allah, Cennet'i gücü kadar iyilik edene veriyor. Şimdi gücüm bu olduğuna göre Cennet'in fiyatı birkaç simit parası kadardır. Eğer zengin olmadan ölürsem birkaç simit parasıyla Cennet'e girebili-rim. Bundan daha kârlı bir yatırım olur mu? Nurhan Öğretmen'in gözleri dolmuştu. Başını "Evet" anlamında sallarken masanın üzerindeki paraları bir bir topladı.
-
HZ.MUHAMMED MUSTAFA
Amin ecmain olsun abim
-
Avatar nasıl olmalı
valla mübarek konuya cevap beklediğimden olacak yoksa sazan falan değilim )
-
Avatar nasıl olmalı
ahh abim ahh(abim diyorum inşallah sorun yoktur) yapamadığım bazı şeyler var inşallah onuda yapayımda belki maneviyatım artarda daha tad alırım yıpranma konusuna gelince abim yıprandım çok yıprandım halada yıpranıyorum inşallah rabbim bu dünya sürgünüm boyunca bu yıpranmadan ayıramsın benim yıpranmam yanlız aramak değil bulmakdan ancak ona yeteri kadar uzanamamakdan olsa gerek. Şu son iki senemde aklıma o kadar çok soru takıldıki çoğunu sormaya utandım misal bu avatar konusu bu günkü düşüncelerimi müslüman olarak yapmak zorundasın deselerki Allah korusun belkide abartmayın yok öle bişey deyip isyan ederdim ama meğer insan tad almadan bile miyormuş öyle sorular vardır ki cevabı yalnız insanın kendisi verir. Yıpranma konusunda şunu söylim belkide nedeni benim gibi düşünenlere göre küçük olmasıdır.Ancak şunuda söylim bana öyle geliyorki Allah rızasına giden ömür trenimde bana öyle geliyorki son vagonuna elimi uzattımda ordan içeri girmeye çalışıyorum. yıpranıyorum Çünkü okulda dışarda vs. yaşıtlarımla oldum ancak inanacıma göre ve %100 zarar görecekerlini bildiğim ve düştükleri ahlakın hiç bir kalıbına sığmaz tavırlar ve bu yolda yanlızlık yıprattı beni oturupda bu konuda derdimi dökecek Allahımdan başak dost bulamadım. halada öyle sadece bazı gönül dostlarıyla Allah ve resulüne olan özelmimi gidermeye çalışıyorum onalardan dinleyerek onlara anlatarak Hamdolsun o deryada girince başka dert kalmıyor bir derdin devası ki bütün derde deva bir ilaç ki başka bütün hastalıkları iileştiriyor.hamdolsun rabbil alemin bu öyle bir dert ki derdin kendisi deva derdim var dedikçe birazda ha deva alıp birazdaha efkarlanınca birazdaha mutlu oluyor insan bencileğin gönlü kara gelmemiştir hiç bir dahi(yunus emre) hiç bir müslümanın yaptığını sanmadığım cürümler yaptım sığdırdım bu kadar ömüre Allah bana o güanhaları sildirecek kadar göz yaşı versin bana ve benim gibi günahından sermaye edinenlere. Ve inşallah maneviatın ufacıkda olsa güzel yelini bulmuş iken nefsime çok sevdiğim şu dizeleri okuyorum Ömründe gerçek nuru bulmuşken bu diyarı nurda kal deli gönül Bu sevda da en huzuru bulmuşken bu sevdaya kendini sal deli gönül Nefsin rahat ise sırra erilemez çile çekmez isen beraat verilmez. Bu fani göz ile umman görülmez hakiki ummana dal deli gönül ve kaybetmemeyi umut ediyorum
-
HZ.MUHAMMED MUSTAFA
Hz. Peygamberin yahudi ve Hıristiyanlara karşı tutumu Hz. Peygamber’in herkesi kucaklayan engin ahlâkı karşısında inananla inanmayan, dostla düşman, akraba ile yabancı arasında fark yoktu. Lütuf ve merhamet bulutu çöllere de, vadilere de eşit yağıyordu. Bir gün yahûdînin biri çarşıda yüksek bir sesle “Hz. Musa (as)’ı bütün peygamberlere üstün kılan Allah’a yemin ederim ki..” dedi. Sahabeden biri de orada duruyordu. Bu sözü işitince dayanamadı ve o yahûdîye, “Muhammed sallallahu aleyhi vesellem’e de mi?” diye sordu. O yahûdî de, “Evet” dedi. Bunun üzerine sahabi öfkesini yenemeyerek ona sert bir tokat attı. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem adalet ve ahlâkta düşmanlara da aynı değeri verdiğinden o yahûdî doğruca Allah Resûlü’nün huzuruna gitti ve olayı olduğu gibi anlattı. Bunun üzerine Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem, o sahabîye kızgınlığını belirterek öyle yapmaması gerektiğini bildirdi. (Buhari) Yahudilerden birinin çocuğu hastalanmıştı. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem hasta ziyaretine önem verdiği için onu yoklamaya gitti ve hal hatır sorup “Geçmiş olsun!” dedikten sonra o genci Islama davet etti. Genç yahûdî, babasına baktı. Sanki babasının razı olup olmadığını öğrenmek istiyor gibiydi. Babası ona, “O ne diyorsa yap” dedi. Bu söz üzerine genç kelime-i şehâdet getirerek müslüman oldu.(Buhari) Bir gün yoldan bir yahûdînin cenazesi geçiyordu. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem onu görünce ayağa kalktı. (Nesa’i) Bir keresinde birkaç yahûdî, Allah Resûlü’nün huzuruna geldiler ve saygısız bir tarzda “es-Selâmü aleyküm” diyecekleri yerde “es-Sâmü aleyküm” (Ölüm üzerine olsun) dediler. Bunu duyan Hz. Aişe (ra) hiddetlenerek onlara ağır bir cevap verdi. Fakat Hz. Peygamber (sa) onu bundan menederek; “Ey Aişe, dilini kötü kelimelere alıştırma, yumuşak kelimeler söyle. Allah Teâlâ herşeyde yumuşaklığı sever” buyurdu.(Müslim) Allah Resulü, yahûdîlere iyi davranıp adalet gösterirdi, onların haşin ve yersiz baskılarına ve acı sözlerine sabrederdi. Yahudilerle müslümanlar arasında alış verişlerde ve sosyal meselelerde bir anlaşmazlık çıkarsa haksız yere müslümanların kayırıcısı olmazdı. Nitekim bu konuda çeşitli örnekler vardır. Bir gün bir yahûdî, Hz. Peygamber’e gelip “Ey Muhammed! Bak bir müslüman bana tokat attı” diye şikayet etti. Hz. Peygamber o müslümanı hemen çağırtarak şiddetle tenkid etti. Bir daha böyle hareket etmekten menetti. (Zad’ul Mead) Necrân kabilesinin hıristiyan heyeti Medine’ye geldiğinde Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem onları bizzat kendisi ağırladı. Peygamber Mescidi’nde kendilerine yer verdi. Hatta onların kendi adetlerine göre mescidde ibadet etmelerine de izin verdi. Diğer müslümanlar onların mescidde ibadet etmelerine mâni olmak isteyince Hz. Peygamber onlara engel olarak ibadet etmelerini sağladı.Yahûdî ve hıristiyanlarla birlikte helal gıdaları yemeye, içmeye ve onlarla evlenmeye izin verdi. Onlara îslâm şeriatından ayrı özel hükümler uyguladıOnlara îslâm şeriatından ayrı özel hükümler uyguladı. .
-
HZ.MUHAMMED MUSTAFA
Allah razı olsun mübarekler dikkat edelimde yam yamı tetikleyip burayı bulandırmayalım bize yakışan muhammedi cevaplar verelim inşallah
-
Avatar nasıl olmalı
sevgili alaturka kardeşim etkilenmiyorsan tebrik ediyorum seni bunu derkende biliyorum tabiki tebriğime muhtaç değilisn müslümanın tebriği ve ödülü Allahdandır. Bende etkilendiğim için açmadım bu konuyu böyle olaylar malesef gördüğüm için.. sonra kardeşim demişsinki nefsi yenmek kendinde baslar! eğr bu söz bilmiyorum bana ise allahın izni ile ne fis mücadelesi içerisisindeyiz her müslüman gibi ve inşallah emmare yi kırdık hareket ettirdikçe sancı yapıyor. Tabiki nefsin sancıları bile insanı büyük tehlikelere sokar içinden çıkamaya biliriz. Elimde olduğunca ve hatırladığım kadarıyla yemediğimi sunmaya çalışmadım Allah razı olsun. Armance Doğrusu ciddimisin dalga mı geçiyon anlamadım onun için ne diyeceğimi bilemiyorum. Ama ciddi isen kardeşim yazmıştım resimdeki biz olmasakda aklına bir obje yerleşir bu sana kalmış bir şey ben sadece fikrimi ve yapmamaız gerektiğine inandığım bir şeyi sunmaya çalıştım. Allah razı olsun
-
Avatar nasıl olmalı
Allah razı olsun mübarek bende gerçekten ayzılarını çok beğeniyorum bunu sen yorum yazdın diye söylemiyorum bir arkadaş vardı hatta msn de senin çiçek resimlerini falan kullanıyodu anlamışsındır kim olduğunu onunla muhabbed etmeye çalışırken de dile getirmiştim yazılarını sevdiğimi.
-
Avatar nasıl olmalı
sevgili insomnia önce ayzılanları okumuşsan anlamışsındır ben bu konuyu din bölümüne yazdım ve müslüman kardeşlerim dedim yani müslüman kardeşlerimin dini konualrda bişeyler payşalırken kullandıkları avatar ki onun dışında hoşuma gitmeeyn avatar bende görmedim. Sonra kardeşim farkındamısın bilmiyorum ama ben ikileme falan düşmedim şeytanın vesvesesi sonra akrdeşim Elhamdülillah şeytanın olmasının gereğini ve bizimi sorumluluğumu kaldırmadığını biliyorum bu bir enaniyet değildir zira bu konu her müslüman tarafından bilinmesi gerekendir. Sonra kardeşim internet ortamında pek yaşıtımla pek değil ama karcı cinslede çok görüştüğüm vardır Allah izin verirse de devam edecektir ancak bu muhabbet genellde üç seçenek çereçvesindedir. 1.muahbbedini çok sevdiğim ve ondan İslamadına bir eşyler öreneceğimi düşündüğüm kişiler 2.islam adına bişeyler paylaşmam gerektiğini düşündüğüm kişiler 3.Selam ve hal ahtrıını sorduğum kişiler. bilmiyorum bunlardada risk göremiyorum tabi önlemlerimizide alıyoruz.Yani almaya çalışıyoruz. sonra ayzdıkalrın genelde vesvese konusunda onun hakkında da yazmaya çalıştım zaten kalan iki konu 1.pek bilgili değilsin galiba 2.Ahlakına pek güvenmiyorsun galiba 1.Evet olmama gereken kadar bilgili değilim 2.Evet olmam gerek kadar güzel ahlaklı değilim Ancak bu yazdığım konularda elahmdülillah öyle bir sorunum yok biiznillah da olmaz. Misal olarak ben bu yıl mezun oldum okulda aç yatanlara ekmek uzatamadım yeteri kadar onlara yeteri kadar Allahı anlatamadım sadece ekndileri merak ettiğinde ve tavsiyeme değer veren beni adam sanıpta konuş diyem mübarekler dışında bi rmünker gördüğümde nefsimi ezip gideemdim yanlış anlaşılmak tan korktum. sosyal anlamda da geçen sene bir arabayla yolun ortasına çöp atmıştı arada 50 metre falan vardı ama gidip almadım Allah affetsin.daha bir çok şey vardır heralde aklıma gelenleri yazdım (son iki yıl) Allah affetsin.
-
Avatar nasıl olmalı
Canlar Allah(cc)a hamd olsun bildiğimle amel etmeye ÇALIŞIYORUM Şunu söyliyeyim şuana kadar hiç bir zaman yaşımı açıklamadım(öm hariç) burdaki forumda nedeni ise bazı arkadaşlarımızın bazı bahaneler araksına saklandığı içindi. yaşım 17 belki hepinizden küçüğüm belki ama şunu söyliyeyim bu benim iki yıl önce başlayan bir yolumdur be biiznillah ömrümün sonuna kadar devam edecek. öncelikle kralx bu zaman gerçekten ahir zamandır ama meyvesi ile pek tadlıdır.yani demek istediğim yakında bir nefsani mülahazada kendini silkeleyip kalmasını çekip gitmesini bilmek zordur yanlız aldığın tad ve ilasın nuru pek tatlıdır ve benim gibi acizane bile bunu farkına varmıştır. şunun söyliyeyim kralx akrdeşim ben ne öğrendiysem görerek öğrendim yani aptıklarımı yapanları ve sonuçlarındaki samimiyetini gördümde nura koştum.Allah onlardan razı olsun(amin) sonra abim şunu diyeyim yukarda allah var benim bu ve diğer dediklerimi ne kadar yapıp yapamdığımı Allah biliyor söyliyeyim abimbunla uçamassın ancak seni beni uçuracak öyle şeyler varki Allah cümle müslümanlara nasip etsin sonra kardeşim bilmiyorum ama yaşıma rağmen zannetmiyorumki MÜSLÜMAN olupta benden daha günahkar bir kul olsun cürmüme ihlasdan daha önce başladım belki namaz kıldığımı zannettim halbuki eğilip kalmakdan başka bir şey değilmiş. Ki şunu söyliyeyim gerçekten alnı secdeey değimiş insan secdeden vaz geçmez ben buna inanmam bir mübarek abim şöyle demiş 'insan kendini saran nuru bilseydi başını secdeden kaldırmazdı' ama ne yazıkki hakkını ver miyoruz keşke döktüğümüz göz yaşlarını 5 vakitte dökebilsek secdede BELKİ ozaman uçarsın ve naamzdan ayrıldığında namaza özlem duysan Allah ve resulünün adını duyduğun zaman yüreğinin vuslat di ye haykırmasıyla göz yaşlarına boğulsan. Ama keşke beş vakit ve her an yapa bilsek RAbbim ansip etsin cümlemize(amin) sonra abim nisa mevzusu Allahümme ecirna min şerri nisa (amin) abim şunu söyliyeyim çoğu insan bir çok şey bilir ama önemliolan bunların niye lerinin cevabını maneviyatında vermiş ola bilendir. Belki daha buluğa çok uzakken namaza başladım yanlız dediğim gibi bir horoz gibi abdest almaya üşenerek ama ne zaman vahşini piişmanlığı ile tanıştım.... bilmiyorum şıpsevdi dediğin sandığım şey ise 15 yaşındaki halim aklıma geldi ama hamdolsun ki günde ne kadar dinini ne kadar başka şeyleri düşünüyorsun sorusunu sorup üzüldüğüm günler in acısı azaldı.İnşallah her daim Allah aşkı ile oluruz(amin)
-
HZ.MUHAMMED MUSTAFA
Hz. Peygamber’in (sav) Kafirlere ve Müşriklere Karşı Tutumu Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’in, kafirlere nasıl güzel ahlâkla davrandığına dair birçok olay vardır. Fakat Batılı tarihçiler, bu olayların İslâm nüfuzunun henüz zayıf olduğu dönemlerle sınırlı olduğunu, müslümanların müşriklere karşı nezâket ve yumuşaklık göstermekten başka çarelerinin olmadığı bir döneme ait olduğunu iddia etmişlerdir. O yüzden burada sadece İslâm karşıtlarının bütün güç ve kuvvetlerinin çiğnenip yok edildiği ve Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’in kesin olarak her tarafa hakim olduğu dönemle ilgili olayları nakledeceğiz. Ebu Basra el-Gıfârî şunu anlatır: “Daha müslüman olmadan önce Medine’ye gidip Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’e misafir olmuştum. Geceleyin bütün keçilerin sütünü içip tükettiğim halde Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem hiçbirşey demedi. Gece boyunca ev halkıyla birlikte aç olarak sabahladı. (İbn-i Hanbel) Benzer bir başka olay da Ebu Hüreyre (ra) tarafından anlatılmıştır: Bir gün bir kâfir gelerek Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’e gece misafiri oldu. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem, bir keçiyi sağdırıp sütünü önüne koydurdu. Onu içtikten sonra ikinci keçinin sütü sağılıp getirildi, adam hiç çekinmeden onu da içti. Sonra üçüncü, sonra dördüncü, nihayet yedinci keçiye kadar sağıldı ve o hepsinin sütünü içip bitirdi. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem en ufak bir hoşnutsuzluk göstermedi. Belki de bu güzel ahlâklı davranışın etkisiyledir ki o kâfir, sabahleyin müslüman oldu ve sadece bir keçinin sütüyle yetinir oldu.(Müslim) Esma (ra) şunu anlatmıştır: “Hudeybiye barışının yapıldığı sıralarda henüz müşrik olan annesi kendisine yardım yapılmasını istemek için Medine’ye, kızı Esma (ra)’nın yanına geldi. Müşriklere nasıl muamele edileceği Esma (ra)’nın aklına takıldı. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’in yanına giderek sordu. Allah Resulü sallallahu aleyhi vesellem ona, “Kendisine iyi davran” buyurdu.(Buhari) Ebû Hüreyre (ra)’nın annesi kafirdi ve oğluyla birlikte Medine’de kalıyordu. Cahilliğinden dolayı Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’e küfrediyordu. Ebu Hüreyre (ra) Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’in huzuruna gidip durumu bildirdi. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem öfke ve hiddet göstereceği yerde dua edip onun hakkında iyi dileklerde bulunmak üzere ellerini kaldırdı. (Buhari) Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem, bütün ev işlerini Bilâl-i Habeşî (ra)’a havale etmişti. Para pul ne gelirse onun yanında durur, elde para pul bulunmadığı zamanlarda o gidip çarşıdan yiyecek içecek şeyleri veresiye alır getirir, bir yerden herhangi bir para geldiğinde de borçları öderdi. Bir gün çarşıya gidiyordu. Bir müşrik onu görünce, “Veresiye alacaksan benden al” dedi. Bilâl-i Habeşî bunu kabul etti ve ondan veresiye aldı. Birgün Bilal ezan okumak üzere ayağa kalktığında veresiye mal aldığı o müşrik birkaç tüccarla birlikte geldi ve ona; “Ey zenci!” diye hitap etti. Bilâl-i Habeşî onun bu terbiyesizce çağrısına “Buyrun, geldim!” diye cevap verdi. Müşrik: “Ne haber? Sürenin bitmesine sadece dört gün kaldı. Bu süre içinde borcunu ödemezsen sana keçi güttürerek bu borcu ödeteceğim” dedi. Bilâl-i Habeşî yatsı namazını kıldıktan sonra Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’in huzuruna geldi ve olup biteni anlattıktan sonra: “Kesemizde hiçbirşey kalmadı, yarın o müşrik gelip bana hakaret edecek. O yüzden bana izin verin de çekip bir yere gideyim, daha sonra borcun ödeneceği bir-şeyler gelir de borç ödenirse o zaman dönüp, gelirim” dedi. Her halükârda o gece gidip uyudu ve yol eşyasını yani heybe, ayakkabı ve kalkanını hazırlayıp başının ucuna koydu. Sabah kalkarak tam yolculuğa çıkacağı sırada biri koşarak geldi ve: “Seni Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem çağırıyor” dedi. Bilâl-i Habeşî gidince zahire yüklü dört devenin kapıda beklediğini gördü. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem, “Mübarek olsun, bu develeri Fedek reisi göndermiş” buyurdu. Bilâl-i Habeşî bunları alıp çarşıya götürerek hepsini sattı. Müşriğin borcunu ödeyip Peygamber Mescidi’ne geldi ve Hz. Peygamber’e bütün borcu ödediğini bildirdi. (Buhari, Müslim) Anlattığımız olay da Hicret’in 7. yılında Fedek’in fethinden sonra meydana gelmiştir. Bilâl-i Habeşî (ra), Hz. Peygamber’in kendisine yakın kıldığı ve evinin işlerini havale ettiği kimsesiydi. Bir müşrik ona “Zenci! Sana keçi güttürerek borcunu ödeteceğim, ancak ondan sonra seni serbest bırakacağım” diyebiliyor. Bilâl-i Habeşî (ra), borcunun vadesinin dolduğu gün, müşrik adamın gelerek hakaret etmesinden korktuğundan kaçıp gitmeye karar veriyor. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem bütün bunları duyuyor, ama ne müşrik hakkında bir kelime ediyor, ne de Bilâl’i koruyucu ve teselli edici bir ifadede bulunuyor. Tesadüfen zahire geliyor ve müşriğin borcu ödeniyor. Sarfettiği, ağzından çıkan çirkin sözler ve kötü davranışı da bağışlanıyor. Bu yumuşak kalplilik, bu bağışlayıcılık ve bu tahammül, âlemlere rahmet olan Hz. Muhammed’den başka kim tarafından gösterilebilir? En zor mesele, münafıklar meselesi idi. Bunlar, inanmayanların bir grubuydu. Liderleri Abdullah b. Übeyy’di. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’in Medine’ye gelişinden az bir süre önce bütün şehir Abdullah b. Übeyy’in başkan yapılması üzerinde anlaşmıştı. Bedir savaşından sonra, müslüman olduğunu ilan eden bu şahıs, içinden kafirdi. Onun peşinden gidenler de aynı şekilde münafıkça müslüman olmuş ve münafıklardan oluşan bir topluluk meydana getirmişlerdi. Bu insanlar el altından İslama karşı türlü planlar hazırlıyor, her çeşit şirretliği yapıyorlardı. Kureyş’le ve İslama karşı olan diğer kabilelerle gizlice anlaşıyor ve onlara müslümanların sırlarını haber veriyorlardı. Bütün bunlara rağmen dış görünüşte İslâmın emir ve buyruklarını yerine getiriyorlardı. Cuma günü cemaate katılıyor, müslümanlarla birlikte savaşa gidiyorlardı. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem onların neler yaptıklarını, ne dolaplar çevirdiklerini ve hepsinin isimlerini biliyordu. Fakat şeriatın ve ilahî hukukun hükümleri, gönüllerde saklananlar olmayıp açık ve net olarak görünen kafirce hareket ve davranışlar hakkında olduğundan Hz. Peygamber onlara kâfirlere ait hükümleri uygulamıyordu. İşin buraya kadarı, şeriatın ve ilahî hukukun işiydi. Ama merhamet fışkıran bir gönlün ve Hz. Peygamberin bağışlayıcılığının, yumuşak kalpliliğinin gereği olarak da Allah Resulü onlara karşı daima güzel ahlâkla davranıyordu. Bir keresinde müslümanlarla birlikte savaşa gittiklerinde muhacir bir müslüman, bir ensarîye tokat atmıştı. Ensarî, “Yetişin ey ensâr!” diye bağırdı. Muhacir de, muhacirleri imdada çağırdı, iki grup arasında kılıçlar çekilmek üzereydi. Hz. Peygamber’in haberi oldu ve hemen araya girerek “Bunlar ne biçim câhiliye hareketleri!” buyurdu. Bunun üzerine her iki taraf olduğu yerde kaldı. Abdullah b. Übeyy olayı duyunca “Medine’ye varır varmaz aşağılık müslümanları oradan çıkaracağım” dedi. Arkadaşlarına da “işin kolayı var. Sizler Medineli ensar olarak Mekkeli muhacirleri kollayıp desteklemekten elinizi çektiğiniz an onlar kendiliklerinden mahvolurlar” dedi. Nitekim bu olay Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle anlatılmıştır: “Onlar, “Peygamberle birlikte olanlara yardım etmeyin de darmadağın olsunlar” diyen kimselerdir.” (Münâfikun 7) “Onlar, “Medine’ye geri dönünce şerefli olan -bizler- o aşağılık insanları mutlaka çıkaracaktır” derler.” (Münâfikun 8) Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem Abdullah b. Übeyy’i çağırmak üzere bir adam gönderdi ve bu sözleri neden söylediğini sordu. Abdullah b. Übeyy kesin şekilde inkar etti ve bunların hiçbirini söylemediğini ileri sürdü. Hz. Ömer (ra) o an oradaydı. “Ey Allah Resulü izin ver de şu münafığın boynunu uçurayım” dedi. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem ise ona: “Sonra insanlar, Muhammed sallallahu aleyhi vesellem kendi arkadaşlarını öldürüyor diye propaganda yaparlar” buyurdu.(Buhari) Uhud savaşında Abdullah b. Übeyy, savaş tam başlayacağı sırada üçyüz adamıyla birlikte geri çekildi. Bu hareketiyle müslümanların gücüne büyük bir darbe indirdi. Yine de Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem onu bağışladı ve Abdullah Ibn Übeyy, daha önce Abbas (ra)’a kendi elbisesini verdiği için öldüğü zaman buna karşılık Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem de, müslümanlarm rızası olmamasına rağmen kendi mübarek gömleğini ona giydirerek defnetti.” (Buhari)
-
HZ.MUHAMMED MUSTAFA
Hz. Peygamberimizin herkese eşit davranması Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’in gözünde zengin-fakir, büyük-küçük, köle-efendi herkes eşitti. Bu hususda bazı hadisler. Selmân (ra), Suhayb (ra) ve Bilal (ra) hepsi bir zamanlar köleydiler. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’in gözünde onlar, Kureyş liderlerinden daha aşağı bir makamda değillerdi. Bir gün Selmân (ra) ile Bilal (ra) bir yerde birlikte bulunuyorlardı. Tesadüfen Ebu Süfyân çıkageldi. Selman’la Bilal (ra), “Kılıç, hâlâ şu Allah düşmanının boynuna inmedi” dediler. Hz. Ebu Bekir onlara: “Kureyş’in lideri hakkında nasıl böyle konuşursunuz?” dedi. Sonra Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’in huzuruna gelerek olayı anlattı. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem, Hz. Ebu Bekir’e: “Sakın onları gücendirmiş olmayasın. Eğer onları gücendirdiysen, Allah’ı gücendirmiş olursun” buyurdu. Bunun üzerine Hz. Ebu Bekir hemen kalkıp o mübarek zatların yanına giderek onlara: “Bana gücenmediniz değil mi?” dedi. Onlar da “Hayır, Allah sana merhamet buyursun” dediler.” (Müslim) Mahzûm kabilesinden bir kadın hırsızlık suçundan yakalandı. Allah Resulü sallallahu aleyhi vesellem Üsâme b. Zeyd (ra)’i çok severdi, insanlar onu şefaatçi ve aracı kılarak Allah Resulü’ne gönderdiler. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem Üsâme’ye; “Ey Üsâme, Allah’ın belirlediği cezalar için mi aracılık ediyorsun?” buyurdu. Sonra insanları toplayarak şöyle buyurdu: “Sizden önceki ümmetler, önemli adamlar suç işlediği zaman bağışladıkları ve basit insanlar suç işledikleri zaman cezalandırdıkları için helak oldular. Allah’a yemin ederim ki, eğer Mu-hammed’in kızı Fâtıma hırsızlık yapsaydı, onun da elini keserdim” buyurdu” (Buhari) Bedir savaşında diğer esirlerle birlikte amcası Hz. Abbas (ra) da esir edilip getirilmişti. Esirler fidye parası vermeleri karşılığında serbest bırakılıyordu. Bazı iyi niyetli ensar, Abbas (ra)’ın Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’e akrabalığından dolayı; “Ey Allah Resulü! izin verin de amcanız Abbas’ın fidyesini bağışlayalım” dediler. Bunun üzerine Allah Resulü sallallahu aleyhi vesellem, “Hayır, bir dirhem dahi bağışlamayın” buyurdu.” (Buhari) Kendisine gelen hediyeleri topluluk arasında dağıtırken sağ eliyle dağıtmaya başlar ve bu dağıtımda, zengin-fakir, büyük-küçük herkesi eşit tutardı. Bir gün sahabe-i kiram, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’in huzurunda toplanmış oturuyorlardı. Tesadüfen sağ tarafında çok küçük yaşta olan Abdullah b. Abbâs oturuyor, sol tarafta anlı-şânlı büyük sahabeler oturuyordu. Bir yerden süt geldi. Allah Resulü biraz içtikten sonra Abdullah b. Abbâs’a verdi. Büyük sahabeyi gözeterek sağ taraftan vermeyi terketmedi. Sonuçta topluluktakilere ancak sırası geldikçe süt verildi. (Buhari) Enes (ra) şunu anlatır: “Bir gün Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem evime geldi ve içmek için su istedi. Ben süt ikram ettim. Hz. Ebu Bekir (ra), Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’in solunda, Hz. Ömer önünde, bir bedevi de sağ tarafında olduğu halde oturuyorlardı. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem sütü içtikten sonra Hz. Ömer, Hz. Ebu Bekir’e vermemi işaret etti. Yani geri kalan sütü ona ikram etmemi istedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem, “Sağ taraftakinin hakkıdır” buyurdu. Böyle buyurarak artan sütü bedeviye ikram etti.” (Buhari) Kureyş kabilesi kendi üstünlüğünü iddia ederek Müzdelife’de kalır, diğer Arap kabileleriyle birlike Arafat’a çıkmazdı. Ama Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem bu ayrıcalığı asla kabul etmedi. Peygamber olarak gönderilmeden önce de peygamber olarak gönderildikten sonra da daima gelen insanlarla birlikte oturup kalkardı. Bunun dışında Arafat ya da Müzdelife’de kendisi için özel bir yer ayrılmasına ve bilhassa kendi için orada bir gölgelik yapılmasına razı olmazdı. Sahabe-i kiram kendisine böyle bir teklif getirdiklerinde; “Kim önce gelirse o oturur” buyurdu.” (İbn-i Hanbel) Sahabe-i kiram topluca bir iş yaparken Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem onlara katılır ve normal bir işçi gibi o işi yapardı. Medine’ye geldikten sonra ilk yapılan iş, peygamber mescidinin inşa edilmesiydi. O mübarek mescidin inşasına diğer sahabe gibi Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’in kendisi de doğrudan katılmıştı. Mübarek eliyle kerpiçleri yüklenip getiriyordu. Sahabe-i kiram, “Canımız Sana feda olsun, niçin zahmet buyuruyorsunuz. Biz yaparız” diyorlardı. Ama O, kendi görevinden vazgeçmiyordu. (Buhari) Hendek savaşı sırasında bütün sahabe-i kiram Medine’nin etrafına hendek kazıyorlardı. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem de basit bir işçi gibi çalışıyordu. Öyle içten ve hızlı çalışıyordu ki, her tarafı toz toprak içinde kalmıştı. (Buhari) Bir yolculukta sahabe-i kiram acıkmış fakat yemek hazırlanmamıştı. Sahabe hep birlikte yemek pişirme hazırlığına başladı, insanlar teker teker iş bölümü yaptı. Çölden odun toplayıp getirme işini Hz. Peygamebr sallallahu aleyhi vesellem üstlendi. Sahabe-i kiram “Ey Allah Resulü! Bu işi biz hizmetçilerin yaparız” dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem: “Doğru söylüyorsunuz yaparsınız ama ben kendimi sizden üstün tutmak istemiyorum. Allah, kendini arkadaşları arasında üstün tutan kulundan hoşlanmaz” buyurdu.” (Zerkani) Bedir savaşında askerlerin binekleri çok azdı. Üç kişiye bir binek düşüyor, herkes sırası geldikçe biniyordu. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem de herkes gibi bir deveye başka iki kişiyle birlikte nöbetleşerek biniyordu. Sahabe fedakârlık yaparak sıralarını veriyor ve: “Ey Allah Resulü siz binmeye devam edin, sizin yerinize biz yürürüz” diyorlardı. Buna karşılık Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem: “Ne siz benden daha fazla yaya yürüyebilirsiniz, ne de ben sizden daha az sevaba muhtacım” buyurdu.” (İbn-i Hanbel)
-
Avatar nasıl olmalı
Öncelikle hepinize teşekkür ederim arakadaşlar hepinizden Allah razı olsun inşallah mod kardeşim aslında konuyu bilerek din konusuna yazdım çünkü kast ettiğim din ile alakalı ben kendi fikrimi söyleyince sanane diye bir tepki almamak için bu konu ile ilgilenen arkadaşlarımın dini konularda olabileceğini tahmin ettiğim için kralx demişsiki "O halde bana ikinizde kızıyorsunuz" est. mübarek ne haddime kızmak sadece üzülüyorum sen ve bir kaç arkadaşa neden dersen kardeşim ki sen biliyosundur diye düşünüyorum öncelikle şunu ifade etmek istiyorum bunu din bölümüne yazdım ve müslüman kardeşlerim dedim çünkü ifade etmek istediğim şey o yönde yani konu taşınmasaydı ii olurdu ama ne yapalım. arkadaşlar öncelikle müslüman olarak İslam anlamına bişeyler paylaşıyorsak elbette amacımız Allah(cc) rızasıdır.Onun için amcaımızda o yöndedir payşalarımızı yaparken bu zihniyette yaparız. Ancak şu varki Elbette islam adına çok şeyler suna biliriz Allah nasip etsin inşallah ancak olurda yazılarından faydalandığımız ve beğendiğimiz bir arakadaşın avatarına gözümüz kayar ve hoş bir fotoğrafını görüp Allah korusun etkilene biliriz peki ya resmi kendi resmi değilse bence hiç bir şey fark etmez çünkü şeytanın vesvesesiyle zihniyete karşı cins objesi yerleşir.hatta bence bu nick içinde geçerli. Mesela kralx kardeşim sadece örnek vericem(ki öle bir durum olması imkansız ) yazısından etkilensem ki gerçekten çok hoş yazılarını okudum ve karizma resimlerini görsem dikkatimi çeker şeytan bana vesvese vermeye başlar asıl önemli olan bu konuda yazılanın din konusu olması daha sonra şeytanın vesvesesiyle kralx e cici gözükecek sempati katarak falan iletiler yazsam yazdığım ve içinde belkide Allah ve resulüne olan aşkdan bahsetsede benim içimde hep yazımla etkileme niyeti olsa yazdığım ihlasdan Allah(cc) rızasından çıkar ve belkide her yazdığımızla iki yüzlülükden dolayı günah kazanırız. tabi resmi koyanda bütün bunlara vesile olmuş oluyor yani büyük bir cürmün altında oluyor bence çok dikkat edilmesi gerekn bir konu Belki böyle bir şey kimsenin başına gelmez ama ihtimaldir bizimde amacımız her zaman şeytanın uzağında olmak olduğu için dikkat edilmesi gertektiğini düşünüyorum onun dışında yazdıkalrınıza tabiki katılıyorum ancak kast ettiğim bu değil yani müslümanlara dememlede kastım buydu Allah hepinizden razı olsun Allah yaptıklarımızda ihlası eksik etmesin(amin)
-
ALLAH VE SEN DİLERSEN SÖZÜ
Allah razı olsun mübarek Bide gayb hususundaki hadislerde 'Allah ve resulü bilir' var. Burda niyet önemli ki bunun için dolaylı şirk olsa gerek. Çünkü melekler geleceği bilir dediğimizde burda meleklerin bile bileceği yalnız Allah(cc) izni kadar olduğunuda biliyoruz. Bakara/32- Dediler ki: "Yücesin sen (ya Rab!). Bizim, senin bize öğrettiğinden başka bir bilgimiz yoktur. Şüphesiz sen bilensin, hakîmsin". yani bu hususların geçtiği hadislerde Allah resulünün bir şey öğreteceği belli ki Allah ve resulü bilir.Diyorlar yani bir öğüt nasihat ders vereceği için.yani söylenilen söz söylendiği daire içerisinde geçerli genel bir yargı değil yaniyapılan övülme belirli konuşulan bir konu için ancak söylenişi ile genelleme ifade ettiği için hoş değil.