gloria

Sayfa 190: Sevilla Katedrali. Kısa bir an dalan Avila, yine o dipsiz kuyuda duman dolmuş Sevilla Katedrali'nde yerde sürünüyor, kana bulanmış enkazın arasında karısıyla çocuğunu arıyor ama onları sonsuza dek kaybettiğini görüyordu.

Sayfa 171: Langdon reflektörlü otoyol tabelasına baktı. AEROPUERTO BILBAO (BIO) 7 KM

Sayfa 168'deki La Salve Köprüsü'nden yukarıda bahsetmiştik, o yüzden tekrar eklemiyorum. ve sayfa 170 ve bilumum başka yerlerde geçen Nervion Nehri de bu köprünün altından geçen nehrin adıdır.

Sayfa 165: Doğudaki Peşte'de Szent Istvan Bazilikası'nın kulelerinin karşısında tüm görkemiyle Gresham Sarayı duruyordu. Arkadaki kuleler, Szent Istvan Bazilikası'na ait, önündeki yapı da Grestham Sarayı. Burası metne göre köprünün doğu manzarası. Batıdaki Buda'da, Kale Tepesi'nin üstünde Budin Kalesi'nin sağlam surları yükseliyordu. Kuzeyde Tuna Nehri kıyısındaysa Macaristan'daki en büyük bina olan parlementonun zarif kule tepeleri göğe uzuyordu. Yine de Köves kendini Asma Köprü'ye getirip duran sebebin bu manzara olmadığını düşündü. Asma kilitler ....... Geleneğe göre bu köprünün üzerine gelen iki sevgili bağlarının sonsuza dek süreceğinin göstergesi olarak kilidin üzerine baş harflerini yazar, kilidi köprüye takıp anahtarını nehir sularına fırlatırdı.

Sayfa 165: Budapeşte'nin içinden geçen sekiz karayolu köprüsünden biri olan Szechenyi Asma Köprüsü, Tuna Nehri üzerinde üç yüz metreden fazla mesafe kat eder. Doğu ile batı arasındaki bağın sembolü olan yapı, dünyanın en güzel köprülerinden bir kabul edilir.

Sayfa 160: Kral, aşırı muhafazakar General Francisco Franco'nun otuz altı yıllık kanlı diktatörlüğünün ardından parlementer bir monarşi oturtan çalkantılı bir ülkeyi kırk yıldan fazla yönetmişti.

Sayfa 157: "Nehre gelince La Salva Köprüsü'nün altındaki yoldan yürüyün ve bekleyin.

Sayfa 142: Langdon , bu tel çıkartma değil diye bildirdi. üst üste binmiş iki çıkartma. Alttaki çıkartma papalık haçı denilen özel bir haç. Şimdilerde çok moda Sayfa 142: Üstteki u şeklindeki sembol tamamen farklı bir çıkartma. ...... Ön camdaki U şeklini işaret eden Langdon, "Bu araba kiralanmış," dedi "Uber'den."

Sayfa 138: Calle de Bailen. Valdespino'nun sağ tarafındaki demir kapıların ardında yer alan Calle de Bailen boyunca dizilmiş medya kamyonları, uydu alıcılarını yükseltiyordu.

Sayfa 136: Armadaki taca her iki yanında birer herkül sütunu eşlik ediyordu. "Daha öteye" anlamına gelen çok eski PLUS ULTRA sloganı yazıyordu.

Sayfa 124: Plaza de la Armeria. İçerisi yaklaşık 140 bin metrekareye dağılmış 3418 odalı akıl karıştırıcı bir labirenttir. Kraliyet ailesi ise şehir dışındaki daha sade ve gözlerden uzak Palacio de la Zarzuela'da kalıyord

Sayfa 123: Arabası yılankavi Nervion Nehri boyunca kuzeybatıya doğru yol alıp Avenida Abandoibrra'da hızla giden araçların arasına karıştığında Amiral Avila rahat bir nefes aldı. Sayfa 123: Zihninin içinde Oriamendi marşının neşeli nağmelerini duymaya başladı. Marşın sözleri bir zamanlar burada, Bilbao'daki kanlı savaşta söylenmişti.

Sayfa 114: Ortasında haça dolanmış yılan sembolüyle bir dünya logosu şu yazı eşliğinde belirdi. Madrid Bilim & Yaşam Deklarasyonu "Kısa bir süre önce burada, İspanya'da Uluslararası Katolik Birlikleri Federasyonu bilimin ruhtan yoksun olduğu ve bu sebeple kilise tarafından sınırlandırılması gerektiği iddiasıyla genetik mühendisliğine savaş ilan etti. Dünya logosu şimdi daha farklı bir daire biçimini almıştı. Dev bir parçacık hızlandırıcısının şematik bir taslağı görünüyordu. "Bu da Teksas'ın Süperiletken Süper Çarpıştırıcısı. Yaratılış anını keşfetmemizi sağlayabilirdi. Dünyadaki en büyük parçacık çarpıştırıcısı olması planlanıyordu. Bu makinenin Amerika'nın İncil Kuşağı eyaletlerinden birine yerleştirilmesi ayrı bir ironi içeriyor." (Belki de budur tam çözemedim.) Görüntü değişip Teksas Çölü'ndeki beton bir binaya dönüştü. Toz ve kir içindeki, kısmen tamamlanmış yapı inşaatının yarıda durdurulduğu anlaşılıyordu. "Amerika'nın süper çarpıştırıcısı, insanoğlunun evren algılayışını muazzam ölçüde geliştirebilirdi ama proje, maliyetin bütçeyi aşması ve bazı şaşırtıcı kaynakların siyasi baskıları yüzünden iptal edildi.

Sayfa 112: Yıldızlı gökyüzü yeniden belirmişti ama bu defa yıldızların yanında isimleri vardı: Vega, Betelgeuse, Rigel, Algebar, Deneb, Acrab, Kitalpha.

Sayfa 112: Antik Bağdat Kenti. Tavandaki görüntü, surlar içindeki antik bir kent çizimine dönüştü. Çölden geçen bir nehrin kıyısına yerleşik, mükemmel daire biçimli bir şehirdi. Langdon, tepesinde mazgal siperi bulunan ortak merkezli üç duvarla sağlamlaştırılmış, özgün dairesel yapısıyla antik Bağdt kentini hemen tanıdı. Bağdat şehrinin 10. yüzyıldaki tasviri

Sayfa 109: Cody Wilson isimli Amerikalı bir genç ilk üç boyutlu yazıcıda üretilen polimer tabanca "liberator" ı tasarlayalı yıllar geçmiş, o günden bu yana teknoloji katlanarak gelişmişti.

Sayfa 105: Beyinden başka görüntüler ortaya çıkmaya başladı. El değmemiş cennetler, ateşli cehennemler, Mısır'ın Ölüler Kitabı hiyeroglifleri, taşlara kazınmış astral seyahatler, Yunanların Elysion Çayırları yorumları, Gilgul Neshamot'un kabalistik tasvirleri, Budizm ve Hinduizm'deki reenkarnasyon çizimleri, Yaz Ülkesi'nin teozofik çemberleri. (Bunlardan da bulabildiklerimi ekleyeceğim.) Mısır'ın Ölüler Kitabı hiyeroglifleri Yunanların Elysion Çayırları yorumları Gilgul Neshamot'un kabalistik tasvirleri Budizm'deki reenkarnasyon çizimleri Hinduizm'deki reenkarnasyon çizimleri

Sayfa 104: Beynin içinden bir dizi görüntü çıkmaya başladı. Tanrı uzanıp Adem'e hayat veriyor, Prometheus çamurdan ilk insanı yapıyor, Brahma kendi vücudunun farklı yerlerinden insan yaratıyor, Afrikalı bir tanrı bulutları ayırıp yeryüzüne iki insan indiriyor, İskandinav bir tanrı tahtadan bir adamla kadın oyuyordu. (Bunların ne kadarını bulabilirim bilmiyorum, bulsam da bahsedilen resimler aynı mıdır onu asla bilemem ancaaaakkkk bulabildiğim kadarı gözümüzde sahneleri canlandırmamıza yetecektir, dimi?) Adem'in yatarılışı Rönesans İtalyasının ünlü ressamı Michelangelo tarafından 1511 yılında Sistine Şapeli'nin tavanına yaptığı fresk. Prometheus çamurdan ilk insanı yaratıyor. Brahma kendi vücudunun farklı yerlerinden insan yaratıyor. Sanırım bu: Afrikalı bir tanrı bulutları ayırıp yeryüzüne iki insan indiriyor, İskandinav bir tanrı tahtadan bir adamla kadın oyuyordu.

Sayfa 103: Debussy, Clair de Lune. Yaygara o anda kesildi ve yerini Debussy'nin sakinleştirici Clair de Lune melodisi aldı. Şarkıyı buradan dinleyebilirsiniz.

Sayfa 98: Harris Tüvit ceket. Sahnedeki Langdon, hevesli bir seyirci kitlesinin karşısında Harris Tüvit ceketiyle bir aşağı bir yukarı yürüyordu. Bu Harris Tüvit ceketini, Dan Brown'un Cehennem isimli kitabıyla ilgili başlıkta da yayınlamıştım buraya yeniden eklemeyeceğim, o başlığa link atıyorum. Bir önceki kitapta çeviri yaparken orijinal ismiyle çevrilmiş (harris tweed) burada harris tüvit denmiş ama tabiiki ikisi de aynı