Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

suheda

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    2.291
  • Katılım

  • Son Ziyaret

suheda tarafından postalanan herşey

  1. ******** Hırsız, adam kaçıran, çocuk rehin alan,katil,ve Türk ordusu ile silahlı çatışmalara girip mevcut devrimi yıkıp yeni bir devrim peşinde olan ve uzantılarının şuan nerede kiminle omuz omuza olduğu belli olan bir ucuz ideoloji peşindeki kişileri sayfalarca alıntılarla aklamaya çalışma çabasıda neyin nesi??? Çok merak ediyorum bunlar kendi ecelleri ile ölmüş olsalardı bu şekilde ağıtlar yakılacakmıydı arkalarından, hoş yaşasalardı eminim çoktaaannn kulvar değiştirmiş olacaklardı ya
  2. Godziciğim benim Gandalf örneğinde söylemek istediğim kitaptaki tasvire çok güzel uyulmuş olmasıydı.Yazarın anlattığı en ince detay bile göz önüne alınarak yapılmış.. Oysaki bir çoğunda özellikle bizim dizilerde konu bile bir kaç ayrıntı dışında nerdeyse tamamen değişikliğe uğruyor. Mesela okuyanlar bilir Yaprak Dökümünde ki Fikret karakteri, ne ilgisi var kitaptaki ile dizideki,hiç bir benzerlik yok çocuklu bir adamla evlenmesi dışında.. Peki ya Dudaktan Kalbe kitabında ki Vedat karakteri!neden hala dizide yok?ki kitabın ana karakterlerinden biri olayların akışı onunla değişiyordu..Ama gördüğüm kadarı ile dizide ekarte edilmiş, Cemil karakteri ile yer değiştirmiş yani kitapta olmayan biri ile.. Bence haklısın kitapların sadece isimlerinden yararlanılıyor..
  3. suheda

    Iyi Günde Kötü Günde..

    İşte budur....
  4. suheda

    Ruhumu şımartmak...

    İnşallah canım hadi gel birlikte gidelim.. Canım,ben İzmir'de iki aya yakın kalmıştım Balçova'da teleferiğin olduğu caddede güzel bahçeli iki katlı şık bir evdi kuzenimin, o taşınınca İzmirle ilişiğim kesildi.. Bu arada elmayı yıkamadan yediğimi kim söyledi üşendim ama sonra kalkıp yıkadım
  5. suheda

    Birileri bana mı seslendi?:))

    Sesimiz duyup yanıtsız bırakmadığın için teşekkürler
  6. Bir filmin sizi alt üst edemiyeceğini iddia ediyorsanız Schindler'in Listesi'ni izlemediniz demektir... Bu filmi bir kaç kez izleyen biri olarak sizi uyarayım eğer duygusal bir insansanız sakın olaki izlemeyin!çünkü bu filmde öyle aşk meşk böcek çiçek bulamazsınız..Bu filmde ölümün karanlığı ile hayatta kalmanın mücadelesi dışında başka bir şey yok!! Yok izleyeceğim diyorsanız vaktinizin bol olduğu (çünkü film tam 3 saatten fazla sürüyor) ,sakin bir ortamda (bence yalnız) göreceklerinize hazırlanarak izleyin.. Yıl 1942 yer Nazi Almanya'sı ve Nazi askerlerinin bir ırka yönelik korkunç katliamları...Soykırım.. İzlerken bunlar gerçekten olabilirmi diye düşünüyor insan,evet olabilir ve halada dünyanın bir çok yerinde oluyor..Yahudiler yaşadıkları tüm bu katliamları şimdi kendilerinin başka insanlara yapması geçmişin intikamımıdır? Dile kolay tam 6 milyon Yahudi korkunç bir şekilde katledildi..Evlerine eşyalarına tüm birikimlerine el konularak 600 yıldır yaşadıkları şehirlerden bir gecede çıkartılarak ve yanlarına hiç bir şey almalarına müsade edilmeyerek ölüm kamplarına gönderilen Yahudiler.. Ekmekler arasına konulup yutulan küçük müceferler,sokaklar dolusu valizler baskın yapılıp gitmekte en ufak şekilde direnenlerin kurşuna dizilmesi,evlerdeki gizli bölmelere saklanıp ölümden kaçabileceğini sanan çaresiz insanlar,steteskoplarla dinlenen evler ve en ufak bir çıtırtıda kurşundan delik deşik yapılan heryer.. Sırf zevk olsun diye herkesin gözü önünde öldürülen insanlar...Hastanelerdeki hastalar herkes bu ölüm emrinden nasibini almalıydı.. Düşünün bir sabah uyanıyorsunuz tüm şehrin üzerine kül yağdığını görüyorsunuz ne olduğunu anlamak için araştırdığınızda öldürülen 10 bin yahudinin gömüldüğü toplu mezarlardan çıkartılıp yakıldığına şahit oluyorsunuz onları çıkartma görevide yine kendi ırktaşlarına yaptırılıyor,bu nasıl bir nefrettir.. Oscar Schindler işte tüm bu olayların içerisinde yaşayan bir adam oldukça nufuzlu biri,toplum içerisinde hatırı sayılır bir yeri olan bir işadamı.. Emaye fabrikası işletiyor ve tüm işçlileri yahudi,bilinçli olarak onları çalıştırıyor ne kadar işçi o kadar hayat.. Alman bir komutandan şehrin tasviye edileceğini herkesin Auschwitz'e gönderileceğini öğrenir, Auschwitz ölüm demek ,Auschwitz insanların diri diri yakılması ve gaz odalarında zehirlenmesi demek, Auschwitz insanlığın bittiği yer demek.. Schindler doğduğu yerde Çekoslavakya'da bir silah fabrikası kuracağını söyler ve işçilerini buradan getirmek istediğini,yüklüce para verdiği Alman subay ona götürmek istediği işçlerin adları olan bir liste hazırlamasını söyler.. Schindler'in Listesi hazırdır yaklaşık bin kişilik,insanlar bu umuda yolculuktan mutlu trenlere doldurulur erkekler ayrı trenlerde kadınlar ve çocuklar ayrı.. Ama bir terslik olur kadınların ve çocukların olduğu tren Auschwitz'e gönderilir ölümün ve bilinmezliğin soğuk korkusu altındaki kadınlar (ben filmin burasında ağlamıştım) Haberi alan Schindler duruma el koymak için oraya gider... İsterseniz size filmin tamamını anlatmayayım,gerçi izlemeyen olduğunu sanmıyorum ama yinede izlemeyenlere saygı göstermek lazım... Bu filmi tavsiye falan etmiyorum,bu filmi bu müthiş 7 oscarlı dramı mutlaka izleyin savaşın korkunç yüzünü, soykırımı ve insanlık tarihinin utanılması gereken sayfalarını... Yapım : 1993, ABD Tür : Dram / Savaş Yönetmen : Steven Spielberg Senaryo : Steven Zaillian, Thomas Keneally Oyuncular : Ralph Fiennes, Embeth Davidtz, Liam Neeson, Ben Kingsley, Caroline Goodall, Jonathan Sagall Yapımcı : Steven Spielberg, Gerald R. Molen, Branko Lustig
  7. Hep derim kitaptan filme alınan ve kitaba sadık kalınan tek eser Yüzüklerin Efendisi öyleki ben büyücü Gandalf'ı gördüğüm zaman şaşkınlığa uğramıştım tam hayalimde canlandırdığım gibiydi... Evet Candide koku'dada aynı şekilde kitaptaki ana konuyla tamamen oynanmış özellikle katil.. Bizdeki dizilerse Elif'in söylediği gibi sadece isimler aynı nerdeyse konu ile hiç ilgisi yok senaryonun. Biliyormusunuz ben sırf bu yüzden Rüzgar gibi Geçti filmine bakmadım,çok etkilendiğim bir kitaptı hele baş kahramanı Scarlett O'Hara...Hiç sanmıyorum kitaptaki gibi aktarılmıştır.. Yani bu sorun sadece bizim Türk dizileri ile sınırlı değil,kitaplardan yola çıkılarak filme alınan hepsinde aynı sorunla karşılaşıyoruz.. Ben bizim kitaptan diziye çevrilenlerde en çok Türk'çeye acıyorum oysaki kitaplarda ne güzel kullanılıyor heleki eski kitaplarda..
  8. Kendimi gestapo kampında hisseder oldum artık... Kurallarda bir yere kadar güzel,hemen hepimizin olması gerektiğine inandığımız kurallar belli...peki ya bu kadarı? Müdahele edilen her iletiye,her yazıya verilen yanıt hep aynı...kurallar... Yönetimle duvar arkasından konuşuyormuşsunuz gibi bir izlenim edindiğiniz oldumu? Çünkü her soruma aldığım cevap hep aynı...kurallar O niye gitti?kurallar...O yazı neden kilitlendi?Kurallar...Aylardır kullandığım imzam neden silindi?kurallar Bu kadar kural anayasa kitabında bile yoktur... Üyelerini böyle gözünün yaşına bakmadan harcayan bir forum sitesi daha varmı?Hayır yok.. Kimse kendine pay çıkartmasın..Buraya alışıpta gidilmeyişi forumun vazgeçilmezliğinden değil...edinilen arkadaşlıklardandır.. Ama gördüğüm kadarı ile o olmazsa olmazlarımızdan hergün bir yaprak eksiliyor,bizimde rüzgarlara kapılmamız an meselesi olmuş.. Gel,gir,tıkla,bak,oku, ama konuşma,soru sorma....Misafir olarak gelmekle üye olarak gelmek arasında çok büyük bir fark yok nasılsa...Tıkladınmı tamam.. Ali'ye aynen katılıyorum kurallar sınırsızca yönetimin keyfiyetine göre kullanılıyor...
  9. Valla her türlü yemek beni şuan çok mutlu ederdi açlıktan ölmek üzereyim
  10. Gel kardeşim ilişiver yanıma çocukluğuna dön ve anlat hasta konumundan bir anda doktorluğa terfi ettirdim kendimi hani bir film vardıya akıl hastanesinde ki hastalar hastaneyi ele geçiriyor doktorlar hasta onlar doktor oluyor korku filmi
  11. Ben solcu değilim ama güzelim bu işte bir terslik olmasın Sanırım bu konu bir İtalyan kadın adayın sözü ile gündeme oturdu o "bütün solcu kadınlar çirkindir "demişti yanılmıyorsam ,sonra bir başkası çıkıp "çirkin olabilirlar ama yatakta çok iyiler "diye yanıt vermişti.Her zaman ki gibi kadının üzerinden rant yapmaya çalışan çarpık zihniyetler işte.... Bu arada Efendi senin fotoğraftakiler Türk'e benzemiyor,birde erkek kadından daha ön plana çıkmış kadın onun yanında sönük kalmış daha iyi bir resim bulabilirdin.....bizim ülkemizden hani şeriatçi,laik falan dedinya o bakımdan şey yaptım
  12. suheda

    Ruhumu şımartmak...

    Uzun yorucu bir yolculuktan soluksuz dönmüş gibi bir halim var..Epey bir süredir üzerime çökmüş olan kaostan sıyrıldığımı hissediyorum yavaş, yavaş,baharın gelişindenmidir nedendir bilmiyorum ama garip tatlı bir huzur var içimde.. Bir kaç günlüğünede olsa bir tatil fırsatı kollluyorum ya İstanbul'a kaçıp kafamı dinleyeceğim yada her zaman yaptığım gibi bir kafile ile tur gezisine çıkacağım.. Gerçi ikincisi daha cazip geliyor bana İstanbul bildiğim tanıdığım bir yer ne zaman istesem giderim..ama turlarla hiç görmediğim yerleri görüyorum.. Geçenlerde bir Suriye teklifi gelmişti bana fakat yurt dışındaki ablamın gelişi ile çakıştığı için gidememiştim.. Birde Suriye Hatay sınırı, nasılsa her yıl Hatay'a gidiyorum orada bulunduğum bir zaman Suriyeye geçebilirim çok şey kaybetmedim yani.. Türkiye içerisinde karış karış gezilmedik yer bırakmıycağım bu gidişle ondan sonra dünyaya açılıcağım Sırf bu yüzden para biriktirmeyi bile düşünüyorum (bunu annem duysa nasıl sevinirdi ben ve para biriktirmek) kazandığımı çarçur etmektense dünyayı görürüm ve en çokta Mısır'ı Tur-i Sinayı görmek istiyorum, orada güneşin doğuşunu seyretmek.. Canım müthiş bir şekilde sıcak bir iklimde olmak istiyor sıcak taşlar üzerinde yalın ayak dolaşmak güneşi içime çekmek.. Yok bakmayın öyle ben normal biri değilimdir... Her şeye rağmen tüm bunlar bende hala hayat belirtileri olduğunu gösteriyor. Her ne kadar kendimi hüzne mahkum etmiş olsamda arada değişiklik iyidir.Seyehat etmek bende oldukça olumlu etkiler yapıyor bir süre sonra geçsede bazen ruhumu mutlu edip şımartıyorum böyle.. Hep derim ben yanlış bir zamanda dünyaya geldim benim ruhum bu dönemi sevmiyor ben çok eski zamanlarda doğmalıydım.. Ya büyük sutunları olan şatolarda yaşamalıydım yada bir çöl ortasındaki vaha kıyısında,ya Tanrı dağı eteklerinde bir çadırda Metehan'ın sevgilisi olmalıydım Yada Anadoluda gözleri yollarda sefere giden atlı bir akıncıyı beklemeliydim.. Belki bu yüzdendir eski tarihi mekanlara duyduğum müthiş ilgi,dolaşırken hep orada bir zamanlar yaşamış olanları tahayyul ederim ve kendimi hemen oranın o eski sahibesi yerine koyarım... Gelişmiş çağa ayak uydurmuş kalabalık modern şehirler hiç bana göre değil ben eski tarih kokan yerleri seviyorum.Binlerce yıl önce birilerinin yaşadığı yerler olmalı..Bizim gibi hayalleri olmayan,bizim gibi sıkıntıları olmayan ve bizim gibi aşık olmayan.. Hatay'ın şehir merkezi Antakya'da bir mozaik müzesi var bilen bilir dünyaca ünlüdür.Sümerlilerden Hititlerden kalma eserler sergilenir orda düşünsenize binlerce yıl önce yaşamış insanların sanat eserleri (bir sürü kendi çektiğim fotoğraf var orada bir ara hatırlatın foruma ekleyeyim) o sanat eserlerine bakarken hep eserden çok onu işleyeni düşünmüşümdür,kimdi?nasıl bir ruh hali ile o sanat eserini yapmıştı,mutlumuydu?Üzgünmüydü?Nasıl bir evde yaşardı?v.s v.s ... Tamam kabul, normal olmadığım gibi birazda çatlağım.. Her neyse demem odur ki benim ruhum bunlardan mutlu oluyor, kendini ait hissettiği dönemlerden...O yüzden tarihi yolculuklarla onu şımartmalıyım.. Tüm bunların üzerine eski bir şarkı dinleyelim...Bize göre eski aslında çokta eski değil... bDif9mMitJ4 Sahi şu elmayı yıkamadan peçete ile silip yesem üzerindeki kimyasallar temizlenirmi?Çünkü üşeniyorum lavaboya gitmeye yazdıklarımızı çocuklar okumuyor değilmi?
  13. suheda

    Kitaplar ve Diziler

    Hep merak etmişimdir,neden bir kitap filme alınırken kitabın orjinaline sadık kalınmaz? Senaryo yazarları neden kitab yazarına ihanet edercesine ismini kullandıkları kitabın eser sahibini belirtirken senaryoda tonla değişiklik yapma ihtiyacı duyarlar!! Benim mesela bu yıl takip ettiğim iki Reşat Nuri eseri var ki dizi film halinde yayınlanıyor.biri Yaprak Dökümü bir diğeri Dudaktan Kalbe bu iki diziyi izlememde ki asıl etken okuduğum zaman etkisinde kaldığım kitaplarıdır.Ne zamana ne mekana nede kitaptaki bir çok kişiye sadık kalınmamış günümüz zamanına uyarlanan bu diziler kullanılan Türk'çe bakımındanda bir felaket.. Dudaktan Kalbe kitabını Reşat Nuri 1925 te kaleme almış o günkü yaşam şartları göz önüne alınarak dizi yapılsaydı daha güzel olmazmıydı,eserde kullanılan saygın Türk'çe biraz daha yumuşatılarak seyirciye aktarılsa izleyicimi kaybederdi? Ayrıca kitapta olaylar İzmir'de gerçekleşirken neden İstanbul tercih edilmiştir ve kitabın ana kahramanlarından biri olan Vedat neden değişikliğe uğrayıp dizide ki kötü kalpli Cemil olmuştur? Keza Yaprak Dökümündede aynı durum söz konusu.. Yaprak Dökümü yazarın 1930 da yazmış olduğu bir eser,yazar bu kitabını kaleme alırken göz önünde bulundurduğu şey bozulan ahlak düzeni ile felekate sürüklenen bir ailenenin dramı.. O zamanki şartlarda abes görünen bir çok şeyin şimdiki zamanda normal karşılanıyor olmasımı enişte ilişkisini diziye sokmuş? Nitekim kitapta benim hatırladığım iki kız kardeşi aynı anda kullanan bir enişte yoktu.. Kitapta kötü yola düşen evin ortanca kızının filmdeyse kocası kızkardeşi tarafından elinden alınmış mağdur çaresiz gösterilmesi neyin ıspatı? Bu ve bunlara benzer kitaplar yazarlarının emek vererek Türk edebiyat tarihine kazandırdığı son derece güzel eserlerdir,maalesef özüne sadık kalınmayarak okuyucu ve izleyici diye iki ayrı kitle olurşturulmaktadır.. Bana öyle geliyor ki film şirketleri kitap okumayan bir toplumun zaaflarından yararlanmaya devam edecekler..Ve bunu yaparken Türk'çeyi katletmektedirler...
  14. Sevgili psikolog,gene ben geldim müzmin hastan ümitsiz vakan bir ara uykusuzluk problemi çekiyordum şimdiyse tabiri caizse semeri devirip uyuyorum ama nasıl iş güç olamazsa hiç uyanmıycağım öyleki geçenlerde telefon eden bir arkadaşım "her aradığımda uyuyorsun mutsuz insanlar uyur ne oldu?" diye sordu.bu sence doğrumudur? Oysaki ben bu aralar kendimi çok mutlu hatta umutlu hissediyordum
  15. öyle bunalmış ki sorma bugün seçim olsa % 60 oy alır....
  16. İlk önce Laz'lar kimlerdir tüm Karadeniz'liler Laz'mıdır?Bunları bir öğrenip gelelim...
  17. suheda

    AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ'NDE SALDIRI

    Bu olayda bana göre en mantıklı komplo şudur Bekir, Başörtüsü yüzünden AKP ye kapatma davası açılsın fakat başörtüsü için AKP ye tam destek veren MHP ye kimse ilişmesin olacak işmi?Peki ne yapalım hemen bir tezgah düzenleyelim MHP'yide hedef gösterelim..Üret üretebildiğin kadar teori... Adamın sakalı takmamı, özelliklemi sakallı?alnındaki dövme neyin nesi?başı neden sıfır traşlı?öğrenci değil üniversitede işi ne?olayı nerden ne zaman haber alıp oraya gitmiş? Hep derim, zamanın Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in bir sözü vardı "sistemin çarkları dönmeye başladımı önünde hiç bir parti duramaz" Bugüne kadar yaşanan hadiselere bakıldığı zaman, nice iktidar partilerinin sonu korkunç tezgahlar hazırlanarak getirildi.. Nasılsa bu ülkede bu oyunların figüranı olmaya aday onca gönüllü varken herkes istediğini yapar. Neler yaşayıp neler görmedikki ama en çok tuhafıma giden, hala gördüğünü değilde gösterileni gören dar beyinlilerin oluşu.. Hiç unutmuyorum DSP,MHP,ANAP koalisyonunda bor madenlerinin yabancı sermayeye satışı gündeme gelmiştide buna bir tek DSP li bir bakan (Şükrü Sina GÜREL) itiraz etmiştide adamcağız hakkında bir anda tüm medyada neler neler yazılıp çizilmişti,öyleki bakanlığı bile çok kısa sürmüş hakkında edilememiş söz kalmamıştı.. Milliyetci akım istiyorsun,bir kaç kendini bilmez serseriye bayrak yaktır .Arkasından başka bir şehirde seçilmiş 2-3 figüranı devreye sok"bayrak yakıyorlar"diye halkı galeyan getir.. İktidar partisi hangi görüşten aşırı sağmı şenlik adı altında toplayın insanları bir yere bir kaç kışkırtıcı söz oteller yakılsın,insanlar ölsün.. İhtilalmi istiyorsun kırdır insanları birbirine nasılsa bu ülkede malzeme çok,sağ-sol,alevi-sunni,milliyetçi-pkk lı..... Nasılsa amaca giden her yol mübah değilmi? 367 açıklaması yok,olmasın ne olacak!kime hesap verilecek halkamı hadi ordan..At ortaya bir laf irtica geliyor figüranlar her zaman ki gibi hazır dökülsün sokaklara.. Bir numara tutmasa bir diğeri tutar nasılsa ve her seferinde zeytinyağı misali birileri su yüzüne çıkıverir kimsenin ruhu bir şey duymaz.. Öyle ya biz gördüğümüze bildiğimize değil bize gösterilene ve anlatılana inanmaya mecbur bırakılmış bir halkız.. Bu figüranlar ve baş aktörler olduğu müdettçe biz daha nelere şahid olacağız..Daha ne ergenekonlar göreceğiz..
  18. Karanlığa Gömdüm Bedenimi.. Geçmişlerden kalma ağıtlar kulaklarımda ve sırtımda bir buz kütlesi eridikçe ağırlığını ruhuma bırakan... Buz gibi bedenim Kanım soğuk bakışım donuk... Umutsuz nefes alışlarımın son perdesindeyim... Sen de aldın ya nefesimi Hiç bir ayrılık yeni bir hayata sürükleyemeyecek artık.. Ararsan en karanlıklardayım... Hoscakal..... alıntı
  19. suheda

    AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ'NDE SALDIRI

    Adamın anlındaki dövmedede bir sırmı var acaba? iyice paranoyak oldum valla..
  20. suheda

    AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ'NDE SALDIRI

    Anlayamazsın zaten boşver yorma kendini
  21. suheda

    AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ'NDE SALDIRI

    Yavaaşşşş benzetmeye dikkat.. Ortada bir suç varsa suçun faili her kimse cezasını çekmeli...Ama böyle vatan hainliği tescillenmiş bir örgütle ülkücüleri aynı kefeye koymak nasıl zihniyettir..
  22. suheda

    AKP'YE KAPATMA DAVASI AÇILDI

    AKP ve 1.dünya savaşında bize karşı savaşan ülkeleri mukayese etmek oldukça ilginç bir benzetme olmuş politika... Bu bir savaş çağrısımı? Peki bu partiye oy veren şu siz dediğin % 47 kimlerdi Uganda'lılarmı?
  23. İnsanın DNA şifresini çözerek bilim tarihine geçen Francis Collins, “Laboratuvarda çalışırken Tanrı’nın varlığını hissettim” dedi Dünyanın en büyük genetik uzmanlarından biri olarak gösterilen ve sekiz yıl önce çalışma arkadaşı Craig Venter’le birlikte insan DNA’sının şifresini çözerek büyük şöhret yakalayan Dr. Francis Collins, “imana geldi.” Venter, bilim dünyasında büyük ses getiren buluşlarının ardından çalışmalarını ilerleterek, laboratuvarda “yapay canlı” üretmeye çalışırken, Collins ise yeni kitabıyla bilim ve din arasında yeni bir tartışma yaratacak gibi gözüküyor. Eylül’de piyasaya çıkaracağı “Tanrı’nın Dili” adlı kitabıyla ilgili İngiliz The Times gazetesine konuşan 56 yaşındaki Collins, 30 yıl öncesine kadar ateist olduğunu ancak artık Tanrı’ya inandığını söyleyerek, “Tanrı’nın var olduğuna dair rasyonel bir temel var ve bilimsel gelişmeler insanı Tanrı’ya daha da yaklaştırıyor” dedi. Amerikalı bilim adamı artık mucizelere ve meleklere inandığını belirterek, “Laboratuvarda çalışırken Tanrı’yı hissettim. Kesinlikle bizden daha büyük bir güç var ve ben ona inanıyorum. DNA’nın şifresini çözmek beni Tanrı’ya biraz daha yakınlaştırdı. Hastalıktan kırılan insanlar gördüm. Bilim onlardan umudunu kesmişti. Ama mucizevi olarak hayata döndüklerini gördüm. Bu da Tanrı’nın işidir” diye konuştu. İnsan genini çözmenin de kendisine Tanrı’nın eserini görme fırsatı verdiğini söyleyen Collins, “Önemli bir buluş yaptığınızda o bilimsel coşku anını yaşarsınız, çünkü onu araştırmış ve keşfetmişsinizdir. Keşfettiğim şey öyle bir şeydi ki, bu bilgiye daha önce hiçbir insan sahip olamamıştı. Fakat Tanrı onu her zaman biliyordu” dedi. TARİHE GEÇTİLER İnsan vücudunun genetik kodları olan DNA’nın şifresini çözen iki bilim adamı, bu çalışmalarıyla bilim tarihine geçmişlerdi. DNA’nın dizilimi ve kodlarının çözülmesi dönemin ABD Başkanı Bill Clinton ve İngiltere Başbakanı Tony Blair’in eş zamanlı açıklamalarıyla dünyaya duyurulmuştu. alıntı vatan gazetesi
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.