Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

DİPNOT

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    3.258
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    9

DİPNOT tarafından postalanan herşey

  1. . BİR MİLLETİN OLUŞMASINDA DİN BİRLİĞİNİN ETKİLİ OLDUĞUNU SÖYLEYENLER VARDIR. FAKAT BİZ GÖZÜMÜZÜN ÖNÜNDEKİ TÜRK MİLLETİ TABLOSUNDA BUNUN TAM TERSİNİ GÖRMEKTEYİZ... KAYNAK.________________________________________________________ Prof. Dr. AFET İNAN. Medeni Bilgiler ve Mustafa Kemal ATATÜR'ÜN el yazıları. TTK, ANK. 1988
  2. . MUHAMMED'İN DİNİNİ KABUL EDENLER KENDİLERİNİ UNUTMAYA, HAYATLARINI ALLAH KELİMESİNİN HER YERDE YÜKSELTİLMESİNE ADAMAYA MECBURDURLAR. BUNUNLA BERABER ALLAHA KENDİ MİLLİ LİSANINILA DEĞİL, ALLAHIN ARAP KAVMİNE GÖNDERDİĞİ ARAPÇA KITAPLA İBADET EDECEK VE YALVARACAKTIR. ARAPÇA ÖĞRENMEDİKÇE, ALLAH'A NE DEDİĞİNİ BİLEMEYECEKTİR... BU VAZİYET KARŞISINDA TÜRK MİLLETİ ASIRLARCA NE YAPTIĞINI, NE YAPACAĞINI BİLMEDEN, ADETA TEK BİR KELİMESİNİN ANLAMINI BİLMEDİĞİ HALDE KUR'AN EZBERLEMEKTEN BEYNİ SULANMIŞ HAFIZALARA DÖNÜŞTÜLER... BAŞLARINA GEÇEBİLMİŞ AÇ GÖZLÜ KUMANDANLAR, TÜRK MİLLETİNCE KARIŞIK, CAHİL HOCALAR AĞZIYLA, ATEŞ VE AZAPLA MİTHİŞ BİR MUAMMAYA DÖNÜŞEN DİNİ HIRS VE SİYASETLERİNE ALET ETTİLER... ________________________________________________________________________________ Kaynak; Prof. Dr. AFET İNAN-medeni bilgiler ve MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN el yazıları . TTK. Ankara. Not:___________________________________________________________________ Yeri geldiğince Mustafa Kemal ATATÜRK'ÜN bu konular ile ilgili olarak düşünceleri burada sizlerle paylaşılacaktır... Tüm takipçilere ve okuyuculara yürekten sevgi ve saygılar... .
  3. Lübnan'ın önemli isimlerinden Velid Canbulad 'ın sözleri... ''Emperyalizme karşı çıkan Mustafa Kemal Atatürk'tür. Türkiye'yi parçalamak istediler, Kemal Paşa bunu önledi. Oyun tutmadı 1920'lerde. Şimdi Irak, arkadan hangi Ortadoğu ülkesi gelecek? Arap dünyasında sosyalizm yaşanmadı. Milliyetçilik ve Baasçılık... Baasçılık yenildi, şimdi yerini İslamcılık aldı. Batı gerici İslamı Arap dünyasına karşı kullandı. Usame bin Ladin 'i onlar yönetti. İşgal altındaki Şehadet operasyonlarını ne kınıyorum ne de destekliyorum. Şunu söylüyorum ben: Büyük Ortadoğu Projesi emperyalisttir. Sorunumuz çok. Diktatörlükten nasıl kurtulur Arap dünyası, demokrasi nasıl gelişir? Arap toplumu Irak'ın işgaline karşı çıkmadı. Oysa Türkiye'de gösteriler yapıldı. Neden? Hem laik hem de demokratik bir yapı var Türkiye'de. Bu yapıya sahip çıkın...''
  4. Çok haklısın sevgili hearten neden ben... Ve Güncel bir hikaye... Kâğıt Mendille Tuvalet Kâğıdı.. Kaç günden beri medyamızda ''ciddiyetle'' tartışılan bir konu var.. Başbakan RTE 'nin özelden de özel danışmanı ve Amerika ile ilişkilerinde sağ kolu Cüneyd Zapsu , Başkan Bush 'un ''Neoconi'' lerine demiş ki: ''- Bu adamı atmayın, kullanın!..'' Altını çizelim: Kullanılacak adam kim?.. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı!.. Zapsu eklemiş: ''- Adamı bir deliğe itmeyin!..'' İnanılacak şey değil; ama, ben kaç günden beri bu konuda yayın yapan çeşitli gazetelerin yalancısıyım... Ancak Zapsu'yu, RTE'yi, Neoconileri, Amerika'yı bir yana bırakıyorum; benim aklım Ali Sirmen 'in bu konu için köşesinde yazdıklarına takıldı... Sirmen yazısında diyor ki: ''Genelde insanlar taşınabilir ya da taşınamaz mallar kullanırlar. Kullanım değeri olan mallar, kullanım değerleri olduğu sürece alınıp satılabilirler, kullanım değerleri kalmayınca da bir kenara atılırlar; tıpkı işlevini yerine getirip kullanıldıktan sonra, artık hiçbir değeri kalmayan ve buruşturulup atılan sümük bulaşmış kâğıt mendiller gibi...'' Ali Sirmen, Cüneyd Zapsu'nun olaya yaklaşımındaki ilginç felsefeyi irdeliyor; neoliberalizmin tüketim ekonomisindeki kurallarını dünya ölçeğindeki politikaya da uygulayan bir açıkgöz kişi karşısındayız... Ali'nin yazısında beni ırgalayan ne!.. Soru: - Sirmen fikrini anlatmak için neden kâğıt mendili seçti?. . Çağdaş dünyanın tüketim ekonomisinde hızla kullanılıp atılan o kadar çok nesne var ki... Sözgelimi tuvalet kâğıdı!.. Kâğıt mendil ile tuvalet kâğıdı kardeştirler... Eskiden mendil bezden yapılırdı.. Tuvalet kâğıdı da yoktu.. Taharet bezi vardı.. Haddine düşmüşse kullan da at bakayım!.. Dünya çok değişti. Düşündüm taşındım, yazısında örnek olarak tuvalet kâğıdı yerine kâğıt mendili kullanmasını Sirmen'in kibarlığına bağladım... Ama ha kâğıt mendil.. Ha tuvalet kâğıdı.. Sonuçta bir şey değişmiyor.. Türkiye bugün bir zillet çukurunun içine düşmüştür.. Gırtlağına dek batmıştır.. Bu çukurdan çıkabilecek miyiz?.. Çıkmak zorundayız!.. Peki, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı kendisini Amerika'ya kullandırmak için Neoconilerle pazarlık eden özel danışmanını kullanmaya devam edecek midir?.. Allahım ne hallere düştük!.. Sevgi ve saygılarımla...
  5. Çok teşekkür ederim sevgili bilimselci... Düşüncelerinizde yanlız değilsiniz... Sevgiler...
  6. Objektif bir bakış olarak değerlendirilebilecek düşündüren bir yaklaşım. Teşekkür ederim sevgili siosteran... Konu ile ilgili olarak paylaşımlarının devamını dileriz...
  7. Teşekkürler sevgili el hacı sayende hakikaten önemli birşey daha öğrendik... Sevgiler...
  8. Duyarlılığınıza çok teşekkür ederim sevgili hearten... İşte; bu forumda bilgi akışının ve bilgiye verilen önemin ne derece anlamlı olduğunu bence yapmış olduğunuz bu örnek davraşınızda gizlidir ve bu nedenle siz kutluyorum hearten... Bu arada rica etsem yazınızın kaynağını öğrenebilirmiyim ... Saygı ve sevgiler
  9. Düşünce ve görüşlerinize saygı duyor ve sizi anlıyorum. Fakat iş çirkinliğe gelince acaba o çirkinlik sizlere sunduğum yazının ana atlarının hayrıntılarında gizli olan sinsi düşüncelerde olmasın!... ne dersiniz sevgili arkadaşlar?... .
  10. Tespitleriniz doğru ve bu nedenle size teşekkür ederim sevgili Gece Yağmuru... Bu arada bir haber... "Türban kadına karşı ayrımcılıktır" BM de kesti attı... BM Kadına Karşı Ayrımcılık Komitesi'nin, türban nedeniyle okuldan atılan öğretmenin başvurusunu, dayanağı olan ayrımcılığı iç hukuk yollarında kullanmaması nedeniyle reddetmesi, türbanlıların umudunu suya düşürdü. BM, başvurucunun savunmasının özünde ayrımcılığın da yer aldığı şeklinde geniş yorumla dosyanın esasına bakabilecekken bu yola başvurmaması ise komitenin türbana ''soğuk'' yaklaşımı olarak algılandı. İç hukuk yollarını tam anlamıyla tüketenlerin komiteye yapacağı başvurunun ardından BM'nin türban görüşü kesin olarak ortaya çıkacak. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Türkiye'de kamusal alandaki türban sınırlandırılmasını İnsan Hakları Sözleşmesi'ne aykırı bulmaması, son olarak da Leyla Şahin davasında hak ihlali olmadığına ilişkin kararının ardından türbanlıların umut bağladığı BM de, türbana ''şimdilik'' vize vermedi. Rahime Kayhan adlı öğretmen, 20 Ağustos 2004'te türban nedeniyle okuldan atılmasının ''kadına karşı ayrımcılık'' olduğu savıyla, AİHM gibi yargısal organ olmayan BM Kadına Karşı Ayrımcılık Komitesi'ne başvurdu. AİHM'ye türban nedeniyle yapılan başvurular hep ''hak ihlali'' gerekçesine dayandırılmıştı. Ancak Kayhan, hak ihlali yerine ''ayrımcılık'' savıyla başvuruda bulundu. Komite, Kayhan'ın Türkiye'de kaybettiği davalarda (iç hukuku tüketirken) sözleşmenin ''kadına karşı ayrımcılık'' hükmüne savunmasında yer vermemesini ret gerekçesi olarak gösterdi. Böylece, Kayhan'ın başvurusu usul nedeniyle geri çevrildi. Uzmanlar, türban başvurusunu reddetse bile BM'nin net çizgilerinin esasa girmediği için belli olmadığını vurgulayarak ''Şimdilik türban için BM umudu suya düşmüş oldu. Komite geçmişte örneklerinde olduğu gibi daha geniş yorumlarla türban konusunda esas kararını verebilirdi. Ancak bu yola gitmedi. Bu da komitenin türbana karşı tavrının bir göstergesidir'' değerlendirmesini yaptı. Bir davayı Türkiye dışına taşıyabilmek için sözleşmenin ilgili hükmünün yurtiçinde açılan davalarda ileri sürülmüş olması ve bunun mahkemece reddedilmesi gerekiyor. Komite, Kayhan örneğinde olduğu gibi savunmasında sözleşmeye atıf yapılmamasını iç hukuk yollarının tam tüketilmemesi olarak yorumladı. Ancak BM'nin aldığı bu karar kesin görüş niteliği taşımıyor. Benzer bir davada ''kadına karşı ayrımcılık'' tezi işlenip, Türkiye'de bunu uygun bulmaması durumunda, konu yine BM'ye taşınabilecek. BM'nin iç hukuk yollarının tam olarak bitirildiği böylesi bir dosyada vereceği karar kesin nitelik taşıyacak. Uluslararası bir yola başvuran kişi, diğer yollara başvuramıyor. Buna göre Kayhan'ın başvurabileceği başkaca yol bulunmadığı için süreç tamamlandı. ____________________________ Cumhuriyet...
  11. GÖRÜŞ, İnançların Gereği... Aralarında yıllardır iyi tanıdığımız TV'lerin gözdesi, ekranların gülü bir gazetecinin de bulunduğu türban savunucuları, bunun gereği olarak inancı gösteriyorlar. Bu kızlarımız inançlarının gereğini yerine getiriyorlar. Onlara karışılamaz, onların eğitim hakları engellenemez. İleri sürülen sav bu... Bu yazıda şu inanç sorununu ve tartışmasını bazı örnekler vererek sürdürmek istiyorum. ___Yarım asır önce Demokrat Parti'nin atadığı Urfa'nın belediye başkanı ''Orucunu yiyenin katli vaciptir'' diyordu. Bu onun inancı idi. İçtenlikle söylüyordu. ___Yine Urfa'da, sonraki yıllarda şeriat yolunu seçen bir çocukluk arkadaşım, birkaç yıl önce felç geçirmişti. Onu bizim nöroloji kliniğe yatırdık. Doğaldır ki tedavisi ile yakından ilgilendim. Bir gün Mısır'dan, El Ezher'den dönen yeğeni amcasını ziyarete geldi. Benim odama gelip elimi öptü ve amcasının hastalığı hakkında bilgi edinmek istedi. Yaptığı eğitimi sorgulayıp konuşmamızı sürdürdüğümüz sırada bu genç adam, ''Laikliği kabul edenler dinden çıkmıştır. Onların katli vaciptir, bu Allah'ın emridir'' demişti. O da kuşkusuz inancını dile getiriyordu ve samimi idi. ___Konya'da, Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi'ndeki genç öğretim üyelerinden dinlemiştim. Nöroloji derslerinde serebral lokalizasyonlar (beyindeki merkezler) konulu derste sıra duyguların, heyecanların beyindeki yerleşimine gelince, dini inançları güçlü çocuklar hocanın dersini keserek itiraz ediyorlar ve ''Hocam bu bizim inançlarımıza aykırıdır, duyguların yeri beyin değil, yürektir'' diyorlardı. Onlar da samimiyetle inançlarını dile getirmekte idiler. ___Mayo ve iç çamaşırı satışı yapan mağazaya siyah boya atanlar da inançlarının dürtüsü ile hareket ediyorlar. Bu örnekleri çoğaltmak çok mümkün. Biliyorsunuz, başbakanımız da yakınlarda ve yurtdışında olduğu bir sırada ''Memleketimizde dekolte aldı yürüdü'' deyiverdi. ___Yakınlarda Ahmet Hakan çok çarpıcı itiraflarda bulundu. Bu zeki ve yetenekli genç insan ve yazar, 2 Temmuz 1993'teki Sıvas faciası ve katliamında inancı nedeniyle bu katliamı hoşgörü ile en azından anlayışla karşıladığını itiraf ediyor. Ama şimdi bu tutumunu yanlış buluyor. O zamanki inancı bunu gerektiriyordu. Ondaki bu değişiklik hemen inançlı çevrelerde tepki görüyor ve Ahmet Hakan'a gönderilen bir mektubun içeriği El Kaide'nin eylemlerini destekliyor ve ''Biz Allah'ın adını yüceltiyoruz, sen neye karşı çıkıyorsun'' diye onu sorguluyordu. ___Ben bir ülkenin onurunu, bağımsızlığını, özgürlüğünü, bayrağını ve ezanını kurtarmak için milletine önderlik etmiş bir milli kahraman olan M. K. Atatürk 'ü, bütün bunları unutarak rakı içtiği için din adına suçlayan çok sayıda yurttaşıma rastladım. Yine inancı yüzünden ak saçlı hocanın elini sıkmayı reddeden yüksek eğitimli ve inançlı(!) gençlere de. ___Ekranların yıldızı, modern kıyafetli, ahrette her bir telinin yılan olup onu sokacağına inanmadığı için saçlarını açıkta bırakıp savuran gazeteci hanım bunlara ne diyor acaba? Tüm bu saydığım ve de sayamadığım inanç kaynaklı davranışları benimseyelim mi? Genç kızlarımız türbanla yetinmeyip burka, çarşaf isterlerse, mirasta yarı hisseye ve kuma olmaya razı olurlarsa bunları onaylayalım mı? ___Bakın İlhan Selçuk yazdı, yine bir inanç örneği; bir inanç sahibi yazar Allah'a sesleniyor, dua ediyor. ''Ya cabbar ya kahhar ya müntakim (intikam alan) bizi intikamına memur et.'' ___İnsanlar arası barışı, eşitliği, huzuru, özgürlüğü arayan uygar kişiler olarak, bunlara, ülkemizin ortamında yetişen bu tür inançlı kişilere bir diyeceğimiz olmayacak mı? Bu kinle, bu nefretle, bu intikam duyguları yaratan ve tıbbiyenin 5'inci sınıfında bilimsel gerçeklere karşı duran inançlar ortamında bir barış ve huzur ülkesi yaratabilir miyiz? Ahmet Taner Kışlalı 'yı saygı ile anıyorum. 50 yıllık Milli Eğitim ihanetinin sonuçlarını benimseyecek miyiz? Aydınlanmayı unutacak mıyız? ___Öte yandan dünyayı ateşe veren ABD Başkanı Bush da yine inançlı bir insan olarak (Evangelist) saldırı emirlerini göklerden aldığını söylüyor. Irak'ta günde 30, 40 kişinin ölümüne yol açmak da böyle bir inançtan ileri geliyor. İnsanlık farklı inançlar, duygular, düşünceler ve görüşlerle barış içinde ortak bir yaşam yaratamayacak mı? __________________________________________________ Prof. Dr. COŞKUN ÖZDEMİR / 07/08/2005 .
  12. Peki o zaman sevgili hearten sizinle yukarıda belirtiğiniz konu ile ilgili olarak biraz tartışalım... Size müsadenizle birkaç soru sormak istiyorum... Düşünceleriniz ölçütünde... Soru 1 __ Başbakan kim olmalı... Soru 2 __ Bakanlıklar nasıl dağılmalı. Soru 3 __ Dış ilişkileri ne yöne kaydırırsınız. Yanı kime sırt çevirir, Kimlerle bağlanıtılı çalışırsınız. Soru 4 __ Ülke ekonominiz için alternatif bir programınız varmı? Soru 5 __ Son olarak Bu ülkeyi yıllardır müslüman olmayanlar yönetmişse sizce bunlarıni dini neydi.. Sevgi ve Saygılarımla... .
  13. Sevgili arkadaşım hearten... Her insan sivil yaşamında istediğini giyme özgürlüğüne sahiptir ve buna kimse karışamaz. Yanlız devletin herhangi bir kurumunda dini, siyasi vb. simge olan herhangi birşeyi kullanamaz, kullanmamalıda... Çünkü bizim anlayışımızda devletin dini yoktur ve olamazda. Devletin görevi vardır bütün inanç biçimlerine eşit mesafede yaklaşmak ve onlara şemsiye görevi yapmaktır. Müslüman ülkeler hariç Devlet bu mantalitenin dışına çıkmaz ve zaten mevcut yasalar buna izin vermez... Sevgiler...
  14. Yukarıdaki yazımın can alıcı noktalarını sanıyorum gözden kaçırdınız sevgili 'berceste' tekrar okunmasını ve o doğrultuda düşünce belirtilmesini (Üniversite/Eğitim kurumları, Ordu, Devlet kurumları vb.) rica ediyorum...
  15. Tabiki çıkartaçaktır sevgili hearten... Üniversitelirin bir misyonu vardır o yüklenilen misyonun gereğidir ve siyasal simgelerle o misyon işlevsiz hale getirilemez.. Üniversiteler bilim yuvalarıdır ve evrensel bir anlam ifade ederler... O zaman bir papaz papaz kıyafetiyle, Bir anadolulu yöresel kıyafetiyle, bir karadenizli silahıyla, Bir arap kadını çarşafıyla ve bir Arap erkeği beyaz burkasıyla girmek istemezmi?. Bunların da sonu gelmez değerli arkadaşım. Milli güvenlik teşkilatına, Devletin her türlü kurumlarına gider ve bu türban ila başlayacak bir hak alış sayesinde isteklerinin de sonu gelmeyeceği bilinen bir gerçektir... Sevgi ve Saygılarımla...
  16. Evet sayın ilbey düşüncelerinde çok haklısın. Ülke bizim ülkemiz ve gidebileceğimiz başka bir ülke yok, beğensekte, beğenmesekte onun havasını soluyar ve suyunu içiyoruz. Bugün hangi görüşte olursak olalım onun varlığı, onun devamlılığı, onun bölünmezliği ve onun laik yapısını korumak ve kollamak için değilmidir mücadelemiz, herşeyimizle vatandaşı olarak onu en iyi yerlere getirmek için değilmidir bu çabalarımız. O var olduğu sürece bizler de var olacağımız hiç haklımızdan çıkarmayalım lütfem... Katkı ve paylaşımlarına teşekkürler ilbey... Haksız değilsin sevgili isbarayamtar. Teşekkürler.. Tüm kalbimle size katılıyor ve tespitlerinin ne kadar doğru olduğu belirtmek istiyorum sevgili hüznünadımor... Anlıyorum hearten teşekkürler... Değerli arkadaşlar bugün ciddi ve kararlı bir şekilde ABD 'nin BOP planı çerçevesinde, ılımlı İslamı Türkiye'ye dayatmaya çalışıyor. Okullar, işyerleri, aileler dinci kadrolar tarafından kuşatılıyor. Din baskısı tüm toplumu teslim almış durumda. Yıllardır Bölücülük ülkemiz için en büyük tehlike olarak görülür iken artık Öyle görünüyor ki siyasal İslamcılar, şeriatçı bir toplumun oluşumuna engel olabilecek ne varsa, onu temizlemek ya da işlevsiz bir konuma getirmek amacındadırlar. Üniversiteler, rektörler derken, şimdi sıra Kara Kuvvetleri Komutanı'na geldi. Dinci kesim ABD ve AB 'nin isteğine uygun bir yol izleyerek, ordunun etkisini azaltabilmek için her önleme başvuruyor, elinden geleni ardına koymuyor. PKK saldırılarına karşı vatanını canla başla koruyan, bu uğurda binlerce şehit veren silahlı kuvvetler ve onun komutanları çetecilikle suçlanıyor. Laik Cumhuriyet'e bağlı, ülkesinin bütünlüğünü savunan bir orduyu etkisizleştirip güçsüz düşürmeye çalışmak, dünyanın neresinde görülmüştür? Yıllar önce Aziz Nesin şunları söylemişti: ''... Şimdiye dek olduğu gibi, şimdi de haber veriyorum, önceleri yavaş yavaş, ağır ağır, adım adım kötülük uçurumuna doğru giderken, gittikçe hızlanarak, şimdi koşar adım gidiyoruz. Olacak toplumsal depremin uğultularını duymaktayım. Çevremizde aptal aptal suçlu aramayalım. Aynaya bakalım. Aynamız yoksa bir durgun suya bakalım. Orada suçluyu göreceğiz. İş işten geçtikten sonra 'Kendim ettim, kendim buldum' demenin hiçbir yararı yok...'' (Aziz Nesin, Bir Tutam Aydınlık) Bugün Türkiye içten ve dıştan bir saldırı altındadır. Bu, Mümtaz Soysal 'ın deyişiyle, ''topyekûn bir saldırıdır'' . Topyekûn saldırıya ''topyekûn cevap'' vermek gerekir. Bu pervasız gidişe ve talan düzenine karşı çıkacak, ''dur'' diyecek tek güç halktır, halkın örgütlü gücüdür. Kitleleri demokratik direnişlere, eylemlere yönlendirecek, onların direncini arttıracak güç ise toplumun yurtseverleri, Aydınlanmacıları, Atatürk'e yürekten inanmış öncüleridir. Artık ''iş işten geçtikten sonra, kendim ettim kendum buldum'' dememek için artık düşmanlarımızı iyi tanımış olmanın bilincine varalım... Öyleyse şimdi, bugün basınıyla, aydınıyla bu ülkenin gidişatının tehlikeli sürecin gören yazarlarımız tarafından birçok kez yapılan şu çağrıyı bir kez de biz yineleyelim: Uyan ey ehl-i vatan, görev başına... Tekrar belirtiyorum niyetimiz din düşmanlığı falan değil arkadaşlar ülkemizin içinde bulunduğu tehlikeli gidiştir.. Sevgi ve saygılar...
  17. Aslında farklı şeyler düşünülmüyor ve gerçekten dinini sevgi dolu, aşk dolu ve insanı değerleri mükemel yaşayan insanlar var ve sözümüz onlara değil tabiki... Ortak bir paylaşım yakalamış olmak mutluluk verici sevgili sardunya... Teşekkürler... .
  18. Evet doğru bu anayasa hükümlerden memnun değilsiniz bunu anladık... Peki ya bunlar nasıl anlatabilecek... 1__ Nisa Suresinin 34.ayeti erkeklere karıları dövme hakkı 2__ Recm; yani kadınları taşlıyarak öldürme 3__ Sadece erkeğin kadını boşama hakkı... (Yanlız müslüman ülkelerden Mısır 1 Mart 2000 tarihinde kadınların da boşama hakkını elde ettiler) 4__ Birleşik Arap Emirliklerinde Cep telefonu ile kadın boşanabileceği tartışıldı (Telefon mesaji iş şu;"boş ol", "boş ol", "boş ol".) 5__ Kadının kapanması. 6__ Irsızlık yapanın elleri kesilmesi (Düşünün birkere; TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ elsiz insanlar yüzünden oylama yapamaması ve yasa çıkaramamasını ) 7__ ........ Daha yüzlercesini sayabilirim... İstenen bunlar mı?........ .
  19. Sevgili sardunya hata çıktı veya çıkmadı tabiki önemli fakat bu hataların tespitlerini yıllarını dini konulara ve kur'ana hayırmış olan konularında uzman kişilerdir. Bunlardan sayıları da oldukça fazladır ve gerçekten de toplumumuza inançların yanlışlarını da güzel ifade edebilen ve dini insanlara sevdiren kişilirder... Diğer taraftan ise dinimizi yozlaştıran ve bundan politik çıkar ve sosyal yaşamda psikolojik aidiyat ihtiyacı duyma sonucu ki bunları Rahmetli Uğur MUMCU'nun deyimiyle "TAHRİKAT, SİYASET VE TİCARET" mantığı güden ve bugün iktidar olan din tacirleridir. Mantık Tahrikatını kur, siyasete atıl ve ticaret yap. Bunların da sayısı bugün azımsanmayacak kadar çoktur... Bizlerin bir mücadelesi de bu oluşumlardan faydalan ve bunu bir sektör gibi kullanan kesimlerle olmalıdır ve bu mucadele dinimizi kendi cemaatleri kaybetmeme mantığı güden ve yıllardır dini çağdaş yorumlar ve anlatımlar sunamayan ve hala peygamberler dönemlerine ait sosya yaşam biçimlerini bugünle özdeşleştirip sosyal hayatımıza sokmaya çalışan kesimlerdir... Karanlıklardır, sözüm ona gericilerdir. İşte sizlerin ve bizlerin de bunların farkına vararak uyanık ve hazırlıklı olmamız ülkemiz geleceği için kaçınılmaz bir gerçektir... Sorumluluktur, vatanseverliktir, aydınlanma haraketidir... Bölücülükten sonra 2. büyük tehlikede irticadir... Sevgi ve saygılarımla...
  20. . Paylaşım için çok teşekkürler sevgili birce... .
  21. Vatanımız için verilen şehitlerimiz için her vatansever gibi bende çok üzüldüm tabiki.. Birkez daha lanetler yağdırdık... Bugün biliyoruz ki bölücülük ülkemiz için en büyük tehlike ve 2. büyük tehlikenin de irticadan gelebileceğini görüyoruz. Bu kararlılık içinde ve Vatanımızı sevme adına onun geleceğine karşı duyduğumuz endişe ve tehlikenin gün geçtikçe artığının ve Bu nedenle de Cumhuriyetin gençleri olarak bizler bu duyarlılık ile bunları burada anlatma ve paylaşma gereğini duyuyoruz. Yoksa herkes gibi bizlerde umursamaz sadece işimize bakar ve bunu buralarda tartışmayız... Konumuza dönersek... Bizim bahsettiğimiz baş örtüsü değil hearten. Bahsedilen günümüzde toplumumuzda simgeleştirilmeye çalıştrılan ve bunun üzerine politik çıkarlar sağlanılan Türban... Olumlu veya olumsuz düşünebilir, yaklaşabilirsiniz... Düşüncelerinize saygı duyarım.. Fakat öyle veya böyle saygı ve hoşgörü dahilinde bunlar tabiki üzerinde durulacak ve tartışılacaktır... Herkesin doğruyu bulması açısından da bunlar bir demokrasi gereğidir... Sevgi ve saygılar... .
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.