Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

kursatotcu

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    701
  • Katılım

  • Son Ziyaret

kursatotcu tarafından postalanan herşey

  1. not:hadis sonradan olan demektir. ezeli:başlangıcı olmayan, hep varolan manasındadır. alem: allahtan başka herşey demektir kadim: ezeli demektir. *** aleme hadis diyenlere soru: alemin yaratılmasıyla allahın zatı arasında zaman geçti mi bizim ölçülerimize göre 1saniye olsa dahi? derler ki: hayır çünkü zaman alemle başladı ondan önce zaman yoktu cevap: o halde alem kadim olmaz mı çünkü demenize göre allahın zatı ile alemin varlığa gelmesi arasında zaman geçmedi o halde siz neden aleme hadis diyorsunuz bununla ne kasdediyosunuz diye sorunca derler ki allah alemden zaman olarak değil zat olarak öncedir derler de ki: dediğiniz gibi ezeliliğin manası öncesinde zamanın olmadığı şey demek değil mi? işte siz diyorsunuz ki: "alemin öncesinde zaman geçmedi." bu laf ise alem hep vardı manasına gelir. zira allah alemden zaman olarak değil zat olarak öncedir demek şu demektir. allah alemden zaman olarak önce değil manasına gelir bu da şu sonucu çikarır o halde allah ya alemle beraber varlıktaydı ya da alemden sonra varlıktaydı alemden sonra varlıktaydı denemeyeği için tek seçenek allah alemle beraber varlıktaydı demek gerekir yani alem ezelidir demek gerekir *********************************************** allah olacakları ezeli olarak biliyorsa aleme ezelidir demek gerekmez mi? zaten yaratmasını ilmindekilerin varlık sahasına ilmine göre çıkması manasında alırsak bu anlam çıkıyor zaten ******************************************* aleme ve zamana hadis diyenelere sorarız (yani zamanı allah yarattı diyenlere) sorarız: her sonralığın öncesi vardır ama öncelikte zaman kavramıdır o bakımdan bu, şu manaya gelir: zamandan önce de zaman vardı manasına gelir ki manasızdır. ****************** zaman yok diyenlere soruyorum: o halde neye göre aleme hadis diyorsunuz ***************** eğer derlerse ki : "alem ile allahın zatı arasında zaman geçmiştir ancak ne kadar geçtiğini bilemeyiz" derlerse cevap: sorarız, bu süre sonlu mu yoksa sonsuz mu? sonsuz derse deriz ki: sonsuz zaman tüketilemez ve sonuna varılamaz buna göre alemin varlığa gelmemesi gerekirdi, varlıkta olduğuna göre bu sözünüz yanlış demektir. eğer bu geçen süre sonlu derlerse cevap: sorarız allahın zatı ezeli mi evet der, ezeliyetten sonra ifadesi kullanıldığında , bu sonralıktan , sonlu bir zaman dilimi kasdediliyorsa, o halde bu ifade çelişki olur. çünkü bu sonlu zaman dilimine sonlu demek için bu zaman diliminin bir başlangıç ve bitişi gerekir. evet, bitişine alemin varlığa gelişini delil getirebilirler ancak başlangıcına delil getiremezler. çünkü ezelden sonra ifadesi önemlidir. zira ezeliyetin başkangıcı yoktur dolayısıyla bu aradaki süre sonludur denemez çünkü ölçülemeyen başlangıcı olmayan süreye sonlu sınırlı süre denemez o yüzden bu sonlu zaman dedikleri dilimin, sürenin, başı ve başlangıcı olmadığından bu süreye sonlu denemez, sonsuz demek durumunda kalırlar. eğer bu andaki süreye sosuz derlerse cevap: sonsuz bir süre tüketilebilir mi, sonuna varılabilir mi? diyesorarız. hayır derler. deriz ki: o halde neden buna sonlu sınırlı bir süre dediniz ? **************************************** allah ezeli, ilmi ezeli, bilmesi ezeli yaratmayı ilmindekilerin ilmine göre varlık sahasına çıkması olarak tanımladık soruyorum: allahın bilinenleri bilmesi zaman alır mı? zaman almaz denirse o halde ilk ( madde veya maddelerin, cisim veya cisimlerin soyut veya somut madde, düşünce latif cisim, elma kesif cisim ) cisim veya cisimler, ezeli olarak varlıktaydı demektir. ************************ atom meselesinde açıklama yapmıştım atom yani bölünemeyen parça yok demiştim. ancak sonsuza kadar bölünmeside imkansız olduğundan, çünkü sonsuz tüketilemez , tüketilemeyeni tüketmek imkansız olduğundan, sonsuza dek bölünme de imkansız demektir. öyleyse atom yoktur. ********************* zaman ezeli diyenlere soruyorum: ezelilik ölçülmez ki zamana ezeli diyorsunuz, ve ezeliliğin başlangıcı yok ki ölçülsün? başlangıcı olmayan şeyin ölçüsü olmaz. zaman ise ölçü demektir. o halde ezeli zaman olamaz imkansızdır. yani sonuçt olarak zaman yoktur . ama bizde olan zaman kavramlarını (saat, gün, önce, sonra gibi) allah vareder. hakiki anlamda ise zaman yoktur.
  2. "Rüyada düşünme yoktur. Rüyada düşündüğünü hissetmen de bir rüyadır." dedin cevap: hissetmek düşünce değil mi?
  3. rüya görüyomusunuz görüyosanız orada karar verdiğinizi görüyomusunuz görüyorsanız kendinizi hür hissediyomusunuz. hissediyosanız peki o rüyayı berlirleyen sizmisiniz hayır diyosanız eeeeeee orada da düşünce var günlük hayatta uyanıkkende düşünceniz var. siz uyandığınızda yanıldığınızı anlıyorsunuz rüyaymış be diyorsunuz. (hanginiz rüyadayken rüyada olduğunun farkındadır) ama kendinizi hür hissetmiştiniz. ancak böyle hissetmenizin hür olduğunuz anlamına gelmediğini (rüyada) gördünüz. madem öyle uyanıkken de hür olduğunuz dan nasıl emin olabiliyorsunuz? düşünceyse uykuda da düşünce var , seçim var... yaaaaaaaaaaaaaaaaaa delkanlı gibi nası delil ama not: mircana cevap:o aşil dediğin paradoks maradoks değil. aha onun cevabı: elealı zenon bunu dedi : şunu kasdetti; dedi ki önde bir kaplumbağa var mesela 10 metre ilerde arkasında da ordunun en hızlı koşucusu aşil var. bu aşil kaplumbağayı geçemez dedi. şöyle delil getirdi : bu aralarındaki mesafe sonludur ama bu sonlu mesafe sonsuza kadar bölünür dedi. dediğin gibi aşil koşuyor aradaki mesefeyi kapamaya çalışıyor. ama bu mesafe sonsuza kadar bölünüyor, şeklinde bir ön kabul yaptı ve sonlu bir sürede, sonsuz bölünme, katedilemez dedi yani önce mesafenin yarısını koşacak sonra yarısını sonra yarısını böyle gider ve bu bölünmede sonsuza kadar gider. dedi ve sonsuza kadar giden bir bölünme sonlu olan bir mekan yani 10 metre,sonlu bir zamanda katedilemez dedi olay bu aslında atom yoktur ve dediğinin aslıda yoktur Yeni karar aldım: Kuran hakiki anlamda allahın kelamı değildir , o konuşmaz ki kelamı olsun , sesi yok ki konuşması olsun. Kurandaki bu ayet işu manaya alacağım: bize haber veriyor Kuranda ya, mecazen kelamı deniyor diyorum.
  4. işte size süper bir delil öyle bir delil ki laf çevirme olayı da yok bu delil için. bir şahıs tarafından bir şeyin nasıl yapılacağı bilinmiyorsa onun bilinçli bir şekilde o eylemi yapacağından söz edilebilir mi? bir şeyi yapmak için nasıl yapıldığını bilmek gerekmez mi ? gerekir dersen, yani şunu diyorum: sorsam, nasıl düşünüyorsunuz ? der ki : beynimle veya ruhumla, sorarım ona: peki nasıl düşündüğünü biliyormusun? yok der. derim ki: bir şeyi bilinçli bir şekilde yapmaktan bahsedildiğinde, yapanın yapacağını nasıl yapması gerektiğini bilmesi gerekmez mi? evet gerekir der. sorarım: madem öyle, sen nasıl düşündüğünü bilmiyorsan, daha o halde nasıl hür iradenle ve anlayarak, bilinçli bir şekilde düşündüğünü iddia edebiliyorsun?
  5. bakın yeni bir şey buldum aha şimdi , yaaaaa kandırdım, ne şimdisi, şimdi şimdidir. bulduysam evvelden buldum demektir yaaaaaa neyse konuya gelelim konu: atom. ben atomu inkar ettim. atom matom yok. çünkü atom demek bölünemeyen parça demektir. bak şimdi bunar yalancı , aha da delil bu atom var mı? var diyorlar ya, ha devam ediyorum. peki bu atom yer kaplıyor mu? var dediğine göre, evet yer kaplar demiş olursun. yer kaplıyorsa bunun kapladığı yerin yarısı var mı yok mu? bak mantıken yer kaplayan her şeyin yarı yeri de vardır. eeeee bu demek ki bölünemeyen bir parçadan yani atomdan söz edemeyiz. nötron proton yok şu yok bu ne bunlar ya kim görmüş. bunlar mikroskopta görülmez ki bu ne ya yalan be bunlar sembolikdir diyorum. ve şu bana derseniz ki "sen ne diyorsun ya nötron proton var." bakın ben atom demekle zaten şunu diyorum: atom bölünemeyen parça manasındadır bu kavram felsefe dilinde. vay be buda benden kaçmadı. iyi düşünün........ hani yorumunuz ama ilmi olsun ha.........
  6. allahın ilmi ezeli ya bakın şimdi soruya, anlayan zaten ne yapar bilmiyorum mesela benim şu an yazı yazcağımı biliyordu ya bu tamam mı peki onun bildiği şeyler bildiği gibi mi meydana gelir yoksa bildiği gibi meydana gelmese de olur mu "gelmese de olur" dersen ilmi cahilliğe dönebilir demiş olursun farkına var "bildiği gibi meydana gelmesi lazım" dersen şimdi soruyu iyi dinle allah isteseydi ilmindekilerin yani varolacaklarını bildiklerinin yerine başka bir şey yapmayı seçebilir miydi yani benim şu anda burada yazacağımı ezeli ilmiyle biliyor ya tamam mı ha, diyorum ki isteseydi benim şu anda yazmak yerine dışarıda gezmemi isteyebilir miydi, yani irade edebilir miydi? iyi düşün bak! "edebilirdi" dersen gördün ne olduğunu, ilmi cahilliğe dönebilir diyorsun o zaman. bak ezeli olan şey değişir mi? yani ilmi değişir mi? değişmez dersen o halde şu sonuç çıkar: allah ilmindekilerin ( ilminde meydana gelceklerine dair ilim olanların) dışında bir şeyi yapmayı isteyemezdi manası çıkar, dur bağırma iyi düşün! o halde madem ilmindekilerin dışında bir şey isteyemiyor o halde soruyorum: sizim kabul ettiğiniz irade ile yan isteme ile diğer kabul etiğiniz ilmin ne farkı kaldı? yaaaaaaaaaaaaaaaa madem bir fark söyleyemiyorsunuz, o halde önünüzde 2 seçenek var ya ilmini kabul edip iradesini inkar etmek ya da iradesini kabul edip ilmini inkar etmek. ben ilmini kabul ettim ve iradesini inkar etim zira Kuranda, ilerde gerçekleşecek olayları allahın bildiğine dair ayetler var. irade ile ilgili ayetler de var, ancak ben onları yine bilmesi ve ilmindekilerin varlık sahasına çıkması olarak anlıyorum, ne diyorsun ha süper izah yaptım, bunu da mı küçümseyeceksiniz? sizi kim küçümsesin. ahanda kaderin sırrını açıklıyom kursat: nerdenkaldık ALLAHIN NURU: her şeyi allah yaratmıştır demiştik kursat: pekişeleridemi kursat: şer ALLAHIN NURU: sen de böyle demiştin kursat: nediyorsun ALLAHIN NURU: her şeyi allah yaratmıştır diyorum kursat: küfrüdemi ALLAHIN NURU: her şey diyince ne anlıyorsun kursat: allahın gayrı ne varsa manasında kursat: düşüncelerimiz nedenlimi nedensiz mi ALLAHIN NURU: nedenlileri de vardır nedensizleri de kursat: sonradan olan herşey nedenli değilmi ALLAHIN NURU: evet kursat: o halde bütün düşüncelerimizde nedenli demektir öylemi ALLAHIN NURU: denebilir ama bazı düşüncelerin nedenini bilemeyebiliriz kursat: bilmemeni sormadım nedenli mi diye sordum ALLAHIN NURU: nedenli olması lazım kursat: o halde sen durup dururken aklına bir düşünce geldi ve sen "bu düşünce aklıma nerden geldi dediğin oldu mu kursat: yani şaşırdığın ALLAHIN NURU: nedenini bilemeyebiliriz derken bunu kastettim zaten kursat: oldumu kursat: evet ALLAHIN NURU: oldu tabi kursat: 1 e kadar buradayım ALLAHIN NURU: senin de olmuştur ALLAHIN NURU: ben biraz erken kalkacağım kursat: o halde bu düşünce de nedenli ise bunun nedeni nedir ALLAHIN NURU: bilemeyebiliriz dedim ya kursat: allah değilmi ALLAHIN NURU: niye kursat: sen demedin mi her sonradan olanı alah yaratır diye kursat: evet kursat: bak en başta ne dedin herşeyi allah yaratır dedin ALLAHIN NURU: tamam ALLAHIN NURU: öyle değil mi sence de kursat: her sonradan olanı allah vareder diyorum kursat: madem öyle demek ki düşüncelerimizi allah varediyorsa bizim özgürlüğümüz nerede kalır sence kursat: iyi düşün kursat: cevap bekliyorum ALLAHIN NURU: o halde her türlü kötülüğün her türlü haksızlığın v.s sebebi allahtır mı diyorsun kursat: evet ALLAHIN NURU: o zaman biz niye yaratıldık ALLAHIN NURU: kuran niye indirildi kursat: bunun cevabı uzun ama istersen vereyim ALLAHIN NURU: ver tabi kursat: önce ezeli olanın nedeni olmadığını sana kanıtlamam gerekiyor kursat: sebep ve sonuç var değil mi mesela ben üşüdüm ve palto giydim diyelim burada sebep üşümek ve palto giymek sonuç değilmi ALLAHIN NURU: evet kursat: yani bu örnekle ben sana sebebin muhakkak sonuçtan zaman olarak önce geldiğini kanıtladım değil mi kabul mu ALLAHIN NURU: bu derece önemli bir konuyu bu basit örnrkle anlatmayacaksın değil mi kursat: devam t sen ALLAHIN NURU: tamam sende devam et kursat: kabulmü kursat: evetmi ALLAHIN NURU: evet kursat: ezeli şu demektir yani başlangıcı olmayan ve öncesi olmayandır yani öncesizdir kursat: soruyorum öncesi olmayanın öncesi olurmu ALLAHIN NURU: bu soruyu sana başkası sorsa ne dersin kursat: olmaz derim ALLAHIN NURU: asıl konuyu anlatsana kursat: geliyoruz işte ALLAHIN NURU: zaten sorunun içinde olmaz var daha niye soruyorsun kursat: olmaz mı kursat: soruyorum öncesi olmayanın öncesi olurmu ALLAHIN NURU: yani demek istiyorum ki "öncesi olmayanın öncesi olurmu" sorusunun cevabı zaten "olmaz" dır başka bir cevap vermek mantıksızlık olur kursat: kısa cevap verirsen ilerleriz kursat: bak benim tarzım bu kursat: sorarım ve cevap alırım böyle giderim ALLAHIN NURU: bana uymuyor kursat: sen devam et ALLAHIN NURU: her sorulana cevap vermek adetim değildir kursat: ama kanıtlayacağım kursat: kısa cevap ver kursat: soruyorum öncesi olmayanın öncesi olurmu kursat: öğrenmek istemiyormusun ALLAHIN NURU: hala niye aynı soruyu soruyorsun. bak ben inatımdır cevap vermem dedim mi vermem. güzelce anlatacaksan anlat ALLAHIN NURU: bu sorunun cevabı zaten açık diyorum sen hala soruyorsun kursat: evet öncesizin öncesi mantıken olmaz devam edelim kursat: biraz evvel sen dedin ki sebep sonuçtan önce gelir dedin kursat: yani bir şeyin sebebinin olması için muhakkak önceden gelmesi gerekir doğru mu ALLAHIN NURU: nasıl yani kursat: bir şeyin sebebi varsa muhakkak önceliği vardır yani başka bir şey o nesneden önce varlıktadır onu diyorum kursat: okeymi ALLAHIN NURU: evet kursat: ama sen biraz önce ezeli olanın yani öncesiz olanın öncesi yok demiştin değil mi ALLAHIN NURU: ezeli demek öncesi olmayan demektir. burda bir sorun mu var kursat: bu mantıkla baktığımızda madem ezelinin öncesi yok o halde sebebi de yok bu çıkmıyor mu ALLAHIN NURU: ezeli olan allah değil midir kursat: kabul ettin mi ezelinin sebebi olmadığını kursat: sen cevap ver de ALLAHIN NURU: ezelinin öncesi olmadığı gibi sebebi de olmaz kursat: kabul ettin yani ALLAHIN NURU: sen devam et kursat: vay be kursat: peki onun ilmi ezeli mi ALLAHIN NURU: evet kursat: ve olaylar bildiği gibi cereyan eder değil mi kursat: yani bildiğinin aksine gerçekleşmez ALLAHIN NURU: evet kursat: o halde olayların böyle olması ilmine bağlı bu sonuç çıkar mı sence kursat: evet ALLAHIN NURU: olayların, onun ilmi dahilinde olması ayrı şeydir; olayların sebebinin, onun ilmi olması ayrı şeydir. sen olayların sebebi onun ilmidir diyorsun kursat: evet iyi anladın ALLAHIN NURU: toparlasana ben kapatacağım kursat: ve ilminin böyle olması nedensiz olunca, ilmine bağlı olarakmeydana gelen şeylerde nedensiz demektir yani dünyanın, cennetin cehennemin olması- kuranın indirilmesi yani her şeyin böyle oluşu nedensizdir bunu anladıysan kaderin sırrı bu diyorum yarında allahın hür olmadığını ve iradesinin olmadığını anlatacağım veya başka zaman anlatırım kursat: ama nasıl anlattım delikanlı gibi iyi de mi ALLAHIN NURU: tamam sonra görüşürüz kursat: bunu bulmak yıllarımı aldı ALLAHIN NURU: iyi geceler kursat: ok kursat: aklın yattımı ALLAHIN NURU: yooo kursat: boşa mı yazdık bunu ALLAHIN NURU: ikimizin mantığı aynı şekilde işlemiyor ALLAHIN NURU: niye boşuna yazdığını düşünüyorsun ki kursat: bunu zaten foruma asacam ALLAHIN NURU: bunların bir zorunluluk olduğuna inanan sensin ALLAHIN NURU:s sana göre bir sorun olmaması lazım kursat: kapatıyom diğer diyaloglarımı görmek isteyen www.teknikforum.com adresine baksın orada serbest kürsü de , din ile ilgili başlığında diyaloglar var.
  7. "BU İLK CANLI BİR ZİNCİR OLARAK GERİYE DOĞRU GİDER TAKİ EVRENİN YARATILIŞINA VARINCAYA DEK İŞTE O ZAMAN BÜYÜK SORU GELİR EVREN HİÇTEN Mİ VAROLDU YOKSA HER ZAMAN VARDI DA BİGBANG DEN SONRA D ÜNYA BÜGÜNKÜ ŞEKLİNİ ALDI?????????????????????????????** " böyle dedin; cevap: bing bang olayı ne ki çocukmu kandırıyo bunlar ya, yav inan ki bunlar kafayı yemiş niye mi aha da ispatı: bu bing bang olayının aslı şu ya, biri teleskopla uzaya bakarken bi bakmış aaaaaaaaa ışığın renkleri değişiyor yani misal bir yıldız var ama zamanla bu yıldızın rengi değişiyor annamış ki haaaaaaaa demek ki bunun bizden mesefesi artıyor ha bunu bulunca bu sefer başlamışlar düşünmeye eeeeeeee bu işi geriye doğru düşürsek ne oluyo? şu oluyo: hani alem genişliyo ya onu geriye al ne oldu? şu oldu: bir nokta oldu ve bomm patladı. la bu nasıl iş? patlama zaten tahrip edici bir şeydir bi patlıyo böyle gezegenler oluşuyo bu ne böyle? yani hikaye bu bing bang olayı, ancak bu teori niye mi bu kadar tuttu çok basit be şöyle oldu hadise: bi kere bu teoriye inanıldığında yoktan varetme düncesine bir delil bulduklarını düşündüler, zaten alem yoktan varoldu düşüncesi çok köklüdür bunu yıkmak güçtür ne diyodum du bakim aaaaa ben aleme ezeli dedim ama ille de ezelden beri alem böyledir demedim ki, bak size orjinale yakın bi görüş: alemin manası allahtan başka herşey demektir eeeeeeeeeeee biz mikropları görmüyoz ki gözümüzle. ama o da allahtan başka şey dolasıyla alem demektir. yani ezelde işte böyle mikrop gibi veya düşünce gibi çünkü düşünce de cisim ya hani soyut cisim, latif cisim ya, yani böyle şeyler ezelde varsa bak alemde ezeli denir ille de olduğu gibi ezelidir demedik ha bing bang diyodum demi? ya bak şimdi bular bing i anlatırken şunu demiyorlarmı: sıfır hacim, sonsuz enerji böylepatladı. bak sıfır hacim yok demektir olmayan şey ise nasıl sonzuz enerji oluyor ki? ha bir nokta patladı böyle oldu diyorlar bakın bırak bir noktayı şöyle 1 kilo el bombası patlasa, televizyon bile olmuyo. bunlar diye ki alem böyleyken o nokta patladı da oldu. ha onlar bana derse ki ama allah böyle yarattı da ondan öyle oldu. derim ki: ya allah başka türlü var edemiyor mu da bir nokta patladı gibilerden konuşuyorsunuz, bide utanmadan bilimsel buluş gibi milletr yutturuyorsunuz bu ne
  8. kursatotcu

    Darwin mevzusu

    önce Darwin ne demiş bir bakalım: "türlerin kökeni" türkçeye çevrilmiştir. bu belkide teoriye karşı öne sürülebilecek en aşikar ve ciddi itirazdır öyleyse neden her jeolojik oluşum ve her katman bu tür ara bağlar ile dolu deği?... inancıma göre bunun açıklaması jeolojik kayıtın son derece kusurlu ve noksan oluşunda yatmaktadır (53) … Bu jeolojik kaydın kusurlu olduğu görüşünü reddeden haklı olarak tüm teoriyi de reddedecektir (54) Bununla akraba olan bir başka zorluk vardır ki çok daha ciddidir demek istediğim hayvanlar alemnin birkaç ana kısmına ait olan türlerin bilinen en altaki fosilli kayalarda birdenbire ortaya çıkması hali. Aynı gruptaki tüm mevcut türlerin tek bir atanın soyundan geldikleri yolundaki beni ikna eden argümanların çoğu eşit oranda bir kuvvetle bilinen en erken türler içinde geçerlidir mesela kambriyen ve silüryen döneme ait trilobitlerin kambriyen dönemden çok önce yaşamış olması gereken ve de muhtemelen bilinen herhangi bir hayvandan çok farklı olan bir kabuklunun soyundan türediği şüphe götürmez sonuç olarak eğer teori doğruysa en alttaki kambiryen katman tortullaşmadan önce kambryen çağdan günümüze dek geçen tüm süre kadar veya belkli de bundan çok daha uzun dönemlerin geçtiği ve bu uzun dönemler esnasında dünyanın canlı yaratıklarla dolup taştığı tartışılmazdır. niçin kambriyen sistemden önce var olduğu düşünülen bu en önceki dönemlere ait fosilce zengin tortular bulamadığımız sorusuna hiç bir tatmin edici cevap veremiyorum… mevcut durum anlaşılmazlığını korumak zorunda ve bu durum burada ele alınan görüşlere karşı geçerli bir argüman olarak haklı bir şekilde öne sürülebilir. (55) (53):Charles Darwin, the origin of species (türlerin kökeni), ( Chicago Britannica,1952) s: 152 (54) s: 179 (55): s:163-164 Kitap: İnsanın Türeyişi Yazar: Darwin sayfa:226: her evrimci beş büyük omurgalı sınıfının yani memelilerin, kuşların, sürüngenlerin, ikiyaşayışlıların ve balıkların bir tek ilk örnekten (prototyp) türediğini kabul eder çünkü hepsinin özellikle embryonel dönem boyunca ortak yanları pek çoktur balıklar sınıfı organlanma bakımından en aşağı durumda bulunduğu ve yeryüzünde öbürlerinden önce belirdiği için omurgalılar aleminin bütün üyelerinin balığa benzer bir hayvandan türediği sonucuna varabiliriz. Maymun, fil, kalibri , yılan kurbağa, balık vb. gibi birbirinden pek başka hayvanların hepsinin aynı ana-babadan türeyebildiği inancı doğa tarihindeki son ilerlemeyi izlememiş kimselere pek garip görünecektir. çünkü bu inanç bugün birbirine hiç benzemeyen bu biçimlerin hepsini birbirine sıkıca bağlayan canlıların eskiden yaşamış olduğunu üstü kapalı olarak söylemek demektir. sayfa: 232: bütün memeliler sınıfının atalarının iki eşeyli olmaktan VAZGEÇTİKTEN uzun zaman sonra her iki eşeyinde süt verdiği, v e yavrularının böylelikle beslendiği keselilerde ise her iki eşeyinde yavrularını keselerinde taşıdığı başka bir görüş olarak söylenebilir. Sayfa 235: omurgalılar aleminde belli belirsiz tanımayı başarabildiğimiz en eski atalar görünüşe göre bugünkü tulumluların (Ascidians) kurtçuklarına (larvae) benzeyen bir grup deniz hayvanından oluşuyordu. bu hayvanlar batrak gibi az organlanmış bir grup balığın doğumuna yol açmış olabilir ve onlardan parlak pullu balıklar ve onlardan da karamaruya benzer başka balıklar gelişmiş olmalıdır böyle balıklardan iki yaşayışlılara (Amphibia) geçmemize küçük bir adım yeter. kuşların ve sürüngenlerin bir zamanlar sıkı sıkıya birbirlerine bağlı olduklarını ve tekdeliklilerin bugün memelilerle sürüngenleri önemsiz ölçüde birleştirdiğini görmüştük ama bugün daha yukarı olan üç hısım sınıfın yani memelilerin kuşların ve sürüngenlerin daha aşağı omurgalı sınıflarından yani iki yaşayışlılardan ve balıklardan hangi türeme çizgisini izleyerek doğduğunu hiç kimse söyleyemez memeliler sınıfında eski tekdeliklilerden eski keselilere ve onlardan etenlilerin (placental mammals) ilk atalarına çıkan basamakları izlemek güç değildir. böylece makigillere (Lemuridae) yükselebilmekteyiz. ve onlarla insanımsımaymungiller (simiadae) arasındaki uzaklık çok büyük değildir. insanımsımaymungillerde iki büyük dala, Yeni dünya ve Eski dünya maymunlarına ayrılmıştır. ve sonunculardan çok uzak bir dönemde evrenin mucizesi ve övüncesi olan insan türemiştir. böylece insana pek uzun ama soylu nitelikte olduğu söylenemeyecek bir soyağacı (pedigree) bağışlamış oluyoruz. dünya sık sık söylendiği gibi insanın doğumu için uzun zaman hazırlanmış gibi görünmektedir. ve bu bir bakıma tam anlamı ile doğrudur çünkü insan doğumunu uzun bir atalar dizisine borçludur. bu zincirdeki halkalardan bir teki varolmasaydı insan tam bugün olduduğu gibi olmazdı gözlerimizi bile bile kapamadıkça bugünkü bilgimizle soyumuzu aşağı yukarı tanıyabiliriz bundan utanç duymamız da gerekmez en aşağı organizma ayaklarımızın altındaki inorganik tozdan çok daha yukarı bir şeydir. ve önyargısız hiç kimse herhangi bir canlı varlığı o varlık ne kadar aşağı olursa olsun onun olağanüstü yapılışı ve özellikleri karşısında coşkuya kapılmadan inceleyemez. not: “insanın türeyişi” kitabında insanın maymundan geldiği savunulurken şu hususla ifade edildi; 1: vücut kılları, tüyleri nasıl yok oldu? cevap: güneşin etkisiyle 2: çeneler ve dişler nasıl küçüldü? cevap: insan ateşi bulunca sert olan yiyecekler artık ısıtılarak yumuşadı ve dolayısıyla çene ve dişlere eskisi gibi fazla iş düşmeyince veya zorlanmayınca otomatik olarak çene ve dişler küçüldü. 3: maymunlardaki kuyruk nasıl insana yok oldu? cevap: devamlı üstüne otura otura aşındı, çok uzun zaman sonra tabi ki sonraki kuşaklara etkisiyle beraber yok denecek pozisyona gelmiş oldu bundan şüphe edilmemeli. Not: “bundan şüphe edilemez” ifadesi kitapta çokça kullanılıyor. Örnek: sayfa: 219: bundan dolayı insanın Eski dünyanın gerçek maymunlar soyunun bir dalı olduğundan soykütüğüne uygun bir görüşle dar-burunlu maymunlarla birlikte sınıflanması gerektiğinden pek de şüphe edilemez. Yorum: ben evvelden bu evrim konusunu araştırmıştım, orada edimdiğim hayati bilgi şuydu: bahsedilen kambriyen tabakasında milyonlarca tür bir den bire araştırmacıların karşısına çıkıyordu. Yani bu katmandan önceki katmanlarda bu birden bire karşımıza çıkan türlerle ilgili olan fosil yoktu. İşte bu buluş evrim teorisinin gerçek yüzünü gösterdi. zira bu teoriye göre ortak bir atadan gelme kabul edilir. miyonlarca yıl süren bir süreç sonucu canlılar daha iyiye doğru gelişiyor ve mesela balıklar diyelim, suda yaşarken yavaş yavaş sürüngenleşmeye başlıyor. Yine kara hayvanları yavaş yavaş kanatlanmaya başlıyorlar gibi bir düşünceyi savunur bunlar ancak sudan karaya geçme, karadan havaya geçiş meselesinde ara geçiş formu olması icap eder. mesela yarı kuş yarı sürüngen gibi, yani böyle milyonlarca ara geçiş formu yani fosili olması gerekir bu teoriye göre ancak Darwin kendi zamanında böyle bir ara formu bulamadıklarını söylemiş ve bilim ilerlerse ilerde bulunabileceğini ifade etmiştir 1850 yılında yayımladığı türlerin kökeni adlı kitapta. yani bu kambriyen tabakası meselesi çok önemlidir. Geniş bilgialmak için mesela harun yahyanın kitaplarında bu konuda geniş bilgi vardır(evrim aldatmacası) bakın bir de bir önceki katmanlarda olmayan milyonlarca tür var. bu ne demek? bu katmanda bu hayvanlar varedildi demek. İşte evrimcilerin en sıkıştıkları konulardan biridir bu. size tavsiyem bu konuyu araştırın. Ateistler hemen bugün araştırmanız gerek bu konuyu. Ve Darwin nasıl da kolayca insanın türeyişindeki zincirleri bize anlatıyor gördünüz. Bir adım yeterli diyor türlerin değişiminden bahsederken. ne diyor bu adam? ama dünyada bu adam nasıl anlatılıyor değil mi? Allah inanmayanların aslında neye inadıklarını bilmediklerini size göstereceğim: konu determinizm yani insanların özgür iradelerinin olmadığı konusu *** bakın şimdi ateistlere sorarsanz nedir bu iş? derler ki: bu alem (yani uzay işte) ezelden beri vardı ve sonsuza kadar gidecektir yani alemin sebebi Allah değildir derler. tamam mı buraya kadar? şimdi dikkat: o halde onlara soruyorum: olan her olayın bir nedeni var mıdır? yani mesela telefon çaldı ya niye? ha biri aradı da ondan. niye aradı? aramak istedi. niye aramak istedi? canı sıkıldı. gibi. yani böyle sebep sonuç ilişkisine inanıyor musunuz? genelde bu soruya ateistler "evet" derler. inanırım ona derler. şimdi süper dikkat: o halde madem ezelden(öncesiz, başlangıcı olmayan) beri böyle geldi böyle gidecekse ve her olayın bir nedeni varsa o zaman bakın mesela biz 2005 deyiz ya mesela 100 yıl önceki bir olay bir sonrakini o da bir sonrakinin nedeni diye bakarsak sonuç olarak bu silsilede 100 yıl sonraki olayları etkileyen bir taraf var demektir. yani anlayacağınız örnek: mesela anne babanız nasıl birleştiler? nerede tanıştılar? mesela düğünde tanıştılar. bak demek ki tanışmaları için ikisinin de düğüne gitmesi gerekiyordu gibi. yani anlayın artık yaaaaaaaaaa neyse ne diyordum: ha yani 100 yıl önceki silsile 100 yıl sonraki olayları belirliyor demektir bu bakış açısıyla baktığımız da tamam mı? ateistler bunu kabul ediyor musunuz? anlayanlar "evet" der zaten. devam edelim o halde: bu belirlenimciliktir yani determinizm. ama sizin yaşadığınız tarihten 10 yıl sonrası da bu bakış açısıyla belirlenmiştir. sizin hareketleriniz de belirlenmiş demektir. hani özgür iradeniz? bak bilmiyorsanız öyle ileri geri konuşmayın. bu iş böyledir. yani ateist de olsan inancın gereği yine özgür iradenin olmadığını bil. kitaplardan delil mi istiyorsun? bak Demokritos diye biri vardı. atomculuk diye kuramı vardı. bunlar determinist idi. yani insanların özgür iradesi yok dediler. yani bizim irademizde önceki olaylarla belirlenir dediler. ne diyorsunuz? yok şöyle yok böyle demeyin. olay bu. hem ateistim diyorsun hem de özgür iradem var diyorsun. sen ne dediğini bilmeyen birisin o halde. *** Ateist olan Turan Dursun’u örnek göstermemizin nedeni bu mezheplere tarafsız olması ve düşüncelerini gizlememesi, açık bir şekilde ifade etmesidir. Kitap: Din Bu 3 (148-149-150. sayfalar) yazar: Turan Dursun “Kısacası “irade” karşıya çıkan seçeneklerden birini seçmedir ya da seçebilme gücüdür. İradesi olan bir seçim yapar. Onu ya da bunu, şu yönü ya da bu yönü, şu biçimde ya da bu biçimde, olumlu ya da olumsuz doğrultuda seçer. Ne var ki Kur’an ayetlerinin hiçbir yoruma yer kalmayacak biçimdeki açık anlatımlarına göre insanın böyle bir seçim yapabilmesi ”Tanrı iradesine”, ”Tanrı’nın dilemesine” bağlıdır. Şimdi buna ilişkin ayetlerden hiç değilse bir kesimine göz atalım “Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz” (İnsan 30) --- Yorum: (Burada birkaç cebr ayeti vardı) Bu ayetlerin açıklamasıyla, insanın bir şey yapma ya da yapmama özgürlüğü şöyle dursun; bir şeye yönelme, bir şeyi dileme, isteme özgürlüğünün bile verilmediği son derece net biçimde anlatılıyor. Çünkü bu ayetlere göre herhangi bir konuda ”Tanrı dilemeli” ki insan da dileyebilsin. İnsanın dilemesini, istemesini Tanrı dilemiyor, istemiyorsa insan dileyemez, isteyemez. İnsan iradesine özgürlük tanımayan bu ayetleri yorumlamada nasıl zorluk çekildiğini ve bu zorlamalı yorumların nasıl bir komedi durumu aldığını görmek için Akaid (Kelam) kitaplarına şöyle bir göz atmak yeter. (Örneğin bkz. Ebu Mansur-il Maturidi, Kitabu’t-Tevhid Arapça İstanbul 1979) Bu doğrultuda Kur’an’da pek çok ayet var. İslam kelamcısı ”Tanrı dilediğini yapar” (Hud 107) ilkesini benimsemiştir. Tanrı dilerse insan iradesini iyiye, dilerse kötüye yöneltir. Anlatılan bu. Bu benimsenince de ”insan iradesi” havada kalır. Cebriyye mezhebi ayet ve hadisleri göz önünde tutarak insanin iradesizliğini kabul etmek zorunda kalmıştır. Bu mezhebe göre insan cansız varlıklar gibidir. Kesmeye yarayan bir bıçağın, yelden sallanan bir ağacın ya da savrulan bir nesnenin, açılıp kapanan bir kapının nasıl özgürlüğü yoksa insanın da bir şey yapma ya da yapmama özgürlüğü yoktur. Ne yapıyor ya da yapmıyorsa zorunlu olarak yapıyor ya da yapmıyor. Eş’ari mezhebinin görüşü de buna yakın olduğu için orta dereceli bir zorunluluk (el Cebru’l-mutavassat) görüşü savundukları kabul edilir. Maturidi mezhebi zorlamalı yorumlarla insan iradesini biraz kurtarma çabasını gösterir. Mutezile mezhebi biraz daha çok gösterir bu çabayı. Ne var ki Kur’an’ın “Tanrı” sının ayetlerdeki açıklamaları karşısında ”insan iradesini” kurtarmaya yönelik hiçbir çaba bir şeye yaramaz.
  9. biri dedi ki bana misyonersin ve iyi yetiştirilmiş dedi bak ben diyorum ki Kuran kursuna bile gitmedim ben 20 yaşında dini kitai okumaya başladım şu an 29 yaşındayım kim yetiştirdi beni? bir ara tarikata gittim oradanda kovuldum. soru soruyorum diye. ve ben ne zaman size hrıstyanlığı övdüm ki bu mana çıkarılıyor. kitabıma baksaydınız "bozulmuş İncil" tabirini kullandığımı görürdünüz. zira o kitaptan da alıntı yapmıştım. hatta papaza gittim ve tartıştım ve o bana kader konusunda karşı çıktı bende bozulmuş İncil i okumuştum ve oradaki kulların özgür iradesi olmadığını beyan eden ifadeleri biliyordum ve oturduk masaya bir kaç kişide vardı orada. ben dedim aç şurayı açtı ve şaşırdı, afalladı, ne diyeceğini bilemedi. dedi ki "o yunancadan çevrilmiş" sonra fransızca bir tercüme getirdi. o da beni kabul etmedi. zaten bütün cami hocaları kaçtı, üniversite hocalarıda, ilahıyaççılarda neden ben böyle kendime güveniyorum dersiniz? çünkü ben onları onların kendilerini tanıdıklarından daha iyi tanırım da ondan. sonra başkası dedi ki: "imtihan dünyası" rica ediyorum ki siz 5 yaşında çocuk değilsiniz. hem olayları allah bütün teferruatıyla biliyor diyorsunuz ve olaylar bildiğinin aksine gerçekleşmez ifadesini kullanıyorsunuz hem de bu dünyaya imtihan dünyası diyorsunuz. ya bunun çelişki olduğunu 5 yaşındaki çocuk anlar ya. hiç böyle deneme olur mu? misal birinin kafir olarak öleceğini allah, o ölmeden önce biliyordu. ve onun kafir öleceğini bile bile ona imanı emrediyor. ya bu nasıl imtihan böyle? cevap şu ki: kesinlikle imtihan da değiliz. haaaaaaa Kuranda ki ayetlerimi soruyorsunuz? mesela mülk 2. ayet: "imtihan için yarattık" şeklindeki ayet ve daha çok ayet var. imtihanla ilgili. kitabımda bunların izahlarını vermiştim. (sadece mülk 2. ayetin izahını beş yılda buldum) ve mülk 2. ayet için şöyle bir izah var: allah insalardan çıkan eylemleri sanki bilmiyorda bilmek isteyen birinin muamelesi gibi muamelede bulunuyor. diye izah var. (bu izahı garipsediyseniz, siz Hz.Muhammed suresi 31. ayete bir bakın ve Kuranın nasıl bir kitap olduğunu görün. hiç kolay değil bu işler) yani bu dünyaya imtihan demeyin. o halde ne diyeceğiz mi diyorsunuz? cavap: nedeni yoktur deyin. geniş izahı kitabımda var buraya yazdığım yazıda da vardı. sonu belli şey için imtihan denmez. ayrıtınsı kitapta (islamdakader.cjb.net) son olarak merak ettim ki bu forumda (ateist forum) bazı şahıslar özellikle beni kollayıcı bir üslup kullanmaktalar, bazı kişilere beni savunanların olduğunu söylediğimde deniyor ki "onlar da ateisttir de ondan, senin böyle konuşman hoşlarına gittiği için böyle diyorlardır" şeklinde yanıt almaktayım. bu şahıslar bu durumu yorumlayabilirler mi acaba? bir de bana bir kaç kez daha misyoner denmişti, madem öyle kitabımdaki bir yazıyı buraya yapıştırayımda, benim böyle olduğumu söyleyenler bakalım ne cevap verecekler buna? önce imtihan ile ilgili olarak Razinin ne dediğini göstereyim: *** Razi: “Her can ölümü tadıcıdır. Sizi bir imtihan olarak hayır ile de şer ile de deniyoruz. Ancak bize döndürüleceksiniz.” (Enbiya 35) İmtihan ve İbtila Deneme ancak mükellef tutma var ise olur. O halde bu ayet insanlar için bir mükellefiyetin olduğuna delalet ediyor. Yine bu ayet Hak Sübhanehu ve Teala’nın bir zorluğu bulunsa bile emrettiği ve nehyettiği şeylerle mükellef tutmayla yetinmeyip aksine insanı şu iki şeyle denediğine de delalet ediyor: a- “Hayır” dediği şeylerle … Bunlar dünyadaki sıhhat lezzet (tad) sevinç ve insanın umduğunu elde etmesi gibi dünyevi nimetlerdir. b- “Şer” dediği şeyler… Bunlar fakirlik, elemler ve mükellefin başına gelen diğer sıkıntılar gibi dünyevi zararlardır. Böylece Allah Teala mükellefin kendisine verilenlere şükretmesi ve sıkıntılara sabretmesi için bu iki şey arasında mekik dokuduğunu ve vazifesini yaptığında mükafatının büyük olacağını beyan etmiştir. Cenab-ı Hak henüz onlar daha gelmezden önce insanların nasıl amel edip davranacaklarını bildiği halde, şekil itibariyle imtihana benzediği için, bu (mükellefiyete mecazen) ibtila (imtihan) demiştir. evet şimdi demin dediğim yazıyı yapıştırayım: dur ya bundan önce yaşar nuriyi sevdiğim söylenmişti ona da cevap olsun şu: Kitap: İslam Nasıl Yozlaştırıldı Yazar: Yaşar Nuri Öztürk --- Sayfa 331: Bid’atler ve Hurafeler _ Kaderin insanın fiillerini önceden belirleyen bir sistem olduğunu söylemek. _ İnsanın alnında, geleceğini belirleyen bir yazının bulunduğunu söylemek. _ Hayrın Allah’tan geldiği gibi, şerrin de Allah’tan geldiğini söylemek. Şer Allah’a izafe edilemez. Şerri de elbette ki her şeyin yaratıcısı Allah yaratır ama öncelikle ve ilke olarak yaratmaz; insanın istek ve iktisabı (kazanması) üzerine yaratır. Yaratır ki insanı sorumlu tutsun. Allah öncelikle ve ilke olarak sadece hayrı ve güzeli yaratır. ”O odur ki, yarattığı her şeyi güzel yarattı ve insanın yaratılışına çamurdan başladı” (secde 7) --- Yorum: Bu yazarı örnek vermekteki amacım kendisinin düşüncelerini fazlaca gizleme gereği duymamasındandır. Görüldüğü üzere “Hayrın ve şerrin Allah’tan” olduğuna inanışın cebr sonucuna vardığını yazar gizlemiyor ve bu inanışın açıkça hurafe olduğunu söylüyor. evet bahsettiğim, kitabımda bulunan yazı şudur. bakınız ne demişim "muharref" yani bozulmuş. böyle diyen biri nasıl misyoner olur? *** Muharref (Bozulmuş), (Tevrat, İncil, Zebur)’dan kaderle alakalı örnekler: Romalılara Mektup 9 (10 ve 25 arası) ….Hepsi bu kadar değil! Rebeka’nın iki oğlu da aynı babadan, atamız İshak’tandı. Çocuklar daha doğmamış, iyi-kötü bir iş yapmamışlardı. Öyle ki seçimde Tanrı ereğinin kalıcı olduğu kanıtlanacaktı. Bunun başarılan işler uyarınca değil, Tanrı’sal çağrı uyarınca saptandığı görülsün diye, Tanrı Rebeka’ya ”Büyüğü küçüğüne uşaklık edecek” dedi. Kitapta yazılmış olduğu gibi: ”Ben Yakup’u sevdim, Esav’dan ise tiksinti duydum.” Öyleyse ne diyelim? Tanrı adaletsizlik mi ediyor? Hiçbir zaman! Çünkü Musa’ya şöyle demişti: ”Ben dilediğime acıyacağım, dilediğime de sevecenlik göstereceğim.” Demek oluyor ki insanın kendi isteğine ya da çabasına değil, Tanrı’nın acımasına bağlıdır bu. Kutsal Yazı’da Firavun’a şu söz bildiriliyor: ”Seni bu amaçla yükselttim; senin üzerinde kendi gücümü göstereyim, böylelikle adım tüm yeryüzünde yayılsın diye.” Demek oluyor ki, O dilediğine acır, dilediğinin de yüreğini katılaştırır. Şimdi bana ”Şu ana dek Tanrı neden insana kusur buluyor? Tanrı istemine kim karşı koyabilir ki?” diyeceksin. Ey ademoğlu! Sen kim oluyorsun da Tanrı’yı sorguya çekiyorsun? Kendisine biçim verilen, biçim verene, ”Beni neden böyle yaptın? diyebilir mi? Öte yanı çömlekçinin kili dilediği gibi kullanmaya hakkı yok mu? Aynı topraktan biri özel kullanış, biri sıradan kullanış için iki çömlek yapamaz mı? Tanrı öfkesini göstermek, gücünü belirtmek isteyince, kendilerine öfke yaraşanlara-mahva hazırlananlara-karşı aşırı sabır göstermez mi? Acıma gösterdiklerine ise, onları önceden yüceliğe hazırlayarak, yüceliğinin zenginliğini açıklayamaz mı? Yalnız Yahudi’ler arasından değil, uluslar arasından da çağırdığı bizler değil miyiz?... Yakup’un Mektubu (13-17) Gelin, şimdi bol keseden konuşanlar: ”Bugün ya da yarın şu kente gideceğiz, orada bir yıl geçireceğiz, alışverişle uğraşacağız, para kazanacağız” diyenler! Oysa yarına ilişkin bilginiz yok. Yaşamınız nedir ki? Çünkü bir süre görünen, az sonra görünmez olan buharsınız. Bu durumda şöyle konuşmanız gerekmez mi? ”Rab isterse yaşayacağız; şu işi, bu işi yapacağız.” Ama siz şimdiki durumunuzla, gösterişinizle övünüyorsunuz. Bu tür övüncün tümü kötüdür. Bu nedenle iyi olanı bilip de yapmamak günahtır. “Anne karnında sana şekil vermeden önce seni kutsal kıldım” (Yeremya 1:5) “Beni annemin rahminden ayıran ve inayetiyle çağıran Allah…(Galatyalılar 1:15) “Gizli yerde yaratıldığım zaman… Bedenim sana gizli değildi. Gözlerin beni cenin iken gördü… Benim için atanan günlerin hepsi senin kitabında yazılmıştır” (Mezmur 139:15,16) “Allah, büyük oğlunu yani Esav’ı küçük oğula yani Yakup’a uşaklık edeceğini anneleri Rebeka’ya daha çocuklar doğmadan önce bildirdi: ”Senin rahminde iki ulus var ve senin karnından iki kavm ayrılacak; bir kavm öbür kavmden güçlü olacak ve büyüğü küçüğüne uşaklık edecektir” (Tekvin 25:23) Firavun Musa’ya şöyle dedi: ”Rab kimdir ki, İsrail’i salıvermek için O’nun sözümü dinleyeyim? Rabbi tanımam ve israil’i de salıvermem” (Çıkış 5:2) “Ben onun yüreğini sertleştireceğim ve kavmı koyvermeyecek” (Çıkış 4:21) “Ben firavunun yüreğini katılaştıracağım… sizi dinlemeyecek ve elimi Mısır’ın üzerine koyacağım ve ordularımı, kavmım İsrailloğullarını Mısır diyarından büyük hükümlerle çıkaracağım” (Çıkış 7:3,4) “Rabbin söylediği gibi Firavun’un yüreği katılaştı ve onları dinlemedi. Rab Musa’ya: ”Firavun’un yüreği inatçıdır, kavmı salıvermek istemiyor, dedi.” (Çıkış 7:13,14) “Rab her şeyi gayesi için yarattı, kötü adamı da fenalık günleri için…”(Meseller 16:4)
  10. derim kursat: işt ebend ebu lafı söyelmenibeklyorduum Zafer: deseydin daha önce söylerdim Zafer: istemek Zafer: de Zafer: bi Zafer: fiil Zafer: mi Zafer: dicen yoksa Zafer: yaratılan bişey mi kursat: yani böyle olamasını irade etti diyorsun değilmi Zafer: evet Zafer: o halde diceksin ki ilk olarak yaratma sıfatı var dı kursat: peki ben sana onun iradesinin olmadığını ispatlarsam ne diyecen daha Zafer: ispatla kursat: evvelden ispatlamadım mı sana ben bunu Zafer: hatırlamıyom kursat: bunu konuşmadıkmıydı Zafer: ipucu ver Zafer: hangi Zafer: konudaydı kursat: başan başlayalım öyleyse ama afallayacan derim Zafer: sen başla kursat: irde ne demek kursat: irade Zafer: diceksin ki Zafer: irade Zafer: nası yaratıldı Zafer: istenerek mi kursat: yok Zafer: yaratıldı Zafer: diceksin mi yoksa kursat: yok kursat: iradenedemek Zafer: istemek kursat: peki tercih etmek seçmek manasınada gelirmi Zafer: gelebilir kursat: bu manayıda ezeli olarak alalh için kabul ediyorsun değilmi Zafer: şunu kabul edelimmi Sıfatlar da Allah'ın varlığındandır kursat: yokbensıfatları inkaretitmi kursat: kounya gel Zafer: evet kursat: bu manayıda ezeli olarak alalh için kabul ediyorsun değilmi Zafer: Allah olduğu için o sıfat var Zafer: diyorum Zafer: o olmasa sıfatda olmayacak tı kursat: ezeli irdesi var demiyormusun Zafer: Onunla birlikte diyelimm kursat: devamediyorum Zafer: ett kursat: seçmek için seçilenlerin mevcut olması gerekir mi gerekmez mi kursat: şartmı değilmi Zafer: iyi de bişey olmadan o şey istenebilir Zafer: iki şey arasında seçmek niye isteyesin ki kursat: seçmekten bahsediyorum Zafer: evet Zafer: seçmek Zafer: için Zafer: seçilenler Zafer: olması Zafer: lazım kursat: mesela senin kız veya erkek olarak doğman gibi Zafer: fakat kız ve ya erkekliği Zafer: yaratan da kursat: musanın seçilmesi gibi Zafer: odur kursat: yani seçmekiçin seçlenlerin olması şart diyorsun değilmi Zafer: seçileni yaratan da odur Zafer: evet kursat: o hald edikkat kursat: sana göre alem yokken allah ne olup olmayacağını hatta ikimizin dün değilde bugün görüşmemize varana kadar senin okuduğun okulun o değil de bu oluşuna kadar hepsini tercih etiğine inanıyorsun değilmi Zafer: bunu alem yaratıldıktan sonra da yapabilir kursat: tercih işinimi Zafer: ya tercih etmek ile Zafer: istemek Zafer: farklı Zafer: ister yaratır ve onu veri Zafer: r kursat: peki ilminin zıttına birşeyi isteyebilir ya da seçebilirmi kursat: bidakka Zafer: ilmi de istemesine göre diyemezmiyizzz kursat: evet geldim Zafer: ok kursat: demeköyle kursat: ilmine ezel demedinmi Zafer: ilmine ezelş dersek istemesine de ezel diyemezmiyizz kursat: işteonusöyleyecem kursat: bak ilminde olayların nasıl olacağı belli değilmi Zafer: ilminin özelliği o ilmi olacakları bilmek istemesi ise olayları planlamaktırr Zafer: olacaklar isteğe göre belirlenmiş olamaz mı Zafer: olaylar isteğe göre belirlendiyse ilim de onu bilmek zorundadırr kursat: bu ifadenden sanki önce irade ediyor sonra biliyor gibi bir mana çıkmıyormu Zafer: hepsinin aynı anda olduğunu düşünsek Zafer: ilim irade yaratmak Zafer: vs Zafer: hepsi bir andaa kursat: o halde iradenin ilmiden ne farkı var bana söylermsin Zafer: ilim bilir irade ise seçer Zafer: irade ile ilim Zafer: aynı kursat: peki irade ilminde var olacağı belli olan şeyi mi seçer Zafer: ilim irade de olmayan bişeyi kapsar mı kursat: baenzaataeniradeyiinakr ettim Zafer: ilmi niye inkar etmedinn Zafer: sen de Zafer: şunu inkar ettim bunu inkarettim Zafer: tekvini de Zafer: inkar Zafer: ettin mi kursat: zira kuran ayetlerinde olmadan önce ki olayların alah tarafından bilidiği geçiyor Zafer: evett kursat: dolayısıyla inkar etmedim ilmini Zafer: iyi de o isteseydi Zafer: herkes iman ederdi Zafer: ayeti yok mu kursat: zaten bunu evvelden söyleyenler olmuş Zafer: o halde Zafer: irade Zafer: yi Zafer: nasıl inkar ediyosun kursat: bak bunların cevabıı elbete kivaerdimve buldum kursat: bu ayaetleri bilmesimanasında alacam kursat: yani kursat: bahsetiğin ayati eğer alalhı ilminde herkesin iman etmesi olsaydı herkez iman ederdi manasına alıyorum kursat: birde ben alalhı nilmini etkin bir ilim olduğu söyledim yin ebu nudiyeler oldu elbet kursat: yani onuilmi zorlayıcı bir ilimdir Zafer: ilmi istediği istediği de ilmidir Zafer: ilim yerine isteği Zafer: de Zafer: kullanabilirsin o halde kursat: bildikleri bildiği gibi olur Zafer: istedikleri Zafer: de Zafer: istediği gibi kursat: hayır olmuyor kursat: çünkü tercih olayında demin dedim Zafer: ben de tercih diye bişey yok dedim kursat: bizim burda yazışmamızı sence ezeli olarakmı tercih etti Zafer: tercih etmedi Zafer: istedi Zafer: o seçim yapmak zorunda değil Zafer: çünki kursat: mesela o kadar kişi varken musayı peygamber göndermek sana göre bir seçim değilmi Zafer: hayır Zafer: sadece bir yaratma Zafer: musayı yarattı Zafer: musa oalrak yarattı Zafer: o kadar Zafer: insanı Zafer: da kursat: bak ayette ise musanın seçildiği geçer Zafer: kendisi yarattı Zafer: yarattığına göre Zafer: seçmek için Zafer: yarattı derizz kursat: bak onun ilmini kabul ediyormusun Zafer: onu istiyord onu yarattı ve onu seçti Zafer: ilmini kabul ediyorumm Zafer: ama iradesi ni de kursat: zaten bunlar ilminde belli değilmi belli olan şeyi mi seçti kursat: belli olan şey seçilir mi Zafer: evet Zafer: niye seçilmesinn kursat: ne manası var ki Zafer: sen bu arada kaderi onun yarattığını inkar ediyon mu Zafer: kulların arasına koyar ve seçerr kursat: acayip noktayageldin Zafer: dinliyomm kursat: ben alalhın hür olduğunuda inkar ettim Zafer: oo iyisinn Zafer: Zafer: peki onu Zafer: hür kılmayan kursat: ispatlarım Zafer: şey Zafer: nedir Zafer: başka kursat: hiçbirşey Zafer: bi ilah mı kursat: kolay değilelbet kursat: bak onu zorlayan olmaksızın o hür değildir ilahlık bunu gerektiriyor kursat: nedenmi Zafer: eve Zafer: t Zafer: dinliyomm kursat: soru: alalhın olaylar olduktan sonraki ilmi ile olaylar olmadan önceki ilmi aynımıdır Zafer: ilmine göre olaylar olmaz mı kursat: evet olur Zafer: o halde sen Allah'ın varlığnı da inkar Zafer: edebilirsinn kursat: bilemem alahı ilminde naslıs oalayalröyle olur kursat: devam edelim alahın ilminde değişme olurmu Zafer: olmaz kursat: o halde olayların nası lolacağı ezeli ilimde belli değilmi Zafer: ezeli ilmi Zafer: neye göre belli Zafer: peki kursat: hiçbirşey göre Zafer: hiçbirşey diye bişey var mı kursat: çünkü ezeli olanın nedeni olamaz kursat: bak allah ilminin zıttına birşey yapabilirmi Zafer: ilim allah'ın yaratması Zafer: değil mi kursat: no Zafer: ilim bilmek demek değilmi Zafer: ilim de yaratmak istemek hepsi kursat: bak şimdi bizim burada yazışacağımızı ezeli olarak biliyordu ya Zafer: kavramm Zafer: ama tayin eden Allah'tı kursat: bu fiil gerçekleşmeyebilirmiydi Zafer: Allah dilemese gerçekleişmezdi kursat: iyi düşün dediğin lafı Zafer: eğer ulaştığın sonuçlarda kuranıkerime aykırı bi sonuç varsa o hatalıdırr... kursat: ba oayagelceğiz Zafer: onun istemesi mecburidir Zafer: diyeibirizz kursat: biraz önce sen dedin ki onun ilmi değişmez şimdi diyorsun ki isteseydi bu fii lolmayabilirdi çelişkiye düştün Zafer: ama ilm ona göre Zafer: belirlenir Zafer: ilim iradeden sonra desekk kursat: ilim iradeye göremi belirlenir Zafer: niye belirlenmesin kursat: o zaman sen ilmine hadis demiş olmuyormusun Zafer: diyemezmiyiz kursat: bak sana süper bir soru soracam kursat: m iradeden sonra desekk kursat: ilim iradeye göremi belirlenir Zafer: niye belirlenmesin dimştin Zafer: eeee kursat: soruyorum:alalh neyi irade edeceğini biliyormuydu Zafer: tamam aynı anda Zafer: dşyelim Zafer: şunu diyebilirmiyiz kursat: o zaman irade ilmi belirliyor diyemezsin ki Zafer: ilim vardı Zafer: ilimde iradenin olacağı ve iradeye göre ilmin geriye kalan ilmin belirleneceği Zafer: ilim de irade nin ilme hükmedeceği varsa kursat: alalh olacak bütün olayları ezeli bir ilimle bilmiyormu ve demene göre konuşursak: sonradan neyi bileceğinide ezeli olarak bilmiyormu Zafer: yani onun birşeyi isteyip istememesi bir şeyi değiştirmez diyon kursat: yani istemesine gerek de yok ve zaten ezeli bir istekde olamaz Zafer: niye olamasın kursat: ilmi yeterli ve etkin bir ilimdir bizim ilmimiz gibi değil Zafer: ilminde irade de Zafer: gizlidir Zafer: deriz Zafer: öleyse kursat: bende derim ki o gizli olduğunu söylediğin iradeyle neyi isteyeceğini zaten bilmiyor mu ve bildiği şeyler bildiği gibi gerçekleşeceğinden iradenin burada hükmü nedir kursat: bu arada bir konuya değinmek istiyorum kader meselesinde ilim kursat: nedesin kursat: dersin Zafer: ok de ben bu gece uyumadım henüzz kursat: kısa Zafer: ok kursat: sen bizim fiillerimizde hür olduğumuzumu savunuyordun Zafer: tam değil Zafer: ama bize göreh hürüz Zafer: aklımıza göre hürüz Zafer: çünkü Zafer: aklımızın Zafer: istediğini Zafer: yapabiliyoruzz kursat: yani günahları allh zorlamı yaptırıyor Zafer: niye yaptırmasın kursat: ben zorla olduğunu zaten savunuyorum Zafer: biliyomm Zafer: senin Zafer: savunduğunu Zafer: fakat zorla kavramı varsa kitap niye indi kursat: nedeniyok Zafer: nedeni vardır. kursat: zira ilmine göre oldu bu işler ve ezeli olanın nedeniolmaz Zafer: herşeyi bu kalıba sokuyon Zafer: öle Zafer: ise Zafer: hiçbişeyin kursat: evet Zafer: nedeni Zafer: yok dersin kursat: evet Zafer: nedensizlik almei Zafer: nedensizlik alemi mi Zafer: diyorsun kursat: yes Zafer: peki sonra nolacak Zafer: ben ce her şey bir nedene hizmet ediyorr Zafer: artık ilminin sonuna geldin galiba artık naoacaksınn Zafer: napacaksınn Zafer: nedensizlik Zafer: kavramına Zafer: ulaştıysan Zafer: daha bi derdin yomk Zafer: yok Zafer: demektirr kursat: yani aslında bu bakış açısıya baktığımdan kuranın da bu yönüyle de nedeni yok ve bu yönüyle yani hakikat anlamda manasız diyorum Zafer: aslında hakikat diye bişeyin de olmadığını Zafer: iddia ediyon yani Zafer: o halde hiçbişeyin var olamdığını da Zafer: iddia edebilirsin kursat: evet çok problemi bu yolla çözdüm şimdi alemin ezeliliği konusunu araştırıyorum Zafer: ne diyeyim kolay gelsinn Zafer: nedensiliğin nedenini mi kursat: ne diyorsun bu bakış açısına Zafer: araştırıyorsun, Zafer: ben ce neden sizlikte neden araştırılmazz Zafer: peki sen neden araştırıyorsunn Zafer: nedensizliğe neden hizmet ediyorsun kursat: bizim fiillerimiz mi allahın ilmine tabi yoksa allaın ezeli ilmimi bizim fiillerimize tabidir Zafer: yani nedensizliğin Zafer: bi parçasıyım Zafer: diyonn kursat: evet Zafer: ok kursat: son soruma cevap ver Zafer: hangi Zafer: soruna kursat: bizim fiillerimiz mi allahın ilmine tabi yoksa allaın ezeli ilmimi bizim fiillerimize tabidir Zafer: ikisi de aynısıdır kursat: olmaz Zafer: olurr Zafer: zaten aynı değil mi kursat: tabiolmaknedemekbilyonumi Zafer: sonuçlaer kursat: bak şu: birine dersin ki galatasaraylı ol. o da olur. işte bu örnekte bu kişi sana itabi oldu demektir Zafer: iyi de Zafer: bu tabilik Zafer: neye göre kursat: zamana göre Zafer: zaman neye göre kursat: zaman aslında yok o başka bir kou kursat: ya basit bi soru sordum Zafer: evett Zafer: emre kursat: bizim fiillerimiz mi allahın ilmine tabi yoksa allaın ezeli ilmimi bizim fiillerimize tabidir Zafer: herkes Zafer: tabi Zafer: olmak Zafer: zorunda Zafer: diyorsunn kursat: tabi olan ve tabi olunan düşünürsek hangisi sonradan gelir Zafer: tabi olunan tabi olana göre gelir Zafer: zati Zafer: neyse ben uyuyacam Zafer: devam ederiz kursat: ok Zafer: bu gece henüz Zafer: uyumadım kursat: ok ama nasıl sohbet oldu Zafer: güzel ama bi yerde yanlış düğüm attmı Zafer: diğer Zafer: yerlerde Zafer: ona göre Zafer: ters gidiyırü, Zafer: o noktayı bull Zafer: sennm kursat: teknik foruma yapıştıracam sende oraya üye olsana ya din ile ilgili bölümüne yazacam bunu Zafer: hangi forumm Zafer: forumlarla Zafer: uğraşma Zafer: milletle derdin neyy Zafer: gerçi Zafer: senin Zafer: yazılarını Zafer: es geçiyolarr kursat: teknik forum goog dan ara serbest kürsüde din ile ilgili yer var oraya işte kursat: üye ol kursat: okeymi kursat: sen hangiforumdaydın Zafer: ben kendime, Zafer: site Zafer: yapıyom Zafer: güzel Zafer: bi forumu da Zafer: olacak kursat: haaaaaaaaa Zafer: yeniş Zafer: yeni Zafer: bi Zafer: site Zafer: yapıyonmm kursat: evvelden hangi forumda tanıştık senle dedim Zafer: senin ben Zafer: firavun Zafer: hakkında Zafer: yazdıklarını Zafer: okuyup Zafer: sitene girip Zafer: msn ni Zafer: kaydetöiştimm kursat: haaa kursat: ok kursat: kapatalımı Zafer: ok Zafer: görş
  11. NOT .: BU DİYALOG ÇOK FARKLI VE SON GÖRÜŞLERİMİ İÇERİYOR YOK EŞİ BENZERİ GERÇEKTEN DİYORUM BAK OKUYUN UZUN AMA ACAYİP OLDU kursat: naber Zafer: iyilik Zafer: nası gidiyorr kursat: sana anlatmalıyım Zafer: anlatt kursat: demmmişmydimsana son görüşümü Zafer: ezel Zafer: alem Zafer: ezeli Zafer: demiştin kursat: evet önce sorayın ne anlıyorsun bu koudan ve akvramdan Zafer: dedim ki evren sonradan yaratılmıştırr kursat: pekibenim neden böyledediğim hakkında bir fikrim vea ahminin varmı Zafer: söylemeni bekliyomm Zafer: kendine Zafer: göre Zafer: delillerin Zafer: vardırr kursat: ben kısac aşimdilikşöylediyorum kursat: am araştıracam sonun akadar kursat: dediğim gib 4 yıldır kendimisesen bu konuya azırlıyo rdım kursat: ve bu tiğ kitapları okumaya yani kursat: ve şunu söyleyim benim hızlı okuma gibi bir özeliğimde vardır yani 300 sayfalık bir felsefe kitabı diyelim çokta ilgimi çeken konu yoksa 1-2 saatte okuyorum ancak bu tip alemin ezeliliği ile ilgili kitapların 1sayfasını okumam 15 - 20 dakikamı alıyor. harf harf hece hece okumak durumunda kalıyorum. anlamıyorum ve anlayana kadar zorluyorum kursat: yani hal böyel kursat: şiimdikısaca görüşümübildireyim Zafer: ok kursat: ben yaratmayıda çoğunun anladığı analmda almıyorumonud akonuşuruz kursat: yaratmayıda ben alalhın ilmindekilerin ilmine göre varlık sahasına çıkması olarak anlıyorum kursat: ve diyorumki kursat: evet alalh ezeldir veilmikendisidir kursat: ancak bu ilimin dekilerin varlksaasına çıkması alemdir kursat: ve allahla birlikte maddede vardı kursat: bu madde kursat: yani alalhezeliya Zafer: yani Zafer: insanların Zafer: maddeden Zafer: birşeyler yapması gibi Zafer: oldu Zafer: diyon Zafer: alem kursat: yok öylede değil Zafer: iyi o madde nasıl vardı kursat: işt eonu diyecemzaten ince konu o Zafer: işte iş yine Allah'a gidiyorr Zafer: o vardı hiç bişey yok tu Zafer: çünkü Zafer: madde Zafer: varsa Zafer: maddenin Zafer: sahibi Zafer: de olmalı Zafer: yaratıcısı da kursat: bak alalhın ilmi ezeliolunca sonuçta o ezelmaddeyide yine varlık sahasına çıkaran alalh ancak Zafer: Allah onu sonradan çıkarmıştır kursat: bu çıkma ifadesi mecazi Zafer: sonuçta alemde madd Zafer: e kursat: yani alahla beaber varlıktaydı bilmesi ezelolunca öyle oldu kursat: sonradan maddeler oldu yani sen ben gibi insanın varoluşu gibi bunlar yine alahın ilmindekilerin ilmine göre varlık sahasına çıkmasıyla sonradan oldu Zafer: Ama madde Allah ile varlıktaydı diyon kursat: bidakak dedikerin okuyom kursat: evet devam edelim kursat: nediyorsun kursat: bundan önce birde yaratma konusuna değinelim kursat: istersen Zafer: ok kursat: ama önce sen bi yorum yap kursat: yapacanmıi Zafer: yaratmak Zafer: yoktan varetmek Zafer: tir Zafer: insanlar da ise yapma vardırr Zafer: varolanı değişt,irme Zafer: Allah'IN YARATMASI Zafer: VAROLANI DEĞİŞTİRME DEĞİLDİR Zafer: olmayanı ol emri ile yaratmaktırr kursat: tamammı Zafer: evet kursat: bak şimdi kursat: yaratmak diyorsun o hald eburadakiinceklikleribir gör kursat: allahın yaratmasıfatı varmı Zafer: evet kursat: pekibu sıfat ezelimiyoks ahadismi hadis demeksonradan demektir Zafer: sıfat olması yaratması iledir Zafer: zaten Zafer: yarattığı için Zafer: o sıfat vardırr kursat: yarattığı içinmio sıfat vardır yoks abu sıfatı olduğu için miyaratması vardır Zafer: yaratabildiği için bu sıfat vardırr kursat: bak bne net sordum bu sıfatı varasa busıfatı ezelimihadismi kursat: yanisen onun görem sıfatına ezelidiyorsun ya işte bunu gibi Zafer: onun varlığıyla mecburi olarak yaratma sıfatı da vardır kursat: yaniezelibir yaratmamsıfatı vardırmı diyorsun Zafer: yaratma sıfatı alemdenmidir kursat: benzatenyaratmayı nasılanladığımı söyledim kursat: yada şöyelsorayım Zafer: o maddenin varlığınn nası olduğunu söylemedin Zafer: ama Zafer: onu da bi yaratanın olması Zafer: gerekmez mi kursat: dedim ya ama tekrar ona döneriz kursat: yaratamaya devamedelim Zafer: yani yaratılan bişey varsa yaratan da vardır kursat: dura yaratmaya devameedelim Zafer: o halde Zafer: yaratılanların hepsi yaratandan sonradırr kursat: şunu soracamsana alalh ezelden berimi yaratıcıydı yoksa sonradan mı yaratıcı oldu Zafer: sonradan yaratıcı olabilmesi için Zafer: yaratma sıfar-tını Zafer: sonradan yaratması Zafer: lazımdı Zafer: tabi onu Zafer: da Zafer: yaratırken Zafer: daha önceden Zafer: yaratma sıfatı olması lazımdı Zafer: böle böle Zafer: gidr kursat: yaniezelibir yaratmamsıfatı vardırmı diyorsun Zafer: tam diyemeyizz Zafer: o daa kursat: neöyleyse Zafer: buradan çıkamazsın asla Zafer: Zafer: madde Zafer: ondan önce olamazz kursat: bak bensana diyeyim kursat: maturidi mezhebi yaniözgüriradeyi savunanalar diyorkiyaratmasıfatı yani tekvin ezelidir diyorlar kursat: eşarimezhebi yani cebirciler ise diyorki aalhın ezeli kudret sıfatı vardır ancak bu kudret sıfatının sonradan olan ikinci taalluku( ilgisi, bağıntısı) tekvindi.r işte onunla yaratma olurdiyorlar kursat: sen nediyorsun buların görüşlerine biriazdan onları eleştirecem Zafer: peki Zafer: eşariler Zafer: kudret Zafer: sıfatının Zafer: yaratılamsına Zafer: varolmasına Zafer: ne cevap veriyolarr kursat: ezelidiyorlar kursat: mahluk değil diyorlar mahluk yaratılmış demektir Zafer: kudret ezeli ama kudretin de yaratılmış olması gerek değilmi Zafer: onlara göre kursat: vay be kursat: demekböyle düşünüyorsun Zafer: onların Zafer: böyle Zafer: düşünmeler,i Zafer: gerekirr Zafer: madem kudret ezeli Zafer: olamaz Zafer: yani Zafer: kudretin de yaratıcı sı olması lazımm kursat: hayır öyle değil zaten hem maturidiler hem eşariler kudret sıfatına ezelidir derler ve mahluk değil derler Zafer: nası mahluk değil Zafer: kudret bir kavram Zafer: olarak Zafer: düşünüyolar Zafer: öleyse kursat: bak böyle işte onlara göre görmeside duymasıda ezelidir ve mahluk değildir Zafer: ezeli Zafer: olabilirr Zafer: o ezeli ise Zafer: sıfatlarınında Zafer: ezeli olması Zafer: gerekmez mi kursat: ya öylediyorlar işte Zafer: öle diyebilirler Zafer: zaten Zafer: sonradan olsa mahluk olurdu Zafer: yani Zafer: yaratılan olurdu kursat: evet öylediyorlar Zafer: sen ne diyonn kursat: sen şimdi yaratma sıfatına ezeli mi diyorsun onu söyle Zafer: eğer yaratma sıfatını mahluk olarak gmrmiyorsan Zafer: evett Zafer: başka çare yokk Zafer: kursat: tamammı Zafer: sen söyle Zafer: hadi kursat: bak burada büyük bir çelişkivar kursat: kitaplard apekgeçmez Zafer: çelişki olan neyy Zafer: kitap okumuyom zatenn kursat: önce eşarilikle başlayalım kursat: onlar ne demişti? kudret sıfatının ikinci olan sonradan olan taalluku yani ilgisi olan tekvinle alah yaratıyor demişti ya kursat: pekibu sonradan olan tekvin nası meydana geliyor Zafer: evet kursat: bunu söylemediler Zafer: ben bu soruyo Zafer: soruyorumm Zafer: onlara kursat: sende zaten bunu farkına vardın kursat: derlerse ki o tekvinde başka bir tekvinle meydana geldi kursat: deriz o tekvin nasıl meydana geldi Zafer: yani kursat: yani teselsül olur teselsül demek zincirleme gitmek demek Zafer: evett Zafer: sonuçta Zafer: yine Zafer: ezeliyete Zafer: gelirr kursat: dolayısıyla onlar sonuçta ezeli bir yaratma sıfatını kabul etmeye mecbur kalırlar Zafer: evett kursat: okeymi Zafer: ama yaratma sıfatını yaratma meselesi Zafer: var Zafer: yine kursat: yköyledeğil Zafer: ezelde kursat: söyle Zafer: varlığı kendisindendir Zafer: derler Zafer: vacibül vücutt kursat: bak demek ki senle sıfatların konusuda konuşmak gerek Zafer: yaratma sıfatının ondan önce olduğunu düşünemeyiz Zafer: ondan sonra yaratıldığını Zafer: da Zafer: düşünemeyizz Zafer: zaten kursat: o halde ben sana onların sıfatlar konusunda ne dediklerini bildireyim mi Zafer: ondan önce bişey yoksa Zafer: evet Zafer: bildirr kursat: bak biliyorsun ki eşariler ve maturidiler 1000 yıla yakındır ehli sünnet diye bilinirler ve baskın bir görüştür dünyada Zafer: peki sana göre ehli sünnet nedirr Zafer: ya da Allah ben kulumun zannına göre didrim der Zafer: yani Zafer: kimseye yanlış diyemeyebilirsin kursat: bak ehl sünnetin manası peygamberin izinden giden hadislere bağlı kalanlar demektir Zafer: evet Zafer: sana göre Zafer: onun izinden gidenler Zafer: nası olmalı kursat: konuyu dağıtmayalım Zafer: ok Zafer: neyse Zafer: asıl Zafer: meseleye gel Zafer: sen onların görüşlerinin yanlış olduğunu diyorsun kursat: ben sana sıfatlar konusunda onların dediklerini bildireyim kursat: bud ince bir konudur Zafer: söyle kursat: şimid ehlisünnet diyorki kursat: aalhın sıfatları ezelidir kursat: bunlar 7 vaya 8 tanedir maturidi tekvinide yani yaratmayıda ezeli kabul eder eşari ise ona hadis der kursat: bu sıfatlar şunlardır Zafer: biliyorum onları kursat: görmesi işitmesi kudreti iradesi kelamı yani konuşması kursat: okeymi Zafer: evett Zafer: evett kursat: ancak burada şöyelbir durumvar Zafer: tekvindeki Zafer: mesele Zafer: burada da Zafer: geçerli kursat: ehli sünnet diyorki bu sıfatlar alalhın zatının ne aynısıdır ne de gayrısıdır Zafer: güzell Zafer: yani onlar da Zafer: net cevap yokk kursat: bununla şunu kasdederler kursat: yani bu sıfatlar tek başına ele alındığında alalh denemez ancak bu sıfatlar olmadan da ilahlık olmaz o bakımdan bu sıfatlar tek başına ( alalhın zatı olmadan) alalhın zatı olmadığı gibi alalh da bu sıfatlar olmaksızın ilah olamaz derler yani bunu kasdederler okeymi Zafer: şu an da ben konuşabiliyorum görebiliyorumm işitebiliyorumm Zafer: bu özelliklerim olmasa ben insan olmam Zafer: ama, Zafer: bunlar da Zafer: tek başına insan olamaz kursat: konudan konuya geçiyoruz ancak önemli bilinmesi lazım sonra toparlayız tamammı Zafer: aynı bu hesapla Zafer: düşünürsen tamam Zafer: yani bu şekilde düşünebilirizz Zafer: fakat sıfat kursat: işte öyle bir benzetme yapıyorlar Zafer: kavramı Zafer: hale açıklığa kavuşmadı Zafer: bu cevap bana yetmiyorr kursat: zatenbu kadar değilki kursat: esas meseleler başlıyor şimdi Zafer: başlaa kursat: hazırmısın Zafer: evet kursat: ezeli kaç tane olur Zafer: ezeli başlangıcı olmayan demek kursat: evetü Zafer: 1+2 Zafer: 1+2+3... =sonsuz Zafer: 1+3+5.. =sonsuzz Zafer: ikiside Zafer: sonsuz Zafer: fakat Zafer: arada Zafer: fark var Zafer: değilmi kursat: neidyorsun Zafer: iki işlemin sonucu da, Zafer: sonsuza gitmesine rağmen kursat: haq tamama Zafer: birbirlerinden farklı Zafer: ezeli Zafer: olarak Zafer: da Zafer: bu şekilde düşünebilirmiyizz kursat: ben ezeliyi sordum kaç tane ezeli olur dedim kursat: ba k ben devam edeyim o halde kursat: mutezile mezheabivar ya kursat: hani kaderiinkar eden kursat: onlaarın tevhid pensiplari vardır kursat: yaniolay şu kursat: bunu hepmfilozoflarsöleüyor Zafer: ben ezeliyi sordum kaç tane ezeli olur dedim Zafer: en Zafer: son Zafer: bunu Zafer: demiştin Zafer: internet gitti az önce Zafer: ezelinin Zafer: sayısı Zafer: önemli mi Zafer: ama Zafer: bi tane Zafer: olamsı Zafer: lazım Zafer: başta Zafer: çünkü biri diğerini yaratacakk kursat: ezeli bi tane olur diyorlar halbuki bak ehli sünnete 7 - 8 tane sıfat kabul ediyor ezeli olarak bir de alalhın zatını kabul ediyor bak 8 - 9 tane ezeli kabul ediyorlar gördün mü buna "taaddüdü kudema" yani ezelilerin çoğalması adı verilir Zafer: ama onları da Allahtan bilirler Aşağıdaki ileti tüm alıcılara teslim edilemedi: onlaarın tevhid pensiplari vardır Aşağıdaki ileti tüm alıcılara teslim edilemedi: yaniolay şu Aşağıdaki ileti tüm alıcılara teslim edilemedi: bunu hepmfilozoflarsöleüyor Zafer: burada sen onalrın düşüncelerindeki gariplikleri buluyonn fakat kendi düşüncen neyy kursat: ama o sıfatlara ezeli diyorlar yani yaratılmadı diyorlar hep vardı alalhın zatı gibi diyorlar Zafer: Ama zatından dı Zafer: ondan bi parça desek bişey olurmu Zafer: olurr Zafer: onuda diyemeyiz sanırımm Zafer: fakat sonuçta kendisi varrr kursat: beni ise şunu yaptım sıfatlarını inkar ettim ve ilmini kabul ettim ama şunu dedim bu "ilim" zatının kendisidir zatının aynıdır dedim ve bir tek ilahı kabul ettim bunu bazı filozoflarda yaptı ibn sina, farabi Zafer: yaratma işine ne dedin kursat: ha o kursat: onu dedim ama şuna dönecem şimdi kursat: onlar yaratma işine ezli demek durumunda kalıyor ya Zafer: evet kursat: burd ada büyük problem var kursat: o da şu Zafer: evett kursat: mesela biz şimdi yazşıyoruz ya bu fiilimiz şimdi oldu yani bir yıl önce değil yani sonradan oldu ya Zafer: evett kursat: soruyorum o halde madem ki ezeli yaratma ile oluyor bunlar, bizim şimdi olan fiillerimizde ezelde mi yaratıldı? kursat: nedesin Zafer: yaratma fiili ezelde yaratılmış olsa şimdi o fiil görev yapıyorr Zafer: fiil görevini yapıyorr kursat: bak bizim bu fiilimiz ezelde yaratıldı mı yaratılmadımı Zafer: fiil ezelde yaratılsa idi ezelde de yaşanmış bitmiş olurdu kursat: evet Zafer: vuku bulan her fiil Zafer: o anda Zafer: yaratılmıştır Zafer: vuku bulduğu Zafer: anda Zafer: yaratılmıştır kursat: o halde sen bu lafınla hadis bir yaratmadan bahsettiğinin farkındamısın Zafer: yaratabilme ve yaratma Zafer: farklıo Zafer: şeylerdie Zafer: yaratabilme yetenek Zafer: yaratma ise Zafer: fiildir kursat: bendirekt yaratmadan bahsediyorum Zafer: evet Zafer: şu vukubulduğu anda Zafer: yaratılmuştı Zafer: r Zafer: fiil Zafer: çünkü yaratılmasa kursat: neyle yaratılmıştır Zafer: vuku bulmaz kursat: neyle yaratılmıştır Zafer: bilmiyom kursat: yaaaaaaa Zafer: ama kursat: böyleolamza Zafer: tamam Zafer: diğer bi Zafer: daha Zafer: önce Zafer: varolan bişeyden Zafer: yaratılmış diyebilirmiyiz Zafer: ya da kursat: biraz evvel yaratmayı kabul edenler ezeli bir yaratmayı kabul etmeye mecbur kalırlar demiştirn Zafer: yoktan Zafer: ya Zafer: da Zafer: şimdi de ü Zafer: yoktan Zafer: yaratılamaz mı kursat: bak ben oudemiyorum kursat: şunu diyorumn eyle yaratıldı Zafer: yaratılması için bişeye Zafer: ihtiyaç var mı Zafer: yaratma Zafer: sıfatı Zafer: iel Zafer: yaratıldı Zafer: yaratma sıfatı olmasa Zafer: yaratılmaz dı kursat: ezel ibir yaratma ilemi yoksa hadis bir yaratma ile mi ikiside olmuyor gördüğün gibi kursat: yani alahın yaratma sıfatı yoktur Zafer: peki onu yaratan Zafer: kmidir kursat: mecazidiyorum Zafer: sonuçta Zafer: yaratabilme Zafer: özelliği Zafer: hep vardı Zafer: fakat Zafer: şu anda Zafer: yaratıyopr Zafer: mesela Zafer: filleri kursat: neden şu anda yaratıyor da bizi neden 100 yıl önce yaratmadı dersem nedersin Zafer: yüz yıl önce başkalarını yarattı Zafer: sıra bize yenş geldi kursat: neden onları 100 yıl önce yarattı da bizi 100 yıl önce yaratmadı diye sorsam ne dersin Zafer: bilmem derim Zafer: ama istese Zafer: yaratırdı Zafer: derim kursat: işt ebend ebu lafı söyelmenibeklyorduum Zafer: deseydin daha önce söylerdim Zafer: istemek Zafer: de Zafer: bi Zafer: fiil Zafer: mi Zafer: dicen yoksa Zafer: yaratılan bişey mi kursat: yani böyle olamasını irade etti diyorsun değilmi Zafer: evet Zafer: o halde diceksin ki ilk olarak yaratma sıfatı var dı kursat:
  12. -------------------------------------------------------------------------------- "Allahin bizim neyi sececegimizi bilmesi ,bizim irade sahibi olusumuzu ve irademizin neticesine göre özgürce hareket etmemize mani olmuyor. Allah biliyor,ama Allahin bilmesi harektlerimizi hic bir sekilde ne engelliyor nede etkiliyor,neye nasil karar vercegimizi ve nasil hareket edecegimizi biz kendimiz belirliyoruz,Allah sadece biliyor.Bu bakimdan bütün davranislarimizdan biz kendimiz sorumluyuz. Sen bu yazdigin yaziyi, verdigin karar sonucunda yaziyorsun öyle degil mi? Yani yazmiya da bilirdin isteseydin.Allah sana her iki secenegi de sundu az önce ve ayni zamanda hangi secenegi tercih edecegini de biliyordu.Onun bilmesi senin bu yaziyi yazma istegini degistirdi mi?Neticede karar verip yazdin." bak tom senin bu dediklerini inan ki yıllarca okudum ve en sonun da onun büyük bir aldatma olduğunu anladım yani 1 ay oluyor bunu anlayalı. şimdi ince nokta şu ki : sen diyorsun ki sen seçmedin mi yazmayı bu düşünceyi diyorsun. parantez içinde önce şunu hemen belirteyim ki benim bu yazı yazma isteğimi Allah mı yarattı? önce onu sorayım evet mi hayır mı? hayır dersen kim yarattı? evet dersen Allahın yarattığı düşüncenin meydana gelmesini engelleyemem ben. o halde yine özgürlüğüm kalmıyor parantezi kapatıp, ilim ile ilgili devam ediyorum. bak şimdi evet ben seçiyorum ama benim bu seçmem sonradan oluyor yani 100 yıl evvel değil şimdi seçtim. tamam mı bak bur da şu var ki: benim buraya yazı yazmayı dünüceğim düşüncesi meydanda yokken de Allahın ilminde benim yazı yazmayı isteyeceğim vardır. dolayısıyla yokluk, varlığa tesir edemez. tesir eden varlıktır. bu çok önemlidir. iyi düşün: bak firavun örneğini ele alalım ( bu aralar elimde metin özdemir diye birinin Allahın ezeli ilmi ile ilgili kitap var orada konu detaylarıyla anlatılıyor) evet firavun örneği, firavun yaratılmadan evvel onun yapacakları ezeli ilminde vardı ve bu ilmine göre olur olanlar. o halde sen her ne kadar : "Allah onun hür iradesiyle ne yapacağın ezeli ilmiyle bilir" desen de bu bir laf oyunudur . zira bu lafta ilmin maluma yani bilinene (sonradan olacak) tabi olduğu anlatılıyor. önce de söylediğim gibi önce varlığı olan şey sonra varlığa gelecek şeye tabi olmaz. tabi oluş zaten sonradan gelmeye bağlıdır. senin dediğinin olması için firavunun varlıktaki halinin , Allahın ilminin öncesinde olması icap etmektedir. halbuki ezeli demek zaten öncesinin olmaması demektir. dolayısıyla firavun sadece kendisinin yokluğunda da var olan Allahın ezeli ilmindeki neyse onu yapacaktır. dolayısıyla firavunun maddi hali, tabi durumundadır. yeminle söylüyorum bu gerçektir. bende çok aldandım bu işte. hatta gazali de "itikatta orta yol" adlı kitabında Allahın ilminin maluma (bilinene) sonradan olacak şeylere tabidir diyor. yani o da anlamamış. mesela ibn rüşd ondan 100 sene sonra yaşadı. işte o Allahın ilminin maluma tabi olmadığını belirtiyor. ibn sina da öyle diyor. yani bir çok kimse bu ayrımı farkedemedi. zannedersem iz yayıncılıktı, metin özdemirin bahsettiğim kitabı. "All"hın ezeli ilmi ve insanın özgürlüğü" ile ilgili bir kitaptı. oku göreceksin. yalnız yazarı da özgürlükçü ve zor durumlara düşüyor. Başa dön kursatotcu Kayıt: 27 Arl 2004 Mesajlar: 24 Tarih: Cmt May 07, 2005 7:06 pm Mesaj konusu: -------------------------------------------------------------------------------- "Teslimiyetli olan insan, kendi yaptığı hissini yaşamasına rağmen, bunların tümünü Allah'ın dilemesi ile yaptığını bilir. Diğeri ise, her yaptığını kendi aklı ve gücü ile yaptığını zannederek yanılır. Bunların hepsi Rabbimizin insanları denemek için kaderlerinde önceden belirlediği olaylardır. Bir ayette bildirildiği gibi, "... Allah'ın emri, takdir edilmiş bir kaderdir". (Ahzab Suresi, 3" tom bunları sen yazdın cevap: Allaha sövenler var o zaman Allah kendisine sövülmesini mi irade etti? sen hem böyle yazıyorsun hem de cebre inanmıyorsun bu bir çelişkidir. ve "denemek için önceden belirlenmiş olaylardır" diyorsun ya önceden ne yapacağın belli ise bu daha nasıl bir deneme böyle? hiç böyle deneme olur mu bu nedir? evet bugün size çooooooooooooooooooooook ince bir delil sunacağım. fakat nebileyim işte anlatayım: konu alemin kıdemi( ezeliyeti) : soruyorum Allahın yaratması var mı? evet dersen yine soruyorum bu yaratması ezeli mi? sonradan mı? eğer sonradan dersen halbuki her hadis(sonradan olan) mahluktur( yaratılmıştır) . o halde o yaratmanın da yaratıldığını söylemek durumunda kalırsın. peki onu yaratan yaratıcılıkta hadis dersen onu ne yarattı diye sorarım ve tesellsül olur. o halde Allahın yaratması ezeli dersen bak ne oldu: ya o zaman yaratılan ilk şeyi düşün o zaman onun da ezeli olması lazım gelmiyor mu ne dersin? mesela bak Allahın kudreti var ve bu ezelidir kitaplarda böyle anlatılır. soruyorum Allah kurdetiyle mi yaratır? evet dersen bak ne oldu: alem ( Allahtan başka herşey demektir) sonradan oldu yani Allah alemi sonradan yarattı dersen o halde bu sonradanlık ne demektir ve Allah bu sonralığın gelmesini mi bekledi yani? nedir bu? eğer Allah bekledi önce yaratmadı sonra yarattı dersen. o halde Allahta bir değişmeyi kabul ettin demek olur. çünkü kudreti ezeli dersen ve önce yaratmadı sonra yarattı dolayısıyle kudreti bu işin olmasına taaalluk( bağlı ,ilgili) etti dersen bak ne oldu: kudreti önce yaratmıyor sonra yaratıyor oluyor ve bu kudrette bir değişmeyi beraberinde getiriyor. halbuki ezeli olan değişme kabul etmez . yaaaaaaaa bir de diğer açıdan bakarsak yani aleme ezeli dersek bu seferde başka problem var şöyle ki: yaratmaktan bahsedildiğinde zaten yaratılan için öncesinde yokluktan bahsetmek ya da başka bir şeyden bahsetmek lazım gelir. sonuçta bir değişimdir mesela insanın çamurdan yaratılışı gibi bak insan yoktu var oldu yaratıldı çamurdan. fakat ben şunu diyorum: yaratılan ilk şeyden bahsediyorum : bunun için konuşursak ve buna ezeli dersek ama ezeli ise değişmez ve yaratılan şey içinde ezeli demek göründüğü kadarıyla bir çelişkidir benim şu an ki bilgilerim ışığında konuşuyorum. yani ne demeliyiz, yani lafın özü şunu soruyorum: yaratılma konusunda Allah vardı ve sonra alem oldu dendiğinde: Allah yaratmak için bekledimi, beklemedi mi? beklemedi dersen alem ezeli demiş olmuyor musun? eğer bekledi dersen neyi bekledi? diye sorulur. zamanını bekledi dersen. o halde zamanın varlığını kabul ediyorsun demektir. yani kafam karışık. bu konu zaten çok derin mesela ben ibn rüşdün tehafütül tehafüt ( tutarsızlığın tutarsızlığı) adlı gazaliye karşı yazdığı kitabı 4 yıl önce okumuştum bir kaç cümle anlamıştım o kitaptan. tamamına yakınını anlamamıştım. fakat artık bu tip kitaplarıda yavaş yavaş anlamaya başladım. yine ben araştıracağım fakat bu konuda ne diyorsunuz yorumunuz nedir? yan anladığınız kadarıyla yorumunuzu yapın. zaten bende tam anlatamadım yani . bir de not: ben bilgili miyim ne derseniz? açıkça itirafınızı yapın yani. biz bizeyiz şurdaa beni şevke getirin. ayıp olmazsa... önce serkan bu son sözlerinde yani bana kelamda dahisin ve benzeri kelime kullandın. samimi misin onu söyle? inanamıyorum yani. eğer alaysa bu, açıkça söyle. sonra üzülürüm. havaya falan girerim de sen dersin ki: o söylediklerim alaydı dersin. üzülürüm yani. deliller Bana bazen söyle sorular soruluyor: ”Allah kaldiramayacagi kayayi yaratabilir mi? ya da bükemeyecegi demiri yaratabilir mi?” Cevap: Yaratamaz. Burada ilk bakista yaratamaz ifadesi, Allah için acizlik manasini akla getirebilir. Lakin burada yaratma bir sarta bagli; sart ise kaldiramama ve bükememe. Bunlar ise kesin olarak acizliktir. Ve Allah için acizlik muhaldir (imkansiz). Muhale bagli olan, gerektiren sey de muhaldir. Dolayisiyla Allah sonu acizlige varacak olan sey, velev ki yaratma olacak olsa da, o halde böyle bir seyi yaratamaz. Burada esasen bizim yaratamaz ifadesini kullanmamiz; Allah’i övmek ve onu noksan sifatlardan tenzih etmektir. işte size uzayın sonsuz değil sonlu ve sınırlı olduğuna dair delil *** Alem, uzay cisimdir. Her cisim sinirlidir. Her sinirli olan mahluktur. Dolayisiyla alem de, uzay da sinirlidir. Bu hususta akli delilim sudur: _ Kitap: Islam Felsefesinde Allah’in Varliginin Delilleri Yazar: Prof. Dr. Ibrahim Agah Çubukçu sayfa 21: Kindi alemin hudusunu ispatlamak için riyazi saglamlikta bir takim önermelere dayanmistir. Ayrica alemin sonsuz oldugunu farzetmistir. Daha dogrusu riyazi saglamlikta olan önermelere dayanarak alemin sonsuz olacagi faraziyesinin çürüklügünü göstermistir. Kindi’nin dayandigi bu önermeler sunlardir: Ayni cinsten olan ve birbirinden büyük bulunmayan iki kemiyet esittirler. Bütün buutlari ve cüzleri ile birbirinden farksiz olan kemiyetler bilfiil ve bilkuvve yekdigerine esittirler. Sonlu kemiyetler, sonsuz olamazlar. Esit seylerden birine ayni cinsten diger bir sey katilinca esitlik bozulur. Kendisine katki yapilan sey, eski halinden daha büyük olur. Sonlu kemiyetlerin bir araya gelmesiyle vücut bulan sey, sonlu olur. Baska bir deyimle ayni cinsten sonlu kemiyetlerden bazisi sonlu olunca tamami da sonlu olur. Ayni cinsten sonsuz iki kemiyetin biri digerinden daha az veya daha çok olamaz. Kindi bu önermelere dayanarak alemin sonlu ve dolayisiyla hadis oldugunu ispatlamistir. Alemi sonsuz farzederek girisilecek ispatin, böyle bir faraziyeyi muhalle sonuçlandiracagini göstermistir: Sonsuz bir cismin bilfiil varligini farzedelim. Bundan belli ve sonlu bir parça koparildigini düsünelim. Cismin geriye kalan kismi ya sonlu olur veya sonsuz olur. Eger cismin geriye kalan kismi sonlu olursa, sözü geçen 5 nci madde geregince cismin tamami sonlu olmus olur. O halde burada açik bir çeliski vardir. Çünkü bir cismin hem sonsuz, hem sonlu oldugu sonucuna varildi. Simdi de diger ihtimal üzerinde duralim: Cismin geriye kalan kisminin sonsuz oldugunu düsünelim. Buna cisimden ayrilan parçayi katinca hasil olan miktar, bu katki yapilmadan önceki miktardan ya büyük olur, yahut da ona esit olur. Eger büyük olursa, sonsuz olanin, sonsuz olandan daha çok olmasi gerekir ki bu da bizi sözü geçen 6 nci madde geregince muhale götürür. Çünkü sonsuz olan iki kemiyetten birinin digerinden daha az veya çok olmasi düsünülemez. Eger parçayi katmakla hasil olan miktar, kendisine katki yapilan miktara esit olursa, bir miktara diger bir miktar katilinca esitlik bozulmuyor demektir. Bu ise sözü geçen 4 ncü maddeye aykiridir. Cüz, büyük miktara katilinca ayni büyüklügün degismemesi cüzle kül arasinda farkin bulunmadigi sonucunu verir. Yahut parça ile bütünün ayni büyüklükte oldugu düsüncesini dogurur. Bu ise açik bir çeliskidir. Bütün bu faraziyeler muhale ve çeliskiye götürdügünden bir cismin bilfiil sonsuz olamayacagi sonucu çikar. Baska bir deyimle, kemiyet sahibi seyin, bilfiil sonsuz olamayacagi anlasilir. Bu da alemin kadim olmadigini, sonlu oldugunu ve baslangici bulundugunu gösterir. Bu demektir ki alem hadistir. Alem hadis olunca bir muhdise ihtiyaç gösterir. Bu muhdis de Yüce Allah’tir. *** Mevcudatta Allah’in yaratmadigi bir sey var midir? Aynadaki görüntün, biçak, gazete, araba, televizyon bunlar sey midir? Peki bunlari Allah mi yaratti? Sey: mevcut olan Cevap: Bunlari da Allah yaratti ve varolduklari sürece yaratilmalari devam etmektedir. msn den kursatotcu diye arayın Beitrag vom 10.05.2005 - 23:02 kursatotcu 3 Mesajlar - Yeni Üye sizin ekseriyetle "la ilahe illallah" ifadesine inanmadığınızı iddia ediyorum. işte ispatı: la ilahe illah: Allahtan başka ilah yoktur demektir. bu da şu demektir, Allahtan başka yaratan yok. halbuki sizin kader hususundaki mezhebiniz olan maturidilik hem imanı hem de cüzi iradeyi Allah yaratmaz diyor. sizde bu görüşün taraftarlarısınız. ama la ilahe illallah ifadesiyle aslında inanmadığınız halde bunu söylüyorsunuz. çünkü herşeyi Allah yaratıyor dersen bu lafın gerisine de inanmak gerekir ki o da şudur: insanın hareketlerini de ve düşüncelerini de Allah yaratır. o zaman kulun özgür iradesi kalmaz. çünkü bu düşünce kabul edildiğinde Allah bende hangi düşünceleri yaratırsa ben ancak o düşünceleri düşünebilirim manası çıkar. örnek: mesela Allah ben de "yatmak" düşüncesini yarattığını varsayalım, bu anda ben kalkmak düşüncesini düşünebilir miyim? düşünemem değil mi? zira ben Allahın yarattığı bir düşüncenin vuku bulmasını engelleyemem değil mi? o zaman Allah bende yatmak düşüncesini yarattığında ben tıpış tıpış bu düşünceyi düşünürüm hani o zaman özgür iradem. bunu kabul etmeyen zaten düşüncemizi Allahın yarattığınıda inkar etmiş olur sonra da inanmadığı halde herşeyi Allah yaratır der -tekrar söylüyorum ben kader hususunda sizinde hak mezhep dediğiniz eşari mezhebi gibi cebri yani kulların özgür iradesi olmadığını savunuyorum. Beitrag vom 11.05.2005 - 21:07 kursatotcu 3 Mesajlar - Yeni Üye " soru: insan iradesinin kararları ezelden beri ( Allahın ilminde) var olan bir şey midir?"
  13. size bugün karar verdiğim bir düşüncemi söylemek istiyorum bu konuda görüşlerinizi merak ediyorum son 3 - 4 yılıdır düşünmekten bile kaçındığım düşünceler bunlar. Allahın iradesini inkar ediyorum. ispatı: Allahın ilmi ezeli ise ki öyle olduğuna inanıyorum. o halde hadiseleri olmadan önce olacak şeyleri biliyor demektir o halde iradesi ne manaya gelir 1. irade demek seçmektir ve seçmek için düşünmek gerekir mesela benim erkek olarak yaratılmam hadisesini ele alalım benim kız mı yoksa erkek mi olarak yaratılacak olmamın tercihini ele alalım. bakın bu tercihte ve seçmede düşünme vardır ve tereddüt vardır ve düşünmek ve tereddüt demek ise zaman geçmesi manasına gelir o haldae siz neden iradeye ezeli dediniz. 2. Allahın iradesi ezeli diyorlar. soruyorum ezeli olarak sadece Allah var o halde Allah neyi seçecek? eğer denirse ki Allah ilminde olan mümkünlerden yani olabilmesi muhtemel olanlardan birini seçer, denirse cevap: zaten neyin olacağı Allahın ezeli ilminde var daha irade neyi tahsis edecek neyi seçecek? önemli : bu delili ibn rüşd ve ibn sina verdiler : Allahın ilmine ezeli denirse bakın ne oldu ilmi maluma( bilinene) tabi diyorlar. yani Allahın ilmi ilerde olacak olaylara etki etmez diyorlar ve Allahın sizin ne yapacağınızı bilmesi sizi zorlamaz diyorlar : burada basit bir düşünce yüzyıllardır anlatılıyor: halbuki zaman olarak önce olan sonradan olacak olan şeye tabi olur mu olmaz mı? iyi düşünün. olmaz. tabi olan her zaman sonra gelmelidir. ezeli olan şey varken, sonradan olan ise var değil ki ..... not: bu konuyu derinlemesine araştırmayı düşünüyorum yani bu işin incelikleari hususunda bakalım araştırmak istiyorum kolay değil. bakacağım. eğer Allahın ilminde varsa ........ bu noktaya geleceğimi hiç düşünmemiştim............ bu konu çok ince bana bu hususta yardım edin görüşlerinizi bildirin zaten detaylı olarak bu konuyu araştırma düşüncem var sizin fikirlerinizi merak ediyorum 2 gündür kafam fırın gibi yanıyor bu konuyu düşünmekten. bu aralar bazı kitaplarda bu konuda yol gösterici bazı deliller gördüm. yıllardır beklediğim buymuş, 3-4 yıldır bu konuyu biliyordum ama çok ince olduğundan altından kalkamayacağımı bildiğimden bu konu aklıma geldiğinde düşünmekten korkuyordum. geçiştiriyordum. zaten kitapların ekserisi bu konuyu geçiştirirler. bana yol gösterin yani bu konuda kendime güvenmiyorum yani incelikleri konusunda bu konuda daha evvelde bazı deliller vermiştim onları tekrar veriyorum iyice anlayın ve cevabı yorumunuzu bana yazın. işte size çooooooooooooooooook kuvvetli bir istidlal, delil. özgür iradeyi savunanların en çok kullandığı bi "Allah bildiği için yazdı" lafıyla kasdettikleri şeyin yalan olup bu işin iç yüzünü gösteren delildir. gecenin 3 'ünde aklıma gelen bir delildir. çok mühimdir eğer anlarsanız.. Allahın ilminin maluma tabi olmaması meselesi Allahın ilmi ezelidir evvelden de izah edildiği gibi ezeli olanın sebebi olmaz halbuki ilim maluma tabidir denildiğinde; ilim, malumdan( bilinenden) etkilenen durumunda olmakta ve malum ilmi etkileyen konumda bulunuyor dolayısıyla etkileyen malum, etkilenen ilme sebep teşkil ediyor. zira etkileyen etkilenene sebep konumundadır. halbuki akli delille sabit ki ezeli olanın sebebi olmaz. o halde Allahın ilmine ezeli diyenlerin: "ilim maluma tabidir" lafları yanlış olmaktadır. Allahın ezeli ilmi asla başka bir şeye tabi değildir. böyle oluncada cebr olduğu aşikardır. etkilenmek demek etkileyen olduğu varsayılan ( düşünülen) şeyin etkilenene sebep teşkil ettiğini kabullenmek demektir. insanın özgür iradesini savunanların en çok kullandıkları laf olan "Allah bildiği için yazdı" ifadesidir bununla şunu kasdederler mesela ben şimdi klavyede yazı yazıyorum ya hah diyorlar ki Allah ezeli ilmiyle senin bu saatte, bu vakitte bu yazıyı yazacağını bildiği için levhi mahfuza böyle yapmanı yazdı. yoksa O, böyle yazdığı için sen böyle yapıyor değilsin. yani yine insanın özgür iradesi vardır derler. buraya kadar tamam mı anladınız mı? devam ediyorum sonra şunu diyorlar: "ilim maluma(bilinen) tabidir" yani Allahın ezeli ilmi sonradan olacak olan bilinen fiillere, hareketlere tabidir derler. bununla da şunu kasdederler: yani Allahın ilmi, bilmesi sonradan olacaklara tesirli değildir düşüncesini savunurlar. işte bu düşünceyi anlatmak isterler. yani Allahın evvelden hadiseleri bilmesi bizi cebr altında bırakmaz biz yine hürüz derler. tamam mı? yani Allahın ezeli ilmi, sonradan olacak olaylara tabidir derler. tamam mı? şimdi çooooooooooooook dikkat ediniz: tabi olan, tabi olunandan zaman bakımından önce mi gelir, beraber midirler, yoksa zaman bakımından sonra mı gelir? iyi düşünün. evet cevap şu: tabi olan, tabi olunandan zaman bakımından sonra gelir. bu aklen açıktır. şimdi duruma bakalım: bunlar ne demişti? "Allahın ezeli ilmi, sonradan olacak şeylere tabidir" . soruyorum: ezeli olan şey, hiç sonradan olan şeye tabi olur mu? olmaz eeeeee bu ne o zaman? ne olacak kandırma üç kağıt yüzyıllardır süren pek çok üçkağıttan biri. ezeli olan şey başka şeyden sonra olamaz . başka şeyden sonra olsa zaten ona ezeli ( öncesiz, başlangıcı olmayan) denilmezdi. demek ki onların "ilim maluma tabidir" lafları yalan dolandır. dolayısıyla insanın özgür iradesini savunan biri Allahın ilmi ezeli dediğinde ne dediğini bilmiyor demektir. dolayısıyla şunu şiddetle bildiriyorum ki: insanın özgür iradesi vardır diyen Allah hadiseleri olmadan önce bilmiyordu, hadiseler olurken bildi demek durumunda kalır . ve bunu dediğinde de Kuran daki "kıyamet vaktinin sadece Allahın bildiğini ifade eden" ayeti de inkar etmiş olur. yaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa Başa dön kursatotcu Kayıt: 27 Arl 2004 Mesajlar: 24 Tarih: Pzr Nis 17, 2005 6:14 pm Mesaj konusu: -------------------------------------------------------------------------------- bak nesli cedid sen de hakikaten çok inatçıymışsın ama beni dikkatle dinle ben bu en son yazdığım delil ile yıllardır inandıklarımdan vazgeçtim yani Allahın iradesi olduğu inancını bıraktım ve artık temel olarak şunu savunmaktayım: Allahın iradesi ifadelerini Allahın ezeli ilmine göre yaratması manasında alıyorum ve bu görüşleri sadece ben savunmuyorun. mutezileden Kabi ve Nazzam'da bu görüşteymiş yine ibn sina da öyle. bu konuları incelemek istiyorum ama sana ve sorularına en son yazdığım delil cevap verecektir. ben daha evvel "bence kaderin sırrı şu " diye başlayan delilde Allahın iradesinin ezeli olmasıyla O'nun dilemesinin nedeni yok diyorsum. şimdi aynı delili Allahın ilmi için yapacağım ve Allahın ilminin nedeni yoktur diyorum. ezeli olanın sebebi yoktur. bunun izahını yapmıştım. ve Allahın ilmi de ezeli olunca nedeni yok işte yaptıklarının. çünkü "Allah ilmine göre yaratıyor" olay bu. iradesi yine dediğim gibi, ilmine göre yaratması manasına alıyorum. yani hakiki manada Allahın iradesi yoktur . dediğim gib inceleyeceğim detaylarıyla ve öğrendiklerimi size ulaştırmak istemekteyim siz bunu istemiyor musunuz? yoksa basit düşünceler ve görüşler sizi tatmin etmeye yetiyor mu? . şunu unutmayın ki "kişi bilmediğinin düşmanıdır" insanların anlattıklarıma ilk etapta düşmanca tavır takınmalarını zaten tahmin etmekteyim. size bir şeyi sormak istemekteyim: ben bu yazıları yaklaşık 4 aydır forumlara yazıyorum ve yine 5 aydır da sitede yazdıklarım var . ( sitedeki yazıları düzenlemem lazım çok görüşü yine inkar ettim sitedeki)işin aslını söylemek gerekirse ben siteyi açtıktan sonra bir hafta içinde beni öldürürler diye düşünmüştüm baktım birşey olmadı. kendi kendime dedim ki millet daha siteden haberdar değil . dedim ve sitenin reklamını yapmak ve düşüncelerimi çok kişiye ulaştırmak için sonra forumların varlığını gördüm evvelden bu işleri ben bilmezdim yani internetten anlamazdım. ben yavaş yavaş forumlarda fikirlerimi anlatmaya başladım lakin yine öldürme ya da başka yollara başvurulmadığını gördüm. yani forumlarda tehdit ediliyordu lakin eyleme geçmemişlerdi . bu olay beni şaşırttı . anlam veremedim hatta çevremdekilere sordum onların da birkaçı bu işe şaşırdıklarını söylediler . evet Allahın ilminde yaşayacağım varmış ecelim gelmemiş. biliyorum ecel değişmez. bunu da biliyorum lakim zahiren ( görünüşte) soruyorum: beni neden öldürmediniz? kaale mi almadınız ? ya da bilemediğim başka şeyler mi var? ben özellikle nurculara sesleniyorum: ben bildiğim kadarıyla said nursiyi ilmi anlamda bile pek fazla eleştiren olmadı. ben ise onun kadere inanmadığını söyledim ve delil getirim ve dedim ki şu aralar onun diğer külliyatını okuyorum. diğer çelişkilerini de göstermek niyetindeyim dedim. bunu gizlemedim. ve şu aralar bitmek üzere külliyatı yani . ve dahası peygamberlerin ismetini ( günah işlemekten korunması) reddettiğimi söyledim. peygamberlerin küfrünü caiz gördüğümü söyledim. bu hususta araştırma halinde olduğumu söyledim. delillerimin olduğunu anlattım. lakin yine de bana karşı fiziksel olarak bir şiddet uygulaması görmedim. zahiren soruyorum neden? ( esasen bunu size Allah yaptırmadı. bunu biliyorum aslında ) lakin zahiren soruyorum .. bu aralar aklımda şöyle bir durum var: Allahın ilmi bahsi. şöyle ki mesela güneş tutulma olayını ele alalım: güneş tutulmadan önce Allah güneşin tutulacağını biliyorsa, yani böyle denirse sonra güneş tutulur ve bir kaç dakika sonra güneş tutulması biter. şimdi soruyorum bu durumda da Allah yine güneşin tutulacağını biliyor denebilir mi? çünkü güneş tutulmuştur. güneş tutulması bittiğinde de yine güneş tutulacak diye Allah bilir denirse, bu bilgi yanlış olmuyor mu? çünkü bu anda güneşin tutulması bitmiştir. yani lafın kısası Allahın ilmi ezeli denirse ki öyledir, o halde değişen durumlarla ilgili ilmi nasıl oluyor? halbuki Allahın ilmi değişmez. ( çünkü ezeli olanda değişme olmaz) herhalde tam anlatamadım, zaten bu konuda ki araştırmalarım yeni. yani ben de anlamaya çalışıyorum. farabi ve ibn sina nın yazılarından okuyorum ve bu yazıları yorumlayanları okuyorum. çok zor konular. size danışıyorum fikirlerinizi bekliyorum ne dersiniz? söylüyorum pek bilgim yok bu konuda fakat araştırmayı düşünüyorum zaten araştırma aşamasındayım....... yani Allahın ilmi konusunda anlattığım örnekteki hususta fikirleriniz nedir? ................ beni din düşmanı görmeyin....... Başa dön kursatotcu Kayıt: 27 Arl 2004 Mesajlar: 24 Tarih: Çrş May 04, 2005 7:01 pm Mesaj konusu: -------------------------------------------------------------------------------- tom bu sorunun cevabı kitapta yayılmıştır. fakat net olarak cevap şudur enbiya 23. ayettir yani O yaptıklarından sorumlu değildir oysa bizler sorumluyuz . daha evvel yazdığım Allahın ilminin maluma( bilinene) tabi olmadığını yazmıştım ona bak. zira Allah benim şu anda yazacağımı ezeli olarak biliyor dersen cebr olur. çünkü benim şu an yazmam mı Allhın ezeli ilmine tabi yaksa Allahın ezeli ilmi mi benim şu an yazmama tabi? dikkat et ki : önce olan sonra olana tabi olmaz. sonradan olan öncekine tabi olur. o halde ben bu yazıyı mecburen yazıyorum. yakında bu konudaki geniş izahı siteden yapmak istityorum . Allahın görmesi ve duymasıyla ilgili bu aralar çok önemli bilgiler elde ettim. bunlardan biri şu ki mutezile mezhebi de Allahın görme ve duymasını inkar ediyorlarmış ve bu konudaki ayetleri duyulan ve görülenleri bilmek anlamında olduğunu söylüyorlar. bu aralada şöyle bir delil de öğrendim işte soru: Allahın görmesi var mıdır? vardır dersen soruyorum peki bu görme de ezeli mi? evet dersen (zira kitaplarda ekseriyetle ezeli diye geçiyor) soruyorum o halde ezelde alem yoktu yani dünya , kainat gibi yani( alem demek Allahtan başka herşey demektir) o halde soruyorum bu pozisyonda yani ezelde Allah neyi görüyordu? eğer alemi bu durumda görmüyordu, yarattığı zaman gördü derseniz yine çelişkiye düşüyorsunuz. çünkü ezeli olan şey de değişme olmaz. halbuki demenize göre önce görmüyor dünyayı sonra görüyor dünyayı. bu ise değişme manasına gelir ki ezeli olan zaten değişme kabul etmez yaaaaaaaaaaaaaaaa anladınız mı ? yorumunuz nedir? ama yalnış allah sana 2 secenek vermiştir ya iyi olursun yada kötü bü senin özgür idarendir. allah san" biri bunu yazdı cevap: peki senin neyi seçeceğini yine önceden bilmiyor mu? biliyor dersen işte sen O'nun bildiğini yapmak zorundasın eğer O'nun bildiğinin aksini de yapabilirim dersen Allahın ilmi cahilliğe döndü demiş olursun. bir de bugün size çok ince ve süper bir delil. bunu biri buldu ben bulmadım : düşünüyorum Allahın zatı var ve alemi yarattı diyoruz yani alem yokken varoldu. o zaman akla şu geliyor Allahın zatı ile sonradan oldu dediğimiz alem arasında bir zaman aralığı olması lazım gelmiyor mu? diye düşündüm ve şöyle düşündüm bu araya mesela bir saniye kadar da olsa bir an geçmedimi diye düşündüm. o zaman şöyle bir düşünce oldu. yani başkası buldu: ama Allah ezelidir yani başlangıcı yoktur eğer bir saniye arada oldu dersek şöyle oluyor: ezeli +1 saniye ama şu var ki ezeli zaten ezelidir (başlangıcı olmayan) . yani ona bir şey zaman olarak eklenmez ki, ne kadar zaman ekleseniz de o yine ezelidir. yani bu ezeli varlığa 1 saniye diye zaman geçmesini düşündüğünüzde Allahın ezeli olmadığını söylemeniz gerekir. çünkü sizin 1 saniyeden bahsetmeniz için Allahın zatının bir başlangıcı olması gerekir. zira ezelilik ile bareber bu 1 saniyeyi ölçemezsiniz ve anlamı olmaz. dolayısıyla Allah ezeli olduğundan böyle şey söylenemez. buradan şu sonuç çıktı ki Allah ile ile alem arasında zaman kavramından bahsedemeyiz. o zaman benim bu hususta kararım şu aralar şu ki: bence zaman mahluk ( yaratılmış) değil. yani zaman aslında yoktur. lakin insanların algı düzeyinde zaman kavramı vardır ki bu kavram yani zaman düşüncesi mahluktur. yani saniye, saat insan böyle düşünüyor ama sorarsan ki Kuranda zamandan bahsediliyor derim ki bu da yine insanların algı düzeyiyle ilgili bir ifadedir diyorum. biraz karışık oldu ama bende daha dün anladım bu durumu. bakalım ilerde detaylı anlatırım tahminim siteden. ne diyorsunuz yorumunuz nedir. Başa dön kursatotcu Kayıt: 27 Arl 2004 Mesajlar: 24 Tarih: *** May 06, 2005 7:52 pm Mesaj konusu: -------------------------------------------------------------------------------- "
  14. Firavun iman ettiginde hayatta miydi yoksa ölmüs müydü? Hayattaydi dersen soruyorum iman ettiginde de iman etmekle mükellef miydi?(Araf 158) Size göre hem iman teklifi var hemde iman etmesi kabul edilmiyor.Peki bu teklifi mala yutak (kaldiramayacagi yükü yüklemek) degil mi?Halbuki mutezile,maturidiye ve siz de teklifi mala yutak'i kabul etmezsiniz çünkü bunu kabul etmek cebr'i kabul etmek demektir bu soru güçlüdür bir de sana şunu sormak istiyorum serkan: insanın gücü(istitaat) fiilden önce mi yoksa fiiile bereber mi? şunu bil ki senin mezhebin olan maturidi mezhebi insanın gücü fiille bereberdir der. o zaman şu sonuş çıkıyor mesela ezan okundu namaz kılmak farz oldu. şimdi bak. namaz kılmak hareketle olur ve sizin mezhepte bu fiilleri Allah yaratır der. bak şimdi o halde güç, fiille beraberse namaz kılmadan önce kulun bu fiili yapmak için gücü yok demektir. halbuki gücü yokken de teklif var namaz kılma terklifi. ne bu ozaman? ne olacak teklifi mala yutak olur yani kaldıramayacağı yükü yüklemek olur. ama sizin mezhep bunu da kabul etmiyor. zira bunu kabul etmek cebri kabul etmek demektir. yani senin mezhebin daha ne dediğini bilmiyor. sen ise ayakta uyuyorsun. cüzi iradeyi Allah mı yaratır ? evet dersen cebr olur. zaten senin mezhebin cüzi iradenin Allah tarafından yaratıldığını inkar eder. sen bu işleri iyice bir öğren. eşari mezhebi cüzi iradeyi Allah yaratır der. ama o mezhepte cebircidir yani kulların özgür iradesi yoktur der. bundan sonra sana soruyorum eşari mezhebi sence hak mezhep mi? eğer evet dersen o halde niçin benim kader ile ilgili yazdıklarımı kabul etmedin. onlar cebiciyse ben de cebirciyim. kafamda çok -büyük bir- -s-o-r-u--n var o da zaman - za-manı- A-l-la-h- -mı yarat-t-ı? - evet derseniz soruyorum A-l-lah- zamanı ne zaman yarattı? ------- eğe-r zaman A-l-la-hın-- --alemi yaratmasıyla mevcut oldu ondan önce zaman yoktu derseni-z b--u -i-ş beni pek tatmin etmiyor çünkü A-l-la-h alem y-o-kken de vardı diyor kitapla-r.- sonra alemi ( Allahtan başka herşey) yarattı diyorlar demek ki bu anlatıma göre alem yokkende Allah var yani alemin öncesinde Allah yine var alem sonradan deniyor ama her sonradan olanın öncesi olmazmı ve zaman kavramı ne olacak ? kitaplar da Allah alemden zaman olarak değil ama zat olarak öncedir diyorlar bu konu çok ince ne yapacağım yıllardır bu konu da kafamda bakalım ne olacak.. çünkü şöyle sorular var: Allah alemi 1 dakika önce yaratabilir miydi? gibi sorular var. ne denecek bu soruya ? evet dersen alemden önce zaman ın varlığını bir nevi kabul etmek gibi oluyor. hayır yaratamazdı dersen bu sefer de Allahı alemi bu anda yaratmaya zorlayan kim var? ya da Allah böyle yapmaya mecbur muydu? gibi sorular sorulur. aslında size itiraf ediyorum ki determinizm kavramını dah iyi incelemem lazım çünkü kitaplar da bu hususlarda imalar görüyorum . lafın kısası ben bu konuyu araştırmam lazım kabul ediyorum zaten araştırıyorum ama siz bu sorulara ne dersiniz ya da yorumlarınız var mı ? fikir verebilir misiniz bana? çünkü değişik fikirler olursa bakacağım onları da düşüneceğim . bu arada şu soruyu sizin de pek anlayamayacağınızı düşünürek ve bunu baştan söylerek sormak istemekteyim. çünkü beni çok etkiledi ama düşünmek ise.. (yeterli olmadığımı düşündüm) araştırmam lazım. gazalinin tehafütü-l felasife (felsefenin tutarsızlıkları) adlı kitabında bu soruyu gördüm : "alemin varlığı varlığından önce mümkün mü ya da mümkün müydü) tam hatırlayamıyorum . beni kafa karıştırıcı diye lanse ediyorlar. zaten benim kafam karışık. bakalım belki biri bana güzel bir açıklama yapar diye ve sizleri de bu görüşlerden haberdar etmek istiyorum. bunu kötü görmek bence yanlış .... Yoneticiyi Uyar | IP: Kayitli 04-19-2005 20:55 kursatotcu Yeni Uye Uyelik Tarihi: Mar 2005 Mesaj: 0 Offline bu aralar aklımda şöyle bir durum var: Allahın ilmi bahsi. şöyle ki mesela güneş tutulma olayını ele alalım: güneş tutulmadan önce Allah güneşin tutulacağını biliyorsa, yani böyle denirse sonra güneş tutulur ve bir kaç dakika sonra güneş tutulması biter. şimdi soruyorum bu durumda da Allah yine güneşin tutulacağını biliyor denebilir mi? çünkü güneş tutulmuştur. güneş tutulması bittiğinde de yine güneş tutulacak diye Allah bilir denirse, bu bilgi yanlış olmuyor mu? çünkü bu anda güneşin tutulması bitmiştir. yani lafın kısası Allahın ilmi ezeli denirse ki öyledir, o halde değişen durumlarla ilgili ilmi nasıl oluyor? halbuki Allahın ilmi değişmez. ( çünkü ezeli olanda değişme olmaz) herhalde tam anlatamadım, zaten bu konuda ki araştırmalarım yeni. yani ben de anlamaya çalışıyorum. farabi ve ibn sina nın yazılarından okuyorum ve bu yazıları yorumlayanları okuyorum. çok zor konular. size danışıyorum fikirlerinizi bekliyorum ne dersiniz? söylüyorum pek bilgim yok bu konuda fakat araştırmayı düşünüyorum zaten araştırma aşamasındayım....... yani Allahın ilmi konusunda anlattığım örnekteki hususta fikirleriniz nedir? ................ beni din düşmanı görmeyin....... size bugün karar verdiğim bir düşüncemi söylemek istiyorum bu konuda görüşlerinizi merak ediyorum son 3 - 4 yılıdır düşünmekten bile kaçındığım düşünceler bunlar. Allahın iradesini inkar ediyorum. ispatı: Allahın ilmi ezeli ise ki öyle olduğuna inanıyorum. o halde hadiseleri olmadan önce olacak şeyleri biliyor demektir o halde iradesi ne manaya gelir 1. irade demek seçmektir ve seçmek için düşünmek gerekir mesela benim erkek olarak yaratılmam hadisesini ele alalım benim kız mı yoksa erkek mi olarak yaratılacak olmamın tercihini ele alalım. bakın bu tercihte ve seçmede düşünme vardır ve tereddüt vardır ve düşünmek ve tereddüt demek ise zaman geçmesi manasına gelir o haldae siz neden iradeye ezeli dediniz. 2. Allahın iradesi ezeli diyorlar. soruyorum ezeli olarak sadece Allah var o halde Allah neyi seçecek? eğer denirse ki Allah ilminde olan mümkünlerden yani olabilmesi muhtemel olanlardan birini seçer, denirse cevap: zaten neyin olacağı Allahın ezeli ilminde var daha irade neyi tahsis edecek neyi seçecek? önemli : bu delili ibn rüşd ve ibn sina verdiler : Allahın ilmine ezeli denirse bakın ne oldu ilmi maluma( bilinene) tabi diyorlar. yani Allahın ilmi ilerde olacak olaylara etki etmez diyorlar ve Allahın sizin ne yapacağınızı bilmesi sizi zorlamaz diyorlar : burada basit bir düşünce yüzyıllardır anlatılıyor: halbuki zaman olarak önce olan sonradan olacak olan şeye tabi olur mu olmaz mı? iyi düşünün. olmaz. tabi olan her zaman sonra gelmelidir. ezeli olan şey varken, sonradan olan ise var değil ki ..... not: bu konuyu derinlemesine araştırmayı düşünüyorum yani bu işin incelikleari hususunda bakalım araştırmak istiyorum kolay değil. bakacağım. eğer Allahın ilminde varsa ........ bu noktaya geleceğimi hiç düşünmemiştim............ bu konu çok ince bana bu hususta yardım edin görüşlerinizi bildirin zaten detaylı olarak bu konuyu araştırma düşüncem var sizin fikirlerinizi merak ediyorum 2 gündür kafam fırın gibi yanıyor bu konuyu düşünmekten. bu aralar bazı kitaplarda bu konuda yol gösterici bazı deliller gördüm. yıllardır beklediğim buymuş, 3-4 yıldır bu konuyu biliyordum ama çok ince olduğundan altından kalkamayacağımı bildiğimden bu konu aklıma geldiğinde düşünmekten korkuyordum. geçiştiriyordum. zaten kitapların ekserisi bu konuyu geçiştirirler. bana yol gösterin yani bu konuda kendime güvenmiyorum yani incelikleri konusunda bu konuda daha evvelde bazı deliller vermiştim onları tekrar veriyorum iyice anlayın ve cevabı yorumunuzu bana yazın. işte size çooooooooooooooooook kuvvetli bir istidlal, delil. özgür iradeyi savunanların en çok kullandığı bi "Allah bildiği için yazdı" lafıyla kasdettikleri şeyin yalan olup bu işin iç yüzünü gösteren delildir. gecenin 3 'ünde aklıma gelen bir delildir. çok mühimdir eğer anlarsanız.. Allahın ilminin maluma tabi olmaması meselesi Allahın ilmi ezelidir evvelden de izah edildiği gibi ezeli olanın sebebi olmaz halbuki ilim maluma tabidir denildiğinde; ilim, malumdan( bilinenden) etkilenen durumunda olmakta ve malum ilmi etkileyen konumda bulunuyor dolayısıyla etkileyen malum, etkilenen ilme sebep teşkil ediyor. zira etkileyen etkilenene sebep konumundadır. halbuki akli delille sabit ki ezeli olanın sebebi olmaz. o halde Allahın ilmine ezeli diyenlerin: "ilim maluma tabidir" lafları yanlış olmaktadır. Allahın ezeli ilmi asla başka bir şeye tabi değildir. böyle oluncada cebr olduğu aşikardır. etkilenmek demek etkileyen olduğu varsayılan ( düşünülen) şeyin etkilenene sebep teşkil ettiğini kabullenmek demektir. insanın özgür iradesini savunanların en çok kullandıkları laf olan "Allah bildiği için yazdı" ifadesidir bununla şunu kasdederler mesela ben şimdi klavyede yazı yazıyorum ya hah diyorlar ki Allah ezeli ilmiyle senin bu saatte, bu vakitte bu yazıyı yazacağını bildiği için levhi mahfuza böyle yapmanı yazdı. yoksa O, böyle yazdığı için sen böyle yapıyor değilsin. yani yine insanın özgür iradesi vardır derler. buraya kadar tamam mı anladınız mı? devam ediyorum sonra şunu diyorlar: "ilim maluma(bilinen) tabidir" yani Allahın ezeli ilmi sonradan olacak olan bilinen fiillere, hareketlere tabidir derler. bununla da şunu kasdederler: yani Allahın ilmi, bilmesi sonradan olacaklara tesirli değildir düşüncesini savunurlar. işte bu düşünceyi anlatmak isterler. yani Allahın evvelden hadiseleri bilmesi bizi cebr altında bırakmaz biz yine hürüz derler. tamam mı? yani Allahın ezeli ilmi, sonradan olacak olaylara tabidir derler. tamam mı? şimdi çooooooooooooook dikkat ediniz: tabi olan, tabi olunandan zaman bakımından önce mi gelir, beraber midirler, yoksa zaman bakımından sonra mı gelir? iyi düşünün. evet cevap şu: tabi olan, tabi olunandan zaman bakımından sonra gelir. bu aklen açıktır. şimdi duruma bakalım: bunlar ne demişti? "Allahın ezeli ilmi, sonradan olacak şeylere tabidir" . soruyorum: ezeli olan şey, hiç sonradan olan şeye tabi olur mu? olmaz eeeeee bu ne o zaman? ne olacak kandırma üç kağıt yüzyıllardır süren pek çok üçkağıttan biri. ezeli olan şey başka şeyden sonra olamaz . başka şeyden sonra olsa zaten ona ezeli ( öncesiz, başlangıcı olmayan) denilmezdi. demek ki onların "ilim maluma tabidir" lafları yalan dolandır. dolayısıyla insanın özgür iradesini savunan biri Allahın ilmi ezeli dediğinde ne dediğini bilmiyor demektir. dolayısıyla şunu şiddetle bildiriyorum ki: insanın özgür iradesi vardır diyen Allah hadiseleri olmadan önce bilmiyordu, hadiseler olurken bildi demek durumunda kalır . ve bunu dediğinde de Kuran daki "kıyamet vaktinin sadece Allahın bildiğini ifade eden" ayeti de inkar etmiş olur. yaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa kursatotcu Kullanıcının Profilini Göster kursatotcu kullanıcısına özel mesaj gönder kursatotcu tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul kursatotcu kullanıcısını arkadaş listeme ekle 16-04-2005, 22:12 #12 kursatotcu Form İlgilisi Giriş Tarihi: Mar 2005 Mesajlar: 14 -------------------------------------------------------------------------------- bak nesli cedid sen de hakikaten çok inatçıymışsın ama beni dikkatle dinle ben bu en son yazdığım delil ile yıllardır inandıklarımdan vazgeçtim yani Allahın iradesi olduğu inancını bıraktım ve artık temel olarak şunu savunmaktayım: Allahın iradesi ifadelerini Allahın ezeli ilmine göre yaratması manasında alıyorum ve bu görüşleri sadece ben savunmuyorun. mutezileden Kabi ve Nazzam'da bu görüşteymiş yine ibn sina da öyle. bu konuları incelemek istiyorum ama sana ve sorularına en son yazdığım delil cevap verecektir. ben daha evvel "bence kaderin sırrı şu " diye başlayan delilde Allahın iradesinin ezeli olmasıyla O'nun dilemesinin nedeni yok diyorsum. şimdi aynı delili Allahın ilmi için yapacağım ve Allahın ilminin nedeni yoktur diyorum. ezeli olanın sebebi yoktur. bunun izahını yapmıştım. ve Allahın ilmi de ezeli olunca nedeni yok işte yaptıklarının. çünkü "Allah ilmine göre yaratıyor" olay bu. iradesi yine dediğim gibi, ilmine göre yaratması manasına alıyorum. yani hakiki manada Allahın iradesi yoktur . dediğim gib inceleyeceğim detaylarıyla ve öğrendiklerimi size ulaştırmak istemekteyim siz bunu istemiyor musunuz? yoksa basit düşünceler ve görüşler sizi tatmin etmeye yetiyor mu? . şunu unutmayın ki "kişi bilmediğinin düşmanıdır" insanların anlattıklarıma ilk etapta düşmanca tavır takınmalarını zaten tahmin etmekteyim.
  15. diyorsun ki "Allah istese insan kılığına girebilir." cevap: bunu diyen kafir olur çünkü "Allah herşeye kadirdir" şeklinde nasslar var (ayet ve hadis) ancak bu şu manaya gelir " şey" demek mevcut demektir yani Allah esasen mümkünata kadirdir yani aklen olması imkansız olmayan şeylere Allah kadirdir mesela kendi ilmini cehle çevirmeye ya da başka bir ilah yaratmaya kadir değildir. " insan kılığına girer" demek Allah cisim de olabilir demek olur. cisim ise parçalardan oluşmuştur ve her parçalardan oluşan kendisini oluşturana muhtaçtır. o bakımdan her cisim sonradan olur ve yaratılmıştır. halbuki Allah yaratılmamıştır dolayısıyla Allah cisim olamaz ve bunun olmayacağını Allah bilir ve olması imkansız olanı da Allah istemez ve isteyemez. zira istediğini yapamayan ilah olamaz. ikinci sorun şu hz. Adem yasak ağaçtan yemeseydi ne olacaktı? cevap: hz Adem yasak ağaçtan yemek zorundaydı. bak rızık Allahtandır ve haram da rızıktır. o bakımdan Hz. Ademe de esasen Allah zorla yasak ağaçtan yedirmiştir ve herşey Allahın iradesiyle olduğuna göre Hz. Ademin bu fiili de yine Allahın iradesiyle vuku buldu ve Hz. Adem, Allahın irade ettiği fiili engellemeye kadir olamaz. bu bakımdan Hz. Adem Allahın zorlamasıyla yasak ağaçtan yedi. bu sırada bana şöyle soruluyor: o halde şeytan ne? yani o, ona vesvese vermedi mi? cevap: evet verdi ama şeytan da Hz. Adem gibi fiillerini ve düşüncelerini yaratamaz yani şeytanın düşünceleri ve fiilleri de Allahın yaratmasıyla mevcut bulur dolayısıyla şeytanın Hz. Ademe vesvese vermesini Allah istedi ve şeytanın vesevesi vermesini yarattı. tabii ki şeytan da Allahın, kendisinde yarattığı fiili yapmamama kadir olamaz. o bakımdan şeytan da bu yaptıklarını Allahın iradesiyle yani zolamasıyla yaptı. dersen ki bana o halde bu dünya imtihan değil mi? cevap: elbette değil. Allah sonradan olacak herşeyi daha o olmadan önce bilmiyor mu? biliyor. bu nasıl imtihan o zaman. imtihan değil. fakat Kuran da imtihan ile ilgili ayetler var ( mesela Mülk 2) işte bu ayetlerin zahiri ( görünüşü) alınamaz tevil edimesi gerekir. yani başka manalar vermek gerekir. bu verilen manalar da yine kitabımda mevcuttur. Allahın amacı olmadığı ve Allahın dünyayı yaratmasının hiçbir nedeni olmadığını kitabımda delilleriyle göstedim. kader bölümünün sonlarına yakın yerlerinde var. "bence kaderin sırrı şu " diye başlayan delilde ve onun hemen üstünde Allahın amacı yoktur" deyip delilini verdim.
  16. size bir itiraf: ben ( 9-10) yaşlarındayken de kader konusunu düşünür ve benden büyük kişileri bu konuda onları sıkıştırırdım yani herşey madem Allahın dilemesiyle oluyor o halde inanmayanlarda mı Allahın dilemesiyle oluyor? gibi veya daha basitce bunları düşünürdüm. ve şunu da düşündüğümü hatırlar gibiyim. derdim ki "Allah mutlak güç sahibidir O'nun kudreti herşeyin üstündedir o halde kullar özgür olmamalı " diye ufak yaşlardan itibaren düşünürdüm sonra 20'li yaştan itibaren dini kitaplar okuyunca hayal kırıklıkları beni sardı zira kitapların tamamına yakını insanın özgür iradesi olduğunu söylüyordu. istemeye istemeye onlara inandığımı kendime telkin etmiştim. ama şu olayı hiç unutmadım: evet bu tür kitaplarda cebriye adı altında cebr görüşü önce kısaca açıklanır sonra aşağılanırdı bunu anlar ve bilirdim ama ; bu onların görüşü iki cümleyle anlatılırken şöyle denirdi: "onlar der ki: herşey Allahın iradesiyle olur, kullar rüzgarın önündeki yaprak gibidir rüzgar onu nereye sürüklerse o da oraya gider hiç özgürlüğü yoktur " evet böyle anlatırlar peşine de aşağılarlardı bu cebr düşüncesini. Ancak ben bu iki cümleyi okurken ve kendimi insanın özgür iradesi olduğuna inandırmaya çalıştığım dönemlerde de bu iki cümlede asalet görür ve vicdanımda kendimi kandırdığımı hissederdim ama bunu kendime itiraf edemezdim ve bu iki cümleyi okuyunca onlara saygı duyardım ve "helal olsun adamlara, bak lafı çevirmiyorlar, kıvırmıyorlar ve Allahı istediğini yapan çok güçlü bir ilah konumunda tutuyorlar" diye içimden geçirirdim. onlara çok hayrandım ama kendime bunu itiraf edemezdim. bana kader konusunda insanlar soru sorduklarında insanın özgür iradesi var derdim. aslında inanmak istemediğim ve asla kalbimin mutmain olmadığı ( tatmin olmadığı, yatışmadığı) bir görüşü o kişiye anlatıken çok zor anlar yaşardım kendimin tatmin olmadığı bir görüşü başkasına anlatmak ve aslında hayran olduğum ve aşık olduğum cebr görüşünü "kafirlik, sapıklık" olarak ona anlatmak beni çok üzmekteydi lakin yol bulamıyordum. 5 sene böyle geçti. ve size bahsettiğim gibi bazı üç kağıtları dönen dolapları hissettiğim anda da bütün gücümle bunları ortaya çıkarmak için uğraştım yani aslında ben küçüklüğümden beri bu cebr görüşüne aşıktım, tutkundum hayrandım ah ahghhhhhhhhhhhhhhhhh itiraf ediyorum evet hakikaten mühim. ben bu siteye isnad prensibi adı altında bir yazı atmışmıydım eğer atmadıysam başka sitelere tartışma forumlarına bak oralara attım bak o isnad ile ilgili verdiğim ayetleri peşi peşine okursanız zaten bu işlerin ne kadar ince olduğunu anlarsınız fakat ben bunları gösteriyor isem de cevaplarını da buldum yani. yardım etmek istiyorum. defalarca tavsiye ettim bu kader konusu çok geniştir bir koluda ayetlerin yorumlanmasıdır bu isnad prensibi dediğim sana ve herkese de tavsiyem kitabımın bütününü okuyun anladığınız kadarıyla yani anlamasanızda yine okuyun çünkü bu kitabı bitirdiğinizde siz çok bilgili olursunuz bu konuda yüzlerce kader konusunda kitap okumuş gibi olursunuz basitten zora gidiyor zaten. bir de sizden daha iyi bilenlerle berader okuyun düşüne düşüne konuşarak okuyun. çünkü çok geniş konu ben ne kadarına burada cevap verebilirim ki. siz okuyun hepsini sonra iyi anlayamadığınızı konuşuruz. lütfen okuyun diyorum bir de şunu söylemeliyim ki "ben mantığımla bu işi anlamaya çalışıyorum" diyenler var . ben bunlara diyorum ki : böyle yapmak işi zora koşmak olur zira sizden evvel yaşayan insanların tecrübelerinden faydalanmak lazım gelir zamandan kaznırsınız büyük avanytaj olur dolayısıyla bu konular da kelam kitapları yani inançla ilgili kitap okumayanların durunumu çok zordur. ve Kuran çççççoooooooooooooooooooooooooooooook ince kitaptır isnad prensibine bakınca anlarsınız. fakat orada ilk bakışta birbirine ters gibi akla gelebilen ayetlerin uygun yorumları vardır. bunu da bilin ve tekrar ediyorum ki benim bu anlattıkların zaten kader konusunda eşari mezhebinin görüşelerini savunduğumu söylemiştim 1200 yılllık mezheptir. kader konusunda onlara katılıyorum fakat katılmadığım konular da vardır mesela Allahın görülmesini ben inkar ediyorum bu konuda murtezile mezhebinin görüşünü kabul ettim. beni anlamaya çalışın: evet yıllarca bu yalanları okudum ama şöyle düşündüm bunlar madem ki alim adamlar demek ki bir bildikleri var dedim ve içimde kuşku kalarak onlara inandığımı kendime telkin ettim hatta askerdeyken bana kader hususunda soru soranlara insanın özgür iradesi vardır diyordum ve insan hür değildir diyenlerin kafir olduğunu söylüyordum böyle 5 sene civarında geçti fakat bu süre zarfında benim yine kader ile ilgili okumalarım çok hummalı olmasada yine devam ediyordu derken 2001 yılın başlarında yine insanın özgür iradesini savunan bir kitap elime geçmişti fakat bu kitabın bir farkı vardı bir itraf vardı bu kitapta yazarı maturidi olduğu halde kendi mezhebini mutezile mezhebiyle ( açıkça kaderi inkar edenler) birdir kader hususunda fazla farklı değildir diyordu bu ifade beni şok etti. kader hususunda kendi inandığı mezhep ile açıkça kaderi inkar eden mezhebin aslında aynı yolda olduklarını itiraf etmesi beni şaşırttı.( bu yazar muhammed ihsan oğuz idi kendisinin 3 kitabını kitabımda inceledim ve çelişkilerini gösterdim ) o aralar elime razi'nin tefsiri kebir diye meşhur olan tefsiri de elime geçmişti yine orada insanın özgür iradesi olmadığı detaylı anlatılmaktaydı ve karar verdim bu kader meselesini en ince detaylarına kadar incelemeye. kelam kitaplarına daha sonra felsefe kitaplarına başvurdum ve insanların kendilerini kandırdıklarını daha iyi anladım samsunda önce cami görevlileriyle tartışmaya başladım sonra üniversite ilahiyat hocalarıyla ve çok kişilerle tartıştım ve onların zayıf yanlarını daha iyi anlamaya başladım sonra çok övülen kişi olan gazalininde meşhur eseri olan ihya ulumiddin kitabınıda okudum yine orada da insanın özgür iradesi olmadığı beyan ediliyordu ve binlerce delil buldum kimlere anlattıysam ilk etapta genelde inkar ettiler ilmi olarak cevap veremeyincede genelde kovdular deli dediler ve benzeri şeylerde dediler. peki soruyorun siz müjde size be. neden mi bugün bir istidlal yapmışım ki üfffffffffffff önce şunu söylüyeyim konu şu: Allahın görmesi ve duyması ben diyorum ki Allah görmez ve duymaz neden mi bak şimdi : mesela Allah bir insan yürüdüğünde görüyor mu yoksa daha evvelde görmüşmüydü? eğer görmüştü demezsen Allahın görmesinin ezeli olduğunu reddettin demektir. eğer Allahın görmesine ezeli dersen bak şimdi problemlere: bir insan 1 yaşındayken ve 90 yaşındayken bin türlü hali oluyor mesala o kişi banyoda çıplakken ve dışarıda giyinikken ki hallerini ele alalım eğer Allahın görmesi ezeli derseniz bu çıplak hali ile giyinik hali ise birbirine zıt durumlardır bunlar birleşmez ve ezeli olarak milyarlarca bu değişik durum nasıl cem olur yani birleşir ve manası olur. bu sefer yok Allah hadiseleri olduğunda görür ondan önce görmez derseniz mesela adam yürüyor ya Allalh o yürürken onu görüyor yürümeden önce görmedi dersen yine sorarım Allah o adamın yürüyeceğini yürümeden evvel biliyormuydu evet dersen yine sorarım peki onun yürürken ki görüntüsünü bilyormuydu evet dersen halbuki Allahın ilmide ezeli o zaman bu görmeside ezeli demiş gibi oluyorsun. lafın özü çok düşündüm ve şu kanaate vardım . görmesini ve duymasını onun ilmine raci edip yani o meydana çıkan görüntüleri ve sesleri zaten Allah yaratıyor ve yaratanda ne yaratacağını bilir o bakımdan bu işler böyle yani Kuranda geçen Allahın görmesi ve duyması mecazidir. nasıl ki Kuranda Allahın yüzünden ve elinden bahsedyor bunlar nasıl mecazi ise bunlar da öyle. bir delil daha: bu hususta iyi dinleyin: görünen herşey mekandadır zaten ben ruyetulllahı ( Allahın görülmesi) bu ve benzer delillerle inkar ettim ama şuna dikkat: görende ancak bir yönden ve bir mekandan görebilir halbuki Allah yönde ve mekanda bulunmaktan münezzehtir. o bakımdan Allah görmez duymaz . daha iyi inceleyip detaylı olarak yazmayı düşünüyorum. helhalde siteye yazarım .orjinal görüştür hiçbir kitapta okumadım yani. Kurandaki Allahın görmesi ve duyması mecazidir dedim izahı: yani insanlar Allah görür ve duyar deyip günahlardan sakınır ya, ha işte bu bir mecazdır yani Allah onların böyle deyip kendinden sakınmalarını istemiştir gibi bir tevil aklıma geldi daha detaylı düşüneceğim inşaallah
  17. "Son söz: Tanrı yaratıcı olduğu için, insanı da kısmi yaratıcı özellikte yaratabilmiştir. " biri bunu dedi cevap: Allah insanı kısmı de olsa yaratıcı bir özellkte onu yaratamaz. detaylı izahı kitabımdadır çokça işledim zira bana çok sorulan bir sorudur. bu ve benzerleri daha çok şu soruluyor : Allah insanı özgür iradesiyle fiillerini yapacak şekilde yaratamaz mı? şeklinde sorulmaktadır. dediğim gib cevap: Allah insanı özgür iradesiyle fiillerini yapacak bir vasıfta yaratamaz. dikkat edin yaptığınız eylemlere hareketlere siz mesela oturuyorken ayağa kalkma fiilini örnek alalım: bu hareketi yaptığınızda kasların eklemlerin nasıl hareket ettiğinden habersizsiniz ve bir şeyi tafsilatlı olarak bilmeyen ise o fiilin yaratıcısı olamaz. bir de aklıma geçenlerde şöyle bir düşünce geldi sizinle paylaşmak istiyorum ve yorumlarınızı bekliyorum: günlük hareketlerinize dikkat edin ve şunu anlamaya düşünmeye çalışın. siz bir hareketi yaparken yaptığınız anda bu fiilin farkına varıyorsunuz zaten farkına vardığınızda da o fiili yapmış oluyorsunuz. yani esasında o fillerin ( hareketlerin) siz de yaratıldığını ve özgür olmadığınızı hissedin hissetmeye çalışın . bakın bir anda hareket ediyorsunuz bir anda aklınıza bir fikir geliyor televizyon izlerken birden çay içmek düşüncesini içinizde buluyorsunuz ama dikkat edin ki bu düşünce sizde bir anda meydana gelmekte siz bu düşünceyi düşünmek için çaba harcamadınız bir anda bu düşünceyi içinizde buldunuz ve dediniz ki ben çay içmeyi düşündüm ama o düşünce siz onu istemeyi istemeden direkt olarak meydana geldi hareketlerinizde de bunu hissedin nasıl yönlendirildiğinizi hissedin . arzulayın ama arzulamayı arzulayabilir misiniz? lütfen diyorum hadi hissedin özgür olmadınızı işte evet bak nasıl düşünceler aklınızdan geçmekte ve siz bu hal sizde olurken "ben şunu düşündüm bak şimdi bunu düşündüm" diyorsunuz. lüftfen anlamaya çalışın ve bu delil hususunda bana yorumlarınızı yazın. size bir itiraf: ben ( 9-10) yaşlarındayken de kader konusunu düşünür ve benden büyük kişileri bu konuda onları sıkıştırırdım yani herşey madem Allahın dilemesiyle oluyor o halde inanmayanlarda mı Allahın dilemesiyle oluyor? gibi veya daha basitce bunları düşünürdüm. ve şunu da düşündüğümü hatırlar gibiyim. derdim ki "Allah mutlak güç sahibidir O'nun kudreti herşeyin üstündedir o halde kullar özgür olmamalı " diye ufak yaşlardan itibaren düşünürdüm sonra 20'li yaştan itibaren dini kitaplar okuyunca hayal kırıklıkları beni sardı zira kitapların tamamına yakını insanın özgür iradesi olduğunu söylüyordu. istemeye istemeye onlara inandığımı kendime telkin etmiştim. ama şu olayı hiç unutmadım: evet bu tür kitaplarda cebriye adı altında cebr görüşü önce kısaca açıklanır sonra aşağılanırdı bunu anlar ve bilirdim ama ; bu onların görüşü iki cümleyle anlatılırken şöyle denirdi: "onlar der ki: herşey Allahın iradesiyle olur, kullar rüzgarın önündeki yaprak gibidir rüzgar onu nereye sürüklerse o da oraya gider hiç özgürlüğü yoktur " evet böyle anlatırlar peşine de aşağılarlardı bu cebr düşüncesini. Ancak ben bu iki cümleyi okurken ve kendimi insanın özgür iradesi olduğuna inandırmaya çalıştığım dönemlerde de bu iki cümlede asalet görür ve vicdanımda kendimi kandırdığımı hissederdim ama bunu kendime itiraf edemezdim ve bu iki cümleyi okuyunca onlara saygı duyardım ve "helal olsun adamlara, bak lafı çevirmiyorlar, kıvırmıyorlar ve Allahı istediğini yapan çok güçlü bir ilah konumunda tutuyorlar" diye içimden geçirirdim. onlara çok hayrandım ama kendime bunu itiraf edemezdim. bana kader konusunda insanlar soru sorduklarında insanın özgür iradesi var derdim. aslında inanmak istemediğim ve asla kalbimin mutmain olmadığı ( tatmin olmadığı, yatışmadığı) bir görüşü o kişiye anlatıken çok zor anlar yaşardım kendimin tatmin olmadığı bir görüşü başkasına anlatmak ve aslında hayran olduğum ve aşık olduğum cebr görüşünü "kafirlik, sapıklık" olarak ona anlatmak beni çok üzmekteydi lakin yol bulamıyordum. 5 sene böyle geçti. ve size bahsettiğim gibi bazı üç kağıtları dönen dolapları hissettiğim anda da bütün gücümle bunları ortaya çıkarmak için uğraştım yani aslında ben küçüklüğümden beri bu cebr görüşüne aşıktım, tutkundum hayrandım ah ahghhhhhhhhhhhhhhhhh itiraf ediyorum evet hakikaten mühim. ben bu siteye isnad prensibi adı altında bir yazı atmışmıydım eğer atmadıysam başka sitelere tartışma forumlarına bak oralara attım bak o isnad ile ilgili verdiğim ayetleri peşi peşine okursanız zaten bu işlerin ne kadar ince olduğunu anlarsınız fakat ben bunları gösteriyor isem de cevaplarını da buldum yani. yardım etmek istiyorum. defalarca tavsiye ettim bu kader konusu çok geniştir bir koluda ayetlerin yorumlanmasıdır bu isnad prensibi dediğim sana ve herkese de tavsiyem kitabımın bütününü okuyun anladığınız kadarıyla yani anlamasanızda yine okuyun çünkü bu kitabı bitirdiğinizde siz çok bilgili olursunuz bu konuda yüzlerce kader konusunda kitap okumuş gibi olursunuz basitten zora gidiyor zaten. bir de sizden daha iyi bilenlerle berader okuyun düşüne düşüne konuşarak okuyun. çünkü çok geniş konu ben ne kadarına burada cevap verebilirim ki. siz okuyun hepsini sonra iyi anlayamadığınızı konuşuruz. lütfen okuyun diyorum bir de şunu söylemeliyim ki "ben mantığımla bu işi anlamaya çalışıyorum" diyenler var . ben bunlara diyorum ki : böyle yapmak işi zora koşmak olur zira sizden evvel yaşayan insanların tecrübelerinden faydalanmak lazım gelir zamandan kaznırsınız büyük avanytaj olur dolayısıyla bu konular da kelam kitapları yani inançla ilgili kitap okumayanların durunumu çok zordur. ve Kuran çççççoooooooooooooooooooooooooooooook ince kitaptır isnad prensibine bakınca anlarsınız. fakat orada ilk bakışta birbirine ters gibi akla gelebilen ayetlerin uygun yorumları vardır. bunu da bilin ve tekrar ediyorum ki benim bu anlattıkların zaten kader konusunda eşari mezhebinin görüşelerini savunduğumu söylemiştim 1200 yılllık mezheptir. kader konusunda onlara katılıyorum fakat katılmadığım konular da vardır mesela Allahın görülmesini ben inkar ediyorum bu konuda murtezile mezhebinin görüşünü kabul ettim.
  18. Allah neyi irade edeceğini biliyor muydu? diyorsunuz ki bu dünya imtihan dünyası . hayır bu dünya imtihan deneme yeri değildir çünkü Allah kullarını yaratmadan öncede tafsilatlı olarak onların yapacaklarını bilmektedir ve Allahın ilmi cehle dönüşmez yanlış çıkmaz dolayısıyla bu işler için imtihan denemez lakin bu konuda imtihanla ilgili birçok ayet te vardır misal (mülk 2) burada ne yapacağız? şunu yapacağız akli delili alacağız yani bu dünyanın imtihan dünyası olmadığı gerçeğini; buna mukabil nakli delillerden olan imtihan ile ilgili ayetleri tevil edeceğiz yani bu ayetlerin zahirini bırakıp başka manasını alacağız ve ayeti böyle anlayacağız imtihanla ilgili ayetler hakkında şöyle bir tevil vardır: Allah burada, kullardan çıkan fiilleri sanki bilmiyorda bilmek isteyen birinin muamelesi gibi muamelede bulunuyor. bu bir çoklarının tuhafına giderse şu ayete bakın (Muhammed 31) burada bilmek için deniyor peki Allah bu işler olmadan önce onları biilmiyor mu? biliyor gördüğünüz gibi her ayetin zahiri alınamaz . bir de şunu ifade edeyim ki : dini kitapların tamamına yakınında eşari mezhebini ehli sünnet olarak kabul ederler ve bu mezhebe genelde hak derler. diyorum ki eşari mezhebi Cebriyyedendir ( Cehmiyyede, Cebriyyedendir yani ikiside Cebriyyedir) yani kulların özgürlüğü yok der ve Allah kullarına zorla günah işletir ve sevap işletir der. lakin bu çok açık olduğu halde yani kelam kitaplarında açıkça söylendiği halde genel olarak diğer kitaplarda pek açıklanmaz zaten o kitapları yazanların çoğu da bunu bilmezler. ben söyleyince bu sefer hakaret yağmuruna tutuluyorum mesela gazaliyi millet ekseriyetle göklere çıkarıyor halbuki o da cebircidir(eşari mezhebindendir) Allah zorla günah işletir görüşünü savunur zaten sitede ( islamdakader.cjb.net ) gazaliden yaptığım alıntılarda bunları açıkladım özgürlüğü savunupta ehli sünnet olduğunu iddia edenlere maturidiler denir zaten bir çok kendine maturidiyim diyen mezhebini bilmez neyi savunduğunu bilmez. niye bilmez açıklayayım: maturidi mezhebinde cüzi iradeyi Allah yaratmaz derler ve imanı da Allah yaratmaz derler ( fetevayi hindiyye 4. cilt küfür lafızları bahsine bakın) cüz irade şudur: diyelim ben oturuyorum ayağa kalkmak istedim işte bu ayağa kalkmak düşüncesine cüzi irade denir. yani bir haraketi yapmadan önce yapmayı istemek düşüncesine cüzi irade denir işte özgürlükçüler bu düşünceyi Allah yaratmaz diyorlar fakat bizde yaratmayız diyorlar nedir öyleyse diyoruz? bu sefer diyorlar ki o biri haldir karıştırma! ! bu nasıl bir görüştür! lakin eşari mezhebi diyor ki insanların cüzi iradesini Allah yaratır, hareketlerini de Allah yaratır o zaman kulların özgürlüğü olmaz derler. izahı şu: hani oturuyorum ve ayağa kalktım ya... eşari mezhebi diyor ki: insanların bu ayağa kalkma düşüncelerini de, hareketlerini de Allah yaratır. o zaman kulun özgürlüğü kalmaz diyorlar. eşari mezhebine göre "insanın iradesi vardır lakin tesiri yoktur zira o irade de Allah tarafından yaratılmıştır". şimdi bana bağırıp çağıranlar oluyor. bunlar diyorlar ki "ya hiç öyle olur mu? bu eşari mezhebi böyle dermi" diye hakaret ediyorlar. peki soruyorum bu işleri ben yıllarca araştırıp bulunca ve bunları ortaya koyunca ben suçlu oluyorum, siz ise taklit içinde kalıp mezhep taassubu içinde kalıp sizden öncekiler ne diyorsa onları aynen kabul edip bu yanlış inançları sürdürdüğünüzde siz suçlu olmuyorsunuz öyle mi? ısrarla beyan ediyorum ki piyasadaki kader ile ilgili yazılan yazıların: gazete dergi kitap yüzde doksandokuzu yalandır üç kağıttır sahtekarlıktır. zaten kitabın tamamını okuduğunuzda dönen dolapları gördüğünüzde şarışırıp kalacağınızı tahmin etmekteyim.
  19. şunu diyorum: bu internet ortamında savunduğum görüşleri yayıyor isem de televizyonda bu iş daha hzlı olur kanaatindeyim. o bakımdan sizlerden beni televizyona çıkarabilecek olanlara sesleniyorum: bu işi ayarlayın, ta ki daha fazla insana ulaşabileyim. ben televizyonlara da ulaşmaya çalıştım onlardan da ses çıkmadı. televizyoncularla bağlantısı olanlar bu işi yapsın derim ve bu işi yapınca bana mail atın işte adresim: [email protected] hadi daha ne duruyorsunuz ya.........
  20. insanın özgür iradesini savunanların en çok kullandıkları laf olan "Allah bildiği için yazdı" ifadesidir bununla şunu kasdederler mesela ben şimdi klavyede yazı yazıyorum ya hah diyorlar ki Allah ezeli ilmiyle senin bu saatte, bu vakitte bu yazıyı yazacağını bildiği için levhi mahfuza böyle yapmanı yazdı. yoksa O, böyle yazdığı için sen böyle yapıyor değilsin. yani yine insanın özgür iradesi vardır derler. buraya kadar tamam mı anladınız mı? devam ediyorum sonra şunu diyorlar: "ilim maluma(bilinen) tabidir" yani Allahın ezeli ilmi sonradan olacak olan bilinen fiillere, hareketlere tabidir derler. bununla da şunu kasdederler: yani Allahın ilmi, bilmesi sonradan olacaklara tesirli değildir düşüncesini savunurlar. işte bu düşünceyi anlatmak isterler. yani Allahın evvelden hadiseleri bilmesi bizi cebr altında bırakmaz biz yine hürüz derler. tamam mı? yani Allahın ezeli ilmi, sonradan olacak olaylara tabidir derler. tamam mı? şimdi çooooooooooooook dikkat ediniz: tabi olan, tabi olunandan zaman bakımından önce mi gelir, beraber midirler, yoksa zaman bakımından sonra mı gelir? iyi düşünün. evet cevap şu: tabi olan, tabi olunandan zaman bakımından sonra gelir. bu aklen açıktır. şimdi duruma bakalım: bunlar ne demişti? "Allahın ezeli ilmi, sonradan olacak şeylere tabidir" . soruyorum: ezeli olan şey, hiç sonradan olan şeye tabi olur mu? olmaz eeeeee bu ne o zaman? ne olacak kandırma üç kağıt yüzyıllardır süren pek çok üçkağıttan biri. ezeli olan şey başka şeyden sonra olamaz . başka şeyden sonra olsa zaten ona ezeli ( öncesiz, başlangıcı olmayan) denilmezdi. demek ki onların "ilim maluma tabidir" lafları yalan dolandır. dolayısıyla insanın özgür iradesini savunan biri Allahın ilmi ezeli dediğinde ne dediğini bilmiyor demektir. dolayısıyla şunu şiddetle bildiriyorum ki: insanın özgür iradesi vardır diyen Allah hadiseleri olmadan önce bilmiyordu, hadiseler olurken bildi demek durumunda kalır . ve bunu dediğinde de Kuran daki "kıyamet vaktinin sadece Allahın bildiğini ifade eden" ayeti de inkar etmiş olur. yaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa
  21. işte size çooooooooooooooooook kuvvetli bir istidlal, delil. özgür iradeyi savunanların en çok kullandığı bi "Allah bildiği için yazdı" lafıyla kasdettikleri şeyin yalan olup bu işin iç yüzünü gösteren delildir. gecenin 3 'ünde aklıma gelen bir delildir. çok mühimdir eğer anlarsanız.. Allahın ilminin maluma tabi olmaması meselesi Allahın ilmi ezelidir evvelden de izah edildiği gibi ezeli olanın sebebi olmaz halbuki ilim maluma tabidir denildiğinde; ilim, malumdan( bilinenden) etkilenen durumunda olmakta ve malum ilmi etkileyen konumda bulunuyor dolayısıyla etkileyen malum, etkilenen ilme sebep teşkil ediyor. zira etkileyen etkilenene sebep konumundadır. halbuki akli delille sabit ki ezeli olanın sebebi olmaz. o halde Allahın ilmine ezeli diyenlerin: "ilim maluma tabidir" lafları yanlış olmaktadır. Allahın ezeli ilmi asla başka bir şeye tabi değildir. böyle oluncada cebr olduğu aşikardır. etkilenmek demek etkileyen olduğu varsayılan ( düşünülen) şeyin etkilenene sebep teşkil ettiğini kabullenmek demektir.
  22. benim başka forumlardaki tartışmalarımı da görmek isterseniz google den ya da msn den kursatotcu yazarak arayın karşınıza çeşitli forumlar çıkacaktır bu forumların (din felsefe yada diğer ) başlıklarına yazımı yazmıştım. oralarda tartışmalarımı izleyebilirsiniz. bir kısım forumda ise ismim olmasına rağmen beni attıkları için konuyu bulamayabilirsiniz. bir konu başlığıda (tesadüfler kaçınılmazdır) idi. o da kader üzerine tartışmadır. Bir de şu hususu size iletmek istiyorum: ben iki ay önce yüzlerce yayınevine mesaj attım onlara kitabımı basmaları için. lakin onlar yanıt vermediler, basma taraftarı gözükmediler. dolayısıyla size sesleniyorum benim kitap basma imkanım yoktur. bu işleride zaten bilmem. o bakımdan çevresi olan, bu işlerle ilgili ya da kendi bu işleri yapabilirim diyen varsa bu sitedeki kitabı bastırsın. tekrar ifade ediyorum ki ben bu işi para için yapmadım. dolayısıyla hak talep etmiyorum. yani bu bilgileri yaymak için size bunu diyorum. çünkü bir çok kişi internetten anlamaz ve bilgisayardan zaten kitap okumak daha zordur. o bakımdan bu kitabın basılması çok önemli. yapabilen bu iş yapsın.
  23. yazdığım kitaptan sizin için seçtiklerim kısa ve etkili sorular 1 rızık Allah tan mı içki içmek rızık mı içki içmek Allah tan mı? ( haramda rızıktır maturidilere göre) 2 herşey Allahın dilemesiyle mi olur zina yapanlar var Allaha sövenler var bunlarda mı Allahın dilemesiyle oldu? 3 Allah günahların işlenmesini diler mi günahlar işleniyor mu o halde dünyada Allahın dilemesinin, iradesinin dışında bir şey mi oluyor? 4 kadere hayrın ve şerririn Allahtan geldiğine inanıyormusunuz zina yapmak şermidir zina yapmak Allahtan mıdır hani hayır ve şer Allahtandı ya 5 "Allahım bizi kötü yola düşürme, yolumuzu saptırma " diye dua ediyormusunuz ? demek ki kötü yola düşüren ve yoldan saptıran kimmiş? 6 Allah şerri irade eder mi? yani ister mi diler mi? hayır dersen Allahın dilemesi dışında mı oluyor bu şerler? 7 insan kadere mi bağlıdır yoksa hür müdür? 8 şimdi senin bu yazıları okuman kader mi? 9 Allah dilemeseydi sen bu yazıları okuyabilecek miydin? 10 önünde iki meyve var elma çilek seç birini. senin bu seçimin Allahın iradesiyle mi oldu yoksa iradesi dışında mı oldu? 11 insan Allahın murad ettiği (istediği, dilediği ) şeye muhalif bir şey yapabilir mi? 12 bir insan çalıntı yiyeceklerle yaşarsa bunlar ona Allahın verdiği rızık mıdır? 13 Allah mahlukatının ( yaratıklarının) kendisine itaat etmeden önce itaat edecek olmalarını ve O'na isyan etmeden önce isyan edecek olmalarını irade etmiş miydi? bu soruya hayır derseniz Allahın iradesinin ezeli olduğunu reddetttiniz demektir. eğer "bildiği için diledi " derseniz bunun da cevabı sitededir 14 siz bu yazıları okumadan önce Allah bu yazıyı okuyacağınızı biliyor muydu, bilmiyor muydu? biliyordu derseniz soruyorum : bildiği gibi olmasını mı diledi yoksa bildiğinin aksine olmasını mı diledi? " bildiği gibi olmasını diledi" derseniz, sizin bu yazıyı okumanızı Allahın irade etmiş olduğunu kabul ettiniz demektir. ve siz Allahın irade ettiği bir fiili, hareketi engelleyebilir misiniz? " hayır engelleyemem" derseniz demek ki siz bu yazıları Allahın zorlamasıyla, mecburen, tıpış tıpış okudunuz.... ne dersiniz bu işe? bu soruları ne kadar bilgili olursa olsun insanın hür iradesi olduğunu savunan kişilere sorarsanız yüzü kıpkırmızı kesileceğini tahmin etmekteyim. gece uyuyamaz tahminime göre sorun görün yaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa.........................................ve defalarca söylediğim gibi peygamberimizin kader hadislerinde yine insanın özgür iradesi olmadığı anlatılır peygamberimiz tarafından. bu hadisleri de onlara sorarsanız yine kıpkırmızı olurlar . hadi sorun artık. daha ne yapayım, anlatıyorum değil mi? çakıltaşı sitede bunları detaylı anlattım ben yine söyleyeyim ki cüzi irade vardır bizim tercihlerimiz vardır ama bunlar sonuçta düşüncedir ve düşüncelerimiz de Allahın yaratmasıyla oluşur dolayısıyla aslında bizde Allah hangi düşünceyi yaratırsa biz o düşünceyi düşünebiliriz. bu kadar basit yani
  24. sizlere şunu söylüyorum sitede islamdakader.cjb.net soruları ve delilleri çevrenizdekilere sordunuz mu ve bu konuda tartıştınız mı çevrenizdekilerle eğer bunu yaptıysanız tahminim aşağılandınız, alay edildiniz ve sizden kaçmışlardır bu hususu merak etmekteyim dolayısıyla bu hususta çevresindekilerle konuşup tartışanların nelerle karşılaştıklarını buraya yazmalarını istiyorum bir bakalım ne yapmışsınız. bunu yapın ve görelim. hadi bekliyorum...
  25. ne oldu sesiniz çıkmıyor araştırdınızda eşariliğin cebir ci oilduğunu gördünkobra işin özü şu ki: eşari mezhebinin yüzyıllardır bir adı var insanlar içinde ehli sünnet diye anılagelen bir ekoldür bu yüzyıllardan beri süre gelen ekole direkt olarak saldıramıyorlar cebr düşüncesine karşı çıkanlar dikkat edersen cebriyye adı altında hertürlü hakareti yapıyorlar dalga geçiyorlar fakat iş eşari mezhebinin kader konusunda bilgi vermeye geldiğinde bu konuyu kısa kesip aslında cebriyye bir kayış var bu görüşte diyorlar ama bak cebriyyeye yaptıkları aşağılamaları ona hemen hemen hiç yapmıyorlar bu nokta önemli sonra darbı mesel adı altında bir ifade uydurup "eşarinin kesp anlatımı gibi" diyorlar böylece okuyucuların aklına gelen eşarilikte yoksa cebirci mi anlayışını sindiriyorlar ve yüzyıllardır gelen iki hak mezhep anlayışını yani eşarilik ve maturidilik korumaya çalışıyorlar dersen ki bunu niçin böyle yapıyorlar: önceklikle taklitçilik ve sonra bu husus aklına geldiğinde bu kadar alim bu işi anlayamadıda ben mi anlayacağım bu işleri. bu kadar zamanın alimleri geldi geçti onlar bu iki mezhebi övdüler demek ki benim anlamadığım bir nokta var o bakımdan ben bu düşüncelere dalıyorum hiç said nursinin, elmalılı hamdi yazırın anlayamadığı bir şeyi ben anlayabilirmiyim? aman sakın bunu hiç kimseye söylemeyeyide bana gülmesinler. zira bu düşünceye ben bile inanamıyorum( yani eşarinin cebirci olup maturidi mezhebinin tersi düşünceyi savunması hususu) ve gülecek gibi oluyorum. ah ah eskilere tabi olmak lazım terbiyeli olmak lazım haddini bilmek lazım..
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.