Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

kursatotcu

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    701
  • Katılım

  • Son Ziyaret

kursatotcu tarafından postalanan herşey

  1. soru: zulmü kim yaratıyo soru: zulüm allahtanmıdır soru: zulüm allahtan da olsa kötümüdür kötülük müdür - bana herşeyi allah yaratır dediğim için sapık diyorsunuz. davetçi seni herşeyin allahın yarattığına inanmaya davet ediyorum cevabın nedir evet dersen zulmüdemi allah yaratıyo kötülüğüde mi kötü düşüncelerimzide mi cevap ver bakalım yoksa allahtan başka bir yaratıcımı var söle bişe dikkatimi çekti bu tür sorularıma cevap verme yerine beni sapık olarak lanse etmeyi yeğliyorsun neden yanıt vermiyorsun şundan vermiyorsun çünkü bu sorular senin gerçek yüzünü gösteriyor değilmi beni attırmakla bu sorulara cevap mı vermiş olacaksın kelebeğe gelince bak kelebek dedin ki düşüncemizi allah yaratırsa bu cebr olur değil mi sence düşüncemizi allah mı yaratır net yanıt ver eğer bu soruya evet dersen şunu da peşine soruyorum sen evet demekle acaba cebiri savunmuş ve cebirci olmuş olmadın mı söle bu sefer kaçma, yani cebiri burada savun biz herşeyi allah yaratır dediğimiz için kader meselesinde bunca hakaretlere maruz kaldık bunu aklınızdan sakın çıkarmayın.
  2. *** Kader hakkında uydurma bir hadis: Aişe’den: Resulullah’ın eline su döküyordum. Su kabı elimden düşüp kırıldı. Bunun üzerine ben: “kırılması mukaddermiş!” deyince, Resulullah: “:Öyle ise ben niye gönderildim, peygamberler niye gönderildi?” diyerek (bu işi kadere bağlamama) kızdı.” *** Teselsülü kabul edebilmek için bir görüş: _Kitap: Felsefeye Giriş Yazar: John Herman Randall, Justus Buchler _Sh. 118: Genellikle ortaya konduğu biçimde bu kanıt, ayrıca her olayın bir nedeni olduğunu kabul etmesiyle, nedenler dizisinin bir başlangıcı olmasının zorunlu olduğunu varsaymaktadır. Eğer bu, böyle bir sava karşı çıkmanın çelişkiye düşmek olacağı anlamına geliyorsa, burada da temelsiz bir iddia karşısında bulunuyoruz demektir. Bir nedenler dizisinin başlangıcının olup olmadığı bir sorundur. Ancak onun bir başlangıcı olması gerektiği, hiç de zorunlu bir şey değildir. Matematik, bir ilk terimi olmayan bir dizi kavramının, hiç olmazsa tutarlı bir şey olduğunu göstermektedir. Örneğin, …-5, -4,- 3,- 2,-1, 0, 1,2, 3,4, 5… gibi bir dizide her terimden önce, bir terim vardır ve arkadan da başka bir terim gelmektedir. Ama bu dizinin ne bir ilk, ne de son terimi vardır. Yorum: Bu aslında zayıf bir savunmadır. Zira denebilir ki: Bu bahsedilen sayı zincirinin sonsuzluğu, varsayılan bir şeydir. Gerçekliği yoktur. Oysa alemin ezeliliğini savunanlar, gerçek maddeden bahsediyorlar. _Sh. 130: Tanrı mutlak kudretli olduğuna göre, iyinin niteliği niçin kötü tarafından tamamlanmaya ve arttırılmaya ihtiyaç göstermeyecek bir biçimde değildir? Yorum: “Kötülük vardır. Çünkü böyle olunca iyilik daha iyi anlaşılır, değeri bilinir ve daha güzel bir iyilik olur.” Tarzında ifade edilen görüşe karşı bir cevap. *** Körler rüya görür mü? *** Kötülük Allah’ın kaza ve kaderiyle midir? *** Korku karşısında sağdan sola Yalpaladığında, dedim ki ruhuma: Hooop korkma korktuğundan! Yeterince konakladın bence zira! (İbn Bacce) *** Shakespeare, “Atinalı Timon” adlı oyununda Timon şöyle diyor: “Ey insanlara iyilik gönderen ulu Tanrılar... İçimize şükran duygusu serpin; kendi armağanlarınız kendi adlarınızı yükseltsin. Ama verdikleriniz büsbütün tükenmesin. Yoksa Tanrılığınız hor görülür. Her insana yetecek kadar verin ki, birinin ötekine vermesine meydan kalmasın. Çünkü siz ey Tanrılar, insanlardan ödünç almaya kalksaydınız, insanlar sizlere de sırt çevirirlerdi.” *** “Bizi ne kadar överlerse övsünler, bize yeni bir şey öğretmiş olmazlar.” “Bencillik kolundan tutmasa, erdem pek uzaklara gidemezdi.” (La Rochefoucauld) *** “Köpek köpeğe, at ata ne borçludur? Hiç bir şey. Hiç bir hayvan ötekinin buyruğu altında değildir. Ama insanoğlu akıl denen Tanrı ışığına kavuşmuş. Ne kazanmış biliyor musunuz? Dünyanın her yerinde köle olmayı.” (Voltaire) *** “İnsanlar durmadan bize işkence yapmayı isteyecek kadar bizi düşünemezler.” (Orhan Hançerlioğlu)
  3. ilminde önce o ayeti sonra diğer ayeti vahyedeceği vardı ve böyle oldu problem yok
  4. önce 10 katı sonra iki katı ifade ediliyor. nesh olayı.
  5. kuran vahydir . tevratı, incili bozdurtan da allahtır
  6. Allah olacağını bildiği olayı, “bildiğinin dışında olmasını diledi” demek, Allah cahil olmayı istedi demek olur. Bildiği gibi olmasını diledi ifadesi de cebr olur. * *** Allah’ın ilmi imkansıza taalluk eder mi? *** Kitap: İrade ve Hürriyet Yazar: Hüseyin Atay _Sh 105: Kelamcılar hele Eşari ve Maturidi, istedikleri gibi, düşünmeden, taşınmadan işin nereye varacağına bakmadan; bulutlar üstünde konuşup durdular ve duruyorlar. Yere inip de insanların ne yaptıklarına ve ne yapamadıklarına hiç baktıkları yok. Fikirleri hep metafiziki, zihinsel işlemlerle meşgul. Kainatla, insanla meşgul değil. İlerde Kuran ayetlerine dayanarak pratik ve işlemle, eylemle ilgili olanları göreceğiz. İnsanı, Allah’ın kurulu oyuncağı saymak, Allah’ın yüceliğine delil olmaz. Şimdi, makine oyuncaklarını çocuklar kuruyor, oyuncak kendi kendine oynuyor. Ama oyuncak kendi istediğine göre oynamıyor. İçinde olan, makineyi kurmuş olanın isteğine göre oynuyor ve sonra makine durunca kendi de duruyor. Ne oynamakta, ne de durmakta oyuncağın bir isteği, iradesi ve gücü de yoktur. İşte tam Cebriyye budur. Eşari ve Maturidi bu fikre karşı çıkan sınırlı, kendisine Allah’ın verdiği gücü ölçüsünde eylemde bulunmanın insana verildiğini kabul eden Mutezile’ye de karşı çıktılar. Cebriyye, anlatılan şekilde idiyse, etkisinden öyle olduğu anlaşılıyor. Onu cevaplamak çok kolaydır. Ama Mutezile’nin haklılığını inkar edeceklerine onlardaki bazı ifadeleri daha olumlu hale getirmeleri en doğru yol olurdu. Cebriyye’ye güya karşı çıkarak, aslında onu arkalarına alarak, Mutezile’yi yere sermeye çalıştılar ve serdiler de. Eşari ve Maturidi mezheplerinde büyük alimler geldi; ama öncekilere tanıdıkları yanılmazlık ve kutsallık zihniyeti, kendi kendilerine bir yol tutmalarına imkan vermedi. İlk imamların sözlerine bazı yorumlar ve açıklamalar getirmeye çalıştılarsa da tam başarı gösteremediler. Arkadan, Cebriyyecilik yaptılar ama bunu güya Cebriyye’ye karşı yaptılar. Ne oldu? İnsandan sorumluluğu aldılar, gerisin geriye Allah’a verdiler. İslam toplumlarında, sorumlu Allah’ı yaptılar. Oysa Allah’ın insana güç ve irade vererek, sorumluluğu insana verdiğini, peygamberler göndererek, kitap göndererek, açı açık bildirmiş olduğunu, imamlar düşünceden kaldırdılar. Kuran’a göre düşünmeyi, anlamayı yasaklayıp, milleti de uykuya yatırdılar. _Sh 110: Eşari diyor ki; inkarı yapan, gerçekten inkarcının kendisinin olması mümkün değilse ve inancı yapan, oluşturan gerçekten inananın kendisi değilse, onu yapan elbette Allah’ın olması zorunlu olur. İşte Eşari böylece, inkarı da, inancı da Allah’ın yaptığını savunuyor. İnsana hiçbir yapım işi düşmüyor. O zaman bunun Cebriyye’den ne farkı kalıyor? Yalnız isimde değişiklik oluyor. Aynı manayı Cehm b. Safvan söylerse, Cebriye, Eşari söylerse Sünni oluyor. _Sh 111: Bu ifadelerde Eşari’nin demek istediği şudur: Nasıl ki insanın soğuktan, hastalıktan sıtmadan dolayı titremesini Allah yaratıyorsa, bunda insanın iradesi de ,gücü de yoksa, bu zorunlu bir hareket olarak Allah tarafından yapılıyorsa; insanın edinme (iktisap) işi de Allah tarafından yaratılıyor ve yapılıyor. Diğer bir deyimle, Allah insanın hem işini yaratıyor hem de insanın kesbini (edinimini) yaratıyor. Böylece Eşariyye, insana yapılacak bir iş bırakmıyor. Edinimi (kesbi) insana isnad etmekten de vazgeçiyor, onu da Allah yapıyor. Bunu çok değişik ifadelerle anlatmayı sürdürdüğü için, müslümanların zihninde öyle yerleşiyor ki, müslümanların önce zihinlerini, sonra bedenlerini felç ediyor, uyuşturuyor. Bazı kimseler de Eşari ve Maturdi ortaya çıkınca, Cebriyye’nin tutunacak durumu ve gücü kalmadığından söndü gitti diyorlar. Oysa farkında olamadıkları şudur: Cebriyye’nin yerini Eşari aldı, onun yerine geçti ve Cebriyye’ye gerek kalmadı. Mutezile’den öğrendiği felsefi düşünceyi ve cedeli, Cebriyye’nin yayılmasına, İslam’ın temel inanç ilkesi olmasına harcadı. _Sh 132: İlimde üç konu vardır. Bilen, bilme, bilinen (alim, ilim, malum). “İlim maluma tabidir” demek, malum, ilimden yani bilinen bilmekten önce gelmiş oluyor ki ontolojik olarak yanlıştır. Yani bilinen nesne önce var olacak, sonra o bilinecek. İnsan bilgisine göre bu doğrudur. Çünkü insan var olmayan nesneyi, yok’u bilemez. Bunu Allah’a uyguladığımız zaman, Allah bir şeyi, o şey var olduktan sonra bilir demek, o şeyi başka biri var etti, sonra Allah onu bildi olur ki bu Allah’ın mutlak ilmine de aykırı olur. Ama bunu tarihte Mabed Cuheni, “işler olduktan sonra bilinir” demiş ve kabul görmemiştir. “Güneşin yarın ne zaman doğacağını insanın bilmesi, güneşin doğmasına etki etmez” sözü ne kadar saçmadır. Önce, güneşin doğuşu kanuna bağlıdır. Ona göre doğması zorunludur. Biz zorunlu olarak doğacağını biliriz. Eğer bizim bilgimiz doğmasına etki etmiyorsa, şöyle demeleri daha mantıklı olurdu: Biz güneşin doğmasını biliyoruz, ama bizim bilgimiz ona etki etmeyeceği için doğmayabilir. O zaman bizim bilgimizin etki etmediği anlaşılır. Bizim bildiğimiz gibi doğuyorsa, bilgimiz ona etki ediyor demektir. Çünkü onun sebebini biliyoruz. Sebep meydana gelince, sonuç da meydana gelir. Şimdiye kadar bu saçma delile cevap verene rastlamadım.
  7. dedi: dedi: Bir "etki" den bahsetmişsin. "Alem" in bu etki sonucunda olduğunu söylüyorsun. Yani "Alem" etkiden sonra geliyor. Ezeli Alem "ne zaman" bir etkileyen tarafından etkilenmiş de "ezeli alem" olmuştur? Ezeli varlığın varlık sahnesine çıkması ne demektir? Çıktıysa ne zaman çıkmış? Çıkmadan önce nasılmış? cevap: bunları daha öncede söyledim bunlar mecazi ifadeler. varlık sahasına çıkma, sonradanlığı akla getiriyor. doğru. ama bunlar mecaz. şu örnekler veriliyor: güneşten ışığın çıkışı ya da parmaktaki yüzüğün elin hareketiyle hareket ermesi yada insan gölgesinin kendi hareketiyle birlikte hareketi gibi, zamansal sonralık olmaksızın bunlar varlıktadır deniyor. bunlar suduru açıklayan örnekler işte. bunun gibi allah zat olarak alemden önce ama zaman olarak değil deniyor. bilmesiyle olaylar oluyor. bilmesi ezeli olduğundan olaylarda ezelidir deniyor. **** Ben, Allah’ın bilgisiyle bu olaylar oluyor demiştim ve Allah cisim dedim ya; bu iki söylemi birleştireceğim. Peki biri sorarsa: Öyle diyorsun ama, Allah’ın bilgisi cisim değil mi? Müthiş bir soru bu! Êvet, Allah’ın bilgisi cisimdir. Dolayısıyla Allah’a cisim demiştim ya, kastettiğim o cisimle, bu ilminin cisimliği aynı şeydir. Ayrı ayrı değil. Bu çok önemli bir ayrıntıdır. Yani Allah’ın zatı ayrı bir cisim, ilmi ayrı bir cisim değil; ikisi de bir tek cisimdir. Kısacası zatı, ilmidir.
  8. kuranda geçen ayetlere bakıldığında bir insanın bu şekilde bir kitap yazmayacağı rahatça görülür. ayetler bir öyle bir böyledir. örnek: *** ÇOĞU İNSANIN ANLAYAMADIĞI İNCELİK : İsnad prensibi ile alakalı daha evvel detaylı bilgi verdik. Aşağıda vereceğim ayetleri, sırayla okuyun ve işlerin bazen Allah'a, bazen kullara isnad edildiğini göreceksiniz. Bu konu çok ince olup, en az bilinen hususlardandır. Çoğu kişi bu mevzuyu bilmediği için kaderi inkar eder. _ Namaz: Bakara 3, Tevbe 5, İbrahim 40, Nur 56 _ Kur'an: Nisa 82, En'am 25, 157, Yusuf 2, İsra 45, 46,106,107, Kehf 57, Furkan 73, Lokman 7, Sad 8, Zümer 27, 28, Fussilet 44, Zuhruf 3, Muhammed 24, Kamer 22, Kalem 51,52, Abese 11, 12, Mutaffifin 13,14 _ İlim: Ankebut 43, Rum 59, Fatır 28, Mücadele 11 _ Sabır: Nahl 127, Lokman 17, Saffat 102, Zümer 10, Fussilet 35, İnsan 12 _ Şeytan'ın azdırması: Araf 16, Kehf 50, Hacc 4, Ankebut 38, Neml 4, Sebe 20, 21, Yasin 62, Zuhruf 36, 37, 62, Mücadele 10, Hicr 39, Bakara 36, Kasas 63, Nahl 99,100, _ Musibet, şer ve iyilik dokunması: Nisa 78, 79, Yunus 106, Kasas 47, Rum 36, Fussilet 51, Teğabün 11, Tevbe 51 _ İman, küfür, saptırma, mühürleme: Bakara 6,7, 21 , Araf 100, 158, 178,179, 186, En'am 107,109,110,111,148, Tevbe 55, 85, Yunus 100, Yusuf 101, İbrahim 35, Kehf 29, Taha 79, 85, Mülk 2, Zariyat 56, Nahl 93, Kasas 56, 64,68, Zümer 36,37, 41, Hacc 16, Tin 7, Muhammed 24 _ Cihad: Bakara 190,191, Al-i İmran 140, 165, Tevbe 5, 46,52, Ankebut 69 _ Tevbe etmek: Tevbe 117,118, Hud 3, Furkan 70, 71 _ Öğüt alma: Fatır 37, Saffat 12,13, Abese 11,12, Müddesir 54,55,56, _ Dileme: Hacc 14, Nur 45, Tur 35, Zümer 62, Buruc 16, Tekvir 27,28,29, İnsan 29,30 _ Gezmek: Tevbe 2, Neml 69, Yunus 22 _ Gülmek: Necm 43, 60, Tevbe 82 _ Çıkarmak: Tevbe 40, Enfal 5 dolayısıyla insanları saptırıcı nitekliktedir. çocuk bile böyle bir kitap yazıp allaha isnad etmez. dolayısıyla bu kitap vahy olmalıdır piyasadaki incil zebur ve tevrat da çok farklıdır. etkili ifadeler çoktur.
  9. allah affedicimi söleyin? evet derseniz bu ayrımcılık olmuyomu? birini affediyo birini affetmiyo nolacak söleyin bakalım
  10. d:Bu noktada şu soru sorulabilir? Allah'ın ilminin ezeliliği ve insanların tüm fiillerinin yaratıcılığı zorunlu mu değil mi? Yani Allah, istese herşeyi bilir ama bilerek rastgeleliğe ve özgür iradeye imkan veriyor olamaz mı? c: özgür iradeyi savunanlar allahın ilmi bilinen olaylara tabidir derler oysa tabi olmak zaman bakımından sonradan gelmeyi gerektirir. ezeli olan bir ilim sonradan olacak olan olaydan zaman bakımından öncedir. o bakımdan allahın ilmi tabi olan olmayıp aksine tabi olunandır. dolayısıyla olaylar bu ilme uygun olarak cereyan edecektir. allahın olacağını bildiği olaylar bu ilme göre gerçekleşir bunun aksine olamaz. allahın ilmi tabi olunan olduğundan sonuç cebir olur. laiklik meselesine gelince, muhammed suresi 8- 9 ve 10 a bi bakalım. muhammmed 8: 047.008] [FK] İnkar edenlere gelince, onların hakkı yıkımdır. Allah, onların yaptıklarını boşa çıkarmıştır. 9:[047.009] [FK] Bunun sebebi, Allah'ın indirdiğini beğenmemeleridir. Allah ta onların amellerini boşa çıkarmıştır. 10:[047.010] [FK] Yeryüzünde dolaşıp kendilerinden öncekilerin sonlarının nasıl olduğuna bakmazlar mı? Allah onları yere geçirmiştir; inkarcılara da onların başına gelenin benzerleri vardır. bu ayetlere ne dersin pante?
  11. d:ben gizli bi hazineydim bilinmek için her şeyi yarattım c: meşhur uydurma hadistir
  12. biraz evvel şunu demiştim: d:insan Allah'ın sureti midir? c: sanmıyorum not: düzeltiyorum: d:insan Allah'ın sureti midir? c: ayete göre Onun benzeri yok. Demek ki Allah başka cisimlere benzemeyen bir cisimdir "sanmıyorum" demekle ihtimalli bir yanıt vermiştim hata ettim
  13. burda devam edelim ya
  14. d: Kader konusunun geçtiği ayetler müteşabih midir mesela? c: hayır d: Ya da nesh ayetleri? c: hayır d: allah cisimse eğer beyni var mıdır? c: sanmam d: İnsanda bilgi, irade, akıl vs. beynin ürünü olduğuna göre, c: bunu kabul etmiyorum, bu düşüncelerin allahın bilmesiyle mevcut olduğuna inanıyorum d:insan Allah'ın sureti midir? c: sanmıyorum d:Meleklerde, şeytanda cisim var mıdır? c: vardır d: Allah ve alem ezeli ise, Allah alemi nasıl etkilemiştir? c: sudur nazariyesinde detaylı açıklandığı gibi (ama on akıl teorisini kabul etmiyorum: kürşat versiyonu var. basitçe inanıyorum. ezeli ilmiyle bilmesiyle alem oldu. ama ilk akıl, ikinci akıl gibi şeyleri kabul etmiyorum. onun yerine; "ilk maddeden bahsedilemez. ilksizlikten bahsetmek lazım gelir. zira ilk madde denirse, o maddenin başlangıcından da bahsetmek icap eder ki, aleme ezeli deme kapısı kapanır." diyorum.) Nasıl ki güneşin ışığının suduru, çıkışı güneşten zamansal olarak sonra değilse, allahtan da alemin suduru zamansal sonralıkta değildir. bilmesiyle olaylar varlığa gelir. bilmesi ezeli olduğundan madde de ezelidir d: Sonlu bir zaman önce ise, bu Allah'ın ve alemin ezeli olduğunu değiştirir mi sana göre? c: eğer allaha alemden zaman olarak öncedir denirse, allahın varlığının başlangıcı savunulmak durumunda kalınır ki ben de dört ay bunu savunmak durumunda kalmıştım hatırlarsanız. (bunu neden savunmuştum biliyor musunuz? aleme ezeli demediğim için. halbuki çoğunuz aleme ezeli demiyor, sonradan oldu diyor değil mi? ama siz düşüncenizin buraya vardığını göremiyorsunuz) çünkü alem (allahtan başka herşey)sonradan derseniz ve alemden sonlu süre önce allah varlıktaydı diye eklerseniz, "bu sonlu süreden daha önce allah varlıkta değildi" demiş olursunuz. ancak bu konu çok detay olduğundan, aleme "sonradan oldu, yoktan yaratıldı" diyenler dedikleri sözlerin bu manaya geldiğini göremiyorlar.
  15. senmisin pante
  16. peygamberimiz dedi ki: "kuranın müteşabihlerinin ardına düşenleri görürseniz biliniz ki allahın kitabında kasdettiği (karışıklık çıkarmak isteyen) kimseler onlardır. (bu yüzden) onlardan sakının." ( buhari "et tefsir", müslim "el- ilim", tirmizi, ebu davut) not: bahsedilen ayet (ali imran 7. ayettir) benden mi bahsediliyor? bu hadisi sanki daha önce görmemiştim!
  17. arkadaşlar mühim bir soru sormak istiyorum: ben cebiriciyim ya, sizce ben kadere inanmıyor muyum? cevabınızı bekliyorum
  18. *** Allah’ın ilmi mi iradesini belirliyor, iradesi mi ilmini belirliyor? Bildiği için mi irade etti yoksa irade ettiği için mi bildi? İlmi mi iradesini gerektiriyor yoksa iradesi mi ilmini gerektiriyor? *** Allah’ın iradesi kesin ve değişemez bir irade midir? “evet” der. Peki, Allah isteseydi, yaptıklarından başkasını yapabilir miydi? “evet” der. Hani Allah’ın iradesi değişemez bir iradeydi? *** “Bir fenomende (görüngü) kararsızlığın var olduğunu ileri sürmek, bu fenomenin, kendisini belirleyecek bütün öteki fenomenlerden bağımsız olduğunu kabul etmek demektir.” (Bachelard) *** Allah bildiği için mi diledi yoksa dilediği için mi bildi? Allah, dileyeceğinden dolayı mı bildi yoksa bileceğinden dolayı mı bildi? *** Allah neyi bileceğini mi dilemişti yoksa neyi dileyeceğini mi bilmişti? Olacağını bildiği şeyleri dilemek zorunda mıydı veya dilediği şeyleri bilmek zorunda mıydı? Olacağını bildiği şeyleri dilemeyebilir ya da dilediği şeyleri bilmeyebilir miydi? *** Ben, Allah’ın bilgisiyle bu olaylar oluyor demiştim ve Allah cisim dedim ya; bu iki söylemi birleştireceğim. Peki biri sorarsa: Öyle diyorsun ama, Allah’ın bilgisi cisim değil mi? Müthiş bir soru bu! Êvet, Allah’ın bilgisi cisimdir. Dolayısıyla Allah’a cisim demiştim ya, kastettiğim o cisimle, bu ilminin cisimliği aynı şeydir. Ayrı ayrı değil. Bu çok önemli bir ayrıntıdır. Yani Allah’ın zatı ayrı bir cisim, ilmi ayrı bir cisim değil; ikisi de bir tek cisimdir. Kısacası zatı, ilmidir. *** dedi: Soruyorum: "Ezeli ve ebedi alem yaratılmış mıdır"? Bence ezeli ve ebedi alem yaratılmamıştır diyeceksin. Çünkü ezeli ve ebedi olan yaratılmış olamaz diyeceksin. Cevap: bak ben yaratmayı şu manada alıyorum: olayların allahın ezeli bilgisine uygun olarak varlık sahasına çıkması. alem allahın fiilidir bu yönüyle. bu sadece benim değil meşşailerin de görüşüdür. dedi: Ben de soracağım: Bu alemin kendisi ezeli ve ebedi. Neden bir allah a gerek olsun? Sen de diyeceksin ki, allah zaten alemin kendisi. cevep: öyle demiyorum ben panteist değilim. alemin sebebi allahın ilmi diyorum. dedi: Ben de diyeceğim ki: Alem zaten ezeli ve ebedi. "Yaratıcı" ya gerek yok. cevap: bir etkileyen olmadan alemin varlığnı açıklayamayacağını hala öğrenemedin mi mamuli *** Elektrik teline dokunuyorsun ve seni çarpıyor ya, peki sen baktığında o telde elektrik görüyor musun? Görmüyorsun. Peki seni çarpan elektrik, bir yönde mi? “evet” der. Peki elektrik cisim mi? Yönde olduğunu kabul ettiğine göre, mekanı olduğunu da kabul etmen gerekir. O halde cisim yani yer kaplayan demelisin. İşte Allah da böylece yer kaplar. *** ne mutlu merhametli olanlara!: şimidi gieldim kursat: hey kursat: anlat cisimliküzerine fikrini ne mutlu merhametli olanlara!: tam bişey söyliyecem giidyosun kursat: burdayım ne mutlu merhametli olanlara!: tanımadıgım adamala ne konusacam sız konuşun ben gelıyom ne mutlu merhametli olanlara!: dıyosun kursat: söle ne mutlu merhametli olanlara!: nasılki bizim birucudumuz ar içinde hücrelerırmız ar ya ne mutlu merhametli olanlara!: kısa e öz soylıyeyım kursat: e kursat: ok ne mutlu merhametli olanlara!: ben bu kaıtatıta bır ara ın bır ucudu olarak tasaffur etmıştım ne mutlu merhametli olanlara!: hersey a ait bir parca cisim olarak kursat: kainatımı vücudu düşündün ne mutlu merhametli olanlara!: eet kursat: panteizm yani ne mutlu merhametli olanlara!: bilmiyom artık ne mutlu merhametli olanlara!: benimki bana ait kursat: başk anediyosun ne mutlu merhametli olanlara!: ucuduna baksana işleyişine biilim adamları dıyoki her organ hücre bir mekanizma ne mutlu merhametli olanlara!: bizde oyle olmıyalımmı dıye duşunmuştum ne mutlu merhametli olanlara!: ta öyle ol-masın ne mutlu merhametli olanlara!: ın bir hücresi olamazmıyızz.......... kursat: anladım ne mutlu merhametli olanlara!: alemi bir ucud olarak ele alsan her tara fı ucudun bır parcası gibi kursat: anladım kursat: ama ne mutlu merhametli olanlara!: sacmami sence kursat: ben onu demiyom kursat: ayrı bir vücud onu diyom ne mutlu merhametli olanlara!: benımkı bır duşunce, kursat: onu diyenler var ne mutlu merhametli olanlara!: kafama yatmıyo degıl yatıyor kursat: ama şu soru sorulur kursat: cehennemde azap göreceklerde allah demek bu değilmi [email protected] (E-posta Adresi Doğrulanmadı) konuşmaya katıldı. kursat: gel kursat: söle Şu anda bir Titreşim gönderdiniz! [email protected] (E-posta Adresi Doğrulanmadı): neden konuşmıyorsun [email protected] (E-posta Adresi Doğrulanmadı) size bir Titreşim gönderdi! kursat: burdayız ne mutlu merhametli olanlara!: benmi kursat: he [email protected] (E-posta Adresi Doğrulanmadı): cam acın ne mutlu merhametli olanlara!: yaw senin dedigini anlamadım ne mutlu merhametli olanlara!: cehennem dekiler dedigim [email protected] (E-posta Adresi Doğrulanmadı): ya bir dakika cam ac konuşcahız kursat: açmadım kursat: açamadım [email protected] (E-posta Adresi Doğrulanmadı): davet yolla kursat: kasım kursat: nediyosun ne mutlu merhametli olanlara!: eet ne mutlu merhametli olanlara!: ne diyeiyim kursat: y a dediğin gibi olsa allah kendini cehennenmde azap edecek manası çıkmıyomu fatih konuşmaya katıldı. [email protected] (E-posta Adresi Doğrulanmadı): kürşat sen cam acsana ne mutlu merhametli olanlara!: bunların hepsının yorumu yapılır kursat: nedicen ne mutlu merhametli olanlara!: bizim çikarsımamız olmasın ne mutlu merhametli olanlara!: fatıh hoş geldın fatih: kasım merhaba canım [email protected] (E-posta Adresi Doğrulanmadı): tamam oldu fatih: hoşbulduk ne mutlu merhametli olanlara!: nasılsın çıgerım fatih: iyiyimde fatih: hayırdır bu ne damdan düşer gibi kendimi burda buldum ne mutlu merhametli olanlara!: konuşuyoz muhabbet fıkır alış eriş bı bak dedm [email protected] (E-posta Adresi Doğrulanmadı): ya sende cam acsana kursat: ona soralım bunu ne mutlu merhametli olanlara!: fatıh konuş kursat: allah cisimmi [email protected] (E-posta Adresi Doğrulanmadı): ya cam acmassan kapıcam ne mutlu merhametli olanlara!: fatıh ordamısınnnnnnn [email protected] (E-posta Adresi Doğrulanmadı): ben burdayım [email protected] (E-posta Adresi Doğrulanmadı): merhametli cam acmıyorü [email protected] (E-posta Adresi Doğrulanmadı) konuşmadan ayrıldı. ne mutlu merhametli olanlara!: bana soruyosun fatih: evet fatih: ne oldu abi fatih: konu ne ne mutlu merhametli olanlara!: arkadaslan konuşuyoz sende fıkrını soyle kursat: Allah cisim mi yani şekli var mı? yok derseniz deliliniz nedir fatih: konuyu anlasam söyleyecem de fatih: hımm ne mutlu merhametli olanlara!: yok degılse niçin????????? fatih: yoktur fatih: allah cisim değildir fatih: allah soyut bişeydir fatih: somut bişeylerin cismi olur kursat: düşüncede soyut ama cisim fatih: düşünce cisim mi fatih: ? kursat: evet ne mutlu merhametli olanlara!: ))))))))))))))9 kursat: bak ne mutlu merhametli olanlara!: cısım uzayda yer kaplaması lazım dehgılmı fatih: nerde senin düşüncen fatih: evet kursat: sen bişe düşün fatih: düşünce yer mi kaplıyo ne mutlu merhametli olanlara!: kafanda bır yer mı tututyor dıyecen kursat: bi cevap ver fatih: evet fatih: düşündüm kursat: nerede bu düşünce semndemi fatih: nasıl bende mi kursat: soru b yu kadar ne mutlu merhametli olanlara!: bu düşünce nerde ???????? fatih: düşünce düşünce kursat: sendemi fatih: soyut kursat: yacevaepver fatih: abicim aklında kursat: sende yani kursat: ölemi fatih: evet kursat: sen nerdesin kursat: hangi il fatih: ya bu çok saçma ama ne mutlu merhametli olanlara!: ist. kursat: ölemi fatih: evet fatih: cisim elle tutulabilen gözle görülebilen şeylerdir maddelerdir arkadasım fatih: düşünceye cisim diyemezsin, kursat: peki başka şehirlere göre ist bir yönde mi fatih: sen kafanı çok kıarıştırmışsın fatih: düşüncenin cisim olmadıgını 3 yaşında ki çocuk bile bilir kursat: sen yanıt ver kasım kursat: soruya fatih: niye sen bana cvp ver kursat: sen anlamıyon Şu anda bir Titreşim gönderdiniz! kursat: nerdesin fatih: kasım çok anlıyor dimi fatih: arkadas sen ne mezunusun fatih: tahsilin ne? kursat: spor aakdemisi fatih: nerelisin kursat: samsun fatih: şimdi nerdesin kursat: saamsun ne mutlu merhametli olanlara!: aynı yerde kursat: ya kursat: niye cevap vermiyon kursat: peki başka şehirlere göre ist bir yönde mi ne mutlu merhametli olanlara!: şimdi geldi fatih: bu konuyla ilgili kaç kitap okudun hangi kitapları okudun kursat: hepsini okudum fatih: abicim sen daha cismin ne oldugunu bilmiyorsun ne mutlu merhametli olanlara!: ist. baska yondemı dıger yerler e gore fatih: ilk önce fiziği ögren ondan sonra bu işleri çöz ne mutlu merhametli olanlara!: fatıh on yargıyla yaklasma ne mutlu merhametli olanlara!: admı anlamaya calıs fatih: ya bana biri cisimin tanımını yapsın o zaman fatih: adams yanlış ama ne mutlu merhametli olanlara!: burda fıkır alış erişi yapıyoz.......... fatih: bilmiyor kursat: peki başka şehirlere göre ist bir yönde mi ne mutlu merhametli olanlara!: bu soruya ne dersinnnnn fatih: ha söle bakıyım bunuda çürütüyümde fatih: rahatlayın fatih: nasıl yani fatih: soruyu açık sor kursat: devam edin fatih: ankaraya göre batıda tekirdaga göre doguda ne mutlu merhametli olanlara!: sakaryaya göre istanbul bır yöndemi diyorrrrrrr ne mutlu merhametli olanlara!: kursat ne dıyecen fatih: evet ne mutlu merhametli olanlara!: adam ceapladı* fatih: dünjya yuvarlak oldugu için dünyayı dolaşıp tekrar aynı yere gelebilirsin fatih: yani tekirdagdasın doguya gidersen istanbul fatih: ama batıdanda dolaşıp gelebilirsin fatih: istanbula fatih: anlaşıldı mı kursat: bidakak devam etcem fatih: yanlış olan bişey varmı fatih: kasım Çok yoruldum artık.... konuşmaya katıldı. kursat: gel Çok yoruldum artık.... konuşmadan ayrıldı. kursat: devam etcem fatih: evet fatih: devam et fatih: bu yön olayı noldu kursat: sölicen kursat: m ne mutlu merhametli olanlara!: yukarda ceapladı kursat: bidakka okuyum kursat: ok kursat: peki yönd e olan şey mekandamıdır Şu anda bir Titreşim gönderdiniz! SENİ SEVDİMDE ÖLDÜM konuşmaya katıldı. ne mutlu merhametli olanlara!: fatıh aga ne mutlu merhametli olanlara!: el cevap fatih: nedemek bu SENİ SEVDİMDE ÖLDÜM: nelerelerdesin abi yav kursat: mekan yer demektir fatih: evet SENİ SEVDİMDE ÖLDÜM: sen kimsin abi fatih: istanbul mekan SENİ SEVDİMDE ÖLDÜM: yav kursat: yani düşüncen mekanda ölemi SENİ SEVDİMDE ÖLDÜM: sikiyim sizi kimsiniz SENİ SEVDİMDE ÖLDÜM konuşmadan ayrıldı. ne mutlu merhametli olanlara!: kursat nerden buluyon bunları ya fatih: he mekanda ne mutlu merhametli olanlara!: adam getır tuttugunu getırme kardesım kursat: peki mekanda olan şeyin mekanı işgal etmesi gerekmeezmi kursat: söle Şu anda bir Titreşim gönderdiniz! fatih: evet ne mutlu merhametli olanlara!: eeeee ozaman kursat: peki yer işgal eden şeye sen cisim demedinmi fatih: evet kursat: eeeeeeeeeeeee fatih: bu kadar mı kursat: düşüncende cisim olmuyom u o halde ne mutlu merhametli olanlara!: yani ta varsa mekanda yer kaplaması gerekmezmı dıyosun. kursat: sen anladınmı kasım kursat: bravo kursat: sana fatih: olmaz abicim olmaz ne mutlu merhametli olanlara!: nıye olmaz fatıcım kursat: bravo be kursat: nası delilama kasım söle kursat: hadi fatih: sen düşünceyi cisim olarak kabul edersen dogru ama düşünce somut değil cisim değil yer kaplamaz kursat: iki türlü cisim vardır ne mutlu merhametli olanlara!: yaw oyle bır dusuncem olacak ama mekan da olmayacak böyle birşey olmazmı dıyosun.... fatih: yön olayı noldu buarada bebn onu anlamadım fatih: evet kursat: latif cisim ve kesif cisim kursat: kesif cisim fatih: sen görebiliyomusun benim düşüncemi kursat: gözle görebildiğimiz fatih: alıyım düşüncemi masanın üstüne koyuyum o zaman kursat: latif cisim ne mutlu merhametli olanlara!: yani KEŞF ettigimiz demek fatih: yok oarayıda begenmedim yataga koyuyum kursat: gözle göremediğimiz kursat: melek gibi cin gibi fatih: olmaz olmaz en iyi yer düşünce için yüksek biyer olması lazım vitrinin üstünde dursun ne mutlu merhametli olanlara!: saka ya biz latife deriz kursat: bi örnek veriyim ne mutlu merhametli olanlara!: yani GÖRÜNDÜĞÜ gibi olmayannnnnnnnnn kursat: mesela x ışınını görüyonmu kursat: hani kursat: vücudun içini gösteriyo ya kursat: tıpta kursat: ne o ya ne mutlu merhametli olanlara!: mr kursat: çekiyolar ya kursat: yok ya ne mutlu merhametli olanlara!: em ar kursat: yok ya ne mutlu merhametli olanlara!: rotgen kursat: evet kursat: o fatih: eee kursat: x ışını varya kursat: onu gözünle görüyonmu fatih: hayır kursat: am a var demi fatih: evet kursat: aletle fgörülüyo fatih: ama yer kaplamıyo kursat: yani kaplamaz olurmu fatih: ışının oldugu yere başka bişey koyamıyormusun ne mutlu merhametli olanlara!: kaplıyo ama hizliligindan bellı olmuyo ne mutlu merhametli olanlara!: maddeye etkısı yok kursat: latif cismi anladınmı kasım sen kursat: söle ne mutlu merhametli olanlara!: sen konuş fatih: ya sen kasıma niye dönüp duruyorsun fatih: kasım anlar fatih: bana anlat kursat: sen anlayışsızsın ne mutlu merhametli olanlara!: latiftır dıyosunnnnnnnnn fatih: beni inandır kursat: kasım kursat: emin değilim kesifte o labilir fatih: kabul etmeyince anlayışsız mı oluyorum kursat: eve ne mutlu merhametli olanlara!: fatıhıde baz alllllllll kursat: t kursat: bunlar bilinen şeyler fatih: cisim dediğin yer kaplar demi kursat: he fatih: eger masanın üstünde bilgisayar varsa sen o bilgisayar kıapladıgı yere başka bişey koyabilirmisin kursat: ya melek cisim değilmi fatih: değil fatih: melek soyut fatih: yer kaplamıyor kursat: peki melekler hareket etmiyomu kursat: söle fatih: hareket etsin kursat: savaşa katıkdı ya fatih: hareket eden cisim mi oluyo kursat: katıldı kursat: tabiki fatih: gördünmü kursat: ya fatih: tuttun mu fatih: elledin mi kursat: hareket demek bir yerden başka yere girmektir demi kasım kursat: söle ne mutlu merhametli olanlara!: evet kursat: bu ise mekand a olmayı gerektirir demi kasım kursat: söle fatih: rüzgar cisimmi fatih: rüzgarda hareket ediyor kursat: ya bunlar hep bilinen şeyler kursat: tabi cisim kursat: ben deyince tuhafınıza gidiyo siz i bilmiyonuz diy e bv benmi kabahatli oldum yani fatih: fatih: biz bilmiyoz fatih: biz bu zaman kadar boşa okuduk kursat: bak fatih: neyse babacan ben fazla kalamıyacam kursat: siz bu konuda bi tartışın ben burdayımda 5 dakka yemekyicemsize katılcam *** Neden Allah’ın adil olması gerekmektedir? *** Allah’ın melekleri saprıp, yani yanlış inancı onlarda yaratıp, bununla beraber onları cehennem azabına sokmaması neden olmasın? *** Kitap: İslam Düşüncesi Hakkında Araştırmalar Yazar: İbrahim Agah Çubukçu _Sh 135: Suhreverdi zaman hakkında da fikir yürütmüştür: Zaman hareketin miktarıdır. Zamanın başlangıcı ve sonu yoktur. Çünkü zaman için başlangıç düşündüğümüz takdirde, bu başlangıçtan önce, içinde zaman olmayan bir zamanın varlığını kabul etmek gerekir. Bu düşünce ise çelişiktir. O halde zaman hem ezelidir, hem de ebedidir. *** Allah hiçbir şeyi bir şey için yapmaz *** “İnsanlar nankör, yalancı, iki yüzlü; tehlike karşısında korkak, kazanç karşısında çıkarcıdırlar.” (Macchiavelli) *** ss
  19. *** “Cesur kuramlar ortaya at, acımasızca sına.” (Bir yerden aldım ama nerden) *** Ne zaman evlenmeli? sorusuna şu cevabı veren bilgelerden sayılır: “Genç bir adam, henüz değil; yaşlı bir adam, artık değil.” (Bir yerden aldım ama nerden) *** Kitap: Makasıdu’l Felasife Yazar: Gazali _Sh. 182: “Fakat biz kendi özünde mümkün olan her şeyin, sebebiyle zorunlu olduğunu yukarıda açıkladık. Nesnenin var olmasının sebebi bilinirse, varlığı mümkün değil, zorunlu olmuş olur.” _Yorum: Alemin varlığı mümkün değilse, varlığı zorunlu demektir. O halde varlığı zorunlu olanın kadim olması gerekmez mi? *** “Eğer öğrenmek istiyorsan, kendini önemsemekten vazgeçmelisin.” (Don Juan) *** Elhamdülillah ifadesiyle ne kasdediyorum? Mesela “elhamdülillahi rabbil alemin.” “Alemlerin rabbine hamdolsun” diye tercüme ediliyor. Ben şu manayı anlıyorum: Alemin nedeninin Allah olduğunu ikrar etmek. *** Dedi: Aslında, kürşatın geldiği düşünsel düzeyi oldukça başarılı bir şekilde yansıtıyor bu soru. Kürşat yanılmıyorsam "sünni" bir anlayış ile büyümüş. Onun allah anlayışı "herşeye muktedir, ezelden beri var olmuş ebediyen var olacak, ve herşeye hakim" bir allah anlayışı. En azından yola bu anlayışla çıktı. "Zaman" kavramı ile ilgili düşünce egzersizleri ve "kainatın ne zaman yaratıldığı" sorusuna yanıt araması sonucunda şu çelişkiyi farketti : Sonsuz ezeli allah, belli bir anda kainatı yaratıyor. Ama sonsuz onceden kainatın yaratılmasına kadar geçen süre de sonsuz olmalı. Bir de madem allah kainatı yarattı neden ve neyi sonsuz bir süre bekledi. Çünkü eğer allah mükemmel bir varlıksa herşeyi en baştan biliyorsa beklemesine ne gerek var. Bu sorulara ilk önce "allahın başlangıcı vardır" şeklinde yanıt verdi. Eğer allahın başlangıcı varsa yukarıdaki sorunlar gerçekten çözülüyor ama başka bir sorun geliyor. Allahın başlangıcı varsa, bu nasıl başladı, k,m başlattı. Bu önceki durumdan daha karmaşık bir durum. O zaman yanıtını değiştirdi: Maddenin ezeli olduğuna karar verdi. Bu düşüncesiyle elbette islamın "allah kainatı yarattı ve sonra yok edecek. İnanmayanları cezalandıracak, inananları mükafatlandıracak" savından ayrılmış oldu. Neyse, devam edelim. Düşünsel alanda bir adım daha atınca, yani ezeli maddenin ebediyen var olacağını kavradığında (bir şok geçirmiş olmalı) karşısında "ezeli olan ve ebediyen var olacak" bir şey yani madde kendi deyimiyle "cisim" gördü Onun için "allah cisim midir değil midir" diye soruyor. Şimdiki yanıtı "allah cisimdir". Sonraki sorusunun yanıtını ben de merak ediyorum? *** d:ben sana sorayım hz. muhammet iyi insan olduğu için mi peygamber yoksa peygamber olduğu için mi iyi insan c: ben iyi insan demiyom. kaderi inkar edici sözleri var. mesela "sadaka belayı defeder" ve "akrabayı ziyaret ömrü uzatır" halbuki ömür uzamaz ve bela engellenemez bunlar zaten allahın ilminde belli *** Dedi: Allah yaratmadıklarını da biliyor mu? Cevap: şöyle açıklayım: eğer allah gerçekleşmeyecek şeyleri bilir denirse bu bence çok saçma birşey. allah bunu gerçekleşecek olarak mı yoksa gerçekleşmeyecek olarak mı biliyordu diye sorarım. adam "gerçekleşecek olarak biliyordu" derse bu olmaz. çünkü o olay gerçeleşmeyeceğinden dolayı bu denirse allaha cahil denmiş olur. eğer "gerçekleşmeyecek olarak biliyor" denirse, bende derim ki: o zaten gerçekleşmeyecek. onu bilmek ne demektir? biraz daha açayım: mesela ben sandalyede oturuyom. ayağa kalktım, sağa doğru baktım. bu örnek olsun. eğer allah gerçekleşmeyecek olanları da bilir denirse, bakın şimdi olaya: o halde allah benim kalktığım anda, kalkmayacak olma durumumun meydana gelmeyeceğini de biliyor. ve kalktıktan sonra da, sağa baktığım anda, sola bakmayacağımı, havaya zıplamayacağımı, konuşmayacağımı ve eğilmeyeceğimi vesaire.. milyarlarca alternatif söylenebilir, bunların meydana gelmeyeceğini de biliyordu demek gerekir. bu bence çocukluktur. çünkü bir şey meydana geliyorsa, o anda onunla beraber gerçekleşemeyecek olan şeyler zaten meydana gelemez. bu açık bir mantık kuralıdır. onları da ayrıca "meydana gelmeyecekler" diye bilmesinin bir manası yoktur. *** İradesi olmayan beklemeyi irade edemez, isteyemez. Beklemeyi irade edemeyen, isteyemeyen ise beklememiştir. *** “Allah zamandan münezzehtir” ifadesi ne demektir? *** Zamansız bir değişimden bahsedilebilir mi? *** “Zaman sonradan yaratıldı” diyenlere, soru: Zamanın yaratılması zaman alır mı? Zamanın yaratılması zaman içinde mi oldu? Zamandan önce zamansızlık mı vardı? “Evet” dersen, “önce” kavramı da zaman kavramı değil mi? *** “Allah affetsin, bağışlasın” ifadesine şu manayı veriyorum: “Şu masiyetin, isyanın cezalandırılmaması Allah’ın ilminde olabilir. Ben bilemem” manasını veriyorum. ***Allah ilminden başka bir şey değildir. Ama ilmi de cisimdir. *** “Beynimle ya da ruhumla düşünüyorum” diyenlere cevap: Nasıl düşündüğünü biliyor musun? Genelde “bilmiyorum” der. Derim ki: Bir fiili bilinçli bir şekjlde yapmak için (bilgisayarı kullanmak gibi) onun nasıl yapıldığını bilmek gerekmez mi? “gerekir” der. Derim ki: Nasıl düşündüğünü bilmiyorsun da, nasıl hür bir iradeyle düşündüğünü iddia ediyorsun. *** Dostoyevski “Ecinniler” adlı romanında, Stavrogin için şöyle demiş: “Eğer inanırsa, inandığına inanmaz. Eğer inanmazsa, inanmadığına inanmaz.” *** *** Aleme “hadis” diyenlere soru: Alemin yaratılmasıyle (onlara göre zaman da alemle beraber sonradan yaratılmıştır) Allah’ın zatı arasında zaman geçti mi? Bizim ölçülerimize göre bir saniye bile olsa. Bir kısmı diyor ki: “Hayır, arada zaman geçmedi. Çünkü zaman alemle birlikte başladı; ondan önce zaman yoktu.” Cevap: O halde alem kadim olmaz mı? Çünkü demenize göre, Allah’ın zatı ile alemin varlığa gelmesi arasında zaman geçmedi. O halde siz neden aleme hadis diyorsunuz? Bununla ne kasdediyorsunuz? diye sorunca, bir kısmı der ki: “Allah, alemden zaman olarak değil, zat olarak öncedir.” Derim ki: Ezeliliğin manası, öncesinde zamanın olmadığı şey” demek değil mi? İşte, siz de diyorsunuz ki: “Alemin öncesin de zaman geçmedi.” Bu laf ise, “alem hep vardı” manasına gelir. Zira “Allah, alemden zaman olarak değil, zat olarak öncedir” demek şu demektir: “Allah alemden zaman olarak önce değil” manasına gelir. Bu da şu sonucu çıkarır: O halde Allah, ya alemle beraber varlıktaydı ya da alemden sonra varlıktaydı. “Alemden sonra varlıktaydı” denemeyeceği için, tek seçenek olarak “Allah alemle beraber varlıktaydı” demek kalır. Yani “alem ezelidir” demek gerekir. *** Allah’ın ilmi mi iradesini belirliyor, iradesi mi ilmini belirliyor? Bildiği için mi irade etti yoksa irade ettiği için mi bildi? İlmi mi iradesini gerektiriyor yoksa iradesi mi ilmini gerektiriyor? *** Allah’ın iradesi kesin ve değişemez bir irade midir? “evet” der. Peki, Allah isteseydi, yaptıklarından başkasını yapabilir miydi? “evet” der. Hani Allah’ın iradesi değişemez bir iradeydi? *** “Bir fenomende (görüngü) kararsızlığın var olduğunu ileri sürmek, bu fenomenin, kendisini belirleyecek bütün öteki fenomenlerden bağımsız olduğunu kabul etmek demektir.” (Bachelard) *** Allah bildiği için mi diledi yoksa dilediği için mi bildi? Allah, dileyeceğinden dolayı mı bildi yoksa bileceğinden dolayı mı bildi? *** Allah neyi bileceğini mi dilemişti yoksa neyi dileyeceğini mi bilmişti? Olacağını bildiği şeyleri dilemek zorunda mıydı veya dilediği şeyleri bilmek zorunda mıydı? Olacağını bildiği şeyleri dilemeyebilir ya da dilediği şeyleri bilmeyebilir miydi? *** Ben, Allah’ın bilgisiyle bu olaylar oluyor demiştim ve Allah cisim dedim ya; bu iki söylemi birleştireceğim. Peki biri sorarsa: Öyle diyorsun ama, Allah’ın bilgisi cisim değil mi? Müthiş bir soru bu! Êvet, Allah’ın bilgisi cisimdir. Dolayısıyla Allah’a cisim demiştim ya, kastettiğim o cisimle, bu ilminin cisimliği aynı şeydir. Ayrı ayrı değil. Bu çok önemli bir ayrıntıdır. Yani Allah’ın zatı ayrı bir cisim, ilmi ayrı bir cisim değil; ikisi de bir tek cisimdir. Kısacası zatı, ilmidir. *** dedi: Soruyorum: "Ezeli ve ebedi alem yaratılmış mıdır"? Bence ezeli ve ebedi alem yaratılmamıştır diyeceksin. Çünkü ezeli ve ebedi olan yaratılmış olamaz diyeceksin. Cevap: bak ben yaratmayı şu manada alıyorum: olayların allahın ezeli bilgisine uygun olarak varlık sahasına çıkması. alem allahın fiilidir bu yönüyle. bu sadece benim değil meşşailerin de görüşüdür. dedi: Ben de soracağım: Bu alemin kendisi ezeli ve ebedi. Neden bir allah a gerek olsun? Sen de diyeceksin ki, allah zaten alemin kendisi. cevep: öyle demiyorum ben panteist değilim. alemin sebebi allahın ilmi diyorum. dedi: Ben de diyeceğim ki: Alem zaten ezeli ve ebedi. "Yaratıcı" ya gerek yok. cevap: bir etkileyen olmadan alemin varlığnı açıklayamayacağını hala öğrenemedin mi mamuli
  20. soruya yanıt vermedin
  21. biri uçurumdan atlasa bu allahın iradesiyle mi oldu peki?
  22. d:ben sana sorayım hz. muhammet iyi insan olduğu için mi peygamber yoksa peygamber olduğu için mi iyi insan c: ben iyi insan demiyom. kaderi inkar edici sözleri var. mesela "sadaka belayı defeder" ve "akrabayı ziyaret ömrü uzatır" halbuki ömür uzamaz ve bela engellenemez bunlar zaten allahın ilminde belli
  23. allah cisim mi? değilse ona neden var diyorsun açıklarmısın
  24. d:işte boylede sen bir kötülül için meil edersin c: bu meylini kim yarattı
  25. peki cüzi iradeni yani seçimlerini, düşüncelerini kim yaratıyor? allah mı yoksa insanın kendisi mi? eğer "allah" dersen, şunu sorarım: bir insan allaha sövdü. şimdi o kişinin bu düşüncesini allah mı yarattı? yani cüzi irade mahluk mu (yaratılmış mı?)
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.