Zıplanacak içerik

sardunyam

Φ Süper Üye
  • Katılım

  • Son Ziyaret

sardunyam tarafından postalanan herşey

  1. sardunyam şurada bir başlık gönderdi: Güncel Konular
    'Su savaşları kapıda' Eski Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Butros Butros Gali, su kaynakları için rekabetin, Afrika ve Orta Doğu'da savaşların fitilini ateşleyebileceğini savundu. Narmada nehri BBC Radyo 4'te yayımlanan 'Today' programına katılan Butros Butros Gali, uluslararası topluma, su kaynaklarının ülkeler arasında adil paylaşımının sağlanması çağrısı yaptı. En büyük tehlikenin Nil Delta'sında bulunduğunu, bölge ülkeleri arasında su nedeniyle askeri çatışmanın neredeyse kaçınılmaz olduğunu söyleyen Gali, tek çözümün suyun adil paylaşımı olduğunu vurguladı. Mısır, öteden beri Nil Nehri'nden en fazla yararlanan ülke. Ancak nehrin, Beyaz Nil ve Mavi Nil adlı kolları üzerinde bulunan ülkeler giderek daha fazla pay talep ediyor. Örneğin Etiyopya'daki Tana Gölü Mavi Nil'in kaynağı. Ancak ülke, nehirden hiçbir şekilde faydalanamıyor. Etiyopya'daki kuraklık nedeniyle, milyonlarca insan yaşamak için gıda yardımına muhtaç durumda. Etiyopya hükümeti, bu doğal kaynağı kullanabilmek için gerekli altyapıya sahip olmadığını söylüyor ve uluslararası destek arıyor. Mısır ise, nehirden etkili olarak yararlanıyor ve çölü tarıma elverişli hale getiriyor. Kenya ve Tanzanya da, Nil'den daha fazla pay talep eden ülkeler arasında. Daha önce Mısır Dışişleri Bakanlığı da yapmış olan Butros Butros Gali, Mısırlıların, sorunun çözülmemesi durumunda, ileride karşılaşabileceklerinin farkında olmadıklarını söylüyor. Su paylaşımı, sadece Nil Deltası'nın değil, Orta Doğu'nun da büyük bir sorunu. Butros Butros Gali, daha önce de, su sorununun Orta Doğu'yu savaşa sürükleyebileceği uyarısı yapmıştı. Gali'ye göre, ileride kurulacak bağımsız bir Filistin devleti, su kaynakları İsrail'in elinde bulunduğu sürece yaşayamaz.
  2. sardunyam şurada cevap verdi: sardunyam başlık Güncel Konular
    Hakikaten Türkiye üzere gizli oyunlar oynanıyor mu? Pekâlâ, oynanıyor, fakat sebepler nelerdir acaba? Tarihin her anında olduğu gibi günümüzde de Anadolu, Dünya halkları ve devletleri arasında güç dengelerini etkileyecek sürekli çıkar çatışmalarının odak noktası olmuştur. Tanrı bizim yazımızı yazarken, insanlık için Türklere bir rol vermiş ve bu rol gereği bizi Anadolu'ya yönlendirmiştir. Büyük Atamızın araştırdığı, fakat ömrünün yetmediği bir soruyu da parantez içinde buraya yazmak lazım. Biz Orta Asya'ya nereden geldik? Bu soruyu her fırsatta araştırın. Neler göreceksiniz neler. Konumuza dönersek, niçin Yüce Tanrı'nın bu planı yapıp ta uygulamaya koyduğu. Çünkü Avrupa, Asya, Ortadoğu, Kafkaslar ve K. Afrika'yı yani Dünya'yı kontrol altında tutabilecek bir noktadadır dersek abartmış olmayız. Yalnız bir şartla. Ya çok adil ve kuvvetli olacaksın, ya da bu işten vazgeçeceksin. Çünkü Anadolu'ya hâkimiyet ateşle imtihan ister. Anadolu mertlik ister,bağımsızlık aşığı millet ister.Anadolu, Atatürk gibi vatanseverler ister,Adam gibi adamlar ister. Yurdumuz, üzerinde ve yakın çevresinde dünya geleceğini etkileyecek düzeyde sürekli ve çok yönlü çıkar ve güç çatışmalarına sahne olan hassas bir coğrafi konuma sahiptir. Olaylara baktığımız zaman ,tarih öncesi devirlerde dahi bu böyle olmuştur.Bırakın uzak geçmişleri, en yakın tarih olan Çanakkale savaşlarını aklınıza getirdiğiniz zaman bile göreceğiniz haçlı ordusu devamıdır.Çok mu komplo teorisi geldi acaba? Hayır, hiçte öyle gelmemeli. Bunu ben demedim de, yazmadım da, uydurmadım da. Şimdi hatırlayın bakalım. Bush, yaptığı bir konuşma da, Ortadoğu da ki işgalini "Haçlı Ordusu"na benzetmedi mi? Oradakiler haçlı ordusudur demedi mi? Aslanımın dili sürçtü. Biz de fırsat bu fırsat, teori üretmeye başladık. Daha önceki yazılarımdan birinde küresel ısınmadan ve Amerika'nın ne yapabileceğini biraz mizahi bir tarzda anlatmaya çalışmıştım.Biraz abartılı gibi görünse de adamımı tanırım.Abartı yok.İşte size bir teori daha.Yine küresel ısınma ama bu bilimsel bir çalışma.Ayni ile vaki olarak ta Amerikan bilim adamlarının çalışması. ABD'nin tüm Ortadoğu politikasının sadece petrol rezervlerinin kontrolü olduğu tezinden farklı bir şeyler de öne sürmek gerekmektedir. İşin petrol kısmını zaten, çobanından strateji uzmanına, hatta ilkokul öğrencisine kadar kime sorsanız size söyleyecektir. Peki, o zaman başka hangi gerekçeler vardır ki Emperyalist güçlerin Ortadoğu'yu kontrol altına alma isteklerinin altında. Bunun cevabı ta Amerika'dan, Pentagon'dan geldi. Askeri Strateji Uzmanı olan ve Pentagon'un en baba ırkçısı Marshall'ın 2004'te hazırlayıp Bush'a verdiği raporunda açık, açık yazmış ve sağır sultan bile biliyor.O da duymuş.Gizli değil yani. Rapor şöyle kısaca önümüzdeki 25–50 yıl içinde Avrupa'nın kuzeyi aniden çok soğuyacak. İngiltere'nin büyük bir kısmı tamamen buzlar altında kalacak. Hollanda sulara gömülecek. Avrupa'nın İklimi değişecek ve bu yeni buz devri insanları göçe, dolayısıyla savaşa zorlayacak. Bu iklim değişimi, Türkiye, Güneydoğu Avrupa ülkeleri ve Ortadoğu bölgesi gibi yerleri daha az etkileyecek. Peki, nasıl olacak da Avrupa,25–50 yıl gibi iklim değişimi açısından kısacık sayılabilecek bir dönemde buzullarla kaplanacak? Bunu ilk önce şöyle açıklamak gerekir: Bilindiği üzere kuzey yarım kürede ekvatordan kuzeye doğru gidildikçe küresel konum gereği güneş ışınları daha az açıyla yeryüzüne çarpar ve sıcaklık azalır. Bu gibi etkilere coğrafyacılar kısaca enlem etkisi diyorlar. Türkiye'de bile. 36-42 derece Kuzey enlemleri arasında olduğu halde kışın yoğun kış görüntüleri yaşanıp, hatta sokakta kalanlar donuyorken nasıl oluyor da 50.-58. derece kuzey enlemleri arasında olan İngiltere'de veya 70. kuzey enlemde bile toprağı olan Finlandiya'daki soğuklarda hala yaşam bulunuyor? Sebebi ve cevabı ise. Kuzey Atlantik akıntısıdır. Peki, nedir bu Kuzey Atlantik akıntısı? Nasıldır? Buyurun cevabı bu.Muazzam su kütleleri saatte dokuz kilometrelik bir hızla Karayipler'den, Amerika'nın doğu kıyısına akarak Atlantik'i aşıyor ve son olarak Kuzey Denizi'ne giriyor. Tropik akıntılar Atlantik bölgesine tabiat kanunlarının vaat ettiğinden daha sıcak bir iklim sunuyor. Okyanustan Kuzeybatı Avrupa'ya taşınan ısıtma sistemi 250.000 atom santralinin enerjisine eşitmiş. Özelikle de kış ayları bu akıntı olmasa ortalama 5–6 derece daha soğuk olurmuş. (Buzul çağı ortalaması ile günümüz sıcaklığının ortalaması arasındaki fark 5 derecedir.) Örneğin Norveç'te Alaska soğuğu olur, Almanya Sibirya iklimine döner, İngiltere'de ağaç olmayabilirmiş. Bu akıntı İzlanda sularında fizik kanunlarına göre tetiklenmektedir. Dünyadaki tüm ırmakların dan 20 misli daha fazla suya sahip olan bu yüzey akıntısı burada hızla soğuyarak ağırlaşır ve 3 km. kadar derinliğe çökerek güneye doğru akar. Bu şekilde oluşan dümen suyu tropikal bölgelerde oluşan sıcak suyu yukarı çeker. Fakat deniz suyu yeterli tuz içerdiği zaman dibe çökecek kadar ağırlaşarak bu olayı tetikleyebilir. Deniz suyu çok daha hafif olan tatlı su ile beslendiğinde bu durum çalışmaz. Yani okyanuslardaki büyük akıntılar felce uğrar. Bu da felaketler zincirini tetikler. İşte iklim bilimciler ve dolayısıyla da Amerika bundan da korkuyor.Çünkü küresel ısınma yüzünden tropikal bölgelerde daha fazla su buharlaşırsa, kuzeyde daha çok yağmur yağar ve deniz suyunun tuz oranı azalır. Kuzey Denizi'ndeki bu düzenin şimdiden bozulmaya başladığını düşünen bazı bilim adamları da mevcut.2004 yılında ve Nature dergisinde, eski ölçümlerle karşılaştırıldığında Kuzey Atlantik akıntısının %20 oranında zayıfladığını açıklamıştı araştırmacı Mr. Hensen. Bir yandan da küresel ısınma buzulları hızla eritmekte, tuzlu okyanus sularına karışan tatlı buzullar devamlı tuz oranını düşürmeye devam etmektedir. Yani buzulların erimesi de Kuzey Atlantik Akıntısı'nı durdurucu yönde etki yapmaktadır. Peki, Avrupa'nın küresel ısınma nedeniyle önümüzdeki 25–50 yıl içinde çok sert bir kış iklimine girmesi siyasi açıdan ne gibi sıkıntılar çıkaracaktır? Cevabı çok basittir. Küresel ısınmadan çok daha az etkilenecek olan Türkiye ve çevresinin bir cazibe merkezi olmaya başlamasıyla başta ABD, daha sonra da İngiltere olmak üzere bu coğrafyalarda "Ağalık" yapmak isteyeceklerdir. Belki de %30'u kıyılarda yaşayan Avrupa nüfusunun daha içlere göç etme isteği yüzünden, yaşanabilir alanlar yüzünden savaşlar çıkacaktır. Tabi ki bu gelişmeleri ABD ve İngiltere kendileri kontrol etmek isteyeceklerdir. Dünya'yı onlar kirlettiği halde, yine onlar kargaşa yaratacak ve bu kaostan faydalanarak halkların ocağını söndürecek, yine Dünya'yı kan gölüne çevireceklerdir. Durum ortadadır.Bir duvara toslanacak. Bu duvar küresel ısınma ve iklim değişikliğidir. Eğer Kuzey Avrupa 25–50 yıl içinde buz iklimine girerse gelişebilecek siyasi kaostan Türkiye'nin çok daha az etkilenmesi için küresel ısınmanın savaş sebebi olduğunu bilmesi gerekmektedir. Çünkü Dünya bir iklim felaketi yaşarsa Türkiye gibi iç denizler arasında kalmış ülkeler yaşanılabilecek tek yer olacaktır. Onun için vatanımızın tapularına iyi sahip çıkalım. Lozan'ı deldirtmeyelim. İç barış ve refah için Atatürk'ün fikirlerine iyi sarılalım. İster ekonomik, ister beşeri. Şimdi ve gelecekte Gazi Paşa'nın yaydığı ışığa çok ihtiyacımız olacak. Bu yazıları niçin yazıyoruz acaba. Milletimizin kaderi,kendi iradesi ve kararlarıyla katılmadığı,fakat iç ve dış güçler tarafından yönlendirildiği için.Toplum devamlı olarak, yapay sorunlarla meşgul edildiği ve partizanca tutumlarla gerildiği için.Milli değerlerimiz,devamlı tehlike ve baskı altında tutulduğu için.Daha da önemlisi.Yukarıda yazılanların,bizim düşüncelerimizden değil.Kahrolası emperyalist beyinlerden çıktığı ve bunlara karşı uyanık olabilmemiz için. Rahat uyu Atam.Devrimlerinin ve vatanımızın bekçiyiz. Necmi Özney
  3. Dünya ısınıyor, hem de hızla. Peki bizler bu ısınmanın ne kadarından sorumluyuz? Küresel ısınma, endişelenmeyi gerektirmeyecek kadar uzak ya da belirsiz bir gelişme olarak görülebilir –bir hafta sonrasının hava durumunu dahi genellikle doğru tahmin edemeyen günümüz bilgisayar teknolojilerinin öngördüğü bir diğer gelişme... En azından, soğuk bir kış gününde birkaç derecelik ısınmanın o kadar da kötü olmadığını düşünebilir ve iklim değişikliğine ilişkin uyarıları, yaşam biçimlerimizi değiştirmek için geliştirilen çevreci korkutma taktikleri olarak algılayabilirsiniz. Ancak değişen Dünya konulu dosyamızın birinci bölümü “ Jeo–Alarm ”a göz atmanızda yarar var. Dünya'nın insanlığı tedirgin eden haberleri olduğunu göreceksiniz. Şu anda Alaska'dan And Dağları'nın karlı zirvelerine kadar her yer ısınıyor, hem de hızla. Sıcaklıklar geçtiğimiz yüzyıldan bu yana Dünya genelinde 0,6ºC arttı ancak en soğuk, en uzak noktalar çok daha fazla ısındı. Sonuçlar pek de iç açıcı değil. Buzullar eriyor, nehirler kuruyor, kıyılar erozyona uğruyor ve yakınlarda yaşayan toplulukları tehdit ediyor. “ Eko–Alarm ” başlıklı bölümde okuyacağınız gibi, flora ve fauna da ısınmadan etkileniyor. Değişiklikler büyük ölçüde gözden ırak gerçekleşiyor. Ancak akıldan ırak olmamalı çünkü bunlar gezegenin geri kalanı için geleceği gösteren işaretler. Bazı şüpheciler, “Hemen karar vermeyin” diyor. İklim kararsızlığıyla ünlüdür. Bin yıl önce Avrupa ılımandı ve İngiltere'de şaraplık üzümler yetişiyordu; 400 yıl öncesine gelindiğinde ise iklim değişmiş, hava serinlemiş ve Thames belirli aralıklarla donmaya başlamıştı. Şu andaki ısınma da doğanın kaprisi, geçici bir durum olamaz mı? Uzmanlar, “Bundan çok da emin olmayın” diyor. Kuşkusuz, izleyen sayfalarda okuyacağınız ısınma belirtilerinin bazıları iklimin doğal ritmiyle açıklanabilir. Ancak gezegen genelinde ateşi yükselten bir diğer etken daha var. Yüzlerce yıldır ormanları kesiyor; kömür, petrol ve benzin yakarak bitkilerle okyanusların soğurabileceğinden çok daha büyük bir hızla karbon dioksit ve ısıyı tutan diğer gazları atmosfere salıyoruz (bkz. “Döngüde Kaybolan Karbon”, NG Türkiye, Şubat 2004). Atmosferdeki karbon dioksit düzeyi bugün, yüz binlerce yıl önce olduğundan çok daha yüksek. İklim uzmanlarından George Philander, “Bizler artık iklimi belirleyen süreç üzerinde etkili olabilen jeolojik unsurlarız” diyor. BM Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC), 2001'de yayımladığı ve bir dönüm noktası oluşturan raporda, geçtiğimiz yüzyıldaki ısınmanın çok büyük ölçüde insan etkinliğinden kaynaklandığını açıkladı. Küresel sıcaklıklar, binlerce yıl öncesindeki dönemlerde olduğundan çok daha hızlı bir şekilde artıyor. Ve iklim modellemeleri, yanardağ ve güneş patlamaları gibi doğal iklim güçlerinin tüm bu ısınmayı açıklayamadığını gösteriyor. IPCC, yüzyılın sonuna kadar 1,5 ila 5,5ºC 'lik bir sıcaklık artışı öngörüyor. Ancak ısınma aşamalı olmayabilir. “ Süre–Alarmı ” bölümünde yer verilen geçmiş dönemlere ait iklim kayıtları, gezegenin karmaşık bir termostatı olduğunu akla getiriyor. Ve bazı uzmanlar günümüzdeki sıcaklık artışının yıkıcı bir iklimsel sendelemeyi hızlandırabileceği konusunda kaygılı. national geographic
  4. Küresel ısınma Küresel ısınma, dünya atmosferi ve okyanuslarının ortalama sıcaklıklarında belirlenen artış için kullanılan bir terimdir. Bu olay son 50 yıldır iyice saptanabilir duruma gelmiş ve önem kazanmıştır. Dünya'nın atmosfere yakın yüzeyinin ortalama sıcaklığı 20. yüzyılda 0.6 (± 0.2)°C artmıştır. İklim değişimi üzerindeki yaygın bilimsel görüş, "son 50 yılda sıcaklık artışının insan hayatı üzerinde farkedilebilir etkiler oluşturduğu" yönündedir [1]. Küresel ısınmaya, atmosferde artan sera gazlarının neden olduğu düşünülmektedir. Karbondioksit, su buharı, metan gibi bazı gazların, güneşten gelen radyasyonun bir yandan dış uzaya yansımasını önleyerek ve diğer yandan da bu radyasyondaki ısıyı soğurarak yerkürenin fazlaca ısınmasına yol açtığı ileri sürülmektedir. Su buharı, diğer sera gazlarından farklı olarak güneşten gelen radyasonun şiddetine ve gezegenin ortalama ısısına göre sabit olan bağlı bir değişkendir. Dolayısıyla küresel ısınma konusunda pasif etkiye sahiptir. Ancak diğer sera gazları, yer yer bağımsız değişken olarak küresel ısınma üzerinde aktif bir etki yaratabilirler. Örneğin karbondioksit, yoğun volkanik etkinlik sonucu ya da insanlar tarafından fosil yakıtların yakılmasıyla yoğun olarak atmosfere salınabilir. Bu durum, gezegenin ortalama ısısından bağımsız olarak ortaya çıkabilen ve ortalama ısının artması sonucunu doğuran bir etken olarak işlev görür. Bugün için bilim çevrelerinde küresel ısınmadan başat rolün atmosferde karbondioksit oranının artmasına bağlanmaktadır. Her ne kadar atmosferdeki karbondioksit, * yeşil bitkilerin fotosentez olayında, * karbondioksitin litosfer yüzeyinde suda çözünmesiyle, atmosferden çekilmekte ise de, bu mekanizmaların kapasitesinin üzerinde karbondioksit salınımı, gezegen üzerinde sera etkisi yaratmaktadır. Su buharı dışındaki sera gazları dolayısıyla gezegen yüzeyindeki ortalama ısının artması, buharlaşmanın artmasına yol açacaktır. Bu ise atmosferde daha fazla su buharı, yani bulut oluşmasına yol açar. Bulutlar, güneşten gelen radyasyonun bir bölümünü dış uzaya yansıtırken bir bölümünü soğurarak ısınırlar, bir bölümünü de yeryüzüne geçirirler. Litosfer ve hidrosfere ulaşan bu radyasyonun da bir bölümü soğurularak ısınmaya yol açarken bir bölümü dış uzaya yansır. Dış uzaya yansıyan radyasyon yeniden bulut kütlesi ile karşılaştığında, aynı olaylar yaşanır, yansıtılır, soğurulur, dış uzaya kaçar. Bu mekanizma, su buharı dışındaki sera gazlarının atmosferde artması sonucu bulutların sera etkisini artırmakta, küresel ısınmaya yeni bir katkıya yol açmaktadır. Etkileri II. Dünya Savaşı sonrasında dünya nüfusu 2 kat, buna karşılık enerji kullanımı 4 kat artmıştır. 1958 yılında atmosferdeki 315 ppm/m3 karbondioksit oranı 2004'te 379 ppm/m3 olmuştur. ABD dünya nüfusunun %4'üne sahipken karbondioksit üretiminin %25'ini gerçekleştirmektedir. The Observer gazetesinin Şubat 2004'te yayımladığı Pentagon'a ait Küresel Isınma Raporu'na göre önümüzdeki 20 yıl içerisinde Avrupada birçok kıyı kenti sular altında kalacaktır. Guardian gazetesinde 2004 yılında yer alan küresel ısınma haritasına göre bundan en az etkilenen bölgeler Türkiye ve Ortadoğu ile kıyı kesimleri hariç Kuzey Afrika'dır. Dünya'nın ısınma tarihçesi Ölçümlere göre 1860-1900 yılları arasında, denizde ve karadaki küresel sıcaklık her ikisinde de 0,75°C yükseldi. 1979'dan beri kara sıcaklığı deniz sıcaklığının iki katı hızla yükseldi. Uydudan yapılan sıcaklık ölçümlerine göre alt troposferdeki sıcaklık 1979'dan beri 0.12 ile 0.22°C arasında yükselmiştir. NASA'nın hesaplamalarına göre, güvenilir ölçümlerin yapılabildiği 1800'lerden beri 2005 yılı, 1998'i geçerek, en sıcak yıl olmuştur. Dünya Meteoroloji Organizasyonu ve BK İklim Araştırma Biriminin hesaplamalarına göre ise 2005, 1998 yılının ardından hala ikinci sıradadır. Nedenleri İklim sistemi içsel ve dışsal (insani etkiler, güneş hareketleri ve sera gazları, vb.) nedenlerden etkilenmektedir. Klimatologlar dünyanın bugünlerde ısındığı konusunda hemfikirdirler. Bu değişimin detaylı nedenleri açık bir araştırma alanıdır ama bilimsel çoğunluk sera gazlarının son zamanlardaki sıcaklık artışının başlıca nedeni olduğunu belirtmektedir. Dünya'nın atmosferine karbondioksit (CO2) ve metan (CH4) eklenmesi dünya yüzeyinin sıcaklığını yükseltmektedir. Atmosferdeki CO2 artışı dünyanın yüzeyini ısıtmakta ve kutuplara yakın buzların erimesine yol açmaktadır. Buzlar eridikçe, yerini kara veya açık sular almaktadır. Her ikisi de buzdan daha az yansıtıcıdır ve böylece daha fazla solar radyasyon emmektedirler. Bu da daha fazla ısıya, dolayısıyla erimeye yol açmaktadır.
  5. siz tartışıyormusunuz cyrano kendi tarzınızı bana mal etmeyin, Atatürk konusunuda sizden iyi bildiğim kanaatindeyim. bana karşı ve diğer arkadaşlarıma karşı takındığınız tutum açıktır. kanımıza ve yüzümüze varana kadar irdelediniz buna hiç hakkınız olmadığı halde, ırkçılığı milliyetçilik yaptığımızı iddia ettiniz alakası olmadığı halde, sanırım yazılarımı önyargı ile okumaktasınız, ırkçı olduğumu iddia ettiniz ama kendiniz üstüne basa basa Çeçen olduğunuzu söylediniz, biz Türk'üz dediğimizde elinizden geldiğince karşı çıktınız, Ermenilerin Ermeni olma hakkını savunuyorken, Türklerin ve özellikle Atatürk'ün Türklük hakkında söylediği sözlerini yazdığımızda eleştirdiniz. ve sayın adrenalin, sizin yazınıza cevaben birşey yazmadım hatta siz bana cevap yazmadan önce yazınızıda okumamıştım, cyrano arkadaşın meseleya yaklaşımını doğru bulmadım ve yazdığım bütün yazıları başka manalarda yorumladı kendimizi savunmaya çalıştıkça buna tepki göstermeye devam etti, forumda kendisinde gördüğüm yaklaşım genelde pek çok insana karşı aynıydı, hışımla yazı yazmış olduğumu biliyorum ama bunun sebebi belli gerçi biz ne dersek diyelim kendi bildiklerini savunacaklar bu aşikar... selamlar
  6. Cyrano siz kim olduğunuzu sanıyorsunuz, kan tahlilimimi yaptırdınız, yüzümemi baktınız, neden bu kadar rahatsız oluyorsunuz, Çeçen asıllı arkadaşım, ırk nedir, millet nedir sizden mi öğreneceğim artık haddinizi bilin yani. siz misiniz milliyetçi, sizmisiniz insan sevgisinden söz eden, ben Türküm, istersen bunu tahlil ettirip sana kopyasını göndereyim, Türk ırkını seviyorum siz bundan neden rahatsız oluyorsunuz, milletimide seviyorum onu oluşturan bütün unsurlarıyla ama sevmediğim bu vatanın toprağında yaşayıp bizi aptal yerine koyanlardır. kimin kutuplaştırdığı çok aşikar arkadaşım milliyetçi insanların hepsini potansiyel suçlu yapmak istiyorsunuz ama gücünüz yetmez. milliyetçiyim, ırkımı seviyorum ve bundan SANANE... kalıtımsal olarak aynı kandan olduklarımı sevmemin sakıncası ne? ırkla milleti aynı yere koymadım okuduğunuzu anlayabilseydiniz görürdünüz, milletini sevmek güzeldir milliyetçilik kötü birşey değildir dedim kaldıki ırkını sevmekte kötü birşey değildir. siz şimdi bana diyebilir misiniz aileni sevme çünkü bu ırkçılıktır? ama normaldir siz bunuda dersiniz...
  7. katakuta merak etmeyin müslüman olanlar içinde imanı tam olanlar, görür, duyar, algılar ve şahitlik ederler... erenlerin çok kullandıkları bir deyim vardır siz bunu bilmezsiniz... felsefiktirde pek alanınıza girmez... SIRRA ERMEK... bilirmisiniz manasını... gönül gözü açılmak ne demektir bilir misiniz? bilmezsiniz çünkü siz maddeyi kabul eder şekle itibar edersiniz... selamlar
  8. insanlar arasında saygı, sevgi ve hoşgörü karşılıklı olursa anlamı vardır. bir tarafa tolerans verip başka bir tarafı yargılamaya kalkarsanız adil davranmazsınız. milletini sevmek ve gönül bağı ile bağlı olmak ırkçılık değildir. kaldı ki ırkını sevmekte kötü birşey değildir. kötü olan bir insanın başka bir insana zarar vermesidir... fiziki ya da manevi... bir millet kendi milletini elbette benimser ve sever aksi halde millet kavramının ne anlamı olacak? nazisizm, israilizm gibi olurda başka ırklara kıyarsa odur tehlikeli olan bir insanı vatanını ve milletini seviyor diye eleştiremez hiç kimse ve insanoğlunun yapısında vardır ırkına düşkünlük... bir aidiyet meselesidir bu... mevzu çok başka yerlere çekilmek isteniyor... şimdilerde olan budur, milli duyguları olanlar potansiyel ırkçıdır ve kafatasçıdır fitnesi sokularak bu duyguyu benimseyenlere zarar verilmek isteniyor... sanırım yeni oyun budur...
  9. bişey sorucam ateist arkadaşlara bir şeyi kanıtladığınız zaman ona inanırmısınız yoksa artık bilir misiniz? İlahi dinlerin temeli imandır imanda vahiy yolu ile varlığını bildiren Yaratıcı muhatab aldıklarından inanmalarını ister, vahyin geldiği dönemde yaşamamış bizler gibiler vahiy kitaplarını okur ve tatmin oluruz sorgulamalarımız ve gözlemlerimiz bize göre Yaratıcıyı mutlak kılar. Ve iman etmiş oluruz, varlığı kanıtlanmış bir Yaratıcıya iman edilmez, o ancak kabul edilir buda İlahi sistemin talebine aykırıdır. O yüzden kıyamet saati girdiğinde gördükleri dehşet karşısında korkuya kapılıp iman edenlerin imanları kabul edilmez çünkü onlar şımarıklık yapmış olurlar ve itibar edilmezler. insanın yaratılış sebeblerinden biriside tasavvufa göre nefis terbiyesidir, tekamül denilen şeyde budur... olgunlaşmak ve sağlıklı düşünen ve ahlaki değerler ölçüsünde yaşayan insan görmek ister... ve bunun en başında egolarından sıyrılmış aklı ve kalbi ile iman edenler ulaşabildikleri en yüce makama ulaşırlar... yani hak etmiş oldukları kendilerine verilir. çünkü koşulsuz ve samimi bir şekilde üstelik iman etmeyenlerin alaylarına karşın Allah'a inanırlar... daha öncede sormuştunuz, Allah'a inanmadığı halde iyi bir insan olsada yaptığı iyilikler boşa mı gidecek... evet aksi takdirde bu dünyada her türlü dezavantaja rağmen iman etmiş ve ahlak ölçüsünde yaşayanlar iman etmedikleri halde cennete kabul edilenler olursa bu onlara haksızlık olmaz mı? hem Allah'ı tanıma hem nimetlerini talep et hiç adil olmayacaktır. başta sorduğum gibi imanın koşulu görmek değil, kabul etmektir. siz etmezseniz o kendi bileceğiniz iş, kanıtlanırsa ona iman denmez, gördüm, tanık oldum, kabul ettim olur onunda bir anlamı olmaz...
  10. çımar ağacı ben ördek katilini boğuyordum ama siz masum karıncalara işkence yapıyormuşsunuz, soykırım yapmışsınız resmen karıncalar sizi karınca haklarına şikayet etmişler aranıyormuşsunuz... bende var böyle bir şey kendimden zayıfa zarar vermem zarar verene haddini bildiririm...
  11. sevgili boşig kendilerini bu millete ait görmeyenlere lafımız yok, kime ait hissediyorlarsa onlarla olsunlar... ben Atatürk milliyetçisiyim, bunun arkasındayım, görüşleri görüşlerimdir. bu ülkeyi seven, bu ülke uğruna mücadele eden herkes vatandaşımdır, şimdi ajitasyon diyebilirler ama ben böyle düşünüyorum... benim gördüğüm şey yapılmaya çalışılan etnik kökenine göre katagori etmeye çalışıyorlar, çünkü bunu yapmak milli birliği bozmanın yoludur... Mustafa Kemal'in Türklük hakkında söylediklerini iyi düşünmek gerekir. benim aslımda Türk ama diyelim ki değil ben Türk'üm diyorum bu kimi neden ilgilendiriyor? Atatürkçü geçinip onun sözlerinden rahatsızlık duyanlardır asıl sorgulanması gereken. bu ülke sahte Atatürkçü ve sahte dindarlardan çekti ne çektiyse... çağdaşlığın, emperyalizmin düşmanının, Türkiye Cumhuriyetinin kurusunun ülküsü bizim ülkümüzdür... iş kanına bakmak değildir ülküsüne bakmaktır kolonilere ayrılmayı düşünenler emperyalizmin ekmeğine yağ sürerler... selamlar
  12. meleğim nasılmış bakalım
  13. seviyorum işte varrrrrrmııııııı diyeceğin
  14. sardunyam şurada cevap verdi: sardunyam başlık Anı Defteri - Defterleri
    seni biz böyle sevdik frozenim kattık bir kere karmaşık olduk,
  15. kaybolmam ben seninle, senide kaybetmem elimden geldiğince şiir çok çok güzel ve tam süper uydu bize sende çınarımızsın kısım köklü, dayanıklı, sert ÇINARIM... biz seni kendimizden ayrı tutmadık hiç sende bizi tutma
  16. sağol leylacım babam artık daha iyi yine camiye gitmeye başladı gerçi oturarak kılıyor ama hiç eğilemiyordu... şimdi maşallah gayet iyi bulmaca çözüyor şuan, yemek yedik, birazdan çay içeriz... kulaklarım çınlarsa sizden bilirim tamam...
  17. inanmıyorum size frozen, siyahx, lilac gerçekten sizden korkulur, ben karıncayı bile incitmedim demeye hakkı olan biriyim... bilerek hiç bir canlıya zarar vermedim çocukken... bizimde ördeklerimiz vardı bahçemizde, siyahx'in hemcinsleri ördeklerimizi öldürmüştü, üzerlerine basmışlardı. ben bunu yapanı öğrenince onu ördeklerden beter ettim... evimizin yakınında küçük bir dere vardı o çocuğu derede boğuyordum annesi elimden zor aldı... ve çocuk bir daha bizim evin yakınlarında dolaşmadı beni görünce uzaktan laf atıp kaçıyordu... erkek çocuklar çok acımasız oluyorlar nerede kedi, köpek ve kuş görseler olmadık işkenceler yapıyorlardı biz kurtarıyorduk... vahşi erkekler işte... ama bizim kızlarda az değilmiş hani... leylacım, diloşum eminim siz yapmadınız öyle şeyler...
  18. haklısın canım... valla hatırlamadım çiçeği, bizim en sık yaptığımız kır papatyalarından tac yapmaktı mayısta... gelincik toplardık birde ama hemen dökülürdü onun yaprakları... akşamsefalarını severmisin, rüzgara karışan çok hafif kokuları olur ya ben bayılıyorum onlara...
  19. sardunyam şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Havadan Sudan Konular
    amin birtanem ama ben inanıyorum ki senin evlatlarında senin kadar aklı başında, onurlu, cesur, başarılı, zeki ve vatansever olacaklar... seni seviyorum mineu'cum Allah gönlüne göre versin...
  20. sevgili boşig eğer 66. maddeya aykırı görüş belirtiyorsam bunu söyleyebilirsiniz ama dikkatinizi çekmiştir o sözler Mustafa Kemal'e ait... bu durumda Gaziyi mi suçlayacaklar...(!) aslında anlaşılması gereken şey Türkiye Cumhuriyetinde vatandaşlık hakkına sahip olanlar kendilerini böyle kabule etmeliler, eğer etmiyorlarsa oda onların bileceği şey... iyi dileklerinize teşekkür ediyorum, ancak sizin bunu böyle anlamış olmanız beni şaşırttı doğrusu...
  21. *****... karşınızdaki görüşlere bu açıdan bakıyorsunuz, ne kadar evrensel ve sevgi dolu sözcükler söylüyorsunuz (!) bu kadar hümanist yaklaşım az görülür birşey...sığ fikirlere sahip olmak kolay olmasa gerek... siz ne iseniz osunuz, bende neysem oyum emin olun... başlığa bakın, baktıkça düşünün Türklüğü neden tartışıyor olduğumuzu... ama görünen o ki, zihniyetler farklı... hedef göstermek mi, bunu neden yapayım, siz kendinizi gösteriyorsunuz zaten...
  22. biz büyüdükçe, büyüdü gözümüzde dünya, aklımız çocukluğumuzda da kalmış olsa anıdan öteye gidemiyor artık düne ait olanlar... insanlar değişiyor, biz değişiyoruz, her yeni gün bizi büyütürken, kalplerimizi güven duygusuna kapatıyor... eskiden kış gelirken tarhanalar yoğurulur, turşular kurulur, reçeller yapılırdı... şimdi hepsi hazır, eskiden komşu annelerimiz vardı, onlar memleketlerine gidince oradan getirdikleri erzakları paylaşırdı komşularıyla, bir evde pişen komşuya kokar diye bir tabak getirirdi herkes birbirine... ben kabak tatlısını çok severim, mahallemizde kim pişirirse benim payımı mutlaka ayırırlardı... şimdilerde yüksek katlı binalarda birbirini tanımayan insanlar var... şehirler kalabalıklaşıyor ama yalnızlaşıyor artık insanlar... iğde dalım, ben hep düşlerim yaşlandığımda bir kasabada yaşamayı, bahçemde çiçeklerim, meyve ağaçlarım olsun, küçük çocuklar çekinmeden gelip istesinler... hani çinli düşünürlerin dediği gibi, çiçek dolu bir bahçe, kitap dolu bir evim olsun... bu kozmopolit şehirlerde daha çabuk yaşlanıyor insan...
  23. biko tam senden beklediğim gibi bir cevap yazmışsın hiç şaşırtmadın Türklüğü tartışıyorsunuz ve Türklüğü Atatürk'ün nasıl nitelendirdiğini açıklayan sözlerini ekledim... hayır tabiki siz susmazsınız, bu sizi sustururmu? sanmıyorum... Türklüğü tartışıyorsun, Atatürk'ün sözlerini ekleyince dam üstünde saksağan oluyor yani... senin ne düşündüğünü çok açık görmüş oldum... biz milliyetçi görüşe sahip insanlar Atatürk'ün sözlerini ciddiye alırız, kendimize rehber ediniriz, sanırım siz bundan da rahatsız oluyorsunuz, bir sonraki iletimi arabalı vapurdan değil metrodan yazacağım sizce sakıncası yoktur umarım...
  24. sardunyam şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Havadan Sudan Konular
    teşekkür ederim hayatım layık olmaya çalışacağım :clover:
  25. Dilimi bağlasalar anmasam hiç adını Gözümü dağlasalar görmesem hiç yüzünü Elimi bağlasalar tutmasam ellerini Silemezler gönlümden ne aşkını ne seni Dünyamı karartsalar görmemem için seni Büyüler yaptırsalar sevmemem için seni Gurbete gönderseler kan doldursa içimi Silemezler gönlümden ne aşkını ne seni

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.