Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

sardunyam

Φ Süper Üye
  • İçerik Sayısı

    10.565
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    3

sardunyam tarafından postalanan herşey

  1. sardunyam

    SANAT MAHRUMİYETİ

    Benimki bir düşünce sadece, biz sanattan nasıl bu kadar uzaklaştık? Her birimizde aynı eksikliği görüyorum. Başta kendimde olmak üzere. Bir dünya klasiğimiz yok mesela, bir dünya klasik müzik piyanistimiz var Fazıl Say. Ama onuda dövmediğimiz kaldı. Bizim toplum olarak bu saldırgan yanımızın altında yatan en önemli neden sanat yoksunluğudur. Çünkü sanat insanı meşgul eder, eğitir ve olgunlaştırır. Kaslarından daha çok beynin çalışır. Daha çok düşünür daha az konuşursun. Hayata dair soruların artar, seni ve toplumu olumluya dönüştürür. Sanat Türkiye'de elitistlerin elinde bir hobi gibi duruyor. Kendi öz kaynaklarımızı beslemiyoruz ve onlardan beslenmiyoruz. Dünyada sanatsal yaratıcılık konusunda kendini tekrar etmeye başladı son yüzyılın teknoloji işgali ile birlikte gelen bir girdap. Ancak biz çok uzun zamandır sanatı belli kısır alanlara hapsetmekten başka şey yapmamışız. Çocukken bir hayalim vardı, çok ünlü bir jimlastikçi olmayı istiyordum. Bunun için çok uygun bir fiziksel yapımda vardı, çok esnektim ancak ne yazık ki ülkemde bu benim için sadece bir hayal olarak kalmak zorundaydı buna ne sosyal imkan vardı ne de başka bir imkan. Bir sporcu olamadım. Bir ara gitar çalmaya heveslendim ama oda sadece heves olarak kaldı. Yani bende genelimiz gibi sanatı bir izleyici, dinleyici olarak yaşamaya çalıştım. Bir sanatçı olamadım. Şimdi biz büyüdük ama çocuklarımız oldu, aynı imkansızlıklar onlar içinde ne yazık ki devam ediyor. Ve şimdi düşünüyorum, biz sanattan neden bu kadar yoksunuz? Onu neden bu kadar hafife alıyoruz? Hayat bizim için çalışmak, kazanmak ve temel ihtiyaçlarımızı karşılamaktan öteye neden geçemiyor? Bu bizim tercihimiz mi? Bilmiyorum. Bizi korkunç müziklere, (aslında onlara müzik demek haksızlık gürültü demek daha doğru) kötü bestelere, berbat filmlere, sanattan kopuk felsefesi olmayan gösterilere mahkum eden ne? Yoksa yeterince olgunlaşamamızın asıl nedeni ruhumuzu doyuramamış olmamız mı? Sağlıcakla ama en çokta sanatla. http://www.gaziantephaberler.com/sibel-onbasioglu&sanat-mahrumiyeti-yazisi-6071.html
  2. Bu ülkede 15 yaşında hamile çocuklar infaz ediliyor, siz hangi gelişmişlikten, demokrasiden, eşitlikten ve barıştan söz ediyorsunuz? Kuzenleri tarafından tecavüze uğrayıp töre cinayetine kurban giden Hatice'nin cenazesini almaya kimse gelmedi. 15 yaşındaki Hatice D.'nin cenazesi, Diyarbakır Aile ve Sosyal Politikalar Müdürlüğü çalışanlarınca defnedildi. Amcası tarafından polis nezaretinde Diyarbakır'a getirilen Hatice D.'nin cenazesi, Bağlar ilçesindeki Yeniköy Mezarlığı'na getirildi. Mezarlıktaki mescitte kılınan cenaze namazının ardından Daşlı'nın cenazesi, belediyeye ait cenaze aracına konularak defnedileceği yere getirildi. Cenaze, aralarında Diyarbakır Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürü Oktay Taş ve çalışanlarının da bulunduğu bir grup tarafından taşınarak, önceden hazırlanan mezara ceset torbası içinde defnedildi. Cenazeye bazı kadın derneklerinden bir grup da katıldı. Gruptan bazı kadınların defin işlemi sırasında gözyaşlarına hakim olamadığı görülürken mezarlıkta yoğun güvenlik önlemi alındığı dikkati çekti. Öte yandan mezarlığa geldikleri öğrenilen D.'nin amcası, annesi ve eniştesinin basına görüntü vermemek için ortaya çıkmadığı belirtildi. HATİCE'NİN CENAZESİNİ 20 KADIN KALDIRDI. Devlet bir kefen bile bulamadı, katilleri ve tecavüzcüleri kimse görmedi, adlarını bile söylemediler ki toplum içinde yaşayabilsinler. BDP bunu görmezden geldi. Herkes gözlerini kapattı, kulaklarını tıkadı, ağızlarını mühürledi. 15 yaşında bir çocuk kefensiz defin edildi. Üzerine toprağı kepçeyle attılar sanki bir cüzzamlıydı, sanki vebalıydı, sanki günahkardı. Elleriniz Hatice’den daha mı temizdi? Ya yürekleriniz…! Katilleri, sapıkları, canileri koruyup kollayan devlet yine bir çocuk/kadını koruyamadı. Yazıklar olsun hepinize, en tepedekinden, ailesine, kaymakamından, muhtarına, komşularından annesine, babasına, belediye başkanına, emniyetine. Yazıklar olsun size insanlığın yüz karaları.Hayatını koruyamadınız, cesedine bile sahip çıkamadınız, orası kesindir ki katillerini, tecavüzcülerini de ödüllendireceksiniz. İsimlerini saklayacaksınız ki, adları lekelenmesin. Tıpkı 13 yaşındaki NÇ de olduğu gibi yine mağduru suçlu, katil ve sapıkları mağdur göstereceksiniz. Bunlar daha uzun zaman değişmeyecek, çünkü kafalar değişmiyor. Devletin başındaki ile Hatice’nin ailesi aynı paralelde yaşıyor ve düşünüyor. Onlar namusu temizlemek deyince 15 yaşındaki çocuğu öldürüyorlar, onlar öldürüyor, devlet katillerini koruyor. Onlar tecavüz ediyor devlet sapıkları koruyor. Hatice’nin çocuk bedenine el uzatanlar insan, ama Hatice insan bile sayılmıyor. Bas bas bağırıp hak, kardeşlik, demokrasi, barış, eşitlik diyen bir takım parti, stk, kurum ve kuruluşlarsa bütün bunlar için üç maymun oluyor. Yazıklar olsun sizin insanlığınıza. http://www.gaziantephaberler.com/sibel-onbasioglu&bakanliklar-ve-devlet-kimleri-korur-yazisi-6185.html
  3. sardunyam

    SU'dan sebepler

    Bir şeyin basitliğine dem vuracaksak ondan böyle bahsederiz . Sebildir gözümüzde su. Nereye baksak ulaşılabilirdir. Özellikle bizim ülkemizde nereye dönseniz onunla karşılaşırsınız değil mi? Çok rahat bulunur olduğu için en az onu önemseriz. Çeşmelerimizi açtığımız anda avuçlarımızdadır çünkü. En az onu önemseriz ama en çok ona ihtiyacımız olduğunu her zaman unuturuz. Bu birazda şey gibidir hani burnunun ucundakini görmez ya insan. Öyle. Size biraz HES’lerden bahsetmek istiyorum bugün. Aslında en az onu konuşup, en az onu yazıyoruz fakat yaşayabilmek için en çok ihtiyacımız olanı sattılar. SU’yumuzu sattılar. Bugün bazılarımız bunun doğuracağı acıları ve kayıpları taahhül edemiyor ancak yakın gelecekte korkunç acılar yaşanacağı kesin. Yapılanlar akıl dışı uygulamalar, doğa yaşam bulmak için en çok neye ihtiyaç duyuyorsa, insanda en çok ona ihtiyaç duyar. Bunu anlamak için illa büyük acılar çekmek gerekmiyor, mahrum kalmak gerekmiyor farkında olmak yetiyor. Son yıllarda Karadeniz’de büyük sel felaketleri yaşanıyor farkında mısınız? Bunun nedenleri içinde HES projeleri de var. HES’ler ile küçük büyük demeden derelerin suyunu doğadan bile esirgeyerek devasa borular içinden geçiriyorlar. Ne kuşlar, ne tavşanlar, ne yaban hayatı bu sudan yararlanamıyor. Tabiatın tüm canlılara armağan ettiğini dev şirketlere sattılar. Bunu yapanlar gibi savunanlar da diyorlar ne olacak yahu alt tarafı SU. Her yer SU. Dere biterse deniz suyunu içilebilir yaparız diyen ahmaklar gibi üç kuruşa toprağını ve suyunu satanlarda bundan sorumlular. Bir avuç insan dışında çoğunluk bunların ve olacakların farkında değil. Kapitalizmin getirdiği ve ruhlara yerleştirdiği en yaşamsal kavram para oldu çünkü. Topraklarında bizimki kadar su bulunmayan insanlar o para ile suyu satın alıyorlar. Çöllerin içine vahalar yaptırıyorlar. Fakat bizim ülkemiz varolanı hızla tüketme çabasında. Buda gösteriyor ki toplum olarak hiç olgunlaşamamış ve hayata dair hiçbir fikir geliştirememişiz. Yazmakla, söylemekle, anlatmakla olmuyor. Bunu anlamak gerek. HES projelerini ve bununla mücadele eden bir avuç insanın hikayesini anlatan belgesel bir film var herkesin izlemesini isterim. Adı BİR AVUÇ CESUR İNSAN ve bu mücadeleyi geniş kitlelere anlatmaya çalışan bir platform var adı KARADENİZ İSYANDADIR. Herkesin elinden geldiğinden fazlasını yaparak buna destek olması gerek. Gelecek ellerimizde. Onu ellerimizle ya geri alacağız ya tamamen kaybedeceğiz. Çocuklarımıza, doğamıza ve yaşamı paylaştığımız hayvan dostlarımıza karşı sorumluluğumuz var biz bu gezegene para kazanmaya gelmedik. Doğa paylaşımcıdır. Doğa zengindir. Doğa verir. Doğa bölüştürür. Doğanın sınırları yoktur. İçinde yaşadığımız gezegeni ve ekolojik sistemi anlamamız gerek üstelik çok acele. Bu bizi gerçek insan yapacak tek formül. Burnumuzun ucunu görmek zamanı geldi artık aynaya bakıp kendimizi yeniden tanımalıyız, artık insan olmalıyız... https://www.facebook.com/karadenizisyandadir http://www-karadenizisyandadir-org http://www.gaziantephaberler.com/sibel-onbasioglu&su%E2%80%99dan-sebepler-yazisi-6263.html
  4. sardunyam

    Kürt Sorunu mu?

    Batının, Anadolu ve Ortadoğu toprakları üzerinde daima gözü olmuş. Yüzyıllardan bu yana kan ve gözyaşının eksik olmadığı bu bölgelerde Bizans oyunları hiç bitmiyor. Bu oyunları, Yugoslavya'da, Afganistan'da, Kıbrıs'ta, Yemen'de, İran'da, Irak'ta, Libya'da, Mısır'da, Filistin'de oynadılar, oynuyorlar, orada yaşayan halkları aynı adamlar aynı metodlarla aldatıyorlar. Sahte din adamları yetiştiriyor, sahte politikacılar yaratıyor ve sahte sorunlar oluşturuyorlar. Tüm bunları anlayabilmek için emperyalizmin yüzyıllık tarihine bir göz atmak yeterli. Nerede kan akıyor ve gözyaşı dökülüyorsa orada Batının parmağı var demektir. Ulus devletleri oluşturan unsurlar içinde çeşitli din ya da etnik farklılıklar vardır. Devlet yöneticilerinin, sivil toplum kuruluşlarının, siyasi partilerin bu unsurları kaşıma ve ayrıştırma hakları yoktur. Hiç kimsenin böyle bir hakkı yok ama ne yazık ki böl parçala yönet ve sömür anlayışıyla dünyanın her yerini kan gölüne çeviren anlayış girdiği her toprakta bunu başarmış görünüyor. Ülkemizin insan renkliliği, yeraltı ve üstü zenginliği, göz kamaştırıcı ancak bu zenginliklerden halkımız yararlanamıyor. Devletimiz de yararlanamıyor, bize ait olanı bizim kullanmamıza izin vermeyenler çeşitli entrikalarla aklımızı, düşüncelerimizi, geleceğimizi yönlendiriyorlar. Bizi gerçeklerden haberdar edecek aydınları ya öldürdüler ya da çeşitli bahanelerle tutukladılar. Medya tamamen sermayeye teslim olmuş alçak Ali Kemallerin tekeline bırakılmıştır. Amerika'dan ithal edilen televizyon programları içi saman dolu bir korkuluktan farkları olmayan insanlar yetişmesine neden oluyor. Alt yapısı olmayan, bilimsellikten uzak ve milli olmayan eğitim sistemimiz sorgulama yetisi olmayan, deneyimsiz, sadece ezbere dayalı ve kısa zamanda unutulacak çerez bilgilerle eğitim veriyor. Bütün bunlar ayrı ayrı alt başlıklarla anlatılması gereken şeyler. Ama benim asıl dikkat çekmek istediğim unsur Kürt milliyetçiliği. Yıllardan beri bizi sosyal, kültürel, etnik, siyasal ve dini konularla ayrıştırıyorlar. Birliğimizi bozmak için şimdi en çok Kürt asıllı yurttaşlarımızın üzerine yükleniyorlar. Televizyonlarda, medyada her yerde bu konuşuluyor. Terör örgütüne genel af isteniyor, terörist başına özgürlük vekillik verilmesi öneriliyor. Ama bütün bunları konuşanlar ya da konuşturanlar Kürt halkının veya Güneydoğu'daki insanların çektikleri sıkıntıları çözme konusunda hiçbir fikir üretmiyor öneri getirmiyorlar. Zaten bu temel sorunları çözmek gibi bir niyetleri yok amaç Türk-Kürt arasını açmak ve büyük bir savaşa zemin hazırlamak. Bütün bunların ortak adı BOP (Büyük Ortadoğu Projesi). Amerika Birleşik Devletleri dışişleri eski bakanı Condoleezza Rice çok net bir açıklama yapmıştı, Ortadoğu'da sınırları, rejimi ve yönetimi değişecek 22 ülke var demişti Bush yönetiminden sonrada aynı politika devam ediyor ve bu süre içerisinde bu dediklerini yapmaya başladıklarını hep birlikte gördük görmekteyiz. Aralarında Türkiye'nin de bulunduğu Fas'tan Suriye'ye kadar sınırları, rejimi ve haritası değişecek 22 ülke. Peki ama neden? Bunu araştırıp üzerinde düşünmek gerek. Benim ülkemizin temel sorunlarından biri olan Güneydoğu ve Kürt sorununu çözmek için bir kaç önerim var. Güneydoğu'da ve ülkemizin genelinde yapılacak toprak reformu sorunun yarısını çözecektir. Halkı çiftçilik ve hayvancılıkta teşvik etmek, fabrikalar kurulması için yatırımcıları teşvik etmek, içinde sağlık birimlerinin, okulların bulunduğu güvenliğin sağlandığı köy-kentler yapmak, eğitim sorununu çözmek, yani yoksulluğu çözmek terörü bitirmek için atılacak en büyük adımdır. Güneydoğulu kadınların üretmesini sağlamak onlar el sanatları yapacakları atölyeler kurmak kooperatifleştirmek ve bunu bir iş kolu haline getirmek. Kültürel sorunların çözümü için bilim kurultayları yapılmalıdır. Bölünmeden söz eden siyasetçilerin, halkın gerçek sorunlarını konuşmayan ve çözmeyenlerin bütün bunların dışında tutulması gerekir. Terör örgütleri pkk ve hizbullah militanlarına af getirmek hiçbir sorunu çözmediği gibi yeni sorunlarda yaratacaktır. Belli ki amaç zaten çözüm değil bölmektir. Ülkemizin bölünmesi tek çözüm olarak hepimize dayatılıyor, terörist başına millet vekilliği Kürt halkının sorunlarını çözecekmiş gibi bir algı yaratılıyor? Oysa ne terörist başı, ne BDP ne de pkk ülkemizin ezilen yoksul insanları için, geçerli hiçbir çözüm önermiyorlar. Böyle bir şey yapmaları ayrıca mümkün değil çünkü onlar emperyalist oyunların figüranları. Gerçek sorunların konuşulmayıp bizi bölmeye yönelik sahte sorunları gündemde tutarak ekmeğimizi çalmaya devam ediyorlar. Geleceğimizi konuşmuyoruz. Sahip olduğumuz zenginliklerden neden faydalanamadığımızı, neden bu kadar düşük ücretlerle ve tüm sosyal haklarımız gasp edilerek çalıştırıldığımızı konuşmuyoruz. İşsiz ana babaların çıplak ayakla, sobasız okullarına gitmeye çalışan çocuklarımızın haklarını konuşmuyoruz. Neredeyse tamamının yabancı sermayeye peşkeş çekildiği topraklarımızdan çıkan madenlerin nimetlerinden neden faydalanamadığımızı konuşmuyoruz. Ama terör örgütüne genel af, terör liderine millet vekilliği konuşuyoruz. Bütün bunlar Kürtlerin sorunlarını, yoksulluğunu, töre cinayetlerini, pkk nın uyuştucuya alıştırdığı çocukları ve gençleri, tecavüz ettikleri kadınların sorunlarını çözecek mi? Yazık ki Condoleezza Rice ve onun uşaklığını yaptığı sömürü düzeni galip geliyor. Bunu Ortadoğu'da her yerde başardılar. Bölüp, parçaladıkları ülkeleri yönetiyorlar ve malesef o ülkelerde yaşayan insanlar artık eskisinden daha yoksul, daha çaresiz, daha zor şartlarda yaşıyorlar. Emperyalist askerlerin tecavüzüne uğruyor ama kendi halkını düşman biliyor, hergün yeni cinayetler işlemeye devam ediyorlar. Bu gidişle aydınlanmaları binlerce yıl alacak gibi görünüyor. Fakat bizim halâ kurtuluşumuz mümkün. Bu oyunları görmek, anlamak ve bozmak şimdilik elimizde ancak fazla zamanımız yok. Halkını özgürleştirmeyen, zenginleştirmeyen, sömürülmesine izin veren ve Nato çizmelerini topraklarına bastıran hiçbir hükümet, hiçbir meclis halkın değildir. Halk onların umurunda da değildir. http://www.gaziantephaberler.com/sibel-onbasioglu&kurt-sorunu-mu-yazisi-6299.html#.UPzyWin5KTB.facebook
  5. HOPPALA...BİRAND'IN ÖLÜMÜ NEDEN GEÇ AÇIKLANDI YANİ Birand'ın öldüğü gün, üstelik savcılığa ifade bile vermeden kaldırılmıştı yakalamalar. Konunun biraz daha üstüne gidelim mi? Mehmet Ali Birand gerçekte saat kaçta öldü? Hastane kaynaklarından edindiğim bilgiye göre, usta gazeteci 17 Ocak 01.00'de hayatını kaybetmişti. Yani girdiği ameliyattan hiç çıkmamıştı. Ancak ölümü açıklanmadı. Yaşam ünitesine bağlandığı söylendi. Ve aynı günün akşamında saat 17.30'da ölümü açıklandı. Peki neden Birand'ın ölümü akşam saatlerine kadar saklandı? Ve bu süre içerisinde nasıl oldu da Karacan kardeşler hakkında yakalama kararı kalktı. EEEE bu kadar netameli halden sonra şimdi şeytanın avukatlığını yapmak zorundayım. Sakın yurt dışına apar topar kaçan Karacan kardeşlerin Türkiye'deki paraları ve değerli mülkleri giderken emanet ettikleri kişi enişteleri Mehmet Ali Birand olmasın? Ve Birand'ın öldüğü ama ölümünün açıklanmadığı saatlerde devir teslim yapılıyor olmasın? Üstüne üstlük birkaç saat içinde hukuk dışı bir şekilde 'Yakalanma kararlarını kaldırın' talimatını veren hükümet yetkilisinin de bu devir teslim- de payı olmasın... Aklınız karıştı değil mi? Olsun. Ben sadece masum birkaç soru sordum o kadar... Gürkan Hacır
  6. sardunyam

    KEMALIZM

    Şuan bu ülkede Kemalist ideoloji mi hüküm sürüyor?
  7. İyi Düşünün Bu yılınızı iyi geçirdiniz mi? (EVET) Sağlıklı olduğunuz için hiç sevindiniz mi?(EVET) Bu yıl hiç gün ışığı ile uyandınız mı?(EVET) Kaç kez güneşin doğuşunu izlediniz?(EN AZ 20) Bir neden yokken kaç kişiye hediye aldınız?(2) Kaç sabah yolda bir kediyi okşadınız?(HER SABAH) Bu yıl yeni doğmuş bir bebek parmağınızı sıkıca tuttu mu hiç?(EVET) Ve siz onu hiç kokladınız mı?(EVET) Yaz gecelerinde ne çok yıldız olduğuna hiç şaşırdınız mı?(EVET) Kendinize bu yıl kaç oyuncak aldınız?(HİÇ) Kaç kez gözlerinizden yaş gelinceye kadar güldünüz?(ÇOK) Yaşlı bir ağaca sarıldınız mı bu yıl?( HAYIR) Çimlere uzandığınız oldu mu? (EVET) Çocukluğunuzdan kalan bir şarkıyı söylediniz mi hiç? (EVET YILBAŞI AKŞAMI) Hiç suda taş kaydırdınız mı bu yıl?(EVET) Kaç kez kuşlara yem attınız? (HER HAFTA) Bir çiçeği dalındayken kokladınız mı? (EVET) Bu yıl kaç kez gökkuşağı gördünüz? (10) Ya da hediye alan bir çocuğun gözlerindeki ışığı?(2) Kaç kez mektup aldınız bu yıl?(HİÇ) Eski bir dostunuzu aradınız mı hiç?(EVET 5) Kimseyle barıştınız mı bu yıl?(EVET) Aslında mutlu olduğunuzu kaç kez farkettiniz bu yıl?(EVET) İyi bir yılın, bunlar gibi bir çok küçük şeye bağlı olduğunu hiç düşündünüz mü bu yıl?(EVET) Yeni yılda düşünün!(PEKİ) Baharda hemen yayılın çimenlerin üzerine...(TAMAM) Acele edin, er veya geç; çimenler yayılacak üzerinize...(HAKLISIN)
  8. İyi Düşünün Bu yılınızı iyi geçirdiniz mi? Sağlıklı olduğunuz için hiç sevindiniz mi? Bu yıl hiç gün ışığı ile uyandınız mı? Kaç kez güneşin doğuşunu izlediniz? Bir neden yokken kaç kişiye hediye aldınız? Kaç sabah yolda bir kediyi okşadınız? Bu yıl yeni doğmuş bir bebek parmağınızı sıkıca tuttu mu hiç? Ve siz onu hiç kokladınız mı? Yaz gecelerinde ne çok yıldız olduğuna hiç şaşırdınız mı? Kendinize bu yıl kaç oyuncak aldınız? Kaç kez gözlerinizden yaş gelinceye kadar güldünüz? Yaşlı bir ağaca sarıldınız mı bu yıl? Çimlere uzandığınız oldu mu? Çocukluğunuzdan kalan bir şarkıyı söylediniz mi hiç? Hiç suda taş kaydırdınız mı bu yıl? Kaç kez kuşlara yem attınız? Bir çiçeği dalındayken kokladınız mı? Bu yıl kaç kez gökkuşağı gördünüz? Ya da hediye alan bir çocuğun gözlerindeki ışığı? Kaç kez mektup aldınız bu yıl? Eski bir dostunuzu aradınız mı hiç? Kimseyle barıştınız mı bu yıl? Aslında mutlu olduğunuzu kaç kez farkettiniz bu yıl? İyi bir yılın, bunlar gibi bir çok küçük şeye bağlı olduğunu hiç düşündünüz mü bu yıl? Yeni yılda düşünün! Baharda hemen yayılın çimenlerin üzerine... Acele edin, er veya geç; çimenler yayılacak üzerinize... Yazan: Can DÜNDAR (ben bir çoğunu yaptım)
  9. VAZGEÇMELER USTASI Dünya kirletilmişse, Üstünüze sıçramış Bir şey vardır mutlaka. Benimki aşktan bir leke, Kazındıkça kendini temize çeken Gizlice. Sürtündükçe kıvılcımlar saçan Çakaralmaz renk cümbüşü işte. Ya sizinki? Ben vazgeçmeler ustasıyım. Reddedemem önerinizi, Paylaşalım elbette: Lekeniz sizde kalsın, Ben aşk'ı alırım sadece. Dünya kirletilmişse, Üstünüze sıçramış Bir şey vardır mutlaka. Benimki iki soluk arasında Gelip geçen zaman. Hangisi ölüm hangisi yaşam? Ya sizinki? Ben vazgeçmeler ustasıyım. Yaşadığınız bir ömür değil mi? Seçimi siz yapsanız, istediğiniz sahneyi seçseniz: İster ilkincisi olsun ister sonuncusu fark etmez ki, - Başarımızı arttıracaktır provalardaki performansınız - Artanıyla yetinirim zaten ben, ilk gösteri için siz önden buyrunuz lütfen! Dünya kirletilmişse, Üstünüze sıçramış Bir şey vardır mutlaka. Benimki korkusuz ve kuşkusuz bir aşk, Başdöndürücü ve anısız, Fısıldaşmaları dalgınlıklara takılı. Ya sizinki? Hala anlamadınız mı? Demiştim: Ben vazgeçmeler ustasıyım. Aşk'ı bana terk etmiştiniz zaten, Üstü...kalabilir sizde... Tuğrul Asi BALKAR http://www.youtube.com/watch?v=4cOazduMeHw
  10. Ak'lanamazsınız Sak'lanamazsınız Değil yirmi, Geçse ikiyüz yıl Cinayetlerinizi Zamana aştıramazsınız. Körkütük katilsiniz Aynaya baktığınızda Kendinizi tanıyorsunuz ya. Kendinizden saklanamazsınız ya. Öyle. Günahlarınızdan kaçamazsınız. İşte Uğur Mumcu halâ orada Siz onu öldürdüğünüzü mü sanıyorsunuz? Ne gam? Ah ne gam...! Bakın size sesleniyor halâ. Size bakıyor halâ. Sizi eleveriyor halâ. Onu daha fazla öldüremezdiniz. Parçaladığınız her zerresinden Milyonlarca Uğur Mumcu yayıldı evrene Bakın yazıyor, görüyor, gösteriyor Gözümüzün içine içine bakıyor. Siz zamana sığındıkça ve kaçtıkça O zamanın ötesine geçip geliyor. Ah ne sınırsız Ah ne sonsuz
  11. Dünyanın süper güçleri dediğiniz ülkeler Afganistan'da da, Irak'ta da üstün başarılar gösteremediler. Kurtuluş Savaşı'nda yine bugün gibi teknolojik olarak, maddi güç olarak bizden çok ilerideydiler. Ama sonuç ne oldu? Savaş ve direniş başka bir şeydir orada çoğunluktan ya da silah gücünden daha önemli faktörler vardır.
  12. sardunyam

    KEMALIZM

    Atatürk'ün devrimleri halk içindir halkçıdır. Kurduğu ekonomi politikası da kendine özgüdür. Serbest ve devletçi ekonomidir.
  13. sardunyam

    KEMALIZM

    Kemalizmi, kapitalist olarak ifade etmek tamamen bilgi eksikliğinden ileri gelir. Dünya da eşi görülmemiş bir devrimin ardından kurulan yeni düzenin içinde her şey sıfırdan kurulurken, sanki devrimin bir gün öncesi yurtta bir sınıf varmış, bir sanayi varmış gibi fikir yürüterek Kemalizmi küçümseyenler ne sosyalizmi ne de sosyolojiyi biliyorlar. Kemalizm bir ideolojidir elbette fakat onu dahi anlayamamış bir halkın sosyalizmi anlayıp derhal geçiş yapacağını zannetmek nedir? Ayrıca sosyalizmi benimseyenler çok beceriklilerse buyursunlar sosyalist devrim yapsınlar, bir tane lider çıkarsınlar ve halkı da arkalarına alarak sosyalist düzeni kursunlar. Ama yapamazlar. Yapamıyorlar. Yapamadılar. Bunlar ne halkı tanıyor, ne geçmişini biliyor ne de nereden nereye geldiklerini anlayabiliyorlar. İnsanlık tarihi evrelerle doludur, dünyanın hiç bir yerinde monarşi ile yönetilen bir ülkede sosyalist devrim yapılamamıştır. Yıkılan tüm monarşilerden Cumhuriyet devrimi çıkmıştır. Olması gerekende budur.
  14. İnsanlığın o evreye gelmesine daha milyon asır var. Çünkü din halâ en büyük rant kapısı o kapıyı kimseye bırakmazlar. Ayrıca ülkemizde din eğitimi bal gibi var, halkın % 99'unun müslüman kabul edildiği bununda % 100'ünün sunni kabul edildiği anlayışa göre bilimsel bir gerçeklikmiş gibi okullarda din eğitimi veriliyor. Bunun yazılısı oluyor, not veriliyor bu not ortalamaya etki ediyor, çocukların geleceğinde yüzde yüz etki sahibi olması isteniyor.
  15. Hoşbuldum, bende iyiyim teşekkür ederim
  16. Din dersi adı altında verilen şeye eğitim bile denemez. Ona dense dense din tarihi ve islam mitolojisi denir. Onlarca yoruma ayrılmış dinlerin, okullarda tek bir yorumunu ders olarak vermenin ne topluma ne geleceğe faydası yok zaten dinlerin tümü hayal ürünü. İnsanlık binlerce yıl sonra bugünlerden tıpkı bizim ortaçağ'dan bahsettiğimiz gibi bahsedecek.
  17. İyi ki TGB var, iyi ki TKP var, onların dışında kimsenin sesi çıkmadı. Bir ülke hiç bu kadar kolay işgal edilmemiştir ya da işgale hiç bir kadar hevesli olmamıştır. 30 yıldan fazla zaman terörle mücadele edilen ülkede, NATO'nun ya da BM'nin bizim güvenliğimizle ilgilendiklerini hiç görmemiştik. Ama BOP işlerken eşbaşkanın da emri ile Suriye'yi bir günde düşman ilan ettik. Irak işgal edilirken seyirci kalmış ve hatta Abd askerleri için duacı olmuşlardı şimdi o duacı oldukları askerlere Batı'nın silahlı gücünü de ilave ederek çok kolay bir işgal gerçekleştiriyorlar. E malum NATO girdiği yerden öyle kolay çıkmaz.
  18. Merhaba Tülvent, nasılsın?
  19. Gayet iyiyim uzun zaman sonra yeniden gelince ilk seni gördüm bir selam vermek istedim. Sen de sağol.
  20. Merhaba Tülvent, geç kaldım sanırım.
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.