sardunyam tarafından postalanan herşey
-
Frozen......
Akbabalar Kelebekler Yüreği ağzında bir çocuk Gibi alırken kalemi elime Beceriksiz, acemi ve olasıya Yapayalnızım her defasında Bu sonuncu olsun diyorum Ömrümün eksiksiz tek şiiri Yazılsın artık kırk yaşımın Ve bir aşkın bittiği bu gece Akbabalar bin yıl kelebekler Bir mevsim yaşarlarmış ki aşk Da kısa ömürlüdür, başlar Gibi biter yaşanmışsa eğer Yaşanan ne varsa hoşgörünün Bir parçasıdır artık ama ben Yine de yakabilirim bu gece Bütün anılarımı bir şiir için Sonra irkiliyorum, anılarım yoksa Dostlarım da terkedilmiştir yangın Sürüp dururken yurdumda ki o zaman Kıymeti harbiyesi nedir bu şiirin Sabaha karşı dilim paslı Beynim keçeleşmiştir ve yangın Yalnızlığıma sıçrarken üşüyor Bütün sözcükler. Umut yoktur Yüreğim diyorum, kekeme Alıngan, serseri yüreğim Sen nerden bilebilirsin Bir şiirin nasıl yazıldığını Ahmet Telli
-
ஐ๑((-_-))๑ஐ๑ LEYLA ๑ஐ๑((-_-))ஐ๑
Adın Bahardı Kente yanlızlık gelirdi sen uyuyunca Yüzümde mevsim değişirdi uyandığında Bilmezdin gizliden seni sevdiğimi Aşkın içimde solardı adın bahardı Eteğini koştururdun sokağımızda Sokak sus pus olur sana bakardı Bilmezdin gizliden izlediğimi Gözlerim gözlerinden korkardı Hatırlıyorum adın bahardı Sokakta bir bayramdı durakta bekleyişin Sanki sonsuz bir ayrılıktı okula gidişin Bilmezdin her sabah seni yolcu ettiğimi Yüreğim yol boyu ardından ağlardı Hatırlıyorum adın bahardı Yılmaz Erdoğan
-
diloş...
Adı Ne; Olmadığın Mevsimin? Üşüdükçe, uzuyor gece... Sis çöküyor içime! .. Uzadıkça, üzüyor gece! .. Mevsimleer, dökülüyor kurşun rengi ağaçlardan; kavruk sarı! .. Topraktan kök... Ve çeneden diş sökülür gibi koptu elin avucumdan; bir beyaz güvercin gibi oturuyorken parmaklarımın arasında! .. Böceklere terkedilmiş yuvalar gibi, şimdi boomboş avuçlarım... Korkuyorum; İçime bakmaktan! Sen olsaydın, ne koyardın yokluğunun adını? .. Üşüdükçe, uzuyor gece... Üzüyor üşüdükçe ve içimi sis bastıkça, hatırlıyorum; sen ve ben 'bir' olurduk... Bir 'bütün'lüktü bu birlik, çokluktu; yokluk değil... Az değildik bir iken; fazlaydık, ve yoğunduk... Çoğulduk, ve zengindik... Çoktuk bir'ken! Ya şimdi?.. Topluyorum, topluyorum, toplayıp duruyorum kendimi yalnızlığımla... Ben, bir... Ve bir de yalnızlığım, asla "iki" etmiyor!.. Lokmamı kırsam bile paylaşmak için; avucumda kalıyor... Sözüm, dudağımda kalıyor ve gözüm; kucağında kapanıyor yine, yalnızlığımın!.. Toplanmaya çalışsam da olmuyor... Doksandokuz parçamın her biri bir köşede; boncuklarım saçılmış bir araya gelmiyor!.. Üşüyorum... Üşüyor gece... Üşüdükçe, uzuyor; uzadıkça üzüyor ve sis çöküyor içime!.. Mevsimler dökülüyor kurşun rengi ağaçlardan; kavruk sarı, ve savruk sarı bir yel esiyor içimde!.. Fırınlar tutuşmuyor çırasız, kaynamıyor tencereler ocaksız... Ben, üşüyorum; şöminede kül gibi... Bilerek, yokluğundan soğuk mevsim olmadığını!.. Adı var da her şeyin; ne deniyor olmadığın mevsime?.. Bilmiyorum... Yokluğundan daha soğuk bir mevsimi tanımadım ki... Bilmiyorum sensizlikten daha soğuk bir mevsim... Muammer Erkul
-
YUMOTEm Meleğimmm için, Meleğim seni çok seviyorum
Titrek Bir Damladır Titrek bir damladır aksi sevincin Yüzünün sararmış yapraklarında Ne zaman kederden taşarsa için Şarkılar taşırsın dudaklarında. İşlerken hülyama sesten örgüler Bir çini vazodan dökülen güller Gibi hülyada fecirler güler Buruşmuş bir çiçek parmaklarında. Gözlerin kararan yollarda üzgün, Ve bir zambak kadar beyazdı yüzün; Süzülüp akasya dallarından gün Erir damla damla ayaklarında. Sesin perde perde genişledikçe Solan gözlerinden yağarken gece Sürür eteğini silik ve ince Bir gölge bahçenin uzaklarında. Sen böyle kederden taştığın akşam Derim dudağında şarkı ben olsam Gözlerinde damla, içinde gam Eriyen renk olsam ayaklarında Ahmet Muhip Dranas
-
Susuyorum....
Redblack bu yazı senin için, seveceğini tahmin ediyorum... Yine bir gece ve yine baş başayım kendimle, işte yine seni bulup kaybettiğim yerdeyim. İnsanın bir şeylere karar vermesi ne kadar zor; ya seni içime gömmeli ya da artık içimden söküp atmalıyım. Ama her ne olursa olsun susmalıyım. Hangisi daha zor, hangisi daha acı? Gerçekten gitmeli miydin, yoksa kalıp yanımda savaşmalı mı?... Bir yol arıyorum kendime, bulduğum tüm yollarsa sana çıkıyor… Kapanmalı artık gözlerim. Sonsuz bir karanlıkta tek başıma yürümeye devam etmeliyim... Yürümeliyim ardıma bile bakmadan, yürümeliyim parçalayarak değerleri ve sevgileri, yok ederek yaşadığım tüm zamanları... Nasılda acımasız zaman. Nasıl da yüceltmiştim seni gözümde. Tutup kendi ellerimle koymuştum en yükseğe, sonra keyifle izlemiştim yüceliğini. Ama yine ben bitirmeliyim. Tutup kollarından indirmeliyim olduğun yerden. Ya da seni ölene kadar yaşatmalıyım içimde..... Ne kadar zor bir karar.. Bir yanım: “Bir daha kimse, hiç kimse onun kadar çok sevilmeyecek”, derken, bir yanım sakin, sessiz... Zaman geçiyor, acım dinmiyor. Kapanmıyor yaralarım.. Tükenirken ben, aklımda bir tek sen... Görüyor musun, yine konuşuyorum ama sessizce. Susmayı öğreniyor yüreğim.. Ama ben kararımı verdim... Seninle olduğum zamanları düşünmek bile bana mutlulukların en büyüğünü yaşatıyor.. Seni Seviyorum ve Ölene Kadar Seveceğim...
-
Sevdiğim ve Seçtiğim Şiirler
Adımı Unuttum adımı unuttum adı olmayan yerlerde ne in ne cin ne benî adem zamanlar içinde kuşlar uçuyor kervanlar geçiyor bir iğne deliğinden çarşılar kuruluyor sarayları oyuncak insanları karınca şehirler zamanları gördün mü bir iğne deliğinden adımı unuttum adı olmayan yerlerde geçip gidenlere bakarak Asaf Halet Çelebi
-
Sevdiğim ve Seçtiğim Şiirler
Abbas Haydi abbas, vakit tamam; Akşam diyordun işte oldu akşam. Kur bakalım çilingir soframızı; Dinsin artık bu kalp ağrısı. Şu ağacın gölgesinde olsun; Tam kenarında havuzun. Aya haber Sal çıksın bu gece; Görünsün söyle gönlümce. Bas kırbacı sihirli seccadeye, Göster hükmettiğini mesafeye Ve zamana. Katıp tozu dumanı, Var git, Böyle ferman etti Cahit, Al getir ilk sevgiliyi Beşiktaş’tan; Yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan. Cahit Sıtkı Tarancı
-
Sevdiğim ve Seçtiğim Şiirler
Adı Mehmet Efe'dir Adı Mehmet Efe'dir kavradımı kirişi şöyle bir dağlar ardına yay gerer. Evet odur Çözülmez düğümlere kılıçsız İskender. Can kurban insanı insan kılan özelliğe... Çağına tanık olarak geçmişi sonsuza yansıtmak için - bilgece- kurutmaz asla, asla kurutmaz fırçasını ebemkuşağını devşirip paletine bir punduna getirir de mutlak la minör ton katar maviye. O çizebilirdi ancak ki... işte bakın sevmek çiziyor dünyanın yüreğine Kucaklar gökyüzünü öper dolu dolu selam gençlik, cömert doğa, kainat tarihin kanlı sayfalarına inat defolsun yeryüzünden öfke ve kin işte zeytin dalı, işte güvercin haydi barış çocukları hep birlikte yeniye yaşasın hayat. Pruvası gül dalından, pusulası rüzgar gülü Rastgele Reis, bu ne sürat sırasında fırtınanın gözüne dalmak - tam rota yine de zor değil, büyük sularda balina varmısın Efe Fırat çölde balık avına varmısın ha. Her yan soğuk durgun, duvarsız duvar kimler dikti bu binaları böyle kubat biraz duygu harmanlayın harcına. Ahşap, kerpiç, tuğla neyse de bu beton canavarlarla boğuşmak yerine varmısın Efe Fırat okyanusta oba kurmaya var mısın ha. Kuran, İncil, Zebur, Tevrat usanmadan söyler ya, her ibretin sonunda aslolan yukarıdaki saltanat... Fermanda tuğra, evrakta hatem, holdingde paraf nedir ki varmısın Efe Fırat yıldızlara imza çakmaya var mısın ha. Türkan İldeniz
-
Sevdiğim ve Seçtiğim Şiirler
“Hâlâ”dır Aradığın!.. Sana kırgın olmak isterdim zaman zaman... Sana kırgın olmayı hakedecek kadar hukukum olmasını yani üstünde! Ve; “Unuttuğumu zannetme” diyemeyeceğin mesafelerde olmak isterdim sana... Yani; beni “unutma ihtimalinin” bile olamayacağı mesafelerde! Bilirim, seversin beni. “Bilirim” sadece, çünkü öyle söylersin!.. Ama soluyamam... Ama dokunamam... Ama yaşayamam... Bilirim, seversin beni; Odandaki lambanın açma anahtarına iliştirdiğin bir kartpostal gibi!.. Ben, güze bakan ağaçlar gibi meyvelerimi dökmeye başlamışsam dibime... Ve ben de “senin gibi” sevmeye başlamışsam artık... Ve ben de sana demeye başlamışsam; “Ben de unutmadım seni!..” Bir mevsimi tüketmiş demektir tarlalar; ekilmeden, dikilmeden, sulanmadan ve gübrelenmeden... Halbuki kısır mevsimlere gebedir tüketilmiş her mevsim! Yıllar, kenarda bekler; geceye doğru giden trenleri gözleyen çocuklar gibi... Yollar, dürmededir artık kendini! Ve hatıralar süpürülmededir hafızalardan; “artık” paylaşılmayanlara yer açılsın diye!.. Bilirim tabii ki unutmadığını... Unutmayışımdan bilirim. Bilirim, seversin hâlâ beni; çünkü sevmek “Hâlâ”dır işte, hâlâ aradığımız delîl! Sana kırgın olmak isterdim aslında, zaman zaman... Yani üstünde, sana kırgın olmayı hakedecek kadar hukukum olmasını! Ve; “Unuttuğumu zannetme” diyemeyeceğin mesafelerde olmak isterdim sana... Yani; beni unutma ihtimalinin bile olamayacağı mesafelerde! Muammer Erkul
-
Sevdiğim ve Seçtiğim Şiirler
Akşam Güneşi Hayatım temsili bir yenilgi gösterisidir Okulu seven çocuklara bıkkınlık getiren Yağmurda yalnız kalır, seyircisi yoktur Onun için yaşamak alelade bir lükstür Rüzgara karşı kalem oynatır hayatım Damla damla büyür beyninde bir gül Bir şiirdir ve hiç de kötü değildir Dizeleri birbirine iteleyerek geçer Sararmış bir devrimci fotoğrafıdır hayatım Genelevi bulamayan yeniyetmeye benzer Yalnızlığı yalnızlıktır ve çok sıradandır Her hafta sonu annesini görmeye gider Kartpostal görüntüleri ile intihar eder Donar kalır bir aynada eli yüzü çıplak Altıncı filo gibi bir şeydir, isyanlar bastırır Yasaktır elini koynuna sokmak yasaktır Sonuçta bir hayattır,naftalinler kullanır Parası çıkmazsa gider sakal bıyık bırakır Sevgilisi yoktur ve artık sevgisi de yoktur Radyoda söylenmeyen bir ölüm sessizce kepenklerini kapatır... Ahmet Erhan
-
hayatı en iyi ne anlatır?
Senin doğru zamanların benden çok öncelerde kalmış sevgilim... Bense hep yanlış zamanlara mecburum şimdi... Kış güneşine aldanıp açan çiçekler gibi mevsimsiz solacak olsa da sana olan aşkım, inadına seviyorum seni. Yalancı sıcağını seviyorum sevgilim. Zarar göreceğimi bile bile. Sonunda solacağımı bile bile seviyorum seni. Sana açıyorum yüreğimi, biliyorum ki güneşin umurunda değildir mevsimsiz açan çiçek. Ben yine de açıyorum yüreğimi. Umurunda olmasa da, Seviyorum seni. Alev alev yanıyorum Buzlarım çözülüyor aşka Gardım düşüyor, tutamıyorum Korkuyorum bakışların çarpınca bana Biliyorum ki sonum olacaksın. Korkuyorum ki sonum olacaksın. İstiyorum ki son'um olasın. İlk'im olduğun gibi, Son'um olasın. Senin doğru zamanların çoktan harcanıp gitmiş sevgilim. Senin suçun değil bana yanlış zamanlarda gelmen. Yada benim sana gelmem en yanlış zamanında. Zamanlarımız uymasa da, benim için erken olan sana geç kalmış olsa da seviyorum seni. Alev alev yandığım doğru Küllerinden doğar mıyım sana doğru Kendimi arıyorken olmaktan korktuğum Yerdeyim Sendeyim Hep doğru zamanda doğru yerde olur diye düşünürdüm aşkı. Oysa ben aşkı bulduğumda yanlış zamanındaydım hayatının ve en yanlış yerinde. Düşündüğün gibi yaşanmasa da hayat, seviyorum seninle hayatımı. Sen ve hayatım. Aynı anlamı taşımaya başlasa da, sensizlik hayatımın sonu olacak olsa da; Al beni Ne Yaparsan Yap!.. N.H.R -F.D Alev Alev
-
Partileri değil kalpleri birleştirin.
Bu ülkede iki parti kalmalı, sağda ve solda... MHP ve CHP... Diğerleri ya onlarla birleşmeli, ya kapatıp kapılarını gitmeliler... Koltuk sevdasına, benlikten, bencillikten vazgeçemeyenlerle çok şey kaybetti bu ülke... Eğer bir damlada olsa vatansevdası taşıyorlarsa, bu oy bölünmesini, bu kopukluğu bitirmeliler... Sağda bir sürü parti, solda bir sürü parti, tüzükleri birbirinin kopyası... serdarkuru
-
Kim dindar kim değil.
dindarlıkla alakası şöyle var, bu yazıda arkadaşımızın dikkati çektiği gibi, dini kendilerine vitrin yapanlar hep burdan dem vuruyorlar ve oylarıda bu mesele üzerinden topluyorlar ya, sonrasında da hiçte dinle bağdaşmayan davranışlar sergiliyorlar ya, o bakımdan kıyaslama yapmış arkadaşımız... pekte yerinde ve doğru bir tespit olmuş...
-
Tehlikecinin farkında mısınız ?
Hangi camiye imam lazım mış?
-
***ÇANKAYA'DAN ADD'YE MİTİNG YARDIMI***
arkadaşım dürüstlük belge ile kanıtlanmaz, dürüstlük bir karakterdir, görünür yada görünmez... yalanın, sahtekarlığın, hilekarlığın, yolsuzluğun belgesi olur... dürüstlük için yeterli olan hakkınızda iftiralarda bulunsa asla gerçek anlamda herhangi bir yolsuzluğa adınızın karışmamış olmasıdır... dürüstlüğün belgesi tabirininde sizden duyuyorum... mahkemelerde kullanılır bişey mi bu? muhtarlıktan mı çıkartılıyor, ikamet ilmuhaberi gerekiyor mu? Sezer ADD'ye bağış yapmış, bizim vergilerimizle yapmış, ADD kimin için var, bizim... ama siz kimlerdensiniz hala öğrenemedim...
-
***ÇANKAYA'DAN ADD'YE MİTİNG YARDIMI***
gazetenin adını da alırsak sevinicez... birde Org. Büyükanıt'ın bu konu hakkında yaptığı yorumdan haberin var mı? onuda öğrenmek isterim... Taylan'ında ifade ettiği gibi, duydum, dediler, rivayet böyle ifadeleri ile ancak dedikodu yapılmış oluyor... İddialarımızı belgeleri ile ortaya koyuyoruz, karşılığında şuydu, buydu, falanca böyle rivayet ettiydi... çok mesnetsiz, dayanaksız açıklamalar bunlar...
-
Ne sihirdir ne keramet...
+1
-
CUMHURİYET'İMİZE SAHİP ÇIKALIM...
bende seni alkışlıyorum... evet azgın azınlık gider ayak yaygara kopartıyor, malum boş tenekeden çok ses çıkar... o azımsadıkları ve küçümsedikleri mitingten gurur duyamayanlar, orada 1923'ten beri dost olan çok eski dostların, olgun, demokrat, hoşgörülü, sakin uyarısına kulak tıkayanlarla beraber hüsrana uğrayacaklar... o mitingte bulunanlar ya da olamayıp gönüllerini gönderenler Kuvayimilliyedir... Kuvayimilliyenin karşısındakilerde bellidir... 28 Nisan'da saat 14.00'da Kadıköy'de biz yine o eski dostlarımızla buluşacağız... Ve Cumhurbaşkanı seçimleri bitene kadar Ayyıldızlı bayrağımızı balkonlarımızdan indirmeyeceğiz...
-
SARDUNYAM.... (Günlük... kendisini fark ettirebilen çok az şey vardır günlük yaşamımızda... )
sana yer olmaz olur mu, bitanem, sen bahçemin en güzel yerinde olanlardansın, bütün dostlarım gibi... gönül bahçemde hiç solmayacaksın, yaşadığım sürece kalbim şehirlilerden biride sen olacaksın... şiir için teşekkür ederim seni sayfamda görmek ayrıca mutluluk verici... hoşgelmişsin
-
Cumhurbaşkanlığı İçin 367
Sevgili Rua, Evet bir daha bu fırsatı bulmak onlar için mümkün olmayacak, geçti artık duygu sömürüsü ile bizi Abd uşağı, Ab kölesi, İsrail oyuncağı yapacakları günler... Dinin ardına saklanmış zihniyet her iki kelamdan birinde yalan konuşuyor, dinini bilen dinde yalanın yerini de bilir, ama bu konuda o kadar uzmanlaşmışlar ki, yalan söyledikleri halde çok iyi kıvırıyorlar... E nereye kadar, buraya kadar... Hala onlara inananlar yok mu, var tabi... tabi herkesin görmesini beklemiyoruz değil mi Rua? Görmek isteyen nasıl olsa görüyor, görmek istemeyene zorla gösterecek hali yok hiçkimsenin... TBMM başkanı ne demiş, dindar bir Cumhurbaşkanı seçeceğiz, hala mı dini kullanıyorsunuz ya, Cumhurbaşkanı dindar olsa banane, kimene, olmasa ne? Dürüst olsun, namuslu olsun, çalmasın, çaldırmasın, ülke çıkarlarını düşünsün yeter... onun dindarlığı onu bağlar, görüntüye bakmayacağız icraata bakacağız... İmammı seçiyoruz, Cumhur mu? Biz ne cemaatiz, ne mürit... Biz milletiz, Türkiye'de yaşıyoruz, bir tarikatte değil... Cumhurbaşkanının dindarlığının ölçüsü nedir acaba? Dindarlığını anlamak için Akp lilere bakmak yeterlimi? Ya bu çağda, hala bu zihniyetle insanları kandırabiliyorlar ya, pes doğrusu...
-
KÜRESEL ISINMA dünyaya neler oluyor?
sardunyam şurada cevap verdi: sardunyam başlık Küresel Isınma / İklim Değişikliği / Karbon ve Ozon Sorunusıcaklık tehlikeli boyutlara ulaşıcak tropikal hastalık tehlikesi
-
***ÇANKAYA'DAN ADD'YE MİTİNG YARDIMI***
ADD (ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ)Kuruluş Nedeni Atatürk'ün bedensel varlığının artık aramızda bulunmamasından cesaret alan içteki ve dıştaki kimi olumsuz güçler, O'nun yeni Türk Devletini yaratma doğrultusunda ilk adımı attığı 19 Mayıs 1919'un üzerinden tam 70 yılın geçtiği bu günlerde, Atatürk devrim ve ilkelerine karşı, açık ya da kapalı saldırılarını doruğa ulaştırmış bulunmaktadır. Bundan daha kötüsü, plânlı ve sinsi bir çalışma ile, o devrim ve ilkeleri gelecekte yok etmek çabası içindeler. Oysa Atatürk; Sadece "bağımsızlığı tümüyle tehlikeye düşmüş Türk Ulusunu ve yurdunu emperyalist güçlerin işgalinden kurtaran bir büyük asker "değildir. O, bunun çok daha ötesinde, örneğin siyasal, kültürel ve ekonomik alanlar başta olmak üzere, her alanda bağımsızlığımızı yok edici ya da kısıtlayıcı olumsuz bağları koparan; Ulusal egemenliği gerçekleştirerek Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran ; Kişisel inançlara dokunmayarak, toplumumuzu Ortaçağ zihniyetinden ve şeriattan kaynaklanan "nakil"e dayalı kurum ve kurallardan kurtarıp, sürekli biçimde çağdaş ve uygar bir ulus olmanın ve böyle kalmanın yollarını gösteren , "akıl"a dayalı lâik düşünce, lâik hukuk ve lâik öğretim sistemlerini toplum yaşamında egemen kılan; Tüm özgürlüklerin ve insan haklarının sosyal Hukuk Devletinin ve çoğulcu demokrasinin yolunu açan; Yüzyıllarca ikinci sınıf insan durumuna düşürülmüş Türk kadınını gerçek yerine yükseltip, eşit haklara ve eşit onura sahip insan ve yurttaş yaparak ,yapay eşitsizlikleri kaldıran; İçten ve dıştan kaynaklanan her tür sömürüye karşı çıkarak, halkın yalnız siyasal değil, ekonomik ve sosyal alanda da gerçek efendi durumuna gelmesini ve tüm yurttaşların gönencini devletin varlık nedeni ve amacı sayan; Ulusal ekonominin girişimcilerin keyfine, yalnız kâr ve rekabet mekanizmasına göre başıboş biçimde işlemesine değil, toplumun ve tüm yurttaşların gereksinimlerini karşılayacak biçimde devlet tarafından yönlendirilmesini ilke olarak benimsemiş ve benimsetmiş olan; Yurdumuzun yeraltı ve yerüstü zenginliklerinden, Türkiye halkının yararlanmasını benimseyen ve kabul ettiren; Misak-ı Millî sınırları içinde "Türk'üm" diyen herkesin Türk olduğu ölçütünü getirerek, ırkçılığı reddedip; yapıcı, olumlu ve çağdaş Türk Ulusalcılığını yaratarak, onu devletimizin temel ilkelerinden biri yapan; Her yurttaşın eğitimden, bilimden ve sanattan payını almasını, "fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür kuşaklar"ın yetiştirilmesini devletin başta gelen görevi yapan; Kültür emperyalizminden kurtulabilmemiz ve eğitimin yaygınlaştırılabilmesi için yeni Türk harflerini kabul etmenin yanında Türk dilinin arındırılması ve zenginleştirilmesini büyük bir toplumsal görev sayan; Türk Ulusunun tarihini, çağdaş insan kökenine bağlayan; "Yurtta barış, Dünyada barış" ilkesi ile devlet yaşamında ve uluslararası ilişkilerde kaba kuvveti, ırkçılığı, saldırı savaşını mahkûm eden; Dış politikada "Dünya uluslar ailesinin eşit haklara sahip onurlu bir üyesi olma" ölçütünü ve "karşılıklılık kuralını" vazgeçilmez ilke yapan; Bütün ulusların insanlık ailesinin bir parçası olduğunu vurgulayarak, insanlığın bütünleşmesi düşüncesinin tohumlarını atan Çağdaş Devlet Kurucusudur. Bu durum karşısında Atatürk devrim ve ilkelerinin, toplumsal sorunlarımızın çözümlenmesinde ışık tutucu niteliğe ve yaratıcı güce sahip olduğuna inananlar, "Atatürkçü Düşünce Derneği"ni kurarak, O'nun devrim ve ilkelerinin gelecekte de egemen olmasına katkıda bulunma ve onlara bekçilik yapma zorunluluğunu duymuşlardır. " Kurucular Kurulu - 19 Mayıs 1989 " ADD Web. Tıkla
-
CUMHURİYET'İMİZE SAHİP ÇIKALIM...
tıpkı o gün mitinge giden ve ailesini temsil eden her birey gibi... ya gelemeyenler ve gönülleri ile orada olanlar, tv'den izlerken gözyaşlarını tutamayan milyonlar? kaç kişiyiz biz? hiç az değiliz, bir avuç azgın azınlığa karşı, bu ülkenin çok büyük çoğunluğu Atatürk ilke ve inkılaplarını benimsemiş insanlardır... bizi bir arada tutan Atatürk'ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti ve onun değerleridir... Ne mutlu Türk'üm diyene ve Cumhuriyetine sahip çıkana...
-
11. Cumhurbaşkanı OKTAY SİNANOĞLU
NEDEN OKTAY SİNANOĞLU CUMHURBAŞKANI OLMALIDIR ! 1. Türkiye Cumhuriyeti Profesörü ünvanına sahip ilk ve tek Türk bilim adamıdır. 2. 26 yaşında profesör olarak dünyanın en geç yaşta profesör olma unvanını elde etmiş ve yapmış olduğu bilimsel çalışmaları ile Türkiye'de ve dünyada saygın konuma gelmiş, adının verildiği kuramlarla bilim dünyasına büyük katkılar sağlamıştır. Ülkemizin, bilim ve teknoloji alanında atılım yapabilmesi için bu konularda da öngörüsü geniş bir Cumhurbaşkanı'na ihtiyacı vardır. 3. Başta Asya olmak üzere tüm dünyadaki belli başlı ülkelere yaptığı ziyaretlerle, ülkemiz ve diğer ülkeler arasında bilimsel ve kültürel bağlar kurmuş, Japon hükümetinin misafiri olarak gittiği bu ülkede "Uluslararası Seçkin Bilim Adamı" ödülünü almış ve iki ülkenin kültürel bağlarını ortaya koymuştur. Hindistan Cumhurbaşkanı ve hükümetinin devlet misafiri olarak davet ettiği Oktay Sinanoğlu, iki ülke arasında güçlü bağların oluşması için çalışmalar yapmıştır. Bir siyasetçi kimliğine sahip olmadan, dünyanın bir çok ülkesine davet edilen ve bilim dışında da birikimlerini ve tecrübelerini paylaşan bir kişinin, uluslararası ilişkilerdeki başarısını dikkate aldığımızda Cumhurbaşkanlığı görevinin gereklerine ne kadar layık olduğu ortaya çıkmaktadır. 4. Sosyal bilimlere ve bir ülkenin can damarı olan dile verdiği önemle takdir toplamış, ülke insanlarını birbirine bağlayan en önemli kültür öğelerinden biri olan dil hakkında yaptığı çalışmalar ve yazdığı kitaplar tüm Türkiye'de milyonlarca insan tarafından okunmuş ve kitapları üniversitelerde ve orta öğretim kurumlarında ödev konusu yapılmıştır. 5. Devlet Planlama Teşkilatı Yükseköğretim ve İktisadi Gelişme Uzmanlar Kurulu’na katılan yüzü aşkın akademisyen tarafından başkan seçilen Oktay Sinanoğlu, ülkemizin hedefler doğrultusunda hareket etmesini, hedefsiz başarıya ulaşılamayacağını savunmuş, ülkemizin iktisadi, uluslararası ilişkiler ve eğitim alanında uzun vadelerde plan yapmasını ve bunların tavizsiz uygulanmasının başarıya ulaşmanın en önemli şartı olduğuna inanmıştır. 6. Bir çok siyasi parti tarafından saygı ile anılan Oktay Sinanoğlu, siyaset üstü kişiliğini asla siyasete girmeyeceğini beyan ederek perçinlemiş, tüm ülke insanını sağ-sol ya da çeşitli siyasi ve dini bölünmelere-kavgalara gitmeksizin ülke çıkarları adına birleşmeleri gerektiğini, ülke bağımsızlığının ve çıkarlarının ön planda olması gerektiğini vurgulamıştır. Cumhurbaşkanlığı da siyaset üstü bir kurum olup halkın her kesimine, görüşlerine bakmaksızın kulak vermesi ve birleştirici unsurunu kullanması gerekmektedir.
-
KÜRESEL ISINMA dünyaya neler oluyor?
sardunyam şurada cevap verdi: sardunyam başlık Küresel Isınma / İklim Değişikliği / Karbon ve Ozon SorunuÇok yakında aşağıdaki şartlarda yaşamak zorunda kalacağız. 1 - Su kaynakları kuruyacak. Yakında "su" elmastan ve altından daha değerli olacak. 2 - Atmosferde soluyacak oksijen kalmayacak. Soluduğunuz hava için çok büyük vergiler ödemek zorunda kalacağız. 3 - Bitki örtüsü tükenecek. Çocuklarımız ağacın ve çiçeği görmek için Ağaç ve Çiçek müzesine gidecek. 4 - Sürekli hiç dinmeyen fırtınalar olacak. 5 - Ya güneşten Kavrulacak, ya da soğuktan donacağız. 6 - Tarım ve bitki alanları kuruduğu için, yapay ürünlerle besleneceksiniz. Ve bütün çabamız gıda ve su satın alabilmek ve "Yaşamda" kalabilmek için olacak. 7 - Su az olduğu için bağırsak deri ve her türlü hastalık artacak. Ozon tabakası ve atmosferin diğer tabakalarının zarar görmesinden dolayı kanser ve diğer hastalıklar çoğalacak. Ve insan ömrü kısalacak. 8 - Bütün bunların üzerine az gıda az su ve diğer nedenlerden dolayı paylaşım sorunları çıkacak. Ve asayiş konusu çok önemli olacak. İşte o zaman gerçek anlamda dünyada savaş çıkacak. Varolma Savaşı 9 - Silahlanma ve silah teknolojilerine yatırım artacak. 10 - Hayvan türleri hemen hemen bitme noktasına gelecek. 11 - Şu andaki lüx tüketimin hepsi yasaklanacak. Çevreye olan zararlarından dolayı. 12 - Sade bir şekilde yaşamayı ve var olmayı zorunlu olarak ve silahların gölgesinde öğrenmek zorunda kalacağız. Tablosunu çizmeye çalıştığımız yeni "Gezegensel Varoluşu" yaşamayı istiyorsanız değişmeyiniz. Ne yapmakta iseniz yapmaya devam ediniz. Veya makyaj tazelemelerle değiştiğiniz sanarak ve hayal ederek yaşayınız. Kendinizi kandırmaya lütfen devam ediniz. Ama eğer siz kendinizin ve Gezegendeki yeni Varoluşunuzun Efendisi olmak istiyorsanız GERÇEK ANLAMDA DEĞİŞMEYİ SEÇİNİZ. Ve lütfen gerçek anlamda, dürüstçe değişiniz. Değişimi gerçek kılabilmeniz için önce DÜRÜST olmak zorundasınız.