sardunyam tarafından postalanan herşey
-
Frozen......
Sensizliğin İlk Sabahı Bu sabah hüzünlüyüm, dokunsalar ağlarım.. Kalbim acılarla dolu, yokluğunun ilk sabahında.. Unutmuşum saatleri, zamanlar durmuş senin için.. Gidişine sabahlar bile isyan etti.... Sensiz güneşler bile doğmuyor, gözlerimde.. Zaman acımasız, zaman hain.... Bir sözünle güneşler batırmışsın, sabahlarımda.. Atmış gitmişsin beni bir köşeye.. Yokluğun bana doyar, ben yokluğuna susamışım.. Aklıma geldiğinde yudum yudum tükenirim.. Yokluğunun ilk sabahında... Bir gün gelir bende çekip giderim sevginden.. Ama ozamana kadar bin kere ölürüm.. Bin kere dar ağacına asarım duygularımı.. Ama yinede fayda vermez, isyan ederim kaderime.. Dudaklarım boykot etmiş adını , zamansız.. Matemini dalga dalga yazarım gecelerime.. Gözlerim seni ağlar, ellerim seni yazar.. Ben çeker giderim hayatından, sen kalırsın o şehirde.. O şehirde insanlar çabuk unutulur, çabuk biter sevgiler.. İçeceğim yokluğuna , bu gece nöbet nöbet.. Lanet olsun bu karşılıksız sevdalarıma.. Lanet olsun beni hiç sevmemişliğine.... Benim olmayacağını bilerek yazacağım.. Ve benim hiç olmadığına içeceğim.. Vaad edeceğim bir şey yok sana benden başka.. Ama sen beni anlamadın istemedin asla... Uzaklarda ışık var ama senin ışığına benzemez.. Öyle bir ateş yaktın ki bende yazmakla bitmez.. Sen beni aramazsın, özlemezsin biliyorum.. Ben seni esen yellerden bile soruyorum... Öyle bir şarkı olsa ki seni anlatmasa.. Öyle bir şiir olsa ki seni yazmasa.. Öyle bir gün olsa ki senle doğmasa.. Çeylan gözlüm, yokluğunun ilk sabahında.. Sana hasretim sarılmasa..
-
ஐ๑((-_-))๑ஐ๑ LEYLA ๑ஐ๑((-_-))ஐ๑
Neden Sevdim seni ? Çünkü kendi yaşam yolculuğun için Ne varsa gönlünce değerli olan Gökkuşağı gibi saydam ve yalın Yüreğini yüreğinle bana yansıttın. Çünkü yolu senin yoluna karşıt Nice ayrı dünyaların insanlarını Anladın yıllardır sevecenlikle Hepsine de dost elini uzattın Çünkü umutları da hüzünleri de Ne güzeldi seninle başbaşa yudumlamak Yaramaz çocuklar gibi kıvancımı da Acılarımı da sevgiyle paylaştın Çünkü seviyorsun sen öz varlığını Tüm ruhunla önemsiyorsun kendini Her uzatışında sevgiyle ellerini Kalplerimizin sıcaklığına alıştın Çünkü doğal akışında yaşamın Barış adına dirlik düzenlik içinde Özenle, sevginle, yüce gönlünce Yeni dünyalar yaratmaya çalıştın Çünkü sen insanca onurunla varsın Gözyaşımı sildin saf duygularınla Sevda türküleri gibi rengarenk Açtın bana, benliğime karıştın İşte ben bütün bunlar için sevdim seni Ölünceye kadar da seveceğim seni.....
-
sedelina
Alıştım Ayrılıklara Sen, hayatıma girmeden önce ben vardım. Sen, hayatıma girdiğinde ise ben yine vardım Ancak birbirinden farklı iki varlık İki kişilik, iki ruh, iki beden olarak... Yokluğunda ben; Geceleri oturur; Radyo dinlerdim. Aşıkların birbirine arğaman ettiği şarkıları, Ben de yalnızlığıma armağan ederdim. Herşey anlamsızlaşırdı çoğu kez. Ve çoğu zaman anlamsızlıklarda kaybolur giderdim. Yaşamak mı daha acı veriyor yoksa ölmek mi? gibi Acımasız sorularla kendimi irdelerdim. Varlığında ise herşey bambaşkaydı. Ben bir başkaydım. Gecelere seninle beraber veda eder. Günün ilk ışıklarına seninle Merhaba derdim. Ve anlamlı gelirdi herşey. Anlam karmaşaları bir bir terkedi beni. Sen de var olmayı, seninle birlikte yaşamayı Ve herşeyi seninle paylaşmayı severdim. Seni her geçen gün daha da çok severdim. Ancak nerden bilebilirdim ki masalın sona ereceğini Nerden bilebilirdim habersiz çekip gideceğini. Dün vardın bende vardım. Bugün yoksun; Bense varmıyım yokmuyum bilmiyorum. Dolmayacak cinsten bir boşluksun şimdi. Ne sana benzeyen biri bu boşluğu doldurabilir. Ne de yeniden çıkıp gelsen SEN doldurabilirsin. Öyle bir boşluk ki sorma gitsin. Boşver ve sevgili Alıştım ben yalnızlığa ayrılıklara Bırak artık böyle sürüp gitsin!
-
diloş...
Beyaz Gül seni arıyorum kalabalık caddelerde, tanımadığım insanlar geçiyor, sen yoksun.. perişan hayallerimin basladığı yerde, sana sesleniyorum, duyuyormusun? beyaz güller açtı bahçelerde , sevdiğin.. ya o karanfil , baygın kokulu çiçek. gel yalnızlık bahçeme beyazlar giyin, anladımki bu ömür sensiz geçmeyecek. odamı süsleyen ellerini uzat, hazzından dile gelsin bastığın halı.. açılsın sevincinden perdeler kat kat.. ışık ve ateş senin için yanmalı.. sonra çevir düğmesini, radyonun sevdiğin musiki dolsun odama, dinle şarkısını büyük koronun, beni düşün! beni düşün aglama.. içimden bir ses diyorki sabret.. sonu gelecek bu yalnızlığın, bütün aynalar gülecek elbet, açılacak kapılar ansızın.. yalnız sen varsın beyaz gülüm, evde bahçede ve sokakta, bir eylül akşamı gördüğüm , o beyaz hayalsin uzakta.. yakınsın yalnızlık kadar, uzaksın yakınmış gibi, sensiz yasadıgım yıllar bu kadar güzel değildi. yeter.. gel artık yeter.. karanfiller açtı gel!! kış bahçesinde , güller beyaz güller açtı gel.. Ümit Yaşar Oğuzcan
-
İĞDE DALIM, DİLOŞUM'UN DOĞUMGÜNÜ
Birtanem, sana arkadaş kelimesi az gelir, sen dostumsun DİLOŞ'um, senden özür dileyerek kutluyorum doğumgününü, sanırım bir gün geç kutluyorum... Malum ama sen biliyorsun nedenimi... Seni sevdiğimi ve çok önemsediğimi de bildiğinden eminim, keşke çok daha farklı kutlama şansımız olsaydı, ama yok, o yüzden buradan en içten sevgilerimi gönderiyor ve yeni yaşının, yeni mutluluklar ve yeni güzel başlangıçlar getirmesini diliyorum... Canım, baharda doğan, baharım, mis kokulu iğde dalım, hayat canını hiç acıtmasın... İYİKİ DOĞDUN, İYİKİ HAYATIMA GİRDİN, KENDİNİ TANITTIN... Hiç çıkma bir daha... :.. Senin İçin ..: Bir sabah minik bir kuş olur Konarım pencerenin kenarına Seyrederim senin uyanışını Sonra da sessizce uçup giderim Belki bir yağmur damlası olur Yağar üzerine ıslatırım saçlarını Süzülürken saçlarından yüzüne Öperim usulca yanağından... Kırlarda gezinirken sen Bir küçük papatya olurum ben Beni fark etmeni beklerken Yanımdan sessizce gelip geçersin Gökyüzünde gezinen bir bulut olur Sevgimi yağdırırım damla damla üzerine Geceleri parlayan bir yıldız olur Göz kırparım sana çok uzaklardan Sonra da beni görmen için Kayar giderim gökyüzünden sonsuzluğa Bahçende açan bir gül olur Seyrederim seni doyasıya Esen rüzgarlarla kokumu savurup Sevdamı anlatırım sana Bazende ılık esen bir meltem olur Eser durur dokunurum saçlarına Fısıldarım sessizce sevgimi kulağına Senin beni duymayacağını bilerek...
-
hayatı en iyi ne anlatır?
"Bu sana son sözüm" dermiş gibi bakan. Simsiyah harflerle kirletilmiş, bembeyaz bir sayfa. Neresinden bakılsa acı, hangi satırından başlansa hüzün, hangi kelimesi okunsa güvensizlik. Oysa ki benim; batan güneşin ardından sarıldığım, tepeden aşağı inerken, çakıl taşlarıyla birlikte yuvarlandığımda düşündüğüm biri var? "Bu sana son yazışım..." Bir ayrılığın ilanı gibi, ölünün üzerine son kürek toprak, gözdeki son damla, son kez el sallamak gibi... Oysa ki benim; Kışın soğuğunda, dalgaların kayaları dövdüğü anlarda, fırtınalarda savrulurken sığındığım biri var... "Bu sana son yazışım..." düşündüklerinin, hissettiklerinin ve yaşadıklarının benim için zerre kadar önemi yok demek değilse ne bu? Sen istediğini söyle, senin söylediklerinin hiç bir anlamı yok demek değilse ne bu? Oysa ki benim; derinlerde soluksuz kaldığımda ve nefesimin bana ait olmadığını sandığımda, sonsuz gibi görünen karanlığın ortasında, umudumun tükendiği anlarda düşündüğüm biri var... "Bu sana son yazışım..." diye başlayan ve sana hiç inanmadım, sana hiç güvenmedim diye devam eden satırar bunlar. Üstelik inanmam ve güvenmem için yaptığın herşey boşa kürek çekmek, yetersiz, yersiz ve saçma çabalardan başka hiç birşey değil bunlar. Oysa ki benim; burnumda yağmur kokusu varken, bulutlar hızla akıp geçerken, ve çocuklar ağladığında, perdeler uçuştuğunda düşündüğüm biri var... "Bu sana son yazışım..." ben bunları hak ettmedim... Ama sen herşeye müstehaksın, üzülmelisin, kırılmalısın, parçalanmalısın, yok olup gitmelisin... Senin söylediklerinden daha değerli başkalarının ne dediği, senden daha değerli başkalarının ne düşündüğü demek bu. Oysa ki benim; elimi uzattığımda ve saatin her çalışında, yanımdayken özlediğim ve uzaklaşınca her an düşündüğüm biri var... "Bu sana son yazışım..." Açıkca dilediğini yap, ben istediğim kadar daha yanındayım. Kendimi hazır hissedince girdiğim gibi çıkacağım hayatından demek bu... Oysa ki; Aklımın kıyısında dolaşan ve dilimin ucundayken yanarcasına düşündüğüm, deniz gözlerinde dolaşırken yemyeşil ormanlarda yok olup gittiğim biri var... Tek kişilik dünyamda ölçülü adımlarla yürüyorum. Boshwer dim ve ben artık kendi MaSaL ıma dönüyorum. Sana geliyorum. Aylardan Nisan, sabahın erken saatleri ve bahar... Bir yağmur damlasıydım, yüreğine düştüm. Beni de götür yanında, fark etmez nereye döküldüğün... Ya "Hikayedendir" yaşadıklarınız ya da "MaSaLdan" dır herşey...
-
FİTNE NEDİR? FİTNECİ KİME DENİR VE GÖREVİNİ NASIL YAPAR?
Hristiyan, Yahudi, Budist ya da dinsiz bir aileden de olsaydım, şuana kadar kendi emeklerimle kazandığım birikimimle seçeceğim din İSLAM olurdu... Laik Devlet düzeninde yaşayan Müslüman bir ailede yaşadığım için, bunun nimetlerinden yararlanıyorum... 80 küsur yıldır herkesin faydalandığı gibi... İslamı en doğru anlayan ve yaşayan toplum Türk Toplumudur, laiklik asla dinle çelişmez, çelişir gibi gösterenler Arab geleneğini din diye yutturmaya çabalayanlar... Suudi Arabistan'da kadınlar sokağa yalnız çıkamıyorlar olsa bile bu DİNİN tebliği midir? Yoksa Arabların kültürel yapılarından gelen bir gelenek midir? Bir kadın Peygamber olsa, ne olur, olmasa ne olur? Peygamberlerin erkeklerden seçilemesinin pek çok faktörü var, çağ öncesi zamanlarda kadının sözünü dinleyecek kaç toplum var? Kalkıp erkek egemen topluma ne anlatabileceksin, erkekler bile bunu yapmakta zorlanmışlar, şiddete maruz kalmışlar, zarar görmüşler, kadına çok daha fazlası yapılırdı... Bunlar kadını kollamaktır bence... Yanlış görmüşsün işte, Hatice Validemizin durumu Arab toplumunda çok ekstra bir durumdur, çünkü varlıklı bir aileden geliyor, ya varlıksız ailelerin kadınları, kızları, kardeşleri aynı durumdamıydı, Arab toplumunda kadın hala söz sahibi değilse bu onların dinlerinden bihaber olmalarından ve işlerine geldiği gibi yaşamayı tercih etmelerinden kaynaklanıyor, aynı Arab kadınlar o toprakların dışına çıktıklarında kılık kıyafetleri bile değişiyor, kendi ülkelerinde yasaları belirleyenler hükmü istedikleri gibi işliyor bu dinin emri midir, var mıdır böyle bir emir, yoksa olmadığı halde Arabların kendi dürtülerinden korkmalarımıdır bunda etken olan? Selamlar
-
Allahın eline ne geçecek.
Kuran tebliğini bildiriyor uyarıyor, uyarıları dikkate almazsan, Kuran'a göre suç işlersin, onunda bedelinin HAKKINCA ödersin... Kanunda da yasalar aynı şekilde işler, yasalar ve yasaklar bellidir, uymazsan cezasına katlanırsın, bana HAKSIZLIK yapılıyor, bu yasalar kararsız ya da adaletsiz diyemezsin...
-
BAYAN ve ERKEK dost olabılırler mi?
Dostun Tanımı Bir dost nasıl anlatılır, hani başlangıç tarihi olmayan hatıralar vardır ya işte öyle bir anı gibidir akılda yer eden dostlar. Düşündüm yaşamımda yer eden bir dostumu anlatmanın en kolay yolu nasıldır diye iki paragrafla bitirilecek bir açıklama gibi geldi ilk başta. Amaaa anlatmak için yazmaya başlayınca bir dostu anlatmanın öyle kolay olmadığını gördüm dost dediğin yüreğine okkalı bir şekilde yerleşmişse onu anlatmak gerçekten zor oluyor. Gece yıldızları anlatabildiği kaç tane dostu vardır insanın, yada sevdiklerini anlatabildiği, acılarını paylaşabildiği ve acılarını dinleyebildiği, yazarken bile benmerkezci br hava çizdiğimi farkettim dosttan beklentileri ön plana çıkartıyorum hemen dostluk paylaşmaksa cümlelerin ekleride değişmeli yapılarıda. En uygun dost tanımını yapmak gerekirse diyorum aklıma gelen bir türkünün dizeleri oluyor "Dost dost diye nice nicesine sarıldım, benim sadık yarim kara topraktır" evet dost dediğin ve dost olabildiğinle toprak olabilmeki insan. Toprak bereketi ifade eder ve dostlar birbirine yaşamı doğurarak/doğurtarak hediye ederler. Dost, dostum, dostlarım hangisine takılı kalır aklım bilemem ne kadar çoğulluk ifade ediyor dostlarım. kimin bu kadar çoğullaşabilmiş ve toprak olmayı başarabilmiş dostu vardır dünyada merak ediyorum. Dost dediğin uçsuz bucaksız anlamlar ifade ediyor, düşünce dostu tanımlamaya aklına binlerce şey gelmeye başlıyor atasözleri, türküler, deyimler uzar gider liste hepsi bir dost arar karanlığında sessizliğinin. Galiba insanlar yalnızlığından korktukları için dosta sarılma hissi duyuyorlar " Düşenin dostu olmaz " düşmeden dost olmamışsa düştükten sonrada dost olmaz. Türk Dil Kurumu'nun Dost'u anlatması ise daha enterasan "Sevilen, güvenilen, yakın arkadaş, gönüldaş, iyi görüşülen kimse, düşman karşıtı" buyrun düşman karşıtı olan herkes dost mudur? Birde şöyle bir tanımı var dostun "Erkek veya kadının evlilik dışı ilişki kurduğu kimse" yani aldatmanın diğer adı dost oluyor. Dost dediğin karanlıkta bir mum ışığı ise dosta giden tüm yollar aydınlık mı olur ? Yada dost karanlıkta omuz omuzu ışığı bulmak mıdır ? Ne kadar zormuş dostun tanımını yapmak ve onu anlatmak oysa en kolay anlatılabilir şeydir dostluk sorarsan "dost işte, sırdaşım, gardaşım benim" bu kadar rahat ve kolay anlatılıyor. Birde dosttan ayrı kalmak var (yanlış anlamayın sevgili olan dosttan değil dost olan dosttan) işte o zamanda "Dost hasreti zor imiş, her dem ahuzar imiş" böyle bir havaya giresi geliyor insanın. bugüne kadar dostunu özlediği için böyle bir türküyü kim yakmıştır notalara bağlayarak. Özlemenin bir diğer adıymış dost. Andığında hissetmek olabilir mi? Çok sevdiğin bir dostun seni düşündüğünde onu hissedip aramak, aklıma geldin diye ve aaa bende seni düşünmüştüm tam şimdi diyebilmek telefonun diğer ucunda, yakınsan koşarak gidebildin mi kapısına kadar bana ihityacın olduğunu hissettim diye. Dost seni anlatmak ne kadar zormuş böyle uzun uzadıya. Derler ki " dostun attığı taş baş yarmaz" öylemidir bunu kaldıracak ve içselleştirecek biri olabildik mi? dostun attığı taşla yaralanmayacak kadar ağır olmak kolay değil çünkü. Bize zor geliyor artık atılan taşlar, dost dediğin niye taş atmalı ki diye düşünür dururuz. o kadar kırılgan olmuşuz ki taş atılsa bir dost tarafından paramparça olabiliyoruz. Ve dost olabilmenin en güzel yanı birilerine Dostum diyebilmekte diyorum. Buraya bir şiirimi eklemek istiyorum Dost yüreği saran duvardır Aşk yürekte tüy iken dost yürekte demir ökçedir. Sevgi yürekte kor iken, Dost yüreği taşıyan kafestir Yalnızlık yürekte su iken Dost yüreği saran duvardır Evet dost yüreği saran duvardır ve dostun duvarını sağlamlaştıracak harc olmak gerekiyor dosta. Dostuma Dostça selamlarımla
-
sEn EsTiKçE bEn TiTrErİm...
Bana Bir Şarkı Söyle Özledim sesini ne olur konuş Bir gül açtır zamanların ötesinden Karanlıklar içindeyim, kapkarayım bugün gel Gök mavisinden, deniz mavisinden Bana bir şarkı söyle İçimde bir şey kımıldıyor Gözlerim kan çanağı, yorgunum, uykusuzum Bir baksana ne haldeyim deli divane Yaralıyım, çaresizim umutsuzum Bana bir şarkı söyle Yağmur ol yağ üstüme, güneş ol ısıt Dökül karanlığıma ışıklar gibi Al beni, en uzaklara götür Sesin aksın içimde bir pınar gibi Bana bir şarkı söyle Bütün renkleri kat birbirine Buram buram bir turuncu getir geçen yazdan Bir tüy gibi, bir bahar dalı gibi Hafiften, inceden, güzelden, en beyazdan Bana bir şarkı söyle Bazan kar nasıl hazin yağar bilirsin Kurşuni bir gökyüzünden ağlamaklı İşte öyleyim, kapkarayım bu gün gel En hüzünlü sesinle, en dokunaklı Bana bir şarkı söyle Ümit Yaşar Oğuzcan
-
redblack
Acıya Kurşun İşlemez Sabrın çalkalanıp taştığı sulardadır Çığlıklarla parçalanmış uykularda Buruşturulup atılmış aşklarda Ve çalınmış mutluluklardadır Ses ile yürek Büyük rüzgarların o yanık şarkısı Hala yükselir içimizden, dağılır Coşkunun doruklarında sürer yankısı İlk kurban adanırken bir nehire Korkunun ilk nisanında başlamıştır Gözyaşının ilk damlasından kalma Yaslı baharlarla gelmiştir bugüne Kanla yazılan yasalarla Açlığın otağ kurduğu sabahlarla Ve sonuçsuz kalan ahlarla gelmiştir Acıya kurşun işlemez artık Ölüm bile bu acıyı cellat bilmiştir Yok bundan böyle ter yarası Zincir tutsaklığı ve sabır Kırbaç yalvartması sessizliğin Can pazarı ve kahır yok Herşey yaşanan şu gün gibi gerçek Adımız halk olduğu günden beri Bir direnç olmuştur bizde sevinçler Şimdi acının her kuraklığında Onlar Yüreğimizin ovalarına çiselenirler Boşuna değil bu ölürcesine sevmek Ve ölürken bile yürümek Boşuna değil Hep yatağı olduk tarihin ırmağının Yenilgilerle durulmanın Zaferlerle köpürüp kabarmanın Ama hiç bir zaman Anası olamadık geçmişi doğurmanın Yıldızlar ve sular tanıktır Aç ve kavruk bir memeden Direnmeyi yudum yudum emen Bir çocuk gibi öğrendik Ve direndik Ordular kurduk türkü renklerinden Bütün ağıtları bir hücumda yendik Acıya kurşun işlemez artık Biz yaşamayı zulümsüz sevdik Adnan Yücel
-
SARDUNYAM.... (Günlük... kendisini fark ettirebilen çok az şey vardır günlük yaşamımızda... )
çok güzelmiş Diloşum daha önce bilmiyordum, ama sözler çok hoş... teşekkür ederim
-
Allahın eline ne geçecek.
mevzu tamda o, haksızlığa uğramak... selamlar
-
Din Nedir
BAKARA SÛRESİ(120) Sen dinlerine uymadıkça, ne Yahudiler ve ne de Hıristiyanlar asla senden razı olmazlar. De ki: "Allah'ın yolu asıl doğru yoldur." Sana gelen ilimden sonra, eğer onların arzu ve keyiflerine uyacak olursan, bilmiş ol ki, Allah'tan sana ne bir dost, ne bir yardımcı vardır. BAKARA SÛRESİ(132) İbrahim bunu kendi oğullarına da vasiyet etti, Yakub da öyle: "Oğullarım! Allah sizin için bu dini (İslâm'ı) seçti. Siz de ancak müslümanlar olarak ölün" dedi. BAKARA SÛRESİ(256) dinde zorlama yoktur. Çünkü doğruluk sapıklıktan iyice ayrılmıştır. O halde kim tâğûtu tanımayıp Allah'a inanırsa, kopmak bilmeyen sapasağlam bir kulpa yapışmıştır. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ(19) Şüphesiz Allah katında din İslam'dır. Kitap verilmiş olanlar, kendilerine ilim geldikten sonra sırf, aralarındaki ihtiras ve aşırılık yüzünden ayrılığa düştüler. Kim Allah'ın âyetlerini inkar ederse, bilsin ki Allah hesabı çok çabuk görendir. ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ(24) Bunun sebebi, onların, "Bize, ateş sadece sayılı günlerde dokunacaktır." demeleridir. Uydurageldikleri şeyler dinleri konusunda kendilerini aldatmıştır. ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ(83) Göklerdeki ve yerdeki herkes ister istemez ona boyun eğmişken ve ona döndürülüp götürülecekken onlar Allah'ın dininden başkasını mı arıyorlar ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ(95) De ki: "Allah doğru söylemiştir. Öyle ise hakka yönelen İbrahim'in dinine uyun. O, Allah'a ortak koşanlardan değildi." İbrahimin dini, Yahudilerin uydurduğu gibi Yahudilik değil, İslamdır... İlahi dinlerin merkezi aynıdır, hepsi Allah katındandır ve tektir... Din'in gelmesinin en büyük sebebi bilerek ya da bilmeyerek Allah'a ortak koşmaya engel olmaktır... Uyarıları bu yöndedir... Ne gönderdiği peygamberler O'na ortak koşulabilir, ne bir başka nesne... ALLAH herşeyi yoktan var eden tek olandır... RAB, RAHMAN VE RAHİM olan...
-
Allahın eline ne geçecek.
ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ(25) Bakalım, kendilerini o geleceğinde hiç şüphe olmayan gün için bir araya topladığımız ve hiç kimseye haksızlık edilmeden herkese kazandığı tamamen ödendiği vakit, halleri nice olacaktır. NİSÂ SÛRESİ(77) Daha önce kendilerine, "(savaşmaktan) ellerinizi çekin, namazı kılın, zekâtı verin" denilenleri görmedin mi? Üzerlerine savaş yazılınca hemen içlerinden bir kısmı; insanlardan, Allah'tan korkar gibi, hatta daha çok korkarlar ve "Rabbimiz! Niçin bize savaş yazdın? Bizi yakın bir zamana kadar erteleseydin ya!" derler. De ki: "Dünya geçimliği azdır. Ahiret, Allah'a karşı gelmekten sakınan kimse için daha hayırlıdır. Size kıl kadar haksızlık edilmez." NÛR SÛRESİ(50) Kalplerinde bir hastalık mı var, yoksa şüphe ve tereddüde mi düştüler? Yoksa Allah ve Resûlünün kendilerine karşı zulüm ve haksızlık edeceğinden mi korkuyorlar? Hayır, işte onlar asıl zalimlerdir. Merak etmeyin hiç haksızlığa uğramayacaksınız, hiç birimiz uğramayacağız... Allah iman edenlere de sonsuz bir mutluluk vadediyor, huzur, güven ve rahatlık duyacakları mekanlarda sonsuz bir mutluluk vadetmesine ne diyorsunuz? Sıkıysa inanma, diyorsunuz sıkıyor ki inanmıyorsunuz o zaman nedir sorun, kafalarınızda ki (acaba) mıdır? İnanmıyorsunuz, bunu açıkça ifade ediyorsunuz, bizleri yaralıyor sözleriniz, inciniyoruz, çünkü sevdiklerimizi aşağılıyorsunuz ama başınızda bir polis yok değil mi, dilediğiniz gibi konuşmakta özgürsünüz, ama unutmayın yapılan her eylemin ve söylemin bir karşılığı var, demek ki göze alıyorsunuz...
-
FİTNE NEDİR? FİTNECİ KİME DENİR VE GÖREVİNİ NASIL YAPAR?
BAKARA SÛRESİ (223) kadınlarınız sizin ekinliğinizdir. Ekinliğinize dilediğiniz biçimde varın. Kendiniz için (geleceğe hazırlık olarak) güzel davranışlar takdim edin. Allah'a karşı gelmekten sakının ve her hâlde onun huzuruna varacağınızı bilin. (Ey Muhammed!) Mü'minler'i müjdele. BAKARA SÛRESİ (228) Boşanmış kadınlar kendi kendilerine üç ay hali (hayız veya temizlik müddeti) beklerler. Eğer Allah'a ve ahiret gününe inanıyorlarsa, Allah'ın kendi rahimlerinde yarattığını gizlemeleri onlara helal olmaz. Kocaları bu süre içinde barışmak isterlerse, onları geri almağa daha çok hak sahibidirler. kadınların, yükümlülükleri kadar meşru hakları vardır. Yalnız erkeklerin kadınlar üzerinde bir derece farkı vardır. Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. (öyle bir topluma kadının meşru hakları olduğunu söylüyor ki, Kuran, bu o devir için bir devrimdir) ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ(42) Hani melekler, "Ey Meryem! Allah seni seçti. Seni tertemiz yaptı ve seni dünya kadınlarına üstün kıldı." (bir kadına, bir ayet iniyor, Yahudilerin mabetlere bile almadıkları kadına, inkara bahane çok, ama vicdanla bakmak lazım) NİSÂ SÛRESİ(19) Ey iman edenler! kadınlara zorla mirasçı olmanız size helal değildir. Açık bir hayasızlık yapmış olmaları dışında, kendilerine verdiklerinizin bir kısmını onlardan geri almak için onları sıkıştırmayın. Onlarla iyi geçinin. Eğer onlardan hoşlanmadıysanız, olabilir ki, siz bir şeyden hoşlanmazsınız da Allah onda pek çok hayır yaratmış olur. (kadını zorlayarak ondan hakkını almayın, diyor hala haksızlıktan söz ediyorsunuz) BAKARA SÛRESİ (282) Ey iman edenler! Belli bir süre için birbirinize borçlandığınız zaman bunu yazın. Aranızda bir yazıcı adaletle yazsın. Yazıcı, Allah'ın kendisine öğrettiği şekilde yazmaktan kaçınmasın, (her şeyi olduğu gibi dosdoğru) yazsın. Üzerinde hak olan (borçlu) da yazdırsın ve Rabbi olan Allah'tan korkup sakınsın da borçtan hiçbir şeyi eksik etmesin (hepsini tam yazdırsın). Eğer borçlu, aklı ermeyen, veya zayıf bir kimse ise, ya da yazdıramıyorsa, velisi adaletle yazdırsın. (Bu işleme) şahitliklerine güvendiğiniz iki erkeği; eğer iki erkek olmazsa, bir erkek ve iki kadını şahit tutun. Bu, onlardan biri unutacak olursa, diğerinin ona hatırlatması içindir. Şahitler çağırıldıkları zaman (gelmekten) kaçınmasınlar. Az olsun, çok olsun, borcu süresine kadar yazmaktan usanmayın. Bu, Allah katında adalete daha uygun, şahitlik için daha sağlam, şüpheye düşmemeniz için daha elverişlidir. Yalnız, aranızda hemen alıp verdiğiniz peşin ticaret olursa, onu yazmamanızdan ötürü üzerinize bir günah yoktur. Alış-veriş yaptığınız zaman da şahit tutun. Yazana da, şahide de bir zarar verilmesin. Eğer aksini yaparsanız, bu sizin için günahkârca bir davranış olur. Allah'a karşı gelmekten sakının. Allah size öğretiyor. Allah her şeyi hakkıyla bilendir. (biri diğerine hatırlatsın diye, özellikle açıklanıyor, herhangi bir şekilde ikinci sınıf yapıldığı yok, cahiliye arablarında kadının şahitliği bile geçersizken, kadına şahitlik etme hakkı tanıyor... birde anlaşılmayan şey var, Kuran'da zamanın şartlarına göre değişebilen durumlar vardır, hiç bir zaman değişmeyecek durumlar vardır, hiçbir zaman değişmeyecek olanlar bellidir, büyük günah olarak tabir edilenler, örneğin şirk ve fitne kadın yada erkek kim tarafından yapılırsa yapılsın değişmez günahtır, bir kadın unutmayacağından eminse tek başına şahitlik yapamaz diye bir şey yok) Brain, İSLAM dini benim vicdanımla iman ettiğim inancım, itikadım ve onda beni rahatsız edici birşey söz konusu bile değil, benim annem, babam, bütün akrabam müslüman ve ailemde ya da yakın çevremde hiç ikinci kişi gibi olmadım... IQ'su 70 olan birinden daha geride hiç tutulmadım, toplumlarda kadının yerini din belirlememiştir, erkekler belirlemiştir, ALLAH dinden emir gönderdiğinde bu yanlışa dikkat çekmiş ve kadın erkek kim olursa olsun iman edenlerin arasında fark gözetmemiştir... İlkel kabilelerde, herhangi bir ilahi emir almamış toplumlarda dahi kadınlar söz sahibi olamıyor bunu onlara dayatan kim? Erkek egemen toplumların sosyal sorunudur bu, dünyanın heryerinde her inançta kadına haksızlık yapılıyor, ama İslam kadına değer vermiş... Siz 1400 yıl öncesinin Arab toplumundaki kadının yeri ile bugünü kıyaslayın... Eğer Kuran bugün gelmiş olsaydı günümüzün sorunlarına dair kimbilir ne gibi meselelere dikkat çekilirdi?
-
Kim dindar kim değil.
Dini kişilere göre düşünmüyorum, dindar geçineni dine göre değerlendiriyorum... Arada çok büyük bir fark var...
-
Tehlikecinin farkında mısınız ?
Algı farklı işte, Cumhurbaşkanlığı makamına, dindar birini arıyorlar, bizde soruyoruz, bir camiye imam mı lazım? Yoksa hukuk devletine, bir devlet adamı mı lazım?
-
ADD BİR KADIN ..
Bizlerde ne söylediği ile değil kişilerin ne yaptığı ile ilgileniyoruz, ama ilgi alanlarımız farklı gördüğüm kadarıyla... Madem kimse karışmıyor kimsenin neye inandığınıa bu yaygarayı kim, neden ve nasıl kopartıyor?
-
***ÇANKAYA'DAN ADD'YE MİTİNG YARDIMI***
Rivayet söylenti ile olur, sen görmezden gel bakalım nereye kadar? Şehit ailelerine destek olmadığını nereden biliyorsun, çünkü seni rahatsız eden ADD'ye yapılan destek... Oysa devlet alınan vergilerden şans oyunlarından pek çok gelirden onlara destek oluyor, zaten Şehit ailelerine fon ayrılmalı ve onlar mağdur edilmemeli, yani şehit annesi, eşi maaşa bağlanmalı, bildiğim kadarı ile de bağlanıyor... aman bizden olmayın, kimden olmak istiyorsanız onlardan olun... Dürüstlüğün belgesi olmaz dedim arkadaş, sahtekarlığın belgesi olur, bu ikisi çok farklı şeyler, bilmem anlatabildim mi?
-
Sevdiğim ve Seçtiğim Şiirler
GİTTİN Gittin... Ben, arkandan sadece baktım. Oysa; söyleyecek o kadar çok şeyim vardı ki... "Gidersen iyiye dair ne varsa içimde yitireceğim hepsini. Gidersen sönecek içimdeki ateş ve bir daha hiç kimse yakamayacak. Gidersen karanlığa mahkum edeceksin günlerimi O karanlıkta yolumu kaybedeceğim" diyecektim sana. Konuşamadım... Gittin... Gidişini görmemek için gözlerimi kapattım Öylesine acıdıki içim, tutup koparsalardı kolumu bacağımı bu kadar acı duymazdım. Acım yaş olup akmalıydı gözlerimden. Ağlayamadım... Gittin... Seni delicesine bir tutkuyla seviyordum oysa Tutkum seninle olmaktı, tutkum teninde erimek, tutkum hayatı seninle sadece paylaşmaktı. Anlatamadım... Gittin... Gidişini önlemek için tutmak vardı ellerinden Ellerim değil miydi her dokunuşumda seni ürperten? Ürperdin yine biliyorum. Bir kez dokunsam, bir kez tutsam ellerini Gitmek için biriktirdiğin bütün cesaretin kaybolurdu. Tutamadım. Gittin... Bir yıkım gibiydi gidişin Sen adım adım uzaklaşırken benden Çöküp kaldı bedenim olduğu yere Nice terk edişlere dayanan yürek bu kez yenilmişti Bu kadar zayıf değildim ben kalkmalıydım. Kalkamadım... Gittin... Oysa geldiğin gün gideceğini biliyordum Hazırdım gidişine, Kaçak zamanları yaşıyorduk Zaman bitecek ve sen gidecektin Bense, gidişinin ertesi günü Hayatıma kaldığım yerden yeniden başlayacaktım. Başlayamadım... Gittin... Bir şey söyledin mi giderken? "Kal" dememi istedin mi? Son bir kez "seni seviyorum" dedin mi? "Bekle beni döneceğim" diye umut verdin mi? Beynim öylesine uğulduyorduki. Duyamadım... Gittin... Nereye gittiğin önemli değildi Binlerce kilometre uzakta da olsan, iki metre ötemde de farketmiyordu. Artık yoktun ve asıl bu düşünce beni felç ediyordu. Kurtulmalıydım senden, bu yokluk duygusundan kurtulmalıydım. Kurtulamadım... Gittin... Unutulanların arasına katılmalıydım Anıları bir sandığa koyup hayatı bir yerinden yakalamalıydım. Bu aşk noktalanmalıydı, bu sevdadan vazgeçmeliydim. Yapamadım... Gittin... Bir okyanusun ortasında tek küreği kaybolmuş sandalda Dev dalgalarla boğuşan bir denizciyim şimdi. Bil ki; sevmekten vazgeçmedim seni, Bil ki; seninle birlikte sevdanı da taşıyacağım yüreğimde, Bil ki; seni Unutamadım... Mehmet Coşkundeniz
-
Bir gün içimden gittin, anladım.
Hayat hızla geçip gidiyor ellerimin arasından işte. Bense bir evin bir köşesinde yalnızlığımla baş başayım. Yaşanmamış zamanlarım, sonu olmayan öykülerim var şimdi. Kaybettiğim mevsimlere eklediğim sahipsiz gecelerimde, yorgun, umutsuz, hayalsiz zamanları tüketiyorum. Bana eşlik edense sadece duvardaki gölgelerle sözlerini bile duyamayacağım kadar uzaktan gelen hoş melodiler... İçimde gizli kalmış sevinçler, açığa çıkmayacak heyecanlar, belki de hiç bir zaman hayata geçiremeyeceğim mutluluk formüllerim var. Kimseler bilmiyor, bense kimselere anlatmıyorum artık. Her şeyde, her yerde, her an aradığım maviyse terk edeli çok oldu beni. Oysa aşkın, umudun, hayalin rengiydi mavi benim için. Tek kelimeyle anlat bana aşkı dediklerinde söylediğim renkti o... Çok sevdiğim şarkılarında sesi kısıldı. Dinlediğimde her söz canımı acıtıyor. "Batıyor ama acıtmıyor senin sevdan" diyor, ama ben o acıyı yüreğimin en derininde hissediyorum. Çok konuşan ben, konuşmak için çıldıran ben, uzun sessizliklerin insanı oldum. Ağzımdan çıkacak sözcüklerin neler olabileceğini bilmiyorum, belki de ondan suskunluğum. Bilemiyorum, belki en doğrusu bu... Hiç böyle olmadım ben. Yaşama böyle yılgın, böylesine soğuk, böylesine uzaktan bakmadım. En soğuk kışta bile hiç kimsenin görmediği güneşler ısıtırdı beni. Karda çiçekler açtırırdım. Çünkü sen vardın. Sen aşktın, sen Maviydin, sen güneştin, sen rengarenk çiçektin, sen yüreğimde isyan, sen ruhumdaki ateştin. Sen gülüşlerimin adı, sen göz yaşlarımın anlamıydın. Sen hayatımdın, sen hayattın. Ve bir gün gittin. Gitmek istiyordun, gittin. Bahanelerin vardı, ardına sığınacağın haklı nedenlerin vardı. Gidişine izin verip vermemem önemli değildi senin için.. Umursamadın da zaten.. Ve gittin ve ben yok oldum. Oysa ne çok sevmiştim seni. Senin verebileceğin hüzün demek ki böyle acı bir şeymiş, öğreniyorum. Acı veriyor, zor oluyor, canımı yakıyor ama öğreniyorum... Yüreğimdeki ateş söndü, yerinde buzdan bir kütle var artık. Baharlarsa öylesine uzak ki bana...
-
Halk ve Sol
Chp ve Dsp aynı çatıda mutlaka birleşmeli...
-
CUMHURİYETE SAHİP ÇIKIN
katakuta, gerçekten sıkıldım artık bundan nedir probleminiz? siz beni tebrik etmeyin, buna ihtiyacım hiç yok... inanç vicdanımda benim, ama anlamak istemiyorsunuz, maksat belli ben bu oyuna gelmem katakuta, inan gelmem... Atatürk'e ve onun devrimlerine bağlıyım, ve Atatürk gibi bende müslümanım, yani politika bölümünede dini taşıdınız ya bravo... dinci geçinenlerle ne gibi bir fark var aranızda?
-
Gece Yağmuru
Açsam Rüzgara Ne hoş, ey güzel Tanrım, ne hoş Mavilerde sefer etmek! Bir sahilden çözülüp gitmek Düşünceler gibi başıboş. Açsam rüzgara yelkenimi; Dolaşsam ben de deniz deniz Ve bir sabah vakti, kimsesiz Bir limanda bulsam kendimi. Bir limanda, büyük ve beyaz... Mercan adalarda bir liman.. Beyaz bulutların ardından Gelse altın ışıklı bir yaz. Doldursa içimi orada Baygın kokusu iğdelerin. Bilmese tadını kederin Bu her alemden uzak ada. Konsa rüya dolu köşkümün Çiçekli dalına serçeler. Renklerle çözülse geceler, Nar bahçelerinde geçse gün. Her gün aheste mavnaların Görsem açıktan geçişini Ve her akşam dizilişini Ufukta mermer adaların. Ne hoş. ey Tanrım, ne hoş, İller, göller, kıtalar aşmak. Ne hoş deniz deniz dolaşmak Düşünceler gibi başıboş. Versem kendimi bütün bütün Bir yelkenli olup engine; Kansam bir an güzelliğine Kuşlar gibi serseri ömrün. Orhan Veli Kanık