hearten tarafından postalanan herşey
-
TÜRBANIN DİLİ VARDIR... (Türbanlı eş bir kimliktir... Şeriatçıdır, Medeniyeti sevmez........)
Buda farklı bir bakş açısı tabi ama tutarsız olduğunu düşünüyorum… Laiklikle yönetilmeyen Osmanlı Devleti döneminin en gelişmiş bilim sistemine sahip devletti. Bunu gözden kaçırmazsanız, insanların kafasına sokuşturulan ezber “din bilimle zıttır” söylemini telaffuz etmek zorunda kalmazsınız… İslam dini bilime karşı değil, bilimi öngörürür. Bilim ne kadar ilerlerse kişinin yaratıcısına olan hayranlığı o derece artar, zira kainattaki herşey bir olan Allah’ ın Alim sıfatının tecellisidir ve bilim ile Allah’ ın ilminin nelere Kadir olduğuda daha iyi anlaşılır. Birbirinden ayrılması gereken nokta şu ki, İslam bilimi engellemez, bilimin şer amaçlı kullanılmasını engeller. Ortada varolmayan ve ortaya çıkarıldığı takdirde bütün insanlara hükmetmek için kullanılacak bir nükleer enerjiyi düşünün. Bunu bilim adı altında çıkarmak insanlığa yarar değil zarardır. İslam bu bilim anlayışını reddeder. Haklı bir tespit birileri ülkenin gelişmesini engellemek istiyor ve din ve bilimi, laik ve anti laiki, müslüman ve müslüman olmayanı, türk ile türk olmayanı, cami ve okulu, Atatürk ve Hz. Muhammed’ i karşı karşıya getirerek bunu son derece güzel bir şekilde başarıyor. İmam hatip irtica diyor, başörtüsü irtica diyor, Atatürk din düşmanı diyor, bütün insanlar bunlarla uğraşırken onlar ellerini ovuşturarak gelişimlerini sürdürüyorlar. Allah razı olsun sizlerde ekmeklerine bir güzel yağ sürüyorsunuz malum kişilerin sağolun… Din kendi geleceğini garanti altına almak için bilimin araştırma ve inceleme özelliklerini kontrol altında tutmak zorundadır... Neden çünkü bilimin bulguları dini sorgulamaya yol açacaktır ve bunu din istemediğinden demokratik bir ortam oluşamaz.... Bunun içinde din ortadan kalkmak zorundadır herhalde… Niyetinizi açıkça ifade edebilirsiniz… Dinler adına dedğil sadece İslam dini adına konuşuyorum; İslam dininin geleceği garanti altına alınmıştır. Garanti altına alan bu dini insanlara hak sayan Allah’ tır. İslam dininin sürekliliği ve garantililiği senin ve benim geleceğimizden daha garanti altındadır. Bunu daha iyi kavrayabilmen için 1400 yıllık geçmişi gözönüne alman yeterlidir. Bilmem anlatabildim mi? Garanti gibi bir problemi olmayan İslam dininin bilimle alıp veremediği hiçbirşey yoktur. Dünya üzerinde milyonlarca bilim adamı vardır yaratılış inancına sahip olan, müslüman olan… Demekki bilimsel bulgular atesit olmayı gerektirmez. Bu insanın kişisel tercihi ile alakalıdır. Hiçbir bilimsel bulgu “yaratılış yoktur ve ispat edilmiştir” şeklinde yayınlanmamıştır bugüne kadar ve bundan sonrada olmayacaktır. Çünkü yaratılış insanın varlığından bile daha büyük bir gerçektir. Kainatı yaratn Allah’ tır, İslam Allah’ ın dinidir ve bilim Allah’ ın ilminin yansımasıdır. Bilim olarak görünen herşey İslam dininin Rabbi Allah’ a aittir. Dolayısı ile bilim ve din arasında bir çatışma değil, son derece mükemmel bir uyum vardır. Anlayana, anlamak isteyene…
-
AKP li başkan eşlerinin Saray gezisi
Sen bunlara yolsuzluk mu diyosun? Önemsemeyip buralara kopyalamadığına göre YÖK yetkililerinin yaptıkları pekde yolsuzluk sıfatına uymasa gerek... Başörtülü öğrencileri Laiklik ve Atatürkçilik bahanesi ile okullara almayan YÖK ve rektörleri ile ilgili yolsuzlukları neden görmezden geldik sevgili gelincik? Olmuyor böyle antidemokratik tutum... Bak bizim Güya Cumhuriyetçi, laik, Atatürkçü bilim adamlarımız neler neler yapmış... Sen uyurken... İstanbul Üniversitesi eski Rektörü Kemal Alemdaroğlu, yaptığı yolsuzluklarla gündeme geldi, çok az kişinin katıldığı yemeğe, 4 bin kişi katıldı denerek 14 milyar ödendi ve eski rektör Alemdaroğlu, kamuoyu baskısı ile yine YÖK Başkanı Erdoğan Teziç tarafından görevinden alındı. Yıldız Teknik Üniversitesi Rektörü Durul Ören’in, dekanlığı döneminde 30 kişiye hayali bordrolar düzenlenerek senelerce maaş ödendiği belirlendi. YÖK olaya seyirci kaldı. Marmara Üniversitesi’nde, döner sermaye geliri katkı paylarında yapılan yaklaşık 50 bin YTL’lik yolsuzluk sebebiyle yöneticiler görevden alındı. Üniversitenin 245 bin YTL’sinin bağış adı altında vakıflara yatırıldığı ortaya çıktı. Ankara Üniversitesi’nde ilaç yolsuzlukları yaşandı, yolsuzluğa YÖK Genel Sekreteri Turgut Kılıç’ın eşinin adı karıştı, böyle olunca YÖK soruşturmayı kendi yapmaya karar verdi, olaylardaki şeffaflık karartıldı. Yine Ankara Üniversitesi’nde Sağlık Kültür ve Spor Daire Başkanlığı’nca yazılan reçetelerde piyasa değeri 37 YTL olan deri kremleri 400 YTL’ye fatura edildi. Malatya İnönü Üniversitesi’nde, Sayıştay tarafından 44 ayrı yolsuzluk tespit edildi, Rektör Fatih Hilmioğlu ve yönetim hakkında, ihaleye fesat karıştırma, usulsüzlük, görevi kötüye kullanma dahil bir çok yolsuzluk tespit edildi. Samsun 19 Mayıs Üniversitesi ise baskıcı ve diktatörce yönetimi ile gündeme geldi. Rektör Ferit Bernay, taraflı olarak 80 öğretim görevlisinin işine son verdi; yolsuzluk, mahkeme kararlarına uymamak, kadrolaşma, eş, dost, akraba, kayırma ile suçlandı. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde yemek ihalesinde usulsüzlük tespit edildi, hastanenin ilaçlanmasına yönelik ihalede 60 milyarlık yolsuzluk yapıldı. Celal Bayar Üniversitesi’nde çatı onarım ihalesi rektör tarafından hiçbir gerekçe gösterilmeden iptal edildi. İhale, % 32 indirim teklifi veren firmadan alınıp % 21 indirim teklifi veren firmaya verildi. Abant İzzet Baysal Üniversitesi Rektörü Yaşar Akbıyık, Başbakan’ın katıldığı açılış törenine katılmadı, ama DİSK’in öncülük ettiği “Türkiye Solunun Genel Durumu ve Geleceği” konulu bir toplantıya ev sahipliği yaptı. ( Nerde yökün bağımsızlığı? İşte mevcut kadrolaşma bundan ibaret... ) Meclis Araştırma Komisyonu, 28 üniversitenin laboratuvarlarının yenilenmesinde 66 milyon sterlinlik proje usulsüzlükleri belirledi.
-
TÜRBANIN DİLİ VARDIR... (Türbanlı eş bir kimliktir... Şeriatçıdır, Medeniyeti sevmez........)
Ben bu konuda sana katılmıyorum. İmam hatip okulları din adamı yetiştirmek için kurulmamıştır. Hadi farzedelim ki amaç din adamı yetiştirmek. Peki mezun olan kişi din adamı olmak zorundamıdır? Meslek lisesi elektronik mezunu bir kişi bütün hayatı boyunca elektronik teknikeri olmak zorundamıdır? Bütün hayatımı 17 yaşında verdiğim/verdirildiğim bir karara bağlı olarak şekillendirmek, sence kaliteli ve çağdaş eğitim sistemi açısından ne derece mantıklıdır? İşte bu mantıksızlık yüzündendir ki imam hatip liseleri din adamı yetiştirmek için kurulmuş olamaz. Daha doğrusu kişi buna mecbur bırakılamaz. Okullar illede bir mesleği öğrenmek için kurulmuş ise genel liselerin amacı nedir? Boşamı okuyor milyonlarca öğrenci? Bu tutarsızlıktır! İmam hatip liseleri din eğitim veren liselerdir. Ben din eğitimi alarak lise öğrenimimi tamamlayabilirim ve ardından tıp bilimine merak salıp doktor olabilirim, olabilmeliyim… İnsanların yaşamlarını kalıplar içine sıkıştırmak hiçbir demokrasi anlayışına sığmaz. Kaldıki üniversitelerde bile örneğin elektronik mühendisliği üzerine lisans eğitimi alıp doktora yapıp elektronikle hiçbir alakası olmayan bir işte hayatını sürdüren milyonlarca insan var. üniversite eğitimi bile kişinin kariyer hayatını bağlamazken, lise hayatını kişinin kariyerinin sonu haline getirmek sosyal demokratik ve hukuk devleti kanunlarına sizce ne derece uygundur? Imam hatip liseleri imam yetiştirmek için kurulmamıştır, kurulamaz bu görüşe karşıyım. En azından şöyle söylenebilir okulun amacı budur, fakat mezun olan öğrenci özgürdür ister imam olur ister kumarhane sahibi… Demokrasi budur… Bu arada Türkiyede yeterli din adamının olmaması bu okullardan mezun olanların farklı işlerde görev yapması olabilir fakat bu görevi devlet kademeleri olarak tanımlayamazsınız değil mi? zira imam hatip mezunuyum diyen kişi bırakın devlette çalışmayı toplumdan aforoz edilecek nerdeyse… Esasında herşey gözler önünde bunu incelemek bile yanlış… Devlet kurumlarına ve çalışanlarına dikkat etmek yeterli… Mevcut cumhurbaşkanını ben beğenmiyorum. Son derece dikta ve halktan kopuk baskıcı bir görüşe hakim. Mesela Atatürkçülük ve cumhuriyetçilik asık suratlılığı mı gerektirir? Neden cumhurbaşkanı sürekli asık suratlı, dikta görüşünü suratına yansıtan bir izlenim veriyor? Gülümseme çok şeydir sevgili arkadaşım, gülümsemeden bile uzak bir devlet adamının iyi olduğu konusunda asla fikir yürütmem. Milli görüşçü değilim fakat şu olay dikkatimi çekmiştir. Cumhurbaşkanının birçok teröristi, pkk lıyı serbest bıraktığını herkes biliyor. Geçtiğimiz günlerde necmettin erbakanın cezasını evinde çekmesini öngören yasa tasarısı onaylandı fakat ilk başta cumhurbaşkanımız bu yasaya sıcak bakmadı bir sürü yaygara koptu vs. Ilginç olan şu neden gençlerimizi öldüren kişiler çok rahat ve büyük bir insancıllıkla serbest bırakılırken, buna onay verirken necmettin erbakanın cezası ile ilgili konuda bu kadar karşı fikir üretildi? Hadi milli görüşe de rejim düşmanı diyelim, pkk ve rejim düşmanlığı aynı şey değilmidir? Aynı hoşgörüyü necmettin erbakanada göstermesi gerekmezmiydi? Necmettin erbakan, teröristlerden dahamı tehlikeliydi ki? Laik rejimi ve atatürkçülüğü savunmak değil, laik rejim altına saklanıp atatürkü kendi çıkarlarına alet etmiş insanların söylem ve tutumlarını hakaret sayıyorum. Cumhurbaşkanının %99 müslüman halka çıkıpta laiklik adına inanç kısıtlanabilir demesini hakaret sayıyorum. Laikliği kullananları kınıyorum…. Mevcut kadrodan bahsediyorum sevgili arkadaşım görmezden gelemezsin, Mevcut kadro sol görüşlü kişilerin hüküm sürdüğü ve sağ görüşlü kişileri dışladıkları kadrolaşma biçimidir. Sizde çok iyi biliyorsunuz fişleme olaylarını, namaza giden, oruç tutan, eşi örtülü olan insanların nasılda titizlikle izlenip takip altına alındığını bilmiyor değilsiniz herhalde? Bu neyin göstergesidir? Oruç tutup, namaz kılanların, eşi örtülü olanların, camiye gidenlerin fişlenmesi neyin göstergesidir? Ve niçin yapılır? Bunların bir cevabı olmalı… Akp mevcut kadrolaşmanın çok iyi farkında. Bence kurumlararası organize haline gelmiş bu adaletsiz yapıyı bozup, insanların ideolojileri ile değil, çalışma güçleri ile çalışacakları, çalışmaları gereken bir yapı oluşturacak. Ben bu yapıya katılıyorum. Eğer hali hazırda son derece uygun ve eşit bir sistem olsaydı o zaman kadrolaşmaya karşı gelebilirdik fakat şu an asla bu eyleme karşı gelinemez. Zira mevcut sistem kadro halinde çalışıyor… Saygılar ve sevgiler…
-
Dön baba dönelim, hacılara gidelim...
İrtica denilen şey nedir ki? Sözlük anlamı bile sadece "gericilik" ten ibaret. gerici olan herkes irtica anlamına geliyor demekki... Peki gerici ne demek? Hangi geri? Dünde geridir, o halde bir """zamanı""" kastetmiyor bu gerici sözü... Peki neden irtica kelimesi İslama yada müslümanlara yakıştırılıyor? Neden birisi başörtüsü kişisel bir haktır dediği zaman hemen irticacı oluyor? Neden başörtüsü yasaktır diyen kişi iriticacı olmuyor? Neden İslam inancını yada herhangi bir inancı, yaratılış inancını yok etmek için çaba sarfeden kişi irticacı olarak algılanmıyor? Neden evrim teorisini (saplantı olduğu bütün çevreler tarafından kanıtlanmış olduğu halde) müfredatlara sokmak isteyen kişiler irtica olmuyor? Bu kavramlara dikkat edilmesi gerekiyor demekki... Bu ülke bu rejim kolay kolay değişmez, hatta hiç değişmez... Bu yaygarayı koparanlar halkın birliğini bütünlüğünü, farklı inançlarda, milletlerde, düşüncelerde olan insanların yanyana ve kolkola dolaşmasını içine sindiremeyen kişiler... Onlarda çok iyi biliyorlarki ülke rejimi asla değişmeyecek, bu ülkenin 70 milyon sahibi var kim neyi değiştiriyormuş akıl alır iş değil...
-
Dön baba dönelim, hacılara gidelim...
Aynı filmi defalarca görmek kaderimiz mi? Belirli aralarla veya benzer durumlar karşısında hep aynı filmi görmeye başlayınca, Gaziantep'in efsanevi sinemacısı Nakıp Ali'yi hatırlarım. Nakıp Ali'yi Antepli olmayanlar, Ülkü Tamer'in yazılarından tanır. Onun anlatımıyla Nakıp Ali, Güneydoğu Anadolu'da sinema açan ilk kişiymiş. Ahşap Asri Sinema (sonradan altı beton, üstü beton Nakıp Sineması oldu) açılınca, Antepliler bu yeniliğe büyük ilgi göstermişler. Gaziantep'in 1940'lı ve 50'li yıllarının bir çeşit "Cinema Paradiso"suydu onun sineması. Nakıp Ali de Philippe Noiret'in canlandırdığı Alfredo gibiydi. Yürekten sinema sever çocuklara, gençlere Alfredo gibi açardı kapılarını. Ülkü Tamer'in bir anısını, buna örnek olarak aktarayım: - 12 yaşındaydım. O gece annemle babam sinemaya götürdüler beni. "İki film birden" izledik. Sinemadan çıkarken Nakıp Ali beni gördü. "Nasıl, beğendin mi filmleri?" diye sordu. "Beğendim ama gelecek program çok güzel. Onu kaçıracağım" dedim. "Niye?" dedi Nakıp Ali. "Önümüzdeki hafta oynatacağız." "Ben yarın akşam İstanbul'a gidiyorum" dedim. "Talihine küs" dedi Nakıp Ali. Ertesi sabah dokuzda bizim kapı vuruldu. Açtım. Bir adam. "Nakıp Ali seni istiyor" dedi. Sinemaya gittim hemen. Nakıp Ali kapıdaydı. "Gel otur" dedi. Salonda bir koltuğa oturttu beni. Görmek istediğim filmi 12 yaşındaki o çocuk için, sadece benim için oynattı. O ÇOCUK GİBİ Bir başka çocuğun hikayesini de şöyle anlatmışlardı bana. Nakıp Ali, o hafta oynatılacak filmi bir gece önceden o çocukla birlikte seyredermiş. Ertesi gün film oynatılmaya başlayınca, o çocuk arkadaşlarıyla birlikte sinemaya gidermiş. Ama arkadaşlarına o filmi daha önce gördüğünü hiç söylemezmiş. Film başlarmış. Mesela filmdeki bir erkekle bir kadın karşılıklı konuşurlarken, bizim çocuk "Bu adam bu kadını öpecek" diye bağırırmış. Biraz sonra adam kadını öpünce arkadaşları da, salondakiler de, "Bu çocuk olacakları nasıl bildi" diye şaşırırlarmış. Mesela polis ve gangster araçları arasında kovalamaca başlayınca bizim çocuk yine "Gangsterin arabası devrilecek" diye bağırırmış. Biraz sonra araba devrilince yine herkes "Bu çocuk olacakları nasıl bildi" diye şaşırırlarmış. Türk siyasetinin son yarım yüzyılını bir gazeteci olarak izlerken, kendimi hep Nakıp Ali ile oynayacak filmi önceden seyreden bir çocuk gibi hissettiğimi söylemeliyim. Genç Türk toplumunun yazılı hafızası olmadığı için, geniş kitleler uzak geçmişi de yakın dünü de derinine bilmez. Her gelişme sanki ilk kez oluyormuş gibi algılanır. Oysa ben ve benim gibi gözlemciler, daha önce izlediğimiz filmin yeniden, ama değişik oyuncularla çevrildiğini hep görürüz. Örneğin demokrasi özellikle "Ankara'nın yerleşikleri"nin pek hoşuna gitmez. "Çevre"nin "Merkez"deki iktidara seçmenin oyu ile sahip kılınması, "Rejim"i rahatsız eder. Hele bu iktidar süresi uzamaya başlayınca, rahatsızlık iyice artar. Ondan sonra iktidar partisini bölme girişimleri başlar. Bu arada rejimin sağdan veya soldan tehdit edildiği söylenilmeye başlar. Bu arada bir takım provokasyona açık eylemlere de tanık olunur ülke çapında. Yarım yüzyıldır aynı senaryonun değişik versiyonlarının sahnelendiğini gördüğüm için, bu sürece girildiği zaman hep "Ben bu filmi daha önce de görmüştüm" diye geçiririm içimden... Ama koca bir ülkenin kaderi bu çeşit bir kısır döngüye kurban edildiği için hem utanır, hem üzülürüm ve "Bu filmin sonunda şöyle olacak" diye bağıramam. Bir başka gerçeği de hiç unutmam. Neticede oynatılan film, bir yerli-yabancı ortak yapımdır. Türkiye dünyadan kopuk uzak bir okyanus adası olmadığı için, tüm senaryolarda global konjonktürün katkısı, iç dinamik katkısından daha fazladır. GERÇEK GÜNDEM Mİ? Bunu mesela "Güneydoğu Sorunu"nun dış kaynaklı bir bölücü terör hareketine dönüşmesinde de görürüz. Veya içerideki demokrasinin oluşturduğu iktidarın dış konjonktüre ters düşmesi durumunda, oynatılan filmin bir "Korku Sineması" örneğine dönüşmesine de tanık olursunuz. Veya Türkiye'de iktidar olduklarını zannedenler, dış konjonktürden bağımsız oldukları hayaline kapılıp, Kıbrıs'ı fethederler. Ve sonra Türkiye iç ve dış politikasını kuşaklar boyu ipotek altına alan "Kıbrıs Sorunu" ile yaşamak durumuna düşülür. Şu anda hepimiz Türkiye'nin gerçek gündeminin "Türban" merkezli bir "Rejim Krizi" olmaması gerektiğini biliyoruz. Ama filmdeki senaryoyu yazanlar belli ki bunu böyle oluşturmaya karar vermiş neticede. Ve bu filmin daha ilerideki planlarında bir cumhurbaşkanlığı seçimi ve bir genel seçim olması gerekiyor. Güneydoğu'daki bölücü terör de, Avrupa Birliği yolculuğu da, ekonominin istikrarı da, yapılması gereken reformlar da, şimdi filmin karelerinde yok. İzleyen 70 milyon insan, kendilerine sunulan filmin sahnelerine odaklanmış durumda. Bakarsınız ilerideki kuşaklar, Cinema Paradiso'daki sinema makinisti Alfredo'nun, o dönemde bir çocuk olan Salvatore'nin büyüdüğü zaman seyretmesi için hazırladığı ve sansür edilip kesilmiş filmlerden oluşturduğu mutluluk sahneleriyle dolu film benzeri bir farklı filmi seyrederler. Ama bizim kuşak Nakıp Ali'nin yanındaki çocuk gibi, hep "Biz bu filmi kaç kez gördük" diye iç geçirmeye mahkûmuz. 19/05/2006 Mehmet Barlas Sabah Gazetesi
-
YOBAZIN BAYRAMI... (Neyin Bayramı... 23 Nisan, 19 Mayıs, 29 Ekim ve benzeri günler neyin bayramlarıdır? Bunlar Müslümanlar için birer bayram günü değ)
O günleri kazanmak için binlerce şehit verildi ey dipnot efendi kimin kara günü oluyormuş???? Bizim kara günümüz; sahtekar cumhuriyetçilerin, din ve inanç düşmanlarının, insanları birbirine düşman etmek için bütün gayretleri sarfedenlerin, Atatürk ideolojilerine alet etmekten utanmayan utanmazların, ülke üzerinde hüküm sürdüğü her gündür... Kara günler her zaman geçmiş, Kurtuluş savaşı olmuş, çanakkale zaferi olmuş, kara günler geride kalmış... Yine geçecek kara günler, kara insanlarıda içine alarak geçip gidecek... Dikkat et her an akıntıya kapılabilirsin!!!
-
TÜRK GENÇLİĞİ BUMU ŞİMDİ?... YAKIŞIYOR MU?... (Gazi Üniversitesinde kendisini ÜLKÜCÜ olarak tanımlayan Üniversitelilern davranış ve örgütlenme biçimi)
Karar ver dipnot, Atatürk milliyetçiliğimi, rus komünizmimi? Hangisi olduğuna karar verin artık. Ne o yoksa ikiside aynı mı diyeceksin?
-
TÜRK GENÇLİĞİ BUMU ŞİMDİ?... YAKIŞIYOR MU?... (Gazi Üniversitesinde kendisini ÜLKÜCÜ olarak tanımlayan Üniversitelilern davranış ve örgütlenme biçimi)
İşte Atatürkçülüğü öyle bir seviyeye indirgediniz ki her isteyen kendine alet edebilecek bir görüş haline geldi, fakat herkesin Atatürkçülüğü kabul görürken bir türlü müslümanlarınki kabul görmedi, belkide tek gerçek olduğu içindir... Komünizm ile Atatürkçülüğün ne gibi bir alakası olduğunu anlatırmısın bana? Komünizm başı ezilesi bir yılandır diyen kişi Atatürk değilmidir? Komünizm in başının ezilmesini öngören bir görüşü nasıl olurda komünizmle eş tutarsınız? Atatürkün ardına saklanıp siyaset yapma devri kapandığını söylemiştim daha önce... Asıl sizler içinizdeki gerçeği bir gözler önüne serinde biz görelim artık. Yıllardır cumhuriyet laiklik, Atatürkçülük gibi değerlerin içini boşaltıp yaygara koparmadaki asıl amacınız nedir?
-
DANIŞTAY'DA "TÜRBAN" DEHŞETİ... (Danıştay İkinci Dairesi üyelerini 'TÜRBANLI ÖĞRETMENE müdürlük yolunu kapatan karar yüzünden hedef aldığını' söyle..)
Sevgili dipnot, Karakurtu saptırmakla, kandırmakla suçluyorsun ama senin kendisinden aşağı kalır yanın yok maşallah... Dinime küfreden müslüman olsa misali... Birisini bir suçundan dolayı yadırgayabilmen için öncelikle kendin o suçu işlememiş olman gerekir, aksi halde yadırgama hakkına sahip değilsin... Öncelikle hala konuyu islam ve din üzerinde yoğunlaştırarak, dikkatleri din kavramı üzerine çekmen konusunda seni kınıyorum ne yazıkki... Sen ki, ülkenin geçmişini çok iyi bilen birisi olarak yaşanan bütün olayların önceden çekilmiş bir resim olduğunu çok iyi biliyorsun, olayların kurgulanarak yapıldığınıda çok iyi biliyorsun ve konunun din ile hiçbir alakası olmadığını, aşırı dinci yada dindar hiç farketmez din konusu ile hiçbir alakası olmadığını çok iyi biliyorsun. buna karşı hala insanların dikkatini sen ve arkadaşların neden din üzerinde yoğunlaştırmaya çalışıyorsun? Bunun mutlaka vardır bir sebebi değil mi? Yoksa bütün süreçleri, geçmişi, olayların aslını, içeriğini çok iyi bildiğin için mi yapıyorsun tüm bunları? Hadi bir an için senin hiçbir şey bilmediğini farzedelim, şu an ki gelişmelere baktığımız zaman olayın dini bir eylem olmadığı son derece aşikar. Bunu görememek körlük olur adeta, bütün bağlantılara ulaşılmış, kişilerin hayat tarzları belli, her gün yeni bir paşa çıkıyor karşımıza, olay sabahı türban yüzünden saldırı çığırtkanlıkları yapan gazeteler bile artık gerçeği yazmak zorunda kalmışlar, Sen bütün bu gelişmeleri görmüyormusun yada kulakmı tıkıyorsun ki bütün sayfalarda şeriattı, dindi, laiklik düşmanıydı falan filan deyip provokasyon yapıyorsun? Konuları maşallah sizlerden iyi saptıran yok. Dün yazmıştım maymun gözünü açtı diye ama anlaşılan sen okumadın istersen bir ara oku... Bu devlet size rağmen son derece uygar bir seviyeye yükselecek, hemde laiklik, cumhuriyetçilik, ve atatürkçülükle beraber....
-
Dön baba dönelim, hacılara gidelim...
Mehmet Barlasın güzel bir yazısı var. Dikkatlice okunmasını tavsiye ederim... Dön baba dönelim, hacılara gidelim... Güftesi Şahin Çandır'a ait olan Kürdilihicazkâr şarkıda, "Unutmamak"ın sorumluluğu şarkılara yüklenir: "Öyle dudak büküp hor gözle bakma Bırak küçük dağlar yerinde dursun Çoktan unuturdum ben seni, çoktan Ah bu şarkıların gözü kör olsun" Buna benzer bir şarkı "Bilgi ve iletişim çağı" için yeniden yapılsaydı, herhalde sözleri şöyle olurdu: "Çoktan unuturduk yaşananları Ah bu Google'ın gözü kör olsun" Benim gazeteciliğimin gençlik yılları, arşivlerde ve kitaplıklarda geçti. "Dün"ü ancak oralarda bulabiliyordum. Bugün ise "Google"a, araştırmak istediğim konuyu yazıyorum ve sayfalarca bilgi birkaç saniyede ekrana dökülüyor. Önce buhar makinesi, sonra içten patlamalı motor, nasıl beden gücünü neredeyse sonsuza kadar büyüten kaldıraçlar olduysa, bilgisayar, internet ve arama motorları da beyin gücünün ve belleğin kaldıraçları şimdi. 1967-69 YILLARI Hukuk ve Adalet Şehidi Danıştay Yargıcı Mustafa Yücel Özbilgin'in cenaze töreninde tanık olunan sahnelere ve bazılarının bu trajik olayı siyasi kamplaşmaya dönüştürme çabalarına bakınca, 1967-69 yıllarına geri dönmeyi denedim. O dönemin iktidarı Adalet Partisi, Başbakanı Süleyman Demirel, Yargıtay Başkanı da İmran Öktem'di. Muhalefet Partisi CHP, Ankara bürokrasisi ve "Aydınlar", Başbakan Demirel'i ülkedeki şeriat heveslilerini teşvik etmekle suçlarlardı. Bu arada MİT ve Siyasi Polis, Türkiye'de bir İslami rejim kurmayı amaçlayan ve "Kurtuluş Partisi" adıyla faaliyete geçen Hizb-üt Tahrir diye bir yeraltı örgütünün üyelerini yakalamıştı. Buna ilişkin haberi, o dönemin ünlü sol kanat dergisi Ant şöyle vermişti: - Turizm Tanıtma Bakanı Nihat Kürşat'ın turizmi geliştirmek amacıyla, tekke ve mescitlerin açılacağını müjdelediği (!) günlerden birkaç gün sonra harekete geçen Milli İstihbarat Teşkilatı ve Emniyet gazetelerin manşetlerde verdiği "İslam Devleti Kurmak için teşkilatlananların hazırladığı anayasa posta ile dağıtılıyor" haberinin ışığı altında bir operasyon hazırlanmıştı. (6 Haziran 1967) Cumhuriyet gazetesinde ise, Hizbüt Tahrir'cilerin Başbakan Demirel'e yazdıkları "Açık Mektup"un haberi vardı: - Muayyen emellerinizi gerçekleştirmek için İslam kisvesine bürünüyorsunuz. Biz biliyoruz ki, siz hiçbir kuvvet sahibi değilsiniz; sadece bir memursunuz, asıl iktidar ordunun elinde olduğu halde, siz halihazırdaki rejimin hizmetinde Müslüman kitleleri aldatmakta büyük rol oynuyorsunuz... Başarınızı türlü vesilelerle İslam kisvesine bürünmenize borçlusunuz. Mesela bazı camilerde sabah namazı kıldınız. Aldatma siyasetine devam ederek İslama bağlı bilinen bazı kişilere devlet dairelerinde vazife verdiniz. Sizin İslamiyete karşı sinsi rolünüzü açıklamayı vazife sayıyoruz ve size oy veren Müslüman kitleler önünde sizin hakiki hüviyetinizi ortaya koymak istiyoruz. (2 Eylül 1967) ÖKTEM VE KONUŞMALARI Yargıtay Başkanı İmran Öktem'in yeni Adli Yıl'ın açılışı töreninde bir yıl önce laikliği yorumlarken Voltaire'in bir sözünü tekrarlayarak "Tanrı'yı da insan yaratmıştır" demesi belirli çevrelerin tepkisine ve diğerlerinin de desteğine konu olmuştu. Öktem 1967'deki konuşmasında da şöyle konuşmuştu: - Türkiye'de İslam Devleti ve hilafet rejimi kurmak, Türk milletini dini esaslara dayanan bir hukuk düzenine sokmak isteyen ve bunun için gizli ve açık çalışan mistik bir avuç meczub, ruh hastası veya dini kazanç metaı haline getirmiş kimseler, saf ve cahil yurttaşın varlığını, imanını geçim vasıtası yapmış olan bezirgânlar daima hüsrana uğrayacaklardır. (7 Eylül 1967) Bütün bu gelişmelerde Başbakan Demirel'in konumu ise Forum dergisinde şöyle yorumlanmıştı: - AP iktidarının ilk ayları, Sayın Başbakan'ın Hacıbayram Camisi'nde Cuma namazları kıldığı, evine din adamlarını davet ettiği haberleriyle geçmiştir. Bir dini bayram vesilesiyle, yine Başbakan'ın Bayram Gazetesi'nde yazmış olduğu başyazı henüz hatırlardadır. Bu ve buna benzer açılış törenlerindeki beyanları, din sömürücülüğü yapmayı bir hayat tarzı edinmiş olanlara sadece cesaret ve kuvvet kazandırmıştır. (15 Eylül 1967) ÖKTEM'İN CENAZESİ İmran Öktem 1 Mayıs 1969'da Ankara'da vefat etti... 3 Mayıs'ta Ankara Maltepe Camisi'nde yapılan cenaze töreninde, çoğunluğunu çember sakallı kişilerin oluşturduğu bir kalabalık cenaze namazının kılınmasını engellemeye çalıştı ve cami görevlileri görevlerini yerine getirmekten kaçındı. Olaylar sırasında camide bulunan ve saldırganlar arasında kalan İsmet İnönü'yü korumak amacıyla Nabi Alpartun adlı bir tuğgeneral tabancasını çekti. İnönü olaylar hakkında, "Her manasıyla kesin ölçüde bir 31 Mart Vakası'dır" derken, Başbakan Süleyman Demirel de "Hadise gayet üzücüdür" biçiminde konuştu. 7 Mayıs'ta, töreni engellemek isteyen kişileri ve onların koruyucularını potesto etmek için Ankara'da, geniş aydın çevrelerinin katıldığı ve Anıtkabir'de sona eren bir yürüyüş yapıldı. Evet... Ah bu Google'ın gözü kör olsun. Aynı filmi farklı aktörlerle tekrar tekrar seyrettiğimizi hatırlattı bize yine. O zaman Adalet Partisi ve Demirel şeriat teşvikçisi diye suçlanıyordu, şimdi de AK Parti ve Erdoğan... 20/05/2006 Mehmet Barlas Sabah Gazetesi
-
Turkiye kendi sonunu kendi hazirliyooo hukumetiz diyen insanlar Ataturk ilke ve inkilaplarini aslinda istemeyenlerdir
Cenazedekilerin kana susamış ruhlarına kurban olmak için mi? Başı eğik olsaydı ailesinin evine gitmezdi... Hem sanane bizim başbakanımızdan? sen blair, merkel, chirac kim varsa onlarla ilgilen, ülkeyi kişisel refahın için terkedipte gelip sanal ortamlarda insanlara milliyetçilik, ulusalcılık taslama...
-
TÜRBANIN DİLİ VARDIR... (Türbanlı eş bir kimliktir... Şeriatçıdır, Medeniyeti sevmez........)
Sevgili arkadaşım, imam hatip liseleri din adamı yetiştirmek için kurulmamıştır ve kurulmamasıda gerekir, tıpkı meslek liselerinin illede kişiyi mühendisliğe mimarlığa zorlamaması gibi... Evet günümüzde yapılan bu ama bu çok açık bir haksızlıktır ve sorunda budur zaten... Lise hayatı kişinin geleceğini şekillendiren bir dönem olamaz. Şimdi bu konuyada girersek çıkamazyız neyse. Ama asl olan şuki imam hatip liseleri İslam inancını öğrenmek isteyen bireylerin varolması için gereklidir. İllede meslek haline getirmesi beklenemez kişiden bu haksızlıktır, kendi inancını öğrenmek uğruna bu okula gidebilir. Kaldı ki hiçbir insanın hangi mesleği yapacağına herhangi birisi karar veremez. Kişi ilahyat mezunu olup çöpçülükte yapar bürokratda olur olabilirse tabi... Bu onun kişisel sorunudur... Kadrolaşma konusuna gelince, Şunu iddia edebilirmisin, akp öncesinde herhangi bir kadrolaşma yoktu! Yada şu an akp müdahale etmezse devlet içinde bir kadrolaşmadan söz edilemez... Bunu iddia edebilirmisin? Edemezsin segili arkadaşım, Kadrolaşma illede bir siyasi partinin kendi seçtiği adamları görev başına getirmesi değildir. Şu an bütün devlet kurumlarında süper bir kadrolaşma vardır ve bu kadrolaşma dindar olan insanlara karşıdır. Neden bir tane devlet yetkilisinin başörtüsü kişisel bir haktır kişiye hakkı verilmelidir dediğini duymuyoruz? Neden bütün herkes dindar insanları potansiyel irtica şeklinde görmektedir? Neden bütün kurumlar sol görüşlü kişiler tarafından yönetilmektedir? Siz halihazırda bulunan kadrolaşmayı görmeden akp nin kadrolaşmaya gittiğini zannediyorsunuz. halbuki akp nin yaptığı mevcut kadrolaşmayı yıkmaktır!!! Düne kadar bütün gazeleterde yök mensuplarının nasıl akrabalarını üniversiteler aldığını ve üniversiteleri resmen bir aile şirketine dönüştürdüklerini okuyorduk. Bunlar kadrolaşma değilmidir? Kadrolaşma ne demektir? Dikkatli takip edelim. Mevcut sistem müslümana karşı bir sistemdir. Çünkü mevcut sisteme göre her müslüman devletin geri kalmasının sebebidir, her müslüman geri kalmışlığın göstergesidir, her müslüman potansiyel irticadır ( ki bunu her fırsatta nasıl insanların önüne attıklarıda ortada işte ), her müslüman bir yüzkarasıdır. Mevcut sistemin kadrolaşması bu yöndedir bunu iyi tahlil edin... Eğer halkının %99 u müslüman olan bir ülkede cumhurbaşkanı çıkıpta rejim için inanç kısıtlanabilir derse bunu iyice analiz etmek gerekir. halkın %99 u müslüman ve kısıtlanan müslüman inancı, diğer tarafta demokrasi...
-
Turkiye kendi sonunu kendi hazirliyooo hukumetiz diyen insanlar Ataturk ilke ve inkilaplarini aslinda istemeyenlerdir
Ya arkadaşlar bravo... İnsanların gözlerinin içine baka baka yalan söylemeyi nasıl vicdanınıza yedirirsiniz akıl alır iş değil... Olayın hükümete karşı yapılmış bir propaganda olduğunu afrikanın yağmur ormanlarında yaşayan kabileler bile biliyor da siz kalkmış milleti kandırmaya çalışıyorsunuz yok laiklik elden gitmiş, cumhuriyetmiş falan filan... Adamın dinle alakası yok, İçkisi var, Karı kız ayağı var, Kaldıki kızkardeşinin başı açık, Evinde sürekli sol görüşlü gazeteler bulunmuş, Olay aşikar şekilde bir örgüt- hemde askerin içinde olduğu bir örgüt- tarafından uygulanmış, Cumhurbaşkanlığı seçimi yaklaşmış, Akp ikinci kez başbakan olacak ve cumhurbaşkanlığını eline geçirecek, 4 yıldır yapılan laiklik gitti propagandaları halk tarafından hiçbir şekilde rağbet görmemiş, Ülke uzun bir süreden sonra ilk defa ekonomik istikrara kavuşmuş, Dış politikada amerika ve yahudiler ile türkiye arasında kopukluk meydanda, Siz gelmiş burda bu eylem laiklik karşıtı, cumhuriyet karşıtı bir eylemdir yalanları ve senaryoları üretiyorsunuz... Sevgili arkadaşlarım, hiç boşuna uğraşmayın, maymun gözünü açtı!!! Artık Türk halkı 80 darbesinde yediği kazığı yemez. Bu millet artık her olanı her biteni, her söyleneni analiz edip hüküm verebilme kapasitesine sahip, Herkes cumhuriyetin ve laikliğin hangi seviyede olduğunu, hükümetin bu kavramlara nasıl baktığını çok iyi biliyor. İşin kötüsü danıştaya saldırının esas amacını, hedefini ve arkasında kimlerin olduğunuda çok iyi sezinliyor... Yani sizin anlayacağınız bütün bu propagandalarınız, yalanlarınız boşa... Bence vakit tüketmeyin, bu yalan haber mantalitesi hiçbir işinize yaramaz. Sizde güzel işler yapın, İnsanları birlik ve beraberliğe davet edin, Cumhuriyetinizi bütün insanlarla birlikte, başörtülü yada olmayan müslüman yada değil türk yada değil farketmez, Türkiye Cumhuriyetine sahip çıkmak isteyen bütün insanlarla birlikte koruma altına alma yollarına başvurun... Son sözümde bu olsun... Maymun Gözünü Açtı, artık hiçbir propaganda ve yalan kar etmez... Çabalarınız boşa... Bu arada şunuda eklemeyi isterim, Bu olayın asıl sorumlusu olan insanlar görün ki, elde etmek istedikleri herşey için can' a kastı bile göze almış durumdalar... Nasıl canavar bir ruh hali içinde olduklarını siz keşfedin... Geçenlerde bir haber okumuştum şöyle diyor; " Danıştay' a silahla saldıran kişiler ile cenaze töreninde Hükümet istfia diye bağıran zihniyet aynı merkezden yönetiliyor." Zannedersem en güzel açıklama bu...
-
TÜRBANIN DİLİ VARDIR... (Türbanlı eş bir kimliktir... Şeriatçıdır, Medeniyeti sevmez........)
Merhaba sevgili arkadaşım, Öncelikle bu ülkenin neden biz ve bizim gibiler yüzünden yerinde saydığını söyleyebilirmisin? Yıllardır ülkeyi yöneten sağ görüşlü yada başörtülü insanlar değil, sol görüşlü ve her saniye cumhuriyetçi olduğunu iddia eden insanlardır. Bana şu anki hükümet dışında devlet kademesinde sağ görüşü destekleyen bir devlet adamı gösterebilirmisin? Devlet kademelerinde görev alan kadınların %60 ı başörtüsüne sıcak bakmayan insanlardır, %100 üde kullanamaz. Varmı başörtülü bir memur? Üniversitelere başörtülü kızlar girmiyor ve üniversite okuyamadıkları için devlet yönetiminde söz sahibi olamamaktadır. Umarım gözleriniz kör değildir de bunları görebiliyorsunuzdur… Imam hatip liselerinden mezun olan sağ görüş ağırlıklı gençlerde katsayı infazı ile ne yazıkki üniversitelere giremiyorlar ve yine okuyamadıkları için devletin hiçbir kademesinde söz sahibi değiller. Elbette bir insanın müslümanlığı başörtüsü yada imam hatipe gidişi ile tartılmaz fakat sizin deyiminize bakarsak bu zihniyete sahip insanlar, başörtüsü örtenler ve din eksenli hayat yaşamaya çalışan insanlar geri kalmışlığın sebebi... Olaya bireysel anlamda değilde kurumsal olarak yaklaşalım, Devleti asıl yöneten kurumlar, danıştay, yargıtay, anayasa mahkemesi, tsk, yök vb. Bu kurumların hangisinin ruhunda başörtüsü yanlılığı olduğunu söylermisin? Bütün bu kurumların başörtüsüne ve başörtülülere nasıl baktığı aşikar belli… Hal böyleyken nasıl oluyorda devletin yerinde saymasına sebep olan ben ve benim gibiler oluyor? Umarım mantıklı ve tutarlı bir açıklaman vardır… Ayrıca sen bana başka bir ülke adresi gösteremezsni kimse sana bu selahiyeti vermez. Kimsin sen? Daha ülke sınırları içinde bile yaşamıyor, ülkenin içinde bulunduğu buhranı yakından yaşamıyorsun, buna maruz kalmamak için besbelli ülkeyi terkedip avrupaya gitmişsin, birde kalkıp bana milliyetçilik mi taslıyorsun? Bu ülkeyi benim savunduğum başörtüsünü takan kadınlar kurdu, senin başörtüsünü lanetleyen zihniyete sahip kadınlar değil!!! Ben sana adres göstermeyeceğim, zira yerini çok iyi bulmuşsun. Yalnız bir ricam olacak sakın olaki bu ülkeye gelme, senin gibi bir zihniyetten kurtulmuşken bir daha sahip olmak istemez bu topraklar sana... Izin verde 10 yıl içinde ne oluyormuş deneyerek görelim. Senin ihtimallerine kulak kesilerek geleceğimizi şekillendirirsek vay halimize… Kazanan her zaman laiklik olacak ama dikta, baskıcı, hak ve hürriyetleri sadece kişisel yada ideolojik yaklaşımlara mahkum bırakmış, menfaat ve mevki için bütün değer yargılarını kullanmaktan beri durmayan, zalim bir laiklik değil. Din ve devlet işlerini birbirinden ayıran ve halkı baskı altına almak yerine devlet içindeki kurumlar arasında kendini gösteren bir laiklik olacak bu. Bugünkü sahte cumhuriyetçilerin, cumhuriyetçi yobazların, cumhuriyetçi irticacıların anlayışı değil, Atatürk ün getirdiği saf haliyle… sen kendinin ne olduğunu anlatabilirmisin? Sen kimsin ve nasıl bir üstünlüğe sahipsinki bizler senin gibi olamıyoruz? Çok ilginç… Ateistmisin sende? Kendisini dünyanın hakimi gören ama bir gün hiç ummadığı ve beklemediği bir anda azraille tanışma kahrına nail olan insan tipini görüyorum sende… bu ülkeyi kurtaranlar senin gibi başörtüsüne hayır diyen zihniyetler değildir. Ülkeyi kurtaran kadınlar, analar hepsi başörtülü oldukları için savaştılar. Başörtülerine, ezanlarına, imanlarına esaret gelmesin diye düşmana karşı koydular. Senin Kahramanmaraşlı Sütçü İmam Efendiden haberin yok herhalde? Avrupada yaşaman tarihini unutman anlamına mı gelir? Sizler başörtüsünü savunduğu için Sütçü İmamı bile rededersiniz beklerim… Sakın bir daha bu ülkeyi iman gücü ile kurtaran aziz şehitlerin üzerine yorum yapma. Sütçü imamları, nene hatunları ağzına alma yakışmıyor… Eğer şehit olan bu askerlerin iman güçleri, birlik ve beraberlikleri olmasaydı sen şimdi ben Türk’ üm diyerek ortada gezebilecekmiydin onu düşünde sonra insanlara soru sor!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
-
TÜRK GENÇLİĞİ BUMU ŞİMDİ?... YAKIŞIYOR MU?... (Gazi Üniversitesinde kendisini ÜLKÜCÜ olarak tanımlayan Üniversitelilern davranış ve örgütlenme biçimi)
Deniz gezmiş ve arkadaşlarının idam edilmesi benimde duyduğum kadarıyla bir hata... Çok fazla araştıramadım ama okuduğum kadarıyla bu yönde olduğunu düşünüyorum... şimdilik... Yalnız bir ayrıntıyı atlamayalım son derece masum insanlar değiller kendileri, amerikan emperyalizmine karşı savundukları şey rus emperyalizmidir. sömürgeciliğe karşı komünizm... Dolayısı ile yaşasın "tam bağımsız Komünist türkiye" olacaktı herhalde. Komünist arkadaşların ve bu forumdaki birçok kişininde zaten hedefinde bu vardır ülkenin komist bir devlet haline gelmesi, bunun için bütün güçleri ile Atatürkü, laikliği, demokrasiyi ve cumhuriyeti kullanırlar, Sömürürler... Sonrada kalkıp din sömürüsüne karşı olduklarından bahsederler...
-
BÜLENT ARINÇ'IN 23 NİSAN KONUŞMASINDAN METİNLER
Harikasın... Zaten doğru olanda bu, fakat neden söylediğin doğruda yaptığın yanlış çok ilginç... Dilersen sende söylediğin gibi kendi fikrini yaz başkalarının değil!!!
-
BÜLENT ARINÇ'IN 23 NİSAN KONUŞMASINDAN METİNLER
Sabah gazetesi genel yayın yönetmenide senin gibi yazıp eleştirmişti fakat bir programda arınçı dinledikten sonra ertesi gün gazetesinde özür yazıları yazdı... Sloganik insanlarsınız vesselam...
-
TÜRBAN SORUNU VE DEMOKRASİ
Gecekuşu ve Gelincik, Öncelikle şu kin dolu yüreklerinizi bir temizlemenizi tavsiye ediyorum. Neden bu kadar Sert bir şekilde tepki gösterdiniz anlayamadım... Ben zaten bu yazı şunu söylüyor olmaz öyle şey karşıyım vs. gibi bir tutumla muhalefet etmedim farkındaysanız. Ben şunu anladım yanlış mı anlamışım diyerek özellikle sordum. Eğer bir kargaşa yaratmak, konuyu saptırmak, doğrudan uzaklaşmak niyetinde olsaydım zaten size sorma gereğinde bulunmaz direkt """sizin taktiğinizi""" uygulayıp saldırıya geçerdim... Onlarca satır yazıp milletin anlamasını beklerken başkalarının yazdığı iki satırlık yazılarıda doğru anlama niyetinde olun mümkünse... Sorun şuki sizin gönülleriniz kara bağlamış, gözünüz başörtülü, laik, islamcı, atatürkçü, cumhuriyetçi, şeriatçı, irticacı kavramlarıyla öyle bir boyanmış ki baktığınız heryerde bu kılıflara uygun şekiller yaratmaya çalışıyorsunuz. İnsanları kendi istekleri doğrultusunda anlama yanlışı ile suçlayarak aslında siz kendi istediğinizi anlıyorsunuz... Benim mesajlarıma cevap verirken dikkatli olun. Yazdıklarımı daha iyi okuyun, ne anlatmak istediğimi ve ne sorduğumu iyice anlayın. Bu kapasiteye sahip değilseniz mesajlarıma cevap vermeyin. Bu uyarım bütün üyeler için geçerlidir...
-
Askerî müzede ‘türbanlı tablo’ yasağına tepki: Sanat ayrımcılık kabul etmez
Memnun oldum kardeşim bende irticay(mış)ım Birbirimize kenetlenelim ve irticayı Türkiye cumhuriyetine hakim kılalım zaten amacımız bu ya, sakın olaki bu ulvi amacımızdan vazgeçmeyelim, ama arada erdoğan gibi insanlar çıkıp üstün zekaları ile bizim irtica ve gerici olduğumuzu şıp diye anlayabilir onlara dikkat edelim... Biz yinede inkar edelim irtica olduğumuzu ve laikliği yıkalım, cumhuriyeti yıkalım, hukuku ve demokrasiyi bertaraf edelim... Oh be rahatladım... Yaşasın özgür platform... DİKKAT!!! Erdoğana dikkat edin zira mükemmel bir zekaya sahip asıl amacımın ve mesajlarımın arkasında yatanın ne olduğunu öyle bir biliyorki neye uğradığımı şaşırıyorum... Bence bu yüce zata herkes dikkat etsin... Özellikle irticacılar...
-
TÜRBAN SORUNU VE DEMOKRASİ
Yanlış mı anladım acaba? Sorunun çözümü için başörtüsü kullanımından vazgeçmek gerekiyor...
-
ARIN(Ç)AMAYIZ BU ZİHNİYETTEN... (Sağolasın Arınç. Bize öyle bir ders verdin ki kahrolduk... Tek umudumuz tarihin tekerrür etmesi ve Zübeyde hanımla)
Sevgili arkadaşım, Ben bu forumda irtica ve hizbullah olmakla suçlanıyorum... Bunun sebebide başörtüsüne heryerde özgürlük dediğim için... Zannedersem birde Cumhurbaşkanının "devlet rejimi uğruna inançlar kısıtlanabilir" şeklindeki sözünü eleştirdiğim için... Sözüm beni irtica olarak suçlayanlara... Hangi cümlemden irtica yada hizbullah gibi bir izlenim verdiğimi bir gösterirlerse memnun olurum... Bakın çok güzel anlatmışsınız dindar gibi görünen insanlar tarafından maruz kaldığınız sorunları... Haklısınız elbette tepki göstermekte... Ama unutmayın ki aynı sorunlara başörtülü ve dindar olan insanlarda maruz kalıyor hemde başı açık yada cumhuriyetçi, Atatürkçü olduğunu iddia eden insanlar tarafından... Bir yerde yazmıştım tekrar anlatayım; ablam başörtülüdür ve siyasetle hiçbir ilgisi olmadığını kesin söyleyebilirim... İlkokul mezunu fakat kendini geliştirmiş, coluklu cocuklu sıradan bir ev hanımı... Birgün sokakta yürürken arkasındaki arabadan "başı açık" bir kadın camdan çıkıyor ve bağırıyor " başını örtmekten sağır olmuşsun, başını açta duy vs...." Neymiş efendim ablam kornayı duymamış... Tabi orda haddini bildirmiş ilgili kişiye o ayrı bir konu... Yani siz kalkıpta biz başıörtülüler tarafından tacize uğruyoruz diyerek başıörtülüleri bir kenara atamazsınız... Çünkü aynı tacize başıörtülü insanlarda başıaçıklar tarafından maruz bırakılıyor... Ortada karşılıklı bir anlayışsızlık ve saygısızlık sözkonusu... Ben ablama yapılan hakaretten dolayı bütün başıaçık insanları aynı kefeye koyup yargılayabilirmiyim? Öyle olursa çevremdeki bütün açık arkadaşlarımı iptal etmem gerekecek... Aynı şekilde sizlerde bütün başıkapalı olanları aynı kefeye koyarak yargılayamazsınız buna hakkınız yok kusurabakmayın... Eğer zaten öyle değil diyorsanız kamuda başörtüsü yasağına onay veremezsiniz... Anlayamadığım işte bu... Bir yandan deniliyorki "biz insanların inançlarına saygılıyız, benim annemde örtülü, inancı için başını örtene kimse birşey demiyor falan filan...", diğer taraftan " hayır efendim kamuda başörtüsü olmaz..." Neden? Siyasi amaçları var... Hangisinin? İşte bu soru cevapsız... Hepsinin mi? Birkısmının mı? Hepsinin derseniz iş içinden zıkılmaz bir hal alır... Bir kısmının derseniz ötekilerin haklarınıda o bir kısmı yüzünden ihlal etmiş olursunuz... İşte sorun bu; bir kısım yüzünden ötekilerin günahına giriliyor, onlar dışlanıyor... Benim vurfuladığım ve bir hakka sahip olduklarını iddia ettiğim kesim ötekiler kesimidir, birkısmı değil... Siyasi amaçla kullanan bir kısma bende tepki gösteririm, nitekim bu benimde inancım ve sömürülmesine izin vermem!
-
ARIN(Ç)AMAYIZ BU ZİHNİYETTEN... (Sağolasın Arınç. Bize öyle bir ders verdin ki kahrolduk... Tek umudumuz tarihin tekerrür etmesi ve Zübeyde hanımla)
Nerden çıkardınız bu yargıyı öğrenebilirmiyim? Lütfen bunu ifade eden cümlemi yada yazımı bana gösterirmisiniz? Ben böyle bir ifade kullanmadığım ve böyle bir zihniyete sahip olmadığım için merak ettim ne zaman böyle birşey ifade etmişim diye... Evet sizi bekliyorum... Hayır sevgili arkadaşım ben size katılmıyorum, bu ülkeye hiçbir zaman şeriat gelmeyecek... Çünkü şeriatın gereklerini yerine getirebilecek yapıya sahip insan yok günümüzde... Bunun içindir ki şeriatle yönetilen bir tek devlet bile göremezsiniz... Şeriat Allah rızasını, hak ve adaleti gözönünde tutmayı gerektirir. Günümüzde bu zihniyetli insanlar olmadığı için hiçbir zaman şeriatle yönetilemeyeceğiz bundan emin olabilirsiniz... Bu sadece sizin yersiz korkularınızdan ibaret... Şeriat getirmek isteyen insanlarda boşa uğraşıyorlar çünkü şeriatle yönetilmek ve yönetmek sorumluluk ister... Bunu kimse kaldıramaz dolayısı ile yine şeriatle yönetilmemiş/yönetmemiş olunur... Şu önyargınızdan kurtulun; din sabitleştirir ileriye götürmez... Böyle birşey yok... Uzaya gitmek ilerlemekse uzaya gidilir. Bunun dinde bir sakıncası yok. Sizin ne istediğinize bağlı... Emperyalizm ile gelişmek gerekiyorsa din buna izin vermez emperyalist olmaz ve gelişmezsiniz... Geride kalmak ancak bununla mümkündür... Siz bana lütfen söylermisiniz gelişmek için gerekli olan fakat dinde sakıncalı olduğu için uygulanmaması gereken birşey... Bir ara bilimselci yerçekiminden bahsetmişti... Yerçekimi güya dine aykırıymış çünkü miraç olayı varmış dinde, yerçekimi bunu iptal ediyormuş... Yerçekimi ile miraçın arasındaki bağlantıyıda kurmuş değilim. Bilginiz varsa aydınlatmanızı isterim...
-
ARIN(Ç)AMAYIZ BU ZİHNİYETTEN... (Sağolasın Arınç. Bize öyle bir ders verdin ki kahrolduk... Tek umudumuz tarihin tekerrür etmesi ve Zübeyde hanımla)
Evet bu eğer yapılmışsa - ki asla inanmıyorum böyle bir şeyin varolduğuna- son derece büyük bir yanlış... Peki üniversitedeki kızının mezuniyet törenine başı örtülü olduğu için alınmayan annenin durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Lütfen bunuda eleştirirmisiniz? Yada yolda yürüyen ablamın bir arabanın kornasını duymadığı için arabanın camından sarkan açık bayanın ablama " başını aç örümcek beyinli kulakların örtünmekten sağır olmuş" demesini nasıl değerlendiriyorsunuz? Ülkede bir tek -tabi var ise- örtülü tehlikeler yok, örtüsüz tehlikeler de var... Peki siz neden sadece örtülü kadınlara takıyorsunuz? Örtünmeyi eleştiren her yazıya itibar ediyorsunuz? Bu sizin aslında başörtüsü düşmanı olduğunuzu göstermezde neyi gösterir? Bundan önce şunu söyleyeyim... Laiklik diye tutturup duruyordunuz... Özel bir lisede hristiyanların paskalya tatilleri nedeniyle tatil edilen okulu eleştirdiniz mi? Bu laiklik ihlali sadece müslümanlara mı var hristiyanlar sözkonusu olunca laiklikte herşey mübahmıdır? Bir ikincisi namaz suresi ezberleyenlere hediye verilmesinin zararlarını anlatırmısınız bana? Ne gibi bir nifak tohumu ekilmiş oluyor böylelikle? Nedir kızgınlığınızın altında yatan sebep? Bular yoksa belli planın parçaları mı? Şimdi ordan başlarsınız... Aslında şeriat isteniyor bunlar hep onun için yapılıyor falan filan... Peki ülkede sırf sizin şeriat korkunuz yüzünden hiçbir şey yapılamayacak mı? Temiz bir niyetle olsa bile dua ezberleme yarışması yapılamayacak mı sizin şeriat korkularınız yüzünden? Anlaşılır şey değil... Fes ve kara çarşafı cumhuriyet öncesinde ve sonrasında da insanlar giyinmedi mi? NEDİR BU KORKU BÖYLE? Fes giydi diye illede altında şeriat isteriz mantığı aramanın kargaşa yaratmaktan başka nasıl bir amacı olabilir? Ülkeyi kurtaran kadınlar o kara çarşafla savaştılar, askere yardım ettiler, şehitler fesliydi... Neden kendi tarihinize, dedelerinize, yaşadığınız ülkeyi kurtaran şehitlere bu şekilde düşmanca bir tavır sergiliyorsunuz? Aman efendim onlar başka, şimdikilerin amacı siyasi.... EEEEEE ŞİMDİ BİZ SIRF SİZİN KORKULARINIZ YÜZÜNDEN FESİ, ÇARŞAFI, BİLİMUM HER TÜRLÜ GİYİMİ KUŞAMI TARİHEMİ GÖMELİM? 600 YILLIK KÜLTÜR BİRİKİMİNİ SADECE BİR ZENGİNLİK AÇISINDAN GÖSTERMEYİ BİLE BIRAKALIMMI? NEDEN BU ÜLKEYE, İNSANLARA KARŞI GÜVENSİZLİĞİNİZ? Eklediğiniz her yazıda bir yalan var mutlaka... Buna özellikle dikkat ediyorum, her yazıda mutlaka bir yalan haberle karşılaşıyorum... Yazarlar hata yaptı diye sizde hataların devamını getirmek zorunda değilsiniz sevgili dipnot, şüphesiz herşeye kafanız çalışıyor maşallah, bu yalan haberleri silmeyede çalışacaktır diye düşünüyorum... Zorla Kur-an okutulması haberlerinin yalan olduğu ortaya çıktı bile neyin provokasyonudur bu böyle? BU bir provokasyon değilde nedir? İnsanları birtakım amaçlar doğrultusunda sinirlendirmek, azdırmak değilde nedir? Bilinmiyormu bu haberin yalan olduğu? Okul yönetimi bile haberi yalanladı doğruyu anlattı... Hal böyleyken hala çıkıpta hayır efendim zorla yapıldı demek milleti kandırıp galeyana getirmekten başka nedir? Yahu biraz samimiyet be Allah rızası için... Allah rızasını gözetmiyorsanız, inandığınız ve savunduğunuz değerler için biraz samimi olun lütfen... Allah yardımcınız olsun...
-
ARIN(Ç)AMAYIZ BU ZİHNİYETTEN... (Sağolasın Arınç. Bize öyle bir ders verdin ki kahrolduk... Tek umudumuz tarihin tekerrür etmesi ve Zübeyde hanımla)
Sevgili arkadaşım, Sizlerin politikasını anlamak gerçekten son derece güç... İnançlara saygımız var diyorsunuz, inancımıza sürekli hakaret ediyorsunuz... Kimsenin giyimi kuşamı bizi ilgilendirmez diyorsunuz, insanları başörtülü, cübbeli, sarıklı gibi şekillere ayırarak yargılıyorsunuz... Din bez parçası değildir doğru, din başörtüsüdür.... Din, namazdır, oruçtur, tevhiddir, teslimiyettir, iyiliktir, yardımdır, saygı ve sevgidir, mücadeledir, adalettir, zulme karşı direnmektir, aklı kullanmaktır, zalime karşı savaştır... Din bunların sadece birisi değildir... Din bunların herbiridir ve bütünüdür... Başörtüsüde bunlardan yalnızca birtanesidir... Yani başörtüsüde dindir... Kur-an' ı Kerim' de geçen herşey dindir... Hiçbirisi birbirinden ayrı değerlendirilemez... Herbiri dinin ayrı yönleridir... Sadece namaz kılmak dini göstermez, sadece başörtüsü dini göstermez, sadece oruç tek başına dini göstermez... Aynı şekilde namazdan uzaklaşıp, sadece iyilik yapmak dini göstermez, yardım etmek dini göstermez... Allah birini yapan diğerini bıraksın demez... İman etmek yeterli demez... Her birini yapmamızı emreder... Kur-an' ın hiçbir yerinde iman edenler kurtulmuştur diye bir ibare göremezsiniz... İman edip ""salih amel işleyenler""" kurtuluştadır denilir... Sadece inanmak yetmez... İnancı iyi işlerlede göstermek gerekir... Herneyse... Eğer sizin direndiğiniz bu ise neden kavga ediyoruz bunu açıklayabilirmisiniz? Ülkenin rejimi kalacak diyorum, emperyalizme hayır diyorum, inancım bir insanı öldürmekle bütün insanları öldürmeyi eş tutmuştur kimse suçsuz yere öldürülmesin diyorum, rejim uğruna inanç kısıtlanabilir diyen başkanı eletirdiğim için irtica ile suçlanıyorum, ne olduğum belirsiz ile suçlanıyorum... Suçlanıyorumda suçlanıyorum... Şimdi tekrar soruyorum; başörtüsü bizim inancımız bu son derece açık... Eğer inançlara saygılı iseniz neden başörtüsünün yasaklanmasını onaylıyor, kadınların başlarını açmaları için zorluyorsunuz? Biz sömürü yapanları engellemeye çalışıyoruz diyorsanız; Üniversiteye gelen milyonlarca genç kızdan hangisinin dini sömürdüğünü ve siyasi amaçla örtü taktığını nerden biliyorsunuz? niyet okuyucularımısınız siz? İnancı sömürenleri engelliyoruz derken diğer tarafta inancı engellediğinizi neden kabul etmiyorsunuz da, sanki engellediğiniz bütün kızların hepsinin, tam anlamıyla siyasi amaç için örtünedüğünden eminmişsiniz gibi iddialarda ve yargılarda bulunup bunu halka dayatıyorsunuz? Yanlış yapıyorsunuz sevgili arkadaşlarım hemde çok yanlış... Eğer siz ülke bölünmezliğinden ve bütünlüğünden, birlik ve berbaerlikten yana olan insanlarsanız; gelin inançlı insanlarıda yanınıza alın ve bu insanların inançlarını özgür kılarak, inançları sömürenlere karşı savaşın... Hepimiz size destek veririz... Rejim uğruna inançlar kısıtlanabilir diyen bir başkanı eleştiren insanları türlü saçma suçlamalara maruz bırakarak halkın karşısına yem olarak atma huyunuzdan vazgeçin... Saygılar hepinize... ( Bu arada hala irtica ile neden suçlandığıma dair bir kanıt getiremediniz... Mümkünse en kısa sürede neden irtica ile suçlandığımı gösterir bir bilgi rica ediyorum sizden...)
-
ARIN(Ç)AMAYIZ BU ZİHNİYETTEN... (Sağolasın Arınç. Bize öyle bir ders verdin ki kahrolduk... Tek umudumuz tarihin tekerrür etmesi ve Zübeyde hanımla)
İnsanların giyimi kuşamı sizi ilgilendirmez... Siz kimsenin örtüsü için bez parçası ifadesini kullanamazsınız... Atatürkçülük, çağdaşlık, modernlik bu derece saygısızlık yapmayı gerektirmez... Bunun için samimi olduğunuza inanamıyorum... İnanamıyorum ki sizlerde inançlarımıza aslında saygılısınız, başörtüsü ile ilgili bir derdiniz yok sadece sömürenlerle mücadele ediyorsunuz... Eğer buna inansam bende sizinle aynı mücadelenin içine girerdim. Fakat i-na-na-mı-yo-rum! Nitekim haksızda değilmişim... Bir taraftan; Hemen sonra; diyebilen kişilersiniz... Saygılar hepinize....