Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Evrim

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    527
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    53

İletiler gönderen: Evrim

  1. günaydın arkadaşlar

     

    bugün günlerden bir stadyumda polisler tarafından dövülerek öldürülen gazeteci Metin Göktepe.

    katilleri cezasız kaldı, sonra başka başka insanlar ve Ali İsmail Korkmaz dövülerek öldürüldü.

    katilleri yargılanmadığı, cezalandırılmadığı sürece yarın başka insanları da bulacak bu zulüm.

  2. İSTANBUL


    "Sis" şairine ithaf edilmiştir.

     

    Salkım salkım tan yelleri estiğinde
    Mavi patiskaları yırtan gemilerinle
    Uzaktan seni düşünürüm İstanbul
    Binbir direkli Halicinde akşam
    Adalarında bahar
    Süleymaniyende güneş
    Hey sen güzelsin kavgamızın şehri

     

    Ve uzaklardan seni düşündüğüm bugünlerde
    Bakışlarımda akşam karanlığın
    Kulaklarımda sesin İstanbul

     

    Ve uzaklardan
    Ve uzaklardan seni düşündüğüm bugünlerde
    Sen şimdi haramilerin elindesin İstanbul

     

    Plajlarında karaborsacılar
    Yağlı gövdelerini kuma sermiştir.
    Kürtajlı genç kızlar cilve yapar karşılarında
    Balıkpazarında depoya kaçırılan fasulyanın
    Meyvesini birlikte devşirirler
    Sen şimdi haramilerin elindesin İstanbul

     

    Et tereyağı şeker
    Padişahın üç oğludur kenar mahallelerinde
    Yumurta masalıyla büyütülür çocukların
    Hürriyet yok
    Ekmek yok
    Hak yok
    Kolların ardından bağlandı
    Kesildi yolbaşların
    Haramilerin gayrısına yaşamak yok

     

    Almış dizginleri eline
    Bir avuç vurguncu müteahhit toprak ağası
    Onların kemik yalayan dostları
    Onların sazı cazı villası doktoru dişçisi
    Ve sen esnaf sen söyle sen memur sen entellektüel
    Ve sen 
    Ve sen haktan bahseden Ortaköyün Cibalinin işçisi
    Seni öldürürler
    Seni sürerler
    Buhranlar senin sırtından geçiştirilir
    İpek şiltelerin istakozların
    ve ahmak selameti için
    Hakkında idam hükümleri verilir

     

    Haktan bahseden namuslu insanları
    Yağmurlu bir mart akşamı topladılar
    Karanlık mahzenlerinde şehrin
    Cellatlara gün doğdu
    Kardeşlerin acısıyla yanan bir çift gözün vardır
    Bir kalem yazın vardır
    Dudaklarını yakan bir çift sözün vardır
    Söylenmez

     

    Haramiler kesmiş sokak başlarını
    Polisin kırbacı celladın ipi spikerin çenesi baskı makinesi
    Haramilerin elinde
    Ve mahzenlerinde insanlar bekler
    Gönüllerinde kavga gönüllerinde zafer
    Bebeklerin hasreti içlerinde gömülü
    Can yoldaşlar saklıdır mahzenlerinde

     

    Boşuna çekilmedi bunca acılar İstanbul
    Bulutların ardında damla damla sesler
    Gülen çehreleri ve cesaretleriyle
    Arkadaşlar çıktı karşıma
    Dindi şakalarımın ağrısı

     

    Bir kadın yoldaş tanırdım
    Bir kardeş karısı
    Hasta ciğerlerini taşıdığı çelimsiz kemikli omuzları
    Ve hüzünlü çehresiyle bebelerini seyrederdi
    Cellatlara emir verildiği gün haramilerin sarayında
    Gebeliğin dokuzuncu ayında
    Aç kurtların varoşlara saldırdığı
    Tipili bir gece yarısı
    Sırtında çok uzak bir köyden indirdi
    Otuzbeş kiloluk sırrımızı
    Zafer kanlı zafer kıpkırmızı

     

    Boşuna çekilmedi bunca acılar İstanbul
    Bekle bizi
    Büyük ve sakin Süleymaniyenle bekle
    Parklarınla köprülerinle kulelerinle meydanlarınla
    Mavi denizlerine yaslanmış
    Beyaz tahta masalı kahvelerinle bekle
    Ve bir kuruşa Yenihayat satan
    Tophanenin karanlık sokaklarında
    Koyunkoyuna yatan
    Kirli çocuklarınla bekle bizi
    Bekle zafer şarkılarıyla caddelerinden geçişimizi
    Bekle dinamiti tarihin
    Bekle yumruklarımız
    Haramilerin saltanıtını yıksın
    Bekle o günler gelsin İstanbul bekle
    Sen bize layıksın

     

    Vedat TÜRKALİ

  3. soğuk algınlığı, benzer durumlar genelde ayakta bi şekilde geçiyordu.

    bu kez ne yaptıysam geçmedi.

    faranjit +gribal enfeksiyon geçirdiğimi söyledi doktor.

    genelde iyileştikten sonra doktor muaynesine gitmeyen biri olaraktan bu kez 3 kez kontrole gittim.

    antibiyotik dahil 1 torba ilaçla eve geldim.

    içmediğim ot çayı da kalmadı.

    20 gün sürdü yeni yeni kendime geliyorum.

     

    aman dikkatblush.png

  4. rakı kültürünü bilen birinden nefis bir yazı.

    minumum 20 bin liraya satılan petrus şaraplarının olduğu bir dünyada rakıya dair bilinmeyenler : )

     

     

     
    Bir  rakı yazısıdır, buzlu.

     

    Şaşarım ömründe bir yudum rakı koklamamış birine... 

     

    Rakı herhangi bir içki değildir.  Rakının tarihi, kökeni pek çok içecek ve yiyecek kadar değerli ancak rakının çok önemli bir farkı var; adabı! En salaş meyhaneye de gitseniz, evinizin mütevazı masasına da kondursanız, ala bir restorana da gitseniz rakıyı asla tek başına içmezsiniz. Yanına ala mezeler de yakışır, balığı da, kebabı da... En şahanesi beyaz peynirle olanıdır, hele ki yanında kavunu da varsa... Rakı böyledir. Zengini de, fakiri de severse tam sever rakıyı. Rakı sosyal bir içkidir, sofrası paylaşılınca daha da güzeldir.

    Ben babamdan öğrendim ufak yudumlarla, ufak bir parça peynirle rakıya eşlik etmeyi... Sohbet illa derin olacak diye bir kural yok ama her rakı sofrasında memleket bir kere kurtarılmıştır değil mi!  

    Adabı öğretme niyetinde değilim, o kıvama gelmedim henüz ama çabam iyi niyetimden, bu yazıyı karalama isteğim bu yüzden.  

    Rakı çeşitli disiplinlerde tez konusu olabilecek kadar derin bir konu. Kimyası, psikolojisi, tarihi, kültürü... Benim akademik bir duruşum yok, keyfimden açtım kitapları, baktım; sevdiğimden...

    Rakı, damıtılmış bir içkidir. Üzümden yapılır. Çok kaba bir tabirle şarabın distile edilmiş hali desem... Tarihsel aşamalara bakarsak Anadolu’nun hası şaraptır. Rakının kökeni, bulunuşuna dair kesin bir bilgi yok. Çeşitli dönemlerde, bugünkü rakının tam karşılığı olmasa da “rakı” diye adlandırabileceğimiz içkiler var.  Rakı kelimesinin kökeni Arapça “arak”tan geldiği ihtimali oldukça mantıklı.  Türkçesi, “ter” demekmiş. Damıtılma işlemininin damla damla, ter gibi olmasını karşıladığı söyleniyor. Rakının Orta Asya Türkleri’nin kımızıyla hiç bir alakası yok. Kımız, at sütünün mayalanıp, fermente olmasıyla ortaya çıkan bir içki.  

    Rakıyı elde edebilmemiz için imbik denilen alete ihtiyacımız var. İmbik, damıtılma işleminin yapılmasını sağlar. Bu alet İ.S 1. Yüzyılda İskenderiye’de yaşamış olan simyacı Maria tarafından keşfedilmiş. Rakının ilk yapımı ise kaynaklara göre İS. 9. yüzyılda Sicilya’da olabilir. Tutone denilen bu içki, üzüm şırasının damıtılarak içine anason eklenmesiyle yapılmış. Teknik olarak rakı yapmışlar. 

    Bu  araştırmaya aslında Osmanlı dönemindeki rakı tüketimini merak ettiğim için başlamıştım. Müslümanlıkta içkinin yasak olduğunu çok iyi biliyoruz fakat buna rağmen bugün, rakı nasıl bu kadar değerli ?! Öncelikle Konstantinopolis meyhaneleri  bu kültürün taşınmasında büyük rol oynuyor. Bizans döneminde elbette meyhanelerde rakı yok, adı üstünde “mey-hane”. Osmanlı Dönemi meyhanelerinin sayıları ise şaşırtıcı derecede fazla.  Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’ne göre Müslüman bölgelerinde meyhaneler bulunmuyor ancak Rum ve Yahudi’lerin yaşadığı bölgelerde meyhane sayısı oldukça fazla. Meyhanelerin olduğu bölgelerde ise balık pazarlarının olduğu da belirtiliyor. Bizans’tan Osmanlı’ya, o dönemlerden de bugüne kadar gelen, sahiplenilmiş bir meyhane kültürü var. Genlerimize yerleşecek kadar köklü. 

    Rakının gelişine bakıldığında kesin tarihlerle, kesin bilgi vermek zor gibi.  Arak, rakı adı birbirlerine yakın dönemlerde karşımıza çıkmasına rağmen özellikle sakız rakısı ve anason içermeyen, üzüm dışındaki meyvelerden yapılmış fakat “rakı” olarak adlandırılan içkilerden bahsedilmesi kafa karıştırıcı olabiliyor. Erdil Zat’ın Rakı Kitabı’ında güzel bir çizelge var (sf .60) Bu zaman çizelgesine göre 14. yüzyılda, 2. Osmanlı Padişahı Orhan Bey döneminde rakının bilindiği ihtimali var. İkinci kısımda 16. yüzyılda Fuzuli’nin Beng ü Bade mesnevisinde rakıdan bahsedildiği belirtiliyor. 17. yüzyılda ise Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nde belirtilen sayısız meyhanelerle birlikte arak-rakı isimli içkilerin olduğu bilgisi karşımıza çıkıyor. 

    Rakı, Osmanlı’da farklı formüllerle, aromalarla meyhanelere giriyor anlayacağınız üzere... Zorlu yolculuğu çeşitli dönemlerdeki içki yasaklarıyla devam ediyor. Bunlardan ilki Yavuz Sultan Selim döneminde karşımıza çıkıyor. İlk Osmanlı Halifesi olan Sultan Selim, halifeliğin getirdiği şeriat kurallarıyla içki içmeyi yasaklıyor. Fakat kendisinin ara sıra içki içtiği söyleniyor. İçkiye karşı hoşgörüsüz olmamasının etkisiyle de içki yasağı Gayrimüslimler için kalkıyor. Elbette toplanacak vergilerin ekonomik getirilerinin de etkisi var. Ardınan Kanuni Sultan Süleyman da sadece Müslümanlar’ın içki tüketimine yasak getiriyor. Oğlu Selim tahta çıkıyor, içkiye olan düşkünlüğüne rağmen, serbestlik belli kurallar altında geliyor. Ardından 1. Ahmet tarafından içki tamamen yasaklanıyor ve tüm meyhaneler kapatılıyor. 4. Murat da içki içmeye düşkün olduğu söylenen padişahlardan olmasına rağmen halkın politik olarak örgütlendiği endişesiyle meyhaneleri ve kahvehaneleri kapattırıyor.

    Meyhanelerin varolmasının Osmanlı için en büyük artısı yüksek vergilerle, iyi bir gelir kaynağı olmasıydı. İçki üretimi ve satışı Gayrimüslimler tarafından yapılıyordu. Çoğu zaman Müslümanlar’ın meyhaneye gitmesi yasaklanıyordu. Tanzimat Fermanı’yla birlikte Osmanlı’nın modernleşmesi içki ve meyhanelere de yansıdı.  Tanzimat öncesinde meyhaneler 3 gruba ayrılıyordu: Gedikli meyhaneler, koltuk meyhaneleri, ayaklı meyhaneler.  Gedik, ruhsatı olan meyhanelere deniyordu. Ruhsat babadan oğula geçiyordu. Meyhanelere uygulanan verginin yüksek olması, ruhsatsız işletilen “koltuk meyhaneleri”nin açılmasına sebep oldu. Ayaklı meyhaneler ise,  rakının gizli gizli satıldığı, seyyar  satıcılara deniyordu. Hızlıca bir tek yuvarlanır, mezeye, sohbete gerek duyulmazdı. Özellikle meyhaneye gidemeyen Müslümanlar tercih edermiş. 

    Kısa da olsa değinmek istediğim bir meyhane var, ben yetişemedim; 1980’lerde kapanmış. 1890’da Rum Barba (Meyhaneci) Kaptan Asteri tarafından açılmış Agora Meyhanesi. Agora, Kaptan’ın oğlu Stelyo’ya, ondan da torunu Kaptan Hrisyo’ya geçmiş.  Agora Meyhanesi diye seslendirilen, herkesin az çok bildiği, tanıdığı şarkıyı her ne kadar, bizim Agora Meyhanesi için yazmasalar da aklımıza bir tek o gelir değil mi?
     
    Kaynak:
    http://www.deliciousnotdelicious.com/2013/07/bir-rak-yazsdr.html
    • Beğen 3
  5. Doğum günün kutlu olsun Berkin

     

    16 Haziran 2013’de bakkala giderken başından vurulduğunda 14 yaşındaydı Berkin Elvan. Artık 15’inde bir delikanlı oluyor. 15 yaşında bir çocuk, bakkala ekmek almaya giderken bir polis başını hedef alarak ateş ettiği için tam 7 ay, 203 gündür uyuyor. 15 yaşını göremeden öldürülen yüzlerce çocuğun olduğu ülkede, Berkin’e uyuyarak büyümek düştü diye seviniyoruz. Ve her gün Berkin’den gelecek iyi haberleri bekliyoruz.

    Uyuyarak büyüdü Berkin. Artık 15 yaşında… Ama hala çok küçük. Uyuyarak büyümek için değil daha yaşayacak kocaman bir hayatı olduğu için küçük… Uyumak için geç, bizi bırakmak için çok erken… Çünkü daha çok küçük…

    O yüzden hepimiz aylardır aynı şeyi söylüyoruz;

    Berkin bakkala gitti, ekmek alıp gelecek…

     

    Daha 15 yaşında Berkin… Vurulduğunda 14 yaşındaydı. Belki o sabah bakkaldan ekmek alıp geldikten sonra arkadaşlarıyla top oynamaya gidecekti. Annesi arkasından geç kalma diye bağıracaktı, duymayacaktı… Akşam eve geç geldiği için kızan annesine sımsıkı sarılıp gönlünü alacaktı… Yine yapacak… Ekmeğin kenarını tırtıklayacak gelirken, ablası karnını kuru ekmekle mi doyurdun diye kızdığında, kocaman gülümseyip “Acıktım ne yapayım” diyecek.

     

    Berkin bakkala gitti, ekmek alıp gelecek…

     

    Daha yapacak çok şeyi var Berkin’in. Lise’yi bitirecek. Sınavların bazılarına çalışmadığı için belki zayıf not alacak. Babasından azar işitecek. Annesi “yapma oğlum” diyecek. Ablasını kapı arkasında sıkıştırıp harçlığından tırtıklayacak…

     

    Berkin bakkala gitti, ekmek alıp gelecek…

     

    15 yaşında daha Berkin… Liseyi bitirip sınavlara girecek. Üniversite sınavını belki ilk yıl kazanamayacak, biraz haytalık yapacak. Ama sonra ne istiyorsa o olacak. Diplomasını aldığı gün annesi sevinçten ağlayacak, “Bu günleri de gördüm” diyecek. Babası gurur duyacak oğluyla ama çaktırmadan övünecek. Ablası “İşte benim kardeşim” deyip saçlarını okşayacak…

     

    Berkin bakkala gitti, ekmek alıp gelecek…

     

    15 yaşında daha Berkin... Daha yapacak çok şeyi var. Aşık olacak. Söylemeye utanacak, karnı ağrıyacak, saatlerce telefon bekleyecek. “ben bu kadınları bir türlü anlayamıyorum” diye dert yanacak. Bir kadını sevecek, kalbi kırılacak, acı çekecek. Ama en sonunda mutlaka çok sevdiği bir kadın olacak, mutlu olacak…

     

    Berkin bakkala gitti, ekmek alıp gelecek…

     

    15 yaşında daha Berkin. Vapura binip karşıya geçecek, uçağa binecek sonra deniz aşırı gidecek. Akdeniz’in sularına bırakacak kendini, yüzme bilmiyorsa yüzmeyi öğrenecek…

     

    Doğum Günün Kutlu Olsun Berkin,

     

    Uyuyarak büyüdüğün 203. Günden yazıyorum sana.  Artık 15 yaşındasın. Doğum günlerinde hediye bekler miydin bilmiyorum. Ne alınsın isterdin onu da bilmiyorum. Sana doğum günü hediyesi olsun bu mektup. Ve lütfen oku, okuyabil.

    Ben bu satırları yazarken bir mucize olsun, kara gözlerini aç istiyorum.

    Ne çok sevenin var artık bir bilsen. Kocaman bir ailenin biricik oğlu oldun.  Ne çok insan bekliyor o kara gözlerini açmanı. Ne çok abin, ablan kardeşin oldu sen uyurken, sorma gitsin. Her sabah senin uyandığına dair iyi bir haber almak için bakıyoruz haberlere. Sana bir şey olmasını kaldırabilecek güçte değil artık kalbimiz inan çok yoruldu. Sana bir şey olacak diye çok korkuyoruz çocuk…

    Mevsimler geçti küçüğüm. Kışa girdik artık. Haziran’ın sarı sıcak güneşi gitti, kara kışın soğuğu geldi. Eldivensiz, şapkasız çıkmıştın yola üşürsün… Ellerin üşür.

     

    Çok uyudun be çocuk. Uyudun da büyüdün artık uyan… Hepimiz seni bekliyoruz…  

    Kaynak:

    http://t24.com.tr/yazi/dogum-gunun-kutlu-olsun-berkin/8221
  6. profosyonel rakı içici bir ailenin üyesi olaraktan meseleye biraz dahil olabilirim :)

    rakı sadece hüzün vermez, türküler söylenir halaylar da çekilir ve en güzelide bunların hepsi koro halinde yapılır :)

    yani bunun bir standartı olamaz diye düşünüyorum herkes kendi gibi içer :)

     

    bu arada kendimce nedenlerim var.

    rakı içemiyorum ama aşağıdaki vatandaş eşlik edecekse içebilirim de :)

     

    mert-firat.jpg

    • Beğen 3
  7. Yeni yıl dileği olarak
    Küçük bir mutluluk istiyorum,
    o kadar küçük olsun ki istemesin kimse benden onu
    ben yüreğimde, elimde
    toprağımla birlikte yetişeyim hayata
    bir borcum olmasın insandan doğadan yana
    bir mutluluk ki sorma gitsin
    yeter ki bir benim olsun
    tüm dünyadan, tüm güzellikleri severken
    benim sevgimle, senin sevginle çoşar bugün
    yarının hikayesi olsun
    yazmak isteyip de yazamadığım
    ilk sayfasından sonuna
    sevda, mutluluk, aşk, özgürlük bir olsun...

     

    Nazım Hikmet

    • Beğen 1
  8. emperyal güçler sadece cemaati desteklemedi.

    destekledikleri, projelendirdikleri onlarca örnek var ama tutmadı.

    cemaatin bu kadar kök salması, güçlenmesi tek başına nato ve benzeri destekle açıklanamaz bence.

    bildiğimiz kitle çalışması yaptılar, bizler sabahın beşinde mışıl mışıl uyurken bu adamlar sokak sokak gezip hala kapılara gazete bırakıyorlar.

    dershane projeleri örneğin çok başarılıdır, binlerce çocuk buralarda örgütlendi, binlerce işadamından bu projelere yardım aldılar.

    yoksullara robin hood, zenginlere günahlarını temizleycek sevap işletecek fakirler buldular.

    on yıllardır örgütleniyorlar.

    yetiştirdikleri mezunlar devletin her kademesinde ahtapotun kolları gibi sarıp sarmaladılar.

    beğenelim, beğenmeyelim bu ülkenin insanları gayet reel yaşıyor.

    hiçbir ideolojisi olmayan cem uzan bile köfte ekmek dağıtarak %7 oy aldı.

    ülke bu hale bir gecede gelmedi.

    cemaat eleştirisi bu anlamıyla tek başına birşey ifade etmiyor.

    sizin toplum projeniz bunun karşısında hayat bulmadığı sürece sadece konuşuyoruz olacağız.

    • Beğen 3
  9. page_roboskili-anne-biz-katili-biliyoruz

    Pakize Kaplan: Cehennem gibi bir hayat. Biz de ölseydik diyorum bazen. Ama mücadele etmemiz lazım. Katilleri bulmamız lazım

    T24

     

    Şırnak’ın Uludere ilçesinde 2 yıl önce bugün gerçekleştirilen Roboski katliamında hayatını kaybeden 19’u çocuk 34 sivilden, 21 yaşındaki Hamza Encü’nün annesi Kadriye Encü, “Tayyip Erdoğan, bugün var yarın yok. Kürtler binlerce yıldır bu topraklardadır. Erdoğan bizim canımızı vermemiş. Canımızı aldı ama bu da onun yanına kalmaz. Bir gün mutlaka ama mutlaka herkes öğrenecek ki bizim çocuklarımızı Başbakan öldürmüş. Biz zaten biliyoruz kimin öldürdüğünü. Biz katili tanıyoruz. Ama bütün dünya duyacak. Biz ancak o zaman biraz olsun rahatlarız. Biz Kürt olduğumuz için öldürüldük. Bunu herkes bilsin. Yoksulluk her yerde var, kaçakçılık her yerde var. Ama biz hem Kürdüz, hem yoksuluz, hem de kaçakçıyız. Yani ölümü hakketmişiz” dedi.

    Gazeteci Jinda Zekioğlu, Roboski katilamının yıldönümünde hayatını kaybeden 34 kişinin ailelerine konuk oldu.

    ANF’de yayınlanan söyleşide, katliamda hayatını kaybeden 34 sivilin ailelerinin söyledikleri şöyle:

     

    ‘Bir oğlum daha var o da kaçağa gidecek’

     

    (16 yaşındaki Şivan Encü'nün annesi Hediye Encü)

    “2 yıldır bu olayın üstünü örtmüşler. Bir tek kişiyi bile yargılamamışlar. Çocuklarımızı katlettiler, bize cehennemi reva gördüler. Biz tüm baskılara rağmen onların oyununa gelmeyeceğiz. Kanımızın son damlasına kadar katilin yargılanması için mücadele edeceğiz. Oğlum 16 yaşındaydı ama bizim ailemizi o geçindiriyordu. Onu öldürdüler şimdi geçinebileceğimiz tek kuruş yok. Küçük oğlum 11 yaşında, o da okulu bıraktı. Şimdi kaçağa gitmesin de ne yapsın? Biz ne yapalım?”

     

    ‘Biz katili biliyoruz bütün dünya da duyacak’

     

    (21 yaşındaki Hamza Encü'nün annesi Kadriye Encü)

    “Tayyip Erdoğan, bugün var yarın yok. Kürtler binlerce yıldır bu topraklardadır. Erdoğan bizim canımızı vermemiş. Canımızı aldı ama bu da onun yanına kalmaz. Bir gün mutlaka ama mutlaka herkes öğrenecek ki bizim çocuklarımızı Başbakan öldürmüş. Biz zaten biliyoruz kimin öldürdüğünü. Biz katili tanıyoruz. Ama bütün dünya duyacak. Biz ancak o zaman biraz olsun rahatlarız. Biz Kürt olduğumuz için öldürüldük. Bunu herkes bilsin. Yoksulluk her yerde var, kaçakçılık her yerde var. Ama biz hem Kürdüz, hem yoksuluz, hem de kaçakçıyız. Yani ölümü haketmişiz!”

     

    ‘Tayyip Erdoğan'ın kaderi Roboski'den geçer’

     

    (17 yaşındaki Celal Encü'nün kız kardeşi Şükran Encü)

    “Eskiden bu köy bana öyle ferah gelirdi ki... Düğünlerimiz olurdu, halaylar çekerdik, gülerdik. Baharda koşar oynardık. Mutluyduk. Başımıza yıktılar. Şimdi bu dağlar üstüme üstüme geliyor. Psikolojik tedavi görüyorum. Her sabah okula gitmeden önce mezarlığa gidiyorum. Bütün mezarlara uğruyorum. Her birinin hayallerini, geleceklerini konuşuyorduk. Bir gecede yok oldu! Adalet denilen kelime o kadar basit, o kadar saçma geliyor ki bana. Gerçek değil. Bu katliamı Başbakan yapmıştır. Biz bunu biliyoruz. Şimdi barış süreci diyorlar, bu sürecin çözümü Roboski'den geçer. Tayyip Erdoğan'ın kaderi Roboski'den geçer. Bu kadar annenin ahı yerde kalmaz.”

     

    ‘Asıl terörist Ankara'dadır’

     

    (13 yaşındaki Yüksel Ürek'in annesi Emine Ürek)

    “Kocam korucudur. Katliamdan sonra üç kez istifa etti. Kabul etmediler. Göreve de göndermiyorlar. Öyle duruyoruz. İçime sinmiyor.  Oğlum daha önce kömür ocağında çalışıyordu. Ocak kapandı. Boşta kalınca kaçağa gitti. 6 kez gitti kaçağa. 7'ncisinde geri gelemedi! Ben Tayyip Erdoğan'ın yargılandığını görmek istiyorum. Gözlerimle görmek istiyorum o hale gelişini. O kadar bedduamız büyüktür ki, onun yanına kalmaz. Yüzüne de söyledim. Oğlumla yeğenimin fotoğrafını koydum masasına, ‘İyi bak dedim, bunlar Fehman Hüseyin midir? Teröristmiş. Asıl terörist Ankara'dadır. Sizlersiniz terörist. Gelmişsiniz bizim malımıza mülkümüze toprağımıza el koymuşsunuz.’ Bunları da yüzüne söyledim. ‘Ben değilim, emri ben vermedim’ dedi. Öyle deyince ben anladım ki, sahiden odur. Ben anneyim, yalan söyleyeni gözlerini tanırım. Erdoğan'dır. Katil odur.”

     

    ‘Biz mezarlıkta yaşıyoruz’

     

    (14 yaşındaki Salih Ürek'in annesi Medeni Ürek)

    “Katliamın üzerinden 2 yıl geçmiş ama sanki 2 gün geçmiş gibi. Sanki biz evde yaşamıyoruz, biz mezarlıkta yaşıyoruz. Hayatımız cehennem olmuş. Onlar bir kere öldü ama biz 2 yıldır her gün ölüyoruz. Bu alçaklığı asker, sivil, Ankara hepsi gerçeği biliyor. Herkes biliyor ki emri Tayyip Erdoğan vermiş. Hiç bir ümidim yok. Erdoğan o koltukta oturmaya devam ettiği sürece gerçekler açığa çıkmayacak. Ama o koltuktan iner inmez herkes öğrenecek ki katil odur.”

     

    ‘Ancak failler açıklanırsa barış olur’

     

    (22 yaşındaki Selam Encü'nün annesi Semire Encü)

    “En büyük çocuğumdu. 4-5 senedir gitmiyordu kaçağa. Tekrar gitmeye başlamıştı. Bu başbakan iki yüzlüdür. İstese iki saatte bütün sorumluları toplar. Ama yapmıyor. Çünkü kendisi de suçludur. O eğer suçlu olmasa çoktan açıklamıştı. Onun da işine gelirdi. Ama kendisi olduğu için açıklayamıyor. Şimdi benim diğer oğlumu da askere çağırıyorlar. Ben oğlumu asla askere yollamam. Buraya bir dolu insan geldi. Acımızı paylaştı. Türk, Kürt diye değil, vicdanlı vicdansız diye ayırıyoruz insanları. Barış süreci Roboski'den geçer. Failleri açıklarsa, barış da olur. Açıklamazsa savaşa devam.”

     

    ‘Bu şekilde ölmeyi gerilla da hak etmiyor’

     

    (19 yaşındaki Fadıl Encü'nün annesi Azime Encü)

    Benim dedem de, onun dedesi de, babam da bu işi yaptı. Kardeşim mayında bir kolunu kaybetti. Kocam korucu. Katliamdan sonra istifa etti, kabul etmediler. Göreve de göndermiyorlar. Evde oturuyor. Bu iki yılda her gün, her dakika acı yaşıyoruz. Önceden fakirdik ama mutluyduk. Dünyamızı başımıza yıktılar. Bu emir Tayyip Erdoğan'ın emridir. Onun sorumluluğundadır. Onun askeri, onun uçağı, onun heronudur. Suçludur, o yüzden susuyor. Biz bomba seslerini duyup da gittiğimizde, asker ‘Evinize dönün çocuklarınız gelecek’ dedi. Biz geri dönsek, onların üzerlerine silahlar yerleştirip ‘Terörist’ diyeceklerdi. Gerçi zaten dediler de... Ne gerilla, ne sivil kimse bu şekilde ölmeyi hak etmez. Ama bu şekilde öldüren kişi, hak ediyor!”

     

    ‘Erdoğan'a dedim, Bak bakalım bu çocuk Fehman Hüseyin mi?'

     

    (19 yaşındaki Hüseyin Encü'nün annesi Fatma Encü)

    “Kocam da korucudur. İstifası kabul edilmedi. Evde oturuyor. Silahı bırakmış. Her gün mezarlığa gidiyorum. Dertleşiyorum. Sorular soruyorum. Cevapları yok ama soruyorum yine de. Oğlumu askere çağırıyorlardı. Gidecekti de. Ama onlar oğlumu öldürdü. Şimdi çocuklarımı asla askere göndermem. Erdoğan'ın karısı buraya geldi. ‘Ben gideceğim Başbakan'a diyeceğim, eğer o faili açıklamazsa sorumlu odur’ dedi. Başbakan açıklamadı. Sorumlu oysa, katil de o. Ne Emine Erdoğan, ne Tayyip Erdoğan bu devlet yalandır. Herkesi kandırabilirler. Ama bizi asla. Biz gerçeği biliyoruz. Ben Emine Hanım'a dedim ‘Bu kızını ver bize bütün 34'lerin karşılığında’ olur mu? Hiçbir şey diyemedi. Ne para ne pul. Hayatımız bitmiş artık. Dilerim yanlarına kalmasın.”

     

    ‘Erdoğan’ın kaderi Kürtlerin elindedir’

     

    (12 yaşındaki Bedran Encü'nün annesi Sabriye Encü)

    “Bizim çocuklarımızı öldürüp üzerine yılbaşı kutladılar. Bizimle alay ettiler. Böyle bir şey olabilir mi? İnsan nasıl kutlama yapar. Demek ki biz farklı bir ülkenin insanıyız. Demek ki öyleyiz ki, onlar biz taziyedeyken gülebildiler. Erdoğan'ın hanımı bize söz verdi. "Eşime söylerim" dedi. Verdiğimiz mektupları çöpe attılar. Ama Erdoğan şunu bilsin ki, onun da kaderi biz Kürtlerin elindedir. Hesabını er ya da geç verecek.”

     

    ‘Bir ayakkabı parası için katlettiler, şimdi ayakkabı kutularında para kaçırıyorlar’

     

    (17 yaşındaki Cemal Encü'nün annesi Hazal Encü)

    “Hayatımız bu 2 yılda tamamen değişti. Ne güzelmiş o zamanlar, düğünler, eğlenceler... Artık düğün yok. Evime gelin geldi. Ama gülmedik bile. Burada artık sesli gülmek ayıp, yasak. Çocuklar mutsuz. Benim oğlumun ikinci gidişiydi kaçağa. Gitme diye yalvardım. Okul kantinine borcum var dedi. Onu ödeyeceğim dedi. 40 lira için öldü. Bizim çocuklarımızı ayakkabı parası için katledildiler. Ama katil Erdoğan'ın, onun yandaşlarının oğulları ayakkabı kutularında paralar kaçırıyormuş. Onlar için bir sürü polisi görevden aldı. 34 kişiyi öldürdüğü için karakol komutanını bile değiştirmedi. Genelkurmay başkanını korudu. Ona ödül verdi. Demek ki, bu katliamı sahipleniyor. Bir sürü insan geldi her yerden. Çok vicdanlı insanlar. Buraya gelince anlıyorlar Kürt olmayı. Uzaktan terörist diyorlar. Medya bunu özellikle yapıyor. Gezi Parkı'nda bizim yaşadığımızın bir damlasını hissettiler. Peki biz nasıl duruyoruz 30 yıldır? Biraz da bunu düşünsünler. Biz Kürt olduğumuz için öldürülüyoruz. Bunun hesabını verecekler.”

     

    ‘Katiller derdimize çare olamaz’

     

    (Hüsnü Barış'ın eşi ve Savaş Encü'nün yengesi Semire Encü)

    “8 yıldır çocuğumuz olmuyordu. Çok tedavi gördüm. En sonunda hamile kaldığımı öğrendim, 2 aylıktı. 10 gün sonra kocam bu katliamda öldü.  Cenazelerin kaldığı Uludere'deki hastanede doğum yapamadım. Ben çocuğumu doğurduğum sırada hastane odasındayken, başbakan televizyonda "Her kürtaj bir Uludere'dir" diyordu. Tiksiniyorum o adamdan. Biz kürtajla değil, normal doğum yapıyoruz ama onlar öldürüyorlar. Kürtajımızı onlar yaptı. Oğlumun adını Hüsnü Barış koydum. Biz hala 'barış' diyoruz. Neye yarar bilmiyorum. Artık ağlayacak gözyaşım kalmadı. Tayyip Erdoğan'dan bir beklentim yok. Katiller derdimize çare olamaz. Kaynımı ve kocamı bu katliamda kaybettim. Kaynanam ve ben acılıyız. Acımız sadece katiller yargılanırsa hafifler.”

     

    ‘Çocuklarım büyüyünce kaçağa gidecek’

     

    (32 yaşındaki Selman Encü'nün karısı Fatma Encü)

    “Kocam korucuydu. Hiçbir gelirimiz yoktu. Yapmak zorunda kaldı bu işi. Ama her gün de lanet ediyordu. Bu katliamda öldüğünde hamileydim. Şimdi 5 çocukla kimsesiz kaldık. Maaşımız kesildi. Kayınpederim bize bakıyor. Çocuklarım büyüdüğünde onlar da kaçağa gidecek, ne yapacak? Bizim için başka bir iş var mı?“

     

    ‘Başaramayacaklar, umudumu kaybetmeyeceğim’

     

    (18 yaşındaki Şerafettin Encü'nün kardeşi Zilan Encü)

    “Annem biz küçükken vefat etti. Yokluğu zordu. Abimle düğünlere birlikte giderdik. Birlikte halay çekerdik. Beni koruyordu, destek oluyordu. O gece yaşanan katliamın ardından dünyamız karardı. Okulu bırakmak zorunda kaldım. Nenem bu acıya dayanamadı daha fazla, o da vefat etti. Psikolojik destek görüyorum. Bir faydası var mı bilmiyorum ama çabalıyorum. Abimin hayalleri vardı. O hayaller onunla birlikte öldü. Ama ben umudumu kaybetmeyeceğim. Başaramayacaklar. Bizi yolumuzdan döndüremeyecekler.’

     

    ‘Kürtlerin hayatı hep Roboski’ydi’

     

    (17 yaşındaki Salih Ürek'in annesi Emine Ürek)

    “Bizde bir deyiş vardır; Koyunum kayboldu, bir derisini bile bulamadım. Yani bizim koyunumuzu değil, çocuğumuzu katlettiler, ama bir failini bile bulamadık. Bu ilk değildir. Kürtlerin hayatı hep böyle geçti. Benim babama 80'li yıllarda asker tarafından dişleri sökülerek işkence edildi, çukura atıldı. Kocam mayına bastı bacağını kaybetti. İki amcam yine mayında kolunu bacağını kaybetti.  Yetmedi bu devlete. Yetmemiş ki 34 insanımızı da yok ettiler. Daha da bitmedi biz özgürlüğümüzü kazanıncaya dek, bizi öldürmeye devam edecekler. Biz bu duyguyla yaşıyoruz.”

     

    ‘Bizi oyalamayın yeter’

     

    (19 yaşındaki Şervan Encü'nün annesi Leyla Encü)

    “Cehennem yaşıyoruz iki yıldır haberi var mı acaba batıdakilerin? Oğlum iki kuruş para için üstü başı mazot kokarak gidiyordu o yollara. Ben kıyamıyordum o yollara göndermeye o katiller çocuğumun parçalarını saçtılar etrafa. Onlarca insanımızı öldürdüler. Ne diyelim, hepimizin dilinde aynı şey. Bize faili verin. Biz bunu istiyoruz. Bizi başka laflarla oyalamayın. Yeter artık, yeter.”

     

    ‘Ölümle mücadele ediyoruz’

     

    (20 yaşındaki Nevzat Encü'nün annesi Nahide Encü)

    “Sıcak yuvamızdaki huzurumuz bitti. Ateş düştü içimize. 2 yıl geçmemiş sanki o gün gibi, ilk gün gibi kanıyor yüreğimiz. Vicdanı olan biraz insan varsa, o da bizim yanımızda olur. Bize destek vermeyenlerin, bize "terörist" deyip bize ölümü layık görenlerin kalbi yok. Gerillası, siyasetçisi, kadını, çoluğu, çocuğu öldürmedik kimseyi bırakmadılar. Biz ölümle mücadele ediyoruz.”

     

    ‘Sağırlar bizi duymaz’

     

    (21 yaşındaki Seyithan Encü'nün ablası Hatun Encü)

    “Bu 2 yılımız tıpkı kıyafetlerimiz gibi kapkaranlık geçti. Gitmediğimiz yer kalmadı. Şehir şehir dolaştık. 7 kez meclise gittik. Sesimizi duyurduk. Ama sağır olan kulaklar duymazlar. Duymadılar. Bizim tek bir talebimiz var failler. Devlet ise tek bir şey diyor: tazminat. Dünyaları da verseler biz talebimizden vazgeçmeyeceğiz.”

     

    ‘Katliamdan sonra hafızamı kaybettim, 5 ay sonra geri geldi’

     

    (21 yaşındaki Mehmet Ali Tosun'un annesi Fadile Tosun)

    “Katliamdan sonra hafızamı kaybettim. 5 ay sonra hafızam geri geldi. Şokta gibi bir dönem yaşadım. Hala inanamıyorum. Anlamıyorum. Yalın ayak o dağlara koştuk. Ateş düştü çocuklarımızın üstüne. Erdoğan tek bir şey diyor; tek bayrak, tek millet. Kabul etmiyoruz o bayrağı. Bizim bayrağımız da var, dilimiz de, milletimiz de. Biz hep öldük. Ama bitiremezler bizi. Bu halkı susturamazlar.”

     

    ‘Ahımız yerde kalmaz’

     

    (18 yaşındaki Özcan Uysal'ın annesi Türkan Uysal)

    “Kahırla, üzüntüyle, her doğan gün ağlayarak, mezarlıkta bir 2 yıl geçti bizim için. Katiller bulunmayana kadar da aynı geçer. Haftada 100 lira ile 12 kişiye bakıyordu. Kocam sakattır, mayına bastı. Korucuydu, katliamdan sonra istifa etti. Bu bize reva görülen kader için biz nasıl bir günah işlemiş olabiliriz. Bizim suçumuz Kürt olmaktır. Ateş yağdırdılar üstümüze. Ahımız yerde kalmaz.”

     

    ‘Davayı zaman aşımına uğratacaklar’

     

    (19 yaşındaki Cihan Encü'nün ablası Bahar Encü)

    “2 yıl oldu, hiçbir adım atılmadı. Roboski'yi unutturmamak için bütün Kürt halkı sabah akşam her yerde bu katliamı konuşuyor. Barış süreci diyorlar. Barışmak istiyorlarsa, devletin hatasını kabul etmesi gerekir. Kendilerini aklamaya çalışıyorlar. Onlar davanın zaman aşımına uğramasını istiyorlar. Ama burada biterse AİHM'e gideceğiz. Yanlarına bırakmayacağız.”

     

    ‘Acımız ilk günkü gibi’

     

    (17 yaşındaki Karker Encü'nün ablası Nazlı Encü)

    “Acımız ilk günkü gibi. Faillere hesap sormadan bu işin peşini bırakmayacağız. Bunu herkes böyle bilsin. Bizim için hiçbir şey değişmedi, değişmeyecek. Barış sürecine ben şahsen inanmıyorum. Neyine inanayım. Bir şey mi yapmışlar. “

     

    ‘Tek bir rengimiz var; siyah’

     

    (20 yaşındaki Adem Ant'ın ablası Narin Ant)

    “Katliamın gerçekleştiği günden bu yana hükümetin Roboski'ye karşı tutumu hiç değişmedi. Zalimlerin yerine mazlumların yargılandığı bir ülkede 729 gündür adale talep ediyoruz. Biz faillerin yargılanmasını beklerken hükümet, aileleri her gün başka sebeplerle yargılamaktadır. Ekmek parası için sınır ticareti yapan kardeşlerimiz kendi topraklarında katledildiler ama ülkeyi soyanlar hala dışarıda. İki yıl geçti acımız hala ilk günkü gibi. Bizim artık tek bir rengimiz var siyah. Failler yargılanana dek de, öyle olacak.”

     

    ‘Kabus gibi bir hayat’

     

    (17 yaşındaki Aslan Encü'nün annesi Naime Encü)

    “Canımızı yaktılar ya, biz daha unutmayız bunu. 2 yıldır gidip gelip çocuğumun mezarına bakıyorum. Rüyalarıma giriyor. Katilini bulmayana kadar da kabus göreceğiz. Yıllar sonra değil katili şimdi istiyoruz. Vazgeçmeyeceğiz.”

     

    ‘Tek bir talebimiz var’

     

    (19 yaşındaki Bilal Encü'nün babası Abdurrahman Encü)

    “Sesimiz 34 ailenin ortak sesidir. Bütün dünyaya sesleniyoruz. Tek bir talebimiz var, Kürt halkının mücdelesini yükseltmek. Katillerimizi yargılamak. Acılarımızı, devletin yanına bırakmayacağız. Gerçekler açığa çıkana dek, mücadelemize devam edeceğiz.”

     

    ‘Barış isteyen Roboski'nin failini sorar’

     

    (17 yaşındaki Serhad Encü'nün ablası Hanım Encü)

    “2 yıl önce bizim için Roboski güzel bir yerdi. O zaman hayatımız güzel değil diye biliyorduk. Ama ne kadar güzelmiş. 2 yıldır kapkaranlık bir hayat var. Bize artık ne düğün var, ne bayram, ne aydınlık var. 2 yılda barışacak hiçbir şey olmadı. Ama inanmak istiyoruz. İnşallah bir daha hiç kimse ölmez. Bizler, barışın gelmesi için çabalıyoruz. Barış isteyen herkes Roboski'nin faillerini sorsun.”

     

    ‘Kardeşi yastayken eğlenene kardeş denmez’

     

    (16 yaşındaki Vedat Encü'nün abisi Fikret Encü)

    “Tarif edemiyorum bu acıyı. Keşke o gitmeseydi de ben gitseydim. Başbakana, bakanlarına, müdürlerine hiç kimseye güvenmiyorum. Kürt halkı yalnız değildir ama biz burada yastayken batıda yılbaşı kutlayanlar oldu. Sonra da biz kardeşiz diyorlar, sizi anlıyoruz diyorlar. Kardeşi yastayken eğlenen insana kardeş denir mi? Barış gelsin istiyoruz ama bu şekilde barış gelmez.”

     

    ‘Toprağın altını hak ediyor mu bu insanlar?’

     

    (17 yaşındaki Mehmet Encü'nün annesi Heybet Encü)

    “İlle dedi gideceğim. Gitme dedim. O yola, o karda kışta gitsin istemiyordum. Oğlumun ölüsü geldi. Böyle mi olacaktı? Evlenecekti, çocukları olacaktı. Hiç tahmin etmiyordum. Canımız yanıyor. İşte mezarı. Bu soğuk toprağın altını hak ediyor mu bu gençler?”

     

    ‘Kürt olduğumuz için öldürüldük’

     

    (17 yaşındaki Mahsun Encü'nün babası Mesut Encü)

    “Hiçbir adım atılmadı. Herkes koltuğunu koruyor. Kendilerinin başına gelince istifaları, görevden almayı biliyorlar. Ama bizim çocuklarımız için tek bir kişi görevden alınmadı. Cezalandırılmadı. Barış bu değil. Bu katliamın tek sebebi var, Kürt olmamız.”

     

    ‘Karanlığa boğulduk’

     

    (25 yaşındaki Nadir Alma'nın kardeşi Semire Alma)

    “Gülyazı eskiden rengarenkti. Karanlığa boğdular. Bu iş bizim atalarımızın işi. Neyi inkar ediyorlar. Bizi kandıramazlar. 2 yıldır çektiğimiz acıyı biz biliyoruz. Barış süreci buradan geçer bunu bilsinler. Umudumuzu yitirmiyoruz. Ama böyle gitmez. Bütün Roboski halkı, bu davanın takipçisiyiz.”

     

    ‘Psikolojik tedavi gördük ama iyileşmedik’

     

    (20 yaşındaki Zeydan ve 22 yaşındaki Orhan Encü'nün kardeşi Selcan Encü)

    “İki abimi kaybettim. Ailemiz bitti. Bir tane de değil, iki tane. Nasıl dayanalım bu acıya? Bu toprağa bakıp diyorum bu gerçek mi? Hayal gibi. İnanamıyorum. Psikolojik tedavi gördük. İyileşmedik ama umudumuzu yitirmemeye çalışıyoruz.”

     

    ‘Başbakan'a, Sen yaptın söyle, dedim’

     

    (13 yaşındaki Erkan Encü'nün annesi Felek Encü)

    “Bu katliam benim oğlumu aldı. Ama oğlumla birlikte bu ülkeye olan iki damla inancımı da yok etti. Başbakanla da karısıyla da görüştüm. Yüzüne de söyledim. ‘Sen yaptın söyle, itiraf et’ dedim. ‘Yapmadım’ dedi. Öyle ki yüzünü görseniz, yüzünden belli oluyordu ki katil odur. O katil olmadığına kendi çevresindekileri inandırsın. Biz inanmayız.”

     

    ‘Çocuklarım katillerini tanısın istiyorum’

     

    (30 yaşındaki Osman Kaplan'ın eşi Pakize Kaplan)

    “Kocam öldü. 5 çocukla kimsesiz kaldım. Her gün kalkıp mezarına gidiyorum. Yüzümüz gülmüyor. Çocuklarım psikolojik sorun yaşıyor. Cehennem gibi bir hayat. Biz de ölseydik diyorum bazen. Ama mücadele etmemiz lazım. Katilleri bulmamız lazım. Bunun için çocuklarıma katillerini tanımalarını söylüyorum.”

  10.  

    Benim menümde ana yemek olarak yine tavuk ve kestaneli pilav var.
     
    Mezelere gelince , tam netleşmemekle beraber bir kaç seçenek mevcut.
     
    Yemekte misafirlerimiz var. Genel istek üzerine  zeytinyağlı sarma   ve portakal suyunda pişmiş z.yağlı kereviz olacak.

    Acılı ezme olabilir. 1 soğan , 2-3 domates ,2 tane acı sivri biber, sarımsak, dereotu , maydanoz, bir tatlı kaşığı salça, pul biber, kekik ,kimyon , zeytinyağı nar ekşisi,
    Soğan, biber sarmısak ve yeşillikleri rondoda çek. Sonra domatesi rendele ya da rondoda çek. Diğer bütün malzemelerle birlikte karıştır.

    @@Radya nın söylediği kereviz salatası ve deniz börülcesi ve turp otu da oldukça pratiktir. Sadece haşlayıp bol z.yağı gezdiriyorsun .Bandır bandır ye. Deniz börülcesi hiç yaptın mı bilmiyorum ama  haşladıktan sonra içindeki odunsu kılçığı sıyırıp çıkarman gerek. Tabi kereviz salatası çiğden rende yapılacak ,hatta bulabilirsin içine yeşil ekşi elmada rendelersen çok lezzetli oluyor . Ben mayonezin içine  yoğurtta katıyorum.Üstüne de ceviz.
     
    @, uğraştırıcı mezeler var ama pratik istediğin için şimdilik aklıma gelenler bunlar.

    şimdiye kadar aldığım en kolay acılı ezme tarifi kesinlikle deneyeceğim.

    siz bi harikasınız :)

    teşekkür ederim.

    • Beğen 1
  11. Ben henüz karar vermedim ama hindi ya da tavuk olmayacak o kesin..smile.png

     

    Belki herkese sürpriz yapıp tuzda balık yaparım..

     

    Bunun yanına bol sirkeli bir pancar salatası yaparım, bir de turp otu ve deniz börülcesi haşlarım..Kolay meze deyince aklıma mayonezli kereviz geldi..smile.png

    hayatınızdakiler çok şanslı :) maalesef tuzda balık olayı beni aşar ama sirkeli pancar salatasıyla ilgileniyorum :)

    • Beğen 1
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.