-
İçerik Sayısı
527 -
Katılım
-
Son Ziyaret
-
Lider Olduğu Günler
53
İçerik Tipi
Profil
Forumlar
Bloglar
Fotoğraf Galeresi
- Fotoğraflar
- Fotoğraf Yorumları
- Fotoğraf Kritikleri
- Fotoğraf Albümleri
- Albüm Yorumları
- Albüm Kritikleri
Etkinlik Takvimi
Güncel Videolar
İletiler gönderen: Evrim
-
-
Tarih 24.01.2018 at 05:45 , Admin dedi:
Ekim
Renk: Gök Mavisi
Özellikleri: Sakin, yatıştırıcı, dengeli
Onu ne zaman dahil edeceksiniz: Barış, sakin ve vermek ile alan arasında bir denge kurmak için aradığınız zaman.
Anlamı: "Cerulean, barış ve huzurun özünü somutlaştırırken, bize güçlü olmaya ve kararlı bir eylemde bulunmamıza ilham verir."
günlük yaşamda hiç kullandığım bi renk değil ama demek benim rengimmiş de haberim yokmuş
-
bilim dışı bir ülke yolunda koşa koşa gidiyoruz.
şakası bile yapılmayacak şeyler üniversitelerde konu yapılabiliyor.
aşağıdaki haberi ilk okuduğumda birilerinin trollediğini falan düşünmüştüm maalesef değilmiş.
şeytanla mücadele edecek doçent aranıyormuş
https://i.cnnturk.com/ps/cnnturk/75/700x0/59fb02d9ae78490ed46388c1
https://www.cnnturk.com/turkiye/seytanla-mucadele-edecek-docent-araniyor-ilani-kaldirildi
-
tabi insan forumun @@Admin i olunca pek merak etmiyor
ama biz forumun sade üyeleri bu gizemli arkadaşı merak edebiliriz
neyse efenim burası pek güzeldir güzel paylaşımlara diyelim hoş gelmişsiniz
- 1
-
canım @@simin kalan üçünü de içerim bide üzerine mavi kapın içinde inşallah börek çörek vardır
onları da alıyorum
-
bütün gün yağmur yağmasını bekledik yağmadı.
şimdi tam gün bitti çıkıcaz derken atmosfer yağdırmaya başladı.
Allam neden böyle yapıyosun
neyse çayları sıradan dağıtıyorum afiyetler olsun.
@@simin çayı sevmem demişsin ama bu çay içilecek ona göre
- 2
-
çünkü tarihin en güzel yerinde son sözü hep direnenler söyler Ahmet ŞIK onurumuzsun...
"Terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek" iddiasıyla tutuklanan gazetemiz yönetici, yazar, muhabir ve avukatları hakkındaki dava, gözaltılardan 9 ay, iddianamenin hazırlanmasından 3 ay sonra önceki gün başladı.
Duruşmanın 3. gününde savunma yapan Ahmet Şık, savunmasını "Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet" diyerek bitirdi.
İşte Ahmet Şık'ın gazetecilik ve hukuk dersi verdiği savunmanın tam metni:
Sözlerime 3 yıl önce, 2014’te yayımlanan ‘Paralel Yürüdük Biz Bu Yollarda’ isimli kitabımın önsözünden bir alıntıyla başlayacağım. AKP ve Gülen Cemaati arasındaki mafyatik iktidar ortaklığının nasıl dağıldığını anlatan bu inceleme-araştırma kitabımın önsözü şöyle başlıyor:
“Türkiye’yi siyasal ve toplumsal olarak beraber dönüştüren iki güç olan AKP ile Gülen Cemaati’nin birlikteliği ve yancı desteğiyle sürdürülen, adına iktidar denilen kanalizasyon patladı. ‘Yeni Türkiye’ denilen garabeti inşa eden, amaca ulaşmak için her türlü araca başvurmanın uygun olduğu Makyavelist bir anlayışın hakim olduğu iki güç; AKP ve Cemaat ayrıştı.
Her ikisi de sistemin ve toplumun demokratikleşmesini değil, kendi otoritesini hakim güç kılmak üzerinden, içinde örgütlenmeye çalıştıkları devleti ele geçirmek isteyen güç odakları.
Uzun vadede söz sahibi tek güç olacaklarını düşündükleri devletin otoritesine bağlılığı sarsılmaz kılmaya çalışan bir anlayışa sahip bu iki odak, gördük ki bir yandan ortak düşmanlarla mücadele ederlerken öte yandan birbirlerini yok etmeye dönük hamleler için malzeme biriktirmişler.
Bu malzemelerin kullanılacağı günün yaklaştığı, kanalizasyondaki pis kokunun uzun süredir dışarıya yayılmasından belliydi. Medya köşelerinden yapılan tehditler, el altından yapılan tasfiyeler, zaman zaman sızdırılan telefon konuşmaları, hukuksuzluk üzerine kurulu polis-yargı operasyonlarının, ortak düşmanlardan sonra iktidar bileşenlerini hedef alması yaşanacakların işaretiydi.
"SADECE DEVLETİN SAHİBİ KİM OLACAK DİYE SAVAŞILIYOR"
Ortalıkta yok edilecek düşman kalmadığına kanaat getirince, devletin sahibinin kim olacağı kavgasına tutuşarak birbirlerini hedef aldılar. Evet ortalığı pislik götürdü, götürüyor. Görünen o ki bir süre daha böyle olacak. Dinin, etik değerlerin alet edildiği bu savaşta tarafların ihtiyaçlarını karşılayan yalanlar, tarafları nezdinde gerçeklerden daha itibarlı. Bu yüzden yapılan savunmalara kimse aldanmasın. Bu savaş, ne demokrasi ve temiz toplum ne de birilerinin iddia ettiği gibi barış ya da sivilleşme için yaşanıyor. Sadece devletin sahibi kim olacak diye savaşılıyor.”
Bu satırlar yayımlandıktan sonra, AKP ve Gülen Cemaati arasındaki savaş daha da şiddetlendi. 2007’deki Ergenekon soruşturmalarıyla başlayan sahte bir tarih yazımı sürecinin iktidar ve suç ortaklarının devletin ve ülkenin yağmalanmasında kimin daha çok pay alacağıyla ilgili savaş bir darbe kalkışmasına kadar uzandı. 15 Temmuz 2016’da 250 insanın katledildiği kanlı bir kalkışma yaşandı.
Tek failinin Gülen Cemaati olduğuna inanmamız istenen bu kalkışmanın hükümet tarafından önceden bilindiğine yönelik ciddi kuşkular var. Üzerinden bir yıl geçtiği ve çok sayıda soruşturma açılmasına rağmen kuşkular azalmak yerine giderek arttı. İhtiyaç duyulan ‘Kontrollü Kaos’ için yol verildiği zannına kapılmamıza neden olan birçok emaresiyle karanlıkta kalması istenen 15 Temmuz Darbesi son 10 yıla yayılan sahte tarih yazımının da en önemli kilometre taşı oldu. İçinde sıklıkla geçen “demokratikleşme-sivilleşme” sözcükleriyle, yalanlarla kurgulanmış bu sahteliğin tek gerçeği ise darbecilerin katlettiği insanlar oldu.
"KONTROLLÜ KAOS" DEMEMİZ BOŞA DEĞİL
Darbenin karanlıkta bırakılmak istenen yanlarına dair sorular sormamız, ‘Kontrollü Kaos’ dememiz boşa değil. Kalkışmanın hedefindeki kişi Recep Tayyip Erdoğan henüz ülke kan gölünün ortasındayken niyetini açık eden cümleyi ağzından kaçırmış, “Bu darbe bize Allah’ın bir lütfudur” demişti. Lütuf denilerek kastedilenin ne olduğunu hep birlikte gördük, yaşadık, yaşıyoruz. Hakikati dile getirenlerin, suç düzenine itiraz edenlerin, gasp edilen haklarını talep edenlerin seslerinin kısılıp boğulmaya çalışıldığı ve giderek koyulaşan karanlık günlerden geçiyoruz. Kısaca özetlemekte fayda var.
Darbe engellenmesine engellendi ama ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) ile temel hak ve özgürlüklerin tümü askıya alındı.
Onbinlerce insan ‘Darbecilik-FETÖ’cülük’ suçlamasıyla gözaltına alındı, 50 binden fazlası tutuklandı. İşkencelerden geçirilenler oldu.
Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) devletin ve toplumun Türk-İslamcı bir biçimde dizaynına hız verildi. ‘Bizden olanlar - olmayanlar’ ayrımının tek ölçüt kabul edildiği kuşkularını haklı çıkaran uygulamalarla kamudan tasfiyeler başlatıldı. 110 binden fazla kamu görevlisi ihraç edildi. Güvenlik, yargı, eğitim gibi devletin temel organları başta olmak üzere kamuda doğan boşluk liyakatin değil biat etmenin temel alınmasıyla AKP kadrolarınca dolduruldu.
Yıllarca öğrenci yetiştirmiş bilim insanları, öğretmenler bir anda ‘terörist’ olduklarına hükmedilerek işsiz bırakıldılar. Hakkı olanı geri almak için mücadelesini açlık greviyle sürdürenlere dahi yanıt hapishane oldu.
Fiili olarak ortadan kalkmış olan güçler ayrılığı prensibini resmi olarak da ortadan kaldıracak düzenlemelerin yolu OHAL koşullarında, sandık güvenliği olmadan yapılan şaibeli bir referandumla açıldı.
Türkiye’de her zaman sorunlu olan, istisnai örneklerle varlığını kanıtlamaya çalışan yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı, kendilerini iktidarın menfaatlerine memur tayin eden hakim-savcılar eliyle tamamen ortadan kalktı. Tutuklama terörüyle gasp edilen kişi özgürlüğünün ihlali, geçerli 6 milyon oy sahibinin iradesini temsil eden Meclis’in üçüncü büyük partisine de uzandı. HDP’nin eş genel başkanları, milletvekilleri ve yine seçilerek göreve gelmiş birçok belediye başkanı esir edildi. Ve hatta bu tutuklamaların yolunu açan düzenlenmeyi “teröristleri koruyorlar” tezviratı yapılacak korkusuyla onaylayan ana muhalefet partisi CHP’nin bir vekiline kadar vardı tutuklamalar.
Bir çok sivil toplum örgütü kapatıldı. Hak savunucuları tutuklandı. Onlarca şirkete el konuldu.
Darbenin engellenip demokrasinin taçlandırıldığı söylenen ülkede yazılı, görsel, işitsel yayın yapan onlarca medya organı kapatıldı. Soruşturma, dava, tutuklama tehditleri ve ekonomik baskılara rağmen hâlâ direnmeye çalışan birkaç gazete ve bir avuç gazeteciyi saymazsak hakikati perdelemeden yayın yapan tek bir medya organı ve gazeteci kalmadı. 150’den fazla gazeteci de hapislere tıkılınca Türkiye yeniden ‘dünyanın en büyük gazeteci hapishanesi’ ünvanına kavuştu. Öyle ki; Türkiye tek başına, diğer bütün ülkelerin hapishanelerinde tutulan gazetecilerin toplamından daha fazla esire sahip konumunda.
-
merhaba @_bir umut.._* @@simin yazdıklarına ilaveten: anlaşılan kapalı bir ailede ve çevrede yaşıyorsun.
ama sen kendini bu insanların gözleriyle görme. bu kendine yaptığın en büyük haksızlık olur.
birini sevmiş ve onunla birlikte olmuş olman seni kirlenmiş, namus sorunu olan biri yapmaz.
sadece seni birini sevmiş, denemiş ve yanılmış biri yapar. bu suç değil.
sevdiğin insanın seni böylesine tutucu bir ortamda yaşadıklarınla tek başına bırakması çok acı ama geçecektir.
bütün bu yaşadıklarının üzerine çıkabilirsin.
yaşadığın çevre itibarıyla çok zor gelebilir ama imkansız değil. bunu başarmış nice kadınlar var. sende bunlardan biri olabilirsin.
geri gelmesi senin hayatında hiçbir sorunu çözmez. umarım onsuz en sağlıklı çözümleri bulur, hayata yine yeniden diyebilirsin.
- 1
-
ca
Kıymetli EVRİM'im ben tipik bir boğa burcuyum gündüz asla uyuyamam ama çok uykum gelir öğlenden sonra bazı günler, ama asla uyuyamam hafta sonu uyusam bile hasta olurum uyanınca...
bünye alışık değil... ( son 2 yıldır düzenli gece uykum var 6 saat) önceleri hiç uyuyamazdım...
canım @@simin tam adamına sordun hiç anlamam hiç bilmem ama bence senin yükselenin en şirin en sevgi dolu burç hangisiyle odur
- 1
-
bu kez haklılar. sporla üreme ve fotosentez geyiğine hiç girmeden Makbule Cengiz'den alıntılayayım
"Sevişmek bizim kültürümüzde yok biz daha çok eşek, taciz, tecavüz falan...! "
-
-
BURÇLAR VE UYKU
Terazi
Terazi burcunda doğanlar, sürekli olarak evrensel bir uyumun peşinde olduklarından, bu çabalarının karşılıksız sonuçlanması uykularını olumsuz etkileyebilir. Ancak genel olarak, en huzurlu uykuya sahip burçlardan biridir.
uyku ile arama kimse giremez. övünmek gibi olmasın çok güzel uyurum : ) ofisteki tekli koltukları birleştirebilsem öğlen bile uyurum
- 2
-
Bu Hintlilerin oynamadıkları filmleri var mı ya? Oyunlarından dolayı hiçbir filmlerini izlemek istemiyorum.
bu arkadaşın (Aamir Khan) filmlerinde kısmen daha az oynuyorlar
-
gün batımında çay keyfi herkeslere gelsin : )
-
Hz.Ali hiçbir halifeye biat etmemiş. hilafet savaşları Hz. Ali ve tüm ailesi öldürülene kadar da devam etmiş.
üç beş ay sonra barıştılar falan filan gibi şeylerin tarihsel gerçekliği yok maalesef.
Hz.Ali kendi döneminin yoksullarını temsil eder, fakirdir, mülksüzdür.
zaten tüm bu hilafet savaşlarının temelinde de gene sınıf savaşı vardır.
bir lokma bir hırka diyenlere, ihtiyaçtan fazlasını paylaşacaksınız diyenlere karşı zenginliğini korumak isteyenlerin acımasız, kanlı savaşı.
İhsan Eliaçık, Yaşar Nuri Öztürk gibi objektif Sünni İslam hocalarından da okunabilir.
-
tebrikler @Johnydoe
bazen işte o orada o uzaklıkta güzeldir. öyle olduğu için midir böyle hissettirir bilemedim ama umarım bu güzel dizeler yerini bulur
-
en son (Genç Karl Marx) filmine gittim. beklediğim gibi değildi ama olsundu gene de gidilir izlenir en azından bu da nasıl bi film olmuş dedirtmiyor : )
- 1
-
acaba mekanik olarak özellikle otomatik viteslerde hangileri daha iyidir? nissan'da 78 bin km'de arabam şanzıman sorunu çıkardı başıma gelmeyen kalmadı. şuan kia kullanıyorum umarım aynı sorunu yaşamam
-
canım @@simin taze taze çekilmiş mis gibi kahveni bırakıyorum
- 1
-
forumun en sevdiğim başlığında, en sevdiğim çay simit ikilisi, forumun çaycılarına gelsin
- 2
-
Sanki İMRO Terör Örgütünün İstanbulu İşgali anlatılmış.
İstanbul artık bu tür işgal girişimleriyle baş edebilecek, karşı koyacak hazırlık'da ve bilinç'de.
hocam gene tersten okumuşsunuz.
zenginlik paylaşılsaydı köprü altlarında koyun koyuna yatan çocuklarımız olmazdı. yada kömür alacak parası dahi olmayan annelerin saç kurutma makinasıyla yavrularını ısıttığı sonra çaresizce diğer odada kendini astığı hikayeler de olmazdı. şiirin gövdesi budur. keşke bu ülkenin solcularıyla uğraşmak yerine ve onları tek düşman bellemek yerine sizin kutsallarınızında böyle derdi olsaydı. varsa bu yönde çalışmalarınız, projeleriniz tanıtın anlatın sizlerden örnekler de paylaşalım ardınızdan gelelim. olay budur.
-
ahh ahh diyorum kimse de demiyor ki Evrim kızım nerelerdesin aylardır yoksun öldün mü kaldın mı?
efem gördüğünüz üzere yaşıyorum henüz ölmedim mümkünse daha çok yaşayayım
günün çaylarını canım kendime şey ediyorum siz vefasız forumdaşlarıma da çay may yok
şaka şaka hepsi sizin olsun ben çayın dibine de razıyım özledim hepinizi
ama bu sefer hazır çay yok. lütfen şu çay tarlasında azcık terleyin sonra onları işleyin hep beraber içelim
- 2
-
efem İzmir'de çay festivali yapılacakmış, görseli de sayfalarından buldum.
şu gıcık pazartesinin sıcak çayları benden herkeslere gelsin
#izmirteafestival
- 1
-
aleviler tarihleri boyunca ezilmiş, düşmanlaştırılmış olmalarına rağmen kendi içlerinde müthiş bir demokratik kültürleri var. başka mezheplerden, dinden insanlar alevi toplumu içerisinde kendisini var edebilir ve içlerinde yaşayabilmeleri için kendilerini inkar etmelerine gerek kalmaz. ama aynı şeyi diğer mezhepler için söyleyemiyorum. mutlaka özel örnekler vardır ama genelde baskı ve kabul görmedikleri genel bir gözlem.
yüzyıllardır aleviliği topluma ensest olarak anlatanların zehirledikleri hasta bir toplumun hasta bireyleri. bu yüzyılın bu sorunları mahkum etmesi gerekirdi. bugünün dünyası tarihte kıyıma uğramış toplumlardan özür diliyorken en savunmasız alevi toplumunun adı bile anılmıyor. ben okurken bile utanıyorum. kaldı ki aşkın, sevginin bile değiştiremediği dönüştüremediği insandan korkulmalı bence. sevgi sonsuzdur sevmek sonsuzdur bu blokajları kaldırmayacak kadar güçlüdür. bunu yapanlar kimseyle mutlu olamayacaktır. ve her insan değerlidir, her insanın kökleri saygıyı hak eder.
ezen bir toplumun ve ezilen toplumun bireyi olmanın diyeti ne acı ki hala varlık gösterebiliyor, yazık diyebiliyorum sadece, çok yazık…
- 1
-
Lütfen uzun süre gelmeyecekler buraya yazsınlar
- Ben Geldim - Buradan Başlayabilirsiniz - Birbirimizi Tanıyalım
Gönderi tarihi:
ne garip hiç tanımıyorum forumdaki bir çok insan gibi
diğer yanda burada paylaşılanlar yüz yüze görüşmekten daha çok yakınlaştırıyor bazen.
yazdıklarını hep okudum ve anlamaya çalıştım.
kullandığı bilimsel dil yüzünden itiraf edeyim bazı yazılarını anlamak için defalarca da okumuşumdur.
içimden vay be ne müthiş bir birikim diye çok da söylenmişimdir..
yaşam ne kadar karmaşık, tepinip duruyoruz oysa ölüm bu kadar basit işte. hiç çelişki yok her şey çok net. sana hiçbir şey sorulmuyor. sende sormuyorsun.
gittim deyip gidiyorsun. çok üzgünüm ne denebilir ki :((
hoşçakal forumun ağır abisi ışıklar içinde uyuyasın : ((