Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

irinçköl

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    1.212
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    29

İletiler gönderen: irinçköl

  1. Galatasaray2.jpg

     

     

    Galatasaray, Şampiyonlar Ligi B Grubu son maçında Juventus’u 1-0 mağlup ederek Son 16’ya kaldı.
     
    Oyuna 80. dakikada Eboue’nin yerine dahil olan Umut Bulut’un orta sahada ceza sahası yayına kaldırdığı topu Drogba, Sneijder’in önüne kafayla indirdi. Wesley Sneijder’in çaprazdan yaptığı vuruş takımımıza galibiyeti getirdi.  

    Dün 21.45’te başlayan karşılaşma, orta hakem Pedro Proenca Oliveira Alves Garcia tarafından yoğun kar yağışı sonrası saha çizgilerinin kaybolması nedeniyle durdurulmuş ve saha temizleme çalışmalarının ardından maç bugün saat 15.00’e kaldığı yerden başlamak üzere ertelenmişti.

    Bugün de yoğun kar yağışı altında başlayan maç 31. dakikadan itibaren oynandı. 15 dakika sonrası ilk yarı sona erdi. İkinci yarıda ağır saha koşullarına rağmen çok iyi bir mücadele ortaya koyan Galatasaray, 85. dakikada Wesley Sneijder’in ayağından bulduğu golle karşılaşmadan 1-0 galip ayrıldı.

    Galatasaray’ın da yer aldığı B Grubu’nu Real Madrid 16 puanla lider, Galatasaray 7 puanla ikinci sırada tamamladı. İki takım da Şampiyonlar Ligi’nde son 16’ya kaldı. 

     

    1473966_10152097519584866_1929484460_n.j

  2. Cemaat ve Barzani ile Ermeni Taşnaksutyun örgütü arasında imzalanmış bir ittifak senedi var. 1927’de, Lübnan’da imzalanmış…

     

    Bu senet, birçok araştırmacının kitaplarında kısmen yeralıyor. Buna yer vermemiş olan araştırmacılar ise, bu ittifaka vurgu yapmadan geçemiyor. İlk kez, 1931 yılında, İleri Yayınlarından okurlara sunulan “Taşnak-Hoybun” adlı  kitapta bu ittifak senedi tam metin şekliyle yer almıştı. İkinci olarak, Tarih

    Düşünce Dergisi’nin 1998 yılı 59’ncu sayısında yayımlandı. Günümüzdeki olaylar yeniden bu örgütü işaret ettiği için, bu metni aşağıda sunuyorum…

     

    “ İmzalayan taraflar olarak sayın Vahan Papazyan, Taşnaksutyun (Daschnatzoutioun) Partisi’nin tam yetkili delegesi olarak bir yandan ve tümü Kürt cephesinin merkezi komitesi üyeleri olan Palu’dan Şeyh Ali Rıza Efendi, Dr. Şükrü Sekban Bey, Barazi aşiretinin lideri Mustafa Şahin Bey, Heverka aşireti lideri Haco Ağa, Raman aşireti lideri Emin Ağa, Süleymaniye’den Kerim Rüstem Bey, Van’dan Memduh Bey ve Celadet Ali Bedirhan Bey diğer yandan, iki halkın birbirine karşı duyduğu çok sağlam kardeşlik duygularını gözönüne alır. Ari ırktan gelen bu iki halkın varlığını garanti altına almak için büyük bir işbirliğinin gerekliliğine inanır. Her iki halka canlılık veren politik bağımsızlık ve ulusal istemler arasında bulunan ortak noktayı gözönüne alır.

     

    Ve aşağıdaki maddeleri kapsayan politik ve askeri işbirliği antlaşmasını imzaladıklarını beyan ederler:

     

    1.    Her iki taraf bağımsız bir Kürdistan’ın ve birlşik bir Ermenistan’ın kurulma hakkını karşılıklı olarak tanı***********, bu hakkın savunması için mümkün olan her türlü imkȃnı kullanarak birbirlerinin yardımına koşmayı kabul etmektedir.

    2.    Her iki taraf hangi toprakların Ermenistan’a hangilerinin Kürdistan’a ait olduğuna bakmaksızın ve sadece iki ülkenin kurtuluşunu amaç edinmiş olarak ortak düşmana karşı savaşmaya devam edeceklerdir. İki ulus arasındaki sınırlar aşağıdaki prensiplere göre belirlenecektir; A. Yerli Kürt ve Ermeni nüfusunun savaştan(1914) önceki sayısı bu belirlemede esas alınacaktır. B. Sevr Antlaşması tarafından kabul eilen etnik ve hukuksalş prensiplerinini kabul etmekle birlikte, bu antlaşmanın Van, Bitlis ve Erzurum vilayetlerini Ermenistan’a bırakan 89. maddesini saydığını, ama bununla birlikte iki taraf da söz konusu vilayetler üzerinde karşılıklı hak taleplerine saygı göstereceklerini taahhüt ederler. C. Sınırların belirlenmesinde iki taraf ta her iki ülkenin tabii savunma, ekonomik ve politik çıkarlarını da ayrıca hesaba katmak zorunda olacaklardır.

    3.    Mevcut antlaşma imza sahibi taraflar arasında, ortak düşman Turani-Türk öğesine karşı savunma ve saldırı işbirliği paktı olduğundan, taraflardan hangisi söz konusu düşmanın saldırısına uğrarsa diğer taraf saldırıyı püskürtmek için tek başına veya saldıya uğramış tarafla birlikte hareket edeceğini kabul etmektedir. Her iki taraf kendi ülkelerini yabancı öğeleri kullanarak insanlarından boşaltmayı hedef alacak Türk hükümetinin her türlü girişimine ortak bir şekilde savaşacaklardır.

    4.    Taraflar Ermeni-Kürt işbirliği düşüncesini yaymak ve her iki ülkede bu düşünceyi köklü bir hale getirmek için yazılı veya sözlü etkin bir propaganda yürüteceklerine söz vermektedirler.

    5.    Taşnaksutyun Partisi, sahip olduğu organları aracılığı ile Avrupa ve Amerika kamuoyu ve politik çevrelerinde Kürt sorununun lehinde propaganda yapmaya ve aynı zamanda her türlü Türk-Turani provokasyon ve propagandasına karşı mücadele edeceğine söz vermektedir.

    6.    Taşnaksutyun Partisi, Kürt Ulusal Cephesi Hoybun’u geçici olarak sübvanse edeceğini ve cepheyi örgütlenme işleri dahil her türlü konuda uzman olduğu teknik alanda ve manevi olarak yardımda bulunacağına söz vermektedir.

    7.    TaşnaksutyunPartisi, Kürt Ulusal Cephesi Hoybun’a Avrupa ülkeleri, Amerika ve Kürt osrunu ile direkt ilgiis olan diğer tüm ülke ve halkların Kürt davasına  desteklerini sağlamak için yardım edecektir.

    8.    Her iki taraf arasında ilişkiyi düzenli kılmak, gerekli görüldüğü takdirde Hoybun’un merkez komitesinin alacağı kararlara katılmak, diğer tüm işlerde komiteye yardımcı olamk, ve sıkı işbirliğini sağlamak amacıyla Taşnaksutyun Partisi’nin bir temsilcisi Kürt Ulusal Cephesi Hoybun’un merkez komitesi üyeleri arasında sürekli bulunacaktır.

    9.    Taşnaksutyun Partisi ve Kürt ulusal Cephesi Hoybun Ermenistan ve Kürdistan’ın kendilerine ait toprakları üzerinde bağımsızlıklarının tanınmaması nedeniyle kendilerinin Türkiye ile savaş içinde olduklarını kabul ederler. Dolayısıyla anlaşan taraflar olarak ikisi arasında ön bir anlaşma sağlanmadan taraflardan hiçbirinin ne Türk hükümeti, ne de başka bir hükümetle  ilişkiye girmeyecekleri konusunda birbirilerine karşı sorumludurlar.

    10.  İki tarafın hazırladığı rapor gereğince Taşnaksutyun Partisi askeri gücünü eylem(operasyon) halindeki Kürt güçlerine katacak ve söz konusu eylemler için gerekli olan silah ve mühimmatı sağlamaya çalışacaktır. Talnaksutyun Partisi, Kürt Genelkurmayı ve Hoybun merkez komitesi nezdinde ve teknisenlerin eşliğinde bir askeri ataşeyi tayin edecktir. Bu ataşe teknisyenler alınacak kararlara ve gerçekleştirilecek eylemlere gerçek birişbiliği ve dostluk çerçevesinde katıulacaklardır.

    11.  Genel politik alanda alınacak kararlar her iki tarafın tayin edeceği delegelerinden oluşacak bir komisyon tarafından uygulanacaklar ve ihtiyaç duyulduğu takdirde kararların uygulanması taraflardan herhangi birinin belirleyeceği bir ya da birden çok delegenin inisiyatifine de bırakılabilecektir.

    12.  Taşnaksutyun Partisi  Kürt teknisyen, propagandacı ve organizatörlerin eğitimi için hazırlanacak derslere maddi ve manevi desteği vermeyi kabul etmektedir.

    13.  Her iki taraf bu antlaşmanın esaslarına uygun olarak, bir yıllık süre içinde transit geçişler, gümrük kapıları ve işlemleri, azınlık hakları, ahali(göçmen) mübadelesi ve bu antlaşmanın içinde yer almayan diğer tüm konulara ilişkin yeni anlaşmalar gerçekleştirmeye kendilerini yükümlü kılmaktadır. Muhtemel bir Ermeni-Kürt konfederasyonu kurmaya ilişkin sorun da taraflarca gözönüne alınacaktır.

    14.  Taraflar kendilerine verilecek toprak miktarına göre paylarına düşecek kamu borç miktarını ödemeyi kabul edeceklerini taahhüt etmektedirler. Aynı şekilde taraflar yabancıların madenler ve demiryolu üzerindeki daha önce kabul edilmiş imtiyazlarını tanıyacaklarını kabul etmektedirler.

    15.  Gerek mevcut antlaşmanın dışında kalan sorunlarla ilgili, gerek yorum farklılıklarından kaynaklanacak her türlü anlaşmazlık halinde ilgili taraflarca belirlenecek bir uzlaşmacının kararına başvurulacaktır.

    16.  Bu askeri ve siyasi antlaşma gizli tutulacaktır. Taraflardan birinin anlaşmayı kısmen veya tamamıyla üçüncü bir tarafa bildirme gereğine inandığı takdirde antlaşmanın ikinci tarafının izninin önceden alınması zorunlu olacaktır.

    17.  Kendi özgürlük ve bağımsızlığı için sürdürdükleri ortak savaş sona erinceye kadar mevcut anlaşma her iki ülke arasındaki tüm ilişkileri düzenleyecektir. Bu anlaşmada yapılacak her türlü ekleme ve değiştirmenin her iki tarafın onayı ile olması zorunludur.

    18.  Bu askeri ve siyasi antlaşma iki taraf arasında imzalandığı günden itibaren yürürlüğe girecektir.

    19.  Bu antlaşma Fransızca yazılmış olup iki nüshadan oluşmaktadır" ( 1 )

     

    İmzalayanlar                                                                      

                                                                                                Kürt Ulusal Cephesi

     

    Ermeni Devrimci Partisi                                                               Hoybun

    Taşnaksutyun                                                                    Palulu Ali Rıza Efendi,

     

    V. Papazyan                                                          Berazan Mustafa Şahin, Haco Ağa,  

     

                                                                                      Raman’dan Mehmet Emin

     

                                                                               Süleymaniyeli Kerim Rüstem,  Vanlı Memduh Selim,                                                                                

                                                                                  Celadet Bedirhan, Dr. Şükrü Sekban        

     

     

     

     

     

     

     

     

    hoybun.png

     

    Hoybun%20Belgesi.jpg   ( 1 ) Toplumsal Tarih Dergisi, Yıl: Kasım 1998, Sayı: 59, Yazar: Rohat Alakom, s. 58-61, Başlık: Hoybun Cemiyeti Üzerine Notlar; Taşnak-Hoybun, Editör Yavuz Selim, s. 81-84. İleri Yayınları, 2005.    

  3. 3 yıl daha denetimsiz
    Resmi Gazete'de kamu kurumlarının mali tablolarını 3 yıl daha Sayıştay'a vermemesinin önü açıldı. Kamu üç yıl daha mali olarak denetimsiz

     

    Sayıştay’ın kamu kurumlarını denetleme yetkisine sessiz sedasız 3 yıllık bir tırpan daha geldi. Kamu kurumlarının mali bilgilerini Sayıştay’a iletmemesi nedeniyle başlayan tartışmalar sürerken, geçen hafta sonu Resmi Gazete ’de bir değişiklik yapıldı. Yapılan değişiklikle, kamu kurum ve kuruluşlarının detaylı mali bilgi ve tablolarının 3 yıl daha Sayıştay’a verilmemesinin yolu açıldı. Düzenleme hakkında bilgi veren uzmanlar, “Sayıştay, bu yıl kamu kurumlarından mali rapor ve tablolarla ilgili bilgi alamadığı için birçok kurumla ilgili denetim görüşü oluşturamadı. Bu düzenleme ile söz konusu durum 3 yıl daha sürebilecek ve kurumlar 3 yıl daha mali tablolarını Sayıştay’a vermeme hakkına sahip olacaklar” diye konuştu. Sayıştay yetkilileri ise “Şu anda kurumsal bazda bilanço ve mali tablolar oluşturulamıyor. Biz 3 yıl içinde yine denetleme yapacağız ama sınırlı olacak. Belki kurumlar 3 yıldan önce uyum sağlarlar, biz de daha hızlı yeni sisteme geçeriz” bilgisini verdi. 

     

    Kamuda denetim krizinde ikinci perde açıldı. Denetim krizinin başlangıcını geçen yıl yapılan bir yasal değişiklik oluşturuyor. Sayıştay’ın denetim yetkililerinin torba kanunla geçen yıl ortasında değiştirilmesinden sonra, 2012 Ekim ayında Sayıştay kamu kurumlarının 2011 çalışmalarıyla ilgili hazırladığı 132 raporu Meclis’e “Yeni yasaya uygun olmadığı gerekçesiyle” sunamadı ve böylelikle kamu kurumları ilk kez bir yılı denetimsiz geçirdi. Bu yıl ise Sayıştay kamu kurumları ile ilgili olarak hazırladığı 140’tan fazla raporu bütçe görüşmelerinin başlamasıyla birlikte Meclis’e gönderdi. Ancak tartışmalar bitmedi. Çünkü Sayıştay’ın kamu kurumlarıyla ilgili inceleme ve görüş yapmasına olanak sağlayan mali tabloların büyük bölümü Sayıştay’a verilmemişti, bu nedenle raporların büyük bir kısmında, “İnceleyemedik, görüş belirtemiyoruz” deniliyordu. Bir başka deyişle Sayıştay, birçok kamu kurumunu denetleyememişti. 

    Maliye Bakanlığı vereceğiz demişti 

    Söz konusu “denetim krizi”, kurumlarla ilgili hazırlanan raporlarda da net bir şekilde ifade edildi. Sayıştay’ın birçok bakanlık ve kamu kurumu ile ilgili hazırladığı raporlarda; Maliye Bakanlığı’nın denetim krizine neden olan kurumsal mali bilgilerin 2013 itibariyle üretilmeye başlanacağı beyanında bulunduğu belirtildi. Raporlarda “Kamu idaresi mali tabloları alınamadığı için Sayıştay, 2012 yılına ilişkin mali rapor ve tabloları hakkında görüş bildirememektedir” denildi. Böylece birçok kurum 2012 yılını da resmi olarak denetimli, fiili olarak ise denetimsiz geçirmiş oldu. 
    Ancak Maliye Bakanlığı’nın Sayıştay denetimi için gerekli olan mali tabloların, 2013 itibariyle üretileceği ve Sayıştay’a verileceği yönündeki beyanatı; daha raporların mürekkebi kurumadan geçersiz oldu. 

    3 yıl daha mali tablo hayal 

    Resmi Gazete’de geçen hafta sonu yapılan değişiklikle, 2013, 2014 ve 2015 yıllarında kurumların bilanço ve mizanlarının Sayıştay’a gönderilmemesinin yolu açıldı. “Kamu İdaresi Hesaplarının Sayıştay’a verilmesi ve muhasebe birimleri ile muhasebe yetkililerinin bildirilmesi hakkında usul ve esaslarda değişiklik yapılması hakkında usul ve esaslar” başlığını içeren yönetmelik değişikliği ile söz konusu düzenleme gerçekleştirildi. Yönetmelikte, istenirse Maliye Bakanlığı tarafından konsolide olarak bu mali bilgilerin Sayıştay’a iletilebileceği kaydedildi. Ancak yetkililer, konsolide olarak aktarılacak bilgilerin kurum bazında mali inceleme yapılmasına olanak sağlamayacağının altını çiziyor. 

     

    Sayıştay yetkilileri, “Önümüzdeki 3 yılda da, ‘Mali bilgiler gelmediği için Sayıştay görüşü oluşturulamamıştır’ ifadesi içeren raporlar görmeye devam edecek miyiz” sorusuna da, “Edebiliriz. Ama süre azami 3 yıl. Belki daha önce istediğimiz mali bilgileri oluştururlar, o zaman mali tablo ve mizanları öncesinde görmeye başlarız” yanıtını verdi. 

    Sayıştay: Tabloları veremiyorlar ama iyi niyetli çalışıyorlar

    Düzenlemenin gerekçesi hakkında bilgi veren Sayıştay yetkilileri de, 3 yıl boyunca kamu kurumlarının bilanço ve mizanlarının verilmemesi yönünde bir düzenleme yapıldığını kabul etmekle birlikte; “Ama 3 yıl azami süre. Çalışmaları daha önce tamamlarlarsa daha öncesinden de bize mali bilgiler gelmeye başlar” bilgisini verdi. Şu anda kamu kurumlarının ve Maliye Bakanlığı’nın konuyla ilgili iyi niyetli çalıştığını kaydeden Sayıştay yetkilileri, “Kamu kurumlarının mali bilgileri şu anda üretilemiyor. Biz bu konuda çalışmaların hızlandırılması için Maliye ile ortak komisyon kurduk. Bu kapsamda taşınmazlarla ilgili çalışmalar en erken 2014’te bitecek. Biz denetim yapacağız ama sınırlı bir denetim olacak. Yeni sisteme geçilene kadar böyle bir durum olacak” dedi.

     

    Radikal

  4. 1474525_656061017778446_1445903638_n.jpg

     

     

    Van'da açlık grevi 100. gününde, çocuklar soğuktan hasta oldu
    Van'da konteynerleri boşaltmaları istenen depremzedelerin 100 gündür yaptıkları dönüşümlü açlık grevi sürüyor. Havaların soğuması ile birlikte zor günlerin kendilerini beklediğini anlatan aileler, yardım eli bekliyor.

    VAN -Van'da 23 Ekim ile 9 Kasım 2011 tarihlerinde meydana gelen Richter ölçeğine göre 7.2 ve 5.6 büyüklüğündeki depremlerden sonra Van ve Erciş İlçesi'nde depremzedelerin geçici barınmaları için 34 konteyner kent kuruldu. TOKİ tarafından depremzeler için yapılan 15 bin 343 konutun geçen yıl 23 Ekim'de teslim edilmesinin ardından, konteyner kentler kademeli olarak kaldırıldı. Ancak bazı konteyner kentlerde, kiracı olan ve kendisine konut çıkmayan yaklaşık 500 aile yaşamlarını sürdürmeye devam etti. Konteynerlerden çıkmayan depremzedelerin elektrikleri kesildi.

    İpekyolu Caddesi'nde bulunan Anadolu konteyner kentte zor koşullar altındaki yaşam mücadelesi veren 110 aileden 30'u, 28 Ağustos'ta açlık grevine başladı. 100 gündür açlık grevinde bulunan depremzedeler, kendilerine kalıcı konut verilene kadar eylemi sürdürüceklerini söyledi. 
    Havaların soğumasıyla birlikte Anadolu konteyner kentte kalan depremzedeler zor günler geçiriyor. Elektrikleri kesik olan depremzedeler, tek ısınma kaynakları olan katalitik soba ile ısınıyor. Çamaşırlarını dışarda yıkayıp, yemeklerini ise taş ocaklar üzerinde yapan depremzedeler, çok zor şartlarda yaşadıklarını belirterek yardım eli bekliyor. 

     

    ÇOÇUKLAR HASTA AİLELER PERİŞAN : Bugün açlık grevinin 100'uncü gününde olduklarını ifade eden grev sözcüsü Ali Ahi, "Biz açlık grevine bizim için kalıcı bir cözüm oluşturulması için girdik. Zaten burada yaşayan birçok ailede çalışabilecek kişi yok. Evin yetişkinleri ya hasta ya da çalışamaz raporu olan kişiler. Biz kiraya gitsek bile bunun sonu yok. Bizler için en ideali baştan da dediğimiz gibi kalıcı konut. Biz bunu istiyoruz. Talebimiz karşılana kadar da açlık grevini sürdüreceğiz. Biz burada çok zor şartlarda yaşam mücadelesi veriyoruz. Kar yağdı, havalar çok soğuk. Çocuklarımız hasta çünkü burada 108 gündür elektrik yok. Konteynerlere sobada kuramıyoruz. Artık yetkililerin burada kalan bur avuç insana sahip çıkması gerekiyor. Bu çok mu zor?" dedi.  (DHA)

    • Beğen 2
  5. umarım okul yakındır, yollarda eziyet çekmeden gidebilmiştir okuluna sad.png 

    Sabah servis zamanında geldi ama. Nasıl gittiler bilemiyorum. Okul evden 17-18 km  .Servis 7.30 da geliyor ders 9 da başlıyor. Bugün bir de kar  var ,nasıl gittiler bilmiyorum tabi bir de bunun dönüşü var ve hiç durmadan kar yağıyor.

  6. Günaydın:)

    Sorma benim kız da sabah sabah tv başında okullar tatil olsun diye çok bekledi ama smile.png Sonra da bir karış suratla söylene söylene okula gitti. 

    İstanbul trafiği bir damla yağmurda felç oluyor, bugün yolları düşünemiyorum. Trafikte olan herkese kolay gelsin

  7. Mihail Aleksandroviç Bakunin; "Hukuk iktidarların fahişesidir" der.

     

    Bence durumu en uygun söz. Kim üstünse hukuk ona hizmet ediyor. Başka bir deyişle hukukun üstünlüğü değil üstünlerin hukuku. Aslına bakılırsa bu durum 50 lerden beri pek değişmedi. Sadece el değiştirdi o kadar

     

    Sun Tzu  Çinli savaşçi filozof. Kadim Çinde İ.Ö. 5 ile 3. yüzyıllar arasında yaşadığı sanılıyor. Savaş sanatı adlı eserin sahibi. Savaş sanatı günümüzde her alandaki stratejist ve liderlerin kaynak olarak kullandığı bir kitap. Sun Tzu' nun savaş felsefesinde savaşmadan kazanmak ya da katliam yapmadan fethetmek çok önemli. Bu yüzden casus kullanmak ve düşmanı zayıflatmak konularını çok detaylı ele almış. Düşmanın zayıf yönlerini bulmak yoksa da yaratmak çok önemli Sun Tzu için. Çünkü gerçek bir komutanın savaşa girmeden önce kazandığından emin olması gerektiğine inanıyor.

     

     

     

    Atatürk'ün ölümünden sonra başlayan sürece bir göz atıldığında; tam bağımsız ülke hedefinden nasıl sapıldığı açık veseçik görülüyor .Adım adım gerçekleştirilen cemaat ve tarikat yapılandırılmaları  demokrasi adı altında  yani bizim dilimizle konuşularak yapıldı.Bir çoğu bunu Atatürkçülük maskesi altında yaptı. Bunu yaparken de  bir taşla iki kuş vurdu. Bir yandan verdikleri radikal kararlar ve tepkilerle  ,Atatürkçü düşünce  maskesi altında  "Atatürkçüler işte budur" dendi,  diğer yandan alttan alta bugünkü zemin hazırlanarak  cemaat ve tarikatların önü ,sonuna kadar açıldı. Bu aşamaya gelene kadar tehlikesiz dövüştüler yani ,kendi adamlarını yetiştirdiler stratejik yerleri ele geçirdiler. Fettullah ne diyordu  kitaplarında . "Önce mülkiye sonra adliye". İktidar ellerinde ,hizmete bağlı hakimler ve savcılarda ortada. 

     

    Bugün çıkarları çatışma noktasında olsa da aslında iki tarafta aynı amaca hizmet ediyor. Biri siyaset dışı gibi görünse de aslında siyasetin tam göbeğinde. Biri diğerini oy deposu olarak görüyor  ,öteki de  bunu kullanarak gerek siyasi, gerek yargı ,gerek  ekonomik anlamda  nüfuzunu daha da arttırmak peşinde. 

     

    Zaman zaman nabız yoklamaları yapılıyor İşte, Türk bayrağını taşıyanı ya da Atatürk posterlerini taşıyanları döverek, gözaltına alarak, ya da kızlı erkekli tartışma konuları yaratarak, ya da okula türbandan sonra çarşafla gelerek , kızlı erkekli eğitimin yanlış olduğu vs. örnekler çoğaltılabilir. . Büyük bir ihtimalle bunlar özellikle yapılarak, tepkiler ölçülüyor. Toplumun buna hazır olup olmadığı yoklanıyor. Dikkat edilirse  yapılan her hareket ya da konuşmadan sonra , eğer tepki şiddetliyse yapılan açıklama şu yönde oluyor : "onu demek istemedim yanlış anlaşıldı "

     

    Türk bayrağını taşıyanları dövüp  PKK bayrağına ses çıkarmayanların , devasa boyutlarındaki Türk bayraklarıyla  seçim mitingleri yapması, ya da Türklük diye bir şey yoktur diyenlerin ağızlarına Türklüğü pelesenk etmesi, Fethiyespora ceza vermemesi , en komiği de Mısırdan ağzının payını alınca, rabia işaretini; tek vatan, tek millet, tek, bayrak, tek dil olarak açıklaması.Bundan anladıkları şu:  Toplum daha kıvama gelmedi , biraz daha zaman var 2-3 tane resmi dil, toprak bölünmesi, bir kaç bayrak, Atatürk ve cumhuriyetinin yerle bir edilmesi, tamamen dini eğitim uygulaması vs vs vs. Ama bir seçim daha  başa gelirsek bunları yapmak daha kolay olacaktır.

     

    SUN TZU 'NUN  dediği gibi;

     

    Düşmanını kendin kadar iyi tanırsan birçok çatışmada tehlikesiz dövüşürsün.

     

     

    Atatürkçü  ve aydın sınıfın anlamadığı ve yapmadığı ya da yapamadığı bu.Hiç bir zaman hamleleri tahmin edemediler. Bu nedenle ;cemaatçi kesimi bir anlamda takdir etmiyor değilim. Örgütlü çalıştılar .Fettullahın dediğini uyguladılar ve zamanı gelmeden kendilerini belli etmenin davaya ihanet olduğunu akıllarından hiç çıkarmadılar. Boşuna demiyorlar örgütlü bir azınlık ,örgütsüz bir çoğunluktan daima daha güçlüdür.

  8. Beklenen soğuk geldi her yerde kar ve soğuk hakim. Lütfen yemek artıklarınızı çöp konteynırlarının yanına ağzı açık şekilde bırakın.Ayrıca sularının içine bir kaç damla zeytinyağı damlatın bu suyun donmasını önleyecektir.Kuşlar içinde lütfen pencere önleri ve balkonlarınıza ekmek kırıntılarınızı dökmeyi unutmayın

    • Beğen 1
  9. İletişim: 0530 360 23 63 
    Yer: İstanbul/Eyüp 

    "Kartal 1,5 yaşında,erkek,bütün aşıları tam ve kısırlaştırılmış bir Golden.Ona iş yerinde bakan sahibi işten çıkarıldı ve eşi istemediği için Kartalı eve alamadı.Yuva bulana kadar bağlı olduğu yerde bıraktı fakat Kartal kimsenin umrunda değildi ve tam 2 gün aç kaldı.Sığınacağı bir kulübe bile yoktu,yağmur altında üşüyerek bekliyor.Kartal'ı orada ölüme bırakmaktansa sokağa salmayı düşünüyorlar fakat o sokakta yaşayamaz.Durumu çok çok acil.Geçici/kalıcı yuva bulamaz ise 

     

    1506928_10152087342949182_942172793_n.jp

  10. İletişim:0534 240 53 93
    Yer:Etimesgut /Ankara 

    Sn üyemizin iletisidir:''Ankara Yapracık Toki bölgesinde bir köpek dün akşam yaklaşık 7 tane köpek yavrulamıştır. Yapracık çok soğuk bir yer ve bu köpeklerin ölmesinden korkuyoruz.Onlara güvenli sıcak bir alan arıyoruz yada bulundukları alanı sıcak hale getirebilecek destek istiyoruz (Battaniye ,kulube vs gibi)'' Anne ve bebeklerine yardım eli uzatır mısın Ankara

     

    1487338_10152088785924182_2013738465_n.j

  11. İletişim:0533 164 49 55
    Yer:Bodrum /Muğla 

    Henüz 1 aylık dişi bebek. Annesi yok üyemizin bahçesinde bulundu .Evde 4 kedi ve 1 köpek var ve bu bebeğe saldırrı halindeler. Bu sebeple bebeği bir kafeste tutuyorlar ancak o bebek olduğu için iyi bir bakım ve ilgi istediğinden ağlıyor. Üyemizin komşularından gelen şikayet üzerine ona bakma imkanı yok. Acilen bebek bakımında deneyimli yuvalar aranıyor. Bir müddet evde bakıldıktan sonra bahçenizin kızı olabilir. 

     

    1482800_10152084438984182_1470307545_n.j


  12. Başbakan fakülteleri boşaltacağını söyledi, sıcağında Gaziantep’ten mektup aldım. Önce soruyu alalım, sonra cevaplayalım:

    “İyi akşamlar Mahiye Hanım. 

    Bugün başbakan bir açıklama yapmış, üniversiteyi 6-7 yılda bitiremeyene güle güle diye. Sizce bu durumun sonucu ne olacak? Ben Gaziantep Üniversitesi’nde mühendislik okuyorum ve okulumda benim gibi bir sürü öğrenci var ve eminim ki başka üniversitelerde de bizim gibi öğrenciler var. Eğer yasa geçerse biz atılır mıyız üniversiteden? 

    Haberi okudum, o kadar kötü oldum ki danışabilmek, fikir alabilmek için Banu Avar’a e-posta attığımda beni size yönlendirdi. Acaba durumumuz ne olur?

    Bilgilendirebilirseniz çok sevinirim. Saygılarımla... Kubilay”


    Merhaba Kubilay,

    Ne olacağını YAŞAM BOYU ÖĞRENME DAİRESİ kurulurken anlamanız gerekirdi. 

    Yani sizi okuldan atacak, ama sertifika toplamaya devam edeceksiniz. Sertifika ve akreditasyon Kurumu olarak 2006’da Mesleki Yeterlilik Kurumunu kurduklarında odalarınız da dekanlığınız da uyudu, itiraz etmediler. O sene diplomalarınız kaldırıldı, artık sertifikalı mezun oluyorsunuz, diplomalarda ÜNVAN yok, gidin sorun dekanınıza. Diplomanızın üzerinde “.... Mühendisliğini yapmaya hak kazanmıştır” diyen bir ifade yoktur.

    Başbakanımızın yöntemidir, bir şeyi açıklarken üstüne bir de adam döver, tatlılıkla bir şeyi açıkladığı vaki değildir, sizi cezalandırmak için yapıyormuş gibi “nefret” tohumları ekerek yapar. 

    Aslında zaten fakülteleri piyasada sertifika toplamaya başlatmışlardı, en itibarlı yabancı sertifika Kaynak Mühendisliği sertifikası... Çaktın şimdi!

    Sordunuz mu hiç, bizim ODTÜ Makine Mühendisliği bile 3 ayda kaynakçı sertifikası veriyor, bu ne iştir? 

    Bak şimdi piyasaya, en itibarlı Amerikan Eğitim (!) şirketleri kaynakçı sertifikasını Mühendislik diye satıyor. Çünkü ABD (ve yerli işbirlikçileri) Türkiye’yi montaj ülkesi ilan etti, yani kaynakçı, parçaları birbirine monte eden lazım onlara, daha fazlası olmamalı...

    Sizi şimdi kurtarmak için ne yapabiliriz... 

    Geçmiş olsun. Uyan, uyandır, kalk yola düş. Ankara’da Kavaklıdere’de Mesleki Yeterlilik Kurumu kapısı Atatürk Bulvarına bakar, önüne YANKEE GO HOME pankartı açarak farkındalık yaratmaya başla, kaç bin kişi sesine kulak verirse o kadar çabuk bu emperyalist projeyi durdurabilirsin. Burası, fakülteleri lağvedip gençleri küresel eğitim pazarına peşkeş çekmek üzere 2006 yılında KAPALI OTURUMDA GÖRÜŞÜLEN 5544 sayılı yasa ile kuruldu; Çalışma Bakanlığına bağlıdır. Yani sizin YÖK’ünüz de artık devre dışıdır. O geçiş aşaması için vardı, bitiyor süresi. Onu kapatın diye size eylem yaptıranlar olacak, oysa asıl merkez MYK, Kavaklıdere’de, AKÜN üzerindedir. “myk.gov.tr” adresinde görülür, ancak faaliyetlerini ordan takip edemezsin, hepsini oraya koyamazlar.

    Mesela sertifikalı öğretmenlik geliyor, Eğitim Fakülteleri kapanacak, Halk Eğitim merkezlerinde koçluk, mentörlük, gibi parçacı sertifika veren kurslar açılıyor, MYK’nın uzmanlarıyla hazırlanıyor bunlar.

    Mühendisliklerin Temel Bilimler FKB bölümleri bu yıl kaç kürsü birden kaldırıldı, görmediniz mi?

    Dersaneler kapanacak, çünkü Fakülteler kendi sınavlarını kendileri yapacak, özel sınav... Özel sınav şirketleri kuruluyor, YÖK değil artık onlar giriyor devreye, tıpkı TOEFL gibi, her ders için piyasa eğitim şirketlerine denklik verecekler. Devlet kendini tasfiye ediyor, sömürgeleşiyor. İtibarlı yabancı şirketler bayilikler açacak burada, örnekleri var.

    İsteyen açık öğretim video kameralı ders alacak. Ders başına sertifika sistemi, ömür boyu eğitim hakkı diye geliyor, okulda değilsin ama evde öğrencisin. Yani birlikte eylem yapacağın arkadaşların olmayacak. Onu diyor RTE

    Fransa’da fakülteye giden öğrenci kalmamış diyorlar. Doğrudur. İstediği moda sertifikayı evinde otururken de alıyor, neden kalkıp okula gitsin bir de… Yeni dünya düzeni dedikleri yeni ortaçağ böyle geliyor. Onun için size hiçbir şeyi açık seçik söylemiyorlar.


    Özetle;

    Piyasaya göre eğitim modeline, talep varsa ders var sistemine, küresel ekonominin ihtiyacına göre eğitime geçiriliyoruz. ABD 1983’de geçti, Pink Floyd ile yıktılar ulusal eğitim dizgelerini, artık tek tip olamayacaksınız, herkes birey olacak, mışşş… Bir bir yutulmanız içindi onlar. Devlet korumadan çekiliyor, bunun doğal sonucu olarak devlet çekiliyor, paran kadar sertifika toplayacaksınız. 

    Kaç yıldan beri boğazımı yırtıyorum bunları anlatmak için, neredeydiniz?

    Belgelerini koydum kitabıma. Sizi türbanla oyaladılar, diplomalarınızı aldılar, Afrikalının eline İncil verip topraklarını aldıkları gibi, size türbanı verdiler, tüm laboratuarlarınızı, eğitim ve sosyal haklarınızı aldılar elinizden. Şimdi, türbanı onlara verin fakültenizi alın. Eğer türbanlıları yanınıza alarak “hepimizi kandırdınız, uyandık” derseniz kurtuluş ümidiniz var demektir.


    Şimdi, “fakülte diplomalarımızı geri istiyoruz” eylemi yapmalısınız. Elinizdeki tüm o boş kağıt sertifikalarınızı MYK önünde yakma eylemi yapın. Gelin oraya, YÖK değil gideceğiniz kapı, Kavaklıdere Kuğulu Park yanında MYK. TÜBİTAK ile birlikte kitapların içini boşaltma işleri de yapıyorlar ki ne kaa az bilgi okaa piyasadan bilgiye erişim, yani okaa eğitime para...

    Sizi sokağa atıyorlar, devlet üniversiteleri kapanacak. Önce ODTÜ, çünkü Komer’in arabasını yaktığınızı unutmadılar, merdivenlerde DEVRİM yazısı duruyor, Deniz Gezmiş orda kaldı, Taylan Özgür, Sinan Cemgil... Ölüleriniz bile korkutuyor onları. 

    Asıl diplomalarınız için eylem yapın. 1970’DE ÖĞRETİLEN ATOM FİZİĞİ DERSLERİNİZİ GERİ İSTEYİN. “Var” deme, kuş kadar bilgiye var dedirtiyorlar size. Atomu parçalamadan proton parçalamayı öğretiyorlar artık, bu değil mühendislik. Dairenin içine beşgen çizemeyen Makine Mühendisliği öğrenciniz var. Lisedeyken iletki kullanmadınız, sesiniz çıkmadı, şimdi bilimi geri istiyoruz diye haykırmalısınız.



    Sertifika Koleksiyoncusu Bireyler Toplumu’na geçiyoruz

    Size layık görülen “birey” modeli, sertifika koleksiyoncusu olmanızdır, bilgiyi -bilimi- laboratuarda almış birey istemiyorlar, bütünü kavramanızı istemiyorlar. Piyasacı-parçacı sistem, sertifikaları yani parçaları nerede buluşturacaksınız peki? Asıl buna isyan edin, yani bütünü ifade eden diplomadır, onu ve bilimsel eğitimi geri alın. Sizden bilimi aldılar, ortaçağ dediği de budur, Fransız devrimi bitti diyor, 2001’de ilan ettikleri 3.bin yılın haçlı seferi budur

    Sevgili Kubilay, halen İlkokul ders kitaplarını dava ediyorum, bilim dışı kitaplar bunlar, geometri yok içinde, bütün resimleri bozuk, bütün cümleler kural dışı, Disleksi/Salaksı yapıyor çocukları. Hz. Muhammed’in Hayatı seçmeli ders kitabında bile karikatür çizimler var; mühendis kafanla söyle, karikatürün ne işi var ders kitabında? Resimlerinde Kabe’nin orantısı bozuk… 


    Ben bilim dışı ders kitaplarını yakma eylemi yaptım, basın açıklamamı orda TÜBİTAK önünde yaptım, MYK ile ikisini birlikte protesto ettim, youtube’da var.

    Biraz daha ayrıntılı bilgi için eski yazılarımın da yayında olduğu “ilkkurşun”, “güncelmeydan” gibi internet sitelerinde Mahiye Morgül’ün yazılarına girebilirsin. 

    Kalk, birleş, diren dayan yıkılma… Bunu mırıldanarak dolaş koridorlarda. Her gün bir kişi daha katılacaktır sesine… Artık Kuvayi Milliye bilimi savunmanın adıdır. Antep yine kahramanlık destanı yazabilir, neden olmasın? 

     

    EĞİTİMCİ YAZAR MAHİYE MORGÜL

  13. Bir konuda size katılıyorum .Biz hepimiz aynı çatı altında yaşıyoruz ve gelişmeler hepimiz için. Onun için bir şey söylerken ağzımızdan çıkanlara dikkat etmemiz gerekiyor .İtirazı olanlar için " her şeye bir kulp bulunuyor , gelişmemizi, kalkınmamızı istemiyorsunuz" gibi ithamlar oldukça yakışıksız duruyor.

     

    Bir şey hakkında dava açılıyorsa burada iddia edeceğiniz şeylerin varsayımdan öte olması gerekiyor  tıpkı TMMO nun açtığı davalar gibi ve bu davanızda ileri sürdüğünüz şeyleri , kanun hükümleri, yönetmelikler  ,bu işlerle yakından uğraşan ,bilen üniversitelerden , kurumlardan alacağınız raporlar ve yazılarla desteklemeniz gerekiyor. Eğer açılan davadaki ek olarak sunulan belgeleri ayrı ayrı okuyup incelerseniz ,öne sürülen şeylerin varsayım mı yoksa yapılan gözlem ve incelemeler mi olduğu , açık ve net görünür. Bu incelemeleri okurken ,bu ülkede ÇED raporlarının da nasıl alındığı gerçeğini de göz önünde bulundurmanızı tavsiye ederim. Yaptım oldu mantığı her yerde fazlasıyla hakim zira.

     

    Benim söylediğim şu cümleye gelince : 

     

     "kardeşim koskoca devlet bilmeyecek te mühendisler, mimarlar mı bilecek, siz bu devletin kalkınmasını gelişmesini istemiyorsunuz" 

     

    Bu cümleyi o kadar çok duyuyorum ki , artık cehaletin boyutunu siz takdir edin.

  14. Sizin gibi düşünenlere bir faydası olur mu bilemem ama isterseniz sizde şunlara bir göz atın. Sizin gibi düşünenler genelde şöyle tepki veriyor : "kardeşim koskoca devlet bilmeyecek te mühendisler, mimarlar mı bilecek, siz bu devletin kalkınmasını gelişmesini istemiyorsunuz" smile.png

     

    http://www.spoist.org/dokuman/davalarimiz/devam_eden/3_kopru/3.Kopru_Dava_Metni_1_25.000.pdf
    
    http://www.spoist.org/odadan-haberler/3-kopru-projesi-degerlendirme-raporumuz
    
    http://www.spoist.org/dokuman/Raporlarimiz/spoist_3.koprurapor.pdf
    
    http://www.spoist.org/dokuman/SPOIST_koprusunum.pps
    
    http://www.mimarist.org/gundem/3121-3-kopru-bir-cinayetin-anatomisi.html
  15. Ballı kayalar SİT alanı, ama bütün araziler satılık! Otoyol inşaatında daha kuzeye  gitme, melerinin sebebi , kuzeyden Botaş boru hattının geçmesi. Güneyde de otoyol olunca maliyeti düşürmenin en ucuz yolu doğayı katletmek.

    ,

    Tüm Marmara bölgesini kapsayan , İzmir'e kadar ulaşan projenin içinde  küçük bir ayrıntı olarak gösterilen, birçok endemik bitki türü ve canlıya ev sahipliği yapan Ballı Kayalar Tabiat parkı aynı zamanda doğal SİT alanı . Gençler, sporcular , çevreciler #Diren Ballı Kayalar  diyor.

    2005 yılında orman bakanlığı tarafından koruma altına alınan Ballı  Kayalar tabiat parkı yok olma tehdidi ile karşı karşıya .

     

    Yapımının başlamasıyla tartışmaları beraberinde getiren Kuzey Marmara otoyolunun bir bölümü, doğa sporcularının ve doğaseverlerin 40 yıldır  uğrak noktası olan , Ballı Kayalar 'dan geçecek . İstanbul'da  yapımı başlayan  3.köprü yolu ,İzmit otoyolu ve körfezi karşı karşıya bağlayackolan dünyanın 6. büyük köprüsü olarak ta tanıtılan  köprünün kavşak noktası Tabiat Parkının içinden  geçiyor.

     

    Hatta sonu bölgede toplanan sporcular  ve doğaseverler bir forum düzenlediler. YTÜDAK ( yıldız teknik üni. dağcılık kulübü),İDOSK (İst üni doğa sporları kulübü ),Zirve dağcılık kulübü  ve ferdi sporcularındabulunduğu onlarca  doğasever, yaptıkları açıklamada ; kanyonun iki yakasında inşaatların tüm hızıyla sürdüğünü, şantiyelerin kimyasal atıklarınınBallı Kayaların içinden  geçen dereye  aktığını son zamanlarda  toplu balık ölümleri gözlemlediklerini, tepkilerden çekinen yetkililerin  haritalama çalışmalarını gece yaptıklarını belirttiler.

    Çeşitli sloganlarla yola çıkan grup üyeleri, parkın sıradan bir toprak parçası olmadığını, Türkiye'deki bütün STK   ve doğa spor kulüpleriyle  bağlantıya geçtiklerini ve sonuna kadar  bölgeyi savunacaklarını da sözlerine eklediler.

     

    RANT KAPISI

     

    Geçtiğimiz yıllarda Kocaeli Belediyesi il sınırları içinde  kalan Tabiat parkına gezi terasları ve tahta köprüler yapılması planlanmış , çalışmalar başlamış ve  parkın girişinde bulunan  600 yıllık değirmen yıkılarak üzeri beton ile kaplanmıştı. Sonunda gelen sert tepkiler üzerine  proje rafa kaldırılmıştı.

  16. 7- Upstream Color

     

    Gizli Kimya, insanoğlunun kökenlerini ve aşkın entrikalarını keşfe çıkan korkunç bir olaylar dizisiyle bütünleşmiş karmaşık bir aşk hikâyesi anlatıyor. Shane Carruth 2004 yılında Sundance´te Jüri Büyük Ödülü kazanan Primer / Kapsül´ün ardından gelen bu yepyeni filminde, yaşı olmayan bir organizmanın yaşam döngüsüne kapılarak bir araya gelmiş bir kadın ve adamı konu ediniyor. Mahvolmuş hayatlarının parçalarını bir araya getirmeye çalışırken ikilinin kimlikleri bir hayale dönüşüyor. 2013 yılının en merakla beklenen filmlerinden Gizli Kimya, Sundance´ın ardından şubat ayında Berlinale´de uluslararası prömiyerini yaptı.

     

    Upstream-Color.jpg

     

    8- The Selfish Giant 

     

    Yılboyunca festivalleri gezen, gösterildiği her ülkede övgülere boğulan The Selfish Giant, ingiliz yönetmen Clio Barnard’ın ikinci filmi… 

     

    İki gencin zorlu hayat şartlarında büyüme hikayesini anlatan filmde Conor Chapman ve Shawn Thomas başrolleri oynuyorlar. Yarattığı karanlık ve etkileyici atmosfer ve güçlü oyunculuklarıyla dikkat çeken film takip edilip, ülkemizde de bir festivalde yakalanıp izlenilmesi gereken filmler arasında

     

    The-Selfish-Giant.jpg

     

    9- Norte, the End of History

     

    Norte-the-End-of-History.jpg

     

    10- Stranger by the Lake

     

    Stranger-by-the-Lake.jpg

     

     

    9 ve 10. filmlerin konuları ile ilgili herhangi bir açıklama bulamadım. Bu nedenle sadece afişlerini buraya taşıdım. Bulursam ekleyeceğim ya da bilen ,bulan arkadaşlar varsa eklerlerse sevinirim.

  17. 4- The Great Beauty

     

    Roma'nın büyüleyici ve görkemli atmosferinde yaşayan Jep Gamberdella, 65 yaşına gelmiş ve sıkça geçip giden gençliğini özlemekte olan bir yazardır. Gençliğinde yazmış olduğu "The Human Camera" ile ihtişamlı bir başarı yakalamış ve Roma yüksek sosyetesine kabul edilerek ihtişamlı bir hayat sürmeye başlamıştır. Hayatı başarılarla geçen Jep, bu süreçte tanıdığı insanların değişimlerine ve insanlıktan çıkma noktasına geldikleri bir krize tanık olur. Hayallerinde masumiyetini koruyan tek şey ise gençlik aşkıdır. Artık yeniden yazma zamanının geldiğine karar verir...

    Son olarak 2011 yapımı This Must Be the Place filmiyle seyircisiyle buluşan Paolo Sorrentino'nun yazıp yönettiği filmin başrollerini Toni Servillo, Carlo Verdone ve Sabrina Ferilli paylaşıyor. 

     

    The-Great-Beauty.jpg

     

    5- Frances Ha 

     

    Frances bir dans kumpanyasında çırak olarak çalışsa da bir dansçı değildir. Büyük ve teferruatlı hayalleri olmasına rağmen, New York’ta yaşamanın ekonomik zorluklarından o da payını almaktadır. Oda arkadaşı Sophie’yle de araları bozulduğunda, henüz adım attığı yetişkinler dünyası Frances için iyice şaşırtıcı bir hal alır. Woody Allen’ın Manhattan’ını hatırlatan nefis siyah-beyaz görüntüleri, Greta Gerwig’in akıldan çıkmayacak doğaçlama anlarla dolu performansı, Frances Ha’yı senenin en büyüleyici seyirliklerinden biri yapıyor. Frances’in yersiz yurtsuzluğunu vurgulamak için sürekli değiştirdiği ev adreslerinin etrafında kurulan bu gösterişsiz başyapıtın yaratıcılığı hiç tükenmiyor. Filmin senaryosunu Noah Baumbach’la birlikte kaleme alan Gerwig’in de bir röportajında dediği gibi, Frances Ha melankolik bir neşe yakalamaya çalışıyor -

     

    Frances-Ha.jpg

     

    6- A Touch of Sin

     

    Günümüz Çin topraklarında geçen film, gürültülü ve katotik bölge Guangzhou ile kırsal ve sakin bir şehir olan Shanxi'de geçen hikayeleri kameraya yansıtıyor. Sosyal sınıf farklılıkların göze çarptığı dört farklı bölgede yaşanan dört farklı hikayeyi işleyen film, çarpıcı aksiyon sahnelerinin yer aldığı bir yol filmi olma özelliğini taşıyor. Genç suçluların günlük yaşamlarına izlerken, parçası oldukları toplumların onların hayatını nasıl etkilediğine de tanık oluyoruz. 

     

    A-Touch-of-Sin.jpg

    1975 basımlı aynı adlı romandan uyarlanan filmin yönetmeni, Still Life (Sanxia haoren) filmiyle tanıdığımız Jia Zhangke.
  18. Sight & Sound Dergisi geride bırakmak üzere olduğumuz 2013 yılının en iyi 10 filmini belirledi. İşte o filmler...

     

    1- The Act of Killing

     

    Öldürme Eylemi, karaborsada sinema biletleri satan Anwar ve arkadaşlarının ufak sinema çetesinin, daha sonra milyonlarca kişinin öldürülmesinden sorumlu paramiliter, aşırı sağcı bir örgüte dönüşmesini anlatıyor. Komünist olduğu varsayılan milyonlarca entelektüel ve Çinli azınlık 1965 yılında meydana gelen askeri darbe süresince grubun yaptığı katliamlar sonucunda yaşamlarını yitirir. Anwar, şimdilerde konforlu ve rahat bir yaşam sürmekte, örgütün kurucu rol modeli olmanın keyfini çıkarmaktadır. Film boyunca, Anwar ve arkadaşları yaptıkları katliamları bütün sıradanlığıyla anlatırken, diğer yandan da bu anları tüm tuhaflıklarıyla, çok sevdikleri eski Amerikan filmlerinden sahnelermiş gibi canlandırıyorlar. Öldürme Eylemi, insanlık suçlulularının, katillerin ve faillerin akıllarının işleyişine tanık olduğumuz tedirgin edici bir sinema deneyimi ve aynı zamanda kötülüğün bize tüm sıradanlığı ve yalınlığıyla göründüğü bir karabasan.

     

    Yönetmen: Joushua Oppenheimer, Christine Cynn, Anonymous

     

    Katılımcılar: Haji Anif, Syamsul Arifin, Sakhyan Asmara

     

    The-Act-of-Killing.jpg

     

     

    2- Gravity

     

    Yönetmen: Alfonso Cuarón

    Oyuncular: Sandra Bullock, George Clooney, Ed Harris, Orto Ignatiussen, Paul Sharma, Amy Warren, Basher Savage

    Konusu: İlk uzay görevine çıkan Dr. Ryan Stone, parlak bir tıbbi mühendistir. Tecrübeli astronot Matt Kowalsky ise emekli olmadan önceki son aktif görevini ifa etmektedir. Rutin bir uzay yürüyüşü esnasında, beklenmedik bir felaket yaşanır. Mekiğin parçalanmasıyla Stone ve Kowalsky uzayda yapayalnız kalır. Uzayın siyahlığına doğru kontrolsüz bir şekilde dönerek ilerleyen ikilinin, birbirlerinden başka hiçbir şeyleri kalmaz. Dünya ile iletişim kaybolduktan sonra kurtuluş için pek fazla bir şans kalmamıştır. Alınan her nefes, ölüme doğru atılmış koca bir adım gibidir.

     

    Gravity.jpg

     

    3- Blue Is the Warmest Colour

     

    15 yaşındaki Adele'in emin olduğu iki şey vardır; o bir kızdır ve kızlar erkeklerle çıkar. Bir gün büyük meydanda Emma'nın mavi saçlarını farkediverir ve işte o an hayatının değişeceğini anlar. Kendi ergenlik sorularıyla yapayalnız, bakışlarını kendine ve başkalarının bakışlarını kendine çevirir. Emma'yla yaşadığı aşkı bir kadın olarak, bir yetişkin olarak yaşamaktadır. Fakat Adele ne kendisiyle ne ailesiyle ne de bu absürd dünyayla barış yapmayı becerememektedir. Abdellatif Kechiche tarafından yönetilen filmin başrollerini Léa Seydoux, Adèle Exarchopoulos ve Catherine Salée paylaşıyor.

     

    Blue-Is-the-Warmest-Colour.jpg

     

     

     

     

        

     

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.