Zıplanacak içerik

evrensel-insan

 Saygıyla Anıyoruz
  • Katılım

  • Son Ziyaret

evrensel-insan tarafından postalanan herşey

  1. Neymis aklin yarattigi yaratici uzerine yine aklin yazdigi "yaratilis" fizik otesi mitleri ile ilgili sorun?
  2. Ali İsmail Korkmaz davasında gerginlik! Şubat 3, 2014 Eskişehir'de Gezi Parkı protestoları sırasında dövülerek öldürülen Ali İsmail Korkmaz'ın ölümüyle ilgili davada tansiyon yükseldi. Tutuksuz yargılanan sanığın tutuklanması için mütalaa verildi. Ancak bu talep mahkeme tarafından reddedildi. Duruşma 12 Mayıs 2014'e ertelendi. İşte o kararlar; -Sanıkların tüm telefon numaraları ve olay günü tüm görüşmelerinin TİB’den istenmesine, -Ali ismail Korkmaz’ın telefon kayıtlarının istenmesine, -Sanıklar arasında menfaat çatışması olduğuna, bu nedenle her müdafiin sadece bir sanıgı savunmasına, -Sanıkların avukatlarının belirlenmesi için ek süre verilmesine, -Tutuklu sanıkların tutukluluk halinin devamına, Yalçın Akbulut’un tutuklanması talebi ise reddedildi Mahkeme ise 12 Mayıs 2014 tarihine ertelendi.
  3. toplumu Nedir Kuran'i arap toplumu disina cikarmak gerektiginin aciklamasi?
  4. Sorun orda zaten, yani dusunmenin amacinin yaraticiyi bulmak olmasi. Cunku aksi imana ve inanca itaatsizliktir. Halbuki dusunmek verilenlere itaat icin ya da karsi cikmak icin degil; VERILENLERI SORGULAMAK ICINDIR. Bu zaten imana ve inanca terstir, cunku iman ve inanc dusunceyi sinirlar. Halbuki dusunce HEM OZGUR HEM DE SERBEST OLURSA VERILENI SORGULAYABILIR. Bu da basta bireysel bilinci gerektirir. Yani kul olmayan bilinci. Dusunen hic bir beyin verilene itaat etmez/karsi cikmaz. Sadece verileni ...e gore temelinde sorgular. Iste bu ...e gore zaten iman ve inancsa beynin dusunmesine de gerek yoktur. Iste bu ...e gorenin bilim ve bilimsellik, insan ve insanlik olmasi; basta tum beyni sinirlayan iman inanc ve her turlu ideoloji ve izmi sorgulamak demektir. Kisaca kisinin bir birey olarak KENDI VARLIGININ KENDI BEYNININ VARLIGININ KENDI DUSUNCESININ VARLIGININ temelidir. Bu da kulluk ile ortusmez.
  5. Kuran'in bir insanoglu yazimi oldugunu kabul ediyor musun? ilk cumlen ile tamamen kendi kendini kandirmaktasin. Daha gecenlerde sitede tum kuran'daki oldurme ile ilgili ayetler aciklandi. O beyin sadece 1400 yil onceki dunyanin ve gelismislik derecesinin kendi aklini inandirdiginca sadece o tarih ve cografya icin yazilmis bir cesit etik/metafizik yasam ve iliski ve de bunun yerine oteki dunyayi ozendiren bir rehberdir. Gunumuz acisindan ise tamamen cagdisi ve toplum disi, antietik antisosyal, tutucu bir iceriktedir. Dusunen her hangi bir beyin, bugune uyumsuzlugunu ve fizik otesi temelini hemen algilar.
  6. Mine G. Kırıkkanat Dünya Yalan, Narkoz Şirketten! Siz uyurken evinizi soymaya giren hırsızlar için en büyük tehlike nasıl ki uyanıp direnmenizse; iktidarı soygunculuk üstüne kurulu muktedirlerin de en büyük korkusu, soyulan halkın uyanıp kendilerini mülkten kovması, hatta hesap sorup cezalandırmasıdır. Dünyada ezelden ebede semirmek amacıyla iktidar olan bütün sömürücüler ve yoz muktedirler de işte bu yüzden, halkı rahatça aldatabilmek için uyutmaya, gerekirse narkoz altında tutmaya özen gösterirler. Halkı uyutmaktan amaç, neden-sonuç ilişkisi kurabileceği rasyonel mantık yürütmesini engellemek, gerçek dışı olgu ve olaylara kolayca inanmasını sağlamaktır. Olmayana inanan halk, gözünün önünde olana tepki göstermez, gerçeklerle bağı kopar, üstelik mucize beklerken acı çekmeye bile katlanır! Halkı böyle uyutup oyalamanın biricik yöntemi böylece inanç, en etkin inanç aracı da elbette ki dindir. *** Ne var ki inanmak ihtiyacının halkı aldatmak yolunda araç olarak kullanılması, sömürülen topluma olduğunca dinin özüne, felsefi düşüncesine ve insancıl yapısına da zarar verir. Örneğin İslamiyetin üç tektanrılı din arasında “devrimci” özgünlüğü ve en insancıl yanı, “Allah ile kulun arasına girilmez” sözüyle ifade edilen, inananla inanılan arasında kurduğu aracısız bağlantıyken; İslamiyetin siyasal araç olarak kullanıldığı tüm cemaatleşmeler zaten “aracılık” üstüne kurulmuş, inananla inanılan arasında inanılmaz sayıda aracı türemiş, hatta inananları Allah adına yönlendirenlerin sayısı, neredeyse mümin sayısına eşitlenmiştir! Türkiye’de yarım yüzyıldan fazladır süren “halkı uyutmak” amaçlı din sömürüsünde narkozcu medyanın görevi zır cahilleri bazen çil çil altın türünde ödüllere açılan “sır kapıları”na, hurafelere, büyülere, muskalara, şeytan çıkarmalara, hatta cinsel içerikli psişik sorunları olan zavallıları cinlerle insanlar arasındaki evlilik gibi zırvalara inandırmak. Yarı cahilleri ise komplo teorileriyle efsunlamak. *** İnanç sömüren din simsarlarının istisnasız hepsi, tıpkı denizcilik yapanların denize girmemesi ya da barcılık yapanların içki içmemesi gibi, pazarladıkları hiçbir ahlak ilkesi ve iman kuralına dokunmuyor, uymuyor. Fethullah Gülen cemaatinden HY namlı Adnan Oktar’a, türlü çeşitli şeyhler ve tarikatların birbirlerini, rakiplerini, muhaliflerini şantajla pasifize etmeye yarayan video sanayiciliği; din simsarlarının sattıkları maldan nasiplenmediklerinin iyi bir örneği. Keza AKP iktidarının yalan, dolan, aldatmacaya dayalı tüm politikaları, iftiraya dayalı hukuku ve yargı zulmü... Ama Sünni Müslümanlıktan geçinen bu din simsarları arasında, kardeşlikten öteye bir çıkar ortaklığı var. Örneğin, hepsi Darwin ve Evrim Teorisi düşmanlığında işbirliği yapıyor. Hepsi, insanın Adem ile Havva’dan tam teşekkül türediği efsanesine dayalı “yaratılış” safsatasını savunuyor. Böylece tanrısız Evrim Teorisi’ne karşı tanrısal Yaratılış Atlası’nı yazmakla övünen HY namlı Adnan Oktar’ın niçin yaradanın işine karıştığı; müritlerinin niçin amfetamin ve silikonla şişirilip, seks objesi şişme bebeklere “evrilmiş” olduklarını sorgulamıyor, diğer din simsarları. Dahası, HY’cı (yoksa X eksenli Adnan Hocacı mı demeliydim?) ve uçuk olduğunca ucuz komplo işportacısı Yiğit Bulut, Başbakan’ın ekonomi danışmanı olabiliyor! *** Yiğit Bulut, 15 Haziran’da “faiz lobisi”ne gaipten su taşıyan “Erdoğan’ı telekineziyle* öldürmek istiyorlar” açıklamasından 26 gün sonra danışman atandı. Vapur satıcılarına nal toplatan lagalugasıyla, ekonomi ve finans alanında bugüne değin çakma çıkmayan tek analizine rastlanmayan bir “ekonomist”in, ekonomiyi çok iyi yönettiği söylenen bir başbakan tarafından danışman yapılması, basit bir “yalakalık ödülü” değildir. Başbakan bu atamayla, Fazıl Say’la birlikte onlarca muhalife “dini değerlere” hakaretten dava açan HY/Adnan Oktar cemaatini taltif etmiştir. Adnan Hoca’nın Mesih’liğe soyunması, silikonlu hurileriyle kurduğu yeryüzü cenneti falan, hiçbir din simsarını rahatsız etmemektedir. Bakalım yaradana rağmen yaratılış ortaklığı diyebileceğimiz bu “akıllı tasarım”da, hangi yaratıklar ne komplolar kuracak, videoları kimler çekecek, kimler oynayacak? G NOKTASI Geçerken Mayıs turnaları birazdan bu pencereden havai fişekler gibi patlar günlerin saçılır ortalığa yoksulluğun aşkların hangi birini seyretsem elinin altında ne varsa artık kavgaların mı sevdaların mı çekip gitmelerin mi hasatı bitmiş tarlalar kadar büyük yalnızlığın mı… A. KADRİ ERGİN “Hiçbir insanın, yalancılıkta başarılı olacak kadar hafızası yoktur.” ABRAHAM LINCOLN Cumhuriyet
  7. Uc ibrahimi dinin ortak mitolojisi olan "yaratilis" taki "Adem/havva" tiplemesinden, Havva'nin yasaklanan agaci, ingilizce de "Tree of Knowledge" yani "bilgi agaci" olarak gecer. Kisaca bu mitoloji de insanoglunun tamamen verilen emirlere itaati ve biati istenmektedir. Buradaki cezalandirmanin nedeni de "bu emire/biata/itaate uymamak" temelindedir. Ayrica iman temelli her turlu inanc sorgusuz/sualsiz hilafsiz kabulu icerir. Cunku kabul etmeyen icin ceza ve korku verilmistir. O yuzden " Kuran bir çok ayetinde insanları düşünmeye teşvik eder." cumlesi GECERSIZDIR ve bir kandirmacadir. Aksine tamamen sadece verilene biati itaati ve uymayi gerektirir. Dusunen/sorgulayan/irdeleyen/arastiran kisaca isleyen beyinler, hem imana hem de inanca ters duser. Zaten suru psikolojisi ve korku felsefesi temelli verilene itaat/biat ve harfiyen uymak DUSUNEN DUSUNCE VE BILGI TURETEN BEYINLERE uymaz.
  8. Ali İsmail Korkmaz davasında gerginlik! Şubat 3, 2014 | Eskişehir'de Gezi Parkı protestoları sırasında dövülerek öldürülen Ali İsmail Korkmaz'ın ölümüyle ilgili davada tansiyon yükseldi ESKİŞEHİR’de geçtiğimiz 2 Haziran’da Gezi Parkı protestoları sırasında saldırıya uğrayıp 38 gün komada kaldıktan sonra yaşamını yitiren Eskişehir Anadolu Üniversitesi Eğitim Fakültesi İngilizce Öğretmenliği Bölümü birinci sınıf öğrencisi 19 yaşındaki Ali İsmail Korkmaz’ın ölümüyle ilgili olarak 5′i tutuklu 8 sanık güvenlik gerekçesiyle Kayseri’de yargılanmaya başladı. Adliye’de silahlı bir sivilin olması tansiyonu yükseltirken, iddianamenin okunmasıyla birlikte duruşma salonundakiler şoke oldu. İddianamede tanıklar Ali İsmail’in ”Yapmayın etmeyin” diye yalvardığını belirtirken, Ali İsmail’i döven polisler ”İyi stres attık” dedi. Davayla ilgili olarak Kayseri’ye çeşitli illerden 40’a yakın otobüs, midibüs, minibüs ve özel araçlarla 5 bine yakın kişi geldi. Eski adliye binasındaki duruşmaya girmek isteyen 300’e yakın avukatla güvenlik görevlileri arasında zaman zaman tartışma yaşandı. Duruşma öncesi avukatlar yaptıkları ortak açıklamada, “Ali’yi aramızdan aldılar. Adaleti hangi deliğe girerse girsin oradan çıkaracağız’’ dedi. Bu arada tutuklu 5 sanık, jandarma tarafından adliye binasına mahkum girişinden alındı. Kayseri’nin Ankara ve Adana girişindeki Pastırmacılar Parkı arama noktasında durdurulan, davayı izlemeye gelenler kimlik ve GBT sorguları yapıldıktan sonra kente alındı. Duruşmayı izlemek için gelen milletvekilleri, avukatlar ve sivil toplum örgütü yöneticileri duruşmaya gireceklerin onaylanmış listesine bakılarak tek tek eski adliye binasına alındı. Bu sırada listede ismi olmayan avukat ve sivil toplum örgütü yöneticileriyle, adliye kapısında görevli polisler arasında zaman zaman tartışmalar yaşandı. Ali İsmail Korkmaz’ın babası Şahap, annesi Emel, ağabeyi Gürkan Korkmaz ile kız kardeşleri Melika Çakırkaya ve Aylin Taktuk da adliye binasına kimliklerini göstererek girdi. YÜZLERİNİ GİZLEDİLER Kayseri Kapalı Cezaevi’ne önceki gün duruşmayla ilgili nakledilen tutuklu polis memuru Mevlüt Saldoğan, fırın sahibi İsmail Koyuncu ve akrabaları Ramazan Koyuncu, Muhammet Vatanseven, Ebubekir Harlar cezaevi aracıyla eski adliye binasının mahkum girişine kadar getirildi. Jandarmanın adeta etten duvar ördüğü kapıdan 5 tutuklu, yüzlerini ellerindeki dosyalarla, atkılarla kapatarak duruşma salonuna götürüldü. Tutuksuz yargılanan polis memurları Şaban G. Hüseyin E., Yalçın A. da adliyeye, polis kontrolündeki yan kapıdan girdi. Eskişehir 2′nci Ağır Ceza Mahkemesi heyeti, 20 Kasım 2013 tarihinde yapılacak ilk duruşma öncesinde Valiliğe ve Cumhuriyet Başsavcılığına birer yazı göndererek duruşmanın Eskişehir’de yapılmasının güvenlik açısından herhangi bir sakıncasının olup olmadığını sordu. Cumhuriyet Başsavcılığı ile Valilik duruşmanın güvenlik açısından başka ilde yapılması yönünde görüş bildirdi.Bunun üzerine Kayseri 3′üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmesine karar verilen davanın ilk duruşması bu sabah Kayseri’de , yeni adliye binasındaki salonların küçük olması nedeniyle, Valiliğin hemen yanı başındaki eski adliye binasında başladı. 300 AVUKAT ADINA AÇIKLAMA Etrafı demir barikatlarla çevrilen ve arama noktalarından girilen adliye binası önünde, Eskişehir Barosu başta olmak üzere 300 avukat adına bir basın açıklaması yapıldı. Avukat Ali Özgür tarafından okunan bildiride şöyle denildi: “Eskişehir’de 2 Haziran Gezi parkı protestoları sırasında uradığı saldırı sonucunda ağır yaralanan ve 38 gün komada kaldıktan sonra yaşamını yitiren üniversite örgencisi Ali İsmail Korkmaz’ın davası, Eskişehir’den kaçırılarak, Kayseri’ye getirildi. Ali İsmail, dosyasının güvenlik nedeniyle Eskişehir’den Kayseri’ye taşıyan Yargıtay 5′inci Hukuk Dairesi, 1993 yılında da Lice’de katledilen Tuggeneral Bahtiyar Aydın dosyasını güvenlik gerekçesiyle Eskişehir’e nakletmişti. Ali İsmail Korkmaz davasının güvenli bir şehir olduğu yıllardır bu tür davalarda uygulanan nakil kararları ile tescil edilmiş olan Eskişehir’den güvenlik gerekçesiyle kaçırılmış olması ve doysa Kayseri’ye nakledilmişken, 24 tanığın Eskişehir’de yapılacak duruşmada dinlenmesine karar verilmiş olması, naklin aslında hukuki bir sebebe dayanmadığının en açık göstergesidir. Güvensiz denilen Eskişehir’de 6 Ocak tarihinde yapılan ve hiçbir güvenlik sorunu yaşamayan talimat duruşmasına 100’dan fazla avukatla katılan bizler, Kayseri duruşmasına bu kez 300 avukatla katılıyoruz. Yolları kesseniz de Ali İsmail’in ailesi, milletvekilleri, uluslararası heyetler, sendika, parti ve demokratik kitle örgütü temsilcileriyle Kayseri’deyiz. Siz haksızlığı büyüttükçe, biz bu davanın daha kalabalık takipçisi olacağız. Ali’yi aramızdan aldılar ama adaleti hangi delikte saklanırsa saklansın çıkaracağız.’’ Öte yandan, davayı izlemek üzere CHP milletvekilleri Sezgin Tanrıkulu, İlhan Cihaner, Şevki Kulkuloğlu, Süheyl Batum, Nurettin Demir M. Ali Edipoğlu, Melda Onur, Mahmut Tanal, Musa Çam, M. Ali Edipoğlu, Refik Eryılmaz, HDP milletvekili Levent Tüzel, MHP milletvekili Mümin İnan, Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, Emek Partisi Genel Başkanı Selma Gürkan da Kayseri eski adliye binasına geldi. Adliye binası çevresinde 2 TOMA, 1 polis helikopteri ve çeşitli illerden gelen bin 900 polis devriye görevi yaptı. Bu arada çevredeki gençler, “Ali İsmail ölümsüzdür. Katiller hesap verecek’’ sloganları attı DURUŞMADA SİLAHLI SİVİL İzleyici bölümündeki sivil giyimli kişi, jandarma olduğunu söyledi. Ancak sivil giyimli kişinin silahı olduğu anlaşılınca yaka paça dışarı çıkarıldı. Avukatlar kimlik tespiti istedi, bu sırada arbede yaşandı. Silahlı sivil, mahkeme başkanının huzuruna alındı. İbrahim K. adlı bu kişi, “Kulaklarımda problem var. 58. Piyade Alayı’nda uzman çavuşum. Tutuklu polis Mevlüt Saldoğan’ın akrabasıyım. Onu görmeye geldim, silahım yok. Avukat hanım kimlik sordu, ısrar edince üzerinde silah var diyerek dışarı attılar” dedi. Sanık polislerin avukatları, salonda silahla yakalanan uzman çavuşu da savundu. Üzerinde silah çıkan şahıs ile ilgili odada arama yapılıp tutanak tutulup evrakın savcılığa sevkine karar verildi. KAYSERİ VALİSİ TWEET ATTI: SİLAH YOK Kayseri Valisi Orhan Düzgün,Twitter’daki sayfasından bir mesaj yayımladı ve “Duruşma salonunda bazı kişilerin üzerinde silah bulunduğuna ilişkin bilgiler doğru değildir. Duruşmayı izlemeye gelen avukatlardan birisi salondaki izleyicilerden birinin cebindeki sert cismi (cep telefonu) silah sanmıştır.” dedi. FEYZİOĞLU DA SALONDA Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, uçağını kaçırdığı duruşmaya gecikmeli olarak geldi. Korkmaz ailesinin avukatlığını üstlenen Feyzioğlu, saat 11.20 sıralarında duruşma salonuna girdi. Bir konuşma yapan Feyzioğlu, silahlı şahısla ilgili, ”Duruşma başında sanık yakını birinin silahlı olarak içeri girdiği avukatlar tarafından bildirildi. Silahlı olduğu söylenen bu şahıs, söylenene göre, Ali Ismailin avukatlarının ve ailenin oturduğu yere yakın, kaloriferin üzerine çıkmıştı. Kayseri valisi, açıklama yaptı; silah değil cep telefonu diye. Umarım öyledir.” dedi. Metin Feyizoğlu aynı zamanda Eskişehir Valisi’ni eleştirdi ve davanın Eskişehir’den Kayseri’ye alınmasıyla birlikte delillerin kararabileceğini söyledi. Feyzioğlu, olay için “Arkadaşları öldürmüştür” diyen Eskişehir Valisi’ni eleştirdi, “Yargının kurucu unsuru olarak buradayız. Adil bir yargılama bekliyoruz” dedi. Feyzioğlu, konuşmasında şunları kaydetti: “Defalarca silinen kayıtlar, birtakım görüntüler, avukatlar tarafından tek tek toplandı. Bütün bu cümlelerin ardından avukatların provokasyon yapabileceği düşüncesiyle ‘davanın Eskişehir’de görülmesi uygun değildir’ denildi. Mahkemenize tarihi bir sorumluluk yüklendi. Kayseri’de Ali İsmail Korkmaz için adalet çıkması lazım. On binlerce polis teşkilatı mensubu için de adalet çıkması lazım. Aksi takdirde bütün polis teşkilatı zan altında kalacaktır. Buradan verilecek kararla hakim ve savcılar için de adalet çıkacak. Yargı devleti temsil edecek ama suçlular en ağır şekilde cezalandırılarak adalet tecelli etmelidir.” İDDİANAME OKUNMAYA BAŞLANDI İddianameye göre sanıklar ”Ali İsmail bize küfrediyordu” dedi. Tanıklara göre ise Ali İsmail ”Yapmayın etmeyin” diye yalvarıyordu. İddianame okunurken Ali İsmail’in babası da ”Nasıl yaptınız bunu oğluma” diye haykırdı. Tanıkların anlatımına göre Ali İsmail’i döven polisler ”İyi stres attık” dedi. KILIÇDAROĞLU’NDAN ALİ İSMAİL TWEETİ Davanın devam ettiği sırada CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da Twitter sayfasında bir mesaj yayımladı ve “Ali İsmail Korkmaz’a atılan her tekme adalete atılan tekmedir. Biz 19 yaşında hükümeti korkutan o cesur çocuğu unutmadık, unutturmayacağız!” dedi. Sanıkların ayrı ayrı dinlenmesi talebi oybirliğiyle reddedildi. Sanıkların sorgusuna geçildi. ALİ İSMAİL DENEN ŞAHIS İlk sanık polis Şaban Gökpunar ifadesine “Ali İsmail diye tabir edilen şahıs” diyerek başladı. Emel Korkmaz itiraz etti: “Tabir edilen şahıs değil, Ali İsmail Korkmaz” Gökpunar “Olay günü mesaim bitmişti evdeydim. Olayların büyümesi üzerine telefonla Yunus Emre Caddesi AK Parti önünde görevlendirildik ancak yazılı bir görevlendirmemiz yoktu. Şahıslar ara sokaklara girerek polislerin arka tarafına sızıyorlardı. Bu nedenle ara sokaklara yöneltildik. Kesinlikle kimseyi darp etmedim. Olay basına çıktığında tanık olarak ifadem alınmıştı. Bizim işimiz çevik kuvvet müdahalede bulunursa, gözaltına alınan kişileri alıp karakola götürmek. Olay günü gözaltı oldu ama benim olduğum tarafta, ben olduğum müddetçe gözaltı olmadı.” dedi. Gökpunar, yanında telsiz olmadığını ve olay sırasında amirleriyle telefonda görüştüğünü belirtti. Gökpunar, elinde sopalı olan kişilerin polis olup olmadığını bilmediğini söyledi. Avukatın, “Doğukan Bilir’i sopayla döverken, fırından çıkarken elinizde sopa olduğuna dair görüntüler var.” demesi üzerine sanık, “Sopa yoktu bende, cop vardı.” diye yanıt verdi. Sanık, “Orada kişinin Ali İsmail Korkmaz olup olmadığını bilmiyoruz. Ben olayı görmedim. Caddeye çıkarak görevime devam ettim.” dedi. Sanık Hüseyin Engin’in sorgusuna başlandı. Engin hiç kimseyi dövmediğini söyledi. Tanıkların kendisini teşhis ettikleri söylenen Hüseyin Engin’e “Neden bıyığınızı kestiniz, gözlük taktınız” diye soruldu. Avukat, Engin’e “Ali İsmail’e ilk vuran şahıslardan birisiniz” dedi. Polis Engin “Ali İsmail denilen şahsı tanımıyorum, görmedim, kendisine müdahalede bulunmadım” dedi. “ŞAHSI UZAKLAŞTIRMAK İÇİN KOVALADIM” Sanık polis Yalçın Akbulut çapraz sorgu sırasında şöyle konuştu: Yerde yatan şahıs küfür ediyordu. Talimatım da olmadı, müdahalem de. Ben geri döndüğümde, yerde yatan şahıs yoktu. Benim gördüğüm şahıs 1.75 boylarındaydı, Ali İsmail ile alakası yok. Koyu renk kapişonu vardı peşinden koştuğum şahsın. Ali İsmail 1.60 boyunda, kot pantolonlu, tişörtlüydü. Görüntüleri defalarca izledim. Sadece şahsı uzaklaştırmak için kovaladım. Kovalarken yalnızdım. “AYAĞIMLA DÜRTTÜM” Polis Mevlüt Saldoğan ifade vermeye başladı. Sanık Mevlüt Saldoğan “Ben yerdeki şahsı kalksın diye ayağımla dürttüm gidiyordum ki şahıs bana küfürler etti.” dedi. Ali İsmail öldüğü için üzgün olduğunu söyleyen Saldoğan’ın ifadesi şöyle: “72 saat bir fiil görevde bulundum. Akşam saatlerinde belirtilen yerde görev aldık. Çevik kuvvet arkasında gözaltı işlemlerini yapmamız istendi. Polis adeta yavarırcasına gruptan dağılmalarını istedi. Ancak göstericiler, demir, taş, sopa, bilyeyle cevap verdi. Barikatı açmak için Çevik ile harekete geçtik. Saldırı olunca geri çekildik. Çevik Kuvvet’in önünden kaçanlar bize saldırdı. Daha sonra sıralı amirlerimizden biri, elinde telsizle o bölgedeki grubu oradan gözaltı yapılmadan uzaklaştırmamız istendi. Sokağa giriş nedenimiz oydu. Benim vurduğum şahıs kesinlikle Ali İsmail değildi. Çünkü şahıs benden uzun boyluydu. Şahıs önümden geçti, müdahalede bulunmadım. Yalçın bey koşuyordu, ileride üç dört şahsın önüne geçitiğini gördüm. Şahıslara ‘bırakın dokunmayın’ dedim, yere düşmüş vaziyetteydi, hafifçe ayağımla dürterek kalkmasını istedim. Şahıs arkamdan küfür etti. ‘Küfretme, ayıp, erkek insana küfür etmek yakışmaz’ dedim.” Bu ifadeye tepki gösteren abi Gürkan Korkmaz yerinden kalkarak, “Erkek misin sen? Elinde kan var, tuttuğun oruç oruç değil, kıldığın namaz namaz değil” diye bağırdı. “ALİ İSMAİL OLDUĞUNU KABUL ETMİYORUM” Tutuklu sanık polis Mevlüt Saldoğan, “Benim müdahale ettiğim şahsın Ali İsmail olduğunu kesinlikle kabul etmiyorum. Olaydan sonra izne çıktım, sonra da tutuklandım” dedi. SANIK POLİS SUÇLAMAYA SAYGI DUYDU Sanık polis Mevlüt Saldoğan’ın çapraz sorgusuna geçildi. Mahkeme başkanının bu sorgudan sonra erteleme yapabileceği bilgisi üzerine müdahil avukatları duruşmanın büyük bölümünün bittiğini, bugün sonuçlandırılmasını istedi. Başkan değerlendireceklerini söyledi. Sanık polis, amacının saldırıyı önlemeye yönelik olduğunu savundu. Avukat Erdoğan, sanıklardan birinin öldürücü darbeleri Mevlüt Saldoğan’ın attığını söylediğini hatırlatması üzerine polis Saldoğan, “Kendi düşüncesidir. Saygı duyarım” yanıtını verdi ancak suçlamaları kabul etmediğini söyledi. Saldoğan, bu tartışma üzerine müdahil avukatlarının sorularına yanıt vermek istemediğini söyledi. TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN POLİSİYİM Sanık Mevlüt Saldoğan savunmasına devam ederken avukatı sorguyu bölüp “susma hakkımızı kullanacağız” dedi Ali’nin avukatının, “savcılık ifadeniz ve diğer sanıklar ve tanıkların ifadeleri ile sabit ki siz elebaşısınız! Eli sopalı kimselere müdahale etmediniz devlet şiddetinden kaçan masum birine müdahale ettiniz. Size verilen emir bu yönde miydi?” sorusuna Sanık Mevlüt Saldoğan “kesinlikle öyle bir talimat almadım ben hiç bir partinin hiç bir siyasi görüşün polisi değilim, Türkiye Cumhuriyeti’nin polisiyim. ” dedi. FIRINCI: EYLEMİCLERE POĞAÇA İKRAM ETTİM 17.45′de ara verilen duruşmaya 18.30′da devam edildi. Fırıncı İsmail Koyuncu savunmasına başladı. Sanık İsmail Koyuncu, o gün yaşananları şöyle anlattı: “Gazdan etkilenen eylemci gençler fırınıma girdi, onlara poğaça ikram ettim, evine gidemeyen eylemcilere yardımcı oldum. “Merakla izliyordum,yabancı dilde konuşan biri eylemcilere talimat veriyordu.” “Karşıda bulunan Beşir otelden bağırmalar duyduk.Baktık birkaç genç var, biri bize doğru koştu. Bizi görünce polisler tutun dediler.” “Hangisinin bağırdığını ben bilmiyorum. O zaman polis demiştim ama hangisi olduğunu bilmiyorum. Karanlıktı çünkü polis Mevlüt birkaç defa ayağıyla vurdu, evine git, bizi de yorma dedi. Ama arkadaş olduğu yerden küfretti. Polis duydu.” “3 Haziran’da sosyal medyada ****** fırıncı falan diye yazılmış. Ben de polise gittim. Korkuyorum dedim. Kamera kayıtlarını verdim!” “Ben teknolojiden anlamam, niyetim delil karartmak değil, öyle olsa 300 derece fırınım var, ona atardım. Masumum, mağdur oldum.” “Fırınımı, işimi kaybettim. Asıl mağdur ben oldum çünkü onlar ‘kronik mağdur’ ” “Kamera kayıtları nasıl silindi?” sorusuna sanık Koyuncu: “Sistemi aldığım şirket beni dolandırdı” şeklinde cevap verdi. ÖNCEKİ İFADELERİNİ İNKAR ETTİ Sanık fırıncı İsmail Koyuncu’nun önceden avukat huzurunda verdiği 3 ayrı ifade okundu. Sanık hepsini inkar etti. “Dediğim gibi Konya’dan yorgun argın geldiğim icin çelme taktığımı söyledim. Ama haberlerde baktım kesinlikle herhangi bir temasım olmadı” Sanık avukatlarından Selamet Şen’in “o akşam polis tarafından dövüldünüz mü” sorusuna Sanık Koyuncu, “evet” diye cevap verdi. Sanık avukatların; “Sizi döven polislerden şikayetçi oldunuz mu?” sorusuna “Susma hakkımı kullanıyorum” diye cevap verdi. VURMA DEDİM DİNLETEMEDİM Ali İsmail’in babası Şahap Korkmaz bayıldı. Şahap Korkmaz salondan dışarı çıkartıldı. Mahkeme salonunda gergin dakikalar yaşanıyor. Ali’nin kuzeni “gün yüzü görmeyin” diye bağırdı. Sanıklardan Ebubekir Harlar’ın savunmasıyla duruşma devam etti. Harlar, polislerin kendilerine ‘yakalayın’ diye ikaz ettiklerini, kendisinin Ali İsmail’e çelme taktığını ancak düşüremediğini ardından polis Mevlüt Saldoğan’ın Ali İsmail’i yakaladığını söyledi. “Çelme taktım ama düşmedi, polisin öldüreceğini bilmiyordum, bilsem yapmazdım” diye konuşan Harlar, Sanık Mevlüt Saldoğan’ın Ali İsmail’i tekmelerken ‘söyle bakalım şimdi kim o.çocuğu’ diye bağırdığını söyledi. Harlar, Mevlüt Saldoğan’a ‘Vurma çocuğa, yazıktır’ dediğini ama dinletemediğini iddia etti. Harlar, Mevlüt Saldoğan ile birlikte Ramazan Koyuncu, İsmail Koyuncu ve Muhammed Vatansever’in de Ali İsmail’e vurduğunu dile getirdi. Mevlüt Saldoğan, kendisini suçlayan Ebubekir Harlar’a soru sorduğu esnada Ali İsmail’i kovalarken önünde koşan iri yapılı kişinin Yalçın Akbulut olduğunu açıkladı. ALİ İSMAİL KENDİNİ YERE ATTI Diğer sanık Ramazan Koyuncu, ”Eylemciler polislere molotof atıyordu. Köyden geldim korktum” diye savunmasına başladı. “Ali ismail koşarken kendini yere attı. Zarar verme niyetimiz yoktu, ani panikle oldu. Vurmadık zaten. Polis iki tane vurdu” diye konuşan sanık Ramazan Koyuncu, savcının çağırması üzerine bekletmemek için Bodrum’dan geldiğini, 6 Ağustos’tan beri mağdur olduğunu söyledi.
  9. Suriye'de El Kaide bağlantılı örgütler, çocukları kullanmaya devam ediyor. İnternette dolaan bir videoda, 4 yaşındaki bir çocuğun tüfekle ateş ettiği görülüyor. Ancak "çocuk militanlar" sadece El Kaide'de bulunmuyor. ÖSO ve bağlantılı çetelerde de çocuk militanlar yer alıyor. (soL - Dış Haberler) Suriye'de El Kaide uzantılı Irak-Şam İslam Devleti'ne (IŞİD) bağlı militanların 4 yaşındaki bir çocuğun eline tüfek vererek ateş ettirdikleri görüldü. İnternette sosyal paylaşım sitelerinde yayımlanan bir videoda, Arnavutluk'tan gelen bir cihadcının oğlu olduğu tahmin edilen çocuk, tüfekle ateş ediyor ve daha sonra izleyenler "Allahuekber" diye bağırıyor. İlk olarak 21 Ocak'ta El Kaide yanlısı bir kullanıcı tarafından ve Suriye'nin kuzeyinde çekildiği belirtilerek Youtube'a koyulan bu video, "çocuk istismarı" olduğu gerekçesiyle silindi. Ancak videonun kopyaları internette başka mecralarda yayıldı. Yalnızca El Kaide mi? IŞİD'in çocukların eline silah vermesi gündeme gelse de, Batı basını tarafından "ılımlı" olarak lanse edilen Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ve bağlantılı çeteler de çocukları sıklıkla kullandı. Örneğin soL'da da yayımlanan bir haberde, 38 yaşındaki eski bir ordu mensubu Abdel Razzaq askeri eğitim verdiği çocuklar için "buraya geldiklerinde çocuklardı, ayrılırken ise birer ölüm makinesi oldular" diyordu. "Onları savaştan korkmamaları ve zamanı geldiğinde öldürmekte tereddüt etmemeleri" konusunda eğittiğini belirten Razzaq’ın, haklarında konuştuğu 20 kişilik son gönüllü grubunun yaşları 14 ile 18 arasında değişiyordu Razzaq, çocuklara muhalifler tarafından en çok kullanılan silah kalaşnikofun nasıl taşınacağını, "düşmanın" etkisiz hale getirilmesini, bıçakla ya da "çıplak elle" nasıl öldürüleceğini öğretiyordu. Çocukların, "tanıdığı en iyi askerler" olduğunu söyleyen Razzaq, (askerlik için) tüm kurallara uyduklarını, bir yetişkinin sorular sorup yanıt beklediğini, bir çocuğunsa hiçbir şey sormadığını ifade ediyordu. Kafa kesen çocuklar Ancak çocuklara yaptırılanlar bununla sınırlı değildi. Bundan yaklaşık bir buçuk sene önce, internet sitelerine dehşet verici bir video düşmüştü. Bu videoda ÖSO militanları tarafından kaçırılan Suriyeli siviller, kafaları kesilerek öldürülüyordu. Ancak bu vahşeti daha da katlanılmaz kılan, söz konusu insanlık dışı eylemi militanların yanlarındaki çocuklara yaptırmalarıydı. İlgili soL haberi: ÖSO'dan akıl almaz vahşet: Çocuklara kafa kestirip tekbir getiriyorlar! BM raporunda ÖSO ve çocuk askerler Öte yandan Birleşmiş Milletler tarafından yazılan ancak henüz kamuoyuna duyurulmadığı iddia edilen bir rapor, Inner City Press'te yayımlandı. Buna göre raporda, BM'nin ÖSO bağlantılı grupların çocukları eğittiği ve kullandığına dair tutarlı bilgiler elde ettiği belirtiliyor. 12 ile 17 arasındaki erkek çocukların savaş ya da güvenlik için askeri eğitimden geçirildiği, silahlandırıldığı yazılırken bazı örnekler de verildi. Nisan 2012'de ÖSO tarafından Tel Kelah'ta eğitilen 15 yaşındaki bir genç, operasyonlara katılıyordu. 2013'ün Mart ayında ise, Humus'tan 16 yaşındaki bir genç ÖSO'ya katıldı. Konu hakkında BM'ye başvuran gencin ailesi, oğullarının hala bağlı bulunduğu çeteyle birlikte olduğunu söyledi. Video yu ve yaziyi asagidaki gazeteden bulabilirsiniz. Sol Portal
  10. BEYİN YIKAMADA SINIR TANIMIYORLAR Tarih: 01-02-2014 Çiğli Kaymakamlığı tarafından ilkokul ve ortaokul öğrencilerine yönelik hurafelerle dolu kitapların dağıtımı, tepkilere karşın sürüyor. BEYİN YIKAMADA SINIR TANIMIYORLAR Çiğli Kaymakamlığı’nın ilkokul ve ortaokul öğrencilerine yönelik “81 İl 81 Kitap Projesi” kapsamında, hurafelerle dolu kitapların dağıtımı tepkilere karşın sürüyor. Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü’nün itibarsızlaştırılmaya çalışıldığı kitaplarda, açıkça Said Nursi propagandası yapılıyor, laiklik kötüleniyor. Eğitim sendikalarının “Projenin kaynağı ne?” sorusu ise yanıtsız kalmaya devam ediyor. Çiğli Kaymakamlığı’nın internet sitesinde projenin valilik, kaymakamlık, sosyal yardımlaşma fonu, sivil toplum örgütleri, okul aile birlikleri ve öğrenciler tarafından yürütüldüğü belirtilirken kaymakamlığın okullara gönderdiği yazıda ise sadece hayırseverler tarafından desteklendiği vurgulanıyor. Kaymakamlık, Eğitim-Sen’in “Projenin kaynağı nedir?” sorusuna ise yanıt vermemekte direniyor. Eğitim-Sen 2 No’lu Şube Örgütlenme Sekreteri Mustafa Duran, iki yıldır süren bu projenin kaynağının ne olduğunun belli olmadığını, kaymakamlığın çelişkili açıklamalar yaptığını söyledi. Çiğli Kaymakamlığı’nın ilçede pilot olarak başlattığı projenin hemen durdurulması gerektiğini vurgulayan Duran, “Bu proje başlangıçta tüm öğretmen ve öğrencilere zorunlu tutulmuş, gelen tepkiler üzerine gönüllülük esasına döndürülmüştür. Daha sonra ise okullara gönderilen yazıyla öğretmenlere zorunlu öğrencilere ise gönüllü olduğu öne sürülmüştür. Bu projedeki kitaplar, belli bir kafa yapısında insan yetiştirme çabasıdır” dedi. Kampanyayla Çiğli Kaymakamlığı’nın açıkça suç işlediğini de anlatan Duran, her sınıfa toplam 567 kitap dağıtıldığını da bildirdi. Kitaplarda dikkat çeken ayrıntılar ise şöyle: “Al Yazmayı Gül Eğlemek” kitabının farklı sayfalarında, şu ifadelere yer veriliyor: “En büyük maske nedir sence! Laiklik! Türk İslam medeniyetinin karşı karşıya kaldığı tehlikelerin en önemlisi bu bence! Gizli yabancı güçler tarihte, ahlakta, dinde en büyük tahribi laiklik maskesi altında yapıyor” . “Devlet ilahi irade üzerine kuruludur. Allah yolunda savaşmak demek, ancak Allah’ın koyduğu kurallar çerçevesinde savaş kararı alınabilir. Yeni bu ölçüler içerisinde bir suçluyu öldürmek mümkün olabilir.” . “Atatürk’ün cumhurbaşkanı olmasından sonra başbakan olarak yönetimi ele alan İnönü, çok kurnaz bir siyasetçiydi. Kısa zamanda bütün ipleri ele almasını bildi. İsmet İnönü, Türk İslam medeniyetinin bütün kurumlarını ve kavramlarını toptan inkâr eden bir fikir sahibiydi. 1950’ye kadar sürekli hale getirdiği iktidarı döneminde, milli ve manevi değerleri yok etmek için çalıştı.” . “CHP seçimi valilerin ve polisin yardımı sayesinde kazanabilmişti. Atatürk, cumhuriyeti bir diktatörün eline bırakmak istemiyordu. Atatürk’ün ölümünden sonra Milli Şef, şimdi de Atatürk’ün bütün hatıralarını silecekti. Kendi heykellerini yaptırmış, pullardan ve paradan Atatürk’ün resimlerini kaldırmıştı.” . “Ehli sünnet geleneğinde takıyye yoktur. Biz cumhuriyet ve demokrasiyi gerçek manasıyla seviyoruz. Ancak laiklik adına milleti kuşatma altına alan gizli güçlerin takıyye yaptıkları ve dine karşı temelden düşman oldukları şüphesini taşıyoruz.” 6. sınıflara dağıtılan “Muhteşem Osmanlı Kanuni Sultan Süleyman” kitabından: . “Sonuçta cariyeler köle statüsündedir. Sahipleri padişahtır. Padişah isterse onlarla karıkoca hayatı yaşayabilir. Çünkü köle, İslam hukukuna göre maldan sayılır. Mal sahibi malını dilediği gibi kullanma hakkına sahiptir. Padişahlar, hür ya da köle İslam hukukuna göre aynı anda sadece dört kadına nikâh kıyabilir üzerine cariye de alabilirdi. . Zaman cemaat zamanıdır. ... Bu ses hayatını milletin hayatı için feda eden İmam Bediüzzaman’dan başkası değildi... . Nur talebeleri adıyla anılan fikir akımı, binlerce mahkemede Türk İslam medeniyetini savundular. . “... Binlerce avukat, kâtip, mübaşir, milyonlarca insan, Nur Risalileri denilen eserleri okudu. İslam medeniyetinin yüceliğine inandı. İmanını kurtardı. İnkâr fırtınası dindi.” 5. sınıflara dağıtılan “Ha Gayret Başaracaksın” kitabından: . “Furkan bir gün yeni arkadaşına kedileri neden sevdiğini sordu. Çünkü oğlum, onlar mırıl mırıl Allah’a zikrediyorlar. . Şerbetçi dede, Hasan’ı fark edince afiyetle böreğini yiyen zayıf bir kediyi gösterip sordu: Duyuyor musun? Neyi? dedi Hasan. Zikrini. Ne zikri? Şerbetçi dede, Hasan’ın yüzüne baktı. Ya rahim, ya rahim diyorlar kulağını yaklaştır da dinle dedi.” “Allah Nasıl Yaratıyor” kitabından: . “İbrahim öğretmen Abdullah’a döndü, ‘Peki ya dünyamız Abdullah? Sence uzay boşluğunda kendi kendine mi duruyor? Böyle bir güç ki, yıldızları, gezegenleri, galaksileri bir arada tutuyor, güneşe ışık, aya parlaklık veriyor. Dünyamızın havada durmasını o sağlıyor. Bu kitapları seneler önce Bediüzzaman Said Nursi isimli bir alim yazmış.’ Çocukların aklına süper bir fikir geldi. Bu yaz tatilde hep beraber Nur Dede Kampı yapalım mı?” 2. sınıflara dağıtılan “Müslüman Kardeştir” kitabından: “Beyaz atlara binen melekler, İslam düşmanlarını birer birer öldürdüler. İnkârcıların kalplerine korku salacağım. Vurun boyunlarına. Doğrayın parmaklarını!” Kaynak: CUMHURİYET Editör: MELEK ÇALIKOĞLU
  11. ”İSMET İNÖNÜ DİKTATÖR” Tarih: 01-02-2014 14:46:19+ - İzmir Çiğli Kaymakamlığı’nın “81 İl 81 Kitap Projesi” kapsamında ilk ve ortaokul öğrencilerine dağıttığı kitaplarda yer alan metinlerde skandal ifadeler yer alıyor. ”İSMET İNÖNÜ DİKTATÖR” Kaymakamlığın, Türkçe derslerinde okunmak üzere ücretsiz dağıttığı kitaplardan “Al Yazmayı Gül Eylemek” adlı kitapta geçen paragrafta laikliğin Türk İslâm medeniyetinin karşı karşıya kaldığı tehlikelerden en önemlisi olduğu söyleniyor. Aynı bölümde gizli yabancı güçlerin laikliği kullanarak tarihte, ahlâkta, dinde en büyük tahribi gerçekleştirdiği belirtiliyor. Kaymakamlığın projesi kapsamında öğrencilere 567 farklı kitap dağıtıldığı öğrenildi. Diğer kitaplarda ise İsmet İnönü’nün bir diktatör olduğu ifade edilirken, “CHP seçimi valilerin ve polislerin yardımı ise kazanabilmişti” metni yer alıyor. Dikkat çeken diğer bir ayrıntı ise, “Muhteşem Osmanlı” adlı kitapta cariyelerin İslâm hukukuna göre köle statüsünde maldan sayıldığı anlatılıyor. Kitapta, “Padişahların cariyesi üstünde istediğini yapma hakkına sahip olduğu” belirtiliyor. FİNANSÖR BELLİ DEĞİL Eğitim Sen İzmir 2 No.lu Şube Sekreteri Mustafa Duran, projeyle ilgili yaptığı basın açıklamasında Çiğli Kaymakamlığı’nın suç işlediğini vurguladı. Gerekli hukuki süreci başlattıklarını belirten Duran kaymakamlığın projeyi geri çekmesini istedi. Çiğli Kaymakamlığı’nın resmi sitesinde projenin finansmanın valilik, kaymakamlık, fonlar, belediyeler, hayırseverler, okul aile birlikleri olduğunu ifade eden Duran, Çiğli İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından okullara gönderilen yazılarda ise projenin finansman kaynağının sadece hayırseverler olarak gösterildiğinin altını çizdi. Proje finansörünün meçhul olduğunu söyleyen Duran, kitapların kaynağının bir an önce açıklanmasını istedi. VALİLİK SUSKUN 20 Aralık 2013 tarihinde İzmir Valiliği’ne projeyle ilgili şikâyette bulunduklarını, ancak henüz herhangi bir cevap alamadıklarını da vurgulayan Duran, gönderilen cinsiyetçi, gerici ve militarist ifadelerin bulunduğu kitapların niçin okullarda okutulduğunu sordu. Kaynak: BİDOLUHABER Editör: MELEK ÇALIKOĞLU Derin Posta
  12. Batman'daki ilginç bir diploma törenini böyle görüntülendi http://i.sozcu.com.tr/wp-content/uploads/2014/01/%C3%A7ar%C5%9Fafl%C4%B1-t%C3%B6ren-650.jpg Yakın zamanda sosyal paylaşım sitelerinde paylaşılan fotoğrafın ayrıntıları ortaya çıktı. Posta’nın haberine göre; Batman’da ‘Peygamber Sevdalıları ve Kur’an Nesli Platformu’ tarafından 4 yıl eğitim verilen 144 kız öğrenciye ‘icazet’ adı altında diploma verildi. Bir düğün salonunda yapılan törene yalnızca kadın ve çocuklar katıldı. Diploma alan kızlar, sadece gözleri açık şekilde giyinmişti. TÖRENE KATILAN TEK ERKEK “Her eve bir alim” sloganıyla başlatılan eğitimde kızlar Arapça’nın yanı sıra İslami alandaki pek çok konuda ders gördü. Törene katılan tek erkek Doğru Haber Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Göktaş “Bu Kürdistan’da hiç olmamış bir tören. Sadece dinlerini öğrenmediler, alime de oldular. Bunun eşi benzeri yok” diye konuştu.
  13. Buradaki konu iki yonludur. Birincisi "soykirim iddasi/israri" sadece politik cikar iceriklidir. Ikincisi OLAN KATLIAM HEM KARSILIKLI (Osmanli ve silahli Ermeni Ceteleri) KATLEDILEN DE IKILI (Masum ve silahsiz olan Ermeni halki ve Anadolu Halki) hem de katliam tarih olarak sadece Osmanli' yi degil (1915-1920); Sevr sonrasi verilen kurtulus savasini da (1920-22) icermektedir. Ermeni "haklari" na gelice bunun "soykirim" uzerinden degil, ya Sevr, ya da T.C. uzerinden talebi gerekir. Ustelik bu talep, Osmanli donemini de (1915-1920) icermez. Cunku Kurtulus Savasi, Osmanli'ya karsi verilmis ve T.C. Osmanli'yi yikarak kurulmustur. Dolayisi ile her ikisi de Osmanli doneminden sorumlu olamaz. Zaten "soykirim" politik cikari, Osmanli zamaninda olani T.C.'ne "yuklemek icindir."
  14. evrensel-insan şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Bilgi Felsefesi
    Zihinsel yapilandirilmislik (dogal/fenomenal zihniyet ve kendinin yoklugu) x ve y yapi ve isleyisinin konusudur. Bilginin yapilandirilmisligi-yapilandirmaci bilgi-bilimsel felsefenin konusudur. Zihisel devrim ve yapilandirilmisligin sorunsal uygunsuzlugu ve cozumu (anolojik, analitik, ...e gore temel ve hedefli mana ve anlam cikarma, kavramsal anlam ve icerik) bilisselligin bilincin farkindaligin alginin gozlemin v.s. konusudur. Birinci ve ucuncu evrensel-insan zihniyeti konusudur. Ikinci ise evrensel-insan zihniyetinin sorunsal olarak ortaya koydugudur. Cunku temeli birinciye dayanir.
  15. evrensel-insan şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Bilgi Felsefesi
    Kavramsal bilginin ifadesel yapilandirilmisligi. Buradaki fark BILGININ degil,ZIHINSEL YAPILANDIRILMISLIGIN BILGIYE BAKIS ACISIDIR. O yuzden bilginin farkindaligi ve bilincliligi sadece bilginin cesitleri ve nitelikleri icindir. Zihinsel yapilandirilmisligi icermez.
  16. Burada onemli olan tarihte one gecebilmek, yani TOPLUMSAL KISILIGIN; BIREYSEL BILINCE GECMEDEN, BIREY BILINCINI KAZANMASI. Iste ancak o zaman batinin insanligi nasil cikar olarak kullandigini algilayabilir ve de onleyebilir. Iste zihinsel devrim de budur. Bati bunu degisim ile saglayabilir, tabi kokten degisim. Bizler ise ancak devrim ile saglariz.
  17. Bireysen bilinc "ben" bilincidir, Ayn Rand bu kavramdaki oncu filozoftur Cesitleri, bencillik, bencilik, bananecilik, bireycilik ve bireyci akilcilik. Birey bilinci ise kisinin toplumun bir ferdi, biri oldugunun farkina varmasi ve toplum bunyesinde "her turlu kendine ozel dusunce ve bilgisi/tecrubesi v.s." ile yer almasidir. Burada kisi topluma uyumdan ya da suru psikolojisinden ve korku felsefesinden etkilenmek yerine, kendi kisilik ve kimligini ortaya koymayi yegler. Yani kendi vucudu, beyni kendi degerleri v.s. nin algisinda ve farkindadir. Burada onemli olan; bireysel bilincin dogal/fenomenal zihniyetin "sonu" olmasi ve EGO temelli cikisi olmamasidir. Ya canavarlasir, ya pasiflesir, ya uyum saglamaya calisir. Ya nihilizm bosluguna duser, v.s. kisaca sosyo-psikolojik sorunlarin genelde bilincsiz yasanmasidir. Birey bilinci ise TURSELLIGE ACILABILEN YOLDUR. Gerisi evrensel-insan zihniyeti. Iste insanlasmak, bireysel bilinc icin kolay; birey bilinci icin zordur. Biri yani ilki bilerek insanlasmayi kendi cikarina kullanir, digeri ise yatkindir fakat bilincinde degildir. Bu konuyu "insanoglu algisinin ters isleyisi" basliginda detayli bulabilirsin. Kisaca bati INSANLASMAYI BILEREK CIKARI TEMELINDE KULLANIR, DOGU ISE INSANLASMANIN BILINCINDE DEGILDIR. Iste buradaki "insanlasmayi" zihinsel ve tursel olarak algilamak gerekir.
  18. Sence dusunce olarak kimler yukaridaki sifatlara karsi cikarlar? Sence bu sifatlarin bir kiside olmama olanagi nedir? Anadolu tarihi etigi ve yasanmisligi adina bu sifatlarin bir kiside bulunmasi acisindan hangi sifatlar "sasirticidir?" Saydiklarinin hepsi. Toplum kendi insanoglu varliginin farkindaliginda olmadikca zaten ne dediginin ne yaptiginin farkinda da olmaz. Ya ona biri soyletir, kopya eder. Burada aci olan bir beynin bireysel bilinci insanoglu farkindaligindan once kazanmasidir. da Iste o yuzden egitim ancak birey yetistirme olarak verilir. Sonucta insanoglu once PARCASAL, sonra BIREYSEL en sonda TURSEL farkindalik ve bilince erisir.
  19. Gunumuze kadar diktatorun kendi soyledikleri ve yaptiklari ile ozdeslesen sifatlari: Teokratik Otokratik Hipokritik Provakatif Ayristirmaci Kiskirtici Ajitatif Dini Carpitici Dini istismar edici Yalanli Hileli Mudaheleci Sekter Kandirmacaci Duzmeceli Santajli Korkutucu Ummetvari Hayali Dikkat dagitici Odak saptirici Gundem yaratici Gundem saptirici Gundem degistirici Yiyici Yedirici Duygu somurucu Oy somurucu Simdilik akla gelenler bunlar. Isteyenler, hem yazilanlari degerlendirebilir, hem de bunlarin disinda sifatlar akla geliyorsa, ekleyebilir.
  20. Bu cok onemli guncel cagdas ve insanoglunun ozgur bireyden, serbest bireye bir elin parmaklari kadar da olsa bilissel, bilimsel gecis surecinde; gelen yukaridaki yanit icin cok tesekkurler. Aslinda o eklenen soru benim e-mailime gelen bir soruydu ve ben de yazi ile ilgili oneminin bilisselliginde, buraya ekledim. Ben zaten evrensel-insan zihniyeti ile ilgili sorunsal analizi kendi bireysel beyin duzeyim ile yaptigimdan, bir yerde kendimden soru turetmem pek mumkun olmuyor. Nedeni aslinda bana gore zaten o sorunun yanitinin dile gelen konu ve kavramda verildigi algisidir. Iste o yuzden baska beyin duzeylerinin katilimi onemlidir. Boylece benim vermis oldugumu dusundugum kisim, bir soru ile daha bir algilanir olur, netlesir ve acikliga kavusur. Bu netlik ve aciklik basi sonu olmayan surekli bir surectir. Ben bunu bir yerde ve konuda soyle ifade etmistim. "Onunuzde bir bardak su var ve siz baktikca berraklasiyor. Berraklasmis oldugunu ise kimse soyleyemez, cunku baktikca berraklasan su her bir bakisin suya verdigi farkli berrakliktir ve "tamam berraklasti/ne zaman tamamen berraklasacak/berraklasmaya ne zaman basladi?" gibi BERRAKLASMAYI SONLANDIRMA ADINA SORGULAYAN AKILCILIKTAN BAGIMSIZDIR." .-YENILIK Evet, aynen. Yalniz ufak bir onemli katki adina bu bulma belki sadece kendilik uygunsuzlugunun farkindaligini insanoglu olarak saglayacak. Kendilik bilisselligi adina yani ZIHINSEL DEGISIM/DEVRIM adina ise; bunu yapilandirmaci bilgiye yani bilimsel felsefeye ve bilissellige tasimasi gerekiyor. Kisaca kavramsal bilgiyi "olgusal gecerlilik/gozlemsel yanlislanabilirlik" algisina ve beynini GOZLEMSEL ALGI ve GOZLEMCI ALGILAMAYA yonlendirmesi gerekiyor. Bence bu mesajdan sonra basliga bir seyler eklemek isteyenler olursa, bunu asagidaki basliktan; http://www.turkish-m...insana-sorular/ yapabilirler.
  21. Insanoglu olarak insanoglunun ana sorunu kendilik sorunudur. Insanoglu kendini ve algiladigi her seyi kavramsal temelde yapilandirmaci bilginin temel ve kokten evrensel sembolleri x ve y temelindeki yapi ve isleyisi ile yapilandirmistir. Bu baslik insanoglunun bu yapi ve isleyis temelinde yapilandirilmisliginin cozucu analitigini diagnostigini analojik ve ...e gore hedefi bunyesinde anlam ve mana cikarmasini ortaya koyacaktir. Insanoglunun kendilik sorunu ana olarak iki temeldedir. Bunlardan biri olumsuzluk digeri ise uygunsuzluk icerir. Insanoglunun olumsuzluk temelli kendilik sorunu, bilisselsizlik (noncognitivizm) sorunudur. Yani insanoglu kendilik olarak kendisinin kendi yapilandirilmisligi temelinde kendi fenomenonumeno kavramsal ve biyososyo psiko uclu yapisinin bilincsel olarak algisinda farkinda idrakinda kavranmisliginda degildir. Bunun anlami, insanoglu kendi kendini yapilanirirken, tum yapilandirmanin yapi ve isleyisi temelinde her yapilandirdigi gibi OZDESLESTIRMEYI/KESISTIRMEYI/NOKTALAMAYI dil yapisinin teksel noktasal sessel ve kulaksal temelinde gerceklestirdiginden; kendi kendisini insanoglu olarak degil; baska bir fenomen temelinde noktalamis ve ozdeslestirmistir. Buna her zamanki gibi verecegimiz ana ornekler, madde, meta, mal, mulk, kul, kole, fiziki bir fenomene teslim edilmis onun bir parcasi olma (varolus, evren, doga, dunya ve hatta dogaustu dunya otesi v.s.) ya da bir tur temelindeki maymun cinsi ile ozdeslestirme. Iste basta bu FIZIKI ya da ZIHNI ozdeslestirme sadece insanoglu fenomeninin mustakil var olan temelinin farkindaligini onlemek ile kalmamis, ayni zamanda insanoglu zihinsel ufkunu bu ozdeslesme temelinde ozdeslestirdigine MAHKUM, TESLIM CARESIZ olarak DOGAL VE BILIM algisiyla TEKLEMIS, MUTLAKLASTIRMIS ve bunu bir DOGMASAL INANC haline getirmistir. Boylece insanoglu turu ve biri mustakil var olma temelinde KENDI KENDINI KENDI OLMAYARAK YAPILANDIRMISTIR. Boylece kendine ait olan tum yetilerini kullandiginin farkindasizliginda olarak bu yetileri kendini ozdeslestirdigine bir cesit FIZIKI YA DA ZIHNI KADERCILIK olarak teslim etmistir. Kisaca kendi kendini kendi yapilandirmisligi ile CENDEREYE SOKMUSTUR. Kendi kendine kendi eliyle BOYUNDURUK TAKMIS VE ONA TUTSAK ETMISTIR. Bu kisaca insanoglunun kendilik sorununun, KENDILIK BILISSELSIZLIGIDIR. Peki ne yapmistir? Insanoglu yapi ve isleyis temelli yapilandirilmisligini EGO denilen sahte bir benlik ile kaplamistir. Bu ego benligi insanoglunu olmasi gereken zihni ve davranis duzen ve sistem kurum ve kurumsallasma yasam ve iliski temelinde UYGUNSUZ OLARAK insanlastiramamis, evrensellestirememis, bilimsellestirememis ve bilissellestirememistir. Insanoglu kendini ego temelinde yapilandirirken kendine kendi gozlemi algisi temelinde ornek aldigi hayvani ornek secmis ve ego temelinde bu hayvanin her turlu yeti ve ozelligini anlam ve manalandirmistir. Nedir, bunlar? Basta; siddet, guc, otorite, iktidara dayanan HUKMETME HAKIMIYET YONETME, BASKI, ZORLAMA, MUDAHELE ve tum bunlari saglayacak her turlu dusunce ve davranis. Dayandigi temeller; Cikar ayrimcilik ve yararcilik. Ben temelli-egoizm, bencilik, bananecilik, bireycilik, bireyci akilcilik ve bireysellik. Yasam ve iliski temelli; Metafizik, etik, estetik ve bunlara bagli olarak inanc ideoloji ve de bunlara bagli olarak dogruluk haklilik hakkaniyet. Tarih; Bunlarin getirdigi savaslar mucadeleler duzen ve sistemler kurum ve kurumlasmalar yasam ve iliskiler. Bu UYGUNSUZ YAPILANDIRILMISLIGIN YAPI VE ISLEYISININ GETIRDIGI Carpik, sozde, alternatif klasik bilim ve felsefe buna bagli olarak gelisen her turlu dini yapilanma (butun ideolojik inancsal bir nitelikli insanoglunu nicelik olarak degerlendiren ve kendi niteliginin gucu ve iktidarina zorlayan bunu toplumsal olarak dayatan izmler duzen ve sistemler) Aslinda konu cok yonlu cok detayli cok derin ve cok kavramli bir konudur. Kisaca insanoglunun kendilik sorunu, insanlasamama, evrensellesememe, bilimsellesememe ve bilissellesememe ve bunun bir alt kademesi olan insanoglu turu ve biri oldugunun bilisselsizligi sorunudur. Demekki once insanoglu kendi mustakil var olan tursel ve birsel yapi ve isleyisinin varligini baska bir seyle ozdeslestirmeden algilayacak, kavrayacak ve idrak edecek bunu once kendi birinin birsel bilisselligi ile basaracak ve bu birsel bilisselligi hem kendi biri hem turu ile birlesme butunlesme hem de diger algiladigi hesey ile bir uygunluk temelinde yasam ve iliski kurmak icin de ZIHINSEL DEVRIMINE yonelecek. Buradaki bilissellik insanoglu fiziki ya da vucutsal her turlu hareketinin yonunu ve yonlendirimini saglayan zihinsel yapilandirilmisligin farkindaligi ve bilincliligidir. Iste ancak o zaman insanoglu; bu ego temelli dogal ve fenomenal zihniyetin getirdigi; emperyalist zihniyet, tanrisal zihniyet, cikarci zihniyet, ayrimci zihniyet, hakimiyetci/ustunlukcu zihniyet inancsal zihniyet, ideolojik zihniyet metafizik/etik/estetik zihniyetin ve bunlarin getirdigi davranis yasam ve iliski kurdugu duzen ve sistem kurum ve kurumlasmasinin UYGUNSUZLUGUNUn farkina varir ve bilincine erisir. Tabi ki her seyden once KENDINI NE ILE OZDESLESTIRMISSE ONDAN KURTULMASI VE ARINMASI ve de kendi mustakilliginin ve de turunun YAPILANDIRILMIS BILGININ TEK VE ALTERNATIFSIZ YAPILANDIRANI VE ISLETENI oldugunu algilamasi gerekir. Cunku baska turlu kendi kendine giydirdigi EGO ELBISESININ BU BOYUNDURUGUN VE BUNA BAGLI ONU INSANLASTIRMAYAN HER TURLU TUTSAKLIGIN farkina bile varamayacaktir. Farkindalik, algilama, idrak etme, kavrama, bilinc ve bilissellik ise; insanoglu numenal yetisinin ZIHINSEL temelli ogeleridir. Bunlarin isleme konmasi ise bunlarin bunyelerinde yer etmis ne varsa DEVRIMCI SORGULAMASI ile mumkundur. Bu sorgulama da ancak bir rahatsizligin zararin ya da sorunun BILINCALTINDAN BILINCLI OLARAK BILINCE CIKARILMASI ile mumkundur. Zaten boyle bir sorun rahatsizlik ya da zarar algisi farkindaligi v.s. yokta; KISI SAHTE EGOSUNUN SAHTE RAHATLIGINDA SAHTE MUTLULUGU YASIYORSA yapacak bir sey de yoktur. Cunku bu sahteliklerin temeli KENDI KENDISININ SAHTE OLMASI YANI KENDISINI OZDESLESTIRDIGINDE YOK ETMESIDIR. Bu da ilk olarak KENDINI NEREDE YOK ETMISSE ORADAN BULUP CIKARMASI anlamini tasir. Konu ile ilgili ilgilenen ve sorusu olan katki yapmak isteyen ve bilgi dusunce paylasmak isteyen arkadaslar, burdan ya da, asagidaki linkten katkilarini ve mesajlarini dile getirebilirler. http://www.turkish-media.com/forum/topic/292892-evrensel-insana-sorular/ Size hem bir ipucu hem de bir soru? Insanoglu kendisini felsefenin varlik dalini isleyen metafiziginin ontolojik dalinda ararsa bulamaz, cunku zaten orda kaybetmistir. Madde de kaybetmesi, materyalizmdir Dusunce de soyutta kaybetmesi idealizmdir Zaten pozitivizm olarak mustakil var olan varlik yoktur. Kisaca kendisini "tek, mutlak, ilk" akilciliginda kaybetmistir. Indirgemeci, determinist monist/dualist ideolojik inancsal dogrusunda kaybetmistir. Gercek varlik algisinda, yukaridaki ayni temelde nesnellikte, oznellikte ve isimcilik te kaybetmistir. Teolojideki "tanrinin varligi" temelli olumlu/olumsuz bakis acisinda izminde kaybetmistir. Fizik otesinde ya kendini ozdeslestirerek ya da "yok sayarak" kaybetmistir. Etikte; siyasal, sosyal, ahlaki, milli, dini, geleleneksel, kulturel, toresel sorgulanmaz verildigi gibi alinan degerlerde kaybetmistir. Dogru/yanlis-iyi/kotu-guzel/cirkin ikileminde ve ideolojik inancsal dogrulamasinda kaybetmistir. Savunusunda karsi cikisinda ikna etme/olmasinda sabitlerinde dogmalarinda suru psikolojisinde korku felsefesinde kaybetmistir. Toplum icinde toplumsal kisiliginde kaybetmistir. Kisaca kendisine dogumundan itibaren verilen her turlu degerde, veride, tabuda bunlara yonelik yasatilmasinda kaybetmistir. Tartismada, atismada, satasmada, mudahelede, baski kurmada, zorlamada, karsisindaki adina konusmada, distalamada, otekilestirmede, kutuplasmada ayirmada, cikarda, ustunluk ve hakimiyette kaybetmistir. Senin aklina baska kaybettigi alan, kavram v.s. gelirse; ekleyebilirsin. Sorum ise su; Madem, felsefenin metafiziginde, etiginde, estetiginde, dilde ve hatta bilim de, teknikte (cunku sadece kullanici) bulamayacak ise; Kendisini aradigini farzedersek, NEREDE, NASIL BULACAK? _________________ Evrensel-Insan - Yapilandirmaci Epistemoloji/Qua Felsefesi/Serbest Dusunurluk/Devrimci Sorgulama/Numenal Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti
  22. Basta "celiski" kelimesine verilen kavramsal anlam ve icerik onemlidir. Cunku celiski ile iliski ic icedir. Neyin neyi niteledigi yani iliskisel celiski mi, yoksa celiskisel iliski mi oldugu bakisa gore degisir. Bir ideolojik inancsal dogru bunyesindeki celiskiyi, bunu dile getiren goremez. Buradaki ilk celiski algisi baska bir ideolojik inancsal dogrunun bu dogruya karsitligindan kaynaklanir. Ya dabu dogruyu kendi dogrusu ile degerlendirmesinden kaynaklanir. Cok bariz celiskilerin farkindaligi ise en baska yine algi ve bilinc isidir. Cunku FARKEDILMESI TEMELINDE BIR OZ ELESTIRI ICERIR (ozur dilerim, yanlis iletmisim, haklisin v.s.) Konuya gelince buradaki "catc 22" iki yonludur. Cunku sonucta ortaya bir tarafin secimi cikar. Burada onemli olan kisinin kendi zihinsel rahatligi yada bilincalti rahatsizligini hissedip hissetmemesidir. Bu genelde su ornekte verilir. Bir mahkum belirli bir sure yattiktan sonra, yetkililer der ki " bak eger sucunu kabul edersen seni af ederiz ve serbest olursun, ne diyorsun?" Buradaki "catch 22" durumu sudur. Kisi sucsuzlugundan emindir ve iki secenegi vardi. Ya hurriyeti kararina tercih edecektir. Ya kararini hurriyetine. Yani ya sucsuz oldugu halde sirf serbest kalsin diye suclu damgasi ile hurriyetine kavusacaktir. Ya da bu damgayi tasimak istemediginden sucsuzlugunu ispat edene/ya da sucsuzlugu ispat edilene kadar hapis yatacaktir. Iste buradaki durum "catch 22" durumudur. Tarihteki bir ornekte kisi boyle bir hurriyeti red etmis, hapsi tercih etmis; fakat hapis yatarken yasamini yitirmis ve asil suclu onun yasamini yitirmesinden sonra bulunmustur. Bu olay dunyaya damgasini vurmus, "haksiz yere yatirtan ve yasamini yitirten adalet" olarak tarihe gecmistir. Kisaca celiskinin "iki ucu b.k.u degnek" haline "catc 22" denir. Burada da ermeni hakki isteyenler; Ya sevr'i savunacaklar, ya da T.C.'ni ikisi birden mumkun degildir. Tek tarafli bakanlar ise iki turludur. Ya milliyetciligi sadece T.C.'ni degil; osmanli'yi da kapsar ve KATLIAMLARI TEK TARAFA INDIRGER; ya da sadece Osmanli'ya yukler ve T.C.'ni sorumlu tutar ya da tutmaz. Ermeniler de Katliami ya tek tarafli kabul ederler, ya kendi taraflarini gormemezlikten gelirler ve sirf "suc" olarak kanitlansin diye soykirimi savunurlar; ya da T.C. devletinde ayrilmadan bir ermeni olarak hak ve ozgurluykleri ile yasamak isterler.
  23. Basta "celiski" kelimesine verilen kavramsal anlam ve icerik onemlidir. Cunku celiski ile iliski ic icedir. Neyin neyi niteledigi yani iliskisel celiski mi, yoksa celiskisel iliski mi oldugu bakisa gore degisir. Bir ideolojik inancsal dogru bunyesindeki celiskiyi, bunu dile getiren goremez. Buradaki ilk celiski algisi baska bir ideolojik inancsal dogrunun bu dogruya karsitligindan kaynaklanir. Ya dabu dogruyu kendi dogrusu ile degerlendirmesinden kaynaklanir. Cok bariz celiskilerin farkindaligi ise en baska yine algi ve bilinc isidir. Cunku FARKEDILMESI TEMELINDE BIR OZ ELESTIRI ICERIR (ozur dilerim, yanlis iletmisim, haklisin v.s.) Konuya gelince buradaki "catc 22" iki yonludur. Cunku sonucta ortaya bir tarafin secimi cikar. Burada onemli olan kisinin kendi zihinsel rahatligi yada bilincalti rahatsizligini hissedip hissetmemesidir. Bu genelde su ornekte verilir. Bir mahkum belirli bir sure yattiktan sonra, yetkililer der ki " bak eger sucunu kabul edersen seni af ederiz ve serbest olursun, ne diyorsun?" Buradaki "catch 22" durumu sudur. Kisi sucsuzlugundan emindir ve iki secenegi vardi. Ya hurriyeti kararina tercih edecektir. Ya kararini hurriyetine. Yani ya sucsuz oldugu halde sirf serbest kalsin diye suclu damgasi ile hurriyetine kavusacaktir. Ya da bu damgayi tasimak istemediginden sucsuzlugunu ispat edene/ya da sucsuzlugu ispat edilene kadar hapis yatacaktir. Iste buradaki durum "catch 22" durumudur. Tarihteki bir ornekte kisi boyle bir hurriyeti red etmis, hapsi tercih etmis; fakat hapis yatarken yasamini yitirmis ve asil suclu onun yasamini yitirmesinden sonra bulunmustur. Bu olay dunyaya damgasini vurmus, "haksiz yere yatirtan ve yasamini yitirten adalet" olarak tarihe gecmistir. Kisaca celiskinin "iki ucu b.k.u degnek" haline "catc 22" denir. Burada da ermeni hakki isteyenler; Ya sevr'i savunacaklar, ya da T.C.'ni ikisi birden mumkun degildir. Tek tarafli bakanlar ise iki turludur. Ya milliyetciligi sadece T.C.'ni degil; osmanli'yi da kapsar ve KATLIAMLARI TEK TARAFA INDIRGER; ya da sadece Osmanli'ya yukler ve T.C.'ni sorumlu tutar ya da tutmaz. Ermeniler de Katliami ya tek tarafli kabul ederler, ya kendi taraflarini gormemezlikten gelirler ve sirf "suc" olarak kanitlansin diye soykirimi savunurlar; ya da T.C. devletinde ayrilmadan bir ermeni olarak hak ve ozgurluykleri ile yasamak isterler.
  24. Hangi temeldeki hangi felsefeden bahsediyorsun. Bir felsefenin algilanir olabimesi icin, her hangi bir yaziya SABIT SAHIPLENILMIS BIR IDEOLOJIK INANCSAL DOGRU ILE BAKMAMAK GEREKIR. Cunku her felsefi algi ancak bu kisinin kendine sinirladigi dogrular disindan bakilabilirse algilanir. Aksi felsefe felsefe olmaktan cikar, "ideolojik inancsal dogru algisi temelinde yazilani dogrulama/yanlislama eylemine donusur." Bu temelde felsefi algi OKUYANIN KENDI ALGISI DEGIL; OKUYANIN VERILENI VERENIN ALGISI OLARAK ALGILAMASIDIR.

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.