Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

halukgta

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

halukgta tarafından postalanan herşey

  1. Bu makalemde sizleri, Kur’an’da geçen KALPLERİN KÖR OLMASI konusu üzerinde, düşünmenize vesile olmak istiyorum. Acaba bizlerinde kalbinde, imanımızı yaşarken herhangi bir körlük var mı, hiç düşündünüz mü? Bu konu ile ilgili bir ayeti hatırlayalım. Hac 46: YERYÜZÜNDE GEZİP DOLAŞMADILAR MI Kİ, DÜŞÜNECEK KALPLERİ, İŞİTECEK KULAKLARI OLSUN? (DOLAŞTILAR, AMA İBRET ALMADILAR). ÇÜNKÜ GERÇEKTE GÖZLER DEĞİL, GÖĞÜSLERDEKİ KALPLER (KALP GÖZLERİ) KÖR OLUR. (Diyanet meali) Allah biz kullarını bakın nasıl uyarıyor. Yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı, yani çevresine bakıp araştırıp sormadılar mı, düşünmediler mi? GÖRDÜKLERİNDEN HİÇ Mİ ETKİLENİP, KALPLERİNDE BİR MUTLULUK, BİR HEYECAN OLUP, AKILLARINI BAŞLARINA GETİRMEDİLER DİYOR. Şöyle sorabilirsiniz, kalp düşünme organı değil ki kalple düşünsün diyebilirsiniz. Evet, kalp düşünme organı değil, peki neden Allah kalbimizi sanki düşünme organımız gibi söylemiş olabilir? Çünkü düşünme organına bilgi toplayan, beyni etkileyen insanın duyu organlarıdır gözlemleridir ve o gözlemlerinin sonucunda da etkilenen ilk organ insanın kalbidir. Âşık olan bir insanı düşünün, kalbi hızlı hızlı çarpar. Ya da gördüğü bir olay neticesinde, ilk etkilenen organ da kalbidir bir insanın. Düşünme, gözlemlerimizle aldığımız bilgileri beyne gönderdiğimizde gerçekleşir. Demek ki yeryüzünde dolaşıp, o eşsiz tabiatı gözleriyle gören şahit olan bir insanın, gördükleri karşısında bir arayışa girecek, önce kalbi etkilenecek o duygular ve bilgiler beyne giderek değerlendirme yaparak, beyin aldığı bilgiler ışığında karar verecektir. Ayetin devamında da beyne bilgi toplayan, bir başka kaynaktan bahsediyor, işitecek kulakları yok mu diyor. Tüm bu ve benzeri duyu organların topladığı bilgiler, beyni harekete geçiriyor, yani BEYİN DURUP DURDUĞU YERDE KARAR VEREMİYOR. Buradan şunu anlıyoruz, doğru bilgi toplayıp doğru duygularla, beyne doğru bilgi gönderirsek BEYİN DOĞRU KARAR VERİR. YANLIŞ BİLGİLER GÖNDERİRSEK, YANLIŞ KARAR VERECEKTİR. Ayetin son cümlesi ise bizleri uyarıyor ve çok önemli bir konuda bizlerin dikkatini çekerek asıl gözler değil, alacağımız yanlış bilgiler, hatalı gözlemlerimizin sonunda, göğsümüzdeki kalplerimiz kör olur diyor. GERÇEK KÖRLÜKTE, KALBİN KÖR OLMASIDIR DİYEREK BİLGİ VERİYOR. Onun için kalbimizi, temiz kaynaktan temiz bilgilerle doldurmalıyız, yanlış bilgiler kalbimizi yorar ve PASLANMASINA NEDEN OLUR. Paslanan kalpte doğru çalışmaz, hayatın gerçeklerine karşı KÖR OLUR. Şimdide gelin bu konuda kendimizi sorgulayalım. ACABA BİZLERİNDE KALBİNDE KÖRLÜK, PASLANMA VAR MI? Ne dersiniz? Hepimiz Allah’ın dinini tanımak, doğru yaşayabilmek için araştırdık, okuduk birçok bilgiler aldık. Eğer bu araştırmalarımızın neticesinde, bilgileri doğru kaynaktan aldıysak, kalbimizde beyne doğru bilgiler aktarmıştır ve bizlerde doğru kararlar veririz. Yanlış gözlemler yapıp, yanlış kaynaktan bilgi alıp kalbimizle de onaylayıp beyne aktardıysak, bu durumda beyin yanlış kararlar vermemize neden olacaktır. YANİ BEYNE NE GÖNDERİRSEK ONU ALIRIZ. Şöyle diyebilirsiniz, beyin yanlışı düzeltmez mi? Düzeltmeye çalışsada kalp paslanmış ve kör olmuşsa, beyni her zaman etkileyecek ve baskın çıkacaktır. Gelin bu konuda, küçük bir test yapalım. Önce hatırlayalım, Allah bizleri nereden sorumlu tutacağına hükmetmişti Kur’an’da? Zuhruf 44. Ayetinde Allah, BİZLERİ YALNIZ KUR’AN’DAN sorumlu tutacağına apaçık bildirmiş, yetmemiş Ali İmran 103. Ayetinde; ”HEP BİRLİKTE ALLAH’IN İPİNE, KUR’AN’A SIMSIKI SARILIN. PARÇALANIP BÖLÜNMEYİN.” HATTA BİR BAŞKA AYETİNDE, KUR'AN'IN SINIRLARINI SAKIN AŞMAYIN, diye uyarmıştı. Eğer bizler en sağlam ip olan, Kur’an’dan aldığımız bu bilgiler ışığında, Allah’ın dini İslam’ı yaşıyor da, asla Kur’an’ın sınırlarını aşmadan yalnız sorumlu olduğumuz Kur’an’a sarılıyorsak, zaten dinde parçalanıp bölünmemizde asla mümkün olamaz ve BÖYLECE KALBİMİZ PASLANMAYACAK, KÖRLÜKTE OLUŞMAYACAKTIR. Tabi bunun tam tersini yaşıyor ve yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz diyerek, kendimize İslam'ı yaşamak için başka kaynaklar buluyorsak, bu yanlış bilgilerle kalbimizi dolduruyorsak, yani BATILI İNATLA HAK ZANNEDEREK İNANCIMIZI YAŞIYORSAK, GÖZLERİMİZDE kalıcı körlük olacağı gibi, KALBİMİZ PASLANDIĞINDAN, o kalplerimizde taş kesilecektir. Lütfen şunu unutmayalım HAK İLE BATIL, YAN YANA ASLA YAŞAYAMAZ. HAKKI KALBİMİZE YERLEŞTİRMEK İSTİYORSAK, BATILI KALMİZDEN ÖNCE TEMİZLEMELİYİZ. Temizlemediğimiz sürece, Allah’ın gerçek bilgileri ile asla buluşamayız. Daha doğrusu, Allah’ın sorumlu tutacağına hükmettiği Kur’an’dan inancımızı öğrenmediysek ve yaşamıyorsak, O batıl hurafe bilgilerle adeta kör olmuş, paslanmış taş kesmiş kalbimizle doğru bilgileri beynimize gönderemediğimiz için, doğru kararlar verip ALLAH’IN İSTEDİĞİ DOĞRU YOLDA, da asla olamayız. Güzel bir söz vardır. “İNANCINA GÖRE YAŞAMAZSAN, YAŞADIĞINI İNANÇ ZANNETMEYE BAŞLARSIN. Rabbimiz, ben hükmüme hiç kimseyi ortak etmem diyor. Eğer bizler bu ve benzeri ayetlere karşı KÖR OLDUYSAK, inancımızı yaşarken de alacağımız kararlar, bu körlüğün etkisinde olacaktır. Allah Resulünün görev tanımını yaparken, “RESULE DÜŞEN APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR.” (Ankebut 18) “SENİN GÖREVİN, SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR.” (Rad 40) Diye uyardığı halde, bizler bu ve benzeri ayetlere körlük yapıp görmezden gelerek, ne yani Allah Resulünü postacı diye mi gönderdi, onunda Kur’an’ın misli kadar dinde hüküm koyma yetkisi vardır diyorsak, BİZLERİN GÖZLERİ VE KALBİ KÖR OLMUŞ AMA FARKINDA BİLE DEĞİLİZ DEMEKTİR. Değerli kardeşlerim, lütfen GÖZLERİMİZİ KUR’AN DOKTORUNA MUAYENE ETTİRELİM. Eğer kendimize başka doktorlar bulduysak, şunu lütfen unutmayalım BİZLER BAKAR KÖR OLUMUŞUZ, AMA BUNDAN ÇOK MENUNUZ DEMEKTİR. Dilerim yanlışımızın farkında olup, doğru doktora muayene olan ve gözlerindeki ve kalbindeki körlükten, pastan Kur’an ile kurtularak GÖNÜL- KALP GÖZÜNÜ AÇAN, Allah’ın azınlık halis kulları arasında oluruz. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK https://kuranadavet1.wordpress.com/ https://twitter.com/KURANA_DAVET http://www.hakyolkuran.com/ https://www.facebook.com/Kuranadavet1/ https://hakyolkuran1.blogspot.com/
  2. Bir arkadaşımızın paylaştığı bir yazıdan sizlere alıntı yapmak ve üzerinde birlikte sizleri düşünmeye davet etmek istiyorum. İlk okuduğunuzda belki, çok haklı arkadaşımız diyebilirsiniz ama biraz düşündüğünüzde, hatta çevremizde yaşananlara baktığımızda, bir yerlerde sorun olduğunu fark edeceksiniz. Gelin bu arkadaşımızın paylaştığı sözleri önce yazalım, daha sonra birlikte Kur’an merkezli üzerinde düşünelim. Konu önemli onun için detaylı yazmak zorunda kaldım, lütfen sabırla sonuna kadar okuyunuz. “MALESEF ÜLKEMİZDE “NAMAZ OLMADANDA MÜSLÜMANLIK OLUR” ZİHNİYETİ ÇOK YAYILMIŞTIR. BU ÇOK YANLIŞ BİR ZİHNİYETTİR. NAMAZ DİNİN DİREĞİDİR. NAMAZI OLMAYANIN DİNİ YIKILIR. NAMAZ KILMAYAN İMANIN MÜRİVVETİNİ GÖREMEZ. İMAN NAMAZLA MEYVE VERİR. İNANAN BİR KİMSE MÜSLÜMAN OLDUĞUNU NAMAZLA ANLAR. NAMAZ YÜCE YARADAN’LA BULUŞMADIR.” Yazının en son cümlesinden başlamak istiyorum makaleme. Namaz yüce Yaradan’la buluşmadır diyor. Çok doğru, hatta o kadar doğru ki, salat/namaz Allah ile buluştuğumuz, onu tesbih ederek şanını yücelttiğimiz, dar zamanlarımızda yalnız ondan yardım isteyerek HUZUR BULDUĞUMUZ, YANİ ALLAH İLE SOHBET ETTİĞİMİZ BİR ANIMIZDIR DİYEBİLİRİZ. Allah ile buluşamayanlar, tanışamayanlar onunla sohbet etmeyenler bunu bilemez. Hatırlatmak isterim maun suresinde, Allah yazıklar olsun o salat edenlere diye kızıyor? Peki, neden kızıyor sizce? Demek ki o salat eden yani o namaz kılanlar, Allah katında çok büyük bir yanlış yapıyorlar ki, O salat edenlere/namaz kılanlara Allah sitem ediyor. Ankebut suresi 45. Ayeti lütfen hatırlayınız, bu ayette geçen salat’ın/nama’ın bizlere nasıl bir faydasından bahsediyordu? “ÇÜNKÜ SALAT/NAMAZ, İNSANI HAYÂSIZLIKTAN VE KÖTÜLÜKTEN ALIKOR.“ Sizlere soruyorum İslam toplumunda namaz bolca kılınıyor, peki hayâsızlık ve kötülüklerden uzaklaştırdığını bizler gözlemliyor muyuz? Elbette hayır. Adaletsizlik, zina, huzursuzluk, diz boyu. DEMEK Kİ KILINAN O NAMAZ, ALLAH’IN İSTEDİĞİ ŞEKİLDE YERİNE GETİRİLMİYOR, BİR YERDE BÜYÜK BİR HATA VAR Kİ BİZLERE FAYDASI OLMUYOR DEMEKTİR. Tam bu esnada bir soru sormak istiyorum. Sevmediğiniz hiç hoşlanmadığınız bir kişi karşınızdan geldiğinde, çok samimi arkadaşınızla olduğu gibi onunla konuşur ve sohbet eder misiniz? Sanırım vereceğiniz cevap, hiç sevmediğim bir arkadaşımsa, yolumu değiştirir, onu görmezden gelirim derseniz hiç şaşırmam. İşte Yüce Rabbimizde, iman ettim Allah’ım senin istediğin bir kul oldum ve huzuruna duruyorum. Yalnız sana kulluk ediyorum, yalnız senden yardım diliyorum sözlerini hayatınıza geçirmediyseniz, YANİ ALLAH’IN EMRETTİĞİ GİBİ YAŞAMADIYSANIZ, Allah’ın hükümleri ile değil, mezheplerin rivayet beşeri hükümlerini din diye yaşıyorsanız, YANİ HAKKA BATIL KARIŞTIRMIŞSANIZ, İSTEDİĞİNİZ KADAR BOLCA NAMAZ KILIN. ALLAH BÖYLE KULUNU HUZURUNA KABUL ETMEYECEK, GÖRMEZDEN GELECEK, DUALARINADA KARŞILIK VERMEYECEKTİR. Arkadaşımız, bir insanın Müslüman olduğunu namaz kılmasıyla anlarız demiş. İşte onun için bizler namaz kılan sahtekârlar, namaz kılan adaletsizler, gösteriş için insanlara yardım eden Müslümanlar olduk. Onları gören bazıları da dinden soğuyor, gerçek İslam bu zannediyorlar. Allah boşuna, sakın sizi Allah ile aldatmasınlar diye uyarmıyor. Bizler insanları dış görünüşüne göre değil, yaşantısına hareketlerine bakarak değerlendirmeliyiz. Ayrıca kimin en doğru yolda gittiğini de bizler bilemeyiz, yalnız Allah bilir. Önce bizler, MÜSLÜMAN kelimesinin ne anlama geldiğini doğru anlayıp hayatımıza geçirmeliyiz ki, SALATIN/NAMAZIN ALLAH’TAN KARŞILIĞINI GÖREN, ALLAH’IN HUZURUNA NAMAZDA KABUL ETTİĞİ KULLARINDAN OLABİLELİM. Tekrar hatırlatmak isterim, namazımızın her rekâtında Allah’a şu sözü veriyoruz. “YALNIZ SANA KULLUK EDERİZ, YALNIZ SENDEN YARDIM DİLERİZ.” Namaz bitiyor, sanki Allah’a söz vermemiş gibi, ŞEFAAT YA RESULALLAH diyerek, yardımı şefaati Allah’ın Resulünden istemiyor muyuz? SİZCE BU İKİYÜZLÜLÜK DEĞİL Mİ? Bu kıldığımız namaza, nasıl olurda dinin direği deriz ve Allah’tan karşılığını bekleriz? Zaten Allah karşılıkta vermiyor. Bizler Müslüman olduk, iman ettik diyoruz. Peki, kime neye iman ettik? Allah’ın emrettiği gibi sizleri Kur’an’dan sorumlu tutuyorum, Kur’an’ın ipine sarılın emrini yerine getirip, Müslüman olup buna iman ettik mi? Yoksa yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz diyerek, akla gelmeyecek kaynakları, Allah’ın dinine ilave ederek iman edip Müslüman mı olduk? Eğer Allah’ın sorumlu tutacağına hükmettiği Kur’an hükümlerine göre yaşamıyor da, yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz diyerek batıl, rivayet ve sanı bilgilerle Allah’ın huzuruna duruyorsak, O SALAT/NAMAZ asla meyvesini vermez, Allah’ta bu namazı kabul etmez. Çünkü namazın güzel meyve vermesi için, O İMAN AĞACI, ALLAH’IN NURU KUR’AN İLE SULANMALIDIR. Eğer başka kaynaktan su veriliyorsa, O AĞACIN MEYVESİ İNSANI UYUŞTURUR, ZEHİRLER. AMA BU ZEHİR YAVAŞ YAVAŞ KANIMIZA GİRDİĞİ İÇİN, ÇEVREMİZDEKİ UMUTSUZLUĞUN, ADALETSİZLİĞİN ACI VE KEDERİN FARKINDA BİLE OLAMAYIZ. Namaz kılmayan, imanının mürüvvetini göremez demiş arkadaşımız. Kısmen doğru ama bir şartla. Bizler namazdan önce yapmamız gerekenleri yapmadığımız için, NAMAZ KILDIĞIMIZ HALDE NAMAZIN MÜRÜVVETİNİ DE GÖREMİYORUZ. Çünkü Allah’a karşı yaptığımız dualarımız karşılık bulmuyor. Müslüman ülkelere bakarsanız, ne demek istediğimi anlayacaksınız. Bolca namaz kılınıyor ama meyvesi zehirli ki fayda etmiyor. ÇÜNKÜ ALLAH BİRÇOĞUNU HUZURUNA KABUL ETMİYOR, MUHATAP ALMIYOR. KENDİSİNE ŞİRK KOŞANI, ALLAH MUHATAP ALIR MI? Peki neden? Çünkü İmanımızın ağacını, yanlış kaynaktan suluyoruz da ondan. Kur’an insanları doğru yola yönlendirmek için indirilmiştir ve yalnız kişiye hitap eder. Yani her Müslüman imanını bizzat kendisi Kur’an’dan öğrenmek ve yaşamakla sorumludur. ONUN İÇİN ALLAH, SİZLERİ KUR’AN’DAN HESABA ÇEKECEĞİM DİYOR. Arkadaşımız namazı olmayanın, DİNİ YIKILIR demiş. Namaza başlamadan önce dinin yani Kur’an’ın hükümlerini yerine getirmediysek, araya batıl sanı kaynakları da koyduysak, ALLAH’IN DİNİ ZATEN OLUŞMADIĞINDAN, YIKILACAK BİR DİNDEN BAHSETMEK NE KADAR DOĞRU OLUR. Değerli dostlarım, dinin sahibi Allah benim ve BEN HÜKMÜME HİÇ KİMSEYİ ORTAK ETMEM DİYOR. Bu hükmü dikkate almayıp, Kur’an’ın hiç bahsetmediği konuları dinin emri diyorsak, ALLAH'IN DİNİNE ORTAKLAR YARATIYORSAK, o dini zaten kurulmadan ellerimizle bizler yıkmışız demektir. NAMAZ DİNİN DİREĞİDİR SÖZÜ BENCEDE ÇOK DOĞRU. ÇÜNKÜ DAHA ÖNCEDE SÖYLEDİĞİM GİBİ, SALAT/NAMAZ ALLAH İLE BİR OLDUĞUMUZ, ONUNLA SOHBET ETTİĞİMİZ, DERDİMİZİ AÇIP YALNIZ ONDAN YARDIM İSTEDİĞİMİZ, RAHATLAYIP HUZUR BULDUĞUMUZ, ÇOK ÖZEL BİR ANIMIZDIR. Ama bizler namaz dinin direğidir deyip, daha önceden bir uğraş verip dersimizi çalışıp, Allah ne diyor diye merak edip, onun vahyini mesajını okumadıysak, YANİ İMANIMIZIN BİNASINI İNŞA EDİP, ÇATISINI KUR’AN İLE SAĞLAMLAŞTIRIP OLUŞTURMADIYSAK, BU DURUMDA OLUŞMAYAN BİR İMAN DİREĞİNDEN, ZATEN SÖZ EDİLEMEZ? Bizler imanımızı inşa ederken, asla kullanılmaması gereken malzemeleri kullandıysak, en küçük depremde o imandan eser kalmaz yıkılır. Salatın/namazın ve insanların birbirine destek olmadığı Müslümanlık olmaz sözü çok doğru. Çünkü Salat’ın bir anlamı da, insanların birbirine destek olmasıdır. Ama koşullarını yerine getirmek şartıyla. İslam toplumları el birliğiyle İsrail zulmüne karşı, Filistin’e destek olabiliyorlar mı? Ne yazık ki hepsi sözde kalıyor seyrediyor. Günümüzde yaşanan İslam toplumları birbirine her konuda destek mi oluyor, YOKSA KÖSTEK Mİ? Ne dersiniz? BİZLER SALATI YALNIZ NAMAZA İNDİRGEDİK VE İÇİNİ BOŞALTTIK. Salat yalnız namaz değildir. Allah’tan başkasına dua etmemek, yalnız Allah’tan yardım dilemek ve Müslümanların birbirine destek olmasıdır. Bu acı gerçek bile, yaşadığımız İslam’ın nasıl TEMELSİZ, DAYANAKSIZ OLDUĞUNU GÖSTERİYOR. İster bina yapın, isterseniz herhangi bir makine yapın, her şeyi sırasıyla yapmazsanız, birisi eksik kalırsa, hatalı malzeme kullanılırsa o bina yıkılır, o makine çalışmaz arıza yapar. Bizler Müslüman olmadan, iman ettim demeden hatta namaza başlamadan önce, Allah’ın bizlerden nasıl bir kul olmamızı istiyor onu Kur’an’dan doğru anlayıp, hayatımıza geçirmemiz gerekir. Ondan sonra zaten Allah, seni huzuruna salata/namaza kendisi çağıracaktır, lütfen bunu unutmayalım. Bu konuyu çok daha iyi anlayabilmemiz için, size yine Kur’an’dan bir örnek vermek istiyorum. Allah birçok ayetinde RESULÜMDE SİZLER İÇİN GÜZEL ÖRNEKLER VARDIR DER. Hiç araştırdınız mı, Allah Hz. Muhammed’i Resul/Elçi seçmeden önce, toplumda nasıl tanınan bir insandı? Bunu özellikle Kur’an’dan araştırdınız mı? Lütfen bu yazdıklarımın üzerinde çok ama çok dikkatle düşünmenizi rica ediyorum. Allah’ın Resulünün ÜMMİ olduğunu söyler Kur’an. Yani ÜMMİ kelimesi anlatıldığı gibi okuma yazma bilmeyen anlamında değil, KİTAP EHLİNE TABİ OLMAYAN ANLAMINDADIR. Hatta bu konuyu daha iyi anlayabilmemiz için Allah, Resulünün daha önceki inancı hakkında, bakın bizlere nasıl bilgi veriyor. Lütfen bunu cesaretle anlamaya çalışalım ki örnek alabilelim. “SEN DAHA ÖNCE KİTAP NEDİR, İMAN NEDİR BİLMEZDİN. Şura 52” Seni doğru yola biz ilettik diyerek, Allah’ın öncelikli kulundan istedikleri başka şeylerin olduğu örneğini veriyor. Peki, Hz. Muhammed’in nasıl özellikleri vardı da, Allah onu Resul olarak seçti. Madem Kitap Ehline tabi değildi, demek ki daha önce namaz kılmıyor, oruç tutmuyor, Hacca da gitmemiş olmalı. Hatta Kitap Ehlinin, Hz. Muhammed’i önceleri kabul etmek istememelerinin nedeni, ALLAH RESUL GÖNDERECEK OLSA ÜMMİLERİN ARASINDAN DEĞİL, BİZ KİTAP EHLİNİN ARASINDAN GÖNDERİRDİ diyorlardı. Çünkü Kitap Ehli Allah’ın emrettiği ibadetleri kısmen de olsa yerine getiriyorlardı o zamanlar. Hatırlatırım ama şirk koşarak. Hz. Muhammed O örnek insanı Allah neden örnek gösteriyor, neden Elçisi olarak seçmiş şimdide onu Kur’an’dan anlamaya çalışalım. ALLAH ÖZELLİKLE KİTAP EHLİ ARASINDAN DEĞİL, ÜMMİLERİN ARASINDAN BİR RESUL GÖNDEREREK, BİZLERE ŞUNU ANLATIYOR. HURAFELERE, BATILA İMAN EDEREK BANA ŞİRK KOŞARAK MÜSLÜMAN OLMANIN, HATTA NAMAZ KILMANIN BENİM İÇİN HİÇ BİR ÖNEMİ YOKTUR. BENİM İNDİRDİĞİM KİTAPLARA İMAN ETTİĞİNİ SÖYLEDİĞİ HALDE, İNDİRDİĞİM KİTABIN SINIRLARINI AŞAN VE BATILA SAPAN AMA BOLCA NAMAZ KILAN, ORUÇ TUTAN, HACCA GİDEN BİR İNSAN OLMAKTANSA, BENİM KİTABIMDAN HABERSİZ AMA GERÇEKLERİN ARAYIŞINDA OLAN DOĞRU, DÜRÜST, YARDIM SEVER, ADALETLİ, GÜVENİLİR, BARIŞSEVER OLAN, ÇEVRESİNDE SAYGIN ÖRNEK BİR İNSAN OLMAK, BİRİNCİ ÖNCELİĞİMDİR DİYOR BİZLERE. ALLAH’IN RESULÜ SİZLER İÇİN GÜZEL BİR ÖRNEKTİR DİYE, BOŞUNA DEMİYOR RABBİMİZ. Ne yazık ki Allah’ın Resulünün bu örnekliği, Müslüman toplumundan gizleniyor. Bizler iman ettiğimiz kitabı bile, bir kez anladığımız dilden okumadan, birilerinin anlatımıyla iman ettik diyorsak, o imanın kalbimize yerleşmesi, dimdik ayakta durması, güzel bir meyve vermesi, bizlere doğru yolu göstermesi, asla mümkün olmayacaktır. (Lokman Hekime: “BİLGELİĞİNİ KİMLERDEN ALDIN?” diye sorduklarında: KÖRLERDEN, CEVABINI VERMİŞ. ÇÜNKÜ ONLAR, YOKLAMADAN ADIM ATMAZLAR.) Dilerim Allah’ın Resulünü örnek alan batıldan, sanıdan ve rivayetlerden uzak bir iman yaşayarak Müslümanlardan olan, SALATI/NAMAZI GEREKTİĞİ ÖLÇÜLERDE, ALLAH’IN KUR’AN’DA EMRETTİĞİ GİBİ HAYATINA GEÇİREN, ALLAH’IN AZINLIK HALİS KULLARINDAN OLURUZ. İŞTE O ZAMAN BAKIN O KILDIĞIMIZ NAMAZ, BİZLERİN DİNİNİN NASIL SARSILMAZ, YIKILMAZ DİREĞİ OLUR GÖRECEKSİNİZ. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK https://kuranadavet1.wordpress.com/ https://twitter.com/KURANA_DAVET http://www.hakyolkuran.com/ https://www.facebook.com/Kuranadavet1/ https://hakyolkuran1.blogspot.com/
  3. Kur’an’da dikkatinizi çekmiştir, Allah bazı ayetlerinde toplumu doğru yolundan saptıranlara lanet ettiğini görürsünüz. Örneğin Yahudilerin, Allah’ın yolundan saparak onun ayetlerinin anlamlarını değiştirip, kendi batıl inançlarını Allah’ın dini diye anlattıkları için, “ALLAH ONLARA LANET ETMİŞTİR” diye geçer. Yine Maide suresi 64. Ayetinde Yahudilerin söyledikleri şu sözden dolayı da Allah bakın, sapkın Yahudilere nasıl lanet ediyor. “YAHUDİLER “ALLAH’IN ELİ BAĞLIDIR/SIKIDIR!” DEDİLER. DEDİKLERİ YÜZÜNDEN, ELLERİ BAĞLANASI VE LANET OLASICALAR!” Bu konu ile ilgili, bir başka ayete bakalım şimdide. Bakara 159: KİTAPTA İNSANLARA, AÇIKÇA GÖSTERDİKTEN SONRA İNDİRDİĞİMİZ APAÇIK DELİLLERİ VE HİDAYETİ GİZLEYENLERE HEM ALLAH, HEM DE BÜTÜN LANET EDİCİLER LANET EDER. (Mehmet Okuyan) Önce beddua ve lanet kelimelerinin ne anlama geldiğini doğru anlamalıyız. Beddua adından da belli olduğu gibi, kötü dua anlamındadır. Peki, lanet ne anlama geliyor? Kızdığımız ama kendisine zarar veremediğimiz, karşımızdaki kişinin Allah’ın sevgisinden, affından mahrum kalması için söylenen söz, ya da dua dersek yanlış olmaz. Demek ki beddua ve lanet okuma, birbirini tamamlayan bir söz diyebiliriz. Yani bunu yapanlar, kızdığı kişiye yapmak istediklerini yapamadığı için, en büyük güç Allah’a havale etmesi, Allah’ın bu kişiyi cezalandırmasını istemesi diyebiliriz. Peki, Allah’ın lanet etmesinden, bu durumda ne anlamalıyız? ALLAH KIZDIĞI BİR KULUNU, İSTERSE ANINDA CEZALANDIRIR. Kur’an’da Allah’ın sapkın kulları için lanet etmesi, onun bu kullarına karşı kızgınlığının doruk noktasındaki ifadesidir. Yoksa Allah kızdığı kulunu haşa, cezalandıramıyor da onu başkasının cezalandırması için lanet etmiyor. Bu konuyu doğru anlayabilmemiz için Tebbet suresinin ilk iki ayetini hatırlayalım. Tebbet 1-2: EBU LEHEB’İN İKİ ELİ (MALI VE KAZANCI) KURUSUN (KAHROLSUN), KENDİSİ DE! MALI DA KAZANCI DA ONA YARAR SAĞLAMADI. (Mehmet Okuyan) Allah toplumu doğru yoldan saptıran, azgın Ebu Leheb’in yaptıklarına karşı kızgınlığını dile getirip, iki eli kurusun diyor. Bu bir kızgın ifadesidir. Tam yeri gelmişken size yine eller ile ilgili bir ayeti hatırlatmak istiyorum ki, hem o konuyu hem de bu ayette geçen, eller ifadesinden ne anlaşılmalı onu doğru anlayabilelim. “HIRSIZLIK YAPAN ERKEK VE KADININ, ELDE ETTİKLERİNE KARŞILIK VE ALLAH’TAN İBRETLİK BİR CEZA OLMAK ÜZERE ELLERİNİ KESİN! ALLAH GÜÇLÜDÜR, DOĞRU HÜKÜM VERENDİR.” (Maide 38) Sizce kadın erkek ayırmadan, ne çaldığı konusunda bir detay verilmeden, kadın erkek hırsızın elini bizzat kesin, Allah'ın demiş olabileceğine siz inanıyor musunuz? Elbette mümkün değil. Burada bahsedilen el kesmek GÜCÜNÜ, KUVVETİNİ kesmek anlamındadır. Yani bir daha hırsızlık yapamayacak, bir ceza verin ona diyor Rabbimiz. Makalemin başında örnek verdiğim, Yahudilerin Allah’ın eli bağlıdır sözünden de kast edilen, bolca vermez haşa cimridir Allah anlamında söylüyor Yahudiler. Kur'an'ı dikkatle okuduğunuzda, Yahudi toplumunun Allah'ın indirdiği dinin sınırlarını tanımadığını, haddi aşarak dinlerini yaşadıklarını görürsünüz. Gelelim Tebbet suresine. Allah insanları doğru yoldan saptıran Ebu Leheb’in yaptıklarına kızgınlığını, bizlere doruk noktada anlatabilmek için, İKİ ELİ KURUSUN diyor Rabbimiz. Bu bir dua değil, daha sonra başlarına geleceklerini, şimdiden onlara Allah'ın söylemesidir. Allah isteseydi iki elini anında kurutmaz mıydı? Elbette kuruturdu. Demek ki Allah toplumu kandıran bu sapkın kişi yada kişiler için dileğini, en yüksek perdede bizlere aktarıyor ve böyle sapkın kişilerinde ileride sonlarının aynı olacağı bilgisini bizlere veriyor. Elleri kurusun tabiriyle Allah GÜCÜ, KUVVETİ, MALI, MÜLKÜ KURUSUN YOK OLSUN DİYOR. Peki, hemen oluyor mu? Elbette hemen olmuyor, peki neden? O konuya da değineceğim. Ayetin sonunda bu yaptıklarının neticesi olarak, ellerinin kuruduğunu, malının mülkünün yok olup gücünün tükendiğini, YANİ GEREKEN CEZASINI MÜHLETİNİN SONUNDA VERDİĞİNİ ALLAH bizlere bildiriyor ve hiçbir şeyin ona yarar sağlamadığı açıklamasını yapıyor. Allah indirdiği kitapların hepsinde, tüm kullarına uyarı ve ikazda bulunur ve birçok örneklerde verir. Uyarı ve ikazlarına uymayan kullarına, hemen cezasını vermiyor peki neden? ÇÜNKÜ ALLAH BİZLERE MÜHLET VERİYOR, ZAMAN TANIYOR Kİ BELKİ KULUM YANLIŞ YOLDAN DÖNER DİYE. ÇÜNKÜ BİZLERE İNDİRDİĞİ VAHİYDEN İMTİHAN ETTİĞİ BİLGİSİNİ VERİYOR. Çevrenize bakın Allah’ı inkâr eden ateistler görürsünüz. Hayatlarından da çok memnun görünürler. bazı kişiler Allah neden bu inkarcıları cezalandırmıyor diye hayıflanırlar. Ya sonları ne olur? Hiç birisinin sonu mutlu bitmez, tıpkı Kur’an’da verilen örneklerde olduğu gibi. Hatırlayınız bizlerde okuduğumuz okullarda, sürekli derslerimizden imtihan oluruz. Bazen dersimize çalışamayız, zayıf not alırız. Ama aklımız başımıza gelir, iyi bir öğrenci gibi dersimizi çalışarak, imtihanlarımızda başarılı oluruz. RABBİMİZDE BİZLERE, BU DÜNYADAKİ İMTİHANIMIZDA ZAMAN TANIYOR MÜHLET VERİYOR VE ISRARLA İNAT EDENLERİ SONUNDA CEZALANDIRIYOR. Tabi hem bu dünyada ibret olsun diye, hemde huzuru mahşerde onları nasıl bir son bekliyor, onunda açıklamasını yapıyor. Makalemin başında, Yahudileri Allah’ın ikazı konusunda örnekler vermiştim. Bu uyarıları sonunda Allah, onlara da elbette mühlet vermiş, ama sapkınlıklarında ısrar ettikleri için, onları cezalandırdığı konusunda da örneklerini veriyor. Bu konuda bir örnek daha vermek istiyorum ki, günümüzdeki yahudilerinde atalarının nasıl izinden gittiklerini daha iyi anlayabilelim. "SÖZLERİNİ BOZMALARI SEBEBİYLE ONLARI LANETLEMİŞ VE KALPLERİNİ KATILAŞTIRMIŞTIK. ONLAR, KENDİLERİNE HATIRLATILAN (TEVRAT’TAN) PAYLARINI UNUTARAK, KELİMELERİN YERLERİNİ DEĞİŞTİRİRLER. İÇLERİNDEN AZI HARİÇ, ONLARDAN DAİMA BİR İHANET GÖRECEKSİN. (YİNE DE) SEN ONLARI AFFET VE (ONLARI) HOŞGÖR! ŞÜPHESİZ Kİ ALLAH GÜZEL DAVRANANLARI SEVER. (Maide 13) Allah'ın sınırlarını aşan, yoldan tüm uyarılara rağmen sapmış Yahudileri cezalandırırken Allah, onların kalplerini katılaştırmıştık diyor. Sanırım günümüzdeki Yahudilerin torunlarınında kalpleri, hala katılaşmış bir şekilde devam ediyor. YOKSA FİLİSTİNLİLERE BUNCA ZULMÜ YAPARLAR MI? Allah bu sapkınlıkları yapan Yahudilere bile bağışlayıcılığını göstermek adına, Hz. Muhammed'e bakın ne diyor. Yinede sen onları affet, yani görmezden gel ön yargılı olma Kur'an'ı tebliğ ederken diyor. Demek ki Allah çok bağışlayıcıdır, affedicidir yeterki hatalarımızdan vaz geçebilelim. GÜNÜMÜZDE DE YAHUDİLER NE YAZIK Kİ ATALARININ İZİNDE, SON SÜRAT GİDİYORLAR. ZERRE KADAR DERS ALMADIKLARINI, KALPLERİNİN YUMUŞAMADIĞINI ÜZÜNTÜYLE GÖRÜYORUZ. Tabi tüm Yahudileri kast etmiyorum, her toplumda olduğu gibi, onların içinde de doğru yolda olanlar var. Lütfen şunu unutmayalım. Günümüzde dünya halkları, Yahudilerin Filistinlilere karşı yaptığı bu zulmü, soy kırımı seyrediyor, müdahale etme gereği bile duymuyorlar. Çünkü Yahudilerin Hristiyanların bir kısmının inancına soktuğu batıl bir inancın etkisinde, onları hatta destekliyorlar. Yahudiler, Hristiyanların içinde Evanjelist mezhebini yaratıp ve bu insanlara neyi kabul etmişler biliyor musunuz? “EVANJELİSTLERE GÖRE SİYON/YAHUDİ DEVLETİ KURULUNCA İSA GELECEK VE İSA GELİNCE İYİLERİ KÖTÜLERİ AYIRIP, İYİLERİN ORDUSUYLA, KÖTÜLERİN ORDUSU ÜZERİNE GİDECEK. BÖYLECE TANRI SON SAVAŞ’LA İBLİS’İ YOK EDİP DÜNYAYI ELE GEÇİREREK, HER ŞEYİN DENETİMİNİ SAĞLAYACAK.” Bu satırları okuduğunuzda, bunlara benzer bir inancı Müslümanların içine de, Yahudilerin soktuğunu sanırım hatırladınız. Yahudiler birkaç milyon, ama tüm dünya onlara çalışıyor neredeyse. Çünkü insanlar aklını bir kenara bırakmış, YAHUDİLERİN İNANÇLARIMIZA SOKTUĞU BATILIN, HURAFENİN ETKİSİNDE ALLAH İLE ALDATILDIĞIMIZIN, FARKINDA BİLE OLAMIYORUZ. Yahudiler Dünyayı yönetebilmek için, Hristiyanların bile içine girip, Hz. İsa’yı çarmıha gerdiklerine inandıkları toplumu bile Allah ile aldatarak, kendilerine yardım ettiriyorlar. Hatırlatmak isterim, evanjelist mezhebi yada inancı Amerikada çok yaygındır. Onun için Yahudiler bu mezhebe inananları seçer ve Amerikan yönetimine getirmeye çaba harcarlar, istediklerini onlara yaptırabilmek için. Sanırım Amerikanın bu zalimleri neden desteklediğini, şimdi daha iyi anladınız. Allah’ın dininden saparak batılı rivayetleri din edindiğimizde, sonunun nerelere varacağını asla hayal bile edemeyiz. ALLAH’IN İPİNİ BIRAKIP BATILIN YOLUNU İZLEDİĞİMİZDE, ŞEYTANI DOST EDİNDİĞİMİZİN BİLE, FARKINA VARAMAYIZ İNANIN. Şöyle bir soru sorabilirsiniz. Allah bu zulmü yapan Yahudileri neden engellemiyor? Makalemde örneğini verdiğim gibi, ALLAH HER ZAMAN OLDUĞU GİBİ, BU ZALİMLERE ELBETTE LANET EDİYOR. Ama bu zalimlerin yaptıkları ile hem onları, hem de dünyada ki tüm kullarını imtihan ediyor. Bildiğiniz gibi imtihanında bir vakti zamanı var. Allah biz kullarından şunu bekliyor. EY KULLARIM BU ZÜLME SEYİRCİ KALMAYIN. EĞER SEYİRCİ KALIRSANIZ SİZLERDE O ZÜLMÜN, ORTAĞI OLURSUNUZ DİYOR. Ne yazık ki her zaman olduğu gibi seyirci kaldık, etkisi olmayan boş sözlerle kendimizi avutuyoruz. AMA BU ZULMÜ YAPAN SİYONİST YAHUDİLER, ŞUNU ASLA UNUTMASINLAR. ALLAH’IN VERDİĞİ MÜHLET DOLDUĞUNDA, ALLAH ONLARA GEÇMİŞTE YAŞADIKLARI ACIYI, ZULMÜ BU GÜN YAPTIKLARINA KARŞILIK, TEKRAR YAŞATACAKTIR. Dilerim barıştan, kardeşlikten, dostluktan, iyilikten yana olan dünya halkları, bu acıya tarifsiz zulme el birliğiyle son verir. Yoksa dünya halkları olarak bu imtihanda, Allah’ın huzurunda hepimiz sınıfta kalacağız. BİZLER BU ZÜLMÜ SEYRETMEYE DEVAM EDERSEK, ALLAH’TAN TÜM İNSANLIĞA, BUNUN BİR KARŞILIĞININ OLACAĞINI DA UNUTMAYALIM. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  4. Bildiğiniz gibi Kur’an, iniş sırasına göre günümüzde elimizde yok. Ama eksiksiz ve Allah’ın kendi korumasında olduğuna dair Rabbimizin bu konuda bir hükmü, garantisi var ve Allah Kur’an’ı ben koruyorum diyor. Yani Kur’an bir bütün olarak korunuyor, ONUN İÇİNDE BİZLER ONUN BÜTÜNÜNDEN İSTİFADE EDEREK YARARLANMALIYIZ. Bir kısmına inanıp, bir kısmını görmezden gelmememiz konusunda Allah uyarıp, Kur’an’ı bir bütün olarak hayata geçirmemizi emrediyor. Demek ki Kur’an’ı doğru anlayabilmemiz için Kur’an’ın tamamından istifade etmeliyiz ve o ayet şu zamanda şu amaçla indi, bu ayet bu zamanda şu amaçla indi dememiz doğru olmaz. Çünkü bu konuda kesin bir bilgimiz, kanıtımız yok. Kur’an da bu konuda bilgi vermiyor. Bununda elbette bir nedeni vardır, eğer ayetlerin nüzul sebebini açıklamış olsaydı Kur’an, bizler ayetleri o zamana ve o konuya hapsederek günümüze taşımaz, ayeti öyle anlamaya çalışırdık. Buda bizleri yanıltırdı. KUR’AN AYETLERİNİN SIRALANMASI, FATİHA HARİÇ SURELERİN UZUNLUĞUNA GÖRE DİZİLDİĞİNİ GÖREBİLİRSİNİZ. Öylede söyleniyor zaten. Bazı ayetlerden hangisinin ilk ayetler arasında olduğunu, hangi ayetlerinde son ayetler arasında olabileceğini, okuduğumuzda anlayabiliriz. İniş sırasına göre ayetlerin yazılmamasının nedenleri konusunda, birçok şey söylenebilir. Her düşünceye elbette saygı duymak gerekir, ama Kur’an’ın onaylamadığı bir bilgininde ardına düşmek, bizleri gerçeklerden uzaklaştıracaktır. Önemli olan Kur’an’a karşı kuşku yaratmadan, onu bir bütün olarak anlamaya, hayatımıza geçirmeye çalışmak olmalıdır. Kur’an’ın iniş sırasını ne yazık ki emin olabileceğimiz bir kaynaktan öğrenemiyoruz, ancak günümüz şekliyle elimizde olan Kur’an Mushaf’ına, kendi batıl inançlarına kanıtlar yaratarak bakın ne diyorlar. “GELEN ÂYET VE SÛRENİN NEREDE YER ALACAĞI, KUR'AN'IN NERESİNE GİRECEĞİ DE BİZZAT PEYGAMBERİMİZE (ASM) CEBRAİL (AS) VASITASIYLA BİLDİRİLİYOR, O DA VAHİY KÂTİPLERİNE TARİF EDEREK, GEREKENİ YAPTIRIYORDU. BÖYLECE HZ. PEYGAMBER (ASM)'İN SAĞLIĞINDA KUR'AN'IN TAMAMI YAZILMIŞ, NEREYE NEYİN GİRECEĞİ BELLİ OLMUŞTUR.” Bu bilgiyi onaylayacak delil ve kanıt kesinlikle Kur’an’da yoktur, her zaman olduğu gibi bu bilgiler rivayetlerin eseridir. Allah’ın Resulü her gelen vahyi elbette yazdırmıştır ama asla kitap haline dönüştürmemiştir. Çünkü Resul yaşadığı sürece vahiy devam ediyordu, onun için şu ayeti şu sıraya koyun, bu ayeti bu sıraya koyun demeside mümkün değildi. Resulün vefatından sonra, vahiy kesildiği için, Kur’an’ı ciltletip kitap haline getiren Hz. Ebubekir olmuştur. Rivayetlerin inancımızı, nasıl yanlış yönde etkilediği konusunda, sizlere çok dikkat çekici bir örnek vermek istiyorum. Kur’an’da geçen Salat’ın şekilsel yerine getirdiğimiz ve bizlerin Farsça namaz dediğimiz konuyu, bakın rivayet hadisler nasıl Kur’an dışına çekerek, adeta rivayet bilgilerle namaz emredilmiş diyorlar. Her konuda olduğu gibi, namaz konusu da ne yazık ki mezhepler ve rivayetlerin etkisiyle şekillendirilmiş, hatta batılı İslam toplumuna kabul ettirebilmek içinde, inanılmaz hatalar yaparak toplumun kafasında kuşkular yaratılmıştır. Bu makalemde bu konuyla ilgili, çok önemli bir örnek vermek istiyorum. Geleneksel İslam anlayışı, inandıkları şekliyle namazı Kur’an’da göremediklerinde, namazın Kur’an ile emredilmediğini MİRAÇ ile Kur’an dışı emredildiğine toplumu inandırabilmek için, öyle bir rivayeti topluma inandırmışlardır ki, toplumun kafasının karışmasını bırakın, bazı art niyetli kişiler bu rivayeti, namazın asla Kur’an emri olmadığına delil göstermişlerdir. Bakın namaz ve abdest konusu topluma nasıl anlatılıyor. “NAMAZ MEKKE'DE FARZ KILINDI, ABDEST AYETİ MEDİNE'DE İNDİ.” Bu sözlerin doğru olduğuna inanırsak, Allah abdest alma ayetini indirmeden, namaz emrini vermiş diye inanmamız gerekir. Bu düşüncede, Allah'a onun kitabı Kur'an'a iftiradır. Allah boşuna ey kulum düşün, aklını kullan aklını kullanmazsan seni pislik içinde bırakırım demiyor. Bu yanlış bilgiler aklını Kur'an ile kullanmayanların ürünüdür. Peki, bu bilgiyi Kur’an mı veriyor. Elbette hayır, Kur’an şu ayet burada indi, şurada indi diye özellikle asla belirtmez. Bu bilgiler Kur’an’ın indiriliş sırasında olmayan şeklinden çıkartıldığı gibi, mezheplerin ve rivayet bilgilerin oluşturduğu kaynaklardan alınıyor ve ne deniyor biliyor musunuz? “KUR’ÂN-I KERÎM’DE ABDESTLE İLGİLİ HÜKMÜ AÇIKLAYAN ÂYET, MEDİNE DÖNEMİNDE NÂZİL OLMUŞTUR. NAMAZIN İSE MEKKE DÖNEMİNDE Mİ‘RAC GECESİ FARZ KILINDIĞI, CEBRÂİL’İN HZ. PEYGAMBER (ASM)’E NAMAZ VE ABDESTİ ÖĞRETEREK BİRLİKTE ABDEST ALIP NAMAZ KILDIKLARI VE SÖZ KONUSU ÂYETİN NÜZULÜNDEN ÖNCE, ASLA ABDESTSİZ NAMAZ KILINMADIĞI, SİYER ÂLİMLERİNİN ÜZERİNDE İTTİFAK ETTİKLERİ BİR HUSUSTUR.” Bu sözleri Kur’an’ı dikkatle okuyan, aklını kullanan hiçbir Müslüman kabul etmez. Tekrar hatırlatmak istiyorum BUGÜN ELİMİZDE BULUNAN KUR’AN MUSHAFI, ASLA KUR’AN’IN İNDİRİLİŞ SIRASINA GÖRE DEĞİLDİR. BU DURUMDA KIYAM, RÜKÛ VE SECDE İLE YAPILAN NAMAZ EMRİNİ VEREN ALLAH, YILLAR SONRA BU NAMAZI ABDEST ALARAK YAPACAKSIN DİYE, YILLAR SONRA EMRETMEZ, DETAYINI VERMEZ. LÜTFEN ÖNCE BUNU ASLA UNUTMAYALIM. Namaz ayetinin önce indirilip, çok sonra abdest ayetinin indirildiği söylenip, daha önce namaz kılınıyordu, onun için onlara bakarak namaz kılıyorlardı. Daha sonra, Allah’ın bu konudaki hükmünü hatırlatmak amacıyla abdest ayetini indirdi demek, Kur’an’ın onay vereceği bir düşünce değildir. Hatta namazın Kur’an’da asla bahsedilmeyen, MİRAÇ ile Mekke de indirildiğini söylemek, Kur’an’a iftiradır. Allah bizlere, Kur’an’ın ipine sarılıp, onun sınırları dışına asla çıkmayın, ondan sorumlusunuz diye emrediyor. Bizlerin Kur’an’dan sorumlu olacağımıza hükmedip, daha sonra bu ve benzeri onlarca ayete ters düşen bir hükmü, Allah’ın emri diye nasıl kabul ederiz. İşte bunu anlamakta zorluk çekiyorum. Hem Kur’an, indiriliş sırasına göre günümüzde yazılmamıştır diyeceğiz, hem de namaz konusunda batıl bir inancımızı kabul ettirebilmek için, namaz konusunda toplumun kafasında kuşku yaratacağız öylemi? Bunu Kur’an akıl ve mantık kabul etmez. Bizler Allah’ın Resulünün döneminde yaşıyor olsaydık, elbette bu konuda hiçbir şüphemiz olmazdı, ona sorar danışırdık. Çünkü Allah Resulünü sürekli izliyor ve en küçük hatasında onu uyarıyordu. Ama şimdi aramızda yok. Onun için bizlerin danışacağı tek bir kaynak var, oda KUR'AN. Rivayetleri Allah korumuyor Kur’an gibi, onun için sorgusuz rivayet edilen hadisleri, asla kabul edemeyiz. Çünkü Allah kesin hükmünü vermiş ve sizleri Kur’an’dan sorumlu tutuyorum demiştir. Şöyle diyenleri de duyarsınız, zaten namaz o toplumda biliniyordu, onun için abdest alarak namazın kılınacağı da biliniyordu, türünden savunmalar yapmak, Kur’an öğretisine ters düşer. Allah açıklamadığı detay vermediği hiçbir hükmü asla vermez. Çünkü Kitap Ehlinin, Allah’ın indirdiği kitaplardan çok uzaklaştıkları, hatta terk ettikleri anlatılır. ONUN İÇİNDE HZ. MUHAMMED’İN, ASLA KİTAP EHLİNE TABİ OLMADIĞI, ÜMMİ OLDUĞU BİLGİSİ VERİLİR. Allah, Resulü için ne diyordu Şura 52. Ayetinde? “SEN KİTAP NEDİR, İMAN NEDİR BİLMEZDİN.” Demek ki Allah’ın Resulü, daha önce namaz da kılmıyor ama gerçeklerin, doğruların arayışında olduğunu anlıyoruz. Allah’ın Resulü ’de namazı Kur’an’dan öğrenmiş, onu bu ayetten anlıyoruz, lütfen ayetin tamamını okuyunuz. Demek ki namaz biliniyordu, onun içinde onlara bakarak abdesti öğrenmişlerdi düşüncesi, asla Kur’an’a göre kabul edilemez. Kur’an Allah’ın indirdiği vahyin tamamına iman etmediğimiz sürece, gerçek iman etmiş olamayacağımız örnekleri verilir. DEMEK Kİ BİZLER, BU AYET ŞU ZAMANDA İNMİŞ, ŞU AYET BU ZAMANDA İNMİŞ DÜŞÜNCELERİNİ ÖNCE KAFAMIZDAN SİLMELİYİZ. ÇÜNKÜ BU KONUDA KESİN BİR BİLGİ KUR’AN’DA YOKTUR. HEPSİ TAHMİNİ KİŞİSEL DÜŞÜNCELER OLUP, RİVAYETLERİN KAYNAKLARINDA GEÇER. ONLARADA DİNİN EMRİ ASLA DİYEMEYİZ. ÇÜNKÜ DİN ALLAH’IN’DIR, YANİ DİN ALLAH’IN HÜKÜMLERİ KUR’AN İLE YAŞANIR. İniş sırasına göre Kur’a meali yazdım diyenlere sormak gerekir, bunu nereden aldınız kesin emin misiniz, kaynağınız nedir desek, cevap almamız mümkün değildir. DEMEK Kİ ŞU DÜŞÜNCENİN YANLIŞ OLDUĞU ANLAŞILIYOR. "BİLDİĞİMİZ NAMAZ KUR’AN’DA YOKTUR, ÇÜNKÜ NAMAZ MEKKE'DE FARZ KILINDI, ABDEST AYETİ MEDİNE'DE İNDİ. BİLDİĞİMİZ NAMAZ KUR’AN’DA OLSAYDI, ABDEST EMRİ DAHA ÖNCE İNDİRİLİRDİ, ONUN İÇİN NAMAZIN KUR’AN EMRİ OLDUĞUNU SÖYLEYEMEYİZ. EMREDİLEN SALAT TIR ODA NAMAZ DEĞİLDİR" DİYENLERİN SAVUNMASININDA, DAYANAKSIZ OLDUĞUNU SÖYLEMEK İSTERİM. Biz herhangi bir konuyu Kur’an’dan araştırdığımızda, mutlaka Kur’an bütünlüğünde anlamaya çalışmalıyız. LÜTFEN ŞUNU UNUTMAYALIM, KUR’AN YAKLAŞIK 23 YILDA, TOPLUMUN YAŞADIĞI OLAYLAR VE SORULAN SORULAR IŞIĞINDA, YAVAŞ YAVAŞ İNMİŞTİR. ALLAH BİR KONUDA İNDİRDİĞİ AYETİN AÇIKLAMASINIDA, NİCE ÖRNEKLERLE KUR’AN’DA VERDİĞİNİ SÖYLÜYOR. Kime inanacağınız elbette size kalmış. İmtihan işte böyle bir şey. Onun için Allah biz her şeyden nice örnekleri, değişik ifadelerle verdik ki anlayasınız diyor ayetlerinde. Yüce Rabbimiz bizlerin Kur’an’a sarılmamızı istiyor ve atalarınızın inançları ile değil rivayet ve batıldan uzak, Kur’an’ın ipine sarılarak İslam’ı yaşamamızı istiyorsa, verdiği emrinde detayını yıllar sonra değil, hayatımıza geçirmemiz istendiği anda göndermiştir, bu gerçeği lütfen unutmayalım. Allah’a mantık dışı bir hükmü isnat etmeyelim. KAFAMIZI KARIŞTRMAYA ÇALIŞANLARI BATIL VE RİVAYETLERİN IŞIĞINDA DEĞİL, ALLAH’IN EMRETTİĞİ GİBİ AKIL VE KUR’AN MERKEZLİ DÜŞÜNÜP ANLAMAYA ÇALIŞALIM. Salatın şekilsek boyutu yani kıyam, rükû ve secde Allah’ a karşı saygımızı, sevgimizi hatta dileklerimizi bildirdiğimiz, kalbimizi Allah'a açtığımız, ona karşı koşulsuz boyun eğdiğimiz bir anımızdır. GÜNÜMÜZDE BU SALATA ÖYLE İLAVELER YAPILMIŞTIRKİ, O İLAVELERİ KUR’AN’DA GÖREMEDİKLERİNDE, BİR KISM MÜSLÜMAN, BAKIN DEMEK Kİ HER BİLGİ KUR’AN’DA YOKMUŞ DİYEREK, RİVAYETLERLE İSLAM’I YAŞABİLECEKLERİNE İNANMIŞ. BİR KISMIDA YAPILAN İLAVELERİ KUR’AN’DA GÖREMEDİKLERİNDE, KIYAM, RÜKÛ VE SECDE KELİMELERİNE FARKLI ANLAMLAR VERİP, BUGÜN KILINAN NAMAZ YANİ SALAT KUR’AN’DA YOKTUR DEYİP, İŞİN İÇİNDEN ÇIKMIŞTIR. HER İKİSİDE AKLIN VE KUR’AN’IN ONAYLAMADIĞI İNANÇLAR OLUP, KİŞİSEL DÜŞÜNCELERDİR. Değerli dostlarım salat yani şekilsel boyutları ile istenen namazı elbette mezheplerin anlattığı ve ilavelerle şekillendirdiği haliyle, asla Kur’an’da bulamazsınız. Allah’ın bu şekliyle şekillendirdiği bir emri de yoktur. Kur’an’da özellikle vakti çok açık ve net tarif ettiği zamanlarda, örneğin sabah güne başlarken yine günün bitiminde akşam olduğunda, Allah’a şükranlarımızı sunduğumuz, onu tesbih edip ondan yardım dileyip huzur bulduğumuz, yani yüce Rabbimize kalbimizi açtığımız, ÇOK ÖNEMLİ BİR ANIMIZDIR. Bunu görmezden gelip Allah ile irtibat kurmamak, bence yapabileceğimiz en büyük yanlışımız olur. Dilerim bu gerçeklerin farkında olan, Allah’ın halis kulları arasında oluruz. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  5. Kur’an her çağa hitap eden, aklını kullananlara bir rehberdir, yol göstericidir. Ama bu rehberin amacını, her çağda doğru anlayıp algılayabilmemiz içinde, Kur’an’ın önerdiği yöntemi kullanmalıyız. Allah birçok ayetinde bizlerin düşünmemizi, aklımızı kullanmamızı ister. Peki neden? Kur’an açık ve anlaşılır değil mi? Elbette muhkem ayetleri okuyan herkes anlar. Peki, Allah neden ayetler üzerinde sürekli düşünmemizi, aklımızı kullanmamızı istiyor olabilir bu durumda? İşte bunu batıl ve hurafeden uzak, tertemiz bir akılla Kur’an’ı okumaya başlayan ancak anlar fark eder. Bunu yapamadığımız içinde bizler Kur'an'ı herkes anlayamaz diyerek düşünmeyi başkalarına bıraktığımız gibi, Kur'an'ı anladığımız dilden genel çoğunluğumuz hiç okumadı, OKUYANLARDA ANLAMADIĞI DİLDEN OKUYARAK, KUR'AN'I YALNIZ SESLENDİRDİ. Kur’an’da Allah’ın verdiği bazı hükümler evrenseldir, her çağda değişmeden hayata geçirilecek konulardır. Örneğin ADALET, EŞİTLİK, DİNDE ZORLAMA YOKTUR, FUHUŞ, ZİNA, HIRSIZLIK, ADAM ÖLDÜRME gibi. Bunları çoğaltabilirsiniz, bunlar çağımızda da özenle topluma çeki düzen vermesi için, üzerinde durulması gereken konulardır. Peki, bu konularda Kur’an’da verilen örnekler konusunda nasıl düşünmeliyiz. Örneğin Zina yapan kadın ya da erkek konusunda, Kur’an nasıl bir örnek veriyor ona bakalım. Nur 2: ZİNA EDEN KADIN VE ZİNA EDEN ERKEKTEN HER BİRİNE YÜZER DEĞNEK VURUN. ALLAH’A VE AHİRET GÜNÜNE İNANIYORSANIZ, ALLAH’IN DİNİ(NİN KOYMUŞ OLDUĞU HÜKMÜ UYGULAMA) KONUSUNDA ONLARA ACIYACAĞINIZ TUTMASIN. MÜ’MİNLERDEN BİR TOPLULUK DA ONLARIN CEZALANDIRILMASINA ŞAHİT OLSUN. (Diyanet meali) Allah ayetler üzerinde, bizlerin düşünmesini emrediyordu hatırladıysanız. Bu ayetin 1400 yıl önce indiğini ve o günkü toplumun koşulları ile bir cezanın oluşturulduğunu önce unutmayalım. Gelin bu ayet üzerinde birlikte düşünelim, ALLAH BU HÜKMÜ NE AMAÇLA VERMİŞTİR? Bu cezanın asıl amacı nedir diye sorsam, sanırım zina suçunu işleyen kadın ya da erkeğin, HATTA O TOPLUMUN, AİLE BİRLİĞİNİN KORUNMASI bir daha bu suçu işlememesi için TOPLUMDA BİLİÇ OLUŞTURMAK, TOPLUMU BU TÜR DAVRANIŞLARDAN UZAK TUTMAK ADINA VERİLEN BİR CEZA DİYEBİLİRİZ. Demek ki amaç zina konusunda, CAYCIRILIK BİLİNCİ OLUŞTURMAK OLDUĞU ÇOK AÇIK ANLAŞILIYOR. O çağın, toplumun anlayacağı üslupta kalabalık bir gurubun huzurunda, herhangi bir kesici silah bıçak kullanmadan, sopayla ya da benzeri bir şeyle cezalandırılması isteniyor. Günümüz zihniyeti, anlayışıyla düşündüğünüzde, buna çok canice bir ceza diyebilirsiniz. Ama bu ceza 1400 yıl önce ki toplumun anlayacağı bir üslup, gerçek olduğunu lütfen unutmayalım. O günkü toplumun gelenek ve kültürlerinide hayal edelim, kız çocuklarını diri diri kuma gömerek öldürülmesini, hiç kimse yadırgamıyor. Sanırım bunu yadırgamayan bir topluma, zina yaptıklarında böyle bir cezanın verilmesi, hafif bile kalır. Kız çocuğunu kuma gömerek öldürülmesini, günümüzde olsa nasıl karşılardınız? Cevabınızı duyar gibiyim. ONUN İÇİNDE KUR’AN’DA VERİLEN BAZI CEZA AYETLERİNİ LÜTFEN, O GÜNÜN ŞARTLARI İLE HAYAL EDEREK DÜŞÜNELİM VE GÜNÜMÜZE UYGUN HALE DÖNÜNÜŞTÜRELİM. Yeri gelmişken şunu da söylemek isterim. Aynı zina suçunu iki kadın kendi arasında yapmışsa, yani buna günümüzde lezbiyenlik diyoruz, bakın ona bu durumda Nisa suresi 15. Ayetinde, nasıl bir ceza verilmesini istiyor Allah. “KADIN KADINA HAYÂSIZCA DAVRANIŞLARDA BULUNANLARA/LEZBİYENLİK YAPANLARA GELİNCE, ONLARIN İŞLEDİĞİ BU AHLAKSIZLIĞA ARANIZDAN DÖRT KİŞİ ŞAHİTLİK ETSİN; BUNLAR ONUN İÇİN ŞAHİTLİK YAPARLARSA, SUÇLU KADINLARI ÖLÜM ALIP GÖTÜRÜNCEYE YAHUT ALLAH ONLARA TÖVBE ETMELERİ SURETİYLE BİR KAPI AÇINCAYA KADAR, EVLERİNE HAPSEDİNİZ.” (Nisa 15) Bakın bu durumda ceza, daha farklı hale dönüştü. Demek ki 1400 yıl önceki toplumun bilimsel gelişimleri, kültürü, anlayışı gelenekleri doğrultusunda verilen cezaların tek bir amacı var. BU HATADAN VAZ GEÇİRMEK, BİR DAHA BU YANLIŞIN YAPILMAMASI VE TOPLUMDA HUZURUN SAĞLANMASI ASIL AMAÇ. Buradan da şunu anlıyoruz. AMACI GERÇEKLEŞTİRMEKE İÇİN İZLENEN YOL, VERİLECEK CEZALAR, GÜNÜN ŞARTLARINA GÖRE DEĞİŞEBİLİR. Biliyorum aklınıza hemen nereden uydurdun bunu, bana bir örnek verir misin Kur’an’dan diyenleri duyar gibiyim. Aslında örnek vermeye gerek yok ama vereceğim. Allah ayetler üzerinde düşün derken, okuyup geçme SİZLERE EMRETTİĞİM HER ŞEYİN ÖNCE AMACINI, NEDENİNİ HAYATINA GEÇİRMEDEN ÖNCE DÜŞÜN DİYOR. Ama bizler düşünmeyi başkalarına bırakıp, koyun misali ne söylenirse yerine getirdiğimiz için, YAPTIĞIMIZIN AMACINI, NEDENİDE HİÇ ANLAMAYA ÇALIŞMIYORUZ. Anlayamadığımız içinde hayatımıza geçiremedik. Hac suresi 27. Ayetinde, hac emrini ilan etmesi için Allah Resulüne bakın ne söylüyor ve Hac emrinin nasıl ilan edilmesini istiyor. Hac 27: İNSANLAR ARASINDA HACCI İLAN ET Kİ, GEREK YAYA OLARAK, GEREK UZAK YOLLARDAN GELEN YORGUN DEVELER ÜZERİNDE SANA GELSİNLER. (Diyanet meali) Ayeti okudunuz, ayette Allah Resulüne Haccı ilan et gerek yaya, gerekse yorgun binek hayvanlarla yani develerle, atlarla Hacca gelsinler diyor. Eğer biraz önce Zina konusunda verdiğim örnekte olduğu gibi, zina yapan cezalandırılmak istiyorsa, mutlaka Kur'an'da geçen şekliyle yüz sopayla cezalandırılmalıdır dersek, yani cezanın amacını nedeni anlamaya çalışmazsak, bu ayette Allah’ın o devrin, dönemin koşulları doğrultusunda verdiği emri de, aynen bu güne taşıyarak şöyle dememiz gerekirdi. HACCA UÇAKLA, YA DA ARABAYLA GİDEMEYİZ, YALNIZ YÜRÜYEREK YA DA BİNEK HAYVANLARLA DEVEYLE YA DA ATLA GİTMEMİZ GEREKİRDİ, DEMEMİZ GEREKİR. Hiç kimse bu ayeti günümüze taşımıyor, o örnek o çağın gerekleri içindir diyor, ama diğer verilen cezaları o devrin koşulları ile çağımıza taşımaya çalışıyoruz. BU HATAYI BİZLER ÇOK YAPIYORUZ, ÇÜNKÜ AYETLERİN AMACINI, NEDENİNİ ANLAMAK YERİNE, EMRİN ÖZÜNE İNMEYİP SÖZDE ALLAH’IN EMRİNİ ANLAMAYA ÇALIŞIYORUZ. Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz. Allah Kur’an’da insanlar arasında işlenen suçlarda, yapılmasını istemediği suçların karşılığında örnek verdiği cezalar, suçtan vaz geçirmek için AMACA YÖNELİK, O DÖNEMİN ŞARTLARINDA VERİLMİŞ CEZALARDIR. Bizlerde İşlenen suçun, o şahıs tarafından bir daha oluşmaması vaz geçmesi için, GÜNÜMÜZ ŞARTLARINDA GEREKEN CEZA VERİLEBİLİR. Hatta ayette özellikle bu ceza, belirli bir toplum tarafından ders alınması içinde, toplum tarafından izlenmesi istenmiştir. Önemli olan hem bu suçu işleyenin, hem de bu suça meyilli olanların ders almasıdır. Bu konularda birçok örnek verilebilir. Ben sizlere bir örnek verdim. Lütfen aynı mantıkla diğer ayetler üzerinde düşünelim ve ALLAH’IN BİZLERE HANGİ AMAÇLA CEZALARA HÜKMETTİĞİNİ DOĞRU ANLAYALIM Kİ, AYNI MANTIKLA GÜNÜMÜZ TOPLUMU ÜZERİNDE UYGULAYALIM. Geçmişin ve geleceğin kopmaz bir bağı vardır. Bugünümüzü ve yarınımızı, geçmişimiz şekillendirir. GEÇMİŞTE YAŞADIĞIMIZ HER BİR OLAY, BİZİ BİZ YAPAR. Bu sebepledir ki her zaman geçmiş ile ilgili sözler söylenir ve geçmişe atıfta bulunulur. ÖNEMLİ OLAN GEÇMİŞTEN DERS ALIP, GEÇMİŞİ GERİDE BIRAKIP, GELECEĞİMİZİ ÇAĞIN İLMİ IŞIĞINDA, DOĞRU İNŞA ETMEKTİR. Özellikle zina konusunu örnek verdim. Bizler İslam toplumu olarak, ne yazık ki Allah ile aldatılıyoruz. Bizleri yönetenler, Allah’ın apaçık ZİNA ayetini Kur’an’da gördüğü halde, hala kanunlarımızda zinanın suç sayılmaması düşündürücü değil midir? Hatta bundan yaklaşık 20 sene önce zina suç sayılıyordu ve onun karşılığında caydırıcı bir cezası vardı. AMA KALDIRILDI. Neden diye sorgulamıyoruz bile. Yorumunu sizlere bırakıyorum. Dilerim Kur’an gerçekleri ile buluşan, onu çağımızın gerçekleri ile buluşturan, Allah’ın azınlık halis kulları arasında oluruz. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  6. Bu makalemde sizlerin, üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim çok önemli ayetler var. Lütfen bu ayetler üzerinde Kur’an merkezli düşünelim ki, bizden önce yaşamış ve Allah’ın yolundan sapmış Kitap Ehlinin yanlışlarına bizlerde düşmeyelim. Bakın Allah, doğru yolda giden kullarının, nasıl bir iman üzerinde olduklarını söylüyor. Ahzab 39: ONLAR, ALLAH'IN GÖNDERDİKLERİNİ TEBLİĞ EDERLER VE O'NDAN KORKARLAR, ALLAH'TAN BAŞKA KİMSEDEN KORKMAZLARDI. HESAP GÖRÜCÜ OLARAK DA ALLAH YETER. (Elmalı meali) Yüce Rabbimiz bizleri, çok önemli bir konuda uyarıyor ikaz edip bakın ne diyor. Benim halis kullarım asla benim koyduğum sınırların dışına çıkamazlar. BU KILLARIM BENİM GÖNDERDİĞİM VAHYE İNANIR VE YALNIZ BENİM İNDİRDİĞİM AYETLERİMİ TEBLİĞ EDERLER BATILA, RİVAYETLERE İNANMAZLAR DİYOR. Devamında ise çok daha önemli bir uyarıda bulunuyor ve diyor ki, iman eden kullarım yalnız benden korkarlar, benim dışımda hiçbir beşerden korkmazlardı diyerek, geçmişte azınlıkta olsa doğru yolu izleyen kullarının özelliklerini Rabbimiz bizlere apaçık, işte böyle bildiriyor. Ayetin sonunda da hesap görecek, yani mükâfatlandırıp cezalandıracak Allah yeter, diyerek son noktayı koyuyor. Değerli kardeşlerim, sizce Allah’ın örnek verdiği doğru yolunda giden O azınlık halis kullarından, şimdi bizler günümüzde olabildik mi? Elbette hayır, Kitap Ehlinin yaptığı yanlışları bizlerde yaptığımız gibi, sanırım onlardan daha da ileri gittik. Allah’ın Resulünü Allah’ın hüküm ortağı yaptık, yetmedi Allah Resulünün yetki ve sorumluluğunu, çok açık bizlere Kur'an'da bildirip, Resule düşen yalnız tebliğ etmektir dediği halde ne dedik? "HERHALDE ALLAH RESULÜNÜ, POSTACI DİYE GÖNDERMEDİ" diyerek, Resulünün de dinde hükümler koyabileceğine inandık ve böylece Allah’a şirk koştuk. Yetmedi kendimize veliler, gavslar, şeyhler edinip onlara da hiç şüphe duymadan güvendik, sığındık onlarıda vekil edindik, onlardan da korkup çekindik. Hatırlatırım Allah hiç kimseye muhtaç olmayalım diye yemin ederek, Kur’an’ı anlayabilmemiz için kolaylaştırdığını söylüyor. Allah’ın bu konuda uyarı ve ikazlarını hatırlayalım. Sakın Kur’an’ın sınırlarını aşmayın, yalnız Kur’an’ın ipine sarılın, Kur’an’ı açıklamak bizim görevimizdir. Kur’an’ı biz nice örneklerle açıkladık ki, hiç kimseye muhtaç olmayasınız. Sizleri Kur’an’dan sorumlu tutuyorum. Benden başka Veliler edinmeyin, güvenilecek Veliniz yalnız benim dedikçe, sanki Allah’a inat neler söylüyoruz ve nelere inanıyoruz hatırlayalım. “YALNIZ KUR’AN İLE İSLAM YAŞANMAZ. KUR’AN ÖZET BİLGİ VERİR. KUR’AN’I ANLAŞILIR HALE GETİREN, AÇIKLAYAN ALLAH’IN RESULÜNÜN RİVAYET HADİSLERİDİR. HADİSLER KUR’AN AYETİ GİBİDİR. BİRİSİNİ İNKÂR EDERSEN, DİNDEN ÇIKMIŞ OLURSUN. VELİSİ OLMAYANIN VELİSİ ŞEYTANDIR." Bunlara benzer yüzlerce yanlışımız var ama Kur’an ile aramıza girenler, Kur’an’ı anlamamızı engelleyenler, bizleri işte böyle bataklığa sürüklüyorlar ama farkında bile olamıyoruz. Bizlerin Allah ile bağlantısını kesip, sen Kur'an'dan anlayamazsın diyerek kendilerine yönlendirenler, ne yazık ki günümüzde başarıya ulaşmış görünüyorlar. Lütfen bu tuzağın artık farkına varalım. Eğer bu hataları bizlerde yapıyorsak, lütfen unutmayalım, yalnız Allah’a tevekkül etmiyoruz demektir. Tevekkül kelimesinin anlamı, İMAN EDEN BİR MÜSLÜMANIN KENDİSİNİ YALNIZ ALLAH’A TESLİM ETMESİ, YALNIZ ALLAH’A ONUN VAHYİNE GÜVENMESİ VE YALNIZ ALLAH’I KEFİL BİLMESİDİR. Özellikle bunu hatırlatmak isterim. Hatırlayınız lütfen Allah, ben hükmüme hiç kimseyi ortak etmem dedikçe, bazı arkadaşlarımıza bu ve benzeri ayetleri hatırlatıp, dinde hüküm koyan yalnız Allah’tır dedikçe, nasıl cevaplar alıyoruz onu da hatırlayalım. “SİZ ALLAH’IN RESULÜNÜ, DEVRE DIŞI BIRAKIYORSUNIUZ. SİZ RESUL DÜŞMANISINIZ. ALLAH’IN RESULÜDE KUR’AN KADAR DİNDE HÜKÜM KOYMA YETKİSİ VARDIR.” Demiyorlar mı? İman ettiğini söyleyen hiçbir Müslüman, Allah’ın Resulünü yok sayamaz, devre dışı bırakamaz. Çünkü Allah Resulünü bizlere örnek göstermiş ve örnekliğini Kur’an’da açıklamıştır. Özelliklede Resulünün görev tanımını bizlere yaparak, RESULE DÜŞEN YALNIZ APAÇIK TEBLİĞ ETMEKTİR DİYEDE BELİRTMİŞTİR. Bakın Allah Resulünü nasıl uyarıyor. Bu iki ayet üzerinde, lütfen dikkatle düşünelim. Tevbe 129: EĞER YÜZ ÇEVİRİRLERSE DE Kİ: “BANA ALLAH YETER. O’NDAN BAŞKA HİÇBİR İLÂH YOKTUR. BEN ANCAK O’NA TEVEKKÜL ETTİM. O, YÜCE ARŞ’IN SAHİBİDİR.” (Diyanet meali) Nisa 81: (MÜNAFIKLAR) “BAŞÜSTÜNE!” DERLER. YANINDAN AYRILINCA ONLARDAN BİR KISMI, SENİN DEDİĞİNDEN BAŞKASINI GİZLİCE KURAR. ALLAH DA ONLARIN GİZLİCE KURDUKLARINI YAZMAKTADIR. SEN ONLARDAN YÜZ ÇEVİR (ALDIRMA) VE ALLAH’A GÜVEN! [VEKİL] (GÜVEN KAYNAĞI) OLARAK ALLAH YETER. (Mehmet Okuyan) Değerli dostlarım, Allah aşkına bu iki ayet üzerinde dikkatle düşünelim, inanın düşünmeden yaptığımız hatalarımız, bizleri ebedi hayatta çok zor durumda bırakacak. Bakın Allah bu iki ayette aslında, Resulünün üzerinden bizlere çok önemli bir uyarı yapılıyor . Allah Resulünü uyarıyor ve sana kendi batıl inançlarını anlatıp, kabul ettirmeye çalışanlara deki diyor. “BANA ALLAH YETER.” O örnek insan Hz. Muhammed’e Allah, yani onun vah yettiği Kur’an yetiyor, ama her ne hikmetse bizlere yetmiyor, aklın mantığın ve Kur’an’ın onaylamadığı onca rivayetleri, dinin emri kabul etmekte sakınca görmüyoruz. Mezheplerin öğretisini Kur’an’da göremeyince, demek ki yalnız Kur’an ile İslam yaşanmıyormuş deyip işin içinden çıkıyoruz. Hâlbuki mezheplerin öğretisini Kur’an onaylamıyorsa hiç bahsetmiyorsa, bunlar dinin emri değildir dinin sahibi Allah, bu konuda bir hüküm vermemiş dememiz gerekmez mi? Devamındaki Nisa 81. Ayette de tıpkı bizlerin yaptığı yanlışa, kitap Ehlinden örnek veriyor Rabbimiz ve diyor ki Resulüne. Sen benim vahyimi tebliğ ettiğinde, bir kısmı kabul etmiş görünüyorlar diyor. Ama senin yanından ayrıldıklarında, atalarından öğrendikleri batıl inancı yaşamaya devam ettikleri uyarısını yapıyor. Allah’ta onları görüyorum, söyledikleri ve yaptıklarının hepsi kayıt altında diyerek, SEN ONLARDAN YÜZ ÇEVİR UZAK DUR diye Resulünü uyarıyor. DEMEK Kİ BİZLERDE AYNISINI YAPMALIYIZ, ALLAH’IN SINIRLARINI AŞARAK DİNİ ANLATANLARDAN UZAK DURMALIYIZ. Peki, bizler bu konuda Allah’ın Resulünü örnek alıyor muyuz? Hiç sanmıyorum, çünkü Allah’ın Resulünü bizler Kur’an’dan tanımadık, rivayetlerden tanıdık. Ayetin sonunda yine bir önceki ayette olduğu gibi Resulünün, YALNIZ ALLAH’A YANİ KUR’AN’A GÜVEN DİYEREK, ÇOK ÖNEMLİ BİR İKAZDA DAHA BULUNUYOR. VEKİL OLARAK YANİ GÜVENİLECEK BİLGİLERİN YALNIZ ALLAH’IN VAHYİ OLDUĞUNU BİLDİRİYOR. ONUN İÇİNDE RABBİMİZ BİZ KULLARININ YALNIZ ALLAH’I VELİ EDİNMEKLE, ALLAH’IN HİMAYESİNE KORUMASINA GİRMEMİZ GEREKTİĞİ UYARISI YAPILIYOR. Sizler özel bir işinizde, güvenmediğiniz bir kişiyi kendinize vekil yapar mısınız? Elbette yapmazsınız AMA BİZLER İMANIMIZI YAŞARKEN, NEDEN AYNI DİKKATİ İTİNAYI GÖSTERMİYORUZDA, ALLAH GÜVENİLECEK VEKİLİNİZ YALNIZ BENİM, YALNIZ KUR’AN’A SARILIN YALNIZ BENİ VEKİL EDİNİN DEDİKÇE, BİZLER KENDİMİZE BEŞERİ VEKİLLER EDİNİP, ONLARIN KİTAPLARINA NE YAZIK Kİ SARILMAKTA SAKINCA GÖRMÜYORUZ. Bakın yine iman eden kullarının, nasıl bir yol izlediği örneklerini veriyor Rabbimiz. Furkan 73: ONLAR, KENDİLERİNE RABBLERİNİN ÂYETLERİ HATIRLATILDIĞI ZAMAN, ONLARA KÖR VE SAĞIR KESİLMEZLER. Ahzab 3: ALLAH’A TEVEKKÜL ET, VEKİL OLARAK ALLAH YETER. Müzzemil 9: O, DOĞUNUN DA BATININ DA RABBİDİR. O’NDAN BAŞKA HİÇBİR İLÂH YOKTUR. ÖYLE İSE O’NU VEKİL EDİN/YALNIZ ONA DAYAN, GÜVEN. Neml 79: ÖYLE İSE ALLAH’A TEVEKKÜL ET. ÇÜNKÜ SEN APAÇIK BİR HAK ÜZERE BULUNUYORSUN. Zümer 36: ALLAH KULUNA YETMEZ Mİ HİÇ! SENİ O’NDAN BAŞKALARIYLA KORKUTUYORLAR. ALLAH KİMİ SAPTIRIRSA (SAPKINLIĞINI ONAYLARSA) ARTIK ONA HİÇBİR YOL GÖSTEREN OLAMAZ. Tegabün 13: ALLAH, KENDİSİNDEN BAŞKA HİÇBİR İLÂH BULUNMAYANDIR. MÜ’MİNLER YALNIZ ALLAH’A TEVEKKÜL ETSİNLER. Şuara 217: AZÎZ VE RAHÎM OLAN ALLÂH’A TEVEKKÜL ET. Bizler imanımızı yaşarken, ne yazık ki Allah’ı yani onun kitabını VEKİL edinmiyoruz. Onun içinde bataklığa battıkça batıyoruz. Tekrar aynı örneği özellikle vermek istiyorum. Güvendiğiniz bir kişiyi noterden vekil tayin edersiniz ve o sizin yerinize tüm işleri yapar. Eğer güvenilmeyecek birisini vekil tayin ederseniz, ne olur sizce? BU SORUNUN CEVABINI HUZURU MAHŞERDE, HEP BİRLİKTE GÖRECEĞİZ. Allah yalnız beni vekil edinin dediği halde, bizler kendimize beşeri vekiller edindik. Sanırım bu hatamızın sonucunu, yaşadığımız İslam toplumunun acıklı durumu gösteriyor. Allah’ın bunca uyarılarını görmezden gelip, hem kör hem de sağır kesildiysek, ALLAH’A ŞİRK KOŞMA İHTİMALİMİZ ÇOK YÜKSEK DEMEKTİR. Lütfen unutmayalım bu hatayı yapanların, hesap günü yüzleri simsiyah olacak, çünkü Allah'ın Resulü şahit olarak çağrıldığında, kendisinin yalnız Kur'an'ı tebliğ ettiği, asla bunun dışında dine ilave etme yetkisinin olmadığını söylediğinde, sizce bu hataları yapanların pişmanlığını tahmil edebilir misiniz? Bu can bu beden çıkmadan önce, gelin yalnız Allah’ın ipi Kur’an’a sarılalım ve yalnız ALLAH’A GÜVENELİM, TEVEKKÜL EDELİM, YALNIZ ONU VEKİL EDİNELİM. Kalem 52: OYSAKİ KUR'ÂN, İNSANLAR İÇİN BİR ÖĞÜTTEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  7. Değerli dostlarım, sizlere bir soru sorsam ve desem ki, bizler dinimizi yani İslam’ı kimden ya da nereden öğrenmeliyiz? Allah’ın bizleri sorumlu tutacağına hükmettiği Kur’an’da mı, yoksa asla doğruluğundan emin olamayacağımız rivayetlerden ve mezheplerin dine yaptığı ilavelerden mi? NE DESİNİZ? Allah bu konuda ne diyor desem ne dersiniz? Sanırım ilk cevabınız bizlere öğretilen, din adamlarından öğrenmeliyiz olacaktır. Ama hatırlatmak isterim, İslam dininde yani onun kanunlarının yazılı olan Kur’an’da, DİN ADAMI diye bir sınıfın asla olmadığını bizzat Allah söylüyor ve diyor ki BEN RUHBAN SINIFI DİYE BİR SINIF EMRETMEDİM. Buradsan şunu çok açık anlıyoruz, dinimizi öğrenmemiz için Allah herhangi bir kişiye yada sınıfa bizleri yönlendirmemiş. Bu örneği verirken Rabbimiz, ben din adamı yani ruhbanlık emretmedim, ruhbanlığı kendileri oluşturdular. Önceleri iyi niyetle yapılan bu çalışma, daha sonra maddi çıkarlar için kullanıldı diyerek, bu tehlike konusunda Allah bizleri uyarıyor. Bu durumda nereden öğreneceğiz dinimizi? Kur’an’ı anladığı dilden dikkatle, ayetler üzerinde düşünerek okuyan bir Müslüman, bu sorunun cevabını Kur’an’dan alır. Allah çok açık bizleri KURAN’DAN İMTİHAN ETTİĞİNİ söylüyor ve bizlerie yalnız KUR'AN'IN İPİNE SARILIN emrini veriyorsa, bu imtihanımızı asla birilerine havale edemeyiz, bizzat bizler çaba gösterip bir öğrenci misali dersimize çalışarak KUR’AN’DAN İmanımızı yaşamalıyız. DAHA AÇIKÇASI ALLAH, İSLAM'I YAŞARKEN BİZZAT KENDİSİNE YÖNLENDİRİYOR BİZLERİ. Demek ki imanımızın tek kaynağı Kur’an’mış. Bu sorumuzun cevabını daha detaylı, Kur’an’dan birlikte almaya çalışalım. Tabi önce istisnalar hariç, aklı başında okuma yazması olan, bir Müslümanı düşünerek Kur’an’a bakalım. Bu konuda Allah’ın ilk uyarısı Nahl suresi 98. Ayetinde uyardığı gibi, Kur’an’ı okumaya başlamadan önce, kafamızdaki tüm batıldan hurafeden kurtulup, YALNIZ ALLAH’A GÜVENEREK, YALNIZ ALLAH’A DAYANARAK, ONA SIĞINARAK KUR’AN’I OKUMAYA BAŞLAMALIYIZ. Eğer Kur’an’ı anladığımız dilden okumaya başlamadan önce, bizlere mezheplerin dinin emri diye öğrettiği rivayetlerden kurtulmadan Kur’an’ı okumaya başlarsak, onların etkisinde kalırız. Günümüzde olduğu gibi asla doğru anlayamayız, Allah’ın ayetlerini inandığımız rivayetler ışığında tahrif ederek, anlamlarını değiştirerek ALLAH’A ŞİRK KOŞAN MÜŞRİKLERDEN OLMAKTAN, ASLA KURTULAMAYIZ. Allah bu konuda ayetlerinde bizleri uyarıyor ve ne diyordu? “EMİN OLMADIĞINIZ BİLGİLERİN ASLA ARDINA DÜŞMEYİN, BUNUN HESABINI SORARIM.” Enam 114. Ayetinde nasıl uyarıyordu bizleri. "ALLAH SİZE KİTABI DETAYLANDIRILMIŞ BİR HALDE İNDİRMİŞKEN, ALLAH’IN DIŞINDA BİR HAKEM Mİ ARAYAYIM?" Şunu çok net anlıyoruz, din adına hakem Allah’tır onun kitabı Kur’an’dır, çünkü Rabbimiz BEN HÜKMÜME HİÇ KİMSEYİ ORTAK ETMEM diye bizleri uyarıyor. Demek ki Allah’ın ayetlerini, Resule ait olduğu iddia edilen ve Kur’an’ın bahsetmediği rivayet hadisler ışığında anlamamız doğru olamayacağı çok açık anlaşılıyor. Bizlere yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz ve sizler Kur’an’ı okuduğunuzda Kur’an’ı anlayamazsınız diye öğrettiler. Çünkü ayetleri Allah’ın Resulünün rivayet hadisleri açıklar. Hadis ilmini bilmeyen Kur’an’ı anlayamaz diyerek, DOĞRULUĞUNDAN EMİN OLAMAYACAĞIMIZ RİVAYETLERİ ADETA İLİM YAPIP, ALLAH’IN EŞİ BENZERİ OLMAYAN NURU KUR’AN’I, BU RİVAYETLERİN ANCAK ANLAŞILIR HALE GETİRDİĞİNİ AÇIKLADIĞINI SÖYLEMEK, ALLAH’A VE ONUN KİTABINA YAPILABİLECEK, EN BÜYÜK SAYGISIZLIKTIR. Bu durumda Kur’an’ı nasıl anlayacağız ve İslam’ı nasıl yaşayacağız sorusunun cevapları, sanırım çok daha net anlaşılmaya başladı. Bizler bu konuyu doğru anlamak istiyorsak, inancımızı yaşarken kime güveneceğimize önce doğru karar vermeliyiz. Allah’a yani onun kitabı Kur’an’a mı, yoksa Resule ait olduğu iddia edilen rivayet hadislere, mezheplerin cemaat ve tarikatların öğrettiği rivayetlere mi? Burası çok önemli. Tabi bu soruma eminim herkes elbette Allah’a, onun kitabına güveniyoruz diye cevap verdiğinizi biliyorum. Acaba verdiğimiz cevabı, imanımızı yaşarken de bizzat hayatımıza geçiriyor muyuz, yoksa inandığımız mezhep inançalrımızı yaşayabilmek için, Allah'ın ayetlerini görmezden gelerek, sözde mi kalıyor bu inancımız burası önemli. Kur’an’a baktığımızda Allah’ın Resulü, yalnız Kur’an’a güvendiğini anlıyoruz, çünkü ayette BEN YALNIZ SİZLERİ KUR’AN İLE UYARMA GÖREVİ ALDIM DİYOR. Gelin şimdi ona bakalım, bu konuda Allah neler söylüyor bizlere. “YEMİN OLSUN Kİ BU KİTABI ANLAYASINIZ VE HİÇ KİMSEYE MUHTAÇ OLMAYASINIZ DİYE KOLAYLAŞTIRDIK, NİCE ÖRNEKLERLE AÇIKLADIK. BİZ KİTAPTA HİÇ BİR EKSİK BIRAKMADIK. YOKMU DÜŞÜNEN, AKLINI KULLANAN? KUR’AN’I AÇIKLAMAK BİZE AİTTİR” Bu ayetlere benzer birçok uyarıyı Allah, tekrar ediyor Kur’an’da. Rabbimiz yemin ederek kendisini kefil şahit gösteriyor ve diyor ki, bu söylediklerimin kefili benim ki, anlayasınız hiç kimseye muhtaç olmayasınız diye, Kur’an’ı nice örneklerle açıkladık kolaylaştırdık, Kur'an'ın ipine sarılın. OKUYAN DÜŞÜNEN YOKMU DİYOR. Kur'an'ı aklı başında her iman eden anlayamayacak olsaydı, Allah düşün aklını kullan der miydi? Bu ayetlere iman eden sizlerin, şöyle bir düşünce hiç aklınızdan geçti mi? Kur’an kolayda ne kadar kolay, herkesin anlayacağı basit bir kitap herhalde değildir diye düşündünüz mü? Ya da Allah, ya bu sözünde durmaz da,(HAŞA) size şaka yaptım, ben Resulümü herhalde postacı diye göndermedim, onunda dinde hüküm koyma yetkisi vardı, yalnız Kur’an’dan sorumlu değildiniz. Kur’an’ın yanında, Resulümün dine yaptığı ilavelerinden de sorumluydunuz der mi? Yorumunu sizlere bırakıyorum, çünkü İslam'ı yaşarken bizler sanki bu düşünceyle yaşıyor gibi hareket ediyoruz. Eğer sizler, Allah’ın bu sözlerine güveniyorsanız, Kur’an’ı herkes anlayamaz, tek başına Kur’an anlaşılmaz, Kur’an’ı âlim olanlar anlar. Resulün rivayet hadisleri Kur’an’ı açıklar diye bilir misiniz? Bana belki kızan arkadaşlarım olabilir ama söylemek zorundayım, eğer bu hatayı yapıyorsanız, SİZ ALLAH’A ONUN KİTABINA GÜVENMİYORSUNUZ DEMEKTİR. Bakın Allah bizlerin nereye sarılmamızı istiyor. Sizce herkesin anladığı dilden dikkatle okuduğunda, anlayamayacağı bir kitap için Allah, bu sözü söyler mi? Yorumunu sizlere bırakıyorum. Lütfen bizlere öğretilenleri önce kafamızdan silelim. "HEP BİRLİKTE ALLAH’IN İPİNE KUR’AN’A SIMSIKI SARILIN. PARÇALANIP BÖLÜNMEYİN." (Ali İmran 103) Allah apaçık bizlerin, Kur'an'a sarılmamızı emrediyor. Çok daha önemlisi Rabbimiz yemin ederek kolaylaştırdığı kitabı Kur’an’a sarılmamızı istiyor ama bu konuda kesin bir hükmünü de verip ne diyordu? SİZLERİ KUR’AN’DAN HESABA ÇEKECEĞİM. Çok daha ilginci, sakın dinde bölünmeyin dedikçe Rabbimiz, bizler Allah'ın ayetlerine kör ve sağır olmuşçasına, dinde bölündüğümüz mezhepleri savunabilmek için, DİNDE BÖLÜNMEKTE ZENGİNLİK BEREKET VARDIR, demekte bir sakınca görmüyoruz. Zerre kadar düşünen aklını kullanan Müslüman, doğruluğundan emin olmadığı, Kur’an’ın onayından geçmeyen hiçbir hadise/söze inanmaz ve şöyle söyler. MADEM RABBİMİZ BİZLERİN, EMİN OLAMAYACAĞIMIZ BİLGİLERDEN UZAK DURMAMIZI, YALNIZ KUR’AN’A SARILMAMIZI EMREDİYOR VE KUR’AN’DAN SORUMLU TUTUYOR. BU DURUMDA ALLAH SÖZÜNDE DURANDIR, KUR’AN’IN BAHSETMEDİĞİ TEK KELİMEDEN ALLAH BİZLERİ SORUMLU TUTMAZ. KUR’AN’IN EMRETTİKLERİ DİNİN EMRİDİR, EMRETMEDİKLERİ DİNİN EMRİ DEĞİLDİR. Allah’a yani yalnız Kur'an'a güvendiğimizde işler o kadar kolaylaşıyor ki, bunu ancak aracısız batıl ve hurafeden uzak Kur’an ile buluşanlar fark edebiliyor. Batılı, rivayetleri din zannedenler, o bilgileri Kur’an’da arayıp bulamadıklarında, demek ki yalnız Kur’an ile İslam yaşanmıyormuş deyip işin içinden çıkıyorlar. Bu ve benzeri ayetleri din kardeşlerime hatırlattığımda, hep şöyle cevaplar alıyorum. “Hadi namazın rekât sayısını Kur’an’da bana göster bakalım, hangi duaları okuyacağımız yazıyor mu? Hacca gittiğinizde şeytan taşlama, hacerül esvet konusunda bilgiler nerede Kur’an’da? Kâbe’yi kaç kez tavaf edeceğiz, nerede Kur’an’da.” Örnekleri çoğaltabiliriz. Kur’an’da ALLAH’IN, HER ŞEYE GÜCÜ YETECEĞİNİ söylüyorsa, kuluna da sorumlu tutacağına hükmettiği Kur’an’ı açıklayıcı bir şekilde, detaylı gönderdiğine inanmayan, Allah’a sözde inanıyor demektir hatırlatmak isterim. Bunları söyleyen ve inananlar farkında değiller ama Allah’ı, açıklamadığı detay vermediği bilgilerden hesap soran konumuna getiriyorlar. Allah sıkıntılı bir durumda salatın/namazın kısaltılarak bir rekâtta bittiğinin örneğini, Resulü aracılığıyla Kur’an’da vermiştir. Normal bir zamanda ise asla bir sınırlama yapmayarak, tam bir şekilde yani gönlünüzden geldiğince yerine getirin diyerek bir sınırlama yapmamış, bizlere bırakmıştır. Haşa Allah eksik bıraktı da bunu birilerimi tamladı, lütfen kendimize gelelim. Hatırlatmak isterim kıyam, rükû ve secde ile yapılan salat, Allah’a yaptığımız bir dua olduğu gibi, bizzat kendisine her sabah güne başlarken ve her gün bitiminde kendisine şükranlarımızı sunduğumuz, onun şanını yücelttiğimiz şükrettiğimiz bir andır ki bu salat camide değil, herkesin kendi evinde, bulunduğu yerde yapacağı bir ibadettir. TOPLU İBADET YALNIZ CUMA SALATIDIR VE ÇAĞRILDIĞINDA İŞİ GÜCÜ BIRAKIP KATILINMASI EMREDİLİR, BURADA DA İMAMA UYULUR. Allah’a namazımızda nasıl dua edip onu tesbih edeceğimiz, ondan nasıl yardım isteyeceğimiz konusunda, yüzlerce ayet örneği vardır Kur’an’da. Allah’ın dini İslam’ın, hiçbir eksiği yok ki ilave edilsin. Allah BİZ KİTAPTA HİÇ BİR EKSİK BIRAKMADIK DEDİKÇE BİZLER, ALLAH’I DUYMAZLIKTAN GELİYORSAK, EKSİKLİK VE HATAYI LÜTFEN KENDİMİZDE ARAYALIM KUR'AN'DA DEĞİL. Hac konusunda da çok detaylı bilgi verilir Kur’an’da, lütfen Kur’an’ı okuyalım. Şeytan taşlama ve benzeri batıl ilaveler Kur’an’ın özüne aykırıdır. Lütfen unutmayalım, Allah bir konuda herhangi bir emir vermediyse, o bizlerin serbest alanımızdır. Şimdide bu konuda kafamızdaki, çok önemli soruya gelmek istiyorum. Aklı başında ama okuma yazma bilmeyenler bu durumda ne yapacak. Ne demiştik bu dünyaya imtihan için geldiysek, okuma yazma bilen aklı başında olan, Allah’ın Kitabı Kur’an’ı bir öğrenci misali her Müslüman okuyup dersini çalışacak ve Allah’ın doğru yolunu bizzat imtihanı gereği kendi bulacak demiştik. Elbette her insan aynı kapasitede değildir, anlayamadığını soracak araştıracak ama ilk önce Kur’an’ ile buluştuğundan dolayı, ona anlatılanları kontrol etme Kur’an ile karşılaştırma Furkan ile eğriyi doğrudan ayırma, yani sorgulama imkânı olacak, onun içinde asla Allah ile aldatılamayacaktır. Kur’an’ı anlayarak ve düşünerek okumayanın böyle bir özelliği asla olmayacaktır. Bu durumda, okuma yazma bilmeyen cahiller ne yapacak? Aslında Allah O soruya da cevap veriyor ve ne diyordu? ‘‘ALLAH KİMSEYE GÜCÜNÜN ÜSTÜNDE SORUMLULUK YÜKLEMEZ’’ (Bakara, 286) Demek ki herkes bu amaçla, kendi gücünü sonuna kadar kullanacak. Bakın bundan daha açık ve net bir izah olabilir mi? Elbette böyle kişiler güvendiği en yakınlarından, Kur’an’ın emirlerini öğrenme çabasında olmalıdırlar. Bu durumda elbette sorumluluğun büyük kısmı, İslam’ı öğrenmeye çalışan kişiye, Allah’ın dinini anlatmaya çalışanların olacaktır. Okuma yazma bilmeyen kişinin de, elbette hiçbir sorumluluğu yok diyemeyiz. Ona da düşen okumayı öğrenme çabasında olmalıdır ki anlatılanların doğru olup olmadığını anlayabilsin. Allah bu konuda birçok açıklama yaparak, HER KULUNU ÇABASI VE KAPASİTESİ ÖLÇÜSÜNDE SORUMLU TUTACAĞINA HÜKMETMİŞTİR. Ankebut suresi 58. Ayetinde de, Allah biz kullarını neden yarattığı konusunda bilgi veriyor ve ne diyordu? “İNANIP YARARLI İŞ İŞLEYENLERİ, İÇLERİNDEN IRMAKLAR AKAN, İÇİNDE TEMELLİ KALACAKLARI CENNETTEKİ KÖŞKLERE YERLEŞTİRİRİZ.” Demek ki imtihanımızın özü, bu dünyada güzel şeyler yapmak, insanlara faydalı olmak başta geliyor. Bunu yapmak için okuma yazma bilmekte gerekmez. Yüce Rabbimizin bağışlayıcılığının ölçüsünü bizler hayal bile edemeyiz, onun için bizlere düşen görevi lütfen yerine getirmek için çaba harcayalım. Emin olmadığımız bilgilere kaynaklara değil, Allah'ın Resulünün bizlere tebliğ ettiği Kur'an'ı referans alarak İslam'ı yaşayalım. ÇABA VE GAYRET BİZDEN, YARDIM YÜCE RABBİMİZDEN. LÜTFEN ALLAH’A ONUN KİTABI KUR’AN’A GÜVENELİM, ÇÜNKÜ ALLAH’IN RESULÜDE YALNIZ KUR’AN’A GÜVENMİŞ VE BİZ ÜMMETİNE YALNIZ KUR’AN’I TEBLİĞ ETME GÖREVİ ALMIŞTI. “BU KUR’AN BANA VAHYOLUNDU Kİ, ONUNLA SİZİ VE ULAŞTIĞI HERKESİ UYARAYIM.” (Enam 19) “ALLAH'TAN DAHA İYİ, KANUN KOYUCU OLABİLİR Mİ?” (Maide 50) “SÖZ BAKIMINDAN ALLAH'TAN DAHA DOĞRU KİM VARDIR!” (Nisa 87) Dilerim Allah’ın hak yolunu, Kur’an’dan öğrenme çabasında olarak emanetini teslim eden, Allah’ın azınlık halis kulları arasında oluruz. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  8. Önce şunu hatırlatmak isterim, rivayetler ve mezheplerin öğretisine göre abdest ayetinin Medinede indirildiğini, namazın ise Mekke döneminde MİRAÇ ile farz kılındığı anlatılarak, toplumun kafasında çelişkiler yaratılmaktadır. Namazın Kur'an'da bahsedilmeyen Miraç ile emrolunduğunu söylemek, Kur'an'a saygısızlıktır. Allah sizleri Kur'an'dan sorumlu tutuyorum diyorsa, bu hükmün dışına çıkan, Allah'ın sınırlarının dışına çıkmış demektir. Bu hatalı inançtan dolayı, namazın olmasının mümkün olmadığı söylenmekte ve madem Allah namazı emretmiş onunda abdest alınarak yapılacağına hükmetmiş, bu durumda Müslümanlar abdest emri gelmeden ABDEST ALMADAN MI NAMAZ KILIYORLARDI diyerek toplumun kafasında çelişkiler yaratmaktadırlar. Elimizde Kur'an'ın orjinal ve kesin indiriliş sırası yoktur. Olmasının da bir önemi yoktur. Çünkü Kur'an tek bir başlık altında değil, konulara SURELERLE ayrılmıştır. Ayrıca hangi ayet, hangi tarihte gelmiştir şeklinde de bir bilgi yoktur. Söylenenlerin hepsi rivayet bilgilerdir kesin değildir. Onun için bizler, Kur'an ayetlerini bir bütün olarak değerlendirmeliyiz ve anlamaya çalışmalıyız.
  9. Bu makalemde sizlerin, üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim konu, Kur’an’da geçen SALAT kelimesi üzerinde olacak. Salat Allah’a dua etmek, toplumun birbirine destek olması ve bizlerin farsça namaz dediğimiz kıyam, rükû ve secde ile yapılan şekilsel bir dua ibadeti anlamlarına gelir. Bu makalemde üzerinde durmak istediğim konu, bazı arkadaşlarımızın kıyam, rükû ve secde ile yaptığımız ibadetin aslında, Kur'an'da geçmediğini iddia ettikleri konusu üzerinde olacak. Her düşünceye saygılı olurda, hiç bir etki altında kalmadan, derinlemesine Kur’an ayetleri üzerinde düşünürsek, inanıyorum ki en doğru sonuca ulaşabiliriz. Eğer birbirimize saygısız tavırlar içinde olurda, bizim gibi inanmadığı için, karşımızdaki kişiyi dinsizlikle suçlarsak, daha baştan büyük hata yapmış oluruz. ÖNCE ŞUNU ÇOK AÇIK BİR ŞEKİLDE, YAZIMIN BAŞINDA SÖYLEMEK İSTERİM. ŞU AN KILDIĞIMIZ NAMAZIN AYNISINI, DETAYLARINI KUR’AN’DA ARAMAYALIM, BULAMAYIZ. ÇÜNKÜ ALLAH BU ŞEKLİYLE, YANİ DETAYI İLE NAMAZI KUR’AN’DA EMRETMEMİŞ. GÜNÜMÜZDE KILINAN SALATA/NAMAZA, ALLAH’IN EMRETTİKLERİNDEN ÇOK FAZLASINI MEZHEPLER, RİVAYETLER İLAVE ETMİŞTİR. Kıyam, rükû ve secde ile yaptığımız ibadetin, duanın olmadığını savunan Sayın Hakkı yılmazın, bu konuda ki düşüncelerinden bir bölüm sizlere sunmak istiyorum. Eğer bir ayet bile bu anlatılana ters düşüyor ve aklımızda soru işaretleri bırakıyorsa, söylenenlerin doğru olmadığı ortaya çıkmış olur. “Sonuç olarak [salât] sözcüğünün anlamını; “destek olmak, yardım etmek, sorunları sırtlamak; sorunların çözümünü üzerine almak” şeklinde özetlemek mümkündür. Dolayısıyla [salât] sözcüğünün anlamını, “yakın çevrede bulunan muhtaçlara yardım” boyutuna indirgemek doğru olmayıp, “topluma destek olmak, toplumu aydınlatmak, toplumun sorunlarını sırtlamak, üstlenmek ve gidermek” boyutunu da içine alacak şekilde geniş düşünmek gerekir. Yapılacak yardımın, sağlanacak desteğin gerçekleştirilme şeklinin ise “zihnî” ve “malî” olmak üzere iki yönü bulunmaktadır. • Zihnî yönü ile salât; eğitim ve öğretimle bireyleri, dolayısıyla da toplumu aydınlatmak, rüşde erdirmek; en sağlam yola iletmek; • Malî yönü ile salât; iş imkânları ve güvence sistemleri ile ihtiyaç sahiplerine yardım etmek, onları zor günlerinde sırtlamak, böylece de toplumun sıkıntılarını gidermektir. Kur’an’daki, “salât’ın ikamesi” ile ilgili emir ve haber cümlesi niteliğindeki ifadeler genellikle “namazı doğru kılın, namazlarını dosdoğru kılarlar” şeklinde çevrile gelmiştir. Bizim, sözcüklerin anlamları üzerinden yaptığımız tahlil ise bu çevirilerin, ifadenin anlamını yansıtması bakımından yetersiz kaldığını, hatta yanlış olduğunu göstermektedir. Bunu somutlaştırarak ifade etmek gerekirse “salâtın ikamesi”; • Zihnî yönü ile eğitim ve öğretimin yapılması için okullar, halk evleri, halk eğitim merkezleri açılması ve bunların ayakta tutulması. • Malî yönü ile iş alanları açılması, Emekli Sandığı, Bağkur, SSK gibi sosyal güvenlik sistemlerinin teşkil edilmesi, yoksul ve yetimlerin desteklenerek -bekâr ve dulların evlendirilmesi de dâhil- sorunlarının sırtlanması, dertlerine deva olunması için kurumlar oluşturulması ve bunların yaşatılarak ayakta tutulması demektir.” Bu düşünceye göre SALAT Allah’a karşı değil, yalnız insanların birbirine karşı yaptığı bir davranış, yardım olarak algılanmış. Hâlbuki Kur’an’a ayetlere baktığımızda salat, hem Allah’a karşı yapılan bir ibadet, dua olduğu gibi, insanların birbirine karşı yapması gereken destek, yardım anlamlarında da kullanılmış olduğunu görebiliriz. Sizlere çok önemli bir örnek vermek istiyorum. Bakın Allah SALAT için kalktığınızda önce ne yapın diyor. “EY İMAN EDENLER! SALATA KALKTIĞINIZ ZAMAN YÜZLERİNİZİ, DİRSEKLERE KADAR ELLERİNİZİ YIKAYIN. BAŞINIZI, MESH EDİN TOPUKLARA KADAR AYAKLARINIZI DA.” (Maide 6) Lütfen ayetin devamını siz Kur’an’dan okuyunuz. Sizce Allah ihtiyacı olana yardım ve destek olmak için yüzünüzü ve kollarınızı yıkayın, başınızı ve ayaklarınız mesh edin ondan sonra mı bu yardımı yapın diyor? Bakın yalnız bu ayet bile bu düşüncenin hatalı olduğunu gösteriyor. Hakkı Yılmaz bu ayeti, nasıl tercüme etmiş ona bakalım. Bu konuyla ilgili ayetleri özellikle Say. Hakkı Yılmazın Kur'an mealinden verip, daha sonra farklı meallerle karşılaştırmak istiyorum. Yorumunu sizlere bırakıyorum. “EY İMAN ETMİŞ KİŞİLER! SALÂTA [MÂLÎ YÖNDEN VE ZİHİNSEL AÇIDAN DESTEK OLMA; TOPLUMU AYDINLATMA KURUMLARINA] DOĞRU KALKTIĞINIZ/TOPLUM İÇİNE ÇIKTIĞINIZ ZAMAN, HEMEN YÜZLERİNİZİ VE DİRSEKLERE KADAR ELLERİNİZİ YIKAYIN. BAŞLARINIZI VE İKİ TOPUĞA KADAR AYAKLARINIZI EL İLE SİLİN” Demek ki bu ayette geçen salatı yerine getirirken, Allah bizlerden önce temizlenmemizi istiyor. Peki, neden olabilir? Çünkü kendisinin huzuruna durup, ona SALAT edeceğiz yani ondan yardım dileyip, onun şanını yücelteceğiz de ondan. Bakın bu konuya açıklık getirecek bir ayeti, Hakkı Yılmazın mealinden yazalım. Taha 14: HİÇ ŞÜPHESİZ Kİ BEN, ALLAH'IN TA KENDİSİYİM. İLÂH DİYE BİR ŞEY YOKTUR BENDEN BAŞKA. O HÂLDE BANA KULLUK ET VE BENİ ANMAK İÇİN SALÂTI İKAME ET [MÂLÎ YÖNDEN VE ZİHİNSEL AÇIDAN DESTEK OLMA; TOPLUMU AYDINLATMA KURUMLARI OLUŞTUR-AYAKTA TUT] UYARISINA KULAK VER. (Hakkı Yılmaz) Ne yazık ki kafamızdaki düşünceyi inancı, işte böyle bizler ayetlere söyletmeye çalışıyoruz. Tabi kendimizi kandırıyoruz. Bakın Allah SALAT emrini ikinci cümlesinde nasıl açıklıyor. “O HÂLDE BANA KULLUK ET VE BENİ ANMAK İÇİN SALÂTI İKAME ET” Demek ki bu ayette bahsedilen salat, Allah’a kulluk görevimizi yerine getirmemizi ve özellikle kendisini anmamızı, ondan yardım dileyerek dua etmemizi istediği SALAT olduğu anlaşılıyor. Sayın Hakkı Yılmaz’ın düşünce ve inancına apaçık ayet uymadığı için, parantez içinde hemen farklı bir anlam verip, mali yönden ve zihinsel açıdan destek olma diye de yazmış. Yazmış ama ayet muhkem bir şekilde, Allah’ın bizzat kendisine karşı kulluk görevimizin yapılmasını istediği SALATTAN bahsediyor. Ne yazık ki Allah’ın ayetleri ile işte böyle mezhepler, tarikat ve cemaatler anlamları ile oynuyor, toplumun kafasını karıştırıyorlar. Allah’ın kendisine kulluk görevimiz adına salatı emrettiği bir ayeti, yine Say. Hakkı Yılmazın mealinden yazalım. Nisa 101: VE YERYÜZÜNDE SEFERE ÇIKTIĞINIZ ZAMAN, KÂFİRLERİN; ALLAH'IN İLÂHLIĞINI VE RABLİĞİNİ BİLEREK REDDEDEN KİMSELERİN SİZE BİR KÖTÜLÜK YAPACAĞINDAN KORKARSANIZ SALÂTTAN [MÂLÎ YÖNDEN VE ZİHİNSEL AÇIDAN DESTEK OLMA; TOPLUMU AYDINLATMA ÇALIŞMANIZDAN] KISALTMANIZDA [EĞİTİMİ-ÖĞRETİMİ KISA KESMENİZDE] SİZİN İÇİN BİR SAKINCA YOKTUR. ŞÜPHESİZ KÂFİRLER; ALLAH'IN İLÂHLIĞINI VE RABLİĞİNİ BİLEREK REDDEDEN KİMSELER, SİZİN İÇİN APAÇIK DÜŞMANDIRLAR. (Hakkı Yılmaz) Bakın Müslümanlar savaştalar ve Allah bu durumda SALATI yani kendisine karşı şekilsel yapılacak duayı, saygıyı yani namazı yerine getirirken, düşmanlarınız size zarar verebilirler diyerek, SALATINIZI KISA TUTMANIZDA SAKINCA YOKTUR DİYOR. Say. Hakkı Yılmaz’ın, Salat konusunda aşırı takıntılı olduğu anlaşılıyor. Savaştaki insanların bile salatı yerine getirirken, mali yönden zihinsel açıdan destek olmaktan bahsediyor. Zorlama yaparak, gerçeklerin üstünü örtemeyiz. Şimdide yine Hakkı Yılmaz’ın mealinden, acaba bizlerin namaz diye çevirdiğimiz salatın, ne zaman yapılması gerektiği konusunda bir örnek verelim. Hud 114: VE GÜNDÜZÜN İKİ TARAFINDA VE GECENİN YAKIN SAATLERİNDE SALÂTI [MÂLÎ YÖNDEN VE ZİHİNSEL AÇIDAN DESTEK OLMAYI; TOPLUMU AYDINLATMAYI OLUŞTUR-AYAKTA TUT], ÇÜNKÜ İYİLİKLER KÖTÜLÜKLERİ GİDERİR. BU, İBRET ALANLARA BİR ÖĞÜTTÜR. (Hakkı Yılmaz) HER SALAT KELİMESİNİ GÖRÜP, NAMAZ DİYE ÇEVİRENLERİN YAPTIĞI GİBİ, HAKKI YILMAZ’DA HER SALATI, PARANTEZ İÇİNDE AÇIKLAMA GEREĞİ DUYMUŞ VE MALİ YÖNDEN VE ZİHİNSEL AÇIDAN DESTEK OLMA DİYE TERCÜME ETMİŞ. Kur’an insanların maddi, mali yönden bir birine destek olma konusunu açıklarken İNFAK, ZEKÂT BAŞLIĞI ALTINDA ANLATIR. Birçok ayetinde salat edin, zekât verin diyerek ayrı ayrı zikreder. Haşa Rabbimiz bizlere bu konuları, detaylı açıklayamadı da parantez içinde açıklama gereğimi duyuluyor. Diyelim ki söylediği gibi salat mali ve zihinsel destek olma anlamına gelir diyelim bir an. Allah bu görevi gündüzün iki tarafında yani sabah ve akşama yakın saatlerde mi yapın diyor? Allah’ınızı severseniz insanlara yardımı, desteği Allah neden sabah erken saatlerinde ya da akşama doğru gün batarken yapın desin? HALA BU DÜŞÜNCENİN MANTIK VE KUR’AN DIŞI OLDUĞUNU ANLAYAMADIK MI? Bu durumda Kur’an bizim, namaz diye çevirdiğimiz bu ibadeti nasıl yapmamız gerektiğini söylüyor Kur’an’da şimdide ona bakalım. Tabi yine Hakkı Yılmazın, özellikle mealinden bakalım. Bakara 125: VE BİZ, BİR ZAMAN BU BEYT'İ/İLK YAPILAN OKULU, İNSANLAR İÇİN BİR SEVAP KAZANMA/ DÖNÜŞ YERİ VE BİR GÜVEN YERİ YAPMIŞTIK. –SİZ DE İBRÂHÎM'İN GÖREV YAPTIĞI YERDEN BİR SALÂT YERİ [MÂLÎ YÖNDEN VE ZİHİNSEL AÇIDAN DESTEĞİN; TOPLUMUN AYDINLATILMASININ GERÇEKLEŞTİRİLECEĞİ BİR YER] EDİNİN.– VE BİZ, İBRÂHÎM İLE İSMÂÎL'E, “BEYTİMİ, DOLAŞANLAR, İBÂDETE KAPANANLAR VE BOYUN EĞİP TESLİMİYET GÖSTERENLER, ALLAH'I BİRLEYENLER İÇİN TERTEMİZ TUTUN” DİYE AHİT ALMIŞTIK. (Hakkı Yılmaz) Aynı ayeti bir başka mealden daha yazmak istiyorum ki, ayet nasıl gerçek anlamından saptırılmış, daha net görebilelim. “HANİ EVİ (KÂBE’Yİ) İNSANLARA TOPLANMA YERİ VE GÜVEN (MEKÂNI) KILMIŞTIK. SİZ DE İBRAHİM’İN MAKAMINDAN BİR MUSALLÂ/NAMAZGÂH YERİ EDİNİN! İBRAHİM’E VE İSMAİL’E “TAVAF EDENLER, İBADETE KAPANANLAR, RÜKÛ VE SECDE EDENLER İÇİN EVİMİ TEMİZ TUTUN!” DİYE EMRETMİŞTİK.” (Bakara 125) Ayette özellikle RUKKE’İ-SUCÛD yani rükû ve secde kelimeleri geçiyor. Ama Hakkı Yılmaz bu kelimelerin yerine ibadete kapananlar, boyun eğip teslimiyet gösterenler demiş. Aslında bu iki kelimenin anlamı bunlar doğru. PEKİ İBATEDE NASIL KAPANILACAK? Ne yazık ki bu konuda, düşünmek bile istemiyorlar. Ama bu toplantı yerinde özellikle bu hareketlerin yapıldığı ve bu şekilde ibadet edildiği çok açık ayetlerde belirtiliyor. Demek ki şekilsel bir ibadetten Kur’an bahsediyor. Elbette bugün günümüzde kılınan namaz, bu şekliyle Kur’an’da geçmez. Bu namaz şekli mezheplerin, rivayetlerin hadislerin öğrettiği bir namaz şeklidir. Demek ki Allah özellikle zamanını da verdiği vakitlerde, kıyam ederek, rükû ve secde ederek bizzat kendisine boyun eğdiğimizi, yalnız ondan yardım isteyip, ona şükranlarımızı sunduğumuz bir salattan bahsediyor. Şunu da söylemek isterim, mezheplerin ve rivayetlerin şekillendirdiği şekliyle değil, Allah’ın izah ettiği şekliyle de yalnız namaz kılabiliriz. Bunun aksini hiç kimse söyleyemez. Günümüz şekliylede kılabiliriz, yeterki Kur'an hükümlerine ters düşen bir konu olmasın. Yeri gelmişken hatırlatmak isterim. Şu anda Yahudiler ve Hristiyanlarda da, belki hepsinin yerine getirmediği, KUR’AN’DA GEÇEN KIYAM, RÜKÛ VE SECDE İLE YAPILAN BİR İBADETLERİ VAR. ONLARDA KENDİ İNANÇLARI DOĞRULTUSUNDA, FARKLI ŞEKİLLENDİRMİŞLER BU SALATI. Hatta özellikle Yahudileri, böyle ibadet ederken video görüntülerini görmüşsünüzdür. Konumuzla ilgili, Hakkı Yılmazdan bir ayet örnek daha vermek istiyorum. Daha sonrada aynı ayeti farklı bir mealden vereceğim. Hac 77: EY İMAN ETMİŞ KİMSELER! ZAFER KAZANMANIZ, DURUMUNUZU KORUMANIZ İÇİN, ALLAH'I BİRLEYİN, BOYUN EĞİP TESLİMİYET GÖSTERİN, RABBİNİZE KULLUK EDİN, İYİLİK YAPIN VE ALLAH UĞRUNDA GEREKTİĞİ GİBİ GAYRET GÖSTERİN. (Hakkı Yılmaz.) Hac 77: EY İMAN EDENLER! RÜKÛ EDİN; SECDE EDİN; RABBİNİZE İBADET EDİN; HAYIR İŞLEYİN Kİ KURTULASINIZ! (Mehmet Okuyan) Ayette özellikle RÜKÛ VE SCUD yani rükû ve secde kelimeleri geçiyor. Bizler ne yazık ki yanlış inançlarımızda ısrar edebilmek için, Kur’an’da geçen bu kelimeleri özellikle kullanmaktan kaçınıyoruz. Allah’a kulluk görevimiz olan bu ibadeti farklı bir şekilde anlaşılmasını sağlamaya çalışmak, bizlerin Kur’an’ı da yanlış anlamamıza neden oluyor. ALLAH AÇIKÇA KENDİSİNE KULLUK ETMEMİZDEN BAHSEDİYOR. AMA BİZLER BU HÜKMÜN, ÜSTÜNÜ ÖRTMEYE ÇALIŞIYORUZ. Bu ve benzeri ayetlerden de anlıyoruz ki, Allah bulunduğumuz yaşadığımız yerde özellikle BİZLERDEN, KENDİSİNE TESLİMİYETİMİZİ SİMGELEYEN YANİ KIYAM, RÜKÛ VE SECDE İLE YAPILAN İBADETTEN, DUADAN ÖZELLİKLE SÖZ EDİYOR. Bu ibadeti de toplu olarak, haftada bir gün çağrıldığında yapılmasını istiyor. Bunu yaparken de özellikle temizlenmemizi, yani abdest alarak yapmamız gerektiği bilgisini veriyor. Konumuzla ilgili bir başka ayeti iki farklı mealden vermek istiyorum. Furkan 64: RAHMÂN'IN [YARATTIĞI BÜTÜN CANLILARA DÜNYADA ÇOKÇA MERHAMET EDEN ALLAH'IN] KULLARI, RABLERİNE TESLİMİYET GÖSTEREREK VE KULLUK GÖREVLERİNİ YERİNE GETİREREK GECELERLER. (Hakkı Yılmaz.) Furkan 64: RABLERİ İÇİN GECELERİNİ SECDE VE KIYAM HÂLİNDE GEÇİRİRLER. (Mehmet Okuyan) Bu ayette de özellikle SECDE VE KIYAM yani secde etmek ve saygıyla ayakta durmak kelimesi geçer. Bu konudaki ayetleri birlikte anlamaya çalıştığımızda, Allah’ın biz kullarından özellikle zamanını da söylediği, hatta temizlenerek yani abdest alarak saygıyla ayakta durup, huzurunda yine saygıyla eğilip daha sonrada sonsuz bağlılığımızı teslimiyetimizi gösterdiğimiz bir ibadetten namazdan duadan, YANİ KULLUK GÖREVİMİZDEN BAHSETTİĞİ ayetleri görüyoruz. Hatırlatmak isterim, KULLUK GÖREVİMİZ İNSANLARA KARŞI DEĞİL, ALLAH’A KARŞI YAPACAĞIMIZ BİR DAVRANIŞTIR, TESLİMİYET HAREKETİDİR. Lütfen sizler, bu konuyla ilgili diğer ayetleri Kur'an'dan araştırınız ve bu konuda en doğru bilgi sahibi olun ki, SİZLERİ BU KONUDA HİÇ KİMSE ALDATAMASIN. Bizler ayetlere zorlama yaparak, kendi inancımızı söyletmek yerine, Allah’ın muhkem yani şüphe duymayacağımız bir şekilde açıklayıp izah ettiği ayetleri, etki altında kalmadan farklı anlamlar vermeden, anlamaya çalışalım. En doğru yolu bu yöntemle bulacağımız çok açıktır. ONUN İÇİN ALLAH KUR’AN’IN SINIRLATRINI AŞMADAN, YALNIZ ALLAH’IN İPİNE SARILMAMIZI EMREDİYOR. ÇÜNKÜ SORUMLU OLDUĞUMUZ KİTABIN KUR’AN OLDUĞUNU, YÜCE RABBİMİZ BİZLERE BİLDİRİYOR. Dilerim Kur’an gerçekleri ile buluşan, batıldan ve sanıdan uzak, yalnız Allah’ın ipine sarılan ve böylece en az hata yapan, Allah’ın halis kullarından oluruz. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  10. Bu makalemde sizlerin, üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim ayet, İsra suresi 79. Ayet olacak. Bu ayeti de tercüme ederken, genellikle mezheplerin öğretileri ve rivayetlerin etkisiyle anlamaya çalıştıkları için, ne yazık ki ayette hiç geçmeyen şeyleri, sanki geçiyormuş gibi tercüme etmeleri, bizlerin farkında olmadan Kur’an üzerinde nasıl tahrifatlar yaptığımıza, güzel bir örnek teşkil ediyor. Aynı ayeti özellikle iki farklı mealden yazmak istiyorum ki, konu daha iyi anlaşılabilsin. İsra 79: SANA ÖZEL OLMAK ÜZERE GECE UYKUYA ARA VER! (BÖYLECE) RABBİN SENİ, MUTLAKA ÖVGÜYE DEĞER BİR MAKAMA ULAŞTIRACAKTIR. (Mehmet Okuyan) İsra 79: GECENİN BİR KISMINDA DA UYANARAK SANA MAHSUS FAZLA BİR İBADET OLMAK ÜZERE TEHECCÜD NAMAZI KIL Kİ, RABBİN SENİ MAKAM-I MAHMUD’A ULAŞTIRSIN. (Diyanet meali) Allah’ın özellikle, Resulünün yapması için ona verdiği bir görevden bahsediliyor ayette. Bunu çok açık anlıyoruz. Ne diyor? Gecenin bir vaktinde özellikle sen kalk yani uyan, uykuna ara ver diyor. Peki, gece vaktinde kalkıp ne yapmasını istiyor olabilir Rabbimiz. Diyanetin çevirisine bakarsanız, gece kalk yalnız sana mahsus olmak üzere namaz kıl dediğini yazmışlar. Peki, ayette salat kelimesi geçiyor mu? Elbette hayır. Geçmediği halde, ayeti tercüme ederken bu durumda nasıl olurda ayette olmayan bir şeyi varmış gibi nasıl yazarız? Bunu yaparsak hem ayeti tahrif etmiş, hem de Allah’a iftira etmiş oluruz. Ne yazık ki bu yanlışlar bilinçli yapılıyor ve Kur’an’da Allah’ın hiç bahsetmediği, hüküm vermediği halde, ayetlere batıl inançlarını ilave edip haşa, adeta bu inançlara Kur’an’dan delil yaratıp, ALLAH’A SÖYLETMEYE ÇALIŞIYORLAR. Kur’an’da ayetlerde geçen her salat kelimesini, ne yazık ki namaz diye çeviriyorlar. Salat kıyam, rükü ve secde ile yapılan bizim namaz dediğimiz anlama geldiği gibi, yalnız Allah'a dua edip ondan yardım dileme ve iman edenlerin birbirine destek olması, yardım etmesi anlamlarına da gelmektedir. Hatta bu ayette salat kelimesi geçmediği halde, namaz diye özellikle çeviriyorlarsa, bu toplumu Allah’ın yoluna değil, kendilerinin şekillendirdiği mezheplerin, cemaat ve tarikatların yoluna yöneltmeye çalıştıkları, çok açık anlaşılıyor. Yeri gelmişken söylemek isterim. Ayette hitap ve yerine getirilmesi görev, tüm iman edenlerle ilgili değil. Yalnız Allah’ın Resulüne bizzat verilen bir emir. BU AYETTEN DE ŞUNU ÇOK AÇIK ANLIYORUZ. ALLAH RESULÜNE NE EMRETTİYSE KUR’AN’A GEÇMİŞ, HİÇBİR ŞEYİ KUR’AN DIŞINDAN ONA VAH YETMEMİŞTİR. İsteseydi Allah, bu emir yalnız seni ilgilendiriyor, bunu Kur'an'a geçirme diyebilirdi. Benzer ayet Ahzab 50. Mezheplerin, cemaatlerin, tarikatların kendi inançlarını İslam dinine ilave etmeye çalıştıkları bir yol, yöntem böylece batıl ve hurafe olduğu anlaşılıyor. Tabi aklını kullanan Kur’an ile buluşan bunu anlayabiliyor. Anlatıldığı gibi Allah Resulüne, GAYRİ METLUV yani Kur’an dışı asla bir vahiy bildirmediği anlaşılıyor. Bu tuzağa zikir ehli, yani Kur’an ile tanışan Müslümanlar düşmez. Onun için Kur’an’ı anlayarak ve düşünerek okunmasını cemaat ve tarikat mensupları hiç istemez. Gelelim İsra suresi 79. Ayete. Allah Resulünün, gecenin bir vaktinde kalkıp ne yapmasını istiyor olabilir? Tam bu esnada gençlik eğitim yıllarımda özellikle imtihandan önce, sabaha yakın hatta karanlıkta kalkıp ders çalıştığım geldi aklıma. Bu saatlerde insanın aklına çalıştıkları, daha çok giriyor akılda kalıyor. Gerçekten o saatte dinlenmiş kafayla çalıştığım dersi çok daha iyi anlıyordum. Allah’ta Resulüne aslında aynı şeyi söylüyor. Dinlenmiş bir şekilde kalk, uykuna ara ver ve SANA VAH YETTİĞİM DERSİNİ ÇALIŞ. Kullarıma en doğru şekilde tebliğ et diyor. Ayrıca bu vakitte bana salat et ve kulluk görevini gereği gibi yerine getir, yalnız bana dua et emirlerini de devamında, bakın nasıl bildiriyor. İsra 80. Ayette ne diyor. ”DE Kİ: “RABBİM! GİRECEĞİM YERE DÜRÜSTLÜKLE GİRMEMİ; ÇIKACAĞIM YERDEN DE DÜRÜSTLÜKLE ÇIKMAMI SAĞLA! BANA TARAFINDAN YARDIM EDİCİ BİR GÜÇ VER!” Yine devamında 81. Ayetinde, bakın ne söylemesini istiyor ” DE Kİ: “GERÇEK GELDİ; BATIL YIKILDI. ŞÜPHESİZ Kİ BATIL YIKILMAYA MAHKÛMDUR.” Ayetin son cümlesi çok önemli. Sana has, gecenin bir vaktinde kalkıp sana verdiğim görevini, en doğru yapabilmek için çaba gösterirsen, Allah seni MAKAM’I MAHMUD’A, yani övgüye değer bir makama ulaştıracaktır diyor. Bakın Allah, Resulüne verdiği bu görevi gerektiği gibi yerine getirdiğinde, iyi güzel bir makama ulaştıracağını özellikle söylüyor. Burası önemli. ALLAH ÇABA GÖSTERMEYENE, ÖDÜL DE YOK DİYOR. Her zaman yaptıkları gibi bu ayetin son cümlesinde geçen, MAKAM’I MAHMUD sözüne öyle bir anlam veriyorlar ki, Kur’an ile taban tabana zıtlık teşkil ediyor. Topluma bu bu ayet ile ilgili ne anlatıyorlar biliyor musunuz? Bakın Kur’an’a değil nelere inanıyorlar ve topluma Allah’ın Resulünün hadisi diye neler anlatılıyor. Rivayet hadislere sorgusuz inanmak, işte bu kadar tehlikeli ve riskli. “MAKAM-I MAHMUD: ÖVÜLEN MAKAM, AHİRETTE HZ. PEYGAMBER (S.A.S)'E VERİLECEK OLAN MAKAM. BU MAKAM ONUN ÖNCE BÜTÜN İNSANLARA UMUMÎ; SONRA DA KENDİ ÜMMETİNE HUSUSİ SURETTE ŞEFAAT EDECEĞİ MAKAMIN ADIDIR. (Suyûtî, el-Hasaîsu'l-Kübra, Beyrut 1405/1985, II, 378). İMAM TABERÎ'NİN RİVAYET ETTİĞİ BİR HADİSTE HZ. PEYGAMBER (S.A.S), MAKAM-I MAHMUD ÜMMETİME ŞEFAAT EDECEĞİM BİR MAKAMDIR" BUYURMUŞTUR. İMAM TİRMİZÎ'DEN GELEN BİR RİVAYETTE DE HZ. PEYGAMBER (S.A.S)'E MAKAM-I MAHMUD SORULMUŞ; "O ŞEFAATTİR" CEVABINI VERMİŞTİR. ŞEFAAT İSE, KADI İYAZ'IN İFADESİNE GÖRE YA HESABI KOLAYLAŞTIRIP KULUN AFFINI VEYA DERECESİNİN YÜKSELMESİNİ SAĞLAMAKTIR.” Zikir Ehli Kur’an ile bir bağ kuran bir Müslüman, bu söylenenlere asla inanmaz, itibar etmez. Çünkü Allah şefaatin yalnız kendi tek elinde olduğunu apaçık bildirmiştir. Bir örnek. “KENDİLERİ İÇİN ALLAH’TAN BAŞKA NE BİR DOST, NE DE BİR ŞEFAATÇİ BULUNMAKSIZIN, RAB’LERİNİN HUZURUNDA TOPLANMAKTAN KORKANLARI, ALLAH’A KARŞI GELMEKTEN SAKINSINLAR DİYE, ONUNLA (KUR’AN İLE) UYAR. (Enam 51) Zümer suresi 19. Ayetinde de Allah Resulüne hitap ederken, bakın bu konuda bizleri nasıl uyarıyor. “ÜZERİNE AZAP SÖZÜ HAK OLANI, ATEŞE DALMIŞ OLANI, SEN Mİ KURTARACAKSIN?” Bunlara benzer o kadar çok örnek ayet var ki, şefaatin yalnız Allah’a ait olduğuna dair. Kur’an ile buluşmayanı, Allah ile aldatmak işte bu kadar kolay. Ama batıldan sanıdan uzak Allah’ın ipine sarılanı da, asla hiç kimse Allah ile aldatamaz. Şimdide, MAKAMI’I MAHMUT yani değerli bir makama seni Allah ulaştırır sözünden, bu makamın nerede olabileceği konusu üzerinde düşünelim. Dikkat ederseniz bu sözleri Allah Resulüne, gecenin bir vaktinde kalk sana vah yettiğim görevin dersini en iyi bir şeklide çalış, hayatına geçir, görevini en doğru bir şekilde yaparsan, seni değerli bir makama getiririz diyor. Bu makamın nerede olabileceği konusu üzerinde birlikte düşünelim. Bu sözler bildiğiniz gibi, Allah’ın Resulünün çok zorlu bir görevini yerine getirmesi, YANİ KUR’AN’I TEBLİĞ ETMESİ ESNASINDA, ONA HEM MORAL VERMEK, HEMDE TEŞVİK ETMEK İÇİN SÖYLENİYOR. Bildiğiniz gibi Allah’ın Resulü bu görevini yaparken çok zorluklar çekerek savaşlar yapmış, ölümle burun buruna gelmiş, hatta hicret etmek zorunda kalmıştı. ALLAH’TA İSRA SURESİ 79. AYETİNDE, SANA VERDİĞİM GÖREVİ ÖZVERİYLE YAPARSAN, SENİ ARZU ETTİĞİN BAŞARIYA, ÖVGÜYE DEĞER BİR MAKAMA BU DÜNYADA GETİRİRİZ ANLAMINDA, BU ÇABANIN SONUNDA TEBLİĞ GÖREVİNDE BAŞARILI OLMUŞ, HUZUR İÇİNDE GÖREVİNİ YERİNE GETİRMİŞ BİR MAKAMA ULAŞTIRIRIZ SENİ DİYOR. Elbette mahşer günüde, görevini başarıyla yerine getirmiş bir Resulün makamı da, ÖVGÜYE DEĞER BİR MAKAM OLACAKTIR. Değerli dostlarım günümüzde İslam, kendisini ruhban ilan edenlerin bir kısmı tarafından, inanılmaz ayetler tahrif edilerek, batıl inançlarının ilaveleri ile topluma anlatılıyor. Lütfen bu tuzağa düşmeyelim. Düşmemek içinde, elimizden geleni yapalım. Kur’an’ın tercümesini farklı meallerden okuyalım ve ayetler arasında bağlantı kurarak, Allah’ın mesajlarını anlamaya çalışalım. Çünkü Allah biz Kur'an'ı anlayasınız hiç kimseye muhtaç olmayasınız diye, nice örneklerle açıkladık diyor. Eğer bizlere anlatılan herhangi bir bilgi, Kur’an’dan onay almıyorsa, lütfen o söylenenlere inanmayalım. ALLAH NE EMREDİYORSA, ONUN KUR’AN’DA OLDUĞUNU BİLELELİM. KUR’AN’DA YOKSA O ALLAH’IN EMRETTİĞİ DEĞİLDİR DİYELİM. Çünkü Alla bu konuda hükmünü vermiş ve SİZLERİ KUR'AN'DAN SORUMLU TUTUYORUM DEMİŞTİR. Sizce haşa Rabbimiz sözünden dönüp, Kur'an'ın hiç bahsetmediği bir konudan bizleri sorumlu tutar mı? Yorumunu sizlere bırakıyorum. Eğer geleneklerimizin dine, ibadetlerimize yaptığı herhangi bir şey Kur’an ile çelişmiyorsa, elbette onu yapmak ya da yapmamak bizlere kalmıştır. Lütfen bu bilinçte olalım ve Kur’an ile bağımızı asla kesmeyelim, onu en doğru anlayabilmek adına çaba harcayalım. ÇABA GAYRET BİZDEN, TAKDİR VE YARDIM ALLAH’TAN. Hepimiz insanız hata yapabiliriz. Önemli olan büyük hatalar yapmadan, bu dünyada ki imtihanımızı tamamlamaktır. Allah büyük günahlardan sakınırsanız, küçük günahlarınızı bağışlarım diyor. Allah cümlemizin yardımcısı olsun inşallah. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  11. Bu makalemde sıklıkla yaptığımız bir yanlışımıza dikkat çekebilmek adına, Lokman suresi 6. Ayeti sizlere hatırlatmak ve üzerinde birlikte sizleri Kur’an merkezli düşünmeye davet etmek istiyorum. Eğer bizlerin rehberi yalnız Kur’an olmazsa, yolumuzun sonunun şeytanlaşmış insanlara mı, yoksa Allah’a mı ulaştığından asla emin olamayız. Onun içinde bizler eğer, Allah’ın Kur’an’da emrettiği hükümlerini dikkate alırsak, yolumuzun sonunun Allah’a ulaşacağından emin olabiliriz. Eğer bizler, Kur’an’da geçen bir ayetin hükmüne bile ters bir inanç yaşıyorsak, bu yolun sonu asla mutlu bitmez bunu da unutmayalım. Önce ayeti yazalım. Lokman 6: AMA İNSANLARDAN ÖYLELERİ VARDIR Kİ, (BAŞKALARINI) ALLAH YOLUNDAN BİLGİSİZCE SAPTIRMAK VE ONU GÜLÜNÇ DURUMA DÜŞÜRMEK İÇİN (İLÂHÎ MESAJLAR ÜZERİNDE) HADİS OYUNU OYNAMAYA KALKIŞIRLAR. İŞTE ONLAR, ONUR KIRICI BİR TERK EDİLMİŞLİĞE MAHKÛM OLACAKLAR. (Mustafa İslamoğlu meali) Önce şunu unutmayalım, Kur’an’ın tamamı Kitap Ehlinin yaptığı yanlışlar üzerine indirilmiş ve onların hataları Kur’an'da örnek verilerek, AYNI HATALARI BİZLERİN YAPMAMASI İÇİN UYARILIYORUZ. Dikkat ettiyseniz Kitap Ehli, kendi aralarında inançları konusunda bölünerek, kendi menfaatleri doğrultusunda, birbirilerini kendi çıkarları için din adına aldatıyorlarmış. Allah’ın sözlerinin yani ayetlerinin arasına, kendi sözlerini/hadislerini ilave ederek, Allah’ın dinini kendi inançları ile şekillendirip, onları istedikleri gibi yönettikleri gibi, BU YANLIŞI KABUL EDİP AKLINI KULLANMAYANLARI ADETA, GÜLÜNÇ DURUMA DÜŞÜRÜYORLARMIŞ. Bizler bu ayeti günümüze taşıyalım ve bu ayetten nasıl bir ders almalıyız, AYNI HATALARI BİZLERDE YAPIYOR MUYUZ ona bakalım. Aslında aynı hataları bizlerde çok fazla günümüzde yapıyoruz, çünkü Kur’an ile bir bağ ne yazık ki kuramadık. Allah katından gelen ilahi mesaj Kur’an içinde bizler, yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz diyor da, kendi menfaatlerimizi mezhep inançlarımızı, atalarımızın rivayet inancını topluma kabul ettirmek ve toplumu din adına yönetip çıkar sağlayabilmek için, ALLAH’IN İLAHİ MESAJI KUR’AN’I YETERLİ GÖRMÜYOR VE ALLAH’IN RESULÜNÜN ADINI KULLANAN VE ONUN ADINA HADİSLER NAKLEDENLERİN SÖZLERİNE İNANIYORSAK, ALLAH’IN KATINDA BİZLERİNDE GÜLÜNÇ DURUMA DÜŞECEĞİMİZ KESİNDİR. Ne yazık ki İslam toplumunun içine Yahudiler, Allah’ın Resulüne karşı bizim sevgimizi kullanarak, kendi inançlarını İslam dinine, Resule ait olduğu iddia ettikleri HADİSLER yoluyla soktular. Lütfen araştırınız, Kur’an’da tek kelime bile geçmeyen konular, bugün Yahudilerin inançlarında ve bizim mezhep inançlarımızda geçiyor. Bunu neden sorgulamıyoruz? Hiç kendimize sormuyoruz, madem Allah bizlerin yalnız Kur’an’ın ipine sarılmamızı istiyor ve yalnız Kur’an’dan sorumlusunuz diyor, NEDEN BİZLER KUR’AN’DA TEK KELİME GEÇMEYEN KONULARI, DİNİN EMRİ GİBİ YAŞIYORUZ? Bizlerde Kur’an bilinci gelişmediği için, daha doğrusu Kur’an ile bir bağ kuramadığımızdan bizleri, önüne gelen Allah ile aldatıyor. Allah katından olmadığı halde, BUNLARDA ALLAH’IN YA DA RESULÜN EMRİ DİYORLAR, BİZLERDE SORGUSUZCA DÜŞÜNMEDEN İNANIYORUZ. Farkında mısınız, Lokman suresi 6. Ayet bu konuda bizleri uyarıyor ve SİZLER, BENİM KATIMDAN GELMEYEN BAZI HADİSLERLE/SÖZLERLE ALDATANLARA SAKIN UYMAYIN. YOKSA GÜLÜNÇ DURUMA DÜŞERSİNİZ BENİM KATIMDA DİYOR RABBİMİZ. Bunu yapanlarla, bu hataya düşenlere Allah yardımcı olmayacağını bildiriyor. Geçmiş tarihlerde basında, televizyonlarda duymuşsunuzdur. Yahudilerin, İslam toplumunun içinde kurulan cemaat ve tarikatların hepsini, kendilerinin kurduğu ortaya çıkmıştı. Peki, sonuç ne oldu araştırılıp sorgulandı mı? ELBETTE HAYIR HERKES SUS PUS, UYUMAYA ALLAH İLE ALDATILMAYA DEVAM. Şimdide Lokman suresi 7. Ayete bakalım. Bu konuda bizlerin alacağı nasıl bir ders var. Lokman 7: ONA ÂYETLERİMİZ OKUNDUĞU ZAMAN; ONLARI HİÇ İŞİTMEMİŞ GİBİ, KULAĞINDA BİR AĞIRLIK VAR DA BÜYÜKLENEREK ARKASINI DÖNER. ONA, ELEM DOLU BİR AZABI MÜJDELE. (Diyanet meali) Hatırlatırım bu yanlışı yapanlar, iman ettiğini söyleyen Kitap Ehli. Bu ayet günümüzde bizlerinde, tıpkı Kitap Ehlinin yaptığı yanlışlara çok güzel bir örnek teşkil ediyor. Müslüman kardeşlerimizi yaptıkları yanlışlar konusunda Allah’ın ayetleri ile uyardığımızda, nasıl cevaplarlar alıyoruz sterseniz hatırlayalım, bakalım bizlerin Kitap Ehlinden bir farkımız var mı? “NE SORSAN HEP KUR’AN DİYOR. YAHU ALLAH CC AŞKINA RASULULLÂH NERDE. HADİS YOKMU? SİZİN DİN ANLAYIŞINIZDA BU. ÜLKEYE GÖNDERİLMİŞ BİR DİN YIKAN TORPIDO GİBİ. HEP VARSA YOKSA KUR’AN.” Buna benzer, yüzlerce cevap alıyorsunuz biliyorum. Sanırım Lokman 7. Ayet, bu tür düşüncelerin yanlışlığına güzel bir örnek ama Allah’ın ayetlerine bu sözleri söyleyenler, yaptıkları hatanın farkında da olamayacaklardır. Çünkü Allah aklını Kur'an ile kullanmayıp ısrarla batılın peşi sıra gidenlerin, GÖZLERİNE PERDE ÇEKERİM, KULAKLARINA AĞIRLIK KOYAR, KALPLERİNİ MÜHÜRLERİM DİYOR. Bu arkadaşlarımıza, Kur’an’dan ayet örneği verdiğimizde, adeta Allah’ın ayetlerini inkâr edercesine, kendisine öğretilen rivayet hadisi duymak istiyorlar ve sen Resulü dışlıyorsun inkâr ediyorsun diyebiliyorlar. Tabi bu durumda kendisinin, Allah'ın ayetini inkar ettiğin farkında da olamıyorlar. ALLAH’TAN DAHA DOĞRU SÖZLÜ KİM VARDIR diyen Rabbimizi, ne yazık ki duyan bile yok. Hatırlatmak isterim, Kitap Ehlinin yaptığı yanlışı Allah örnek veriyor ve SAKIN SİZLERDE AYNI YANLIŞI YAPMAYIN DİYE ALLAH UYARIYOR. DUYANA VE HAYATINA GEÇİRENE NE MUTLU. Bizler Allah’ın ayetlerinde uyardığı gibi ZANNIN, RİVAYET VE SANI bilgilerin ardına düşmüş, Allah’ın yolunda gittiğimizi zannediyoruz. Hâlbuki Allah Yunus suresi 36. Ayetinde ŞÜPHESİZ ZAN, HAKTAN HİÇBİR ŞEYİN YERİNİ TUTMAZ demiyor muydu? Eğer bizler Haktan gelen Allah’ın korumasındaki Kur’an’ın dışına çıkarsak, ZANNI, RİVAYETLERİ farkında olmadan, Allah’ın dini diye yaşarız. Sonunda da hüsran ve acı bizleri bekler unutmayalım. Değerli dostlarım, lütfen Allah’a onun kitabı Kur’an’a güvenelim. Kurtuluşumuzun tek kaynağı Kur’an’dır. Allah bizlerin yalnız Kur’an’a sarılmamızı emrediyor ve Kur’an’da hiçbir eksik bırakmadık, biz açıkladık diyor. Allah bizleri yalnız Kur’an’dan hesaba çekeceğine hükmediyorsa, sizce haşa mahşer günü Allah sözünden dönüp şaka yaptım, Resulümü herhalde postacı diye göndermedim, sizleri denedim. Yalnız Kur’an’dan değil, Resulümün hadislerinden de sorumluydunuz diyerek, bizleri Kur’an’da tek kelime bahsedilmeyen konulardan da hesaba çeker mi? Bu sorunun doğru cevabını arayan, lütfen sorumlu olduğumuz Kur’an’a baksın. Orada apaçık görecektir. Kur’an ile hala buluşamayana zaten sözüm yok. O ARKADAŞLARIMIZI DA ELBETTE BIKMADAN USANMADAN SON NEFESİME KADAR, ALLAH’IN İZNİYLE KUR’AN’A DAVETİM SÜRECEKTİR. Allah cümlemizin yardımcısı olsun. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK https://kuranadavet1.wordpress.com/ https://twitter.com/KURANA_DAVET http://www.hakyolkuran.com/ https://www.facebook.com/Kuranadavet1/ https://hakyolkuran1.blogspot.com/
  12. Bu makalemde sizlerin, üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim ayet, Ankebut suresi 57. Ayet olacak. Allah bizlerin körü körüne değil, ayetler üzerinde düşünmemizi aklımızı kullanmamızı istiyorsa, gelin birlikte bu ayeti Kur’an bütünlüğünde düşünelim ve bizlere neler anlatıyor anlamaya çalışalım. Ankebut 57: HER NEFİS ÖLÜMÜ TADACAK, SONRA DÖNDÜRÜLÜP BİZE GETİRİLECEKSİNİZ. (Elmalı meali) Bu ayet tercüme edilirken genellikle, her can ölümü tadacaktır diye tercüme edilir. Ben özellikle orijinal ayette geçtiği şekliyle yazdım. Çünkü CAN kelimesiyle NEFİS kelimesi çok farklı anlama geliyor. Can ismi, Farsça kökenli bir kelime olup, “hayat”, “ruh”, “yaşam anlamlarına gelir. Bir başka deyişle, yaşayan canlı varlık, nefis ise o canda bulunan ve her kişiye göre değişen arzu, istek, duygu diye çoğaltabiliriz. Yani, HER CANLININ BİR NEFSİ VARDIR, ONU DOĞRU KULLANMALIDIR dersek yanlış olmaz. ÖLÜM ASLA BİR SON DEĞİLDİR. HERKESİN KAT ETMESİ GEREKEN BİR YOLDUR. Değerli dostlarım, hepimizin birbirimizden öğreneceği çok şeyler vardır. Onun içinde birbirimizi dinleyelim, düşüncelerine saygı gösterelim ki gerçeklerle buluşabilelim. Unutmayalım hepimiz insanız ve hata yapma riskimiz her zaman vardır. ÖNEMLİ OLAN ALLAH’IN AFFETMEYECEĞİ, BÜYÜK HATALAR YAPMAMAKTIR. AKIL VE KUR’AN DENKLEMİNİ KURABİLMEK ÇOK ÖNEMLİDİR. BUNU KURABİLEN EN AZ HATA YAPACAKTIR. Şu konuya önce açıklama getirmek istiyorum. Allah Kur'an'da RUHLARIMIZ konusunda çok fazla bilgi vermediğini açıklamıştır İsra 85. ayetinde bakın ne diyor. "SANA RÛH HAKKINDA SORU SORARLAR. DE Kİ: “RÛH, RABBİMİN EMRİNDENDİR. SİZE ANCAK AZ BİR BİLGİ VERİLMİŞTİR." Onun için bizler RUH konusunda çok fazla yorum yapmamız doğru olmaz. Bizlere düşen açıklanan konular üzerinde konuşmak ve düşünmek olmalıdır. Ayette her NEFİS ölümü tadacaktır diyor. Burada ölümü tadan insanın RUHU değil dikkat ettiyseniz. Yani Allah hiçbir ayetinde her insanın ruhu ölecek, biz sonra o ruhu tekrar canlandıracağız demiyor. ÖLEN NEFSİN YAŞADIĞI BEDENİMİZDİR. Ölümü tadanda ruh değil, insanın nefsidir. Onun için Allah ayetinde, her nefis ölümü tadacaktır diyor. O bedenin hiçbir önemi yok, önemli olan RUHUMUZDUR ve oda ölümsüzdür. Tekrar dirildiğimizde canlanacak olan yeniden yapılacak bedenimizdir, o beden ruhumuzla birlikte birleşecek ki, mahşer günü hesap görülebilsin. Onun için ayette hareket ettiğiniz her duyguyu tattığınız NEFSİNİZİ BEDENİMİZİ GERİ ALIYOR, YANİ ÖLDÜRÜYOR, RUHUNUZU TEKRAR BEDENLENDİRECEĞİMİZ GÜNE KADAR BEKLETİYORUZ DİYOR. Nefis konusu üzerinde durmak istiyorum. Bizler bu dünyada imtihanımızı nefislerimizin etkisinde yaşıyoruz. Her kim nefsine hükmedip onu doğru yönetiyorsa, O imtihanında başarılı oluyor. Her kimde nefsinin istediği arzularının peşine takılıyorsa, oda nefsinin esiri oluyor demektir. BİR BAŞKA DEYİŞLE SÖYLEMEK GEREKİRSE, BİZLER NEFSİMİZLE HER ŞEYİ YAPYORSAK, HESAP GÜNÜDE MÜKÂFATI YA DA CEZAYI YİNE BEDENİMİZLE BİRLİKTE, NEFSİMİZ ÇEKECEKTİR. Nefis insanlara ya kazandırır, ya da kaybettirir. Onu yönetebilmek istiyorsak Kur’an ve akıl birlikte hareket etmelidir. Bu konuda Yusuf 53. Ayetinde bakın ne diyor. “BEN YİNE DE NEFSİMİ TEMİZE ÇIKARMIYORUM. ÇÜNKÜ NEFİS ŞİDDETLE KÖTÜLÜĞÜ EMREDER” Yazacağım ayet üzerinde dikkatle düşünelim. Ali İmran 25: BAKALIM, KENDİLERİNİ O GELECEĞİNDE HİÇ ŞÜPHE OLMAYAN GÜN İÇİN BİR ARAYA TOPLADIĞIMIZ VE HİÇ KİMSEYE HAKSIZLIK EDİLMEDEN HERKESE KAZANDIĞI TAMAMEN ÖDENDİĞİ VAKİT, HÂLLERİ NİCE OLACAKTIR. (Diyanet meali) Bakın her nefis ölümü tattı yani nefsi kullanılamaz hale geldi, beden öldü. Mahşer günü tekrar onları aynı bedenlerinde canlandırıp nefislerini de kendilerine verdikten sonra, ne yapılacağını söylüyor Rabbimiz. Hiç kimseye haksızlık edilmeyecek, nefislerinin yaptıkları tastamam kendilerine verilecektir diyor. Aslında ayetin orijinalinde NEFİSLERİNİN KAZANDIĞI tamamen ödendiği vakit diye geçtiği halde, genelde ayet HERKESE KAZANDIĞI DİYE TERCÜME EDİLİYOR. Kazanan ve kaybedenin bu ve benzeri ayetlerde insanların DOĞRU VE YERİNDE KULLANAMADIĞI NEFİSLERİNİN OLDUĞU ANLATILIYOR. ONUN İÇİN ÖZELLİKLE NEFİS KONUSUNU ÖN PLANA ÇIKARTIP, KONUYA DİKKATİN ÇEKİLMESİ ÇOK ÖNEMLİ. Bir örnek daha vermek istiyorum. “BİR NEBİNİN HIYANET ETMESİ OLACAK ŞEY DEĞİLDİR. KİM EMANETE HIYANET EDERSE, KIYAMET GÜNÜ HAİNLİK ETTİĞİ ŞEYİN GÜNAHI BOYNUNA ASILI OLARAK GELİR. SONRA HERKESE, ASLA HAKSIZLIĞA UĞRATILMAKSIZIN, KAZANDIĞI TASTAMAM VERİLİR.” (Ali İmran 161) Yine bu ayette de kazandığı tastamam verilir şeklinde tercüme edilen kısım, NEFSİNİN KAZANDIĞI taslamam verilir diye geçer. Allah bu ve benzeri ayetlerde özellikle NEFİS kelimesini kullanarak, bizlerin bu konuya dikkatini çekiyor. Bizler bunu atlarsak anlatılmak istenen konunun özünü anlamamış oluruz. ALLAH BU KONUDA BİZLERİ, NEFSİN ÖNEMİNE DİKKAT ÇEKİYOR VE DİYOR Kİ, BAŞINIZA GELECEK EN GÜZEL ŞEYDE NEFSİNDENDİR, EN KÖTÜ ŞEYDE NEFSİMİZİN ETKİSİYLEDİR. Onun için mükâfatınızda cezanızda, nefsinizin üzerinden olacaktır. Ölümü tadan ’da onun için nefisimizdir. RUHUMUZ ÖLMEZ, TEKRAR BEDENE DÖNÜŞ İÇİN BEKLETİLİR. Allah bizlere ölümü anlatırken Kur’an’da, aslında sizler her gün ölüyorsunuz diyerek, uykuyu ölüme benzetiyor. Gerçekten de uyuduğumuzda, bu dünya ile irtibatımızı kesiyoruz. Allah bizim yaşadığımız dünyada bin yılın, kendi katında bir gün gibidir olduğunu Kur’an’da örnek verir. Bizlerde uyuduğumuzda gerçekten onun katına geçerek ölümü yaşadığımızı, bilim adamları tespit etmişler. Çünkü uyuduğumuzda çok uzun gördüğümüz bir rüyanın aslında, bu dünyada 15-20 saniye gibi kısa zamanda gördüğümüzü tespit etmişler. Buradan da anlıyoruz ki uyuduğumuzda gerçekten ruhumuz Allah’ın katına geçiyor ve onun zaman dilimine tabi oluyoruz. ÇOK DAHA ÖNEMLİSİ UYURKEN, GÖZLERİMİZ KAPALI OLDUĞU HALDE, RÜYAMIZDA HERŞEYİ APAÇIK GÖRÜYORUZ. DEMEK Kİ GÖREN YALNIZ GÖZLERİMİZ DEĞİLMİŞ. LÜTFEN BU KONU ÜZERİNDE DE DİKKATLE DÜŞÜNELİM. Bir insan uyuduğunda CANI/RUHU bedeninde duruyor. Peki, NEFSİ devrede mi? Hayır. Uyanıkken nefsimizin her istediğini yapabiliyoruz ama uykudayken o nefis bizlere hiçbir şey yaptıramıyor. Buradan da şunu çıkartabiliriz. BİR İNSANA İYİ YA DA KÖTÜ ŞEYLERİ YAPTIRAN, CANI DEĞİL NEFSİYMİŞ. Onun içinde Allah bizlerin özellikle nefisine hitap ediyor ve onun esiri olmayın diye uyarıyor. Nisa 110: KİM BİR KÖTÜLÜK İŞLER, YAHUT NEFSİNE ZULMEDER, SONRA DA ALLAH’TAN BAĞIŞLANMASINI DİLERSE, ALLAH’I BAĞIŞLAYICI VE ESİRGEYİCİ BULUR. (Elmalı meali) Bu ayeti tercüme ederken genelde, kendisine zulmederse diye çevriliyor. Genelde doğru olmakla birlikte ayette geçen NESİNE zulmetmek özellikle bizlerin dikkati çekilmek için söylenmemiştir. Bu ve benzeri ayetlerle ALLAH, BİZLERE YANLIŞ YAPTIRAN, GÜNAHA SOKAN YA DA AKIL DEVREDE İSE TAM TERSİNİ YAPTIRANIN, NEFSİMİZ OLDUĞUNUN DİKKATİNİ ÇEKİYOR. YANİ BİZLER İMTİHANIMIZI AKIL VE NEFİS İKİLEMİNDE YAŞIYORUZ. ONUN İÇİN ALLAH, AKLINI KULLANMAYANI PİSLİK İÇİNDE BIRAKIRIM DİYE, BOŞUNA UYAR MIYOR. Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz. AKILLI, NEFSİNE HÂKİM OLUP ONU HESABA ÇEKEREK, ÖLÜM ÖTESİ İÇİN ÇALIŞAN, AHMAK İSE NEFSİNİN HEVASINA TABİ OLDUĞU HÂLDE, BU DURUMUNDAN HAYIR UMANDIR. Dilerim bu dünyadaki imtihanımızda nefsine doğru yön veren ve ona hakim olan, Allah’ın azınlık halis kulları arasında oluruz. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  13. Kur’an’ın MUHKEM ayetleri üzerinde, SİZCE YORUM YAPILABİLİR VE AYETLER ÜZERİNDE TARTIŞABİLİR MİYİZ? Tartışılan bir konuda nasıl emin olabiliriz ve o kitaptan sorumlu oluruz? Sizleri bu konu üzerinde Kur’an merkezli düşünmeye davet etmek istiyorum ki, İslam’ı yaşamaya daha başlarken, bizleri nasıl aldatıyorlar farkına varabilelim. Tabi önce yorum kelimesinin ne anlama geldiğini doğru anlamalıyız. Bakın yorum ne anlama geliyor. “BİR YAZININ, BİR SÖZÜN, BİR METNİN YA DA BİR YAPITIN ANLAŞILMASI GÜÇ YÖNLERİNİ AÇIKLAYARAK AYDINLIĞA KAVUŞTURMA. BELLİ BİR GÖRÜŞE GÖRE AÇIKLAMA.” Sizce Kur’an açık ve detaylı değil mi? Haşa Allah, bizleri sorumlu tutacağına hükmettiği Kur'an'ı, anlayabileceğimiz şekilde açıklayamadı da bunu birilerimi başardı? Hatırlatırım Allah Kur’an’ı açıklamak bizim görevimiz diyor ve nice örneklerle de açıkladığını bizlere Kur’an’da bildiriyor. Peki, bizler Allah’a güveniyor ve bunu hayatımıza geçiriyor muyuz? Sanırım bu ve benzeri ayetleri hayatımıza geçirmediğimiz için, onlarca yüzlerce Kur’an tercümelerindeki yanlışları hataları göremiyoruz. ÇOK ÜZGÜNÜM, BİZLER ALLAH’A DEĞİL, VELİ ALİM DEDİĞİMİZ KİŞİLERE DAHA ÇOK GÜVENİYORUZ. ONLARIN YAZDIĞI KİTAPLAR İLE ALLAH'IN KİTABINI ANLAMAYA ÇALIŞIYORUZ. BU HATAYI YAPINCADA KUR'AN'I DEĞİL, OKUDUĞUMUZ KİTAPLARDA ANLATILAN DİNE İNANDIĞIMIZIN, FARKINDA BİLE OLAMIYORUZ. İnsanların yazdığı bilgi veren, hatta bir işin nasıl yapılması gerektiğini anlatan ve bilim adamları yetişen kitaplar hakkında, asla hiç kimse yorum yapmadan, şüphe duymadan okuyor ve bilim adamları oluyorlar. İş Kur’an’a gelince, sizce neden herkes apaçık muhkem olan ayetler üzerinde yorumlar yapıyor, farklı farklı şeyler söylüyor? ÇÜNKÜ BİZLERİN NİYETİ KUR’AN’A UYMAK DEĞİL, KUR’AN’I KENDİMİZE UYDURMAKTA ONDAN. Yorum kelimesinin anlamı gördüğünüz gibi çok açık. Bu durumda bizler Allah’ın bizleri sorumlu tutacağına hükmettiği, muhkem ayetleri üzerinde asla tartışmamamız gerekirsen, tartışmakta hiçbir sakınca görmüyoruz. Çünkü bizler tartıştığımız gibi, yorumlarda yapıyoruz hem de birbirinden çok farklı. ALLAH DİNİN ANASI VE TEMELİ OLAN BİZLERİN SORUMLU OLDUĞU AYETLERİN MUHKEM OLDUĞUNU SÖYLEMİYOR MUYDU? Peki, MUHKEM ne anlama geliyor? “MUHKEM YORUM GÖTÜRMEZ, ŞÜPHE KABUL ETMEZ. SAĞLAM KILINMIŞ, DIŞ ETKİLERE VE BOZULMALARA KARŞI KORUNMUŞ. BAŞKA BİR İHTİMAL TAŞIMAYAN, ANLAMI AÇIK MÂNALI ÂYET.” Allah dinin anası temeli yani sorumlu olduğumuz ayetlerin muhkem yani tartışma yapılamayacak kadar, başka ihtimali olmayan açık gönderdim diyor ama bizler Kitap Ehlinin yaptığı gibi, geleneksel inancımıza uymayan ayetleri, ne yazık ki kendi inancımıza uydurmak için, aslında bu ayette Allah şunu anlatmak istiyor diyerek, AYETLERİN ANLAMINI EĞİP BÜKÜYORUZ. Allah bizlerin imtihanı gereği uymamız ve yaşamamız gereken ayetlerin MUHKEM olduğunu, yani yorum yapılmayacak kadar açık, izah edilmiş, anlaşılan ve başka ihtimali olmayan bir şekilde ayetlerini gönderiyorsa, bizler nasıl olurda Allah’ın apaçık dediği MUHKEM ayetler üzerinde yorumlar yapar, kendi inançlarımızı o ayetlere nasıl ilave etmeye çalışırız. Birde sen Kur’an’ı anlayamazsın diyerek, toplumun direk Kur’an’ı muhatap olmasını nasıl engelleriz. Dini kendi ellerinde tutmak isteyen din tacirleri, ne yazık ki bu gerçeği toplumdan gizlemişlerdir. İslam dininde ruhban sınıfı olmadığını Kur'an apaçık bildiriyorsa, demek ki dini anlatacak hiç kimseninde olmadığı çok açıktır. BU KARMAŞAYI YATARAK, TOPLUMU ALLAH İLE ALDATANLAR, ALLAH’IN AYETLERİNİ TAHRİF ETMİŞ VE ALLAH’A ŞİRK KOŞMUŞ OLUR HATIRLATIRIM. Allah bizlerin yalnız Kur’an’a sarılmamızı emrediyor ve Resulüne de Rad suresi 40. ayetinde, “SENİN GÖREVİN SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR» diyorsa, bu durumda nasıl olurda bizler yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz, Kur’an açık ve detaylı değildir, Kur’an’ı herkes anlayamaz diyerek dinde başka kaynaklar ararız? BUNUN ŞİRK OLDUĞUNUN HALA NASIL FARKINDA OLAMAYIZ, DOĞRUSU ANLAYAMIYORUM. Kur’an’ın MUHKEM ayetlerine, farklı anlamlar verilmesinin elbette başka nedenleri de var. İSLAM TOPLUMUNU KUR'AN'DAN UZAKLAŞTIRDIĞINIZDA, ONUN ELİNE KENDİ ÇIKARLARI DOĞRULTUSUNDA BİLGİLER VERDİĞİNİZDE, GİZLİCE ONLARI RAHATLIKLA YÖNETEBİLİRİSİNİZ. NE YAZIK Kİ YAHUDİLER İÇİMİZE GİREREK, BUNU İSLAM TOPLUMUNA YAPTILAR, AMA HALA FARKINDA BİLE DEĞİLİZ. İÇİMİZDEKİ TARİKATLARI VE CEMAATLERİ KURANLARIN, YAHUDİLER OLDUĞU ORTAYA ÇIKTIĞI HALDE, HALA BU GERÇEĞİ GÖRMEK İSTEMİYORUZ. Bizlere sen Kur’an’ı anlayamazsın onu âlim, Veli olanlar anlar sözlerine inanmamız, bizleri Kur’an ile buluşmamızı engellemiştir. Bir insan anlayamadığı ya da yanlış anlayacağı bir kitaba değil, onu anlattığını iddia eden kişinin kitaplarını okur. Hele bu konu din ise insanların korkması, tedirgin olması kaçınılmaz olacaktır. Gerçekten bizlerin sorumlu olduğu NUHKEM ayetleri, aklı başında okuma yazma bilen bir kişi okuduğunda anlayamaz mı? ANLAYAMAYACAĞINI İDDİA EDENLERE, LÜTEN ŞU SORUYU SORUNUZ. ALLAH BİZLERİN OKUDUĞUNDA ANLAYAMAYACAĞI BİR KİTAPTAN, SİZCE HESABA ÇEKİP SORUMLU TUTAR MI? Ne yazık ki biz Müslümanların, DAHA ALLAH’I BİLE TANIMADIĞIMIZ ANLAŞILIYOR. Eğer bizler bu sorunun doğru cevabını veremiyorsak, zerre kadar Kur’an’ın yani Allah’ın mesajları ile buluşamamış, imanımız KALBİMİZE DAHA YERLEŞMEMİŞ DEMEKTİR. Böyle bir Müslüman istediği kadar ibadet yapsın, Allah’a dua etsin onun karşılığını göremez. Çünkü böyle insanlar Allah’ı değil edindikleri VELİ kişilere, inandığı beşeri mezheplerin sözlerine/hadislerine inanıyor, güveniyorlar demektir. Çünkü Allah Kitap Ehlinin de bu konuda yaptığı yanlışlara, bizlerde düşmeyelim diye BİRÇOK KEZ YEMİN EDEREK ANLAYASINIZ VE HİÇ KİMSEYE MUHTAÇ OLMAYASINIZ DİYE KUR’AN’I KOLAYLAŞTIRDIK DİYOR. Kur’an’ı herkesin anlayamayacağını söyleyenlere sormak istiyorum, SİZLER ALLAH’IN BU SÖZÜNE GÜVENMİYOR MUSUNUZ? Kur’an’ı siz anlayamazsınız diyenler, sizi kendilerine yönlendirip Allah ile aldatan çıkar çevreleridir. Lütfen bunların tuzağına düşmeyelim. Bizler bu dünyanın telaşesine düşmüş ölümü düşünmek bile istemiyoruz. Çünkü ölümü bir son gibi görüyoruz. HALBUKİ ÖLÜM BİR SON DEĞİL, HERKESİN KAT ETMESİ GEREKEN BİR YOLDUR. Bu durumda Kur’an’ı imtihanımız gereği anladığımız dilden, bizzat kendimizin okumamız gerektiği anlaşılıyor. Yani dersimizi bizler emin olmadığımız kaynaklara değil, HİÇ KİMSEYE GÜVENMEDEN YALNIZ ALLAH'A GÜVENEREK bizzat Kur’an’dan çalışacağız, başkalarından kopya çekerek imtihan verilmez. Biliyorum şimdide şöyle bir soru geldi aklınıza. İyide hangi Kur’an mealini/tercümesini okuyalım, hepsi de neredeyse bir birinden farklı tercüme ediliyor diyeceksiniz. Çok doğru İslam toplumuna kurulan tuzaklar, önlerine örülen duvarlar o kadar yüksek ki, onları aşmak bizlerin imtihanımızın en önemli sorunudur, önce bunun bilincinde olmalıyız. Peki, ne yapmalıyız? Nasıl bir yol izlemeliyiz Kur’an’ı okumaya, anlamaya başlarken. Onunda yolunu, elbette Allah gösteriyor ayetinde ve bakın ne diyor. Nahl 98: ŞİMDİ KUR'ÂN OKUMAK İSTEDİĞİN ZAMAN ÖNCE, O KOVULMUŞ ŞEYTANDAN ALLAH'A SIĞIN. (Elmalı meali) Bizlere bu ayetin ne anlama geldiğini anlatanlar, Kur’an okumaya başlamadan önce EUZUBİLLAHİMİNEŞŞEYTANİRRACİM diyerek okumaya başlamamız gerektiğini anlattılar. Yani Allah ne emrediyor bu ayetinde anlamaya çalışmak yerine, işimize gelmediği için AYETİN ÖZÜNE İNMEDEN SÖZDE İMAN ETTİK. Yani ayetin gereğini yerine getirmedik. Hâlbuki Allah ayetinde bizleri bu konuda uyarıp, sizleri sorumlu tutacağıma hükmettiğim Kur’an’ı doğru anlamak istiyorsanız, önce şeytanın ve şeytanlaşmış insanların sizlere anlattığı batıldan kendinizi kurtarın onlara sakın güvenmeyin, YALNIZ BENİM KİTABIM KUR’AN’A GÜVENİN VE YALNIZ BANA DAYANARAK KUR’AN’I OKUMAYA BAŞLAYIN Kİ DOĞRU ANLAYABİLESİNİZ DİYE UYARIYOR. Peki, bizler öyle mi yapıyoruz? Elbette hayır her şey sözde yapılınca, Kur’an’ın özüne inemeyince, ayetleri de elbette farklı anlıyor, hatta ayetlere kendimizce yorumlar yapıyor farklı farklı anlıyoruz. ÇÜNKÜ BİZLER KUR’AN’I OKUMAYA BAŞLAMADAN ÖNCE KAFAMIZDAKİ BATIL VE YANLIŞ BİLGİLERDEN KURTULMADAN KUR’AN’I OKUYORUZ. BATIL, YANLIŞ BİLGİLERİN IŞIĞINDA KUR’AN’I ANLAMAYA ÇALIŞTIĞIMIZ İÇİNDE, ONLARCA YÜZLERCE FARKLI KUR’AN TERCÜMELERİ ORTAYA ÇIKIYOR. ALLAH BU KONUDA BANA GÜVENİN, BENİM KİTABIMA SIĞINARAK, NİCE ÖRNEKLERLE AÇIKLADIĞIM KUR’AN’I, YİNE KUR’AN’IN VERDİĞİ BİLGİLER, ÖRNEKLER IŞIĞINDA ANLAMAYA ÇALIŞIN DİYOR. Değerli dostlarım, bizler Kur’an’ı anlama çabasını bizzat gösterir ve farklı meallere bakarsak, Allah’ın aynı konuda verdiği örneklerle karşılaştırırsak, hatalı tercümeleri inanın fark edebiliriz. Bunu zamanla fark edeceksiniz. GAYRET BİZDEN, YARDIM YÜCE RABBİMİZDEN. Önemli olan niyetimizdir, iyi niyetle Kur’an’a bakanın Allah, GÖNÜL GÖZLERİNİ AÇARIM DİYOR. Batıl ve sanı bilgiler ışığında Kur’an’ı anlamaya çalışanında, gözlerine perde çeker, kulak ve kalplerini mühürlerim diye de bildiriyor. Unutmayalım lütfen, bir ayetinde Allah şefaat tümden bana aittir, hiçbir şefaatin olmadığı o günden sakının diyorsa, başka bir ayette asla Allah, şefaat yetkisini başkasına vermeyeceği açıktır. Allah yaşanacak bu karmaşadan kullarının kurtulması için, aynı konuda nice örnekler verdik ki anlayasınız diyor. Allah’a güvenen bir Müslüman, onun yolunu izleyerek, Kur’an’dan mutlaka en az hata ile Allah’ın doğru yolunu bulur. Hepimiz insanız hata yapabiliriz ama önemli olan, en az hata yaparak affedilebilecek, Allah’ın halis kulları arasında olabilmektir. Hatırlatmak isterim Allah, iman edenlerin çoğunun “BANA ŞİRK KOŞMADAN İMAN ETMEZLER” diye uyarıyorsa bizleri Rabbimiz ve şirki asla affetmem diyorsa, lütfen bu ikazı dikkate alalım ki, affedilmeyecek şirk batağına batmış, büyük günah işleyen Allah’ın kullarından olmayalım. DİLERİM KUR’AN İLE BULUŞABİLEN, YALNIZ ALLAH’A VE ONUN KİTABINA GÜVENEN, DAYANAN. ALLAH’IN AZINLIK, HALİS KULLARI ARASINDA OLURUZ. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  14. Değerli dostlarım, sizlere şöyle bir soru sorsam ve desem ki, bizler iman ettik dediğimizde neye ya da kime iman ettik diyoruz? Allah’ın Resulü O örnek insan neye ya da kime iman edip bağlılığını bildirmişti? Sanırım bu ne biçim soru, kime iman ettiğimiz belli değil mi, Allah’a ve kitabı Kur'an'a iman ettik elbette diyeceksiniz. Peki, bizler Allah’a iman ettiysek, onun bizleri sorumlu tutacağına hükmettiği Allah’ın kitabı Kur’an’ı anlayarak hiç okuyup, Allah’ın mesajını ilk elden tebliğ alıp onun emrettiği çizgide hayatımıza geçiriyor muyuz? YOKSA SEN KUR’AN’I ANLAYAMAZSIN, GEL BU KİTAPLARI OKU KUR’AN’I DAHA İYİ ANLARSIN O ZAMAN, DİYENLERE Mİ İNANDIK? Haşa Allah’ın kuluna anlatamadığı bir şey varda, birilerimi anlatmaya çalışıyor. İşte bu sorunun cevabını ne yazık ki, gönül rahatlığıyla veremiyoruz. Çünkü bunu yapamadığımız için, iman kalplerimize bir türlü yerleşemedi. Yerleşemeyince de, kim nereye çekerse bizleri o tarafa gider olduk. Hatırlatırım Allah’ı Resulü, yalnız Kur’an’a iman etmişti ve Kur’an’da, ben sizleri yalnız Kur’an ile uyarma görevi aldım diyordu. Allah’ın Resulü yalnız Kur’an’a iman ediyor ama bizler onun yanına öyle kitaplar ve kaynaklar koyuyoruz ki, KUR’AN İLE BAĞIMIZ NEREDEYSE TAMAMEN KESİLİYOR. Allah’ın kitabı Kur’an ile buluşamadığımız için, Allah ne emrediyorsa, tam tersini yaşadığımızın ve Allah ile aldatıldığımızın hala farkında olamadık. KUR’AN DUVARA ASILMASI İÇİN DEĞİL, OKUYUP ANLAYIP YAŞANMASI İÇİN İNDİRİLMİŞ REHBERDİR, IŞIKTIR, HAYAT KİTABIDIR. Allah’ın Resulü İslam’ı Kur’an’dan yaşarken, şöyle bir yol izlemiş olabilir mi sizce? Allah’ım sen yalnız Kur’an’ın ipine sarılın, bizleri Kur’an’dan sorumlu tutuyorum dedin ama Kur'an'da, birçok konuya açıklık getirip izah etmemişsin. ONUN İÇİN BEN SENİN KUR’AN’DA AÇIKLAMADIĞIN KONULARDA DA AÇIKLAMALAR YAPIP, DETAYLI BİR ŞEKİLDE HER KONUDA HADİSLERİMİ ÜMMETİME TEBLİĞ ETTİM. BUNDAN SONRA BENİM ÜMMETİM, ARTIK HEM SENİN VAHYİN KUR’AN’A HEMDE BENİM HADİSLERİME UYACAKLAR, DEMİŞ OLABİLECEĞİNE AKLINIZ KESİYOR MU? KESİYORSA, SİZ NE KUR’AN’I NEDE ALLAH’IN RESULÜNÜ KUR’AN’DAN, HİÇ TANIMAMIŞSINIZ DEMEKTİR. Buna inanan bir Müslümanın, Kur’an’dan zerre kadar haberi olmadığı gibi, Allah’a Resulünü şirk koştuğunu da farkında olamayacağını, hatırlatmak isterim. Biz Müslümanların yaptığı bu hatayı, Kitap Ehlide yapmıştı. Onun için Allah en son olarak biz kullarını uyarıyor ve Kur’an’ı gönderiyor. Allah’ın Resulünün asla dinde hüküm koyamayacağını, hatta haşa sanki Allah açıklamayı unutmuşta, Resulü açıklıyormuş gibi davranmanın, bizleri ŞİRKE GÖTÜRECEĞİNİ hatırlatmak isterim. Allah’ın Resulü bizleri hangi bilgilerle uyarmış ve tebliğ etmişti, Kur’an’dan onu hatırlayalım. “BU KURAN BANA VAHYOLUNDU Kİ, ONUNLA SİZİ VE ULAŞTIĞI HERKESİ UYARAYIM.” (Enam 19) “RESULE DÜŞEN APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR.” (Ankebut 18) “SENİN GÖREVİN SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR.” (Rad 40) Allah Resulünün görev tanımını yaparken, apaçık bizlere bildirdiği halde bu ve onlarca ayetin hükmüne ters düşen bir inancı yaşıyorsak, bu dine İslam dini diyemeyiz. İsmine İslam demekle de bu Allah’ın dini İslam olmaz. Kendimizi kandırmış oluruz. Bakın Allah’ın Resulü aynı bizlerin yaptığı yanlışı yapan Kitap Ehline, nasıl bir ayet tebliğ ediyor ve uyarıyor. (Onlara:) “SİZE VERDİĞİMİZ KİTAB’A SIMSIKI SARILIN VE ONUN İÇİNDEKİLERİ HATIRLAYIN Kİ, ALLAH’A KARŞI GELMEKTEN SAKINASINIZ” DEMİŞTİK. (Araf 171) Peki Kitap Ehli, uymuşlar mıydı? Elbette uymamışlardı ve yalnız Allah’ın vahyi Tevrat ya da İncil ile yetinmeyip, atalarının inancını Allah’ın dini İslam diye yaşamışlardı. Hâlbuki Allah nasıl uyardığını söylüyor? “SİZE VERDİĞİMİZ KİTAB’A SIMSIKI SARILIN VE ONUN İÇİNDEKİLERİ HATIRLAYIN Kİ, ALLAH’A KARŞI GELMEKTEN SAKINASINIZ” DEMİŞTİK.” Hatta SİZE İNDİRDİĞİMİZ KİTAP YETMİYORMU demiyor muydu? Aynı uyarı bizlere de yapılıyor ve bizlerin YALNIZ ALLAH’IN İPİ KUR’AN’A SARILMAMIZ EMREDİLİYOR. Ne yazık ki bizlerde bu ve benzeri onlarca uyarıyı dikkate almadık ve yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz, Resulün rivayet hadisleri olmasaydı Kur’an kapalı kalır, anlaşılamazdı demiyor muyuz? Yine aynı konuda Allah uslanmaz Yahudi toplumunu uyararak, yalnız Allah’ın vahyi ile yetinmeyip, kendilerine Allah’ın hükümlerinin yanında, atalarının batıl hükümlerine de inananlara, bakın nasıl bir örnek veriyor. Cuma 5: TEVRAT'LA YÜKÜMLÜ TUTULUP DA ONUNLA AMEL ETMEYENLERİN DURUMU, CİLTLERCE KİTAP TAŞIYAN MERKEBİN DURUMU GİBİDİR. ALLAH'IN ÂYETLERİNİ YALANLAMIŞ OLAN KAVMİN DURUMU NE KÖTÜDÜR! ALLAH, ZALİMLER TOPLULUĞUNU DOĞRU YOLA İLETMEZ. (Diyanet vakfı) Hatırlatmak isterim, Allah yalnız kendi vahyine uymayıp rivayet ve sanı bilgileri de Allah’ın dinine ilave edenlere, ALLAH’IN AYETLERİNİ YALANLAYANLAR OLARAK NİTELİYOR. Eğer bizlerde yalnız Allah’ın vahyi Kur’an’a iman etmeyip, Resulün olduğu iddia edilen hadisleri de Kur’an süzgecinden geçirmeden kabul ediyorsak, aynı Kitap Ehlinin hatasına düşerek, ALLAH KATINDA BU DAVRANIŞ, ALLAH’IN AYETLERİNİ YALANLAMAKLA EŞ DEĞER OLDUĞUNU BİLMELİYİZ. Bakın bu ve benzeri konularda Allah’ın Resulüne sorular soranlara, Allah DEKİ KULLARIMA diyerek nasıl bir cevap vermesini istiyor. Zerre kadar aklını kullanan, Allah’ın ipine sarılan tüm gerçeklerle buluşacaktır. Hakka batıl karıştıranın gözleri perdelenecek, kulakları ve kalplerine ağırlıklar yüklenecektir. “DE Kİ: “HANGİ ŞAHİDİN ŞAHİTLİĞİ DAHA GÜVENİLİRDİR?” DE Kİ: “BENİMLE SİZİN ARANIZDA ALLAH ŞAHİTTİR. BU KUR’AN BANA, HEM SİZİ HEM DE ULAŞTIĞI HERKESİ ONUNLA UYARMAM İÇİN VAHYEDİLDİ.” (ENAM 19) Sizlerin din adına tartıştığınız herhangi bir konuda ŞAHİDİNİZ, DELİLİNİZ VE KANITINIZ NEDİR desem, sizler bu ayeti tebliğ aldık iman ettik dedikten sonra, hala HEM KUR’AN HEM DE RESULE AİT OLDUĞU İDDİA EDİLEN RESULÜN HADİSLERİDİR DER MİSİNİZ? Derseniz sizin dinde şahidiniz Allah asla olamaz, Kitap Ehlinin durumuna düşersiniz. Çünkü Allah’ın Resulü ben yalnız sizleri Kur’an ile uyarma görevi aldım ve yalnız onunla uyardım, yüzlerce ayette de asla bunun dışına çıkmadım, BUNA ALLAH ŞAHİTTİR DİYOR. Sormak isterim İslam dininde yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz diyerek, dinde Allah’ın dışında şahit kanıt yaratanların şahitliği, sizce kabul görür mü bu durumda? KİME YA DA NEYE İNANACAĞINIZ SİZE KALMIŞ. İmtihan işte böyle bir şey. İslam’ı yaşarken, eğer dinde kaynağımız yalnız Kur’an değilse, bizlerde Yahudi ve Hristiyanların O büyük hatalarını düşmüşüz demektir. Onları neye benzetiyordu Rabbimiz. TEVRAT'LA YÜKÜMLÜ TUTULUP DA, ONUNLA AMEL ETMEYENLERİN DURUMU, CİLTLERCE KİTAP TAŞIYAN MERKEBİN DURUMUNA BENZER DİYORDU. Tekrar hatırlatıyorum Allah bizleri neyle sorumlu tutuyordu? Ali İmran 103. Ayetinde; “HEP BİRLİKTE ALLAH’IN İPİNE/KUR’AN’A SIMSIKI YAPIŞIN VE BİRBİRİNİZDEN AYRILMAYIN!” BİZLER EĞER YALNIZ ALLAH'IN İPİNE SARILMAYIP, KENDİMİZE DİNDE BAŞKA DELİL KANITLAR ARIYORSAK, KİTAP EHLİNİN YAPTIĞI YANLIŞLARI YAPMIŞ VE CİLTLERCE DOLUSU KİTAP TAŞIYAN AMA HİÇ BİR İŞE YARAMAYAN, MERKEBİN DURUMU İLE AYNI OLURUZ. Zuhruf 44. Ayetinde de hangi kitaptan sorumlu olacağımıza hükmetmişti, Kitap Ehline yapılan uyarıda olduğu gibi hatırlayalım. “ŞÜPHESİZ BU KUR’AN, SANA VE KAVMİNE BİR ÖĞÜT VE BİR ŞEREFTİR, ONDAN HESABA ÇEKİLECEKSİNİZ.” Değerli dostlarım, bu can bu bedeni terk etmeden önce, lütfen Kitap Ehlinin yaptığı ve bizlerinde onlardan ders almayarak, yapmaya devam ettiğimiz bu büyük hatamızın farkına artık varalım ve rivayetlerin değil, Allah’ın ipi Kur’an’a sarılalım. Düşünene, aklını Kur’an ile kullanana, DELİLİ VE KANITI KUR’AN OLANA NE MUTLU. Enam 51: KENDİLERİ İÇİN ALLAH’TAN BAŞKA NE BİR DOST, NE DE BİR ŞEFAATÇİ BULUNMAKSIZIN, RAB’LERİNİN HUZURUNDA TOPLANMAKTAN KORKANLARI, ALLAH’A KARŞI GELMEKTEN SAKINSINLAR DİYE, ONUNLA (KUR’AN İLE) UYAR. (Diyanet meali) Enam 104: DOĞRUSU SİZE RABBİNİZ TARAFINDAN BASİRETLER/İDRÂK KABİLİYETİ VERİLMİŞTİR. ARTIK KİM HAKKI GÖRÜRSE FAYDASI KENDİNE, KİM DE KÖR OLURSA ZARARI KENDİNEDİR. BEN ÜZERİNİZE BEKÇİ DEĞİLİM. (Bayraktar Bayraklı) Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  15. Biz Müslümanların ne yazık ki elinden Allah’ın Rehberini aldılar ve “SİZ KUR’AN’I ANLAYAMAZSINIZ, ONU ANCAK ÂLİM VELİ OLANLAR ANLAR” dediler ve bu kişiler ne anlattıysa, elimize hangi kitapları verdiyseler onları okuduk ve Kur’an böyle mi emrediyor diye merak bile etmeden, söylenenlere inandık. Ama cesaret edip Kur’an’a bakınlar, anladığı dilden dikkatle okuyanlar, anlattıklarının Allah’ın ayetlerine ne yazık ki uymadığını gördüler. Çoğunluğun bu gerçeği fark etmemeleri için, Allah’ın ayetlerine çok üzgünüm ama KENDİ BATIL İNANÇLARINI SÖYLETEREK, TOPLUMU ALLAH İLE ALDATTILAR, AYETLERİN ANLAMLARINI TAHRİF ETTİLER. Güneşi balçıkla sıvayamazlar, artık gerçekler su yüzüne çıktı. Lütfen sorumlu olduğumuz Allah’ın vahyini, dikkatle anlayarak okuyup hayatımıza geçirelim ki, hesap günü pişman olanların safında olmayalım. Bu makalemde çok önemli bir ayet üzerinde, sizlerin düşünmenize vesile olmak istiyorum. Önce ayeti yazalım. Bakara 163: SİZİN İLÂHINIZ BİR TEK İLÂHTIR. O’NDAN BAŞKA İLÂH YOKTUR. O, RAHMÂN’DIR, RAHÎM’DİR. (Diyanet meali) Ayete dikkat ettiyseniz, çok önemli bir konuya dikkat çekiliyor ve diyor ki, Sizin ilahınız tek bir ilahtır. Peki, bunu kimlere söylüyor. Elbette Allah’a iman edenlere söylüyor. Yoksa ateistlere söyleyecek hali yok, onlar zaten ne İlah’a nede Allah’a inanmıyorlar. Demek ki Allah’a iman ettiğini söyleyenler, öyle bir hata yapıyor olmalılar ki, Rabbimiz bu konuda kullarını uyarıyor. Peki, İLAH kelimesi ne anlama geliyor da, Rabbimiz bu konuda kullarını uyarıyor şimdide ona bakalım. “İLAH KELİMESİNİN GENEL ANLAMINI ŞÖYLE ÖZETLEYEBİLİRİZ. KULLUK EDİLEN, BAŞKASINA İHTİYACI OLMAYAN, YARDIM EDEN, BAĞIŞLAYAN, ŞEFAAT EDEN, KUŞKU DUYMADAN GÖNÜLDEN BAĞLANIP SIĞINILAN.” Bu bilgilerden sonra, ayette yapılan uyarı sanırım daha iyi anlaşılmıştır. Çünkü Kitap Ehli tek bir Allah’a inandıkları halde ve Allah sakın benden başka güvenilecek VELİLER, EVLİYALAR edinmeyin dediği halde onlar, Allah ile aralarına Veliler koyuyorlar, onları aracı yapıyorlardı. Allah ile aralarına bu kişileri koymuşlar, onları adeta İLAHLAŞTIRIP, yalnız Allah’ın tek elinde olan yetkisini, gücünü onlara da vermişlerdi. Adeta Allah’ın yanında onları İLAH edindikleri için, Rabbimiz Kur’an’da son olarak tüm iman edenleri bu konuda uyarıyor ve diyor ki SAKIN BENDEN BAŞKA İLAH EDİNMEYİN, yani yardım isteyecek, kulluk edilecek, şefaat beklenecek VELİNİZ yalnız benim diyor. Tekrar hatırlatmak isterim İlah kelimesi burada, direk Allah anlamında kullanılmıyor. Çünkü hitap edilen toplum biliyor ki zaten, tek bir Allah var. Allah’ın yetkilerinin bir kısmını edindikleri ve güvendikleri VELİ, GAVS dedikleri kişilere verenlere hitaben söyleniyor. Farklı bir şekilde söylemek gerekirse, Allah’ın tek elinde tuttuğu herhangi bir yetkisini, gücünü VELİ, GAVS edindiğin bir insana layık görürsen, onu İLAH edinmiş olursun. Peki, bizler Kitap Ehlinin yaptığı bu yanlışları yapmayarak, yalnız Allah’ı İLAH edinip yalnız Allah’a mı kulluk ediyoruz? Şefaati, yardımı yalnız Allah’tan mı diliyoruz? Yoksa bizlerde farkında olmadan aynı hataları yapıyoruz da farkında bile değil miyiz, ne dersiniz? Ayetin sonunda aslında yapılan hataların adeta bir özetini yaparak, ALLAH RAHMANDIR, RAHİMDİR diyor. Bu konuyu özetlemek gerekirse, ALLAH’IN KİTABI KUR’AN’DAN BAŞKA KENDİSİNE KANIT DELİL, ŞEFAATÇI ARAYANLAR, ALLAH’IN YANINDA İLAHLAR EDİNENLERDİR. Allah’ın sıfatlarından olan Rahman ve Rahim ne anlama geliyor isterseniz şimdide ona bakalım ki, yanlışlıkla çok güvendiğimiz ve kendisini VELİ, ÂLİM, GAVS edindiğimiz kişileri, yanlışlıkla İLAH edinmeyelim. Allah’ın RAHMAN sıfatı, sevme, merhamet etme, bağışlama, şefaat etme anlamlarına gelir. Rahim kelimesinin anlamı da ona yakın anlamlarda acımak, esirgemek, korumak, merhamet etmek, bağışlamak anlamlarına gelir. Onun için Allah ayetin özellikle sonunda, bu hatırlatmayı yapıyor ve sakın benim ile birlikte kendinize Veliler, gavslar edinip onlardan yardım beklemeyin, bunu yapan ONLARIDA RAHMAN VE RAHİM İLAN ETMİŞ VE BANA ŞİRK KOŞMUŞ OLURSUNUZ DİYOR. HATIRLATIRIM ALLAH ŞİRK HARİÇ, DİĞER GÜNAHLARINIZI BAĞIŞLAYABİLİRİM DİYORDU KUR’AN’DA. Çok üzgünüm ama Kitap Ehlinin yaptığı aynı yanlışları bizlerde yapıyoruz. Çünkü iman ettik diye söz verdiğimiz Kur’an’ı, belki de hiç anladığımız dilden okumadık, yani Allah’ın uyarılarını, mesajlarını hiç tebliğ alamadık. Hatırlatırım bunun sorumlusu bizleriz. Hesap günü Allah, bana falanca öyle söyledi şöyle söyledi diyerek, hiç birimizin kurtulamayacağımızı, Rabbimiz şimdiden Kur’an’da apaçık bildiriyor. BİZLER ÖYLE BİR DİN YARATTIK Kİ KENDİMİZE, ALLAH KUR’AN’DA NE EMREDİYORSA, NEREDEYSE TAM TERSİNİ YAPARAK, ALLAH İLE İNATLAŞTIĞIMIZIN FARKINDA BİLE DEĞİLİZ. Hangimiz haşa iman ettiğimiz halde, Allah ile inatlaşmak ister? Bizlerin işine kolayına böyle geldiği için, ne yazık ki Kur’an ile tanışma, tebliği ilk elden alma çabasında olmadık. İnanın bu hatamızdan dolayı mahşer günü, özellikle Allah’ın Resulünün şahit olarak çağrıldığında çok üzüleceğiz. Çok daha üzücü olan, Allah’ın Resulünün asla söylemesi mümkün olmayan, onun adına rivayet edilen hadislerine de sorgusuz inandığımızdan, bizzat Hz. Muhammed’e iftira atanlarında safında olacağımızı lütfen unutmayalım ve arık kendimize gelerek KUR’AN İLE TANIŞALIM, BİZLERİ ALLAH İLE ALDATANLARIN TUZAĞINDAN KURTULALIM. Kur’an ile buluşamayanı şeytan ve şeytanlaşmış insanlar çok rahat kandırabileceği için HAKKI BATIL, BATILI HAK görecekler, ama bunun farkında bile olamayacaklardır. Allah sakın kendinize VELİ edinmeyin güvenilecek VELİNİZ yalnız benim, yalnız Kur’an’ın ipine sarılın, biz kitabı hiç kimseye muhtaç olmayasınız diye nice örneklerle açıkladık, eksik bırakmadık kolaylaştırdık diyor, Peki bizler Kur’an’a iman ettik dediğimiz halde neler söylüyoruz Kur’an için? “KUR’AN’I HERKES ANLAYAMAZ ÂLİM OLANLAR ANLAR. KUR’AN’DA HER BİLGİ DETAYLI YOKTUR, ONU RESULÜ AÇIKLAMIŞ VE DETAYLANDIRMIŞTIR. RESULÜN RİVAYET HADİSLERİ OLMASAYDI KUR’AN ANLAŞILMAZ, YAŞANMAZ VE KAPALI KALIRDI.” İşte Kur’an ile buluşmamak, ilk elden onu anlayarak okuyup üzerinde düşünmemek bu kadar tehlikeli. Ne yazık ki İslam toplumu, ALLAH İLE İNATLAŞTIĞININ FARKINDA DEĞİL. CEHALET İNSANI ŞİRKE BATIRIR, BEYİNLERİ UYUŞTURUR. DÜŞÜNEMEYEN UYUŞMUŞ BEYİNLER BUNU FARK EDEMEZ. ÇÜNKÜ CAHALET İNSANA CESARET VERİR, BATAKLIĞA BATIRDIKÇA BATIRIR. ONUN İÇİN ALLAH, BENDEN BAŞKA VELİLER EDİNMEYİN VE YALNIZ KUR’AN’IN İPİNE SARILIN EMRİNİ VERMİŞTİR. Dilerim hatamızı Kur’an ile farkında olan ve mahşer günü yüzleri gülen, Allah’ın azınlık kulları arasında oluruz. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  16. Bu makalemde sizlerin, üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim ayet, Ankebut suresi 45. Ayet olacak. Ayetleri tercüme ederken, Kur’an’da geçen her SALAT kelimesini namaz diye çevirdiğimiz için, ne yazık ki Allah’ın ayette bizlere anlatmak istediğini değil, bizlerin anlamak istediğimiz şekliyle yazıyoruz. Önce ayeti yazalım, daha sonra ayet üzerinde birlikte düşünelim. Ankebut 45: (Ey Muhammed!) KİTAPTAN SANA VAHYOLUNANI OKU, NAMAZI DA DOSDOĞRU KIL. ÇÜNKÜ NAMAZ, İNSANI HAYÂSIZLIKTAN VE KÖTÜLÜKTEN ALIKOR. ALLAH’I ANMAK (OLAN NAMAZ) ELBETTE EN BÜYÜK İBADETTİR. ALLAH, YAPTIKLARINIZI BİLİYOR. (Diyanet meali) Ayete ilk muhatap elbette Allah’ın Resulü ama şu anda, kendisini Müslüman olarak kabul eden bizler muhatabız. Ayette ilk emir aslında bizlerin, çok önemli bir konuda dikkatimizi çekiyor ve diyor ki, SANA VAHYETTİMİZ KUR’AN’I OKU. Buradan da şunu çok açık anlıyoruz, bir Müslüman daha salata/namaza başlamadan önce, Kur’an’ı dikkatle okuması gerekiyormuş. YANİ DİNİN TEMELİ, DİREĞİNİN KUR’AN’I ÖNCE ANLAYARAK OKUMAK OLDUĞUNU ANLIYORUZ. Binayı yaparken olması gereken bir malzeme konmadıysa, o bina asla ayakta durmaz. Bizlerde imanımızı inşa ederken temelinde hata yapıyorsak, O iman kalplerimize yerleşmez ve bizlere de hiçbir faydası olmaz, böyle bir inanç ayakta kalamaz, Allah'tan'da karşılık bulmaz. Devamında namazı dosdoğru kıl diye tercüme ettikleri bölüm, aslında SALATI GEREĞİ GİBİ YERİNE GETİR şeklinde yazılması gerekirken, salat kelimesini kullanmak yerine, namazı dosdoğru kıl diye tercüme ediliyor. Çünkü salatın yalnız namaz anlamı yok ki. Sizce böyle bir tercüme doğru olabilir mi? Doğru olup olmadığını biraz sonra anlayacaksınız. Tercüme ettikleri şekliyle anlamaya devam edelim. Namazı dosdoğru kıl dedikten sonra, namaz insanı hayasızlıktan yani yüz kızartıcı suçlardan, kötülüklerden alıkoyar diyor. Sizlere sormak istiyorum. Müslüman toplumuna lütfen şöyle bir bakın. Her gün bolca namaz kılınıyor, peki o kıldıkları namaz onları hayasızlıktan, yüz kızartıcı suçlardan, kötü davranışlardan uzak tutup, örnek bir toplum oluyorlar mı? Bu satırları okuduğunuzda, tebessüm ettiğinizi görür gibiyim. Örnekler verip, detaylı yazmama gerek yok sanırım. YAPTIĞIMIZ HERHANGİ BİR ŞEYİN ÖNCE NE OLDUĞUNUN BİLİNCİNDE DEĞİLSEK, ONU GEREĞİ GİBİ DOĞRU HAYATIMIZA GEÇİREMİYORSAK, O YAPTIĞIMIZ ŞEYİNDE ASLA FAYDASINI GÖREMEYİZ, ANCAK KENDİMİZİ KANDIRMIŞ OLURUZ. O kıldığımız namazda bizleri hayâsızlıktan uzaklaştırmaz, kötü davranışları yapmamızı da asla engellemez. Birde şunu düşünün, Müslümanların namazda okuduğu ayetlerin, sizce yüzce kaçı ne anlama geldiğini biliyor? NE SÖYLEDİĞİNİ BİLMEDEN, ALLAH’IN HUZURUNA DURAN BİR MÜSLÜMAN, BUNUN ALLAH’TAN KARŞILIĞINI ALABİLECEĞİNE NASIL İNANIR? Tabi bizler İslam’ı Kur’an’dan değil güvendiğimiz birilerinden öğrendiysek ve onlar sen Arapça bilmesen de oku, Allah sevap yazar sözlerine de inandıysak, sonucunun da böyle olması kaçınılmaz olacaktır. Bu durumda nasıl bir hata yapıyoruz da, kıldığımız namazın bizlere olması gereken faydası olmuyor. Çünkü Allah salat/namaz sizi kötülüklerden, hayasızlıktan uzak tutar diyorda bizlere bunlar yansımıyorsa, demek ki bizler çok önemli bir konuda yanlışlar yapıyoruz demektir. Ayete dikkat ettiyseniz Allah Resulüne ve onun nezdinde tüm iman edenlere olmazsa olmaz emrini bildiriyor ve KİTAPTAN SANA VAHYETTİĞİNİ OKU DİYOR. Peki bizler bu emri, gereği gibi yerine getiriyor muyuz? Bırakın yerine getirmeyi, toplumun ilk elden Kur’an’ı anlayarak okumalarına, hayatlarına geçirmelerine engel oluyor ve sen Kur’an’ı anlayamasın diyerek, BİRİLERİNE TABİ OLMAYI VE KUR’AN’I ONLARIN ANLADIĞI ŞEKLİYLE ANLAMANIN YOLUNU SEÇİYORUZ. Çok üzgünüm ama bu hatayı yapıyorsak, bizler istediğimiz kadar namaz kılalım, bu namazın faydasını göremeyiz ve bu namaz bizleri hayasızlıktan, kötülüklerden uzak tutmaz. Yaptığımız bu hatamızın nedenlerini anlamaya devam edelim. Allah bizlere ayetlerinde SALAT EDİN emrini verirken, Kur’an’ın diğer ayetlerinde verdiği bu SALAT emrinin detaylarını da açıklıyor. Ama bizler her salatı namaz diye çevirirsek, onun yan kollarını hayatımıza geçirmiyorsak ne olur biliyor musunuz? NAMAZ KILAN AMA HAYÂSIZLIKTAN UZAK KALAMAYAN, NAMAZ KILAN AMA KUR’AN’DAN HABERİ OLMAYAN, BÖYLECE ALLAH’IN YANINDA VELİLER, GAVSLAR EDİNİP ALLAH’A ŞİRK KOŞAN, NAMAZ KILAN AMA ÇEVRESİNDEKİ İNSANLARLA KURMASI GEREKEN DOSTLUK BAĞINI KURMAYAN, YANİ İNSANLARA YARDIMDA, DESTEKTE BULUNMAYAN MÜSLÜMANLARDAN OLURUZ. Allah Kur’an’da SALAT edin emrini veriyor ama o salatın tüm detaylarını da veriyor. Örneğin bizlerin Farsça namaz dediğimiz ve kıyam, rükû ve secdeyle yaptığımız ibadete Kur'an salat dediği gibi, çok daha başka ve önemli yapmamız gereken bir konuya da salat diyor. BU SALAT, YALNIZ ALLAH’A DUA ETMEK VE YALNIZ ALLAH’TAN YARDIM İSTEMEK ANLAMINDA. Bizler her namazımızda ve her rekâtında, Allah’a şu sözü veriyoruz. “YALNIZ SANA KULLUK EDERİZ, YALNIZ SENDEN YARDIM DİLERİZ.” Namaz bitiyor Allah’a verdiğimiz sözü hemen unutup, ŞEFAAT YA RESULALLAH demiyor muyuz? Ayetin devamında Allah’ı anmak en büyük ibadettir dediği halde, bizler yardım ve destek için YALNIZ ALLAH’I MI ANIP ONDAN YARDIM DİLİYORUZ? Allah yalnız namazla anılmaz, her an her dakika ona şükürlerimizi bildirmekle de bunu yaparız. Ayrıca namazda bizler Allah’ın yanında Resulüne de hitap ediyor, onu da muhatap alıyorsak, O namazın karşılığını Allah’tan göremeyiz. Biz iman ettik dediğimizde önce, Allah Kur’an’ı okuyun emrini veriyordu. Ama bizler bunu atladık yani biz Kur’an’ı anlayamayız dedik, okumayı birilerine bıraktık. Bıraktığımız içinde, kıldığımız namazın ÖZÜNÜ İDRAK EDEMEDİĞİMİZ VE HAYATIMIZA GEÇİREMEDİĞİMİZ İÇİN, O NAMAZ BİZİ HAYÂSIZLIKTAN, KÖTÜ DAVRANIŞLARDAN ALIKOYMADI. Bizler Kur’an’ı dikkatle anlayarak ve üzerinde düşünerek okumadığımız sürece, KILDIĞIMIZ NAMAZIN FAYDASINI GÖRMEMİZ DE, MÜMKÜN OLMAYACAKTIR. Çünkü bizler yardımı, şefaati yalnız Allah’tan dilemeyip onun yanına, bu konuda hiçbir yetkisi olmadığı halde Resulünden, edindiğimiz VELİ, GAVS adını verdiğimiz kişilerden yardım, şefaat bekliyorsak YALNIZ ALLAH’A DUA ETMEMİZ GEREKİRKEN ALLAH İLE ARAMIZA ARACILAR KOYUYORSAK, KUSURA BAKMAYIN AMA O NAMAZ BİZLERİ ALLAH’A DEĞİL, ŞEYTANLAŞMIŞ İNSANLARA YAKLAŞTIRIR. Salatın olmazsa olmaz bir önemi de, Müslümanların birbirine destek olması anlamındadır. Eğer bir Müslüman yalnız namaz kılıyor, hatta yalnız Allah’tan yardım diliyorsa bile, eğer toplumda Müslümanlar arasında yardımlaşma yapmıyor, destek olmuyorsa, Allah’ın SALAT emrini eksik yerine getiriyor demektir. YALNIZ BU EKSİKLİK BİLE TOPLUM ARASINDA HAYÂSIZLIĞI ARTIRACAK, İNSANLARIN BİRBİRİNE KARŞI DÜŞMANLIĞINI KÖRÜKLEYİP, KÖTÜ DAVRANIŞLARA NEDEN OLACAKTIR. Bizler yalnız namazı ön plana çıkarıp, topluma öneminden bahsedelim derken, SALATIN olmazsa olmazlarını görmezden geldik. Onun içinde kıldığımız namazın, yaptığımız duanın karşılığını Allah’tan göremediğimiz gibi, NEFSİMİZİ KUR’AN İLE TERBİYE EDEMEDİĞİMİZ İÇİNDE, İMANIMIZ KALPLERİMİZE YERLEŞEMEDİ, BİR SAĞA BİR SOLA YÖNLENDİRİP BİZLERİ ALLAH’IN DOĞRU YOLUNDAN SAPTIRDI. Değerli dostlarım gelin el birliğiyle önce Kur’an’ı şaha kaldıralım. Yani onu başucu kitabı yaparak, Allah’ın bizlerden istediği ilk emrini yerine getirip, KUR’AN’I HİÇ BİR ETKİ ALTIDA KALMADAN DÜŞÜNEREK OKUYALIM VE ÖELLİKLE HAYATAMIZA GEÇİRELİM. ÇÜNKÜ YALNIZ OKUMAK YETMEZ, ONU YAŞAMAK GEREKİR. Bizler mezheplerin ya da tarikat gibi oluşumlarının öğretilerini yaşayabilmek için, Kur’an’ın hiçbir ayetini görmezden gelmeyelim. Bizlere dinin emri diye öğretilen her ne varsa Kur’an’a ters düşen, derhal ondan uzaklaşalım ve terk edelim. Yalnız Allah’ı VELİ edinip, yalnız Allah’ın ipi Kur’an’a sarılalım. Yalnız Allah’tan yardım, şefaat dileyelim. BAKIN İŞTE O ZAMAN KILDIĞIMIZ NAMAZ, ALLAH’A YAPTIĞIMIZ DUALAR, BİZLERİ NASIL HAYÂSIZLIKTAN UZAK TUTACAK, KÖTÜLÜKLERDEN UZAKLAŞTIRACAKTIR. ÇÜNKÜ İNSANI DOĞRU YOLA İLETEN AKILDIR, BİLİNÇLİ OLMAKTIR. BİLİNÇLENMEYEN BİR İNSANDA, CAHİL CESARETİ VARDIR. BU CESARETİ İNSANA HER TÜRLÜ KÖTÜLÜĞÜ YAPTIRIR. BİZLERİ ALLAH'A DEĞİL, ŞEYTANLAŞMIŞ İNSANLARA YAKLAŞTIRIR. DİLERİM BU GERÇEKLERİN FARKINDA OLABİLEN, ALLAH’IN AZINLIK HALİS KULLARI ARASINDA OLURUZ. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  17. Bizler İslam’ı yaşarken, sorumlu olduğumuz iman ettiğimiz Kur’an’ı anladığımız dilden okumadığımız için, bizlere İslam dini diye anlatılan Kur’an dışı, atalarımızdan ulaşan rivayet bilgileri savunurken, ŞİRK BATAĞINA BATTIĞIMIZIN FARKINDA BİLE OLAMIYORUZ. Bunun nedeni bizlere öğretilen İslam’ın Kur’an’ın emrettiği İslam ile adeta taban tabana zıt olduğunu fark edemediğimiz için BATILI HAK, HAKKI BATIL ZANNEDİYORUZ. Bu makalemde yaptığımız bu yanlışlarımıza örnekler vermek istiyorum. Hatırlatmak isterim, eğer bizim yaşadığımız İslam, Kur’an’ın bir hükmüne bile ters düşüyorda İslam dini diye beşeri hükümlere inanıyorsak, bizler o konuda Allah’a şirk koşuyoruz, Allah’ın yanında ilahlar ediniyoruz demektir. Çünkü din Allah’ın dinidir ve O ben hükmüme hiç kimseyi ortak etmem diye bizleri uyarmıştır. Gelelim bu konuda İslam dini diye yaşadığımız, Kur’an’ın tam tersini emrettiği konulara. Bizler İslam’ı hayatımıza geçirebilmemiz için, her bilginin detaylı Kur’an’da olmadığına, açıklanmadığına inandırıldık. Peki, Kur’an bu düşünceyi inancı onaylıyor muydu? Gelin ona bakalım. “GERÇEKTEN, ONLARA İNANAN BİR TOPLUM İÇİN YOL GÖSTERİCİ VE RAHMET OLARAK, BİLGİYE DAYALI AYRINTILI AÇIKLAMALARDA BULUNDUĞUMUZ BİR KİTABI ULAŞTIRMIŞTIK.” (Araf 52) “SUÇLULARIN YOLU DA AÇIĞA ÇIKSIN DİYE, ÂYETLERİ İŞTE BÖYLE AYRI AYRI AÇIKLARIZ.” (Enam 55) Allah bunlara benzer birçok ayetinde, Kur’an’ı açıklamak bizim görevimizdir, anlayasınız ve hiç kimseye muhtaç olmayasınız diye Kur'an'ı açıkladık dediği halde, nasıl olurda Allah’ın bu hükmünün tam tersine inanırız, bunu anlamakta zorluk çekiyorum. Çünkü bizler sorumlu olduğumuz kitaba değil, İslam dini diye batılın kitaplarına çalışıyoruz ve haşa Allah'ın kitabına değil, beşeri kitaplara güveniyoruz da ondan. Ondan sonrada bizlere öğretilen rivayetleri Kur’an’da göremediğimizde, bakın namazın rekât sayısı bile Kur’an’da yazmıyor diye başlıyor, Allah’ın bizlerden istemediği yüzlerce dine yapılan ilaveleri örnek gösteriyoruz. HİÇ BİRİMİZDE SORMUYOR, BUNLARI ALLAH EMTERMEİŞ, ONUN İÇİN OLMAZSA OLMAZ DEĞİLDİR DEMİYORUZ. Bunu düşünemediğimiz içinde, Allah’ın kitabının önüne ciltlerce yazılmış ve Allah’ın dinini zorlaştırmış, beşeri fıkıh kitaplarını rivayetleri koyuyoruz ve Allah’a şirk koşuyoruz. Allah şefaat tümden bana aittir, hiçbir şefaatin olmadığı o günden sakının diye birçok ayet indirdiği halde, bazı ayetleri öyle tercüme ediyoruz ki, Kur’an’da Allah’ın emrettiği diğer ayetlerle çelişir hale getiriyoruz. YANİ ELLERİMİZLE KUR’AN’I TAHRİF EDİYORUZ, BUNUN FARKINDA MISINIZ. Sırf batıl inançlarımızı yaşayabilmek için, RESULLER, DİN ÂLİMLERİ, VELİ, GAVS, ALLAH DOSTU KİŞİLERDE ŞEFAATÇIDIR diye inanmakta bir sakınca görmüyoruz. Hâlbuki bu konuda onlarca ayet vardır ki, Resulü bile günahları için Allah’a dua etmesi gerektiği örneği verilir. Şefaat konusunda şu örnek bizlere yetmiyor mu? Bu ayeti indiren Rabbimiz, daha sonra haşa sözünden dönerde, bu yetkiyi başkalarına da verir mi? “ÖYLE BİR GÜNDEN SAKININ Kİ, O GÜN HİÇ KİMSE BİR BAŞKASI ADINA BİR ŞEY ÖDEYEMEZ. HİÇBİR KİMSEDEN HERHANGİ BİR ŞEFAAT KABUL OLUNMAZ, FİDYE ALINMAZ. ONLARA YARDIM DA EDİLMEZ.” (Bakara 48) Ne yazık ki bizler farkında olmadan Allah’a güvenmek yerine, rivayetlere güvenmeyi seçiyoruz. İşte bu yanlışları yapanlara Allah, BANA ŞİRK KOŞAN MÜŞRİKLER DİYOR. Çok daha kötüsü onları mahşer günü kör olarak hasrederim dedikten sonra, onlara cehennemde yer mi yok diyerek, şimdiden bizleri uyarıyor. Bizler Batıl inançlarımızı yaşayabilmek için, Allah’ın ayetlerini bile tercüme ederken TAHRİF ETMEKTEN, değiştirmekten korkmuyoruz. Küçük bir örnek vermek istiyorum. Enam suresi 38. Ayetinde Allah, “BİZ KİTAPTA HİÇ BİR EKSİK BIRAKMADIK.” Diye Kur’an için yaptığı uyarıyı beğenmeyenler, hemen parantez içine farklı bir anlam verebilmek için, bahsedilen kitabın Kur’an olmadığını söyleyebilmek adına, bahsedilen eksiksiz kitabın Kur’an değil, Allah’ın katındaki ana kitap, yani LEVH-İ MAHFÛZDAKİ KİTAP diyerek değiştirmeye çalışıyorlar. Verdiğim örnekleri çoğaltabiliriz, ama Kur’an’ın onaylamadığı tek bir rivayete bile inanıyorsak, imanımızın kalbimize yerleşmediğini, onun içinde müşriklerden olduğumuzu rahatlıkla söyleyebilirim. Bu hataları yapmamızın en büyük nedenlerinden bir tanesi de, Allah’ın yanında Resulünün de dinde hükümler koyacağına, dini nasıl yaşayacağımız konusunda detaylı hükümleri de Resulünün vereceğine inanmamızdan kaynaklanıyor. Değerli dostlarım önce şunu hatırlatmak isterim. Allah Kur’an’da, neden hükmüme hiç kimseyi ortak etme diyor biliyor musunuz? ÇÜNKÜ BİR DİNDE KİM HÜKÜMLER VERİYOR, KURALLAR KOYUP YOL GÖSTERİYORSA O İLAHTIR DA ONDAN. Ona kulluk edilir ve ondan yardım istenir şefaat beklenir. Onun için Allah hükmü ben veririm, yalnız benden yardım isteyin ve yalnız benden şefaat dileyin der birçok ayetinde. ÇOK DAHA ÖNEMLİSİ DİNİ KONULARDA HAKEMİN, YANİ HÜKMEDEN GERÇEK BİLGİNİN, BAKIN ALLAH HANGİ KİTAP OLDUĞUNU SÖYLÜYOR. Sizce bu ayetten sonra, Allah’ın Resulü de dinde hüküm koyabilir, dinimizi yaşarken Resulün hadislerini de hakem yapabiliriz diyebilir miyiz? “ALLAH'TAN BAŞKA BİR HAKEM Mİ ARAYACAĞIM? HÂLBUKİ SİZE KİTABI AÇIKLANMIŞ OLARAK İNDİREN O'DUR. KENDİLERİNE KİTAP VERDİĞİMİZ KİMSELER, KUR'AN'IN GERÇEKTEN RABBİN TARAFINDAN İNDİRİLMİŞ OLDUĞUNU BİLİRLER. SAKIN ŞÜPHEYE DÜŞENLERDEN OLMA!” (Enam 114) Demek ki bizlerin, hatta Resulünün din adına hakemi, ona indirilen Kur’an’mış. Kur’an’a İman eden bir Müslüman bu gerçeği bilir ve bu bilgilerin dışına asla çıkmaz, şüphe içinde olmaz diyor. Peki, bizler öylemi inanıyoruz? Yoksa yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz, Kur’an’da namazın rekât sayısı bile yok, ne kadar zekât vereceğimiz bile detaylı açıklanmamış, günümüzde Hac yaparken yaptığımız detayların hiç birisi yok, yalnız Kur’an ile Haccımızı bile yapamayız, demiyor muyuz? EĞER BUNU SÖYLÜYORSAK, İMANIMIZI YAŞARKEN YALNIZ ALLAH’I HAKEM TUTMUYORUZ, ONUN YANINA HÜKÜM KOYUCU RESULÜNÜDE İLAH EDİNİYORUZ DEMEKTİR. Değerli dostlarım Kur’an’ın bahsetmedikleri, Allah’ın bizleri sorumlu tutmadığı dinin emri olmayan, mezheplerin dine yaptığı beşeri ilaveleridir, bunların din olmadığını bilelim, bu gerçeğin artık farkında alalım ve Allah’a şirk koşarak iman eden müşriklerden olmayalım. ŞUNU LÜTFEN UNUTMAYALIM, DELİLİ KANITI KUR’AN OLMAYANIN YOLDAŞI, ARKADAŞI ŞEYTANDIR, ŞEYTANLAŞMIŞ İNSANLARDIR. Dikkatinizi çekmek istediğim bir konuda, sizlere şöyle bir soru sormak istiyorum. Diyelim iki kişi İslam dininde herhangi bir konuda tartışıyor ve aralarında anlaşmazlığa düşüyorlar. Bu durumda bizlerin deliliği, son hüküm verici olarak hangi kaynağa bakmamızı emrediyor olabilir Allah? Kur'an'ın şöyle demesi mümkün mü sizce. Önce Kur’an’a bakın orada bulamazsanız Resulümün hadislerine bakın diyor olabilir mi? Hiç yorum yapmayalım ve Allah’ın bizleri sorumlu tutacağına hükmettiği Kur’an’a bakalım, bu konuda bizlere nasıl yol gösteriyor. “YOKSA O'NDAN BAŞKA VELİLER Mİ EDİNDİLER? ALLAH! O'DUR GERÇEK VELİ/DOST. ÖLÜLERİ O DİRİLTİR. O HER ŞEYE GÜÇ YETİRİR. HERHANGİ BİR ŞEYDE İHTİLAFA DÜŞTÜĞÜNÜZDE ONUN HÜKMÜ ALLAH'A BIRAKILIR. İŞTE BUDUR RABBİM OLAN ALLAH! YALNIZ O'NA GÜVENİP DAYANDIM. YALNIZ O'NA YÖNELİRİM BEN. ( Şura 9-10) Yalnız bu ayet bile, din adına güvenilecek Velimizin, hüküm vericinin yalnız Allah olduğunu ve aramızda din adına ihtilafa düşerek tartıştığımız bir konuda hüküm verenin, yalnız Allah yani onun kitabı Kur’an olduğunu söylüyor. Ama bizler Kur’an’a öyle muhalif bir inanç yarattık ki kendimize, ihtilafa düşüp tartıştığımız bir konu Kur’an’da yoksa Resulünün rivayet hadislerine bakarız, yoksa mezheplerin fıkıh âlimlerinin hükümlerinden faydalanırız diyebiliyoruz. Sanki İslam dini Allah, Resulü ve mezhep imamlarının ortak dini gibi konuşuyoruz. Bu satırları okuyan bazı kardeşlerimizin aklına, hemen şöyle bir soru geldi biliyorum. TARTIŞTIĞIMIZ KONU KUR’AN’DA YOKSA, DİNİN EMRİ YA DA YASAKLARI İÇİNDE DEĞİLDİR, BİZLER İÇİN SERBEST BİR KONUDUR DEMELİYİZ. Bunu da yapıp yapmamak bizlere kalmıştır. Makalemi okuyan bazı kardeşlerimin aklına bir soru daha geldi biliyorum. "ALLAH RESULÜME UYUN EMRİNİ VERMİŞ, BU DURUMDA ONUN HADİSLERİNEDE UYMALIYIZ" dediklerini duyar gibiyim. Önce şunu hatırlatmak isterim, bu emir Resulün yaşadığı dönemde, Kur'an'ı tebliğ göreviyle direk ilgilidir. Dikkat ederseniz Resulüme uyun diyor, O vefat ettikten sonra onun hadislerine/sözlerine uyun demiyor. Çünkü Allah bizlerin yalnız, KUR'AN'A SARILMAMIZ GEREKTİĞİNİ VE YALNIZ ONDAN SORUMLU OLACAĞIMIZA HÜKMETMİŞTİDE ONDAN. Çok daha önemlisi Allah, Kur'an'da birçok ayetinde Resulüme uyun diyor ama sakın kendinize VELİLER ve benzeri kişiler edinip ardı sıra gitmeyin diyede uyarıyor. Peki neden? ÇÜNKÜ ALLAH RESULÜNÜ, SÜREKLİ KONTROL ALTINDA TUTUYOR ONU İZLİYOR, HATTA EN KÜÇÜK BİR HATA YAPTIĞINDA ONU UYARIYORDU. Allah Resulüme uyun diyor ama onun hata yapmasını da engelliyordu. Bunun Kur'an'da örneklerini görebilirsiniz. Ama kendimize edineceğimiz ve ardı sıra gideceğimiz bir Veli kişi asla uyarılmıyor, çünkü oda kendi imtihanını yaşıyor. Bir kişiye uyarsan, onun hatalarınıda yaşamış olursun. Buda imtihanın özüne aykırı olur, onun için Allah bunu yasaklamıştır ve bu konuda ne demiştir? "GÜVENİLECEK VELİNİZ YALNIZ BENİM." Bizler bu yanlış düşüncelere inanmamızın nedeni, Kur'an'a değil anlatılan rivayetlere inanmamızdan kaynaklanıyor. Allah Resulüme uyun diyor çünkü ona verdiği yetki ve görevde RESULÜ YALNIZ KUR'AN İLE HÜKMETME, YALNIZ KUR'AN'I TEBLİĞ ET ME GÖREVİ ALMIŞTI. Bu konuda iki ayet hatırlayalım. “BU KUR'AN BANA VAHYOLUNDU Kİ, ONUNLA SİZİ VE ULAŞTIĞI HERKESİ UYARAYIM.” (Enam 19) “BİZ RESULLERİ, SADECE MÜJDELEYİCİLER VE UYARICILAR OLARAK GÖNDERİRİZ.” (Kehf 56) Ne dersiniz Allah'ın Resulü, böyle bir görev aldıktan sonra, Allah'ın hükmüne sizce tek bir ilave yapabilir mi? Yorumunu sizlere bırakıyorum. Değerli dostlarım, lütfen Allah’ın arı, duru dinini bulandırıp zorlaştırmayalım. Toplumu İslam’ın dışına çıkarmaya zorlamış oluruz, buda şirktir. Dilerim Kur’an gerçeklerinin farkında olan, BATILIN DEĞİL HAKKIN PEŞİ SIRA GİDEN, ALLAH’IN AZINLIK KULLARI ARASINDA OLURUZ. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  18. Bizler Kur’an’dan öğrendiğimiz İslam’ı değil, bizlere öğretilen İslam’ı yaşadığımızın hala farkında olamadığımızdan, ADETA İSLAM’I ROBOTLAŞMIŞ VE TRANSA GİRMİŞ GİBİ YAŞIYORUZ. BAKIN YANLIŞ YAPIYORSUNUZ, ALLAH ÖYLE EMRETMİYOR KUR'AN'DA DİYENLEREDE, AĞIZLARINA NE GELİRSE SÖYLÜYORLAR. Alacağımız en küçük bir cihazı bile araştırıp, en iyisini en doğrusunu almaya çalışırken, ebedi hayatımızın garantisi dinimizi yaşarken, her nedense bu itinayı, titizliği göstermiyoruz. Sizce bunun nedeni ne olabilir? Akıl dersek, hepimizde akıl var. Hepimizde akıl var ama onu istediğimiz yerde kullanıp, önemsemediğimiz yerde kullanmıyoruz. Bazı arkadaşlarımız bu düşünceme itiraz edecek ve ben İslam’ı yaşarken neden önemsemeyeyim, ciddiye almayayım diyebilir. CİDDİYE ALMIŞ OLSAK ANLATILAN, UYDURULAN RİVAYETLERİN OLUŞTURDUĞU, ŞEKİLLENDİRDİĞİ DİNE DEĞİL, SORUMLU TUTULACAĞIMIZA ALLAH’IN HÜKMETTİĞİ KUR'AN'A BAKARAK İMANIMIZI YAŞARIZ. Yaşadığı dini ciddiye alan, önemseyen böylemi yapar? Bizler yaşadığımız İslam’ın, Allah’ın Kitabı Kur’an’dan değil de, anlatılan rivayetler ışığında yaşadığım İslam anlayışına, çok dikkat çekici örnekler vermek istiyorum. Lütfen sabırla okuyunuz. Eğer bizler zaman ayırıp inancımız adına titizlik gösterip araştırsaydık, örneğini vereceğim sözleri asla söylemezdik. Bu makalemi yazmama neden olan düşünceyi önce yazmak istiyorum. Bir arkadaşımız şöyle bir paylaşım yapmış. “BANA HADİSLERDEN DEĞİL, AYETLERDEN ÖRNEK VER, AYETLE CEVAP VER DİYENLERE ÖZEL CEVAPTIR” DEMİŞ ARKADAŞIMIZ VE BAKIN HANGİ AYETLERİ ÖRNEK GÖSTERMİŞ. “RESULÜMÜN VERDİĞİNİ ALIN, YASAKLADIĞINDAN DA SAKININ. (Haşr 7) “O (RESULÜM) VAHİYDEN BAŞKASINI SÖYLEMEZ.” (Necm 3-4) “RESULÜME UYUNKİ, DOĞRU YOLU BULUN! (Araf 158. Nur 54) “RESULE İTAAT EDEN ALLAH’A İTAAT ETMİŞ OLUR.” ( Nisa 80) “ALLAH İLE RESULLERİNİN EMİRLERİNİ BİRBİRİNDEN AYIRIP, İKİSİ ARASINDA BİR YOL TUTMAK İSTEYEN KÂFİRDİR.” (Nisa 150-151) Arkadaşımız bu ayetleri örnek gösterip, kendi inancına delil yaratmaya çalışmış ve İslam dininde hüküm koyan yalnız Allah ve onun kitabı değildir, bakın Resulü de dinde Kur’an’ın bahsetmediği hükümleri koyabiliyormuş anlamını, bu ayetlerden çıkardığını ima ediyor. İŞTE BUNU SÖYLEYENLER, NE YAZIK Kİ ANLATILAN, UYDURULAN DİNE İNANANLAR. ALLAH’IN İNDİRDİĞİ KUR’AN İLE YALNIZ İMAN EDİLEMEZ DİYENLER. Hâlbuki Allah ne diyordu? “O, HÜKMÜNE HİÇBİR KİMSEYİ ORTAK ETMEZ.” (Kehf 26). Bu düşüncenin doğru olup olamayacağını, gelin Kur’an’dan birlikte anlamaya çalışalım. Aslında çok fazla araştırmadan tek bir ayetle, böyle bir inanca Kur’an’ın onay vermediğini anlayabilirsiniz. Allah benim indirdiğim dinde, hiç kimseyi hükmüme ortak etmem dediği halde, bizler ayetlere, Kur’an ile çelişecek öyle anlamlar veriyoruz ki akıl, mantık duruyor. Bu ayete iman ettiğini söyleyenlere hatırlattığımızda, anlatılan din baskın geliyor ve ne diyorlar? “ALLAH RESULÜNÜ POSTACI DİYEMİ GÖNDERDİ?” Bu sözü ancak, Kur'an ile hiç buluşamayanlar söyler. Örnek verilen Nisa suresi 150 ve 151. Ayetlerde, Allah ve Resulünün emirlerini bir birinden ayırıp, ikisinin arasında bir yol tutanlardan bahsediliyor. Peki, Allah ve Resulünün farklı hükümleri olabilir mi? Olamayacağını söylemişti ve ben hükmüme hiç kimseyi ortak etmem dememeş miydi? Eğer Allah ayrı, Resul ayrı hüküm verdiğine inanırsak, ALLAH’IN RESULÜNÜ ALLAH’IN DİNİNE ORTAK ETMİŞ OLURUZ Kİ, ALLAH BUNU YAPANLAR BANA ŞİRK KOŞAN KÂFİRLERDİR DİYOR. Bu konuyu Kur’an’dan anlamaya devam edelim. Allah’ın ayetine inatla cevap veriyor ve Allah Resulünü postacı diye mi gönderdi diyerek, sanki böyle bir din olamaz, Resulü de hükümler koymalıdır diyoruz, ama ne dediğimizin farkında bile değiliz. Ali İmran suresi 103. Ayetinde Allah bakın ne diyor. “HEP BİRLİKTE ALLAH’IN İPİNE (KUR’AN’A) SIMSIKI SARILIN. PARÇALANIP BÖLÜNMEYİN.” Yine Zuhruf 44. Ayetinde; “ŞÜPHESİZ BU KUR’AN, SANA VE KAVMİNE BİR ÖĞÜT VE BİR ŞEREFTİR, ONDAN HESABA ÇEKİLECEKSİNİZ.” Peki, bizler bu ve benzeri onlarca ayete iman ettik dediğimiz halde ne diyoruz? Yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz, R esulün rivayet hadisleri olmasaydı Kur’an anlaşılmaz, kapalı kalırdı demiyor muyuz? Allah sakın Kur’an’ın sınırlarını aşmayın yalnız Kur’an’a sarılın, çünkü sizi O Kur’an’dan hesaba çekeceğim diyor, bizler Allah’a nasıl cevaplar veriyoruz. BUNUN NEDENİ İNDİRİLEN Allah’ın dinine değil, rivayetlerle anlatılan dine inanmamızdan kaynaklanıyor. BUNU SÖYLEMEK İSTEMEZDİM AMA BİZLER, ALLAH’IN DİNİNE İNANMMIŞ GİBİ YAPIYORUZ. ÇÜNKÜ İMAN KALPLERİMİZE YERLEŞMEMİŞTE ONDAN. Yoksa bu hatanın bilincinde olan bir Müslüman, yaptığı yanlışı fark etse, gece gündüz Allah’tan af dilerdi. CAHİLLİK, BİLİNÇSİZLİK İNSANA, İŞTE BÖYLE CESARET VERİYOR. Gelelim arkadaşımızın örneğini verdiği ayetlere. Haşr suresi 7. Ayetin bir ayet öncesini okumuş olsalardı, Resul size neyi verdiyse onu alın, vermediğini ondan istemeyin sözünden neyi kast ettiğini, çok iyi anlayabileceklerdi. Ama Kur’an’ı okumayıp YALNIZ ANLATILAN DİNE İNANIRSANIZ, AYETİ ELBETTE DOĞRU ANLAYAMAZSINIZ. Ayetin bir öncesinde, Allah’ın Resulü ile birlikte savaşa gelmeyenlerinde, savaşta kazanılan ganimetlerden pay almak istediklerini anlıyoruz. Ama Allah’ın Resulü, siz savaşa katılmadınız, onun için size bu ganimetten pay vermem dediği için, Allah Resulüne destek olmak adına bu ayeti gönderip, RESULÜM SİZE VERMİYORSA ONA ISRAR EDİP ALMAYA KALMAYIN. ÇÜNKÜ SİZ RESULÜN YANINDA SAVAŞTA YER ALMADINIZ. O SİZE NEYİ VERDİYSE ONU ALIN, VERMEYENİ İSTEMEYİN ONDAN DİYE UYARIYOR. Bu ayetin, Resulün dinde hüküm koyabileceği ile ne ilgisi var? İşte böyle ayetlere bahsedilmeyen anlamları verip, kendilerini aldatıyorlar. Necm suresi 3 ve 4. Ayette Resulüm vahiyden başkasını söylemez diyor, çok doğru. Ama bu ayeti bile kendilerine kanıt yapmaya çalışıp, bakın demek ki Resulün her söylediği vahiydir diyorlar. Yine Araf 158 ve Nur 54. Ayetlerde, Resulüme uyun ki doğru yolu bulasınız diyor. Nisa 80. Ayetinde de Resule itaat eden Allah’a itaat etmiş olur diyerek Allah, Resulüne yardımcı oluyor. Peki, hangi konuda yardımcı oluyor burası önemli. Önce şunu açıkça söylemek isterim, bu ayetlerde Resulümde benim gibi dinde benim vermediğim hükümleri koyabilir demesinin, mümkün olamayacağına dair örnekler vermiştim. Lütfen Kur'an ayetlerine ters düşen anlamları, ayetlere vermeyelim kendimizi aldatırız, hatta Kur'an'da ellerimizle çelişki yaratırız. İkisini hatırlatayım. Allah bizlerin yalnız Kur’an’a sarılmamızı emrediyor ve bizleri yalnız Kur’an’dan hesaba çekeceğini, yalnız Kur’an’dan sorumlu olduğumuzu bildiriyordu. SİZCE HAŞA ALLAH BU SÖZÜNDEN DÖNER VE ÖYLE DEDİM AMA RESULÜMÜ POSTACI DİYE GÖNDERMEDİM, O DA DİNDE BENİM GİBİ HÜKÜMLER KOYABİLİRDİ, DERMİ HESAP GÜNÜ BİZLERE? Zerre kadar zikir ehli, bunun cevabını iyi bilir. Şimdide Allah, neden Resulüne uyulmasını onlarca ayetinde istiyor, hatta özellikle ALLAH’A VE RESULÜNE UYUN BİRLİKTELİĞİNİ KULLANIYOR, BURASI ÇOK ÖNEMLİ. Öncelikle Allah bu yolla Kur’an’ı tebliğ eden Resulüne yardımcı olmak için bunu söylüyor. Şöyle düşünenler olabilir, bugün Resul aramızda yok, bunu bizler günümüzde yanlış anlayabiliriz diyebilirler. Onunda cevabını elbette Kur’an veriyor ve bakın Resulüne nasıl tembihlerde bulunuyor ve nasıl uyarıyor Allah. Tabi bu ayetleri Kur’an’a da geçiriyor ki Allah, bizlerde gerçekleri günümüzde anlayabilelim, bizleri aldatmak isteyenlere, ayetlere yanlış anlam vermeye çalışanlar kanmayalım. Fetih 10: SANA BAĞLILIKLARINI BİLDİRENLER, ASLINDA ALLAH'A BAĞLILIKLARINI BİLDİRMEKTEDİRLER. ALLAH'IN KUDRETİ, ONLARIN KUDRETLERİ ÜZERİNDEDİR. O HALDE, KİM AHDİNİ BOZARSA KENDİ ALEYHİNE BOZMUŞ OLUR. KİM DE ALLAH'A VERDİĞİ SÖZÜ YERİNE GETİRİRSE, ALLAH ONA BÜYÜK BİR ÖDÜL VERECEKTİR. (Bayraktar Bayraklı) Bakın Allah Resulüne ne diyor, sana bağlılığını bildirenler, aslında Allah’a bağlılığını bildiriyorlar. Ayette kim ahdini bozarsa diyor, nasıl bir ahit yani söz vermiştik iman ederken Allah’a? YALNIZ SANA KULLUK EDERİZ, YALNIZ SENDEN YARDIM DİLERİZ. Allah hiç kimseyi hükmüne ortak etmez. Yalnız Kur’an’ın ipine sarılacağız ve Kur’an’ın sınırlarını aşmayacağız. Asla emin olmadığımız bilgilerin ardına düşmeden, en emin vahye sarılacağız. İşte bu ahdi kim bozup, Allah’ın dinine Resulünü ya da edindiği VELİLERİ ortak ediyorsa, BUNLAR ALLAH’A VERDİĞİ SÖZÜ/AHDİNİ BOZMUŞU DEMEKTİR. Peki, Allah bu konularda Resulüne nasıl bir yetki vermişti, sorumluluğu konusunda nasıl açıklamalarda bulunmuştu Kur’an’da, şimdide ona bakalım. Resulüme uyun diyor ama Allah, hangi konularda uyacağız, ÇÜNKÜ ŞU ANDA KENDİSİ ARAMIZDA YOK. Ona ait olduğu iddia edilen hadislerine de mi uyacağız, onu anlamaya çalışalım Kur’an’dan. Bakın Allah Resulüne nasıl bir yetki ve görev vermiş, sizce çok açık anlaşılmıyor mu? “RESULE DÜŞEN, APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR.” (Ankebut 18) “BİZ RESULLERİ, SADECE MÜJDELEYİCİLER VE UYARICILAR OLARAK GÖNDERİRİZ.” (Kehf 56) “SENİN GÖREVİN SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR.” (Rad 40) "SEN DE ARALARINDA, ALLAH'IN İNDİRDİĞİ İLE HÜKMET VE ONLARIN ARZULARINA UYMA!" (Maide 49) "BANA VE SİZE NE YAPILACAĞINI DA BİLMEM. BEN SADECE BANA VAHYEDİLENE UYARIM. BEN SADECE APAÇIK BİR UYARICIYIM." (Ahkaf 9) Sizce bu uyarıları ve bu görevi almış bir Resul/Elçi, Allah’ın Kur’an’da emretmediği bir sözü, bunlarda benim dine koyduğum hükümlerdir, bunlara da uymalısınız der mi? Yada bu ayetlere iman eden bir Müslüman, NE YANİ ALLAH RESULÜNÜ POSTACI DİYEMİ GÖNDERDİ, ONUNDA DİNDE HÜKÜM KOYMA YETKİSİ OLMALI DERMİ? Yorumunu sizlere bırakıyorum. Allah’ın Resulünün de dinde Allah’ın vermediği hükümleri verebileceğine inanan kardeşlerime sormak isterim, sizler bu ayetlere iman etmiyor musunuz? Ediyorsanız lütfen gereğini yerine getiriniz. Resule düşen apaçık tebliğden başka bir şey değildir diyorsa, nasıl olurda hala Kitap Ehli gibi Allah’ın Resulünü, dinde Allah’ın hüküm ortağı yapmaya çalışırız. Bakın Kur’an o günkü topluma Resulünün neler söylediğini bizlere bildiriyor. “BU KUR’AN BANA VAHYOLUNDU Kİ, ONUNLA SİZİ VE ULAŞTIĞI HERKESİ UYARAYIM.” (Enam 19) Demek ki Allah’ın Resulü o günkü toplumu yalnız ve yalnız Kur’an ile uyarmış, onun için Allah RESULÜME UYUN O SİZİ YALNIZ BENİM VAHYİMLE UYARACAK, ONA GÜVENİN ÇÜNKÜ BEN ONU İZLİYORUM DİYOR. Çünkü Hz. Muhammed Allah’tan aldığı görevin bilincinde ve ona hiçbir ilave edemeyeceğini Allah biliyor, hatta en küçük yanlışında hemen onu uyarıyor yetmiyor o uyarıyı Kur’an’a bile geçiriyor ki, bu konudan emin olabilelim. Kitap Ehlide Allah’ın Resulüne itiraz ediyor ve senin getirdiğin Kur’an’a uyarız ama bizim atalarımızın rivayet yolla gelen inançları da var, onlara da inanırız dediklerinde, Allah bakın nasıl bir ayet indirmiş. “KARŞILARINDA OKUNUP DURAN BIR KİTABI, SANA İNDİRMİŞ OLMAMIZ ONLARA YETMİYOR MU?” (Ankebut 51) Ne yazık ki bizlerde, aynı Kitap Ehlinin yaptığı hataları yapıyoruz ve diyoruz ki, YALNIZ KUR’AN İLE İSLAM YAŞANMAZ, ALLAH’IN RESULÜNÜN RİVAYET HADİSLERİDE VAR DİYORUZ. Sizce bizim o günkü Kitap Ehlinden, ne farkımız var? Yüce Rabbimiz, yalnız Allah’ın ipine sarılın sizleri Kur’an’dan sorumlu tutacağım demesinin nedeni, ALLAH İLE ALDATIICILARN TUZAĞINA DÜŞMEYELİM, BATILA HURAFEYE İNANMAYALIM DİYEDİR. Batıl ve rivayetlerin etkisinde olmayan, Kur’an’ın nuruyla nurlanmış kalbi aydınlanmış bir Müslüman, Kur’an dışından İslam’a Resulünün tek bir kelime bile ilave edemeyeceğini, şimdi yazacağım bu ayetten bile anlar. Hakka 44-45-46-47: (O ELÇİ) BİZE ATFEN BAZI SÖZLER UYDURMUŞ OLSAYDI, BU NEDENLE ELBETTE (ONU ÖNCE) GÜÇLÜ BİR ŞEKİLDE YAKALARDIK. SONRA DA BU NEDENLE ONUN CAN DAMARINI KESERDİK. HİÇBİRİNİZ BUNA ENGEL DE OLAMAZDINIZ. (Mehmet Okuyan) Siz Allah’tan böyle bir uyarı, ikaz almış olsaydınız, Allah’ın bu uyarısından sonra, bunlarda Allah’ın hüküm vermediği, benim dine koyduğum hükümlerimdir der miydiniz? Elbette asla demezdiniz ama bizler zerre kadar zikir ehli olamadığımız için, KUR’AN’DAN ÖĞRENDİĞİMİZ DİNE DEĞİL, ANLATILAN RİVAYET VE BEŞERİ DİNİ, ALLAH’IN DİNİ ZANNEDİYOR VE İNAMAKTA HİÇ BİR SAKINCA GÖRMÜYORUZ. Çok üzgünüm ama işte bizlerin İslam diye inandığımız din, böyle şirk bataklığına batmış bir şekilde yaşanıyor, AMA BUNUN ZERRE KADAR FARKINDA DEĞİLİZ. Bakara suresi 171. Ayeti lütfen okuyunuz. Bu ayette Allah’ın Resulü, ALLAH’IN İNDİRDİĞİ KUR’AN’A TABİ OLMAYA DAVET EDİYOR. Yalnız bu vahye aldırmayanların durumunu da anlatıyor, merak eden okuyabilir. Zuhruf 5. Ayetinde de uyarılacak Kitabın yalnız KUR’AN OLDUĞUNU APAÇIK BİLDİRİYOR. İsteyen Kur’an’a güvenir, isteyen yalnız Kur’an ile yetinmez rivayetlere güvenir karar sizin. Çünkü hepimiz imtihandayız. AMA HATIRLATMAK İSTERİM, LÜTFEN BAŞKA KİTAPLARA ÇALIŞMAYALIM, YOKSA MAHŞER GÜNÜ İMTİHANIMIZIN SONUÇLARI OKUNDUĞUNDA ÜZÜLECEK, PİŞMAN OLACAK BİR NOT ALIRIZ. Makaleme son verirken, Allah’ın Resulüne, DEKİ KULLARIMA diyerek, bakın ne söylemesini istiyor. Ders alıp ANLATILAN DİNE DEĞİL, VAHYEDİLEN KUR’AN’A İMAN EDENLERE NE MUTLU. Günümüzde bizlerin, nedenle sağır olduğumuz anlaşılıyor. Enbiya 45: DE Kİ: BEN, SADECE, VAHİY İLE SİZİ İKAZ EDİYORUM. FAKAT SAĞIR OLANLAR, İKAZ EDİLDİKLERİ ZAMAN BU ÇAĞRIYI DUYMAZLAR.( Diyanet vakfı meali) İslam’ın emri diye anlatılan herhangi bir konuda, ALLAH KUR’AN’DA O KONUDA HİÇBİR HÜKÜM VERMEDİYSE, O KONULAR DİNİN YANİ ALLAH’IN EMRİ DEĞİLDİR. Bu konular zamana, çağın gereklerine göre değişebilecek konulardır. Lütfen Allah’ın yemin ederek kolaylaştırdığı dini, Resulünün adını kullanarak, ona iftira ederek zorlaştırmayalım, kendimize eziyet etmeyelim. İNANIN MAHŞER GÜNÜ HESAP VEREMEYİZ, RESULÜN YÜZÜNEDE BAKAMAYIZ. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  19. Bir arkadaşımız bana, namaz kılmak elbette önemli, bununda mükâfatı olacaktır ama NAMAZ KILMAYANLARI ALLAH, ŞÖYLE CEZALANDIRACAKTIR DİYE BİR AYET GÖREMEDİM KUR’AN’DA, BU KONUDA NE SÖYLERSİNİZ DEMİŞ. Tabi bu konuyu yalnız namaz diye algılarsak yanlış olur. SALAT kıyam rükû ve secdeyle yaptığımız ve bizlerin Farsça namaz dediğimiz anlamına geldiği gibi, yalnız Allah’a dua edip, yalnız ondan yardım istemek amacıyla yaptığımız DUA anlamına da gelir. Ayrıca Müslümanların bir birine destek olması, yardım etmesi anlamına da gelir. Arkadaşımızın sorusunu şöyle düzeltelim. SALATIN gereklerini yerine getirmeyene, Allah Kur’an’da şöyle bir ceza veririm demiyor, bu konuda ne dersiniz şeklinde değiştirelim. Evet, Allah salatın tüm boyutlarını yerine getirmeyene, ŞÖYLE BİR CEZA VERİRİM ŞEKLİNDE AÇIK BİR HÜKMÜ YOKTUR. Tabi Kur’an ile gereken bağı kurabildiysek bunun nedenini anlayabiliriz. Bu konu üzerinde Kur’an bütünlüğünde düşünmeden önce, salat ile ilgili bir ayet paylaşmak istiyorum önce. Müddessir 42-43: SİZİ ŞU CEHENNEME SÜRÜKLEYEN NEDİR?” DİYE SORARLAR. (ONLAR DA) ŞÖYLE DİYECEKLER: “BİZ SALÂT (İBADET) EDENLERDEN DEĞİLDİK. (Bayraktar Bayraklı) Bu ayeti ne yazık ki tercüme edenler, her zaman yaptıkları gibi, salat kelimesinin bir anlamını alıp, diğer anlamlarını görmezden gelerek, NAMAZ KILANLARDAN DEĞİLDİK diye tercüme ediyorlar. Hâlbuki bu ayetteki salat kelimesiyle Allah biz kullarının dikkatini çekiyor ve BİZ ALLAH’TAN YANA OLANLARDAN DEĞİLDİK, YANİ YALNIZ ALLAH’IN İPİNE SARILMAMIZ VE DİNDE BÖLÜNMEMEMİZ İSTENİRKEN, TAM TERSİNİ YAPARAK ATALARIMIZIN İNANÇLARINA UYDUK, ALLAH’IN VAHYİNİ İKİNCİ PLANA KOYDUK, ALLAH’IN SALAT EMRİNİ KENDİMİZE UYDURDUK ANLAMINDA SÖYLENİYOR. Ayette geçen musallinler den değildik sözüyle Allah, salatın gereklerini tam yerine getirmeyenlerden bahsediyor. Ne dersiniz bugün bizler salatın gereklerini yerine getiriyor muyuz, yoksa SALATI YALNIZ NAMAZA İNDİRGEYİP, MUSALLİNLER DEN Mİ GÖRÜNÜYORUZ. Allah yalnız benden yardım dileyin, şefaat tümden bana aittir diye hükmünü veriyor, bizler namazımızda evet Allah’ım YALANIZ SENDEN YARDIM DİLERİZ, YALNIZ SANA KULLUK EDERİZ diyoruz ama namaz bitince, ŞEFAAT YA RESULALLAH DİYORSAK, işte bizler salatı şirk bataklığına batırmışız demektir. BUNU YAPAN BİR MÜSLÜMAN, İSTEDİĞİ KADAR NAMAZ KILSIN, ALLAH’TAN HİÇ BİR KARŞILIK GÖRMEYECEKTİR. Böyle kullarına Allah, musallinler den değildiler, salatı gereği gibi yerine getirmiyorlar, bana şirk koşuyor onlar diyor. Allah Kur’an’da birçok örnekler vererek, şunu yaparsanız cezası şudur şeklinde hükümlerini görebilirsiniz. Hatta yalan yere yemin etmenin bile, bir cezasından bahseder. Peki, salatı bir bütün olarak yerine getirmeyene, neden herhangi bir ceza hükmü belirlenmemiştir? Burası çok önemli. ÇÜNKÜ SALATI BİR BÜTÜN OLARAK YERİNE GETİRMEYEN TOPLUMLAR, KENDİ ELLERİYLE KENDİLERİNİ BU DÜNYADA ZATEN CEZALANDIRIYORLARDA ONDAN. Şöyle düşünün öyle bir toplum olmuşsunuz ki, HİÇ KİMSE ZEKATINI VERMİYOR YADIMLAŞMIYOR BİR BİRİNE DESTEK OLMUYOR, fakir zengine düşman onun malında gözü var, zengin fakire düşman ona yardım etmiyor. Sizce böyle bir ortamda zengin olan malı mülkü çok olan, o zenginliğini huzur içinde yaşabilir mi? Asla yaşayamaz kargaşa, huzursuzluk, adaletsizlik alır başını gider. İŞTE SALATI YERİNE GETİRMEYEN, KENDİ CEZASINI KENDİSİ VERMİŞ OLUYOR. Bu konuda herhangi bir cezaya, Allah’ın hükmetmemesinin bir nedeni de imtihanımız gereğidir. Allah özgür irademizle kendisine ne ölçüde saygılı olacağımızı, söz dinleyip dinlemeyeceğimizi sınıyor. Bazen hiç ummadığımız bir zamanda iyi giderken, işlerimizin tersine döndüğünü, ya da tam tersine işlerimiz kötü giderken, birden düzeldiğini görürüz. Genelde buna Allah’a çok şükür diyeceğimize her ne demekse şansımız varmış, işlerimiz güzel gidiyor, ya da tam tersine çok şansızmışız işlerimiz iyi gitmedi diyenleri de duyarsınız. HÂLBUKİ ALLAH O KULLARINA, İNANÇLARI GEREĞİ YA YAPTIKLARI KARŞILIĞINDA YARDIM EDİYORDUR, YA DA YERİNE GETİRMEDİKLERİNDE CEZALANDIRIYORDUR, AMA BUNU HER NEDENSE İŞİMİZE GELMEDİĞİ İÇİN, AKLIMIZA BİLE GETİRMİYORUZ. Daha açıkçası Allah SALATI gereği gibi yerine getireni, farkında olmadan mükâfatlandırıyor, ya da yerine getirmeyeni cezalandırıyor ama bizler ona başka bir isim takmayı, her nedense uygun görmüşüz ve ŞANS demişiz. Bakın Allah bu konuda ne diyor. “HİÇ KİMSE, YAPMAKTA OLDUKLARINA KARŞILIK OLARAK, ONLAR İÇİN SAKLANAN GÖZ AYDINLIKLARINI BİLEMEZ.” (Secde 17) Örneğin Allah, sakın benden başkasından yardım dilemeyin, veliler edinmeyin, şefaat tümden bana aittir dediği halde, bizler bu ve benzeri hükümlerin tam tersini yaparak NAMAZ KILIYORSAK, yani musallinler den değilsek, istediği kadar namaz kılalım Allah o kulunun dualarına karşılık vermeyecek, O kulunu kendi başına bu dünyada yalnız bırakacaktır. HATIRLATMAK İSTERİM BU YANLIŞLARI YAPARAK NAMAZ KILAN, ALLAH’A DUA EDEN İLE HİÇ NAMAZ KILMAYANIN BU DURUMDA FARKI YOK DEMEKTİR. Allah’ın yardımı olmayan hiç kimse, bu dünyada huzur içinde olamaz. İŞTE SANA EN BÜYÜK CEZA. Aslında ceza var ama imtihanımız gereği bunu Allah bizlerin bulmasını istiyor. Bırakın namaz kılmamayı bu şekilde kılsan da Allah’ın katında fayda etmeyecektir. Bu durumda olanların, namaz kılanla kılmayanların hiçbir farkı yoktur. İslam toplumunu düşünün lütfen, genel çoğunluğu beş vakit kılıyor, ama sonuç yok? Genel çoğunluğunun kıldığı namaz, yaptığı dua demek ki Allah katında karşılık görmüyor. Bu konuyla ilgili yine Salatın geçtiği, önemli bir ayeti hatırlatmak istiyorum. Ankebut 45: KİTAP'TAN SANA VAHYOLUNAN ŞEYİ OKU. SALATI İKAME ET SALAT, FAHŞADAN VE MÜNKERDEN ALIKOYAR. KESİNLİKLE ALLAH'IN ZİKRİ DAHA BÜYÜKTÜR. ALLAH, YAPTIĞINIZ ŞEYLERİ BİLİR. (Erhan Aktaş meali) Bu ayeti tercüme edenlerin neredeyse genel çoğunluğu salatı direk, NAMAZI DOSDOĞRU KIL diye çevirmişlerdir. Allah ayetinde bakın ne diyor. Kitaptan sana vah yedileni OKU. Yani Kur’an’ı OKU diyor. Ama bizler daha bu ayetin ilk cümlesini bile doğru hayatımıza geçiremiyor ve ne diyoruz? “YALNIZ KUR’AN İLE İSLAM YAŞANMAZ.” Gerisini söylemek bile istemiyorum, onun yanına koyduğumuz kitaplarla zaten bizler daha baştan, SALATI HAYATIMIZA GEÇİREMEDİĞİMİZ VE RİVAYETLERLE İSLAM’I YAŞADIĞIMIZ İÇİN, AYETİN DEVAMINDAKİ HATALARI RAHATLIKLA YAPIYORUZ. Bakın salat bizleri nerelerden koruyormuş, ayetin devamında ne kadar güzel açıklıyor. FUHUŞTAN, MÜNKERDEN YANİ KÖTÜLÜKTEN, İSTENMEYEN ŞEYLERDEN ALIKOYAR DİYOR. Ayetin devamında da, Allah’ın zikri yani Kur’an daha büyüktür diyerek bizleri Kur’an’a yönlendiriyor, atalarımızın inancına değil. Rivayetler Kur’an’ın önüne öyle geçti ki bazı mezheplerde, namaz kılmayana verilen bir cezanın neden olmadığını Kur'an'dan doğu anlayıp topluma anlatmak yerine, NAMAZ KILMAYANIN KATLİ VACİPTİR diyerek, toplumu korkutarak namaz kılmaya zorlamışlardır. Düşünerek nedenlerini anlamadan Zorla yapılan bir işinde, elbette meyvesi olmayacaktır. Allah’ın kitabından uzaklaşıp, kendimize beşeri bir FIKIH yaratmak, işte bu kadar tehlikeli. Sizlere sormak isterim, İslam toplumu bolca namaz kılıyor, fuhuştan, kötülükten, Allah’ın istemediği şeylerden alıkoyuyor mu? Biliyorum cevabınız Elbette hayır olacak. Çünkü Kur'an'ın sınırlarını aştık, Allah ne emrediyorsa neredeyse tam tersini dinin emri diye yapan, bir toplum olduk. Salatın bizleri kötülüklerden uzak tutması için, ÖNCE BİZLER ALLAH’IN VAHYİYLE BULUŞMALIYIZ, DAHA SONRADA ONU HAYATIMIZA EKSİKSİZ GEÇİRMELİYİZ. Bizler öyle bir din yarattık ki, Allah herhangi bir konuda yasak koyuyor ceza hükmü getiriyor, inandığımız batıl mezhep inancı o günahımızı affedebiliyor. Böyle bir inanç bizleri nasıl fuhuştan ve kötülüklerden uzak tutar, hala bunu anlayamadık mı? BU DURUMDA KILINAN NAMAZLARINDA BU TOPLUMU FUHUŞTAN, KÖTÜ DAVRANIŞLARDAN, ALLAH’IN İSTEMEDİĞİ ŞEYLERDEN UZAK TUTMASI ELBETTE MÜMKÜN OLMUYOR. HA NAMAZ KILMIŞSIN, HA KILMAMIŞSIN HİÇ BİR FARKI YOK. YANİ BU ŞEKLİYLE NAMAZ KILMAYANDA, KILANDA KENDİSİNİ ZATEN CEZALANDIRMIŞ OLUYOR, ALLAH’IN AYRI BİR CEZA HÜKMÜ GETİRMESİNİN GEREĞİ YOK. BİZLER NE YAZIK Kİ SALATI YALNIZ NAMAZA İNDİRGEDİK, NAMAZINDA İÇİNİ BOŞALTTIK. BÖYLE OLUNCA ALLAH’TAN KARŞILIĞINIDA GÖREMİYORUZ. Tekrar söylemek istiyorum, SALATI bizler bir bütün olarak algılayıp hayatımıza geçirmediğimiz sürece, ne kıldığımız namaz bizleri fuhuştan ve kötü davranışlardan uzak tutar, nede yalnız Allah’tan yardım dilemediğimiz, araya Resulünü ya da edindiğimiz veli, gavs adını taktığımız kişileri koyduğumuz için, ALLAH’A YAPTIĞIMIZ DUALARIMIZ ASLA KARŞILIK BULMAYACAKTIR. Ayrıca gösteriş için yaptığımız yardımlar, birbirimize gönülden yaptığımız destekler lafta kaldığından, huzurlu bir toplumda olmamız asla mümkün olmayacaktır. Dilerim SALATIN tüm şartlarını yerine getiren, İslam’ı yaşarken yalnız Allah’ın vahyini muhatap alan, namazını da huşu ile yerine getiren, yalnız onun ipine sarılan, yalnız Allah’tan yardım dileyen, çevresine duyarlı olan, Allah’ın sevgili kulları arasında oluruz. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  20. Değerli dostlarım, bizler bu geçici dünyanın telaşesine, çekici arzularına o kadar çok dalmışız ki, Allah’ın Kur’an’da bizlere yaptığı uyarılarını hiç duymuyor, ebedi hayatımız için neredeyse genel çoğunluğumuz hiçbir çaba içinde olmuyoruz. Çaba içinde olduğunu iddia edenlerin genel çoğunluğu da, ne yazık ki şeytanlaşmış insanların tuzağında olduğunun farkında bile olamıyor. Bunu neden söylediğime gelince. Allah bizlere öyle bir rehber göndermiş ki, GELECEKTE BİZLERİN NASIL HATALAR YAPACAĞIMIZI DA BİLDİĞİNDEN, BİZLERE KARŞI ŞEFKATİNİ GÖSTERİP, O HATALARIMIZ KONUSUNDA BİLE BİZLERİ ŞİMDİDEN UYARIYOR Kİ, HESAP GÜNÜ YÜZLERİ GÜLEN CENNETLİK KULLARI ARASINDA OLABİLELİM. Bizlerde evlatlarımıza bu yönde, tavsiyelerde bulunmuyor muyuz? Sizlere bu makalemde öyle bir ayet hatırlatmak istiyorum ki, mahşer günü genel çoğunluğumuzun, günümüzde yaptığımız çok büyük yanlışımız konusunda, Allah bizleri şimdiden uyarıyor. İNŞALLAH DERS ALABİLEN KULLARINDAN OLURUZ. Önce ayeti yazalım, daha sonra üzerinde Kur’an merkezli birlikte düşünelim. İbrahim 21: (KIYAMET GÜNÜNDE) HEPSİ ALLAH’IN HUZURUNA ÇIKMIŞ (OLACAK) VE ZAYIF OLANLAR, KİBİRLENENLERE DİYECEKLER Kİ: “ŞÜPHESİZ Kİ BİZ SİZE UYMUŞTUK. ŞİMDİ SİZ ALLAH’IN AZABINDAN HERHANGİ BİR ŞEYİ BİZDEN SAVABİLİR MİSİNİZ?” ONLAR DA ŞÖYLE DİYECEKLERDİR: “ALLAH BİZİ DOĞRU YOLA ULAŞTIRSAYDI BİZ DE SİZİ DOĞRU YOLA ULAŞTIRIRDIK. ŞİMDİ SIZLANSAK DA SABRETSEK DE BİRDİR. ARTIK BİZİM İÇİN HİÇBİR SIĞINAK YOKTUR.” (Mehmet Okuyan) Bakar mısınız lütfen, hesap günü daha gelmeden, o çetin gün yaşayacağımız sahneyi, Allah bizlere şimdiden filim gibi adeta seyrettiriyor ve diyor ki; Hesap günü herkes Allah’ın huzuruna çıktığında, düşünüp aklını kullanmayan, kendisini küçük ve zayıf gören yani ben Kur’an’ı anlayamam, ben tek başıma ibadet edemem doğru yolu bulamam, mutlaka birilerine bağlanarak dini yaşamalıyım diye inananlar, yani birilerini VELİ, ÂLİM, GAVS edindikleri kişilere dönüp, şöyle diyeceklermiş. ŞÜPHESİZ BİZ SİZLERE UYMUŞTUK. ŞİMDİ SİZ BİZLERİ ALLAH’IN AZABINDAN KURTARABİLİRMİSİNİZ, DİYE SORACAKLARMIŞ. Kendilerini veli, gavs, âlim, Allah’ın sevgili kulu zannettikleri kişilerde onlara, bakın nasıl cevap vereceklerini şimdiden bizlere Allah bildiriyor. “ALLAH BİZİ DOĞRU YOLA ULAŞTIRSAYDI, BİZ DE SİZİ DOĞRU YOLA ULAŞTIRIRDIK. ŞİMDİ SIZLANSAK DA SABRETSEK DE BİRDİR. ARTIK BİZİM İÇİN HİÇBİR SIĞINAK YOKTUR.” Verecekleri cevaba, lütfen bakar mısınız? Bugün bizler Allah’ın verdiği bu örnekleri, açıkça günümüzde yaşıyoruz ama ders alıyor muyuz? Allah sakın benden başka VELİLER edinip ardı sıra gitmeyin, güvenilecek VELİNİZ yalnız benim, yalnız Kur’an’a sarılın, biz kitapta hiç bir eksik bırakmadık, yemin olsun ki anlayasınız hiç kimseye muhtaç olmayasınız diye kolaylaştırdık dedikçe Kur’an’da, bizlerden bazı kardeşlerimiz inatla, KUR’AN KOLAYDA NE KADAR KOLAY. KUR’AN’I HERKES ANLAYAMAZ ÂLİMLER, VELİ KİŞİLER ANLAR. VELİSİ OLMAYANIN VELİSİ ŞEYTANDIR DEMİYORLARMI? Zerre kadar düşünen, aklını kullanan şunu söylemesi gerekirdi bunu söyleyenlere. Eğer herkes Kur’an’ı anlayamıyor olsaydı, ALLAH TÜM KULLARINI KUR’AN’DAN NASIL SORUMLU TUTUYORUM DERDİ? BU DURUMDA RUHBAN SINIFI OLUŞTURURDU Kİ, ALLAH ASLA RUHBAN SINIFINA İZİN VERMEDİĞİNİ SÖYLÜYOR KUR’AN’DA. Bunuda mı akıl edemiyoruz? Kur’an ile buluşamamak ve Kur’an’dan habersiz olmak, işte böyle insana şeytanı dost edindiriyor, ama yanındaki insanın şeytan olduğunu fark edemiyor. Kendilerini sanki Allah saptırmış gibi bahane buluyorlar, hâlbuki bizzat kendi nefislerinin esiri olup, kendileri sapmışlardı. Suçu bile kendilerinde aramıyorlar. Bu ayetin devamında ise bu söylediklerimi doğrulayarak, bakın nasıl uyarıda bulunuyor. Aklını kullanıp Kur’an’a sarılanlar, bu hatalara elbette, inşallah bu dünyada düşmeyecektir. İbrahim 22: İŞ BİTİNCE ŞEYTAN DER Kİ “ALLAH’IN SİZE VERDİĞİ SÖZ DOĞRU İDİ. BEN DE SÖZ VERDİM AMA YALANIM ORTAYA ÇIKTI. ZATEN SİZİ ZORLAYACAK BİR ÜSTÜNLÜĞÜM (GÜCÜM, YETKİM)YOKTU; SADECE ÇAĞIRDIM, SİZ DE HEMEN BANA UYUVERDİNİZ. ÖYLEYSE BENİ KINAMAYIN, KENDİNİZİ KINAYIN. NE BEN SİZİ KURTARABİLİRİM, NE DE SİZ BENİ KURTARABİLİRSİNİZ. DÜNYADA BENİ ALLAH’A ORTAK SAYMANIZI DA REDDETMİŞTİM. YANLIŞ YAPANLARIN PAYINA DÜŞEN, ACIKLI BİR AZAPTIR.” (Süleymaniye vakfı) Sizce bu ayette, bahsedilen şeytandan kast edilen, kim ya da kimler olabilir? Eğer yalnız cinlerden olan ve bizlerin göremediği şeytan derseniz bence yanılırsınız. Önce şeytan kelimesi ile Kur’an’da kimlerden bahsedildiğini doğru anlayalım. Şeytan kelimesi Kur’an’da Hak’tan ve hakikatten uzaklaşan, uzaklaştıran batıl ve hurafede aşırıya giden, aldatıcı, saptırıcı anlamında hem cinlerden olan şeytan için kullanıldığı gibi, İnsanların bu yolda gidenleri içinde ŞEYTAN kelimesi kullanılmıştır. Bir örnek verelim. “BÖYLECE BİZ, HER NEBİYE İNSAN VE CİN ŞEYTANLARINI DÜŞMAN KILDIK. BUNLAR, ALDATMAK İÇİN BİRBİRLERİNE YALDIZLI SÖZLER FISILDARLAR. RABBİN DİLESEYDİ, ONU DA YAPAMAZLARDI. ARTIK ONLARI, UYDURDUKLARI ŞEYLERLE BAŞ BAŞA BIRAK. (ENAM 112) Gelelim İbrahim suresi 22. Ayete. Ayette yine mahşer gününden çok acıklı ve üzücü bir sahne anlatılıyor. Lütfen Allah aşkına, bu sahneyi gözlerimizin önüne şimdiden getirip dersler alalım ki, o sahnenin içinde, O çetin gün üzülenlerden olmayalım. Allah’ın huzurunda sorgu sual başladığında, şeytan ya da şeytanlaşmış insanlar, orada tüm gerçekleri gördüklerinde, dünyadayken insanları nasıl kandırdıklarını unutmak istercesine, bakın ne diyecekler. “ALLAH’IN SİZE VERDİĞİ SÖZ DOĞRU İDİ. BEN DE SÖZ VERDİM AMA YALANIM ORTAYA ÇIKTI. ZATEN SİZİ ZORLAYACAK BİR ÜSTÜNLÜĞÜM (GÜCÜM, YETKİM)YOKTU; SADECE ÇAĞIRDIM, SİZ DE HEMEN BANA UYUVERDİNİZ. ÖYLEYSE BENİ KINAMAYIN, KENDİNİZİ KINAYIN. NE BEN SİZİ KURTARABİLİRİM, NE DE SİZ BENİ KURTARABİLİRSİNİZ” Bakın o gün yani bu dünyada insanları kendilerine davet edenler, nasıl orada yan çizerek neler söyleyeceklermiş. LÜTFEN GERÇEKLEŞECEK BU SAHNEDEN DERS ALALIM, DERS ALMAYANLARIN SON PİŞMANLIĞI FAYDA ETMEYECEK VE O ACI RESMİN İÇİNDE YER ALACAKTIR. Allah ile aldatıcılar, doğru söylemişti diye söze başlıyorlar. Peki, neydi bu söz? Kendilerinin onlara şefaatçi olacaklarını, Allah’ın huzurunda onları cehennem azabından kurtaracaklarına söz vermişlerdi. Ama Allah’ın huzurunda, bakın Rabbimiz bu yalanlarına karşı nasıl suçlarını itiraf edeceklerini söylüyorlar. Dikkat çekici olan ise ben sizleri zorlamadım, sizler bana geldiniz, hiç düşünmeden benim sözlerime uydunuz diyor. Demek ki bunlar kendilerin âlim, veli, gavs olduğunu iddia eden kişiler. BU YANLIŞINIZDAN DOLAYI BENİ KINAMAYIN, KENDİNİZİ KINAYIN DİYECEKLER. Peki, neden bunu söyleyeceklerini biliyor musunuz? Çünkü iman ettik dediğimiz Kur’an’da Allah, şefaat tümden bana aittir, hiçbir şefaatin olmadığı o günden sakının dediği halde, BUGÜN BU KİŞİLER ALLAH’A GÜVENECEKLERİ YERDE, EDİNDİKLERİ VE KENDİLERİNİ KURTARACAKLARINA, ŞEFAAT EDECECEKLERİNE İNANDIKLARI BU KİŞİLERE UYDULAR VE ONLARA GÜVENDİLER. Çok daha üzücü olan bu kişiler, artık ne biz kendimizi kurtarabiliriz, nede sizi kurtaramayız diyeceklerini, şimdiden bizlere Allah söylediği halde, İSLAM TOPLUMU HALA CEMAAT VE TARİKAT LİDERLERİNE KUL KÖLE OLMAYA, ONLARIN MAHŞERDE KENDİLERİNE ŞEFAAT EDECEKLERİNE İNANMAYA DEVAM EDİYORLAR. SANIRIM BAKAR KÖR OLMAK, GÖZLERİNE PERDE ÇEKİLMEK, KULAK VE KALPLERİN MÜHÜRLENMESİ, BÖYLE BİR ŞEY OLSA GEREK. Ayetin son cümlesi çok düşündürücüdür. Dünyada beni Allah’a ortak saymanızı, ben reddetmiştim diyeceklermiş bu kişiler mahşer günü. Peki, bu kişilere inananlar neye inanmışlardı da, bunlar beni Allah’a ortak koşmuştunuz diyordu? Allah’ın tek elinde olan yetkilerini, edindikleri VELİ, GAVS dedikleri kişilere de yüklemişlerdi. Allah bu yetkiyi Resulüne bile vermemiştir. Çünkü Allah hükmüme, hiç kimseyi ortak etmem diye bizlere bildiriyor. Bu dünyada o kişiler buna itiraz etmeyip, bu toplumu buna inandırdıkları halde, gerçekleri mahşer günü gördüklerinde, tüm bunları İNKÂR EDECEKLERİNİ ŞİMDİDEN RABBİMİZ BİZLERE AÇIKÇA BİLDİRİYOR. Bu hataları yapanların sonunun, acıklı bir azap olacağı açıkça bildiriliyor. BU ÜZÜCÜ DURUMLA KARŞILAŞMAK İSTEMEYEN, YALNIZ ALLAH’I VELİ EDİNİP, YALNIZ ALLAH’IN İPİ KUR’AN’A SARILIR. Değerli dostlarım, kardeşlerim bu hatayı günümüzde bizler çok fazla yapıyoruz ama işin kötüsü hala, bu yanlışımızın farkında bile genel çoğunluğumuz olamıyor. Lütfen bu örnek ayetlerden almamız gereken dersi alalım ve bu hataları yapmayalım. Bu örnekleri, yaşanacak acı sahneyi, tüm dostlarımıza hatırlatalım ve anlatalım. Örneğini verdiğim İbrahim suresi 21 ve 22. Ayetleri lütfen Kur’an bütünlüğünde yazacağım ayetler ışında doğru anlayalım. Sizleri bu ayetlerle baş başa bırakıyorum. DİLERİM İSLAM’I BİRİLERİNE TABİ OLMADAN, YALNIZ ALLAH’IN VAHYİNE GÜVENEREK, DİKKATLE TEBLİĞ ALIP ÜZERİNDE DÜŞÜNEREK HAYATIMIZA GEÇİREN, ALLAH’IN AZINLIK HALİS KULLARI ARASINDA OLURUZ. Rum 13: ALLAH’A ORTAK SAYDIKLARI ARASINDAN BİR ŞEFAATÇİLERİ DE OLMAYACAKTIR. ZATEN ORTAK SAYDIKLARINI TANIMAZLIKTAN GELECEKLERDİR. (Süleymaniye vakfı) Fatır 14: ONLARI ÇAĞIRSANIZ, ÇAĞRINIZI İŞİTMEZLER; İŞİTSELER CEVAP VEREMEZLER: KIYAMET GÜNÜNDE DE SİZİN ONLARI ORTAK SAYMANIZI ÖRTBAS EDERLER. KİMSE SANA BUNLARI, HER ŞEYİN İÇYÜZÜNÜ BİLEN ALLAH GİBİ HABER VERMEZ. (Süleymaniye vakfı) Ahkaf 6: İNSANLARIN BİR ARAYA GETİRİLDİKLERİ GÜN BUNLAR ONLARA DÜŞMAN OLACAKLAR VE YAPTIKLARI KULLUĞU KABUL ETMEYECEKLERDİR. (Süleymaniye vakfı) Yunus 28-29: ONLARIN HEPSİNİ TOPLADIĞIMIZ GÜN ALLAH’A ORTAK UYDURANLARA “SİZLER VE ORTAK SAYDIKLARINIZ! OLDUĞUNUZ YERDE KALIN!” DİYECEĞİZ, SONRA DA ARALARINI AYIRACAĞIZ. ORTAK SAYDIKLARI DİYECEKLER Kİ “SİZ SADECE BİZE KUL OLMUYORDUNUZ Kİ!” “ARAMIZDA ŞAHİT OLARAK ALLAH YETER. BİZE KULLUK ETTİĞİNİZİ, GERÇEKTEN FARK EDEMEMİŞTİK.” (Süleymaniye vakfı) Nahl 86: ORTAK(ŞİRK) KOŞANLAR, ALLAH’A ORTAK SAYDIKLARI KİŞİLERİ GÖRDÜKLERİNDE DERLER Kİ “RABBİMİZ! ORTAK SAYIP SENDEN ÖNCE YARDIMA ÇAĞIRDIKLARIMIZ İŞTE BUNLARDIR.” ONLAR HEMEN ŞU KARŞILIĞI VERİRLER: “SİZLER KESİNLİKLE YALANCI KİMSELERSİNİZ.” (Süleymaniye vakfı) Furkan 17: HEM ONLARI, HEM DE ALLAH İLE ARALARINA KOYUP KULLUK ETTİKLERİ KİMSELERİ TOPLADIĞI GÜN, ARAYA KOYDUKLARINA; “ŞU KULLARIMI SİZ Mİ SAPTIRDINIZ, YOKSA KENDİLERİ Mİ SAPTILAR?” DİYECEKTİR. (Süleymaniye vakfı) Furkan 18: ONLAR DA, “SANA İÇTEN BOYUN EĞERİZ; SENİ BIRAKIP BAŞKA VELİLERE TUTUNMAK BİZE YAKIŞMAZ. (BİZ YAPMADIK Kİ ONLARA BUNU EMRETMİŞ OLALIM) AMA SEN, ONLARA VE BABALARINA NİMETLER VERDİN, O ZİKRİ (SENİN KİTABINI) UNUTTULAR VE BEREKETSİZ BİR TOPLUMA DÖNÜŞTÜLER.” (Süleymaniye vakfı) Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  21. Hiç araştırdınız mı bilmiyorum. Bizlere İslam dininin olmazsa olmazı kabul edilen, hatta ayetlerin anlaşılmasını sağladığını iddia ettikleri, rivayet hadisleri nakleden din âlimi diye adlandırdıkları kişilerin, tarih boyunca birbirini nasıl suçladıklarını, düşman olduklarını hatta tekfir edip dinsizlikle itham ettiklerini görürsünüz. Tekfir mezheplerin içinde birbirine karşı kullandıkları adeta bir silah haline dönüşmüştür.TEKFİR İSLAM TOPLUMUNDA, İMAN ETMİŞ BİR KİŞİ HAKKINDA KÂFİR, DİNSİZ HÜKMÜ VERMEKTİR DİYE TARİF EDİLİR. Tekfir konusu Allah’ın dinde sakın bölünmeyin emrine itaat etmeyerek mezheplere, cemaat Lara bölünen toplumların, kendilerinin yarattığı beşeri inanç konularında, tartışmalarda muhaliflerine karşı takındıkları bir tavır diyebiliriz. ASLINDA TÜM BUNLARIN NEDENİ SİYASİ ÇEKİŞMELER VE MENFAAT ÇATIŞMALARI SONUCUNDA OLUŞAN, DİN DIŞI KAVRAMLARDIR. Lütfen bu ve benzeri tartışmalardaki ifadeleri, ithamları Allah’ın dini İslam ile karıştırmayalım. Ayrıca Tekfir silahı ile kendi aralarında bile âlim dedikleri kişilerin, kendileri gibi düşünmeyen inanmayanları, kendilerinin kurdukları ortak inanç sisteminden ihraç etmek, susturmak, dışlamak amacıyla da kullanıldığını söyleyebiliriz. Bu satırları yazdığımda Hristiyanlarda PAPAYA karşı gelip, onun söylediği gibi inanmayanları, nasıl AFOROZ edip dinden çıkardıklarını hatırlamışsınızdır. Bun inanç ile birbirilerini tekfir edenlerin, sizce ne farkı var? Aslında Kur’an’ı dikkatle okuyan bir Müslüman şunu çok iyi bilir. ALLAH KUR’AN’DA MÜSLÜMAN OLDUM, İMAN ETTİM DİYEN HİÇ KİMSEYE, HİÇBİR MÜSLÜMAN’A ALLAH’IN ELÇİSİ DÂHİL TEKFİR ETME YANİ BU KİŞİ KÂFİRDİR, DİNDEN ÇIKARTILMALIDIR DEME YETKİSİNİ VERMEMİŞTİR. ÇÜNKÜ KİMİN TAKVACA ÜSTÜN OLDUĞUNU, DOĞRU YOLDA GİTTİĞİNİ ALLAH, YALNIZ BEN BİLİRİM DİYOR. Bu konuyu daha iyi anlamak isteyen, Hz. Muhammed’in Elçilik görevini almadan önceki yaşamını, gerçekleri arayışını Kur’an’dan mutlaka iyi öğrenmelidir. Çünkü Allah, nasıl uyarıyordu bizleri bu konuda hatırlayalım. Kalem 7: ŞÜPHESİZ SENİN RABBİN, KENDİ YOLUNDAN SAPAN KİŞİYİ DAHA İYİ BİLİR. O, HİDAYETE ERENLERİ DE DAHA İYİ BİLİR. (Diyanet meali) İsra 84: DE Kİ: “HERKES KENDİ YAPISINA UYGUN İŞLER GÖRÜR. RABBİNİZ, EN DOĞRU YOLDA OLANI DAHA İYİ BİLİR.” (Diyanet meali) Bu ayetlerden de anlıyoruz ki, Allah’ın Resulü bile ben iman ettim dedikten sonra, hiçbir Müslümanı tekfir etme yani onu kâfirlikle suçlamaya ve İslam toplumundan dışlamaya yetkisi yoktur. İlginçtir bu gerçekler apaçık Kur’an’da durduğu halde, Buhari’nin İmam-ı Azamı tekfir etmesi yada bu yolda çaba harcaması, günümüzde çok önemsenmemiş görünüyor. Çünkü onun rivayet ettiği hadisler, çok önemsenerek günümüzde kabul görüyor. Bir kişi hatalıysa belki hatasını görüp geri dönecek, bunu bizler değil yalnız Allah bilir. Bu konu ile ilgili Allah’ın Resulünü ikaz ettiği Abese suresi ilk 10 ayetini lütfen Kur’an’dan okuyunuz. Bu ayette Allah’ın Resulü iman etmediğini düşündüğü kişiyle zaman kaybetmek istemeyip, görmezden geldiğinde Allah Resulünü uyarıyor ve özet olarak şunları söylüyor. “SEN NEREDEN BİLECEKSİN, BELKİ O ARINACAKTI? YAHUT ÖĞÜT DİNLEYECEK DE ÖĞÜT KENDİSİNE YARAYACAKTI.” Makalemin asıl konusuna gelince. Geleneksel İslam anlayışının inancına göre, İslam Kur’an ve Resulün sünneti yani bizlere nakledilen rivayet hadislerle yaşanacağına öyle inandırılmıştır ki, adeta Allah’ın eşsiz kitabı Kur’an ile bu rivayetler eş tutulmuştur. Hatta bu rivayetlerin Kur’an’ı açıkladığını söyleyerek adeta Kur’an’ın önüne geçirilmiştir. Peki, bu rivayet hadisleri kimler bizlere ulaştırmıştır burası çok önemli. KUR’AN GİBİ GÜVENİLİR KAYNAKLARDAN MI ALDIK BU BİLGİLERİ? Çünkü Allah bu konuda uyarıyor ve emin olmadığın bilginin ardına sakın düşmeyin, hesabını sorarım demiyor muydu? Elbette rivayet edilen hadisleri hiç kimse korumadığı gibi, nakil sırasında nakledenin düşünce ve inançlarıyla değiştirilme tehlikesi kesinlikle vardır. Yazımın başında belirttiğim gibi, her mezhebin imamı ya da din âlimi kabul edilen kişilerin naklettiği hadisler bunlar. Şunu da hatırlatmak isterim, bu hadislerin onların naklettiğine dair, asla bir kanıtımızda yoktur. Mahşer günü bu kişiler, ben böyle bir hadis nakletmedim bana iftira atmışlar derse, bu hadislere göre imanını yaşayaların durumu nasıl olur? Düşünmek bile istemiyorum ama O gün pişman olmak istemeyen, tüm bunları şimdiden hesaba katarak imanını yaşamalıdır. BU DURUMDA BU BİLGİLERE NASIL GÜVENİP, BU HADİSLERLE ANCAK KUR’AN’I DOĞRU ANLAYABİLİRİZ DERİZ. Bu yolu izlediğimiz içindir ki Kur’an’ı hiç anlayamadığımız, İslam toplumunun yaşantısından anlaşılıyor. Bizlere hadis nakledenler, Allah’ın Resulünün zamanından, çok sonra yaşamış insanlardır. Çoğunluğu Arap bile değildir. Bu hadislere mutlaka ihtiyacımız olsaydı, Allah’ın Resulü Kur’an gibi kayda aldırmaz mıydı sizce? Allah hem sizleri Kur'an'dan sorumlu tutuyorum hükmünü verecek, hemde bizleri Kur'an dışı rivayetlerdende mi sorumlu tutacak. Zerre kadar düşünene bu soru yeter. Makalemin başında belirttiğim gibi, bu hadisleri nakleden ve toplum tarafından güvenilir ilan edilen kişiler bile birbirini TEKFİR yani dinden sapmış, kâfir ilan edebiliyorlardı. Sizlere bu konu ile ilgili çok dikkat çekici bir örnek vermek istiyorum. Düşünen zerre kadar aklını kullanan, İslam’ı yaşayabilmemiz için çok önemli kaynak gösterdikleri hadislerin, bizlere nasıl ulaştığını anlar ve asla bu bilgilerle İslam’ı en doğru yaşadığına inanmaz. Ülkemizin genel çoğunluğu Hanefi mezhebine inanır. Ama Buhari’nin de rivayet hadislerini güvenilir kabul eder ve inanırlar. Buhari’nin, Âlim İmam’ı Azam Ebu Hanife’yi Tekfir ettiğini yada tekfire varan hakaretlerini biliyor musunuz? İlginçtir bu konudaki hadisler elden ele dolaşır, herkes işine geldiği gibi anlar. Bakın Buhari, İmam’ı Azam için neler söylediği rivayet ediliyor. “GÜVENİLMEZ ADAMDIR.” İmam Buhari. Tarihul Kebir C.8 s.81 “SAPIK MÜRCİE MEZHEBİNİN MENSUBU.” İmam Buhari. Tarihul Evsat. c.2 s.93 “KÜFRÜNDEN DÖNMESİ İÇİN, İKİ DEFA TÖVBEYE ÇAĞRILAN ADAM.” İmam Buhari. Kitabuz Zuafa s.132 Zikir Ehli bir Müslüman, iman ettiğini söyleyen bir kişiye asla böyle bir ithamda bulunamayacağını bilmesi gerekiyorsa, SİZCE BÖYLE BİR KAYNAKTAN BİZLERE ULAŞAN RİVAYET HADİSLERİN DOĞRULUĞU KONUSUNDA, HİÇ ŞÜPHE DUYMADAN İNANMAMIZ MI GEREKİR, YOKSA UZAK DURMAMIZ MI GEREKİR, NE DERSİNBİZ? Eğer İmam’ı Azamın düşünce yapısına inanıyorsanız, İmam’ı Azam'a tekfire varan hakaretleri yapan kişinin naklettiği iddia edilen hadislere, nasıl güveniriz ve inanırız? Peki, Buhari İmam’ı Azam’a neden bu tür sözleri söylemiş olabilir? Şunu da hatırlatmak isterim belki de onun adına nakledilen tüm sözler, hadisler ona yalan ve iftira olabilir. Yani onun adına birileri de uydurmuş olabilir, onu huzura vardığımızda göreceğiz. Onun için bu tür rivayetler, asla bizlerin dinimizi yaşarken kaynağımız, referansımız olamaz. Buhari’nin İmam’ı Azam’a neden düşman olduğu ve tekfire varan sözleri konusundaki, rivayet bilgilere bakalım şimdide. İmam’ı Azam’a Buhari ve onun gibi birçok din âlimi diye anılan kişilerin karşı çıkmalarının, eleştirmelerinin hatta TEKFİRE varan sözlerinin nedeni, Ebu Hanife SÜNNETİ YANİ RİVAYET EDİLEN HADİSLERİ BİLMEZ İŞİNE GELENİ ALIR, AYRIM YAPMADAN KABUL ETMEZ DÜŞÜNCESİYLE İTHAM EDİLİRMİŞ. Buhari ve benzeri din âlimi denilen kişiler hadisin METNİNİ ESAS ALIRKEN, Ebu Hanife HADİSİ KUR’AN’A ARZ EDER, manayı ayette ne anlatılıyor anlamını dikkate alırmış. Çok daha önemlisi, Ebu Hanife hadisleri yalnız Kur’an’a arz etmekle yetinmezmiş. AKLA DA ARZ EDER, ÜZERİNDE GÜNLERCE KUR’AN’IN DİĞER AYETLERİ İLE BAĞLANTI KURARAK DÜŞÜNÜRMÜŞ. ÇÜNKÜ ALLAH BİZ AYETLERİMİZİ NİCE ÖRNEKLERLE AÇIKLADIK DİYORDU. AYETTE NE MAKSATLA SÖYLENDİĞİ YANİ VERİLEN MANAYI, ANLAMI VERİLEN ÖRNEKLERLE ANLAMAYA ÇALIŞIRMIŞ. Örf ve zamansal değişimi çağın gelişimini dikkate alırmış. Yani çağın gerçekleri ile anlamaya çalışırmış ayetleri. Bu yönteme Buhari ve onun gibi düşünenler karşı çıktığı için onu tekfirle suçlamaktan çekinmemiştir. GÜNÜMÜZDE DE AYNI YÖNTEM UYGULANMIYOR MU? TELEVİZYONA ÇIKIP, YALNIZ KUR’AN’DAN BAHSEDİP ÖRNEKLER VERENİ, NEDEN HADİS ÖRNEĞİ VERMİYORSUN DİYEREK, PEYGAMBERİMİZİN HADİSLERİ KUR’AN AYETİ GİBİDİR DİYOR VE BU KİŞİLERİ SÜNNET İNKÂRCISI, DİN TAHRİFATÇISI, KÂFİR İLAN ETMİYORLAR MI? Bundan dolayı Ebu Hanife hadis inkârcısı olarak tanınır ve birçok kişi tarafından tenkit edilir. İmam'ı Azamı bit atçı olarak tanımlayanları da duyarsınız. İmam’ı Azamın en önemli özelliğine gelince. O ÖRNEK ÂLİM İNSAN, ÖZELLİKLE HADİSLER ÜZERİNDEN KUR’AN’I ANLAMAYA ÇALIŞMAMIŞTIR. ÇÜNKÜ İNSANLARINDA BU NAKİL ZİNCİRİNDE, HATALAR YAPABİLECEĞİNİ DÜŞÜNDÜĞÜNDEN, MUTLAKA NAKLEDİLEN HADİSLERİN DOĞRULUĞUNU KUR’AN’DAN ARAŞTIRMIŞ ONAYINI ALMIŞTIR. ALMADIKLARINI KABUL ETMEMİŞTİR. ÇÜNKÜ ALLAH KUR’AN’I BEN KORUYORUM, YALNIZ KUR’AN’IN İPİNE SARILIN EMRİNİ, İNANCINI YAŞARKEN HAYATA GEÇİRMİŞTİR. İmam Buhari, İmam’ı Azamın herkesin kendi dilinde ibadet edebileceğini, yani namaz kılabileceğini söylediği için, Buhari İmam’ı Azama ilk önceleri bu konuda da saldırıda bulunup, onu tekfir etmeye çalışmış, ama daha sonra hatasını anlayan Buhari, aynı görüşü daha sonra kabullenmiştir. Aynı kişi Ebu Hanife’ye deccal bile dediği rivayet edilir. BU SALDIRILARIN İDEOLAJİK OLDUĞUNU TARİHÇİLER SÖYLÜYOR. Ebu Hanife ye karşı çıkan, birçok hadis nakilcilerinin karşı çıkmasına bir başka neden, İmam’ı Azamın nakledilen hadisler konusunda, ÇO FAZLA TİTİZ DAVRANMASIDIR. Çünkü İmam-ı Azam, GELECEKTE MÜSLÜMAN TOPLUMUN, ALLAH’IN EMRETTİĞİ KUR’AN MÜSLÜMANLIĞINDAN SAPARAK, HADİS MÜSLÜMANLIĞI YARATMASINDAN KORKUYORDU. KORKTUĞUDA NE YAZIK Kİ BAŞIMIZA GELDİ. DEĞERLİ KARDEŞLERİM. BİZLER İSLAM DİNİNİ YAŞARKEN, KUR’AN’IN YANINA KOYDUĞUMUZ VE ONSUZ KUR’AN’I ANLAYAMAYACAĞIMZI İDDİA ETTİĞİMİZ HADİSLERİN, HANGİ KAYNAKLARDAN VE HANGİ DÜŞÜNCELER IŞIĞINDA GELDİĞİNİ, GÖRDÜNÜZ. BU KAYNAKLARI BİZLER, HİÇ ŞÜPHE DUYMADAN KABUL EDER VE İNANIRSAK, SİZCE BİZLER ALLAH’IN VE RESULÜNÜN YOLUNDA GİDİYORUZ DİYEBİLİR MİYİZ? YOKSA ALLAH’A VE RESULÜNE İFTİRA ATANLARIN SAFINDA MI OLURUZ, NE DERSİNİZ? Karar sizin, imtihan sizin imtihanınız. Aklını zerre kadar kullanarak iman eden bir Müslüman, Allah’ın en doğru yolunu bulacaktır. Kur’an’ı yeterli görmeyip, rivayetlere Kur'an'ın onayını almadan hiç şüphe duymadan inananlar şunu çok iyi bilmelidir ki, Kitap Ehlide aynı yanlışı yaptıkları için Allah tarafından cezalandırıldılar ve en son olarak yol gösterici Rehber Kur’an, Resulü tarafından bizlere tebliğ edildi. HATIRLATIRIM ALLAH’IN APAÇIK EMRİ, YALNIZ KUR’AN’A SARILMAKTIR. ÇÜNKÜ ALLAH HÜKMÜNÜ VERMİŞ VE SİZLERİ KUR’AN’DAN HESABA ÇEKECEĞİM DEMİŞTİR. Kime ya da kimlere inanacağınız, size kalmış. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  22. Bu makalemde sizleri TEVHİD konusu üzerinde, Kur'an merkezli düşünmeye davet etmek istiyorum. Önce tevhit ne anlama geliyor onu çok doğru anlamalıyız. Çünkü bir insanın Müslüman olurken ilk kabul ettiği şey TEVHİTTİR. Bunu yerine getirmeden İslam’ı yaşıyorsa, tüm çabalarının boşuna gittiğini mahşer günü görecektir. Çünkü Tevhidi doğru yerine getirmeyen bir Müslüman’ın, ALLAH’A ŞİRK KOŞMA İHTİMALİ ÇOK YÜKSEKTİR. Allah ayetinde bu konu ile ilgili bizleri uyarıp İMAN EDENLERİN ÇOĞU, ŞİRK KOŞMADAN İMAN ETMEZLER DİYE UYARIYOR. Demek ki çok önemli bir konu. Bu durumda tevhit ne anlama geliyor önce ona bakalım. Genel anlamda tarif etmek gerekirse, bir şeyin BİR TEK OLDUĞUNU KABUL ETMEK anlamına gelir. Bu kelimeyi İslam dini için kullanırsak, Kelime-i tevhit ALLAH’IN TEK BİR İLAH OLDUĞUNA İMAN ETMEK ANLAMINA GELİR. Yani bir başka deyişle söylemek gerekirse, TEVHİD ALLAH'IN VARLIĞINA, TEKLİĞİNE, TÜM YETKİNİN NİTELİKLERİN KENDİSİNDE TOPLANDIĞINA, EŞİ VE BENZERİ BULUNMADIĞINA İNANMAKTIR. Tüm yetkilerin yalnız Allah’ta olduğuna iman eden bir Müslüman, iman edeceği kitabında yalnız Kur’an olduğuna iman etmesi gerekir. Lütfen tevhit konusunu, bu bağlamda düşünelim. Yani Kur’an tabiriyle söylemek gerekirse tevhit, LÂ İLÂHE İLLALLAH yani Allah’tan başka ilah yoktur anlamındadır. Peki, onun yanında MUHAMMEDÜN RESÛLULLAH dememiz şirk midir? Ya da mutlaka ikisini birlikte mi söylemeliyiz, birlikte söylemezsek eksik mi olur? Lütfen bu konuyu Fatiha 5, Ali İmran 18, 62 Nisa suresi 171. Maide 73. Enam 106. Ayetler ışığında anlamaya çalışalım. Bunun cevabını vermeden önce, Kur’an’dan bu konuda bir örnek vermek isterim. Çünkü Kitap Ehli bu konuda öyle büyük yanlışlar yapmış ki, Allah bizlere bu konuda örnekler vererek uyarıyor. Yani bizler Allah’ın yanında mutlaka Resulünü de anmamız mı gerekir? Tek başına anamaz mıyız? Bu konudaki açıklamamı, makalemin sonunda yapacağım. Bir örnek ayet vermek istiyorum, bu konuda batıla sapmış Kitap Ehli, bakın nasıl yanlışlar yapıyormuş. Zümer 45: ALLAH TEK OLARAK ANILDIĞI ZAMAN, AHİRETE İNANMAYANLARIN KALPLERİ DARALIR. O’NUN PEŞİ SIRA BAŞKALARI ANILDIĞI ZAMAN HEMEN SEVİNİRLER. (Mehmet Okuyan) Bu ayette bahsedilenler Allah’a ve kitabına iman etmeyenler değil, önce onu belirtmek isterim, şirk batağına batan Kitap Ehli. Ama Allah’ın indirdiği kitapların yolundan öyle sapmışlar, öyle batıl inançlar edinmişler ki, Allah’ın indirdiği kitaplarında bahsettiği AHİRET VE HESAP GÜNÜNE değil, kendilerinin uydurduğu ahiret gününe inandıkları için Allah, bu kişilere Ahirete inanmayanlar diyor. Peki, neden böyle söylüyor olabilir? Bir önceki 44. Ayetinde, bakın Kitap Ehlinin yaptığı nasıl bir hatanın sonucunda bunu söylüyor Rabbimiz ve Resulüne deki onlara diyerek nasıl bir ayet indiriyor. “DE Kİ: “BÜTÜN ŞEFAAT ALLAH'INDIR. GÖKLERİN VE YERİN HÜKÜMRANLIĞI O'NUNDUR. SONRA O'NA DÖNDÜRÜLECEKSİNİZ.” Demek ki ahireti inkâr edenlerden kast edilen Kitap Ehli, kendilerini ahiret hesaplaşmasında kurtaracak ŞEFAATÇİ VELİLER, GAVSLAR EDİNMİŞLER VE ALLAH’IN RESULÜNÜDE ALLAH’IN OĞLU İLAN EDEREK, ONLARI CEHENNEM AZABINDAN KURTARACAĞINA İNANIYORLAR. Allah’ta, benim onların inandığı şekilde ahiret hükmüm yok, onlar yalan söylüyorlar diyor. Sanırım bu satırları okuduğunuzda, bizlerde aynı büyük hatayı yaptığımız geldi aklınıza. Biz Müslümanların bir kısmı da, Allah’ın mahşer günü hesabın sorulacağı o günü, kendimizce değiştirip, BİZ İMAN ETTİK DEDİĞİMİZ İÇİN, ALLAH’IN RESULÜNÜN ŞEFAATİ İLE CEHENNEM AZABI ÇEKMEYECEĞİZ, demiyor muyuz? Sizce bizim o kitap Ehlinden, farkımız var mı? Elbette yok. ONUN İÇİN ALLAH TEK KARAR VERİCİ BENİM VE BENDEN BAŞKA YARDIMCINIZDA, ŞEFAATÇINIZDA YOKTUR DİYOR. Çünkü Kitap Ehli, Allah’ın Resullerini ilahlaştırdıklarının yanında, kendilerinin günahlarını affettirecek, putlaştırdıkları ALLAH DOSTU SANDIKLARI insanları VELİLER, ŞEFAATÇILAR edindiklerinden, Allah’ın yanında onların isimlerini de mutlaka anılması gerektiğini söylüyorlardı. ALLAH’TA AYETLERİNDE UYARIYOR VE BU HATALARI KONUSUNDA BİZLEREDE AÇIKLAMA YAPIYOR Kİ, AYNI HATAYA DÜŞMEYELİM. Kitap Ehli Allah’ı anarken, mutlaka Resulünü de anmalıyız düşüncesi onlarda, adeta olmazsa olmaz haline dönüşmüştü. Çünkü Allah'ın Resulünü, Allah’ın oğlu ilan etmişlerdi. Allah’ta bu konuda birçok ayetinde bizleri uyarıyor ve aynı hataya düşmeyin diyor. Acaba ders aldık mı? Ne dersiniz? Bakın Allah tüm kullarının bu konuda ne yapmasını istiyor. Cin 18-19-20-21: ŞÜPHESİZ Kİ MESCİTLER ALLAH’A AİTTİR. ALLAH İLE BİRLİKTE KİMSEYE YALVARMAYIN. ALLAH’IN KULU, O’NA DAVET İÇİN KALKTIĞINDA (YOLDAN SAPANLAR) NEREDEYSE ONUN ÜZERİNE ÇULLANIRLARDI. “BEN SADECE RABBİME DUA EDERİM (O’NA ÇAĞIRIRIM) VE O’NA KİMSEYİ ORTAK KOŞMAM. “BEN SİZE ZARAR VERME VE DOĞRU YOLA GETİRME GÜCÜNE DE SAHİP DEĞİLİM.” (Mehmet Okuyan) Bakın çok net ve açık bir uyarıda bulunuyor Rabbimiz. Allah ile birlikte hiç kimseyi anmayın yalnız Allah’a dua edin, yalnız Allah’tan yardım dileyin. Hz. Muhammed yalnız Allah’ın ismini anarak vahyi tebliğ ettiğinde ona kızıyorlar, çünkü yalnız Allah’ın anılmasına alışmamışlardı. Onun yanında ilah edindikleri Resullerini hatta Allah dostu dedikleri kişileri de birlikte anarak, ONLARIN KENDİLERİNE ŞEFAAT EDİP, MAHŞER GÜNÜ KURTARACAKLARINA İNANIYORLARDI. Allah’ın Resulü bakın ne diyor. Ben sadece Rabbime DUA EDERİM diyor. Resul yalnız Rabbimize dua ediyorsa, şefaati yalnız ondan istiyorsa, bu durumda bizlerde aynı yolu izleyerek, YALNIZ ALLAH’TAN ŞEFAAT DİLEMEMİZ GEREKMEZ Mİ? Elbette bizlerde öyle yapmamız gerekir, ama çok üzgünün Kitap Ehlinin yaptığı hataya bizlerde düştük ve yalnız Allah’ın ismini anıp, Resulünün ismini anmayana, SEN RESULÜ DEVRE DIŞIMI BIRAKIYORSUN, RESULSÜZ DİNMİ YARATMAYA ÇALIŞIYORSUN DEMİYORLAR MI? Ayetin sonunda Hz. Muhammed, bakın biz ümmetine ne diyor. Ben sizlere ne zarar verebilirim, nede fayda sağlayabilirim. Bunca ayeti tebliğ alıp iman ettik dediğimiz halde, ALLAH’A VERDİĞİMİZ SÖZÜ TUTMAYARAK, ŞEFAAT YA RESULALLAH demiyor muyuz? Hatta camilere mescitlere şefaat ya Resul Allah diye yazmıyor muyuz? Bakın Allah Resulleri konusunda ne diyor. Bakara 136: DEYİNİZ Kİ: “BİZ ALLAH’A İNANIRIZ; BİZE İNDİRİLENE, İBRAHİM’E, İSMAİL’E, İSHAK’A, YAKUB’A VE ONLARIN (İMAN) SOYUNDAN GELEN (NEBİLERE) İNDİRİLENLERE; MUSA’YA VE İSA’YA VERİLENLERE; YANİ TÜM NEBİLERE RABLERİNDEN VERİLENLERE İNANIRIZ; ONLARI BİRBİRİNDEN ASLA AYIRT ETMEYİZ. ZİRA BİZ SADECE O’NA TESLİM OLANLARIZ. (Mustafa İslamoğlu) Allah, bizlerin ne söylemesini istiyor. Allah’a inanırız ve daha önce onun gönderdiği tüm Resullerine ve onlarla gelen kitapların olduğuna da inanırız. Çok önemli kısmı ise ONLARI YANİ TÜM NEBİLERİ/RESULLERİ BİRBİRİNDEN ASLA AYIRT ETMEYİZ UYARISIDIR. Ayetin sonunda ise son noktayı koyuyor ve diyor ki ÇÜNKÜ BİZ SADECE ALLAH’A TESLİM OLANLARDANIZ. Ama bizler Allah’ın Resullerini, Allah’ın vermediği öyle yetkilerle donattık ki, yalnız Allah’ı andığımızda sanki bir eksiklik oluyormuş duygusuna kapılıyoruz. Hatırlatırım ALLAH’IN TÜM RESULLERİ YALNIZ ALLAH’A TESLİM OLUYORSA, BU DURUMDA BİZ ALLAH’IN KULLARIDA YALNIZ ALLAH’A TESLİM OLMALIYIZ. ARAYA ASLA ARACILAR, ŞEFAATÇILAR KOYMADAN. Gelelim en önemli günümüzdeki sorumuza. Bizler TEVHİT in olmazsa olmazı olan, Yalnız Allah’ı anarak yani LÂ İLÂHE İLLALLAH dedikten sonra, MUHAMMEDÜN RESÛLULLAH dememiz şirk olur mu? YA DA ALLAH İLE RESULÜNÜ YANYANA YAZAMAZ MIYIZ? Çünkü Kitap Ehlinin yaptığı bu yanlışlar konusunda Allah, onları uyarmıştı. Eğer bizler Kitap Ehlinin yaptığı yanlışları tekrar ediyor ve Allah’ın Resulünü de onlar gibi İLAHLAŞTIRIP, ALLLAH’IN TEK ELİNDE OLAN YETKİLERİNİ, RESULÜNE VERİYORSAK, O olmadan yalnız Allah’ın ismini anmak yanlış olur diyorsak, EVET BUNA KUR’AN’A GÖRE KESİNLİKLE ŞİRK DİYEBİLİRİZ. ALLAH TEK İLAHTIR DİYORSAK, İMANIMIZ ADINA BİZE YOL GÖSTERECEK KAYNAĞINDA, YALNIZ ONUN İNDİRDİĞİ KUR’AN OLDUĞUNA İMAN ETMEMİZ GEREKİR. Böyle mi yapıyoruz? Çünkü Allah bu hatayı yapan Kitap Ehlini uyarıyor ikaz ediyor. Ama Allah’ı anarken ya da Allah ile Resulünün ismini yan yana yazarken, asla ona Allah’ın vermediği bir yetkiyi yüklemeden, YALNIZ ALLAH BİRDİR, HZ. MUHAMMED ONUN RESULÜDÜR DİYORSAK, ASLA BUNA ŞİRK DİYEMEYİZ, ÇÜNKÜ YALNIZ ALLAH’IN RESULÜ OLDUĞUNA İNANDIĞIMIZI ZİKRETMİŞ OLURUZ. BUNU ALLAH’IN TÜM RESULLERİ İÇİNDE, RAHATLIKLA SÖYLEYEBİLİRİZ, SÖYLEMELİYİZDE. Örneğin benim bloğumda Allah’ın ve Resulünün ismi yan yana yazan resmi var. Buda şirktir diyenleri duyarsınız. Ama isimlerin altında şöyle yazıyor. O SADECE KENDİSİNE VAH YEDİLENE UYDU. Önemli olan bunu ne maksatla söylediğimiz, ya da yazdığımızdır. Allah ve Resulünü yan yana yazmak elbette şirk değildir, şirk Allah’ın Resulüne vermediği yetkiyi bizlerin vermesidir. Değerli dostlarım, önemli olan niyettir, NE AMAÇLA SÖYLEDİĞİMİZDİR. Allah kalplerimizden geçeni de bilir. Onun için bizlere düşen, kendimizce dinde hükümler uydurmak yerine, Allah’ın Kur’an’da verdiği örneklerden yola çıkarak, doğru yolu bulmak olmalıdır. DİLERİM CÜMLEMİZ, ALLAH’IN EN DOĞRU YOLUNUN ARAYIŞINDA OLAN BATIL VE HURAFEDEN UZAK, YALNIZ KUR’AN’IM İPİNE SARILAN, ALLAH’IN HALİS KULLARINDAN OLURUZ. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  23. Değerli dostlarım, bu makalemde sizlerin düşünmenize vesile olmak istediğim konu, bizlerin yaşadığımız İslam’ın gerçekten Allah’ın emrettiği İslam‘mı, yoksa bizlere Allah’ın dini diye insanların yarattığı beşeri bir dinimi, Allah’ın dini diye yaşatıyorlar onu anlamaya çalışalım ki, huzura vardığımızda yüzleri asık, üzülenlerin safında olmayalım. Konumuza geçmeden önce, yaşadığımız İslam’ın bazı söylemlerinden, tartışma konularından, bir türlü aynı noktada buluşamadığımız inançlarımızdan örnekler vermek istiyorum. Lütfen bu söylemleri önce akıl, mantık süzgecinden geçirelim, daha sonrada Kur’an’ın onayını mutlaka arayalım. “EŞEK ETİ YENİR Mİ? YENMEZ Mİ? VARMI KUR’AN’I KERİMDE. NAMAZI KAÇ REKÂT KILIYORSUN? ZEKÂTI KAÇTA KAÇ VERİYORSUN VS VESAİRE. BİR KADIN AYNI ANDA İKİ ÜÇ ERKEKLE EVLENEBİLİR Mİ EVLENEMEZ Mİ? PEKİYİ KUR’AN’DA GECMEYEN HARAMLAR VAR. KOPEK ETİ KUR’AN’DA GECMİYOR İNSAN DISKISI İDRARİ KUR’AN’DA HARAMDİR DİYE GECMİYOR. SİZ BUNLARİ YİYİN İCİN O ZAMAN HADİ” “HER ŞEY KUR’AN’DA GEÇER DEYİP HADİSLERİ YOK SAYANLAR. SEN YUKARDAKİ HADİSLERLE BİLDİRİLEN HARAMLARA NE DİYORSUN, ONLARI YOK MU SAYACAĞIZ? ÇOĞU HARAMLAR ZATEN KUR’AN’DA YAZMIYOR Kİ.” “KUR'AN’IN UYGULAMASI ANCAK SÜNNET İLEDİR. KUR'AN NAMAZ EMREDER. RESULÜN SÜNNETİ OLMADAN HAYDİ KILIN BAKALIM. HAC EMREDER, HAYDİ SÜNNET OLMADAN YAPIN BAKALIM. FAİZ YASAK DER. NASIL, NELER, NE ŞEKİLDE FAİZ OLUR BULUN BAKALIM. SÜNNET OLMADAN, HADİSLER OLMADAN İNSAN SAPAR. ZATEN BÖYLE DİYENLER DE HEP SAPITTI. "KİM RESUL’E İTAAT EDERSE ALLAH'A İTAAT ETMİŞ OLUR" BUYURUR KUR'AN'DA ALLAH CC. SİZİN DERDİNİZ İNSANLARI SAPTIRMAK.” Bu ve benzeri örnekleri çok fazla görmüşsünüzdür. Değerli dostlarım, kardeşlerim eğer sizlerde bu düşüncelere inanıyorsanız, ALLAH AŞKINA ÖNCE KAFANIZDAKİ BATIL BİLGİLERDEN KURTULUP, BU İNANCINIZI KUR’AN’I DİKKATLE ANLADIĞINIZ DİLDEN OKUYARAN, KONTROL EDİNİZ. Çünkü bu inanç ve söylemlerin tamamı Kur’an’a aykırıdır, hatta Allah’ın kitabına iftiradır. Önce bunu hatırlatmak isterim. Bizlere İslam dini diye öyle şeyler anlatıp, dine öyle ilaveler yapmışlar ki, şimdide onlar olmadan namazımızı bile kılamayız, bakın o yok bu yok deyip duruyoruz. Lütfen araştırınız çoğu, Yahudi inançalrıdır. HÂLBUKİ KUR’AN’DA OLMAYAN BİR ŞEYİN, DİNİN EMRİ OLMADIĞINI SÖYLEMEMİZ GEREKİRKEN, ALLAH’IN DİNİNİ HAŞA TAMAMLAMAYA ÇALIŞIYORUZ. Allah çok önemli bilgiler verip Kur’an’da, o bilgiler ışığında düşün, aklını kullan doğru yolu kendin bul diyerek, bizleri bu dünyada imtihan ediyor. Geçmişte yapılan yanlışlardan da örnekler verip, aynı hataları yapmamızı engellemeye çalışıyor. Bu söylenenleri Kur’an ışığında anlamaya çalışmadan önce, Allah’ın Kur’an’dan bir uyarısını hatırlatmak isterim. Allah bizlerin AYETLER ÜZERİNDE DÜŞÜNMEMİZİ, AKLIMIZI KULLANMAMIZI VE AYETLER ARASINDA BAĞLANTI KURARAK ANLAMAMIZI EMRETMİŞTİR. Gelelim konumuza. Allah bizlere nelerin haram kıldığı konusunda çok net bir açıklama yaparak bakın ne diyor. Enam 145: DE Kİ: “BANA VAHYOLUNAN KUR’AN’DA BİR KİMSENİN YİYECEKLERİ ARASINDA LEŞ, AKITILMIŞ KAN, DOMUZ ETİ -Kİ O ŞÜPHESİZ NECİSTİR- YA DA ALLAH’TAN BAŞKASI ADINA KESİLMİŞ BİR (MURDAR) HAYVANDAN BAŞKA, HARAM KILINMIŞ BİR ŞEY BULAMIYORUM. FAKAT İSTİSMAR ETMEKSİZİN VE ZARURET ÖLÇÜSÜNÜ AŞMAKSIZIN KİM BUNLARDAN YEME ZORUNDA KALIRSA YİYEBİLİR.” ŞÜPHESİZ RABBİN ÇOK BAĞIŞLAYANDIR, ÇOK MERHAMETLİDİR. (Diyanet meali) Sizlere soruyorum, Allah Elçisine deki kullarıma diyerek haram kıldığı şeyleri tek tek sayıyor ve bunlardan başka HARAM ben göremiyorum diyor, ama bizler Kur’an’ın değil rivayetlerin ve mezheplerin baskında olduğumuz için hala, birçok haramlar edinmekte sakınca görmüyoruz BİRDE BU HARAMLARI, RESULÜN ÜZERİNDEN AKLAMAYA ÇALIŞIYORUZ, ALLAH'IN RESULÜ AYETTE BUNLAR DIŞINDA HARAMLAR YOK DEDİĞİ HALDE. Sizce çok açık değil mi her şey? Hatta Maide suresi 87. Ayetinde de Allah aynı konuda uyarı yaparak, “Ey iman sahipleri! ALLAH'IN SİZE HELAL KILDIĞI ŞEYLERİN TEMİZ VE GÜZEL OLANLARINI HARAMLAŞTIRMAYIN; AZIP SINIRI AŞMAYIN.” Demiyor muydu? Demek ki Allah’ın haram dediklerinin dışında her temiz şey, yani bizlere zararı dokunmayan her şeyin helal olduğunu söylüyorsa, nasıl olurda Allah’ın açıklamalarını yeterli görmeyip, EŞEK, KÖPEK, AT ETİNİ ALLAH HARAM KILMADIYSA, ONUN BİR BİLDİĞİ VAR DEMEMİZ GEREKMEZ Mİ? ŞU YENİR Mİ, YA DA BU YENİR Mİ NASIL DERİZ. TEMİZ VE ZARARSIZSA YENEBİLİR, PİS İSE YEMEYİN DİYOR ALLAH. AKLINI KULLANMAYANLARI İŞTE BÖYLE ALLAH İLE ALDATIP, İSTEDİKLERİ GİBİ YÖNLENDİRİYORLAR. Allah kat kat artırılmış riba yemin diyerek bu konuda düşünmemizi istiyor ve uyarıyor, bizler ise mezheplerin bu konuda öğretisini Kur'an'da göremediğimizde, bakın Riba açılanmamış diyebiliyoruz. ALLAH'IN HARAM DİYE SAYDIKLARININ DIŞINDA, NEYİ YEYİP YEMEYECEĞİN SANA VE GELENEKLERİNE KÜLTÜRÜNE GÖRE DEĞİŞİR. BU KADAR MI AKLIMIZI BAŞKALARINA EMANET ETTİK. Zekâya bakar mısınız insan dışkısının, idrarın haram olup olmadığına birilerinin karar vermesini ve Kur’an’da yazmasını istiyoruz. Kur’an yemek kitabı değil dostlar, yol gösterici HAYAT Rehberdir. Tabi aklını kullanana rehberdir. Bu tür sözleri ancak, aklını zerre kadar kullanmayanlar söyler. Böyle kişilere de zaten Kur’an’dan bahsetmenin hiçbir faydası yoktur. Neden biliyor musunuz? Çünkü onlar Taha suresi 124. Ayetin uyarılarından ders almayıp, ALLAH’IN ZİKRİNDEN YÜZ ÇEVİRİP RİVAYETLERE, BEŞERİ KAYNAKLARA YÖNELENLERDİR. Lütfen helal haram konulu, Kur’an’dan diğer ayetleri okuyunuz. ÇÜNKÜ ALLAH BEN HÜKMÜME HİÇ KİMSEYİ ORTAK ETMEM, YANİ HARAM KOYMA YETKİSİ YALNIZ BANA AİTTİR DİYOR. Sorgusuz ve koşulsuz itaat, yalnız KUR’AN’A YANİ ALLAH'A YAPILIR. Doğruluğundan asla emin olamayacağımız, RİVAYET SÖZLERE/ HADİSLERE DEĞİL. Çünkü dinin sahibi yalnız Allah'tır. Lütfen hesaba çekileceğimiz Kur’an’a karşı, daha saygılı olalım ve onun hükmetmediği hiçbir bilgininde, ardına düşmeyelim. Çünkü Allah’ın Resulü, BEN YALNIZ KUR’AN’A UYDUM VE SİZLERE YALNIZ KUR’AN’I TEBLİĞ ETME GÖREVİ ALDIM DİYOR KUR’AN’DA. Allah salat edin, namaz kılın yani onu tesbih edip ondan yardım dilerken, çok basit ve kolay bir şekilde huzurumda kıyam, rükû ve secde yapacağımızı tarif eder. Allah’ın huzuruna temizlenip yani abdest alarak duracağımız bilgisini de Kur’an’da vermiştir. Zor bir anımızda kısaltılmış namaz örneğini verip, ona nasıl dua edeceğimiz örneklerini de Kur’an’da açıklayıp, ne kadar onun huzurunda duracağımızı bizlere bıraktıysa, BİZLER NASIL OLURDA, BUNU BİR EKSİKLİK GİBİ GÖRÜRÜRÜZ VE BAKIN NAMAZIN REKAT SAYISI BİLE KUR'AN'DA YOK DERİZ? Kur’an toplu olarak yalnız Cuma namazından bahseder. Bu namazda da imama uyduğumuzda, birlikte kılarız. GÜNÜMÜZDE KILDIĞIMIZ NAMAZLARIN REKÂT SAYILARININ TAMAMI BEŞERİDİR VE ASLA ALLAH’IN EMRİ DEĞİLDİR, BUNUDA HATIRLATMAK İSTERİM. Allah’ın emri olsaydı oda Kur’an’da açıklanırdı. Allah’ın sınırlamadığını, nasıl olurda eksiklik gibi görür, tamamlamaya çalışırız? Lütfen kendimize gelelim ve Kur’an’ı yanlış bilgiler ışığında değil, Allah’ın ayetleri ışığında anlamaya çalışalım. Zekât konusunda da bizler aynı hatayı yapıyoruz. Allah imtihanımız gereği bu konuda bir sınır koymamış ve miktarını bizzat bizlere bırakmış ama birçok ayetinde ihtiyacı olana yardım etme konusunu işleyerek, tavsiyelerde bulunmuştur. İslam’ı Kur’an dışı kaynaklardan öğrenip yaşadığımız için, ALLAH’IN KİTABINA UYACAĞIMIZA, DOĞRULUĞUNDAN ASLA EMİN OLAMAYACAĞIMIZ BİLGİLERE UYMAYI, HAKLI GÖSTERMEYE ÇALIŞIYOR, KUR'AN'IN ASLA ONAYLAMAYACAĞI KANITLAR YARATIYORUZ. Çok ilginç olan konu ise, bir kadının aynı anda iki, üç erkekle evlenemeyeceği yazmıyor Kur’an’da, yalnız erkeklerden bahsediyor, bu durumda demek ki yalnız Kur’an ile olmuyormuş mantığını haklı çıkarmaya çalışıyorlar. DÜŞÜNME ÖZELLİĞİNİ BİR KENARA BIRAKIP, AKLINI KUR’AN İLE KULLANMAYANLAR, ELBETTE BÖYLE SÖYLEYECEKLERDİR. Söyledikleri gibi bir erkeğin birden fazla kadınla evlenebileceği örneği veriliyor ama Allah’ın önerisi, ADALETLİ BİR EVLİLİK İSTİYORSANIZ, TEK EŞLİ OLUN EMRİDİR. Bu konuyu düşünmeye devam edelim. Kur’an’da bir istisna yapıp ruhsat verilerek erkeğin birden fazla kadınla evliliğine izin verebiliyorsa bazı özel durumlarında, kadının aynı durumda birden fazla erkekle evlenmesine de izin verseydi, ondan da bahsederdi. Bahsedilmediğine göre böyle bir izin olmadığı çok açıktır. NEDEN BUNU DÜŞÜNEMİYORUZ? İŞİMİZE Mİ GELMİYOR, YOKSA AKIL TUTULMASIMI YAŞIYORUZ? Aynı konuya devam edelim. Nisa suresi 23.ayetinde SİZE ŞU KADINLARLA EVLENMENİZ HARAM KILINMIŞTIR diye uzun bir liste verir lütfen okuyunuz. Bu ayet lütfen dikkat, erkeklere hitaben söyleniyor, çünkü soy erkekten gelir. Hatta Hz. Muhammed’in erkek çocukları vefat etti diye, ona soyu kesik diye alay ediyorlardı hatırlayınız. Ama Allah onlara cevap verip, asıl onların soyu kesik diyordu. Çünkü bu ayette sayılan öyle kişiler var ki, aynı kişinin soyundan gelen kişilerin listesinin olduğunu görürsünüz. Eğer bir kadın birden fazla erkekle evlenirse, doğacak çocukların kimden olduğunun tespitinin olamayacağı gibi, büyük hatalara yol açacağını, düşünen aklını kullanan herkes tarafından anlaşılacaktır. Birde kadının zamanla bir erkekten ayrılıp, çocukların bir birinden habersiz yaşayıp bir araya gelip evlenme riskini isterseniz hiş düşünmeyelim bile. Şöylede düşünebilirsiniz, Kur’an erkeklerin bazı koşullarda birden fazla eşle evlenebileceği örneğini vermiş ama hala kadın için neden vermemiş diyebilirsiniz. Çünkü dünya kurulduğundan beri, bir erkeğin birden fazla kadınla evliliğine örnekler çok fazla var. AMA BİR KADININ BİRDEN FAZLA ERKEKLE AYNI ANDA EVLİLİĞİNE ÇOK FAZLA ÖRNEK GÖSTEREMEZSİNİZ. Bu durumda Kur’an buna neden örnek versin? Kur’an’da verilen örnekler, genel çoğunluğunun yaptığı yanlışlara dayanır, nadiren yaşanmış yanlışlara değil. Bizler aklımızı kullanmayı bir kenara bırakınca, sonuçlarınında böyle olması kaçınılmaz olacaktır. Allah sizleri Kur’an’dan sorumlu tutuyorum, yalnız Kur’an’ın ipine sarılın, sakın Kur’an’ın sınırlarını aşmayın dedikçe, bizlere dinin olmazsa olmazı olduğunu öğrettikleri, Resule ait olduğu iddia edilen rivayet hadisler konusunda şunu söylemekten çekinmiyoruz. “HER ŞEY KUR’AN’DA GEÇER DEYİP HADİSLERİ YOK SAYANLAR. SEN YUKARDAKİ HADİSLERLE BİLDİRİLEN HARAMLARA NE DİYORSUN, ONLARI YOK MU SAYACAĞIZ?” Hâlbuki Allah, biz kitapta hiçbir eksik bırakmadık, nice örneklerle açıkladık dedikçe bunları söylemekte ve Allah’ın vahyine adeta şirk koşmakta bir sakınca görmüyoruz. ÇÜNKÜ BİZİMKİSİ CAHİL CESARETİDE ONDAN. BİZLER NE YAZIK Kİ KUR’AN CAHİLİYİZ. ALLAH BİRÇOK AYETİNDE, RESULÜME UYAN BANA UYMUŞ GİBİDİR DER. ÇÜNKÜ YİNE BİR ÇOK AYETTE ALLAH BİZLERE, RESULÜNE VERDİĞİ GÖREV VE YETKİSİNİ ANLATIRKEN, RESULÜNÜN BİZLERİ YALNIZ KUR'AN İLE UYARACAĞI BİLGİSİNİDE VERİR. Hâlbuki Allah, Yunus 59. Ayetinde nasıl uyarmıştı bu konuda. “De ki: "NE OLDU SİZE DE ALLAH'IN SİZE RIZIK OLARAK İNDİRDİĞİ ŞEYLERDEN BİR HARAM YAPTINIZ BİR DE HELAL?" DE Kİ: "ALLAH MI SİZE İZİN VERDİ, YOKSA ALLAH'A İFTİRA MI EDİYORSUNUZ?" Allah’ın Kur’an’da haram demediği şeylerinde haram olduğuna inananlara soruyorum, sizin inandığınız onca haramı kimler HARAM KILDI? YOKSA SİZİN KUR’AN’IN DIŞINDAN, DİNDE HARAM KILAN ALLAH’TAN BAŞKA İLAHLARINIZ MI VAR? Kur’an’ın uygulamasını ancak, Resulün rivayet hadislerinden sünnetinden hayatımıza geçirebileceğimize inanıyorsak, Allah’ın bu konuda hüküm verdiği yüzlerce ayetine iman etmiyoruz, görmezden geliyoruz, üstünü örtüyoruz demektir. Allah böyle kullarına, MÜŞRİK diyor hatırlatırım. Eğer Allah namaz kıl, oruç tut, Riba yeme, Hacca git emrini verdiyse Kur’an’da ki apaçık vermiş, bu durumda bunun Kur’an’da açıklanmadığını nasıl söyleriz. Lütfen Kur’an’a tarafsız bakın ama bizlere mezheplerin ve rivayetlerin dine yaptığı ilaveleri Kur’an'da aramayın, bulamazsınız. ÇÜNKÜ ONLAR ALLAH’IN BİZLERDEN İSTEDİĞİ EMRİ DEĞİL MEZHEPLERİN, RİVAYETLERİN DİNE YAPTIĞI İLAVELERİDİR. ALLAH BİRÇOK KEZ YEMİN OLSUN Kİ BU KİTABI ANLAYASINIZ DİYE KOLAYLAŞTIRDIK DEDİKÇE, BİZLER İNATLA ATALARIMIZIN İNANCINI YAŞAYABİLMEK İÇİN, İLAVELER YAPARAK ZORLAŞTIRDIK. LÜTFEN BU CAN BU BEDENDEN AYRILMADAN, BU HATAMIZIN FARKINA KUR'AN İLE VARALİM Kİ, O ÇETİN GÜN PİŞMAN OLMAYALIM. Şunu lütfen unutmayalım. Allah bir emir verdiyse Kur'an'da, onu mutlaka basit ve kolay bir şekilde açıklamıştır, onu Kur’an’dan anlamaya öğrenmeye çalışalım, daha doğrusu biz nice örneklerle açıkladık ki hiç kimseye muhtaç olmayasınız diyor. Çünkü çok açık bir hüküm vermiş ve ne demişti hatırlayalım. Zuhruf 44: ŞÜPHESİZ BU KUR’AN, SANA VE KAVMİNE BİR ÖĞÜT VE BİR ŞEREFTİR, ONDAN HESABA ÇEKİLECEKSİNİZ. (Diyanet meali) Değerli dostlarım, sizce haşa Allah sözünden dönüp, ben yalnız Kur’an’ın ipine sarılın sizi yalnız Kur’an’dan hesaba çekeceğim dedim ama, Resulümü postacı diye göndermedim herhalde diyerek, bizlerin söyledikleri gibi Kur’an hükümlerini hayatımıza geçirebilmemiz için, olmazsa olmaz dedikleri ve Resulün sünneti diye öne sürdükleri RİVAYETLERDEN DE SORUMLU TUTUP, HESABA ÇEKER Mİ? BİZLER ÇOK ÜZGÜNÜM AMA RİVAYETLERE GÜVENDİĞİMİZ KADAR, NE YAZIK Kİ ALLAH'A GÜVENMİYORUZ, GÜVENMİŞ GİBİ YAPIYORUZ. Karar sizin iki seçeneğiniz var. YA ALLAH’A GÜVENECEKSİNİZ MUTLU OLACAKSINIZ, YA DA RESULE AİT OLDUĞU İDDİA EDİLEN RİVAYETLERE GÜVENİP HESAP GÜNÜNE KADAR ŞÜPHE İÇİNDE KALACAKSINIZ. Kimin haklı olduğunu da, huzura vardığımızda hep birlikte göreceğiz. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  24. Bu makalemde sizlerin, üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim çok önemli bir ayet var. Lütfen bu ve devamındaki ayetler üzerinde tarafsız bir şekilde düşünelim ki, bizlere mezheplerin batıl inancını, Allah’ın dini diye kabul ettirmeye çalışanların tuzağına düşmeyelim. Önce ayeti yazalım. Nahl 89: (Ey Muhammed!) HER ÜMMETİN KENDİ İÇİNDEN ÜZERLERİNE BİR ŞAHİT GÖNDERECEĞİMİZ, SENİ DE ONLARIN ÜZERİNE BİR ŞAHİT OLARAK GETİRECEĞİMİZ GÜNÜ DÜŞÜN. SANA BU KİTABI; HER ŞEY İÇİN BİR AÇIKLAMA, DOĞRU YOLU GÖSTEREN BİR REHBER, BİR RAHMET VE MÜSLÜMANLAR İÇİN BİR MÜJDE OLARAK İNDİRDİK. (Diyanet meali) Bakın Allah Resulüne ne diyor. Mahşer günü, hesabın görüleceği O çetin gün her topluma gönderdiğimiz Resulleri ve seni ümmetine yani senin tebliğ ettiğin Kur’an’a inananlara, seni ŞAHİT olarak çağıracağım o günü düşün, hayal et diyor. Çok düşündürücü bir uyarı değil mi? Lütfen bir an bizlerde hayal edelim o günü. Demek ki bizlerin şahidi Allah’ın Resulü Hz. Muhammed olacakmış. Peki, hangi konuda şahitlik yapacak? Aslında ayetin devamında onu da açıklıyor ve diyor ki; “SANA BU KİTABI; HER ŞEY İÇİN BİR AÇIKLAMA, DOĞRU YOLU GÖSTEREN BİR REHBER, BİR RAHMET VE MÜSLÜMANLAR İÇİN BİR MÜJDE OLARAK İNDİRDİK.” Demek ki Resul bizlere bu konuda şahitlik yapacak. Yani bizlerin sorumlu olduğumuz ve Allah’ın Resulünün tebliğ ettiği Kur’an’a mı uyduk hayatımıza geçirdik, yoksa Kitap Ehlinin yaptığı gibi yalnız Allah’ın vahyi ile olmaz, bizim atalarımızın MEZHEP inancı da var onları da yaşarız mı dedik, yani yalnız Kur’an’ı mı rehber aldık, onun şahitliğini yapacak o gün Resul. Küçük bir örnek. Allah sana kitabı her şey için bir açıklama olsun diye gönderdik dediği halde, atalarımızın inancını Kur’an’da göremediğimizde, Kur’an’da her bilgi yoktur detaylı açıklanmamıştır mı dedik, yoksa ALLAH’IN AÇIKLAMALARI İLE YETİNDİK Mİ? Allah şefaat tümden bana aittir, hiçbir şefaatin olmadığı o günden sakının diye uyardığı halde, bizler Allah’ın yanında şefaatçiler mi edindik. TÜM BUNLARA ALLAH’IN RESULÜ ŞAHİTLİK YAPACAK. Hatırlayınız Allah’ın Resulü, bu konuda ne diyordu Kur’an’da. “BEN SADECE BANA VAHYEDİLENE UYARIM. BEN SADECE APAÇIK BİR UYARICIYIM.” (Ahkaf 9 ) “DE Kİ: “HANGİ ŞAHİDİN ŞAHİTLİĞİ DAHA GÜVENİLİRDİR?” DE Kİ: “BENİMLE SİZİN ARANIZDA ALLAH ŞAHİTTİR. BU KUR’AN BANA, HEM SİZİ HEM DE ULAŞTIĞI HERKESİ ONUNLA UYARMAM İÇİN VAHYEDİLDİ.” (ENAM 19) Bu ayetlerden de anlaşılıyor ki, Allah’ın Resulü mahşer günü şahit olarak çağrılacak. Ben yalnız Allah’ın vahyi Kur’an’a uydum, çünkü benim görevim sadece uyarmaktı diyecek. Sizlerin yalnız Kur’an’ın ipine sarılmanız gerektiğini tebliğ ettim ve sizlerin Kur’an’dan sorumlu olacağınızı bildirdim. BEN SİZLERİ YALNIZ VE YALNIZ KUR’AN İLE UYARDIM diyecek ve şahitliği de bu konuda olacak. NALH SURESİ 89. AYETİ, BU DÜNYADA DİKKATE ALMAYANLAR, MAHŞER GÜNÜ ŞAHİT OLARAK ALLAH’IN RESULÜNÜN YÜZÜNE BAKAMAYACAKLARDIR. Sırası gelmişken hemen düşünelim. Bu ve benzeri ayetleri bizler tebliğ aldıktan ve iman ettim dedikten sonra, sizce Allah’ın Resulü Kur’an’ın hiç bahsetmediği açıklamadığı, detay bile vermediği konularda, bunlarda benim hükümlerimdir, bunlarda İslam dininin emridir Allah açıklamamış ama ben size açıkladım detaylı ve bunlardan da sorumlusunuz der mi? ÇOK DAHA İLERİ GİDELİM. MAHŞER GÜNÜ ALLAH’IN RESULÜNÜ ŞAHİT OLARAK ÇAĞIRILDIĞINDA, KUR’AN’DA TEK KELİME BİLE BAHSEDİLMEYEN AMA HZ. MUHAMMED’E İSNAT EDİLEREK NAKLEDİLEN HADİSLER KONUSUNDA, MAHŞER GÜNÜ SİZCE RESULÜN CEVABI NASIL OLABİLİR, HİÇ DÜŞÜNDÜNÜZ MÜ? Zerre kadar aklı olan bir Müslüman, bunu şimdiden düşünerek önlemini almalıdır. Çünkü Kur'an'ın bahsetmediği bu rivayet hadisleri, benim asla söylemeyeceğimi Kur'an'ı okusaydınız anlayabilirdiniz diyeceği çok açıktır. O çetin gün yüzleri simsiyah olan yani Allah’a ve Resulüne iftira atanların safında olmak istemeyen, imanı ile Kur’an yüzleşmesini şimdiden yapmalıdır. Nahl suresi 89. Ayetin devamındaki iki ayeti de hatırlatmak istiyorum. Nahl 90: ŞÜPHESİZ ALLAH, ADALETİ, İYİLİK YAPMAYI, YAKINLARA YARDIM ETMEYİ EMREDER; HAYÂSIZLIĞI, FENALIK VE AZGINLIĞI DA YASAKLAR. O, DÜŞÜNÜP TUTASINIZ DİYE SİZE ÖĞÜT VERİYOR. (Diyanet meali) Nahl 91: ANTLAŞMA YAPTIĞINIZ ZAMAN, ALLAH’A KARŞI VERDİĞİNİZ SÖZÜ YERİNE GETİRİN. ALLAH’I KENDİNİZE KEFİL KILARAK PEKİŞTİRDİKTEN SONRA YEMİNLERİNİZİ BOZMAYIN. ŞÜPHESİZ ALLAH, YAPTIKLARINIZI BİLİR. (Diyanet meali) Allah, Resulleri aracılığıyla gönderdiği kitaplarda bizleri uyarıyor ve öğütler veriyor ki, hem bu dünyada huzurlu ve mutlu yaşayalım, hem de hesabın görüleceği O çetin gün pişman olanların safında olmayalım. Allah’ın öğütlerini tutanlara ne mutlu. Onunla yetinmeyip rivayet ve sanı bilgilerin peşine düşenlerin, Kur’an’ın uyarıları ışığında tekrar düşünmelerini tavsiye ederim. Bizler iman ettik dediğimizde, Yüce Rabbimizle bir anlaşma sözleşme yapmış oluyoruz. Bu sözümüzde bizler, YALNIZ KUR’AN’A UYACAĞIMIZA, ALLAH’TAN BAŞKA ŞEFAATÇİ EDİNMEYECEĞİMİZE, YALNIZ ONDAN YARDIM İSTEYECEĞİMİZE VE ONUN SINIRLARINI ASLA AŞMAYACAAĞIMIZA SÖZ VERİYORUZ. Ne dersiniz o sözümüzü tutuyor muyuz? ONUDA ALLAH’IN HUZURUNDA, RESULÜNÜN ŞAHİTLİĞİNDE HEP BİRLİKTE GÖRECEĞİZ. DİLERİM ALLAH’A VERDİĞİMİZ SÖZÜ TUTAN, ASLA ALLAH’IN SINIRLARI DIŞINA ÇIKMAYIP, YALNIZ ONUN İPİNE SARILANLARIN SAFINDA OLAN, ALLAH’IN AZINLIK HALİS KULLARINDAN OLURUZ. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  25. Bizler İslam’ı ne yazık ki Kur’an’dan öğrenip yaşamadığımız için, HAK İLE BATILI ayıramaz olduk. Çok daha kötüsü, BATILI HAKKIN ÖNÜNE GEÇİRİP YAŞAMAYI DOĞRU ZANNETTİK. Bu konuyu birçok makalemde gündeme getirdim ama öyle kemikleşmiş ve düzelmesi adeta çok mümkün olmayan bir hale gelmiş ki bu hatamız, sürekli konuşmak gündeme getirmek sanırım çok doğru olacaktır. Hatırlarsınız Rabbimiz birçok ayetinde Allah’a ve Resulüme uyun emirlerini verir. Bu emri eğer Kur’an’dan doğru anlamaya çalışmaz da, mezheplerin tarikat ve cemaatlerin öğretisiyle anlamaya çalışırsak, yapılan hataya düşmemiz ve İSLAM DİNİNİ ALLAH VE RESULÜNÜN ORTAK DİNİ OLDUĞU HATASINA DÜŞERİZ. Halbuki Allah, ben hükmüme hiç kimseyi ortak etmem, yalnız sizlere indirdiğim Kur'an'ın ipine sarılın emrini veriyor. Bu konuyla ilgili, Furkan suresi 27. Ayeti önce yazalım. “O GÜN ZALİM, ELLERİNİ ISIRARAK DİYECEK Kİ: "NE OLURDU, RESULLE BİRLİKTE BİR YOL TUTSAYDIM!" (Furkan 27) Önce şunu hatırlatmak isterim, örneği verilen kişiler hiç iman etmeyenler değil, Kitap Ehli ve onların yaptığı yanlışlara örnek veriliyor ki, bizlerde aynı hataya düşmeyelim. Bakın hesap günü doğru yoldan sapmış bazı kişilerin, pişmanlıkları örnek veriliyor ve deniyor ki, bu kişiler ellerini ısırarak NE OLURDU, RESULLE BİRLİKTE YOL TUTSAYDIM diyeceklermiş. Bu ve benzeri ayetleri örnek gösterip, bakın demek ki yalnız Kur’an ile İslam yaşanmıyormuş, Resulün sözlerine/hadislerine de uymayı Allah emrediyor, diyerek Kur’an’ın yanında, rivayet hadislerinde dinin asli unsuru olduğunu savunuyorlar ve KUR’AN ANA HÜKÜMLERİ VERİR AÇIKLAMAZ DETAY VERMEZ, RESUL ONU NASIL HAYATA GEÇİRECEĞİMİZİ ÖĞRETİR, AÇIKLAR deniyor. Bu ayeti anlamaya çalışmadan önce, benzeri bir ayeti daha hatırlatmak istiyorum ki birlikte düşünelim. "YÜZLERİ ATEŞE ÇEVİRİLDİĞİ GÜN, “EYVAH BİZE! KEŞKE ALLAH'A VE RESULÜNE İTAAT ETSEYDİK” DİYECEKLERDİR." (Ahzab 66) Bu ayeti şöylede çevirenler var. “YÜZLERİ ATEŞTE EVRİLİP ÇEVRİLDİĞİ GÜN “AH (EYVAH), YAZIK BİZE! KEŞKE ALLAH’A İTAAT ETSEYDİK, RESULE DE İTAAT ETSEYDİK!” DİYECEKLER.” Bu konuda önce bir örnek vermek istiyorum, daha sonra bu onyu daha deyaylı anlamaya çalışırız. Kur'an merkezli düşündüğümüzde sorun yok elbette ama batılı, rivayetleri ayetlere söyletmek ve böylece Kur'an'dan delil göstermek isteyenler, buna şöyle bir anlam veriyorlar. Bakın ayette hem Allah'a, hemde Resulüne ayrı ayrı itaat emrediyor, demek ki Resulün hadislerinede uymamız gerekir diyerek kanıt yaratma çabasında oluyorlar. Eğer buna inanırsak, yüzlerce ayetin hükmünü görmezden gelip iman etmemiş oluruz, onu hatırlatmak isterim. Bu konuyla ilgili önemli bir ayeti hatırlatmak isterim. Madem Allah Resulünün rivayet hadislerinede uymamızı bizlerden istiyor, NEDEN ZUHRUF 44. AYETİNDE, BİZLERİ KUR'AN'DAN SORUMLU TUTACAĞINA ALLAH HÜKMETMİŞTİR? Bakın buna inandığımız andan itibaren, Kur'an'da ellerimizle çelişki yaratmış oluyoruz. Yine batılın, hurafe yolcularının, mahşer günü nasıl pişmanlıklarını göstereceklerine güzel bir örnek veriliyor. Cehennemlik olduğu belli olan kişiler EYVAH BİZE! KEŞKE ALLAH'A VE RESULÜNE İTAAT ETSEYDİK” Şimdi bu iki ayeti Kur’an merkezli anlamaya çalışalım. Sizce Allah yazdığım bu iki ayette yani Furkan 27 de Resul ile birlikte bir yol tutsaydım sözünden ve Ahzab 66. Ayetinde, Allah’a itaat etseydim Resule de itaat etseydim sözüyle Allah, bizlere ne anlatıyor. Allah’a ayrı Resulüne ayrı bir itaatten mi bahsediyor, yoksa…..? Önce günümüzde mezheplerin ve cemaatlerin ne anlayıp topluma anlattıklarına bakalım. Günümüzde yapılan bu hatayı tekrar etmek istiyorum. Diyorlar ki, Kur’an bakın yalnız Allah’a değil, Resulüne de itaat emrediyor ve ona uymanın Allah’a uymak olduğunu söylediğine göre, RESULÜN GÜNÜMÜZE ULAŞMIŞ RİVAYET HADİSLERİNEDE UYMAK, ALLAH’IN EMRİ DEMEK Kİ, ŞEKLİNDE SAVUNMA YAPILIYOR. Buna inanıldığı içinde Allah’ın yemin olsun ki bu dini kolaylaştırdık hükmü görmezden gelinerek, mezheplerin, cemaat ve tarikatların Resulün adını kullanarak dine yaptıkları ilavelerle din zorlaştırılıyor, daha sonrada nasıl kolaylaştırırız onun yolu aranıyor. Gelin önce bu düşüncenin doğru olduğuna bir an inanalım, bakalım Kur’an bu ayetlerden bu anlamı çıkarmamıza izin veriyor mu onu anlamaya çalışalım. Eğer bu düşünce doğru olsaydı, Allah bizleri yalnız Kur’an’a sarılmamızı emretmez, ben genel hükümlerimi veriyorum, detayını Resulümden öğrenin derdi. Peki, böyle bir hüküm var mı? Elbette yok. Neden yok? Çünkü İslam dini ve Allah’ın Resulü O örnek insan yalnız Araplara değil TÜM ÂLEME, İNSANLIĞA GELMİŞ VE KUR’AN’I TEBLİĞ EDEREK NE DEMİŞTİ AYETTE HATIRLAYALIM. “BU KURAN BANA VAHYOLUNDU Kİ, ONUNLA SİZİ VE ULAŞTIĞI HERKESİ UYARAYIM.” (Enam 19) Bakın Allah Resulüme uyun Resulle birlikte bir yol tutsaydık keşke diyeceklerinin ne maksatla söyleyecekleri, çok daha netleşmeye başladı. Allah belirli zamanlarda Resul ve onunla yol gösterici Kitap gönderip uyrmalarını istemesinin nedeni, Allah'ın indirdikleri vahiyden belirli bir zaman sonra uzaklaşıp, atalarından öğrendiklerini Allah'ın dini diye yaşamalarından kaynaklanıyor. Demek ki Resul ulaştığı tüm toplumu, Kur’an ile uyarma görevi almış ve kendisi de yalnız Kur’an’a uymuş. Bu konuda Allah’ın Resulüne verdiği görev ve yetki ile ilgili ayetleri de zamanı gelmişken hatırlayalım ki, konumuz daha net anlaşılabilsin. Bakın Allah Resulünün yetki sınırlarını nasıl açıklıyor Kur’an’da. “RESULE DÜŞEN APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR.” (Ankebut 18) “BİZ RESULLERİ, SADECE MÜJDELEYİCİLER VE UYARICILAR OLARAK GÖNDERİRİZ.” (Kehf 56) “SENİN GÖREVİN, SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR.” (Rad 40) “BEN SADECE BANA VAHYEDİLENE UYARIM. BEN SADECE APAÇIK BİR UYARICIYIM.” (Ahkaf 9 ) Sizler bu ayetlerden, Allah’ın Resulünün görev tanımında, Allah’ın açıklamadığını açıklayan, ya da vermediği hükümlerde hükümler verebilen bir yetkinin, görevin olduğunu mu anladınız? Yeri gelmişken Hakka suresi Rabbimiz Resulünü nasıl uyarıp ikaz ediyordu onuda hatırlayalım. "EĞER RESULÜM BİZE ATFEN BAZI SÖZLER UYDURMAYA KALKIŞSAYDI, ELBETTE ONU BUNDAN DOLAYI KISKIVRAK YAKALARDIK; SONRA DA ONUN ŞAH DAMARINI KESER ATARDIK." Bakar mısınız lütfen, bu ikazı alan Allah'ın Resulü, bunlarda dine ilave ettiğim benim sünnetimdir, yada Allah'ın hüküm vermedikleri konuda, bana yetki verdi diyerek biz ümmetine bunlara uyun dermi? Karar sizin kime güveneceğiniz size kalmış. Elbette hayır, aklını başkasına emanet etmemiş, Kur'an'ı anlayarak ve düşünerek okumuş bir Müslüman Allah’ın başka, Resulünün başka hükümler veremeyeceğine inanmaz, Resulün yalnız ona vah yedilen Kur’an ile hükmedip, yalnız onu tebliğ edeceğine inanır. Demek ki Allah Resulüme uyun ya da Resulle birlikte hareket etseydik keşke diyenler, aslında şunu söylüyorlar. RESUL YALNIZ ALLAH’IN VAHYİNE UYUYORDU VE BİZİ YALNIZ ALLAH’IN VAHYİ KUR’AN’A DAVET EDİYORDU. BİZ ONUN TEBLİĞİ İLE YETİNMEDİK, ATALARIMIZIN İNANCINADA UYDUK. KEŞKE BENDE YALNIZ ONUN TEBLİĞİNE UYSAYDIM, HAKKA BATIL KARIŞTIRMASAYDIM. BÖYLECE ALLAH’A UYMUŞ OLACAK RESUL İLE BİRLİKTE AYNI YOLDA GİDECEK VE CEHENNEM AZABI BANA GELMEYECEKTİ DİYORLAR. Allah emin olmadığınız bilgilerin ardına sakın düşmeyin, ben hükmüme asla hiç kimseyi ortak etmem, hesabını sorarım diye uyarıyor ve en emin kaynağın, bilginin Kur’an olduğunu söylüyorsa, sizce her şey çok açık değil midir? GÜNÜMÜZDE RESULE AİT OLDUĞU İDDİA EDİLEN RİVAYET HADİSLERİN, DOĞRULUĞUNA HİÇ BİRİMİZ ŞAHİT OLMADIK. Eğer böyle bir yetkisi olsaydı Resulün, onuda Allah Kur'an'a geçirip korumasına alırdı, bunuda mı düşünemiyoruz? Haşa Hz. Muhammed'ın akıl edip Kur'an gibi yazdırmadığı bu hadislerini, yüzlerce yıl sonra birilerinin aklına gelip kayda alıp, bizlerin imanını mı korudu? Ne yazık ki bu hatalı düşünceye inandığımızın bile, farkında değiliz. Allah’ın Resulü ile de birlikte yaşamadığımıza göre, Resule atfen söylenen tüm sözlerin/hadislerin mutlaka doğruluğunun kontrol edilmesi gerekmez mi? Elbette gerekir, peki nasıl yapacağız bunu? Bu yolu da Allah bizlere gösteriyor, Kur’an ışığında düşünen bunu bilir. Çünkü Allah bizleri Kur’an’dan sorumlu tutuyorsa, Resulde yalnız Kur’an ile hükmetme görevi aldıysa, RESULE ATFEN SÖYLENEN HER SÖZÜ KUR’AN SÜZGECİNDEN GEÇRMELİYİZ. ONUN ONAYINI ALIYORSA ANCAK, ALLAH’IN RESULÜ BUNU SÖYLEMİŞ OLABİLİR DİYEBİLİRİZ. Bakın Allah Nebisini nasıl uyarıyor. Sizce bu ayetten alacağımız hiç ders yok mu? "EY NEBİ! ALLAH, SANA DA SANA UYAN MÜMİNLERE DE YETER." (Enfal 64) Nebiye/Resule Allah'ın kitabı yetiyor. Peki bizlere neden yetmiyor? Pişman olmak istemeyen, çok değil biraz Kur'an merkezli düşünen, tüm gerçekleri görecektir. Değerli dostlarım eğer bu yolu, yöntemi kullanmazsak, hem Allah’a hem de Resulüne iftira atma ihtimalimiz çok yüksek olacak ve örneğini verdiğim ve mahşer günü KEŞKE BUNU YAPMASAYDIK, söylemeseydik diyenlerden olacağımız kesindir. Mahşer günü yine pişman olanlardan bir kısmı, çok güvendikleri ve Allah dostu dedikleri kişiler hakkında, bakın nasıl üzüntülerini dile getireceklerini söylüyor Kur’an. “AH, YAZIK BANA! KEŞKE FALANCAYI DOST EDİNMESEYDİM! (Furkan 28) Ayette halila diye geçer ve bu kelime yakın, dost güvenilir arkadaş anlamındadır. Bu kelimeden türemiş Halilullah kelimesi de ALLAH DOSTU ANLAMINDA KULLANILIR. Bizler ne yazık ki bu hatayı da yapıyoruz ve kendimize yalnız Allah’ın bileceği, Allah dostları ilan ettiğimiz kişileri VELİLER ediniyoruz. Bu hatayı yapanlarda O çetin gün, keşke bu kişiyi dost edinip güvenmeydim, onun sözlerini dinlemeseydim diyecekler. Peki, bizler günümüzde ne yapacağız? Allah’ın Resulü aramızda yok. Onunda cevabını birçok ayetinde Allah veriyor ve bakın ne diyor. “RABBİNİZDEN SİZE İNDİRİLENE UYUN. ALLAH’A DAHA YAKINDIR DİYE EVLİYAYA UYMAYIN. BİLGİLERİNİZİ NE KADAR AZ KULLANIYORSUNUZ!” (Araf 3) Ayette geçen Evliya kelimesi, Veli kelimesinin çoğuludur ve güvenilecek dost anlamına gelir. Allah bizleri uyarıyor ve diyor ki, güvenilecek veliniz yalnız benim. Sizlere indirdiğim ve sorumlu tuttuğum, her konuda nice örneklerle açıkladığım Kur’an’ın ipine sarılın, yani Kur’an’a uyun diyor. ÇÜNKÜ KUR’AN’I AÇIKLAMAK BİZE DÜŞER DİYOR VE NİCE ÖRNEKLERLE AÇIKLIYOR RABBİMİZ. PEKİ, BİZLER NE DİYORUZ? “KUR’AN AÇIK VE DETAYLI DEĞİLDİR, ONU ALLAH’IN RESULÜ AÇIKLAMIŞTIR.” Allah açıkça Kur’an’da, sakın kendinize Veliler/evliyalar edinip onların sözleri ile benim dinimi yaşamayın diye uyarıyor. Ama bizler Allah'a, onun kitabına güvenmemiz gerekirken, Kur'an dışı rivayet bilgilere inanıp güveniyoruz. SİZCE MAHŞER GÜNÜ BU YAKINMALARI, KEŞKE SÖZLERİNİ BİZLERİNDE SÖYLEYECEĞİ, KESİN DEĞİL Mİ? Yorumunu sizlere bırakıyorum. Yüce Rabbimiz bu uyarılarını, bir çoğumuzun yine de dinlemeyeceğini bildiğinden, ayetin sonunda aklınızı kullanmıyor, bildiklerinizi hayata geçirmiyorsunuz diyerek sitem ediyor. Ne kadar doğru, aslında hepimiz Kur'an gerçeklerini biliyoruz, ama sen Kur'an'ı anlayamazsın diyenlere inandığımz, güvendiğimiz için gerçek hak olanı hayatımıza geçirmiyoruz. Değerli dostlarım bu konularda çok ama çok büyük hatalar yapıyoruz. Bu can bedenden ayrılmadan, bu hatamızdan vaz geçelim. Hesap günü KEŞKELERİMİZİN fazla olmasını istemiyorsak, lütfen rivayetlere, sanı bilgilere, atalarımızın inançlarına değil, en emin kaynak sorumlu olacağımız, HAKTAN GELEN KUR’ANA UYALIM. Lütfen mezheplerin öğretisini Kur'an'da aramayalım bulamayız. Çünkü Allah İslam dinini, yemin ederek kolaylaştırdığını en basit, kolay bir şekilde hayata nasıl geçirebilirz o şekilde bizlere gönderdiğini söylüyor. Bu konuda yüce Rabbimizin çok önemli bazı ayetlerini makalemin sonunda hatırlatmak istiyorum. Çünkü bizler İslam’ı yaşarken inanın rivayetlere karşı değil, ALLAH’IN VAHYİNE KARŞI KUŞKUYLA BAKIYOR VE KUR’AN’I HERKES ANLAYAMAZ, KUR’AN AÇIK VE DETAYLI DEĞİLDİR DİYORUZ. Bu yanlışımız bizlerin Kur'an'ı doğru anlamamda en büyük engeldir, önce bu engeli kaldıralım. Dilerim yazacağım bu ayetleri dikkate alıp hayatına geçiren, Allah’ın azınlık halis kulları arasında oluruz. “GERÇEK HAK OLAN, RABBİNDEN GELENDİR. O HALDE KUŞKULANANLARDAN OLMA!” (Bakara 147) “DOĞRUSU KUR'AN, SANA VE KAVMİNE BİR ÖĞÜTTÜR. İLERİDE ONDAN SORUMLU TUTULACAKSINIZ.” (Zuhruf 44) “AZAP SİZE GELMEDEN ÖNCE RABBİNİZE DÖNÜN VE O’NA TESLİM OLUN. SONRA SİZE YARDIM EDİLMEZ.”( Zümer 54) "ALLAH'TAN DAHA İYİ KANUN KOYUCU OLABİLİR Mİ?" (Maide 50) “SÖZ BAKIMINDAN ALLAH'TAN DAHA DOĞRU KİM VARDIR!” (Nisa 87) “AND OLSUN, SİZE ÖYLE BİR KİTAP İNDİRDİK Kİ, BÜTÜN ŞAN VE ŞEREFİNİZ ONDADIR. HÂLÂ AKILLANMAYACAK MISINIZ?” (Enbiya 10) Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.