Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

halukgta

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

halukgta tarafından postalanan herşey

  1. Bu makalemde, sizlerin üzerinde dikkatle düşünmenize vesile olmak istediğim ayet, Maide suresi 38. Ayet olacak. Allah Kur’an’da bizlerin düşünmemizi ve aklımızı özellikle kullanmamız konusunda çok fazla uyarı ayet indirmiştir. Hatta Yunus suresi 100. Ayetinde, bu konuya dikkat çekmek için bakın ne diyor. “O, AKILLARINI KULLANMAYANLARI, PİSLİĞE/REZİLLİĞE MAHKÛM EDER.” Demek ki bizlerin imtihanımızdaki en önemli unsur, Kur’an’ın yanında aklımızı kullanmamızmış. Yani Kur’an bizi aklımızla vahyi onaylamaya yönlendiriyor. Madem Allah ayetler üzerinde, bizlerin dikkatle düşünmemizi istiyor, gelin Kur’an bütünlüğünde düşünmediğimizde, asla doğru anlayamayacağımız bir ayeti, birlikte Allah’ın istediği yol ve yöntemle anlamaya çalışalım. Çünkü bu ayete öyle bir anlam veriliyor ki, Allah’ın adaletine tamamen ters düştüğümüz gibi, akıl mantık kabul etmiyor. Ayet Maide suresi 38. Ayet, önce yazalım. Maide 38: YAPTIKLARINA BİR KARŞILIK VE ALLAH’TAN CAYDIRICI BİR MÜEYYİDE OLMAK ÜZERE, HIRSIZ ERKEK İLE HIRSIZ KADININ ELLERİNİ KESİN. ALLAH, MUTLAK GÜÇ SAHİBİDİR, HÜKÜM VE HİKMET SAHİBİDİR. (Diyanet meali) Bu ayeti yazıldığı gibi anlarsak, Allah hırsızın her iki elini de kesmesini istiyor diyebiliriz. Dikkat ederseniz elini demiyor, ellerini diyor. Lütfen hatırlayınız Allah Rum 58. Ayetinde ayetleri konusunda ne diyordu? “BİZ BU KUR’AN’DA İNSANLARA HER TÜRLÜ ÖRNEĞİ VERDİK.” Yine İsra 89. Ayetinde aynı konuda bakın ne diyor Rabbimiz. “YEMİN OLSUN Kİ BİZ BU KUR’AN’DA İNSANLARA HER TÜRLÜ ÖRNEĞİ ÇEŞİTLİ ŞEKİLLERDE ANLATTIK.” Bu ve benzeri ayetlere iman ediyor musunuz diye sorsam, elbette iman ediyoruz diyeceksiniz. İman sözde olmaz yaşayarak olur. Elbette Rabbimize güveniyoruz, bu durumda Allah bu ayette eğer, hırsızın bizzat fiziki olarak elini kesin emrini verdiyse, bu konuda detaylı bilgileride vermiş olması gerekir. Vermemişse, ellerini kesin hükmünün fiziki değil, mecazi anlamı olması gerekir. Bu bilgiler ışığında, hemen Allah’ın emrettiği gibi bu ayet üzerinde düşünmeye başlayalım ama Kur’an’ın ışında düşünmek şartıyla. İlk sorumuzu soralım, madem Rabbimiz hırsızlık yapanın elini fiziksel olarak kesin dediğine inanıyoruz, hırsız ne çaldığında ya da değeri ne kadar olduğunda, elini değil lütfen dikkat ELLERİNİ kesmeliyiz? Neden tek elini değil de iki elini keselim, türünden onlarca soru gelir aklınıza. Hiç fark etmez, ne çalarsa çalsın ellerini kesin diye anlarsak, zalimlerden olduğumuz gibi, ALLAH’I VE ONUN ADALETİNİ, ZERRE KADAR ANLAMAMIŞ OLURUZ. Ne yazık ki bizler Allah’ı, Kur’an’dan tanımadık, bizlere anlatılan rivayetlerden, sanı bilgilerden tanıdığımız için yanlış tanıdık. Böyle olunca Allah’ın vermesi mümkün olmayan hükümleri, Allah’a nispet etmekten çekinmedik. Peki, bu sorulara Kur’an’da herhangi bir açıklama, detay var mı? Elbette yok. O zaman Allah hırsızın ellerini kesin sözünden, farklı bir şeyi kast ettiği anlaşılıyor. Bunu Kur’an bütünlüğünde anlamaya çalışmalıyız. Bu kişinin iki elini kesersek, yaptığına pişman olup tövbe ederse, bu kişi bir daha kendi kendisine bakamaz, bir başkasına muhtaç yaşar. Kadın olduğunu düşündüğünde, belki de çocukları için yaptığı hırsızlığı düşünün, bu kadının ellerini keserseniz çocuklarına nasıl bakacak onları doyuracak, bunları da mı düşünemiyoruz? Akıl devre dışı kalınca, demek ki insan her şeyi yapabiliyor düşünebiliyor. Allah’ın adaleti, bağışlayıcılığı böyle bir hükmün yerine getirilmesine izin veriyor mu? Bu soruma Kur’an’dan cevap aramadan önce, bu ayetin devamına bakalım. “KİM BU HAKSIZ DAVRANIŞINDAN SONRA TÖVBE EDER VE HALİNİ DÜZELTİRSE, BİLSİN Kİ ALLAH ONUN TÖVBESİNİ KABUL EDER. ŞÜPHE YOK Kİ ALLAH ÇOK BAĞIŞLAYICI, ÇOK ESİRGEYİCİDİR.” Bakın konu, farklı bir boyuta geldi. Hırsız böyle bir hırsızlık bir daha yapmayacağına dair tövbe ederse Allah’a, Allah onu bağışlayacağını söylüyor. Allah hiçbir detay vermeden, açıklama yapmadan hırsızın elini kesin demiş olduğunu bir an düşünelim. Allah’tan özür dileyen bağışlanmak isteyen kulunu da, Allah’ın affettiğini kabul edelim, ama İKİ EL KESİLDİ VE GERİDE GELMESİ MÜMKÜN DEĞİL. Sizce Allah’ın bağışlayıcılığına, adaletine uygun düşer mi bu söylediklerim? Asla uygun düşmez. Peki neden? Çünkü Allah’ın adaletinde bizlere tavsiye ettiği, KISAS VARDIR DA ONDAN. Bakara suresi 179. Ayetinde bu konuya açıklık getirirken şöyle der. “EY AKIL SAHİPLERİ! KISASTA SİZİN İÇİN HAYAT VARDIR. UMULUR Kİ SAKINIRSINIZ.” Bakın Rabbimizin adaleti KISAS. Bizlerinde bu yolu izlememizi, böylece HAYAT bulmamızı ve adaletin sağlanmasını istiyor. Peki, yüce Rabbimiz kısas konusunda nasıl bir bilgi veriyor bizlere? Gerçekten ne çalarsa çalsın, o hırsızın ellerini kesin diyecek bir kısas açıklamasını mı yapıyor, gelin ona bakalım. ALLAH NEDEN AKLINIZI KULLANIN DİYOR, ONU DAHA İYİ ANLAYALIM. AKLINI KULLANMAYANLARINDA KENDİLERİNE, NASIL KENDİ ELLERİYLE AZAP ETTİKLERİNİ GÖRELİM. Nahl 126: EĞER CEZA VERECEKSENİZ, SİZE YAPILANIN MİSLİYLE CEZALANDIRIN. EĞER SABREDERSENİZ, ELBETTE BU, SABREDENLER İÇİN DAHA HAYIRLIDIR. (Diyanet meali) Bakın Allah suç işleyenlere, hangi ölçüde ceza vermemiz gerektiğini ne güzel açıklıyor. Vereceğiniz ceza, suçlunun işlediği suçun misliyle, yani aynı ölçüde değerde bir ceza verin diyor. Devamında ise Yüce Rabbimizin şefkatini görüyoruz. O suçu cezalandırmadan, ona tavsiyelerde bulunup, ikaz edip bağışlar ceza vermezseniz, o sizin için daha hayırlıdır diyor. Ama bizler bu ve benzeri güzel davranışları görmezden gelip, ALLAH’I ZERRE KADAR KUR’AN’DAN TANIYAMADIĞIMIZ İÇİN, ayette geçen ELLERİN KESİLMESİ deyimini, açıklanmamış asla hiçbir detayı verilmemiş fiziki bir kesmeye dönüştürürsek, AKLINI ZERRE KADAR KULLANMAYANLARIN DÜŞTÜĞÜ HATAYA DÜŞERİZ. Allah gerçekten üstüne basa basa, aklınızı kullanın yoksa pislik, rezillik peşinizi bırakmaz diye boşuna demiyor. İNSANIN ELLERİ ÖZGÜRLÜĞÜDÜR VE HER NE YAPARSA ELLERİYLE YAPAR. POLİS SUÇLU BİR İNSANI YAKALADIĞINDA, ÖNCE ELLERİNİ BAĞLAR. ÇÜNKÜ İNSANIN ELLERİ GÜÇ KAYNAĞIIDIR. ÖNCE ONU KULLANMASINI ENGELLER. ALLAH DA AYETİNDE BUNU SÖYLÜYOR. HIRSIZLIK YAPANIN GÜCÜNÜ KESİN, YANİ ELLERİYLE HIRSIZLIK YAPAMAYACAK, PİŞMAN OLACAĞI BİR ORTAMI HAZIRLAYIN ONA DİYOR. Böyle bir ceza vermek istiyorsanız, onu belirli bir müddet hapsedersiniz ve böylece bu kişinin gücünü kuvvetini kesmiş olursunuz. Bunu anlamak çok mu zor? ALLAH’A VE KUR’AN’A BÖYLE BİR ADALETSİZ HÜKMÜ, NASIL YAKIŞTIRABİLİYORUZ? BU KADAR MI AKIL DEVRE DIŞI, DOĞRUSU ANLAMAKTA ZORLUK ÇEKİYORUM. Allah birçok kez, yemin olsun ki bu dini, Kur’an’ı sizler için kolaylaştırdım diyecek, ama hiç bir detay vermeden, açıklama yapmadan ne çalındığında elleri kesilir bilgi dahi vermeden, tek elini de değil, hırsızın iki elini de kesin diyecek öylemi? Bu yanlışımız bizlerin, Allah’ı Kur’an’dan hala hiç ama hiç tanıyamadığımızı gösteriyor. Çok yazık. Kur’an da geçen bazı deyimler vardır, AYAKLARINI KAYDIRDI. AYAKLARIMIZI YERE SAĞLAM BASTIR. ADALETİ DİMDİK AYAKTA TUTMAK. KÖKÜNÜ KESMEK. SAĞIR KESİLMEK. KULAK KESİLMEK. ARDINI ARKASINI KESMEK. KÖKLERİ KESİLMEK. SİMSİYAH KESİLMEK. ÜMİDİ KESMEK. Kur’an bu yöntemi çok kullanır, dikkatimizi çekmek istediği konularda. Üzerinde düşünerek, Kur’an bütünlüğünde verdiği örnekler yoluyla, ayetleri anlamamızı sağlar. Tabi düşünüp aklını kullanana. İşte bizleri Allah böyle imtihan ediyor, ama farkında bile değiliz. İsterseniz Kur’an bütünlüğünde, bu konuda düşünmeye devam edelim. Allah zina yapan kadın ya da erkek, her ikisinin de nasıl cezalandırılacağı konusunda örneğini vermiştir. Sizce zina yapmak Allah katında, hırsızlık yapmaktan daha hafif bir suç olabilir mi? Birinde iki elini de keseceksin ve asla bir daha geri gelmeyecek, ömür boyu bir başkasına muhtaç yaşayacaksın, diğerinde yüz celde vurulacak, bir müddet sonra acı ve varsa yara geçecek. ALLAH BOŞUNA AKLINI KULLAN EY KULLARIM DEMİYOR. Aklını kullanmayana, istediğiniz kadar Kur’an’dan örnek verin fayda etmeyecektir. Çünkü böyle kişiler, Allah’ın kitabı Kur’an’ın güdümünde değil, atalarının rivayet inançlarının güdümünde, kendi elleriyle yarattığı dini yaşıyor demektir. Dilerim rivayetlerin ve sanı bilgilerin ışığında olmadan akıl ve Kur’an merkezli Allah’ın ayetlerini anlamaya çalışan, Allah’ın azınlık sevgili kulları arasında oluruz. Ben Allah’ın önerdiği gibi, Maide suresi 38. Ayeti Kur’an merkezli düşündüğümde, bu gerçekleri gördüm. Yazdıklarım benim Kur’an’dan anladıklarımdır ve yalnız beni bağlar. Sizlere düşen, imtihanınız gereği yalnız Kur’an ayetleri üzerinde düşünüp, yazdıklarımı Kur’an’ın bütünlüğünde değerlendirmelisiniz. Kur’an’a onay veriyorsa doğrudur vermiyorsa bende yanılıyorum demektir. Çünkü hepimiz insanız, hata yapabiliriz. Müslümana düşen, din kardeşini yalnız Kur’an ile uyarmaktır. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  2. Allah Asr suresinde, iman ettiğini söyleyen kullarım, birbirine Hak olanı, YANİ YALNIZ ALLAH KATINDAN GELENİ, KUR’AN’I TAVSİYE ETMEDİĞİ SURECE ZİYANDADIR diyor. Çünkü hak olanın yalnız Allah katından geldiğini yine Kur’an’da bildiriyor. Bizler böylemi yapıyoruz? Rabbimiz iman ettiğini söyleyen kullarını uyarmak için, “ONLARIN ÇOĞU ALLAH’A, ANCAK ORTAK/ŞİRK KOŞARAK İNANIRLAR” diyerek, iman ettiğini zannedenlerin, nasıl büyük bir yanılgı içinde oldukları uyarısını yapıyor. Tabi bir başka ayetinde de kendisine ŞİRK/ORTAK KOŞANIDA AFFETMEYECEĞİ bilgisini veriyor. Peki, bizler böyle büyük hatalar yapıyor muyuz? İnancımızı Kur’an ile sorguladık mı? Gelin sorgulayalım. Bizler yalnız Allah’ın katından gelen HAK olan Kur’an’a mı iman ediyoruz? Yoksa yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz, KUR’AN+RESULÜN SÜNNETİ+MEZHEP İMAMLARININ İCHATLARI ile birlikte mi yaşanır diyoruz. Eğer bunu söylüyorsak, Allah’ın uyardığı gibi ZİYANDAYIZ yani kaybedenlerdeniz demektir. Allah ayetlerinde bizleri uyarıp, ben hükmüme hiç kimseyi ortak etmem, hüküm verenlerin en hayırlısı benim. Sakın kendinize VELİLER, EVLİYALAR edinmeyin, güvenilecek VELİNİZ yalnız benim diye uyardığı halde, velisi olmayanın velisi şeytandır diye inanıyorsak, BİZLER HEM ZİYANDAYIZ, HEMDE ALLAH’A ŞİRK KOŞUYORUZ DEMEKTİR. Rabbimiz şefaat tümden bana aittir, hiç bir şefaatin olmadığı O günden sakının diye ikaz ettiği halde, ayetlerde geçen kelimelerin anlamlarını değiştirip, eğip bükerek KENDİMİZE GAVSLAR, ALLAH DOSTLARI İLAN ETTİĞİMİZ KİŞİLERİ VELİ EDİNİYORSAK, ZİYANDAYIZ kaybedenlerdeniz, Allah’a şirk koşanların safındayız demektir. Allah, Resulüne verdiği görev ve yetkisini bizlere anlatırken; “RASULE DÜŞEN, APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR.” (Ankebut 18) “BİZ RASULLERİ, SADECE MÜJDELEYİCİLER VE UYARICILAR OLARAK GÖNDERİRİZ.” (Kehf 56) “SENİN GÖREVİN SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR.” (Rad 40) diye apaçık bildirdikten sonra bizler, ne yani Allah Resulünü postacı diye mi gönderdi, Resulünün de Kur’an’ın misli kadar dinde hüküm koyma yetkisi vardır diye inanıyorsak, BİZLER ZİYANDAYIZ KAYBEDENLERDENİZ, ALLAH’A RESULÜNÜ EŞ TUTARAK, ŞİRK KOŞUYORUZ DEMEKTİR. Allah’ın Resulü Kur’an’da çok açık ve net, “BEN SİZİ ANCAK VAHY İLE UYARIYORUM” dediği halde, Allah’ın Resulüne atfen söylenen her rivayet hadisi, Kur’an süzgecinden geçirmeden inanıyorsak, bizler hem Allah’ın Resulüne iftira atarak ZİYANDA oluyoruz, hem de Allah’a şirk koşuyoruz demektir. İMTİHANIMIZDA KAYBEDENLERDEN OLMAK İSTEMİYORSAK, ALLAH’IN ÖNERDİĞİ GİBİ, BATILDAN RİVAYETLERDEN UZAK, YALNIZ KUR’AN’IN İPİNE SARILMALIYIZ. BU EMRİ VEREN RABBİMİZ. BUNU YETERLİ GÖRMEYİP, KENDİSİNE TUTUNACAK BAŞKA İPLER ARAYAN ZİYANDADIR, KAYBEDENLERİN SAFINDADIR. Allah zekât konusunda Kur’an’da detaylı bilgiler verip, kullarını hayır yapmaya zekât vermeye teşvik ettikten sonra, Bakara suresi 215. Ayetinde bu konuya açıklama getirip, Allah yolunda ne harcayacaklarını sana soruyorlar deyip, çok basit ve anlaşılır bir şekilde ne diyordu? "İHTİYAÇTAN ARTA KALANI, YA DA HAYIR OLARAK HARCAYABİLECEĞİNİZ HER ŞEY" şeklinde bir açıklama yaparak, kullarını zor durumda bırakmadan, ama bizleri adeta imtihan edercesine bizzat vereceğimiz zekât ve hayırlarımızın miktarını bizlere bıraktığı halde, bunu bir eksiklikmiş gibi görüp ne diyoruz? “ALLAH KUR’AN’DA NE KADAR ZEKÂT VERECEĞİMİZİ BİLE YAZMAMIŞ, DEMEK Kİ KUR’AN’DA HER BİLGİ OLMUYORMUŞ” Bunu söylüyorsak bizler inanın ZİYANDAYIZ, KAYBEDENLER ARASINDAYIZ DEMEKTİR. Yine namaz konusunda Allah Kur’an’da çok detaylı bilgi verip, savaşta ya da çok zor bir anımızda, kısaltılmış namazın bizzat Kur’an’da Resulü üzerinden örnek verip, bizim deyimizle bir rekât olduğu açıklamasını yapar. Ama normal bir zamanda, Allah’ın huzuruna durup ondan yardım isteyip, onu zikrederek şanını yücelttiğimiz salat/namaz konusunda asla bir sınırlama yapmadığı, bizlere bıraktığı halde, bizler bunu da adeta bir eksiklik gibi görüp ne diyoruz? “YALNIZ KUR’AN İLE İSLAM’IN YAŞANACAĞINI SÖYLEYENLER, SABAH NAMAZININ, AKŞAM NAMAZININ REKÂT SAYILARINI GÖSTERİN BAKALIM KUR’AN’DA”, demiyorlar mı? Nisa suresi 103. Ayetinde, tehlikenin olmadığı güvenli bir zamanda salatı/namazı bakın nasıl yerine getirin diyor. “SÜKÛNET BULDUĞUNUZDA, SALATI/NAMAZI/DUAYI TAM BİR BİÇİMDE YERİNE GETİRİN.” Peki, siz bu ayetten, açıklamadan ne anladınız? Rekât sayısı yok. Yani uzunluğu konusunda, herhangi bir sınır koymamış Allah. Sükûnet içinde Allah’ın huzurunda kalabileceğiniz kadar diyor. Bu durumda demek ki her şey Kur’an’da olmuyormuş mu dememiz lazım, yoksa tehlike anında kısaltılan namazın sınırını belirlemiş, ama rahat bir anımızda namazın uzunluğunu kısalığını Allah, bize bırakmış dememiz gerekmez mi? Hatırlatırım Rabbimiz, biz kitapta hiçbir eksik bırakmadık, nice örneklerle açıkladık ve kolaylaştırdık. Yok mu düşünen aklını kullanan diyor. BİZLER DÜŞÜNMEYİ BİR KENARA BIRAKIP, HAŞA ALLAH’IN ADETA EKSİKLERİNİ TAMAMLAMAYA ÇALIŞIYOR GİBİ DAVRANIYORUZ. Böyle yapanların Allah ZİYANDA olduklarını ve kendisine ŞİRK koştuklarını söylüyor. Allah Ali İmran 103. Ayetinde, bakın bizlerin yalnız nereye sarılmamızı emrediyor. “HEP BİRLİKTE ALLAH’IN İPİNE, KUR’AN’A SIMSIKI SARILIN. PARÇALANIP BÖLÜNMEYİN.” Bu ayetinde Allah inancımızı, imanımızı yaşarken, bizlerin Allah ile kulu arasına hiç kimseyi sokmadan yaşamamızı istiyor. Biz kulları ve Allah’ın vahyi Kur’an. Yani Allah ile kulu arasında hiç kimse yok. Hatırlatırım Allah’ın Resulünün görevini Allah açıklarken, nasıl bilgi veriyordu? “SENİN GÖREVİN SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR.” (Rad 40)” Yani Resul bizlere Allah ile aramızda aracılık bile yapmıyor. Onun görevi yalnız tebliğ etmektir. Hatırlatırım bunu ben söylemiyorum, Allah söylüyor Kur’an’da. Bunu söyleyince ne söylüyorlardı hatırlayalım. “NE YANİ ALLAH, RESULÜNÜ POSTACI DİYEMİ GÖNDERDİ?” Bunu söyleyenlere şunu söylemek isterim. Mahşer günü bu sözleri Allah'a söylersiniz. Allah'ım Resul göndermişsin ama yetkisi yok. Bu nasıl olur desiniz. Çünkü Allah Resulüne, yalnız tebliğ etme görevini vermiş. Tüm bu gerçeklere gözlerimizi kapatıp, atalarımızın batıl inancını yaşayabilmek için ayetleri görmezden geliyorsak, BİZLER ZİYANDAYIZ, KAYBEDENLERİN SAFINDAYIZ DEMEKTİR. Araf suresi 171. Ayetinde Allah, geçmiş toplumları bakın nasıl uyardığını söylüyor, acaba bizler bu uyarıdan ders alabildik mi? “SİZE VERDİĞİMİZ KİTABI KUVVETLE TUTUNUZ VE İÇİNDEKİNİ HATIRINIZDAN ÇIKARMAYINIZ Kİ, KORUNABİLESİNİZ” DEDİK. Ne yazık ki, bizden önceki Kitap Ehlinin yaptığı hataları bizlerde tekrar ettik ve Allah’ın bizlere indirdiği Kur’an’ı bilerde yeterli görmedik, hatta atalarından kendilerine rivayet edilen sözler/hadisler olmasaydı Kur’an’ın kapalı kalıp, anlaşılamayacağını bile söyledik, söylemeye devam ediyoruz. Bu hataları yapanlar, Allah’ın uyarılarından ders almayıp, ZİYANDA OLUP ALLAH’A ŞİRK KOŞANLARDIR. Aklını kullanan bir Müslüman, başkalarının yanlışlarından, hatalarından ders alıp, aynı hataları yapmaz. Aklını kullanmayan ise başkalarının yaptığı yanlışları bizzat yapar öyle ders alır. ONUN İÇİN ALLAH DÜŞÜN, AKLINI KULLAN DİYOR BİZLERE. Dilerim Allah ile kendisi arasına hiçbir aracı koymadan, yalnız Allah’ı VELİ edinen, YALNIZ ALLAH’IN İPİNE SARILAN, ALLAH’IN AZINLIK HALİS KULLARI ARASINDA OLURUZ. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  3. Bizler Kur’an’a iman ettiğimizi zannediyoruz, inanın farkında değiliz yaşadığımız İslam’ın, Allah’ın indirdiği İslam ile hiç ilgisi neredeyse kalmadı. Çünkü Hakka batıl karıştırdık da ondan. Tertemiz bir bardak suya, bir damla zehir karışsa o su içilir mi? Ne yazık ki bizler içiyoruz, hem de kana kana. Allah ne emrediyorsa, neredeyse tam tersini Allah’ın indirdiği din diye yaşıyoruz. Bu makalemde yaşadığımız İslam’ın yani bizlere öğretilen dinin, Kur’an ile taban tabana nasıl zıt olduğunu göreceksiniz. Mezhep inancı ve din âlimi dediğimiz kişiler bizler şunu söylüyorlar. “YALNIZ KUR’AN İLE İSLAM YAŞANMAZ. ÇÜNKÜ KUR’AN AÇIKLAYICI VE DETAYLI DEĞİLDİR.” Bu söylenenler doğrumu diye, ne yazık ki Kur’an’a bakma cesaretimizi bile bizlerin elinden aldılar ve dediler ki; “SENİN İLMİN NEKİ SEN KUR’AN’I ANLAYACAKSIN”. Hâlbuki Allah yemin ederek, her aklı başında kulunun anlayabilmesi ve hiç kimseye muhtaç olmaması için KUR’AN’I KOLAYLAŞTIRDIĞINI, NİCE ÖRNEKLERLE AÇIKLADIĞINI söylüyor, hem de birçok kez. Ama bizler Rabbimize güvenip inanmak yerine, güvendiğimiz veli, âlim olduğunu iddia ettiğimiz kişilerin sözlerine inanmayı daha doğru buluyoruz. Ellerimizle dine yaptığımız ilaveleri, Kur'an'da göremeyince ne yazık ki bu hataya düşüyoruz. Kur’an’ın bahsetmediği konuları dinin içine sokmaya çalışanlar, hiç kimse itiraz etmesin diye kendi inançlarını, düşüncelerini bizlere kabul ettirebilmek için, bizlerin Hz. Muhammed’e karşı coşkun sevgi ve saygımızı kullanıp, ONUN ADIYLA BİZLERİ ALDATTILAR, ALDATMAYADA DEVAM EDİYORLAR. Çok üzgünün ama içimize giren menfaat şebekelerinin yanında, dinimizi inancımızı ele geçirmeye çalışan, bizleri Allah ile aldatan YAHUDİLERİN FARKINA VARAMADIK. Lütfen araştırınız Yahudilerin TALMUT adını verdikleri fıkıh inancı ile bizlerin mezheplerinin, cemaat ve tarikatların oluşturduğu fıkıh inancı neredeyse aynı. Neden sormuyoruz madem Allah ayetinde, sizleri Kur’an’dan sorumlu tutuyorum, biz kitapta hiç bir eksik bırakmadık nice örneklerle açıkladık diyor, bizlerin fıkıh inancının genel çoğunluğu Kur’an’da olmamasına ve günümüzde Yahudilerin fıkıh inancında olmasına rağmen, neden itiraz edip, BİZİ YAHUDİLEŞTİRMİŞLER DİYE NEDEN İTRAZ ETMİYORUZ? Çünkü atı alan, Üsküdar’ı geçmişte ondan. Allah’ın vahyini sen anlayamasın diyene inanır da, elimize verilen beşeri batıl rivayetleri İslam dini diye yaşarsan, yanı başındaki şeytanı ve şeytanlaşmış insanları da asla fark edemezsin, onun emrine girersin. ALLAH BİZLERİ BU GAFLET UYKUSUNDAN İNŞALLAH UYANDIRIR, YOKSA İŞİMİZ ÇOK AMA ÇOK ZOR İNANIN. Ne yazık ki Allah’ın dini İslam’ı elimizden almışlar, ama bunun farkına bile varamayacağımız şartları oluşturdukları için, her türlü zulmü, kötülüğü istedikleri insanlara yapabiliyorlar ve buna itiraz bile edebilecek kimse yok. ALLAH’IN DİNİNİ ALLAH’IN KİTABINDAN YAŞAMAZSAK, SONUCUDA İŞTE ÖYLE OLUR. Bakın İsrail oğullarından/Yahudilerden bahsederken Rabbimiz, çok önemli bir konuda onları nasıl uyardığı örneğini veriyor. Bu uyarılara benzer onlarca ayet vardır Kur’an’da, Lütfen okuyalım ve imanımızı Kur’an ile sorgulayalım ki, İSRAİL OĞULLARININ BİZLERE KURDUĞU TUZAĞA DÜŞMEYELİM, DÜŞEN KARDEŞLERİMİZİ UYARARLIM. Ayeti yazalım. Araf 171: BİR ZAMANLAR, İSRÂİL OĞULLARI’NIN ÜZERİNE DAĞI BİR GÖLGELİK GİBİ KALDIRDIK DA, ÜSTLERİNE DÜŞECEK SANDILAR. “SİZE VERDİĞİMİZ KİTABA, KUVVETLE SARILIN VE İÇİNDE OLANI AKLINIZDA TUTUN Kİ KORUNASINIZ” DEDİK. (Kur’an yolu Diyanet işleri meali) Sizce bizler, İsrail oğullarının düştüğü yanlışa düşmeyip, yalnız Allah’ın indirdiği Kur’an’a kuvvetlice sarılıp, onun içindeki hükümleri aklımızda tutarak mı yaşıyoruz İslam’ı? YOKSA HER ŞEY KUR’AN’DA YAZMAZ DİYEREK, UCU AÇIK SONU NEREYE VARACAĞI BELLİ OLMAYAN, BİR KARANLIĞA DOĞRUMU GİDİYORUZ, ne dersiniz? Bu ayeti okuduğunuzda, sanırım bu ve benzeri onlarca uyarıyı da Allah'ın bizlere yaptığını hatırladınız. Yahudiler geçmişte olduğu gibi, atalarının inançlarını günümüz de de asla bırakmadıklarını, Allah’ın vahyi ile yetinmeyip, kendi batıl inançlarını yaşadıklarını ne yazık ki görüyoruz. Yahudiler kendileri yaşadığı gibi, Hristiyanlara ve biz Müslümanların içine de, sinsice kendi inançlarını, Allah’ın dini diye bizim inançlarımıza sokmayı başardılar. İSRAİL OĞULLARI AYETTE ALLAH’IN UYARDIĞI GİBİ, HİÇ BİR ZAMAN ALLAH’IN VAHYİ İLE YETİNMEDİLER. BİZLEREDE AYNI BATIL İNANCI SOKARAK, YALNIZ ALLAH’IN VAHYİ İLE DİNİN YAŞANAMAYACAĞINA İNANDIRDILAR. Birkaç örnek vermek istiyorum. Allah zina yapan, erkek ya da kadın için verilecek cezayı açıkça bildirdiği halde Kur’an’da, Yahudilerin fıkıh inançlarında geçen, zina yapan RECM edilir yani taşlanarak öldürülür inancını, bizlerinde inancımıza soktular. Yenmeyecek haram yiyecekleri Allah çok açık Kur'an'da sayıp, bunların dışında her temiz şey sizin için helaldir dediği halde, bizler Allah’ın hükmüyle yetinmeyip Yahudilerin inancında geçen, Tek tırnak hayvanlar yenmez, çift tırnak olacak, yabani şu ya da bu hayvanlar yenmez, denizde şunlar yenir bunlar yenmez ve buna benzer uzun bir listeyi Yahudiler ne yazık ki bizlere de kabul ettirmişlerdir. Bu konudaki detaylı makalemi okumak istiyorsanız, lütfen lingini verdiğim yazımı okuyunuz. https://hakyolkuran1.blogspot.com/2018/06/yahudilestirilmis-muslumanlardan-olmak.html Rabbimiz Araf 171. Ayette İsrail oğullarını uyarıp, yalnız size indirdiğimiz kitaba kuvvetle sarılın ve onun içindeki bilgileri, verdiğim hükümleri aklınızda tutun, hayatınıza geçirin ki korunasınız diyor. Yahudiler Allah’ın bu ve benzeri ikaz ve uyarılarını dikkate bile almadıkları için, Allah onları lanetledi ve cezalandırdı. Yakında aynı lanet, atalarının izinden giden ve yoldan iyice sapmış, günümüz Yahudilerin başına da gelecek inşallah. Peki bizler, Allah’ın özellikle örnek verdiği bu ayetten dersler alıp, Allah’ın bu konudaki emrini yerine getiriyor ve ALLAH’IN BİZE İNDİRDİĞİ KUR’AN’A KUVVETLİCE SARILIYOR, ATALARIMIZDAN İNTİKAL EDEN DOĞRULUĞUNDAN EMİN OLAMAYACAĞIMIZ RİVAYETLERDEN UZAK, KUR’AN’IN HÜKÜMLERİNİ AKLIMIZDAN ÇIKAR MIYOR VE YALNIZ O HÜKÜMLERİ Mİ HAYATIMIZA GEÇİRİYORUZ? Bu satılarımı okuduğunuzda, nasıl tebessüm ettiğinizi ve içinizin yandığını hissediyorum. Bu ayetin bir öncesindeki ayette de Allah aynı konuya değiniyor ve bizlerin yalnız Allah’ın vahyine sarılmamız gerektiğini ve bu uyarımızı dikkate alanların nasıl mükâfatlandıracağını, bakın nasıl bildiriyor. “KİTAP'A SIMSIKI SARILIP, SALATI İKAME EDENLERE GELİNCE; KUŞKUSUZ BİZ SALİH OLANLARIN EMEKLERİNİ ZAYİ ETMEYİZ.” Yalnız Allah'a güvenip, onun hükümlerine sarılana ne mutlu. Çok üzgünüm ama Rabbimiz aynı ikazları bizlere de yapıyor. Sizce bizler Allah’ın istediği SALİH AMEL üzerinde mi İslam’ı yaşıyoruz? Allah geleceği görüyor ve aynı hatalara sakın düşmeyin diye, tekrar bizleri aynı konuda uyarıp ne diyordu? “HEP BİRLİKTE ALLAH’IN İPİNE (KUR’AN’A) SIMSIKI SARILIN. PARÇALANIP BÖLÜNMEYİN.” (Ali İmran 103) Bu hükmü vermesinin nedenini de açıklıyor ve bakın nereden sorumlu olduğumuzu söylüyor. “DOĞRUSU KUR'AN SANA VE KAVMİNE BİR ÖĞÜTTÜR. İLERİDE ONDAN SORUMLU TUTULACAKSINIZ.” (Zuhruf 44) Sizce Allah haşa sözünden dönüp, Kur'an dışı bilgilerden bizlere öğretilen detaylardanda sorumlu tutar mı? Karar sizin, imtihan sizin imtihanınız, kime güveneceğiniz size kalmış. Bunlara benzer onlarca ayet ile Kur’an’da Allah bizleri uyardığı halde, Yahudilerin ısrarla düştüğü hataya bizlerde düşerek, neler söylüyoruz, tekrar hatırlatmak istiyorum. Çünkü bizlerin elinden sen anlayamazsın diye Kur’an’ı aldılar ve elimize kimlerin yazdığından asla emin olamayacağımız, rivayetleri dinin emri diye verdiler. KUR’AN’IN AYETLERİNİ DOĞRU ÖĞRENMEZ VE HATIRIMIZDAN ÇIKARTIRSAK, İSRAİL OĞULLARI GİBİ, ALLAH’IN LANETİNDEN ASLA KAÇAMAYIZ. LÜTFEN UNUTMAYALIM, ALLAH KUR’AN’I BİZ NİCE ÖRNEKLERLE AÇIKLADIK Kİ, HİÇ KİMSEYE MUHTAÇ OLMAYASINIZ DİYOR. Bakın Allah bizlerin yalnız Kur'an'a sarılmamızı emrettiği halde, Müslümanları nereye hangi bilgilere, kitaplara yönlendiriyorlar ona bakalım. Sizce biz Müslümanları da Allah cezalandırıyor olmasın? “YALNIZ KUR’AN İLE İSLAM YAŞANMAZ. KUR’AN’I ALLAH AÇIKLAMAMIŞTIR DETAYLI DA DEĞİLDİR. RESULÜN RİVAYET HADİSLERİ VE MEZHEP İMAMLARIN İCTİHATLARI OLMASAYDI KUR’AN KAPALI KALIR, ANLAŞILAMAZDI.” Hatırlatmak isterim bu düşünce ve inanç Yahudilerin inancıdır. Onun için Allah çok açık ve net onları uyarıyor ve sakın sizlerde aynı hataya düşmeyin diye ikaz ediyor. Değerli dostlarım, bu can bu bedenden ayrılmadan önce, lütfen Kur’an ile imanımızı sorgulayıp kendimize gelelim. Yoksa Allah’ın hışmından asla kurtulamayız. Bu gidişimiz pek hayra alamet değil gibi görünüyor. RABBİMİZ YARDIMCIMIZ OLSUN İNŞALLAH. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  4. Bizler Kur’an’dan uzak öyle bir din yaşıyoruz ki, adeta Allah’ın kitabı Kuran’ı küçümsediğimizin farkında olmadığımız gibi, yalnız Kur’an ile İslam’ı yaşayamayacağımıza inandırıldık. İman ettik dediğimiz Kur’an, bu düşünceye onay veriyor mu, hiç baktık mı? Elbette hiç bakmadık, hatta bakmaya teşebbüs bile etmemizi engelleyip, sen Kur’an’ı anlayamasın, Arapça bir kelimenin bilmem kaç anlamı var, sen hangisinin olduğunu nereden bileceksin, senin ilmin ne ki diyerek, aklın mantığın kabul etmeyeceği düşünceleri, karşılaştırmaları her nedense kabul etmekte sakınca görmedik. Mezheplerin hatta cemaat ve tarikatların şekillendirdiği İslam inancımızda şu mantık ve Kur’an dışı inancı, her nedense itirazsız kabul etmişiz ve bakın nelere inanıyoruz. “KUR’AN’DA ALLAH NAMAZ KIL OUÇ TUT, ZEKÂT VER, HACCA GİDİN DEMİŞ AMA DETAYLI AÇIKLAMA YAPMAMIŞTIR. BU KONUDAKİ DETAYLARI CEBRAİL ALLAH’IN RESULÜNE İZAH ETMİŞ VE ÖĞRETMİŞTİR. BİZLERDE ONDAN ÖĞRENDİK. ONUN İÇİN YALNIZ KUR’AN İLE İSLAM YAŞANMAZ. RESULÜN RİVAYET HADİSLERİNİ VE RESULÜN SÜNNETİNİ ÇIKARTIRSAK, ORTADA DİN DİYE BİR ŞEY KALMAZ.” Bu konuda birçok makale yazdım, Allah'ın izniyle yazmayada devam edeceğim, çünkü bu mantık ve Kur'an dışı inancı imanımızdan uzaklaştırmadığımız sürece, Allah'ın arı duru İslam dini ile asla buluşamayız. Ne yazık ki günümüzde yaşadığımız İslam’ın özeti bu söylenenler. Peki, Kur’an bu düşünceyi onaylıyor mu? Asla onaylamıyor, hatta söylediklerinin tam tersini söylüyor ama hiç kimsede buna itiraz etmiyor, adeta hipnotize olmuş gibi bakar kör olmuşuz. DEMEK Kİ BİZLERİN İMANI KUR’AN MAYASIYLA MAYALANMAMIŞ, ALLAH’IN VAHYİ İLE İMAN TEMELİMİZ ATILMAMIŞ. İlginç olan Allah sakın Kur’an’ın sınırlarını aşmayın, yalnız Kur’an’ın ipine sarılın diye uyardığı halde, bu uyarıyı tebliğ alanlar Müslümanlar bile atalarının, mezhep inançlarını değiştirmek istemiyorlar. Yani rivayet ve sanı inançlarını yaşayabilmek için, Allah’ın ayetlerini görmezden geliyorlar. Allah bunu yapanlara MÜŞRİK diyor, imanlarını yaşarken, Allah’ın vahyinin dışına çıkanlara da, işte bunlar BANA ŞİRK KOŞANLAR diye uyarıyor. İlgin olan, bu uyarıları yaptığımızda, SİZ RESULÜ DEVRE DIŞI BIRAKIYORSUNUZ diye itham ediyorlar. Allah’ın Resulünü hiç kimse devre dışı bırakamaz, ama yine hiç kimse Allah’ın Resulüne vermediği hiçbir yetki Resulüne veremez. Onun yetkisi ve görevi çok açık. “RASULE DÜŞEN APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR.” (Ankebut 18) “SENİN GÖREVİN SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR.” (Rad 40) Rabbimiz, biz Kur’an’da hiçbir eksik bırakmadık, her şeyden nice örnekleri değişik ifadelerle verdik ki anlayasınız diyecek, Birileri çıkacak Allah namaz kıl, oruç tut, zekât ver Hacca git emrini vermiş ama açıklamamış bakın nasıl yapacağımız yok diyecek, bizlerde buna inanacağız öyle mi? Doğrusu bende cahil cesareti yok bunu kabul edemem, başkasına da ben karışmam. Bir Müslümana düşen, din kardeşini yalnız Kur’an ile uyarmak olmalıdır. Bizler Allah’ın dini İslam’ı yaşarken, onun has arı duru dinine, kendi nefsimizde ilaveler yaptık ve İslam’ı adeta Allah ve Resulünün ortak dini yaparak, FARZLAR VE SÜNNETLER diye yaşamayı gerçek İslam dini zannettik. Üzgünüm bizler Allah’ın kitabını değil, mezheplerin ve onun imanlarının ya da yüzlerce yıl önce fetvalar vermiş kişilerin sözlerine iman ediyoruz. Ya yanılmışlarsa diye düşünen bile yok. UNUTMAYALIM FETVAYI ALLAH, YALNIZ BEN VERİRİM DİYOR. Hâlbuki Allah Kur’an’da bunu yasaklamış, kendinize güvenilir Veliler edinmeyin, güvenilecek Veliniz yalnız benim. Onun için yalnız Kur’an’a sarılın diye ikaz etmişti. Hani bizler, Allah’ın Kur’an’dan sorumlu tutacağına inanmış iman etmiş ve Allah’a söz vermiştik ne oldu? Ne yazık ki sözümüzde durmuyoruz. Zerre kadar aklı olan ve düşünen bir insan, Kur’an’ı hiç okumamış olsa bile, yalnız Zuhruf suresi 44. Ayeti tebliğ almış olsa, asla bu söylenenlere inanmaz. Bu ayette Allah nasıl ikaz ediyor ve uyarıyordu hatırlayalım. “ŞÜPHESİZ BU KUR’AN, SANA VE KAVMİNE BİR ÖĞÜT VE BİR ŞEREFTİR, ONDAN HESABA ÇEKİLECEKSİNİZ.” Sizce Allah salat et, oruç tut, zekât ver, Hacca git emrini verdiyse sorumlu tutulacağımıza hükmettiği Kur’an’da, verdiği emirleri açıklamamış hayatımıza nasıl geçireceğimizi izah etmemiş olabilir mi? Eğer buna inanırsak, Allah’ın adaletini sorgulamış oluruz ve şunu söylemiş oluruz. “ALLAH BİZLERİ KUR’ANDAN SORUNMLU TUTACAĞINA HÜKMETMİŞ AMA HÜKÜMLERİNİ NASIL YAPACAĞIMIZI SÖYLEMEMİŞ. İYİKİ HZ. MUHAMMED’İN RİVAYET HADİSLERİ ONUN SÜNNETİ VAR, YOKSA MAHŞER GÜNÜ ALLAH’A HESAP VEREMEZDİK.” Sizler bu düşüncede misiniz? Allah’ın Resulünün rivayet hadislerimi kurtardı bizim imanımızı? Lütfen kendimize gelelim ve ne dediğimizin nelere iman ettiğimizin, artık farkında olalım. İnanın hesap günü pişman oluruz. İnanın aklı başında kafasını batıl inançlarla bulandırmamış ortaokul öğrencisi bile bu adaletsiz bir düşünceyi, inancı kabul etmez. Peki, bizler koskoca insanlar nasıl kabul edebiliyoruz? İşte onu anlamakta hala zorlanıyorum. Şunu lütfen unutmayalım, Allah Kur’an’ı açıklamak bizim görevimiz dedikten sonra, birçok kez Kur’an’ı biz açıkladık ki hiç kimseye muhtaç olmayasınız diyorsa, yine söylediği gibi, KOLAYLAŞTIRILMIŞ BİR ŞEKİLDE AÇIKLADIĞINA İMAN ETMEK ZORUNDAYIZ, ÖNCE BUNU UNUTMAYALIM. Unutursak Allah'a ve onun kitabı Kur’an’a karşı gelmiş oluruz. Bizlerin yaptığı en öneli yanlışımız mezheplerin ve rivayetlerin dine, ibadetlerimize yaptığı ilaveleri Kur’an’da göremediğimizde, bakın demek ki söyledikleri gibi Kur’an detay vermiyormuş deyip geçiyoruz. HÂLBUKİ ŞÖYLE SÖYLEMEMİZ GEREKMEZMİ. MADEM ALLAH BİZLERİ KUR’AN’IN İPİNE SARILIN, SİZİ KUR’AN’DAN SORUMLU TUTORUM DİYE HÜKMÜNÜ VERMİŞ, BU DURUMDA BİZLER KUR’AN’IN DETAY VERDİĞİ KADARIYLA YETİNMELİ VE İBADETLERİMİZİ O BİLGİLER IŞIĞINDA YERİNE GETİRMELİYİZ, DEMEMİZ GEREKMEZ Mİ? Peki, neden demiyoruz? Çünkü Kur’an’ın ışığında imanımızı yaşamıyoruz, atalarımızdan intikal eden rivayetlerin etkisinde kalıyoruz da ondan. Pişman olmak istemiyorsak, Lütfen imanımızı Kur’an ile sorgulayalım. Şimdide onların söylediklerinin bir an doğru olduğunu düşünelim. Yani yalnız Kur’an ile ne namaz kılabilirdik, neden zekât verebilirdik sözlerini doğru kabul edelim bir an. Bildiğiniz gibi Allah’ın Resulü, ayetler indiğinde yakınındakilere hem ezberletmiş, hem de yanlışlık olmasın diye yazdırmış. Kendimize şu soruyu soralım, peki ayetleri yazdıran Allah’ın Resulü, o ayetlerin hayata geçirilme detayını Cebrail den öğrendikten sonra, Kur’an’a neden geçirmemiş? Onuda benim rivayet hadislerimden öğrensin ümmetim, diye düşünmüş olabilir mi? Mümkün değil, çünkü Allah bizlerin yalnız Kur'an'a sarılmamızı istiyor ve emin olmadığımız bilgilerin, sakın ardına düşmeyin diye uyarıyor. Hatırlatırım Allah’ın Resulü sağlığında, Kur’an’dan başka kayda alıp yazdırdığı tekbir hadisten bahsedilmez. Peki, hadisler ne zaman yazılmaya, kayda alınmaya başlanmış? Dört halife devrinde mi? Asla, tam tersine bu dönemde Resule ait olduğu iddia edilen hadis nakletmek ya da yazmak yasakmış, çünkü Resul sağlığında Kur’an dışından hadis yazımına izin vermiyormuş. Onun içinde rivayet edilen hadisler, dört halife devrinden bizlere ulaşmamıştır. EĞER HZ. MUHAMMED, KUR’AN DIŞINDAN CEBRAİLDEN ALLAH’IN NAMAZ, HAC, ZEKÂT GİBİ HÜKÜMLERİNİ NASIL HAYATIMIZA GEÇİRECEĞİMİZ KONUSUNDA AÇIKLAMALAR DETAYLAR ALSAYDI YAZDIRMAZ MIYDI, NEDEN YASAKLASIN? Ayetlerin vahiy geldiğinde, Resulü tarafından yazıldığına kanıt, Tur suresi ilk ayetleridir, orada bakın ne diyor. "YAYILMIŞ İNCE DERİ ÜZERİNE, SATIR SATIR YAZILMIŞ KİTABA ANDOLSUN.” Aklın, mantığın ve Kur’an’ın onaylamadığı bu düşünceyi, inancı kabul edenler aslında şuna da inanmış oluyorlar. Allah’ın Resulü sağlığında yazdırmayıp görevini gereği gibi yapmamış, Resulün vefatından yaklaşık 200 yıl sonra, birilerinin aklına gelmişte, bu rivayet hadisleri toplayıp yazıya geçirerek bizlerin imanlarını mı kurtarmış? BUNA MI İNANIYORSUNUZ? Haşa asla inanmıyoruz diyorsanız, lütfen inancınızı Kur’an ile sorgulayınız. Allah Kur’an’da verdiği emirleri çok basit ve kolay her kulunun yerine getirecek kolaylaştırmış bir şekilde göndermiş. Ama bizler Kur’an ayetlerini değil, rivayetleri imanımızın asli unsuru yaptığımız için, ALLAH’IN AÇIKLADIKLARI BİZLERE YETERSİZ, DETAYSIZ GELİYOR. Salat yani bizim dilimizde kıyam, rükû ve secde ile yaptığımız namaz, Allah ile bir olduğumuz, ona dua edip ondan yardım istediğimiz, ona saygımızı sunduğumuz çok önemli bir anımızdır. Lütfen bu konuda Allah nasıl detay verdiyse onunla yetinelim ve Allah ile baş başa huşu içinde olalım. Vermediği konuları eksik görmeyelim. Oruç konusunda Kur'an bizlere gereken her türlü detayı vermiş açıklanmıştır, onunla yetinelim. Zekât konusunda bizlere rivayetlerin ve mezheplerin öğretisini lütfen önce kafamızdan atalım ve Allah ne diyor ona bakalım. Rabbimiz yoksula, ihtiyacı olana nasıl infakta bulunacağımız konusunda, çok net hükmünü vermiş ve İHTİYACINIZDAN ARTA KALANI VERİN diyerek, bizleri rahatlatmıştır. Ama bu konuda birçok ayet indirip zekât verme konusunda bizleri teşvik etmiştir. Hatta zekât verme konusunu anlatırken, bizleri teşvik için şöyle sesleniyor ve bakın Bakara suresi 245. Ayetinde ne diyor. “KİMDİR ALLAH’A GÜZEL BİR BORÇ VERECEK O KİMSE Kİ, ALLAH DA O BORCU KENDİSİNE KAT KAT ÖDESİN.” İşte imtihan böyle yaşanır. Rabbimiz ihtiyacı olana zekat verip, infakta bulunmayı kendisine borç vermek olarak görüyor. Demek ki kefenin cebi varmış. Bolca zekat veren hayırda bulunan, kat kat fazlasını mahşer günü Allah'tan karşılığını alacaktır. Değerli din kardeşlerim. Lütfen neye inandığımızın artık farkında olalım ve Allah’ın hadi bir benzerini getirin bakalım diye bizlere meydan okuduğu Kur’an için, aklın mantığın ve Kur’an’ın kabul etmediği sözleri söyleyip savunmayalım. İnanın bu can bu bedenden gitmeden bu gerçeklerin farkında olamazsak, HESAP GÜNÜ YÜZLERİ SİMSİYAH OLANLARIN SAFINDA OLURUZ. Dilerim, gerçeklerin bu dünyada farkında olabilenlerin safında oluruz. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  5. Bu makalemde sizlerin, Kaf suresi 16. Ayet üzerinde düşünmenize vesile olmak istiyorum. Bu ayeti ve devamındaki ayetleri dikkatle okuduğumuzda, Rabbimiz bizleri çok önemli bir konuda uyardığını ve yaptıklarımızın bir filime kaydeder gibi yanımızdaki melekler tarafından kaydedildiğini bizlere bildiriyor. Peki neden? Bizleri kendimize getirmek, uyarmak ve yapacağımız hatalardan vaz geçirmek, sürekli izlendiğimizi unutmamamız için elbette. Ayeti yazalım. Kaf 16: ANDOLSUN, İNSANI BİZ YARATTIK VE NEFSİNİN ONA VERDİĞİ VESVESEYİ DE BİZ BİLİRİZ. ÇÜNKÜ BİZ, ONA ŞAH DAMARINDAN DAHA YAKINIZ. (Diyanet meali) Bakın ayet çok önemli bir konuda bizleri uyarıyor ve bizleri yaratan Rabbimiz bizim hakkımızda, zaafımız olan çok önemli bir konuya değiniyor. Sizi biz yarattık, onun içinde sizin zaaflarınızı biz biliyoruz diyor. Hatta aynı konuda başka ayetlerde de bizlerin zaaflarından bahsederken ne diyordu? TARTIŞMAYA MEYİLLİDİR. ACELECİ TABİATTA YARATILMIŞTIR. ZAYIF NEFİSTE YARATILMIŞTIR. Elbette bu zaaflarımızla yaratılmamızın da, bir nedeni vardır. Belki imtihanımız gereği diyebiliriz, ama gerçek doğrusunu Allah bilir. Bizlere düşen, madem Kur’an’dan sorumluyuz, nefsimizin etkisinde kalabiliriz, Kur’an’ın uyarılarını dikkate alarak yaşamalıyız. Nefsini Kur’an ile terbiye etmeyenden, hayal bile edemeyeceğiniz kötülükleri, davranışları görebilirsiniz. Ayette, Rabbimizin bizlere yaptığı uyarı çok dikkat çekici. Yarattığımız kulumuzun nefsinin, duygularının ona içten içe neler fısıldadığını, içinden neler yapmayı geçirdiğini biz çok iyi biliriz diyor. Gerçekten de bizler, akla gelmeyecek şeyleri düşünür, içimizden geçiririz. O içimizden geçirdiğimiz şeylerin çok fazla etkisinde kalırsak, o duygularımızı frenleyecek düzeneği kendimizde kuramadıysak, İNANIN HERŞEYİ YAPARIZ. Nefsimizin bizleri sürekli dürtecek ve kışkırtacak vesvesesinin etkisinde kalmak istemiyorsak, Allah’ın bizleri uyardığı, ikaz ettiği konular üzerinde çok fazla durarak, YANİ KUR’AN’I HAYATIMIZA GEÇİRİP, NEFSİMİZİN DİZGİNLERİNİ ELİMİZE ALMALIYIZ. Nefsimizi terbiye edebilmemiz, duygularımızın esiri olmamamız içinde, Allah aklını kullan ey kulum diyor. Bu uyarıyı Kur’an’da çok fazla görebilirsiniz. Çünkü Aklını kullanmayanın pislik ve rezillik içinde kalacağı uyarısını da yapıyor. Bunu yapamıyorsak, imanımızı kalbimize yerleştirememişiz demektir. Kalbimize yerleştiremediğimiz İman, nefsimizin bizlere vereceği vesveseye asla firen görevi yapamaz. Nefsimizin dizginleri sahipsiz kalmış, hatta fireni patlamış bir araba gibi olur. Böyle bir insan, istediğimiz kadar Allah’ın huzuruna namaza dursun, oruç tutsun, hatta bolca hacca gitsin, hiç birisi işe yaramaz. Çünkü imanımız gösterişte kalmıştır da ondan. Basından televizyonlardan her gün izliyoruz. Kendilerini çok dindar olduğunu kabul eden ya da çevresinde öyle tanınan birçok kişinin, adam öldürdüğünü, akla gelmeyecek kötülükler yaptığını, küçük çocuklara sarkıntılık yaptığını, hatta yaşları 7-8 yaşlarında olmasına rağmen, onlarla evlenmeye çalıştıklarını duyarsınız. İşte tüm bu rezilliklerin nedeni, NEFSİMİZİ ALLAH’IN VAHYİ KUR’AN İLE TERBİYE ETMEMEMİZDEN, AKLIMIZI KULLANMAYIP NEFSİMİZİN ESİRİ OLMAMIZDAN KAYNAKLANIYOR. Yanlış ve batıl bilgiler, asla Allah’ın yarattığı ve bizleri sürekli kışkırtarak vesvese verdiği nefsimizi terbiye edemez, etmiyor da zaten. Ne yazık ki bizler nefsimizi Kur’an ile terbiye etmiyoruz, çünkü onu yaşam kaynağımız olarak yeterli detaylı görmüyor, imanımızı rivayetlerle batıl inançlarla şekillendirip yaşıyoruz. SONUCUNUDA GÖRÜYORUZ. ÖRNEK VERMEYE GEREK VAR MI? Rabbimizin bizlerin nefsini, neden bu şekilde hareketli ve kaygan yarattığını anlayabilmek için, Kur’an ile mutlaka tanışmalıyız ve batıldan rivayetlerden uzak, onu dikkatle düşünerek okumalıyız. Allah bu dünyada sizleri çok özel yarattım ve özgür iradenizle serbest bıraktım diyor. Ama bir şartla. Eğer aklını ve mantığını dikkate almazda kendine Veliler, gavslar edinip sorgusuzca onlara tabi olursan, NEFSİNİN DÜRTÜLERİNE RAHATLIKLA UYARSIN. Bu hatayı yaparsan seni hem bu dünyada, hem de huzuru mahşerde cezalandırırım diye uyarıyor Allah. Rabbimiz geleceği gördüğünden ve kullarının nefsinin esiri olmaması içinde Resuller ve onlarla birlikte uyarıcı kitaplar gönderiyor. Kaf suresi 16. Ayetin devamındaki ayetlerde, nefsinin etkisinde kalma ihtimali olan kulları için uyarılara devam ediyor ve Ey kullarım diyor; sizler nasıl olsa kimse görmüyor diye yanlış duygularınızın etkisinde kalmayın. Haberiniz olsun yanı başınızdaki meleklerim, sizin her söylediğinizi yaptığınızı kayda geçiriyor. Hiç ölmeyecek gibi zannetme. Ömrün bir gün sona erecek ve mahşer günü huzuruma geldiğinde, tüm yaptıklarını önüne getirilip, yüzüne okunacağını bildiğin o an gelip çatacak diyor. TÜM BU İKAZ VE UYARILARI ALLAH, BİZLERE ÖZELLİKLE NEFSİMİZİN BİZLERE VERDİĞİ KÖTÜ DÜŞÜNCELERİN ETKİSİNDE KALMADAN SÖYLÜYOR Kİ, O HATALARI YAPMAYALIM. Rabbimize şükürler olsun ki, bizleri uyarıyor. Allah’ın uyarısını dikkate alıp kalbine yerleştiren, nefsinin etkisinde asla kötü bir şey yapmaz. Onun için Allah yalnız Kur’an’a sarılmamızı istiyor. Peki, neden yalnız Kur’an olabilir? Çünkü geçmişte kulları, yalnız Allah’ın vahyi ile yetinmeyip, kendi nefislerinin onlara verdiği vesveseyi yaşayabilmek için, adeta Allah’ın dinine ilaveler yaparak, onu sulandırarak BATILI HAK yapmaya çalıştılar ve nefislerinin arzularını içleri rahat yaşadılar. Rabbimiz bu konuda bizleri uyarıyor sakın, size indirdiğim Kur’an’ın sınırlarını aşmayın, yalnız ona sarılın diyor. Peki bizler bu uyarıları dikkate alarak, yalnız Allah’ın ipi Kur’an’a mı sarıldık, yoksa Kitap Ehlinin yaptığı gibi, nefsimizin dürtülerini yaşayabilecek dine ilaveler yaparak, bunlarda Allah katından diyerek, nefsimizi rahatça tatmin mi ettik? Ne dersiniz? Kitap Ehli Yahudi ya da Hristiyan dışında hiç kimse cennete gidemez demişler. Müslümanlarda aynı yanlışı yapıyor ve yalnız Müslüman olanların cennete gideceğini söylemiyor muyuz? Peki Allah ne diyor, bakara 111. Ayetinde? “BU, ONLARIN KENDİ KURUNTULARIDIR. DE Kİ: ‘EĞER DOĞRU SÖZLÜYSENİZ, KESİN KANITINIZI GETİRİN.” Allah takvaca kimin üstün olduğunu, doğru yolda gittiğini yalnız ben bilirim dedikten sonra, Allah’ın istediği yoldan giden tüm kullarının cennetine gideceğini Kur’an’da bildiriyor ve siz boşuna konuşuyorsunuz diyor. Nefislerimizin sapkın arzularını yaşayabilmek için, Allah’ın Resulüne bile iftira atıp, kendi arzularımızı nasıl tatmin etmeye çalıştıklarına, bir örnek vermek istiyorum. Allah evlenilecek yaştan bahsederken, EVLİLİĞİ KALDIRABİLECEK OLGUNLUK VE ERGİNLİĞE ERİŞMİŞ OLMASI ŞARTINI GETİRMİŞTİR. Bizler bu ayeti tebliğ aldığımız halde, sanki 1400 yıl önce Resulün evliliğine şahit olmuş gibi, Allah’ın Resulünün Hz. Aişe ile 6 ya da 8 yaşında evlendiği iftirasını, rivayetlerden aktarıyorlar ve kendilerine delil, kanıt yaparak bu yaşta küçücük çocuklarla evlenmeyi meşrulaştırmaya çalışıyorlar. İşte nefis aklını kullanmayan insanları, böyle rezil bir duruma düşürüyor. Hiç düşünmek bile istemiyorlar, Allah Resulüne bir erkeğin ya da kadının evlenebilmesi için, evliliği kaldırabilecek olgunluğa erişmesi gerekir dediği halde, Allah’ın Resulü böyle bir şey yapar mı? Yapmaya kalaksa, Allah buna izin verir mi diye neden düşünmüyoruz? Böyle bir şeyi yapması mümkün değil, çünkü Allah Resulünü örnek göstermiş bizlere. HİÇ DÜŞÜNMÜYORUZ, AKLIMIZI ZERRE KADAR KULLANMIYORUZ. ÇÜNKÜ NEFİSLERİMİZİN DİZGİNLERİNİ, ŞEYTANA TESLİM ETTİKTE ONDAN. Nefsimizin azgın dürtülerini Kur’an ile frenlemeye çalışmak yerine, bakın nasıl yalanlara sarıldığımıza bir örnek daha vermek istiyorum. Allah Kur’an’da, büyük günahlardan sakınırsanız, küçük günahlarınızın üstünü örterim diyor. Bizler uslanmaz azgın nefislerimizin arzularını yaşayabilmek için, Allah’ın uyarılarını bir kenara bırakıyor, hatta ciddiye almıyor ve Allah’ın Resulünün asla söylemesi mümkün olmayan, bakın ne söylediğine inanıyoruz. “KIYAMET GÜNÜNDE ŞEFAATİM, ÜMMETİMDEN BÜYÜK GÜNAH İŞLEYEN KİMSELEREDİR.” Allah büyük günahlardan uzak durun affetmem diyor, Resulü Allah affetmezse, ben affederim der mi? Buna inanan bir insan, nefsinin her istediğini yapmaz mı? Yapar, yapıyor da zaten. Böyle bir inanç sahibinin, siz gönülden Allah’tan korktuğuna inanır mısınız? Yorumunu sizlere bırakıyorum. Bu hataları bizler İslam’ı yaşarken çok fazla yapıyoruz. Doğruluğundan emin olamayacağımız rivayetlerle inancımızı yaşarsak, hem Allah’a hesap veremeyiz, hem de mahşer günü Resulün şahitliğinde, onun yüzüne bile bakamayız. Hangimiz bu duruma düşmek ister. İstemeyen yalnız Allah’ın ipi Kur’an’ sarılır. Dilerim bu hatalarımızın Kur’an ile farkında olan, emin olmadığımız ZAN, SANI, RİVAYET bilgilerin ardından gitmeyen, Allah’ın azınlık halis kulları arasında oluruz. Bakın Allah bu konuda bizleri nasıl uyarıyor. İsteyen uyarıyı dikkate alır, isteyen azgın nefislerinin esiri olur. “ONLARIN ÇOĞU, ZANDAN BAŞKA BİR ŞEYE UYMAZ. ŞÜPHESİZ ZAN, HAKTAN HİÇBİR ŞEYİN YERİNİ TUTMAZ. ALLAH, ONLARIN YAPMAKTA OLDUKLARINI ÇOK İYİ BİLENDİR. “(Yunus 36) Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  6. Allah Kur’an'da birçok ayetinde Resulüme uyun, ona uymak bana uymak tır diye uyarır. Örnekler verelim ki konuyu daha iyi anlayabilelim. Allah Ali İmran 31. ayetinde şöyle söylemesini ister Resulünün bizlere. “EĞER ALLAH'I SEVİYORSANIZ BANA UYUNUZ Kİ, ALLAH’TA SİZİ SEVSİN VE GÜNAHLARINIZI BAĞIŞLASIN.” Yine Nisa suresi 115. ayetinde, bakın Allah bizleri nasıl uyarıyor. “KENDİSİ İÇİN DOĞRU YOL BELLİ OLDUKTAN SONRA, KİM RESULÜNE KARŞI ÇIKAR VE MÜMİNLERİN YOLUNDAN BAŞKA BİR YOLA GİDERSE, ONU O YÖNDE BIRAKIRIZ “ Yine Nisa suresi 64. ayetinde de Resulleri ile ilgili, bakın nasıl bir açıklama yapıyor Kur’an. “BİZ HER RESULÜ ALLAH’IN BUYRUĞU GEREĞİ ANCAK, KENDİSİNE İTAAT EDİLMESİ İÇİN GÖNDERDİK.” Bu ayetlere benzer birçok ayet Kur’an’da vardır. Peki, bu ayetlerde Allah, bizlere neler anlatıyor olabilir, bunun açıklamasını yapmıyor mu Kur’an’da? Çünkü bizler Allah’ın Resulü zamanında yaşamadık, onunla tanışma şerefine nail olamadık. Allah’ın Resulüne bizler nasıl uymalı, bu ayetlerden bizler günümüzde ne anlamalıyız? ALLAH BU AYETLERDE, RESULÜM VEFAT ETMİŞ OLSA BİLE, ONUN KUR’AN DIŞINDAN SÖYLEDİĞİ VE SİZLERE RİVAYET YOLLA BİLE ULAŞSA, ONUN HADİSLERİNE DE UYUN MU DEMEK İSTİYOR? YOKSA RABBİMİZ BAŞKA BİR ŞEY Mİ ANLATIYOR? Gelin hiç bir etki altında kalmadan, onu Kur'an'dan anlamaya çalışalım. İlk Müslümanların işi kolaydı. Şüpheye düştükleri bir konuda Allah’ın Resulüne müracaat ediyorlar ve kafalarındaki sorulara cevap bulabiliyorlardı. Allah'ta zaten bu konuda Müslümanları rahatlatıyor ve ona danışın, onun sözlerine güvenin diyor. Bu durumda bizlerin tavrı nasıl olmalıdır? Allah neden Resulüme uymak bana uymak gibidir diyor. BUGÜN RESULE AİT OLDUĞU İDDİA EDİLEN RİVAYET HADİSLERE UYDUĞUMUZDA, BİZLER RESULE Mİ UYMUŞ OLURUZ? AYETLER BUNUMU EMREDİYOR? Çünkü öyle bir gurup var ki İslam toplumunda, Resule ait olduğu iddia edilen her hadisi araştırmadan, doğru kabul ediyorlar. Bu konuda titiz davranıp, araştıran ve Resule ait olduğu iddia edilen sözleri/hadisleri Kur’an süzgecinden geçirenlere de, siz Allah'ın Resulünü devre dışı bırakıyorsunuz diyerek, HADİS İNKÂRCISI DAMGASI VURULUYOR. Nisa suresi 59. ayetinde Allah şöyle uyarıyor. “EY İMAN EDENLER! ALLAH’A İTAAT EDİN RESULE VE SİZDEN OLAN EMİR SAHİPLERİNE DE İTAAT EDİN! BİR KONUDA ANLAŞMAZLIĞA DÜŞERSENİZ ALLAH’A VE AHİRETE İNANIYORSANIZ ONU ALLAH’A VE RESULE GÖTÜRÜN! “ Bakın bu ayette de Allah’a ve Resule itaati emrediyor ama ayetin sonunda, Resulün yaşadığı dönemle ilgili olduğunu anlıyoruz. Ayetin sonunda onu Allah'a ve Resulüne götürün diyor. Peki Allah'a nasıl götürebiliriz? Zerre kadar düşünen ve Kur'an ile buluşan bir Müslüman bilir ki, Resul yalnız Allah'ın vahyini tebliğ edeceğinden, Resule uyan Allah'a uymuş demektir. Resulün çözeceği her sorun, Allah'ın emirleri ayetleri ile çözülecektir. Yoksa Resulün vefatından sonra, onun rivayet hadislerine sorunlarınızı götürün demiyor. Günümüzde aynı konuda ama tam tersi Resule ait olduğu rivayet hadisler var, bu durumda hangisi ile sorunlarımızı çözeceğiz? Bu yol bizleri şeytana ve şeytanlaşmış insanların tuzağına götürür, lütfen unutmayalım. Ayette sizden olan emir sahiplerinden kastedilen, ULUL EMR yani seçimle başa getirilen, devleti yöneten emir sahiplerine, onların çıkardığı beşeri kanunlara da uyulması emrini veriyor. Toplumda düzenin sağlanabilmesi için. Bunların hiç birisi dini konularda değildir, lütfen unutmayalım. Önce şunu hatırlatmak isterim. Günümüzde bizlere nakledilen ve Resule ait olduğu iddia edilen hadisler için, bunları Allah’ın Resulü söylemiştir, kesinlikle ona aittir diyemeyiz. Hatırlatırım hadislerin neredeyse tamamı, bir rivayet göre diye başlar ve bir ya da birkaç kişinin nakilleri ile oluşmuştur. BU DURUMDA BU HADİSLERİN/SÖZLERİN, ALLAH’IN RESULÜNE AİT OLDUĞU KONUSUNDA, MUTLAKA TİTİZ DAVRANMALI VE KUR’AN’DAN ONAY ALMALIYIZ. Eğer hiç araştırmadan düşünmeden, Resule ait olduğunu kabul edersek, Allah’ın Resulüne iftira atma riskimiz çok yüksek olacaktır. Bunu hangimiz yapmak ister. BİZLERE ULAŞAN, RESULE AİT OLDUĞU İDDİA EDİLEN HADİSLERİN HİÇBİRİSİNDEN, RESULÜN HABERİ OLMADIĞINI, RESUL SAĞLIĞINDA YAZDIRMADIĞINDAN, ONUN ONAYINI ALARAK KAYDA GEÇİRİLMEDİĞİNİ, LÜTFEN UNUTMAYALIM. ONUN İÇİN TÜM HADİSLER, BİR RİVAYETE GÖRE DİYE BAŞLAR. SİZCE BU BİLGİLERLE, ALLAH’IN DİNİ YAŞANIR MI? KARAR SİZİN, İMTİHAN SİZİN İMTİHANINIZ. Sizlerin de bildiği gibi, günümüzde bizlere rivayet yollarla ulaşan hadisler, Resulün vefatından en az 200 yıl sonra TOPLUMUN AKLINDA KALDIĞI KADARIYLA toplanıp, kayda alınmaya başlanmıştır. Dört halife devrinde bile, hadis yazımından bahsedilmez, hatta tam tersine yazmak isteyenler engellenir ve Resul bizlere yalnız Kur’an bıraktı diye uyarılır toplum. Bu bilgilerin ne kadarının doğru olup olamayacağının yorumunu sizlere bırakıyorum. Bizler 100 yıl öncesindeki tarihimiz konusunda bile tam ve doğru bilgilere sahip değiliz. Birde yüzlerce yıl öncesinden, Resule atfen söylenen sözlerin, ne kadarının doğru olacağını sizler değerlendirin lütfen. Sizce bu bilgilerle Allah’ın dini yaşanır mı? Günümüzde bizlerin, Kur’an’ın hükümlerine tamamen ters düşen öyle inançlarımız var ki, apaçık Allah’ın ayetlerini gördüğümüz halde, tam tersini yaşamaktan korkmuyor, inatla atalarımızın rivayet inancını yaşamaya devam ediyoruz. Allah şefaat tümden bana aittir, hiçbir şefaatin olmadığı o günden sakın diyor. Yine bir başka ayetinde, YOKSA ALLAH’TAN BAŞKA ŞEFAATÇİLERMİ EDİNDİLER dediği halde, Allah’ın Resulünün ve Veli kişilerin de şefaat yetkisi vardır diyerek şefaati, bağışlanmayı Allah’tan dilememiz gerekirken, Resulünden diliyor ve ŞEFAAT YA RESULALLAH DEMEKTEN KORKMUYORUZ. Gelelim yazımızın ilk bölümünde paylaştığım ve Allah’ın Resulüne itaat edilmesini istediği ayetlere. Bu ayetlerden anlıyoruz ki Allah, indirdiği vahyini tebliği için, Resulüne yardımcı oluyor ve kendisine güvenilmesini istiyor. Diyor ki, Resulüme uymak bana uymak gibidir onun sözlerine inanın, güvenin. Çünkü O sizleri yalnız benim vahyim Kur’an ile uyaracak. RESULÜM BENİM KONTROLÜMDEDİR DİYOR. Elbette bugün bizlere bu ayetlerle Allah, yüzlerce yıl sonra Müslümanlar Kur’an dışından, Resulün rivayet yolla ulaşacak sözlerine de uyun demiyor. Demesinin Mümkün olmadığını, Kur’an’dan çok açık birçok ayetinden anlıyoruz. Böyle demiş olsaydı, Allah sizleri Kur’an’dan sorumlu tutuyorum, yalnız Kur’an’ın ipine sarılın der miydi? BU AYETLERİN TAMAMI, ONUN YAŞADIĞI DÖNEMDE, ALLAH’IN RESULÜNE GÜVENİ SAĞLAMAK, TEBLİĞİ KOLAYLAŞTIRMAK VE ONUN YAŞADIĞI DÖNEMLE BAĞLANTILI OLDUĞUNU ANLIYORUZ. Bir örnek vermek istiyorum. Nisa 65: HAYIR, RABBİNE ANDOLSUN Kİ ARALARINDA ÇIKAN DERİN ANLAŞMAZLIK KONUSUNDA SENİ HAKEM KILIP, SONRA DA VERDİĞİN HÜKÜMDEN İÇLERİNDE HİÇBİR SIKINTI DUYMAKSIZIN, ONU TAM MANASIYLA KABULLENMEDİKÇE İMAN ETMİŞ OLMAZLAR. (Bayraktar Bayraklı meali) Bakın bu ayet, aslında kafamızdaki çok önemli soruya cevap veriyor. Resulün döneminde ilk Müslüman olanlar, dini konularda aralarında çıkan anlaşmazlık ya da herhangi bir konuda yaptıkları tartışma konusunda sana danışıp, seni hakem kılıp, daha sonrada verdiğin kararı, hükmü kabullenmedikçe iman etmiş sayılmazlar diyor. Demek ki bahse konu ayetlerin tamamı, Resulün yaşadığı dönemle ilgili. Peki neden Allah, Resulüme uymak bana uymak gibidir diyor, işte burası çok önemli. Çünkü Allah Resulünü kontrol ediyor gerekirse indirdiği ayetlerle ikaz ediyor. Resulüne verdiği yetkiyi ve görevi Kur’an’da çok açık bildiriliyor bizlere ve ne diyordu hatırlayalım. “BU KUR’AN BANA VAHYOLUNDU Kİ, ONUNLA SİZİ VE ULAŞTIĞI HERKESİ UYARAYIM.” (Enam 19) “RESULE DÜŞEN APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR.” (Ankebut 18“BİZ RESULLERİ, SADECE MÜJDELEYİCİLER VE UYARICILAR OLARAK GÖNDERİRİZ. “ (Kehf 56) “SENİN GÖREVİN SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR.” (Rad 40) “BEN SADECE BANA VAHYEDİLENE UYARIM. BEN SADECE, APAÇIK BİR UYARICIYIM.” (Ahkaf 9 ) Bu ve benzeri ayetlerden de anlıyoruz ki, Allah Resulünün yetkisini belirlemiş ve bizlere de tebliğ ederek Resulüm sizlere, yalnız benim vahyimi tebliğ edecek ve onun dışına asla çıkmayacaktır, çünkü benim kontrolümdedir diyor Kur’an’da. ONUN İÇİN DE ALLAH RESULÜME UYUN, ONA UYMAK BANA UYMAKTIR DİYOR. YOKSA ALLAH, RESULÜN VEFATINDAN YÜZLERCE YIL SONRA, RESULÜNE AİT OLDUĞU İDDİA EDİLEN, KONTROL VE KORUMA ALTINDA OLMAYAN, HADİSLERİNEDE UYUN DEMİYOR. Özellikle günümüzde yaptığımız yanlışların, yani Allah’ın Resulünün, Kur’an dışından kendisi bazı hadisler/sözler söyleyip, bunlarda dinin emri, Allah’ın emri diyemeyeceğini görebilmemiz için, Hakka suresi 44 ve devamındaki ayetlerde bakın ne diyor. “EĞER RESULÜM BİZE ATFEN, BAZI SÖZLER UYDURMAYA KALKIŞSAYDI, ELBETTE ONU BUNDAN DOLAYI KISKIVRAK YAKALARDIK; SONRA DA ONUN ŞAH DAMARINI KESER ATARDIK. HİÇBİRİNİZ BUNA ENGEL DE OLAMAZDINIZ.” Lütfen şöyle düşünelim. Allah’ın Resulü bizlerin, Kur’an’ı yalnız Allah'ın indirdiği ayetlerle anlayamayıp yaşayamayacağımıza inansaydı, rivayet edilen hadislerle anlaşılacak olsaydı, sizce Kur’an ile birlikte hadislerini kayda alıp yazdırıp, Allah'ta bunlarıda koruma altına almaz mıydı? Neden yüzlerce yıl sonra, kayda alınma çabası içine girildi. Bunu akıl eden, yaptığımız büyük yanlışın farkına varacaktır. Kur’an’ın birçok ayetinde, bu uyarıya benzer ayetler vardır ve hepsinde Allah’ın Resulünün, ümmetini yalnız Kur’an ile uyardığı çok açık belirtilmiştir. Onun içindir ki Allah, bizlerin yalnız KUR’AN’IN İPİNE SARILMAMIZI EMREDİYOR. Bu emri veren Allah, Resulümün Kur’an dışından, sizlere ulaşan rivayet hadislerine de uyun demiş olabilir mi? Elbette hayır. ONUN İÇİN RABBİMİZ BİRÇOK AYETİNDE, AKLIMIZI KULLANMAMIZI VE EMİN OLAMAYACAĞIMIZ RİVAYET VE SANI SÖZLERİN, ARDINA DÜŞMEMİZİN YASAKLANDIĞI ÖRNEĞİNİ VERMİŞTİR. Çok daha ilginci Zuhruf 44. ayetinde bakın Allah bizleri nasıl çok açık uyarır. Sizce bu ayette Allah, bizlerin Kur’an dışından, Resulüne ait olduğu iddia edilen rivayet hadislerine de mi uyun diyor, yoksa yalnız vah yettiği Kur’an’a mı uyun, ondan sorumlusunuz mu diyor? Ne dersiniz? “ŞÜPHESİZ Kİ O (KUR’AN), SENİN VE KAVMİN İÇİN GERÇEĞİ HATIRLATAN ÖĞÜTTÜR. İLERDE ONDAN SORGULANACAKSINIZ.” Allah’ın uyarısını dinlemeyip, aklını kullanmayan bu gerçekleri asla fark edemez. Günümüzde bizler aklın ve mantığın kabul etmeyeceği sözleri/hadisleri, din kabul edip yaşıyoruz. Yahudi ve Hristiyanlarda aynı yanlışı yapmaya devam ediyor. ÇOK AZ BİR AZILIK, ALLAH'IN GERÇEK YOLUNU ARIYOR, O YOLDA GİTMEK İÇİN ÇABA HARCIYOR. Eğer ataların inancının etkisinde kalmadan, Kur’an’ı anlayarak ve düşünerek okursak, tüm gerçekleri görebiliyoruz, şükürler olsun. Allah’ın Resulünün, bizlere yalnız Kur’an’ı bıraktığını ve yaşadığı dönemde de, yalnız Kur’an’ı tebliğ edip Kur’an ile hükmettiğine çok açık bazı ayetler hatırlatıp, makaleme son vermek istiyorum. Yalnız lütfen şunu da unutmayalım. Allah’ın Resulü sağlığında ve Resulün vefatından sonra, onun en yakınları olan dostları tarafından, onun hadisleri/sözleri diye kayda alınan hiçbir sözü/hadisi yoktur. Hâşâ Allah’ın Resulü, günümüzde Kur’an’ı açıkladığını ve yaşanır hale getirdiğini iddia ettikleri sözleri/hadisleri sağlığında Allah’ın Resulü yazdırıp kayda aldırmayarak, görevini eksik mi yaptı? Onun vefatından yüzlerce yıl sonra, birileri bunları toplayıp yazdırarak, bizlerin imanını mı kurtardı? NE DEDİĞİMİZİN, NELERE İNANDIĞIMIZIN FARKINDA MISINIZ? “AND OLSUN, SİZE ÖYLE BİR KİTAP İNDİRDİK Kİ, BÜTÜN ŞAN VE ŞEREFİNİZ ONDADIR. HÂLÂ AKILLANMAYACAK MISINIZ?” (Enbiya 10) “ALLAH'TAN VE O'NUN AYETLERİNDEN SONRA HANGİ SÖZE İNANACAKLAR?” (casiye 6) Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  7. Biz Müslümanlar ne yazık ki Allah’ın vahyinden, Kitap Ehlinin uzaklaştığı gibi uzaklaşarak din diye yaşadıklarımızı, Allah’ın emri Allah’ın dini İslam’ın emri zannediyoruz. Hâlbuki yaşadıklarımızın genel çoğunluğu Kur’an’dan değil, atalarımızdan intikal eden rivayetlerden, Arap geleneğinden oluşuyor. Günümüzde ŞERİAT İSTERİZ sloganlarını çok duyarsınız. Bir kısmı bu söylemden korkar ve kabul etmez itiraz eder, bir kısım Müslümanda neye korkuyorsunuz, Allah’ın kanunlarından korkulur mu diyerek, KAFALARINDA Kİ ŞERİATI ALLAH’A NİSPET EDEREK, BU FİKRİ SAVUNURLAR. Sizler kim haklı diye, Kur’an’dan hiç araştırdınız mı? Eğer günümüzde cemaat ve tarikatların ağzından düşürmedikleri bu sloganda, söylediklerinde haklı iseler, yani istedikleri ŞERİAT Allah’ın bizleri sorumlu tutacağına hükmettiği Kur’an’daki kanunları ise, bundan korkmaya gerek yok demektir. Yok, eğer Allah’ın asla Kur’an’da bahsetmedikleri beşeri kural ve kanunları, Allah’a nispet ederek bu Allah’ın ŞERİATI diyorlarsa, işte o zaman büyük bir tehlike var demektir. İslam toplumunda ŞERİAT dendiğinde, ne anladıklarına isterseniz önce bakalım. Her iki düşünceyi de yazalım. "ŞERİAT, ALLAH’IN KUR’AN’DA AÇIKÇA HÜKÜMLERİNİ VERDİĞİ, ÖRNEKLERİYLE İZAH ETTİĞİ, KULLARI İÇİN KOYMUŞ OLDUĞU KURALLAR VE İZLENMESİ GEREKEN YOLUDUR. BUNUN DIŞINA ÇIKANLAR, ALLAH’IN ŞERİATINA PARALEL ŞERİATLAR YARATMAYA ÇALIŞAN, ALLAH’A ŞİRK KOŞANLARDIR." Eğer yalnız Kur’an’ın bahsettiği, açıklayıp izah ettiği Allah’ın şeriatını kast ediyorlarsa, çok haklılar başımızın üstünde bu şeriatın yeri var demektir. Acaba bunumu kast ediyorlar, işte burası önemli. İsterseniz gelin şeriat isteriz diyenlerin, aslında nasıl bir şeriat istediklerine bakalım ki, karşı çıkanlar haklımı haksız mı çok açık anlayabilelim. “ŞERİAT, KUR'AN VE HZ. MUHAMMED'İN SÖZLERİNDEN VEYA EYLEMLERİNDEN YOLA ÇIKILARAK OLUŞTURULAN, BİR DİNİ HUKUK SİSTEMİNİ İFADE EDER. ŞERİAT, MÜSLÜMANLARIN YAŞADIKLARI DÖNEM VE COĞRAFYAYA GÖRE İLAHİ MESAJI YORUMLAYARAK ORTAYA KOYDUKLARI HUKUK SİSTEMİNE VERİLEN İSİM OLARAK KABUL EDİLİR.” İstenen bu şeriatın Allah’ın Kur’an’da emretmiş olduğu şeriatla asla bir ilgisi olmadığını görüyoruz. Allah Kur’an’ı yalnız Araplara değil, tüm insanlığa yol gösterici olsun diye gönderdiğini söylüyor. SİZCE ALLAH, O GÜNKÜ MÜSLÜMANLARIN YAŞADIĞI ARAP COĞRAFYASININ GELENEK VE KÜLTÜRLERİNE VE KENDİ YORUMLARINA GÖRE YARATTIKLARI BİR ŞERİATI YAŞAMAMIZI İSTERMİ? Bu şeriat Allah’ın şeriatı olur mu? Zerre kadar düşünen, günümüzde mezheplerin yarattığı şeriatla, Allah’ın Kur’an’da emrettiği şeriatın, çok farklı olduğunu anlayacaktır. DİN ADINA HÜKÜM VERECEK YALNIZ ALLAH’TIR, ÇÜNKÜ DİNİN SAHİBİ ALLAH’TIR VE ONUN HÜKÜM ORTAĞI OLMADIĞINI, KUR’AN APAÇIK SÖYLÜYOR. Söyledikleri gibi şeriat, Kur’an ve Resulünün sözlerinden/hadislerinden ve eylemlerinden oluşan ALLAH İLE RESULÜNÜN ORTAK DİNİ ASLA DEĞİLDİR. Önce şunu söylemek isterim, günümüzde Allah’ın Resulüne atfen söylenen HADİSLERİN hiç birisinin, bizzat kendisinin söylediğinden emin olamayız. Çünkü Kur’an gibi sağlığında, asla kayda alınmamış, onun vefatından yaklaşık 200 yıl sonra, rivayet yoluyla nakiller sonucunda, TOPLUMUN AKLINDA KALDIĞI KADARIYLA yazıya geçirilmiştir. Sizce bu bilgiler Allah’ın şeriatı olabilir mi? Resule atfen söylenen hadise Kur’an onay veriyorsa, ancak şunu söyleyebiliriz. “BU SÖZÜ ALLAH’IN RESULÜ SÖYLEMİŞ OLABİLİR.” Bu rivayet hadislerden yola çıkarak, onları referans alarak OLUŞTURULAN ŞERİAT ASLA ALLAH’IN ŞERİATI DEĞİL, ANCAK BİZLERİN NEFİSLERİMİZDE YARATTIĞIMIZ BEŞERİ ŞERİAT OLABİLİR. Onun için mezheplerin şeriat anlayışı da, birbirinden farklıdır. Bakın Allah Resulüne, kendi şeriatı konusunda ne diyor. “SONRA SENİ BİR ŞERİATA GÖRE GÖREVLENDİRDİK; SEN ONA UY. KENDİNİ BİLMEZLERİN ARZULARINA UYMA.” Casiye 18) “(Ey Muhammed!) SANA DA O KİTAB’I (KUR’AN’I) HAK, ÖNÜNDEKİ KİTAPLARI DOĞRULAYICI, ONLARI GÖZETİCİ OLARAK İNDİRDİK. ARTIK, ALLAH’IN İNDİRDİĞİ İLE ARALARINDA HÜKMET VE SANA GELEN HAKTAN AYRILIP DA, ONLARIN ARZULARINA UYMA. SİZDEN HER BİRİNİZ İÇİN BİR ŞERİAT VE BİR YOL BELİRLEDİK…….” (Maide 48) Allah’ın Resulü, Allah’ın şeriatına uyuyor, bizler ise yalnız Allah’ın şeriatıyla yetinmiyoruz. Bu durumda bizler, Resulün yolundan gidiyor olabilir miyiz? Bakın Allah Resulüne, SENİN BİZİM ŞERİATIMIZA UYMAN İÇİN GÖREV VERDİK DİYOR. Ama bizler tıpkı Kitap Ehlinin yaptığı gibi, Allah’ın şeriatına Resulünün adını kullanarak ilaveler yaparak, ŞERİAT KURAN YANİ ALLAH VE RESULÜNÜN SÖZLERİNDEN, YANİ HADİSLERİNDEN EYLEMLERİNDEN YOLA ÇIKARAK OLUŞTURULAN İNANCA, ŞERİAT DİYORUZ. Hangimiz Resulün eylemlerine, sözlerine, hadislerine şahit olduk? Allah’ın bu konuda uyardığı gibi, emin olamayacağımız bir bilgi ile nasıl olurda kendimizce bir şeriat belirler ve bunu Allah’ın şeriatı diye hiç kuşku duymadan yaşarız? Sizlere şu soruyu sormak isterim. Mahşer günü Allah’ın Resulü şahit olarak çağrıldığında, Allah sen ümmetine böyle sözler/hadisler söyledin mi? Ümmetin bu hadislerinden yola çıkarak, benim şeriatımı yeterli görmeyip, kendilerine şeriat yaratmışlar ne dersin dediğinde, sizce Allah’ın Resulü nasıl cevap verecektir? “ALLAH’IM BU SÖZLERİ/HADİSLERİ BENİM SÖYLEMEDİĞİMİ SEN BİLİYORSUN. ÇÜNKÜ SEN NE EMRETTİYSEN, BEN ONLARA ONU TEBLİĞ ETTİM VE KUR’AN İLE HÜKMETTİM”. Derse, sizce Kur’an’ın şeriatı dışında, şeriatlar yaratanların hali nasıl olur? Yorumunu sizlere bırakıyorum. İşte bu şeriat Allah’ın indirdiği şeriat olmadığı gibi, ALLAH’A ŞİRK KOŞAN ŞERİATTIR. Peki, neden öyle söyledim dersiniz? Çünkü Allah’ın Resulünün, Allah’ın dinine ilaveler yapması mümkün değil. ÇÜNKÜ ALLAH BEN HÜKMÜME YANİ KOYDUĞUM KANUN VE KURALLARIMA ŞERİATIMA, HİÇ KİMSEYİ ORTAK ETMEM DİYOR KUR’AN’DA. Şeriat isteriz diyenler, eğer Resulünü Allah’ın hükmüne ortak ediyorlarsa, hem Allah’a hem de Resulüne iftira atıyorlar, ALLAH’IN ŞERİATINA PARALEL ŞERİATLAR YARATIYORLAR DEMEKTİR. Bu konuda çok açık hükmünü veren Rabbimiz Şura 21. Ayetinde çok dikkat çekici bir uyarı yaparak, şer’i yani Allah’ın şeriatına ilaveler yapanlara, Rabbimiz bakın nasıl kızıyor. “YOKSA ONLARIN, ALLAH’IN İZİN VERMEDİĞİ ŞEYLERİ KENDİLERİ İÇİN DİNİN KOYDUĞU ŞER’Î BİR KURAL HALİNE GETİREN (ALLAH’A) ORTAK YAPTIKLARI GÜÇLER Mİ VAR?” (Şura 21) Yazdığım ayetler gösteriyor ki, Allah’ın Kur’an’da bizlere gösterdiği şeriat çok açık. Resulü tek kelime bile kendisi ilave edemez, oda Allah’ın indirdiği şeriata yani kanun ve kurallarına uyar. Ancak Allah’ın şeriatını tebliğ edip, Allah’ın şeriatı ile hüküm verebilir. Bu konudaki ayeti hatırlayalım. “BU KUR'AN BANA VAHYOLUNDU Kİ, ONUNLA SİZİ VE ULAŞTIĞI HERKESİ UYARAYIM.” (Enam 19) Bu ayete iman eden bir Müslüman, Allah’ın şeriatına Resulünün asla tek kelime ilave etmediğini, edemeyeceğini çok açık bilir. Bu gerçekleri Kur’an’da, onlarca ayetinde görüyoruz. Peki, Allah’ın Kur’an’da koyduğu şeriat, izlememiz gereken yol yöntem neler. Burası çok önemli. Hatırlayınız lütfen, Allah İslam’ı yaşarken kendisine nasıl ibadet edeceğimizi, yani SALATI nasıl yerine getireceğimiz konusunda gereken detayı verir. Zekât, Hac, Oruç konusunda gereken açıklamayı, herkesin anlayacağı şekilde kolaylaştırmış bir şekilde yapar. Gerçi Kur’an ile yetinmeyenler, mezheplerin ve geleneğin dine yaptığı ilaveleri Kur’an’da göremediklerinde, Allah’ın yemin olsun ki bu kitabı/dini kolaylaştırdık, her şeyden nice örnekleri verdik, hiç bir eksik bırakmadık, hiç kimseye muhtaç olmayasınız diye hükümlerine gözlerini kapatıp, yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz diyebiliyorlar. Yani Allah’ın şeriatı Kur’an’a göre bireysel yaşanır ve bu şeriatı yaşarken, bizlere hiç kimse zorlama yapamaz. Toplumu ilgilendiren şeriatta, çok açık Kur’an’da belirtmiş, bu konuda Allah hükmünü de bizzat vermiştir. Bizleri yönetecek kişilerinde bizler tarafından seçilmesini ister Kur'an. Peki neden. Çünkü kendi inancımızı özgürce yaşayabilecek kanunlar çıkartarak, baskı yapmadan imtihanımızı yaşama özgürlüğünü, bu şekilde yaratabileceğimiz örneğini verir. Onun için yöneticilerinizi ehil insanlardan seçin uyarısını yapar. Şeriatla yönetildiğini iddia den bazı Müslüman ülkelerde, şunu yapmazsan hapse girersin, bunu yapmazsan ceza alırsın şeklindeki zorlamalar, İSLAM DİNİNE VE BU DÜNYADA İMTİHAN OLDUĞUMUZ GERÇEĞİNE TERS DÜŞER. BU İNANÇTAKİ KARDEŞLERİMİZİN ŞERİAT ANLAYIŞI, ALLAH’IN AYETLERİNE GÖRE DEĞİL, MEZHEPLERİN VE RESULE AİT OLDUĞU İDDİA EDİLEN RİVAYET HADİSLERİ İLE OLUŞUYOR. SANKİ DİN ALLAH’IN VE RESULÜNÜN ORTAK DİNİ İMİŞ GİBİ HAREKET EDİLİYOR. HATIRLATIRIM BU VE BENZERİ YANLIŞLARA ALLAH, BANA ŞİRK KOŞUYORSUNUZ DİYOR. AYRICA YÜZLERCE YIL ÖNCE YAŞAMIŞ İNSANLARIN, KENDİ DÖNEMLERİNDE, O DEVRİN BİLİMSEL YA DA KÜLTÜR ANLAYIŞLARIYLA OLUŞTURDUKLARI İNANÇLARIN KARIŞIMIYLA ORTAYA ÇIKAN ŞERİATA, NE YAZIK Kİ ALLAH’IN YANİ İSLAM DİNİNİN ŞERİATI DEMELERİ, TOPLUMDA TEDİRGİNLİK YARATIYOR. İlginçtir Allah’ın dinde sakın bölünenler gibi olmayın hükmünü dinlemeyen Müslümanlar, dinde bölünmekte zenginlik vardır diyerek, her mezhep kendi şeriatını yaratmıştır. BUNA ALLAH’IN ŞERİATI NASIL DERİZ? Allah’ın Kur’an’da koyduğu HUKUK sitemi çok açıktır. ALLAH KUR’AN’IN EMRİ OLAN İBADETLER, KILIK KIYAFET KONUSUNDA yapılacak bir yanlışın cezasını, yalnız ben veririm diyor. Siz veremezsiniz, çünkü kimin en doğru yolda gittiğini yalnız ben bilirim diyor. Örneğin Allah namaz kılın, oruç tutun zekât verin diyor da kulları bunu duymazdan geliyor, yerine getirmiyorsa, benim ŞERİAT kanunlarıma göre hiç kimse sen namaz kılmadın, oruç tutmadın zekât vermedin diye cezalandıramaz, onu bana bırakın diyor Allah. AMA GÜNÜMÜZDE ŞERİAT İSTERİZ DİYEREK, KENDİLERİNE BEŞERİ ŞERİAT YARATANLAR, NAMAZ KILMAYANA, ORUÇ TUTMAYANA KARŞI, NASIL CEZALARA HÜKMETTİKLERİNİ HEPİMİZ BİLİYORUZ. Örneğin Allah Kur’an’da bizlerin nasıl bir yol izlememiz gerektiği konusundan bahsederken, ADALETLİ OLUN, YARDIM SEVER OLUN, ASLA SİZDEN BİZDENDİR AYRIMINI YAPMAYIN DİYE UYARIR. Ama şeriat ile yönetildiğini iddia eden ülkelerde, bunların hiç birisini göremezsiniz. Bu uyarıları yapan Rabbimiz, BENİM ŞERİATIMDA ASLA ZORLAMA YOKTUR DER. Peki neden? ÇÜNKÜ ALLAH BİZLERİ BU DÜNYADA, İNDİRDİĞİ VAHYİNDEN/KUR'AN'DAN ONUN HÜKÜMLERİNDEN BİZZAT ALLAH İLE BAŞ BAŞA BİZLERİ İMTİHAN ETTİĞİNİ SÖYLÜYORDA ONDAN. Yani bu imtihan topluca olmuyor. Hatta bizim imtihanımızdan hiç kimse sorumluda değildir. Onun için dinde zorlama yoktur der Rabbimiz. Allah bakalım kullarımın hangisi, benim onları sorumlu tuttuğum vahyime/Kur’an’a uyacak, ya da bakalım kimler kendilerine, atalarından gelen rivayetlerin oluşturduğu şeriata uyacak diye imtihan ediyor. BU DURUMDA, ZORLA İMTİHAN OLUR MU? Allah yine imtihan gereği, iki şekilde uyarıyor. Örneğin alkol, içki ve kumardan sakının, uzak durun çünkü bunlar şeytan işi bir pisliktir diyor. Bunların bizleri Allah’tan uzaklaştıracağı uyarısını yapıyor. Bu uyarılara uymayanı da hiç kimse cezalandıramaz. Kur’an’ın şeriatında bu cezayı verecek yalnız Allah’tır. Ama beşerin yarattığı şeriatı şöyle bir araştırın, ne demek istediğimi anlayacaksınız. Şunu da hatırlatmak isterim toplumun düzenini, huzurunu sağlamak için Allah, bazı hükümler vermiştir Kur’an’da. Örnek verelim ZİNA, HIRSIZLIK. Bunları yapanları Allah, cezalandırın ki toplumun düzeni bozulmasın diyor. Yine düzenin sağlanması için KISASA KISAS hükmünü getirmiştir. Bu ayetlerden de anlıyoruz ki, Allah şeriatını çok açık bir şekilde Kur’an’da belirtmiş, hiç kimse bu şeriata ilave yapamaz. Allah’ın şeriatında kanunlar ve kurallar çok açıktır. Rabbimiz bizlerin örnek insan olmamızı istiyor. Bu örneklik her insanın bizzat kendisini yetiştirip doğruya yönelmesi ile olacağını, zorlamayla olmayacağını bizlere anlatıyor. Onun içinde Allah bu dünyada, güzel şeyler yaparsanız onun mükâfatını huzuruma gelince alırsınız, tam tersini yaparsanız onunda karşılığını göreceğinizi unutmayın diyor. ALLAH’IN ŞERİATI, TOPLUMUN DÜZENİ, HUZURUNU SAĞLAMAKLA DOĞRU ORANTILIDIR. LÜTFEN ALLAH'IN ŞERİATI İLE ZAMANIN, DEĞİŞEN ÇAĞIN GEREKLERİ DOĞRULTUSUNDA, DEVLETİ YÖNETENLERİN ÇIKARACAĞI KANUNLARLA KARIŞTIRMAYALIM. BU KANUNLAR ÇAĞIN İHTİYACINA GÖRE DEĞİŞİR. AMA ALLAH'IN ŞERİATI, KANUNLARI EVRENSEL OLDUĞU İÇİN DEĞİŞMEZ. Bu şeriatın kurallarını da Allah, yalnız ben koyarım diyor. Lütfen Allah’ın şeriatını Kur’an’dan öğrenelim. Öğrenelim ki, ona ilave yapmaya çalışıp, buda Allah’ın şeriatıdır diye toplumu kandırmaya çalışanların tuzağına düşmeyelim. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  8. Bizler Müslüman olduğumuzu övüne övüne söyleriz. İman ettiğin Kur’an’ı hiç anlayarak ve düşünerek okudun mu diye sorduğumuzda, neredeyse yüzde doksanımız okumadığımızı söyleriz. Hatta bunu yapmadığımızın da savunmasını yaparak, zaten Kur’an’ın meali tercümesi Kur’an değildir. Okusam ne olacak, ben âlim miyim ki Kur’an’ı anlayayım, Kur’an’ı herkes anlayamaz diye de yaptığımız yanlışımıza delil yaratırız. Böyle inandırıldığımız içinde, kendimize güvenilir veliler, gavslar ararız. Bu hatamızın sonucunu da hep birlikte görüyoruz, ama ders alan var mı? Hiç sanmıyorum çünkü, aklımızı kullanma dini konularda devre dışı da ondan. Ama ev ya da araba alırken araştırmadığımız sormadığımız kimse yoktur. Buda bizlerin, imanımıza gösterdiğimiz değerin açık bir kanıtıdır. Tabi bu yanlış savunmayı, eğer Kur’an’ı anladığımız dilden okusaydık asla yapmazdık, hatta nasıl büyük bir yanılgı içinde olduğumuzu anlar, Allah’tan bağışlanmayı dilerdik. Kur’an ile gereken bağı kuramadığımız için, akılla mantıkla izah edilemeyecek saygısızlığı Kur’an’a yapıyor, doğruluğundan asla emin olamayacağımız, Resule ait olduğu iddia edilen rivayet hadislerle Kur’an’ı, bakın nasıl eşit tutarak ne diyoruz. “KURAN'DA VAHİY, HADİSİ ŞERİFTE VAHİY İKİSİ BİRBİRİNDEN AYRILMAZ. AYIRAN SAPITIR VE DİNDEN CIKAR ALLAH HİDAYET VERSİN.” Bunun şirk olduğunu fark edemeyene Kur’an’dan bahsetmek, ayetlerden örnek vermek ne yazık ki fayda etmiyor. Şirk başka bir ilaha, Allah’a inanmak değildir. Şirk Allah’ın yetkisini gücünü, yaratılmış bir beşere vererek onu ilahlaştırmak demektir ve Allah bunu yapanları affetmem diyor. Böyle yapanlara Kur’an müşrik diyor. Hatırlatırım müşrik iman etmiş, ama imanını gereği gibi yaşayamayan demektir. Kur’an’ın indiriliş amaçlarından biriside, müşriklerin yanlışlarını düzeltmek adınadır. Çünkü Rabbimiz ben hükmüme hiç kimseyi ortak etmem diyor. Ortak etmeye çalışanlara da bakın ne diyor. “ALLAH, KENDİSİNE ORTAK KOŞULMASINI ASLA BAĞIŞLAMAZ; BUNDAN BAŞKA GÜNAHLARI, DİLEDİĞİ KİMSE İÇİN BAĞIŞLAR. ALLAH'A ORTAK KOŞAN KİMSE BÜYÜK BİR GÜNAH İLE İFTİRA ETMİŞ OLUR.” (Nisa 48) Kur’an ile buluşamadığımız içinde, İNDİRİLEN DİNDEN HABERSİZ, ÖĞRETİLEN DİNİ ALLAH’IN İNDİRDİĞİ DİN ZANNETMEMİZ, o bilgileri kaynakları adeta Kur’an ile eş tutmamız kaçınılmaz olacaktır. Yüce Rabbimize onun dinine ve indirdiği Kur’an’a öyle saygısızlıklar yapıyoruz ki, Kur’an’ı öpüp başımıza koyduğumuz davranışımız, gösterişten öte gitmiyor. Yaşantımızda bundan farksız ne yazık ki. Rabbimiz Resulü dâhil Allah ile kulu arasında hiç kimsenin olamayacağını söylüyor ve Müddesir 11. Ayetinde bakın Resulüne ne diyor. “TEK BAŞIMA YARATTIĞIMLA BENİ BAŞ BAŞA BIRAK!” Tebliğini yap, daha sonra kulumla aramdan çekil diyor. Buradan da şunu çok açık anlıyoruz, Allah ile kulu arasında hiç kimse yoktur. Çünkü İslam dininde ruhban sınıfının, yani dini anlatacak öğretecek bir sınıfın, kişinin olmadığını da Kur’an açıkça bildiriyor. Peki, Kur’an’ı nasıl anlayacağız bu durumda? İşte imtihanımızın en önemli kısmı da burada başlıyor. Önce şunu hatırlatmak isterim. Rabbimiz ben kulumun kapasitesi ölçüsünce sorumlu tutraım diyor. Bu ne demek? Kulum, ona gönderdiğim Kur'an'ı okuyacak, anlayabilmek ve hayatına geçirmek için, elinden geleni yapacak. Allah güvenilecek VELİNİZ yalnız benim, sakın kendinize VELİLER edinip ardı sıra gitmeyin, onların sözlerine kanmayın. Kur’an’ı yemin olsun ki anlayasınız ve hiç kimseye muhtaç olmayasınız diye KOLAYLAŞTIRDIK diyor, bizler sanki Allah’a inat, kolayda ne kadar kolay Kur’an’ı herkes anlayamaz, deyip işin içinden çıkıyoruz. Biz kitapta hiçbir eksik bırakmadık, nice örneklerle açıkladık diyor, bizler tam tersine Kur'an açık ve detaylı değildir herkes anlayamaz diyebiliyoruz. sanki inatla, Allah'ın önümüze sürdüğü Kur'an'ı itiyoruz ama farkında değiliz. Aklınızı kullanın, aklını kullanmayanı pislik içinde bırakırım diyor, bizler akılla İslam yaşanmaz diyoruz. Allah bizlerin yalnız Kur’an’ın ipine sarılmamızı istiyorsa, Kur’an’ı nereden ve kimden anlayıp öğreneceğimiz, çok net ve açık değil mi? HAŞA ALLAH KULUNA ANLATAMADIĞI İZAH EDEMEDİĞİ BİR KİTAP GÖNDERİP, BİRDE SAKIN VELİLER EDİNİP ARDINA DÜŞMEYİN DİYEREK, BİZİ TUZAĞA MI DÜŞÜRÜYOR DA, ALLAH’A GÜVENMEYİP VELİ, GAVS EDİNİYOR ONLARIN SÖZLERİNE İNANIYORUZ. ALLAH’IN HAŞA KULUNA İZAH EDEMEDİĞİ KUR’AN’I, ONLAR MI İZAH EDİYOR. LÜTFEN ALLAH'A ONUN KİTABINA GÜVENELİM O NUR, IŞIK KALBİZİMİ AYDINLATACAKTIR. Bizler ne dediğimizi, neye inandığımızı inanın bilmiyoruz. Ne yazık ki Kur’an ile gereken bağı kuramadığımızdan, onu anladığımız dilden okuyup üzerinde düşünme zahmetinde bulunmuyoruz. BÖYLE OLUNCA İNDİRİLEN DİNE DEĞİL, ÖĞRETİLEN RİVAYETLERLE ŞEKİLLENDİRİLMİŞ ANLATILAN DİNE İNANDIĞIMIZ İÇİN, KUR’AN’I HERKES ANLAYAMAZ ONU VELİ OLANLAR ANLAR DEYİP, İŞİN İÇİNDEN ÇIKIYORUZ. Kendimizi aldatıyoruz ve bizleri Allah ile aldatanların tuzağına böylece rahatlıkla düşüyoruz. Farkında değiliz Allah’a güvenmemiz gerekirken, Allah’ın yasakladığı edindiğimiz Velilere, onların sözlerine güveniyoruz. Lütfen unutmayalım din, dünyada maddi çıkarlar için kullanılmaya müsait en kolay olanıdır. Onun için Allah Kur’an’da bizleri uyarıyor ve “SAKIN SİZİ ALLAH İLE ALDATMASINLAR.” Diyerek bizleri yalnız Kur’an’a sarılmamızı emrediyor. Anlattıkları gibi Kur’an açık, anlaşılır ve detaylı olmasaydı, Rabbimiz bizlerin yalnız Kur’an’a sarılmamızı ister miydi? Toplumun kafasını karıştıranlar, dine yaptıkları ilaveleri ve alıştıkları gelenekleri örnek gösterip, bakın şunlar ya da bunlar Kur’an’da yok, demek ki yalnız Kur’an ile İslam yaşanmıyormuş diyerek, Kur’an’dan habersiz Müslümanları çok rahat aldatabiliyorlar. ALLAH’IN İNDİRDİĞİ ARI DURU İSLAM’I BOZMAK İÇİN, MÜSLÜMAN OLARAK İÇİMİZE SIZMIŞ ALLAH’IN LANETLEDİĞİ, YAHUDİLER OLDUĞUNU LÜTFEN UNUTMAYALIM. Batılı, hurafeyi, ataların inancını yaşayabilmek için Kur’an ile ilgili öyle örnekler veriyorlar ki, adeta Kur’an küçümseniyor ve beşerin yazdığı kitaplarla eş tutuluyor, onlarla karşılaştırılarak örnekler veriliyor. Allah’ın yemin ederek anlayasınız ve hiç kimseye muhtaç olmayasınız, haydi bir benzerini getirin bakalım diyerek meydan okuduğu Kur’an’ın tam tersini kanıtlamaya çalışanlar, bakın nasıl örnek veriyorlar, adeta Allah’a onun kitabına şirk koşarak. “DEVLETLER KANUN ÇIKARIYOR AMA BİR MAHKEMELİK OLDUĞUNUZDA, AVUKATLAR SİZİ SAVUNUYOR. SİZ TÜM KANUNLARI BİLEMEYEBİLİRSİNİZ.” “OKULDA EĞİTİM GÖRÜYORUZ. TEK BAŞIMIZA MÜHENDİS, BİLİM ADAMI OLABİLİYOR MUYUZ? BAŞIMIZDA BİR EĞİTEN ÖĞRETEN ÖĞRETMENLERİMİZ VAR.” Örneklere bakar mısınız lütfen. Kendisine güvenmeyen, mutlaka birilerinin güdümünde olmak zorunda hisseden, bir toplum ne yazık ki işte böyle yaratıldı. İlmi, mühendisliği yaratan zaten Allah ve onun kanunları. Allah bizlerden ne avukat olmamızı istiyor nede mühendis. Doğru dürüst, adaletli Allah’ın yolundan giden kullar olmamızı istiyor ve onun için Kur’an’ı YEMİN EDEREK kolaylaştırmış bir şeklide gönderdiğini söylüyor. Çünkü biliyor ki her kulum aynı kapasitede değildir, aynı ortam onlara sağlanamayacaktır. Ama bizler çok üzgünüm, Allah'ın yeminine bile güvenmiyoruz. Peki, bu durumda Allah’ın bizler anlayalım ve doğru yolu bulalım diye, birçok kez yemin ederek nice örnekler verip kolaylaştırdığı, yol gösterici Kur’an ile verilen beşeri örnekleri, onların kitaplarını nasıl karşılaştırma cesaretinde bulunuruz. Bu kadar mı gözlerimiz kör, kulaklarımız sağır, kalplerimiz taş kesti. Sizlere soruyorum, Allah KUR’AN’I GÖNÜL GÖZLERİNİ AÇACAK YOL GÖSTERİCİ REHBER NUR, IŞIK olsun diye gönderdik diyorsa, hangi beşeri kitap bu özelliği taşır da, onlarla karşılaştırma cesaretini gösteriyoruz. KUR’AN ALLAH’IN KELAMIDIR, ONUN YANINA YA DA KARŞISINA KOYACAK VE ÖRNEK VERECEK, ONUNLA KARŞILAŞTIRACAK, EŞ TUTACAK HİÇ BİR BİLGİ KİTAP OLMADIĞI HALDE, BİZLER ATALARIMIZIN İNANCINI YAŞAYABİLMEK VE NEFSİMİZİ MEMNUN ETMEK İÇİN KANITLAR YARATABİLMEK ADINA, NASIL OLURDA KARŞILAŞTIRMALAR YAPARIZ. Değerli dostlarım bunu yapanlara ne denir biliyor musunuz CAHİL CESARETİ. Aklı başında Kur’an ile buluşan, onun nuru ile imanını harmanlayarak, imanını kalbine yerleştiren hiçbir Müslüman, böyle sözler söylemez, bu karşılaştırmaları yapmaz. Çünkü bilir ki bu karşılaştırmalar, Allah’ın kitabına meydan okumaktır, şirktir. Rabbimiz Zuhruf 44. Ayetinde, SİZLERİ KUR’AN’DAN SORUMLU TUTUYORUM diye açıkça hükmünü verdiyse, sizce her bilginin açıklanmadığı, detayını vermediği, her aklı başında kulnun anlayamayacağı bir kitaptan sorumlu tutar mı Rabbimiz bizleri? Allah’a işte böyle adaletsizliği isnat ediyoruz, ama farkında bile değiliz. Allah düşün aklını kullan diye boşuna uyarmıyor bizleri. Aklını kullanmayan kullarının da pislik ve rezillik içinde bırakırım diye de uyarmasının nedeni, günümüzde yaşadığımız İslam toplumundan anlaşılıyor. Dilerim batıldan ve hurafeden uzak, yalnız Allah’a güvenerek yalnız onun ipi Kur’an’a sarılan, HAK İLE BATILI AYIRAN, Allah’ın azınlık halis kullarında oluruz. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  9. Bu makalemde sizlerin üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim ayetler, fecr suresi 27 ve 28. Ayetler olacak. Allah bu ayetinde doğru yolu, bu dünyada HUZURU bulmuş kullarına diyor ki, ey huzuru doğru yolu bulmuş kulum. Benim istediğim doğru yolda giderek, ben senden memnun sende huzurlu bir şekilde bana dönüyorsun. Acaba bizler Allah'ın memnun olduğu kullarından olup, Rabbimize gönül rahatlığıyla dönebilme huzuru içinde miyiz? Yoksa.....? Evet o yoksanın cevabını, bu dünyada mutlaka vermeliyiz. Gelin önce ayeti yazalım, üzerinde birlikte düşünelim. Fecr 27-28: EY HUZURA KAVUŞAN NEFİS (İNSAN)! SEN (ALLAH’TAN) MEMNUN, (ALLAH DA) SENDEN RAZI OLARAK RABBİNE DÖN! (Mehmet Okuyan meali) Allah ayetinde indirdiği Kur’an’a uyan ve böylece huzur bulan kullarına sesleniyor ve diyor ki, BEN SENDEN MEMNUN VE RAZI OLARAK, SENDE DOĞRU YOLU BULMUŞ OLARAK HUZUR İÇİNDE BANA DÖN. Devamındaki ayette de, Allah’ın razı olduğu kullarını nasıl mükâfatlandıracağını bildiriyor ve SALİH KULLARIMIN ARASINA KATIL, GİR CENNETİME DİYOR. Ayetin son cümlesi çok önemli. Senden razı olarak Rabbine dön diyor. Rabbine dön uyarısı, batıl ve sanıdan uzak Allah'ın vahyine iman etmiş tüm kullarına yapılıyor. Yazdığım ayetin öncesindeki ayetleri lütfen okuyunuz. Yoldan sapmış, iman ettiğini söylediği halde, imanının gereklerini yerine getirmemiş insanlardan bahsediliyor. Hatta bu insanların çoğunluğu, hesap günü pişmanlılarını dile getirken, bakın ne söyleyeceklermiş. “KEŞKE BU HAYATIM İÇİN ÖNCEDEN BİR ŞEY YAPSAYDIM” İsterseniz Allah’ın kendisinden razı olduğu bu kullarından, Rabbimiz ne istedi de onlardan razı oldu ve böylece o insanlarda huzura kavuşup cennetine Allah davet ediyor, şimdide onu Kur’an’dan anlamaya çalışalım. Eğer başka kaynaklardan araştırmaya çalışırsak, inanın Allah’ın razı olmadığı, o pişmanlıklarını dile getiren kulları arasında oluruz. Bu ayeti farklı bir şekilde anlayan düşünceyede, yer vermek isterim. Şöyle deniyor. Ayetin öncesinde inancının gereklerini doğru yerine getirmemiş, kendisini batıl inançlarla avutan ve bununla mutlu olan, huzur bulan kişden bahsediliyor deniyor. Yanlış yoldasın, doğru yolu bulanların, Allah'ın halis kullarının arasına dahil ol ki, Allah'ta senden razı olanlardan olsun. Böylece onlarla birlikte cennetime gir şeklinde anlam veriyorlar. Yani burada huzura kavuşmuş sözü, tam ters anlamındadır deniyor. Doğrusunu Allah bilir. Bizler bıkmadan usanmadan, gerçeklerin arayışında olmalıyız. Allah biz kullarını Kur'an'da nasıl ve neyle uyarmıştı, önce ona bakalım. Bakalım ki bizler, Allah’ın sarılmamız gereken bilgilere sarılıp huzura kavuşup, Allah’ın razı olduğu kullarından mıyız, onu doğru anlayalım. Rabbimiz Ali İmran 103. Ayetinde uyarıyor ve “HEP BİRLİKTE ALLAH’IN İPİNE/ KUR’AN’A SIMSIKI SARILIN. PARÇALANIP BÖLÜNMEYİN.” Diyordu, bizler Allah’ın bu uyarısına iman ediyor ve hayatımıza geçirip Allah’ın indirdiği İslam dinini yaşarken, yalnız Allah’ın ipi Kur’an'a sarılıyor dinde asla bölünmüyorsak, bizler Allah’ın doğru yolunda giden huzuru bulmuş Allah'ın cenneti ile mükâfatlandırılacak, kulları arasındayız demektir. Yazar Mehmet Akif Ersoy'un, bu konuda çok dikkat çekici bir sözünü hatırlatmak istiyorum. “BEŞ ON MÜNAFIĞIN İMANINA KANDIK. BİR UYKUYA DALDIK Kİ, CEHENNEMDE UYANDIK.” Mehmet Akif Ersoy. Allah Enam 38. Ayetinde “BİZ O KİTAPTA HİÇBİR ŞEYİ EKSİK BIRAKMADIK.” Diye uyardığı halde, bizler atalarımızın dine yaptığı ilaveleri, batıl inancını Kur’an’da göremediğimizde hiç düşünmeden genel çoğunluğumuz, şöyle demiyor muyuz? Eksiksiz olan Kur’an değil, Allah bu ayetindeki eksiksiz kitap olarak, kendi katındaki kitaptan bahsediyor, Kur’an her detayı vermez, yalnız Kur'an ile zaten İslam yaşanmaz. Allah'ın ayetlerinin detayını Resulün rivayet hadislerinden ve mezhep âlimlerinden öğreniyoruz diye inanıyorsak, BİZLER HALA ALLAH'IN HAK OLAN KUR'AN GERÇEKLERİ İLE BULUŞAMAMIŞ, BÖYLECE HUZURU BULAMAMIŞ BATILIN İPİNE SARILMIŞ VE ALLAH’IN MEMNUN OLMADIĞI KULLARI ARASINDAYIZ DEMEKTİR. Neden biliyor musunuz? Allah İsra suresi 89. Ayetinde ne diyordu Kur’an için hatırlayalım. “ANDOLSUN, BİZ BU KUR’AN’DA İNSANLARA, HER TÜRLÜ MİSALİ DEĞİŞİK ŞEKİLLERDE AÇIKLADIK. YİNE DE İNSANLARIN ÇOĞU ANCAK İNKÂRDA DİRETTİLER.” Ne yazık ki Allah biz Kur’an’da her türlü misali değişik şekilde açıkladık dediği halde, insanların Allah’ın sözüne güvenip inanacakları yerde, edindikleri VELİ, GAVS dedikleri kişilere inanmalarını Allah, inkârda diretme olarak açıklıyor. Hatırlatırım tüm bu hataları yapanlar İman ettiğini zanneden kişiler. Zuhruf suresi 44. Ayeti tebliğ alan ve zerre kadar düşünen aklını kullanan bir Müslüman, bu hataları asla yapmaz. Ayeti hatırlayalım. “ŞÜPHESİZ BU KUR’AN, SANA VE KAVMİNE BİR ÖĞÜT VE BİR ŞEREFTİR, ONDAN HESABA ÇEKİLECEKSİNİZ.” Zuhruf 44 Allah apaçık hükmünü verip, kullarım benim indirdiğim Kur’an’ın ipine sarılın, çünkü biz Kur’an’ı nice örneklerle açıkladık. Yemin olsun ki anlayasınız, hiç kimseye muhtaç olmayasınız diye kolaylaştırdık. Sakın Kur’an’ın sınırlarını aşmayın. Çünkü sizleri Kur’an’dan hesaba çekeceğim dediğini tebliğ aldığımız halde, eğer bizler Allah’ın bu hükümlerini hayatımıza geçirmeyip, “NE YANİ ALLAH RESULÜNÜ, POSTACI DİYEMİ GÖNDERDİ” diyerek kendimizi hala avutuyor ve batılı rivayetleri Kur’an’ın önüne geçirip, bu bilgiler olmasaydı Kur’an’ı anlaşılamaz kapalı kalırdı diyorsak, bizlerin iman kalplerine hala yerleşmemiş ve Allah’ın bizlerden memnun olmadığı kullarının arasındayız demektir. Hâlbuki Allah Resulüne verdiği görevi, yetkiyi bizlere anlatırken nasıl bilgiler veriyordu? “RESULE DÜŞEN APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR.” (Ankebut 18) “SENİN GÖREVİN SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR.” (Rad 40) Bizler Allah’ın apaçık uyarılarını dikkate almıyor ve hala batılı yaşayabilmek için, ALLAH’IN HAK OLAN AYETLERİNİN BİR KISMINA GÖZLERİMİZİ YUMUYORSAK, bizler hala Allah’ın doğru yolunda gidip, huzuru yakalayanların safında değiliz demektir. Bakın Allah gerçek Hak olanın hangi bilgiler olduğunu söylüyor. “GERÇEK HAK OLAN, RABBİNDEN GELENDİR. O HALDE KUŞKULANANLARDAN OLMA!” (Bakara 147) Allah apaçık gerçek, HAK olan Allah katından gelendir diyor ve bizlerin HAK olan Kur’an’ın asla dışına çıkmamızı yasaklıyorsa, bu uyarılara kulak asmayıp, hala YALNIZ KUR’AN İLE İSLAM YAŞANMAZ DİYEREK mezheplerin ve rivayetlerin bizlere öğretisini Kur’an’da göremediğimizde, bakın Kur’an'da şu yok, bu yok demek ki yalnız Kur’an ile İslam yaşanmıyormuş, ibadetlerimizi hayatımıza geçiremiyor muşuz diyerek, beşeri ilaveleri adeta Allah’ın vahyinin tamamlayıcısı olarak görmeye devam ediyorsak, değerli dostlarım iman bizlerin kalbine hala yerleşmemiş ve bizler hala fecr suresi 27 ve 28. Ayetinde, Allah’ın huzura kavuşan kullarından olamamışız demektir. Verecek çok örnekler var. Bizler Allah’ın dini İslam’ı yaşarken, tek bir ayete ters düşen bir inancımız varsa, o batıl bizleri tamamen Kur’an’dan uzaklaştıracaktır. İmanımıza bir damla zehir bulaştıysa O zehir mutlaka inancımızın tamamını kaplayıp, bizlerin ebedi hayatımızı karartacaktır, lütfen bu gerçeği unutmayalım. Allah’ın Resulü O örnek insana karşı bizlerin sevgisini kullanan, BİZLERİ ALLAH İLE ALDATANLARIN LÜTFEN TUZAĞINA, KUR’AN’A SARILARAK DÜŞMEYELİM. Unutmayalım lütfen, Allah sizleri Kur’an’dan sorumlu tutuyorum diye hüküm verdiyse, bizlere öğretilen hatta ibadetlerimize yapılan ilavelerden asla sorumlu tutmaz. Allah ne emretmiş ve ne kadar detay vermişse lütfen onu anlamaya çalışalım ve onu hayatımıza geçirelim ki, HUZURA KAVUŞAN VE HESAP GÜNÜDE ALLAH’IN BİZLERDEN MEMNUN OLAN, KULLARI ARASINDA OLALIM. “İŞTE ONLAR, RABLERİNDEN GELEN BİR HİDAYET ÜZEREDİRLER ve KURTULUŞA ERENLER DE ANCAK ONLARDIR.”( Bakara 5) “ANDOLSUN BİZ, KUR’AN’I DÜŞÜNÜP ÖĞÜT ALMAK İÇİN KOLAYLAŞTIRDIK. VAR MI DÜŞÜNÜP ÖĞÜT ALAN?” (Kamer 17) “EY İNSANLAR! ŞÜPHESİZ SİZE RABBİNİZDEN KESİN BİR DELİL GELDİ VE SİZE APAÇIK BİR NUR İNDİRDİK.” (Nisa 174) “ONLARIN ÇOĞU, ZANDAN BAŞKA BİR ŞEYE UYMAZ. ŞÜPHESİZ ZAN, HAKTAN HİÇBİR ŞEYİN YERİNİ TUTMAZ. ALLAH, ONLARIN YAPMAKTA OLDUKLARINI ÇOK İYİ BİLENDİR.” (Yunus 36) Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  10. Bu makalemde sizleri, bir konu üzerinde özellikle düşünmeye davet etmek istiyorum. Televizyonlarda basında öyle haberler dinliyoruz ki, sizlerde izleyince bunu Allah’a iman eden, Allah'tan korkan bir insanın, yapması mümkün değil diyorsunuz eminim. Çok daha ilginci biraz araştırdığınızda, bu kişinin dış görünüşünde dindar hatta namazını aksatmayan, hacca da gitmiş, orucunu eksiksiz tutmuş bir insan olduğunu görünce, şaşkınlığınız bir kat daha artıyor. Peki, Allah korkusu olan bir insan, küçük bir çocuğu her ne olursa olsun öldürür, ya da ırzına geçer mi? Buna benzer haberleri hep duyuyoruz. Allah korkusu olmayan, yoldan sapmış bir insandan her şey beklenir. ÇÜNKÜ YALNIZ İMAN ETTİM DEMEK, İNSANI DOĞRU YOLA İLETMEZ. İMANIN ÖZÜNÜ, EMİRLERİNİ HAYATINA GEÇİRDİĞİNDE, ANCAK DOĞRU YOLU BULURSUN. Dilinden Allah’ı ve Resulünü düşünmeyen bir insan, o sapkın insanların yaptığı zinayı, katliamı yapıyorsa, bir yerlerde çok büyük yanlış var demektir. Gelin bu konu üzerinde, Kur'an ışığında birlikte düşünelim. Allah iman ettiğini söyleyen bedevi, göçebe Araplardan, Kur’an’da bir örnek veriyor önce ona bakalım. Hucurat 14: GÖÇEBE ARAPLAR “İMAN ETTİK!” DEDİLER. DE Kİ: “SİZ (HENÜZ) İMAN ETMEDİNİZ AMA ‘TESLİM OLDUK!’ DEYİN! (ÇÜNKÜ) İMAN HENÜZ KALPLERİNİZE YERLEŞMEDİ. ALLAH’A VE ELÇİSİNE İTAAT EDERSENİZ (ALLAH) İŞLERİNİZDEN HİÇBİR ŞEYİ EKSİLTMEZ.” ŞÜPHESİZ Kİ ALLAH ÇOK BAĞIŞLAYANDIR, ÇOK MERHAMETLİDİR. (Mehmet Okuyan) Allah göçebe Arapların yaptığı yanlışlara örnek veriyor. Onlar iman ettik derler, ama İMANLARI HENÜZ KALPLERİNE YERLEŞMEDİ diyor. Demek ki iman ettim diyerek, ibadetlerimizide gösterişe dönüştürdüysek, O iman kalbize yerleşmemiş demektir. Yine Arapların kız çocuklarını diri diri toprağa gömdükleri konusunda Allah örnek verirken Tekvir suresinde, bu yaptıklarının hesabı onlara sorulacaktır diyor. BUNU TEBLİĞ ALAN BİR MÜSLÜMAN, KÜÇÜCÜK ÇOCUĞU ÖLDÜREBİLİR Mİ? Kur'an ile yetinmeyip rivayetlerle dinini yaşan, elbette hiç korkmadan herşeyi yapar. Çünkü kendisinin, ben iman ettim dediği için cehennem azabından, Allah'ın Resulünün şefaati ile kurtulacağına inanıyor. Rabbimiz sizin imanınız sözde kalmış, iman eden kulum bana verdiği sözünü tutar ve benim hükümlerime eksiksiz TESLİM OLUR diye açıklama yapıyor. Bizler yalnız Allah’ın vahyi Kur’an’a mı teslim oluyoruz? Sanırım sorun burada. Gerçek iman eden bir Müslüman, Elçisinin tebliğ ettiği Kur’an’a itaat eder yalnız ona teslim olur ve hayatına geçirirse, İŞTE O ZAMAN İMAN KALPLERİNE YERLEŞMİŞ DEMEKTİR. Gerçekten de bizlerin imanı, ne yazık ki kalplerimize daha yerleşemedi. Çünkü imanımız sözde kaldı, özüne inemedik. ALLAH’IN VAHYİNİ YETERSİZ GÖREREK, İKİNCİ PLANA ATTIK. Rivayetleri, sanı bilgileri din edindik, bu bilgilerle Kur’an’ı ancak anlayabileceğimize inandık. ÖYLE OLUNCADA İMANIMIZ BOŞLUKTA KALDI, KALBİMİZE YERLEŞEMEDİ. Kur’an bedevi Arapların yaptığı, bir başka yanlıştan örnek veriyor. Onu da hatırlayalım. Tevbe 101: ÇEVRENİZDEKİ BEDEVÎLERDEN BİRTAKIM MÜNAFIKLAR VARDIR. MEDİNE HALKINDAN DA MÜNAFIKLIKTA DİRENENLER VAR Kİ, SEN ONLARI BİLMEZSİN. BİZ ONLARI BİLİRİZ. ONLARA İKİ DEFA AZAP EDECEĞİZ. SONRA DA BÜYÜK BİR AZABA İTİLECEKLERDİR. (Diyanet meali) Ayette iman ettiğini söyleyen, yine göçebe Arapların yaptığı, çok büyük hataya örnek veriyor. Bakın onlar iman ettiklerini söyledikleri halde, ayette onlara MÜNAFIK diyor. Yani Allah’ın yolundan, vahyinde sapmış dinde bölünmüş, toplumun inançlarında KARGAŞA yaratanlar olduğunu söylüyor. Münafık, iman ettiğini söylediği halde, imanın gereklerini yani Kur’an’ın şeriatını yaşamayıp, atalarının inançları şeriatı ile İslam’ı yaşamaya çalışanları için, Allah bunlara münafık diyor. Allah’ta Resulünü uyarıyor. Onlar iman ettik diyorlar ama onlara inanma diyor. BAKIN BURASI ÇOK ÖNEMLİ. ALLAH’IN RESULÜ BİLE, GERÇEK İMAN EDENİ AYIRAMAYABİLİYORMUŞ. GÜNÜMÜZDE BİZLER, RESULÜN BİLE AYIRAMADIĞINI AYIRIYORMUŞ GİBİ, BAZI KİŞİLERİ VELİ, ÂLİM, ALLAH DOSTU İLAN EDİP, ONLARIN SÖZLERİYLE İMANIMIZI YAŞADIĞIMIZDAN, ALDATILDIĞIMIZI ÇOK GEÇ FARK EDİYORUZ. Allah Resulüne, Onların Nasıl Sapkın Bir İnanç Üzerinde Olduklarını biz biliriz, sen bilemezsin diyor. Demek ki iman ettim demekle iş bitmiyormuş. Namazı eksiksiz kılsan da, oruç tutup Hacca da gitsen, Allah’ın koyduğu sınırların dışına çıkıyor, Onun istediği bir kul olamıyorsak, İman kalplerimize yerleşemediği İçin, boşa çaba harcıyoruz demekmiş. Rabbimiz bu münafıklara, sözünü yerine getirmedikleri için İKİ DEFA AZAP EDECEĞİM DİYOR. Basında yaklaşık 20 gündür konuşulan bir haber var. Sekiz yaşındaki küçük bir kız öldürülüyor ve çuvala konup, nehrin kenarına gömüyorlar. Bu köyde herkes Müslüman ve dindar insanlar. Basından öğrendiğimiz kadarıyla, bir kişi itiraf etmiş bana bu çuvalı verdiler gömmemi istediler, sanırım para karşılığı. Ondan sonra eve gidip, namaz kıldım diye, bir televizyonda haber çıktı. İnanın içim sızladı, bu sözler eğer doğruysa. Hangi dinden olursa olsun, içinde Allah korkusu olan bir insan, HUNHARCA ÖLDÜRÜLEN O GÜNAHSIZ KÜÇÜK ÇOCUĞU ÖLDÜRENLERİN CESEDİNİ, GİZLEMEK İÇİN ONLARA YARDIM EDER Mİ? Etmez diyeceksiniz. Bu kişide zere kadar Allah korkusu olsaydı bu zulmü, katliamı gizleyip daha sonrada ALLAH’IN HUZURUNA NAMAZA DURABİLİR MİYDİ? Elbette duramazdı. Buna benzer olayları dindar olduğu söylenen kişilerin, birçok olayını televizyonlarda duyarız ve üzülürüz. Çünkü yalnız kendileri değil, İslam dinini de kötü göstermiş oluyorlar. Sorun İslam’da değil, insanların uslanmaz azgın nefislerinde. Önce onu Allah'ın vahyi Kur'an ile terbiye etmeden, Allah’ın dinini asla doğru yaşayamayız. BİR MÜSLÜMAN, İMAN ETTİM DEMEKLE, İMAN ETMİŞ OLMAZ. İMANINI ÖZELLİKLE BATILDAN VE HURAFEDEN UZAK, YALNIZ ALLAH’IN KİTABI İLE ÖNCE YAŞAYACAK, DAHA SONRADA O İMANI KALBİNE YERLEŞTİRECEK. Bu konu ile ilgili bir ayet daha hatırlatmak istiyorum. Ankebut 45: (Ey Muhammed!) KİTAPTAN SANA VAHYOLUNANI OKU, NAMAZI DA DOSDOĞRU KIL. ÇÜNKÜ NAMAZ, İNSANI HAYÂSIZLIKTAN VE KÖTÜLÜKTEN ALIKOR. ALLAH’I ANMAK (OLAN NAMAZ) ELBETTE EN BÜYÜK İBADETTİR. ALLAH, YAPTIKLARINIZI BİLİYOR. (Diyanet meali) Ayette namaz diye çevrilen kelime SALAT tır. Ne yazık ki her gördüğümüz salatı namaz diye çevirirsek, namaz kılan sahtekârlar, adaletsizler zinayı umursamadan yapan namaz kılanlardan oluruz. Allah bizlerden ilk önce namaz kılmamızı, oruç tutmamızı istemiyor. Önce istediğim gibi bir insan ol diyor. Allah Asr suresinde bizleri uyardığı gibi, iman ettim diyen kulum öncelikle, SALİH AMELLER İŞLEYECEK. Yani topluma faydalı insan olacak, yardım sever, adaletli hoş görülü bir insan olacak. İkinci çok önemli konu, bir Müslüman din kardeşine HAK OLANI YANİ BATIL VE HURAFEDEN UZAK, ALLAH KATINDAN GELEN KUR’AN’I TAVSİYE EDECEK. Yine iman eden bir Müslüman, öncelikle din kardeşini batıla, hurafeye inanması için baskı yapanlara karşı, SABRI TAVSİYE EDECEK, ÇÜNKÜ HAK YOLUNDAN GİDENLER AZINLIK, BATILI ATALARIN DİNİNİ YAŞAYANLAR ÇOĞUNLUKTA ONDAN. Daha sonrada elbette Allah’a karşı kulluk görevimizi, Kur’an’ın sınırlarını aşmadan yerine getirecektir. Ancak bu gerçekleri yerine getiren bir Müslüman’ın İMANI KALBİNE YERLEŞEBİLİR. Böyle bir Müslümanın kıldığı namaz, Allah’a karşı yaptığı dua ve din kardeşlerini karşı verdiği destek, onun imanını güçlendirdiği için O NAMAZ, DUA YAPTIĞI YARDIM VE DESTEK O İNSANI HAYÂSIZLIKTAN, FUHUŞTAN, TÜM KÖTÜLÜKLERDEN ALIKOYAR. Allah’ın istediği vasıfları taşımayan bir Müslümanın imanı kalbine yerleşmediyse, İSTEDİĞİ KADAR NAMAZ KILSIN, ALLAH’A DUA ETSİN O KİŞİYİ NAMAZ NE KÖTÜLÜKLERDEN ALI KOYAR, NEDE HAYÂSIZLIKTAN ALIKOYAR. ÇÜNKÜ ALLAH BÖYLE KULLARINI HUZURANA ASLA KABUL ETMEZ. Dilerim Kur’an gerçekleri ile yüzleşerek, imanı kalplerine yerleşen, Allah’ın biz kullarından özellikle istediği vasıfları hayatımıza geçiren, Allah’ın azınlık halis kullarından oluruz. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  11. Kendisinin tefsir hocası olduğunu söyleyen bir kişi, video konuşmasında açıkça şu sözleri söyleyebiliyor. “ÜLKEMİZDE KUR’AN BİZE YETER DİYEN DİNSİZLER ÇIKTI. BUNLARA DİREK GEVUR DİYEBİLİRSİNİZ.” Peki, bu sözleri neden ve ne amaçla söylüyor olabilir. Elbette mezheplerin ve atalarının geleneksel inancının dine yaptığı ilavelerini Kur’an’da göremediklerinde, ne yazık ki Kur’an İslam’ın yaşanması için yetersiz görülebiliyor. Tıpkı Kitap Ehlinin Allah’ın Resulüne itiraz edip, Kur’an’a inanırız ama bizim atalarımızdan günümüze gelen inançlarımız da var, onları da yaşarız dediklerinde, Allah Resulüne onları uyarmak için nasıl bir ayet indirmişti hatırlayalım. “KENDİLERİNE OKUNAN KİTABI, SANA İNDİRMİŞ OLMAMIZ ONLARA YETMEDİ Mİ? ŞÜPHESİZ BUNDA İNANAN BİR KAVİM İÇİN BİR RAHMET VE BİR ÖĞÜT VARDIR. (Ankebut 51) Lütfen ayete bakar mısınız? Allah kendilerine indirdiğimiz Kur’an yetmiyor mu diyor, Kur’an’a iman ettiğini söyleyen ve kendisini tefsir hocası, âlimi ilan eden kişiler ise neler söylüyor. Sanki Allah haşa ayetlerini açıklamamış, tefsir etmemişte bu kişiler açıklayıp bizim imanımızı kurtarmışcasına, batılı savunabiliyorlar. Kur'an'ı tefsir ettiğini söyleyenlerin hepsi, ayetten kendilernin ne anladıklarını yazıyorlar. Ya yanlış anladıysa diye soran bile yok. Dahada kötüsü, sen direk Kur'an'ı anlayamazsın okuma, tefsir kitaplarını okumalısın diyede, adeta kendilerini ruhban ilan edip Müslümanları kendi kitaplarına davet ediyorlar. Sizce bu ayetin hükmüne göre, KUR’AN BANA YETER DİYEN Mİ KÂFİRDİR, yoksa yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz diyerek, Kur’an’ın yanına mezheplerin koyduğu kurallar ve Allah’ın Resulüne ait olduğu iddia edilen, rivayet hadisleri olmasaydı asla ne Kur’an’ı anlardık, nede Allah’ın emirlerini yaşayamazdık DİYENLER Mİ KÂFİRDİR, ne dersiniz? Gerçekleri huzura vardığımızda göreceğiz. Doğrusu her şey çok açık ama kâfir kararını vermek bizlere düşmez, bu karar yalnız Allah’a aittir. Kendisini tefsir âlimi ilan eden bu kişi konuşmasında, çok ilginç bir örnek veriyor ve hiç korkmadan, çekinmeden hatta kalbi titremeden diyor ki; “TABİKİ KUR’AN BİZE YETMİYOR. HABİBİM, ONLARA İNDİRDİĞİM KUR’AN’I SEN AÇIKLA DİYE SENİ PEYGAMBER GÖNDERDİM DİYOR” DİYEREK, BATIL İNANÇLARINA KANIT YARATMAYA ÇALIŞIYOR. Ayeti yazalım, Kur’an bütünlüğünde birlikte düşünelim. Buna benzer birçok ayet Kur'an'da görebilirsiniz. Nahl 44: (O RESULLERİ) APAÇIK BELGELER VE KİTAPLARLA GÖNDERDİK. İNSANLARA, KENDİLERİNE İNDİRİLENİ AÇIKLAMAN VE ONLARIN DA (ÜZERİNDE) DÜŞÜNMELERİ İÇİN SANA BU KUR’AN’I İNDİRDİK.(Diyanet meali) Ayette siz Allah’ın Resulüne, habibim diye seslendiğini gördünüz mü? Elbette yok ama ayete eklemekte her zaman ki gibi bir kusur görmüyorlar. Birde ben yıllardır sıralı tefsir yapıyorum diyebiliyorlar. İşte böyle rivayetlerin ve batılın etkisinde tefsir yaapıyorlar. BUNDAN DAHA BÜYÜK BİR TEHLİKE OLABİLİR Mİ? Ayetin ilk cümlesinde Allah, apaçık belgelerle ve kitaplarla gönderdiğini söylüyor, tüm Resullerine gönderdiği Kitapları. SİZCE APAÇIK OLAN BİR BELGE, AÇIKLANMAYA MUHTAÇ OLABİLİR Mİ? Nedenini de açıklıyor, insanlara gönderdiğim vahyimi AÇIKLAMAN yani AÇIKÇA TEBLİĞ ETMEN ve onlarda bu açık vahiy üzerinde DÜŞÜNSÜNLER diye belirtiyor. Şöyle düşünelim, bu ayette Allah ben açıklamadım detay vermedim detayını sen anlatırsın, verdiğim emirleri nasıl yerine getirecekleri konusunda detaylı bilgiyi sen verirsin mi diyor? Eğer öyle söylediyse, GERÇEKTEN KUR’AN BİZE YETMEZDİ. Ama ayetin daha başında apaçık gönderdiğini söylediğine göre ve başka bir ayetinde biz kitapta hiç bir eksik bırakmadık, yalnız Kur'an'ın ipine sarılın dediğine göre, Resulün Kur’an’ı açıklaması sözünden ne anlamamız gerektiğini, kendi düşüncemize göre değil, Kur’an’a göre anlamamız gerektiği, çok açık anlaşılıyor. İsterseniz bu sorunun cevabını Kur’an’dan arayalım ki hata yapmayalım. Acaba gerçekten Kur’an açıklanmamış, detay verilmemişte, onu Allah’ın Resulümü açıklamış onu doğru öğrenelim. Enam 126: BU, RABBİNİN DOSDOĞRU YOLUDUR. ŞÜPHESİZ DÜŞÜNÜP ÖĞÜT ALACAK BİR TOPLUM İÇİN ÂYETLERİ AYRI AYRI AÇIKLADIK. (Diyanet meali) Enam 114: (DE Kİ:) “ALLAH’TAN BAŞKA BİR HAKEM Mİ ARAYACAĞIM? HÂLBUKİ SİZE KİTABI AÇIKLANMIŞ OLARAK İNDİREN O’DUR.” KENDİLERİNE KİTAP VERDİĞİMİZ KİMSELER, KUR’AN’IN GERÇEKTEN RABBİN TARAFINDAN İNDİRİLMİŞ OLDUĞUNU BİLİRLER. SAKIN ŞÜPHEYE DÜŞENLERDEN OLMA! (Kur’an yolu Diyanet işleri) Araf 52: GERÇEKTEN ONLARA, İNANAN BİR TOPLUM İÇİN YOL GÖSTERİCİ VE RAHMET OLARAK, İÇİNDE TAM BİLGİYE DAYALI AÇIKLAMALAR YAPTIĞIMIZ BİR KİTAP GETİRDİK. (Kur’an yolu Diyanet işleri) Hud suresi 1: ELİF. LÂM. RÂ. (BU SANA İNDİRİLEN), HİKMET SAHİBİ (VE) HER ŞEYDEN HABERDAR OLAN (ALLAH) TARAFINDAN ÂYETLERİ SAĞLAMLAŞTIRILMIŞ, SONRA DA AÇIKLANMIŞ BİR KİTAPTIR. (Diyanet vakfı) Bu ayetlere benzer onlarca ayet vardır ki, Kur’an’ı anlayalım ve hiç kimseye muhtaç olmayalım diye bizzat Allah’ın kendisinin, indirilmeden açıklanarak gönderildiğini Kıyame 18 ve 19. Ayetinde bakın nasıl açıkladığını söylüyor. “O HALDE ONU OKUDUĞUMUZ ZAMAN, SEN ONUN OKUNUŞUNU TAKİP ET. SONRA ONU AÇIKLAMAK DA BİZE AİTTİR.” Demek ki Kur’an’ı detaylandıran anlaşılır halde açıklayan, bizzat Allah olduğu anlaşılıyor. Nahl suresi 44. Ayetinde sana indirileni, kullarıma açıklaman için gönderdik sözünden ne anlamamız gerektiği, sanırım anlaşılmıştır. Açıklanmamış bir ayet olmadığını, onlarca ayetinden anladık. Demek ki Rabbimiz Resulüne şunu söylüyor. AYETLERİMİ KULLARIMA AÇIKÇA BİLDİR, TEBLİĞ ET VE ATALARININ İNANÇLARINDAN VAZGEÇSİNLER DİYOR. Nahl 44. Ayetin sonunda da zaten, Allah’ın Resulü açıkça tebliğ ettikten sonra, ayetler üzerinde düşünsünler diyor. Allah hem biz kullarını Kur’an’dan hesaba çekecek, hem de kendi korumasındaki Kuran’ı açıklamadan, bizler Resulün rivayet hadislerinden mi öğreneceğiz Kur’an’ın tüm detaylarını? Lütfen çok değil biraz düşünelim. Böyle bir adaletsizliği lütfen, Allah’a nispet etmeyelim, pişman oluruz. Ayetler açıklanmamış olsaydı, Allah yalnız Kur'an'ın ipine sarılın demez, Resulümde Kur'an'ın yanında ayetlerimi açıkladığı kitaplarınada uyun derdi. Allah ayetlerim üzerinde, aklınızı kullanın ey kullarım diyorsa, gelin bu konuda daha detaylı aklımızı kullanalım, ama referansımız elbette yalnız Kur’an olsun. Makalemde bahsettiğim ve kendisini tefsir uzmanı olduğunu söyleyen kişi, günümüz İslam toplumunun, neden Kur’an’ı yeterli görmediğine çok dikkat çekici bir örnek vermiş ve bakın ne diyor Kur’an’ın yetmeyeceğini kanıtlayabilmek adına. “KUR’AN KABEYİ TAVAF ET DİYOR TAVAF NE, KUR’AN’DA NE OLDUĞU YOK.” Bu ve benzeri örnekleri geleneksel İslam inancında çok görürsünüz ve şunu da duymuşsunuzdur, ALLAH NAMAZ KIL DİYOR AMA KAÇ REKÂT KILACAĞIZ, NASIL KILINACAK DETAY YOK diyebiliyorlar ne için, mezheplerin dine yaptığı ilaveleri ve batıl inançlarını dinin asli unsuru yapabilmek ve TOPLUMU KENDİLERİNE MUHTAÇ ETMEK VE İSTEDİKLERİ GİBİ YÖNETEBİLMEK İÇİN ELBETTE. Bizler öyle bir batıl inanç yaratmışız ki kendimize, Kitap Ehliyle adeta yarışıyoruz. Allah birçok ayetinde Hz. İsa’nın vefat ettiğini söyler. Ama bizler Allah’ın Kur’an’da apaçık söylediklerini değil, mezheplerin ve batıl inançların sözlerine daha çok önem veriyoruz ve bakın bu konuda kendimizi hangi bilgilerle kandırıyoruz. “HZ. İSA’NIN YERYÜZÜNE İNECEĞİ HAKKINDA, 100 TANE HADİS VAR.“ Bu konuda rivayetler çok, ama neden Kur’an’da geleceğine dair tek bir ayet yok? Tam tersine onun vefat ettiğini söylüyor Kur’an, ama ne yazık ki ALLAH’I DİNLEYEN YOK. Rabbimiz boşuna Adiyat suresi 6. Ayetinde, “İNSAN, RABBİNE KARŞI ÇOK NANKÖRDÜR” demiyor. Ama bu nankörlüğümüzün hesabını, mahşer günü vereceğiz. O çetin gün pişman olmak istemeyen, doğruluğundan emin olduğumuz YALNIZ KUR’AN’A SARILIR VE YALNIZ KUR’AN İLE İSLAM YAŞANMAZ DEMEZ. DAHADA ÖMELİSİ BATIL İNANÇLARIMIZI YAŞAMAK İÇİN, KUR’AN BİZE YETMEZ DEMEYELİM. BUNU YARARSAK, ALLAH’A KARŞI NANKÖRLÜK YAPMIŞ OLURUZ. Özellikle şunu söylemek isterim, Allah açıklamadığı izah etmediği hiçbir şeyden bizleri sorumlu tutmaz. Peki neden? ÇÜNKÜ ALLAH BİZLERİ KUR’AN’DAN SORUMLU TUTACAĞINA HÜKMETMİŞ VE YİNE BİZLERİN YALNIZ KUR’AN’IN İPİNE SARILMAMIZI EMRETMİŞTİR. Kur’an’da hiçbir eksik bırakmadığını nice örneklerle açıkladığını da, üstüne basa basa söylüyor. Hatta Kur’an’ın sınırlarını aşmamızı da yasaklamıştır. Bu durumda hemen kendimize soralım ve düşünelim. Allah kabeyi tavaf edin derken, bu emrini açıklamamış olabilir mi? Elbette mümkün değil. Önce Allah’ın Hac emri konusuna bakalım. Tavaf kelimesi bizim anladığımız anlamda Kur’an’da geçmez ve bahsedilmez. Örneğin 7 kez çevresini dönmek, hacerül Esvet taşının selamlanması, erkeklerin Hac esnasında dikişsiz ihram dedikleri kıyafeti giymesi, şeytan taşlaması türünden inançlar Kur’an’ın değil geleneğin, mezheplerin öğretisidir. Bunları Kur’an’da göremeyiz, çünkü Allah’ın emri, haccın gerekleri değildir. Hac konusunda Kur’an çok geniş bilgiler verir. Haram aylarda hac görevimizi yapabileceğimizden tutun, kaç gün haçta kalacağımızı, dışarıdan gelenler isterse kurban kesmeyip, 3 gün haçta, 7 günde evlerine döndüklerinde oruç tutabilecekleri bilgisini verir. Kâbe de sefa ve Merve tepelerini ziyaret etmemizde, bir sakınca yoktur diye de açıklama yapar. Bu bilgiyi dahi veren Allah, günümüzde mezheplerin rivayetlerin dine yaptığı ilaveleri de bizlerden isteseydi, onları da bizlere bildirmez miydi? . Hacca gittiğimizde, Allah’ı hep birlikte zikretmemizi, anmamızı namaz kılmamız gerektiği bilgisi verilir Kur’an’da. Bu kadar detaylı bilgiler veren Rabbimiz, kabenin çevresini 7 kez dönmemizi isteseydi onu da açıklamaz mıydı? Allah namaz vakitleri bizzat belirtip, abdesi nasıl alacağımızın detayını da tarif ettiyse, kendi huzuruna salata/namaza durmanın uzunluğu konusunda bir sınırlama yapmayıp, kısaltılmış namazı bizzat tarif edip, normal şartlardaki namazın uzunluğunu özellikle bizlere bıraktıysa, bizler bunu nasıl olurda bir eksiklik gibi görüp, BAKIN DEMEK Kİ KUR’AN YETMİYORMUŞ DERİZ. BİRDE KUR’AN YETER DİYENLERE, NASIL OLURDA DİNSİZ KÂFİR YAKIŞTIRMASI YAPARIZ? Değerli dostlarım lütfen kendimize gelelim ve imanımızı KUR’AN İLE SORGULYALIM. İnanın yaşadığımız İslam, Allah’ın indirdiği İslam’dan çok uzak, neredeyse adı kalmış desem yanlış olmaz. Bir Müslümana düşen, din kardeşini YALNIZ KUR’AN’A DAVET ETMEK VE YALNIZ KUR’AN İLE UYARMAK OLMALIDIR. DİLERİM YALNIZ KUR’AN’I YETERLİ GÖREN VE YALNIZ ONUN İPİNE SARILAN, ALLAH’IN AZINLIK HALİS KULLARI ARASINDA OLURUZ. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  12. Bu makalemde sizlerin, üzerinde düşünmeye davet etmek istediğim sure ASR suresi olacak. Bu sure 3 ayetten oluşuyor. Eğer üzerinde dikkatle düşünmeden okur geçersek, kıssadan hisse almamız asla mümkün olmayacaktır. Zaten İslam toplumuna baktığımızda, ders almadığımız anlaşılıyor. Allah özellikle bir başlık altında, bu kısa sureyi göndermesinin, çok önemli bir sebebi olmalı. Çünkü bizler öncelikle Allah’ın bizlerden ne istediğini, nasıl bir kul olmamızı tavsiye ettiğini anlamak yerine, öncelikle yapmamız gerekeni yapmayıp, daha sonra yapmamız gerekenleri yaptığımızdan, YAPTIKLARIMIZIN KARŞILIĞINIDA ALLAH’TAN GÖREMİYORUZ. Bir binanın temelini sağlam atamadıysak, daha sonra yapacaklarımızı istediğimiz kadar özenle yapmaya çalışsak ta, hiçbir faydası olmayacaktır. Konumuzla ilgili ayeti önce yazalım. ASR 1-2.-3: ANDOLSUN ZAMANA Kİ, İNSAN GERÇEKTEN ZİYAN İÇİNDEDİR. ANCAK, İMAN EDİP DE SÂLİH AMELLER İŞLEYENLER, BİRBİRLERİNE HAKKI TAVSİYE EDENLER, BİRBİRLERİNE SABRI TAVSİYE EDENLER BAŞKA (ONLAR ZİYANDA DEĞİLLERDİR). (Diyanet meali) Allah tek bir surede, biz kulları için çok önemli bir konuya açıklık getirmek için, bu sureyi özellikle indirdiği anlaşılıyor. Elbette bizlerin yaptığı yanlışlara, dikkat çekmek için. Rabbimiz biz insanların yaptığı yanlışlardan dolayı kızgınlığını belirterek, İNSAN GERÇEKTEN ZİYAN İÇİNDEDİR DİYOR. Yani yaptıklarımızın hepsi, boşa gidiyor diyor Rabbimiz. Yine buna benzer ikazını, Yusuf suresi 106. Ayetinde ne diye uyarıyordu hatırlayalım. “ONLARIN ÇOĞU ALLAH’A, ANCAK ORTAK KOŞARAK İNANIRLAR” Demek ki Allah biz iman edenlerden, öncelikle çok önemli bazı şeyler istiyor ve yanlış yapıyorsunuz diye uyarıyor. Ayette çok özel başlıklarla, iman ettiğini söyleyen biz kullarından bakın neler istiyor. Allah, iman ettiğini söyleyen benim kulum öncelikle, SÂLİH AMELLER İŞLEMELİDİR DİYOR. Yani insanlar arasında ayırt etmeden iyilikler yapan hayırda ve barışta yarışan doğru, dürüst sözüne güvenilir örnek bir insan olmamızı istiyor ve ancak böyle kullarım ziyana uğramayanlardır diye belirtiyor. Demek ki Allah öncelikle iman eden kulundan bunu istiyor. Yine ayetin devamında Allah biz kullarından, bakın nasıl bir insan olmamızı istiyor. “BİRBİRLERİNE HAKKI TAVSİYE EDENLER.” Peki, sizler HAKKI tavsiye eder sözünden ne anladınız? Onu da Allah Kur’an’da apaçık bildiriyor ve bakın ne diyordu Bakara 147. Ayetinde. “HAK RABBİNDEN GELENDİR, ARTIK SAKIN ŞÜPHE EDENLERDEN OLMA.” Demek ki iman ettim diyen ziyana uğramayacak, Allah’ın huzurunda yüzü kara çıkmayacak Allah’ın sevgili kulu, İMAN EDEN DİN KARDEŞİNE YALNIZ HAK OLANI, YANİ ALLAH KATINDAN İNDİRİLENİ TAVSİYE EDERMİŞ. Peki, bizler böylemi yapıyoruz, yoksa HAK olanın yanına, doğruluğundan asla emin olamayacağımız rivayetleri de mi ilave ediyoruz, ne deşiniz? Üçüncü olarak Allah’ın biz kullarından, olmazsa olmaz tavsiyesi, BİRBİRİMİZE SABRI TAVSİYE ETMEKMİŞ. Peki, hangi konuda sabredeceğiz burası önemli. Yoksa sana zulmedene, adaletsiz davranana sabret demiyor Rabbimiz. Enam suresi 116. Ayetinde Allah, çok önemli bir konuda bizleri uyarıyor ve ne diyordu hatırlayalım. “YERYÜZÜNDEKİLERİN ÇOĞUNLUĞUNA UYARSAN, SENİ ALLAH'IN YOLUNDAN SAPTIRIRLAR. ONLAR ZANDAN BAŞKA BİR ŞEYE UYMAZLAR VE ONLAR SADECE YALAN SÖYLERLER.” (Enam 116) Sanırım her şey çok daha net ortaya çıktı. Allah’ın istediği yolda giden kulları çok azınlık olduğu için, ONLARA ZULÜM YAPAN ÇOĞUNLUK, GERÇEK İMAN EDENLERE BASKI KURUP ZORLUK ÇIKARANLARA KARŞI, ALLAH SABREDİN DİYOR. Çünkü Allah sabredenlerin, sonunda onları mükâfat beklediği müjdesini veriyor. Değerli dostlarım, bizler iman ettik dedikten sonra, öncelikle Allah’ın bizlerden istediği bu özellikleri hayatımıza geçirdik mi? Yani hiç ayrım yapmadan, bu bizden değil demeden, Salih amel işleyip YALNIZ ALLAH KATINDAN GELEN HAK OLANIMI TAVSİYE ETTİK VE SABIRLI OLDUK. Yoksa şu kişi benim gibi düşünmüyor inanmıyor diyerek, onu öteledik dışladık, hakaret etmeyi ona reva mı gördük? Hakkı tavsiye edelim derken, YALNIZ ALLAH KATINDAN GELEN KUR’AN İLE İSLAM YAŞANMAZ DİYEREK, ALLAH’IN KİTABININ YANINA KİTAPLAR KOYARAK, ONLARIDA MI TAVSİYE ETTİK DİNİMİZİ YAŞARKEN? Eğer bu hataları yapıyorsak, Allah’ın istediği yolu takip etmiyoruz, ziyana uğrayanların safındayız demektir. Hatırlayınız Allah, Resulümde sizler için güzel bir örnek vardır diye, Resulünü örnek gösterir ve Resulü hakkında da Kur’an’da örnekler verir. Peki, Resulün çok dikkat çeken özelliği neydi? Elbette ÜMMİ oluşu. Peki bizlerin, Resulün ÜMMİ oluşundan alacağımız, hiç ders yok mu? İslam’ı mezhep, tarikat ve cemaat eksenli yaşayanlar, Allah’ın Resulünün ÜMMİ oluşundaki gerçekleri ne yazık ki topluma anlatmaktan çekinmişler, hatta işlerine gelmediği için gizlemişlerdir. Çünkü bu gerçek ortaya çıkarsa, onların hükümranlığı sona erecektir. Hz. Muhammet ÜMMİYDİ bunu Kur’an’dan öğreniyoruz. Ümmi kelimesinin anlamı, KİTAP EHLİNE TABİ OLMAYAN ANLAMINDADIR. Hz. Muhammed Allah’ın indirdiği dinden sapmış, batılı hurafeyi atalar dinini Allah’ın dini diye yaşadıklarını fark ettiğinden, Kitap Ehline tabi olmamış, AMA GERÇEKLERİN SÜREKLİ ARAYIŞINDA OLMUŞTUR. Hz. Muhammet O örnek insan, ASR suresinde, Allah’ın saydığı tüm özelliklerine Resul olmadan önce sahipti. Kur’an Hz. Muhammed’in yüce bir ahlak üzerinde olduğunu söyler bizlere. Bir başka ayetinde onurlu, yardım sever, adaletli, ayrım yapmadan herkese karşı merhametli, kendisi gibi düşünmeyenlere karşı bile saygılı bir insan olduğu örneklerini Kur’an’dan öğreniyoruz. Hatta şura suresi 52. Ayetinde Allah, ümmi oluşuna açıklık getirmek için ne diyordu hatırlayalım. “SEN KİTAP NEDİR, İMAN NEDİR BİLMEZDİN.” SENİ DOĞRU YOLA VAHYİMİZLE BİZ İLETTİK DİYE BİLGİ VERİR. DEMEK Kİ HZ. MUHAMMED, KİTAP EHLİNE TABİ OLMADIĞI İÇİN DAHA ÖNCE NE NAMAZ KILIYORDU, NE ORUÇ TUYORDU. AMA DOĞRUNUN GERÇEĞİN ARAYIŞI İÇİNDEYDİ. LÜTFEN ŞU GERÇEĞİ GÖZ ARDI ETMEYELİM. ALLAH BATILI, HURAFEYİ ATALARININ RİVAYET VE SANI İNANCINI DİN EDİNEN KİTAP EHLİNİN ARASINDAN KENDİSİNE RESUL SEÇMEK YERİNE, ÜMMİ OLUP SANIYA, RİVAYETLERE SAPMAMIŞ AMA GERÇEKLERİN ARAYIŞINDA OLAN VE ALLAH’IN BİZ KULLARINDAN İSTEDİĞİ VASIFLARA SAHİP BU KULUNU RESUL SEÇMİŞTİR. BU VASIFLARA SAHİP OLAN BİR İNSAN, ELBETTE HAK OLAN GERÇEKLERİ TEBLİĞ ALDIKTAN SONRA, ALLAH’A KARŞI KULLUK GÖREVİNİDE, BATIL VE HURAFEDEN UZAK, EKSİKSİZ YERİNE GETİRECEKTİR. Allah boşuna, Resulümde sizler için güzel bir örnek vardır demiyor. Demek ki Allah’ın öncelikli bizlerden istediği HURAFEDEN, SANIDAN, RİVAYETLERDEN UZAK Salih ameller işlememiz, yani topluma faydalı olmamız çok önemli. Yine Allah’ın bizlerden istediği ÇEVRESİNE YALNIZ HAK OLANI, YANİ ALLAH KATINDAN GELENİ TASİYE ETMESİDE, İMANIMIZIN OLMAZSA OLMAZ ŞARTI. Zaten Allah’ın Resulü Enbiya 45. Ayetinden de anlaşılacağı gibi, bizleri yalnız neyle uyardığını söylüyordu hatırlayalım. BEN SADECE, ALLAH’IN VAHYİ İLE SİZİ İKAZ EDİYORUM, UYARIYORUM. Tüm bu gerçekleri görmek istemeyene, ne söylerseniz söyleyin fayda etmeyecektir. Değerli dostlarım, Lütfen yaşadığımız İslam’ı Kur’an ile sorgulayalım. Çünkü bizlere yaşatılan İslam, Allah’ın Kur’an’da emrettiği İslam ile hiç bağdaşmıyor. Bizlere verilen emanet canımızı teslim etmeden, lütfen inancımızı gözden geçirelim ama delilimiz ve kanıtımız lütfen yalnız Kur’an olsun. Çünkü Allah bizlere bir söz vermiş bu konuda ve ne demişti? Zuhruf 44: ŞÜPHESİZ BU KUR’AN, SANA VE KAVMİNE BİR ÖĞÜT VE BİR ŞEREFTİR, ONDAN HESABA ÇEKİLECEKSİNİZ. (Diyanet meali) Sizce haşa Allah sözünden dönerde, Resulümü herhalde postacı diye göndermedim, Resulümde benim gibi dinde hükümler koyar. Onun hadisleri de Kur’an gibidir, onlardan da sorumluydunuz der mi mahşer günü? Hatta ben hükmüme hiç kimseyi ortak etmem, diye bizleri Allah uyardığı halde. KARAR SİZLERİN, İMTİHAN SİZİN İMTİHANINIZ. KİME İNANACAĞINIZ VE GÜVENECEĞİNİZ SİZE KALMIŞ. Şunu lütfen unutmayalım, Allah güvenilecek VELİNİZ yalnız benim dediği halde, kendimize güvenilecek VELİLER edindiysek, mahşer günü bu kişilerin saklanacak yer arayacaklarının örneğini de Allah Kur’an’da veriyor. ALLAH CÜMLEMİZİN YARDIMCISI OLSUN İNŞALLAH. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  13. Değerli dostlarım, bu makalemde sizlerin üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim konu, Kur’an’da ALKOL VE KUMAR konusunda geçen ayetleri, Kur’an bütünlüğünde düşünmeye davet etmek istiyorum. Bizler geleneğin ve mezheplerin öğretisiyle ayetleri anlamaya çalıştığımız için, kendimizce kelimelere farklı anlamlar verip, Allah’ın bizlere anlatmaya çalıştığından, farklı anlamlar yüklüyoruz ayetlere. Konumuzla ilgili önce iki ayeti hatırlatmak istiyorum. Maide 90: EY İNANANLAR! ALKOL, KUMAR, DİKİLİ TAŞLAR, FAL OKLARI ŞEYTAN İŞİ BİRER PİSLİKTİR. BUNLARDAN KAÇININIZ Kİ KURTULUŞA ERESİNİZ. (Bayraktar Bayraklı) Maide 91: ŞEYTAN, İÇKİ VE KUMAR YOLUYLA ARANIZA YALNIZCA DÜŞMANLIK VE KİN SOKMAK, (DAHASI), SİZİ ALLAH’I HATIRLAMAKTAN VE SALÂT TAN (İBADETTEN) ALIKOYMAK İSTER. (ARTIK BUNLARDAN) VAZGEÇTİNİZ DEĞİL Mİ? (Mehmet Okuyan) Bu iki ayette bahsedilen iki konu üzerinde özellikle durmak istiyorum. ALKOL VE KUMAR. Allah bu ikisi içinde, dikkat ederseniz, bunlar haramdır deyip kestirip atmıyor, ama bizleri farklı bir yöntemle bu illetten vaz geçirmeye çalıştığını görüyoruz. Özellikle şeytan işi bir pislik deyimini kullanıyor. Devamında bu sözlerine Rabbimiz açıklık getiriyor ve diyor ki, şeytan içki ve kumarla aranıza düşmanlık ve kin sokar huzursuz ve mutsuz bir hayatınız olur diye uyarıyor. Uyarıya devam ediyor içki/alkol ve kumar sizi Allah’ı anmaktan uzaklaştırır diye de son noktayı koyuyor. Maide 91. Ayetin son cümlesinde Allah, bu iki ayette yapılan uyarının amacını açıklıyor ve diyor ki TÜM BU AÇIKLAMALARIMDAN SONRA ALKOLDEN VE KUMARDAN VAZGEÇTİNİZ DEĞİL Mİ DİYOR. Demek ki Allah bu uyarılarıyla, bizleri bu iki illetten, imtihanımız gereği özellikle vazgeçmemiz için örnekler veriyor devamında, başımıza neler geleceği bilgisini verip ikaz ediyor. Hatırlatırım Allah zina, hırsızlık, adam öldürmek gibi haramları yasakları sayarken, hiçbir zaman vazgeçtiniz değil mi şeklinde bir uyarıda bulunmaz. Bu konuyu doğru anlamak istiyorsak, lütfen makaleyi sonuna kadar okuyunuz. Şimdide bu konuyla ilgili Kur’an’dan, diğer ayetlere bakalım. Aynı ayeti iki farklı tercümeden, konumuzla ilgili bölümlerini yazmak istiyorum. Bakara 219: SANA İÇKİYİ VE KUMARI SORARLAR. DE Kİ: “ONLARDA HEM BÜYÜK GÜNAH, HEM DE İNSANLAR İÇİN (BAZI ZAHİRÎ) YARARLAR VARDIR. AMA GÜNAHLARI YARARLARINDAN BÜYÜKTÜR….. (Diyanet meali) Bakara 219: SANA İÇKİYİ VE KUMARI SORUYORLAR. DE Kİ: BU İKİSİNDE İNSANLAR İÇİN BÜYÜK ZARAR VE BAZI FAYDALAR VARDIR; ZARARLARI DA FAYDALARINDAN BÜYÜKTÜR….( Kur’an yolu/Diyanet işleri.) Özellikle iki mealden yazdım ama dikkat ettiyseniz, her ikisi de aslında Diyanetin tercümesi. İlk tercümede alkol ve kumarın biz insanlar için BÜYÜK GÜNAH vardır diyor. Diğerinde ise BÜYÜK ZARAR vardır diyor. Elbette her türlü zararlı şeyden bizlerin uzak durması gerekir. Ayet üzerinde birlikte düşünelim. Dikkat ettiyseniz alkol ve kumardan bahsedilirken, birbirinin tam zıttı iki şey söyleniyor. Bunların kısmen az olsa da FAYDALARI olabileceği söyleniyor. Peki, bunun tam zıttı nedir? Elbette ZARARLARI kelimesi, tam zıt anlamındadır. Süleymaniye Vakfı da bu ayeti tercüme ederken, ayette geçen “İSM” kelimesini özellikle kullanıp, parantez içine bakın nasıl anlamını yazmış. “DE Kİ HER İKİSİNDE BÜYÜK BİR İSM (ZARARLAR) VE İNSANLAR İÇİN YARARLAR VARDIR” Elbette şunu söyleyebiliriz Alkol ve kumarda ısrar edenler, bu kötü alışkanlıkları onları, günaha sürükleyecektir diyebiliriz. Şimdide yine aynı konuda farklı bir ayeti hatırlayalım. Araf 33: DE Kİ “ RABBİM SADECE ŞUNLARI YASAK (HARAM) ETTİ: İSTER AÇIK, İSTER GİZLİ OLSUN HER TÜRLÜ FUHUŞ, İSM (BU KİTAPTA ANLATILAN GÜNAHLARI), HAKSIZ SALDIRI, ALLAH’IN HAKKINDA BİR BELGE (YETKİ) İNDİRMEDİĞİ ŞEYİ O’NA ORTAK SAYMANIZ (ŞİRK) VE ALLAH HAKKINDA BİLMEDİĞİNİZİ SÖYLEMENİZ.” (Süleymaniye vakfı) Ayet üzerinde düşünmeden önce, bir konuya açıklık getirmek istiyorum. Haram kelimesi yasak anlamındadır, yani siz buna GÜNAH da diyebilirsiniz, çünkü yasaklar çiğnendiğinde günaha götürecektir. Allah Kur’an’da işlenen günahlar konusunda, bir ayrım yapıyor muydu? Elbette yapıyor hatırlayalım, Nisa suresi 41. Ayetinde bakın ne diyor. “EĞER SİZE YASAKLANAN BÜYÜK GÜNAHLARDAN KAÇINIRSANIZ, SİZİN KÜÇÜK GÜNAHLARINIZI ÖRTERİZ VE SİZİ DEĞERLİ BİR YERE KOYARIZ.” Araf 33 ayette dikkat ettiyseniz, açıkça ismen belirterek fuhuş yani zinayı yasaklıyor. Devamında detay vermeden genelleme yaparak, her türlü kötü şeyden uzak durun diyor, ama ismen saymıyor. Devamında haksız yere insanlara saldırmak, öldürmekte yasaktır diyor. Devamında da çok açık ŞİRK koşmayı, Allah’ın açıklamadığı bir konuda fikirler yürütmeyi de apaçık yasakladığını, haram kıldığını bildiriyor. Bizler Allah’ın apaçık bildirdiği yasaklar üzerinde çok fazla durmayıp, detay vermediği konularda fikirler yürüterek, bakın buna göre buda haramdır diyerek, kendi düşüncemizi söylemekte sakınca görmüyoruz. Allah’ın emri olmayan onca konuyu, ALLAH EMRİ KABUL ETMEKTE BİR SAKINCA GÖRMEYİP, DİĞER HARAMLAR GİBİ İSMEN BELİRTİLMEMİŞ ALKOL VE KUMAR KONUSUNDA, KUR’AN’IN İZLEDİĞİ YOLU, YÖNTEMİ ANLAYIP BU İLLETİN BAĞIMLILARINA ANLATMAK YERİNE, HİÇ UĞRAŞMADAN ALLAH BUNLARIDA HARAM KILMIŞ, ALKOL ALIYORSAN NAMAZ KILAMAZSIN, DİNDEN ÇIKARSIN DEMEKTE SAKINCA GÖRMÜYORUZ. Buradan şunu çok açık anlıyoruz ki Allah, açıkça ismen örnek verip haram dediği, hatta bir kısmına da cezai hükümler getirdiği haramlar, bizlere bildirilmiş büyük günahlardır ve affedilmeyebileceği bildiriliyor. Gelelim alkol ve kumar konusuna. Siz hiçbir ayette alkol ve kumar konusunu Allah bizlere anlatırken, açıkça HARAMDIR BUNUN CEZASI ŞUDUR dediğini duydunuz mu? Elbette hayır, ama Allah bu konuda bizleri harama götüreceği konusunda uyarıyor. Demek ki Allah kullarına bu konuyu, farklı bir şekilde Kur’an’da ikaz ederek uyardığını anlıyoruz. Bunu önce bizler doğru anlamalıyız ki, aynı yöntemle bu illete müptela olanları uyarmalıyız. Gelelim ayete. Süleymaniye vakfı bu ayette geçen “İSM” kelimesinin yanına, parantez içinde bu kitapta anlatılan günahlar diye not düşmüş. Ama bakara 219. Ayeti tercüme ederken “İSM” kelimesine parantez içinde, ZARARLAR diye tercüme etmiş. Bu tercümeyi farklı meallerde görüyoruz. Demek ki Allah zararlı olan her şeyden bizlerin, uzak durmasını istemiş. Peki, Allah Kur’an’da ZİNAYI, DOMUZU, HIRSIZLIĞI, ADAM ÖLDÜRMEYİ bizzat isim olarak sayıp, haram diyen Rabbimiz, hatta bazılarına cezada hükmedip, bu ayette “İSM” yani genelleme yaparak bizlere zararlı olan bizzat ALKOL VE KUMAR’ a neden haramdır dememiş olabilir? Haram hükmü bizlere Kur’an’da, muhkem yani açık değil de, dolaylı vermiş olabilir mi? Mümkün değil, çünkü sorumlu olduğumuz ayetlerin Allah, MUHKEM yani apaçık olduğunu söylüyor. Bizler, Allah açık muhkem bir şekilde yazmadığı halde alkol ve kumarda bunun içine giriyor, istisnası yok dememiz ne kadar doğru olur? Şunu da hatırlatmak isterim. Benim sanki alkolü ve kumarı savunduğumu Allah serbest bırakmıştır, günah değildir demeye çalıştığımı sakın düşünmeyin. Bunlar Allah’ın dediği gibi, şeytan işi bir pisliktir ve bu alışkanlıklar bizleri GÜNAHA, HATTA AFFEDİLMEYECEK HARAMA GÖTÜREBİLİR. Bizlere düşen Allah’ın biz kullarını, nasıl bu iki illetten vaz geçirmek istiyor, onu doğru anlamaya çalışmak olmalıdır. Burası sizce önemli değil mi? Bunun nedenini araştırıp anlamak yerine, her zaman olduğu gibi, bizler işin kolayına kaçarak, Kur’an’dan zorlamayla delil yaratma çabası içine giriyoruz. Bakara suresi 219. Ayette geçen “İSM” kelimesine, GÜNAH anlamını özellikle veriliyor ve bakın ne deniyor ve delil kanıt gösteriliyor. ARAF 33. AYETİNDE DE GEÇEN VE ALLAH’IN HARAM SAYDIKLARI İÇİNDE İSM/ZARARLI ŞEYLER HARAM DİYORSA, İÇKİ VE KUMARDA HARAM DEMEKTİR DİYE SAVUNMA YAPILIYOR, DELİL GÖSTERİLİYOR. Doğrudur yasaklanmışların içindedir ama bir şartla, bu konuya Allah nasıl yaklaşıyor, nasıl uyarıyor burası çok önemli. İLGİNÇ OLAN SİGARADA "İSM" YANİ ZARARLI ŞEYLERİN İÇİNDEDİR, HATTA ALKOLDEN DAHA ZARARLIDIR. PEKİ GELENEKSEL İSLAM, NEDEN SİGARA HARAM DEMEMİŞTE, FARKLI BİR İSİMLE KONU YUMUŞATILMAYA ÇALIŞILMIŞTIR? İLGİNÇ DEĞİL Mİ? Bu örnek verilirken, ayetlerin birbirini açıkladığı düşüncesinden yola çıkılarak, bağlantı kuruluyor. Kur’an elbette kendisini açıklayan, izah eden eşi benzeri olmayan bir nurdur. Çok doğru. Hatırlatmak isterim Allah, ayetlerini açıkladığını söylüyor ama nasıl açıklıyor? MUHKEM bir şekilde, yani şüphe duymayacak kadar açık örnekler veriyor. Bu konuyu sizlere diğer ayetlerden örnekler vererek açıklamaya çalışacağım, Allah’ın izniyle. Örneğin Araf 33. Ayetin başında haram kıldıklarını sayarken, zina yani fuhuş örneğini veriyor. Ama açık MUHKEM bir şekilde zina/fuhuşun haram olduğu ile ilgi birçok ayet Kur’an’da görebilirsiniz. Yine size savaş açmamış hiç kimseye savaş açmayın, haksız saldırıda bulunmayın, öldürmeyin diye birçok uyarı ayetlerin de Kur’an’da Haram olduğunu okumuşsunuzdur. Allah emretmediği halde, bunlarda Allah katındandır demenin, çok büyük günah/haram olduğu ve bunun Allah’a şirk koşmak olarak kabul ettiğini, Allah’ın bunu HARAM kıldığını söylediği ayetler apaçık Kur’an’da var. Bu durumda bizler imtihanımız gereği Alkol ve kumar konusunda Allah’ın bunlardan uzak durun, çünkü bunlar sizi benden uzaklaştırır, şeytana yaklaştırır şeklinde uyarı ve tavsiyelerini yeterli görmeyip, Allah’ın açıkça vermediği bir hükmün nedenlerini anlamaya araştırmaya çalışmak yerine, BİZLERİN HARAM DEYİP AMACINI NEDENLERİNİ ARAŞTIRMAMAMIZ, KESTİRİP ATMAMIZ DAHA MI DOĞRU OLUR SİZCE? Allah alkol yani her türlü sarhoşluk veren içki ve kumar konusunda bizleri birçok ayetinde uyarıp ve özellikle muhkem bir şekilde asla HARAM kelimesini kullanmadan, bizleri imtihan ederek, bakalım hangi kulum sözümü dinliyor, hangi kulum iradesine sahip oluyor ya da olmuyor, bunun imtihanını veriyoruz. Allah isteseydi özellikle HARAM diyerek örneklerini verdiği gibi içki/alkol ve kumar haramdır diyemez miydi? Elbette derdi. Ama demiyor, peki neden? ÇÜNKÜ ALKOL VE KUMAR BİZ İNSANLARIN NEFSİMİZE ÇOK FAZLA YENİLDİĞİMİZ, KONULARDIR DA ONDAN. Onun için yüce Rabbimiz biz kullarına şefkatini gösteriyor yardım ediyor ve bu illetten bizleri telkin ile öğüt ve eğitimle önce bu illetten uzaklaştırmaya çalışıyor. İnatla terk etmediğimizde, Allah’ın yolundan da uzaklaşacağımızı Rabbimiz bizlere anlatıyor, yani ikna etmeye çalışıyor. Ne yazık ki bizler bu gerçeği anlamak istemiyoruz. ALLAH, KULLARIM ALKOL VE KUMAR İLLETİNDEN KURTULMAZSANIZ, BU İLLET SİZİ SONU ATEŞ OLAN HARAMA SÜRÜKLEYECEKTİR DİYOR. Bu konuda sizlere dikkat çekici örnek bir ayet hatırlatmak istiyorum. Bu ayet, anlatmaya çalıştıklarımı onaylayacaktır. “EY İMAN EDENLER! SARHOŞKEN NE SÖYLEDİĞİNİZİ BİLİNCEYE KADAR. YOLCU OLANLAR HARİÇ, CÜNÜPKEN DE YIKANINCAYA KADAR SALÂT’A (NAMAZA) YAKLAŞMAYIN!” (Nisa 43) Bazı kişilerin bu ayet hoşuna gitmediği için, ayetin hükmünün kalktığını yani nesh edildiğini bile söylüyorlar. Sizlere sormak istiyorum, Allah sarhoşluk veren bir şeyi içmenin direk ismen HARAM olduğunu söyleseydi, sarhoşluğun geçince namaza dur der miydi? Örneğin zina yapan, ismen sayılan haram dediklerini inatla yiyen, insanlara zulmeden hırsızlık yapan kişiler için, Allah’ın bu şekilde yaklaştığı bir ayet var mıdır? Asla göremezsiniz. Çünkü Allah haram dediği bir şeyi yapma alışkanlığı olan bir kulunu, ASLA HUZURUNA DAVET ETMEZ, KABULDE ETMEZ. Demek ki ismen sayılan bu haramlarla, yani yasakla alkol ve kumardan vaz geçmenin, Allah katında farklı özelliği farklı yol ve yöntemi var demektir. Acaba ne olabilir? Değerli dostlarım Allah biz kullarına şefkatiyle yaklaşıyor ve bizleri nefsi alışkanlıklarımızdan sert ve katı bir şekilde vaz geçirmek yerine eğiterek, tavsiyelerde bulunarak, ÖZELLİKLE DE HUZURUNDA NAMAZ İLE TUTARAK, KÖTÜ ALIŞKANLIKLARIMIZDAN ZAMANLA TERAPİYLE VAZ GEÇİRMEYE ÇALIŞIYOR. Allah biliyor ki bu kötü alışkanlıklar edinen kulu, huzuruma salat ile durduğunda, her gün Allah’a vereceği söz, dualar onu bir gün bu illetten vaz geçirecektir. Allah nefsi duygularla ilgili, farklı bir konuda örnek daha veriyordu Kur’an’da hatırladınız mı? ÇOK EŞLİLİK. Yasaklamıyordu ama ne diyordu hatırlayınız, Nisa suresi 129. ayetinde. “NE KADAR UĞRAŞIRSANIZ UĞRAŞIN, KADINLAR ARASINDA ADALETİ YERİNE GETİREMEZSİNİZ.” Sizce Allah adaletin yerine getirilmediği bir evliliği onaylar mı? Adaletsizlik, Allah’ın yasakladığı günahlar, haramlar ”İSM” ler içinde yok mu? Elbette var. Peki, neden bu konunun hiç konusu bile açılmaz ve haramdır, günahtır denmez İslam toplumunda? Allah bu konuya da açıklık getiriyor ve Nisa suresi 3. Ayetinde de, adaletli olan evliliğin ancak, tek eşli olabileceğini bizlere bildiriyor, yani bu alışkanlığınızdan artık vaz geçin diyor Rabbimiz huzur ve mutlu yaşamak istiyorsanız. Bakın Allah bu nefsi konuyu, tıpkı alkol ve kumar alışkanlığı olan kullarına uyguladığı yöntemi kullanarak uyarıyor, ikaz ediyor yol gösteriyor. Çok şükür günümüzde, asla adaletin sağlanamadığı çok eşlilik yok. Allah alkol ve kumar alışkanlığını ya da çok eşliliği zina, hırsızlık gibi haramların/yasakların içinde saysaydı ve böyle kullarım huzuruma durmasın deseydi, her gün güne başlarken ve gün bitiminde salata durup, doğru yolda gideceğim Allah’ım bana yardım et, bu illetten kurtar beni diyeceğimiz salat, dua kapısını Allah bizlere kapatmış olurdu. Lütfen ayetlere kendimiz ilaveler yapmayalım ve Allah bizlere ne anlatıyor, bizlere nasıl yaklaşıyor onu önce anlamaya çalışalım. Daha sonra zaten Rabbimiz bizlerin gönül gözünü açacak bizlere yardım edip, ALLAH’IN EN DOĞRU YOLUNDA EMİN ADIMLARLA İLERLEYECEĞİZ. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK https://kuranadavet1.wordpress.com/ https://twitter.com/KURANA_DAVET http://www.hakyolkuran.com/ https://www.facebook.com/Kuranadavet1/ https://hakyolkuran1.blogspot.com/
  14. Bu makalemde sizleri, Kur’an’da geçen KALPLERİN KÖR OLMASI konusu üzerinde, düşünmenize vesile olmak istiyorum. Acaba bizlerinde kalbinde, imanımızı yaşarken herhangi bir körlük var mı, hiç düşündünüz mü? Bu konu ile ilgili bir ayeti hatırlayalım. Hac 46: YERYÜZÜNDE GEZİP DOLAŞMADILAR MI Kİ, DÜŞÜNECEK KALPLERİ, İŞİTECEK KULAKLARI OLSUN? (DOLAŞTILAR, AMA İBRET ALMADILAR). ÇÜNKÜ GERÇEKTE GÖZLER DEĞİL, GÖĞÜSLERDEKİ KALPLER (KALP GÖZLERİ) KÖR OLUR. (Diyanet meali) Allah biz kullarını bakın nasıl uyarıyor. Yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı, yani çevresine bakıp araştırıp sormadılar mı, düşünmediler mi? GÖRDÜKLERİNDEN HİÇ Mİ ETKİLENİP, KALPLERİNDE BİR MUTLULUK, BİR HEYECAN OLUP, AKILLARINI BAŞLARINA GETİRMEDİLER DİYOR. Şöyle sorabilirsiniz, kalp düşünme organı değil ki kalple düşünsün diyebilirsiniz. Evet, kalp düşünme organı değil, peki neden Allah kalbimizi sanki düşünme organımız gibi söylemiş olabilir? Çünkü düşünme organına bilgi toplayan, beyni etkileyen insanın duyu organlarıdır gözlemleridir ve o gözlemlerinin sonucunda da etkilenen ilk organ insanın kalbidir. Âşık olan bir insanı düşünün, kalbi hızlı hızlı çarpar. Ya da gördüğü bir olay neticesinde, ilk etkilenen organ da kalbidir bir insanın. Düşünme, gözlemlerimizle aldığımız bilgileri beyne gönderdiğimizde gerçekleşir. Demek ki yeryüzünde dolaşıp, o eşsiz tabiatı gözleriyle gören şahit olan bir insanın, gördükleri karşısında bir arayışa girecek, önce kalbi etkilenecek o duygular ve bilgiler beyne giderek değerlendirme yaparak, beyin aldığı bilgiler ışığında karar verecektir. Ayetin devamında da beyne bilgi toplayan, bir başka kaynaktan bahsediyor, işitecek kulakları yok mu diyor. Tüm bu ve benzeri duyu organların topladığı bilgiler, beyni harekete geçiriyor, yani BEYİN DURUP DURDUĞU YERDE KARAR VEREMİYOR. Buradan şunu anlıyoruz, doğru bilgi toplayıp doğru duygularla, beyne doğru bilgi gönderirsek BEYİN DOĞRU KARAR VERİR. YANLIŞ BİLGİLER GÖNDERİRSEK, YANLIŞ KARAR VERECEKTİR. Ayetin son cümlesi ise bizleri uyarıyor ve çok önemli bir konuda bizlerin dikkatini çekerek asıl gözler değil, alacağımız yanlış bilgiler, hatalı gözlemlerimizin sonunda, göğsümüzdeki kalplerimiz kör olur diyor. GERÇEK KÖRLÜKTE, KALBİN KÖR OLMASIDIR DİYEREK BİLGİ VERİYOR. Onun için kalbimizi, temiz kaynaktan temiz bilgilerle doldurmalıyız, yanlış bilgiler kalbimizi yorar ve PASLANMASINA NEDEN OLUR. Paslanan kalpte doğru çalışmaz, hayatın gerçeklerine karşı KÖR OLUR. Şimdide gelin bu konuda kendimizi sorgulayalım. ACABA BİZLERİNDE KALBİNDE KÖRLÜK, PASLANMA VAR MI? Ne dersiniz? Hepimiz Allah’ın dinini tanımak, doğru yaşayabilmek için araştırdık, okuduk birçok bilgiler aldık. Eğer bu araştırmalarımızın neticesinde, bilgileri doğru kaynaktan aldıysak, kalbimizde beyne doğru bilgiler aktarmıştır ve bizlerde doğru kararlar veririz. Yanlış gözlemler yapıp, yanlış kaynaktan bilgi alıp kalbimizle de onaylayıp beyne aktardıysak, bu durumda beyin yanlış kararlar vermemize neden olacaktır. YANİ BEYNE NE GÖNDERİRSEK ONU ALIRIZ. Şöyle diyebilirsiniz, beyin yanlışı düzeltmez mi? Düzeltmeye çalışsada kalp paslanmış ve kör olmuşsa, beyni her zaman etkileyecek ve baskın çıkacaktır. Gelin bu konuda, küçük bir test yapalım. Önce hatırlayalım, Allah bizleri nereden sorumlu tutacağına hükmetmişti Kur’an’da? Zuhruf 44. Ayetinde Allah, BİZLERİ YALNIZ KUR’AN’DAN sorumlu tutacağına apaçık bildirmiş, yetmemiş Ali İmran 103. Ayetinde; ”HEP BİRLİKTE ALLAH’IN İPİNE, KUR’AN’A SIMSIKI SARILIN. PARÇALANIP BÖLÜNMEYİN.” HATTA BİR BAŞKA AYETİNDE, KUR'AN'IN SINIRLARINI SAKIN AŞMAYIN, diye uyarmıştı. Eğer bizler en sağlam ip olan, Kur’an’dan aldığımız bu bilgiler ışığında, Allah’ın dini İslam’ı yaşıyor da, asla Kur’an’ın sınırlarını aşmadan yalnız sorumlu olduğumuz Kur’an’a sarılıyorsak, zaten dinde parçalanıp bölünmemizde asla mümkün olamaz ve BÖYLECE KALBİMİZ PASLANMAYACAK, KÖRLÜKTE OLUŞMAYACAKTIR. Tabi bunun tam tersini yaşıyor ve yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz diyerek, kendimize İslam'ı yaşamak için başka kaynaklar buluyorsak, bu yanlış bilgilerle kalbimizi dolduruyorsak, yani BATILI İNATLA HAK ZANNEDEREK İNANCIMIZI YAŞIYORSAK, GÖZLERİMİZDE kalıcı körlük olacağı gibi, KALBİMİZ PASLANDIĞINDAN, o kalplerimizde taş kesilecektir. Lütfen şunu unutmayalım HAK İLE BATIL, YAN YANA ASLA YAŞAYAMAZ. HAKKI KALBİMİZE YERLEŞTİRMEK İSTİYORSAK, BATILI KALMİZDEN ÖNCE TEMİZLEMELİYİZ. Temizlemediğimiz sürece, Allah’ın gerçek bilgileri ile asla buluşamayız. Daha doğrusu, Allah’ın sorumlu tutacağına hükmettiği Kur’an’dan inancımızı öğrenmediysek ve yaşamıyorsak, O batıl hurafe bilgilerle adeta kör olmuş, paslanmış taş kesmiş kalbimizle doğru bilgileri beynimize gönderemediğimiz için, doğru kararlar verip ALLAH’IN İSTEDİĞİ DOĞRU YOLDA, da asla olamayız. Güzel bir söz vardır. “İNANCINA GÖRE YAŞAMAZSAN, YAŞADIĞINI İNANÇ ZANNETMEYE BAŞLARSIN. Rabbimiz, ben hükmüme hiç kimseyi ortak etmem diyor. Eğer bizler bu ve benzeri ayetlere karşı KÖR OLDUYSAK, inancımızı yaşarken de alacağımız kararlar, bu körlüğün etkisinde olacaktır. Allah Resulünün görev tanımını yaparken, “RESULE DÜŞEN APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR.” (Ankebut 18) “SENİN GÖREVİN, SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR.” (Rad 40) Diye uyardığı halde, bizler bu ve benzeri ayetlere körlük yapıp görmezden gelerek, ne yani Allah Resulünü postacı diye mi gönderdi, onunda Kur’an’ın misli kadar dinde hüküm koyma yetkisi vardır diyorsak, BİZLERİN GÖZLERİ VE KALBİ KÖR OLMUŞ AMA FARKINDA BİLE DEĞİLİZ DEMEKTİR. Değerli kardeşlerim, lütfen GÖZLERİMİZİ KUR’AN DOKTORUNA MUAYENE ETTİRELİM. Eğer kendimize başka doktorlar bulduysak, şunu lütfen unutmayalım BİZLER BAKAR KÖR OLUMUŞUZ, AMA BUNDAN ÇOK MENUNUZ DEMEKTİR. Dilerim yanlışımızın farkında olup, doğru doktora muayene olan ve gözlerindeki ve kalbindeki körlükten, pastan Kur’an ile kurtularak GÖNÜL- KALP GÖZÜNÜ AÇAN, Allah’ın azınlık halis kulları arasında oluruz. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK https://kuranadavet1.wordpress.com/ https://twitter.com/KURANA_DAVET http://www.hakyolkuran.com/ https://www.facebook.com/Kuranadavet1/ https://hakyolkuran1.blogspot.com/
  15. Bir arkadaşımızın paylaştığı bir yazıdan sizlere alıntı yapmak ve üzerinde birlikte sizleri düşünmeye davet etmek istiyorum. İlk okuduğunuzda belki, çok haklı arkadaşımız diyebilirsiniz ama biraz düşündüğünüzde, hatta çevremizde yaşananlara baktığımızda, bir yerlerde sorun olduğunu fark edeceksiniz. Gelin bu arkadaşımızın paylaştığı sözleri önce yazalım, daha sonra birlikte Kur’an merkezli üzerinde düşünelim. Konu önemli onun için detaylı yazmak zorunda kaldım, lütfen sabırla sonuna kadar okuyunuz. “MALESEF ÜLKEMİZDE “NAMAZ OLMADANDA MÜSLÜMANLIK OLUR” ZİHNİYETİ ÇOK YAYILMIŞTIR. BU ÇOK YANLIŞ BİR ZİHNİYETTİR. NAMAZ DİNİN DİREĞİDİR. NAMAZI OLMAYANIN DİNİ YIKILIR. NAMAZ KILMAYAN İMANIN MÜRİVVETİNİ GÖREMEZ. İMAN NAMAZLA MEYVE VERİR. İNANAN BİR KİMSE MÜSLÜMAN OLDUĞUNU NAMAZLA ANLAR. NAMAZ YÜCE YARADAN’LA BULUŞMADIR.” Yazının en son cümlesinden başlamak istiyorum makaleme. Namaz yüce Yaradan’la buluşmadır diyor. Çok doğru, hatta o kadar doğru ki, salat/namaz Allah ile buluştuğumuz, onu tesbih ederek şanını yücelttiğimiz, dar zamanlarımızda yalnız ondan yardım isteyerek HUZUR BULDUĞUMUZ, YANİ ALLAH İLE SOHBET ETTİĞİMİZ BİR ANIMIZDIR DİYEBİLİRİZ. Allah ile buluşamayanlar, tanışamayanlar onunla sohbet etmeyenler bunu bilemez. Hatırlatmak isterim maun suresinde, Allah yazıklar olsun o salat edenlere diye kızıyor? Peki, neden kızıyor sizce? Demek ki o salat eden yani o namaz kılanlar, Allah katında çok büyük bir yanlış yapıyorlar ki, O salat edenlere/namaz kılanlara Allah sitem ediyor. Ankebut suresi 45. Ayeti lütfen hatırlayınız, bu ayette geçen salat’ın/nama’ın bizlere nasıl bir faydasından bahsediyordu? “ÇÜNKÜ SALAT/NAMAZ, İNSANI HAYÂSIZLIKTAN VE KÖTÜLÜKTEN ALIKOR.“ Sizlere soruyorum İslam toplumunda namaz bolca kılınıyor, peki hayâsızlık ve kötülüklerden uzaklaştırdığını bizler gözlemliyor muyuz? Elbette hayır. Adaletsizlik, zina, huzursuzluk, diz boyu. DEMEK Kİ KILINAN O NAMAZ, ALLAH’IN İSTEDİĞİ ŞEKİLDE YERİNE GETİRİLMİYOR, BİR YERDE BÜYÜK BİR HATA VAR Kİ BİZLERE FAYDASI OLMUYOR DEMEKTİR. Tam bu esnada bir soru sormak istiyorum. Sevmediğiniz hiç hoşlanmadığınız bir kişi karşınızdan geldiğinde, çok samimi arkadaşınızla olduğu gibi onunla konuşur ve sohbet eder misiniz? Sanırım vereceğiniz cevap, hiç sevmediğim bir arkadaşımsa, yolumu değiştirir, onu görmezden gelirim derseniz hiç şaşırmam. İşte Yüce Rabbimizde, iman ettim Allah’ım senin istediğin bir kul oldum ve huzuruna duruyorum. Yalnız sana kulluk ediyorum, yalnız senden yardım diliyorum sözlerini hayatınıza geçirmediyseniz, YANİ ALLAH’IN EMRETTİĞİ GİBİ YAŞAMADIYSANIZ, Allah’ın hükümleri ile değil, mezheplerin rivayet beşeri hükümlerini din diye yaşıyorsanız, YANİ HAKKA BATIL KARIŞTIRMIŞSANIZ, İSTEDİĞİNİZ KADAR BOLCA NAMAZ KILIN. ALLAH BÖYLE KULUNU HUZURUNA KABUL ETMEYECEK, GÖRMEZDEN GELECEK, DUALARINADA KARŞILIK VERMEYECEKTİR. Arkadaşımız, bir insanın Müslüman olduğunu namaz kılmasıyla anlarız demiş. İşte onun için bizler namaz kılan sahtekârlar, namaz kılan adaletsizler, gösteriş için insanlara yardım eden Müslümanlar olduk. Onları gören bazıları da dinden soğuyor, gerçek İslam bu zannediyorlar. Allah boşuna, sakın sizi Allah ile aldatmasınlar diye uyarmıyor. Bizler insanları dış görünüşüne göre değil, yaşantısına hareketlerine bakarak değerlendirmeliyiz. Ayrıca kimin en doğru yolda gittiğini de bizler bilemeyiz, yalnız Allah bilir. Önce bizler, MÜSLÜMAN kelimesinin ne anlama geldiğini doğru anlayıp hayatımıza geçirmeliyiz ki, SALATIN/NAMAZIN ALLAH’TAN KARŞILIĞINI GÖREN, ALLAH’IN HUZURUNA NAMAZDA KABUL ETTİĞİ KULLARINDAN OLABİLELİM. Tekrar hatırlatmak isterim, namazımızın her rekâtında Allah’a şu sözü veriyoruz. “YALNIZ SANA KULLUK EDERİZ, YALNIZ SENDEN YARDIM DİLERİZ.” Namaz bitiyor, sanki Allah’a söz vermemiş gibi, ŞEFAAT YA RESULALLAH diyerek, yardımı şefaati Allah’ın Resulünden istemiyor muyuz? SİZCE BU İKİYÜZLÜLÜK DEĞİL Mİ? Bu kıldığımız namaza, nasıl olurda dinin direği deriz ve Allah’tan karşılığını bekleriz? Zaten Allah karşılıkta vermiyor. Bizler Müslüman olduk, iman ettik diyoruz. Peki, kime neye iman ettik? Allah’ın emrettiği gibi sizleri Kur’an’dan sorumlu tutuyorum, Kur’an’ın ipine sarılın emrini yerine getirip, Müslüman olup buna iman ettik mi? Yoksa yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz diyerek, akla gelmeyecek kaynakları, Allah’ın dinine ilave ederek iman edip Müslüman mı olduk? Eğer Allah’ın sorumlu tutacağına hükmettiği Kur’an hükümlerine göre yaşamıyor da, yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz diyerek batıl, rivayet ve sanı bilgilerle Allah’ın huzuruna duruyorsak, O SALAT/NAMAZ asla meyvesini vermez, Allah’ta bu namazı kabul etmez. Çünkü namazın güzel meyve vermesi için, O İMAN AĞACI, ALLAH’IN NURU KUR’AN İLE SULANMALIDIR. Eğer başka kaynaktan su veriliyorsa, O AĞACIN MEYVESİ İNSANI UYUŞTURUR, ZEHİRLER. AMA BU ZEHİR YAVAŞ YAVAŞ KANIMIZA GİRDİĞİ İÇİN, ÇEVREMİZDEKİ UMUTSUZLUĞUN, ADALETSİZLİĞİN ACI VE KEDERİN FARKINDA BİLE OLAMAYIZ. Namaz kılmayan, imanının mürüvvetini göremez demiş arkadaşımız. Kısmen doğru ama bir şartla. Bizler namazdan önce yapmamız gerekenleri yapmadığımız için, NAMAZ KILDIĞIMIZ HALDE NAMAZIN MÜRÜVVETİNİ DE GÖREMİYORUZ. Çünkü Allah’a karşı yaptığımız dualarımız karşılık bulmuyor. Müslüman ülkelere bakarsanız, ne demek istediğimi anlayacaksınız. Bolca namaz kılınıyor ama meyvesi zehirli ki fayda etmiyor. ÇÜNKÜ ALLAH BİRÇOĞUNU HUZURUNA KABUL ETMİYOR, MUHATAP ALMIYOR. KENDİSİNE ŞİRK KOŞANI, ALLAH MUHATAP ALIR MI? Peki neden? Çünkü İmanımızın ağacını, yanlış kaynaktan suluyoruz da ondan. Kur’an insanları doğru yola yönlendirmek için indirilmiştir ve yalnız kişiye hitap eder. Yani her Müslüman imanını bizzat kendisi Kur’an’dan öğrenmek ve yaşamakla sorumludur. ONUN İÇİN ALLAH, SİZLERİ KUR’AN’DAN HESABA ÇEKECEĞİM DİYOR. Arkadaşımız namazı olmayanın, DİNİ YIKILIR demiş. Namaza başlamadan önce dinin yani Kur’an’ın hükümlerini yerine getirmediysek, araya batıl sanı kaynakları da koyduysak, ALLAH’IN DİNİ ZATEN OLUŞMADIĞINDAN, YIKILACAK BİR DİNDEN BAHSETMEK NE KADAR DOĞRU OLUR. Değerli dostlarım, dinin sahibi Allah benim ve BEN HÜKMÜME HİÇ KİMSEYİ ORTAK ETMEM DİYOR. Bu hükmü dikkate almayıp, Kur’an’ın hiç bahsetmediği konuları dinin emri diyorsak, ALLAH'IN DİNİNE ORTAKLAR YARATIYORSAK, o dini zaten kurulmadan ellerimizle bizler yıkmışız demektir. NAMAZ DİNİN DİREĞİDİR SÖZÜ BENCEDE ÇOK DOĞRU. ÇÜNKÜ DAHA ÖNCEDE SÖYLEDİĞİM GİBİ, SALAT/NAMAZ ALLAH İLE BİR OLDUĞUMUZ, ONUNLA SOHBET ETTİĞİMİZ, DERDİMİZİ AÇIP YALNIZ ONDAN YARDIM İSTEDİĞİMİZ, RAHATLAYIP HUZUR BULDUĞUMUZ, ÇOK ÖZEL BİR ANIMIZDIR. Ama bizler namaz dinin direğidir deyip, daha önceden bir uğraş verip dersimizi çalışıp, Allah ne diyor diye merak edip, onun vahyini mesajını okumadıysak, YANİ İMANIMIZIN BİNASINI İNŞA EDİP, ÇATISINI KUR’AN İLE SAĞLAMLAŞTIRIP OLUŞTURMADIYSAK, BU DURUMDA OLUŞMAYAN BİR İMAN DİREĞİNDEN, ZATEN SÖZ EDİLEMEZ? Bizler imanımızı inşa ederken, asla kullanılmaması gereken malzemeleri kullandıysak, en küçük depremde o imandan eser kalmaz yıkılır. Salatın/namazın ve insanların birbirine destek olmadığı Müslümanlık olmaz sözü çok doğru. Çünkü Salat’ın bir anlamı da, insanların birbirine destek olmasıdır. Ama koşullarını yerine getirmek şartıyla. İslam toplumları el birliğiyle İsrail zulmüne karşı, Filistin’e destek olabiliyorlar mı? Ne yazık ki hepsi sözde kalıyor seyrediyor. Günümüzde yaşanan İslam toplumları birbirine her konuda destek mi oluyor, YOKSA KÖSTEK Mİ? Ne dersiniz? BİZLER SALATI YALNIZ NAMAZA İNDİRGEDİK VE İÇİNİ BOŞALTTIK. Salat yalnız namaz değildir. Allah’tan başkasına dua etmemek, yalnız Allah’tan yardım dilemek ve Müslümanların birbirine destek olmasıdır. Bu acı gerçek bile, yaşadığımız İslam’ın nasıl TEMELSİZ, DAYANAKSIZ OLDUĞUNU GÖSTERİYOR. İster bina yapın, isterseniz herhangi bir makine yapın, her şeyi sırasıyla yapmazsanız, birisi eksik kalırsa, hatalı malzeme kullanılırsa o bina yıkılır, o makine çalışmaz arıza yapar. Bizler Müslüman olmadan, iman ettim demeden hatta namaza başlamadan önce, Allah’ın bizlerden nasıl bir kul olmamızı istiyor onu Kur’an’dan doğru anlayıp, hayatımıza geçirmemiz gerekir. Ondan sonra zaten Allah, seni huzuruna salata/namaza kendisi çağıracaktır, lütfen bunu unutmayalım. Bu konuyu çok daha iyi anlayabilmemiz için, size yine Kur’an’dan bir örnek vermek istiyorum. Allah birçok ayetinde RESULÜMDE SİZLER İÇİN GÜZEL ÖRNEKLER VARDIR DER. Hiç araştırdınız mı, Allah Hz. Muhammed’i Resul/Elçi seçmeden önce, toplumda nasıl tanınan bir insandı? Bunu özellikle Kur’an’dan araştırdınız mı? Lütfen bu yazdıklarımın üzerinde çok ama çok dikkatle düşünmenizi rica ediyorum. Allah’ın Resulünün ÜMMİ olduğunu söyler Kur’an. Yani ÜMMİ kelimesi anlatıldığı gibi okuma yazma bilmeyen anlamında değil, KİTAP EHLİNE TABİ OLMAYAN ANLAMINDADIR. Hatta bu konuyu daha iyi anlayabilmemiz için Allah, Resulünün daha önceki inancı hakkında, bakın bizlere nasıl bilgi veriyor. Lütfen bunu cesaretle anlamaya çalışalım ki örnek alabilelim. “SEN DAHA ÖNCE KİTAP NEDİR, İMAN NEDİR BİLMEZDİN. Şura 52” Seni doğru yola biz ilettik diyerek, Allah’ın öncelikli kulundan istedikleri başka şeylerin olduğu örneğini veriyor. Peki, Hz. Muhammed’in nasıl özellikleri vardı da, Allah onu Resul olarak seçti. Madem Kitap Ehline tabi değildi, demek ki daha önce namaz kılmıyor, oruç tutmuyor, Hacca da gitmemiş olmalı. Hatta Kitap Ehlinin, Hz. Muhammed’i önceleri kabul etmek istememelerinin nedeni, ALLAH RESUL GÖNDERECEK OLSA ÜMMİLERİN ARASINDAN DEĞİL, BİZ KİTAP EHLİNİN ARASINDAN GÖNDERİRDİ diyorlardı. Çünkü Kitap Ehli Allah’ın emrettiği ibadetleri kısmen de olsa yerine getiriyorlardı o zamanlar. Hatırlatırım ama şirk koşarak. Hz. Muhammed O örnek insanı Allah neden örnek gösteriyor, neden Elçisi olarak seçmiş şimdide onu Kur’an’dan anlamaya çalışalım. ALLAH ÖZELLİKLE KİTAP EHLİ ARASINDAN DEĞİL, ÜMMİLERİN ARASINDAN BİR RESUL GÖNDEREREK, BİZLERE ŞUNU ANLATIYOR. HURAFELERE, BATILA İMAN EDEREK BANA ŞİRK KOŞARAK MÜSLÜMAN OLMANIN, HATTA NAMAZ KILMANIN BENİM İÇİN HİÇ BİR ÖNEMİ YOKTUR. BENİM İNDİRDİĞİM KİTAPLARA İMAN ETTİĞİNİ SÖYLEDİĞİ HALDE, İNDİRDİĞİM KİTABIN SINIRLARINI AŞAN VE BATILA SAPAN AMA BOLCA NAMAZ KILAN, ORUÇ TUTAN, HACCA GİDEN BİR İNSAN OLMAKTANSA, BENİM KİTABIMDAN HABERSİZ AMA GERÇEKLERİN ARAYIŞINDA OLAN DOĞRU, DÜRÜST, YARDIM SEVER, ADALETLİ, GÜVENİLİR, BARIŞSEVER OLAN, ÇEVRESİNDE SAYGIN ÖRNEK BİR İNSAN OLMAK, BİRİNCİ ÖNCELİĞİMDİR DİYOR BİZLERE. ALLAH’IN RESULÜ SİZLER İÇİN GÜZEL BİR ÖRNEKTİR DİYE, BOŞUNA DEMİYOR RABBİMİZ. Ne yazık ki Allah’ın Resulünün bu örnekliği, Müslüman toplumundan gizleniyor. Bizler iman ettiğimiz kitabı bile, bir kez anladığımız dilden okumadan, birilerinin anlatımıyla iman ettik diyorsak, o imanın kalbimize yerleşmesi, dimdik ayakta durması, güzel bir meyve vermesi, bizlere doğru yolu göstermesi, asla mümkün olmayacaktır. (Lokman Hekime: “BİLGELİĞİNİ KİMLERDEN ALDIN?” diye sorduklarında: KÖRLERDEN, CEVABINI VERMİŞ. ÇÜNKÜ ONLAR, YOKLAMADAN ADIM ATMAZLAR.) Dilerim Allah’ın Resulünü örnek alan batıldan, sanıdan ve rivayetlerden uzak bir iman yaşayarak Müslümanlardan olan, SALATI/NAMAZI GEREKTİĞİ ÖLÇÜLERDE, ALLAH’IN KUR’AN’DA EMRETTİĞİ GİBİ HAYATINA GEÇİREN, ALLAH’IN AZINLIK HALİS KULLARINDAN OLURUZ. İŞTE O ZAMAN BAKIN O KILDIĞIMIZ NAMAZ, BİZLERİN DİNİNİN NASIL SARSILMAZ, YIKILMAZ DİREĞİ OLUR GÖRECEKSİNİZ. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK https://kuranadavet1.wordpress.com/ https://twitter.com/KURANA_DAVET http://www.hakyolkuran.com/ https://www.facebook.com/Kuranadavet1/ https://hakyolkuran1.blogspot.com/
  16. Kur’an’da dikkatinizi çekmiştir, Allah bazı ayetlerinde toplumu doğru yolundan saptıranlara lanet ettiğini görürsünüz. Örneğin Yahudilerin, Allah’ın yolundan saparak onun ayetlerinin anlamlarını değiştirip, kendi batıl inançlarını Allah’ın dini diye anlattıkları için, “ALLAH ONLARA LANET ETMİŞTİR” diye geçer. Yine Maide suresi 64. Ayetinde Yahudilerin söyledikleri şu sözden dolayı da Allah bakın, sapkın Yahudilere nasıl lanet ediyor. “YAHUDİLER “ALLAH’IN ELİ BAĞLIDIR/SIKIDIR!” DEDİLER. DEDİKLERİ YÜZÜNDEN, ELLERİ BAĞLANASI VE LANET OLASICALAR!” Bu konu ile ilgili, bir başka ayete bakalım şimdide. Bakara 159: KİTAPTA İNSANLARA, AÇIKÇA GÖSTERDİKTEN SONRA İNDİRDİĞİMİZ APAÇIK DELİLLERİ VE HİDAYETİ GİZLEYENLERE HEM ALLAH, HEM DE BÜTÜN LANET EDİCİLER LANET EDER. (Mehmet Okuyan) Önce beddua ve lanet kelimelerinin ne anlama geldiğini doğru anlamalıyız. Beddua adından da belli olduğu gibi, kötü dua anlamındadır. Peki, lanet ne anlama geliyor? Kızdığımız ama kendisine zarar veremediğimiz, karşımızdaki kişinin Allah’ın sevgisinden, affından mahrum kalması için söylenen söz, ya da dua dersek yanlış olmaz. Demek ki beddua ve lanet okuma, birbirini tamamlayan bir söz diyebiliriz. Yani bunu yapanlar, kızdığı kişiye yapmak istediklerini yapamadığı için, en büyük güç Allah’a havale etmesi, Allah’ın bu kişiyi cezalandırmasını istemesi diyebiliriz. Peki, Allah’ın lanet etmesinden, bu durumda ne anlamalıyız? ALLAH KIZDIĞI BİR KULUNU, İSTERSE ANINDA CEZALANDIRIR. Kur’an’da Allah’ın sapkın kulları için lanet etmesi, onun bu kullarına karşı kızgınlığının doruk noktasındaki ifadesidir. Yoksa Allah kızdığı kulunu haşa, cezalandıramıyor da onu başkasının cezalandırması için lanet etmiyor. Bu konuyu doğru anlayabilmemiz için Tebbet suresinin ilk iki ayetini hatırlayalım. Tebbet 1-2: EBU LEHEB’İN İKİ ELİ (MALI VE KAZANCI) KURUSUN (KAHROLSUN), KENDİSİ DE! MALI DA KAZANCI DA ONA YARAR SAĞLAMADI. (Mehmet Okuyan) Allah toplumu doğru yoldan saptıran, azgın Ebu Leheb’in yaptıklarına karşı kızgınlığını dile getirip, iki eli kurusun diyor. Bu bir kızgın ifadesidir. Tam yeri gelmişken size yine eller ile ilgili bir ayeti hatırlatmak istiyorum ki, hem o konuyu hem de bu ayette geçen, eller ifadesinden ne anlaşılmalı onu doğru anlayabilelim. “HIRSIZLIK YAPAN ERKEK VE KADININ, ELDE ETTİKLERİNE KARŞILIK VE ALLAH’TAN İBRETLİK BİR CEZA OLMAK ÜZERE ELLERİNİ KESİN! ALLAH GÜÇLÜDÜR, DOĞRU HÜKÜM VERENDİR.” (Maide 38) Sizce kadın erkek ayırmadan, ne çaldığı konusunda bir detay verilmeden, kadın erkek hırsızın elini bizzat kesin, Allah'ın demiş olabileceğine siz inanıyor musunuz? Elbette mümkün değil. Burada bahsedilen el kesmek GÜCÜNÜ, KUVVETİNİ kesmek anlamındadır. Yani bir daha hırsızlık yapamayacak, bir ceza verin ona diyor Rabbimiz. Makalemin başında örnek verdiğim, Yahudilerin Allah’ın eli bağlıdır sözünden de kast edilen, bolca vermez haşa cimridir Allah anlamında söylüyor Yahudiler. Kur'an'ı dikkatle okuduğunuzda, Yahudi toplumunun Allah'ın indirdiği dinin sınırlarını tanımadığını, haddi aşarak dinlerini yaşadıklarını görürsünüz. Gelelim Tebbet suresine. Allah insanları doğru yoldan saptıran Ebu Leheb’in yaptıklarına kızgınlığını, bizlere doruk noktada anlatabilmek için, İKİ ELİ KURUSUN diyor Rabbimiz. Bu bir dua değil, daha sonra başlarına geleceklerini, şimdiden onlara Allah'ın söylemesidir. Allah isteseydi iki elini anında kurutmaz mıydı? Elbette kuruturdu. Demek ki Allah toplumu kandıran bu sapkın kişi yada kişiler için dileğini, en yüksek perdede bizlere aktarıyor ve böyle sapkın kişilerinde ileride sonlarının aynı olacağı bilgisini bizlere veriyor. Elleri kurusun tabiriyle Allah GÜCÜ, KUVVETİ, MALI, MÜLKÜ KURUSUN YOK OLSUN DİYOR. Peki, hemen oluyor mu? Elbette hemen olmuyor, peki neden? O konuya da değineceğim. Ayetin sonunda bu yaptıklarının neticesi olarak, ellerinin kuruduğunu, malının mülkünün yok olup gücünün tükendiğini, YANİ GEREKEN CEZASINI MÜHLETİNİN SONUNDA VERDİĞİNİ ALLAH bizlere bildiriyor ve hiçbir şeyin ona yarar sağlamadığı açıklamasını yapıyor. Allah indirdiği kitapların hepsinde, tüm kullarına uyarı ve ikazda bulunur ve birçok örneklerde verir. Uyarı ve ikazlarına uymayan kullarına, hemen cezasını vermiyor peki neden? ÇÜNKÜ ALLAH BİZLERE MÜHLET VERİYOR, ZAMAN TANIYOR Kİ BELKİ KULUM YANLIŞ YOLDAN DÖNER DİYE. ÇÜNKÜ BİZLERE İNDİRDİĞİ VAHİYDEN İMTİHAN ETTİĞİ BİLGİSİNİ VERİYOR. Çevrenize bakın Allah’ı inkâr eden ateistler görürsünüz. Hayatlarından da çok memnun görünürler. bazı kişiler Allah neden bu inkarcıları cezalandırmıyor diye hayıflanırlar. Ya sonları ne olur? Hiç birisinin sonu mutlu bitmez, tıpkı Kur’an’da verilen örneklerde olduğu gibi. Hatırlayınız bizlerde okuduğumuz okullarda, sürekli derslerimizden imtihan oluruz. Bazen dersimize çalışamayız, zayıf not alırız. Ama aklımız başımıza gelir, iyi bir öğrenci gibi dersimizi çalışarak, imtihanlarımızda başarılı oluruz. RABBİMİZDE BİZLERE, BU DÜNYADAKİ İMTİHANIMIZDA ZAMAN TANIYOR MÜHLET VERİYOR VE ISRARLA İNAT EDENLERİ SONUNDA CEZALANDIRIYOR. Tabi hem bu dünyada ibret olsun diye, hemde huzuru mahşerde onları nasıl bir son bekliyor, onunda açıklamasını yapıyor. Makalemin başında, Yahudileri Allah’ın ikazı konusunda örnekler vermiştim. Bu uyarıları sonunda Allah, onlara da elbette mühlet vermiş, ama sapkınlıklarında ısrar ettikleri için, onları cezalandırdığı konusunda da örneklerini veriyor. Bu konuda bir örnek daha vermek istiyorum ki, günümüzdeki yahudilerinde atalarının nasıl izinden gittiklerini daha iyi anlayabilelim. "SÖZLERİNİ BOZMALARI SEBEBİYLE ONLARI LANETLEMİŞ VE KALPLERİNİ KATILAŞTIRMIŞTIK. ONLAR, KENDİLERİNE HATIRLATILAN (TEVRAT’TAN) PAYLARINI UNUTARAK, KELİMELERİN YERLERİNİ DEĞİŞTİRİRLER. İÇLERİNDEN AZI HARİÇ, ONLARDAN DAİMA BİR İHANET GÖRECEKSİN. (YİNE DE) SEN ONLARI AFFET VE (ONLARI) HOŞGÖR! ŞÜPHESİZ Kİ ALLAH GÜZEL DAVRANANLARI SEVER. (Maide 13) Allah'ın sınırlarını aşan, yoldan tüm uyarılara rağmen sapmış Yahudileri cezalandırırken Allah, onların kalplerini katılaştırmıştık diyor. Sanırım günümüzdeki Yahudilerin torunlarınında kalpleri, hala katılaşmış bir şekilde devam ediyor. YOKSA FİLİSTİNLİLERE BUNCA ZULMÜ YAPARLAR MI? Allah bu sapkınlıkları yapan Yahudilere bile bağışlayıcılığını göstermek adına, Hz. Muhammed'e bakın ne diyor. Yinede sen onları affet, yani görmezden gel ön yargılı olma Kur'an'ı tebliğ ederken diyor. Demek ki Allah çok bağışlayıcıdır, affedicidir yeterki hatalarımızdan vaz geçebilelim. GÜNÜMÜZDE DE YAHUDİLER NE YAZIK Kİ ATALARININ İZİNDE, SON SÜRAT GİDİYORLAR. ZERRE KADAR DERS ALMADIKLARINI, KALPLERİNİN YUMUŞAMADIĞINI ÜZÜNTÜYLE GÖRÜYORUZ. Tabi tüm Yahudileri kast etmiyorum, her toplumda olduğu gibi, onların içinde de doğru yolda olanlar var. Lütfen şunu unutmayalım. Günümüzde dünya halkları, Yahudilerin Filistinlilere karşı yaptığı bu zulmü, soy kırımı seyrediyor, müdahale etme gereği bile duymuyorlar. Çünkü Yahudilerin Hristiyanların bir kısmının inancına soktuğu batıl bir inancın etkisinde, onları hatta destekliyorlar. Yahudiler, Hristiyanların içinde Evanjelist mezhebini yaratıp ve bu insanlara neyi kabul etmişler biliyor musunuz? “EVANJELİSTLERE GÖRE SİYON/YAHUDİ DEVLETİ KURULUNCA İSA GELECEK VE İSA GELİNCE İYİLERİ KÖTÜLERİ AYIRIP, İYİLERİN ORDUSUYLA, KÖTÜLERİN ORDUSU ÜZERİNE GİDECEK. BÖYLECE TANRI SON SAVAŞ’LA İBLİS’İ YOK EDİP DÜNYAYI ELE GEÇİREREK, HER ŞEYİN DENETİMİNİ SAĞLAYACAK.” Bu satırları okuduğunuzda, bunlara benzer bir inancı Müslümanların içine de, Yahudilerin soktuğunu sanırım hatırladınız. Yahudiler birkaç milyon, ama tüm dünya onlara çalışıyor neredeyse. Çünkü insanlar aklını bir kenara bırakmış, YAHUDİLERİN İNANÇLARIMIZA SOKTUĞU BATILIN, HURAFENİN ETKİSİNDE ALLAH İLE ALDATILDIĞIMIZIN, FARKINDA BİLE OLAMIYORUZ. Yahudiler Dünyayı yönetebilmek için, Hristiyanların bile içine girip, Hz. İsa’yı çarmıha gerdiklerine inandıkları toplumu bile Allah ile aldatarak, kendilerine yardım ettiriyorlar. Hatırlatmak isterim, evanjelist mezhebi yada inancı Amerikada çok yaygındır. Onun için Yahudiler bu mezhebe inananları seçer ve Amerikan yönetimine getirmeye çaba harcarlar, istediklerini onlara yaptırabilmek için. Sanırım Amerikanın bu zalimleri neden desteklediğini, şimdi daha iyi anladınız. Allah’ın dininden saparak batılı rivayetleri din edindiğimizde, sonunun nerelere varacağını asla hayal bile edemeyiz. ALLAH’IN İPİNİ BIRAKIP BATILIN YOLUNU İZLEDİĞİMİZDE, ŞEYTANI DOST EDİNDİĞİMİZİN BİLE, FARKINA VARAMAYIZ İNANIN. Şöyle bir soru sorabilirsiniz. Allah bu zulmü yapan Yahudileri neden engellemiyor? Makalemde örneğini verdiğim gibi, ALLAH HER ZAMAN OLDUĞU GİBİ, BU ZALİMLERE ELBETTE LANET EDİYOR. Ama bu zalimlerin yaptıkları ile hem onları, hem de dünyada ki tüm kullarını imtihan ediyor. Bildiğiniz gibi imtihanında bir vakti zamanı var. Allah biz kullarından şunu bekliyor. EY KULLARIM BU ZÜLME SEYİRCİ KALMAYIN. EĞER SEYİRCİ KALIRSANIZ SİZLERDE O ZÜLMÜN, ORTAĞI OLURSUNUZ DİYOR. Ne yazık ki her zaman olduğu gibi seyirci kaldık, etkisi olmayan boş sözlerle kendimizi avutuyoruz. AMA BU ZULMÜ YAPAN SİYONİST YAHUDİLER, ŞUNU ASLA UNUTMASINLAR. ALLAH’IN VERDİĞİ MÜHLET DOLDUĞUNDA, ALLAH ONLARA GEÇMİŞTE YAŞADIKLARI ACIYI, ZULMÜ BU GÜN YAPTIKLARINA KARŞILIK, TEKRAR YAŞATACAKTIR. Dilerim barıştan, kardeşlikten, dostluktan, iyilikten yana olan dünya halkları, bu acıya tarifsiz zulme el birliğiyle son verir. Yoksa dünya halkları olarak bu imtihanda, Allah’ın huzurunda hepimiz sınıfta kalacağız. BİZLER BU ZÜLMÜ SEYRETMEYE DEVAM EDERSEK, ALLAH’TAN TÜM İNSANLIĞA, BUNUN BİR KARŞILIĞININ OLACAĞINI DA UNUTMAYALIM. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  17. Bildiğiniz gibi Kur’an, iniş sırasına göre günümüzde elimizde yok. Ama eksiksiz ve Allah’ın kendi korumasında olduğuna dair Rabbimizin bu konuda bir hükmü, garantisi var ve Allah Kur’an’ı ben koruyorum diyor. Yani Kur’an bir bütün olarak korunuyor, ONUN İÇİNDE BİZLER ONUN BÜTÜNÜNDEN İSTİFADE EDEREK YARARLANMALIYIZ. Bir kısmına inanıp, bir kısmını görmezden gelmememiz konusunda Allah uyarıp, Kur’an’ı bir bütün olarak hayata geçirmemizi emrediyor. Demek ki Kur’an’ı doğru anlayabilmemiz için Kur’an’ın tamamından istifade etmeliyiz ve o ayet şu zamanda şu amaçla indi, bu ayet bu zamanda şu amaçla indi dememiz doğru olmaz. Çünkü bu konuda kesin bir bilgimiz, kanıtımız yok. Kur’an da bu konuda bilgi vermiyor. Bununda elbette bir nedeni vardır, eğer ayetlerin nüzul sebebini açıklamış olsaydı Kur’an, bizler ayetleri o zamana ve o konuya hapsederek günümüze taşımaz, ayeti öyle anlamaya çalışırdık. Buda bizleri yanıltırdı. KUR’AN AYETLERİNİN SIRALANMASI, FATİHA HARİÇ SURELERİN UZUNLUĞUNA GÖRE DİZİLDİĞİNİ GÖREBİLİRSİNİZ. Öylede söyleniyor zaten. Bazı ayetlerden hangisinin ilk ayetler arasında olduğunu, hangi ayetlerinde son ayetler arasında olabileceğini, okuduğumuzda anlayabiliriz. İniş sırasına göre ayetlerin yazılmamasının nedenleri konusunda, birçok şey söylenebilir. Her düşünceye elbette saygı duymak gerekir, ama Kur’an’ın onaylamadığı bir bilgininde ardına düşmek, bizleri gerçeklerden uzaklaştıracaktır. Önemli olan Kur’an’a karşı kuşku yaratmadan, onu bir bütün olarak anlamaya, hayatımıza geçirmeye çalışmak olmalıdır. Kur’an’ın iniş sırasını ne yazık ki emin olabileceğimiz bir kaynaktan öğrenemiyoruz, ancak günümüz şekliyle elimizde olan Kur’an Mushaf’ına, kendi batıl inançlarına kanıtlar yaratarak bakın ne diyorlar. “GELEN ÂYET VE SÛRENİN NEREDE YER ALACAĞI, KUR'AN'IN NERESİNE GİRECEĞİ DE BİZZAT PEYGAMBERİMİZE (ASM) CEBRAİL (AS) VASITASIYLA BİLDİRİLİYOR, O DA VAHİY KÂTİPLERİNE TARİF EDEREK, GEREKENİ YAPTIRIYORDU. BÖYLECE HZ. PEYGAMBER (ASM)'İN SAĞLIĞINDA KUR'AN'IN TAMAMI YAZILMIŞ, NEREYE NEYİN GİRECEĞİ BELLİ OLMUŞTUR.” Bu bilgiyi onaylayacak delil ve kanıt kesinlikle Kur’an’da yoktur, her zaman olduğu gibi bu bilgiler rivayetlerin eseridir. Allah’ın Resulü her gelen vahyi elbette yazdırmıştır ama asla kitap haline dönüştürmemiştir. Çünkü Resul yaşadığı sürece vahiy devam ediyordu, onun için şu ayeti şu sıraya koyun, bu ayeti bu sıraya koyun demeside mümkün değildi. Resulün vefatından sonra, vahiy kesildiği için, Kur’an’ı ciltletip kitap haline getiren Hz. Ebubekir olmuştur. Rivayetlerin inancımızı, nasıl yanlış yönde etkilediği konusunda, sizlere çok dikkat çekici bir örnek vermek istiyorum. Kur’an’da geçen Salat’ın şekilsel yerine getirdiğimiz ve bizlerin Farsça namaz dediğimiz konuyu, bakın rivayet hadisler nasıl Kur’an dışına çekerek, adeta rivayet bilgilerle namaz emredilmiş diyorlar. Her konuda olduğu gibi, namaz konusu da ne yazık ki mezhepler ve rivayetlerin etkisiyle şekillendirilmiş, hatta batılı İslam toplumuna kabul ettirebilmek içinde, inanılmaz hatalar yaparak toplumun kafasında kuşkular yaratılmıştır. Bu makalemde bu konuyla ilgili, çok önemli bir örnek vermek istiyorum. Geleneksel İslam anlayışı, inandıkları şekliyle namazı Kur’an’da göremediklerinde, namazın Kur’an ile emredilmediğini MİRAÇ ile Kur’an dışı emredildiğine toplumu inandırabilmek için, öyle bir rivayeti topluma inandırmışlardır ki, toplumun kafasının karışmasını bırakın, bazı art niyetli kişiler bu rivayeti, namazın asla Kur’an emri olmadığına delil göstermişlerdir. Bakın namaz ve abdest konusu topluma nasıl anlatılıyor. “NAMAZ MEKKE'DE FARZ KILINDI, ABDEST AYETİ MEDİNE'DE İNDİ.” Bu sözlerin doğru olduğuna inanırsak, Allah abdest alma ayetini indirmeden, namaz emrini vermiş diye inanmamız gerekir. Bu düşüncede, Allah'a onun kitabı Kur'an'a iftiradır. Allah boşuna ey kulum düşün, aklını kullan aklını kullanmazsan seni pislik içinde bırakırım demiyor. Bu yanlış bilgiler aklını Kur'an ile kullanmayanların ürünüdür. Peki, bu bilgiyi Kur’an mı veriyor. Elbette hayır, Kur’an şu ayet burada indi, şurada indi diye özellikle asla belirtmez. Bu bilgiler Kur’an’ın indiriliş sırasında olmayan şeklinden çıkartıldığı gibi, mezheplerin ve rivayet bilgilerin oluşturduğu kaynaklardan alınıyor ve ne deniyor biliyor musunuz? “KUR’ÂN-I KERÎM’DE ABDESTLE İLGİLİ HÜKMÜ AÇIKLAYAN ÂYET, MEDİNE DÖNEMİNDE NÂZİL OLMUŞTUR. NAMAZIN İSE MEKKE DÖNEMİNDE Mİ‘RAC GECESİ FARZ KILINDIĞI, CEBRÂİL’İN HZ. PEYGAMBER (ASM)’E NAMAZ VE ABDESTİ ÖĞRETEREK BİRLİKTE ABDEST ALIP NAMAZ KILDIKLARI VE SÖZ KONUSU ÂYETİN NÜZULÜNDEN ÖNCE, ASLA ABDESTSİZ NAMAZ KILINMADIĞI, SİYER ÂLİMLERİNİN ÜZERİNDE İTTİFAK ETTİKLERİ BİR HUSUSTUR.” Bu sözleri Kur’an’ı dikkatle okuyan, aklını kullanan hiçbir Müslüman kabul etmez. Tekrar hatırlatmak istiyorum BUGÜN ELİMİZDE BULUNAN KUR’AN MUSHAFI, ASLA KUR’AN’IN İNDİRİLİŞ SIRASINA GÖRE DEĞİLDİR. BU DURUMDA KIYAM, RÜKÛ VE SECDE İLE YAPILAN NAMAZ EMRİNİ VEREN ALLAH, YILLAR SONRA BU NAMAZI ABDEST ALARAK YAPACAKSIN DİYE, YILLAR SONRA EMRETMEZ, DETAYINI VERMEZ. LÜTFEN ÖNCE BUNU ASLA UNUTMAYALIM. Namaz ayetinin önce indirilip, çok sonra abdest ayetinin indirildiği söylenip, daha önce namaz kılınıyordu, onun için onlara bakarak namaz kılıyorlardı. Daha sonra, Allah’ın bu konudaki hükmünü hatırlatmak amacıyla abdest ayetini indirdi demek, Kur’an’ın onay vereceği bir düşünce değildir. Hatta namazın Kur’an’da asla bahsedilmeyen, MİRAÇ ile Mekke de indirildiğini söylemek, Kur’an’a iftiradır. Allah bizlere, Kur’an’ın ipine sarılıp, onun sınırları dışına asla çıkmayın, ondan sorumlusunuz diye emrediyor. Bizlerin Kur’an’dan sorumlu olacağımıza hükmedip, daha sonra bu ve benzeri onlarca ayete ters düşen bir hükmü, Allah’ın emri diye nasıl kabul ederiz. İşte bunu anlamakta zorluk çekiyorum. Hem Kur’an, indiriliş sırasına göre günümüzde yazılmamıştır diyeceğiz, hem de namaz konusunda batıl bir inancımızı kabul ettirebilmek için, namaz konusunda toplumun kafasında kuşku yaratacağız öylemi? Bunu Kur’an akıl ve mantık kabul etmez. Bizler Allah’ın Resulünün döneminde yaşıyor olsaydık, elbette bu konuda hiçbir şüphemiz olmazdı, ona sorar danışırdık. Çünkü Allah Resulünü sürekli izliyor ve en küçük hatasında onu uyarıyordu. Ama şimdi aramızda yok. Onun için bizlerin danışacağı tek bir kaynak var, oda KUR'AN. Rivayetleri Allah korumuyor Kur’an gibi, onun için sorgusuz rivayet edilen hadisleri, asla kabul edemeyiz. Çünkü Allah kesin hükmünü vermiş ve sizleri Kur’an’dan sorumlu tutuyorum demiştir. Şöyle diyenleri de duyarsınız, zaten namaz o toplumda biliniyordu, onun için abdest alarak namazın kılınacağı da biliniyordu, türünden savunmalar yapmak, Kur’an öğretisine ters düşer. Allah açıklamadığı detay vermediği hiçbir hükmü asla vermez. Çünkü Kitap Ehlinin, Allah’ın indirdiği kitaplardan çok uzaklaştıkları, hatta terk ettikleri anlatılır. ONUN İÇİNDE HZ. MUHAMMED’İN, ASLA KİTAP EHLİNE TABİ OLMADIĞI, ÜMMİ OLDUĞU BİLGİSİ VERİLİR. Allah, Resulü için ne diyordu Şura 52. Ayetinde? “SEN KİTAP NEDİR, İMAN NEDİR BİLMEZDİN.” Demek ki Allah’ın Resulü, daha önce namaz da kılmıyor ama gerçeklerin, doğruların arayışında olduğunu anlıyoruz. Allah’ın Resulü ’de namazı Kur’an’dan öğrenmiş, onu bu ayetten anlıyoruz, lütfen ayetin tamamını okuyunuz. Demek ki namaz biliniyordu, onun içinde onlara bakarak abdesti öğrenmişlerdi düşüncesi, asla Kur’an’a göre kabul edilemez. Kur’an Allah’ın indirdiği vahyin tamamına iman etmediğimiz sürece, gerçek iman etmiş olamayacağımız örnekleri verilir. DEMEK Kİ BİZLER, BU AYET ŞU ZAMANDA İNMİŞ, ŞU AYET BU ZAMANDA İNMİŞ DÜŞÜNCELERİNİ ÖNCE KAFAMIZDAN SİLMELİYİZ. ÇÜNKÜ BU KONUDA KESİN BİR BİLGİ KUR’AN’DA YOKTUR. HEPSİ TAHMİNİ KİŞİSEL DÜŞÜNCELER OLUP, RİVAYETLERİN KAYNAKLARINDA GEÇER. ONLARADA DİNİN EMRİ ASLA DİYEMEYİZ. ÇÜNKÜ DİN ALLAH’IN’DIR, YANİ DİN ALLAH’IN HÜKÜMLERİ KUR’AN İLE YAŞANIR. İniş sırasına göre Kur’a meali yazdım diyenlere sormak gerekir, bunu nereden aldınız kesin emin misiniz, kaynağınız nedir desek, cevap almamız mümkün değildir. DEMEK Kİ ŞU DÜŞÜNCENİN YANLIŞ OLDUĞU ANLAŞILIYOR. "BİLDİĞİMİZ NAMAZ KUR’AN’DA YOKTUR, ÇÜNKÜ NAMAZ MEKKE'DE FARZ KILINDI, ABDEST AYETİ MEDİNE'DE İNDİ. BİLDİĞİMİZ NAMAZ KUR’AN’DA OLSAYDI, ABDEST EMRİ DAHA ÖNCE İNDİRİLİRDİ, ONUN İÇİN NAMAZIN KUR’AN EMRİ OLDUĞUNU SÖYLEYEMEYİZ. EMREDİLEN SALAT TIR ODA NAMAZ DEĞİLDİR" DİYENLERİN SAVUNMASININDA, DAYANAKSIZ OLDUĞUNU SÖYLEMEK İSTERİM. Biz herhangi bir konuyu Kur’an’dan araştırdığımızda, mutlaka Kur’an bütünlüğünde anlamaya çalışmalıyız. LÜTFEN ŞUNU UNUTMAYALIM, KUR’AN YAKLAŞIK 23 YILDA, TOPLUMUN YAŞADIĞI OLAYLAR VE SORULAN SORULAR IŞIĞINDA, YAVAŞ YAVAŞ İNMİŞTİR. ALLAH BİR KONUDA İNDİRDİĞİ AYETİN AÇIKLAMASINIDA, NİCE ÖRNEKLERLE KUR’AN’DA VERDİĞİNİ SÖYLÜYOR. Kime inanacağınız elbette size kalmış. İmtihan işte böyle bir şey. Onun için Allah biz her şeyden nice örnekleri, değişik ifadelerle verdik ki anlayasınız diyor ayetlerinde. Yüce Rabbimiz bizlerin Kur’an’a sarılmamızı istiyor ve atalarınızın inançları ile değil rivayet ve batıldan uzak, Kur’an’ın ipine sarılarak İslam’ı yaşamamızı istiyorsa, verdiği emrinde detayını yıllar sonra değil, hayatımıza geçirmemiz istendiği anda göndermiştir, bu gerçeği lütfen unutmayalım. Allah’a mantık dışı bir hükmü isnat etmeyelim. KAFAMIZI KARIŞTRMAYA ÇALIŞANLARI BATIL VE RİVAYETLERİN IŞIĞINDA DEĞİL, ALLAH’IN EMRETTİĞİ GİBİ AKIL VE KUR’AN MERKEZLİ DÜŞÜNÜP ANLAMAYA ÇALIŞALIM. Salatın şekilsek boyutu yani kıyam, rükû ve secde Allah’ a karşı saygımızı, sevgimizi hatta dileklerimizi bildirdiğimiz, kalbimizi Allah'a açtığımız, ona karşı koşulsuz boyun eğdiğimiz bir anımızdır. GÜNÜMÜZDE BU SALATA ÖYLE İLAVELER YAPILMIŞTIRKİ, O İLAVELERİ KUR’AN’DA GÖREMEDİKLERİNDE, BİR KISM MÜSLÜMAN, BAKIN DEMEK Kİ HER BİLGİ KUR’AN’DA YOKMUŞ DİYEREK, RİVAYETLERLE İSLAM’I YAŞABİLECEKLERİNE İNANMIŞ. BİR KISMIDA YAPILAN İLAVELERİ KUR’AN’DA GÖREMEDİKLERİNDE, KIYAM, RÜKÛ VE SECDE KELİMELERİNE FARKLI ANLAMLAR VERİP, BUGÜN KILINAN NAMAZ YANİ SALAT KUR’AN’DA YOKTUR DEYİP, İŞİN İÇİNDEN ÇIKMIŞTIR. HER İKİSİDE AKLIN VE KUR’AN’IN ONAYLAMADIĞI İNANÇLAR OLUP, KİŞİSEL DÜŞÜNCELERDİR. Değerli dostlarım salat yani şekilsel boyutları ile istenen namazı elbette mezheplerin anlattığı ve ilavelerle şekillendirdiği haliyle, asla Kur’an’da bulamazsınız. Allah’ın bu şekliyle şekillendirdiği bir emri de yoktur. Kur’an’da özellikle vakti çok açık ve net tarif ettiği zamanlarda, örneğin sabah güne başlarken yine günün bitiminde akşam olduğunda, Allah’a şükranlarımızı sunduğumuz, onu tesbih edip ondan yardım dileyip huzur bulduğumuz, yani yüce Rabbimize kalbimizi açtığımız, ÇOK ÖNEMLİ BİR ANIMIZDIR. Bunu görmezden gelip Allah ile irtibat kurmamak, bence yapabileceğimiz en büyük yanlışımız olur. Dilerim bu gerçeklerin farkında olan, Allah’ın halis kulları arasında oluruz. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  18. Kur’an her çağa hitap eden, aklını kullananlara bir rehberdir, yol göstericidir. Ama bu rehberin amacını, her çağda doğru anlayıp algılayabilmemiz içinde, Kur’an’ın önerdiği yöntemi kullanmalıyız. Allah birçok ayetinde bizlerin düşünmemizi, aklımızı kullanmamızı ister. Peki neden? Kur’an açık ve anlaşılır değil mi? Elbette muhkem ayetleri okuyan herkes anlar. Peki, Allah neden ayetler üzerinde sürekli düşünmemizi, aklımızı kullanmamızı istiyor olabilir bu durumda? İşte bunu batıl ve hurafeden uzak, tertemiz bir akılla Kur’an’ı okumaya başlayan ancak anlar fark eder. Bunu yapamadığımız içinde bizler Kur'an'ı herkes anlayamaz diyerek düşünmeyi başkalarına bıraktığımız gibi, Kur'an'ı anladığımız dilden genel çoğunluğumuz hiç okumadı, OKUYANLARDA ANLAMADIĞI DİLDEN OKUYARAK, KUR'AN'I YALNIZ SESLENDİRDİ. Kur’an’da Allah’ın verdiği bazı hükümler evrenseldir, her çağda değişmeden hayata geçirilecek konulardır. Örneğin ADALET, EŞİTLİK, DİNDE ZORLAMA YOKTUR, FUHUŞ, ZİNA, HIRSIZLIK, ADAM ÖLDÜRME gibi. Bunları çoğaltabilirsiniz, bunlar çağımızda da özenle topluma çeki düzen vermesi için, üzerinde durulması gereken konulardır. Peki, bu konularda Kur’an’da verilen örnekler konusunda nasıl düşünmeliyiz. Örneğin Zina yapan kadın ya da erkek konusunda, Kur’an nasıl bir örnek veriyor ona bakalım. Nur 2: ZİNA EDEN KADIN VE ZİNA EDEN ERKEKTEN HER BİRİNE YÜZER DEĞNEK VURUN. ALLAH’A VE AHİRET GÜNÜNE İNANIYORSANIZ, ALLAH’IN DİNİ(NİN KOYMUŞ OLDUĞU HÜKMÜ UYGULAMA) KONUSUNDA ONLARA ACIYACAĞINIZ TUTMASIN. MÜ’MİNLERDEN BİR TOPLULUK DA ONLARIN CEZALANDIRILMASINA ŞAHİT OLSUN. (Diyanet meali) Allah ayetler üzerinde, bizlerin düşünmesini emrediyordu hatırladıysanız. Bu ayetin 1400 yıl önce indiğini ve o günkü toplumun koşulları ile bir cezanın oluşturulduğunu önce unutmayalım. Gelin bu ayet üzerinde birlikte düşünelim, ALLAH BU HÜKMÜ NE AMAÇLA VERMİŞTİR? Bu cezanın asıl amacı nedir diye sorsam, sanırım zina suçunu işleyen kadın ya da erkeğin, HATTA O TOPLUMUN, AİLE BİRLİĞİNİN KORUNMASI bir daha bu suçu işlememesi için TOPLUMDA BİLİÇ OLUŞTURMAK, TOPLUMU BU TÜR DAVRANIŞLARDAN UZAK TUTMAK ADINA VERİLEN BİR CEZA DİYEBİLİRİZ. Demek ki amaç zina konusunda, CAYCIRILIK BİLİNCİ OLUŞTURMAK OLDUĞU ÇOK AÇIK ANLAŞILIYOR. O çağın, toplumun anlayacağı üslupta kalabalık bir gurubun huzurunda, herhangi bir kesici silah bıçak kullanmadan, sopayla ya da benzeri bir şeyle cezalandırılması isteniyor. Günümüz zihniyeti, anlayışıyla düşündüğünüzde, buna çok canice bir ceza diyebilirsiniz. Ama bu ceza 1400 yıl önce ki toplumun anlayacağı bir üslup, gerçek olduğunu lütfen unutmayalım. O günkü toplumun gelenek ve kültürlerinide hayal edelim, kız çocuklarını diri diri kuma gömerek öldürülmesini, hiç kimse yadırgamıyor. Sanırım bunu yadırgamayan bir topluma, zina yaptıklarında böyle bir cezanın verilmesi, hafif bile kalır. Kız çocuğunu kuma gömerek öldürülmesini, günümüzde olsa nasıl karşılardınız? Cevabınızı duyar gibiyim. ONUN İÇİNDE KUR’AN’DA VERİLEN BAZI CEZA AYETLERİNİ LÜTFEN, O GÜNÜN ŞARTLARI İLE HAYAL EDEREK DÜŞÜNELİM VE GÜNÜMÜZE UYGUN HALE DÖNÜNÜŞTÜRELİM. Yeri gelmişken şunu da söylemek isterim. Aynı zina suçunu iki kadın kendi arasında yapmışsa, yani buna günümüzde lezbiyenlik diyoruz, bakın ona bu durumda Nisa suresi 15. Ayetinde, nasıl bir ceza verilmesini istiyor Allah. “KADIN KADINA HAYÂSIZCA DAVRANIŞLARDA BULUNANLARA/LEZBİYENLİK YAPANLARA GELİNCE, ONLARIN İŞLEDİĞİ BU AHLAKSIZLIĞA ARANIZDAN DÖRT KİŞİ ŞAHİTLİK ETSİN; BUNLAR ONUN İÇİN ŞAHİTLİK YAPARLARSA, SUÇLU KADINLARI ÖLÜM ALIP GÖTÜRÜNCEYE YAHUT ALLAH ONLARA TÖVBE ETMELERİ SURETİYLE BİR KAPI AÇINCAYA KADAR, EVLERİNE HAPSEDİNİZ.” (Nisa 15) Bakın bu durumda ceza, daha farklı hale dönüştü. Demek ki 1400 yıl önceki toplumun bilimsel gelişimleri, kültürü, anlayışı gelenekleri doğrultusunda verilen cezaların tek bir amacı var. BU HATADAN VAZ GEÇİRMEK, BİR DAHA BU YANLIŞIN YAPILMAMASI VE TOPLUMDA HUZURUN SAĞLANMASI ASIL AMAÇ. Buradan da şunu anlıyoruz. AMACI GERÇEKLEŞTİRMEKE İÇİN İZLENEN YOL, VERİLECEK CEZALAR, GÜNÜN ŞARTLARINA GÖRE DEĞİŞEBİLİR. Biliyorum aklınıza hemen nereden uydurdun bunu, bana bir örnek verir misin Kur’an’dan diyenleri duyar gibiyim. Aslında örnek vermeye gerek yok ama vereceğim. Allah ayetler üzerinde düşün derken, okuyup geçme SİZLERE EMRETTİĞİM HER ŞEYİN ÖNCE AMACINI, NEDENİNİ HAYATINA GEÇİRMEDEN ÖNCE DÜŞÜN DİYOR. Ama bizler düşünmeyi başkalarına bırakıp, koyun misali ne söylenirse yerine getirdiğimiz için, YAPTIĞIMIZIN AMACINI, NEDENİDE HİÇ ANLAMAYA ÇALIŞMIYORUZ. Anlayamadığımız içinde hayatımıza geçiremedik. Hac suresi 27. Ayetinde, hac emrini ilan etmesi için Allah Resulüne bakın ne söylüyor ve Hac emrinin nasıl ilan edilmesini istiyor. Hac 27: İNSANLAR ARASINDA HACCI İLAN ET Kİ, GEREK YAYA OLARAK, GEREK UZAK YOLLARDAN GELEN YORGUN DEVELER ÜZERİNDE SANA GELSİNLER. (Diyanet meali) Ayeti okudunuz, ayette Allah Resulüne Haccı ilan et gerek yaya, gerekse yorgun binek hayvanlarla yani develerle, atlarla Hacca gelsinler diyor. Eğer biraz önce Zina konusunda verdiğim örnekte olduğu gibi, zina yapan cezalandırılmak istiyorsa, mutlaka Kur'an'da geçen şekliyle yüz sopayla cezalandırılmalıdır dersek, yani cezanın amacını nedeni anlamaya çalışmazsak, bu ayette Allah’ın o devrin, dönemin koşulları doğrultusunda verdiği emri de, aynen bu güne taşıyarak şöyle dememiz gerekirdi. HACCA UÇAKLA, YA DA ARABAYLA GİDEMEYİZ, YALNIZ YÜRÜYEREK YA DA BİNEK HAYVANLARLA DEVEYLE YA DA ATLA GİTMEMİZ GEREKİRDİ, DEMEMİZ GEREKİR. Hiç kimse bu ayeti günümüze taşımıyor, o örnek o çağın gerekleri içindir diyor, ama diğer verilen cezaları o devrin koşulları ile çağımıza taşımaya çalışıyoruz. BU HATAYI BİZLER ÇOK YAPIYORUZ, ÇÜNKÜ AYETLERİN AMACINI, NEDENİNİ ANLAMAK YERİNE, EMRİN ÖZÜNE İNMEYİP SÖZDE ALLAH’IN EMRİNİ ANLAMAYA ÇALIŞIYORUZ. Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz. Allah Kur’an’da insanlar arasında işlenen suçlarda, yapılmasını istemediği suçların karşılığında örnek verdiği cezalar, suçtan vaz geçirmek için AMACA YÖNELİK, O DÖNEMİN ŞARTLARINDA VERİLMİŞ CEZALARDIR. Bizlerde İşlenen suçun, o şahıs tarafından bir daha oluşmaması vaz geçmesi için, GÜNÜMÜZ ŞARTLARINDA GEREKEN CEZA VERİLEBİLİR. Hatta ayette özellikle bu ceza, belirli bir toplum tarafından ders alınması içinde, toplum tarafından izlenmesi istenmiştir. Önemli olan hem bu suçu işleyenin, hem de bu suça meyilli olanların ders almasıdır. Bu konularda birçok örnek verilebilir. Ben sizlere bir örnek verdim. Lütfen aynı mantıkla diğer ayetler üzerinde düşünelim ve ALLAH’IN BİZLERE HANGİ AMAÇLA CEZALARA HÜKMETTİĞİNİ DOĞRU ANLAYALIM Kİ, AYNI MANTIKLA GÜNÜMÜZ TOPLUMU ÜZERİNDE UYGULAYALIM. Geçmişin ve geleceğin kopmaz bir bağı vardır. Bugünümüzü ve yarınımızı, geçmişimiz şekillendirir. GEÇMİŞTE YAŞADIĞIMIZ HER BİR OLAY, BİZİ BİZ YAPAR. Bu sebepledir ki her zaman geçmiş ile ilgili sözler söylenir ve geçmişe atıfta bulunulur. ÖNEMLİ OLAN GEÇMİŞTEN DERS ALIP, GEÇMİŞİ GERİDE BIRAKIP, GELECEĞİMİZİ ÇAĞIN İLMİ IŞIĞINDA, DOĞRU İNŞA ETMEKTİR. Özellikle zina konusunu örnek verdim. Bizler İslam toplumu olarak, ne yazık ki Allah ile aldatılıyoruz. Bizleri yönetenler, Allah’ın apaçık ZİNA ayetini Kur’an’da gördüğü halde, hala kanunlarımızda zinanın suç sayılmaması düşündürücü değil midir? Hatta bundan yaklaşık 20 sene önce zina suç sayılıyordu ve onun karşılığında caydırıcı bir cezası vardı. AMA KALDIRILDI. Neden diye sorgulamıyoruz bile. Yorumunu sizlere bırakıyorum. Dilerim Kur’an gerçekleri ile buluşan, onu çağımızın gerçekleri ile buluşturan, Allah’ın azınlık halis kulları arasında oluruz. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  19. Bu makalemde sizlerin, üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim çok önemli ayetler var. Lütfen bu ayetler üzerinde Kur’an merkezli düşünelim ki, bizden önce yaşamış ve Allah’ın yolundan sapmış Kitap Ehlinin yanlışlarına bizlerde düşmeyelim. Bakın Allah, doğru yolda giden kullarının, nasıl bir iman üzerinde olduklarını söylüyor. Ahzab 39: ONLAR, ALLAH'IN GÖNDERDİKLERİNİ TEBLİĞ EDERLER VE O'NDAN KORKARLAR, ALLAH'TAN BAŞKA KİMSEDEN KORKMAZLARDI. HESAP GÖRÜCÜ OLARAK DA ALLAH YETER. (Elmalı meali) Yüce Rabbimiz bizleri, çok önemli bir konuda uyarıyor ikaz edip bakın ne diyor. Benim halis kullarım asla benim koyduğum sınırların dışına çıkamazlar. BU KILLARIM BENİM GÖNDERDİĞİM VAHYE İNANIR VE YALNIZ BENİM İNDİRDİĞİM AYETLERİMİ TEBLİĞ EDERLER BATILA, RİVAYETLERE İNANMAZLAR DİYOR. Devamında ise çok daha önemli bir uyarıda bulunuyor ve diyor ki, iman eden kullarım yalnız benden korkarlar, benim dışımda hiçbir beşerden korkmazlardı diyerek, geçmişte azınlıkta olsa doğru yolu izleyen kullarının özelliklerini Rabbimiz bizlere apaçık, işte böyle bildiriyor. Ayetin sonunda da hesap görecek, yani mükâfatlandırıp cezalandıracak Allah yeter, diyerek son noktayı koyuyor. Değerli kardeşlerim, sizce Allah’ın örnek verdiği doğru yolunda giden O azınlık halis kullarından, şimdi bizler günümüzde olabildik mi? Elbette hayır, Kitap Ehlinin yaptığı yanlışları bizlerde yaptığımız gibi, sanırım onlardan daha da ileri gittik. Allah’ın Resulünü Allah’ın hüküm ortağı yaptık, yetmedi Allah Resulünün yetki ve sorumluluğunu, çok açık bizlere Kur'an'da bildirip, Resule düşen yalnız tebliğ etmektir dediği halde ne dedik? "HERHALDE ALLAH RESULÜNÜ, POSTACI DİYE GÖNDERMEDİ" diyerek, Resulünün de dinde hükümler koyabileceğine inandık ve böylece Allah’a şirk koştuk. Yetmedi kendimize veliler, gavslar, şeyhler edinip onlara da hiç şüphe duymadan güvendik, sığındık onlarıda vekil edindik, onlardan da korkup çekindik. Hatırlatırım Allah hiç kimseye muhtaç olmayalım diye yemin ederek, Kur’an’ı anlayabilmemiz için kolaylaştırdığını söylüyor. Allah’ın bu konuda uyarı ve ikazlarını hatırlayalım. Sakın Kur’an’ın sınırlarını aşmayın, yalnız Kur’an’ın ipine sarılın, Kur’an’ı açıklamak bizim görevimizdir. Kur’an’ı biz nice örneklerle açıkladık ki, hiç kimseye muhtaç olmayasınız. Sizleri Kur’an’dan sorumlu tutuyorum. Benden başka Veliler edinmeyin, güvenilecek Veliniz yalnız benim dedikçe, sanki Allah’a inat neler söylüyoruz ve nelere inanıyoruz hatırlayalım. “YALNIZ KUR’AN İLE İSLAM YAŞANMAZ. KUR’AN ÖZET BİLGİ VERİR. KUR’AN’I ANLAŞILIR HALE GETİREN, AÇIKLAYAN ALLAH’IN RESULÜNÜN RİVAYET HADİSLERİDİR. HADİSLER KUR’AN AYETİ GİBİDİR. BİRİSİNİ İNKÂR EDERSEN, DİNDEN ÇIKMIŞ OLURSUN. VELİSİ OLMAYANIN VELİSİ ŞEYTANDIR." Bunlara benzer yüzlerce yanlışımız var ama Kur’an ile aramıza girenler, Kur’an’ı anlamamızı engelleyenler, bizleri işte böyle bataklığa sürüklüyorlar ama farkında bile olamıyoruz. Bizlerin Allah ile bağlantısını kesip, sen Kur'an'dan anlayamazsın diyerek kendilerine yönlendirenler, ne yazık ki günümüzde başarıya ulaşmış görünüyorlar. Lütfen bu tuzağın artık farkına varalım. Eğer bu hataları bizlerde yapıyorsak, lütfen unutmayalım, yalnız Allah’a tevekkül etmiyoruz demektir. Tevekkül kelimesinin anlamı, İMAN EDEN BİR MÜSLÜMANIN KENDİSİNİ YALNIZ ALLAH’A TESLİM ETMESİ, YALNIZ ALLAH’A ONUN VAHYİNE GÜVENMESİ VE YALNIZ ALLAH’I KEFİL BİLMESİDİR. Özellikle bunu hatırlatmak isterim. Hatırlayınız lütfen Allah, ben hükmüme hiç kimseyi ortak etmem dedikçe, bazı arkadaşlarımıza bu ve benzeri ayetleri hatırlatıp, dinde hüküm koyan yalnız Allah’tır dedikçe, nasıl cevaplar alıyoruz onu da hatırlayalım. “SİZ ALLAH’IN RESULÜNÜ, DEVRE DIŞI BIRAKIYORSUNIUZ. SİZ RESUL DÜŞMANISINIZ. ALLAH’IN RESULÜDE KUR’AN KADAR DİNDE HÜKÜM KOYMA YETKİSİ VARDIR.” Demiyorlar mı? İman ettiğini söyleyen hiçbir Müslüman, Allah’ın Resulünü yok sayamaz, devre dışı bırakamaz. Çünkü Allah Resulünü bizlere örnek göstermiş ve örnekliğini Kur’an’da açıklamıştır. Özelliklede Resulünün görev tanımını bizlere yaparak, RESULE DÜŞEN YALNIZ APAÇIK TEBLİĞ ETMEKTİR DİYEDE BELİRTMİŞTİR. Bakın Allah Resulünü nasıl uyarıyor. Bu iki ayet üzerinde, lütfen dikkatle düşünelim. Tevbe 129: EĞER YÜZ ÇEVİRİRLERSE DE Kİ: “BANA ALLAH YETER. O’NDAN BAŞKA HİÇBİR İLÂH YOKTUR. BEN ANCAK O’NA TEVEKKÜL ETTİM. O, YÜCE ARŞ’IN SAHİBİDİR.” (Diyanet meali) Nisa 81: (MÜNAFIKLAR) “BAŞÜSTÜNE!” DERLER. YANINDAN AYRILINCA ONLARDAN BİR KISMI, SENİN DEDİĞİNDEN BAŞKASINI GİZLİCE KURAR. ALLAH DA ONLARIN GİZLİCE KURDUKLARINI YAZMAKTADIR. SEN ONLARDAN YÜZ ÇEVİR (ALDIRMA) VE ALLAH’A GÜVEN! [VEKİL] (GÜVEN KAYNAĞI) OLARAK ALLAH YETER. (Mehmet Okuyan) Değerli dostlarım, Allah aşkına bu iki ayet üzerinde dikkatle düşünelim, inanın düşünmeden yaptığımız hatalarımız, bizleri ebedi hayatta çok zor durumda bırakacak. Bakın Allah bu iki ayette aslında, Resulünün üzerinden bizlere çok önemli bir uyarı yapılıyor . Allah Resulünü uyarıyor ve sana kendi batıl inançlarını anlatıp, kabul ettirmeye çalışanlara deki diyor. “BANA ALLAH YETER.” O örnek insan Hz. Muhammed’e Allah, yani onun vah yettiği Kur’an yetiyor, ama her ne hikmetse bizlere yetmiyor, aklın mantığın ve Kur’an’ın onaylamadığı onca rivayetleri, dinin emri kabul etmekte sakınca görmüyoruz. Mezheplerin öğretisini Kur’an’da göremeyince, demek ki yalnız Kur’an ile İslam yaşanmıyormuş deyip işin içinden çıkıyoruz. Hâlbuki mezheplerin öğretisini Kur’an onaylamıyorsa hiç bahsetmiyorsa, bunlar dinin emri değildir dinin sahibi Allah, bu konuda bir hüküm vermemiş dememiz gerekmez mi? Devamındaki Nisa 81. Ayette de tıpkı bizlerin yaptığı yanlışa, kitap Ehlinden örnek veriyor Rabbimiz ve diyor ki Resulüne. Sen benim vahyimi tebliğ ettiğinde, bir kısmı kabul etmiş görünüyorlar diyor. Ama senin yanından ayrıldıklarında, atalarından öğrendikleri batıl inancı yaşamaya devam ettikleri uyarısını yapıyor. Allah’ta onları görüyorum, söyledikleri ve yaptıklarının hepsi kayıt altında diyerek, SEN ONLARDAN YÜZ ÇEVİR UZAK DUR diye Resulünü uyarıyor. DEMEK Kİ BİZLERDE AYNISINI YAPMALIYIZ, ALLAH’IN SINIRLARINI AŞARAK DİNİ ANLATANLARDAN UZAK DURMALIYIZ. Peki, bizler bu konuda Allah’ın Resulünü örnek alıyor muyuz? Hiç sanmıyorum, çünkü Allah’ın Resulünü bizler Kur’an’dan tanımadık, rivayetlerden tanıdık. Ayetin sonunda yine bir önceki ayette olduğu gibi Resulünün, YALNIZ ALLAH’A YANİ KUR’AN’A GÜVEN DİYEREK, ÇOK ÖNEMLİ BİR İKAZDA DAHA BULUNUYOR. VEKİL OLARAK YANİ GÜVENİLECEK BİLGİLERİN YALNIZ ALLAH’IN VAHYİ OLDUĞUNU BİLDİRİYOR. ONUN İÇİNDE RABBİMİZ BİZ KULLARININ YALNIZ ALLAH’I VELİ EDİNMEKLE, ALLAH’IN HİMAYESİNE KORUMASINA GİRMEMİZ GEREKTİĞİ UYARISI YAPILIYOR. Sizler özel bir işinizde, güvenmediğiniz bir kişiyi kendinize vekil yapar mısınız? Elbette yapmazsınız AMA BİZLER İMANIMIZI YAŞARKEN, NEDEN AYNI DİKKATİ İTİNAYI GÖSTERMİYORUZDA, ALLAH GÜVENİLECEK VEKİLİNİZ YALNIZ BENİM, YALNIZ KUR’AN’A SARILIN YALNIZ BENİ VEKİL EDİNİN DEDİKÇE, BİZLER KENDİMİZE BEŞERİ VEKİLLER EDİNİP, ONLARIN KİTAPLARINA NE YAZIK Kİ SARILMAKTA SAKINCA GÖRMÜYORUZ. Bakın yine iman eden kullarının, nasıl bir yol izlediği örneklerini veriyor Rabbimiz. Furkan 73: ONLAR, KENDİLERİNE RABBLERİNİN ÂYETLERİ HATIRLATILDIĞI ZAMAN, ONLARA KÖR VE SAĞIR KESİLMEZLER. Ahzab 3: ALLAH’A TEVEKKÜL ET, VEKİL OLARAK ALLAH YETER. Müzzemil 9: O, DOĞUNUN DA BATININ DA RABBİDİR. O’NDAN BAŞKA HİÇBİR İLÂH YOKTUR. ÖYLE İSE O’NU VEKİL EDİN/YALNIZ ONA DAYAN, GÜVEN. Neml 79: ÖYLE İSE ALLAH’A TEVEKKÜL ET. ÇÜNKÜ SEN APAÇIK BİR HAK ÜZERE BULUNUYORSUN. Zümer 36: ALLAH KULUNA YETMEZ Mİ HİÇ! SENİ O’NDAN BAŞKALARIYLA KORKUTUYORLAR. ALLAH KİMİ SAPTIRIRSA (SAPKINLIĞINI ONAYLARSA) ARTIK ONA HİÇBİR YOL GÖSTEREN OLAMAZ. Tegabün 13: ALLAH, KENDİSİNDEN BAŞKA HİÇBİR İLÂH BULUNMAYANDIR. MÜ’MİNLER YALNIZ ALLAH’A TEVEKKÜL ETSİNLER. Şuara 217: AZÎZ VE RAHÎM OLAN ALLÂH’A TEVEKKÜL ET. Bizler imanımızı yaşarken, ne yazık ki Allah’ı yani onun kitabını VEKİL edinmiyoruz. Onun içinde bataklığa battıkça batıyoruz. Tekrar aynı örneği özellikle vermek istiyorum. Güvendiğiniz bir kişiyi noterden vekil tayin edersiniz ve o sizin yerinize tüm işleri yapar. Eğer güvenilmeyecek birisini vekil tayin ederseniz, ne olur sizce? BU SORUNUN CEVABINI HUZURU MAHŞERDE, HEP BİRLİKTE GÖRECEĞİZ. Allah yalnız beni vekil edinin dediği halde, bizler kendimize beşeri vekiller edindik. Sanırım bu hatamızın sonucunu, yaşadığımız İslam toplumunun acıklı durumu gösteriyor. Allah’ın bunca uyarılarını görmezden gelip, hem kör hem de sağır kesildiysek, ALLAH’A ŞİRK KOŞMA İHTİMALİMİZ ÇOK YÜKSEK DEMEKTİR. Lütfen unutmayalım bu hatayı yapanların, hesap günü yüzleri simsiyah olacak, çünkü Allah'ın Resulü şahit olarak çağrıldığında, kendisinin yalnız Kur'an'ı tebliğ ettiği, asla bunun dışında dine ilave etme yetkisinin olmadığını söylediğinde, sizce bu hataları yapanların pişmanlığını tahmil edebilir misiniz? Bu can bu beden çıkmadan önce, gelin yalnız Allah’ın ipi Kur’an’a sarılalım ve yalnız ALLAH’A GÜVENELİM, TEVEKKÜL EDELİM, YALNIZ ONU VEKİL EDİNELİM. Kalem 52: OYSAKİ KUR'ÂN, İNSANLAR İÇİN BİR ÖĞÜTTEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  20. Değerli dostlarım, sizlere bir soru sorsam ve desem ki, bizler dinimizi yani İslam’ı kimden ya da nereden öğrenmeliyiz? Allah’ın bizleri sorumlu tutacağına hükmettiği Kur’an’da mı, yoksa asla doğruluğundan emin olamayacağımız rivayetlerden ve mezheplerin dine yaptığı ilavelerden mi? NE DESİNİZ? Allah bu konuda ne diyor desem ne dersiniz? Sanırım ilk cevabınız bizlere öğretilen, din adamlarından öğrenmeliyiz olacaktır. Ama hatırlatmak isterim, İslam dininde yani onun kanunlarının yazılı olan Kur’an’da, DİN ADAMI diye bir sınıfın asla olmadığını bizzat Allah söylüyor ve diyor ki BEN RUHBAN SINIFI DİYE BİR SINIF EMRETMEDİM. Buradsan şunu çok açık anlıyoruz, dinimizi öğrenmemiz için Allah herhangi bir kişiye yada sınıfa bizleri yönlendirmemiş. Bu örneği verirken Rabbimiz, ben din adamı yani ruhbanlık emretmedim, ruhbanlığı kendileri oluşturdular. Önceleri iyi niyetle yapılan bu çalışma, daha sonra maddi çıkarlar için kullanıldı diyerek, bu tehlike konusunda Allah bizleri uyarıyor. Bu durumda nereden öğreneceğiz dinimizi? Kur’an’ı anladığı dilden dikkatle, ayetler üzerinde düşünerek okuyan bir Müslüman, bu sorunun cevabını Kur’an’dan alır. Allah çok açık bizleri KURAN’DAN İMTİHAN ETTİĞİNİ söylüyor ve bizlerie yalnız KUR'AN'IN İPİNE SARILIN emrini veriyorsa, bu imtihanımızı asla birilerine havale edemeyiz, bizzat bizler çaba gösterip bir öğrenci misali dersimize çalışarak KUR’AN’DAN İmanımızı yaşamalıyız. DAHA AÇIKÇASI ALLAH, İSLAM'I YAŞARKEN BİZZAT KENDİSİNE YÖNLENDİRİYOR BİZLERİ. Demek ki imanımızın tek kaynağı Kur’an’mış. Bu sorumuzun cevabını daha detaylı, Kur’an’dan birlikte almaya çalışalım. Tabi önce istisnalar hariç, aklı başında okuma yazması olan, bir Müslümanı düşünerek Kur’an’a bakalım. Bu konuda Allah’ın ilk uyarısı Nahl suresi 98. Ayetinde uyardığı gibi, Kur’an’ı okumaya başlamadan önce, kafamızdaki tüm batıldan hurafeden kurtulup, YALNIZ ALLAH’A GÜVENEREK, YALNIZ ALLAH’A DAYANARAK, ONA SIĞINARAK KUR’AN’I OKUMAYA BAŞLAMALIYIZ. Eğer Kur’an’ı anladığımız dilden okumaya başlamadan önce, bizlere mezheplerin dinin emri diye öğrettiği rivayetlerden kurtulmadan Kur’an’ı okumaya başlarsak, onların etkisinde kalırız. Günümüzde olduğu gibi asla doğru anlayamayız, Allah’ın ayetlerini inandığımız rivayetler ışığında tahrif ederek, anlamlarını değiştirerek ALLAH’A ŞİRK KOŞAN MÜŞRİKLERDEN OLMAKTAN, ASLA KURTULAMAYIZ. Allah bu konuda ayetlerinde bizleri uyarıyor ve ne diyordu? “EMİN OLMADIĞINIZ BİLGİLERİN ASLA ARDINA DÜŞMEYİN, BUNUN HESABINI SORARIM.” Enam 114. Ayetinde nasıl uyarıyordu bizleri. "ALLAH SİZE KİTABI DETAYLANDIRILMIŞ BİR HALDE İNDİRMİŞKEN, ALLAH’IN DIŞINDA BİR HAKEM Mİ ARAYAYIM?" Şunu çok net anlıyoruz, din adına hakem Allah’tır onun kitabı Kur’an’dır, çünkü Rabbimiz BEN HÜKMÜME HİÇ KİMSEYİ ORTAK ETMEM diye bizleri uyarıyor. Demek ki Allah’ın ayetlerini, Resule ait olduğu iddia edilen ve Kur’an’ın bahsetmediği rivayet hadisler ışığında anlamamız doğru olamayacağı çok açık anlaşılıyor. Bizlere yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz ve sizler Kur’an’ı okuduğunuzda Kur’an’ı anlayamazsınız diye öğrettiler. Çünkü ayetleri Allah’ın Resulünün rivayet hadisleri açıklar. Hadis ilmini bilmeyen Kur’an’ı anlayamaz diyerek, DOĞRULUĞUNDAN EMİN OLAMAYACAĞIMIZ RİVAYETLERİ ADETA İLİM YAPIP, ALLAH’IN EŞİ BENZERİ OLMAYAN NURU KUR’AN’I, BU RİVAYETLERİN ANCAK ANLAŞILIR HALE GETİRDİĞİNİ AÇIKLADIĞINI SÖYLEMEK, ALLAH’A VE ONUN KİTABINA YAPILABİLECEK, EN BÜYÜK SAYGISIZLIKTIR. Bu durumda Kur’an’ı nasıl anlayacağız ve İslam’ı nasıl yaşayacağız sorusunun cevapları, sanırım çok daha net anlaşılmaya başladı. Bizler bu konuyu doğru anlamak istiyorsak, inancımızı yaşarken kime güveneceğimize önce doğru karar vermeliyiz. Allah’a yani onun kitabı Kur’an’a mı, yoksa Resule ait olduğu iddia edilen rivayet hadislere, mezheplerin cemaat ve tarikatların öğrettiği rivayetlere mi? Burası çok önemli. Tabi bu soruma eminim herkes elbette Allah’a, onun kitabına güveniyoruz diye cevap verdiğinizi biliyorum. Acaba verdiğimiz cevabı, imanımızı yaşarken de bizzat hayatımıza geçiriyor muyuz, yoksa inandığımız mezhep inançalrımızı yaşayabilmek için, Allah'ın ayetlerini görmezden gelerek, sözde mi kalıyor bu inancımız burası önemli. Kur’an’a baktığımızda Allah’ın Resulü, yalnız Kur’an’a güvendiğini anlıyoruz, çünkü ayette BEN YALNIZ SİZLERİ KUR’AN İLE UYARMA GÖREVİ ALDIM DİYOR. Gelin şimdi ona bakalım, bu konuda Allah neler söylüyor bizlere. “YEMİN OLSUN Kİ BU KİTABI ANLAYASINIZ VE HİÇ KİMSEYE MUHTAÇ OLMAYASINIZ DİYE KOLAYLAŞTIRDIK, NİCE ÖRNEKLERLE AÇIKLADIK. BİZ KİTAPTA HİÇ BİR EKSİK BIRAKMADIK. YOKMU DÜŞÜNEN, AKLINI KULLANAN? KUR’AN’I AÇIKLAMAK BİZE AİTTİR” Bu ayetlere benzer birçok uyarıyı Allah, tekrar ediyor Kur’an’da. Rabbimiz yemin ederek kendisini kefil şahit gösteriyor ve diyor ki, bu söylediklerimin kefili benim ki, anlayasınız hiç kimseye muhtaç olmayasınız diye, Kur’an’ı nice örneklerle açıkladık kolaylaştırdık, Kur'an'ın ipine sarılın. OKUYAN DÜŞÜNEN YOKMU DİYOR. Kur'an'ı aklı başında her iman eden anlayamayacak olsaydı, Allah düşün aklını kullan der miydi? Bu ayetlere iman eden sizlerin, şöyle bir düşünce hiç aklınızdan geçti mi? Kur’an kolayda ne kadar kolay, herkesin anlayacağı basit bir kitap herhalde değildir diye düşündünüz mü? Ya da Allah, ya bu sözünde durmaz da,(HAŞA) size şaka yaptım, ben Resulümü herhalde postacı diye göndermedim, onunda dinde hüküm koyma yetkisi vardı, yalnız Kur’an’dan sorumlu değildiniz. Kur’an’ın yanında, Resulümün dine yaptığı ilavelerinden de sorumluydunuz der mi? Yorumunu sizlere bırakıyorum, çünkü İslam'ı yaşarken bizler sanki bu düşünceyle yaşıyor gibi hareket ediyoruz. Eğer sizler, Allah’ın bu sözlerine güveniyorsanız, Kur’an’ı herkes anlayamaz, tek başına Kur’an anlaşılmaz, Kur’an’ı âlim olanlar anlar. Resulün rivayet hadisleri Kur’an’ı açıklar diye bilir misiniz? Bana belki kızan arkadaşlarım olabilir ama söylemek zorundayım, eğer bu hatayı yapıyorsanız, SİZ ALLAH’A ONUN KİTABINA GÜVENMİYORSUNUZ DEMEKTİR. Bakın Allah bizlerin nereye sarılmamızı istiyor. Sizce herkesin anladığı dilden dikkatle okuduğunda, anlayamayacağı bir kitap için Allah, bu sözü söyler mi? Yorumunu sizlere bırakıyorum. Lütfen bizlere öğretilenleri önce kafamızdan silelim. "HEP BİRLİKTE ALLAH’IN İPİNE KUR’AN’A SIMSIKI SARILIN. PARÇALANIP BÖLÜNMEYİN." (Ali İmran 103) Allah apaçık bizlerin, Kur'an'a sarılmamızı emrediyor. Çok daha önemlisi Rabbimiz yemin ederek kolaylaştırdığı kitabı Kur’an’a sarılmamızı istiyor ama bu konuda kesin bir hükmünü de verip ne diyordu? SİZLERİ KUR’AN’DAN HESABA ÇEKECEĞİM. Çok daha ilginci, sakın dinde bölünmeyin dedikçe Rabbimiz, bizler Allah'ın ayetlerine kör ve sağır olmuşçasına, dinde bölündüğümüz mezhepleri savunabilmek için, DİNDE BÖLÜNMEKTE ZENGİNLİK BEREKET VARDIR, demekte bir sakınca görmüyoruz. Zerre kadar düşünen aklını kullanan Müslüman, doğruluğundan emin olmadığı, Kur’an’ın onayından geçmeyen hiçbir hadise/söze inanmaz ve şöyle söyler. MADEM RABBİMİZ BİZLERİN, EMİN OLAMAYACAĞIMIZ BİLGİLERDEN UZAK DURMAMIZI, YALNIZ KUR’AN’A SARILMAMIZI EMREDİYOR VE KUR’AN’DAN SORUMLU TUTUYOR. BU DURUMDA ALLAH SÖZÜNDE DURANDIR, KUR’AN’IN BAHSETMEDİĞİ TEK KELİMEDEN ALLAH BİZLERİ SORUMLU TUTMAZ. KUR’AN’IN EMRETTİKLERİ DİNİN EMRİDİR, EMRETMEDİKLERİ DİNİN EMRİ DEĞİLDİR. Allah’a yani yalnız Kur'an'a güvendiğimizde işler o kadar kolaylaşıyor ki, bunu ancak aracısız batıl ve hurafeden uzak Kur’an ile buluşanlar fark edebiliyor. Batılı, rivayetleri din zannedenler, o bilgileri Kur’an’da arayıp bulamadıklarında, demek ki yalnız Kur’an ile İslam yaşanmıyormuş deyip işin içinden çıkıyorlar. Bu ve benzeri ayetleri din kardeşlerime hatırlattığımda, hep şöyle cevaplar alıyorum. “Hadi namazın rekât sayısını Kur’an’da bana göster bakalım, hangi duaları okuyacağımız yazıyor mu? Hacca gittiğinizde şeytan taşlama, hacerül esvet konusunda bilgiler nerede Kur’an’da? Kâbe’yi kaç kez tavaf edeceğiz, nerede Kur’an’da.” Örnekleri çoğaltabiliriz. Kur’an’da ALLAH’IN, HER ŞEYE GÜCÜ YETECEĞİNİ söylüyorsa, kuluna da sorumlu tutacağına hükmettiği Kur’an’ı açıklayıcı bir şekilde, detaylı gönderdiğine inanmayan, Allah’a sözde inanıyor demektir hatırlatmak isterim. Bunları söyleyen ve inananlar farkında değiller ama Allah’ı, açıklamadığı detay vermediği bilgilerden hesap soran konumuna getiriyorlar. Allah sıkıntılı bir durumda salatın/namazın kısaltılarak bir rekâtta bittiğinin örneğini, Resulü aracılığıyla Kur’an’da vermiştir. Normal bir zamanda ise asla bir sınırlama yapmayarak, tam bir şekilde yani gönlünüzden geldiğince yerine getirin diyerek bir sınırlama yapmamış, bizlere bırakmıştır. Haşa Allah eksik bıraktı da bunu birilerimi tamladı, lütfen kendimize gelelim. Hatırlatmak isterim kıyam, rükû ve secde ile yapılan salat, Allah’a yaptığımız bir dua olduğu gibi, bizzat kendisine her sabah güne başlarken ve her gün bitiminde kendisine şükranlarımızı sunduğumuz, onun şanını yücelttiğimiz şükrettiğimiz bir andır ki bu salat camide değil, herkesin kendi evinde, bulunduğu yerde yapacağı bir ibadettir. TOPLU İBADET YALNIZ CUMA SALATIDIR VE ÇAĞRILDIĞINDA İŞİ GÜCÜ BIRAKIP KATILINMASI EMREDİLİR, BURADA DA İMAMA UYULUR. Allah’a namazımızda nasıl dua edip onu tesbih edeceğimiz, ondan nasıl yardım isteyeceğimiz konusunda, yüzlerce ayet örneği vardır Kur’an’da. Allah’ın dini İslam’ın, hiçbir eksiği yok ki ilave edilsin. Allah BİZ KİTAPTA HİÇ BİR EKSİK BIRAKMADIK DEDİKÇE BİZLER, ALLAH’I DUYMAZLIKTAN GELİYORSAK, EKSİKLİK VE HATAYI LÜTFEN KENDİMİZDE ARAYALIM KUR'AN'DA DEĞİL. Hac konusunda da çok detaylı bilgi verilir Kur’an’da, lütfen Kur’an’ı okuyalım. Şeytan taşlama ve benzeri batıl ilaveler Kur’an’ın özüne aykırıdır. Lütfen unutmayalım, Allah bir konuda herhangi bir emir vermediyse, o bizlerin serbest alanımızdır. Şimdide bu konuda kafamızdaki, çok önemli soruya gelmek istiyorum. Aklı başında ama okuma yazma bilmeyenler bu durumda ne yapacak. Ne demiştik bu dünyaya imtihan için geldiysek, okuma yazma bilen aklı başında olan, Allah’ın Kitabı Kur’an’ı bir öğrenci misali her Müslüman okuyup dersini çalışacak ve Allah’ın doğru yolunu bizzat imtihanı gereği kendi bulacak demiştik. Elbette her insan aynı kapasitede değildir, anlayamadığını soracak araştıracak ama ilk önce Kur’an’ ile buluştuğundan dolayı, ona anlatılanları kontrol etme Kur’an ile karşılaştırma Furkan ile eğriyi doğrudan ayırma, yani sorgulama imkânı olacak, onun içinde asla Allah ile aldatılamayacaktır. Kur’an’ı anlayarak ve düşünerek okumayanın böyle bir özelliği asla olmayacaktır. Bu durumda, okuma yazma bilmeyen cahiller ne yapacak? Aslında Allah O soruya da cevap veriyor ve ne diyordu? ‘‘ALLAH KİMSEYE GÜCÜNÜN ÜSTÜNDE SORUMLULUK YÜKLEMEZ’’ (Bakara, 286) Demek ki herkes bu amaçla, kendi gücünü sonuna kadar kullanacak. Bakın bundan daha açık ve net bir izah olabilir mi? Elbette böyle kişiler güvendiği en yakınlarından, Kur’an’ın emirlerini öğrenme çabasında olmalıdırlar. Bu durumda elbette sorumluluğun büyük kısmı, İslam’ı öğrenmeye çalışan kişiye, Allah’ın dinini anlatmaya çalışanların olacaktır. Okuma yazma bilmeyen kişinin de, elbette hiçbir sorumluluğu yok diyemeyiz. Ona da düşen okumayı öğrenme çabasında olmalıdır ki anlatılanların doğru olup olmadığını anlayabilsin. Allah bu konuda birçok açıklama yaparak, HER KULUNU ÇABASI VE KAPASİTESİ ÖLÇÜSÜNDE SORUMLU TUTACAĞINA HÜKMETMİŞTİR. Ankebut suresi 58. Ayetinde de, Allah biz kullarını neden yarattığı konusunda bilgi veriyor ve ne diyordu? “İNANIP YARARLI İŞ İŞLEYENLERİ, İÇLERİNDEN IRMAKLAR AKAN, İÇİNDE TEMELLİ KALACAKLARI CENNETTEKİ KÖŞKLERE YERLEŞTİRİRİZ.” Demek ki imtihanımızın özü, bu dünyada güzel şeyler yapmak, insanlara faydalı olmak başta geliyor. Bunu yapmak için okuma yazma bilmekte gerekmez. Yüce Rabbimizin bağışlayıcılığının ölçüsünü bizler hayal bile edemeyiz, onun için bizlere düşen görevi lütfen yerine getirmek için çaba harcayalım. Emin olmadığımız bilgilere kaynaklara değil, Allah'ın Resulünün bizlere tebliğ ettiği Kur'an'ı referans alarak İslam'ı yaşayalım. ÇABA VE GAYRET BİZDEN, YARDIM YÜCE RABBİMİZDEN. LÜTFEN ALLAH’A ONUN KİTABI KUR’AN’A GÜVENELİM, ÇÜNKÜ ALLAH’IN RESULÜDE YALNIZ KUR’AN’A GÜVENMİŞ VE BİZ ÜMMETİNE YALNIZ KUR’AN’I TEBLİĞ ETME GÖREVİ ALMIŞTI. “BU KUR’AN BANA VAHYOLUNDU Kİ, ONUNLA SİZİ VE ULAŞTIĞI HERKESİ UYARAYIM.” (Enam 19) “ALLAH'TAN DAHA İYİ, KANUN KOYUCU OLABİLİR Mİ?” (Maide 50) “SÖZ BAKIMINDAN ALLAH'TAN DAHA DOĞRU KİM VARDIR!” (Nisa 87) Dilerim Allah’ın hak yolunu, Kur’an’dan öğrenme çabasında olarak emanetini teslim eden, Allah’ın azınlık halis kulları arasında oluruz. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  21. Önce şunu hatırlatmak isterim, rivayetler ve mezheplerin öğretisine göre abdest ayetinin Medinede indirildiğini, namazın ise Mekke döneminde MİRAÇ ile farz kılındığı anlatılarak, toplumun kafasında çelişkiler yaratılmaktadır. Namazın Kur'an'da bahsedilmeyen Miraç ile emrolunduğunu söylemek, Kur'an'a saygısızlıktır. Allah sizleri Kur'an'dan sorumlu tutuyorum diyorsa, bu hükmün dışına çıkan, Allah'ın sınırlarının dışına çıkmış demektir. Bu hatalı inançtan dolayı, namazın olmasının mümkün olmadığı söylenmekte ve madem Allah namazı emretmiş onunda abdest alınarak yapılacağına hükmetmiş, bu durumda Müslümanlar abdest emri gelmeden ABDEST ALMADAN MI NAMAZ KILIYORLARDI diyerek toplumun kafasında çelişkiler yaratmaktadırlar. Elimizde Kur'an'ın orjinal ve kesin indiriliş sırası yoktur. Olmasının da bir önemi yoktur. Çünkü Kur'an tek bir başlık altında değil, konulara SURELERLE ayrılmıştır. Ayrıca hangi ayet, hangi tarihte gelmiştir şeklinde de bir bilgi yoktur. Söylenenlerin hepsi rivayet bilgilerdir kesin değildir. Onun için bizler, Kur'an ayetlerini bir bütün olarak değerlendirmeliyiz ve anlamaya çalışmalıyız.
  22. Bu makalemde sizlerin, üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim konu, Kur’an’da geçen SALAT kelimesi üzerinde olacak. Salat Allah’a dua etmek, toplumun birbirine destek olması ve bizlerin farsça namaz dediğimiz kıyam, rükû ve secde ile yapılan şekilsel bir dua ibadeti anlamlarına gelir. Bu makalemde üzerinde durmak istediğim konu, bazı arkadaşlarımızın kıyam, rükû ve secde ile yaptığımız ibadetin aslında, Kur'an'da geçmediğini iddia ettikleri konusu üzerinde olacak. Her düşünceye saygılı olurda, hiç bir etki altında kalmadan, derinlemesine Kur’an ayetleri üzerinde düşünürsek, inanıyorum ki en doğru sonuca ulaşabiliriz. Eğer birbirimize saygısız tavırlar içinde olurda, bizim gibi inanmadığı için, karşımızdaki kişiyi dinsizlikle suçlarsak, daha baştan büyük hata yapmış oluruz. ÖNCE ŞUNU ÇOK AÇIK BİR ŞEKİLDE, YAZIMIN BAŞINDA SÖYLEMEK İSTERİM. ŞU AN KILDIĞIMIZ NAMAZIN AYNISINI, DETAYLARINI KUR’AN’DA ARAMAYALIM, BULAMAYIZ. ÇÜNKÜ ALLAH BU ŞEKLİYLE, YANİ DETAYI İLE NAMAZI KUR’AN’DA EMRETMEMİŞ. GÜNÜMÜZDE KILINAN SALATA/NAMAZA, ALLAH’IN EMRETTİKLERİNDEN ÇOK FAZLASINI MEZHEPLER, RİVAYETLER İLAVE ETMİŞTİR. Kıyam, rükû ve secde ile yaptığımız ibadetin, duanın olmadığını savunan Sayın Hakkı yılmazın, bu konuda ki düşüncelerinden bir bölüm sizlere sunmak istiyorum. Eğer bir ayet bile bu anlatılana ters düşüyor ve aklımızda soru işaretleri bırakıyorsa, söylenenlerin doğru olmadığı ortaya çıkmış olur. “Sonuç olarak [salât] sözcüğünün anlamını; “destek olmak, yardım etmek, sorunları sırtlamak; sorunların çözümünü üzerine almak” şeklinde özetlemek mümkündür. Dolayısıyla [salât] sözcüğünün anlamını, “yakın çevrede bulunan muhtaçlara yardım” boyutuna indirgemek doğru olmayıp, “topluma destek olmak, toplumu aydınlatmak, toplumun sorunlarını sırtlamak, üstlenmek ve gidermek” boyutunu da içine alacak şekilde geniş düşünmek gerekir. Yapılacak yardımın, sağlanacak desteğin gerçekleştirilme şeklinin ise “zihnî” ve “malî” olmak üzere iki yönü bulunmaktadır. • Zihnî yönü ile salât; eğitim ve öğretimle bireyleri, dolayısıyla da toplumu aydınlatmak, rüşde erdirmek; en sağlam yola iletmek; • Malî yönü ile salât; iş imkânları ve güvence sistemleri ile ihtiyaç sahiplerine yardım etmek, onları zor günlerinde sırtlamak, böylece de toplumun sıkıntılarını gidermektir. Kur’an’daki, “salât’ın ikamesi” ile ilgili emir ve haber cümlesi niteliğindeki ifadeler genellikle “namazı doğru kılın, namazlarını dosdoğru kılarlar” şeklinde çevrile gelmiştir. Bizim, sözcüklerin anlamları üzerinden yaptığımız tahlil ise bu çevirilerin, ifadenin anlamını yansıtması bakımından yetersiz kaldığını, hatta yanlış olduğunu göstermektedir. Bunu somutlaştırarak ifade etmek gerekirse “salâtın ikamesi”; • Zihnî yönü ile eğitim ve öğretimin yapılması için okullar, halk evleri, halk eğitim merkezleri açılması ve bunların ayakta tutulması. • Malî yönü ile iş alanları açılması, Emekli Sandığı, Bağkur, SSK gibi sosyal güvenlik sistemlerinin teşkil edilmesi, yoksul ve yetimlerin desteklenerek -bekâr ve dulların evlendirilmesi de dâhil- sorunlarının sırtlanması, dertlerine deva olunması için kurumlar oluşturulması ve bunların yaşatılarak ayakta tutulması demektir.” Bu düşünceye göre SALAT Allah’a karşı değil, yalnız insanların birbirine karşı yaptığı bir davranış, yardım olarak algılanmış. Hâlbuki Kur’an’a ayetlere baktığımızda salat, hem Allah’a karşı yapılan bir ibadet, dua olduğu gibi, insanların birbirine karşı yapması gereken destek, yardım anlamlarında da kullanılmış olduğunu görebiliriz. Sizlere çok önemli bir örnek vermek istiyorum. Bakın Allah SALAT için kalktığınızda önce ne yapın diyor. “EY İMAN EDENLER! SALATA KALKTIĞINIZ ZAMAN YÜZLERİNİZİ, DİRSEKLERE KADAR ELLERİNİZİ YIKAYIN. BAŞINIZI, MESH EDİN TOPUKLARA KADAR AYAKLARINIZI DA.” (Maide 6) Lütfen ayetin devamını siz Kur’an’dan okuyunuz. Sizce Allah ihtiyacı olana yardım ve destek olmak için yüzünüzü ve kollarınızı yıkayın, başınızı ve ayaklarınız mesh edin ondan sonra mı bu yardımı yapın diyor? Bakın yalnız bu ayet bile bu düşüncenin hatalı olduğunu gösteriyor. Hakkı Yılmaz bu ayeti, nasıl tercüme etmiş ona bakalım. Bu konuyla ilgili ayetleri özellikle Say. Hakkı Yılmazın Kur'an mealinden verip, daha sonra farklı meallerle karşılaştırmak istiyorum. Yorumunu sizlere bırakıyorum. “EY İMAN ETMİŞ KİŞİLER! SALÂTA [MÂLÎ YÖNDEN VE ZİHİNSEL AÇIDAN DESTEK OLMA; TOPLUMU AYDINLATMA KURUMLARINA] DOĞRU KALKTIĞINIZ/TOPLUM İÇİNE ÇIKTIĞINIZ ZAMAN, HEMEN YÜZLERİNİZİ VE DİRSEKLERE KADAR ELLERİNİZİ YIKAYIN. BAŞLARINIZI VE İKİ TOPUĞA KADAR AYAKLARINIZI EL İLE SİLİN” Demek ki bu ayette geçen salatı yerine getirirken, Allah bizlerden önce temizlenmemizi istiyor. Peki, neden olabilir? Çünkü kendisinin huzuruna durup, ona SALAT edeceğiz yani ondan yardım dileyip, onun şanını yücelteceğiz de ondan. Bakın bu konuya açıklık getirecek bir ayeti, Hakkı Yılmazın mealinden yazalım. Taha 14: HİÇ ŞÜPHESİZ Kİ BEN, ALLAH'IN TA KENDİSİYİM. İLÂH DİYE BİR ŞEY YOKTUR BENDEN BAŞKA. O HÂLDE BANA KULLUK ET VE BENİ ANMAK İÇİN SALÂTI İKAME ET [MÂLÎ YÖNDEN VE ZİHİNSEL AÇIDAN DESTEK OLMA; TOPLUMU AYDINLATMA KURUMLARI OLUŞTUR-AYAKTA TUT] UYARISINA KULAK VER. (Hakkı Yılmaz) Ne yazık ki kafamızdaki düşünceyi inancı, işte böyle bizler ayetlere söyletmeye çalışıyoruz. Tabi kendimizi kandırıyoruz. Bakın Allah SALAT emrini ikinci cümlesinde nasıl açıklıyor. “O HÂLDE BANA KULLUK ET VE BENİ ANMAK İÇİN SALÂTI İKAME ET” Demek ki bu ayette bahsedilen salat, Allah’a kulluk görevimizi yerine getirmemizi ve özellikle kendisini anmamızı, ondan yardım dileyerek dua etmemizi istediği SALAT olduğu anlaşılıyor. Sayın Hakkı Yılmaz’ın düşünce ve inancına apaçık ayet uymadığı için, parantez içinde hemen farklı bir anlam verip, mali yönden ve zihinsel açıdan destek olma diye de yazmış. Yazmış ama ayet muhkem bir şekilde, Allah’ın bizzat kendisine karşı kulluk görevimizin yapılmasını istediği SALATTAN bahsediyor. Ne yazık ki Allah’ın ayetleri ile işte böyle mezhepler, tarikat ve cemaatler anlamları ile oynuyor, toplumun kafasını karıştırıyorlar. Allah’ın kendisine kulluk görevimiz adına salatı emrettiği bir ayeti, yine Say. Hakkı Yılmazın mealinden yazalım. Nisa 101: VE YERYÜZÜNDE SEFERE ÇIKTIĞINIZ ZAMAN, KÂFİRLERİN; ALLAH'IN İLÂHLIĞINI VE RABLİĞİNİ BİLEREK REDDEDEN KİMSELERİN SİZE BİR KÖTÜLÜK YAPACAĞINDAN KORKARSANIZ SALÂTTAN [MÂLÎ YÖNDEN VE ZİHİNSEL AÇIDAN DESTEK OLMA; TOPLUMU AYDINLATMA ÇALIŞMANIZDAN] KISALTMANIZDA [EĞİTİMİ-ÖĞRETİMİ KISA KESMENİZDE] SİZİN İÇİN BİR SAKINCA YOKTUR. ŞÜPHESİZ KÂFİRLER; ALLAH'IN İLÂHLIĞINI VE RABLİĞİNİ BİLEREK REDDEDEN KİMSELER, SİZİN İÇİN APAÇIK DÜŞMANDIRLAR. (Hakkı Yılmaz) Bakın Müslümanlar savaştalar ve Allah bu durumda SALATI yani kendisine karşı şekilsel yapılacak duayı, saygıyı yani namazı yerine getirirken, düşmanlarınız size zarar verebilirler diyerek, SALATINIZI KISA TUTMANIZDA SAKINCA YOKTUR DİYOR. Say. Hakkı Yılmaz’ın, Salat konusunda aşırı takıntılı olduğu anlaşılıyor. Savaştaki insanların bile salatı yerine getirirken, mali yönden zihinsel açıdan destek olmaktan bahsediyor. Zorlama yaparak, gerçeklerin üstünü örtemeyiz. Şimdide yine Hakkı Yılmaz’ın mealinden, acaba bizlerin namaz diye çevirdiğimiz salatın, ne zaman yapılması gerektiği konusunda bir örnek verelim. Hud 114: VE GÜNDÜZÜN İKİ TARAFINDA VE GECENİN YAKIN SAATLERİNDE SALÂTI [MÂLÎ YÖNDEN VE ZİHİNSEL AÇIDAN DESTEK OLMAYI; TOPLUMU AYDINLATMAYI OLUŞTUR-AYAKTA TUT], ÇÜNKÜ İYİLİKLER KÖTÜLÜKLERİ GİDERİR. BU, İBRET ALANLARA BİR ÖĞÜTTÜR. (Hakkı Yılmaz) HER SALAT KELİMESİNİ GÖRÜP, NAMAZ DİYE ÇEVİRENLERİN YAPTIĞI GİBİ, HAKKI YILMAZ’DA HER SALATI, PARANTEZ İÇİNDE AÇIKLAMA GEREĞİ DUYMUŞ VE MALİ YÖNDEN VE ZİHİNSEL AÇIDAN DESTEK OLMA DİYE TERCÜME ETMİŞ. Kur’an insanların maddi, mali yönden bir birine destek olma konusunu açıklarken İNFAK, ZEKÂT BAŞLIĞI ALTINDA ANLATIR. Birçok ayetinde salat edin, zekât verin diyerek ayrı ayrı zikreder. Haşa Rabbimiz bizlere bu konuları, detaylı açıklayamadı da parantez içinde açıklama gereğimi duyuluyor. Diyelim ki söylediği gibi salat mali ve zihinsel destek olma anlamına gelir diyelim bir an. Allah bu görevi gündüzün iki tarafında yani sabah ve akşama yakın saatlerde mi yapın diyor? Allah’ınızı severseniz insanlara yardımı, desteği Allah neden sabah erken saatlerinde ya da akşama doğru gün batarken yapın desin? HALA BU DÜŞÜNCENİN MANTIK VE KUR’AN DIŞI OLDUĞUNU ANLAYAMADIK MI? Bu durumda Kur’an bizim, namaz diye çevirdiğimiz bu ibadeti nasıl yapmamız gerektiğini söylüyor Kur’an’da şimdide ona bakalım. Tabi yine Hakkı Yılmazın, özellikle mealinden bakalım. Bakara 125: VE BİZ, BİR ZAMAN BU BEYT'İ/İLK YAPILAN OKULU, İNSANLAR İÇİN BİR SEVAP KAZANMA/ DÖNÜŞ YERİ VE BİR GÜVEN YERİ YAPMIŞTIK. –SİZ DE İBRÂHÎM'İN GÖREV YAPTIĞI YERDEN BİR SALÂT YERİ [MÂLÎ YÖNDEN VE ZİHİNSEL AÇIDAN DESTEĞİN; TOPLUMUN AYDINLATILMASININ GERÇEKLEŞTİRİLECEĞİ BİR YER] EDİNİN.– VE BİZ, İBRÂHÎM İLE İSMÂÎL'E, “BEYTİMİ, DOLAŞANLAR, İBÂDETE KAPANANLAR VE BOYUN EĞİP TESLİMİYET GÖSTERENLER, ALLAH'I BİRLEYENLER İÇİN TERTEMİZ TUTUN” DİYE AHİT ALMIŞTIK. (Hakkı Yılmaz) Aynı ayeti bir başka mealden daha yazmak istiyorum ki, ayet nasıl gerçek anlamından saptırılmış, daha net görebilelim. “HANİ EVİ (KÂBE’Yİ) İNSANLARA TOPLANMA YERİ VE GÜVEN (MEKÂNI) KILMIŞTIK. SİZ DE İBRAHİM’İN MAKAMINDAN BİR MUSALLÂ/NAMAZGÂH YERİ EDİNİN! İBRAHİM’E VE İSMAİL’E “TAVAF EDENLER, İBADETE KAPANANLAR, RÜKÛ VE SECDE EDENLER İÇİN EVİMİ TEMİZ TUTUN!” DİYE EMRETMİŞTİK.” (Bakara 125) Ayette özellikle RUKKE’İ-SUCÛD yani rükû ve secde kelimeleri geçiyor. Ama Hakkı Yılmaz bu kelimelerin yerine ibadete kapananlar, boyun eğip teslimiyet gösterenler demiş. Aslında bu iki kelimenin anlamı bunlar doğru. PEKİ İBATEDE NASIL KAPANILACAK? Ne yazık ki bu konuda, düşünmek bile istemiyorlar. Ama bu toplantı yerinde özellikle bu hareketlerin yapıldığı ve bu şekilde ibadet edildiği çok açık ayetlerde belirtiliyor. Demek ki şekilsel bir ibadetten Kur’an bahsediyor. Elbette bugün günümüzde kılınan namaz, bu şekliyle Kur’an’da geçmez. Bu namaz şekli mezheplerin, rivayetlerin hadislerin öğrettiği bir namaz şeklidir. Demek ki Allah özellikle zamanını da verdiği vakitlerde, kıyam ederek, rükû ve secde ederek bizzat kendisine boyun eğdiğimizi, yalnız ondan yardım isteyip, ona şükranlarımızı sunduğumuz bir salattan bahsediyor. Şunu da söylemek isterim, mezheplerin ve rivayetlerin şekillendirdiği şekliyle değil, Allah’ın izah ettiği şekliyle de yalnız namaz kılabiliriz. Bunun aksini hiç kimse söyleyemez. Günümüz şekliylede kılabiliriz, yeterki Kur'an hükümlerine ters düşen bir konu olmasın. Yeri gelmişken hatırlatmak isterim. Şu anda Yahudiler ve Hristiyanlarda da, belki hepsinin yerine getirmediği, KUR’AN’DA GEÇEN KIYAM, RÜKÛ VE SECDE İLE YAPILAN BİR İBADETLERİ VAR. ONLARDA KENDİ İNANÇLARI DOĞRULTUSUNDA, FARKLI ŞEKİLLENDİRMİŞLER BU SALATI. Hatta özellikle Yahudileri, böyle ibadet ederken video görüntülerini görmüşsünüzdür. Konumuzla ilgili, Hakkı Yılmazdan bir ayet örnek daha vermek istiyorum. Daha sonrada aynı ayeti farklı bir mealden vereceğim. Hac 77: EY İMAN ETMİŞ KİMSELER! ZAFER KAZANMANIZ, DURUMUNUZU KORUMANIZ İÇİN, ALLAH'I BİRLEYİN, BOYUN EĞİP TESLİMİYET GÖSTERİN, RABBİNİZE KULLUK EDİN, İYİLİK YAPIN VE ALLAH UĞRUNDA GEREKTİĞİ GİBİ GAYRET GÖSTERİN. (Hakkı Yılmaz.) Hac 77: EY İMAN EDENLER! RÜKÛ EDİN; SECDE EDİN; RABBİNİZE İBADET EDİN; HAYIR İŞLEYİN Kİ KURTULASINIZ! (Mehmet Okuyan) Ayette özellikle RÜKÛ VE SCUD yani rükû ve secde kelimeleri geçiyor. Bizler ne yazık ki yanlış inançlarımızda ısrar edebilmek için, Kur’an’da geçen bu kelimeleri özellikle kullanmaktan kaçınıyoruz. Allah’a kulluk görevimiz olan bu ibadeti farklı bir şekilde anlaşılmasını sağlamaya çalışmak, bizlerin Kur’an’ı da yanlış anlamamıza neden oluyor. ALLAH AÇIKÇA KENDİSİNE KULLUK ETMEMİZDEN BAHSEDİYOR. AMA BİZLER BU HÜKMÜN, ÜSTÜNÜ ÖRTMEYE ÇALIŞIYORUZ. Bu ve benzeri ayetlerden de anlıyoruz ki, Allah bulunduğumuz yaşadığımız yerde özellikle BİZLERDEN, KENDİSİNE TESLİMİYETİMİZİ SİMGELEYEN YANİ KIYAM, RÜKÛ VE SECDE İLE YAPILAN İBADETTEN, DUADAN ÖZELLİKLE SÖZ EDİYOR. Bu ibadeti de toplu olarak, haftada bir gün çağrıldığında yapılmasını istiyor. Bunu yaparken de özellikle temizlenmemizi, yani abdest alarak yapmamız gerektiği bilgisini veriyor. Konumuzla ilgili bir başka ayeti iki farklı mealden vermek istiyorum. Furkan 64: RAHMÂN'IN [YARATTIĞI BÜTÜN CANLILARA DÜNYADA ÇOKÇA MERHAMET EDEN ALLAH'IN] KULLARI, RABLERİNE TESLİMİYET GÖSTEREREK VE KULLUK GÖREVLERİNİ YERİNE GETİREREK GECELERLER. (Hakkı Yılmaz.) Furkan 64: RABLERİ İÇİN GECELERİNİ SECDE VE KIYAM HÂLİNDE GEÇİRİRLER. (Mehmet Okuyan) Bu ayette de özellikle SECDE VE KIYAM yani secde etmek ve saygıyla ayakta durmak kelimesi geçer. Bu konudaki ayetleri birlikte anlamaya çalıştığımızda, Allah’ın biz kullarından özellikle zamanını da söylediği, hatta temizlenerek yani abdest alarak saygıyla ayakta durup, huzurunda yine saygıyla eğilip daha sonrada sonsuz bağlılığımızı teslimiyetimizi gösterdiğimiz bir ibadetten namazdan duadan, YANİ KULLUK GÖREVİMİZDEN BAHSETTİĞİ ayetleri görüyoruz. Hatırlatmak isterim, KULLUK GÖREVİMİZ İNSANLARA KARŞI DEĞİL, ALLAH’A KARŞI YAPACAĞIMIZ BİR DAVRANIŞTIR, TESLİMİYET HAREKETİDİR. Lütfen sizler, bu konuyla ilgili diğer ayetleri Kur'an'dan araştırınız ve bu konuda en doğru bilgi sahibi olun ki, SİZLERİ BU KONUDA HİÇ KİMSE ALDATAMASIN. Bizler ayetlere zorlama yaparak, kendi inancımızı söyletmek yerine, Allah’ın muhkem yani şüphe duymayacağımız bir şekilde açıklayıp izah ettiği ayetleri, etki altında kalmadan farklı anlamlar vermeden, anlamaya çalışalım. En doğru yolu bu yöntemle bulacağımız çok açıktır. ONUN İÇİN ALLAH KUR’AN’IN SINIRLATRINI AŞMADAN, YALNIZ ALLAH’IN İPİNE SARILMAMIZI EMREDİYOR. ÇÜNKÜ SORUMLU OLDUĞUMUZ KİTABIN KUR’AN OLDUĞUNU, YÜCE RABBİMİZ BİZLERE BİLDİRİYOR. Dilerim Kur’an gerçekleri ile buluşan, batıldan ve sanıdan uzak, yalnız Allah’ın ipine sarılan ve böylece en az hata yapan, Allah’ın halis kullarından oluruz. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  23. Bu makalemde sizlerin, üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim ayet, İsra suresi 79. Ayet olacak. Bu ayeti de tercüme ederken, genellikle mezheplerin öğretileri ve rivayetlerin etkisiyle anlamaya çalıştıkları için, ne yazık ki ayette hiç geçmeyen şeyleri, sanki geçiyormuş gibi tercüme etmeleri, bizlerin farkında olmadan Kur’an üzerinde nasıl tahrifatlar yaptığımıza, güzel bir örnek teşkil ediyor. Aynı ayeti özellikle iki farklı mealden yazmak istiyorum ki, konu daha iyi anlaşılabilsin. İsra 79: SANA ÖZEL OLMAK ÜZERE GECE UYKUYA ARA VER! (BÖYLECE) RABBİN SENİ, MUTLAKA ÖVGÜYE DEĞER BİR MAKAMA ULAŞTIRACAKTIR. (Mehmet Okuyan) İsra 79: GECENİN BİR KISMINDA DA UYANARAK SANA MAHSUS FAZLA BİR İBADET OLMAK ÜZERE TEHECCÜD NAMAZI KIL Kİ, RABBİN SENİ MAKAM-I MAHMUD’A ULAŞTIRSIN. (Diyanet meali) Allah’ın özellikle, Resulünün yapması için ona verdiği bir görevden bahsediliyor ayette. Bunu çok açık anlıyoruz. Ne diyor? Gecenin bir vaktinde özellikle sen kalk yani uyan, uykuna ara ver diyor. Peki, gece vaktinde kalkıp ne yapmasını istiyor olabilir Rabbimiz. Diyanetin çevirisine bakarsanız, gece kalk yalnız sana mahsus olmak üzere namaz kıl dediğini yazmışlar. Peki, ayette salat kelimesi geçiyor mu? Elbette hayır. Geçmediği halde, ayeti tercüme ederken bu durumda nasıl olurda ayette olmayan bir şeyi varmış gibi nasıl yazarız? Bunu yaparsak hem ayeti tahrif etmiş, hem de Allah’a iftira etmiş oluruz. Ne yazık ki bu yanlışlar bilinçli yapılıyor ve Kur’an’da Allah’ın hiç bahsetmediği, hüküm vermediği halde, ayetlere batıl inançlarını ilave edip haşa, adeta bu inançlara Kur’an’dan delil yaratıp, ALLAH’A SÖYLETMEYE ÇALIŞIYORLAR. Kur’an’da ayetlerde geçen her salat kelimesini, ne yazık ki namaz diye çeviriyorlar. Salat kıyam, rükü ve secde ile yapılan bizim namaz dediğimiz anlama geldiği gibi, yalnız Allah'a dua edip ondan yardım dileme ve iman edenlerin birbirine destek olması, yardım etmesi anlamlarına da gelmektedir. Hatta bu ayette salat kelimesi geçmediği halde, namaz diye özellikle çeviriyorlarsa, bu toplumu Allah’ın yoluna değil, kendilerinin şekillendirdiği mezheplerin, cemaat ve tarikatların yoluna yöneltmeye çalıştıkları, çok açık anlaşılıyor. Yeri gelmişken söylemek isterim. Ayette hitap ve yerine getirilmesi görev, tüm iman edenlerle ilgili değil. Yalnız Allah’ın Resulüne bizzat verilen bir emir. BU AYETTEN DE ŞUNU ÇOK AÇIK ANLIYORUZ. ALLAH RESULÜNE NE EMRETTİYSE KUR’AN’A GEÇMİŞ, HİÇBİR ŞEYİ KUR’AN DIŞINDAN ONA VAH YETMEMİŞTİR. İsteseydi Allah, bu emir yalnız seni ilgilendiriyor, bunu Kur'an'a geçirme diyebilirdi. Benzer ayet Ahzab 50. Mezheplerin, cemaatlerin, tarikatların kendi inançlarını İslam dinine ilave etmeye çalıştıkları bir yol, yöntem böylece batıl ve hurafe olduğu anlaşılıyor. Tabi aklını kullanan Kur’an ile buluşan bunu anlayabiliyor. Anlatıldığı gibi Allah Resulüne, GAYRİ METLUV yani Kur’an dışı asla bir vahiy bildirmediği anlaşılıyor. Bu tuzağa zikir ehli, yani Kur’an ile tanışan Müslümanlar düşmez. Onun için Kur’an’ı anlayarak ve düşünerek okunmasını cemaat ve tarikat mensupları hiç istemez. Gelelim İsra suresi 79. Ayete. Allah Resulünün, gecenin bir vaktinde kalkıp ne yapmasını istiyor olabilir? Tam bu esnada gençlik eğitim yıllarımda özellikle imtihandan önce, sabaha yakın hatta karanlıkta kalkıp ders çalıştığım geldi aklıma. Bu saatlerde insanın aklına çalıştıkları, daha çok giriyor akılda kalıyor. Gerçekten o saatte dinlenmiş kafayla çalıştığım dersi çok daha iyi anlıyordum. Allah’ta Resulüne aslında aynı şeyi söylüyor. Dinlenmiş bir şekilde kalk, uykuna ara ver ve SANA VAH YETTİĞİM DERSİNİ ÇALIŞ. Kullarıma en doğru şekilde tebliğ et diyor. Ayrıca bu vakitte bana salat et ve kulluk görevini gereği gibi yerine getir, yalnız bana dua et emirlerini de devamında, bakın nasıl bildiriyor. İsra 80. Ayette ne diyor. ”DE Kİ: “RABBİM! GİRECEĞİM YERE DÜRÜSTLÜKLE GİRMEMİ; ÇIKACAĞIM YERDEN DE DÜRÜSTLÜKLE ÇIKMAMI SAĞLA! BANA TARAFINDAN YARDIM EDİCİ BİR GÜÇ VER!” Yine devamında 81. Ayetinde, bakın ne söylemesini istiyor ” DE Kİ: “GERÇEK GELDİ; BATIL YIKILDI. ŞÜPHESİZ Kİ BATIL YIKILMAYA MAHKÛMDUR.” Ayetin son cümlesi çok önemli. Sana has, gecenin bir vaktinde kalkıp sana verdiğim görevini, en doğru yapabilmek için çaba gösterirsen, Allah seni MAKAM’I MAHMUD’A, yani övgüye değer bir makama ulaştıracaktır diyor. Bakın Allah, Resulüne verdiği bu görevi gerektiği gibi yerine getirdiğinde, iyi güzel bir makama ulaştıracağını özellikle söylüyor. Burası önemli. ALLAH ÇABA GÖSTERMEYENE, ÖDÜL DE YOK DİYOR. Her zaman yaptıkları gibi bu ayetin son cümlesinde geçen, MAKAM’I MAHMUD sözüne öyle bir anlam veriyorlar ki, Kur’an ile taban tabana zıtlık teşkil ediyor. Topluma bu bu ayet ile ilgili ne anlatıyorlar biliyor musunuz? Bakın Kur’an’a değil nelere inanıyorlar ve topluma Allah’ın Resulünün hadisi diye neler anlatılıyor. Rivayet hadislere sorgusuz inanmak, işte bu kadar tehlikeli ve riskli. “MAKAM-I MAHMUD: ÖVÜLEN MAKAM, AHİRETTE HZ. PEYGAMBER (S.A.S)'E VERİLECEK OLAN MAKAM. BU MAKAM ONUN ÖNCE BÜTÜN İNSANLARA UMUMÎ; SONRA DA KENDİ ÜMMETİNE HUSUSİ SURETTE ŞEFAAT EDECEĞİ MAKAMIN ADIDIR. (Suyûtî, el-Hasaîsu'l-Kübra, Beyrut 1405/1985, II, 378). İMAM TABERÎ'NİN RİVAYET ETTİĞİ BİR HADİSTE HZ. PEYGAMBER (S.A.S), MAKAM-I MAHMUD ÜMMETİME ŞEFAAT EDECEĞİM BİR MAKAMDIR" BUYURMUŞTUR. İMAM TİRMİZÎ'DEN GELEN BİR RİVAYETTE DE HZ. PEYGAMBER (S.A.S)'E MAKAM-I MAHMUD SORULMUŞ; "O ŞEFAATTİR" CEVABINI VERMİŞTİR. ŞEFAAT İSE, KADI İYAZ'IN İFADESİNE GÖRE YA HESABI KOLAYLAŞTIRIP KULUN AFFINI VEYA DERECESİNİN YÜKSELMESİNİ SAĞLAMAKTIR.” Zikir Ehli Kur’an ile bir bağ kuran bir Müslüman, bu söylenenlere asla inanmaz, itibar etmez. Çünkü Allah şefaatin yalnız kendi tek elinde olduğunu apaçık bildirmiştir. Bir örnek. “KENDİLERİ İÇİN ALLAH’TAN BAŞKA NE BİR DOST, NE DE BİR ŞEFAATÇİ BULUNMAKSIZIN, RAB’LERİNİN HUZURUNDA TOPLANMAKTAN KORKANLARI, ALLAH’A KARŞI GELMEKTEN SAKINSINLAR DİYE, ONUNLA (KUR’AN İLE) UYAR. (Enam 51) Zümer suresi 19. Ayetinde de Allah Resulüne hitap ederken, bakın bu konuda bizleri nasıl uyarıyor. “ÜZERİNE AZAP SÖZÜ HAK OLANI, ATEŞE DALMIŞ OLANI, SEN Mİ KURTARACAKSIN?” Bunlara benzer o kadar çok örnek ayet var ki, şefaatin yalnız Allah’a ait olduğuna dair. Kur’an ile buluşmayanı, Allah ile aldatmak işte bu kadar kolay. Ama batıldan sanıdan uzak Allah’ın ipine sarılanı da, asla hiç kimse Allah ile aldatamaz. Şimdide, MAKAMI’I MAHMUT yani değerli bir makama seni Allah ulaştırır sözünden, bu makamın nerede olabileceği konusu üzerinde düşünelim. Dikkat ederseniz bu sözleri Allah Resulüne, gecenin bir vaktinde kalk sana vah yettiğim görevin dersini en iyi bir şeklide çalış, hayatına geçir, görevini en doğru bir şekilde yaparsan, seni değerli bir makama getiririz diyor. Bu makamın nerede olabileceği konusu üzerinde birlikte düşünelim. Bu sözler bildiğiniz gibi, Allah’ın Resulünün çok zorlu bir görevini yerine getirmesi, YANİ KUR’AN’I TEBLİĞ ETMESİ ESNASINDA, ONA HEM MORAL VERMEK, HEMDE TEŞVİK ETMEK İÇİN SÖYLENİYOR. Bildiğiniz gibi Allah’ın Resulü bu görevini yaparken çok zorluklar çekerek savaşlar yapmış, ölümle burun buruna gelmiş, hatta hicret etmek zorunda kalmıştı. ALLAH’TA İSRA SURESİ 79. AYETİNDE, SANA VERDİĞİM GÖREVİ ÖZVERİYLE YAPARSAN, SENİ ARZU ETTİĞİN BAŞARIYA, ÖVGÜYE DEĞER BİR MAKAMA BU DÜNYADA GETİRİRİZ ANLAMINDA, BU ÇABANIN SONUNDA TEBLİĞ GÖREVİNDE BAŞARILI OLMUŞ, HUZUR İÇİNDE GÖREVİNİ YERİNE GETİRMİŞ BİR MAKAMA ULAŞTIRIRIZ SENİ DİYOR. Elbette mahşer günüde, görevini başarıyla yerine getirmiş bir Resulün makamı da, ÖVGÜYE DEĞER BİR MAKAM OLACAKTIR. Değerli dostlarım günümüzde İslam, kendisini ruhban ilan edenlerin bir kısmı tarafından, inanılmaz ayetler tahrif edilerek, batıl inançlarının ilaveleri ile topluma anlatılıyor. Lütfen bu tuzağa düşmeyelim. Düşmemek içinde, elimizden geleni yapalım. Kur’an’ın tercümesini farklı meallerden okuyalım ve ayetler arasında bağlantı kurarak, Allah’ın mesajlarını anlamaya çalışalım. Çünkü Allah biz Kur'an'ı anlayasınız hiç kimseye muhtaç olmayasınız diye, nice örneklerle açıkladık diyor. Eğer bizlere anlatılan herhangi bir bilgi, Kur’an’dan onay almıyorsa, lütfen o söylenenlere inanmayalım. ALLAH NE EMREDİYORSA, ONUN KUR’AN’DA OLDUĞUNU BİLELELİM. KUR’AN’DA YOKSA O ALLAH’IN EMRETTİĞİ DEĞİLDİR DİYELİM. Çünkü Alla bu konuda hükmünü vermiş ve SİZLERİ KUR'AN'DAN SORUMLU TUTUYORUM DEMİŞTİR. Sizce haşa Rabbimiz sözünden dönüp, Kur'an'ın hiç bahsetmediği bir konudan bizleri sorumlu tutar mı? Yorumunu sizlere bırakıyorum. Eğer geleneklerimizin dine, ibadetlerimize yaptığı herhangi bir şey Kur’an ile çelişmiyorsa, elbette onu yapmak ya da yapmamak bizlere kalmıştır. Lütfen bu bilinçte olalım ve Kur’an ile bağımızı asla kesmeyelim, onu en doğru anlayabilmek adına çaba harcayalım. ÇABA GAYRET BİZDEN, TAKDİR VE YARDIM ALLAH’TAN. Hepimiz insanız hata yapabiliriz. Önemli olan büyük hatalar yapmadan, bu dünyada ki imtihanımızı tamamlamaktır. Allah büyük günahlardan sakınırsanız, küçük günahlarınızı bağışlarım diyor. Allah cümlemizin yardımcısı olsun inşallah. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  24. Bu makalemde sıklıkla yaptığımız bir yanlışımıza dikkat çekebilmek adına, Lokman suresi 6. Ayeti sizlere hatırlatmak ve üzerinde birlikte sizleri Kur’an merkezli düşünmeye davet etmek istiyorum. Eğer bizlerin rehberi yalnız Kur’an olmazsa, yolumuzun sonunun şeytanlaşmış insanlara mı, yoksa Allah’a mı ulaştığından asla emin olamayız. Onun içinde bizler eğer, Allah’ın Kur’an’da emrettiği hükümlerini dikkate alırsak, yolumuzun sonunun Allah’a ulaşacağından emin olabiliriz. Eğer bizler, Kur’an’da geçen bir ayetin hükmüne bile ters bir inanç yaşıyorsak, bu yolun sonu asla mutlu bitmez bunu da unutmayalım. Önce ayeti yazalım. Lokman 6: AMA İNSANLARDAN ÖYLELERİ VARDIR Kİ, (BAŞKALARINI) ALLAH YOLUNDAN BİLGİSİZCE SAPTIRMAK VE ONU GÜLÜNÇ DURUMA DÜŞÜRMEK İÇİN (İLÂHÎ MESAJLAR ÜZERİNDE) HADİS OYUNU OYNAMAYA KALKIŞIRLAR. İŞTE ONLAR, ONUR KIRICI BİR TERK EDİLMİŞLİĞE MAHKÛM OLACAKLAR. (Mustafa İslamoğlu meali) Önce şunu unutmayalım, Kur’an’ın tamamı Kitap Ehlinin yaptığı yanlışlar üzerine indirilmiş ve onların hataları Kur’an'da örnek verilerek, AYNI HATALARI BİZLERİN YAPMAMASI İÇİN UYARILIYORUZ. Dikkat ettiyseniz Kitap Ehli, kendi aralarında inançları konusunda bölünerek, kendi menfaatleri doğrultusunda, birbirilerini kendi çıkarları için din adına aldatıyorlarmış. Allah’ın sözlerinin yani ayetlerinin arasına, kendi sözlerini/hadislerini ilave ederek, Allah’ın dinini kendi inançları ile şekillendirip, onları istedikleri gibi yönettikleri gibi, BU YANLIŞI KABUL EDİP AKLINI KULLANMAYANLARI ADETA, GÜLÜNÇ DURUMA DÜŞÜRÜYORLARMIŞ. Bizler bu ayeti günümüze taşıyalım ve bu ayetten nasıl bir ders almalıyız, AYNI HATALARI BİZLERDE YAPIYOR MUYUZ ona bakalım. Aslında aynı hataları bizlerde çok fazla günümüzde yapıyoruz, çünkü Kur’an ile bir bağ ne yazık ki kuramadık. Allah katından gelen ilahi mesaj Kur’an içinde bizler, yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz diyor da, kendi menfaatlerimizi mezhep inançlarımızı, atalarımızın rivayet inancını topluma kabul ettirmek ve toplumu din adına yönetip çıkar sağlayabilmek için, ALLAH’IN İLAHİ MESAJI KUR’AN’I YETERLİ GÖRMÜYOR VE ALLAH’IN RESULÜNÜN ADINI KULLANAN VE ONUN ADINA HADİSLER NAKLEDENLERİN SÖZLERİNE İNANIYORSAK, ALLAH’IN KATINDA BİZLERİNDE GÜLÜNÇ DURUMA DÜŞECEĞİMİZ KESİNDİR. Ne yazık ki İslam toplumunun içine Yahudiler, Allah’ın Resulüne karşı bizim sevgimizi kullanarak, kendi inançlarını İslam dinine, Resule ait olduğu iddia ettikleri HADİSLER yoluyla soktular. Lütfen araştırınız, Kur’an’da tek kelime bile geçmeyen konular, bugün Yahudilerin inançlarında ve bizim mezhep inançlarımızda geçiyor. Bunu neden sorgulamıyoruz? Hiç kendimize sormuyoruz, madem Allah bizlerin yalnız Kur’an’ın ipine sarılmamızı istiyor ve yalnız Kur’an’dan sorumlusunuz diyor, NEDEN BİZLER KUR’AN’DA TEK KELİME GEÇMEYEN KONULARI, DİNİN EMRİ GİBİ YAŞIYORUZ? Bizlerde Kur’an bilinci gelişmediği için, daha doğrusu Kur’an ile bir bağ kuramadığımızdan bizleri, önüne gelen Allah ile aldatıyor. Allah katından olmadığı halde, BUNLARDA ALLAH’IN YA DA RESULÜN EMRİ DİYORLAR, BİZLERDE SORGUSUZCA DÜŞÜNMEDEN İNANIYORUZ. Farkında mısınız, Lokman suresi 6. Ayet bu konuda bizleri uyarıyor ve SİZLER, BENİM KATIMDAN GELMEYEN BAZI HADİSLERLE/SÖZLERLE ALDATANLARA SAKIN UYMAYIN. YOKSA GÜLÜNÇ DURUMA DÜŞERSİNİZ BENİM KATIMDA DİYOR RABBİMİZ. Bunu yapanlarla, bu hataya düşenlere Allah yardımcı olmayacağını bildiriyor. Geçmiş tarihlerde basında, televizyonlarda duymuşsunuzdur. Yahudilerin, İslam toplumunun içinde kurulan cemaat ve tarikatların hepsini, kendilerinin kurduğu ortaya çıkmıştı. Peki, sonuç ne oldu araştırılıp sorgulandı mı? ELBETTE HAYIR HERKES SUS PUS, UYUMAYA ALLAH İLE ALDATILMAYA DEVAM. Şimdide Lokman suresi 7. Ayete bakalım. Bu konuda bizlerin alacağı nasıl bir ders var. Lokman 7: ONA ÂYETLERİMİZ OKUNDUĞU ZAMAN; ONLARI HİÇ İŞİTMEMİŞ GİBİ, KULAĞINDA BİR AĞIRLIK VAR DA BÜYÜKLENEREK ARKASINI DÖNER. ONA, ELEM DOLU BİR AZABI MÜJDELE. (Diyanet meali) Hatırlatırım bu yanlışı yapanlar, iman ettiğini söyleyen Kitap Ehli. Bu ayet günümüzde bizlerinde, tıpkı Kitap Ehlinin yaptığı yanlışlara çok güzel bir örnek teşkil ediyor. Müslüman kardeşlerimizi yaptıkları yanlışlar konusunda Allah’ın ayetleri ile uyardığımızda, nasıl cevaplarlar alıyoruz sterseniz hatırlayalım, bakalım bizlerin Kitap Ehlinden bir farkımız var mı? “NE SORSAN HEP KUR’AN DİYOR. YAHU ALLAH CC AŞKINA RASULULLÂH NERDE. HADİS YOKMU? SİZİN DİN ANLAYIŞINIZDA BU. ÜLKEYE GÖNDERİLMİŞ BİR DİN YIKAN TORPIDO GİBİ. HEP VARSA YOKSA KUR’AN.” Buna benzer, yüzlerce cevap alıyorsunuz biliyorum. Sanırım Lokman 7. Ayet, bu tür düşüncelerin yanlışlığına güzel bir örnek ama Allah’ın ayetlerine bu sözleri söyleyenler, yaptıkları hatanın farkında da olamayacaklardır. Çünkü Allah aklını Kur'an ile kullanmayıp ısrarla batılın peşi sıra gidenlerin, GÖZLERİNE PERDE ÇEKERİM, KULAKLARINA AĞIRLIK KOYAR, KALPLERİNİ MÜHÜRLERİM DİYOR. Bu arkadaşlarımıza, Kur’an’dan ayet örneği verdiğimizde, adeta Allah’ın ayetlerini inkâr edercesine, kendisine öğretilen rivayet hadisi duymak istiyorlar ve sen Resulü dışlıyorsun inkâr ediyorsun diyebiliyorlar. Tabi bu durumda kendisinin, Allah'ın ayetini inkar ettiğin farkında da olamıyorlar. ALLAH’TAN DAHA DOĞRU SÖZLÜ KİM VARDIR diyen Rabbimizi, ne yazık ki duyan bile yok. Hatırlatmak isterim, Kitap Ehlinin yaptığı yanlışı Allah örnek veriyor ve SAKIN SİZLERDE AYNI YANLIŞI YAPMAYIN DİYE ALLAH UYARIYOR. DUYANA VE HAYATINA GEÇİRENE NE MUTLU. Bizler Allah’ın ayetlerinde uyardığı gibi ZANNIN, RİVAYET VE SANI bilgilerin ardına düşmüş, Allah’ın yolunda gittiğimizi zannediyoruz. Hâlbuki Allah Yunus suresi 36. Ayetinde ŞÜPHESİZ ZAN, HAKTAN HİÇBİR ŞEYİN YERİNİ TUTMAZ demiyor muydu? Eğer bizler Haktan gelen Allah’ın korumasındaki Kur’an’ın dışına çıkarsak, ZANNI, RİVAYETLERİ farkında olmadan, Allah’ın dini diye yaşarız. Sonunda da hüsran ve acı bizleri bekler unutmayalım. Değerli dostlarım, lütfen Allah’a onun kitabı Kur’an’a güvenelim. Kurtuluşumuzun tek kaynağı Kur’an’dır. Allah bizlerin yalnız Kur’an’a sarılmamızı emrediyor ve Kur’an’da hiçbir eksik bırakmadık, biz açıkladık diyor. Allah bizleri yalnız Kur’an’dan hesaba çekeceğine hükmediyorsa, sizce haşa mahşer günü Allah sözünden dönüp şaka yaptım, Resulümü herhalde postacı diye göndermedim, sizleri denedim. Yalnız Kur’an’dan değil, Resulümün hadislerinden de sorumluydunuz diyerek, bizleri Kur’an’da tek kelime bahsedilmeyen konulardan da hesaba çeker mi? Bu sorunun doğru cevabını arayan, lütfen sorumlu olduğumuz Kur’an’a baksın. Orada apaçık görecektir. Kur’an ile hala buluşamayana zaten sözüm yok. O ARKADAŞLARIMIZI DA ELBETTE BIKMADAN USANMADAN SON NEFESİME KADAR, ALLAH’IN İZNİYLE KUR’AN’A DAVETİM SÜRECEKTİR. Allah cümlemizin yardımcısı olsun. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK https://kuranadavet1.wordpress.com/ https://twitter.com/KURANA_DAVET http://www.hakyolkuran.com/ https://www.facebook.com/Kuranadavet1/ https://hakyolkuran1.blogspot.com/
  25. Bu makalemde sizlerin, üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim ayet, Ankebut suresi 57. Ayet olacak. Allah bizlerin körü körüne değil, ayetler üzerinde düşünmemizi aklımızı kullanmamızı istiyorsa, gelin birlikte bu ayeti Kur’an bütünlüğünde düşünelim ve bizlere neler anlatıyor anlamaya çalışalım. Ankebut 57: HER NEFİS ÖLÜMÜ TADACAK, SONRA DÖNDÜRÜLÜP BİZE GETİRİLECEKSİNİZ. (Elmalı meali) Bu ayet tercüme edilirken genellikle, her can ölümü tadacaktır diye tercüme edilir. Ben özellikle orijinal ayette geçtiği şekliyle yazdım. Çünkü CAN kelimesiyle NEFİS kelimesi çok farklı anlama geliyor. Can ismi, Farsça kökenli bir kelime olup, “hayat”, “ruh”, “yaşam anlamlarına gelir. Bir başka deyişle, yaşayan canlı varlık, nefis ise o canda bulunan ve her kişiye göre değişen arzu, istek, duygu diye çoğaltabiliriz. Yani, HER CANLININ BİR NEFSİ VARDIR, ONU DOĞRU KULLANMALIDIR dersek yanlış olmaz. ÖLÜM ASLA BİR SON DEĞİLDİR. HERKESİN KAT ETMESİ GEREKEN BİR YOLDUR. Değerli dostlarım, hepimizin birbirimizden öğreneceği çok şeyler vardır. Onun içinde birbirimizi dinleyelim, düşüncelerine saygı gösterelim ki gerçeklerle buluşabilelim. Unutmayalım hepimiz insanız ve hata yapma riskimiz her zaman vardır. ÖNEMLİ OLAN ALLAH’IN AFFETMEYECEĞİ, BÜYÜK HATALAR YAPMAMAKTIR. AKIL VE KUR’AN DENKLEMİNİ KURABİLMEK ÇOK ÖNEMLİDİR. BUNU KURABİLEN EN AZ HATA YAPACAKTIR. Şu konuya önce açıklama getirmek istiyorum. Allah Kur'an'da RUHLARIMIZ konusunda çok fazla bilgi vermediğini açıklamıştır İsra 85. ayetinde bakın ne diyor. "SANA RÛH HAKKINDA SORU SORARLAR. DE Kİ: “RÛH, RABBİMİN EMRİNDENDİR. SİZE ANCAK AZ BİR BİLGİ VERİLMİŞTİR." Onun için bizler RUH konusunda çok fazla yorum yapmamız doğru olmaz. Bizlere düşen açıklanan konular üzerinde konuşmak ve düşünmek olmalıdır. Ayette her NEFİS ölümü tadacaktır diyor. Burada ölümü tadan insanın RUHU değil dikkat ettiyseniz. Yani Allah hiçbir ayetinde her insanın ruhu ölecek, biz sonra o ruhu tekrar canlandıracağız demiyor. ÖLEN NEFSİN YAŞADIĞI BEDENİMİZDİR. Ölümü tadanda ruh değil, insanın nefsidir. Onun için Allah ayetinde, her nefis ölümü tadacaktır diyor. O bedenin hiçbir önemi yok, önemli olan RUHUMUZDUR ve oda ölümsüzdür. Tekrar dirildiğimizde canlanacak olan yeniden yapılacak bedenimizdir, o beden ruhumuzla birlikte birleşecek ki, mahşer günü hesap görülebilsin. Onun için ayette hareket ettiğiniz her duyguyu tattığınız NEFSİNİZİ BEDENİMİZİ GERİ ALIYOR, YANİ ÖLDÜRÜYOR, RUHUNUZU TEKRAR BEDENLENDİRECEĞİMİZ GÜNE KADAR BEKLETİYORUZ DİYOR. Nefis konusu üzerinde durmak istiyorum. Bizler bu dünyada imtihanımızı nefislerimizin etkisinde yaşıyoruz. Her kim nefsine hükmedip onu doğru yönetiyorsa, O imtihanında başarılı oluyor. Her kimde nefsinin istediği arzularının peşine takılıyorsa, oda nefsinin esiri oluyor demektir. BİR BAŞKA DEYİŞLE SÖYLEMEK GEREKİRSE, BİZLER NEFSİMİZLE HER ŞEYİ YAPYORSAK, HESAP GÜNÜDE MÜKÂFATI YA DA CEZAYI YİNE BEDENİMİZLE BİRLİKTE, NEFSİMİZ ÇEKECEKTİR. Nefis insanlara ya kazandırır, ya da kaybettirir. Onu yönetebilmek istiyorsak Kur’an ve akıl birlikte hareket etmelidir. Bu konuda Yusuf 53. Ayetinde bakın ne diyor. “BEN YİNE DE NEFSİMİ TEMİZE ÇIKARMIYORUM. ÇÜNKÜ NEFİS ŞİDDETLE KÖTÜLÜĞÜ EMREDER” Yazacağım ayet üzerinde dikkatle düşünelim. Ali İmran 25: BAKALIM, KENDİLERİNİ O GELECEĞİNDE HİÇ ŞÜPHE OLMAYAN GÜN İÇİN BİR ARAYA TOPLADIĞIMIZ VE HİÇ KİMSEYE HAKSIZLIK EDİLMEDEN HERKESE KAZANDIĞI TAMAMEN ÖDENDİĞİ VAKİT, HÂLLERİ NİCE OLACAKTIR. (Diyanet meali) Bakın her nefis ölümü tattı yani nefsi kullanılamaz hale geldi, beden öldü. Mahşer günü tekrar onları aynı bedenlerinde canlandırıp nefislerini de kendilerine verdikten sonra, ne yapılacağını söylüyor Rabbimiz. Hiç kimseye haksızlık edilmeyecek, nefislerinin yaptıkları tastamam kendilerine verilecektir diyor. Aslında ayetin orijinalinde NEFİSLERİNİN KAZANDIĞI tamamen ödendiği vakit diye geçtiği halde, genelde ayet HERKESE KAZANDIĞI DİYE TERCÜME EDİLİYOR. Kazanan ve kaybedenin bu ve benzeri ayetlerde insanların DOĞRU VE YERİNDE KULLANAMADIĞI NEFİSLERİNİN OLDUĞU ANLATILIYOR. ONUN İÇİN ÖZELLİKLE NEFİS KONUSUNU ÖN PLANA ÇIKARTIP, KONUYA DİKKATİN ÇEKİLMESİ ÇOK ÖNEMLİ. Bir örnek daha vermek istiyorum. “BİR NEBİNİN HIYANET ETMESİ OLACAK ŞEY DEĞİLDİR. KİM EMANETE HIYANET EDERSE, KIYAMET GÜNÜ HAİNLİK ETTİĞİ ŞEYİN GÜNAHI BOYNUNA ASILI OLARAK GELİR. SONRA HERKESE, ASLA HAKSIZLIĞA UĞRATILMAKSIZIN, KAZANDIĞI TASTAMAM VERİLİR.” (Ali İmran 161) Yine bu ayette de kazandığı tastamam verilir şeklinde tercüme edilen kısım, NEFSİNİN KAZANDIĞI taslamam verilir diye geçer. Allah bu ve benzeri ayetlerde özellikle NEFİS kelimesini kullanarak, bizlerin bu konuya dikkatini çekiyor. Bizler bunu atlarsak anlatılmak istenen konunun özünü anlamamış oluruz. ALLAH BU KONUDA BİZLERİ, NEFSİN ÖNEMİNE DİKKAT ÇEKİYOR VE DİYOR Kİ, BAŞINIZA GELECEK EN GÜZEL ŞEYDE NEFSİNDENDİR, EN KÖTÜ ŞEYDE NEFSİMİZİN ETKİSİYLEDİR. Onun için mükâfatınızda cezanızda, nefsinizin üzerinden olacaktır. Ölümü tadan ’da onun için nefisimizdir. RUHUMUZ ÖLMEZ, TEKRAR BEDENE DÖNÜŞ İÇİN BEKLETİLİR. Allah bizlere ölümü anlatırken Kur’an’da, aslında sizler her gün ölüyorsunuz diyerek, uykuyu ölüme benzetiyor. Gerçekten de uyuduğumuzda, bu dünya ile irtibatımızı kesiyoruz. Allah bizim yaşadığımız dünyada bin yılın, kendi katında bir gün gibidir olduğunu Kur’an’da örnek verir. Bizlerde uyuduğumuzda gerçekten onun katına geçerek ölümü yaşadığımızı, bilim adamları tespit etmişler. Çünkü uyuduğumuzda çok uzun gördüğümüz bir rüyanın aslında, bu dünyada 15-20 saniye gibi kısa zamanda gördüğümüzü tespit etmişler. Buradan da anlıyoruz ki uyuduğumuzda gerçekten ruhumuz Allah’ın katına geçiyor ve onun zaman dilimine tabi oluyoruz. ÇOK DAHA ÖNEMLİSİ UYURKEN, GÖZLERİMİZ KAPALI OLDUĞU HALDE, RÜYAMIZDA HERŞEYİ APAÇIK GÖRÜYORUZ. DEMEK Kİ GÖREN YALNIZ GÖZLERİMİZ DEĞİLMİŞ. LÜTFEN BU KONU ÜZERİNDE DE DİKKATLE DÜŞÜNELİM. Bir insan uyuduğunda CANI/RUHU bedeninde duruyor. Peki, NEFSİ devrede mi? Hayır. Uyanıkken nefsimizin her istediğini yapabiliyoruz ama uykudayken o nefis bizlere hiçbir şey yaptıramıyor. Buradan da şunu çıkartabiliriz. BİR İNSANA İYİ YA DA KÖTÜ ŞEYLERİ YAPTIRAN, CANI DEĞİL NEFSİYMİŞ. Onun içinde Allah bizlerin özellikle nefisine hitap ediyor ve onun esiri olmayın diye uyarıyor. Nisa 110: KİM BİR KÖTÜLÜK İŞLER, YAHUT NEFSİNE ZULMEDER, SONRA DA ALLAH’TAN BAĞIŞLANMASINI DİLERSE, ALLAH’I BAĞIŞLAYICI VE ESİRGEYİCİ BULUR. (Elmalı meali) Bu ayeti tercüme ederken genelde, kendisine zulmederse diye çevriliyor. Genelde doğru olmakla birlikte ayette geçen NESİNE zulmetmek özellikle bizlerin dikkati çekilmek için söylenmemiştir. Bu ve benzeri ayetlerle ALLAH, BİZLERE YANLIŞ YAPTIRAN, GÜNAHA SOKAN YA DA AKIL DEVREDE İSE TAM TERSİNİ YAPTIRANIN, NEFSİMİZ OLDUĞUNUN DİKKATİNİ ÇEKİYOR. YANİ BİZLER İMTİHANIMIZI AKIL VE NEFİS İKİLEMİNDE YAŞIYORUZ. ONUN İÇİN ALLAH, AKLINI KULLANMAYANI PİSLİK İÇİNDE BIRAKIRIM DİYE, BOŞUNA UYAR MIYOR. Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz. AKILLI, NEFSİNE HÂKİM OLUP ONU HESABA ÇEKEREK, ÖLÜM ÖTESİ İÇİN ÇALIŞAN, AHMAK İSE NEFSİNİN HEVASINA TABİ OLDUĞU HÂLDE, BU DURUMUNDAN HAYIR UMANDIR. Dilerim bu dünyadaki imtihanımızda nefsine doğru yön veren ve ona hakim olan, Allah’ın azınlık halis kulları arasında oluruz. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.