Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

halukgta

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    618
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    4

halukgta tarafından postalanan herşey

  1. Sizce biz Müslümanlar, Allah’ın bizlerden istediği iman üzerine mi İslam’ı yaşıyoruz? Bu soruma siz nasıl cevap verirsiniz bir Müslüman olarak? Tabi bu sorumun cevabını herkes kendisine mutlaka vermelidir. İsterseniz gelin yaşadığımız İslam ile Allah’ın indirdiği İslam’ı kısaca sorgulayalım, bakalım bizler Allah’ın istediği doğru yolda mıyız, yoksa BİZLERİ ALLAH İLE ALDATANLARIN TUZAĞINA MI DÜŞMÜŞÜZ, on u anlamaya çalışalım. Allah birçok ayetinde, güvenilecek ve ardı sıra gidilecek VELİNİZ yalnız benim. Sakın kendinize benim yanımda VELİLER edinmeyin diye uyardığı halde, bizler Allah’ın bu uyarısına karşı; Dinin sahibi Allah’tır, O ne emrettiyse onu yerine getirmek görevimizdir diyerek, bizler yalnız Allah’a onun kitabına güvenerek, YALNIZ ALLAH’I VELİ EDİNİYOR ve İslam’ı yaşıyorsak, demek ki Allah’ın doğru yolundan gidiyoruz demektir. Allah sakın emin olmadığınız bilgilerin ardına düşmeyin, Kur’an’ın sınırlarını aşmayın, YALNIZ ALLAH’IN İPİ KUR’AN’A SARILIN, ÇÜNKÜ SİZLERİ KUR’AN’DAN SORUMLU TUTUYORUM. BİZ KİTAPTA HİÇ BİR EKSİK BIRAKMADIK diye uyardığı halde, atalarımızın dini inançlarını Kur’an’da göremediğimizde, BAKIN KUR’AN’DA ŞUNLAR YA DA BUNLAR YOK. KUR’AN DETATLI DEĞİLDİR, YALNIZ KUR’AN İLE İSLAM YAŞANMAZ. RESULÜN RİVAYET HADİSLERİ VE MEZHEPLERİN FIKIH İNANCI OLMASAYDI İSLAM’I YAŞAYAMAZDIK, KUR’AN KAPALI KALIRDI DEMİYORSAK, bizler Allah’ın doğru yolunda, emin adımlarla inancımızı yaşıyoruz demektir. Allah ŞEFAAT TÜMDEN BANA AİTİR, HİÇ BİR ŞEFAATİN OLMADIĞI O GÜNDEN SAKININ DİYE UYARDIĞI HALDE, BİZLER RESULLER, DİN ÂLİMLERİ VELİ KİŞİLERDE ŞEFAATÇİDİR DEMİYORSAK, bizler Allah’ın ipine sarılan, onun doğru yolunda giden kulları arasındayız demektir. Allah görev verdiği Resulünün Kur’an’da yetki ve sorumluluğunu bizlere açıklarken, Ankebut 18. Ayetinde, “RESULE DÜŞEN APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR.” Rad suresi 40. Ayetinde, “SENİN GÖREVİN SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR.” Diye bizlere tebliğ ettiği halde, eğer bizler bu ikazları göz ardı edip, atalarının batıl inançlarını yaşayabilmek için, NE YANİ ALLAH RESULÜNÜ, POSTACI DİYE Mİ GÖNDERDİ, Onunda Kur’an’ın misli kadar dinde hükümler koyma yetkisi vardır demiyorsak, bizler Allah’ın doğru yolunda, emin adımlarla ilerliyoruz demektir. Allah Bakara suresi 5. Ayetinde, gerçek iman edenleri bizlere tarif ederken, Onlar “RABLERİNDEN GELEN BİR HİDAYET ÜZEREDİRLER ve KURTULUŞA ERENLER DE ANCAK ONLARDIR.” Diye uyardığı halde, hala doğruluğundan emin olamayacağımız rivayetleri de hak olan Allah’ın vahyi ile karıştırmıyor ve onları dinin sınırları içine almıyorsak, bizler Allah’ın yolunda yürüyoruz demektir. Allah birçok ayetinde tekrar ettiği gibi, Kamer suresi 17. Ayetinde, “ANDOLSUN BİZ, KUR’AN’I DÜŞÜNÜP ÖĞÜT ALMAK İÇİN KOLAYLAŞTIRDIK. VAR MI DÜŞÜNÜP ÖĞÜT ALAN?” Diye uyardığını ciddiye alıp, Kur’an kolayda ne kadar kolay, Kur’an’ı herkes anlayamaz, âlim olanlar ancak anlar diyenlere uymuyor da, Kur’an’ı anladığımız dilden okuyup, Allah’ın emrettiği gibi düşünerek anlamaya çalışıyorsak, biz Allah’ın yolundan giden, onun sevgili kulları arasındayız demektir. Allah Kur’an’da bizleri uyarıp, sakın çoğunluğa uymayın, onlar sizi Allah’ın yolundan saptırır, benim korumam altındaki yalnız Kur’an’a sarılın dediği halde, BEN ÇOĞUNLUĞA UYARIM, SİZ AZINLIĞA UYACAK HALİM YOKYA DİYENLERDEN DEĞİLSEN. Bakara suresi 170. Ayette yapılan uyarıda olduğu gibi; “ONLARA, “ALLAH’IN İNDİRDİĞİNE UYUNUZ” DENDİĞİNDE, “HAYIR, BİZ ATALARIMIZI ÜZERİNDE BULDUĞUMUZ ŞEYEDE UYARIZ” demiyorsan, sen Allah’ın doğru yolunda giden, Allah’ın azınlık halis kulları arasındasın demektir. Allah Enam suresi 155. Ayetinde uyardığı gibi, “BU KUR’AN, BİZİM İNDİRDİĞİMİZ MÜBAREK BİR KİTAPTIR. BUNA UYUN VE ALLAH’TAN KORKUN Kİ SİZE MERHAMET EDİLSİN” dediği halde, Allah’ın eşi benzeri olmayan mübarek kitabının yanına rivayetleri, sanı bilgileri mezheplerin batıl inançlarını da ilave edip ALLAH’A ŞİRK KOŞMUYORSAN, Allah’ın dinini batıl ve hurafe bilgilerle yaşamıyorsan, sen mahşer günü yüzleri gülen, Allah’ın sevgili kulları arasında olursun. Allah Kur’an’da Enfal suresi 64. Ayetinde, Nebiye/Resulüne seslenerek, “EY NEBİ! ALLAH, SANA DA SANA UYAN MÜMİNLERE DE YETER” dediği uyarıyı hayatına geçiriyor ve Yusuf suresi 106. Ayetinde uyardığı gibi, “ONLARIN ÇOĞU ALLAH’A ANCAK, ORTAK KOŞARAK İNANIRLAR” hükmünü dikkate alıp, Allah’ın tek elinde olan bir yetkisini Resulü dahil hiç bir beşere vermeden inancını yaşıyorsan, SEN ALLAH’A ŞİRK KOŞAMADAN İMANINI YAŞAYAN, ALLAH’IN SEVGİLİ KULLARI ARASINDASIN DEMEKTİR. NE MUTLU BÖYLE BİR İMAN ÜZERİNDE OLANA. ALLAH CÜMLEMİZE BÖYLE BİR İMAN NASİP ETSİN İNŞALLAH. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  2. Allah’ın bizleri yaratma nedenini doğru anlayabilmemiz için, önce onun gönderdiği ve kendisini bizlere tanıttığı kitabı olan Kur’an’ı anlayarak, düşünerek dikkatle okumalıyız. Eğer elimizde Allah’ı tanıyabileceğimiz tüm bilgiler detaylı yoksa, Allah’ı anlayabilecek kapasitede değilsek, bu sorumuza yeterli tatminkâr bir cevap bulmamız, pek mümkün olmayacaktır. Bu araştırmayı yapmadan, bu soruya vereceğimiz her cevap, gerçeklerden uzak olacaktır. Peki, bizler sizce Allah’ı Kur’an’ın verdiği bilgiler ışığında, gereği gibi tanıyıp onu hayalimizde canlandırabiliyor muyuz? EĞER ALLAH’I ONUN GÜCÜNÜ, YÜCELİĞİNİ HAYAL BİLE EDEMİYORSAK, ALLAH’IN BİZLERİ NEDEN YARATTIĞI SORUSUNU DA, TAM OLARAK ANLAYABİLMEMİZ VE KAVRAMAMIZ PEK MÜMKÜN OLAMAZ. Bizleri yaratan Allah, bu durumda kendisini tanıtırken bizlerin aklımızın sınırlarında, onu kavrayabileceğimiz kadarını açıklamış olması gerekmez mi? Bizler bile çocuklarımıza küçükken, her şeyi detaylı açıklayamayız, onların yaşlarına göre anlayacağı şekilde anlatırız. Hayalimizde bile canlandıramayacağımız bir gücün, bizleri ne maksatla yarattığını ancak, gönderdiği Kur’an’da bizlerin algı seviyemiz sınırlarında, anlattığı bilgiler kadarını anlayabiliriz. Şöyle düşünün ilkokul kitapları, o yaşta çocukların anlayacağı seviyede yazılır. Bizler ortaya çıkarılan bir sanat eserine baktığımızda, bunu kim yapmış deriz ve kendi akıl sınırlarımız içinde onu değerlendiririz. Ama sınırlarını bile hala keşfedemediğimiz, tüm âlemi yarattığına inandığımız, Allah’ın sanatına baktığımızda, YARATILAN SANATI BİLE HAYAL EDEMİYORSAK, bu sanatı yapan Allah’ı tahayyül etmemiz, yüceliğini gereği gibi anlayabilmemiz mümkün olmayacaktır. Aklımızın ötesine geçmeyi zorladığımızda, O sınırlı aklımızı kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya kalabiliriz. BİZLER ANCAK, KUR’AN’DA ALLAH’IN KENDİSİNİ TANITTIĞI KADARIYLA, DEĞERLENDİRME YAPABİLİRİZ. Peki, Allah kendisini nasıl tanıtıyor Kur’an’da? Bizlerin gözlerimizle, kendisini asla göremeyeceğimizin örneğini veriyor ve kendisini bir dağa gösterdiğinde, paramparça olduğunu anlatıyor. Sizlere sorsam ve desem ki, böyle bir gücü bana tarif edin, edebilir misiniz? Elbette edemezsiniz, bu durumda bizleri ve bu dünyayı neden yarattığı konusunda da, açıklanan bilgilerin dışına bizlerin çıkmaya çalışması, bizleri yanlışa yönlendirecektir. BİZLERİ YARATAN BU EŞSİZ GÜCE, NE İSİM VERİRSENİZ VERİN, BU YÜCE GÜCÜN BİZLERİ GERÇEK YARATMA NEDENİNİ, ÇOK DETAYLI BİZLERE ANLATMASINI BEKLEMEK DOĞRU OLMAZ DİYE DÜŞÜNÜYORUM. ÇÜNKÜ KENDİSİNİ BİLE HAYAL EDEMEDİĞİMİZ YÜCE BİR GÜCÜN, BİZLERİ YARATMAKTAKİ ASIL AMACINI, KISITLI AKLIMIZLA DOĞRU DEĞERLENDİRMEMİZ, ANLAMAMIZ ASLA MÜMKÜN OLMAYACAKTIR. Peki, Allah Kur’an’da bizleri neden yarattığını söylüyor? Zariyat 56. Ayetinde, “BEN CİNLERİ VE İNSANLARI, SADECE BANA KULLUK ETSİNLER DİYE YARATTIM.” Aslında bizlere bu açıklamanın yetmesi gerekir. Daha detayını girmeye çalışsak ta, işin içinden çıkamayız. Peki, Kulluk ne anlama geliyor. Çok basit ve anlaşılacak şekilde söylemek gerekirse İTAAT ETMEK, yani boyun eğmek anlamındadır. Allah’ın bizlerden bu isteği sizce çok normal değil mi? Bizlerde evlenip çocuklarımız olduğunda, onlara her şeyimizi önlerine sunup, varımızı yoğumuzu onlara verip, onlardan ne bekleriz? İTAAT VE SAYGI. Allah’ta bunu, bizlerin anlayacağı basit bir şekilde söylüyor. Sizlerin emrine, ihtiyaçlarınızı karşılayacak tüm nimetlerimi verdim. HATTA YARATTIĞIM CANLILAR İÇİNDE, ÖZGÜRCE AKLINI KULLABİLEN TEK İNSAN OLARAK SİZLERİ YARATTIM, verdiğim nimetlerden faydalanın, ama bu nimetleri veren beni de unutmayın. YALNIZ BANA KULLUK EDİN, YANİ YALNIZ BENİM KOYDUĞUM KURALLARA UYUN, BANA İTAAT EDİN VE YALNIZ BANA SAYGINIZI GÖSTERİN DİYOR. Peki, bizler bunu yapıyor muyuz? Yorumunu sizlere bırakıyorum. Bunu hayatımıza geçirdiğimiz ölçüde, Allah’ın bizlerden istediğini yerine getirmiş oluruz. Eğer araya birilerini koyuyorsak, işte o zaman hem Allah’ı yaratıcımızı tanıyamamış, hem de ona nankörlük yapmış oluruz. Kendisini Kur’an’da Allah tanıtırken, Bakara 29. Ayetinde ne diyordu? “O, YERDE NE VARSA HEPSİNİ SİZİN İÇİN YARATMIŞTIR” Bizler neden yaratıldığımız sorusuna, lütfen başka neden aramayalım. ALLAH EŞSİZ SANATINI GÖSTERİP, BİZLERİ VE TABİATI YARATMIŞTIR. BİZLERİ VE DÜNYAYI YARATMASININ, BAŞKA BİR NEDENİNİ ARAMAYA GEREK VAR MI SİZCE? ELBETTE BAŞKA NEDENLERİ DE OLABİLİR. ALLAH’IN SANATININ FARKINDA OLAN, ONA ÂŞIK OLUR, FARKINDA OLMAYAN İSE, BAŞKA NEDENLER ARAR. Bu durumda şu soruyu sorabilir miyiz, böyle yüce bir güce? BEN DÜNYAYA GELMEYİ İSTEMEDİM Kİ, NEDEN BANA KURALLAR KOYUYORSUN, UYMAK ZORUNDA DEĞİLİM. Aslında bu soruyu direk Allah’a soramıyoruz, çünkü arada anne ve babamız var. Önce ona sor bakalım, sana ne cevap verecek? Tabi aslında bu soruyu soran kişi eğer evlenmişse yada evlenmeye niyetliyse ve birde çocuğu varsa, zaten böyle bir soruyu soramaz, çünkü o çocuğun dünyaya gelmesinden ilk önce kendisi sorumlu. HATIRLATIRIM ALLAH BİZLERİ YARATMIŞ, AMA DÜZENİN AKIŞINI VE VERECEĞİMİZ KARARLARI, BİZ KULLARINA BIRAKMIŞ. HİÇ BİR ŞEYİ ALLAH’A NİSPET EDEMİYOR, BİR BİRİMİZDEN BİLİYORUZ. ALLAH HAYATIMIZDA İMTİHANIMIZ GEREĞİ, BİZZAT KENDİMİZİN VERDİĞİ KARARLARIMIZI ONAYLAMAKTAN, İZİN VERMEKTEN BAŞKA BİR ŞEY YAPMIYOR. Çok nadir araya girip, bizlerin kendimize gelmemizi sağlıyor o kadar. Yani her insanı Allah, özgür iradesi ile baş başa bırakmış, onun için beni neden yarattın, ben yaratılmak istemiyordum diye Allah’a soramayız. İlginç değil mi? Onun için bırakın bu soruyu Allah’a sormasını, anne babasına bile soramaz. Dikkat ederseniz Allah tüm yaşamı, bizzat bizlerin oluruna isteğine bırakmış ve öyle bir düzen kurmuş ki, hiçbir şeyi Allah’a nispet edemiyoruz, sorumlusu bizler oluyoruz. ALLAH’IN GÜCÜNÜ SANATINI TAHAYYÜL BİLE EDEMİYORSAK, NE BÖYLE BİR SORU SORABİLİRİZ, NEDE ALLAH BİZİ NEDEN YARATMIŞ, ONU ASLA DOĞRU ANLAYAMAYIZ. Yine Allah bizleri bu dünyada, imtihan ettiğini söylüyor gönderdiği tüm uyarı ikaz kitaplarında. Peki, neden bu uyarıyı yapıyor? ELBETTE ALLAH KULLARINI NASIL YARATTIĞINI, ÖZELLİKLERİNİ BİLDİĞİNDEN, YAPACAKLARI YANLIŞLARDAN DOLAYI ONLARIN SINIRLARI AŞMAMASI İÇİN, KURALLAR KOYUYOR. YANİ ALLAH KULLARINA YARDIM EDİYOR. BİR DÜZEN İÇİNDE KALMALARI İÇİN ÖDÜL VE CEZALARLA İKAZDA BULUNUYOR. Bizde çocuklarımızı, aynı disiplinle yetiştirmiyor muyuz? Konuyu fazla uzatmak istemiyorum. Özet olarak şunu söyleyebilirim. Yüceliğini tahayyül bile edemediğimiz, sınırlarına aklımızın yetmediği O yüce gücün, bizleri yaratmasının diğer nedenlerini elbette bilemeyiz. Onu ancak bu geçici dünyanın sonunda, müjdelediği ve uyardığı mahşer gününde, daha net göreceğiz ve anlayacağız. Merak etmeyin o gün çok uzak değil, BELKİDE ŞU AN BİZLERE, BİR NEFES ALIMI KADAR YAKIN. Dilerim bu geçici dünyada, bizleri yaratan Rabbimizi batıl sanı ve hurafelerden tanımak ve ondan korkmak yerine, Allah’ın gönderdiği rehberinden tanıyarak, onu seven adeta âşık olan, azınlık sevgili halis kullarından oluruz. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  3. Bu makalemde sizlerin, üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim konu, toplumda çok fazla konuşulmayan, hatta bu konuda insanların hatayı kendilerinde neredeyse hiç aramak istemedikleri, bir konu üzerinde olacak. Konumuz, ENGELLİ DÜNYAYA GELEN ÇOCUKLAR, ALLAH’IN TAKDİRİ İLE Mİ BU ŞEKİLDE DÜNYAYA GELMİŞTİR konusu üzerinde olacak. Bizler bu konuyu Kur’an’dan dikkatle düşünerek öğrenmez de, bunu Allah’ın takdiri deyip geçersek, büyük hata yaparız. Bu konu ile ilgili yazılan yazılara ve konuşmacılara baktığınızda, neredeyse genel çoğunluğu, dünyaya engelli gelen çocukların ALLAH’IN TAKDİRİ İLE GELDİĞİ ANLATILIR. Aslında Kur’an’da bu konuda hiçbir hüküm olmadığı, tam tersi olduğu halde, geleneksel İslam inancı, Kur’an’ın hüküm vermediği öyle şeyleri anlatıyorlar ki bu konuda, adeta kendi yanlışlarımızı, hatalarımızı Allah’a nispet etmekten çekinmiyoruz. Allah senin elinde, imtihan olduğun Kur’an var, onu oku ve düşün diyor. Allah sizleri bu dünyada imtihan için yarattım diyorsa, bir kısmını özellikle farklı engellerde yarattığını düşünmemiz, sizce imtihan olmanın ve Allah’ın adalet anlayışının gerçeklerine uyuyor mu? ÜZGÜNÜM AMA BİZLER DAHA ALLAH’I, ONUN ADALETİNİ VE ONUN YÜCELİĞİNİ TANIMIYORUZ. ÇÜNKÜ İSLAM DİNİNİ KUR’AN’DAN DEĞİL, MASALSI RİVAYETLERDEN ÖĞRENDİK VE ALLAH’I BU RİVAYET BİLGİLERDEN TANIDIK. Önce şunu hatırlatmak isterim, sorumlu olduğumuz Kur’an’da Allah, bir kısmınızı kör bir kısmınızı sağır, bir kısmınızın eli ayağı olmadan, hatta bir kısmınızı akıldan eksik yaratırım, buda sizlerin imtihanıdır asla dememiştir. İmtihan konusunda elbette bu dünyada yaşarken, bizlere musibetler vereceğini, bunun nedenini de açıklarken, yaptığımız hataların farkına varmamız, kendimize gelmemiz adına olduğunu söyler. Ama bu musibetlerin bu dünyada yaptıklarımızın karşılığı ve geçici olduğu bilgisini de verir. Dünyaya engelli olarak gelen insanların, bu engelini Allah istemiştir, onun takdiridir demek, ALLAH’I VE ONUN ADALETİNİ, HİÇ TANIMAMAK DEMEKTİR. Bakın Allah bir ayetinde ne diyor. “SANA NE İYİLİK GELSE ALLAH’TAN GELİR, SANA NE KÖTÜLÜK GELSE SENDEN KAYNAKLANIR. SENİ İNSANLARA ELÇİ GÖNDERDİK, ŞAHİT OLARAK ALLAH YETER.” (Nisa 79) Bu ayetten de anlıyoruz ki başımıza gelen kötülükler, bizlerin ellerimizin yaptığı yanlışlarımızın karşılığında, Allah’ın bizleri kendimize getirmek için verdiği musibetlerdir. Makalemizin konusunu düşünürken, lütfen bu ayetin hükmüne ters düşecek bir mantığı Allah’a nispet etmeyelim. Bu ayete göre sizce, bu dünyaya imtihan için gelen Allah kulunu özellikle, engelli olarak yaratacağına inanmamız doğru olur mu? Asla olmaz. BU DÜŞÜNCE BU DÜNYADA, EŞİT ŞARTLARDA İMTİHAN OLMA GERÇEĞİNE TERS DÜŞER. Daha dünyaya gelmemiş bir insanın, hiçbir günahı yok ki, Allah ona değiştiremeyeceği bir musibeti neden versin? Hatırlatmak isterim Rabbimiz bizleri kendimize getirmek için vereceği musibetler, geçicidir kalıcı değildir. Bu konuya açıklama getirmeye çalışanlar, engelli doğmanın da Allah’ın takdiri olduğunu söyleyenler, Ali İmran 6. Ayeti örnek gösterirler. Bu ayette Allah şöyle der. “O, SİZİ RAHİMLERDE, DİLEDİĞİ GİBİ ŞEKİLLENDİRENDİR. “ Sizce bu ayete göre Allah’ın, bazı kullarını en güzel eksiksiz yaratıp, bir kısmını imtihanı gereği, engelli yaratmayı mı diledi de engelli yarattı? Böyle bir adaletsizliği, ben asla eşi benzeri olmayan Yüce Rabbime isnat etmem. Bakın Allah insanları ve kainatı nasıl yarattığı örneklerini veriyor Kur’an’da. “BİZ GERÇEKTEN İNSANI, EN GÜZEL BİR BİÇİMDE YARATTIK.” (Tin 4) “ALLAH SİZE ŞEKİL VERDİ, ŞEKİLLERİNİZİ DE GÜZEL YAPTI.” (Tegabun 3) “SONRA ONA GÜZEL BİR ŞEKİL VERİP, KENDİ RUHUNDAN ÜFLEMİŞTİR. SİZE KULAKLAR, GÖZLER VE KALPLER VERMİŞTİR. NE KADAR AZ ŞÜKREDİYORSUNUZ! “(Secde 9) “BUNU, HER ŞEYİ SAĞLAM VE YERLİ YERİNCE YAPAN ALLAH YAPMIŞTIR. (Neml 88) Demek ki Allah tüm kullarımızı ve tabiatı böyle güzel, eksiksiz yaratırız diyor. Bir kısmını sizleri imtihan için eksik, kusurlu yaratmayı planladım demiyor. Tabiatı düşünün, siz tabiatta aksayan bir durum gördünüz mü? Güneşin hiç doğmadığı bir gün olduğunu söyleyen var mı? Tabi insanların tabiatı kötü kullanmaları neticesinde, yavaş yavaş aksayan bir birçok olaylar var. DEMEK Kİ DÜNYADA SORUNLAR, HASTALIKLAR, AKSAYAN TÜM OLAYLAR, ALLAH’IN YARATIRKEN DEĞİL, DAHA SONRA İNSANLARIN HATALI DAVRANIŞLARIYLA ORTAYA ÇIKIYOR. ÇÜNKÜ ALLAH DÜNYAYI, TABİATI VE İNSANLARI KUSURSUZ YARATMIŞ. Engelli doğan çocuklarımızın durumunu düşünelim şimdide. Bu konuyu doğru anlayabilmemiz için Tıbbın, bilimin açıklamalarından faydalanırsak, bu konuyu daha doğru anlarız. Zihinsel ve farklı şekilde engelli doğan çocukların, neden bu şekilde doğduğu konusunda, tıp bakın nasıl bilgiler veriyor günümüzde bizlere. “DOĞUM ÖNCESİ OLUŞAN NEDENLER: ANNENİN YAŞI, BESLENMESİ, HAMİLELİKTE KULLANDIĞI İLAÇLAR, İÇKİ-SİGARA-UYUŞTURUCU GİBİ ALIŞKANLIKLARI, RADYASYONA MARUZ KALMA, PSİKOLOJİK SORUNLARI, AKRABA EVLİLİĞİ, GEÇİRDİĞİ HASTALIKLAR (ÖZELLİKLE HAMİLELİKTE), KAZALAR, TRAVMALAR, ÇOCUK-ANNE ARASINDAKİ KAN UYUŞMAZLIĞI, GENETİK OLARAK AİLEDEN GEÇEN BAZI ÖZELLİKLERİN TAŞINMASI GİBİ BAZI NEDENLER SAYILABİLİR. DOĞUM SIRASI OLUŞAN NEDENLER: ERKEN-GEÇ DOĞUM, KORDON DOLANMASI, GÜÇ VE RİSKLİ DOĞUM, DOĞUM SIRASI KAZALAR (BEBEĞİ DÜŞÜRME GİBİ),VAKUM-FORSEPS GİBİ ALETLERİN ÖZELİKLE UZMAN OLMAYAN KİŞİLERCE KULLANILMASI, DOĞUMUN HİJYENİK OLMAYAN ORTAMLARDA YAPILMASI, DOKTOR HATALARI GİBİ NEDENLER SAYILABİLİR. DOĞUM SONRASI OLUŞAN NEDENLER: ENFEKSİYONA MARUZ KALMA, ÇOCUĞUN GEÇİRDİĞİ ATEŞLİ HASTALIKLAR, HASTALIKLARDA YANLIŞ VE GEÇ MÜDAHALE, BESLENME BOZUKLUKLARI (YETERSİZ VE DENGESİZ BESLENME), KAZALAR-TRAVMALAR, ÇOK YETERSİZ ÇEVRE KOŞULARINI SAYABİLİRİZ.” Bizler bu konuda ne yazık ki, üstümüze düşen sorumluluğu almıyoruz. Daha doğrusu hatalarımızı kabul etmek istemediğimiz gibi, bizlere öğretilen yanlış dini bilgilerin etkisinde kalarak, ALLAH’IN TAKDİRİ, KADERİ BÖYLEYMİŞ DEYİP, ÜZERİMİZE DÜŞENİ YAPMIYORUZ. Lütfen unutmayalım Allah adaletlidir ve kullarına karşı imtihanında daha doğar doğmaz eşitsiz yaratmaz, bu eşitsizliği yaratan bizleriz. Bu konuyu doğru anlayabilmemiz için bir örnek vermek istiyorum. Bundan yıllar önce kan uyuşmazlığından engelli dünyaya gelen çocuklar, artık kan uyuşmazlığından engelli dünyaya gelmiyor. Bir ya da iki aşı yapılan iğne ile bu problem çözülüyor. Demek ki kan uyuşmazlığından dolayı dünyaya engelli gelen çocuklar, ALLAH’IN TAKDİRİ, ALIN YAZISI DEĞİLMİŞ. Öyle olsaydı bizler asla bunu düzeltemezdik, değiştiremezdik. Lütfen benzeri hatalardan, sorunlarından dolayı engelli dünyaya gelen çocuklarımızın, bu engelini Allah’a nispet etmeyelim, bunun nedenlerini araştırıp öğrenelim ki toplum olarak aynı yanlışı yapmayalım. Tıp ilmi o kadar ilerledi ki, hamile bir kadının çocuğu daha doğmadan, sağlıklı mı yoksa herhangi bir engeli var mı diye kontrol edilebiliyor. Hatta daha dünyaya gelemeden O engeli düzeltilebiliyor ameliyatla. Sanırım tüm bu bilgilerden sonra, dünyaya engelli gelmiş herhangi bir evladımızın engelini artık Allah’a nispet ederek, bunu Allah böyle uygun görmüş demeyiz. BUNUN ALLAH’A VE ONUN ADALETİNE, BÜYÜK SAYGISIZLIK OLDUĞUNA İNANIYORUM. Fakir ülkelerde aşılar yaygın olmadığından, çocuk felci ve benzeri hastalıklardan dolayı sakat olan çocukları biliyorsunuz. Ülkemizde şükürle olsun bu aşıların, geniş kitleye yaygın oluşu nedeniyle, ülkemizde bu hastalılardan çocuklar artık sakat kalmıyor. Engelli doğumların bir nedeni de, batıl kaderci inançların hala terk edilmemesini gösterebiliriz. Bu bilgilerden sonra şunu da rahatlıkla söyleyebiliriz. Fakir gelişmemiş ülkelerde engelli doğumlar çok daha fazladır. Böyle ülkelerin kaderinde var nasıl deriz. Özellikle şunu belirtmek isterim. Allah yaratmaya karar verdiği kulununun hükmünü verdikten sonra, KULLARININ İMTİHANLARI GEREĞİ bu dünyada anne ve babasını özgür iradeleri ile baş başa bıraktığını anlıyoruz. ALLAH ANA KARNINDA, ÇOCUĞUN HER ŞEYİ SAĞLAM OLARAK RUHUNU VERİYOR, DEVAMINI ANNE VE BABASINA BIRAKIYOR. Ondan sonraki gelişmelere karışmıyor. TABİ BUNUN DETAYINI ALLAH BİLİR, BU KONUDA BİZLERİN DETAYLI BİLGİSİ YOKSA, KENDİ KAFAMIZDAN BAZI ŞEYLER UYDURMAK YERİNE, ELİMİZDEN GELEN ÖNLEMLERİ ALMAK EN DOĞRUSU OLUR. Allah bu dünyada, farklı nedenlerden dolayı engelli dünyaya gelen kullarını, eşitlik adaleti gereği dirilttiğinde sapasağlam dirilteceğinden şüphe yoktur. Çünkü Allah adaletlidir, kullarını ilk ruhunu verdiğindeki sapasağlam haliyle tekrar yaratacaktır. Bu dünyada Allah bu hatalara izin veriyorsa, KULLARININ İMTİHANI NEDENİYLEDİR. Detayını elbette Allah bilir. Şimdide Kur’an’da geçen bu dünyada başımıza gelen kötü olaylar, musibetler konusuna bakalım Kur’an’dan. Bakara suresi 155. Ayetinde bakın Allah, hangi zorluklarla imtihan ettiğini söylüyor. “ANDOLSUN Kİ SİZİ BİRAZ KORKU VE AÇLIKLA, BİR DE MALLAR, CANLAR VE ÜRÜNLERDEN EKSİLTEREK DENERİZ. SABREDENLERİ MÜJDELE.” Dikkat ederseniz bunların hepsi geçicisi şeyler, kalıcı değil ve dünyaya gelip belirli bir olgunluğa eriştikten sonra başımıza geliyor. Nisa suresi 62. Ayetinde de Allah başımıza gelen musibetlerin, bakın kimin yüzünden başlarına geldiğini söylüyor. “ELLERİYLE YAPTIKLARI YÜZÜNDEN, BAŞLARINA BİR FELÂKET/MUSİBET GELİNCE HEMEN, “BİZ YALNIZCA İYİLİK ETMEK VE ARAYI BULMAK İSTEDİK” DİYE YEMİN EDEREK, SANA NASIL GELİRLER!” Demek ki başımıza gelenler bu dünyada, özgür irademizle geçici olarak bizlerin yaptıklarının karşılığıymış. Daha doğmadan Allah’ın kullarına herhangi bir musibet vermesini, asla düşünemeyiz. Bu düşünce Allah’ın adaletine aykırıdır. Dilerim Kur’an gerçeklerinin farkında olan, ALLAH’I VE ADALETİNİ BATIL VE RİVAYETLERDEN DEĞİL, KUR’AN’DAN ANLAYAN VE ÖĞRENEN, Allah’ın azınlık halis kullarından oluruz. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK.
  4. Günümüzde yaşanan İslam’ı sizlere ancak, vereceğim şu örnekle anlatırsam, çok daha doğru anlaşılacağına inanıyorum. Lütfen makalemi sabırla, sonuna kadar okuyunuz. İblis kendisini daha üstün görüp, Allah’ın emrine karşı çıkıp, Hz. Âdem’e itaat etmemişti. Allah’ın emrine itaat etmediğinde, cezalandırılacağını bilen İblis, Allah’tan tekrar dirileceğimiz güne kadar mühlet isteyip, Allah’a ne demişti hatırlayalım. “BEN DE YERYÜZÜNDE ONLARA, KÖTÜ DAVRANIŞLARI SÜSLEYECEĞİM VE İHLÂSLI KULLARIN HARİÇ, ONLARIN HEPSİNİ MUTLAKA AZDIRACAĞIM!” Çok üzgünüm ama sanırım İblis görevini çok iyi yapıyor. Demek ki Allah bu izni vermesinin nedeninin, hangi kulum onları uyarmak için gönderdiğim Kur’an’a vahye uyacak, hangisi de sizleri Kur’an’dan hesaba çekeceğim, Kur’an’dan sorumlusunuz, yalnız Kur’an’ın ipine sarılın diye uyardığım halde, benim uyarılarımı, vahyimi yeterli görmeyip sözümü dinlemeyip, şeytanın ve şeytanlaşmış insanların sözlerine kimler uyacak, onun imtihanını bu dünyada veriyoruz. BİR BAŞKA DEYİŞLE SÖYLEMEK GEREKİRSE, BU DÜNYA ŞEYTANIN VE ŞEYTANLAŞMIŞ İNSANLARIN TUZAĞINA DÜŞENLERLE, DÜŞMEYENLERİN ER MEYDANIDIR. Bu makaleyi yazmama neden olan bir video izledim. Bu videoda bir kişi şu sözleri söylüyordu. Yaşadığımız İslam’ın ne hale geldiğine güzel bir örnek. “BİZE KUR’AN YETER DİYENLER, ONUDA MERDUT KENDİ FİKİRLERİ İLE AÇIKLAMAYA ÇALIŞANLAR, ESASINDA DİNİ ORTADAN KALDIRMAK İSTEYENLER VE DİNİ YAŞANMAZ HALE GETİRMEK İSTEYENLERDİR. MAALESEF ŞU ANDA GÜNÜMÜZDE BUNLARIN SAYISI ÇOK ARTMIŞTIR. SİZE ON, ONBEŞ TANE PROFESÖR SAYABİLİRİM, SÜNNETİ İNKÂR DEN. YA DA BAZILARI HADİSLERİ TOPTAN İNKÂR ETMİYORLAR, İŞİNE GELENİ KABUL EDİYOR, İŞİNE GELMEYENİ REDDEDİYORLAR. ÖYLE PROFESÖRLER VARDIR Kİ, HAYIZLI KADINLARADA NAMAZ FARZDIR, HAYIZLI KADINDA ORUÇ TUTABİLİR, HAYIZLI KADINDA CUMA KILABİLİR, CUMA KADINLARADA FARZDIR DİYENLER VAR, ŞU ANDA PROFESÖRLER İÇİNDE. İLAHİYATÇI BUNLARIN ADIDA. VALLAHİ KÂFİRDİRLER, BİLLAHİ KÂFİRDİRLER. TALLAHİ KÂFİRDİRLER. HİÇ BİR KURTULUŞ YOLLARI YOKTUR. ÇÜNKÜ BUNLAR SÜNNETİ VE HADİSLERİ EKARDE EDİYORLAR. ALLAH’IN RESULÜNÜ HİÇE SAYIYORLAR, ALLAH’IN RESULÜNÜ BİR POSTACI HÜKMÜNE İNDİRGİYORLAR. ONUN GÖREVİ TEBLİĞDİR, KUR’AN’I TEBLİĞ ETTİKTEN SONRA ONUN İŞİ BİTMİŞTİR, ONUN BU DİNDE SÖZ SÖYLEMEYE HAKKI YOKTUR DİYORLAR. KENDİLERİNİN HAKKI VAR AMA ALLAH’IN RESULÜNÜN HAKKI YOK.” Önce şunu belirtmek isterim. Allah Maide suresi 3. Ayetinde, bizlere gönderdiği İslam dini için bakın ne diyor. “BUGÜN SİZİN İÇİN DİNİNİZİ KEMALE ERDİRDİM. SİZE NİMETİMİ TAMAMLADIM VE SİZİN İÇİN DİN OLARAK İSLÂM’I SEÇTİM.” Dininizi tamamladım diyorsa Allah, Kur’an’da her bilgi detaylı yoktur diyebilir miyiz? Hatırlayınız Rabbimiz, biz Kitapta hiçbir eksik bırakmadık, diye de uyarıyordu. Dini kemale erdirdiyse yani olgunlaştırdıysa, bu demektir ki İslam dini indirilen Kur’an ile yaşanacak, hayata geçirilecek hale gelmiş demektir. Şunu çok net hatırlatmak isterim. DİNİN SAHİBİ YALNIZ ALLAH’TIR VE DİNİN SINIRLARINI KOYANDA, YALNIZ ALLAH’TIR. Ona ilave etmeye kalkan, Allah’ın dinine ortak olmaya çalışandır. Bu video da konuşan kişinin, kim olduğunun hiçbir önemi yok. Çünkü milyonlarca Müslüman bu söylenenlerin doğru olduğuna inandırılmış. Bu videonun İslam’a davet edildiği iddia edilen, Davetul İslam adında bir Youtube sitesinden alındığını söylemek isterim. Değerli dostlarım, hepimiz bu dünyada imtihandan geçtiğimize göre, hata yapma riskimiz her zaman olacaktır. Önemli olan en az hata yapanlardan olabilme çabasını göstermektir. İsterseniz, bu sözleri söyleyen kişinin gerçekten İslam’a mı toplumu davet ediyor, yoksa şeytanın sofrasına mı, onu birlikte Kur’an’ı referans alarak anlamaya çalışalım. Çünkü Allah Zuhruf 44. Ayetinde ne diyordu? “ŞÜPHESİZ BU KUR’AN, SANA VE KAVMİNE BİR ÖĞÜT VE BİR ŞEREFTİR, ONDAN HESABA ÇEKİLECEKSİNİZ.” Allah’ın bu hükmüne iman eden bir Müslüman, bu hükmün gereğini yapmıyorsa, Allah’ın dinine davet değil, şeytanın ve şeytanlaşmış insanların sofrasına davet ediyor demektir. Bu sofra bizleri zehirler, unutmayalım. Gelelim bu kişinin söylediklerine. Eğer doğru söylüyorsa, sorumlu olduğumuz Kur’an, bu anlatılanlara onay veriyorsa, elbette kabul ederiz. Ama Kur’an’ın onaylamadığı bir düşünce, ALLAH’IN DEĞİL ŞEYTANIN VE ŞEYTANLAŞMIŞ İNSANLARIN ALDATMACASI OLMAKTAN ÖTE GİDEMEZ. Tüm bu söylenenlere inananlar ve konuşmacı, İslam’ı yaşayabilmemiz için, Kur’an’ın asla bir Müslümana yetmeyeceğine inandıklarını, zaten söylüyorlar. Çünkü bu inanç gurubu, mezheplerin öğretisi olan ve dine ibadetlere yaptığı ilaveleri Kur’an’da göremediklerinde, bu kanıya varıyorlar ve yalnız Kur’an ile namazımızı bile kılamazdık diyerek, Kur’an’ı yetersiz detay sız görebiliyorlar. Lütfen unutmayalım mezheplerin dine yaptığı ilaveler, vahiy olmadığı için dinin yani Allah’ın emri değildir. Konuşmacının da ilk itirazı zaten bu yönde, BİZE KUR’AN YETER DİYENLERİN BU DÜŞÜNCELERİ, KENDİLERİNİN YANLIŞ FİKİRLERİDİR DİYOR. Kitap Ehlide aynı hataları yapmışlar ve bir kısmı Hz. Muhammed’in tebliğ ettiği Kur’an’a iman ederiz ama bizim atalarımızın geleneksel inançları var, onları da yaşarız dediklerinde, Allah nasıl bir ayet indirmişti hatırlayalım. Ankebut 51: KENDİLERİNE OKUNAN KİTABI, SANA İNDİRMİŞ OLMAMIZ ONLARA YETMEDİ Mİ? ŞÜPHESİZ BUNDA İNANAN BİR KAVİM İÇİN BİR RAHMET VE BİR ÖĞÜT VARDIR. (Diyanet meali) Bakın Kitap Ehlinden bir kısmı, Kur’an’ı yeterli görmüyor, ondan daha çok mucize ve daha farklı detaylı bilgiler istiyorlardı. Allah çok net bir cevap veriyor onlara. Kendilerine indirdiğimiz kitap, yani Kur’an’ı onlara indirmiş olmamız onlara yetmedi mi? Bu örneği bu zihniyetteki arkadaşlara verdiğimizde, bu ayet bize değil Kitap Ehline indirildi diyerek, Allah’ın bu uyarısını üstlerine almıyorlar, Allah’ın bu hükmünü her zaman olduğu gibi, görmezden geliyorlar. HÂLBUKİ KUR’AN’IN TAMAMI, KİTAP EHLİNİN YAPTIĞI YANLIŞLARI UYARMAK İÇİN, O GÜNKÜ TOPLUMA İNDİRİLMİŞTİ. İşte bizler birer birer Allah’ın ayetlerini böyle, farkında olmadan inkâr ettiğimizin, saf dışı bıraktığımızın farkında bile olmuyoruz. Peki, bu hatayı ne amaçla yapıyoruz? ATALARIMIZDAN BİZLERE İNTİKAL EDEN, MEZHEPLERİN ÖĞRETİSİ OLAN, RİVAYETLERİ YAŞAYABİLMEK İÇİN. Demek ki Bize Kur’an yeter diyenler, Allah’ın emrini yerine getiriyormuş, buna Kur’an apaçık onay veriyor. Dini ortadan kaldırmak ve yaşanamaz hale getirmek nasıl olur, isterseniz onu da Kur’an ışığında birlikte düşünelim. Çünkü konuşmacı kendisi gibi düşünmeyenleri bununla suçluyor. Hatırlayınız Allah yemin ederek, birçok kez ne diyordu? Kamer 17: ANDOLSUN BİZ, KUR’AN’I DÜŞÜNÜP ÖĞÜT ALMAK İÇİN KOLAYLAŞTIRDIK. VAR MI DÜŞÜNÜP ÖĞÜT ALAN? (Diyanet meali) Bakın Allah yemin ederek, Kur’an’ı kolaylaştırdık dediğine göre İslam dinine, Allah’ın Resulünün ismini kullanarak, ya da Allah sakın dinde bölünenler gibi olmayın diye uyardığı halde, mezheplere cemaatlere bölünüp, daha sonrada, bölünmekte bereket zenginlik vardır diyerek, dine sayısız ilaveler yapanlar mı dini zorlaştırmış ve yaşanmaz hale getirmiş olur? YOKSA KUR’AN BİZE YETER, ALLAH İSLAM’I KOLAYLAŞTIRMIŞ OLARAK BİZE GÖNDERMİŞTİR. ONUN İÇİN BİZLER, YALNIZ KUR’AN’IN İPİNE SARILIN EMRİNİ YERİNE GETİRİRSEK, DAHA KOLAY BİR İMAN ÜZERİNDE OLURUZ, BUNUN TERSİNİ YAPARSAK, ALLAH’IN DİNİNİ ZORLAŞTIRMIŞ OLURUZ DİYENLER Mİ DİNİ YAŞANMAZ HALE GETİRİP ZORLAŞTIRIR? NE DERSİNİZ? Hatırlatırım Allah, HAK olan Rabbinden gelendir diye ayetinde uyarıyor. Konuşmacının bahsettiği, Kur’an’da geçen sünnet kelimesinin anlamı İZLENEN YOL, YÖNTEM anlamındadır. İslam dininde tek bir sünnet vardır ki, oda Allah’ın sünneti, bizlerin izleyeceği yolu yöntemi açıkladığı Kur’an’dır. Allah’ın Resulünün bunun dışında, Kur’an’ın bahsetmediği bir sünneti dine ilave etmesinin mümkün olamayacağını, Kur’an’ı bir kez düşünerek okuyan anlayacaktır. Bunun tersini söyleyen, Allah’ın Resulüne iftira atıyor demektir. Allah’ın Resulünün yalnız Kur’an’a uyduğunu ve biz ümmetine yalnız Kur’an’ı tebliğ ettiğini, her zikir ehli Kur’an’dan tebliğ alır. Konuşmacı, Sünneti hadisleri saf dışı bırakıyor bunlar dedikleri, yalnız Kur’an’ı rehber alanlar. Allah’ın Resulünün, yalnız Kur’an’ı rehber aldığını ve yalnız Kur’an’ı tebliğ ettiğini hala Kur’an’dan anlayamayanlara, anlatmaya elbette çalışmayacağım. Hatırlatmak isterim, hiçbir Müslüman Allah’ın Resulünü devre dışı bırakamaz. Bunu aklından bile geçirmez. BU SÖZLER ALLAH’IN RESULÜNÜN ADINI KULLANARAK, BATIL İNANÇLARINI GİZLEYEBİLMEK İÇİN, BU SÖZLER/HADİSLER RESULÜN HADİSLERİDİR DEYİP, ONA İSNAT EDEREK, İFTİRA ATANLARIN TOPLUMA KURDUKLARI BİR TUZAKTIR, LÜTFEN BU TUZAĞA DÜŞMEYELİM. Gerçekleri öğrenmek isteyenlere, bu konuda Allah nasıl bir görev vermiş Resulüne, hatırlatmak istiyorum. Bu ayetler Allah’ın Resulünü görev tanımını, çok açık bizlere bildiriyor. “RESULE DÜŞEN, APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR.” (Ankebut 18) “BİZ RESULLERİ, SADECE MÜJDELEYİCİLER VE UYARICILAR OLARAK GÖNDERİRİZ.” (Kehf 56) “SENİN GÖREVİN SADECE, TEBLİĞ ETMEKTİR.” (Rad 40) “BEN SADECE BANA VAHYEDİLENE UYARIM. BEN SADECE APAÇIK BİR UYARICIYIM.” (Ahkaf 9 ) Allah Resulüne çok net, nasıl bir görev ve yetki verdiğini söylediği halde, sizce hala bir zikir ehli, ne yani Allah’ın Resulü postacı mıydı diyebilir mi? ALLAH HÜKMÜME HİÇ KİMSEYİ ORTAK ETMEM DEDİĞİ HALDE, ALLAH’IN RESULÜNÜ, ALLAH’IN DİNİNE HÜKÜM ORTAĞI YAPMAYA ÇALIŞANLAR MI SİZCE KÂFİRDİR, YOKSA ALLAH SİZE İNDİRDİĞİM KUR’AN YETMİYOR MU UYARISINA UYUP, YALNIZ KUR’AN’IN İPİNE SARILMAYA ÇALIŞAN VE İSLAM’I YALNIZ KUR’AN’DAN ÖĞRENİP YAŞAMAYA ÇABA HARCAYANLAR MI SİZCE KÂFİRDİR, NE DERSİNİZ? Bir Müslüman şu özeni mutlaka göstermelidir, yoksa Allah’ın Resulüne iftira atanların safında olur. Bizlere Resulün sözü/hadisidir diye herhangi bir bilgi geldiğinde, bu hadisi mutlaka Kur’an süzgecinden geçirip, Kur’an’ın onayını alıyorsa anlatılanlar, bir Müslüman ancak şunu söyleyebilir. BU SÖZÜ ALLAH’IN RESULÜ SÖYLEMİŞ OLABİLİR. Eğer Kur’an’ın onayını almıyorsa, ALLAH’IN RESULÜ ASLA BÖYLE BİR SÖZ SÖYLEMEZ DEMELİDİR. İslam dininde dinde hüküm veren, Allah yalnız benim diyor. Elbette Allah’ın Resulü postacı değildi. ALLAH’IN GÜVEN ELÇİSİYDİ. ADI ÜSTÜNDE RESUL YANİ ELÇİ. ALLAH’TAN ALDIĞI VAHYİ BİLGİYİ, MESAJI ASLA DEĞİŞTİRMEDEN, İLAVE ETMEDEN TEBLİĞ ETMEK, TOPLUMU BU KONUDA İKNA ETMEK, UYARMAK GÖREVİYDİ. Yoksa haşa Allah’ın vahyi detay sız ve anlaşılmıyor da, Resulü onu açık hale asla getiriyor değildi. Gelelim video konuşmasında, konuşmacının verdiği örneklere. Konuşmacı bazı İlahiyat hocalarına kızarak, hayızlı kadınların namaz kılabileceğini, oruç tutabileceğini, Cuma namazı kadınlara da farz olduğunu söyleyenlere, VALLAHİ KÂFİRDİR, BİLLAHİ KÂFİRDİR, TALLAHİ KÂFİRDİR DİYOR. Bu kelimelerin anlamı, Allah’ın üzerine yemin ederim ki, bu insanlar yalan söylüyorlar, kâfirdir diyor. Tezatlığı ve şeytanın insanı nasıl bataklığa çektiğine ve bu aldanışın farkında nasıl olamadıklarını, kendi sözlerinden anlıyoruz. Bu sözleri söyleyen kişi, Allah’ın üzerine yemin eden, yani Allah’ı şahit göstererek, ALLAH’IN KİTABINDA TEK KELİME BİLE BAHSEDİLMEYEN, AÇIKLANMAYAN, ALLAH’IN MUHKEM BİR ŞEKİLDE HÜKÜM VERMEDİĞİ KONULARA, ALLAH’I ŞAHİT GÖSTERMESİ, DİNİN EMRİ DEMESİ VE ALLAH SİZLERE İNDİRDİĞİM KUR’AN YETMİYORMU DEDİĞİ HALDE, KUR’AN’I YETERLİ GÖRMEMESİ, SİZCE ŞEYTANIN TUZAĞI DEĞİL Mİ? Aman Allah’ın, sanırım Allah’ın bazı kullarım inatla, ısrarla batıla saptıklarında, onların gözlerine perde çekerim kulaklarını ve kalbini mühürlerim dediği bu olsa gerek. Konuşmacının örnek verdiği konulara bakalım. Gerçekten Kur’an’da Allah, hayızlı yani regli olan kadınlar, namaz kılamaz, oruç tutamaz diye bir hüküm vermiş mi. Cuma yani toplantı namazının Allah, yalnız erkeklere mi emretmiş Kur’an’da? Yemin ederek kâfir oldular diyen kişi, saydığı bu ibadetlerin kadınlara yasaklandığını, KENDİSİNE KUR’AN YETMEDİĞİ İÇİN, KUR’AN’DAN DEĞİL, ATALARINDAN İNTİKAL EDEN RİVAYET KAYNAKLARDAN VE KENDİSİNİ SORGUSUZ TESLİM ETTİĞİ, BEŞERİ MEZHEP İNANÇLARINDAN ÖĞRENİYOR VE BUNLARIDA ALLAH’IN DİNİNE NİSPET EDİP, ALLAH’IN EMRİ KABUL EDEBİLİYOR. Çok daha kötüsü, Kur’an’da olmayan konuların Allah’ın emri olduğuna, Allah’ı şahit gösterip yemin etmesi. Şeytan ve şeytanlaşmış insanlar, Kur’an’ı rehber almayan, onun sınırlarını aşan insanı işte bu hale getiriyor. Tekrar sizlere sormak istiyorum. Allah Kur’an’da asla kadınlara böyle bir yasak koymadığı halde, kendi batıl inançlarını Allah’ın dinine nispet ederek yasaklayanlar mı ALLAH KATINDA KÂFİR OLMUŞLARDIR, YOKSA ALLAH’IN SORUMLU TUTTUĞUNA HÜKMETTİĞİ KUR’AN’DA HÜKMÜ HİÇ GEÇMEYEN, YASAK GETİRMEDİĞİ İÇİN BU KONULARI KABUL ETMEYİP, HAYIZLI KADINDA İSTERSE NAMAZ KILAR, ORUÇ TUTAR VE CUMA NAMAZI KILAR, ALLAH’IN BÖYLE BİR YASAĞI YOK DİYENLER Mİ KÂFİRDİR? Tüm bunların gerçek cevabını, elbette aklını kullanıp, yalnız Allah’a güvenip yalnız Allah’ın ipine sarılanlar, Kur’an’dan cevabını alabiliyor. Yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz diyerek, HAKKA BATIL KARIŞTIRANLAR, TÜM GERÇEKLERİ İŞ İŞTEN GEÇTİKTEN VE HESAP GÜNÜ GELDİKTEN SONRA ANLAYACAKLARDIR. Bizlere düşen görev, bu kardeşlerimizi bıkmadan usanmadan Kur’an ile uyarıp, onları batıl ve hurafeden uzak, YALNIZ KUR’AN’A DAVET ETMEK OLMALIDIR. RESULÜN YOLUNDAN GİTMEK İSTEYEN, YALNIZ ALLAH’IN İPİNE SARILIR. “BU KURAN BANA VAHYOLUNDU Kİ, ONUNLA SİZİ VE ULAŞTIĞI HERKESİ UYARAYIM.” (Enam 19) Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  5. Bizler İslam’ı Allah’ın nuru, vahyi olan Kur’an’dan uzak yaşadığımız için, ne yazık ki Kur’an’dan habersiz Allah ne emrediyorsa, nerdeyse tam tersini yaşadığımızın farkında bile olamıyoruz. Çünkü bizlere, sen Kur’an’dan anlayamazsın senin ilmin ne ki, Kur’an’ı Âlim, veli insanlar anlar diye öğrettiler. Bizlerde Kur’an ile bir bağ kurmadığımız, onu anlayarak ve düşünerek bir kez bile okumadığımız için, anlatılanlara inandık. DÜŞÜNEBİLİYOR MUSUNUZ İSLAM TOPLUMUNUN GENEL ÇOĞUNLUĞU, İMAN ETTİĞİ KUR’AN’I NEREDEYSE BİRKEZ BİLE, ANLADIĞI DİLDEN OKUMADAN İMAN ETMİŞLER VE BİZZAT KENDİLERİ ALLAH NE EMREDİYOR DİYE ANLAYARAK OKUMAK İÇİN MERAK EDİP, ÇABA GÖSTERMEMİŞLERDİR. Böyle bir imanı sizce, Allah kabul eder mi? Böyle olunca da farkında olmadan, Allah’ın yanında adeta ilahlar edindik ama bu acı gerçeği, hala fark edemiyoruz. Bu makalemde sizlere Bakara suresi 165. Ayeti hatırlatmak ve sizleri bu ayet üzerinde düşünmeye davet etmek istiyorum ki, yaptığımız yanlışlar varsa, yanlışlarımızın farkına varabilelim. Ayeti önce iki farklı tercümeden yazmak istiyorum. Bakara 165: İNSANLARDAN BAZILARI, ALLAH’IN PEŞİ SIRA ORTAKLAR EDİNİR DE ONLARI ALLAH’I SEVER GİBİ SEVERLER. İman edenlerin Allah’a olan sevgileri ise (onlarınkinden) çok daha fazladır. Keşke zalimler azabı gördükleri zaman (anlayacakları gibi) BÜTÜN KUDRETİN YALNIZCA ALLAH’A AİT OLDUĞUNU ve Allah’ın azabının çok şiddetli olduğunu (önceden) gör(üp anlayabil)selerdi! (Mehmet Okuyan meali) Bakara 165: İNSANLARDAN KİMİ DE ALLAH’TAN BAŞKA ŞEYLERİ O’NA EŞ TUTUYORLAR DA ONLARI, ALLAH’I SEVER GİBİ SEVİYORLAR. OYSA İMAN EDENLERİN ALLAH SEVGİSİ DAHA KUVVETLİDİR. O ZULMEDENLER, AZABI GÖRECEKLERİ ZAMAN BÜTÜN KUVVETİN ALLAH’A AİT OLDUĞUNU VE ALLAH’IN AZABININ GERÇEKTEN ÇOK ŞİDDETLİ BULUNDUĞUNU KEŞKE ANLASALARDI. (Elmalı meali) Allah ayetinde, günümüzde yaptığımız çok büyük yanlışımıza bakın nasıl dikkat çekiyor. Bizlere İslam’ı yaşarken, ne yazık ki Allah SİZE İNDİRİĞİM KUR’AN YETMİYORMU diye uyardığı halde, bizler sanki inatla Allah’ım gönderdiğin kitap detaylı değil, onun için Kur’an yetmiyor dercesine, İslam’ı yaşadığımızın hala farkında değiliz. Çünkü eşi benzeri olmayan Allah’ın nuru vahyine karşı bizler, Kur’an’da her bilgi detaylı yoktur ve Kur’an’ı herkes anlayamaz VELİ İnsanlar anlar diyerek, İslam dininde olmayan RUHBAN SINIFINI, ellerimizle yarattık. Yaratmakla kalmadık, onları öyle bir mertebeye getirdik ki, adeta Allah’ın sevgili kulları ilan edip, BU KİŞİLER ALLAH DOSTU DİYEREK, ALLAH’I SEVER GİBİ ONLARIDA AYNI DEĞERDE SEVDİK, HATTA YALNIZ ALLAH’A KUL OLMAMIZ GEREKİRKEN, ONLARADA KULLUK ETTİK. Sevmekle kalmadık yalnız Allah’a teslim olmamız gerekirken, edindiğimiz Veli kişilere de her konuda teslim olduk ne derlerse yaptık. Allah yapılan bu hatalar konusunda bizleri uyarıyor ki, bizlerde aynı yanlışa düşmeyelim. Kitap Ehlide biz Müslümanlarda adeta Elçilerini kutsallaştırdı. Kimileri hızını alamayıp abarttı ve Allah’ın oğlu ilan ettiler. Bizlerde onları kıskanırcasına adeta onlarla yarıştık, Hz. Muhammed için öyle şeyler uydurduk ki din adına, Kitap Ehlinden hiçbir farkımız kalmadı. Bir örnek verelim, bakın Allah’ın Elçisi için ne söylediğine inandık. “SEN OLMASAYDIN, BU KÂİNATI YARATMAZDIM.” Ne yazık ki bunların hepsinin, ŞİRK yarışından başka bir şey olmadığının, hala farkında bile değiliz. Hatırlatmak isterim Kur’an’da VELİ kelimesi farklı anlamlarda da kullanılır. Aile büyükleri ve gerçek iman edenlerin birbirilerinin velisi yani dostu, arkadaşı olduğu da geçer Kur’an’da. Bir başka anlamda da kullanılır ki YARDIM EDEN, KORUYAN, ŞEFAAT EDEN anlamındadır, bununda yalnız Allah olduğunu bildirir Rabbimiz. Lütfen bu farklı anlamları yerinde ve doğru anlayalım ki aldatılmayalım. “İNKÂRDA ISRAR EDEN BU KİMSELER BENİM KULLARIMI, BENDEN BAĞIMSIZ OLARAK, KENDİLERİNE KAYIRICI VELİ EDİNECEKLERİNİ Mİ SANDILAR? ŞÜPHESİZ BİZ CEHENNEMİ KÂFİRLER İÇİN BİR İKRAM (!) OLARAK HAZIRLADIK.” (Kehf 102) “ALLAH GÖKLERİ, YERİ VE BUNLARIN ARASINDAKİLERİ ALTI GÜNDE/EVREDE/DÖNEMDE YARATAN, SONRA ARŞI HÂKİMİYETİ ALTINA ALANDIR. O’NDAN BAŞKA NE BİR VELİ/DOST NE DE BİR ŞEFAATÇİNİZ VARDIR. DÜŞÜNÜP DERS ALMIYOR MUSUNUZ?” (Secde 4) Ne yazık ki düşünmeyi başkalarına bıraktığımız için, Kitap Ehlinin yaptığı yanlışlardan ders almadık, aynı yanlışları daha da ileri gördük. Hâlbuki Allah Bakara 165. Ayetinde ne diyordu? Gerçek iman eden kullarım beni sever gibi hiç kimseyi aynı değerde sevmez diyor. SİZCEDE ALLAH SEVGİSİ, ALLAH AŞKIYLA EŞ DEĞER BİR SEVGİNİN OLABİLECEĞİNE, NASIL İNANIRIZ? Edindiğimiz Veli kişileri, Allah dostu ilan ettik, yetmedi Allah’ın tek elinde olan yetkilerini de onlara vermekten korkmadık. Ben hükmüme hiç kimseyi ortak etmem dediği halde, onları da şefaati ilan ettik. Allah kimin en doğru yolda olduğunu, yalnız ben bilirim dediği ayetleri görmezden gelip, sanki bizlerde biliyormuş gibi, edindiğimiz velileri Allah dostu ilan edip onları da Allah’ı sever gibi sevdik. Aslında çok daha kötüsünü yaptık ve dedik ki VELİSİ OLMAYANIN VELİSİ ŞEYTANDIR. Halbuki Allah’ın yanında veliler edinenlerin velisinin, şeytan olduğunu Allah Kur’an’da apaçık bildiriyor. Şeytanın ve şeytanlaşmış insanların o kadar etkisinde kaldık ki, Allah yalnız benden yardım dileyin diye uyardığı ve HER NAMAZIMIZDA, YALNIZ SENDEN YARDIM DİLERİZ DİYE ALLAH’A SÖZ VERDİĞİMİZ HALDE, SÖZÜMÜZDE DURMAYIP, YA ALLAH’IN REULÜNDEN, YA DA EDİNDİĞİMİZ VELİLERDEN ŞEFAAT, BAĞIŞLANMA VE YARDIMI DİLEMEKTEN ÇEKİNMEDİK. Yani bizler Allah’a ortak koştuğumuzun farkında bile olamadık. Çünkü bizleri Allah ile aldatanlar, inancımızda çok daha fazla güç kazandı. Bu hatamızı, yanlışımızı eğer bu dünyada fark edemeden, Allah’ın huzuruna gidersek, inanın çok ama çokkkkk pişman olanların safında buluruz kendimizi, lütfen unutmayalım. Eğer bizler Pişman olmak istemiyorsak, imanımızı lütfen Kur’an ile sorgulayalım ve hatalı, yanlış inançlarımızdan vaz geçelim. Eğer bizler günümüzde, Allah’ın Resulünün rivayet Hadisleri olmasaydı, Kur’an kapalı kalır anlaşılamazdı diye inanıyorsak, Allah’a Resulünü şirk koşuyoruz demektir. Lütfen unutmayalım. Allah’ın Resulü de İslam dinini, yalnız Kur’an’dan, Allah’ın vahyinden öğrendi ve ümmetine yalnız Kur’an’ı vahyi tebliğ etti. Onun için Allah, SİZLERİ VAHYİMDEN YANİ KUR’AN’DAN HESABA ÇEKECEĞİM DİYOR. Haşa Allah anlaşılmayan, detaylı olmayan bir kitaptan bizleri sorumlu tutar mı? Böyle bir adaleti, nasıl olurda Allah’a nispet ederiz, onu da mı düşünemiyoruz? Bakara suresi 165. Ayetin sonunda Allah, BÜTÜN KUDRETİN, KUVVETİN YETKİ VE GÜCÜN YALNIZ ALLAH’A AİT OLDUĞUNU anlayamayanları, son kez Kur’an’da Allah uyarıyor ama bizlerin gözleri, kulakları ve kalbi ne yazık ki Kur’an ile aydınlanmadığı için, O pişman olanların safında olmaktan sanırım kurtulamayacağız. Değerli kardeşlerim, lütfen kendimize gelelim ve ALLAH’IN YANINDA KENDİMİZE HİÇ KİMSEYİ VELİ/EVLİYA EDİNMEYELİM. ÇÜNKÜ BAĞIŞLAYAN VE AFFEDEN TEK GÜÇÜN ALLAH KENDİSİ OLDUĞUNU, BİRÇOK KEZ KUR’AN’DA SÖYLÜYOR. Eğer bizler hala bunca uyarılardan sonra, VELİSİ OLMAYAN CENNETE GİDEMEZ. VELİSİ OLMAYANIN VELİSİ ŞEYTANDIR demeye devam ediyor, kendimize Allah’ın yanında ŞEFAATÇILAR, VELİLER, GAVS DEDİĞİMİZ KİŞİLER EDİNİYORSAK, lütfen unutmayalım bu yanlışı yapanların velisi şeytan/şeytanlaşmış insan olma ihtimali çok yüksektir. Çünkü Allah bu konuda ne diyordu, onu da son olarak hatırlatmak istiyorum. “ONLAR ONUN GERÇEKLEŞMESİNDEN BAŞKA, BİR ŞEY Mİ BEKLİYORLAR? GERÇEKLEŞTİĞİ GÜN, ÖNCEDEN ONU UNUTMUŞ OLANLAR DERLER Kİ: “DOĞRUSU RABBİMİZİN RESULLERİ GERÇEĞİ GETİRMİŞLERDİR. ACABA BİZİM İÇİN ŞEFAATÇİLER VAR MI Kİ, BİZE ŞEFAAT ETSİNLER YAHUT DAHA ÖNCE YAPTIKLARIMIZDAN BAŞKASINI YAPALIM DİYE GERİ GÖNDERİLEBİLİR MİYİZ?” ONLAR CİDDEN KENDİLERİNE YAZIK ETTİLER VE UYDURDUKLARI ŞEYLER DE KENDİLERİNDEN KAYBOLUP GİTTİ. ” (Araf 53 ) Sanırım her şey çok açık anlaşılıyor, ama gözler perdeli değil, kalpler mühürlenmemişse ancak bu gerçekler fark edilebiliyor. Dilerim yalnız Allah’ın ipi Kur’an’a sarılan, yalnız Allah’ı VELİ edinen, Allah’ın azınlık halis kullarından oluruz. Çünkü Allah, iman ettiğini söyleyen genel çoğunluğunun, bakın nasıl büyük bir yanlışı yaparak iman ettiklerini söylüyor ve bizleri uyarıyor. sizlerde böyle iman edenlerin safında olmak ister misiniz? YANILMAYANLARIN SAFINDA OLABİLMEMİZ DİLEKLERİMLE. “ONLARIN ÇOĞU ALLAH’A ANCAK, ORTAK KOŞARAK İNANIRLAR.” (Yusuf 106) Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  6. Bir arkadaşım Hadid suresi 22. ayeti örnek vererek, İnsan hayatının tüm evreleri ve yaşanılan her şey, daha önceden yazılmış ve bizlere biçilen rolü bizler oynuyoruz şeklinde bir açıklama yapmıştı. Bende bu düşüncenin, inancın bahsettiği ayetle hiç bir ilgisinin olmadığını ve bu inancın Kur’an öğretisine ters düştüğünü anlatmak maksadıyla, kendisine aşağıdaki yazı ile cevap verdim. Bizlere öğretilenleri, Kur’an ayetlerinden kelimeleri cımbızlayıp, işte bakın aslında ayet bundan bahsediyor şeklinde, delillendirmeye çalışırsak, her zaman o acımasız ve insafsız nefsimizi tatmin için bir şeyler buluruz. Ama gayemiz Allah’ın ne söylediğini anlamak olunca, hiçbir etki altında kalmadan Kur’an’a bakarsak, gerçekleri apaçık ve detaylı görürüz. Acaba arkadaşımızın söylediği gibi bir insanın tüm yaşamı, yapacağı her iyilik ya da kötülük, daha doğmadan yazılmış, bizler yazılanımı yaşıyoruz? Gelin bu düşünceyi Kur’an’a soralım, bakalım ne cevap verecek. Arkadaşımız bakın bu ayetten bir alıntı yapmış, hangi mealde yazıyor bilmiyorum ama önce onu yazalım. “..ZERRE VE ONDAN KÜÇÜĞÜ YOKTUR Kİ, BİR KİTABTA OLMUŞ VE OLACAKLARI YAZMASIN…” Bu sözlere bakan bir insan, gerçekten arkadaşımızın söyledikleri gibi anlar. Birçok meale baktım bu sözleri içeren bir meale/tercümeye rastlamadım. Buda gösteriyor ki, Kur’an’ı kendi düşüncelerimize uydurmuş gidiyoruz. Şimdide Kur’an’a bakalım, arkadaşımızın bahsettiği ayet, acaba gerçekte ne diyor? İki farklı mealden/tercümeden yazalım ki doğru anlayabilelim. Hadid 22: YERDE VE BİZZAT İNSANLARIN KENDİLERİNDE MEYDANA GELEN HERHANGİ BİR MUSİBET YOKTUR Kİ BİZ ONU YARATMADAN ÖNCE BİR KİTAPTA (KANUNDA KAYITLI) OLMASIN! ŞÜPHESİZ Kİ BU, ALLAH’A ÇOK KOLAYDIR. (Mehmet Okuyan) Hadid 22: YERYÜZÜNDE VUKU BULAN VE SİZİN BAŞINIZA GELEN HERHANGİ BİR MUSİBET YOKTUR Kİ, BİZ ONU YARATMADAN ÖNCE, BİR KİTAPTA YAZILMIŞ OLMASIN. ŞÜPHESİZ BU, ALLAH’A GÖRE KOLAYDIR. (Diyanet vakfı meali) Şimdide birlikte ayeti anlamaya çalışalım, acaba gerçekten bir insanın doğuşundan ölümüne kadar, her ne yapacaksa bir kitapta yazdığını mı anlatıyor, onu anlamaya çalışalım. Allah kendi benliklerimiz, nefsimiz yüzünden meydana gelecek, her türlü MUSİBET, yoktur ki biz onu yaratmadan önce bir kitapta belirlenmiş olmasın diyor. Allah Kur’an’da bu konuda bir çok örnek veriyor ve her kulumun kendi kaderini, kendisinin çabalarına bıraktık yani herkes yaptıklarından sorumlu tutulacaktır der. BU AYETTEDE ÇOK AÇIK VE NET ŞU BİLGİYİ VERİYOR ALLAH. SİZİN YAPTIĞINIZ HATALARINIZ VE YANLIŞLARINIZIN KARŞILIĞI, SİZİN BAŞINIZA GELMEDEN ÖNCE, BİZ ONU KANUNLARIMIZDA BELİRLEMİŞ, O MÜSUBETİN KARŞILIĞINI TESPİT EDİP KAYDA GEÇİRMİŞİZDİR DİYE, APAÇIK BİLDİRİYOR. Demek ki başımıza gelenler, Allah’ın kanunlarında önceden tespit edilmiş ve KULUM BU ŞUCU İŞLERCE ONA, BU CEZAYI, BU MUSUBETİ VERECEĞİZ DİYOR. Allah bir ayetinde, sizlerin yaptıklarınızı ve yapacaklarınızı bilirim der. Demek ki Allah bizlere kolaylık sağlamak adına, yapacağımız yanlışlardan vaz geçebilmemiz, bizleri kendimize getirmemiz için, daha bizler o yanlışı yapmadan önlemler alıyor, KANUNLARINDA TESPİT EDİYOR VE HATTA RESULLERİ ARACILIĞIYLA KANUNLARINI BİZLERE BİLDİRİYOR Kİ, O HATALARI YAPMAYALIM. BAŞLARINA MÜSÜBET GELDİĞİNDE DE, KENDİ HATALRIMIZIN SONUNDA BUNLAR GELDİ BAŞIMIZA DİYE BİLELİM. Bildiğiniz gibi musibet kelimesinin anlamı, kötülük, felaket, sıkıntı anlamlarına geliyor. Demek ki Allah öyle bir düzen kurmuş ki, HERŞEY KAYIT ALTINA ALINMIŞ, KANUNLARLA TESPİT EDİLMİŞ, KAYIT ALTINDA. Herhangi bir devleti düşünün. Kanun önceden yapılır ve topluma bildirilir. Denir ki bu suçu işlersen, senin cezan budur. Sanırım ayette neyin anlatılmak istendiği şimdi daha açık anlaşılmıştır. Buradan şunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Din Allah’ın dinidir, kanun koyucuda yalnız Allah’tır. Allah’ın bu uyarısı genel bir uyarı, ister kişisel olarak alın, ister toplum olarak. Örneğin bir insanın yaptığı kötülüklerin sonunda alacağı musibet , kötü bir davranışın cezası, bizim katımızda kayıt altındadır, onu uygularız diyor. Zaten biz kitapta hiç bir eksik bırakmadık derken, bu hükmü hem Kur’an, hem de kendi katındaki kitap olarak almamız yanlış olmaz. DAHA AÇIKÇASI NE YAPARSANIZ ONUN KARŞLIĞINI BULURSUNUZ, YAPACAĞINIZ HER KÖTÜLÜĞÜN KARŞILIĞINIDA, ALACAĞINIZI KAYDA ALDIK DİYOR. Şöyle düşünelim. Diyelim ki arkadaşımız haklı, yani Allah bir insanı yaratmadan, onun adına tüm senaryoyu yazmış ve insan asla sapmadan onu oynuyor. Yani bizler Allah’ın yazdığı senaryoyu, hiç değiştirmeden oynuyoruz. Gelin bu düşünceyi, inancı Kur’an ile sorgulayalım, eğer Kur’an onaylıyorsa buna inanalım. Amacımız Allah’ın doğru yolunu bulmak, ne söylediğini öğrenmek değil mi zaten? Eğer Allah bizlerin yapacağı tüm olayları yazmış da, bizler oynuyorsak, herhangi bir katilin, hırsızın, inkârcının, oynadığı oyunu da Allah yazmış demektir. Bu durumda nasıl olurda Rabbimiz bu katilden, hırsızdan, inkârcıdan hesap sorar? Rolü veren Allah, oyunu oynayan kulu ise, burada bir yanlışlık yok ki hesap sorsun. Kulu yazılanı harfiyle uyguluyor demektir. BU DURUMA GÖRE NEDEN ALLAH KUR’AN’DA, SİZLERİ BU KİTAPTAN HESABA ÇEKECEĞİM SORUMLUSUNUZ DESİN? Madem her şey yazılmış bizler oynuyoruz, neden zaman zaman toplum çığırından çıktığında, Allah kitaplar ve elçiler gönderip bizleri doğruya iletmeye çalışsın? Neden gönderdiği kitaplarda yapmamızı istediklerini, sakınmamız gerekenleri sayıp, bizlerin uymasını istesin? Bakın Kur’an’a ve indirilen onca ayetlere uyuyor mu bu düşünce? Rabbimiz cenneti özendirmek, cehennemden sakınmamız için neden boşuna uğraşsın da kitaplar, elçiler göndersin, bizlere öğütlerde bulunsun? Sizce her şeyin belirlendiğini söylemek ALLAH’IN ADALETİNE VE KUR’AN’IN KOYMAK İSTEDİĞİ DÜZENE UYUYOR MU? Bakın sizlere bazı ayet örnekleri vermek istiyorum, sanırım bu Konuya daha açıklık getirecektir. Tegabün 11: ALLAH’IN İZNİ OLMADIKÇA HİÇBİR MUSİBET GELİP ÇATMAZ. KİM ALLAH’A İNANIRSA, ALLAH O’NUN KALBİNİ DOĞRUYA VE GÜZELE KILAVUZLAR. VE ALLAH HER ŞEYİ EN İYİ BİÇİMDE BİLMEKTEDİR. Bu ayeti lütfen iyice düşünelim. Allah’ın izni olmadığı sürece musibetin gelip çatmayacağını söylüyor ve kim Allah’a inanırsa, onun doğru yolunda giderse onun kalbini doğruya ve güzele kılavuzlar diyor. DEMEK Kİ BURADA İNANMAK VE İMAN ETMEK ADINA BİR ÖZGÜR İRADE VAR Kİ, RABBİMİZ BÖYLE SÖYLÜYOR. Allah’ın istediği yolda gitmeyenleri de musibetlerle, cezalarla yola getirmeye çalışıyor Allah. Kur’an’a bakmaya devam edelim. Yunus 44: ŞÜPHESİZ ALLAH, İNSANLARA HİÇ BİR ŞEYLE ZULMETMEZ. ANCAK İNSANLAR, KENDİ NEFİSLERİNE ZULMEDİYORLAR. Kasas 47: KENDİ ELLERİNİN ÖNDEN HAZIRLADIKLARI YÜZÜNDEN, BAŞLARINA BİR MUSİBET GELDİĞİNDE HEMEN ŞÖYLE DİYORLAR: “RABBİMİZ, BİZE BİR RESUL GÖNDERSEYDİN DE SENİN AYETLERİNE UYUP MÜMİNLERDEN OLSAYDIK NE OLURDU. Şura 30: SİZE GELİP ÇATAN HER MUSİBET ELLERİNİZİN KAZANDIĞI YÜZÜNDENDİR. Allah birçoklarını da affediyor. Nisa 62: PEKİ, NASIL OLUYOR DA ELLERİNİN HAZIRLADIKLARI YÜZÜNDEN BAŞLARINA BİR MUSİBET ÇÖKTÜĞÜNDE, sana gelip, “Biz sadece iyilik yapmak, barıştırmak istedik!” diye Allah’a yeminler ediyorlar. Ali İmran 165: Size, başkalarına iki katını dokundurduğumuz bir MUSİBET DOKUNUNCA, “BU DA NEREDEN!” Mİ DEDİNİZ. DE Kİ: “O, SİZİN ÖZ BENLİKLERİNİZDENDİR.”ALLAH, HER ŞEYE KADİR’DİR. Sanırım fazla izaha gerek yok. Her şey çok açık izah ediliyor. Sizlere Kur’an dan, yine konumuzla ilgili bazı ayetler hatırlatmak istiyorum. Nisa 79: İyilik ve güzellikten sana her ne ererse Allah’tandır. KÖTÜLÜK VE ÇİRKİNLİKTEN SANA ULAŞAN ŞEYSE KENDİ NEFSİNDENDİR. Bakara 134: İşte bunlar ümmetti, gelip geçtiler. KAZANDIKLARI KENDİLERİNİNDİR. SİZİN KAZANDIKLARINIZ DA SİZİN OLACAKTIR. Siz onların yapıp ettiklerinden sorguya çekilmeyeceksiniz. Enbiya 35: Her canlı, ölümü tadacaktır. BİZ BİR İMTİHAN OLARAK SİZİ ŞER İLE DE HAYIR İLE DE DENİYORUZ. Sonunda bize döndürüleceksiniz. Aslında Kur’an bütünlüğünde baktığımızda, her konu detayları ile izah ediliyor. YANİ BİR AYETTE TAKILIYORSAK, MUTLAKA DİĞER AYETLERDEN YARDIM ALMALIYIZ ANLAMAK İÇİN. Genel anlamda başımıza Allah dan gelen her kötülük, kendi ellerimizin yaptıkları olabileceği gibi, Allah’ın bizleri imtihanından da olabilir. Bunu bizler bilemeyiz. Bizler bazı konuları nefsimizde öyle şekillendiriyoruz ki, akıl ve mantık süzgecinden asla geçmiyor. Ayrıca bu mantıksız inancımız, zaten Kur’an’dan da onay almıyor. Hadid suresi 22. ayette, biz başınıza gelecek her türlü musibeti kanunlarımızda daha önce belirlemesinin nedeninde devamındaki 23. ayetinde açıklıyor ve bakın ne diyor. “ELİNİZDEN ÇIKANA ÜZÜLMEYESİNİZ VE (ALLAH’IN) SİZE VERDİĞİ NİMETLERLE ŞIMARMAYASINIZ DİYE (ALLAH BU KANUNU BELİRLEMİŞTİR). ALLAH KENDİNİ BEĞENMİŞ ÖVÜNÜP DURANLARI SEVMEZ.” Bizlere düşen Allah’ın sınırlarını zorlamadan, onun rehberliğinden istifade etmek adına çaba göstermek olmalıdır. Allah ile aramıza asla aracılar koymadan, Rabbimizle elimizde Kur’an, direk irtibat kurmaya çalışarak, onun nurlu yolundan gitmeliyiz. Dilerim Allah’tan, hakka batıl karıştırmadan İslam’ı yaşayan, Allah’ın koyduğu kuralları, kanunları unutmadan yaşayan, Allah’ın halis kullarından oluruz. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  7. Allah Kur’an’da akla düşünmeye, aklımızı kullanmaya çok önem verir ve bu konuda birçok örnekler verir ve bizlerin dikkatini çeker. Hatta bazı ayetlerinde hala düşünmüyor musunuz, akıl etmiyor musunuz diye de uyarır. Birçok kez yemin ederek, bu kitabı anlayasınız ve hiç kimseye muhtaç olmayasınız diye kolaylaştırdığını ve nice örneklerle açıkladığını söyler. Hatta Yunus suresi 100. Ayetinde bu konuya açıklama getirerek, çok önemli bir konuda bizleri Allah bilgilendirir. Yunus 100: ALLAH’IN İZNİ OLMADIKÇA, HİÇBİR KİMSE İMAN EDEMEZ. ALLAH, AZABI AKILLARINI (GÜZELCE) KULLANMAYANLARA VERİR. (Diyanet meali) Ayetin ilk cümlesini nasıl anlamalıyız? Allah’ın izni olmadan hiç kimse iman edemez dediğine göre, Allah bazı kişilere iman etme iznini vermiyor diye anlarsak, Kur’an’ın neredeyse tamamına ters düşen bir anlamı vermiş oluruz. Allah herkesin amelini özgürce kendisine bıraktık der. İmtihanında gereği bu değil mi zaten. Yunus suresi 100. Ayeti doğru anlamak istiyorsak, Kur’an’ın bu konudaki diğer ayetlerinden yardım almalıyız. Örneğin Enfal suresi 22. Ayetinde Allah bakın ne diyor. Enfal 22: ŞÜPHESİZ, YERYÜZÜNDE YÜRÜYEN CANLILARIN ALLAH KATINDA EN KÖTÜSÜ, AKILLARINI KULLANMAYAN (gerçeği görmeyen) SAĞIRLAR, DİLSİZLERDİR. ( Diyanet meali) Demek ki Allah’ın iman etmesine izin vermediği sözünden anlamamız gereken, Allah böyle kişilere yardım edip iman etmelerini kolaylaştırmadığı bu kişiler, AKILLARINI KULLANMAYAN, KÖRÜ KÖRÜNE SORGUSUZCA İMAN EDEN KİŞİLER MİŞ. Çünkü bunlar akıllarını kullanmadıkları için gerçekleri göremiyorlar, batılı, rivayeti, hurafeyi Allah’ın dini diye yaşıyorlar. Bir başka şekliyle söylemek gerekirse, bu insanlar akıllarını kullanmadıkları için, kendi elleriyle kendi gözlerini perdeleyip, gönüllerini ve kulaklarını mühürlüyorlar. Bunun benzeri birçok ayeti Kur’an’da görebiliriz. Allah böyle kullarımın inançlarında, onlara yardım etmem diyor. Lütfen unutmayalım Allah’ın yardımı olmadan, hiçbir işte başarılı olamayız. Onun için Allah akıllarını kullanmayanları pislik içinde bırakır, onlara azabı kendi elleriyle veririm diyor. Aklını kullanmayanları, gerçekleri göremeyen sağır ve dilsizlere benzetiyor Allah. DEMEKKİ İMANIN İLK ŞARTI, AKLINI KULLANMAK MIŞ. BUNU YAPMAYAN, NE YAPARSA YAPSIN ALLAH’IN GERÇEK VAHYİ İLE BULUŞAMAYACAĞINI, ÇOK AÇIK ANLIYORUZ. Düşünmeye aklımızı kullanmaya, küçük bir örnek vermek istiyorum. Allah şu hükmü verdiyse, bizler ne anlamalıyız? “SÖZ BAKIMINDAN, ALLAH’TAN DAHA DOĞRU KİM VARDIR!” (Nisa 87)” Ayetin uyarısı çok açık. SÖZ/HADİS BAKIMINDAN, ALLAH’TAN DAHA DOĞRU HİÇ KİMSE YOKTUR. Peki, bizler böyle anlayıp, bu hükmün gereğini yerine getiriyor muyuz? Elbette hayır. Diyoruz ki İslam, yalnız Allah’ın vahyi KUR’AN ile yaşanmaz. Allah’ın ayetlerini Resulün rivayet hadisleri ve Fıkıh açıklar, anlaşılır hale getirir demiyor muyuz? Bu durumda söz/hadis bakımından Allah’ın vahyi gibi, Resulünde sözleri/hadisleri var, hatta Allah’ın sözlerini/vahyini Resulü açıklayarak anlaşılır hale getirir diyerek, söz bakımından Resulün sözü de Allah’ın sözü gibidir inancıyla, ayete adeta muhalif-zıt İslam’ı yaşıyor, Allah’a şirk koşuyoruz. Böyle anlayıp yaşayınca da, Allah’ın yolundan sapıyoruz. SİZCE BÖYLE BÜYÜK BİR HATA YAPANA ALLAH, YARDIMCI OLUR MU? Yorumunu sizlere bırakıyorum. Bu düşünceden yola çıkarak, şunu anlamamız yanlış olmaz. Allah kullarına Resuller gönderip, onun kanalıyla vahyini, mesajlarını kullarına iletmesinin en önemli nedeni, VAHYİN KULLARINA YOL GÖSTERİCİ OLMASI, YANİ KULLARININ DÜŞÜNMESİNE, AKILLARINI KULLANMALARINA DESTEK OLMASI İÇİN GÖNDERİLMİŞTİR. DEMEK Kİ VAHİY/KUR’AN, YOL GÖSTERİİCİ OLARAK AKLA DESTEK OLSUN DİYE GÖNDERİLDİĞİ, ÇOK AÇIK ANLAŞILIYOR. BİR MÜSLÜMAN’IN İMANI İLE AKIL BAĞI KOPMUŞSA, İMANINDAN ASLA EMİN OLAMAZ. Allah kullarına doğru yolu bulabilmeleri için yalnız vahiyle yardım etmiyor, onları insan olmanın çok önemli özellikleri ile donatıyor. Özellikle fıtratımıza, yaratıcıyı arama, bulma duygusunu, adeta doğduğumuzda bizlere veriyor. AKLIN YANINDA VİCDAN, ÖZGÜR İRADE VE KALP GÖZLERİ İLE GÖRME GÜCÜNÜ VERİYOR. Ama tüm bunları hareket ettirebilmemizi de, imtihanımız gereği bizlere bırakıyor, bu çabayı bizlerden bekliyor. Bunu yapmayıp körü körüne birilerine tabi olana, Allah yardım etmeyerek, gönül gözlerini açmayarak, gerçeklerle buluşmasına yardımcı olmuyor. BİZLERİN DÜŞÜNEREK, AKLIMIZI KULLANARAK İMAN ETMEMİZİ ALLAH’IN İSTEMESİNİN, EN ÖNEMLİ NEDENLERİNDEN BİRİSİDE, İNANDIĞIMIZ DİNİN YANİ İMANIMIZIN, BİLİNCİDE OLMAMIZ ADINADIR. NEYE VE NE AMAÇLA İNANDIĞINI DÜŞÜNEMEYEN, İMANINDAN ASLA EMİN OLAMAYACAĞI GİBİ, İMANLARI GÜÇLÜ VE SAĞLAM OLMAYACAĞI İÇİN, HER AN ALLAH İLE ALDATILMASIDA KAÇINILMAZ OLACAKTIR. ONUN İÇİN ALLAH, BİZ KULLARININ KÖRÜ KÖRÜNE DÜŞÜNMEDEN DEĞİL, AKLIMIZI KULLANIP SORGULAYARAK İMAN ETMEMİZİ ÖZELLİKLE İSTİYOR. Sorgulamamız gereken konu, inandığımız inancın gerçekten Allah’ın emrettiği VAHİYMİ, YOKSA BATIL RİVAYET ATALAR İNANCIMI olup olmadığı konusunda olmalıdır. Allah’ın indirdiği Kitaba uymuyorsa, O din Allah’ın dini asla olamaz. Eğer aklımızı kullanmayıp, araştırmadan sorgusuzca âlim, Veli, Gavs ilan ettikleri kişilere ve onların sözlerine/hadislerine, kitaplarına tabi olursak, AKIL DEVRE DIŞI KALACAK, böylece gönül gözlerimiz açılmayacak, vahiyle de bulaşamayacağımız için, vicdanımızda doğru bilgilerle şekillenemeyeceği için devre dışı kalacaktır. Böyle bir insanın Allah’ın istediği gibi iman etmesi, zaten fıtratı gereği asla mümkün olamaz. Çünkü bu hataları yapan bir insan, YARADILIŞ FITRATINA TERS DÜŞMÜŞ, BU DÜNYAYA GELİŞ AMACI OLAN İMTİHANDAN KAÇMIŞ, DÜŞÜNMEDEN ALLAH’A ŞİRK KOŞMUŞ, YALNIZ ALLAH’A KUL OLMASI GEREKİRKEN, KULA KUL OLMUŞ DEMEKTİR. Konumuzla ilgili bir ayeti daha hatırlatmak istiyorum ki, Allah’ın Kur’an’da neden düşünmeye, aklımızı kullanmaya bu kadar önem verdiği, çok daha iyi anlaşılabilsin. “ALLAH, DİLEYENE/DİLEDİĞİNE HİKMETİ VERİR; KİME HİKMET VERİLMİŞSE, ONA BÜYÜK SERVET VERİLMİŞTİR. AMA AKIL SAHİPLERİ DIŞINDA KİMSE, BUNU DÜŞÜNÜP ANLAYAMAZ.” (Bakara 269) Yine Allah çok önemli bir uyarıda bulunuyor ve diyor ki, Allah dileyene, dilediğine yani bir insan imtihanı gereği gerçeklerle buluşma çabasında olana doğru yolu, edindikleri Velilerde, gavs ilan ettikleri kişilerde değil, yalnız Allah’ı Veli edinip onun vahyine sarılana, güvenene Allah HİHMETİ veririm diyor. Peki, hikmet ne demek? Bu kelimenin tam karşılığı tek kelimeyle BİLGELİK. İnsan olmanın yolunun Allah, aklının kullanılmasından geçtiğini, üstüne basa basa söylüyor. Allah kime hikmet vermişse, ona büyük bir SERVET, GÜÇ vermiş demektir diyor. Ayetin sonun da yine akla vurgu yaparak, bu gerçeği ancak düşünen, araştıran körü körüne birilerine tabi olmayan, akıl sahipleri ancak fark edip anlar, diye de belirtiyor. Çok önemli olduğu için, tekrar etmek istiyorum. VAHİY/KUR’AN BİZLERE AKLA, DÜŞÜNMEYE DESTEK OLSUN DİYE GÖNDERİLMİŞTİR. EĞER BİZLER, KUR’AN’DA HER BİLGİ DETAYLI YOKTUR, KUR’AN’I HER MÜSLÜMAN ANLAYAMAZ DİYE İNANIRSAK, İMANIMIZI-İNANCIMIZI SORUMLU OLDUĞUMUZ EN DOĞRU BİLGİLERLE YAŞAMA KAYNAĞINI, ELLERİMİZLE BİR KENARA İTMİŞ, ALLAH’IN YOLUNDAN SAPMIŞ, ŞEYTANLAŞMIŞ İNSANLARA KENDİMİZİ TESLİM ETMİŞ OLURUZ. BU HATAYI YAPMAK İSTEMEYEN, KENDİ İMTİHANINI ÖZELLİKLE KENDİSİ YAŞAMAK İÇİN ÇABA HARCAMALIDIR. Peki, bizler günümüzde, Allah’ın Kur’an’da birçok ayetinde, akla vurgu yaparak, bizleri düşünmeye yönlendirme gerçeğini fark edip, İMANIMIZI BU DOĞRULTUDA MI YAŞIYORUZ? Eğer bu gerçeğin farkına varmadan, bizler şunu söylüyorsak, Kur’an gerçekleri ile buluşamamışız demektir. “AKILLA İSLAM ANLAŞILMAZ VE YAŞANMAZ.” Ne yazık ki günümüzde bunu söyleyip inananlar var. Çünkü din diye anlatılanlara akıl erdirmek, mantığımıza kabul ettirmek asla mümkün değil. Hâlbuki Allah Kur’an’ı anlayabilmemiz için, Allah’ın ilk şartı, Kur’an’ı aklında düşünerek oku diye emrediyor. Kur’an’ı doğru anlayıp, İslam’ı doğru yaşamanın en önemli gücünü yani hikmetini, bizler hala anlayamadık. Allah’ın indirdiği dini, doğru yaşamak adına çaba gösteren her kuluma Allah, Hikmeti bahşederim dediği halde, bizler Resullere, Âlimlere ve veli, Gavs ilan ettiğimiz kişilere Allah ancak HİKMETİ verir diyerek, kendimizi bir kenara çekmiş, adeta robot misali, ne söylenirse yapan insanlar olmuşuz. Hâlbuki akıl devrede değilse, Kur’an’ı anlamak İslam’ı doğru yaşamak mümkün değil. Onun için aklı olmayanın, ya da aklını kullanmayanın, DİNİ YOKTUR DENİR. Mahşer günü aklını kullanmadan, sorgusuzca vahyin dışına çıkıp rivayet ve sanı sözlere inananların, nasıl yakınarak üzüntülerini bildireceklerine, bakın Allah nasıl bir örnek veriyor ve şimdiden ders alalım diye bizleri uyarıyor. Mülk 10: YİNE ŞÖYLE DERLER: “EĞER KULAK VERMİŞ VEYA AKLIMIZI KULLANMIŞ OLSAYDIK, ŞU ALEVLİ ATEŞTEKİLERDEN OLMAZDIK.” (Diyanet meali) Bu ayetten de çok açık anlaşılıyor ki, iman ettiğimizi söylüyorsak bizler, YALNIZ ALLAH’IN VAHYİNE, YANİ KUR’AN’A KULAK VERECEĞİZ VE VAHYİ KUR’AN’I AKLIMIZLA DÜŞÜNEREK, BİR ÖĞRENCİ MİSALİ DERSİMİZİ ÇALIŞARAK, ANLAMAYA YAŞAMAYA ÇALIŞMALIYIZ. Lütfen, sen Kur’an’dan anlayamazsın diyen, din tacirlerinin tuzağına düşmeyelim. Allah anlayamayacağımız bir yol gösterici rehber gönderip, daha sonrada ondan bizleri asla sorumlu tutmaz. BİZLERİ ALLAH İLE ALDATANLARA DEĞİL, YALNIZ ALLAH’A ONUN KİTABI KUR’AN’A GÜVENELİM. ÇÜNKÜ ALLAH AYETLERİNİ ANLAYALIM DİYE, YEMİN EDEREK KOLAYLAŞTIRDIĞINI SÖYLÜYOR. İMTİHANIMIZ GEREĞİ, İNANCIMIZIN TEMELLERİNİ GÜÇLENDİRMEK İÇİN, AKLIMIZLA DÜŞÜNEREK ELDE KUR’AN, ONU ANLAYARAK VE DÜŞÜNEREK OKUMA ÇABASI BİZDEN, YARDIM YÜCE RABBİMİZDEN. UNUTMAYALIM İSLAM DİNİNDE RUHBAN SINIFI YOK. ONUN İÇİNDE ALLAH, HER KULUNU GÜCÜ NİSPETİNCE SORUMLU TUTACAĞINA HÜKMETMİŞTİR. Dilerim Allah’ın Resulünün yaptığı gibi, onu örnek alarak, batılın ve rivayetlerin peşinden gitmeden gerçeklerin, doğruların arayışında olan ve yalnız Allah’ın sorumlu tutacağına hükmettiği gibi, YALNIZ KUR’AN’A SARILAN, onu anlayabilmek adına çaba harcayan, Allah’ın azınlık halis kullarından oluruz. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  8. Makaleme başlamadan önce, sizlere bir soru sormak istiyorum. Sizce Allah’a ve Resulüne daha iman etmemiş, ama araştırma soruşturma döneminde olan, bir insanın durumu mu Allah nazırında kötüdür, yoksa iman ettim dediği halde, imanın gereklerini tam yerine getirmeyip batılın, hurafenin ardına düşüp, inatla din diye yaşayanların mı durumu, Allah katında daha kötüdür desem, nasıl cevap verirsiniz? Çünkü bu sorunun doğru cevabını, hala toplum olarak bizler bulamadığımız için, şirk bataklığında çırpınıp duruyoruz. Gelelim makalemin konusuna. Kur’an’ı anladığı dilden dikkatle okuyan bir Müslüman, Allah’ın yaptıklarından dolayı çok kızdığı hatta ısrarla, İNATLA yaptıkları bu yanlışlarından vazgeçmediklerinden dolayı, onların gözlerine perde çektim, kalplerini ve kulaklarını mühürledim dediği kişiler, SİZCE ALLAH’IN EN ÇOK HOŞLANMADIĞI VE CEZALANDIRDIĞI, İMANLARI KONUSUNDA UMUDU KESİLMİŞ KİŞİLER OLMASI GEREKMEZ Mİ? Peki, kim bunlar? ATEİSTLER Mİ, DEİSTLER Mİ? Allah kendisine hiç iman etmeyenlere mi söylüyor bu sözleri, ne dersiniz? Gelin Kur’an’dan bu konuyu araştıralım. Anlaşılıyor ki Allah katında bu büyük hataları yapanlara Allah, yaptıkları bu yanlışlardan dolayı, çok kızıyor olmalı ki, KALPLERİNİ VE KULAKLARINI MÜKÜRLERİM, ONLARIN GÖZLERİNE PERDE ÇEKERİM DİYOR. Konumuzla ilgili bir ayeti önce yazalım, üzerinde birlikte düşünelim. Bakara 7: BU NEDENLE ALLAH ONLARIN KALPLERİNİ VE KULAKLARINI MÜHÜRLEMİŞTİR. ONLARIN GÖZLERİNE DE BİR PERDE ÇEKİLMİŞTİR. ONLAR İÇİN BÜYÜK BİR AZAP VARDIR. (Bayraktar Bayraklı meali.) Bakın Allah bu hatayı yapanları, büyük bir azap bekliyor diyor. Bu kişilerin kimler olduğunu, yada olmadığını anlayabilmemiz için, bu ayetin öncesindeki ayetlere bir göz atalım. Önce Allah bunların kimler olmadığını, bu ayetin hemen öncesinde açıklıyor ve bakın kimler değilmiş. Onlar gayba inanırlar, salatı gereği gibi yerine getirip, kendilerine verilen rızıktan infak ederler. Yine onlar SANA İNDİRİLENE, SENDEN ÖNCE İNDİRİLENEDE İMAN EDERLER VE AHİRETEDE KESİN BİR BİLGİYLE İNANIRLAR. RABLERİ TARAFINDAN GÖSTERİLEN DOĞRU YOL ÜZERİNDE OLANLAR ANCAK ONLARDIR VE KURTULUŞA ERENLER DE YALNIZCA ONLARDIR. Bakın Allah demek ki kalplerini ve kulaklarını mühürlerim, gözlerine perde çekerim dedikleri kulları, Allah’ın Resulüne ve daha önce ki Resullere de kitap geldiğine iman edenler değil. Gerçek iman eden kullarını bizlere anlatırken Allah, onların nasıl bir yolda olduklarını da söylüyor. BU KULLARINI ALLAH, TARİF ETMEYE DEVAM EDİYOR. BU KULLARIM RABLERİ TARAFINDAN GÖSTERİLEN YOL ÜZERİNDE OLANLARDIR. ANCAK ONLAR KURTULUŞA ERENLER OLACAK DİYOR. Yani Allah Kur’an’da emrettiği gibi asla batıla, rivayete, atalar dinine sapmadan, yalnız Allah’ın ipine yani Kur’an’a sarılıp, onun sınırlarını aşmayanlar kurtuluşa erecektir diyor. Gelelim gözlerine perde çektiği gönüllerini ve kulaklarını mühürlediği kullar kimlermiş, şimdide onun detayına bakalım. Onu da Bakara suresi 7. Ayetin devamında açıklıyor Allah ve bakın kimler olduğu açıklamasını nasıl yapıyor. Bakara 8: İNSANLARDAN ÖYLESİ VARDIR Kİ ASLA İNANMADIKLARI HÂLDE “ALLAH’A VE AHİRET GÜNÜNE İNANDIK.” DERLER. Bakara 9: ONLAR ALLAH’I VE MÜMİNLERİ (GÜYA) ALDATIRLAR. (OYSA) ONLAR KENDİLERİNDEN BAŞKASINI ALDATAMAZLAR VE (BUNUN) FARKINA DA VARMAZLAR. Bakara 10: ONLARIN KALPLERİNDE BİR HASTALIK VARDIR. ALLAH DA (BU NEDENLERLE) ONLARIN HASTALIĞINI ARTIRMIŞTIR. YALANLAMALARI SEBEBİYLE, ONLAR İÇİN ELEM VERİCİ BİR AZAP VARDIR. (Mehmet Okuyan meali) Sanırım bu ayetlerden sonra, bunların kimler olduğu çok açık anlaşılmıştır. Allah’a iman etmeyen kâfirler olmadığını anladık. İNANIYORLAR AMA İMANLARI ALLAH’IN İSTEDİĞİ İMAN DEĞİL. Sekizinci ayette, inanmadıkları halde Allah’a ve ahiret gününe inandık derler diyor, kim olabilir bunlar? Elbette Kitap Ehli. Hepsi inanıyor ama Allah’ın indirdiği şekliyle inanmıyor, atalarının ve rivayetlerin şekillendirdiği bir din yaratıp, bunlar Allah’ın emridir diyorlar. Yani bunlar farkında değiller, kendilerini aldatıyorlar. Bu kişiler inandık diyorlar ama asla onlar inanmış değillerdir diyor Allah. Yani imanları, kalplerine yerleşmemiş olanlar. Çünkü onlar söylemleri ve inançları ile hem Allah’ı hem de müminleri aldatıyorlar. Bu batıl asılsız inançları, ONLARIN KALPLERİNDE HASTALIK YARATMIŞ, GERÇEKLERİ GÖREMEYECEK HALE ELLERİYLE KENDİLERİNİ GETİRMİŞLER DİYOR. DEMEK Kİ İNANDIKLARI RİVAYET, ASILSIZ BATIL BİLGİLER Kİ, ALLAH BU ANLATTIKLARINIZ VE İNANDIKLARINIZ BENİM DİNİM DEĞİL, BUNDA ISRAR ETTİĞİNİZ, ARAŞTIRIP DÜŞÜNMEDİĞİNİZ İÇİN, SİZLER GÖNÜL GÖZÜNÜZÜ KENDİ ELLERİNİZLE KÖR ETTİĞİNİZ İÇİN GÖZLERİNİZ PERDELİ, KALP VE KULAKLARINI MÜHÜRLENDİ DİYOR. Aslında bu perdelenmeyi yapanlar, insanların bizzat kendileri. Allah bu zalimliklerinden dolayı onlara yardım etmiyor ve gerçekleri böylece artık göremiyorlar. Bu ayeti Münafıkun suresi 3. Ayet ışığında anlarsak, daha doğru olur. Bakın ayetin ismi bile münafıklar diyor. MÜNÂFIK, İNANMADIĞI HÂLDE İNKÂRINI GİZLEYEREK KENDİNİ MÜMİN GÖSTEREN VEYA İMANLA KÜFÜR ARASINDA BOCALAYAN KİMSE DEMEKTİR. Münafikun 3: BU, ONLARIN ÖNCE İMAN EDİP SONRA İNKÂR ETMELERİ, BU YÜZDEN DE KALPLERİNE MÜHÜR VURULMASI SEBEBİYLEDİR. ARTIK ONLAR ANLAMAZLAR. (Diyanet meali) Yine Allah gözleri perdelenen kullarını, Mümin suresi 35. Ayetinde, bakın nasıl tarif ediyor. Mümin 35: ONLAR KENDİLERİNE GELMİŞ HİÇBİR DELİL OLMAKSIZIN, ALLAH’IN ÂYETLERİ HAKKINDA TARTIŞAN KİMSELERDİR. BU İSE ALLAH KATINDA VE İMAN EDENLER KATINDA BÜYÜK ÖFKE VE GAZAP GEREKTİREN BİR İŞTİR. ALLAH, HER KİBİRLİ ZORBANIN KALBİNİ İŞTE BÖYLE MÜHÜRLER. (Diyanet meali) Bakın bu ayet çok net, bu kişilerin kimler olduğunu açıklıyor. Bu kişiler kendilerine, Allah katından Resuller tarafından gelmiş hiçbir delil-kanıt olmaksızın, rivayet bilgiler ışığında, Allah’ın ayetleri hakkında tartışan, kendilerince rivayet ve sanı bilgilerle karıştırıp kendilerine kanıt yaratıp, anlatmaya çalışan kimselerdir diyor. BU YAPTIKLARI HATA, ALLAH KATINDA BÜYÜK ÖFKE UYANDIRAN, BÜYÜK GÜNAHTIR DİYOR. ONUN İÇİNDE ALLAH EMRETMEDİĞİ HALDE, BUNLARDA ALLAH KATINDANDIR DEMEK, ALLAH KATINDA GAZAP GETİREN BİR SUÇ OLDUĞUNDAN, ALLAH İNANTLA BU HATALARI YAPANLARIN KALBİNİ MÜHÜRLERİZ DİYOR. Konumuzun doğru anlaşılması adına, son bir ayet daha hatırlatmak istiyorum. Enam 82: İMAN EDENLER VE İMANLARINA HERHANGİ BİR [ZULÜM] (ŞİRK) BULAŞTIRMAYANLAR VAR YA, İŞTE GÜVEN ONLARINDIR VE ONLAR DOĞRU YOLA ULAŞTIRILMIŞLARDIR. (Mehmet okuyan meali) Sanırım bu ayet son noktayı koyuyor ve bizlerinde günümüzde yaptığımız aynı yanlışlar konusunda uyarıyor. Eğer bizler Kitap Ehlinin yaptığı gibi, yalnız Allah’ın indirdiği vahiyle yetinmeyip, YALNIZ KUR’AN İLE İSLAM YAŞANMAZ, KUR’AN’DA HER BİLGİ DETEYLI YOKTUR, RESULÜN RİVAYET HADİSLERİ VE MEZHEPLERİN FIKIH İNANCI OLMASAYDI, İSLAM’I YAŞAYAMAZ KUR’AN KAPALI KALIRDI DEMEYE DEVAM EDERSEK, MAHŞER GÜNÜ KİTAP EHLİNİN AYNI YANLIŞLARI YAPANLARIN SAFINDA BULURUZ KENDİMİZİ. Allah bağışlamayacağım en büyük günah şirktir diyor, hatırlatırım. Gözlerin perdelenmesi ve gönüllerin mühürlenmesini, aslında şöyle anlarsak daha doğru anlamış oluruz. Çünkü herkes, kendi yaptıklarının karşılığını alır diyor Rabbimiz bu dünyada. Kur’an ayetlerini, batıl ve hurafeden uzak düşünerek, anlayarak yalnız Allah’a güvenip dayanarak okuduğumuzda, BİZLERİN GÖNÜL GÖZÜNÜ AÇACAĞINI SÖYLÜYOR. Eğer bizler yalnız Allah’ın kitabına güvenip yalnız Allah’a dayanmıyor da, kendimize veliler, gavslar, yardımcılar, şefaatçiler arıyorsak, işte o zaman bizler kendi ellerimizle kendi gözlerimize perde çekmiş, kulaklarımızı ve kalbimizi mühürlemiş oluruz. Çünkü Kur’an ile gönül gözümüzü açmadığımız için, Allah’ın hak olan gerçekleri ile buluşamayız. Eminim şöyle bir soru gelmiş olabilir aklınıza. Ateistler, hiç iman etmeyenler ne olacak? Allah onunda elbette örneklerini veriyor Kur’an’da, yeterli tarafsız ve düşünerek Kur’an’ı okuyabilelim. Bu konunun daha açık ve net anlaşılması için, sizlere iki örnek vermek istiyorum. Hatırsanız Kur’an’da bir ağma, gönül gözü kör iman etmemiş olan bir örnek verilir. Bu kişi ile zaman harcamak istenmediğinden görmezden gelindiğinde, Allah’ın uyarısı bizlere örnek olmalıdır. Bakın Allah nasıl uyarıyor. “NEREDEN BİLİRSİN, BELKİ DE O ARINIP TEMİZLENECEK.” BAKIN DAHA İMAN ETMEMİŞ BİR KİŞİDEN ALLAH ASLA UMUT KESMİYOR, ONUN ÖZGÜR İRADESİ İLE KARARINI BEKLİYOR. İkinci örnek ise çok daha önemli. Biliyorsunuz Allah’ın Resulü ÜMMİYDİ. Yani Hz. Muhammed’i Allah Resul olarak görevlendirmeden önce, hiçbir kitap ehline tabi olmamıştı ama güvenilir, adaletli doğruların, gerçeklerin arayışında olduğu için Allah, ONU GÜVEN ELÇİSİ OLARAK SEÇMİŞTİ. Hatırlayınız bir ayette ne diyordu? “SEN DAHA ÖNCE DİN İMAN NEDİR BİLMEZDİN, SENİ DOĞRU YOLA BİZ İLETTİK.” Demek ki Allah, daha iman etmemiş ama gerçeklerin arayışında olan kuluna zaman tanıyor ve asla böyle kulunun önceden gözlerine perde çekip, gönüllerini mühürlemiyor. ALLAH’IN İNDİRDİĞİ VAHİY GERÇEKLERİ İLE BULUŞTUĞU HALDE, AKLINI KULLANMAYIP HAK OLANIN YANINA BATILIDA KOYARAK, ALLAH’A ŞİRK KOŞMAYA BAŞLADIĞIN ANDAN İTİBAREN, GERÇEKLERİ HAK OLANI FARK EDEBİLME DUYU ORGANLARINI, ASLINDA BU HATAYI YAPAN KİMSE KENDİ ELLERİYLE KAYBEDİYOR. Bir kör gibi adeta gerçekleri göremiyor, duyamıyor, hissedemiyor çünkü kalpler taş kesmişte ondan. Şunu da hatırlatmak isterim. Kendisine yol gösteren Kur’an elinde olduğu halde, onunla hiç ilgilenmeyen, araştırmayan, bunlar boş şeyler diyerek, kendi nefsini ilah edinenlerde, kendi gözlerine kendileri perde çekmiş, kalplerini mühürlemişlerdir. Çünkü Allah, benim tebliğim ulaşmayanı ondan sorumlu tutmam diyor. SANIRIM İSLAM TOPLUMUNDAKİ BU BÖLÜNMÜŞLÜK, FARKLI DİN ANLAYIŞLARI VE TOPLUMLARIN ACI VE KEDERLE BOĞUŞMALARININ NEDENİ, BU HATALARIMIZ OLSA GEREK. Dilerim Kur’an gerçeklerinin farkında olan, gönül gözleri FURKAN ile parıldayan, HAK VE BATILI ayırt edebilen, Allah’ın halis kulları arasında oluruz. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  9. Kur’an’da Kehf suresi 26. Ayetinde, Allah’ın çok dikkat çekici ve önemli bir uyarısı vardır. Bakın Allah indirdiği dinin kendisine ait olduğunu ve bu dinde kanun koyucu, hüküm verici yalnız kimin olduğu konusunda bizlere, nasıl bir uyarıda bulunuyor. “O, HÜKMÜNE HİÇBİR KİMSEYİ ORTAK ETMEZ.” (Kehf 26) Hatta bu konuya açıklık getirmek için, Nisa suresi 87. ayetinde “SÖZ BAKIMINDAN ALLAH’TAN DAHA DOĞRU KİM VARDIR!” Diyerek, İslam dininde hüküm koyucu, tek söz sahibi yalnız kendisinin olduğunu, bizleri ikaz ederek uyarıyor. Allah’ın dinine ortak olmaya çalışan, Allah’ın hükümlerine, dinine ilaveler yaparak söz/hadis bakımından Allah’tan daha doğru kim vardır diye meydan okuyan Allah, bakın başka bir ayetinde nasıl uyarıyor. “ALLAH’TAN DAHA İYİ KANUN KOYUCU OLABİLİR Mİ?” (Maide 50) Allah’ın bu sorusuna siz, Allah’ım senin Resulünde senin gibi dinde doğru, güzel hükümler verip kanunlar koyar, diyebiliyor musunuz? Diyorsanız Allah’a şirk koşuyorsunuz demektir. Bunca ayetlere gözlerini yumanlar, söz/hadis bakımından haşa, Allah gibi doğru sözler söyleyip, yine Allah gibi doğru güvenilir dine kanun koyucular olduğuna, ne yazık ki inandırıldık ve dedik ki, YALNIZ KUR’AN İLE İSLAM YAŞANMAZ, ÇÜNKÜ KUR’AN DETAYLI DEĞİLDİR, ÖZET BİLGİ VERİR, KUR’AN’I HERKES ANLAYAMAZ, KUR’AN’I DOĞRU ANLAMAK VE İSLAM’I DOĞRU YAŞAMK İSTİYORSANIZ, RESULÜN RİVAYET HADİSLERİNDEN VE MEZHEPLERİN FIKIH BİLGİLERİNDEN İSTİFADE ETMELİYİZ, DEMİYOR MIUYUZ? Bunu söylüyor ve inanıyorsak, Allah’ın Resulünü Allah’ın dininde hüküm ortağı yapıyoruz demektir. Yetmiyor Kur’an’ın hiç bahsetmediği bazı konularda, mezhep imamlarının dine yaptığı ilavelerinin de, İslam’ın mutlaka uyulması gereken kanun ve kuralları arasında saymaktan çekinmiyoruz. Tekrar hatırlatmak isterim, bu düşünce ve inanç Kur’an ayetlerine göre ŞİRKTİR. Allah, şirk haricinde her günahınızı affedebilirim diyor. Gelelim bu konuyla bağlantılı, yanlış anlatılan düşünceye. T.B.M.M. de şöyle bir SÖZ vardır. “EGEMENLİK KAYITSIZ ŞARTSIZ MİLLETİNDİR.” Peki, siz bu sözden ne anladınız? Şöyle anlamanız akıl ve mantık dışı olur. “DİNDE EGEMENLİK, HÜKÜM KOYMAK MİLLETİNDİR.” Böyle anlamanız mümkün değil, çünkü bir Müslüman olarak dinin sahibi Allah’tır, kanun koyucuda yalnız bizzat kendisidir. Çünkü bu söyleme karşı çıkanlar, şöyle itiraz ediyorlar. “EGEMENLİK KAYITSIZ ŞARTSIZ ALLAH’IN’DIR” diyorlar. Dini konularda hâkimiyet, egemenlik hükmetmek, elbette Allah’a aittir. Allah bizlere indirdiği İslam dininde, hükmüme hiç kimseyi ortak etmem dediği halde, ALLAH’IN DİNİNE RESULÜNÜ, HATTA BATIL, HURAFE MEZHEP İMAMLARINI ORTAK EDENLER, iş devleti yönetmeye normal yaşantımızda yöneticilerin çıkardığı kanunlara gelince, dinle hiçbir ilgisi olmayan, hatta zamana ve çağın gerektirdiği ihtiyaca göre değişebilen, halkın yaşamında ihtiyacı olan yönetim kanunlarında da, YALNIZ ALLAH’IN EGEMENLİĞİNİ, HÂKİMİYETİNİ, HÜKMETMESİNİ SAVUNANLARIN, ALLAH’IN DİNİNE KARŞI, NEDEN AYNI TİTİZLİĞİ GÖSTERMEDİKLERİNİ DİNDE BEŞERİ HÜKÜMLER KOYMAYA ÇALIŞTIKLARI, SİZCE DÜŞÜNDÜRÜCÜ DEĞİL Mİ? DİNDE HÜKÜM KOYMAK, ALLAH’IN TEK ELİNDEDİR. AMA İNSANLARIN KENDİ YÖNETİCİLERİNİ SEÇİP, BU KONUDAKİ EGEMENLİĞİNİ ELLERİNDE TUTMASI, KUR’AN’IN EMRİDİR. Çünkü Allah, kendi yöneticini, kendiniz seçin diyor. Konuyu daha doğru anlamak istiyorsak, egemen millet ne anlama gelir onu önce doğru anlamalıyız. Bakın egemen millet ne anlama geliyormuş ve neden T.B.M.M de bu söz, milletin vekillerinin hiç unutmaması için, neden duvara asılmış onu daha iyi anlayalım. “MİLLİ EGEMENLİK, KISA BİR İFADEYLE ANLATILMAK İSTENİRSE, HALKIN KENDİ KENDİNİ YÖNETME GÜCÜNÜ, ELİNDE BULUNDURMASIDIR. YANİ BUNA GÖRE BİR SEÇİM OLACAĞI ZAMAN, HALKIN KADIN ERKEK AYIRMADAN, O TOPLUMDA YAŞAYAN HALKIN, OY HAKKI VARDIR. MİLLİ EGEMENLİKTE, HALKIN SEÇME VE SEÇİLME HAKKI ELİNDEN ALINAMAZ.” Aslında cemaatlerin ve tarikatların bu itirazlarının nedeni, Allah’ın dininde olmayan beşeri şeriat kurallarını, kendi mezhep inançlarının yarattığı şeriatı, EGEMEN KILMAYA ÇALIŞARAK, TOPLUMA ZORLA DİNİN EMRİ DİYE KABUL ETTİRİP, Allah’ın dininin emri gibi göstermek, topluma kabul ettirmenin arayışı içinde olmaları, bu yolla batıl inançlarını kabul ettirme çabasında olduklarını görüyoruz. Allah’ın yani Kur’an’ın şeriatı topluma huzur verir, ama insanların yarattığı ve dine ilave ettiği beşeri mezheplerin şeriatları, EGEMEN OLMAYA ÇALIŞTIKLARI KURAL VE HÜKÜMLERİ, hiçbir İslam toplumuna huzur vermemiştir. Bunun örneğini üzülerek görüyoruz. TOPLUM BU YOLLA, NE YAZI Kİ ALLAH İLE ALDATILMAYA ÇALIŞILIYOR. TIPKI KUR’AN’I YETERLİ GÖRMEYİP, MEZHEPLERİN BEŞERİ İLAVELERİ İLE YAŞADIĞI DİNE EGEMEN OLMAYA ÇALIŞTIKLARI, İSLAM İNANCINDA OLDUĞU GİBİ. Lütfen unutmayalım, İMAN ESASLARINDA MEZHEP FARKLILIĞI OLMAZ. Din Allah’ın dinidir ve iman esaslarını belirleyende dinin sahibi Allah’tır, onun kitabı KUR’AN’DIR. Tekrar etmek istiyorum, mecliste yazan HÂKİMİYET sözü, halkın kendi yöneticilerini kendilerinin seçme yetkisi, yalnız milletindir anlamındadır. Din ile hiçbir ilgisi yoktur. ALLAH DİNİ KONULARIN HARİCİNDE, YÖNETİCİLERİN HALKI YÖNETİRKEN, ÇAĞIN GEREKLERİNE, İHTİYAÇLARINA GÖRE ÇIKARACAKLARI KANUNLARA, ASLA KARIŞMAMIŞ, EHİL KİŞİLERİN ÖZELLİKLE SEÇİLMESİNE VE ONLARIN ÇIKARTACAKLARI KANUNLARA UYULMA KONUSUNDA UYARARAK, TOPLUMLARI SERBEST BIRAKMIŞTIR. Buradan da şunu anlıyoruz. Kur’an her çağa, her topluma hitap eden, eşsiz bir nurdur, yol gösterici rehberdir. Seçilmiş yöneticilerde Kur’an’da uyarılmış, mezheplerin beşeri şeriatı ile değil, ALLAH’IN İNDİRDİĞİ KANUNLARLA, ADALETLE TOPLUMU YÖNETMELERİNİ İSTEMİŞTİR. Toplumunda, seçtikleri yöneticilerine itaat etmeleri gerektiğini, böylece kargaşa çıkmadan, uyumlu huzur içinde yaşamanın yolunu göstermiştir. Bu ve benzeri ayetleri, Kur’an merkezinden uzak anlamanın ve topluma anlatmanın sonucunu, ne yazık ki günümüzde mezhep ve cemaat hatta tarikat anlayışında, çok fazla görüyoruz. BU ZİHNİYETİN İŞLERİNE GELMEDİĞİ İÇİN, TOPLUMU DEMOKRASİYE VE CUMHURİYETE DÜŞMAN YAPMA ÇABASINI, ÜZÜLEREK GÖRÜYORUZ. Çünkü ayetleri doğru anladıklarında, kendi batıl mezheplerin öğretisi beşeri şeriatı, dine ilave ederek yaşamaları mümkün olamayacaktır. Tekrar etmek istiyorum. Dinin sahibi Allah’tır ve din adına hüküm koyup yol gösterecekte yalnız KUR’AN HÜKÜMLERİDİR. İSLAM’I YAŞARKEN, ALLAH’IN KUR’AN’DAKİ HÜKÜMLERİNİ YETERLİ GÖRMEYİP, ALLAH’IN HÜKMÜNE ORTAK OLANLAR VE BEŞERİ HÜKÜMLER KARIŞTIRANLAR, DEVLETİ YÖNETENLERE KARŞI TAKINDIĞI TAVIR SAHTEDİR, ALDATMACADIR. Onun için Allah, sizleri Kur’an’dan sorumlu tutuyorum, yalnız Kur’an’ın ipine sarılın emrini vermiştir. Bunun tersini yaparak, kendi mezhep inançlarını dine ilave etmeye çalışanlar, Allah’ın yüzlerce ayetine gözlerini yuman, batılın ve rivayetlerin peşinde koşanlardır. UNUTMAYALIM ALLAH, HAK OLAN RABBİNDEN GELENDİR DİYOR. Seçtiğimiz devleti yöneten yöneticilerimizde, günün ihtiyaçları doğrultusunda, dinin dışında kanunlar çıkartıp, gerektiğinde iptal edip daha doğrusunu çıkarmak ve böylece topluma hükmetmek, mutluluk ve huzur vermek bizleri yönetenlerin görevidir. T.B.M.M. sinde yazan, “EGEMENLİK KAYITSIZ ŞARTSIZ MİLLETİNDİR.” Sözünden kast edilende, özellikle seçtiğimiz bizleri temsil eden yöneticilerin, bizleri yönetmek için çıkardığı kanunlar, bizim seçtiklerimiz olduğundan, EGEMENLİĞİN YANİ SEÇME GÜCÜNÜN, YETKİSİNİN MİLLETİN ELİNDE OLDUĞU VE GEREKTİĞİNDE O MİLLET, SEÇTİĞİ YÖNETİCİLERİ DEĞİŞTİREREK, EGEMENLİĞİN KENDİSİNDE OLDUĞUNU, O MİLLETİN VEKİLLERİNE HATIRLATMAK İÇİN SÖYLENMİŞ, ÇOK ÖNEMLİ BİR SÖZ VE UYARIDIR. Bunu unutturmak isteyenler var ama demokrasiye, Cumhuriyete inananlar, bunu asla unutturmayacaktır. Bizleri Allah ile aldatmaya çalışan ve demokrasimizin, CUMHURİYEMİZİN TEMELLERİNE DİNAMİT KOYMAYA ÇALIŞANLARIN, lütfen tuzağına düşmeyelim. Bugün bizleri yönetenleri, KADIN ERKEK AYIRMADAN, özgürce bizler seçiyor ve gerektiğinde değiştirebiliyorsak, DEMOKRASİNİN CUMHURİYET YÖNETİMİNİN, EGEMENLİĞİ HALKA VERMESİNİN SAYESİNDEDİR. Uzak değil yakın geçmiş tarihimizde, kadınların seçme ve seçilme hakkı bile yoktu. Tüm bu kazanımlar demokrasi, Cumhuriyet yönetiminin sayesinde olmuştur. İslam kadın ve erkeği eşit tutar, farklılık takvadadır diye uyarır. CUMHURİYET YÖNETİMİ DOĞRU, EHİL YÖNETİCİLERİN ELİNDE, KUR’AN’IN İSTEDİĞİ DOĞRULTUDA, ADALETLİ BİR DÜZENİN KURULMASINA VE YAŞANMASINA ÇOK MÜSAİT BİR YÖNETİM ŞEKLİDİR. Hatırlatırım Allah’ın Resulünün vefatından sonra, bir müddet devleti yönetenleri seçimle halk seçmiştir. Onun için Cumhuriyet yönetiminde, dinde zorlama yapılmaz ve her inanca saygı duyularak, toplumun kendi inancını özgürce istediği gibi yaşaması için zemin hazırlar. Allah’ın emri imtihanı gereği de, bu değil midir? LÜTFEN CUMHURİYET YÖNETİMİNİN KIYMETİNİ BİLELİM. Hatırlatmak isterim demokrasi, yani kendi yöneticini kendisinin seçmesi gerektiğini öneren, savunan Allah’ın dini İslam’dır. İNŞALLAH ÜLKEMİZDE YÜZLERCE YIL DEMOKRASİMİZ, CUMHURİYETİMİZ DAHA GÜÇLÜ BİR ŞEKİLDE, EHİL İNSANLARIN ELİNDE TOPLUMUMUZA HUZUR VE MUTLULUK VERİR VE DİLERİM KIYMETİ BİLİNEREK, DAHA UZUN YAŞAR. DEĞERLİ ŞEYLERİN KIYMETİ, ELİMİZDEN GİDİNCE BİLİNİR. AMA ELDEN GİDİNCE, ONA BİR DAHA ASLA SAHİP OLAMAZLAR, LÜTFEN BU ACI GERÇEĞİ UNUTMAYALIM. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  10. Bizler iman ettiğimizi söylediğimiz İslam’ı, sizce doğru yaşıyor olabilir miyiz? Doğru yaşıyor olsaydık, inancımızı yaşamaya, doğruluğundan asla kuşku duymayacağımız, en emin en doğru kaynak KUR’AN’DAN başlardık. Çünkü İSLAM DİNİNDE KANUN KOYUCU, DİNİN SAHİBİ YALNIZ ALLAH’TIR, ONUN KİTABI KUR’AN’DIR. Hükmü yalnız dinin sahibi verir, eğer dinde başka hüküm vericiler varsa, o din Allah’ın dini olamaz. Çünkü Allah, hükmüme hiç kimseyi ortak etmem diyor. Allah Resulünü bu konuda uyarıyor ve Yunus 109. Ayetinde ne diyordu hatırlayalım. “(Ey Muhammed!) SANA VAHYOLUNANA UY VE ALLAH HÜKMÜNÜ VERİNCEYE KADAR SABRET. O, HÜKÜM VERENLERİN EN HAYIRLISIDIR.” Siz bu ayetten, Allah’ın Resulünün de dinde Allah gibi hükümler koyabileceğini mi anladınız, yoksa Allah Resulünü uyarıp, sakın kendi başına dinde hükümler koyma, benim vereceğim hükmümü bekle mi diyor, ne dersiniz? Ayetler o kadar açık ve net ki, yeter ki Allah’a ve onun kitabına güvenelim. Bu gerçekleri göremediğimiz yada görmek istemediğimiz içinde, dinde bölündük parçalandık ve yetmedi aynı kitaba, aynı Resule iman ettiğimizi söylediğimiz halde, birbirimizle düşman olduk, bir birimizle savaşıyoruz. Bunun nedenini hiç sorguladık mı? Müslümanlar, Müslüman ülkelerden kaçıyor, Hristiyan ülkelere sığınmaya çalışıyorlar. Demek ki yaşanan İslam, Allah’ın indirdiği İslam değil, öyle olsaydı o toplumda huzur, adalet, eşitlik insanlar arasında yardımlaşma ve özgürlük olurdu ve herkes memnun olurdu. LÜTFEN İNANCIMIZI KUR’AN İLE SORGULAYALIM. BUNU YAPAMADIĞIMIZ VE BATILI, RİVAYETLERİ ALLAH’IN DİNİ İSLAM DİYE YAŞADIĞIMIZ İÇİN, DÜNYAYA GERÇEK İSLAM’I, ALLAH’IN DİNİNİ ANLATAMIYORUZ. ÇÜNKÜ GERÇEK İSLAM’I YAŞAYARAK, ÖRNEK OLAMIYORUZ. ALLAH’IN GERÇEK DİNİ İSLAM’I, ADETA KUR’AN’A SAKLADIK, ÜSTÜNÜ ÖRTTÜK, HAPSETTİK. Neden biliyor musunuz, mezheplerin ve atalarımızın batıl inancını yaşayabilmek için. Hristiyanların yaşadığı din, Allah’ın indirdiği İslam dinine demek ki bizden daha yakın ki, insanlar O ülkelere gitmeye çalışıyorlar. Şunu hatırlatmak isterim. Yahudi ve Hristiyan toplumuna indirilen dinin adı da İSLAM. Onlarda indirilen İslam’ı batıl ve hurafe ile yaşıyor ama bizler onları fazlasıyla geçtik. Bizlere yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz, Kur’an’da her bilgi yoktur, zaten detaylıda değildir yalanlarını anlatıp, buna inandığımız için bizler, Allah’ın her türlü musibetleriyle cezalandırılıyoruz. Halbuki Allah’ın Resulü dine tek kelime bile Kur’an dışı ilave edemeyeceğini, Kur’an’da Hakka suresi 44. Ayeti okuyan bir Müslüman’ın bilmesi gerekirdi. Hatırlayalım Allah nasıl uyarıyordu, hem Resulünü hem de bizleri. “EĞER RESULÜM BİZ SÖYLEMEDİĞİMİZ HALDE, BİZE ATFEN BAZI SÖZLER SÖYLEMİŞ OLSAYDI, ONU KUDRETİMİZLE YAKALAR, SONRADA ONUN CAN DAMARINI KESERDİK.” Sizce bu ikazı alan Allah’ın Resulü, Allah’ın dinine tek kelime bile ilave etme cesaretini gösterebilir miydi? Karar sizin, Allah akıl fikir vermiş, neye inanacağınız size kalmış. Allah’ın biz kullarından, nasıl bir insan olmamızı istiyordu? ÖNCE ADALETLİ OL. YAŞAMINDA TOPLUM İÇİNDE, SALİH AMELLER İŞLE. İNSANLARIN İNANCINA SAYGILI OL, İHTİYACI OLANA YARDIM ET. SENİ YÖNETECEK OLANI, EHİL İNSANLARDAN SEÇ. SENİN ÖZGÜRLÜĞÜN, BİR BAŞKASININ ÖZGÜRLÜĞÜNÜN SINIRINDA SORA ERER, DÜŞÜNCESİNİ BENİMSEMEMİZİ ALLAH, ÖZELLİKLE KUR’AN’DA BİZLERE ANLATIR VE DİNDE ZORLAMA YOKTUR DİYEREK, HER İNSANIN İNANCINI ÖZGÜRCE YAŞAMASININ ÖNEMİNDEN BAHSEDER KUR’AN. Demek ki kendilerini İslam devleti olarak gören ülkelerde, Allah’ın istediği bu özellikler, hayata geçmemiş ki, Müslümanlar bu ülkelerden kaçıyor ve en azından bu düşüncelere daha yakın ülkelere sığınıyor. Hristiyan ülkelerde bu özellikler Müslüman ülkelerden daha fazla var ki, insanlar O toplumlara gitmeye çaba harcıyorlar. GERÇEK İSLAM’I DÜNYAYA GÖSTEREMEDİĞİMİZ İÇİN, ÇOK ÜZÜLÜYORUM. ÇÜNKÜ BU YANLIŞIMIZDAN HEPİMİZ SORUMLUYUZ. Kendilerini İslam devleti, İslam şeriatı ile yönetildiğini zanneden bazı ülkelere baktığımızda, örneğini verdiğim hiçbir özelliği neredeyse göremezsiniz. Adaleti kendileri gibi düşünüp, inananlara layık görürler. Karşısındaki insanın inancına ise asla saygı duymazlar, hatta kendileri gibi inanılması için baskı yaparak, ceza vermekten kaçınmazlar. Ne yazık ki İslam dini günümüzde, hiçbir İslam ülkesinde yaşanmıyor, yaşanması da zaten bu gidişle mümkün görünmüyor. Çünkü ALLAH’IN DİNİ İSLAM, ALLAH’IN KİTABINDA GİZLENMİŞ, TOPLUMDAN SAKLANIR OLMUŞ. ONUN YERİNE ALLAH’IN DİNİ DİYE, İNSANLARIN YARATTIĞI, ŞEKİLLENDİRİP DETAYLANDIDIĞI HALİYLE, İŞTE BU ALLAH’IN DİNİ İSLAM DİYE, TOPLUMA SUNULMUŞ. Sanki İslam dininin sahibi biz insanlarmış gibi, bu dini kendi ellerimizle şekillendirip, detaylandırıp bir yol çizme yetkisini kendimizde bulmuşuz. Ondan sonrada kendi nefsimizde istediğimiz hükümler verip, İSLAM DİNİNDE ŞUNLAR YA DA BUNLAR YOKTUR. İSLAM ŞUNU YA DA BUNU EMREDER, GİBİ KURALLAR KOYARAK, KENDİMİZE ATALARIMIZDAN İNTİKAL EDEN RİVAYETLERLE, BİR DİN YARATMIŞIZ, ADINADA İSLAM DEMİŞİZ. Hiçbir Müslüman, Kur’an’ın MUHKEM bir şekilde bahsetmediği, açıklamadığı Allah’ın açıkça hüküm vermediği hiçbir konuda, İSLAM DİNİNDE BU, YA DA ŞU YOKTUR YADA VARDIR DİYEMEZ . Çünkü İslam dininin sahibi Allah’tır, Allah’ta ben hükmüme hiç kimseyi ortak etmem diyerek, Resulüne bile Allah’ın yanında, dinde hüküm koyma kapısını kapatmıştır. İslam dininde herhangi bir şeyin var ya da yok olduğunu ancak, Kur’an’a bakarak söyleyebiliriz. ALLAH HERHANGİ BİR KONUDA HÜKÜM VERDİYSE DİNİN EMRİDİR, HÜKÜM VERMEYİP ÖZELLİKLE HİÇ BAHSETMEDİYSE, ODA ALLAH’IN ÖZELLİKLE KULLARINA ŞEFKATİ, BAĞIŞLAYICILIĞI VE RAHMETİDİR. Allah Kur’an’da emretmediği, açıklayıp detay vermediği halde, herhangi bir konuda buda İslam’ın emri diyorsa bir kişi, ALLAH’A ŞİRK KOŞUYOR ALLAH’A İFTİRA ATIYOR DEMEKTİR. Allah’ın yemin ederek kolaylaştırdığı dini, zorlaştırmaya çalışıyor, toplumu böylece İslam dininden soğutup uzaklaştırıyor demektir ki, bunun hesabı çetin olur, hatırlatmak isterim. Allah Zuhruf 44. Ayetinde ne diyordu bizlere? “DOĞRUSU KUR’AN, SANA VE KAVMİNE BİR ÖĞÜTTÜR. İLERİDE ONDAN SORUMLU TUTULACAKSINIZ.” Sizlere sormak isterim. Allah sizce haşa, verdiği bu hükümden vaz geçip, bizleri Kur’an’da hiç bahsetmediği konulardan, hatta günümüzde bizlere mezheplerin fıkıh inancının, dinin emri diye öğrettiği detaylardan sorumlu tutarak, hesaba çeker mi? Böyle yanlış, batıl bilgilere inanan bir Müslümanın, İslam kalbine yerleşmemiş, şeytanın oyuncağı olmuş demektir, hatırlatırım. ALLAH SÖZÜNDE DURANDIR, LÜTFEN BATILI DİN EDİNENLER, BU YANLIŞ İNANÇLARINDAN KENDİSİNİ KURTARMALI VE ALLAH’IN EMRETTİĞİ GİBİ, YALNIZ KUR’AN’IN İPİNE SARILMALIDIR. Bakın Allah sarılacağımız ve sorumlu olduğumuz tek bir kaynaktan, tek bir kitaptan Kur’an’da bahsettiği halde, EĞER BİZLER HALA İSLAM KUR’AN VE RESULÜN RİVAYET HADİSLERİ VE MEZHEPLERİN FIKIH İNANCI İLE YAŞANIR DİYORSAK, BİZ ALLAH’IN İNDİRDİĞİ İSLAM’I DEĞİL, UYDURULAN İSLAM’I YAŞIYORUZ DEMEKTİR. Dilerim Kur’an gerçeklerinin farkına varan, Allah’ın azınlık halis kulları arasında oluruz. Hayat, yaşam çok uzun gibi görünüyor bizlere. lütfen unutmayalım, ömrümüzün adeta bir göz açıp kapamak kadar kısa olduğunu, yıllar sonra fark edebiliyoruz. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  11. Başörtüsü konusunda, birçok makale yazdım. Bu konuda şahsi ya da beşeri düşüncelere değil, Kur’an’ın öğretisine, anlatım şekline, uyarıcı ayetlerini dikkate alarak, bu konuyu anlamaya ve anlatmaya çaba gösterdim. Başörtüsünün Allah emri olduğunu ısrarla savunan kardeşlerimiz, Kur’an’ın evrenselliğini, yalnız Arapların sorunlarına çözüm olarak değil, binlerce yıl sonraki toplumların dertlerine de deva olacak şekilde gönderildiği gerçeğini, ne yazık ki fark edemediklerini üzüntüyle görüyorum. Bir kardeşimiz, başörtüsünün Allah emri olduğunu, kendisinin Kur’an’a ve İslam’a bakış açısından yola çıkarak anlatmaya çalışmış. Yazısından önemli gördüğüm bölümleri alıntı yaparak, bu konu hakkında İslam’a, kendi bakış açısını sizlere nakletmek ve sizleri de bu konu üzerinde düşünmeye davet etmek istiyorum. “YAZIMIZIN AMACI, KUR’AN’DA BAŞÖRTÜSÜNÜ İSPATLAMAYA ÇALIŞMAK DEĞİL, BU TARTIŞMALARDA YAPILAN YÖNTEM YANLIŞLIĞINA DİKKAT ÇEKMEYE ÇALIŞMAK, KUR’AN’IN BİZLERE DAİR OLAN MESAJININ ANLAŞILMASINDA NASIL BİR YOL İZLENEREK, DAHA SAĞLIKLI BİR ÇIKARIM YAPILABİLECEĞİ ÜZERİNDE OLACAKTIR. KUR’AN’DA BAŞÖRTÜSÜ YOKTUR ŞEKLİNDE YAPILAN BİR İDDİA, ÖNCELİKLE BİR KONUDA KESİN BİR HÜKÜM VERMEK ANLAMINA GELECEĞİNDEN ÖTÜRÜ, BU TÜR KESİN İDDİALAR İLE BU KONUYA YAKLAŞILMAMASI, DOĞRU DÜŞÜNMENİN İLK BASAMAĞI OLACAĞINI DÜŞÜNMEKTEYİZ. KUR’AN OKUDUĞUNU İDDİA EDEN KİMSELERİN, KUR’AN HAKKINDA KONUŞURKEN, HERHANGİ BİR KONUDA KESİN HÜKÜM VERMEYE SOYUNMAYA, DİKKAT ETMESİ ÖNEMLİ BİR KONUDUR.” Değerli kardeşimiz amacının, Kur’an’da başörtüsünün olup olmadığını ispatlamaya çalışmak olmadığını, bu konudaki yöntem yanlışlığına dikkat çekmek amacında olduğunu söylüyor. Kur’an’a bakış yönteminden bahseden kardeşimize, bu sözlerine ilk önce cevap vermek isterim. KUR’AN’IN HÜKÜMLERİNİN ANLAŞILMASI İÇİN, BİR KİŞİ TARAFINDAN İSPAT EDİLMEYE, YORUMLANMASINA İHTİYACI YOKTUR. Çünkü bizlerin sorumlu olduğumuz ayetlerin MUHKEM, yani şüphe duyulmayacak kadar açık olduğunu söyleyen, Kur’an’ın bizzat kendisidir. EĞER BİR KONU AÇIKÇA BELİRTİLMEMİŞSE KUR’AN’DA, ONU KENDİ DÜŞÜNCELERİMİZLE, YA DA KUR’AN DIŞI KAYNAKLARDAN, BAZI KİŞİLERİN DÜŞÜNCELERİ VE YORUMLARI İLE KANITLAMAYA, ANLATMAYA ÇALIŞIRSAK, O BİLGİ ALLAH’IN DEĞİL, AYETLERİ YORUMLAYAN, ANLATMAYA ÇALIŞANLARIN ŞAHSİ DÜŞÜNCELERİ OLMAKTAN ÖTE GİDEMEZ. Kur’an’da başörtüsü yoktur şeklinde bir iddiada bulunan bir kişinin, kesin bir iddiada bulunacağından, bu konuya kesin bir hükümle yaklaşılmaması gerektiğini söylüyor kardeşimiz. Ayrıca böyle kesin hükümle yaklaşılmamasını doğru düşüncenin ilk basamağı olduğunu düşünmekteyiz diyor. Demek ki başın örtülmesinin Allah emri olduğuna inanan kardeşlerimiz, Kur’an’da açıkça göremediği bu konu hakkında düşünüp, tartıştıktan sonra böyle bir karara varmışlar. Bizlerin İslam’ı yaşamak ve anlamak adına yaptığımız en büyük yanlışlardan biriside, Allah’ın emirlerini tartışmak ve beşeri aklımızla kendi fikirlerimizi, Allah’ın emirleri gibi göstermek olmaktadır. Allah düşünün aklınızı kullanın diyor ama ayetlerin verdiği hükmün mahiyetini, amacını anlayabilmemiz için söylüyor bunu. Yoksa açık olmayan bir hüküm varda onu sizler düşünerek açığa çıkartın diye söylemiyor. Kur’an’da bir konuda var olan hükmü, bizler asla tartışamayız. ÇÜNKÜ ALLAH MUHKEM YANİ ANLAŞILIR BİR ŞEKİLDE VE NİCE ÖRNEKLERLE ANLAYASINIZ DİYE, KESİN HÜKMÜNÜ BİZZAT KENDİSİNİN VERDİĞİNİ SÖYLÜYOR. Tabi tam tersini de düşündüğümüzde, Kur’an’da açıkça olmayan bir hükmü de tartışamayız. Allah’ın açıkça söylemediğini, birilerimi açıklamaya çalışıyor. Arkadaşımızın yazdığı makaleye bakmaya devam edelim. “KUR’AN’IN MEALİNİ/TERCÜMESİNİ BİR KAÇ DEFA OKUMAK SURETİ İLE KUR’AN’I ANLADIĞINI ZANNEDEN BAZI KİMSELERİN, BAZI KONULARDA MÜÇTEHİTLİĞE SOYUNMALARI, KENDİLERİNİ MAALESEF GÜLÜNÇ DURUMA DÜŞÜRMEKTE, BU DURUM İSE KUR’AN’I ÖNCELLEYEN İNSANLARA KARŞI OLAN MUHALEFET KONUSUNDA BAZI KİMSELERİN ELİNİ GÜÇLENDİRMEKTEDİR.” Arkadaşımız sanırım, Kur’an’ın doğru tercüme edilemeyeceğini, mealinden okuyarak gerektiği gibi anlaşılamayacağını söyleyerek, Kur’an’ın öğretisine asla uymayan sözler söylüyor ve bazı konuların anlaşılmasında, müçtehitlerin devreye girmesi gerektiğini savunuyor. Önce isterseniz İslam toplumunda müçtehit kime deniyor onu anlayalım. “KUR’AN AYETLERİNE VE HADİSLERE DAYANARAK, ONLARI YORUMLAYARAK YARGIYA VARAN DİN DÜŞÜNÜRÜ. Hemen soralım bu kardeşimize, İslam dininde ruhban sınıfımı var? Cevabını biliyorum yok diyecek, çünkü Allah apaçık olmadığını bildirmiş bizlere. İyide Allah’ın ayetlerini anlamamız, tebliğ alıp hayatımıza geçirmemiz için, müçtehitlere ihtiyacımız varsa, demek ki İslam dininde’de ruhban kişilere ihtiyaç var demektir. Ne yazı ki bu yanlış inancımız yüzünden ne Kur’an’ı doğru anladık nede İslam toplumları olarak Kur’an’ın çevresinde tek yumruk asla olamadık. BÖLÜNDÜK, PARÇALANDIK YETMEDİ BİR BİRİMİZE DÜŞMAN OLDUK. DEMEK Kİ ARKADAŞIMIZ, BAŞÖRTÜSÜNÜN ALLAH EMRİ OLDUĞUNU AÇIKÇA KUR’AN’DAN GÖREMEMİŞ, MÜÇTEHİTLERDEN YARDIM ALMIŞ. Böyle bir bilginin Allah emri, Kur’an emri olduğunu nasıl söyleriz. Bu bilgi ancak, bunu söyleyen kişinin sözleridir, düşünceleridir. Arkadaşımızın anlatımında, çok dikkat çekici bir cümle var bakın ne diyor. “BU DURUM İSE KUR’AN’I ÖNCELLEYEN, İNSANLARA KARŞI OLAN MUHALEFET KONUSUNDA, BAZI KİMSELERİN ELİNİ GÜÇLENDİRMEKTEDİR.” Kur’an’ı öncelikli almayıp, hangi kaynaklara öncelik sağlamalıyız sizce? Hatırlatırım Allah, sizlerin güvenilecek VELİNİZ yalnız benim, sakın kendinize din adına güvenilecek VELİLER edinmeyin diye uyarmıyor muydu? Haşa Allah’ın bizleri sorumlu tuttuğuna hükmettiği Kur’an’ı ALLAH’TAN BAŞKA KİM EN DOĞRU ANLATABİLİR? Makaleye bakmaya devam edelim. “KUR’AN MEALİNİ/TERCÜMESİNİ OKUYARAK BAZI KONULARDA KUR’AN’DA ŞU YOKTUR, BU YOKTUR ŞEKLİNDE ÇIKARIMLAR YAPMAYA SOYUNAN KİMSELERDEKİ EN BÜYÜK EKSİKLİK, BU KİTABIN NÜZUL ORTAMINDAKİ SOSYOKÜLTÜREL ŞARTLARI DİKKATE ALMAYARAK, BU KİTAP SANKİ BUGÜN DAĞ BAŞINA İNDİRİLMİŞ GİBİ BİR OKUMA YÖNTEMİ TAKİP ETMELERİ, KİTAP İÇİNDEKİ BAZI KELİMELERİ, BAĞLI BULUNDUĞU CÜMLEDEN ÇEKİP ÇIKARTARAK TEK BAŞINA ANLAMLANDIRMAYA ÇALIŞMALARI, NÜZUL ORTAMINDA YAŞAYAN İNSANLARIN, O KELİMEYE NASIL ANLAM VERDİKLERİNİ HİÇE SAYMALARIDIR.” Bu düşüncenin özünde, şunun yattığı çok açık anlaşılıyor. KUR’AN TEK BAŞINA ANLAŞILAMAZ VE YETERLİ DEĞİLDİR. ÇÜNKÜ AYETLERİN NÜZUL SEBEBLERİ KUR’AN’DA YOK, ONUN İÇİN BİZLER KUR’AN’I ANLAMAK İSTİYORSAK, RESULÜN RİVAYET HADİSLERİNE MUHTACIZ. İşte bu düşünce günümüzde bizleri, Kur’an’dan uzaklaştırdı rivayetlere sarılmamızı sağladı. Allah Kur’an’da, ayetlerin nüzul sebebini açıklamıyorsa, elbette bunun nedeni, bizlerin ayetlerin hükümlerini, belirli bir döneme indirgemeyip, her çağa uygulamamız istendiği içindir. Haşa bunu bir eksiklik gibi görenleri, Kur’an’a saygıya davet ediyorum. Arkadaşımızın, Kur’an mealinin/tercümesinin okunmasına karşı takındığı tavır çok dikkat çekicidir. Kur’an’ın tercümesinden, o yoktur bu vardır demenin yanlışlığından bahsediyor. İyide kimden öğreneceğiz Allah’ın hükümlerini? Allah HÂŞÂ bizlere açık bir şekilde izah edemedi de, bahsettikleri MÜÇTEHİTLERMİ BUNU BAŞARDI. Bu nasıl bir düşünce tarzı, nasıl bir mantık. Değerli kardeşlerim, Kur’an EVRENSELDİR, lütfen bu gerçeği önce kabul edelim ve Kur’an’a O gözle bakalım. Kur’an elbette indirildiği toplumun dilinden, onların anlayacağı üslupta indirilmiştir ama hükümleri, kelimeleri özenle seçilmiş ve bir daha kitap ve Elçi gelmeyeceği için, tüm zamana hitap edilecek şekildedir. Lütfen unutmayalım, ALLAH SİZLERİ BU KİTAPTAN SORUMLU TUTUYORUM DİYOR. Açıkça anlaşılmayan, bir başkasının izahına muhtaç olduğumuz bir kitaptan, nasıl sorumlu oluruz. Bu gerçeğin lütfen farkında olalım. Bu konumuza örnek olacak bir düşünceyi sizlere paylaşmak istiyorum. başörtüsü konusunda bir makalemi okuyan kardeşimiz, bakın bana nasıl cevap yazmış. “BAŞÖRTÜSÜ İLE İLGİLİ YAZINI OKUDUM VE ŞAŞIRDIM. SEN DÜNYANIN HİÇ BİR YERİNDE, BAŞI AÇIK NAMAZ KILAN KADIN GÖRDÜN MÜ, KURAN’DA NAMAZ KILARKEN BAŞINIZI ÖRTÜN DERDİ YÜCE ALLAH. DEMEK Kİ BU KONU DİN ALİMİ İNSANLARIN ORTAK KARARI İLE OLMUŞ VE BU GÜNE KADAR GELMİŞTİR, YENİ ADET ÇIKARANA UYAN BİR KİŞİ GÖRMEDİM BEN.” Düşünceye ve konuyu anlamaya çalıştığı mantığa bakar mısınız lütfen. Dünya üzerinde, kadınların başını örterek namaz kıldığı örneğinden yola çıkarak, KADININ BAŞINI ÖRTMESİNİN, DİNİN EMRİ OLDUĞU SONUCUNU ÇIKARTIYOR. Halbuki Allah Kur’an’da, bu konuyla bağlantı kuracağımız bir ayetinde ne diyordu. “ÇOĞUNLUĞA UYARSAN, SENİ DİNDEN SAPTIRIRLAR” Demek ki çoğunluk yada herkes bunu yapıyor, o halde bu doğrudur Allah emridir, asla diyemeyiz. Devamında ise başın örtülmesine ikinci verdiği örnek, çok daha düşündürücü. Kur’an’da siz namaz kılarken başını kadın örtsün diye bir hüküm gördünüz mü diyor ve bunu batıl inancına kanıt olarak gösteriyor ki, Kur’an’da hiç bahsedilmeyen yüzlerce dine sokulan hükümler Allah’ın dini emri gibi kabul edilsin. Devamında, namaz kılarken kadının başını örtmesi gerektiğine karar verenlerin, DİN ALİMLERİNİN ORTAK KARARI OLDUĞUNU SÖYLÜYOR VE BU GÜNE KADARDA KADINLAR BAŞINI ÖRTEREK NAMAZ KILMIŞ VE BAIN ÖRTÜLMESİ BÖYLECE DİNİN EMRİ KABUL EDİLMİŞTİR DİYEREK KENDİNCE KANIT YARATIYOR VE BUNA DA HİÇ ŞÜPHE DUYMADAN İNANABİLİYOR. İşte bizler Kur’an’ı bu yolla ve bu kanıtlarla yaşıyoruz. Tabi sonucunu da yaşayarak görüyoruz. Kur’an’ı Allah, İslam’ı Arapların geleneklerine, kıyafetlerine ya da o günkü yaşam şekillerine göre indirmemiştir. Kur’an öyle kolaylaştırılmıştır ki, muhkem ayetleri dağ başında okuyan bir köylünün anlayabileceği şekilde indirmiştir. ONUN İÇİN YEMİN EDEREK, HİÇ KİMSEYE MUHTAÇ OLMAYASINIZ DİYE, KUR’AN’I KOLAYLAŞTIRDIK DİYOR. Allah’ın yeminine mi, yoksa beşerin rivayet sözlerine mi inanıyorsunuz, karar sizin. Nüzul ortamında o günkü toplumun anlayacağı şekilde indirilen kelimeleri, bizler kendi dünyamıza, çağımıza uyarlayarak anlamalıyız, Arap toplumunun yaşam şekline, geleneklerine göre değil. ALLAH HACCI İLAN ET, GEREK YAYA GEREK DEVE SIRTLARINDA HACCA GİTSİNLER DİYE AYET İNDİRMİŞ. BU AYETİ BUGÜN BİZLER, HACCA YAYA YA DA DEVEYLE GİTMELİYİZ, DİYE Mİ ANLIYORUZ? Lütfen biraz aklımızı kullanalım, geleneklerimizi yanlış inançlarımızı aklamak adına kullanmayalım. KUR’AN ZAMAN ÖTESİ BİR NURDUR, ÖNCE BUNUN FARKINA VARALIM. Arkadaşımızın yazdığı makaleye bakmaya devam edelim. “NEFSİNE AĞIR GELMESİNDEN AİLE, ÇEVRE, ÇALIŞTIĞI ORTAM GİBİ ETKENLERDEN ÖTÜRÜ, BAŞINI ÖRTMEK KONUSUNDA ZORLANAN BAZI KİMSELER İSE, KUR’AN’DA BAŞÖRTÜSÜNÜN OLMADIĞI, BAŞI ÖRTMENİN DEĞİL, GÖĞSÜ ÖRTMENİN EMREDİLDİĞİNİ ÖNE SÜREREK, BAŞÖRTÜSÜ KONUSUNDA YAPILAN BAZI ÖNYARGILI YORUMLARA, CAN SİMİDİ GİBİ YAKLAŞMAKTADIR. BU KONUDA DA NÜZUL ORTAMI DİKKATE ALINARAK YAPILACAK OLAN BİR ANLAMA ÇALIŞMASI, BİZLERİ DAHA DOĞRU SONUÇLARA GÖTÜRECEKTİR.” Bu düşünce ve zihniyetin Kur’an’ı anlamak istemediklerini, İslam toplumunun tamamını Araplaştırmaya, Arapların kültürünü de din gibi göstermeye çalıştıkları anlaşılıyor. Allah’ın emirleri, hiç kimseye ağır gelmez, önce bu gerçeği söylemek isterim. Ama Allah açıkça emretmiyor da, birilerinin düşünceleri Allah emri diye sunuluyorsa, böyle bir şeyi Allah emri diye söylemek, Allah’a iftira atmaktır. Bu sözleri hiçbir Müslüman kadın kabul etmez. Bu yazıyı yazan arkadaşımızda, Kur’an’da özellikle Nur suresi 31. ayette, kadının başını örtmelidir emrini zaten görememiş. Başörtüsü emrini bu ayette açıkça görmememiz, bu ayette kadının başının örtülme emrini vermediğini göstermez diyebiliyor. Peki, bu kardeşlerimiz nereden anlıyorlar, kadının başının örtülme emrinin Allah emri olduğunu? NÜZUL ORTAMINDAKİ TOPLUMUN, YANİ ARAP TOPLUMUNUN, GİYİM ŞEKLİNDEN ANLADIĞINI AÇIKÇA SÖYLÜYOR VE DE ARAP TOPLUMUNUN GİYİM ŞEKLİNİ ALLAH, TÜM İMAN EDENLERE EMREDİYOR DİYEBİLİYORLAR. Hemen sormak isterim. Madem Nüzul ortamı sizler için Allah emri yerine geçiyor, neden erkelerde tıpkı Arap erkekleri gibi başlarını örtmüyorlar. Ya da Allah’ın erkekler içinde başını örtmelidir emri var Kur’an’da demiyorlar. Bizler ayetleri bu bilgiler ışığında mı anlamalıyız, yoksa Allah’ın tüm zamana, mekâna uyum gösterdiği ayetlerine mi bakmalıyız? Bu konuda yorumu sizlere bırakıyorum. Hatırlatırım Allah emin olmadığın bilginin ardına düşmeyin diye uyarmış ve biz ayetlerimizi apaçık indirdik ki anlayasınız demiştir. Arkadaşımızın yazdığı, makaleye bakmaya devam edelim. ” KUR’AN’IN BÖYLE BİR ARKA PLAN DÂHİLİNDE, ZATEN BAŞLARINI ÖRTEN KADINLARA, BAŞINIZI ÖRTÜN ŞEKLİNDE BİR EMİR VERMESİ BEKLENEMEZ. KUR’AN’DA BAŞI ÖRTME EMRİ BULAMADIKLARINI İDDİA EDENLER, EĞER BU DURUMU DİKKATE ALMIŞ OLSALARDI, BÖYLE BİR EMRİN OLMASININ ZATEN GEREKMEDİĞİNİ ANLAYABİLİR, KADINLARIN BAŞLARINI ÖRTMELERİNİN, FITRATLARININ GEREĞİ OLDUĞUNU, BU KONUDAKİ AYETİN İSE, VAR OLAN VE BİLİNEN BAŞÖRTÜSÜ KONUSUNDA, BİR HATIRLATMA YAPMIŞ OLDUĞUNU DÜŞÜNEBİLİRLERDİ.” Başörtüsünün Allah emri olduğunu savundukları delillerin, Kur’an’dan ve mantıktan çok uzak olduğunu görüyoruz. O günkü toplumun geleneğini, tüm dünyaya Allah’ın, sizde Arap toplumlar gibi giyineceksiniz, şeklinde emir verdiğini söylemek, ne Kur’an’ın, ne de aklın bir ürünü olamaz. Bunlar ancak, Allah’ın vermediği bir hükmü, bunlarda Allah katındandır, deme çabalarından başka bir şey değildir. Kadının fıtratı gereği, başını örtmesi gerektiği bilgisi, nereden alınmıştır diye sormak gerekir. Allah asla ve asla böyle bir hüküm Kur’an’da vermemiştir. Böyle bir bilgi vermediği halde, bu Allah’ın fıtratı gereğidir dersek, Allah’a iftira atmış oluruz, hatırlatırım. İsterseniz insan ve canlıların bu konudaki fıtratına yani yaradılış özelliğine bakalım. Allah insan dahil tüm canlılara başındaki yada üzerindeki kılları zaten kendisini korumak yani örtü olsun diye indirmiştir. FITRATA ÖRNEK VERECEKSEK ANCAK BUNU VEREBİLİRİZ. Ne yazık ki bu bilgiler rivayetlerin oluşturduğu beşeri FIKIH inancının sözleridir. Tekrar ediyorum, KADININDA ERKEĞİNDE SAÇI, FITRATI YANİ YARADILIŞ GEREĞİ ZATEN ÖRTÜDÜR. Arkadaşımızın bu konuda yazdığı makalesine bakmaya devam edelim. “ÖRTÜNMENİN FITRİ OLDUĞU, ÇIPLAKLIĞIN ARIZİ OLDUĞU İLK İNSANDAN BERİ BİLİNMEKTEDİR. KUR’AN’IN İNSANLARA ÇIPLAK GEZMEYİN, GİYİNİK GEZİN ŞEKLİNDE BİR EMİR VERMEMESİNİN SEBEBİ, İNSANLARIN ZATEN GİYİNİK GEZMELERİNDENDİR. KUR’AN’DA BAŞÖRTÜSÜ EMRİ OLMADIĞINI İLERİ SÜREN KADIN VEYA ERKEKLER, ACABA GİYİNİK GEZMELERİ GEREKTİĞİNE DAİR OLAN EMRİ KUR’AN’IN HANGİ AYETİNDEN ALMAKTADIRLAR?” Allah’ın asla emretmediği başörtüsünü, Kur’an ayetlerine muhalif örnekler vererek, savunmaya devam ediyorlar. Allah örtünme emrini Kur’an’da çok net vermiştir ve bu konuda erkeği de, kadını da genel hatlarıyla uyarmıştır. Tabi atalarının inancının detaylarını Kur’an’da göremeyenler, Kur’an’ı detay sız ve yetersiz görmüşler, rivayetlerle bu eksiği tamamlayacaklarını zannediyorlar. Allah bizleri Kur’an’dan imtihan ettiğini, sorumlu tuttuğunu söylediğine göre, açıkça vermediği bir hükümden nasıl sorumlu tutar, bunu da mı akıl edemiyoruz? BU KARDEŞLERİMİZ KUR’AN’IN, BİZLERİN GİYECEĞİ KIYAFETİ TARİF ETMESİNİ BEKLİYORLAR, ELBETTE BUNU BULAMAZLAR. ALLAH GİYİNMEYİ KULLARINA, MEVSİME, GELENEKLERE BIRAKMIŞTIR, KESİN BİR SINIRLAMA ASLA YAPMAMIŞTIR AMA, ÇOK ÖZEL DURUMLARDA İKAZINI YAPMIŞTIR. BUDA KUR’AN’IN EVRENSELLİĞİNE BİR ÖRNEKTİR. Kur’an’da çıplak gezmeyin diye bir uyarının olmadığını söyleyebiliyorlar. Örtünme erkek ve kadın için gereklidir, Allah emridir. Bunun şeklini Allah bizlere bırakmış, ama uyarılarda bulunmuştur. Bir örnek. Araf 26: EY ÂDEMOĞULLARI! SİZE AYIP YERLERİNİZİ ÖRTECEK GİYSİ, SÜSLENECEK ELBİSE YARATTIK. TAKVA ELBİSESİ… İŞTE O DAHA HAYIRLIDIR. BUNLAR ALLAH’IN AYETLERİNDENDİR. BELKİ DÜŞÜNÜP ÖĞÜT ALIRLAR (DİYE ONLARI İNDİRDİ). (Diyanet vakfı meali) Allah birçok ayetinde de, erkek ya da kadın iffetimizi korumamızı, namuslu olmamız uyarısında bulunur. Ayete dikkat ederseniz, bizlerin Allah cinsel bölgelerimizi, karşımızdaki kişilerin dikkatini çekmeyecek, tahrik etmeyecek şekilde giyinmemizi özellikle istemiş, asla hiçbir kıyafeti tarif etmemiştir. Ama Takva giysisi yani Allah’tan korkup sakınma duygularının öneminden bahsetmiştir. Nahl 81. ayette de, bizleri soğuktan, sıcaktan koruyacak elbiseler verdiğinden bahseder. Allah’ın özellikle bir kıyafetten bahsetmemesi, Kur’an’ın tüm zamana ve çağa hitap ettiğinin apaçık kanıtıdır. Tabi bu gerçeklerin üstünü örtüp, başörtüsünün, Allah bahsetmediği halde Allah emridir denmesi, Kur’an’ın evrenselliğini gölgelemekte ve toplum tarafından, gerçeklerin anlaşılmamasına neden olmaktadır. Ahzab suresi 59. ayette, tıpkı Nur suresi 31. ayette olduğu gibi, bir kelimeye Allah’ın vermediği bir anlam verilmekte, Ayetten Allah’ın bahsetmediği dolaylı bir hüküm çıkartılmaktadır. Allah dolaylı değil açık ve nice örnekler vererek hükümlerini MUHKEM indirdiğini, açıkladığını söyler bizlere. Bu ayette Allah, Mümin kadınların evin dışına çıkarken, evde daha serbest ve daha açık kıyafetinizle, dışarıya çıkmayın, çıkmak isterseniz (CİLBABLARINLA) dış giysilerinizi giyerek çıkın denmiştir. Dış giysi anlamına gelen cilbab kelimesine, Allah’ın asla bahsetmediği, detay vermediği, tarif etmediği bir anlam verilerek, bakın bu cilbab baştan aşağı örten çarşaftır, Allah bu ayette de başın örtülmesini de dolaylı emrediyor denmektedir. Ne yazık ki Allah’ın hüküm vermedikleri konular, geleneklerimizi aklamak adına, ALLAH’A NİSPET EDİLMEKTE, BEŞERİ İNANÇLARIMIZ KUR’AN AYETLERİNE ADASPTE EDİLMEYE ÇALIŞILMAKTADIR. Allah’ın hükümlerini, Allah’ın yemin ederek kolaylaştırdığını söylediği ,Kur’an’ın apaçık ayetlerinden yararlanarak anlamak yerine rivayetlerin, müçtehit diye adlandırdığımız kişilerin sözleriyle anlamaya çalışırsak, asla doğru anlayamayız, lütfen bu gerçeğin artık farkına varalım. Ben başörtüsü konusunu, rivayetlerin ve Arap kültürünün etkisinde kalmadan, asla geleneklerin ve beşeri FIKIH inancının ışığında değil, Kur’an’ın verdiği uyarılar ve bilgiler ışığında anlamaya ve anlatmaya çalıştım. Hatalarımı Rabbim affetsin. Yanlışlarım varsa, gerçekleri görmemi sağlasın inşallah. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK Yazımda bahsettiğim makalenin tamamını okumak isteyenlere.
  12. Bu makalemde sizlerin düşünmenize vesile olmak istediğim konu, bazı kişilerin iddia ettiği gibi ALLAH’U EKBER demek şirk midir, konusu üzerine olacak. İsterseniz bu kelimenin önce ne anlama geldiğini anlayalım, daha sonrada bunu söylemenin şirk olup olmadığını, bunun ne anlamda söylendiğini birlikte düşünerek anlamaya çalışalım. Allah’u Ekber kelimesinin bire bir çevirisi, ALLAH EN BÜYÜKTÜR anlamına gelir. Bu kelimenin şirk olduğunu iddia eden kardeşlerimizin tezi, Allah’tan başka bir Allah yok ki, aralarında seçim yaparak karşılaştıralım, bizim Allah’ımız en büyük diyelim, şeklinde bir savunma yapmaktadırlar. Bu konuyu doğru anlayabilmemiz için, Kur’an’da şirk kelimesine genelde ne anlamda kullanılıyor ve Allah kimlere ne yaptığında, bana şirk koşuyorsunuz diyor, onu önce doğru anlamaya çalışalım. Kısaca söylemek gerekirse Şirk kelimesi Kur’an’da özellikle, Allah’ın tek ilah olduğuna inanan Kitap Ehline hitaben, başka bir Allah yaratıcı anlamında değil, Allah’ın yetkisini kullanan, ALLAH’IN DİNİNE ORTAK OLMAYA ÇALIŞAN VELİ, GAVS, ALLAH DOSTU DEDİKLERİ KİŞİLER İÇİN KULLANILDIĞINI, Kur’an’dan çok açık anlıyoruz. Eğer düşünmeden ve araştırmadan bu konuya bakarsak, gerçekten doğru söylüyor olabilirler mi diye düşünebilirsiniz. Çünkü Allah’u Ekber söylemi Kur’an’da bu şekliyle geçmez. Peki, nasıl geçer? KEBİR ALLAH, bir başka deyişle, ALLAH’U KEBİR yani Allah büyüktür diye geçer. Bu ayetlerde ki amaç Allah’ın şanını yüceltmek, onu tesbih edip anmak ve ona saygımızı göstermektir asıl amaç. Elbette Allah’u Ekber yerine ALLAH’U KEBİR de diyebiliriz, hiçbir sakıncası yok. Çünkü Allah’u Ekber söylemi, insanların coşkulu duygularının ifadesidir. Kur’an’da Müddesir suresi 3. Ayetinde, “SADECE RABBİNİ YÜCELT!” Diyerek, kendilerine Allah’ın yanında ilahlar edinip, onlarında kendilerine yardımcı, şefaatçi kabul edenler uyarılır ve övülecek, yardım istenecek, yalnız Allah’tır ondan başka hiç kimseden medet umulmaz inancını, bizlere aşılamaya çalışır Rabbimiz. Yine Hac suresi 37 ayetinde, “SİZİ DOĞRU YOLA ULAŞTIRDIĞI İÇİN, ALLAH’I YÜCELTESİNİZ DİYE O, BUNLARI (BU HAYVANLARI) BÖYLECE SİZİN HİZMETİNİZE VERDİ.” Bu ayette de övülecek ve bizlere rızkımızı verenin yalnız Allah olduğu, onun yanında yardım istenecek, yüceltecek hiç kimsenin olamayacağı anlatılır. Enam suresi 19. Ayetinde de bu konuya açıklama getiriliyor ve bakın nasıl bir uyarı yapılıyor. “GERÇEKTEN SİZ Mİ ALLAH İLE BERABER, BAŞKA İLÂHLAR OLDUĞUNA ŞAHİTLİK EDİYORSUNUZ?” DE Kİ: “BEN ŞAHİTLİK ETMEM.” DE Kİ: “O, ANCAK TEK BİR İLÂHTIR VE ŞÜPHESİZ BEN SİZİN ALLAH’A ŞİRK/ORTAK KOŞTUĞUNUZ ŞEYLERDEN UZAĞIM.” Burada bahsedilen İlahlardan kasıt, başka Allah’lar kast edilmiyor. Allah’ın yanına koydukları ve yardım istedikleri VELİLER, GAVSLAR, ALLAH DOSTU İLAN ETTİKLERİ ve benzerleri kast ediliyor, hatırlatmak isterim. Gönülden coşkuyla iman eden Müslümanlarda, yapılan bu yanlışlara karşılık, COŞKUYLA ALLAH’IN ŞANINI YÜCELTMEK İÇİN, SİZİN ALLAH’IN YANINA KOYDUĞUNUZ İLAHLAR, HİÇ BİR İŞE YARAMAZ, TEK BÜYÜK TEK YÜCE ALLAHTIR ANLAMINDA, ALLAH’U EKBER DİYORLAR. BU SÖZ ASLINDA MÜSLÜMANLARIN, İÇLERİNDE Kİ ALLAH SEVGİSİNİN, COŞKUYLA DIŞA VURUMUDUR. Burada karşılaştırma, ya da mukayese yok, Allah’ın yanına koydukları ve ilahlaştırdıkları insanlara karşı, bir tepki olarak söyleniyor Allah’u Ekber sözü. PEKİ BİZLER, BU GERÇEĞİN BİLİNCİYLEMİ SÖYLÜYORUZ, İŞTE BURASI ÇOK ÖNEMLİ. ALLAH DİLLERİMİZİN SÖYLEDİKLERİNDEN DEĞİL, KALPLERİMİZDEN GEÇEN VE HAYATA GEÇİRDİKLERİMİZDEN BİZLERİ SORUMLU TUTAR. BUGÜN MÜSLÜMANLAR, ALLAH’U EKBER SÖZÜNÜ AĞIZLARINDAN HİÇ EKSİK ETMİYOR, BOLCA SÖYLÜYOR, ÇOKTA GÜZEL. AMA GERÇEKTEN BUNU HAYATLARINA GEÇİRİYORLAR MI? YANİ ALLAH’IN YANINA, BAŞKA İLAHLAR KOYMADAN MI YAŞIYORLAR İSLAM’I? YOKSA KOYDUKLARININ, FARKINDA BİLE DEĞİLLERMİ? İŞTE BİZLERİN, ÜZERİNDE DÜŞÜNMEMİZ GEREKEN ASIL KONU BU. SÖYLEDİĞİMİZİ YAPAMIYOR, HAYATIMIZA GEÇREMİYORSAK, AMAÇSIZ BOŞ KONUŞUYORUZ DEMEKTİR. NE YAZIK Kİ BİZLER İNANCIMIZI YAŞARKEN, HER ŞEY LAFTA KALIYOR. ÇÜNKÜ KUR’AN İLE GEREKEN BAĞIMIZI KURAMIYORUZ, ALLAH’IN NURU KUR’AN’I, İSLAM’I YAŞAYABİLMEK ADINA, YETERLİ GÖRMÜYORUZ. Maide suresi 50. Ayetinde, bakın Allah ne diyor “ALLAH’TAN DAHA İYİ KANUN KOYUCU OLABİLİR Mİ?” Dikkat ederseniz burada Allah, kendisiyle herhangi bir ilahı karşılaştırmıyor, karşılaştıranları uyarıyor, bu hatayı yapmayın diyor. Bunlar İlahlaştırılmış insanlar. Kendi aranızda dinde hüküm koyacak insanlar yaratmayın, bunu yapacak yalnız benim diyor Rabbimiz. Benzer bir ayeti daha hatırlayalım, Allah Mürselat 50. Ayetinde bakın ne diyor. ”ALLAHIN SÖZÜNDEN/KUR’AN’DAN BAŞKA, HANGİ SÖZE İNANACAKLAR.” Bu ayetinde de Allah karşılaştırma yapmıyor, tek ilahın kendisi olduğuna özellikle vurgu yapıyor ve edindiğiniz velilerin değil, benim sözlerime/hadislerime/ayetlerime bakın diyor. Bizlerde Allah’u Ekber dediğimizde, ALLAH’TAN BAŞKA İLAH YOKTUR, TEKTİR VURGUSUNU, GÜÇLÜ BİR ŞEKİLDE SÖYLÜYORUZ. ÖZELLİKLE ALLAH’IN YANINA BEŞERİ İLAHLARI KOYUP, ONLARDAN MEDET UMANLARA KARŞI SESİMİZİ YÜKSELTİYORUZ. İlah kelimesi, direk Allah anlamında değildir biliyorsunuz. Yardım istenecek, sığınılacak, güvenilecek, kulluk edilecek anlamındadır. Onun için Allah Bakara 163. Ayetinde ilah konusuna açıklama getiriyor ve bakın ne diyor. “İLAHINIZ TEK BİR İLAHTIR. O’NDAN BAŞKA İLAH YOKTUR. MERHAMETİN KAYNAĞIDIR, MERHAMETLİDİR.” Hatırlatmak isterim tüm bu uyarılar, Allah’ın tek ilah olduğuna iman eden, Kitap Ehline yapılıyor. Ama bizler bunca açık uyarıya rağmen hala, kendimize sığınılacak şefaat, merhamet istenecek aramızdan VELİLER, GAVSLAR, ALLAH DOSTU İLAN ETTİĞİMİZ KİŞİLER edinerek, hatta onlara da kulluk ederek, Allah’ın yanında İLAHLAR EDİNDİĞİMİZİN, FARKINDA BİLE OLAMIYORUZ. Ondan sonra, istediğimiz kadar Allah’u Ekber diyelim, hiçbir anlamı olmuyor. Allah’a karşı yaptığımız duaların, karşılığını göremiyoruz. Bu ve benzeri ayetlerden de aslında şunu anlıyoruz. Bu uyarılar Kur’an’da özellikle Kitap Ehlinin yaptığı yanlışlara örnek verilip, sizlerde bu hataları sakın yapmayın diyor Rabbimiz. “SİZLER BENİM TEK İLAH OLDUĞUMU BİLDİĞİNİZ HALDE, BENİM YETKİLERİMİ EDİNDİĞİNİZ VELİ, GAVS, ÂLİM, ALLAH DOSTU İLAN ETTİĞİNİZ KİŞİLERE VEREREK, ONLARIDA BENİ SEVER GİBİ SEVİYOR VE YALNIZ BENDEN YARDIM DİLEMENİZ GEREKİRKEN, ONLARDAN DA YARDIM, ŞEFAAT BEKLİYORSUNUZ. BUNU SAKIN YAPMAYIN BANA ŞİRK, ORTAK KOŞMUŞ OLURSUNUZ” DİYOR RABBİMİZ. Tüm bu açıklamalardan sonra, Allah’u Ekber konusunu tekrar düşünelim. Bu konuda basit bir örnek verelim. Benim yetiştirdiğim domates, senin yetiştirdiğin domatesten daha kaliteli daha güzel daha büyük der gibi mi söylüyoruz, Allah’u Ekber sözünü? Elbette hayır. ÇÜNKÜ KARŞILAŞTIRMA, AYNI CİNS AYNI DEĞERDE, AYNI ÖLÇÜDE OLAN ŞEYLER ARASINDA YAPILR. Örnek vermek gerekirse, Elmayla armudu karşılaştırıp, Elma armuttan daha güzeldir ya da daha faydalıdır diyemezsiniz. Zevke göre değişir, hepsinin farklı faydaları vardır. Yani karşılaştırma yapacağımız şeyin, her şeyden önce aynı cins ve aynı değerde olması gerekir. Gelelim konumuza. Bizler Allah’u Ekber derken bir karşılaştırma yaparak, BENİM ALLAH’IM EN BÜYÜK SENİN ALLAH’INDAN DEMİŞ OLMUYORUZ. Çünkü bir başka Allah yok ki karşılaştıralım. Bunu söyleyenler, bunun bilincinde ama bu söylem, sözde mi kalıyor? Hayatlarına geçirip geçirmedikleri önemli elbette. Aslında makalemin başında, Allah Kur’an’da örneklerini verdiği ayetlerde belirttiği gibi, övülecek ve yüceltilecek yalnız Allah’tır ayetlerinin bir dışa vurumu olarak Müslümanlar, Allah’a karşı coşkun sevginin, duygunun gücüne güç katmak için, SIFAT TAMLAMASI YAPARAK, ALLAH’U EKBER DEMEYİ UYGUN BULMUŞLARDIR. Allah sevgisinin, coşkusunun bana göre de duygusal bir coşkuya dönüşmüş hali olduğunu söyleyebilirim. Bizler Allah’u Ekber dediğimizde, şunu söylüyoruz aslında. ALLAH’IM SEN TEK BÜYÜKSÜN, SENDEN BAŞKA İLAH YOKTUR. SEN HER ŞEYDEN ÜSTÜNSÜN YÜCESİN. Bakın burada herhangi bir karşılaştırma, mukayese yok. Yalnız sıfat tamlaması ile Allah’ın gücünü vurgulamak adına söylendiğini görüyoruz. Belki bu kelimeler bile Allah’ın yüceliğini, gücünü anlatmaya yetmiyor. Bu konuyu daha iyi anlayabilmemiz için, duygularımıza hitap eden bir başka örnek vermek istiyorum. Her ülke kendi bayrağına büyük bir sevgiyle, aşkla bağlıdır. Kendi bayrağını bir başka ülkenin bayrağı ile mukayese etmez. Çünkü karşılaştırma, mukayese daha önce örneğini verdiğim gibi aynı değerler, aynı kıstaslar üzerinden yapılır. AMA HERKES ÜLKESİNİN ÇOK ÖZEL GÜNLERİNDE, YARIŞMALARINDA, KENDİ BAYRAKLARINI ELLERİNE ALIR VE ÖYLE BİR DUYGUYLA SALLAR Kİ, ADETA EN BÜYÜK BAYRAK BİZİM BAYRAĞIMIZ DERCESİNE, SLOGANLAR ATARLAR. O BAYRAĞI, ÜLKESİNİ ÖVEN, YÜCELTEN SÖZLER SÖYLER. Hiç kimse çıkıp bizim bayrağımız sizin bayrağınızdan daha büyük, övgüye layık en güzel en büyük bayrak bizim bayrağımız demez. Çünkü burada atılan sloganlar, söylemler aşırı sevginin kendi bayraklarına karşı, duygunun dışa vurmuş tezahüratlarıdır. Onun için bizlerin Allah’u Ekber dememiz, asla şirk olmadığı gibi, ALLAH SEVGİMİZİN, ALLAH AŞKIMIZIN, COŞKUN DUYGULARIMIZIN ÇOK GÜZEL KELİMELERE DÖKÜLMÜŞ HALİDİR. Bizler bu sözlerimizle, ALLAH’IN TEK BÜYÜK YÜCE GÜÇ OLDUĞUNU, ONUN YANINA HİÇ KİMSEYİ KOYAMAYACAĞIMIZI, ONUN YETKİSİNE SAHİP HİÇ KİMSENİN OLAMAYACAĞINI, ÜSTÜNE BASA BASA, ANLAMINI GÜÇLENDİREREK SÖYLEMİŞ OLUYORUZ. Tabi bunu söylemekle bırakmayıp, hayata geçirmek önemli. Sanırım bu söylemimiz sözde kalıyor, işin özüne inemiyoruz. İslam toplumunun neden Allah’u Ekber dediğini, hatta namazlarda bu söylemi neden kullandığını, Kur’an merkezli düşünerek topluma açıklamak yerine, yine işin kolayını seçenler, bakın nasıl bir rivayet anlatmışlar topluma bu konuda. “ALLAH’IN RASÛLÜ’NÜN MÜDDESSİR SÛRESİNİN 1-3 ÂYETLERİ GELDİKTEN SONRA HEMEN: “ALLAHÛ EKBER” ALLAH EN BÜYÜKTÜR DEDİĞİ, HZ. HATİCE ANNEMİZİN DE RASÛLÜLLAH EFENDİMİZE UYARAK “ALLAHÛ EKBER” DEDİĞİ VE ONA İLK DESTEĞİ VERDİĞİ RİVÂYET EDİLİR. “ Bizler gerçekleri Kur’an’dan aramak düşünmek yerine, işte böyle rivayetlerden delil yaratmanın kolayını bulmuşuz. Böyle olunca da imanımız güç kazanmamış, kalplerimize yerleşmemiş, hayata geçmemiş. Onun için Allah düşün, aklını kullan ey kulum diyor. Hâlbuki Allah inandığımız herhangi bir konuyu, mutlaka Kur’an’dan onayını alıp, düşünerek aklımızı kullanarak, nefsimizi duygularımızı önce tatmin edip, imanımızı güçlendirerek böyle yaşamamızı emretmiştir. İslam toplumuna, bu yol yöntem zor gelmiş olsa gerek ki, bunu çok fazla benimsememiş. BÖYLE OLUNCA, KUR’AN İLE GEREKEN BAĞINI KURAMAYAN MÜSLÜMANLARA, NE ANLATILIRSA DİNİN EMRİ ZANNETMİŞLER. SONUÇ ORTADA, ALLAH KUR’AN’DA NE EMREDİYORSA, NEREDEYSE TAM TERSİNİ, DİNİN EMRİ ZANNEDİYORUZ. Dilerim Kur’an’ı anlayarak ve düşünerek okuyan, rivayet ve sanı bilgilere değil, ÖN YARGISIZ Allah’ın ipine sarılarak onun sınırlarını aşmadan, Allah’ın doğru yolunu arayan, halis kullarından oluruz. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  13. Bu makalemde sizlerin, üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim, çok önemli bir konu var. Çünkü bizler Kur’an’ı sen anlayamazsın dediklerinden, anlayarak ve düşünerek genellikle hiç okumadığımız için, Kur’an’a Allah’ın vahyine öyle saygısızlıklar yapıyoruz ki, bu hatamızdan Allah, dualarımıza karşılık vermiyor. İslam toplumunun acıklı halinden, sanırım çok açık anlaşılıyor. Biz Müslümanların genel çoğunluğu, İslam’ı yalnız Kur’an ile yaşayamayacağımıza, Kur’an’da din adına her bilginin detaylı olmadığına, hatta Kuran’ı herkesin anlayamayacağına inandırılmışız. Hâlbuki Allah Kur’an’da bizleri, yalnız Kur’an’ın ipine sarılın, sakın Kur’an’ın sınırlarını aşmayın, Kur’an’ı açıklamak bizim görevimiz, nice örneklerle Kur’an’ı açıkladık diye uyarmıyor muydu? Din Allah’ın dini olduğuna ve hiçbir ortağı olmadığına göre, dinin sahibi kullarına dinini, hükümlerini izah edip, detaylı anlatmadığına nasıl inanırız? Eğer bizler İslam dinini, yalnız Kur’an’dan yaşayamıyor da, Allah’ın Resulünün hadislerine ve mezheplerin fıkıh inancına mutlaka muhtaç isek, bu durumda İslam dini Allah, Resulü ve fıkıh imamlarının ortak dini dememiz gerekir. Buda şirktir Allah’ın yanında ilahlar edinmektir. İlah kelimesinin anlamı, gönülden bağlanıp sığınılan sorgusuz itaat ve kulluk edilen anlamındadır. Çünkü dinin sahibi kimse, kanun koymaya, din adına sorgusuz itaat edilip kulluk edilme yetkisine de o sahiptir. Hatırlatırım Allah hükmüme hiç kimseyi ortak etmem diye uyarıyor. Çok daha kötüsü, ALLAH’IN RESULÜNÜN RİVAYET HADİSLERİ VE MEZHEPLERİN FIKIH İNANCI OLMASAYDI, KUR’AN ANLAŞILMAZ, KAPALI KALIRDI DİYEBİLİYORUZ. Bu düşünceye inanıyorsak, Resule ait olduğu iddia edilen hadisleri Kur’an’ın önüne geçirmiş, ona haşa Kur’an’dan çok daha fazla değer vermiş oluruz ki, buda şirktir. Çünkü anlaşılmayanı açıklıyor ve bizim imanımızı kurtarıyor diye ne yazık ki inanıyoruz. Mahşer günü Resulün şahitliğinde, O örnek insana iftira atanların safında olmak istemiyorsak, Resule ait olduğu iddia edilen sözleri/hadisleri, mutlaka Kur’an süzgecinden geçirip, öyle kabul etmelidir. ÇÜNKÜ ALLAH’IN RESULÜ ÜMMETİNE, YALNIZ KUR’AN’I TEBLİĞ ETTİĞİNİ, BİZZAT KUR’AN’DA BİZLERE BİLDİRİYOR. “BU KURAN BANA VAHYOLUNDU Kİ, ONUNLA SİZİ VE ULAŞTIĞI HERKESİ UYARAYIM.” (Enam 19) Hâlbuki Kur’an’ı dikkatle bir kez anlayarak ve düşünerek, ayetler arasında bağlantı kurarak Kur’an’ı okumuş olsaydık, bu söylenenler karşısında içimiz titrer, üzülür hatta kahrolurduk. Ama bu batıl inancı o kadar rahat söylüyoruz ki, üzülmeyi kahrolmayı bırakın, bu mantık ve Kur’an dışı sözlere inanmayanları kâfirlikle, Peygamber düşmanlığıyla suçluyoruz. HÂLBUKİ BÖYLE BİR İNANÇ YAŞAYANLARI ALLAH, KUR’AN’DA ÖRNEK VERİYOR UYARIYOR VE KENDİLERİNE GÖNDERDİĞİ KİTABA YALNIZ SARILMAYIP, RİVAYET VE SANI BİLGİLERİN ARDINDAN GİDENLERİN, ALLAH’A ŞİRK KOŞTUKLARI İÇİN, AFFEDİLMEYECEKLERİ UYARISINI KUR’AN’DA YAPIYOR. BİZLER BU HATAYA DÜŞMEYELİM DİYE ÖRNEKLER VERİYOR. Bu makalemde, yapılan bu yanlışa Kur’an’dan tek bir örnek verip, bu hatayı yapan kardeşlerimizin düşünmesine vesile olmak istiyorum. Sizce bu ve benzeri birçok ayette Allah, gönderdiği Kur’an için, SİZLERE ŞİFADIR, YOL GÖSTERİCİ REHBERDİR, SİZLER İÇİN RAHMETTİR diyorsa, Kur’an için böyle bir yakıştırma yapmamız, onun yanına beşeri kitaplar, hükümler ilave etmemiz doğru olabilir mi? Elbette asla doğru olmaz. Hatta bunu söyleyenler, Allah’ın kitabının önüne beşeri sözleri/hadisleri koyarak, Allah’ın kitabını küçümsemiş, insanların yazdığı kitapları övgüyle değerini artırmış oluruz. Allah Kur’an’da Kitap Ehlinin, günümüzde bizlerinde yaptığı bu yanlışlara düştüklerinde, Bakara 23. Ayetinde, nasıl uyarmıştı onu hatırlayalım önce “KULUMUZA İNDİRDİKLERİMİZDEN ŞÜPHE İÇİNDEYSENİZ, ONUN (KUR’AN’IN) BENZERİ HERHANGİ BİR SURE GETİRİN! DOĞRUYSANIZ ALLAH’TAN BAŞKA ŞAHİTLERİNİZİ (YARDIMCILARINIZI) DA ÇAĞIRIN!” Bu ve benzeri onlarca uyarıyı Allah Kur’an’da yaptığı halde Kitap Ehline, bizler ne yazık ki anlayarak ve düşünerek Kur’an’ı okumadığımız ve anlamadığımız dilden okuduğumuz için, AYNI HATALARI YAPMAYA DEVAM EDİYORUZ. KUR’AN ÖZET BİLGİ VERİR, DETAYLI DEĞİLDİR DİYE İNANIP, KENDİMİZİ DOĞRULUĞUNDAN ASLA EMİN OLAMAYACAĞIMIZ, BEŞERİ RİVAYETLERE, MEZHEPLERİN FIKIH İNANCINA TESLİM ETMEKTE, HİÇ BİR SAKINCA GÖRMÜYORUZ. BU DAVRANIŞLARI SİZCE, KUR’AN HAKKINDA TOPLUMU ŞÜPHEYE, KUŞKUYA DÜŞÜRMEK DEĞİLDE NEDİR? Din Allah’ın dini olduğuna iman ediyorsak, nasıl olurda Allah’ın dinini insanların söylemleri ile yaşarız, bunu da mı akıl edemiyoruz. Sizce Allah yazacağım ayette, Kur’an için şu sözleri söylüyorsa mezheplerin, cemaat ve tarikatların, eşi benzeri olmayan Kur’an için söyledikleri doğru olabilir mi? Yunus 57: EY İNSANLAR! İŞTE SİZE RABBİNİZDEN BİR ÖĞÜT, KALPLERE BİR ŞİFÂ VE İNANANLAR İÇİN YOL GÖSTERİCİ BİR REHBER VE RAHMET (OLAN KUR’AN) GELDİ. (Diyanet meali) Bakın Allah tüm iman eden kullarına hitaben, gönderdiği Kur’an için ne diyor, bizler neler söylüyoruz. Eşi benzeri olmayan, Allah katından gelen bir ÖĞÜT, IŞIK, REHBER KALPLERE BİR ŞİFA OLAN NUR, NASIL OLURDA YARATILMIŞ BİR BEŞERİN, İNSANLARIN AÇIKLAMASINA, İZAHINA MUHTAÇ OLUR, BU KADAR MI AKLIMIZI YİTİRDİK, BU KADAR MI ZALİMLERİN ARASINDA KENDİMİZİ KAYBETTİK. ALLAH’IN KİTABI GİBİ, İNSANLARIN YAZDIĞI HERHANGİ BİR KİTAP VARMIDIR Kİ, İNSANLARIN KALBİNE ŞİFA VE RAHMET OLSUN? Bir örnek daha vermek istiyorum, bakın Allah yine Kur’an için ne diyor. İsra 82: BİZ KUR’AN’DAN, MÜ’MİNLER İÇİN ŞİFA VE RAHMET OLACAK ŞEYLER İNDİRİYORUZ. ZALİMLERİN İSE KUR’AN, ANCAK ZARARINI ARTIRIR. (Diyanet meali) Doğrusu aklını zerre kadar kullanan bir Müslümana açıklamaya, izah etmeye gerek yok ama bizlerin batıl ve hurafeler gözlerimize öyle perde çekmiş, kulaklarımızı ve kalbimizi öyle mühürlemiş ki, bunca açık gerçekleri göremiyoruz. Elbette bunun nedeni, Allah’ın NUR saçan vahyi, ŞİFA DAĞITAN GERÇEKLERİ İLE BULUŞABİLMEK İÇİN, BİZLER HİÇ BİR ÇABA GÖSTERMEDİĞİMİZDEN, ALLAH’TA BİZLERİN GÖNÜL GÖZÜNÜ AÇMIYOR VE GERÇEKLERLE BULUŞTURUP GÖNLÜMÜZE, RUHUMUZA ŞİFA VERMİYOR. Bu gerçeklerle buluşamadığımızda zalimlerin, din tacirlerinin, Allah ile aldatıcıların da tuzağına, rahatlıkla düşüyoruz. Böyle olunca battıkça batıyoruz, ama bunun farkında bile olamıyoruz. Aslında anlatacak, örnek verilecek o kadar yanlışlarımız var ki, hangisini anlatsam bilemiyorum. Gönül gözlerini Kur’an ile açmak için çaba harcamayanlara, fayda etmeyecektir. BİZLERE UZUN GİBİ GELEN ÖMÜR ÖYLE KISAKİ, ADETA BİR GÖZ AÇIMI KADAR KISA. BUNU FARK ETTİĞİMİZDE, İŞ İŞTEN GEÇMİŞ OLABİLİR. Dilerim batıl ve hurafeden uzak, Kur’an gerçekleri ile buluşabilmek adına, elinden geldikçe çaba harcayan, Allah’ın azınlık halis kullarından oluruz. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  14. Bu makalemin konusu, biz insanların dine ihtiyacı var mıdır? Kur’an’ın Allah’ın kitabı olduğunu, nasıl anlayabiliriz sorusuna, birlikte düşünerek cevap arayalım. Her şeyden önce bu sorunun cevabını bulabilmemiz için, önce Allah’ın varlığını da kabul etmemiz gerekir. Genelde insanlar Allah’ın yani bu eşsiz âlemi yaratan bir gücün olduğuna inanmakta zorlanmazlar. Çünkü eşsiz ve sınırını hala keşfedemediğimiz bu âlemin, bir sanatçısı ve yaratıcısı olması gerektiğini düşünmek zor olmasa gerek. Bizim özellikle düşünmemiz gereken, biz insanların yol gösterici bir dine ihtiyacımızın olup olmadığı ve Kur’an’ın Allah katından gelip gelmediği konusu üzerine olacak. Binlerce yıl önce yaşamış toplumların yaşantısını araştırdığımızda, insanların sürekli büyük yüce bir gücün, yaratıcının arayışında olduklarını ve zor durumlarda, ona sığınma yardım isteme ihtiyacını duyduklarını, hepimiz okuduğumuz kitaplardan öğrenmişizdir. Hatta sığınmaya yardım istemeye çalıştıkları o güçlere, hayvan hatta insan kurban ettiklerini de biliyoruz. PEKİ, BİNLERCE YIL ÖNCE YAŞAMIŞ İLMİN, BİLİMİN NEREDEYSE HİÇ OLMADIĞI O DEVİRLE, GÜNÜMÜZÜ KARŞILAŞTIRDIĞIMIZDA, GÜNÜMÜZDE UZAY ÇAĞINI YAŞAYAN BİZLERDE, GEÇMİŞTE İNSANLARIN ARAYIŞ İÇİNDE OLDUKLARI BİR GÜCE SIĞINMA DUYGUSU, ARTIK ORTADAN KALKTIMI? Sanırım bu soruya cevabınız elbette hayır, hatta günümüzde bir yaratıcıya sığınma, ondan yardım dileme ve yol göstericiye ihtiyacının çok daha fazla arttığını söyleyeceksiniz. Peki neden? Çünkü insanlık tarihine baktığımızda teknoloji ve bilimin insanlar arasında yanlış amaçlarla kullanılması, insanlara huzur değil mutsuzluk getirdi de ondan. HATIRLARSINIZ BÜYÜKLERİMİZ SÜREKLİ, GENÇLİĞİNDEN ÖRNEK VERİP, O GÜNLERİ ARADIKLARINI SÖYLER. İnsanlar bilimi iyi amaçlar için değil, nefislerinin etkisiyle çıkarları doğrultusunda kötü amaçları için kullandılar. Yani günümüzde biz insanların çok daha fazla, inandığımız Allah’a sığınma, yardım isteme duygularımız zirve yaptı diyebiliriz. Allah bizleri yaratırken, hiçbir canlıya vermediği, özgür iradeyi vermiş. BU ÖZGÜRLÜĞÜNDE BEDELİ OLARAK, BİZLERİ BU DÜNYADA İMTİHAN EDİYOR. İmtihan iki yönlüdür, başarı ya da başarısızlık. Bu ikisi de bizlerin elinde. Bu iki seçimi yaparken, eğer bizler Allah’ın verdiği aklı kullanır nefsimizin, duygularımızın etkisinde kalmazsak, sorun yok. Ya nefsimizin, duygularımızın etkisinde kalırsak, işte o zaman bir uyarıcıya, hatta kendimize getirecek yüce bir güce mutlaka ihtiyacımız olduğunu, yaşarken anlıyoruz. ODA YÜCE ALLAH’TIR. İnsanlık tarihinden, onların yaşam ve davranışlarından da anlıyoruz ki Allah, bizleri bir inanca, bir dine ve bu dinin sahibi YARATICIYA/ALLAH’A sığınma, yardım isteme ve O GÜCÜN VARLIĞIYLA MUTLU OLMA, HUZUR BULMA DUYGUSU VERMİŞTİR. DAHA DOĞRUSU YARATICIYI ARAMA DUYGUSU, GENLERİMİZE İŞLENMİŞTİR. Yani Allah biz kullarına yardım ederek, bu dünyada ki imtihanımızda yardımcı olmuştur. Bizlere düşen fıtratımızdaki bu duyguyu harekete geçirmek ve AÇIĞA ÇIKARMAK olmalıdır. ONUN İÇİN İNSANLARIN HEM ALLAH’A, HEM DE ONUN YOL GÖSTERİCİ DİNİNE İHTİYACI VARDIR. Şöyle sorabilirsiniz. Madem Allah bu duyguyu bizlere vermiş, neden dine ihtiyacımız var. Allah biz insanları bu dünyaya özgür irademizle getirmesinin nedeni, imtihan için olduğunu söyler Kur’an’da. Ama bizleri yaratırken de öyle bir özelliklerle yaratmıştır ki, insan olarak bizlerin duygularının esiri olma ihtimalimiz çok yüksek. ALLAH’IN VERDİĞİ AKLI, KULLANMADIĞIMIZ SÜRECE ELBETTE. Onun için Kur’an akla, düşünmeye çok önem verir ve bizleri uyarır ama duygularımıza, onun merkezi kalbimize de hakim olmamız gerektiği uyarısını yapar. Akla, beyne, düşünmeye bilgi-veri gönderen, kalbin ortaya çıkardığı duygular, çok etken ve baskındır. ÇÜNKÜ İNSAN NEFSİ O KADAR GÜÇLÜDÜR Kİ, AKLI VE MANTIKLI DÜŞÜNMEYİ GÖZ ARDI EDİP, HERŞEYİ YAPTIRABİLİR. Onun için insanların bazı durumlarda, GÜÇLÜ BİR FİRENE İHTİYACI VARDIR. ODA ALLAH’IN KOYDUĞU SINIRLARDIR, UYARILARDIR. Allah yarattığı kullarının genel çoğunluğunun nefislerinin, duygularının etkisinde kaldıklarından, belirli aralıklarla uyarma, Elçiler gönderme ihtiyacını duymuştur. YANİ İNSANLARIN BELİRLİ ARALIKLARLA, UYARILMAYA İHTİYAÇLARI OLDUĞUNU ANLIYORUZ, TOPLUMUN GELİŞİMİ, EĞİTİMİ İLE İLGİLİ OLARAK. Allah biz kullarına özgür irade verirken, bu özgür iradenin de getirdiği bir sorumluluk olarak BİZLERİ İMTİHAN EDİYOR. Bizlere verdiği akıl, düşünme gücü, bu dünyada yaratılan başka bir canlıda yok. Hatta insanlar yaratılmış diğer tüm canlılara hükmediyor ama ALLAH’TA BİZLERE HÜKMEDEREK, SORUMLULUK VERİYOR. Bizleri yaratırken imtihanımızın en önemli ve dikkatli olmamız gereken zaaflarımızı da Kur’an’da bizlere bildiriyor ki, EN AZ HATA YAPALIM. Allah yarattığı biz kullarının, zaaflarımızı da şöyle sayıyor. “TARTIŞMAYA MEYİLLİDİR. ACELECİ TABİATTA YARATILMIŞTIR. ZAYIF YARATILMIŞTIR.” Bu özelliklere sahip bizlerin, sizce her an çok büyük hatalar yapma ihtimalimiz, çok yüksek değil mi? Allah biz kullarını biliyor ve belirli aralıklarla Elçiler gönderip uyarıyor ki, nefsinin esiri olan kulları kendisine gelsin. Demek ki şöyle düşünmemiz yanlış olur. “MADEM ALLAH BİZLERE AKIL VERDİ, BİZ O AKILLA DOĞRUYU BULABİLİRİZ.” Sorun yalnız akılla çözümlense, çok doğru. Aklı etkisi altına alan nefis, kalp öyle duygular üretiyor ve aklı etkisi altına alıyor ki, bu duyguları sınırlayacak, kontrolüne alacak bir MEKANİZMA ETKİLİ VE ÇALIŞIR DURUMDA DEĞİLSE, ASLA AKIL GÖREVİNİ YAPAMIYOR, DUYGULARININ ETKİSİNDE KALIYOR. DAHA ÖNCE SÖYLEDİĞİM GİBİ, AKLA VERİ-BİLGİ GÖNDEREN BÖLÜMLERDEN BİRİSİDE KALPTİR. Onun için Allah, bakın nasıl bir örnek verir Kur’an’da. “BUNLAR, KUR’ÂN’I DÜŞÜNMÜYORLAR MI? YOKSA KALPLERİ KİLİTLİ MİDİR?” Demek ki insan her an, farklı duyguların etkisinde, her şeyi yapabilecek şekilde yaratılmış. Böyle bir insanın çok önemli bir kontrole ihtiyacı olduğu, çok açık anlaşılıyor. Demek ki bu duyguların kontrol altına alınması lazım. Oda yaratıcının kanun ve kuralları olduğunu anlıyoruz. Kontrol edilmeyen ve firen mekanizması olmayan bir insan, yokuş aşağı fireni patlamış bir arabadan farkı yoktur. Böyle bir insan her şeyi yapabiliyor. Devleti yönetenlerde onun için kanunlar çıkartıp, insanların kurallara uymasını sağlarlar. Uymayanların cezalandırılma korkusu, insanlar için bir firen görevi yapar. Tıpkı dinin koyduğu kural ve kanunlar gibi. AMA BATIL DEĞİL, ALLAH’IN İNDİRDİĞİ ARI, DURU DİN BU GÖREVİ EN DOĞRU YAPAR. Allah’ın dini ve koyduğu kurallar insanlara zor geldiği için, kendilerince bir din yaratıp, işlerine gelen kurallar koyup, bununda Allah emri olduğunu söyleyerek, nefislerine uydurmaları, sürekli Allah’ın uyarıcılar göndermesine de neden olmuştur. EĞER BATILI DİN EDİNİRSEK, O SİGORTA GÖREVİNİ DOĞRU YAPMASI, BİZLERİN NEFİSLERİNİ FRENLEMESİ MÜMKÜN OLAMAZ. OLMUYOR DA ZATEN. Peki Kur’an’ın, Allah katından geldiğine nereden bileceğiz? Elbette önce akılla, düşünerek. Daha sonrada bizlere, daha önce anlatılan tüm bilgileri unutup, özgür irademizle Kur’an’ı düşünerek okuduğumuzda, eğer bir biriyle çelişmeyen, AKLA MANTIĞA UYGUN DAVETİNİ, ÇAĞRISINI YALNIZ TEK BİR YARATICIYA, YANİ ALLAH’A YAPIYORSA VE BU KİTAP BİZLERİ DOĞRUYA, KARDEŞLİĞE, EŞİTLİK VE ADALET yolunu izlemeye davet ediyorsa, bu kitap Allah katından gelmiştir diyebiliriz. KUR’AN’I TARAFSIZ OKUDUĞUMUZDA, ŞUNUDA ÇOK AÇIK GÖREBİLİRİZ. 1400 SENE ÖNCE, ASLA BİLİNMESİ MÜMKÜN OLMAYAN ÖYLE İLMİ BİLGİLER VE ÖRNEKLER VERİYORKİ KUR’AN, BUNU BİR İNSANIN YAZMASI ASLA MÜMKÜN DEĞİLDİR DİYEBİLİYORSUNUZ. Ayrıca Kur’an, verdiği örneklerle tek bir yaratıcı olduğunu anlatıyor izah ediyor, verdiği bilgilerin çelişkili olmadığını, tutarlı olduğunu görüyoruz. Tabi ön yargılardan kurtulup, Kur’an’ı okuyorsak. DAHA DOĞRUSU BU AÇIKLAMALAR, İNSANA GÜVEN VERİYOR. ÇÜNKÜ HİÇ BİR AYETİNDE ELÇİSİ DÂHİL, HİÇ KİMSEYE KULLUK ETMİYECEKSİNİZ, YALNIZ SİZİ YARATAN ALLAH’A KUL OLACAKSINIZ DİYOR. Eğer bu kitap Allah katından gelmiş olmasaydı, beşeri olsaydı mutlaka bu kitabın sahibine, ya da yazarına kul olmayı emredecekti. Günümüzde tarikat ve cemaatlerin kitaplarını lütfen okuyun, ilk itaat ve kulluk tarikat şeyhine yapılmayı şart koşar. Araştırmalarımız ve düşünmemizin yanında, Kur’an’dan aldığımız bilgiler, nefsimiz ve duygu merkezimiz kalbimiz tarafından da onaylanıyor. Buda insana huzur ve mutluluk veriyor. BURASI ÇOK ÖNEMLİ AKIL VE KALP BİRLİKTE ONAYLIYORSA, DOĞRU SEÇİM YAPMIŞIZ DEMEKTİR. Tüm bu araştırmayı yaparken, önce ön yargılardan kurtulamazsak, bu duyguları da kalbimize onaylatamayız. Kur’an’ı tarafsız ve düşünerek okuduğumuzda, bizler bu duyguları ve bizleri davet ettiği yolun huzura kavuşturacağını çok açık görebiliyoruz. Kur’an iyi niyetle batıldan sıyrılıp Kur’an’ı okumaya başlarsan SENİN GÖNÜL GÖZLERİNİ AÇARIM, GERÇEKLERİ GÖRÜRSÜN DİYOR. Gerçekten de ön yargıyla Kur’an’ı okuyorsak, asla söylediğim bu duyguları yaşamanız, mümkün olmayacaktır. BU DUYGULARI YAŞAYANA NE MUTLU. Tabi yaşadığımız dünyada, Allah’ın hükümlerini yaşayan, ne yazık ki hiçbir ülke yok. Şöyle bir soru sorabilirsiniz. Hristiyanlara, Yahudi toplumuna da indirilen kitaplar, Allah katından indirildiğine göre, onlarda şuan ellerinde bulundurdukları kitaplarda, aynı görevi yapmıyor mu diyebilirsiniz. İlk indirildiğinde elbette bu amaçla indirilmişti. Ama toplumlar nefislerinin etkisinde Allah’ın kitabını değil, atalarından intikal eden kitapları, din diye yaşamakta ısrar ettikleri için Allah, yeni bir Resul ile yeni kitaplar göndermiştir. GÜNÜMÜZDE ALLAH’IN VAHYİNİ DEĞİŞTİRMEYE, HÜKÜMLERİNİ SAPTIRMAYA, HATTA ALLAH’IN DİNİNE İLAVELER YAPMAYA ÇALIŞANLAR VAR. AMA KUR’AN SAPASAĞLAM, ALLAH’IN KORUMASINDA ELİMİZDE ÇOK ŞÜKÜR. KUR’AN’I ARAŞTIRAN, AYETLER ARASINDA BAĞLANTI KURARAK OKUYAN VE DÜŞÜNEN TÜM GERÇEKLERLE BULUŞACAKTIR. ALLAH KUR’AN’A, FİTNE VEFESAT KARIŞTIRANLARIN FOYASINI MEYDANA ÇIKARMAK İÇİN, HER KONUDAN NİCE ÖRNEKLER VERMİŞKİ, İFTİRACILARIN İFTİRASI BOŞA ÇIKSIN. Bu yazdıklarımdan sonra, sanırım aklınıza şöyle bir soru daha geldi. En son gelen Kitap Kur’an en doğru ve Allah korumasında ise, yaşanan İslam neden İslam toplumlarına ne adalet nede huzur, niçin vermiyor diyebilirsiniz. Aslında bu sorunun cevabı da çok açık. Allah kullarını yalnız Kur’an’a yani vahyine davet edip, yalnız onun ipine sarılmamızı emredip, bizleri bu kitaptan hesaba çekeceğini söylediği halde, bizler Kitap Ehlinin yaşadığı yanlışlara, hatalara düştük ve yalnız Kur’an ile din yaşanmaz diyerek, inandıkları batıl rivayet sözler/hadisler olmasaydı, Kur’an anlaşılmaz kapalı kalırdı diyenlere inandık. YANİ BİZLER ALLAH’IN RESULÜNÜN, MAHŞER GÜNÜ SÖYLEYECEĞİ O ÜZÜCÜ HATAYI YAPTIK VE KUR’AN’I TERK ETTİK, ATALARIMIZDAN BİZLERE RİVAYET YOLLA ULAŞAN RİVAYETLERİ, DİN EDİNDİK, DAHADA KÖTÜSÜ RİVAYETLERİ KUR’AN’IN ÖNÜNE GEÇİRDİK. Böyle olunca bizlerde fıtratımızın yolundan değil şeytanın, şeytanlaşmış insanların yoluna yöneldik. Böyle olunca sonuç ortada. Dilerim iman ederken, Allah’a verdiğimiz sözü hatırlarız ve batıldan hurafeden uzak yalnız Kur’an’ın ipine sarılarak imanımızı yaşarız. İnşallah bu gerçeğin farkına varabilen, azınlık Allah’ın halis kulları arasında oluruz. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  15. Bizler dinimiz ve inancımız adına gerçeklerin, doğruların arayışında mıyız, önce bunun kararını vermeliyiz. Yoksa kendimize büyüklerimizden, atalarımızdan öğrendiğimiz bilgiler ışığında bir yol tutmuş, aman kimse dokunmasın zihniyetinde mi yaşıyoruz. Allah Kur’an’da bizlerin her konuda, ayetleri anlamaya çalışırken de düşünmemizi, özellikle aklımızı kullanmamızı bizlerden ister. Kanıtımızın delilimizin, Kur’an’dan olması konusunda ikaz eder. Aklını kullanmayanları da, pislik içinde bırakacağını, onları cezalandıracağını söyler. Madem Allah bizlerin özellikle ayetleri anlamaya çalışırken, aklımızı, mantığımızı kullanmamızı, düşünmemizi emrediyor ve kesin, çelişkisiz, açık yani Muhkem kanıt yalnız Kur’an’dır diyor, gelin kadınlarda başörtüsünün Allah’ın emri olup olmadığını, birlikte Allah’ın kitabı Kur’an’a bakarak, danışarak düşünelim ve araştıralım. Önce size, konuyu daha iyi anlayabilmeniz için, bir örnek vermek istiyorum. Bu örnek üzerinden, Kur’an’da başörtüsüne delil gösterilen bir cümleyle, verdiğim örneği mukayese edelim ve ayetten Allah bizlerden ne istiyor onu anlamaya çalışalım, Allah’ın izniyle. Evinize geldiğinizde, yoğurt almayı unuttuğunuzu fark ettiniz ve kızınıza, kızım yoğurt almayı unutmuşum, çok yorgunum ben gidemeyeceğim, bir çırpıda eteğini, gömleğini, ayakkabını giy ve bakkaldan bir yoğurt alıp geliver dediniz. Bu durumda siz kızınızdan, ne istemiş oldunuz? Yoğurdun alınıp gelmesini mi, yoksa onun yanında mutlaka eteğini, gömleğini, ayakkabısını da giymesini istemiş olur musunuz? Yani kızınız yoğurt almaya giderken, eteğini değil de pantolonunu giyip yoğurt almaya gitse, ya da gömleği yerine kazağını giyerse, sizin isteğinize ters bir durum oluşturur mu? Bu soruma, şöyle cevap vereceğinize eminim. Ben kızımdan yoğurt almasını istedim, kıyafeti o an hangisi uygunsa onu giyip gidebilir, benim kızımdan istediğim yoğurdun alınmasıdır. Yoğurdu alırken giyeceği kıyafet, o an kendisine kalmıştır diye cevap verirsiniz. ÖNEMLİ OLAN AMAÇTIR, BİZDEN İSTENENDİR. AMACI, İSTENENİ YERİNE GETİRMEK İÇİN, FARKLI KAYNAKLAR, ARAÇLAR KULLANMAK KİŞİYE KALMIŞTIR. Zaten isteneni yerine getirmek zamanla, çağın getirdiği imkânlarla da, değişiklik arz eder. ÖRNEĞİN ALLAH HACCI İLAN ET, GEREK YAYA, GEREK YORGUN DEVE SIRTLARINDA HACCA GİTSİNLER DER. BUGÜN HANGİMİZ HACCA, YAYA YA DA DEVE SIRTLARINDA GİDERİZ, YA DA HACCA DEVEYLE GİDİLMEZSE, HAC KABUL OLMAZ DİYENİMİZ VAR MI ARAMIZDA? Demek ki önemli olan emrin yerine getirilmesiymiş, ARAÇ ZAMANLA DEĞİŞEBİLİYORMUŞ. Şimdide gelelim kadının başını örtmesinin Allah’ın, Kur’an’ın emri olup olmadığı konusuna. Önce şunu açık yüreklilikle söyleyebilirim ki, ALLAH’IN KUR’AN’DA, MUHKEM YANİ AÇIK BİR ŞEKİLDE, ASLA KADIN SAÇINI ÖRTMELİDİR DİYE BİR EMRİ YOKTUR. Düşündürücü değil mi, Allah böyle bir emir vermiş olsaydı, açıkça Kur’an’da belirtirdi, düşüncesini her nedense ne gündeme getiren var, nede sorgulayan. Allah bizlerin sorumlu olduğu ayetlerin, MUHKEM yani şüpheye düşmeyecek, tartışmayacak kadar açık ve net olduğunu söylüyorsa, bu konuda da Allah MUHKEM yani açık bir hüküm vermesi gerekmez mi? Peki başörtüsü emrini, Kur’an’dan hangi bilgiye, ayete dayandırılarak delil gösteriliyor, şimdide ona bakalım. Nur suresi 31. ayette geçen HIMAR kelimesine, aslında anlamı örtü olmasına rağmen, bu kelimenin anlamı, başörtüsüdür diye tercüme edilmesinden kaynaklanıyor ve bu kelime toplumu tedirgin etmeye yetiyor. Bizde bu kelimenin anlamının başörtüsü olduğunu kabul ederek yazalım ve Allah’ın bu ayette başın örtülmesini mi emrediyor, yoksa ayette farklı bir emir mi var, onu anlamaya çalışalım. Ayette bir kelimenin anlamını değiştirseniz bile, Allah’ın hükmünü değiştiremezsiniz. ÇÜNKÜ ALLAH, BİZ KUR’AN’DA HÜKÜMLERİMİZİ NİCE ÖRNEKLERLE AÇIKLADIK, İZAH ETTİK, DEĞİŞİK ÖRNEKLER VERDİK DİYE BİZLERİ UYARIR. Lütfen yazımın başında verdiğim, yoğurt örneğini unutmayalım ve aynı mantıkla ayeti düşünelim. Başörtüsünün Allah emri olduğuna delil gösterilen, Nur 31. ayette geçen tek cümleyi, sizlere birkaç tercümeden/mealden yazmak istiyorum. “BAŞÖRTÜLERİNİ, YAKALARININ ÜZERİNE (KADAR) ÖRTSÜNLER. “ “BAŞÖRTÜLERİNİ (GÖĞÜS) YIRTMAÇLARININ ÜSTÜNE KOYSUNLAR.” “ÖRTÜLERİNİ/BAŞÖRTÜLERİNİ GÖĞÜS YIRTMAÇLARININ ÜZERİNE VURSUNLAR.” “ÖRTÜLERİNİ GÖĞÜSLERİNİN ÜZERİNE KAPASINLAR.” Dikkat ederseniz, Allah’ın ayette emri, GÖĞÜS AÇIKLIĞININ, DEKOLTESİNİN ÖRTÜLMESİ OLDUĞU AÇIKÇA ANLAŞILIYOR. Bu durumda verilen emri, başörtüsü ile değil de farklı bir örtüyle örtmesi sizce mümkün değil midir? Başörtüsüne delil bu ayette, bu cümleyi gösterenler, evet bu cümlede başın örtülme emri açıkça yok, göğsün dikkat çekici dekolte açıklığı örtülmesi emrediliyor. AMA DOLAYLI OLARAK TA, BAŞIN ÖRTÜLME EMRİ VERİLİYOR DİYE AÇIKLAMA YAPILIYOR. Bazı kardeşlerimizde, başın örtülme emrini Kur’an’ın açıkça vermesine gerek yok, çünkü o günkü toplumda, kadının başı zaten örtülüydü diyebilecek kadar, zorlama delil yaratabiliyorlar. Madem Rabbimiz ayetler üzerinde düşünün, aklınızı kullanın diye emir vermiş, gelin bu söylenenler üzerinde, Kur’an’ı referans alarak düşünelim. Önce hatırlayalım, Allah Kur’an’da bizlerin sorumlu tutulacağımıza hükmettiği ayetlerin bir kısmını açık değil de, dolaylı bir şekilde gönderdiğini söylüyor mu? Bunun mümkün olmadığını görüyoruz ve bakın ne diyor Rabbimiz. Bakara 99: Andolsun, BİZ SANA APAÇIK AYETLER İNDİRDİK. Bunları ancak fasıklar inkâr eder. (Diyanet meali) Enam 126: Bu, Rabbinin dosdoğru yoludur. ŞÜPHESİZ DÜŞÜNÜP ÖĞÜT ALACAK BİR TOPLUM İÇİN, AYETLERİ AYRI AYRI AÇIKLADIK.(Diyanet meali) Hud 1: Elif Lâm Râ. Bu öyle bir kitaptır ki, ayetleri muhkem kılınmış, sonra da her şeyden haberdar olan hikmet sahibi Allah tarafından AYETLERİ AYRINTILI OLARAK AÇIKLANMIŞTIR. (Elmalı meali) Bunlar gibi birçok ayet örnek verebiliriz ki, Kur’an nice örneklerle bizzat ayetlerini açıkladığını ve sorumlu olduğumuz dinin anası olan MUHKEM ayetlerin, anlaşılması için örnekler verildiğinden bahsediyor. Ama bizler bunca ayetleri görmezden gelip, Nur suresi 31. ayette, Allah başın örtülme emrini açıkça vermeyip, dolaylı emir verdiğini söyleyebiliyoruz. İŞİN İLGİNÇ OLANI İSE, BU AYETTE DOLAYLI BİR EMİR, HÜKÜM VERMİŞ OLSAYDI ALLAH, KUR’AN’IN DİĞER AYETLERİNDE BU EMRİNİ AÇIKLAMASI GEREKTİĞİNİ BİLE DÜŞÜNMEK İSTEMİYORUZ. ÇÜNKÜ NEFİSLERİMİZ YANLIŞ, BATIL İNANÇLARIMIZA TESLİM OLUYOR, İTİRAZ ETMİYOR, DÜŞÜNMEMİZİ ENGELLİYOR. ALLAH BİR AYETİNDE, BAKIN NE DİYOR BU KONUDA BİZLERE. Kehf 54: Andolsun, BİZ BU KUR’AN’DA İNSANLAR İÇİN HER TÜRLÜ MİSALİ DEĞİŞİK ŞEKİLLERDE AÇIKLADIK. Fakat insan tartışmaya her şeyden daha çok düşkündür. (Diyanet meali) Bu ayete iman ediyorsak eğer bir Müslüman olarak, şu soruyu kendimize mutlaka sormalıyız. Madem Allah bizlerin sorumlu olacağı konularda, türlü misaller, örnekler vermiş ve açıklamış konuları, bu durumda Nur suresi 31. ayetin bir cümlesinde, dolaylı olarak verdiğini iddia ettikleri kadının başını örtme emrini, NİÇİN KUR’AN’IN DİĞER AYETLERİNDE, MUHKEM YANİ AÇIK BİR ÖRNEKLE BİZLERE BİLDİRİP, “KADINLAR SAÇLARINI MUTLAKA ÖRTMELİDİR, EŞİ DIŞINDA GÖSTERMEMELİDİR” NEDEN DEMEMİŞTİR? BU SORUYU NEDEN KENDİMİZE SORMUYORUZ? Çünkü Kur’an’ın hiçbir yerinde Allah, kadın saçını örtmelidir, kimseye göstermemelidir, bu benim emrimdir diye bir hüküm vermemiştir. SİZCE ALLAH AÇIKÇA VERMEDİĞİ BİR HÜKÜMDEN, KULLARINI SORUMLU TUTAR MI? Şunu da lütfen düşünelim. Sizce saç kılı insanlara cazip gelipte, erkekleri tahrik eder mi? Mümkün değil. Eğer öyle olsaydı, kadınları da erkeklerin sacı, aynı duygularla etkilemesi gerekirdi. Tabiata baktığınızda Allah, insan yada hayvanın bedenlerinde kılı BİR ÖRTÜ, KORUMA GÖREVİ olarak yaratmıştır. Arap kadınlarının başlarının örtmesini örnek gösterip, bizim için başka emre gerek yok, Arap kadınları örtüyorsa, bu bizim için Allah emridir demek, aklı ve Kur’an’ı kullanmadan, sorgusuzca itaat etmektir ki, BU BİZİ FASIKLARIN YOLUNA SAPTIRIR. İlginç olan Arap toplumunda, iklim ve gelenekleri gereği erkeklerinde başları örtülüdür, ama ondan bahseden bile yok. Sanırım erkek baskısı İslam’ı şekillendirmiş, ama bu gerçeği bizler hala fark edemedik. Bakara suresi 99. ayette ne diyordu Allah? Size apaçık ayetler indirdik diyor ve apaçık oluşunu inkâr edip, ayetleri görmemezlikten gelenlerinde, fasık yani Allah’ın emirlerine riayet etmeyen, batılın sözlerine inananlardan olursunuz diyor. Allah’ın Resulünün döneminde, Araplarda kadının başının örtülmesi, kadının ÖZGÜR olduğunun simgesiydi. Onun içinde cariyeler Müslüman bile olsalar, başlarını örtmelerine izin verilmezdi. Yalnız bu bilgiden yola çıkarak, sizleri düşünmeye davet ediyorum. Allah’ın elçisi, O örnek insan, Nur suresi 31. ayeti tüm Müslümanlara tebliğ ederken acaba, özgür kadınlar artık bu ayetin indirildiği andan itibaren başlarını da örtmelidir, bu Allah emridir, ama Müslüman olan cariyeler, başını örtemez diye ayeti tebliğ etmiş olabileceğine, sizler inanıyor musunuz? Eğer bu mümkün değil, çünkü Allah’ın emirleri iman eden herkesi kapsar diyorsanız, lütfen bu konuyu bir kez daha düşünün. Çünkü cariyelerin Müslüman bile olsalar, başlarını örtmelerine izin verilmiyordu. Nedeni sokakta gezerken, cariyemi özgür kadın mı ayrımı, daha rahat yapılsın diye. Bu ve buna benzer konulu yazıları yazmaktaki amacım, başörtüsünü kadınlarımızın takmaması, çıkarması adına elbette değildir. Başörtüsü bazı toplumlarda, iklimlerde, çalışma ortamlarında gerekli ve zaruridir, hatta GELENEĞİMİZİN BİR PARÇASIDIR. Amacım Allah emretmediği halde, bu Allah katındandır, Allah emridir demenin, büyük bir günah ALLAH’A İFTİRA olabileceği düşüncesinden yola çıkarak, gerçekleri anlamaya çalışmak, doğrularla buluşmak adınadır çabam. Allah kadın ya da erkeğin, namuslu iffetli giyinmek şartıyla, giyim şekline asla karışmamasının çok önemli nedeni, kişilerin inançlarının dışarıdan giyinişlerinden, fark edilmemesi adınadır. Çünkü iman Allah ile kulu arasındadır. Başörtüsü konusu İslam toplumunda kanayan bir yara hailine dönüştü. İran’daki kadınların isyanları, devleti yönetenlerin inatla baskısı bizlere ders olmalıdır. Allah cümlemizi Kur’an gerçeklerinin farkında olan, halis kulları arasına alması dileklerimle. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  16. Bu makalemde sizlerin, üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim konu, Hz. Muhammed’in ÜMMİ olmasına, yani hiçbir kitap Ehline tabi olmamasına rağmen, acaba neden onu seçerek Resulü yapmıştır. Bu gerçeği fark etmeyelim diye, ÜMMİ kelimesinin anlamını bile toplumdan gizleyerek, Ümmi okuma yazma bilmeyen anlamında diyerek, Allah’ın Resulüne iftira bile atmayı göze almışlardır. Allah başka bir Resul göndermeyeceğini bildirmiştir, bu kesinleşmiş Allah emridir. Hz. Muhammed ten sonra Resul gönderecek olsaydı Allah, sizce bugün kendilerini bilmem hangi mezhepten kabul edenlerin, cemaat ya da tarikatların arasından, Resul seçer miydi? Lütfen bu sorumu yalnız Kur’an’ı rehber alarak düşünelim. Çünkü Allah Şura suresi 52. Ayetinde Hz. Muhammed için ne diyordu? “SEN DAHA ÖNCE, KİTAP NEDİR, İMAN NEDİR BİLMEZDİN” Hiçbir inanca tabi olmayan bir kulunu Allah, sizce neden ve hangi özelliklerini takdir ederek, güven elçisi olarak Resul seçmiş olabilir? Burası çok önemli, onun için bu konuyu mutlaka Kur’an’dan doğru anlamayız ki, Resulün yolundan gidebilelim, onu örnek alabilelim. Sizce de çok düşündürücü değil mi? Bu soruyu her nedense hiç sormazlar. Çünkü bazılarının işine gelmez de ondan. Sanırım bu konudan alacağımız çok ama çok büyük bir dersler var. Allah Resulümde sizler için, çok önemli örnekler vardır diye boşuna demiyor. Sanırım bizler, Kitap Ehlinin yaptığı yanlışları tekrar ediyoruz ve ALLAH’IN BİZ KULLARINDAN ÖNCELİKLİ OLARAK NELERİ İSTEDİĞİNİ, NASIL BİR KUL, İNSAN OLMAMIZI BEKLEDİĞİNİ, HALA ANLAYAMADIK. Lütfen düşünün, Allah kendisine güven Elçisi seçerken, daha önce indirdiği din, batıl ve hurafeler ile yaşandığı için, ona tabi olmayan bir kulunu, Resul olarak seçmiş. Peki neden? Gelin Allah’ın öncelikle bizlerden istediği özellikleri, şartları Kur’an’dan doğru öğrenelim ki, bizlerde Allah’ın istediği kulları arasında olalım. Demek ki Allah ilk önce bizlerden bolca namaz kılan, oruç tutan, hacca gidenler olmamızdan önce, çok önemli farklı şeyleri yerine getirmemizi istiyor. Elbette namazımızı da kılacağız, orucumuzu da tutacağız, bunlar çok önemli ibadetler, ama Allah’ın tüm bunlardan önce bizlerden istediği çok önemli bir şey olmalı. Hatırlatırım Allah’ın Resulü olmadan önce Hz. Muhammed, daha önce indirilen dinin emri olan saydığımım ibadetleri yerine getirmediğini Kur’an’dan öğreniyoruz. Ne diyordu Rabbimiz Kur’an’da, sen daha önce din iman nedir bilmezdin, seni doğru yola biz ilettik. Bu gerçekleri görmezden gelirsek, hatta toplumdan gizlersek, ALLAH’IN BİZLERDEN İMAN ETMİŞ BİR MÜSLÜMAN OLARAK, ÖNCELİKLE İSTEDİKLERİNİ ANLAYAMAYIZ. Anlayamazsak Maun suresinde, Allah’ın uyardığı iman edenlerden oluruz. Demek ki Allah’ın Resulünden alacağımız ilk örneklik, din adına her söylenene inanmadan, araştırıp HAK OLAN, GERÇEK OLANIN PEŞİNDEN GİTMENİN, ALLAH KATINDA ÇOK ÖNEMLİ OLDUĞUNU ANLIYORUZ. Hz. Muhammed O örnek insan, Allah’ın indirdiği dinden uzaklaşmış, atalarının inancını Allah’ın dini diye yaşayanlara asla tabi olmayıp, gerçeklerin arayışında olması, Allah’ın takdirini kazandığını anlıyoruz. Eğer bizler Allah’ın Resulünü örnek alacaksak, ÖNCE BU ÖRNEKLİĞİNİ HAYATIMIZA GEÇİRMELİYİZ Kİ, İMANIMIZI YAŞAMAYA DOĞRU YERDEN, DOĞRU KAYNAKTAN BAŞLAYABİLELİM. Eğer Resulün bu örnekliğini atlayarak İslam’ı yaşamaya başlarsak, asla imanımızdan emin olamayız ve Allah’ın sevgili kulları arasında da olamayız. Emin olmadan yaşadığımız inancımızın da karşılığını Allah’tan göremeyiz. Demek ki Allah, Hz. Muhammed’i Resul seçmesinin ilk nedeni, BATILA, HURAFEYE VE ATALARININ DİNİNE TABİ OLMAKTANSA, ALLAH’IN GERÇEK DİNİNİN ARAYIŞINDA OLMAK, ALLAH KATINDA DAHA MAKBUL, DAHA DOĞRU BİR DAVRANIŞ OLDUĞUNU ANLIYORUZ. Onun için Allah bizleri Kur’an’da uyarıyor ve sakın emin olmadığınız sanı, rivayet bilgilerin ardına düşmeyin, yalnız Kur’an’ın ipine sarılın, çünkü sizleri Kur’an’dan hesaba çekeceğim diye üstüne basa basa bizleri uyarıyor. Aynı uyarılar Kitap Ehline ’de yapılmıştı ama onlar bu uyarıları ne yazı ki, dikkate almadıkları anlaşılıyor. Peki, bizler günümüzde bu uyarıları dikkate alıyor muyuz? Çok üzgünüm ama Kitap Ehlinin yaptığı yanlışları bizlerde yapıyor ve Kur’an’ın sınırlarını sakın aşmayın diye uyaran Allah’a inat, YALNIZ KUR’AN İLE İSLAM YAŞANMAZ DİYE BAŞLAYIP, İPİN UCUNUN NERELERE GİDECEĞİNİ TAHMİN BİLE EDEMEDİĞİMİZ, BİR YOLUN YOLCUSU OLUYORUZ. Bu yolu izleyenler, Allah’ın Resulünü örnek almayanlardır. Allah Kur’an’da Resulünün, başka hangi özelliklerinden bahsediyor ve bizlere örnek gösteriyor, gelin şimdide onlara bakalım. Ahzab suresi 21. Ayetinde Allah, Resulünü bizlere örnek gösterirken bakın ne diyor. “ANDOLSUN, ALLAH’IN RESÛLÜNDE SİZİN İÇİN; ALLAH’A VE AHİRET GÜNÜNE KAVUŞMAYI UMAN, ALLAH’I ÇOK ZİKREDEN KİMSELER İÇİN, GÜZEL BİR ÖRNEK VARDIR.” Kitap Ehli işte bu uyarıyı hayatlarına geçirmeyip, Allah’ın yanında kendilerine VELİLER, EFENDİLER, ŞEFAATÇILAR edindiklerinden, yalnız Allah’ı anarak onu zikretmeleri gerekirken aralarına koydukları ve bunlar Allah dostudur dedikleri kişilerle birlikte Allah’ı anıyorlardı. O örnek insan, Hz. Muhammed asla bu hatayı yapmamış ve gerçeklerin arayışında, sürekli yüzünü gökyüzüne dönerek, kendisini doğru bir yola yönlendirmesi için yalnız Allah’a dua ediyor ve yalnız Allah’ı zikrediyormuş. Peki, bizler Resulün bu güzel örnekliğini hayatımıza geçirip, yalnız Allah’ı VELİ edinip, ondan mı yardım istiyoruz? Yoksa kendimize VELİLER, EFENDİLER, GAVSLAR EDİNİP ONLARIN ARACILIĞIYLA MI ALLAH’TAN YARDIM DİLİYORUZ, NE DERSİNİZ? Allah’ın Resulünün Kur’an’da, daha başka hangi güzel davranışlarını Allah örnek gösteriyor, onlara bakalım şimdide. Allah’ın Resulü nasıl bir karakter sahibiymiş ona bakalım. “SEN ELBETTE, YÜCE BİR AHLAK ÜZERESİN.” (Kalem 4) Bakın Allah’ın kullarından istediği öncelikli özelliklerinden biriside, iyi bir Ahlak sahibi olmakmış. Bunlar bir Müslüman için, olmazsa olmaz özellikler. İyi ahlak sahibi olduğu için, çevresinde ADALETLİ olmakla tanınıyormuş. İşte sizlere örnek alınacak başka bir özellik. Sizce bizler bu örnekliği hayatımıza geçirebiliyor muyuz? Adaletli miyiz? Yoksa adaleti, bizim gibi inananlara mı layık görüyoruz? Bakın Resulün örnek alınacak başka bir özelliği. “SİZİN SIKINTIYA UĞRAMANIZ, ONA ÇOK AĞIR GELİR. O, SİZE ÇOK DÜŞKÜNDÜR; MÜMİNLERE KARŞI ÇOK ŞEFKATLİDİR, MERHAMETLİDİR.”(Tevbe 128) Hangimiz komşumuzun, arkadaşımızın, din kardeşimizin zor bir durumunda böyle davranış ve duygu içinde oluyoruz? İnsanlara karşı YUMUŞAK davranan, insanları kırmayan bir ahlakının olduğunu görüyoruz. Allah’ın Resulünün sabırlı ve insanların düşüncelerine saygılı olduğunu, onların fikirlerinden istifade ettiğini Kur’an’dan öğreniyoruz. GÜNÜMÜZDE BİZLER, DIŞ GÖRÜNÜŞÜ ŞÖYLE YA DA BÖYLE OLAN İYİ MÜSLÜMANDIR DİYEREK, İSLAM’I ŞEKİLSEL HALE DÖNÜŞTÜRDÜK. YANİ KENDİ DİN ANLAYAŞIMIZA GÖRE, DİNİN İÇİNİ BOŞALTTIK. HATTA İNSANLARIN İNANÇLARINI YARGILAYIP, ONLARI İNANÇSIZ KÂFİR İLAN ETTİK, TABİ BÖYLE YAPTIĞMIZ İÇİN, GENÇLERİ DİNDEN SOĞUTTUK. Sizce Kitap Ehli Resul olmadan önce, kendilerine tabi olmayan Hz. Muhammed için, nasıl ön yargılarda bulunup, hakkında neler, neler söylemiştir lütfen bir düşünün. Çünkü bizden olmayanlar, bizim gibi inanmayanlara, bizlerin söylediklerini düşündüğümüzde, bizlerin Kur’an’ı hiç rehber almadığımız anlaşılıyor. Ama Allah Kitap Ehli arasından değil, batıla tabi olmaktansa, gerçeklerin arayışında olan Hz. Muhammed’i kendisine Resul olarak, güven elçisi seçmiştir. Allah’ın Resulüne 40 yaşlarında Allah tarafından, Resuldük tebliğ etmeden önce ÜMMİ olduğuna ve Kitap Ehline tabi olmadığına göre, DİNİ KONULARDA HİÇ BİR ŞEYİ, HAYATINA GEÇİRMEDİĞİNİ VE İSLAM’I YALNIZ KUR’AN’DAN ÖĞRENDİĞİNİ ANLIYORUZ. Hz. Muhammed, O örnek insan Resul olarak görevlendirildikten sonrada, daha önceki ALLAH’IN DOĞRU YOLUNU arayışını, devam ettirdiğini yine Kur’an’dan anlıyoruz. Kitap Ehli ile Allah’ın Resulünün arasında geçen bir konu, Kur’an’da Araf suresi 203. Ayetinde özellikle veriliyor ki, bizlerde Resulün yolundan bu örnek ışığında gidebilelim. Ayeti hatırlayalım. Araf 203: ONLARA BİR AYET GETİRMEDİĞİN ZAMAN, “SEN BİR TANE DERLESEYDİN YA!” DERLER. DE Kİ: “BEN ANCAK RABBİM TARAFINDAN BANA VAHYOLUNANA UYARIM. BU KİTAP, RABBİNİZDEN GELEN GÖZ AÇICI BELGELER OLUP, İNANMIŞ BİR TOPLUMA REHBER VE RAHMETTİR.” (Bayraktar Bayraklı) Bizlerin Allah’ın Resulünün, bu örnekliğini ne yazık ki günümüzde hayatımıza geçiremediğimiz, çok açık anlaşılıyor. Kitap Ehlinden bazıları Allah’ın Resulüne, Allah’ın indirdiği vahiyler arasında görmek istediklerini göremediklerinde, “SEN BİR TANE DERLESEYDİN YA!” dediklerini görüyoruz. Buradan da anlıyoruz ki, Allah’ın Resulü Allah’ın vah yetmediği hiçbir konuya, kendisi ilave yapmamış, yapılmasını isteyenlere de bakın nasıl cevap vermiş. “BEN ANCAK RABBİM TARAFINDAN BANA VAHYOLUNANA UYARIM. BU KİTAP, RABBİNİZDEN GELEN GÖZ AÇICI BELGELER OLUP, İNANMIŞ BİR TOPLUMA REHBER VE RAHMETTİR.” Peki bizler bu ayetten ders aldık mı? Hiç sanmıyorum, çünkü bizler Kur’an’da her bilgi detaylı yoktur diyerek, Resulünün Allah’ın dine ilaveler yapabileceğine inandırıldık. Çünkü Kur’an ile bağımızı kuramadık. Hatırlayınız lütfen Allah, ben Resulüme emretmediğim bir konuyu, Resulüm buda Allah emridir deseydi, onun şah damarını keserdik, diye uyardığı ayeti lütfen unutmayalım. UNUTURSAK, BATILI HURAFEYİ DİN ZANNETMEYE DEVAM EDERİZ. Allah’ın Resulünü, örnek göstermesinin çok önemli bir nedeni de anlıyoruz. Tekrar etmek istiyorum, Resul Allah’ın vahyine asla hiçbir ilave yapmamış ve Allah’tan ne geldiyse ona iman edip, yalnız Onu ümmetine tebliğ etmiştir. Peki, bizler Allah’ın Resulünün bu güzel tavrını hayatımıza geçirip, örnek alıyor muyuz? YALNIZ KUR’AN İLE İSLAM YAŞANMAZ, RESULÜN HADİSLERİ OLMASAYDI KUR’AN KAPALI KALIRDI DİYENLER, SİZCE RESULÜMÜ ÖRNEK ALIYORLAR, YOKSA CAHİLİYE DEVRİNDEKİ KİTAP EHLİNİN İNANCINIMI? Bu sorumun cevabını her Müslüman, kendi nefsine vermelidir. Çünkü herkes hesabını tek başına Allah’a verecek. Hatırlatırım hesabımızı vereceğimiz Kitabın Allah, YALNIZ KUR’AN OLDUĞUNU ŞİMDİDEN APAÇIK BİZLERE BİLDİRİYOR. Dilerim Allah’ın Resulünün, İslam’ı yaşarken izlediği yol ve yöntemini, Kur’an’dan örnek alan ve onun yolundan gidebilmek için çaba harcayan, batılı ve rivayetleri hayatından uzaklaştıran, Allah’ın azınlık halis kullarından oluruz. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  17. Başörtüsü konusu İslam toplumu içinde, öyle bir çözümsüz ve kangren haline gelmiştir ki, karşılıklı konuşmalar, tartışmalar hatta Kur’an’dan verilen örnek ayetler üzerinde, bir türlü uzlaşma sağlanamamıştır. Peki, bu anlaşmazlığın ana sebebi nedir, bunu hiç düşünüyor muyuz? MADEM ALLAH’IN AYETLERİ MUHKEM, YANİ ŞÜPHE DUYULMAYACAK KADAR AÇIK VE İZAH EDİLMİŞ, NEDEN BU KONU HAKKINDA HALA TARTIŞIYORUZ VE ANLAŞAMIYORUZ? Hatırlatırım Allah ayetlerini, asla dolaylı değil, muhkem yani herkesin anlayacağı şekilde apaçık gönderdim diyor. Allah Kur’an’da, KADINLAR SAÇINI MUTLAKA ÖRTMELİDİR, DİYE BİR HÜKÜM VARSA, BUNU TARTIŞMANIN HİÇ BİR ANLAMI YOK DEMEKTİR. Eğer böyle bir emir MUHKEM bir şekilde yoksa, bunu hala neden tartışıyoruz? Cahiliye devrinde, Ehli kitabın yaptığı çok büyük yanlışa örnek verirken Rabbimiz, bakın nasıl bir uyarı yapıyor bizlere. Bu ayette Allah’ın ne anlatmak istediğini doğru anlarsak, her konuda aynı mantığı yürüterek, daha dikkatli olarak, hakka batıl karıştırmadan, Allah’ın kitabından en doğru şekilde faydalanabiliriz. Bakara 59: Fakat zalimler, KENDİLERİNE SÖYLENENLERİ BAŞKA SÖZLERLE DEĞİŞTİRDİLER. Bunun üzerine biz, yapmakta oldukları kötülükler sebebiyle, zalimlerin üzerine gökten acı bir azap indirdik (Diyanet vakfı meali) Allah’ın gönderdiği kitaplara inandığını söyleyen bazı zalimler inkârcılar, batıl yolcuları bakın ne yapıyormuş. ALLAH’IN EMİRLERİNİ KENDİLERİNE SÖYLENENLERİ, BAŞKA SÖZLERLE DEĞİŞTİRDİLER DİYOR. Bizlerde eğer Allah’ın ayetleri üzerinde, anlatılan verilen hükmün dışında, değişiklikler yapmaya kalkar da, ALLAH’IN AÇIKÇA SÖYLEDİKLERİNİN ANLAMLARINI DEĞİŞTİRMEYE KALKAR, İLAVELER YAPARSAK, HATTA ASLINDA BUNU DA, ŞUNU DA ALLAH DOLAYLI EMREDİYOR DERSEK, ZALİMLERDEN VE KÂFİRLERDEN OLURUZ. Lütfen yazımızın konusu olan başörtüsü konusunu da, bu uyarı ayet doğrultusunda düşünelim. Allah Hud suresi 1. ayetinde, BİZ AYETLERİ ÖNCE MUHKEM KILDIK, YANİ HERKESİN ANLAYACAĞI ŞEKİLDE TARTIŞMASIZ SİZLERE APAÇIK BİLDİRDİK, DAHA SONRADA ÇOK İLGİNÇTİR, AYRINTILI HALE GETİRDİK, YANİ BİRÇOK ÖRNEKLERLE AÇIKLADIK DİYOR. Hud suresi 2. ayetinde ise bunun nedenini açıklıyor ve diyor ki; BAŞKASINA DEĞİL, YALNIZ ALLAH’A KULLUK EDESİNİZ DİYE BÖYLE YAPTIK. Yani bir başkasına ve onların sözlerine muhtaç olmayasınız diye, sizlere Kur’an’ı apaçık anlattık diyor. Anlattık diyor ama, bizler bu uyarıları asla dikkate almıyoruz ve Kur’an’ı yeterli görmüyoruz. Kur’an özet bilgi verir, detaylı değildir Diyoruz. Buna inanınca , dine yapılan beşeri ilaveleri de Kur’an’da var mı yok mu diye araştırma gereği de duymuyoruz. Neden derseniz, Kur’an’da atalarımızın ve mezheplerin inancını göremediğimizde, kendi inancımızı Kur’an’a ilave etmeye çalışıyoruz da ondan. Başın örtülmesi tüm toplumlarda gelenektir. Bu geleneği dinin emri gibi göstermek isteyenler, ne yazı ki Allah’ın ayetleri ile oynayarak, ona ilave etmeye çalışıyorlar, lütfen bu tuzağa düşmeyelim. Başörtüsünün Allah emri olduğunu anlatanlar, Kur’an’da Nur suresi 31. ayet ve Ahzab suresi 59. ayeti örnek verirler. BU İKİ AYETTEN ÖYLE ANLAMLAR ÇIKARTIRLAR Kİ, ALLAH’IN AYETİNİ OKUDUĞUNUZDA ASLA BÖYLE BİR HÜKÜM, ANLAM ÇIKARTAMAZSINIZ. LÜTFEN SİZLER TARAFSIZ, DİKKATLE OKUYUN. Her iki ayette geçen HIMAR ve CİLBAP kelimesine YORUMLAR YAPIP öyle anlamlar veriyorlar ki, işte Allah bu kelimelerle kadın başını örtmelidir, hatta çarşaf giymelidir, peçe takmalıdır emrini verdiğini dahi söylemektedirler. Halbuki MUHKEM yani apaçık bir ayete asla yorum yaparak, aslında Allah şunu da dolaylı olarak emrediyor diyemeyiz. Hani Allah detaylı açıklamıştı ayetlerini. Hani ayetler muhkemdi, apaçık anlaşılıyordu. Yoksa aramızda HÂŞÂ, ayetlerde Allah’ın anlatamadığını, anlatmaya cesaret edenler mi var. Madem bu iki ayette, kadının başını örtme emrini Allah veriyor, bizler neden bu ayetleri okuduğumuzda, böyle bir hüküm anlayamıyoruz da, tartışıyoruz? HANİ ALLAH AYETLERİ ÖNCE MUHKEM KILMIŞTI, DAHA SONRA DETAYLI AÇIKLAMIŞTI, NE OLDU ALLAH’IN VERDİĞİ BİLGİ, AÇIKLAMA? Ayetlere iman etmiyor muyuz yoksa? Rivayetler daha mı ağır basıyor. Ne yazık ki bizler, ayetleri kendi nefislerimiz doğrultusunda, inandığımız yanlış bilgiler ışığında anlamaya devam ettiğimiz sürece, ALLAH’IN NE DEDİĞİNİ DEĞİL, İNSANLARIN, ALİM VELİ DEDİĞİMİZ KİŞİLERİN VE MEZHEPLERİN NE SÖYLEDİKLERİNİ ANLAMAYA DEVAM EDERİZ. Buda bizleri, şeytanın ve şeytanlaşmış insanların kucağına doğru itmeye devam edecektir. Allah birçok ayetinde, şefaat tümden bana aittir, hiçbir şefaatin fayda etmediği o günden sakının diye uyardığı halde, bizler geleneklerin ve beşeri FIKIH inancının etkisiyle, Allah’ın tam tersi sözlerine inanmakta sakınca görmüyoruz ve şefaatçiler ediniyoruz. Yine Allah kadınların regli, ay hali konusunu anlatırken Kur’an’da, kadınlar bu haldeyken onlarla cinsel ilişkiye girmeyin, bu durum bittikten yani temizlendikten sonra cinsel ilişkiye girin emrini apaçık verir. Bizler ayetlerde geçen kelimelere, ayette olmayan öyle anlamlar verip, Allah’ın ayetlerinin anlamını öyle değiştiriyoruz ki, kadınlar bu haldeyken kirlidir, cünüp tur ne oruç tutabilir, nede namaz kılabilir, ibadet yapamaz diyebiliyoruz. Bu ayete hangi mantıkla bakıyorsak, ne yazık ki Kur’an’da başörtüsüne delil gösterdiğimiz ayetlere de, aynı yanlış mantıkla bakıyor ve ayeti anlamaya çalışıyoruz. Ne yazık ki bizler adeta Yahudileştirilmiş Müslümanlar olmuşuz, bunun farkında bile değiliz. Yahudilerin inancını araştırırsanız, yaşadığımızı onca batılın, nereden geldiğini daha iyi anlayacaksınız. Allah ayetlerimi MUHKEM yani apaçık gönderdim diyorsa, bizler bu ayetlere asla yorumlar yapıp, aslında bu ayette Allah, dolaylı olarak şunu yada bunu da emrediyor asla diyemeyiz. BU DÜŞÜNCE AYETİN MUHKEM OLMA ÖZELLİĞİNE TERS DÜŞER. Bu hatayı yaparsak, Allah’a iftira etmiş olduğumuz gibi, kendimizide kandırmış oluruz. ALLAH KUR’AN’DA ASLA, MUHKEM BİR ŞEKİLDE, KADIN SAÇINI ÖRTMELİDİR, KADIN SAÇININ BİR TELİNİ BİLE GÖSTERMEMELİDİR, DİYE HÜKÜM VERMEDİĞİ HALDE, BİZLER ADETA ALLAH’A İNATLA, KADININ SAÇINI ÖRTMESİ, ALLAH EMRİDİR DİYEBİLİYORUZ. HİÇ BİRİMİZ, AÇIKÇA BU EMRİ BANA KUR’AN’DA GÖSTERİN, DEME CESARETİNİ GÖSTEREMİYOR. GELENEK VE BATIL BİZLERİ NE YAZIK Kİ ESİR ALMIŞ, AMA HABERİMİZ YOK. Çünkü her şeyin Kur’an’da, apaçık olmadığı öğretildi bizlere de ondan. Daha da ilginci, Arap kültürünü, din diye topluma anlattılar. Sakal bırakmanın sevap olduğuna inanan bir topluma, Arap kültüründe kadının saçlarının örtmesinin, çok önemli bir simge olduğunu, Allah’ın emri değil, bunun geleneklerinden ve ülkenin ikliminden kaynaklandığını anlatmak, neredeyse mümkün olmuyor. Araplarda kadının saçının örtmesi, ÖZGÜR KADININ SİMGESİYDİ. ONUN İÇİN CARİYE KADINLAR, MÜSLÜMAN BİLE OLSALAR, ASLA BAŞLARINI ÖRTEMEZDİ. Dışarıda gezerken cariyemi, özgür kadın mı anlaşılsın diye. Hatta Allah’ın Resulünün zamanında NUR suresi 31. ayet ve Ahzap 59. ayet indirildikten sonrada bu gelenek devam etti ve Müslüman olan cariyeler başlarını örtemedi. DEMEK Kİ BU İKİ AYETTEN ALLAH’IN RESULÜ VE O GÜN MÜSLÜMAN OLANLAR, KADIN BAŞINI MUTLAKA ÖRTMELİDİR EMRİNİ ALMAMIŞLAR Kİ, MÜSLÜMAN CARİYELER SİZDE BAŞINI ÖRTÜN DEMEMİŞLER. Bizler geleneksel İslam’ın öyle etkisindeyiz ki, Allah’ın Kur’an’da böyle açık bir emrinin olması gerekmediğini, zaten Kur’an indirildiğinde, Arap kadınlarının başlarının kapalı olduğu söylenmektedir. Hatırlatmak isterim Kur’an yalnız Arap toplumuna değil, tüm toplumlara ve tüm zamana hitap edecek şekilde indirilmiştir. AYRICA BİZLER, KUR’AN’IN AÇIK HÜKÜMLERİNDEN SORUMLUYUZ, BAHSEDİLMEYEN, AÇIKLANMAYAN BİLGİLERDEN DEĞİL. Çok ilginç olanı ise, başörtüsünün Allah emri olduğunu savunanlar, Kur’an’dan açık bir delil gösteremedikleri için, Ehli kitabın ellerinde bulunan kitaplardan delil gösterebiliyorlar. Evet, bugün adına Tevrat dedikleri kitapta, kadınların çarşaf giydiği ve peçe taktıkları yazar. Benzeri bir başörtüsü de, Hıristiyanların ellerindeki İncil dedikleri kitaplarda yazar. SORMAK İSTERİM, BİZLER SORUMLU OLDUĞUMUZ KİTABI ŞAŞIRDIK MI YOKSA. Neden sormuyoruz, Ehli kitabın inandıkları kitaplarda yazanlar, neden Kur’an’da yazmıyor? Bu kadar basit bir soruyu, düşünmüyor değiliz elbette. DÜŞÜNÜYORUZ, AMA ŞEYTANLARIN TUTSAKLIĞINDA KALMIŞ NEFİSLERİMİZ, AKLIMIZI KULLANMAYA, GERÇEKLERİ ORTAYA ÇIKARMAYA YALNIZ KUR’AN’I İZLEMEMİZE İZİN VERMİYOR. HATIRLATIRIM ALLAH BİZLERİ, YALNIZ KUR’AN’DAN SORUMLU TUTACAĞINA AYETİNDE HÜKMETMİŞ VE BİZLERİN YALNIZ KUR’AN’IN İPİNE SARILMAMIZI EMRETMİŞTİR, GEÇMİŞTE İNDİRİLEN KİTAPLARA DEĞİL. Lütfen Kur’an’ın şu gerçeğini, asla unutmayalım, unutursak aldatılanlardan oluruz. ALLAH HÜKÜMLERİMİ MUHKEM, AÇIK VE NİCE ÖRNEKLERLE VERDİK Kİ, BATILIN VE ALDATICILARIN ARDINA DÜŞMEYESİNİZ DİYORSA, ALLAH SÖZÜNDE DURANDIR. BUNU UNUTMAYALIM VE YALNIZ ALLAH’A GÜVENELİM, RİVAYETLERE DEĞİL. Başörtüsünün Allah emri olduğunu iddia edenler lütfen delilinizi, Allah’ın apaçık hükmünü gösteriniz. Allah’ın haram demediği bir şeye haram diyerek, günahların en büyüğünü işlemeyelim. Allah’ın uyarılarını hatırlayalım. Nahl 116: Dillerinizin uydurduğu yalana dayanarak «BU HELÂLDİR, ŞU DA HARAMDIR» DEMEYİN, ÇÜNKÜ ALLAH’A KARŞI YALAN UYDURMUŞ OLUYORSUNUZ. Kuşkusuz Allah’a karşı yalan uyduranlar kurtuluşa eremezler. ( Diyanet vakfı meali) Nahl 64: Sana kitabı, ANCAK AYRILIĞA DÜŞTÜKLERİ ŞEYLERİ ONLARA AÇIKLAMAN İÇİN ve iman eden bir topluma doğru yolu gösterici ve rahmet olarak indirdik. (Diyanet meali) Ali İmran 105: KENDİLERİNE APAÇIK DELİLLER GELDİKTEN SONRA, parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte bunlar için büyük bir azap vardır. ( Elmalı meali) Araf 174: Hakka dönsünler diye İŞTE ÂYETLERİ BÖYLECE AYRI AYRI AÇIKLIYORUZ. (Diyanet meali) Allah’ın bu ayetlerini, uyarılarını tebliğ alıp, iman ettiğimizi söylüyorsak, Allah’ın açıkça haram demediği bir şeye asla haramdır, günahtır diyemeyiz. Nahl 64. ayette bakın ne diyor. Ayrılığa düştüğünüz bir konuda, açıklanması için Kur’an detaylı indirilmiştir. ŞİMDİDE KONUMUZLA İLGİLİ DÜŞÜNELİM. NEREDE, HANGİ AYETTE ALLAH’IN BÖYLE BİR HÜKMÜ VAR. KADINLAR BAŞLARINI ÖRTMELİDİR DİYE, HANGİ AYETTE YAZIYOR? Allah apaçık delil getirdikten sonra, parçalanıp bölünmeyin diyor. Bölünenler için azap vereceği uyarısını yapıyor. HANİ NEREDE, APAÇIK BAŞÖRTÜSÜ DELİLİ KUR’AN’DA? Nur suresi 31. ayeti delil gösterenler, ayette aslında göğsün örtülmesi emrediliyor ama, DOLAYLI OLARAK DA BAŞIN ÖRTÜLME EMRİ VAR DİYEREK, AYETTE OLMAYAN BİR HÜKMÜ İLAVE EDENLERE SORMAK İSTERİM. MADEM BU AYETTE AÇIK DEĞİL, DOLAYLI BAŞÖRTÜSÜ EMRİ VAR, ALLAH NİCE ÖRNEKLERLE AÇIKLADIK DEDİĞİNE GÖRE, BAŞKA BİR AYETİNDE NEDEN DOLAYLI EMRİNİ, MUHKEM YANİ AÇIK HALDE BİZ KULLARINA BİLDİRİP, KADIN SAÇINI ÖRTMELİDİR DEMEMİŞ. Bu soruyu sorduğumuzda her nedense cevap veremiyorlar, çünkü amaçları gerçeklerle buluşmak değil, batıl inançlarını Kur’an’a ilave etmek. Lütfen hesap günü pişman olmak istemiyorsak, inancımızı Kur’an ışığında yaşayalım. Ayetleri de rivayetler ışığında, kelimelere farklı anlamlar vererek değil, Allah’ın apaçık dediği, ayetlerinden istifade ederek anlayalım. Yoksa inanın mahşer günü çok üzülürüz. Bu konu hakkında kadınlarımızın, çok daha dikkatli araştırması, aktif olması gerekirken, ne yazık ki onlardan büyük bir çaba görememek beni üzüyor. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  18. Müslümanlar olarak bizler, nerede çok büyük yanlışlar yapıyoruz da, İslam toplumu olarak ne huzuru, ne mutluluğu nede adaletli bir düzeni bir türlü kuramıyoruz. Hâlbuki elimizde Allah’ın bizlere yol gösterici, rehber olsun diye gönderdiği, Allah’ın korumasındaki Kur’an var. SANIRIM BİZLERİN EN BÜYÜK HATASI, KİME GÜVENECEĞİMİZE ÖNCE DOĞRU KARAR VEREMEDİĞİMİZDEN KAYNAKLANIYOR. Sizlere sorsam ve desem ki, bu dünyada kendinize yol gösterici rehber olarak, kimi ya da neyi seçtiniz desem, bana nasıl cevap verirsiniz? Sanırım bir Müslüman olarak hepimiz, rehberimiz Kur’an’dır Allah’a güveniyoruz, çünkü Allah’ın Resulü de yalnız Allah’a güvenmişti diye cevap verirsiniz. Bunu söyleyen bizlerin, gerçekten söylediğimizi hayatımıza geçirip, yalnız Allah’ın vahyi Kur’an’ı mı rehber alıyoruz? Bunu gönülden ve içten mi söylüyoruz, yoksa dilimizin alışkanlığından mı? Gelin kendi inancımızı, kimi ya da kimleri rehber edindiğimizi, ön yargılardan kurtulup sınayalım. Bakalım imanımızın gereğini, yerine getiriyor muyuz? Bizler, Allah’ın sizleri Kur’an’dan sorumlu tutacağım hükmünü, çok fazla dikkate almadığımız ve göz ardı ettiğimiz için, bizlere yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz dediklerinde, onlara inanmış itiraz etmemişiz. Peki nelere, kimlere inanmış ve güvenmişiz? ALLAH’IN RESULÜNÜN ONAYINDAN GEÇMEYEN, HATTA HABERİ BİLE OLMAMA İHTİMALİ ÇOK YÜKSEK OLAN, VEFATINDAN EN AZ 200 YIL SONRA, BİRİLERİ TARAFINDAN YİNE RİVAYET YOLLA TOPLUMA ULAŞMIŞ SÖZLERİ/HADİSLERİ KAYDA ALMIŞ, RİVAYET YOLLA BİZLERE ULAŞMIŞ SÖZ/HADİSLERLE, TARİHİ KAYNAKLARDA GEÇEN OLAYLARIN YORUMLARIYLA, BİRDE MEZHEPLERİN FIKIH İNANCIYLA, İSLAM’I EN DOĞRU YAŞAYACAĞIMIZA İNANDIRILMIŞIZ. Hani bizler Kur’an’a iman etmiştik? Hani Kur’an’dan sorumluyduk, hani yalnız Allah Kur’an’ın ipine sarılın, sakın emin olmadığınız rivayet, sanı bilgilerin ardına düşmeyin diye uyarıyordu, ne oldu onlarca Allah’ın ayetlerinin hükmü? Allah’ın Resulü Kur’an’da, ben sizleri yalnız Kur’an ile uyarma görevi aldım demiyor muydu? Demek ki Resul yalnız Kur’an’a iman etmiş ki, Kur’an ayetinde yalnız Kur’an ile sizleri uyardım diyor. Ne yazık ki bizler, Allah’ın ayetlerine gözlerimizi kapatmış, adeta onları UNUTURCASINA İslam’ı yaşadığımızı zannediyoruz. Unutmayalım lütfen, Allah ayetlerimi unutanları görmezden gelenleri, MAHŞER GÜNÜ BENDE ONLARI UNUTACAĞIM DİYOR. İSLAM DİNİ TARİHİ BİLGİLER VE RİVAYETLERLE ASLA YAŞANMAZ. ÇÜNKÜ TARİH KESİN BİLGİ DEĞİLDİR. YENİ BİR BULGU ORTAYA ÇIKAR VE TARİH KAYITLARI DEĞİŞİR. RİVAYETLERLE İSE DİN HİÇ YAŞANMAZ. DİN KUR’AN’DIR VE YALNIZ ONUNLA YAŞANIR. UNUTMAYALIM DİN ŞAKAYA GELMEZ. Allah’ın Kitabı Kur’an’ı rehber edinen ve onun yolunu izleyen Müslümansak, KUR’AN’I ALLAH’IN İSTEDİĞİ GİBİ DİKKATLE ANLAYARAK, DÜŞÜNEREK VE AYETLERİ ÖZÜMSEYEREK OKUMUŞ OLMAMIZ GEREKİR. Bunu yapıyor muyuz? Cevabınızı duyar gibiyim. Ülkemizin yüzde 90’ı Kur’an’ı anladığı dilden bir kez bile okumamış olma ihtimali çok yüksek. Bu durumda bizlerin Allah’ın rehberi Kur’an’ın yolunu izlediğimizi, onu rehber edindiğimizi asla söyleyemeyiz. Demek bizler Allah’ın çizdiği yoldan değil, edindiğimiz Velilerin ve güvendiğimiz kişilerin yolundan gidiyoruz. BAKIN GENEL ÇOĞUNLUĞUMUZUN DAHA BAŞTAN, İNANCIMIZI YANLIŞ VE HATALI YOLDAN YAŞADIĞIMIZ, ÇOK AÇIK ANLAŞILIYOR. Allah’ın Rehberinden habersiz, doğruluğundan asla emin olamayacağımız, insanların rivayet söylemleri ile imanını yaşayanlar, asla ben Allah’ın kitabını rehber edindim, onun yolunda gidiyorum diyemez. Daha doğrusu bunu söylemeye hakkı yoktur. Okulda aldığımız eğitimi düşünün lütfen, hangimiz o dersin kitabını bizzat okumadan, dersini çalışmadan, arkadaşının anlattıkları ile imtihana gireriz? Bakın bizler özel hayatımızda bile yapmadığımız mantık dışı bir yöntemi, EBEDİ HAYATIMIZ İNANCIMIZ, İMTİHANIMIZ İÇİN SORGUSUZ YAPABİLİYORUZ. Aklın ve mantığın kabul etmediği bu hatayı yapan, mahşer günü sonucuna da katlanmasını bilmelidir. Bir inşaat yaparken, eğer atılması gereken ilk adımları önce atmayıp, farklı yerden başlarsak binayı yapmaya, o bine asla ayakta kalamaz. Ne yazık ki bizlerde imanımızın temellerini doğru atamadıysak, O iman kalplerimize asla yerleşmez. Tıpkı Kur’an’da örneği verilen, bedevilerin inancı gibi. Küçük bir çocuğu düşünün. Hangi ülkede doğmuşsa o lisanı, dili öğrenir ve o ülkenin kültürünü yaşar. Hala aramızda, Arap kıyafetlerini din zanneden kardeşlerimiz var. Ne yazık ki bizlerde imanımızı aynı yanlış yol ve yöntemle yaşıyoruz ve büyüklerimiz bize ne anlatmışsa, hiç sorgulamadan doğru diye yaşıyoruz. Allah tüm kullarını bu konuda uyarıyor ve diyor ki, ben sizleri tek bir ümmet yapmadım, farklı yarattım. AMA İNANCINIZI YAŞARKEN NE OLURSA OLSUN, BENİM SİZLERE YOL GÖSTERDİĞİM VAHYİME UYARAK, HAYATLARINIZI YAŞAYIN. Bizler Kur’an’dan bu gerçekleri hiç tebliğ almadık, çünkü Kur’an’ı yani ALLAH’IN MESAJLARINI ANLAYARAK HİÇ OKUMADIK. DAHA DOĞRUSU ÖZELLİKLE OKUTMADILAR Kİ, ANLATILAN BATILI, ATALAR DİNİNİ GERÇEK DİN ZANNEDELİM. Sanırım bu yol ve yöntem bizlerin birazda işine gelmiş. Çünkü imtihana hazırlanmak, Kur’an’ı bir öğrenci misali anlayarak ve düşünerek okumak, anlamaya çalışmak yani biraz zaman harcamak, bu bize zor gelmiş olmalı ki, itirazda eden çok fazla olmamış. Evimize aldığımız elektronik cihaz bozulmasın diye, kullanma kılavuzunu okuyan bizler, geleceğimizin garantisi olan Kur’an’ı, bir kez bile anlayarak okumuyorsak, bizler bu dünyaya körü körüne bağlanmış, gerçeklerle yüzleşmek istemiyoruz demektir. Şöyle düşünmüşüz. Çok güvendiğim şu kişi bana âlim, veli, Allah dostu bir insan gibi görünüyor, o bana Kur’an’ı anlatsın, onun yolunu izlersem doğru yolda olurum düşüncesi, ne yazık ki İslam toplumlarını, Allah’ın yolundan saptırıp, TAĞUTLARIN VE DİNİ GEÇİM KAYNAĞI YAPANLARIN TUZAĞINA DÜŞÜRMÜŞ. Çok yakın geçmişte, Allah dostu diye inandıkları bir zalim menfaati, çıkarları için kendisine güvenenleri nasıl ülkesine, din kardeşlerine ihanet ettirdiğini gördük. Peki ders aldık mı? Hiç sanmıyorum. Onların tuzağına düşenlerin, bu bataklıktan kurtulması da zaten mümkün olamaz. Çünkü bu kişiler, güçlerine güç katabilmek için kendilerine inanıp güvenenlere, SEN KUR’AN’I ANLAYAMAZSIN. SAKIN KUR’AN’IN TERCÜMESİNDEN OKUMA, GÜNAHA GİRERSİN DİYEREK, MÜSLÜMAN’IN ALLAH İLE BULUŞMASININ ÖNÜNE, YÜKSEK BİR DUVAR ÖRDÜLER. Allah’ın mesajları ile buluşamayanlar, Allah’a ve onun nurlu kitabına karşı atılan bu iftirayı araştırmadan, doğru kabul etmek zorunda kaldılar. BUNU SÖYLEYENDE, İNANANDA ALLAH’A ŞİRK KOŞTIUĞUNU, ASLA BU DÜNYADA ANLAYAMAYACAKTIR. Bu insanların Mahşer günüde, yüzleri simsiyah olanların safında olacağını unutmamalıdırlar. Yaptığımız bu hatalardan, şunu çok açık anlıyoruz. Bizler üşengeçliğimizden ve aklımızı kullanmadığımızdan, KUR’AN’DAN HABERSİZ KALMIŞ, ALLAH’IN MESAJLARINI, UYARILARINI TEBLİĞ ALAMAMIŞIZ. DAHA DOĞRUSU, ALLAH’IN GERÇEKLERİ İLE YÜZLEŞMEKTEN KORKMUŞUZ. ÇOK DAHA KÖTÜSÜ DİN VE İMAN KONUSUNDA, YALNIZ ALLAH’A, ALLAH’IN KİTABINA GÜVENMEMİZ GEREKİRKEN, HİÇ BİR ŞEYDEN HABERSİZ, ADETA HEM KÖR HEM SAĞIRLAR GİBİ, NE SÖYLENİRSE DÜŞÜNMEDEN İNANMIŞIZ. DAHA AÇIKÇASI BİZLER İSLAM’I YAŞARKEN, ALLAH’A DEĞİL, EDİNDİĞİMİZ VE GÜVENDİĞİMİZ VELİ, GAVS DEDİĞİMİZ KİŞİLERİN ANLATTIĞI, HATTA RESULE AİT OLDUĞU İDDİA EDİLEN, RİVAYET VE SANI SÖZLERE/HADİSLERE GÜVENİP, İSLAM’I YAŞADIĞIMIZI ZANNEDİYORUZ. SONUÇ ORTADA. NE SÖYLEDİĞİNİ, NEYE İNANDIĞINI VE İNANDIĞI DİNİN ALLAH’IN DİNİ OLDUĞUNDAN ASLA EMİN OLMAYAN, BİR TOPLUM OLDUK. Böyle bir toplumun Allah, dualarına karşılık verir mi? Artık bu topluma ne söylersen, onu din zannedecektir. Adeta hipnoz olmuş bir toplum gibi. Böyle bir toplum devenin sidiğinin bile şifa olduğuna inandırılmışsa, artık o toplum Allah’ın yolundan sapmış TAĞUTLARIN VE DİN TACİRLERİNİN YOLUNDAN GİDİYOR DEMEKTİR. Bu düzenin bozulmasını istemeyen cemaat ve tarikat liderlerinin yaşamına mal ve servetine şöyle bir bakın lütfen. Hiçbir mesleği olmayan, hayatlarında yaşamak için çalışmamış çaba göstermemiş, ama altlarında en lüks arabalarla gezen, en lüks evlerde oturanlar, yiyip içenler SİZE KUR’AN GERÇEKLERİNİ ANLATIP, KENDİLERİNDEN UZAKLAŞIP, YALNIZ ALLAH’I VELİ EDİNİP, YALNIZ KUR’AN’A SARILMANIZI İSTERLERMİ? Elbette istemezler. Onlardan ayrılmamanız için, Allah’a bile şirk koşmaktan korkmayanlar, bizleri aldatmak için şunu dahi söyleyebiliyorlar. Allah güvenilecek VELİNİZ yalnız benim. Şefaat tümden bana aittir, hiçbir şefaatin olmadığı O günden sakının diye uyardığı ve sizlere gönderdiğim yalnız Kur’an’a sarılın dediği halde, kendilerini VELİ, GAVS, ÂLİM ilan edenler şeyhimiz, gavsımız bizleri mahşer günü şefaatiyle onurlandıracak, bizlere yardım edecek demiyorlar mı? Hatta kendisinden başka Veli edinmemizi yasaklayan Allah’a inat, VELİSİ OLMAYANIN VELİSİ ŞEYTANDIR DİYEREK, BU KİŞİLER MÜRİTLERİNİ ALLAH İLE ALDATMIYORLAR MI? Hâlbuki Allah İslam dininde ruhban sınıfının olmadığını, her insanın bizzat elde Kur’an Allah ile baş başa olduğunu açıkça söylediği halde, ne yazık ki gözler perdeli, gönüller mühürlü olunca, bu gerçekler fark edilmiyor. Üzgünüm yaşanan İslam, Allah’ın yolundan öyle sapmış ki, bazı kişilere o sapkınlığı anlatmak, gerçekleri görmesini sağlamak, neredeyse mümkün değil. Ama her Müslümana düşen hiç yılmadan, batılın ve rivayetlerin etkisinden uzak, YALNIZ ALLAH’A ONUN KİTABI KUR’AN’A GÜVENİP, ONUN VAHYİ İLE TÜM İNSANLARI UYARMAK, KUR’AN’A DAVET ETMEK OLMALIDIR. Dilerim bu davete icabet eden, yalnız Allah’ın ipine sarılan ve yalnız ALLAH’A GÜVENEN doğruların, gerçeklerin arayışında olan, Allah’ın halis kulları arasında oluruz. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  19. Değerli dostlarım, bu makalemde sizlerin, Maide suresi 60. Ayetinde, Allah’ın bizleri uyarıp, dikkatimizi çekmeye çalıştığı, bizlerinde günümüzde aynı hataları yaptığı, çok önemli bir ayeti hatırlatmak ve sizlerin bu ayet üzerinde, Kur’an bütünlüğünde düşünmenize vesile olmak istiyorum. Önce ayeti yazalım. Maide 60: DE Kİ: “ALLAH KATINDA YERİ BUNDAN DAHA (FECİ OLAN ASIL) KÖTÜLÜĞÜ SİZE BİLDİREYİM Mİ? ALLAH’IN LANETLEDİĞİ VE GAZAP ETTİĞİ, ARALARINDAN (AHLAKEN ÂDETA) MAYMUNLAR, DOMUZ (GİBİ OLAN)LAR VE TAĞUT (AZGIN) DENEN MÜŞRİKLER VAR YA, YERİ EN KÖTÜ OLAN VE DOĞRU YOLDAN TAMAMEN SAPANLAR İŞTE BUNLARDIR.” (Mehmet Okuyan) Allah’ın kızdığı ve affetmeyeceği, mahşer günüde şiddetle cezalandıracağı kullarının, kimler olduğunu bizlere şimdiden bildiriyor. Bu konu ile ilgili ayette verdiği örneklerde, çok ilginç ve düşündürücüdür. Ayetin ilk cümlesinden başlayalım. Allah Resulüne, kullarımı şunları söyle diyerek, bakın ne diyor. Allah’ın katında en büyük günahı, sizlere haber vereyim mi diyor. Demek ki bu konu, çok ama çok önemli. Bir Müslüman bu uyarıyı dikkate almazsa, hesap günü örneğini verdiği hayvanlar gibi olur diyor. Bakın Allah’ın lanetlediği, cezalandıracağı, affetmeyeceği kullarının nasıl bir hata yaptığından bahsediyor. ÖNCE ŞUNU HATIRLATMAK İSTERİM. SAYDIĞI YANLIŞLARI YAPANLARIN TAMAMI, ALLAH’A İMAN ETTİĞİNİ SÖYLEYEN İNSANLAR. Bu yanlışı yapanlar Müşrikler. Müşrik olabilmek için önce iman edeceksin, daha sonrada bu imanın gereklerini yerine getirmeyerek, Müşrik olacaksın. Bu ayetin çok önemli uyarısını, bu düşüncenin ışığında lütfen anlamaya çalışalım. Allah’ın lanetlediği O kullarını Allah, MAYMUNLARA VE DOMUZLARA benzetiyor. Bu benzetmeyi Allah’ın neden yaptığını, bu hayvanların yaşantısını, davranışlarını düşünerek, doğru anlayalım ki, bu insanlara Allah’ın nasıl çok kızdığını ve mahşer günü çok çetin cezalandıracağını da, doğru anlayabilelim. Allah benzetme yaparak maymuna, domuza benzettiği kullarının yaptığı O büyük hatalarını da ayette açıklıyor ve diyor ki, ONLAR TAĞUTUN PEŞİ SIRA GİDENLERDİR. Yani iman ettiklerini söyledikleri halde, imanlarının gereğini yerine getirmeyip YALNIZ ALLAH’A KUL OLMAYAN, ONUN YANINDA AZMIŞ, SINIRI AŞMIŞ İNSANLARIN ARDI SIRA GİDİP, ONLARA ADETA KUL OLMUŞLARDIR DİYOR. Ayetin sonunda, doğru yolda giderken, Allah’ın çizdiği sınırların dışına çıkarak, TAĞUTUN sözlerine kanarak yoldan sapanlar, ALLAH’IN LANETLEDİĞİ İNSANLARDIR, DİYEDE SON NOKTAYI KOYUYOR. Günümüzde aynı yanlışları yapan bazı kardeşlerimize bu ve benzeri ayetleri kendilerine hatırlattığımızda, üstlerine hiç alınmadan, bu ayetler Kitap Ehline hitap ediyor bize değil diyebiliyorlar. HÂLBUKİ KUR’AN’IN TAMAMI ZATEN, KİTAP EHLİNİN YAPTIĞI YANLIŞLARA ÖRNEK VERİP, BİZLERİNDE AYNI HATAYA DÜŞMEMİZİ ENGELLEMEK ADINA KUR’AN’DA BAHSEDİLMİŞTİR. Allah Kur’an’da iman ettiğini söyleyenler için, Yusuf 106. ayetinde ne diyordu hatırlayalım. “ONLARIN ÇOĞU ANCAK, ORTAK KOŞARAK ALLAH’A İMAN EDERLER.” Allah işte böyle kullarına, Tağut’un ardı sıra gidenlerdir diyor. Hatırlatırım Allah, şirk dışında her kulunun günahını, affedebileceği müjdesini veriyor. Eğer bizler, Allah’ın tek elinde olan bir yetkisini, gücünü, yaratılmış bir beşere de vermeye çalışıyorsak, Allah’a şirk koşuyor ve O kişiyi Allah’ın yanında İlahlaştırmış oluyoruz. Lütfen bu hatayı yapmayalım. Şunu da unutmayalım, GÜCÜ ELİNDE BULUNDURAN YETKİLİDİR, İLAHTIR. ONUN İÇİN ALLAH, HÜKMÜME HİÇ KİMSEYİ ORTAK ETMEM DİYOR. Sizlere günümüzde, Kur’an’ın verdiği örneklerden yola çıkarak, tağutun kimler olabileceğini ve bizlerin bu hatayı yapıp yamadığımızı anlayabilmemiz için, birkaç örnek vermek istiyorum. TAĞUT İMAN EDENLERİ KENDİLERİNE BAĞLAMAYA ÇALIŞAN, KENDİSİNİN VELİ, GAVS, ALİM, ALLAH DOSTU OLDUĞUNA İNANDIRANDIR. ONLARI ALLAH İLE ALDATAN, KENDİSİNİN ALLAH’IN KATINDA ŞEFAATÇİ OLDUĞUNA İNANDIRIP, ALLAH’IN YANINDA KENDİSİNE DE KULLUK ETTİKLERİNDE, ONLARA HEM BU DÜNYADA, HEM DE MAHŞER GÜNÜNDE, YARDIM-ŞEFAAT EDECEĞİNİ SÖYLEYEN KİŞİLERDİR. HALBUKİ ALLAH YALNIZ BANA KULLUK EDİN, YALNIZ BENDEN YARDIM DİLEYİN, SAKIN BENDEN BAŞKA VELİLER EDİNİP, ONLARDAN ŞEFAAT-YARDIM BEKLEMEYİN, ÇÜNKÜ ŞEFAAT TÜMDEN BANA AİTTİR DEMİYOR MUYDU? Bakın Kitap Ehlinin yaptığı bu hatayı Allah ayetinde, nasıl apaçık bizlere anlatıyor ki aynı hatayı bizlerde yapmayalım. Nisa 60: SANA İNDİRİLENE VE SENDEN ÖNCE İNDİRİLENLERE İNANDIKLARINI İLERİ SÜRENLERİ, GÖRMEDİN Mİ? TÂĞUT’A İNANMAMALARI KENDİLERİNE EMROLUNDUĞU HALDE, TÂĞUT’UN ÖNÜNDE MUHAKEMELEŞMEK İSTİYORLAR. HÂLBUKİ ŞEYTAN ONLARI BÜSBÜTÜN SAPTIRMAK İSTİYOR. (Diyanet vakfı meali) Sanırım bu ayet, TAĞUT sözüyle kimlerden bahsettiğini ve ne amaçla söylediğini çok güzel anlatıyor. Ayetin özüne ve nasıl bir ders almamız gerektiğine gelince. Allah, İman ettiğini söyleyen kullarıma ben, Resuller aracılığıyla, TAĞUT konusunda uyardığım halde, kullarım bu sözümü, uyarımı dikkate almayıp, atalarının batıl ve sanı inançlarını yaşayabilmek için, UYARDIĞIM AYETLERİMİ GÖRMEZDEN GELDİLER, UNUTMUŞ GİBİ DAVRANDILAR DİYOR. ÇOK DAHA İLGİNCİ, BENİM VERDİĞİM HÜKÜMLERLE, BENİM ŞERİATIMA, KANUNLARIMA UYARAK KARARLAR VERMELERİ GEREKİRKEN, ALLAH’IN KUR’AN’DA KOYDUĞU SINIRLARI AŞARAK, İNSANLARI ALLAH İLE ALDATANLARIN HÜKÜM VE BATIL KANUNLARI İLE YAŞAMAYI SEÇTİKLERİ, ÇOK DİKKAT ÇEKİCİ BİR ÖRNEKLE ANLATILIYOR. Ne yazık ki bizler günümüzde, Allah’ın Kur’an’da emrettiği açıklama yaptığı, hatta sorumlu tuttuğu Kur’an’ın sınırlarını yeterli görmeyip aşarak, kendimize TAĞUTLAR edindik. Çünkü Tağut insanları kendilerine bağlayabilmek için, sen Kur’an’dan anlayamazsın, Kur’an’da her bilgi detaylı yok türünden yalanlarla, insanları kandırır. Onların hükümleri ile muhakeme edilmemiz gerektiğine inandırırlar. Allah Kur’an’da ne emrediyorsa TAM TERSİNİ, EDİNDİKLERİ VE GÜVENDİKLERİ TAĞUTLAR, ONLARA DİNİN EMRİ DİYE ÖĞRETTİLER. Hatta bu TAĞUTLAR onlara, YALNIZ KUR’AN İLE İSLAM’I YAŞAYAMAZSINIZ DİYEREK, ALLAH’IN SINIRLARINI AŞIP, İSLAM’IN-KUR’AN’IN DAİRESİ DIŞINA ÇIKMALARINI SAĞLIYORLAR. Allah açıkça sakın Kur’an’ın sınırlarını aşmayın, yalnız Kur’an’ın ipine sarılın diye uyardığı halde, Allah’a değil TAĞUTLARIN öğretilerine inanmayı, daha uygun görüyorlar. Lütfen şunu unutmayalım. ALLAH’IN KUR’AN’DA KOYDUĞU SINIRLARI AŞMANIZA NEDEN OLAN, HER TÜRLÜ BİLGİ, RİVAYET, SÖZ-HADİS, BİZLERİ TAĞUTLARIN KUCAĞINA DOĞRU GÖTÜRÜR. KUR’AN’IN KOYDUĞU SINIRLARI TANIYAN, AŞMAYAN VE YALNIZ KUR’AN’A SARILAN İSE TAĞUTLARDAN UZAK KALIR. BÖYLECE ALLAH’IN HALİS KULLARI ARASINDA OLUR. “TAĞUT’TAN, ONA KULLUK ETMEKTEN KAÇINAN VE İÇTENLİKLE ALLAH’A YÖNELENLER İÇİN MÜJDE VARDIR. O HÂLDE, KULLARIMI MÜJDELE!” (Zümer 17) “KENDİLERİNE VAHİYDEN BİR PAY VERİLENLERİ GÖRMÜYOR MUSUN? (ALLAH’IN KELÂMINA SIRT DÖNÜP) HURAFEYE, TAĞUTA PUTLAŞTIRILMIŞ AZGINLARA İNANIYORLAR VE MÜŞRİKLERİN MÜMİNLERDEN DAHA DOĞRU BİR YOLDA OLDUĞUNU İDDİA EDİYORLAR.” (Nisa 51) Tekrar hatırlatmak isterim. MÜŞRİK, Allah’a iman ettiği halde, Allah’ın tek elinde olduğu yetkileri, güvendiği Veli, âlim, Allah dostu dediği kişilere vererek, adeta onları Allah’ın yanında İlahlaştıranlara Allah, MÜŞRİK oldular diyor. DİLERİM KUR’AN GERÇEKLERİNİN FARKINDA OLAN, ALLAH’IN AZINLIK HALİS KULLARI ARASINDA OLURUZ. ATALARIMIZIN RİVAYET VE SANI İNANCINI İNATLA YAŞAYABİLMEK İÇİN, ALLAH’IN BAZI AYETLERİNİ GÖRMEZDEN GELİP UNUTURCASINA YAŞAYANLAR, BU GERÇEKLERİ ASLA GÖREMİYECEKLERDİR. ÇÜNKÜ ALLAH ONLARIN GÖZLERİNE PERDE ÇEKERİM, KULAKLARINI VE KALPLERİNİ MÜHÜRLERİM DİYOR. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  20. Bu makalemde sizlere, çok önemli bazı ayetleri hatırlatmak istiyorum. Rabbimiz biz kullarına, önemli bir uyarısını Kur’an, Hz. Âdem örneğinden yola çıkarak, öyle bir örnekle anlatıyor ki, zerre kadar aklını kullanan, günümüzde yaşanan İslam toplumunun neden YOKLUK, ADALETTEN UZAK, ACI VE KEDER İÇİNDE OLDUĞUNU bizlerin gözlerimizin önüne adeta seriyor. Lütfen Allah’ın bu uyarısını, ulaşabildiğimiz tüm kardeşlerimize hatırlatalım ki, İslam’ı yaşarken yaptığımız O büyük yanlışımızı, emanetimizi teslim etmeden önce farkına varalım, hatamızdan dönelim. Bu makalemde sizlere Allah’ın Taha suresi 123 ve devamındaki ayetlerde bizleri, nasıl uyarıyor onu hatırlatmaya çalışacağım. Önce ayeti yazalım. Taha 123: (Allah) ŞÖYLE DEMİŞTİ: “BİRBİRİNİZE DÜŞMAN OLARAK HEPİNİZ ORADAN (BAHÇEDEN) İNİN! ARTIK BENDEN SİZE BİR HİDAYET GELDİĞİNDE, KİM HİDAYETİME UYARSA SAPMAYACAK VE SIKINTI ÇEKMEYECEKTİR. (Mehmet Okuyan meali) Bakın Allah bizleri uyarıya, Hz. Âdemden başlıyor ve onun yaptığı bir yanlışı örnek veriyor. Biliyorsunuz Hz. Âdem ve eşi cennet bahçesinde, Allah’ın bir uyarısına uymayarak bir hata yapıyor ve Allah bu hatalarının sonucunda cennet bahçesinden çıkartıyordu. Lütfen bu örnek üzerinde dikkatle düşünelim. Bu örnekte Allah bir hüküm veriyor, yasak koyuyor ve o yasak göz ardı edilerek, hükmün dışına çıkılıyor. Yazdığım ve devamında yazacağım ayetleri de lütfen, bu merkezde anlamaya çalışalım. Şimdide yazdığım ayetin devamına bakalım. “HER KİM DE BENİM ZİKRİMDEN YÜZ ÇEVİRİRSE, MUTLAKA ONA DAR BİR GEÇİM VARDIR. BİR DE ONU KIYAMET GÜNÜNDE KÖR OLARAK HAŞREDERİZ.” (TAHA 124) Bakın Allah bu uyarıyı, aslında genel anlamda yapıyor bizlere. Ama bu ayeti, bir öncesi ayetle de bağlantılı anlamalıyız ki doğru anlayabilelim. Demek ki ilk, Hz. Âdem ve eşi bu uyarıya muhatap. Allah her kim benim zikrimden yani vahyimden, ayetlerimden, verdiğim hükümlerimden yüz çevirirse, ona dar bir geçim yani fakirlik, yoksulluk veririm diyor. En sonunda da vahyimi, mesajımı görmezden gelip ve böylece yüz çevirirse yani batıl ve hurafeye inanırsa, KIYAMET GÜNÜNDE ONU KÖR OLARAK HAŞREDERİZ DİYOR. Sizlere sormak isterim, hangimiz mahşer günü kör olarak haşredilmek, tekrar canlanmak ister? EĞER İSTEMİYORSAK, ATALARININ RİVAYET İNANÇLARINA DEĞİL, ALLAH’IN BU UYARILARINA LÜTFEN KULAK VERELİM. Taha suresi 124. Ayeti okuyan bazı kardeşlerimiz, bu ayet kâfirler inkârcılar içindir, bizler Kur’an’a yani Allah’ın zikrine iman ettik diyorlar. Hâlbuki örnek verilen bu uyarıya lütfen dikkat ediniz. Hz. Âdem ve eşi Allah’a iman etmiyor muydu? Elbette ediyordu. Peki nasıl bir günah işlemişti de Allah, cennet bahçesinden onları uzaklaştırmıştı, işte bunu anlamak istemeyenler, BU BÜYÜK HATAYI BİZZAT YAŞAMAKTAN, ASLA KURTULAMAZLAR. BU UYARILAR, HİÇ İMAN ETMEYENLERE DEĞİL, KENDİLERİNİN ALLAH’A İMAN ETTİĞİNİ SÖYLEYENLERE HİTABEN VERİLEN UYARI ÖRNEKLERİDİR. Bu konuyu çok daha net anlayabilmemiz için, ayetin devamını da okuyalım. Taha 125: O DA ŞÖYLE DER: “RABBİM! DÜNYADA GÖREN BİR KİMSE OLDUĞUM HÂLDE, NİÇİN BENİ KÖR OLARAK HAŞRETTİN?” (Diyanet meali) Taha 126: ALLAH, “EVET, ÖYLE. AYETLERİMİZ SANA GELDİ DE SEN ONLARI UNUTTUN. AYNI ŞEKİLDE BUGÜN DE SEN UNUTULUYORSUN” DER. (Diyanet meali) Hatırlarsanız 124. Ayetinde, Allah, ZİKRİMDEN yani vahyimden yüz çevirenleri, kıyamet günü kör olarak hasrederim diyordu. Devamında yani 125. Ayetinde de Allah konuya açıklık getirip, MAHŞER GÜNÜNÜ ADETA KARŞIMIZA GETİRİP, İBRET ALMAMIZI İSTİYOR ve ne diyor? Allah kör olarak haşredilenlerin itirazlarına karşı, bakın ne söyleyeceğini, şimdiden bizlere bildiriyor ki, O büyük hatayı bizlerde yapmayalım. “RABBİM! DÜNYADA GÖREN BİR KİMSE OLDUĞUM HÂLDE, NİÇİN BENİ KÖR OLARAK HAŞRETTİN?” Bakın kör olarak haşredilenler yani tekrar canlandırılanlar, BİZ DÜNYADA GERÇEKLERİ GÖREN YANİ İMAN EDENLERDENDİK, NEDEN BİZİ BÖYLE YARATTIN DİYECEKLER. Buradan da şunu çok açık anlıyoruz. Bu cezaya layık olanlar, iman ettiğini söyleyenler ama bu iman edenler, Kur’an’ın Yusuf suresi 106. Ayetinde örnek verdiği kişiler. Ne diyordu Allah bu ayetinde? “ONLARIN ÇOĞU ALLAH’A ANCAK, ORTAK KOŞARAK İNANIRLAR.” İşte Allah böyle kullarım, benim vahyimle yani gönderdiğim kitap Kur’an ile yetinmeyip, hatta onca ayetimi görmezden gelip uyarılarımı dinlemeyip atalarının batıl, rivayet ve sanı inançları için, bu bilgiler olmadan yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz diyerek, Kur’an’ın önüne rivayetleri koyarak yaşayanlar, KUR’AN’DAN YÜZ ÇEVİRMİŞ, GÖRMEZDEN GELMİŞLERDİR. MAHŞER GÜNÜ BUNLARI, KÖR OLARAK HAŞREDECEĞİM DİYOR ALLAH. Kur’an’a iman ettiğimizi söylediğimiz halde, Kur’an’dan nasıl yüz çevrilir, görmezden gelinir onu anlamaya devam edelim. Allah birçok ayetinde şefaat tümden bana aittir, hiçbir şefaatin olmadığı o günden sakının dediği halde, nasıl olurda Allah’ın dışından şefaatçiler olduğuna inanırız. Hâlbuki Zümer suresi 43. Ayetinde Allah, çok net kesin bir örnekle ne diyordu hatırlayalım. “YOKSA ALLAH’TAN BAŞKA ŞEFAATÇİLER Mİ EDİNDİLER? DE Kİ: “HİÇBİR ŞEYE GÜÇLERİ YETMESE VE DÜŞÜNEMİYOR OLSALAR DA MI?” Bunca açık ayetleri görmezden gelip, yüz çevirip bazı ayetleri tahrif ederek, anlamını saptırıp diğer ayetlerle çelişmesini önemsemeyerek, bakın Allah bu ayetinde bazı VELİ kişilere de şefaat yetkisi vermiştir diye inanıyorsa, İŞTE BUNLAR ALLAH’IN ZİKRİNDEN YÜZ ÇEVİRMİŞ, GÖZ ARDI ETMİŞ VE BÖYLECE, ALLAH’A ŞİRK KOŞARAK İMAN EDENLERİN SAFINDA OLMUŞ DEMEKTİR. Allah bunu yapanları asla affetmem diyor. Taha suresi 126. Ayetinde, bu konuya çok daha net açıklama getiriyor Rabbimiz. Biz iman etmiştik, neden bizi kör haşrettin diye soranlara verdiği cevap, adeta bizlerin günümüzde yaptığımız yanlışlarımıza cevap veriyor ve bakın ne diyor. “ALLAH “EVET, ÖYLE. AYETLERİMİZ SANA GELDİ DE SEN ONLARI UNUTTUN.” Bakın inkâr ettin demiyor, UNUTTUN diyor. Şükürler olsun Rabbimize, aklını kullanana nede güzel örnekler veriyor şimdiden bizlere. Allah bu hatayı yapan kullarına açıklama getiriyor. Sen iman ettiğini zannettin, ama iman kalbine yerleşmemişti. Çünkü benim vahyimi ciddiye almadın, onu kendine yol gösterici rehber olarak yeterli görmedin. Sakın emin olmadığın rivayet ve sanı bilgilerin ardına düşme, sana gönderdiğim vahyimin ipine sarıl, sana Kur’an yetecektir, çünkü sizleri Kur’an’dan/vahyimden sorumlu tutacağım dediğim halde, benim uyarılarımı ciddiye almayıp, benden başka edindiğin VELİLERİN sözlerine güvenip inandın, böylece BENİM VAHYİMİ, UNUTTUN HATATINDAN ÇIKARDIN diye Rabbimiz uyarıyor. YAŞADIĞIN İMTİHANINI, BENİM VAHYİMLE YAŞAMADIĞIN İÇİN, BENDE SENİ HUZURUMA GELDİĞİNDE UNUTTUM, YARDIM ETMİYORUM DİYOR. Zikir ehli Kur’an’ın diğer ayetlerinden, şu uyarıyı da almış olması gerekir. Güvendiğiniz veli edindiğiniz, size yardımcı olacağınızı zannettiğiniz o kişiler, hadi sizlere bu gün yardım etsin bakalım diye uyardığını da, sanırım hatırlamışsınızdır. Değerli dostlarım. Günümüz İslam toplumunun içler acısı halinin nedenlerini, çok açık anlatan bu uyarıları, lütfen dikkate alalım. Allah iman ettiğini söyledikleri halde, Allah’ın zikrini ikinci plana atarak yani UNUTARAK, yada unutmuş gibi yaşayarak, atalarından intikal eden rivayet ve sanı sözler/hadislerle inancını yaşayanları, bende unuturum, onlara dar yani fakir, yoksul bir geçim veririm diyor. BİR BAŞKA DEYİŞLE ONLARIN DUALARINA, KARŞILIK VERMEM YARDIM ETMEM DİYOR RABBİMİZ. Dilerim Kur’an gerçeklerinin farkına varan, Allah’ın berisinden veliler, gavslar, efendiler edinmeden yalnız Allah’ın ipine sarılan, ALLAH’IN ZİKRİ KUR’AN İÇİN, KUR’AN ÖZET BİLGİLER VERİR, RESULÜN RİVAYET HADİSLERİ VE FIKIH OLMASAYDI, KUR’AN KAPALI KALIR ANLAŞILMAZDI DEMEDEN, YALNIZ ALLAH’IN İPİNE SARILAN, ALLAH’IN HALİS KULLARINDAN OLURUZ. Hatırlatmak isterim. Bu sözleri söyleyen ve bu hataları yapanlar, ALLAH’IN ZİKRİNDEN YÜZ ÇEVİRİP batılı, Kur’an’ın önüne geçirip, ALLAH’IN AYETLERİNİ UNUTANLARDIR. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  21. Kur’an beddua ve küfür, hakaret etmek ile ilgili neler söylüyor diye baktığımızda, O konu hakkında da elbette bilgiler veriyor, tavsiyelerde bulunuyor. Önce şunu net söylemeliyim ki, Kur’an’a iman eden bir Müslüman kendisine karşı kötülük yapmayana karşı, asla ne kötü davranmaya, neden kötü bir söz söyleme iznini vermiyor. Bu konuyu doğru anlayabilmek için, sizlere örnek bir ayet hatırlatmak istiyorum. Enam 108: ALLAH’IN PEŞİ SIRA (VARLIKLARA) YALVARANLARA (BİLE) SÖVMEYİN; (SONRA) ONLAR DA BİLMEYEREK ALLAH’A SÖVERLER. BÖYLECE BİZ HER ÜMMETE KENDİ İŞLERİNİ SÜSLÜ GÖSTERDİK. SONUNDA DÖNÜŞLERİ SADECE RABLERİNEDİR. O DA YAPTIKLARINI KENDİLERİNE BİLDİRECEKTİR. (Mehmet Okuyan) Bakın bu ayet aslında günümüz toplumunun yaptığı yanlışa, çok güzel bir örnek. Allah sakın dinde bölünenler gibi olmayın dediği halde bizler, mezheplere, cemaat Lara, tarikatlara bölünmekte zenginlik vardır diyerek, bir birimize düşman olduk. Hatta öyle bir düşman olduk ki, bir birimize yaptığımız hakaretlerden, küfürlerden sizlere örnek vermeye utanıyorum. BEDDUA kelimesi, kötü dua anlamındadır. Allah inanç farklılıklarınız bile olsa, hatta hak yolundan batıla sapmış kişilere bile, küfür ederek hakaret etmeyin yani onlara beddua etmeyin diyor. ALLAH KİMİN DOĞRU YOLDA OLDUĞUNU, HESAP GÜNÜ KENDİLERİNE BİLDİRECEĞİNİ SÖYLÜYOR. Buradan da anlıyoruz ki hakaret, küfür ve beddua bir Müslümana yakışan davranışlar değil. Peki, bize şahsımıza yapılan hakaret, saygısızlık, hakkımızı yiyen kötü davranan kişilere karşı, kızgınlığımız sonucunda da sakın karşılık vermeyin mi diyor Allah, yoksa bir istisna mı yapıyor, ne dersiniz? Şimdide ona bakalım, bu konuda neler söylüyor Kur’an. Nisa 148: ALLAH KÖTÜ SÖZÜN AÇIKÇA SÖYLENMESİNİ SEVMEZ; HAKSIZLIĞA UĞRAYANIN SÖZÜ HARİÇ! ALLAH DUYANDIR, BİLENDİR. (Mehmet Okuyan) Demek ki haksızlığa, zulme uğrayan bir kişinin kendisine hâkim olamayarak, zulüm yapana karşı istenmeyen kötü sözler söylemesine, beddua etmesine Allah müsaade ediyor. Bunun dışında kötü söz söylemesi, beddua etmesi yani, KARŞISINDAKİ KİŞİNİN KÖTÜ BİR DURUMA DÜŞMESİ İÇİN, DUADA BULUNMASI, bir Müslümana yakışmaz diyor. Bu ayeti anlamaya çalışırken, sinirlerine hâkim olamayan mağdur bir kişinin, sinirlerinin etkisiyle, söylediği sözler olarak algılamalıyız. Allah affedicidir bağışlayıcıdır. Kur’an’da insanların birbirine lanet etmesi konusunu da, bu ayet ışığında anlamalıyız. Allah’ın yoldan sapmış, söz dinlemez sapkın kullarına lanet etmesini, onlara karşı tavrını belirtmek için, huzuruna geldiklerinde cezalandıracağının, açık işareti olduğunu anlamalıyız. Örnek verelim. “KİTAPTA İNSANLARA AÇIKÇA GÖSTERDİKTEN SONRA, İNDİRDİĞİMİZ APAÇIK DELİLLERİ VE HİDAYETİ GİZLEYENLERE HEM ALLAH, HEM DE BÜTÜN LANET EDİCİLER LANET EDER. Bakara 159” “ONLAR EBEDÎ OLARAK LÂNET İÇİNDE KALIRLAR. ARTIK NE KENDİLERİNDEN AZAP HAFİFLETİLİR, NE DE YÜZLERİNE BAKILIR.” Bakara 162. İnsanların birbirine lanet etmesine gelince. BİR İNSANI LANETLEMEK, ONUN ALLAH’IN YARDIMINDAN, BAĞIŞLAYICI LÜTFUNDAN UZAK KALMASINI DİLEMEK ANLAMINA GELİR. Kur’an’da lanet kelimesini Allah, yoldan sapmış şeytanın yolunu izleyen kulları için bizzat kendisi kullanır ve sonlarının cehennem olduğu bilgisini verir. Bizlerde bazen kızgınlıkla bu kelimeyi kullanırız. Normal şartlarda bunu yapmak doğru değildir. Bu konuyu doğru anlamak istiyorsak, Nisa suresi 148. Ayette Allah’ın zulme uğrayan kişilere verdiği ruhsatı kullanarak, zulmeden kişiye karşı, elinde olmadan istem dışı böyle bir kelimeyi kullanmasının dışında, kullanılmasının doğru olmayacağı, çok açık anlaşılıyor. Bu konuyu daha iyi anlayabilmek için, mahşer günü aldatıldığını fark eden insanların, O aldatıcılara karşı nasıl lanet okuyacakları örneğini, bakın Kur’an nasıl veriyor. “RABBİMİZ! BİZ YÖNETİCİLERİMİZE VE BÜYÜKLERİMİZE İTAAT ETMİŞTİK, FAKAT ONLAR BİZİ YOLDAN SAPTIRDILAR.”, “RABBİMİZ! ONLARA İKİ KAT AZAP VER, ONLARI BÜYÜK BİR LANETE UĞRAT” DERLER. (Ahzab 67-68) “İBRAHİM ŞÖYLE DEMİŞTİ: “DÜNYA HAYATINDA, ARANIZDAKİ SEVGİDEN DOLAYI, ALLAH’I BIRAKIP PUTLAR EDİNDİNİZ; SONRA KIYAMET GÜNÜ BİRBİRİNİZİ TANIMAZLIKTAN GELECEK VE BİRBİRİNİZE LANET OKUYACAKSINIZ. VARACAĞINIZ YER CEHENNEMDİR VE HİÇ YARDIMCINIZ DA YOKTUR.” (Ankebut 25) “CENNET EHLİ, CEHENNEM EHLİNE, “RABBİMİZİN BİZE VAAD ETTİKLERİNİN GERÇEK OLDUĞUNU GÖRDÜK; SİZ DE RABBİNİZİN SİZE VAAD ETTİKLERİNİ GERÇEKLEŞMİŞ BULDUNUZ MU?” DİYE SESLENİR. “EVET!” DERLER. ARALARINDAN BİR ÇAĞRICI, “ALLAH’IN LÂNETİ ZÂLİMLERİN ÜZERİNE OLSUN!” DİYE BAĞIRIR.” (Araf 44) Bu örnek ayetlerden de insanların, yeri geldiğinde bu gerçeği nasıl hatırlayacaklarını ve birbirini suçlayarak lanetleyeceklerini anlıyoruz. Dilerim hem bu dünyada, hem de mahşer günü birbirimizi suçlayarak bizi saptırdınız demeyen, GERÇEKLERİ KUR’AN İLE BU DÜNYADA GÖREN VE YAŞAYAN, Allah’ın halis kulları arasında oluruz. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  22. Bu makalemde sizlerin, üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim bir konuyu, vereceğim örnek üzerinden düşünmenizi rica ediyorum. Hepimiz bir arkadaşımızla, ya da tanımadığımız bir kişiyle herhangi bir konuda tartışmışızdır. Genel çoğunlukla herkes, kendisini haklı çıkarmak için elinden geleni yapar ve sonunda genelde haklı ve haksız konusunda anlaşmaya varılmaz. ÇÜNKÜ HERKES KENDİSİNİN HAKLI OLDUĞUNU SÖYLER, İNSANIN DUYGULARI KENDİ YÖNÜNDE AĞIR BASAR. Tartıştığımız konu önemli bir konuysa, kendi aramızda anlaşamadığımızda, bu sorunu adaletin çözmesi için, şahitler delil ve kanıtlarla mahkemeye başvururuz. Hâkim eldeki veriler doğrultusunda, HAKLININ HAKSIZIN KİM OLDUĞU KONUSUNDA KARAR VERİR. Neticede bu karara herkesin uyması gerekir ve zaten bu karara uymayanlar, cezalandırılır. Şunu da hatırlatmak isterim, BAZEN HÂKİMLER YANLIŞ DA KARAR VEREBİLİRLER. BUNUN ÖRNEKLERİNİ GÖRÜYORUZ. Çünkü oda bir insandır, yanılabilir. Bu örnek ve düşünce ışığında, sizlere şöyle bir soru sorsam ve desem ki, iki arkadaş dini bir konuda tartışıyorsunuz. Onca tartışmanızın sonunda anlaşamadınız ve herkes kendisini hakla gördü. Bu durumda tıpkı örneğini verdiğim, normal yaşantımızda karşılaştığımız olaylarda olduğu gibi, bir yargılayıcı ve haklının haksızın kim olduğuna karar verici, bu dünyada bir hâkim var mı? ELBETTE YOK. PEKİ, NEDEN YOK? ÇÜNKÜ BİZLER BU DÜNYADA, İNANCIMIZ KONUSUNDA ÖZGÜRÜZ VE KUR’AN’A GÖRE DİNDE ZORLAMA OLMADIĞINDAN, ÖZGÜR İRADEMİZLE BU DÜNYADA İMTİHAN OLUYORUZ. İNSANLARA BU YARGI ALLAH TARAFINDAN BIRAKILMIŞ OLSAYDI, KENDİ İNANÇLARININ ETKİSİYLE KARARLAR VERİRDİ. BUDA HİÇ ADALETLİ OLMAZDI. ZATEN İMTİHAN OLMANIN ŞARTLARINADA UYMAZDI. ÇÜNKÜ HATASIZ İNSAN OLMAZ. ONUN İÇİN ALLAH BÖYLE BİR YARGILAMAYI, ASLA KULLARINA BIRAKMAMIŞ, BİZZAT KENDİ TEKELİNE ALMIŞTIR. Kur’an toplumun huzuru ve sükûnetini bozacak durumlar hariç YANİ HIRSIZLIK, ZİNA GİBİ asla İNANCI KONUSUNDA YARGILANAMAZ, CEZA VERİLEMEZ. Şu namaz kılmıyor, oruç tutmuyor ya da günümüzde başını örtmüş, örtmemiş diye hiç kimseye baskı yapılamaz. İnancı konusunda hakaret edemez, saygısızlık yapamaz. Kendilerinin İslam şeriatı ile yönetildiğini söyleyen İran, bir kısım kadınların, biz başörtüsü takmak istemiyoruz, bizim inancımıza göre başörtüsü dinin emri değildir, şeklindeki inançlarını kabul etmeyip, başörtüsü takmayanları cezalandırıyor. Dini, inancı konusunda herkes özgür değilse, orada ne Allah’ın dini ve şeriatı yaşanıyordur, nede Allah’ın dinde zorlama yoktur, kulum özgürce bu dünyada imtihanını yaşamalıdır hükümlerine uymaz. Bu düşünce ve baskı, Allah’ın şeriatına uygun değil, insanların uydurdukları beşeri bir şeriattır. BAŞÖRTÜSÜ ALLAH EMRİDİR DİYEREK, ÖZGÜRCE BAŞINI ÖRTENLER NASIL İMTİHANLARINI, KENDİLERİ ÖZ İRADELERİ İLE YAŞIYORSA, BAŞIN ÖRTÜLMESİ ALLAH EMRİ DEĞİLDİR DİYEREK, ÖRTMEK İSTEMEYENLERDE, ÖZGÜRCE İMTİHANLARINI YAŞAMALIDIR. HAKLININ VE HAKSIZIN KİM OLDUĞUNU, KİMİN DOĞRU YOLDA GİTTİĞİNİ, HUZURA VARIP YARGILANDIĞIMIZDA GÖRECEĞİZ. Tekrar etmek istiyorum. Bu dünyada din ve iman adına hiç kimse, bir başka kişiyi yargılayamaz. Çünkü Allah, KİMİN TAKVACA ÜSTÜN OLDUĞUNU, DOĞRU YOLDA GİTTİĞİNİ YALNIZ BEN BİLİRİM DİYOR. Onun içindir ki bizler, Allah katında kimin daha takvalı olduğunu, kimlerin doğru yolda gittiğini bilemeyeceğimizden, bu yargı hiç kimsenin yetkisine verilmemiştir. Bir başka deyişle dinimiz ve imanımız hakkında yargılayıcı ve sonunda haklıyı haksızı ayıran yalnız Allah’tır. Ama Allah asla hata yapmaz ve onun adaletinden hiç kimsenin kuşkusu olmaz. Onun için Allah din adına hüküm verme yetkisini, hiç kimseye vermemiştir. Kur’an’da bunu çok açık görüyoruz. Peki, bizler bu gerçeğin farkında mıyız? Kesinlikle hayır. İnternette, televizyonlarda dini konularda tartışanların, birbirine nasıl hakaretler ettiğini, dinsizlikle imansızlıkla suçladıklarına şahit olmuşsunuzdur. Daha da kötüsü, Müslüman toplumlardan başka neredeyse, birbiriyle savaşan birbirine düşman olan kalmadı desem, yanlış olmaz. Yani herkes, kendisini doğru yolda giden ilan edip, karşısındaki kişiyi, toplumu yargılama ve sonunda hüküm verme yetkisini kendisinde görebiliyor. Bakın Allah’ın yetki verdiği bir Resulün bile bu yetkisinin olmadığını, kimin yargılayıcı olduğunu bildiriyor hatırlayalım. “DE Kİ: “ALLAH DİLEMEDİKÇE BEN KENDİME BİR FAYDA VE ZARAR VERECEK GÜCE SAHİP DEĞİLİM. EĞER GAYBI BİLSEYDİM, ELBETTE İYİLİĞİ ARTTIRIRDIM VE BANA KÖTÜLÜK DE DOKUNMAZDI. BEN SADECE, İNANAN BİR TOPLUM İÇİN BİR UYARICI VE MÜJDELEYİCİYİM.” (Araf 188) “ŞÜPHESİZ YARGILAMA GÜNÜ, MUTLAKA GELECEKTİR.” (Zariyat 6) “ONLARA HESAP SORACAK OLAN RABBİMDİR, KEŞKE BUNU ANLASANIZ!” (Şuara 113) “İNSANLARIN HESABA ÇEKİLMELERİ YAKLAŞTI. HÂLBUKİ ONLAR GAFLET İÇİNDE YÜZ ÇEVİRMEKTELER.” (Enbiya 1) “ONLAR, ELBETTE KENDİ YÜKLERİYLE BİRLİKTE BAŞKA YÜKLERİ DE TAŞIMAK ZORUNDA KALACAKLARDIR. UYDURUP DURDUKLARI TEMELSİZ İDDİALARDAN DOLAYI KIYAMET GÜNÜ, KESİNLİKLE YARGILACAK/SORGUYA ÇEKİLECEKLERDİR.” (Ankebut 13) Bu ve benzeri onlarca ayette Allah, bizlere şunu çok açık bildiriyor. Sizlere bu dünyada akıl verdim, özgürlük verdim. Size uyarıcı Resuller ve Kitaplar gönderdim. İster inanır isterse inanmazsınız, bu seçimi sizlere bıraktım. Ama yaptıklarınızın mutlaka bir hesabının verileceğini, ADALETLE YARGILANACAĞINIZI sakın unutmayın diye bizleri Allah uyarıyor. TÜM İMAN ETTİĞİNİ SÖYLEYENLER, RESULLER DÂHİL, ASLA YARGILAYICI DEĞİL, YALNIZ ALLAH’IN VAHYİNE DAVET EDEN, ALLAH’IN VAHYİNİ TEBLİĞ EDENDİR. “EĞER YÜZ ÇEVİRİRLERSE, SANA “ANCAK AÇIKÇA BİLDİRMEK/TEBLİĞ ETMEK” DÜŞER.” Nahl 82) O çetin gün gelmeden önce, bizlere düşen Allah’ın Kur’an’da yaptığı uyarı ve ikazları hayatımıza geçirmek olmalıdır. Allah hesap günü, bizlerin Kur’an’a ne kadar uyup uymadığımızdan yargılanacağımızı açıkça bildiriyor. YARGILANACAĞIMIZ, SORUMLU OLDUĞUMUZ KİTABIN UYARILARINI hayatımıza geçirip, yalnız Kur’an’ın ipine sarılalım ki, YARGILANDIĞIMIZ O GÜN, YÜZLERİ GÜLEN KULLARINDAN OLALIM. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  23. İslam’ı yaşarken eğer bizler, Kur’an’ı rehber almıyor Kur’an dışı bilgilere ve Allah’ın yanında edindiğimiz VELİ, ÂLİM, GAVS dedikleri kişilerin ardına düşüyor, İslam’ı onların sözleriyle yaşıyorsak, Allah’ın indirdiği İslam’ı asla yaşamıyoruz demektir. Bu makalemde bu konuyla ilgili, Zümer suresi 38. Ayeti sizlere hatırlatmak ve üzerinde düşünmenize vesile olmak istiyorum. Önce ayeti yazalım. Zümer 38: Ve eğer onlara “GÖKLERİ VE YERİ YARATAN KİMDİR?” DİYE SORSAN, KESİNLİKLE “ALLAH’TIR” DERLER. Sor onlara: “Allah dışında yalvarıp yakardığınız varlıklara hiç baktınız mı? Eğer Allah benim için bir zarar Murad etse, O’ndan gelecek zararı onlar def edebilirler mi? Veya bana bir rahmet dilese, onlar O’nun rahmetine engel olabilirler mi?” İlan et: “ALLAH BANA YETER! ARTIK O’NUN (KULUNA YETECEĞİNE) GÜVENEN HERKES, SADECE O’NA DAYANSIN! ( Mustafa İslamoğlu meali) Ayete bakar mısınız lütfen. Yalnız bu ayet bile bizlerin, İslam’ı Kur’an merkezli yaşamadığımızı gösteriyor. Bakın Allah Resulüne ne diyor ve nasıl sorular sormasını istiyor kullarına. Aynı soruları kendimize sorulduğunu farz ederek, ayeti anlamaya çalışalım. Bize birisi sorsa ve dese ki gökleri ve yeri yaratan kimdir dese, hepimiz hiç kuşkusuz ALLAH’TIR DİYE CEVAP VERİRİZ. Peki, bu cevabımızı gönülden ve yaşadığımız inancın gereğimi söyleriz, yoksa söylediğimiz dilimizin söylediği ama kalbimizin çok fazla onaylamadığı bir söz mü, ne dersiniz? Eğer yeri göğü yaratan Rabbimiz olduğuna inanıyorsak, onun gönderdiği ve eşi benzeri olmadığını söylediği Kur’an için, nasıl olurda Kur’an’ı herkes anlayamaz, Kur’an özet bilgi verir, detaylı değildir. Yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz, Resulün rivayet hadisleri olmasaydı, Kur’an anlaşılmaz kapalı kalırdı nasıl deriz? Bizler batıl inançlarımızı yaşayabilmek için, bu hataları çok fazla yapıyoruz. Gelelim ayetin devamına, çünkü sorular devam ediyor, Allah’ın Resulü kanalıyla. Kitap ehli ve günümüzde bizlerin genel çoğunluğu aynı yanlışı yaparak YARDIMI, ŞEFAATİ NE YAZIK Kİ YALNIZ ALLAH’TAN DİLEMİYORUZ. Allah’ın dışında yardım, şefaat dilediğimiz veliler, gavslar edindiğimiz kişilere şöyle düşünüp hiç baktık mı? Allah bizi cezalandırmak isterse, Allah’tan gelecek cezayı, bizden def edebilir yani bizi cezadan kurtarabilir mi bu kişiler? Sormak isterim cemaat ve tarikatların şeyhleri müritlerine neler neler anlatıyorlar, müritlerini mahşer günü koruyup, cennetlik yapacağı konusunda. Bakın Allah bu yanlışları yapanları nasıl uyarıyor. Demek ki Allah’ın Resulünün bile böyle bir yetkisi, gücü yokmuş. Ayetin sonunda bu hataları yapanlara son uyarını yap ve gerçeği ilan et diyor Resulüne. Bakın ne diyor Allah’ın Resulü.” “ALLAH BANA YETER” Allah’ın Resulüne, Allah’ın yettiğini tebliğ alan bizler, apaçık ayeti tebliğ aldıktan sonra ne diyoruz? “NE YANİ ALLAH RESULÜNÜ, POSTACI DİYEMİ GÖNDERDİ?” Allah Resulünü ne amaçla gönderdiği söylüyor Kur’an’da ve ne diyordu? “RESULE DÜŞEN APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR.” (Ankebut 18) Allah ayetinde ne diyor, bizler neler söylüyoruz. Bu hatayı da yapmamızın nedeni, batıl inançlarımızı aklayabilmek, dinin emri gibi gösterebilmek için. Kur’an ile gereken bağı kuramayanlar, bu gerçeklerin elbette farkında olamıyorlar. Allah’ın Resulünün rivayet hadisleri ve fıkıh olmasaydı, ne namazımızı kılabilir ne zekâtımızı verebilirdik diyerek, kendilerine inatla ALLAH’IN YANİ İNDİRDİĞİ KİTABIN, YETMEDİĞİNİ KORKMADAN SÖYLEYEBİLİYORLAR. Hâlbuki Allah, sizleri Kur’an’dan sorumlu tutuyorum dememiş miydi? Allah açıklamadığı, detay vermediği bir kitaptan, sizce hesap sorar mı? Bizlerin gözleri perdeli, gönüller ve kulaklar mühürlü olunca, sanırım ne söylediğimizi bilmiyoruz. Allah kendi yetkilerinin bir tanesini bile, Resullerine dahi vermediğini apaçık Kur’an’dan tebliğ aldığımız halde batılı, ataların inancını yaşayabilmek adına, söylediğimiz sözleri lütfen Kur’an ile gözden geçirelim. Lütfen unutmayalım, ALLAH HÜKMÜME HİÇ KİMSEYİ ORTAK ETMEM DİYOR. Lütfen Allah’ın Resulünü, dinin eksiklerini tamamlayan konumuna getirmeyelim, Resule iftira atmış oluruz. Zümer suresi 38. Ayetin son bölümünde, konuya açıklama getiriyor ve ALLAH’IN KULUNA YETECEĞİNE GÜVENEN, İNANAN HER İMAN EDEN, SADECE ALLAH’A GÜVENİP DAYANMALIDIR DİYOR. Peki, bizler bu konuda ne diyoruz. Yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz diye başlıyor, Kur’an’ın yanına rivayet hadisleri koyduktan sonra, mezheplerin fikirleriyle harmanlanan, ciltlerce dolusu kitapları da, dinin emri diye yaşıyoruz. BU HATAYI YAPAN BİZLER, YALNIZ ALLAH’A GÜVENİP DAYANIYOR OLABİLİR MİYİZ? Allah ile birlikte edindiğimiz velileri, gavsları da övüyorsak, bizler Allah’ın indirdiği İslam dinini yaşamıyoruz demektir. Eğer Allah’ı sever gibi edindikleri velileri, gavsları da seviyorlar ve onlardan yardım diliyorlarsa, KUR’AN’A GÖRE HAKTAN AYRILMIŞ, KÜFRE SAPMIŞLAR DEMEKTİR. Gökleri ve yeri yaratanın Allah olduğunu söyleyen bizler, Allah’ın yarattığı bir zerreyi bile yaratamayan Allah’ın kuluna, nasıl olurda Allah’ın yetkilerini veririz ve onlardan şefaat, yardım bekleriz? HATIRLATIRIM BU HATALARI YAPANLAR, ALLAH’IN EMRETTİĞİ HÜKMÜN TAM TERSİNİ YAŞAYANLAR, ALLAH’TAN SÖZDE KORKTUĞUNU SÖYLEYİP, ÖZÜNDE KORKMAYANLARDIR. ALLAH BUNU YAPANLARA İNKÂRCI VE KÂFİR OLDULAR DİYOR. Bu kadar mı akıl tutulması yaşıyoruz? Velisi olmayanın velisi şeytandır diyenleri, Allah Kur’an’da uyarıyor ve benden başka sakın güvenilecek veliler edinmeyin diyor. Allah makalemin konusu olan, aynı konuda Kur’an’da benzeri birçok uyarıda bulunduğu halde, ne yazık ki bu konuda hiç ders almadık. Aynı konuda benzer ayetleri sizlere hatırlatmak istiyorum ki, yaptığımız onca hatadan vaz geçebilelim. “DE Kİ: “EĞER ALLAH, SİZE BİR KÖTÜLÜK DİLESE VEYA SİZE RAHMET DİLESE, O’NUN BU İSTEĞİNE KİM ENGEL OLABİLİR? ONLAR KENDİLERİNE ALLAH’TAN BAŞKA NE BİR VELİ/DOST NE DE YARDIMCI BULABİLİRLER.” (Ahzab 17) “ANDOLSUN, ONLARA, “GÖKLERİ VE YERİ YARATAN KİMDİR?” DİYE SORSAN; “ALLAH”TIR DERLER. DE Kİ: “ÖVGÜ, ALLAH’A AİTTİR. AMA ONLARIN ÇOĞU BİLMİYORLAR.” (Lokman 25) “YA DA O RAHMÂNDAN BAŞKA, SİZE YARDIM EDİP SİZİN İÇİN ASKERLİK YAPACAK BİRİLERİ Mİ VARMIŞ? (BU HAKİKATİ) İNKÂR EDENLER, BAŞKA DEĞİL, SADECE SONU KESTİRİLEMEYEN BİR ALDANIŞ İÇİNDEDİRLER.” (Mülk 20) “DE Kİ: SİZE GÖKTEN VE YERDEN KİM RIZIK VERİYOR? YA DA İŞİTME VE GÖRME YETENEKLERİNİ HÜKMÜ ALTINDA KİM TUTUYOR? ÖLÜDEN DİRİYİ ÇIKARAN, DİRİDEN DE ÖLÜYÜ ÇIKARAN KİM? HER TÜRLÜ İŞİ KİM YÜRÜTÜYOR? “ALLAH” DİYE CEVAP VERECEKLER. “ÖYLEYSE (O’NA ORTAK KOŞMAKTAN) SAKINMIYOR MUSUNUZ?” DE.” (Yunus 31) “ANDOLSUN, EĞER ONLARA, “GÖKLERİ VE YERİ KİM YARATTI, GÜNEŞİ VE AYI HİZMETİNİZE KİM VERDİ?” DİYE SORACAK OLSAN MUTLAKA, “ALLAH” DİYECEKLERDİR. O HÂLDE NASIL (HAKTAN) DÖNDÜRÜLÜYORLAR?” (Ankebut 61) Allah bu soruları bizlere boşuna sormuyor ve Kur’an’da birçok kez boşuna tekrar etmiyor. Ders ve ibret alalım diye soruyor ve aynı konuyu birçok kez tekrar ediyor. AMA BİZLER BU YANLIŞLARI O KADAR ÇOK YAPIYORUZ Kİ, AYETLERİN UYARILARINI DİNLEYEN, AKIL EDEN VE DERS ALAN NE YAZIK Kİ YOK. Çünkü Kur’an ile aramıza bu gerçekleri görmeyelim diye, yüksek bir duvar ördüler, Kur’an’ı bizlere anlayarak ve düşünerek okutmadılar. İmtihan olduğumuz kitabı, SEN ANLAYAMAZSIN DEDİLER. ALLAH YEMİN OLSUN Kİ KUR’AN’I, ANLAYASINIZ DİYE KOLAYLAŞTIRDIK DEDİĞİ HALDE. Bu sözlerin Allah’ın adaletine nasıl büyük bir saygısızlık olduğunu, hala farkında olamadık. Hesap günü tüm bu sorular karşımıza gelecek. Ama bizler o gün öğreneceğiz ki, yaşadığımız inanç Allah’ın dini değilmiş. İstediğiniz kadar O çetin gün aldatıldık diyelim, kurtuluş yok. Bu duruma düşmek istemeyen, KENDİSİNE BİLE FAYDASI OLMAYAN, İNSANLARIN SÖZLERİNE DEĞİL, ALLAH’IN SÖZLERİNE/AYETLERİNE BU DÜNYADA İMTİHANINI VERİRKEN, ELDE KUR’AN KULAK VERİR. Bunca açık uyarıdan sonra, hala atalarının batıl inançlarında direnenler, mahşer günü geri dönülemeyecek O çetin gün, PİŞMAN OLANLARIN SAFINDA OLACAĞINI UNUTMAMALIDIRLAR. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  24. Bu makalemde sizlerin, üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim konu, Allah’ın Kur’an’da bizlere örnek gösterdiği Resulü ile ilgili olacak. Makalemin başında şunu söylemek isterim. Bizler Allah’ın Resulünü hiç örnek alamadık. HATTA ÖRNEK BİLE ALMAK İSTEMEDİK. GELENEĞİN BASKISI, KUR’AN’IN ÖNÜ GEÇTİ DERSEK, YANLIŞ SÖYLEMİŞ MOLMAYIZ. Bu yaşadığımız İslam’dan anlaşılıyor. Allah Resulünü bizlere, örnek model olarak gösteriyor ve bizlerinde onun gibi olmamızı özellikle istiyor. Sizce bizler Allah’ın örnek olarak bizlere gösterdiği Resulünün hangi özelliklerini örnek alıyoruz? Ya da örnek alıyor muyuz? Bizler üzgünüm ama, Allah’ın Resulü şöyle kıyafet giyerdi, şöyle sakal bırakırdı’nın dışında, Resulü örnek aldığımızı hiç sanmıyorum. Allah Ahzab suresi 21. Ayetinde bakın ne diyor. “ANDOLSUN, ALLAH’IN RESÛLÜNDE SİZİN İÇİN; ALLAH’A VE AHİRET GÜNÜNE KAVUŞMAYI UMAN, ALLAH’I ÇOK ZİKREDEN KİMSELER İÇİN, GÜZEL BİR ÖRNEK VARDIR.” Ayette çok önemli bir konuya dikkat çekiliyor. Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman ve Allah’ı çok zikreden kimseler için, Resulümde sizler için güzel bir örneklik vardır diyor. Bizler iman edenler olarak, İSTEDİĞİMİZ KADAR ALLAH’I BOLCA ZİKREDELİM, EĞER RESULÜN ÖRNEKLİĞİNİ HAYATIMIZA GEÇİREMEDİYSEK, O BOLCA ALLAH’I ZİKRETMEMİZİN HİÇ BİR ANLAMI OLMAYACAKTIR. Peki, Resulün nasıl örnekliği vardı da Allah, önce bunları hayatımıza geçirmemizi ve örnek almamızı istiyor. Eğer bunu yapamıyorsak, Allah’ta dualarımıza karşılık vermeyecektir. Gelin Resulün, nasıl bir insan olduğuna Kur’an’dan bakalım ve en doğru bilgileri alalım. Allah’ın Resulü her konuda dikkatle düşünen, aklını kullanan, araştıran ve aklın mantığın kabul etmediği hiçbir şeyi kabul etmeyen, bir insan olduğunu görüyoruz. Eğer Resulü örnek almak istiyorsak, bizlerde böyle olmalıyız. Onun için batıl ve hurafelerle, atalarının inancını yaşayan Kitap Ehline asla tabii olmamış, ama gerçeklerin sürekli arayışında olduğunu Kur’an’dan anlıyoruz. Kur’an’da Allah Resulü için, SİZLERE ÜMMİ BİR RESUL GÖNDERDİM DER. Ümmi kelimesinin anlamı da, günümüzde anlatıldığı gibi okuma yazma bilmeyen değil, Kitap Ehline tabi olmayan anlamına geldiğini yine, Kur’an’dan öğreniyoruz. Bu gerçeği ne yazık ki kabul etmek istemedikleri gibi, Allah’ın Resulüne iftira atarak, onun okuma yazma bilmediğini dahi söyleyebilmektedirler. Demek ki Allah’ın Resulünden alacağımız ilk örneklik, din adına her söylenene inanmadan, araştırıp HAK OLAN, GERÇEK OLANIN PEŞİNDEN GİTMENİN, ÇOK ÖNEMLİ OLDUĞUNU ANLIYORUZ. Allah Resulünü örnek gösteriyorsa, bizlerinde böyle olmamızı istiyor demektir. Hatta Allah’ın Resulü, Kitap Ehlinin yaşadığı dinin batıl ve hurafelerle yaşandığını gördüğünden, onların inançlarının sürekli dışında kalmıştır. Bunu bizlerin anlayabilmesi ve üzerinde doğru düşünebilmemiz içinde, bakın Şura 52. ayetinde ne diyordu. “SEN DAHA ÖNCE KİTAP NEDİR, İMAN NEDİR BİLMEZDİN” Bakın burası çok önemli. Allah’ın bizlerden istediği en önemli kıstas, bolca namaz kılan, bolca hacca giden kulları değil. ALLAH’IN BİZLERDEN İSTEDİĞİ ÖNCE DÜŞÜNEREK, AKLIMIZI KULLANARAK HAKKIN, DOĞRUNUN, GERÇEKLERİN ARAYIŞINDA OLMAMIZ ÇOK ÖNEMLİ. Bunu yapan zaten, Allah’ın doğruları ile buluşur. Peki, bunlar yetiyor mu? Elbette yetmiyor, bakın Allah’ın Resulü nasıl bir karakter sahibiymiş ona bakalım. “SEN ELBETTE, YÜCE BİR AHLAK ÜZERESİN.” (Kalem 4) Bakın Allah’ın kulların istediği öncelikli özelliklerinden biriside, iyi bir Ahlak sahibi olmakmış. İyi ahlak sahibi olduğu için, çevresinde ADALETLİ olmakla tanınıyormuş. İşte sizlere örnek alınacak başka bir özellik. Sizce bizler bu örnekliği hayatımıza geçirebiliyor muyuz? Bakın Resulün örnek alınacak başka bir özelliği. “SİZİN SIKINTIYA UĞRAMANIZ ONA ÇOK AĞIR GELİR. O, SİZE ÇOK DÜŞKÜNDÜR; MÜMİNLERE KARŞI ÇOK ŞEFKATLİDİR, MERHAMETLİDİR.” (Tevbe 128) Hangimiz komşumuzun, arkadaşımızın zor bir durumunda böyle davranış içinde oluyoruz? İnsanlara karşı YUMUŞAK davranan, insanları kırmayan bir ahlakının olduğunu görüyoruz. Allah Resulünün sabırlı ve insanların düşüncelerine saygılı olduğunu, onların fikirlerinden istifade ettiğini Kur’an’dan öğreniyoruz. GÜNÜMÜZDE BİZLER, DIŞ GÖRÜNÜŞÜ ŞÖYLE YA DA BÖYLE OLAN İYİ MÜSLÜMANDIR DİYEREK, İSLAM’I ŞEKİLSEL HALE DÖNÜŞTÜRDÜK. YANİ KENDİ DİN ANLAYAŞIMIZA GÖRE, DİNİN İÇİNİ BOŞALTTIK. Allah’ın Resulüne 40 yaşlarında Allah tarafından, Resuldük tebliğ etmeden önce ÜMMİ olduğuna ve Kitap Ehline tabi olmadığına göre, DİNİ HİÇ BİR ŞEYİ, HAYATINA GEÇİRMEDİĞİNİ VE İSLAM’I YALNIZ KUR’AN’DAN ÖĞRENDİĞİNİ ANLIYORUZ. Bu durumda 40 yaşına kadar namaz kılmamış, hatta Hacca gitmemiş olması gerekir. Ama Allah’ın Resulü Kitap Ehli arasında örnek davranışları, güvenilirliği ve dürüstlüğünden dolayı çok seviliyormuş. BAKIN ALLAH RESULÜNÜ, NEDEN ÖRNEK GÖSTERİYORMUŞ BİZLERE, ŞİMDİ DAHA AÇIK ORTAYA ÇIKTI. Çok daha ilginç bir konuyu, düşünmenizi rica ediyorum. ALLAH KİTAP EHLİ ARASINDAN DEĞİL, ÜMMİ OLAN BİR KULUNU RESUL OLARAK SEÇİYOR. SİZCE ALLAH’IN YAPTIĞI BU SEÇİMLE ÖNCELİKLE, KULLARINDAN NE İSTEDİĞİ ÇOK AÇIK DEĞİL Mİ? Kitap Ehlinin, Allah’ın Resulüne iman etmekte zorlanmalarının nedeni, Allah Resul gönderecek olsaydı, bizim aramızdan gönderirdi diyorlardı. Ama atalar dinini yaşayan, batılı, rivayetleri din edinenler arasından değil, gerçeklerin arayışında olan kuluna güvenip, Resul lük görevini veriyor Allah. Bunun ne anlama geldiğini hala anlayamayanlara, söyleyecek sözüm yok. Demek ki Allah kulundan ilk önce doğruluk, dürüstlük, adaletten ayrılmayan, insanlara yardım eden ve BATIL, RİVAYET VE SANIDAN UZAK, GERÇEKLERİN ARAYIŞINDA OLAN BİR KUL OLMAMIZI İSTİYOR Kİ BİZLERDEN, RESULÜNÜ BİZLERE ÖRNEK GÖSTERİYOR. Ne yazık ki bizler, Allah’ın Resulünü Kur’an’ın verdiği örneklerden yola çıkarak, ONUN BİZLER İÇİN HANGİ KONUDA ÖRNEK OLDUĞUNU ANLAYAMADIK. ÇÜNKÜ RİVAYET VE ATALARIN DİNİ AĞIR BASTI, BİZLERİN GERÇEKLERİ GÖRMEMİZİ ENGELLEDİ. Atalar dini günümüzde, çok güç kazandı. Hatta Kur’an’ın indirdiği İslam’ın ’da önüne geçti. Sizlere bir örnek vermek istiyorum. Allah sizleri Kur’an’dan sorumlu tutuyorum, biz kitapta hiçbir eksik bırakmadık, sakın Kur’an’ın sınırlarını aşmayın, YALNIZ KUR’AN’IN İPİNE SARILIN diye hükmünü yüzlerce ayetinde verdiyse, sizce haşa Allah sözünden dönüp, KUR’AN’DA TEK KELİME BİLE GEÇMEYEN, BU KONUDA ALLAH’IN TEK BİR AYETİ OLMAYAN BİR KONUDAN, BİZLERİ SORUMLU TUTAR MI? Soruma sanırım elbette sorumlu tutmaz, çünkü Allah sözünden dönmez diyeceksiniz. Bu durumda sizlere sormak istiyorum. Allah’ın Kur’an’da tek kelime bile bahsetmediği, örneğini dahi vermediği, ERKEKLERİN SÜNNET OLMASINI EMRETMİŞ OLABİLİR Mİ? Elbette Allah’ın Kur’an’da emretmediği hiçbir şeyden sorumlu olamayacağımızı, Kur’an’a iman eden bir Müslüman çok açık bilir. Tabi Allah’ın Resulünün örnekliğini, hayatına geçirmişse. ŞUNU RAHATLIKLA SÖYLEYEBİLİRİZ, BU İNANÇ ALLAH’IN SÜNNETİNDE YANİ BİZLERE EMRETTİĞİ YOL VE YÖNTEMİNDE YOK. Beşeri olduğu çok açık. İlginçtir sünnet konusunu araştırdığınızda, sünnetin Hz. İbrahim’den bu yana dini bir emir olduğu anlatılır. Tabi kanıtları ve delillerine baktığınızda, BİR RİVAYETE GÖRE DİYE BAŞLARLAR. Yine çok ilginç olan, Hz. Muhammed sünnet oldu mu sorusuna, çok ilginç cevaplar alırsınız. O doğuştan sünnetli doğmuştu diyerek, ne yazık ki batıl inancımıza kanıt yaratmakta, bir sakınca görmüyoruz. Hatırlatmak isterim, Allah Resulünü bizlere örnek gösterirken, Kitap Ehlinin batıl ve rivayet inançlarına asla tabi olmadığını, yani ÜMMİ olduğunu görmüştük. Elbette O günkü Yahudi toplumunun geleneğinde olan SÜNNETİ, Allah’ın Resulü onlara tabi olmadığı için, sünnette olmamış olması gerekir ki, bu gerçeği bilenler, ALLAH’IN RESULÜ DOĞUŞTAN SÜNNETLİYDİ, SÖZLERİYLE KENDİLERİNE KANIT YARATMAYA ÇALIŞIYORLAR. Sünnet, toplumumuzda sanırım erkek bir Müslüman için olmazsa olmaz oldu. Bırakın dini inancı, toplumun baskısı çok daha ağır basıyor diyebiliriz. Sünnet konusunu gündeme getirmekteki amacım, sünnet düşmanlığı yapmak değil elbette. Bizlerde sünnet olduk, yakınlarımızda sünnet oldu. Önemli olan bu ve benzeri konularda bilinç sahibi olmaktır. ALLAH’IN EMRETMEDİĞİ BİR ŞEYİ, DİNİN EMRİ GİBİ GÖSTERMEK VE KABUL ETMEK, ASIL YANLIŞ OLANDIR. Sünnet konusuna dinin bir emri değil, gelenek olarak bakarsak, çok daha doğru yapmış oluruz. Tabi sünnet olmayana, sen Müslüman olamazsın dememden. Sünnet Yahudi inancıdır. Hz. İsa’ya inanan toplumda bunu göremezsiniz. Sanırım İslam toplumu, çok fazla Yahudilerin etkisinde kalmış. Geleneksel İslam inancı, sünnet konusunda Kur’an’dan delil, kanıt bulamayınca, bazı ayetlere bu konuyu ilave etme çabasında olmuşlar ve Hz. İbrahim den itibaren sünnet emrinin olduğu iddia edilmiş. Kur’an’da Ali İmran 95. Ayette geçen;” ÖYLE İSE HAKKA YÖNELEN, İBRAHİM’İN DİNİNE UYUN” ayetini kanıt gösterenler, sünnetin İslam dininde de olduğuna inandırılmıştır. Hâlbuki Hz. İbrahim, tıpkı Hz. Muhammed gibi batıl ve atalar dininden uzak dinini yaşayan, örnek bir Resuldü. Allah’ın emri olmayan, yani indirdiği kitapta hükmedilmeyen hiçbir şeyi, ümmetine tebliğ edip yaşanmasını istemeyen, HANİF bir Müslümandı. Tekrar hatırlatmak isterim, Allah Zuhruf 44. Ayetinde, BİZLERİ KUR’AN’DAN SORUMLU TUTACAĞINA HÜKMETMİŞTİR. Bu ayete uymayan hiçbir bilgi, hadis İslam sınırları içinde asla olamaz. Dilerim Allah’ın Resulünün örnekliğini, batıl ve rivayetlerden değil, Allah’ın kitabı Kur’an’dan öğrenerek, hayatına geçiren, Allah’ın halis kullarından oluruz. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  25. Bu makalemde sizlerin, üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim konu, Kur’an’da çok fazla geçen SALAT konusu üzerine olacak. Bildiğiniz gibi Kur’an’da geçen bu kelime, genellikle ayetlerde yalnız NAMAZ diye çevrilir. Buda salatın bir bütün olarak, gerçek anlamının karşılığı asla değildir, ancak bir parçasıdır. Aslında Kur’an’da SALAT kelimesi, bizim namaz dediğimiz kıyam, rükû ve secde ile yaptığımız ibadet olduğu gibi, DUA anlamına da gelir. Ayrıca insanların birbirine destek olması anlamına da geldiğini, Kur’an’dan anlıyoruz. Bu kelimeyi yalnız namaza indirgemek, salatın özüne uymadığı gibi, ALLAH’IN SALAT İLE BİZLERDEN NE İSTEDİĞİNİN VE BİZLERE NASIL BİR KAPI AÇTIĞININ, TAM KARŞILIĞIDA DEĞİLDİR. Makalemde Kur’an’da geçen SALAT kelimesinin tüm anlamları üzerinde özellikle durmak ve bu konunun aslında farkında olmadığımız, çok önemli bir amacının olduğunu, sizlere hatırlatmak istiyorum. Günümüzde Farsça olan bizlerin NAMAZ diye isimlendirdiğimiz anlamına bakalım önce. Namazın şekilsek hareketlerine baktığımızda, ALLAH’IN HUZURUNDA SAYGIYI, BAĞLILIĞI VE KOŞULSUZ TESLİMİYETİ GÖRÜYORUZ. Namazın hareketlerinin anlamı, aslında çok önemli. Namaz yalnız şekilsel saygının, bağlılığın gösterildiği bir ibadet olmayıp, Kur’an’ın neredeyse özünü içine alan ve Allah’ın kullarını uyardığı çok önemli bir konuyu da, bizzat hayata geçirilmesini sağlıyor. Hayata geçirdiğimiz bu konu ne olabilir? Önce hatırlayalım, Allah Kur’an’da onlarca ayetinde bizleri uyarıyor ve neler söylüyordu? Yalnız bana kulluk edeceksiniz, yalnız benden yardım dileyeceksiniz. Şefaat, bağışlanma ve yardım etmek benim yetkimdedir. Bu konuda yaratılmış hiçbir beşeri muhatap almayacak ve yalnız bana kulluk edeceksiniz, insanlar arasında yardımlaşmayı, destek olmayı sağlayacaksınız ve tüm bunları gösteriş için yapmayacaksınız, diye Allah’ın uyardığı yüzlerce ayeti sanırım hatırladınız. ASLINDA ALLAH BU DÜNYADA SALAT İLE BİZLERİN İŞİNİ, ÇOK KOLAYLAŞTIRMIŞ OLDUĞUNU GÖRÜYORUZ. Çünkü insanlar birbirine yardımı, destek olmayı asla karşılıksız, kolay kolay yapmaz. Allah toplumun sıhhati, huzuru ve barışı sağlamak için yardımlaşmaya ve insanların birbirine destek olma konusuna dikkatimizi çekiyor. Allah bizlerden, çok fazla bir şey istemiyor. Yalnız kendisine karşı saygılı olmamızı ve doğru yolda gitmemizi, birbirimize yardımcı olmamızı ve YALNIZ KENDİSİNİ MUHATAP ALMAMIZI İSTİYOR. Özet olarak, salatın çok önemli amacını söylemek gerekirse KULA KUL OLMADAN, YALNIZ ALLAH’A KUL OLMANIN YOLUNU GÖSTERİYOR ALLAH, SALAT İLE BİZLERE. Allah İslam dininde, RUHBAN SINIFININ olmadığını hatırlatır bizlere. Hiç düşündünüz mü, neden ruhban sınıfı yok der Kur’an? Eğer böyle bir emri olsaydı Allah’ın, Kur’an’ın genel çoğunluğunda yaptığı uyarı ve ikazlarla ters düşer, çelişirdi. Ruhban sınıf olsaydı, ruhbanların söyledikleri ve öğretileri yanlış bile olsa, bizleri Allah bu yanlışımızdan sorumlu tutmazdı. Bunun adına zaten İMTİHAN denmezdi. Çünkü Allah, sizleri bu dünyada İMTİHAN EDİYORM diyor. Peki, nereden imtihan ediyorum diyordu? Gönderdiğim ve anlayasınız diye kolaylaştırdığım vahiyden, yani Kur’an’dan. Onun için Allah, yalnız Kur’an’ın ipine sarılın emrini vermiştir. Çok daha önemlisi, KULU İLE ARASINA RESULÜ DÂHİL HİÇ KİMSENİN GİREMEYECEĞİNİ BİLDİRİYOR VE RESULÜNE, TEBLİĞ ETMEK SANA, HESAP SORMAK BANA DÜŞER DİYEREK, KULUMLA ARAMDAN ÇEKİL UYARISINIDA YAPIYOR. RESULÜNÜN GÖREV VE SORUMLULUĞUNU HEM RESULÜ, HEMDE BİZLERİN BİLMESİ İÇİN, NASIL AYETLER İNDİRMİŞTİ HATIRLAYALIM. “RESULE DÜŞEN APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR.” (Ankebut 18) “BİZ RESULLERİ, SADECE MÜJDELEYİCİLER VE UYARICILAR OLARAK GÖNDERİRİZ.” (Kehf 56) “SENİN GÖREVİN SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR.” (Rad 40) Bu uyarıları aldıktan sonra hala bizler, NE YANİ ALLAH RESULÜNÜ, POSTACI DİYEMİ GÖNDERDİ DİYEBİLİR MİYİZ? Diyemeyiz, ama ne hikmetse diyoruz. Bakın her şey ne kadar açık ve net. Bu ve benzeri onlarca ayetten de anlıyoruz ki, BİZLER BU DÜNYADA, ELDE KUR’AN ALLAH İLE BAŞBAŞAYIZ. Dar ve zor bir durumdaysak, yalnız Allah’a dua edip salat ile yardım dilemeliyiz, hiç kimseye muhtaç olmadan. Bundan güzel bir şey olabilir mi? EĞER YARDIM İÇİN İNSANLARA MUHTAÇ OLSAYDIK, ONLARIN HEPSİ MENFAAT KARŞILIĞINDA YARDIM EDERDİ. Aramıza birilerini koymaya çalışıyorsak, Allah’ın bir ayetinde uyardığı O acı gerçeğin içindeki bataklığa batmışız demektir. Nasıl uyarıyordu hatırlayalım. “ONLARIN ÇOĞU ALLAH’A ANCAK, ORTAK/ŞİRK KOŞARAK İNANIRLAR.”(Yusuf 106) Bu uyarının anlamı, Allah’ın tek elinde olan yetkilerini, örneğin şefaat etmek gibi, bizler edindiğimiz VELİ, GAVS adını verdiğimiz kişilere de veriyorsak, işte bizler Allah’a şirk koşanlardan olmuşuz demektir. Hatırlatırım Allah’a şirk koşabilmek için, önce Allah’a ve kitabına iman etmiş olmamız gerekir. İman etmeyen zaten kafir olmuş demektir. Gelelim SALAT konusuna. Üzerinde hiç durmadığımız ama aslında çok önemli olan SALAT ile Allah, aslında bizlere çok önemli bir kapı açıyor. ALLAH İLE ARAMIZA HİÇ KİMSEYİ ALMADAN, YALNIZ ONA KULLUK EDİP, YALNIZ ONDAN YARDIM DİLEMEMİZİN KAPISINI, ARDINA KADAR AÇIYOR. AMA BİZLER HALA BUNUN FARKINDA BİLE DEĞİLİZ. Onun için, kıldığımız namazın, Allah’a yaptığımız duaların karşılığını göremiyoruz. İnsanların birbirine yardımı, desteğini de gösteriş için yapıyoruz. Çünkü bizler Allah’ın yanında edindiğimiz veli, gavs dediğimiz kişilerden de yardım bekliyor, onları haşa Allah’ı sever gibi seviyoruz. Bu kişilerin mahşer günü, bizlere şefaat edeceğine inanıyoruz. Bizler hala günümüzde, namaz var mı yok mu, salat namaz değil tartışmalarının yanında, namaz var diyenlerinde, namazın gerçek ruhundan uzak, sanki aramıza Allah ile çok güvendiğimiz kişileri alarak anlamını dahi bilmeden yaptığımız bir dua, ibadet haline dönüştürdük namazı/salatı. Sizce bizler namaza durduğumuzda, yalnız Allah’ımı muhatap alıyor ve yalnız Allah’a mı hitap ediyoruz? Okuduğumuz duaların anlamlarını, lütfen araştırın, ne demek istediğimi anlayacaksınız. Ne yazık ki bir türlü Allah’ın uyardığı gibi, ORTA YOLU BULAMADIK. Bizler ister namazda, isterse sıkıntılı bir anımızda YALNIZ ALLAH’A SIĞINIP VE YALNIZ ALLAH’TAN YARDIM DİLEMEMİZ GEREKİRKEN, KENDİMİZE ALLAH’IN YANINDA BAŞKA YARDIMCILAR BULDUK. NE YAZIK Kİ SALATIN ÖZÜNDEN, BÖYLECE UZAKLAŞAN, SALATI YALNIZ ŞEKİLSEL BİR RİTÜELE DÖNÜŞTÜRDÜĞÜMÜZ MÜSLÜMANLAR OLDUK. ÇÜNKÜ SALATIN DEĞERİNİ, AMACINI BİLEMEDİK. Günümüzde bizler eğer şefaati, yardımı Allah’ın yanında, yaratılmış her kimden istiyor ve ondan yardım bekliyorsak, YANİ ALLAH İLE ARAMIZA, YARATILMIŞ BİR BEŞERİ KOYUYORSAK, istediğimiz kadar namaz kılalım, istediğimiz kadar Allah’a dua edelim, Allah’ı gücendirdiğimiz için dualarımız karşılık bulmayacaktır. HAKKA BATIL KARIŞTIRDIĞIMIZ İÇİN, NE SALATIN/NAMAZIN, NEDE YAPTIĞIMIZ DUALARIN KARŞILIĞINI ALLAH’TAN GÖREMEYİZ. GÖRMİYORUZDA ZATEN. Allah’ın çok kolay ve basit emrettiği salatı, mezheplerin yaptığı beşeri ilavelerle öyle zorlaştırdık ve özünden öyle uzaklaştırdık ki, Allah’ın kulu arasında açık bıraktığı kapıyı, farkında olmadan ellerimizle kapattığımızın, farkında bile olamıyoruz. Dilerim, Kur’an’ın emrettiği SALATIN özünün farkına varan ve Allah’ın huzuruna durduğumuzda, yalnız ona saygımızı gösterip, yalnız ondan yardım dileyen ve karşılık beklemeden insanlara yardım ve destek olan, Allah ile aramıza hiçbir beşeri koymadan, imanını yaşayan, ALLAH’IN HALİS KULLARINDAN OLURUZ. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.