halukgta tarafından postalanan herşey
-
Fatiha Ve Bakara Suresinin İlk Ayetlerini, Hayatımıza Geçirebildik Mi?
Biz Müslümanlar, iman ettiğimizi söylediğimiz Kur’an’ın ilk iki surenin ilk ayetlerini dikkatle, düşünerek anlayarak kafamızdaki batıl bilgilerden kurtularak okuyup hayatımıza geçirseydik, bugün yaşadığımız İslam’ın nasıl batıl, hurafe ve Allah’ın Kitabından uzak bir inanç olduğunun farkında olurduk. Gelin çok değil ilk iki suresinin ilk ayetlerine birlikte bakalım. “RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAH'IN ADIYLA. BÜTÜNÜYLE ÖVGÜ, ÂLEMLERİN RABBİ ALLAH'A AİTTİR. O, RAHMET VE MERHAMETİN KAYNAĞIDIR. DİN/CEZA VE ÖDÜL GÜNÜNÜN SAHİBİDİR. YALNIZ SANA KULLUK EDER VE YALNIZ SENDEN YARDIM DİLERİZ. BİZİ DOĞRU YOLA, YANİ KENDİLERİNİ NİMETLENDİRDİKLERİNİN YOLUNA İLET; GAZABA UĞRAMIŞLARIN VE SAPIKLARIN YOLUNA DEĞİL!” (Fatiha 1-2-3-4-5-6-7) Ayet çok açık ve bakın Allah’ın adıyla bizlere nasıl bir ayet indiriliyor. Tüm övgüler yalnız Allah’a aittir çünkü kusursuz olan yalnız Allah’tır diyor. Peki, bizler böylemi yapıyoruz? Yani Allah'ın yanına güvenilecek ve ardı sıra gidilecek övülecek veliler, alimler, gavslar koymuyor muyz? Lütfen bunu sorgulayalım. Bizlere merhamet ve rahmet edecek tek güçtür diyerek, bizlerin asla bir başkasından merhamet ve rahmet bekleyemeyeceğimizin apaçık uyarısını yapıyor ayet. Ceza gününün tek sahibidir derken, hesap günü bağışlayan, affeden yani şefaat edecek olanın, YALNIZ ALLAH OLDUĞUNUN APAÇIK UYARISINI YAPIYOR. Bizler bu ayetin bu hükümlerine, gönülden iman ettik ve hayatımıza geçirdik diyebiliyor muyuz?Lütfen bu uyarıları dikkate alalım ki pişman olmayalım. Devamında da, çok net bir bilgi veriyor bizlere. Bizlerin yalnız Allah’a kulluk etmemiz ve yalnız Allah’tan yardım dilememiz gerektiğini özellikle hatırlatıyor. Çünkü geçmiş kitap ehli bu hataları çok fazla yaparak, Allah’ın yanında, kendilerine kulluk edecek veliler, evliyalar ediniyorlardı. Ayetin devamında da çok önemli bir bilgi veriyor ve BİZLERİ DOĞRU YOLA İLECEK TEK GÜCÜN ALLAH YANİ ONUN KİTABI KUR’AN OLDUĞUNU BİLDİRİYOR. Ne dersiniz bizler bu hükmün gereğini hayatımıza geçiriyor muyuz, yoksa yalnız Kur’an ile İslam’ı yaşa bakalım diyerek, adeta o rivayet bilgiler olmasaydı Kur’an kapalı kalır, anlaşılamazdı mı diyoruz? Peki bizler, bu ayetlere iman etmiş Müslümanlar olarak, bütün övgüyü yalnız Allah’a karşımı yapıyor ve merhameti, yardımı, şefaati, bağışlanmayı yalnız Allah’tan mı diliyoruz? Yalnız Allah’a mı kulluk ediyoruz, yoksa birileri çıkıyor, bu Allah’ın sevgili Veli kulu, buna da kulluk etmeliyiz o bize Allah’ın yanında şefaatçi olacak şeklindeki sapkın düşüncelere de inanıyor muyuz yoksa? Bazı tarikat şeyhlerinin, SİZLER BENİM KULLARIMSINIZ dediğinde, hiç itiraz edilmediğini duymuşsunuzdur. Ne yazık ki bizlerin Kur’an ile bağını kesmelerinin nedeni, buna benzer din tacirlerinin foyasının açığa çıkmasını engellemek adınadır. Lütfen bu tuzağa Kur’an ile bilinçlenerek düşmeyelim. Gelelim Bakara suresinde geçen ilk dört ayete. Ayetleri yazalım. “ELİF, LÂM, MÎM. BU, KENDİSİNDE ŞÜPHE OLMAYAN KİTAPTIR. ALLAH’A KARŞI GELMEKTEN SAKINANLAR İÇİN YOL GÖSTERİCİDİR, REHBERDİR. ONLAR, GAYBA İNANIRLAR, SALATI İKAME EDERLER/NAMAZI KILARLAR, KENDİLERİNE VERDİKLERİMİZDEN ALLAH YOLUNDA HARCARLAR. SANA İNDİRİLENE VE SENDEN ÖNCE İNDİRİLENE İMAN EDERLER VE ÂHİRETE DE ONLAR KESİN OLARAK İNANIRLAR.” (Bakara 1-2-3-4) Ayetin başında, çok önemli bir konuda okuyanların dikkati çekilerek, Kur’an’ın kendisinden asla şüphe duyulmayacağı bir kitap olduğu söyleniyor. Peki hangi konuda şüpheniz olmasın diyor olabilir Rabbimiz? Size sorsam ve desem ki, sizler Kur’an’a iman etmiş Müslümanlar olarak, KUR’AN HAKKINDA HİÇ ŞÜPHENİZ VAR MI DESEM NE DERSİNİZ? Herhalde mantıksız soru sorma hiç şüphemiz olur mu, O Allah katından gelmiştir ve şüphemiz yoktur diye cevap verirsiniz eminim. Peki, ayette yapılan bu uyarı yalnız bu konu ile mi ilgili? Elbette hayır buradaki uyarı, Kur’an’da bahsedilen konular hakkında sakın şüpheniz olmasın, onu tamamıyla hayatınıza geçirin ne söylediysek yapın, atalarınızın inancını yaşayabilmek için, ayetlerimi görmezden gelmeyin, üstünü örtmeyin biz kitapta hiçbir eksik bırakmadık, nice örneklerle açıkladık, yalnız onun ipine sarılın KENDİNİZE BATIL KANITLAR YARATMAYIN diye uyarıyor. SAKIN BİZLER FARKINDA OLMADAN, KUR'AN HAKKINDA ŞÜPELER YARATIYOR OLMAYALIM? Örnek verelim ki konu daha iyi anlaşılabilsin. Allah ayetinde, şefaat tümden bana aittir, hiçbir şefaatin olmadığı o günden sakının diye uyardığı halde, atalarımızın batıl inançlarını yaşayabilmek için, bazı ayetlerin anlamlarını kelime oyunları ile değiştirip, bakın aslında bu ayette Allah veli, âlim, gavs kişilere, Resullerine de şefaat yetkisini vermiştir diyorsak, BİZLER ELLERİMİZLE KUR’AN’DA ŞÜPHE, KUŞKU YARATMIŞ OLACAĞIMIZ GİBİ ÇELİŞKİDE YARATMIŞ OLURUZ. Allah Kur’an’ı tarif ederken bizlere, Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için, Kur’an’ın yol gösterici bir rehber olduğunu söylüyor. Peki bizler bu uyarıyı aldıktan sonra, iman ettik hayatımıza geçirdik mi diyoruz, yoksa YALNIZ KUR’AN İLE İSLAM YAŞANMAZ. KUR’AN ÖZET BİLGİLER VERİR. RESULÜN RİVAYET HADİSLERİ OLMASAYDI KUR’AN KAPALI KALIR ANLAŞAILAMAZDI MI DİYORUZ? Ne dersiniz? Bunu söylüyorsak, bizler ellerimizle Kur’an hakkında çelişki yaratıp, şüpheler oluşturup, onun arı duru bilgilerine batıl karıştırdığımızdan, onun rehberliğinden yol gösterici özelliğinden de faydalanamayacağımız için ŞEYTANIN VE ŞEYTANLAŞMIŞ İNSANLARIN TUZAKLARINDAN ASLA KURTULAMIYORUZ. Kur'an'ın bizlere, yol gösterici bir rehber olduğuna iman ediyorsak onun açıklanmamış, detay sız herkesin anlayamayacağı bir kitap olduğunu nasıl söyleriz. Ayetin devamında yine çok önemli bir uyarıda daha bulunuyor ve iman eden gerçek Müslümanların bakın nereye, hangi bilgilere iman ettiğini söylüyor hatırlayalım. “SANA İNDİRİLENE VE SENDEN ÖNCE İNDİRİLENE İMAN EDERLER.” Demek ki Allah’a karşı gelmekten sakınanlar, Allah’ın Resulüne indirilmiş Kur’an’a iman ederler diyor. Elbette daha önce indirilen kitaplarında olduğunu kabul edecekleri bilgisini veriyor. Buradan da şunu çok açık anlıyoruz, Allah’ın yolundan gitmek isteyen, Resulünün tebliğ ettiği Kur’an’a sarılır. Zaten Rabbimizde diğer ayetlerinde bu konuda uyarıp, bizlerin batıldan hurafeden uzak, YALNIZ KUR’AN’IN İPİNE SARILMAMIZI İSTİYORDU. Daha da açıkça ayetinde, BİZLERİ KUR’AN’DAN SORUMLU TUTACAĞINA HÜKMEDİYORDU. Sizce haşa Allah bu hükümlerinden vaz geçip, yalnız Kur’an ile olur mu, Resulümü herhalde postacı diye göndermedim, onunda dinde hüküm koyma yetkisi vardı der mi? Elbette mümkün değil çünkü Allah, ben hükmüme asla hiç kimseyi ortak etmem diyordu. Rabbimiz sözünde durandır. Günümüzde demonte, yani kurulumu bize ait mobilyalar vardır, parça parça evimize gelir. O kutunun içinde, bu mobilyayı nasıl bir araya getireceğimiz bilgiler, küçük bir kitapcık vardır. Bizler okuruz ve mobilyayı evimizde kolayca kurarız. Allah’ta bizlerin aynı şekilde, Kur’an’dan inancımızı böyle yaşamamız istiyor. Asla arasına aracılar koymadan. Onun için biz Kur’an’da her şeyden nice örnekleri, değişik ifadelerle verdik ki hiç kimseye muhtaç olmayasınız diyor. İndirdiği Kur’an’dan sorumlu tutuyor, yemin ederek kolaylaştırdığını, hiçbir eksik bırakmadığını söylüyor. Bizlerin imtihanımızı bizzat kendimizin Kur’an’ı okuyup, üzerinde dikkatle düşünüp onun rehberliğinde yaşamamızı istiyor. Ama din tacirleri bu düşünceye karşı çıkıyor, ÇÜNKÜ BUNU HAYATIMIZA GEÇİRDİĞİMİZDE ONLAR DEVRE DIŞI KALACAKTA ONDAN. Zaten Rabbimiz İslam dininde, ruhban sınıfının yani dini öğreten, anlatan bir sınıfın olmadığını söylemiyor muydu? Değerli din kardeşlerim, lütfen önce tüm bizlere öğretilen Kur’an dışı rivayetleri unutup, Allah’ın bizleri sorumlu tutacağına hükmettiği Kur’an’ı, anlayarak dikkatle düşünerek okuyalım. Daha sonrada bizlere öğretilenleri Kur’an süzgecinden geçirelim uyanları Alalım, uymayanlardan uzaklaşalım ki, hesap günü hem Allah'a şirk koşup yüzleri simsiyah olanların safında olmayalım, hem de Resulüne iftira atanlardan olmayalım. Dilerim Kur’an gerçeklerinin bilincinde olan, farkında olmadan Kur’an hakkında şüpheler yaratanların safından uzak, Allah’ın huzuruna onun sapasağlam ipi Kur’an’a sarılanların safında oluruz. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
-
Bakara Suresi 284. Ayetinde Allah, Bizleri Hangi Konuda Uyarıyor?
Bugün sizlerle, üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim ayet, Bakara suresi 284. ayet olacak. Bu ayette geçen bazı kelimelere, öyle farklı anlamlar veriliyor ki, adeta Allah’ın adaletine tamamen ters düşüyor. Önce ayeti yazalım, daha sonra birlikte düşünelim. Bakara 284: Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah’ındır. İÇİNİZDEKİNİ AÇIĞA VURSANIZ DA, GİZLESENİZ DE ALLAH SİZİ, ONUNLA SORGUYA ÇEKER DE DİLEDİĞİNİ BAĞIŞLAR, DİLEDİĞİNE AZAP EDER. Allah’ın gücü her şeye hakkıyla yeter. (Diyanet meali) Allah çok dikkat çekici bir uyarıda bulunuyor ve bakın ne diyor. İçinizden geçirdiklerinizi ister gizleyin, ister açıkça söyleyin. Gizleyip saklasanız da, onu Allah bilir ve gizledikleriniz konusunda, ALLAH SİZİ SORGUYA ÇEKER. Bakın bu cümle, bir ikaz uyarı cümlesidir hüküm değil. Sizce bu ayette Allah, aklınızdan geçirdiğiniz kötü şeylerden dolayı, sizi cezalandırırım mı diyor? Bunu düşünmek Kur’an’ın onlarca ayetine ters düşer ve Allah’ın adaletine de zaten uygun olmaz. Çünkü bunu söyleyenler var. Aklımızdan kötü şeyler geçirdiğimizde, bu ayete göre günaha girmiş oluyoruz ve bunun Allah katında cezası vardır diye anlatılıyor topluma. Bazı arkadaşlarımız, sende tefsir yapıyorsun ayetleri diyorlar. Asla tefsir yapmıyorum, çünkü tefsir okunduğunda anlaşılmayan, açık olmayan konularda yapılır. Kur’an’ın sorumlu olduğumuz ayetlerin Allah, muhkem yani apaçık anlaşılan bir şekilde olduğunu söylüyor. Benim yaptığım bir ayeti Kur’an’ın diğer ayetlerinden faydalanarak, üzerinde düşünerek anlamaya çalışmaktır o kadar. Gelin ayeti Kur’an bütünlüğünde, birlikte anlamaya çalışalım. Önce Allah bu sözleri ne maksatla söylediğini anlayabilmemiz için, öncesindeki iki ayete bakalım. Çünkü bir ayeti doğru anlamak istiyorsak, onun öncesi ve sonrasındaki ayetlerle birlikte anlamaya çalışmalıyız ki, yanlış anlamayalım, kendimizce fikirler yürütmeyelim. Bahse konu ayetin öncesinde Allah, birbirinizden borç alırken mutlaka aranızda bir kişi tarafından yazsın kayda geçirsin, yazan kişi bu konuda titiz davransın diyerek, ticaret ve insanların aralarındaki alış veriş konusu hakkında açıklama yapıyor ikazda bulunuyor. Devamında da bahsettiğimiz konuda Allah uyarıyor ve sakın bu alış verişinizde niyetinizi bozmayın, aklınızdan kötü şeyler geçirmeyin her şeyi izliyorum diyor. Demek ki ayetteki uyarı, insanlar arası ilişkilerde borç alış verişi hakkında. Bakara suresi 284. Ayeti doğru anlayabilmek istiyorsak, Bakara suresi 225. Ayet ile birlikte düşünmeliyiz, bakın Rabbimiz bu ayetinde ne diyor. “ALLAH, DÜŞÜNMEDEN YAPTIĞINIZ YEMİNLERDEN DOLAYI SİZİ SORUMLU TUTMAZ. FAKAT KALPLERİNİZİN ALDIĞI TAVIRDAN SORUMLU TUTACAKTIR. AMA ALLAH TARİFSİZ BAĞIŞLAYANDIR, CEZALANDIRMADAN ÖNCE FIRSAT TANIYANDIR.” ( Bakara 225) Demek ki Kur’an kendisini açıklayan, eşi benzeri olmayan bir rehbermiş. Onun tefsire asla ihtiyacı yoktur. Çünkü Allah’ın adaleti gereği, açıklamadığı izah etmediği hiçbir bilgiden sorumlu tutmaz. Tabi bu düşünen aklını kullanan kulları için çok kolaydır. Birilerine sorgusuz tabi olanlara zor gelir. Bakın ayette Allah, kalplerinizin aldığı tavırdan bahsediyor yani bizzat yapılan hayata geçirilenden. Onun için Allah, bizlerin ayetler üzerinde düşünmemizi, aklımızı özellikle kullanmamızı istiyor ki, imanımızdan emin olalım, iman kalplerimize yerleşebilsin. Allah bizleri bu dünyada imtihan ettiğini söylüyor ve sizlere öyle bir kitap gönderiyorum ki diyor, YEMİN OLSUN Kİ SİZLER İÇİN KOLAYLAŞTIRDIM. Diğer ayetlerinde ise, yarattığı kullarının özelliklerinden bahsederken, Enbiya 37. ayetinde, İNSAN ÇOK ACELECİ, TEZ CANLI TABİATINDA YARATILMIŞTIR DİYEDE AÇIKLAMA YAPIYOR. Ayrıca bakın bizler hakkında nasıl bir bilgi verir. Nisa 28: ALLAH, DİN HUSUSUNDAKİ AĞIR TEKLİFLERİ SİZDEN HAFİFLETMEK İSTİYOR. ÇÜNKÜ İNSAN SABIR VE TAHAMMÜL BAKIMINDAN ZAYIF YARATILMIŞTIR. (Elmalı Hamdi meali) Bu kadar açık ayetleri gördükten sonra, sizce Allah nefsimize, sinirlerimize yenilip herhangi bir kişi hakkında hayata geçirmeden, hiç kimseye bizzat hiçbir söz söylemeden, zarar vermeden, aklımızdan geçirdiğimiz kötü düşüncelerden dolayı ALLAH, sorumlu tutar ve cezalandırır mı bizleri? Bunu söylemek Yüce Rabbimizin adaletini hiç tanımamakla aynıdır. Allah ne diyordu hatırlayalım. “KİM BİR KÖTÜLÜK YAPARSA, ANCAK ONUN KADAR CEZA GÖRÜR. (Mümin 40) Rabbimiz bu sözleriyle her konuda bizlerin dikkatini çekiyor, uyarıyor ve diyor ki, BEN SİZİN İÇİNİZDEN GEÇİRDİKLERİNİZİDE BİLİRİM, ONA GÖRE DAVRANIN. Bu uyarıyı yapmaktan maksat kendinize gelin, doğru dürüst davranın sinirlerinize, nefsinize hâkim olun ve kafanızda kötü şeyler planlamayın, çünkü o planların daha sonra esiri olursunuz. Şeytanın ve şeytanlaşmış insanların vesvesesinin etkisinde kalırsınız ve o düşünceleri hayata geçirebilirsiniz. İşte Allah bu sözlerle, kafamızdaki kötü şeyleri düşünmeyi engellemeye çalışıyor. ALLAH İÇİNİZDEN GEÇİRDİĞİNİZ KÖTÜ ŞEYLER HAKKIN DA, SİZİ SORGUYA ÇEKER DİYOR, AMA SONUCUNA YANİ DÜŞÜNDÜKLERİMİZİ YAPIP YAPMADIKLARINIZA GÖRE, YA AFFEDER YA DA CEZALANDIRIR DİYOR. İnfıtar 5. ayetinde, çok dikkat çekici bir bilgi vardır. Gerçi bu ayet çok geniş anlamlıdır, ama konumuzla da ilgili olduğunu düşünüyorum, bakın ne diyor. “İNSANOĞLU, NE YAPTIĞINI VE NE YAPMADIĞINI GÖRÜR.” Demek ki mahşer günü, hesabın görüldüğü o çetin gün, yaptıklarımız ve yapmadıklarımız önümüze gelecekmiş. Buradan şunu anlayabiliriz. BİZLER YAPMAMIZ GEREKİRKEN YAPMADIKLARIMIZDAN, YAPMAMAMIZ GEREKİRKEN YAPTIKLARIMIZDAN SORUMLUYUZ, DÜŞÜNDÜKLERİMİZDEN DEĞİL. Peki, sorguya çekme sözünün anlamı ne olabilir? Çünkü dikkat ederseniz cezalandırırım demiyor, sorguya çeker diyor. Allah bu sözüyle kullarına şunu anlatıyor. Ey kullarım, aklınıza kötü şeyler getirmeyin, kötü şeyler şeytanın ve şeytanlaşmış insanın istediği düşüncelerdir. Nefsinize yenilip, iradenize hâkim olamayıp, aklınızdan geçirdiğiniz o kötü şeyleri yapmanıza, şeytan yardımcı olabilir. Çünkü ayetin sonunda ne diyor? Allah dilediğini bağışlar, dilediğini cezalandırır. Yani buradan da şunu anlamalıyız, aklından geçirdiğin kötü şeyleri söyleyip bizzat yapıp hayata geçirirsen, bunun karşılığını mutlaka bulursun. Peki, bu sözleri neye göre söylüyorsun diye sorarsanız bana, daha önce örneğini verdiğim ayetler üzerinde düşündüğümde, bu sonuçlar çıkıyor. Bu örnekleri elbette çoğaltabiliriz. Önce şunu unutmayalım, Allah hayata geçirmediğimiz, düşüncede kalmış, ama gerçekleşmemiş davranışlarımızdan dolayı, bizleri asla cezalandırmayacağını, ne yaptıysak kısasa kısas ceza vereceğini, açıkça bildirir bizlere. Bu dünyada da adalet sistemi, öyle değil midir zaten. Hayata geçirilmemiş bir davranıştan, hesap sorulmaz, ceza verilmez. SUÇ BİR FİİL İŞLENMEDİĞİ, DÜŞÜNCEDE KALDIĞI SÜRECE SUÇ SAYILMAZ. Lütfen Allah’ın adaletini doğru anlayalım, Yaradan’a büyük saygısızlık yapmış oluruz. Şunu da lütfen unutmayalım, Allah birçok kez yemin ederek bu dini sizler için kolaylaştırdım diyor. Rabbimiz Araf suresi 200. ayetinde bakın ne diyor. Araf 200: EĞER ŞEYTANDAN BİR KIŞKIRTMA SENİ DÜRTERSE, HEMEN ALLAH’A SIĞIN. Şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. (Diyanet meali) Bakın ayet, çok güzel bir açıklama yapıyor bu konuda. Eğer aklından kötü şeyler geçiyor ve seni kötülük yapmaya zorluyorsa, bu şeytanın ve şeytanlaşmış insanların sana verdiği vesvese iledir diyor. Bu kötü düşüncelerden sıyrıl, sakın bu düşüncelerini hayata geçirme, Allah’ı hatırla ve Ona sığın, seni bu kötü düşüncelerden arındıracaktır diyor. SÜREKLİ KÖTÜ DÜŞÜNEN VE BU KÖTÜLÜKLERDEN KENDİSİNİ KORUYAMAYAN, SAKINAMAYAN BİR İNSAN, YAŞAMINDA DA BU DÜŞÜNCELERİ HAYATINA GEÇİRİR. ALLAH BİZLERİ BİZZAT YAPTIKLARIMIZDAN HESABA ÇEKECEĞİNİ BİLDİRİYOR. Böyle insanlar, Allah’ın gazabından kurtulamayacaklardır diyor. Bu konuyu Kur’an’ın diğer ayetlerinden anlamaya devam edelim. Nisa 123: İş, ne sizin kuruntularınızla, ne de kitap ehlinin kuruntularıyla olur. KÖTÜLÜK YAPAN, ONUNLA CEZALANDIRILIR ve kendisine Allah’tan başka ne dost ne de yardımcı bulur. (Bayraktar Bayraklı meali) Maide 98: İyi biliniz ki, ALLAH’IN CEZASI ÇETİNDİR. ALLAH AFFEDİCİDİR; MERHAMET EDİCİDİR. (Bayraktar Bayraklı meali) İbrahim 51: Allah herkese KAZANDIĞININ KARŞILIĞINI VERMEK İÇİN, ONLARI DİRİLTECEKTİR. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk görendir. (Bayraktar Bayraklı meali) Neml 90: KÖTÜLÜK YAPANLAR, YÜZÜSTÜ ATEŞE ATILIRLAR. “YAPTIKLARINIZDAN BAŞKA BİR ŞEYLE Mİ CEZALANDIRILIYORSUNUZ?” denir.(Bayraktar Bayraklı meali) Saffat 39: SİZE, SADECE YAPTIKLARINIZIN KARŞILIĞI VERİLECEKTİR. (Bayraktar Bayraklı meali) Enam 160: Kim Allah’ın huzuruna bir güzellik getirirse ona, getirdiğinin on katı vardır. KİM DE KÖTÜLÜK GETİRİRSE, O SADECE GETİRDİĞİNİN DENGİ İLE CEZALANDIRILIR. Onlar haksızlığa uğratılmazlar. (Bayraktar Bayraklı meali) Bu ayetlerden de anlıyoruz ki, Allah çok merhametli ve adaletlidir. Asla bizlerin nefsinin etkisiyle düşündüklerimizden, ama hayata geçirmediklerimizden dolayı cezalandırmaz. ÇÜNKÜ BU İMTİHAN OLMANIN ANLAYIŞINA, KURALLARINA ADALETİNE AYKIRIDIR. Allah bizleri birçok ayetinde düşünmeye davet eder ama düşünmenin, aklımızı kullanmanın sonucunda, YAPTIKLARIMIZDAN BİZLERİ SORUMLU TUTAR. Rabbimiz, yemin olsun ki bu kitabı, bu dini sizler için kolaylaştırdık diyorsa birçok kez, lütfen Allah’ın kolaylaştırdığı dini ve onun kurallarını kendi nefsimizde zorlaştırmayalım, Allah’ın ayetlerini yine Kur’an’ın verdiği diğer bilgiler ışığında anlamaya çalışalım. Böyle yapmaz da, dine ilaveler yaparak birilerinin sözleriyle İslam’ı anlamaya çalışırsak, kendimizi kandırmış olacağımız gibi, Allah’ın dinini de yanlış anlatmış, yanlış yaşamış oluruz. Dilerim Allah’ın ayetlerini doğru anlayan, onu hayatına geçiren, nefsinin ve duygularının etkisiyle aklına kötü şeyler geldiğinde, onlardan Allah’a sığınarak korunan, kurtulan şeytanlaşmış insanların vesvesesine uymadan yaşayan, Allah’ın azınlık mutlu Salih kullarından oluruz. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
-
Müminun Suresi 65-66-67-68-69. Ayetlerden Alacağımız Dersler.
Bu makalemde, sizlerin üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim ayetler, Müminun suresi 65 ve 69. ayetler arasında geçen konular üzerine olacak. Bu ayetlerin öncesinde, Allah’ın Resulü Kur’an’ı Kitap Ehline tebliğ etmeye çalışırken, atalarının inancı etkisinde kalanların, itiraz edip inanmak istemediklerini görüyoruz. Hatta 54. Ayetinde Allah, Resulüne bakın ne diyor. “ARTIK SEN ONLARI, BELLİ BİR SÜREYE KADAR KENDİ GAFLETLERİ İÇİNDE BIRAK.” Diyerek bazı kullarının hala gerçekleri görmek istemediklerinden bahsederken, bazı kulları hakkında da, bakın neler diyor Rabbimiz. “GERÇEKTEN RABLERİNİN AZABINDAN KORKANLAR, Rablerinin ayetlerine iman edenler, Rablerine hiç ortak koşmayanlar ve Rablerine dönecekleri için yapmakta oldukları işleri, kalpleri çarparak yapanlar. İşte onlar iyilikte yarışırlar.” Kalpleri gaflet içinde olanlara da, bakın Allah neler söylenecek mahşer günü diyor. (ONLARA ŞÖYLE DENECEKTİR:) “(BOŞUNA) SIZLANMAYIN BUGÜN! ŞÜPHESİZ Kİ SİZ BİZDEN YARDIM GÖREMEYECEKSİNİZ! (Müminun 65) “ZİRA AYETLERİMİZ SİZE OKUNURDU DA ARKANIZI DÖNÜP GİDERDİNİZ; GECE SOHBETLERİ YAPARKEN BÜYÜKLÜK TASLAYARAK ONUN HAKKINDA HEZEYANLAR SAVURURDUNUZ.” (Müminun 66-67) “ONLAR BU SÖZÜ (KUR’AN’I) HİÇ DÜŞÜNMEDİLER Mİ? YOKSA KENDİLERİNE, ÖNCEKİ ATALARINA GELMEYEN BİR ŞEY Mİ GELDİ? YOKSA ELÇİLERİNİ TANIMADILAR DA BU YÜZDEN Mİ ONU İNKÂR EDİYORLAR!” (Müminun 68-69) Sizlerin de okuduğunuzda anladığınız gibi, Allah’ın Resulünün tebliğ ettiği Kur’an’ı kabul etmek istemeyen, atalarının batıl inancıyla uyuşmadığı için Allah’ın Resulünden uzak durup, onun aleyhine çalışanlardan bahsediliyor. Diyor ki Rabbimiz ayetinde, onlar hesap günü boşuna sızlanıp af dilemesin. Bizden asla yardım göremeyeceklerdir. Devamında ki ayetlerde de, yaptıkları hatalardan örnek veriliyor. Allah’ın Resulü Kur’an ayetlerini tebliğ ettiğinde, arkanızı dönüp gidiyordunuz diyor. Gece sohbetlerinde, Resulün getirdiği ayetleri küçümsüyor, kendinizi büyük görüyordunuz diyerek, yaptıkları yanlışlardan örnekler veriyor. Sanırım aynı hataları bizlerde yapıyoruz ve cemaat, tarikat eksenli İslam'ı yaşayanlar o toplantılarda, Kur'an'ın asla onaylamayacağı, hatta Resulün asla söylemesi mümkün olmayan sözleri/hadisleri, Resul söylemiş gibi anlatmıyorlar mı? Yine devamında Rabbimiz bakın ne diyor. Onlar ayetler üzerinde hiç düşünmediler mi diyor ve çok önemli bir konuya değiniyor. Yoksa kendilerine, atalarına gelmeyen çok farklı değişik bir şey mi geldi diyor. Peki, neden bunu söylüyor? Çünkü Allah daha önce gönderdiği Kitaplardan, farklı hükümler göndermemişti Kur’an’da. Ama onlar Allah’ın onlara indirdiği kitaplardan o kadar uzaklaşmışlardı ki, Kur’an ayetleri onlara adeta yabancı bilgiler gibi gelmişti. ÇÜNKÜ KİTAP EHLİ, DAHA ÖNCE ONLARA GELMİŞ ALLAH’IN VAHYİNDEN UZAKLAMIŞ, ATALARININ RİVAYET İNANÇLARINI DİN DİYE YAŞIYORLARDI. Ayetin son cümlesi aslında çok önemli. Yoksa onlara gelen Elçilerini tanımadıkları için mi onu inkâr ediyorlar diyor. Çok ilginç değil mi? Bunu neden söylüyor biliyor musunuz? Allah daha önce gönderdiği tüm uyarıcı Kitaplarında, daha sonra göndereceği Resullerinden bahsetmiş ve tarif etmişte ondan bunu söylüyor. Ama Kitap Ehli, Allah’ın vahyinden o kadar uzaklaşmışlardı ki, bu uyarıları ve bilgileri hatırlamak bile istemiyorlardı. DAHA DOĞRUSU, HERKES KENDİ TOPLUMUNA LAYIK GÖRÜYOR, GELECEK ELÇİNİN KENDİ İÇİNDEN OLMASINI BEKLİYORLARDI. BEKLEDİKLERİ OLMAYINCA DA, ALLAH’IN RESULLERİNİ KABUL ETMEK İSTEMİYORLARDI. Bu konudaki yaptığım araştırmalardan, kısa bilgiler vermek istiyorum. Günümüzde Yahudi inancında hala, bir MESİH geleceği inancı vardır. Demek ki Allah onlara Hz. Musa’dan sonra bir Elçinin geleceğini bildirmiş, hatta tarifini bile yapmış ki Kur’an’da Hz. Musa’dan sonra Hz. İsa’nın Mesih olarak geleceği konusu bu isimle Kur’an’da geçer. Hatta Yahudi kaynaklarında, Hz. Musa’dan sonra gelecek birisinin bakın nasıl tarifi yapılır. Yeşaya 7:14: “BUNDAN ÖTÜRÜ RAB’BİN KENDİSİ SİZE BİR BELİRTİ VERECEK: İŞTE, KIZ GEBE KALIP, BİR OĞUL DOĞURACAK; ADINI İMMANUEL KOYACAK.” (Yahudi kaynakları.) Burada geçen immanuel kelimesinin anlamı, Tanrı bizimledir anlamına geldiği söyleniyor. Bu bilgilerin gerçek olup olmadığını bilemeyiz, bizleri bağlayan Kur’an’dır onu da belirtmek isterim. Demek ki Allah geleceği bildiği için, daha önce gönderdiği kitaplarda gelecek Elçisini onlara tanıtıyor. Hatta Kur’an bu konuda ne diyordu hatırlayalım. “KENDİLERİNE KİTAP VERDİKLERİMİZ ONU, KENDİ OĞULLARINI TANIDIKLARI GİBİ TANIRLAR. YİNE DE İÇLERİNDEN BİR GRUP BİLE BİLE GERÇEĞİ SAKLIYORLAR.” (Bakara 146) Hatta daha önceki Kitap Ehline Allah, bakın nasıl bir ayet indirdiğini ve bu konuda onları da uyardığından, Kur’an’da nasıl bahsediyor. “ALLAH, NEBİLERDEN ŞÖYLE SÖZ ALMIŞ VE “BAKIN SİZE KİTAP VE HİKMET VERDİM, ŞİMDİ YANINIZDA BULUNANI DOĞRULAYICI BİR RESUL GELDİĞİNDE, ONA MUTLAKA İNANACAK VE YARDIM EDECEKSİNİZ. BUNU KABUL ETTİNİZ Mİ? BU HUSUSTA AĞIR AHDİMİ ÜZERİNİZE ALDINIZ MI?” DEMİŞTİ. ONLAR DA, “KABUL ETTİK” DEDİLER. “O HALDE TANIK OLUNUZ, BEN DE SİZİNLE BERABER TANIK OLANLARDANIM” DEDİ.”(Ali İmran 81) Hatta Hristiyanların kutsal gördüğü Yuhanna incilinde, bakın Hz. Muhammed’in geleceği nasıl müjdeleniyor, tabi isim vermeden tarif edilerek. “Eğer beni seviyorsanız, emirlerimi tutarsınız. Ben de babaya (Rab) yalvaracağım. O SİZE BAŞKA BİR TESELLİCİ/FARAKLİT ( Herkesin övdüğü kimse) HAKİKAT RUHUNU VERECEKTİR. Ta ki, daima sizinle beraber olsun..” İncil, Yuhanna, 14/15-16. “Bununla beraber ben size hakikati söylüyorum. BENİM GİTMEM SİZİN İÇİN HAYIRLIDIR. ÇÜNKÜ GİTMEZSEM, TESELLİCİ GELMEZ. FAKAT GİDERSEM, ONU SİZE GÖNDERİRİM. Ve o geldiği zaman, günah için, salah için ve hüküm için dünyayı ilzam edecektir..” İncil, Yuhanna,16/ 7-8. “Size söyleyecek daha çok şeylerim var. Fakat şimdi dayanamazsınız. FAKAT O, HAKİKAT RUHU, GELİNCE, SİZE HER HAKİKATE YOL GÖSTERECEKTİR. Zira kendiliğinden söylemeyecektir. Fakat her ne işitirse söyleyecek ve gelecek şeyleri size bildirecektir. O BENİ TASTİK EDECEKTİR. Çünkü benimkinden alacak ve size bildirecektir.” İncil, Yuhanna, 16/ 12-14. İncilde geçen Faraklit kelimesi, tesellici olarak tercüme edilmiş. Aslında faraklit diye geçer ve bunun anlamıda Kur'an'da geçen Ahmet adı ile aynı olup, herkesin övdüğü kimse anlamındadır. Aslında belki aynısı olmasa da, benzer bilgiyi Kur’an veriyor ve ne diyordu bu konuda hatırlayalım. “HANİ MERYEM OĞLU İSA “EY İSRAİL OĞULLARI! ŞÜPHESİZ Kİ BEN SİZE ÖNÜMDEKİ TEVRAT’I(N ASLINI) DOĞRULAYICI, ADI AHMET OLUP BENDEN SONRA GELECEK ELÇİYİ DE MÜJDELEYİCİ OLARAK ALLAH’IN (GÖNDERDİĞİ) ELÇİYİM.” DEMİŞTİ. NE ZAMAN Kİ O, KENDİLERİNE APAÇIK DELİLLER GETİRİNCE “BU(NLAR) APAÇIK BİR BÜYÜDÜR!” DEMİŞLERDİ.” (Saff 6) Ayette aslında adı Ahmet olan demiyor. Burada Ahmet isminin anlamı bir sıfat, DAHA ÇOK ÖVÜLEN KİŞİ anlamında geçiyor. Bu ayetten sonra Hz. Muhammet, Ahmet ismiylede anılmaya başlanmıştır. Bu durumda ayeti şöyle anlarsak daha doğru olur. Çünkü Rabbimiz daha sonra gelecek Resulünün ismini söylememiş ama anlayabilmeleri için, imtihanları gereği onlara tarif etmiştir. “BENDEN ÖNCEKİ TEVRAT'I ONAYLAYICI VE BENDEN SONRA GELECEK VE İSMİ DAHA ÇOK ÖVÜLEN BİR ELÇİYİ MÜJDELİYORUM." Bizlerin bu ayetlerden alacağı çok büyük dersler vardır. Yahudi, Hristiyan ve biz Müslüman toplumlar olarak, ne yazık ki Allah’ın indirdiği dini hiç yaşayamadık, yaşayacak gibide görünmüyoruz. Allah artık Nebi ve vahyini tebliğ edecek Resul göndermeyeceği konusunda hükmünü vermiştir. Vermemiş olsaydı İNANIN BİZLERDE KİTAP EHLİ GİBİ GELECEK RESULÜ KABUL ETMEKTE ZORLANIR, HATTA ÇOĞUMUZ KABUL ETMEZDİ. Çünkü herkes kendilerinin en doğru yolda inançlarını yaşadığını zannediyor ve onun içinde, kendi toplumu içinden Resulün geleceğine inanıyor. Sizce Allah bir Resul gönderecek olsaydı, günümüzde batıl ve hurafelerle yaşanan Müslümanların içinden gönderir miydi? Yorumunu sizlere bırakıyorum. Lütfen Hz. Muhammed’i bir an düşünün, kimlerin arasından Allah Resul olarak seçmişti hatırlayın. Ne Yahudilerin, nede Hristiyan toplumun arasından değil. Ümmilerin yani inancı olmayanların arasından seçmişti. Ama ne için onu seçmişti ve bizlere örnek göstermişti? Çünkü toplum içinde sayılan, sevilen, doğru, dürüst, adaletli, yardımsever ve her şeyden önemlisi batılın ve hurafenin ardı sıra gitmektense, GERÇEKLERİN DOĞRUNUN ARAYIŞINDA OLMAYI SEÇTİĞİ İÇİN ALLAH, ONU ONURLANDIRDI VE ONU GÜVEN ELÇİSİ SEÇTİ. Değerli dostlarım, lütfen inancımızı Kur’an’ı dikkatle düşünerek okuyalım ve sorgulayalım. BU CAN BU BEDENDEN AYRILMADAN BU ÇABAYI GÖSTERMEZSEK, İNANIN HESABIN GÖRÜLECEĞİ O ÇETİN GÜN, YÜZLERİ SİMSİYAH OLANLARIN VE EYVAH BİZLER NE YAPMIŞIZ,NELERE İNANMIŞIZ DİYEREK, ÜZÜLENLERİN SAFINDA OLURUZ. Dilerim bu sorgulamayı yaparak, bu dünyadan göçen Allah’ın halis kulları arasında oluruz. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
-
Kur’an İle Buluşamamanın, Yalnız Kur’an’a Güvenmemenin Acısını Çekiyoruz.
Biz Müslüman toplumu olarak, Allah’ın indirdiği İslam dinini yaşıyoruz diye öyle bir din yaşıyoruz ki, Allah’ın zerre kadar indirdiği dinle neredeyse hiç ilgisi yok. Çünkü Allah’ın kitabı ile bulaşamadığımız için, ona güvenmediğimizi söylediğimizin farkında bile olamıyoruz. Bunu neden söylediğime gelince. Bir şeye inandığımızı söylüyorsak, bu ister din olsun isterse anlatılan herhangi bir konu olsun, onun hakkında mutlaka önemli ve kesin kanıtları, delilleri görmüş gönlümüz tatmin olmuş olması gerekir. Onun için Allah düşün aklını kullan, yalnız Kur’an’ın ipine sarıl yoksa rezil bir hayat yaşarsın ey kulum diye uyarıyor. Örneğin bir insan, bir başka kişi hakkında delil kanıt olmadan bu kişi çok kötü bir insan, şöyle yapıyor böyle yapıyor diyorsa, bu ithamını kanıtlamasını isteriz ondan. Kanıtlayamıyorsa, sen bu kişiye iftira atıyorsun deriz, hatta böyle bir kişiyle arkadaşlıkta etmeyiz. Çünkü bu insan, aynı iftirayı bizlere de atar diyerek uzak dururuz. Sizlere sorsam ve desem ki, sizler inandığınız dinin kitabını dikkatle okuyup, Allah’ın emirlerini mesajlarını aldınız mı? ANLADIĞINIZ DİLDEN DİKKATLE ANLAYARAK VE ÜZERİNDE DÜŞÜNEREK OKUMADIYSANIZ, SİZİN İNANCINIZ, KALBİNİZE YERLEŞMEMİŞ İNANCINIZDAN EMİN DEĞİLSİNİZ DEMEKEKTİR. Böyle bir inanç sahibi, çok kolay Allah ile aldatılmaya yatkındır. Çünkü inancından emin değildir, delil ve kanıtları Allah’ın mesajı hakkında haberi olmadığından, her söyleneni Allah’ın emri zanneder. Çok daha ilginci inancından emin olmayanlar, kendisi gibi inanmayanlara karşı hırçın ve sinirli davranır, hatta hakaret ederler. Sanki onun inancından kendisi sorumluymuş gibi. Eğer ben Kur’an’ı okumadım ama çok güvendiğim, âlim bir kişinin anlattığına güveniyorum, bu anlattıkları Allah’ın indirdiği Kur’an’dır diyorsak, bizler daha baştan en büyük hatayı yapmış olma ihtimalimiz çok yüksek demektir. Şunu lütfen unutmayalım, Allah aklı başında düşünebilen kullarının anlayamayacağı bir rehber, mesaj gönderip asla tüm kullarını bu bilgilerden sorumlu tutmaz. LÜTFEN ALLAH’IN ADALETİNİ KÜÇÜMSEMEYELİM, BASİDE İNDİRGEMEYELİM. Bizler yüzlerce yıl öncesinden günümüze rivayet yolla ulaşan bilgilere, hiç şüphe duymadan asla inanmamalıyız. LÜTFEN BU KONUYU, GÜNÜMÜZ İLMİNİN IŞIĞINDA KUR’AN’DAN, BİZZAT BİZLER ANLAMAYA ÇALIŞALIM. Geçmiş yüz yılda toplumun, ne derece cahil olduğunu da unutmadan. O çağlardan günümüze ulaşan tüm bilgilerin, din adına anlatılan rivayet kaynakların, ne derece riskli olabileceğini de unutmayalım. Ne yazık ki bizler, geçmişte Müslüman toplumların yaptığı yanlışı yapıyor hatta düşünmediğimizden tekrar ediyor ve sen Kur’an’ı anlayamazsın mantığını kabullenmiş, bir İslam anlayışını devam ettiriyoruz. YANİ BİZLER ATALARIMIZDAN MİRAS KALAN, RİVAYETLERİN ŞEKİLLENDİRDİĞİ BİR DİN YAŞIYORUZ. HİÇ ARAŞTIRMADAN DÜŞÜNMEDEN SORGULAMADAN. Yüzlerce yıl önceki toplumların eğitim seviyelerini hepimiz biliyoruz. O günkü toplumu hayal bile edemiyorum, ama günümüz öylemi? KUR’AN HER DİLE ÇEVRİLMİŞ HALİYLE ELİMİZDE VAR. PEKİ, OKUYOR MUYUZ? Şöyle diyenleri duyarsınız, tercümesini okuyoruz da hepsi farklı tercüme etmiş, hangisi doğru nasıl anlayacağız? Çok doğru, biraz düşünen doğruyu bulacaktır. Anlamadığımız dilden okuduğumuzda, bizlere tercüme edenlerde aynı hatayı yapıyor ve farklı farklı bizlere anlatıyorlar. Peki bu durumda ne yapmalıyız? Allah boşuna düşün, aklını kullan ey kulum demiyor. Yüce Rabbimiz geleceği bildiğinden aynı konuyu Kur’an’da, birçok kez tekrar etmiş örnek vermiştir. Bu yanlışı yapanlar bir ayeti kendilerine uydururken, diğer ayeti olduğu gibi tercüme ediyorlar. İşte size kanıt, Allah bir hüküm verdiyse Kur’an’da, diğer ayetinde asla tersini söylemez. Demek ki O ayeti yanlış tercüme edip bizlere aktarmışlar. YANİ ALLAH BATILI HAK YAPMAK İSTEYENLERİN, FOYASINI YİNE KUR’AN’DA ORTAYA ÇIKARIYOR, AMA AKLINI KULLANAN, KUR’AN’I ANLADIĞI DİLDEN OKUYAN BU GERÇEĞİ FARK EDİYOR. Okuma alışkanlığını özellikle bu topluma kazandırmayarak, Kur’an’ın da her Müslüman tarafından anladığı dilden okunmasının önüne geçebilmek için, senin ilmin ne ki Kur’an’ı anlayacaksın diyerek toplumu korkutmuşlardır. Makalemi biraz uzun, detaylı yazdığımda, lütfen biraz kısa yazar mısınız itirazlarını, sık sık duyuyorum. Okumadığımız içinde, din adına anlatılanların ALLAH’IN KUR’AN’DAN EMRİMİ, YOKSA KİŞİLERİN GÖRÜŞLERİMİ, ANLAMAKTA ELBETTE ZORLUK ÇEKİYOR MÜSLÜMANLAR. Daha açıkçası bizlere din adına anlatılanların kanıt ve delilerinin kaynağından da çok emin olamıyoruz. Böyle bir topluma ne anlatırsanız HER ANLATTIKLARININ, DİNİN EMRİ OLDUĞUNU KABUL ETTİRMEK ZOR OLMASA GEREK. Konumuza devam etmeden önce, sizlere en sağlam delil kanıt olan Kur’an’dan bazı ayetler hatırlatmak istiyorum. Ayrıca bu ayetler ışığında bizlere anlatılanlarla uyum gösteriyor mu, onun üzerinde birlikte düşünelim. Allah Zuhruf suresi 44. Ayetinde ne diyordu? “ŞÜPHESİZ BU KUR’AN, SANA VE KAVMİNE BİR ÖĞÜT VE BİR ŞEREFTİR, ONDAN HESABA ÇEKİLECEKSİNİZ.” Yine bir başka ayetlerinde, Kur’an’ı nasıl açıkladığını söylüyordu hatırlayalım. “BİZ, İNSANLARA BU KUR’ÂN’DA HER TÜRLÜ ÖRNEĞİ VERDİK.” (Rum 58) “ANDOLSUN, BİZ BU KUR’AN’DA İNSANLAR İÇİN HER TÜRLÜ MİSALİ DEĞİŞİK ŞEKİLLERDE AÇIKLADIK.” (Kehf 54) “BİZ BU KUR’ÂN’DA İNSANLARA, ÖĞÜT ALSINLAR DİYE HER TÜRLÜ ÖRNEĞİ VERDİK.” (Zümer 27) Değerli dostlarım Allah Kur’an’ı açıklamak bizim görevimiz dedikten sonra ve Enam 114. Ayetinde, “De ki) “ALLAH’TAN BAŞKA BİR HAKEM Mİ ARARIM? KİTABI SİZE AÇIKLANMIŞ OLARAK İNDİREN O’DUR.” Diye uyardığı halde bizler, Allah’ın kitabından başka KENDİMİZE DELİL KANIT, HAKEM ARAYARAK, mezheplerin bizlere Kur’an dışı öğrettiği dine, ibadetlere ilave yaptığı bilgileri Kur’an’da göremediğimizde, nasıl olurda şu sözleri söyleriz? “YALNIZ KUR’AN İLE İSLAM YAŞAYIN BAKALIM. NAMAZIMIZI NASIL KILACAĞIZ GÖSTER BAKALIM KUR’AN’DAN. KUR’AN VE RESULÜN SÜNNETİ, HADİSLERİ İSLAM DİNİNDE BİR BÜTÜNDÜR BİRBİRİNİ TAMAMLAR. AYET OKUYUN DİYORSUNUZ, SAHİH HADİSLERİ NE YAPACAĞIZ, İNKÂR MI EDECEĞİZ!” Bu sözler ve düşünceler, Müslümanların Kur’an ile buluşamadığını, toplumun Allah ile çok aşırı geri dönüşü neredeyse olmayacak bir şekilde, aldatıldığını gösteriyor. Bırakın Kur’an’ın tamamını, sizlere biraz önce hatırlattığım ayetlere iman eden bir Müslüman, asla böyle sözler söylemez ve anlatılanlara inanmaz. Peki, neden söylüyorlar o zaman? ÇÜNKÜ BU KARDEŞLERİMİZ KUR’AN’IN DEĞİL, RİVAYET EDİLEN HADİSLERİN BASKISIYLA İNANÇLARINI YAŞIYORLARDA ONDAN. Rabbimiz ayetinde, Allah’tan daha doğru kim vardır diyor ama bizler bu ve benzeri onlarca ayetinden uzak, farkında olmadan HAŞA Allah’ım Resulünün de hadisleri senin gibi en doğru diyebiliyoruz. İşin kötüsü bizlere ulaşan ve Resule atfen söylenen hadislerin kendisine ait olduğuna, asla eminde olamıyoruz. Ama inanmakta hiçbir sakınca görmüyoruz. Gelelim yalnız Kur’an ile İslam’ı yaşayın bakalım, nasıl namaz kılacaksınız sözlerine. Eğer söyledikleri gibi Allah salat emrini verip karşısında kıyam edip, rükû edip secde etmemizi emrediyorsa, bunu yeteri kadar açıklamasını da yapması gerekir. Kendilerine öğretilen bilgileri, detayları Kur’an’da Allah yapmadığını söylüyorlarsa, bundan nasıl hesap sorar Allah, bunu da mı düşünemiyorlar. Hani Allah bizleri Kur’an’dan hesaba çekecekti, HANİ YALNIZ KUR’AN’IN İPİNE SARILIN DİYORDU ne oldu bu ayetlerin hükmü, yoksa rivayetleri aklayabilmek için, iman eder gibi görünüp ayetleri hayatımıza geçirmiyor muyuz? Allah salatın şekilsel boyutunu çok basit ve kolay bir şekilde Kur’an’da izah etmiştir. SALAT ÖZET OLARAK ALLAH İLE KULUNUN BİR OLDUĞU, ONDAN YARDIM İSTEDİĞİ ÇOK ÖZEL ANIDIR. Kullarının emrettiği vakitlerde, huzurunda kıyamda duruşunu yani saygı ile durup, onun huzurunda saygıyla rükû edip, yine bağlılığını bildirmek için secde ederek onun şanını yüceltmemizi emretmiştir. Bu arada Allah ile nasıl bir bağlantı kurup, ondan yardım isteyeceğimizi, hatta onun şanını nasıl yücelteceğimiz örneğini de Kur’an’da vermiştir. AMA BİZLER, MEZHEPLERİN VE RİVAYETLERİN DİNE YAPTIĞI İLAVELERİ KUR’AN’DA GÖREMEDİĞİMİZDE, ONLARCA YÜZLERCE AYETE TERS DÜŞECEK BİR DÜŞÜNCEYİ SÖYLEMEKTEN ÇEKİNMİYOR VE YALNIZ KUR’AN İLE İSLAM YAŞANMAZ, ZEKÂT VEREMEYİZ, HACCA GİDEMEYİZ, NAMAZ BİLE KILAMAYIZ DİYORUZ. İŞTE BUNA ALLAH ŞİRK DİYOR. Allah’ın sözünden daha iyi daha doğru sözün olmadığını Allah söylüyorsa, lütfen en emin bilgi kaynak olanın Kur’an’ın uyarılarını dikkate alalım ve ALLAH’A GÜVENELİM, DOĞRULUĞUNDAN EMİN OLAMAYACAĞIMIZ RİVAYETLERE DEĞİL. Allah, Hz. Muhammed’i Resul yani ELÇİ olarak göndermiştir. Elçinin görevi, aldığı mesajı asla değiştirmeden, hiçbir ilave yapmadan ulaştırmaktır. Allah Elçisinin görevini bizlere tebliğ ederken ne diyordu hatırlayalım. “SENİN GÖREVİN SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR.” (Rad 40) “RESULE DÜŞEN, APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR.” (Ankebut 18) Allah’ın Elçisine verdiği yetkiyi beğenmeyip, yeterli görmeyip ilave etmeye çalışmak, Elçisini Allah’ın dinine ortak etmeye çalışanlardır ki, buna da Allah ŞİRK diyor. Sahih adını verdikleri hadislere gelince. Sahih şüphe duyulmayacak kadar doğru anlamındadır. Bizler için SAHİH yalnız Allah’ın vahyi Kur’an’dır. Onun dışında Resule atfederek nakledilen tüm hadisler risklidir, hepsi doğru diyemeyiz. Peki, hangilerine doğru diyebiliriz? Onu da Kur’an söylüyor, bakın Elçi ümmetini hangi bilgilerle uyarmış. “BU KUR’AN BANA VAHYOLUNDU Kİ, ONUNLA SİZİ VE ULAŞTIĞI HERKESİ UYARAYIM.” (Enam 19) Demek ki Resule atfen söylenen hadisleri, bizler Kur’an ile kontrol edeceğiz, onayını veriyorsa, BİZLER ANCAK ALLAH’IN ELÇİSİ, BU SÖZÜ SÖYLEMİŞ OLABİLİR DİYEBİLİRİZ. Değerli dostlarım, lütfen mahşer günü pişman olmak istemiyorsak, kendimize yazık etmek istemiyorsak BU CAN BU BEDENDEN GİTMEDEN ÖNCE, bizlere öğretilen dini sorumlu olduğumuz Kur’an ile sorgulayalım. Onun onayını alan her bilgi bizlerin başının tacıdır. Allah’ın vermediği hiç bir hüküm, dinin emri olamayacağı bilincini artık imanımıza yerleştirelim. Böylece zorlaştırılan Allah’ın dinini ALLAH’IN KOLAYLAŞTIRDIĞI ŞEKİYLE YAŞAYIM Kİ HUZUR VE MUTLULUK İÇİNDE İMTİHANIMIZI TAMAMLAYALIM. Dilerim Kur’an gerçeklerinin farkında olan, rivayetlerin şekillendirdiği atalar dinini değil, sorumlu olduğumuz Allah’ın apaçık vahyini hayatına geçiren, Allah’ın azınlık halis kulları arasında oluruz. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
-
İslam’ın İkinci Kaynağı Yapılan Hadisler Konusunu, Gelin Birlikte Düşünelim.
Biz Müslümanlar İslam’ı, doğruluğundan asla emin olamayacağımız bilgilerle yaşıyoruz. Çok daha önemlisi, HAK nedir BATIL nedir onu dahi ayırt edemiyoruz. Peki neden? Çünkü çoğumuz, iman ettiğimizi söylediğimiz Kur’an’ı bir kez bile anladığımız dilden dikkatle üzerinde düşünerek, okuma zahmetini göstermedik te ondan. Okumuş olsaydık, yaşadığımız İslam’ın Allah’ın emri İslam asla olamayacağını, hemen fark edebilirdik. Fark etmemizi istemeyen Allah ile aldatıcılar, bizlerin Kur’an ile bağımızı keserek, ”SENİN İLMİN NE Kİ KUR’AN’I ANLAYACAKSIN” sözleri ile bizleri korkutmuş ve herkesin anlayamayacağı bir kitap ilan etmişiz iman ettiğimiz Kur’an’ı. Hâlbuki Allah yemin ederek, Kur’an’ı anlayalım ve hiç kimseye muhtaç onlayalım diye kolaylaştırdığını, birçok kez söylemiyor muydu? Allah’a güvenmek yerine, kimlere güvendiğimizin farkında bile değiliz. Bu yanlışımızı sizlere hatırlatırken, Mehmet Akif Ersoy’un çok önemli bir sözü geldi aklıma. Ders olması adına hatırlatmak istiyorum. “BEŞ ON MÜNAFIĞIN İMANINA KANDIK. BİR UYKUYA DALDIK Kİ, CEHENNEMDE UYANDIK.” Mehmet Akif Ersoy. Ne kadar haklıymış, değerli edebiyatçımız. Allah sizleri yalnız Kur’an’dan sorumlu tutuyorum dedikçe, Kur’an’dan habersiz bizlere bu hükmün tam tersini anlatarak, “YALNIZ KUR’AN İLE İSLAM YAŞANMAZ, HADİ GÖSTERİN BAKALIM NAMAZIN KAÇ REKÂT OLDUĞUNU, NE KADAR ZEKÂT VERECEĞİMİZ YAZIYORMU KUR’AN’DA.” Diyerek Müslüman toplumu tedirgin etmişlerdir. Allah’ın Kur’an’da asla sınırlamadığı, ama mezheplerin beşeri öğretilerini adeta dinin emri yaparak sınırlar koyduğu, dine yaptığı ilaveleri bizler Kur’an’da göremediğimizde Kur’an’dan habersiz, gerçekten bunların hiç birisi Kur’an’da yazmıyor, demek ki yalnız Kur’an ile İslam yaşanmıyormuş diyebiliyoruz. Çok daha ilginci, Allah’ın Resulünün rivayet hadisleri olmasaydı Kur’an kapalı kalır anlaşılamaz, hatta yaşanamazdı diyerek, doğruluğundan asla emin olamayacağımız, Allah’ın Resulüne atfen söylenen hadisleri, hiç şüphe duymadan Kur’an süzgecinden geçirmeden kabul etmek zorunda kalmışız. BUNUN TEK BİR NEDENİ VAR. ALLAH’IN KİTABINA GÜVENMEYİP VE HAYATIMIZA GEÇİRMEYİP, YALNIZ KUR’AN’IN İPİNE SARILIN, SAKIN KUR’AN’IN SINIRLARINI AŞMAYIN HÜKÜMLERİNİ, KALBİMİZE TAM OLARAK YERLEŞTİREMEDİĞİMİZDEN KAYNAKLANIYOR. Aracısiz Kur’an ile buluşabilseydik, Allah namazın rekât sayılarını bile Kur’an’da yazmamış, zekâtımızı bile ne kadar vereceğimiz yok diyenlere, vereceğimiz elbette cevabımız olacaktı. Rabbimiz savaşta zor bir anımızda, kılacağımız namazın tarifini yapmış ve bir rekâtta bittiği örneğini vermiştir. Zor bir anımızda salatı/namazı kısaltmamızda bir sakınca olmadığı bilgisini, Nisa 101. Ayetinde verir. 102. Ayette de bizzat tarif eder. Peki, zor bir anımızda ne yapmamız gereken örneği veren Rabbimiz, normal koşullardan bahsetmemiş olabilir mi? Nisa 103. Ayetinde de onu açıklıyor ve SÜKÛNET BULDUĞUNUZDA, SALATI NAMAZI, DUAYI TAM BİR BİÇİMDE YERİNE GETİRİN DİYOR. Allah bu konuda çok net açıklama yapmış, zor bir anımızda kısaltılmış namaz bizim deyimimizle bir rekât. Peki, normal zamanda kılacağımız namaz için bir sınır koymuş mu? Hayır koymamış ve namazı duayı içinizden geldiği şekilde, huzurla yerine getirin demiş ve bir sınırlama koymamış. Peki, bizler ne diyoruz bu duruma. Allah neden bir sınır koymamış, bu bir eksikliktir diyoruz haşa. Evet, farkında olmadan böyle söylüyoruz. Salat/namaz Allah’ın huzurunda, kendimizi teslim ederek ondan yardım istediğimiz, ona saygımızı gösterdiğimiz bir andır ve Allah içinizden geldiği kadar huzurumda durun diyor. Geleneksel inancımızın bizler, öyle bir etkisindeyiz ki, gerçekleri göremez olmuşuz. Batıl ve rivayetler bizleri HEM KÖR HEM SAĞIR YAPMIŞ ama farkında değiliz. Zekât konusunda da aynı yolu kullanıyor Rabbimiz ve birçok ayetinde zekât vermeyi teşvik ederek, yine vereceğimiz miktarı özellikle bize bırakıp, İHTİYAÇTAN ARTA KALANINDAN VERİNİZ DİYOR. Sizce haşa buda bir eksiklik mi, yoksa bizlerin imtihanı gereği mi? Yorumunu sizlere bırakıyorum. Şöyle düşünün lütfen, Allah’ın Resulünün yaşadığı dönemde Kur’an dışından Resulün kayda aldığı, herhangi bir hadis kitabı var mıdır? Elbette yoktur. Hadi diyelim Resul Kur’an’ı tebliğ ederken ona vakti olmadı, tabi bunun olması mümkün değil, çünkü Allah Resulünü uyarırdı. Resulün vefatından sonra, onun yanı başında İslam’ı çevresine anlatanlar, İslam’ı anlatmak için gittiği yabancı topraklarda, İslam dinini anlatırken yazdığı ve insanlara anlattığı HİÇ BİR HADİS KİTABI VAR MIDIR? Asla bulamazsınız. Bu hadisler olmadan Kur’an’ı anlayamayacak olsaydık, ilk önce onlar bu hadisleri yazmaz mıydı? Elbette yazardı. Dört halife devrindende, hadis kaynaklı bir kitap günümüze ulaşmamıştır. Resulün vefatından, yaklaşık 200-250 yıl sonra kayda alınan rivayet hadislerin, doğruluğuna güvenerek nasıl İslam’ı yaşarız, bunu da mı akıl edemiyoruz? Peki, bizler Allah’ın Kur’an’da hiç bahsetmediği, bizlerin Resule ait olduğu iddia edilen hadislerinden öğrendiğimiz dine yapılan ilaveleri, bizler emin kaynaklardan mı öğrendik ve dinin gereği diye yaşıyoruz, gelin şimdi o konu üzerinde düşünelim. Önce şunu çok net söylemek isterim. GÜNÜMÜZDE BİZLERE ULAŞAN, RESULE AİT OLDUĞU İDDİA EDİLEN HADİSLERDEN RESULÜN HABERİ OLMADIĞI İÇİN, ONUN ONAYINIDA ALMAMIŞTIR. SİZCE ALLAH EMİN OLMADIĞINIZ BİLGİLERİN SAKIN ARDINA DÜŞMEYİN DİYE UYARDIĞI HALDE, BU RİVAYET BİLGİLER, DİNİN İKİNCİ KAYNAĞI OLABİLİR Mİ? Rivayet edilen hadisler, Resulün vefatından yaklaşık 200 yıl sonra, dilden dile nakil yoluyla ulaşmış ve bunlar yazıya geçirilmiştir. Onun için hepsi, bir rivayete göre diye başlar. Rivayet, doğruluğundan emin olunmayan doğruda yanlışta olabilecek, söylenti demektir. Hâlbuki Allah, emin olmadığınız bilgilerin, sakın ardına düşmeyin, bunun hesabını sorarım diye uyarmamış mıydı? Resule ait olduğu iddia edilen hadislere baktığımızda, Kur’an’ın yani dinin asla emri olmadığını, ancak tarihi kaynaklar olduğunu söyleyebiliriz. Tarihi kaynaklar değerlendirilirken eldeki veriler, bilgiler birlikte ele alınır ve o konuyla ilgili kişiler, analiz yapar kendi düşünce ve inançları doğrultusunda değerlendirir. Asla kesin bir sonuca ulaşılamaz. Yeni bir veri, bilgi edinildiğinde O tarihi kaynak değiştirilerek topluma sunulur. Din asla bu yolla öğrenilemez ve yaşanamaz. DİN DEĞİŞMEYEN, ALLAH’IN KANUNLARI İLE YAŞANIR. Hz. Muhammed’e gelen vahiy, hem ezberletilmiş hem de hemen tek tek yazdırılmıştır. Hadislerin, yani Kur’an’ın dışından Resulün sözlerinin yazdırıldığına dair hiçbir delil ve kayıt Kur’an’da yoktur. TAM TERSİNE YALNIZ KUR’AN’IN TEBLİĞ EDİLMESİ İSTENMİŞTİR, ALLAH TARAFINDAN. BUDA AYETLERLE SABİTTİR. Eğer Resulün hadisleri olmadan İslam’ı yaşayamayacak olaydık, hem Allah Resulünü ikaz eder onlarında Kur’an ile birlikte yazılmasını ister ve korumasına alır, hem de zaten Hz. Muhammed sağlığında Kur’an’ı yazdırırken, onları da yazdırırdı ki, böyle bir hüküm ve kayıt Resulün sağlığında yapılmamıştır. Ayrıca Kur’an tam tersine hükmederek, yalnız Kur’an’a sarılmamızı istemiz ve bizlerin yalnız Kur’an’dan sorumlu olacağımıza hükmetmiştir. Bizlere ulaşan hadisler, kulaktan duyma ve kişilerin kendi düşünce ve inançları gelenekleri doğrultusunda nakledilerek bizlere ulaşmış bilgilerdir. Onun içinde aynı konuda hadisler çok farklı günümüze ulaşmıştır. Toplumda kendisine ulaştığı hadisler ışığında dinde mezheplere, cemaat ve hatta tarikatlara bölünerek, adeta birbirine düşman olmuşlardır. Özellikle tekrar etmek istiyorum. ŞUNU LÜTFEN UNUTMAYALIM. HADİSLERİN YAZIMI ALLAH’IN VE RESULÜNÜN İZNİ DIŞINDA YAZILMIŞ, ONUN SAĞLIĞINDA KUR’AN GİBİ KAYDA GEÇMEMİŞ VE KUR’AN GİBİ ALLAH’IN KORUMASINDA OLMAYAN SÖZLERDİR/HADİSLERDİR. Allah Kur’an’ı ben koruyorum diyor, ama rivayet edilen hadisler asla Allah korumasında olmadığı için, aynı hadisleri farklı mezheplerde, tam tersini görürsünüz. Batılı aklamaya çalışanlar, Resulün hadislerini de Allah koruyor diyerek, kendilerine kanıt yaratmaya çalışıyorlar. Ama bu inançlarına Kur’an asla onay vermiyor. Hadisler kişisel rivayet notlarla oluşmuştur. Bu bilgilerinde dinde kanıt, delil olması mümkün değildir. İlk zamanlar zararsız görülen rivayetler zamanla kurumlaşmış, kendi düşüncelerini ya da inandığı mezheplerin düşüncelerini meşrulaştırmanın, yolu haline dönüşmüştür. Bu hata ve yanlışlar Allah’ın Resulünün vefatı ile başlamıştır. Resulün en yakınındakiler tarafından bu yanlışın engellenmeye çalışıldığını görüyoruz. Tabi çok geçmeden, Resulün en yakınında yaşamış insanlar onların makam ve menfaat çekişmeleri sonucu, neler yaptıklarını birbirilerini nasıl öldürdüklerini, tarihi kaynaklardan lütfen okuyoruz. Değerli din kardeşlerim. Lütfen mahşer günü pişman olmak istemiyorsak, yaşadığımız İslam’ı Kur’an ile sorgulayınız. Rabbimiz bizleri Kur’an’dan sorumlu tutacağına hükmediyorsa, şunu asla unutmayalım. ALLAH KUR’AN’DA NE EMREDİYORSA O İSLAM DİNİNİN EMRİDİR. EMRETMEDİKLERİ BEŞERİDİR, DİNİN EMRİ DEĞİLDİR. Kur’an bahsetmiyorsa, Allah bu konuda biz kullarını serbest bırakmış demektir, lütfen bu gerçeğin artık farkında olalım. Elbette geleneklerimizden dolayı yaşadığımız, Kur’an’a İslam dinine ters düşmeyen, herhangi bir şey varsa onu da hayatınıza geçirmekte bir sakınca yoktur. Bizler batıldan ve hurafeden uzak, yalnız Allah’ın ipi Kur’an’a sarıldığımız sürece, Rabbimizin yolunda gidiyoruz demektir. Ne zaman Allah’ın ipini yeterli görmeyip, kendimize başka beşeri ipler edindiysek, şunu lütfen unutmayalım, işte o zaman bizler şeytanlaşmış insanların yolunda, hızla ilerliyoruz demektir. Dilerim Kur’an ışığında, bu gerçeklerin farkında olan batıldan ve hurafeden uzak en güvenilir yalnız Allah’ın ipine sarılan, Allah’ın halis kulları arasında oluruz. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
-
Necm Suresi 1-2-3-4-5. Ayetleri Tahrif Ederek, Kendi İnançlarına Kanıt Yaratmak İsteyenlere.
Bu makalemde sizlerin, üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim ayetler, Necm suresi ilk beş ayet üzerinde olacak. Bu ayetler örnek gösterip, Kur’an’ın diğer ayetlerine gözlerini yumarak görmezden gelenler, atalarının rivayet batıl inançlarına delil yaratabilmek adına, bakın ne diyorlar. “RESULLAH’IN SÜNNETİNE/HADİSLERİNE KAYITSIZ ŞARTSIZ UYUP, EMİRLERİNİ İFA ETMEMİZ, ALLAHUTAALA TARAFINDAN BUYRULMAKTADIR.” Deniyor ve aşağıdaki ayet örnek veriliyor. Elbette her Müslüman, Resulün yolunu izler onu örnek alır. Ama din tacirleri dini kendi menfaatine kullanarak toplumu Allah ile aldatanlar, bizlerin Allah’ın Resulüne karşı coşkun sevgimizi kullanarak, onun asla söylemesi mümkün olmayan sözleri/hadisleri, sanki O söylemiş gibi yaparak, ne yazık ki bizleri Allah ile aldatıyorlar ve dinimizi bozmaya çalışıyorlar. Lütfen bu gerçeği göz ardı etmeyelim. Bu hataya düşersek, mahşer günü Allah’ın Resulünün yüzüne bakamaz oluruz. Gelin birlikte Kur’an bütünlüğünde bakalım, gerçekten bu ayetlerde Allah bunumu söylüyor. Necm 1-2-3-4-5: BATTIĞI SIRADA YILDIZA ANDOLSUN Kİ, BU ARKADAŞINIZ NE SAPITMIŞ NE DE EĞRİ YOLA GİTMİŞTİR. KİŞİSEL ARZULARINA GÖRE DE KONUŞMAMAKTADIR. O (SİZE OKUDUĞU), KENDİSİNE İNDİRİLMİŞ VAHİYDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR. ONU, ÇOK GÜÇLÜ, ÜSTÜN NİTELİKLERLE DONATILMIŞ BİRİ (CEBRÂİL) ÖĞRETTİ. ( Kur’an Yolu Diyanet İşl.) Bir an şöyle düşünelim. Kur’an’ın tamamını hiç anladığınız dilden okumadınız bilginiz yok, yalnız bu ayetleri okudunuz. Siz bu ayetlerden Allah, hem Elçime Cebrail tarafından vah yettiğim Kur’an’a uyacaksınız, hem de Kur’an dışından Kur’an’ın bahsetmediği, detay vermediği konularda, Resulüm size ne anlatıyorsa onun sözlerine/hadislerine de mutlaka uyacaksınız, onlarda benim emrim/vahyim gibidir diye mi anladınız? Zerre kadar düşünürseniz, bunu anlamanız asla mümkün değil. Çünkü Allah ayette yemin ederek, Resulünün yanlış yolda olmadığını, sizlere tebliğ ettiklerinin hiç birisinin, kendi şahsi sözleri, kendi arzuları olmadığını bildirdiğini anlar. Çünkü Resulüm sizlere, Cebrail tarafından kendisine bildirdiğimiz vahiyden, yani Kur’an ayetlerinden başkası değildir diyor. Diyor ama batılı hurafeyi İslam dininin içine sokmaya çalışanlar, elbette boş durmuyor. İlginç olanı nedense kendimize sormuyoruz. Cebrail’in aracılığıyla gelen vahiy, Kur’an’a geçiyor ama Resulün sünneti hadisleri de vahiy dedikleri Kur’an’a geçmiyor neden? Çünkü böyle bir vahiy yok ta ondan. Olsa, onlarda Kur’an’a geçerdi. Kitap Ehlinin yaptığı yanlışlar konusunda, Allah’ın Kur’an’da örnek verdiği gibi, ayetlerimizin anlamını eğip bükerek tahrif edenler, bakın neler söylüyor. “BAKIN ALLAH’IN RESULÜ, KENDİ ARZUSUNA GÖRE KONUŞMUYORMUŞ. ONUN SÖZLERİ/HADİSLERİDE ALLAH’IN VAHYİ GİBİYMİŞ. RESULÜN BİR RİVAYET HADİSİNE UYMAYAN, KUR’AN’A UYMAMIŞ GİBİDİR.” Düşünebiliyor musunuz, bu ayetlerden bu anlamı çıkartıyorlar ve içleri de çok rahat. Neden rahat, çünkü bu söylediklerinin tam tersi ayetlere, hem gözlerini yumuyorlar, hem de duymazdan geliyorlar da ondan. Eğer Kur’an’ı anlayarak ve dikkatle bir kez düşünerek okumuş olsalardı, bu ayetlere bu anlamı vermeleri asla mümkün olmazdı. Çok fazla örnek var ama birkaç örnek vermek istiyorum. Hatırlayınız Allah Zuhruf 44. Ayetinde ne diyordu? “O KİTAP/KUR’AN SANA VE KAVMİNE BİR HATIRLATMADIR. YAKINDA ONDAN SORGULANACAKSINIZ.” Bakın Allah, Kitaptan yani Kur’an’dan hesaba çekileceksiniz diye hükmünü verdiyse, Kur’an’da hiç bahsedilmeyen Resulünün hadislerinden de bizleri sorumlu tutar mı? Bir ayet daha hatırlayalım. Ali İmran 103. Ayetinde Rabbimiz, bizlerin nereye sarılmamızı istiyordu? “TOPLUCA ALLAH’IN İPİNE SIMSIKI SARILINIZ, AYRILIĞA DÜŞMEYİNİZ.“ Peki, sizce Allah’ın ipi ne olabilir? Elbette bizleri sorumlu tutacağına hükmettiği Kur’an. Kendi batıl inançlarına kanıt arayanlar, şöyle diyebilir. Bakın orada Allah’ın ipi diyor Kur’an demiyor. Allah Resulüne Kur’an dışından Cebrail aracılığıyla verdiği bilgilerde, Allah’ın ipi sayılır diyebilirler. HATIRLATIRIM ALLAH GÖNDERDİĞİ KİTAPTAN BAHSEDİYOR, DEMEK Kİ KAYDA ALINMIŞ BİLGİLERDEN SORUMLUYUZ. Allah’ın Resulü sağlığında, Kur’an dışından tek kelime kendi sözünü/hadisini kayda aldırmamıştır. Bu sözlerden/hadislerden sorumlu olsaydık, Kur’an ile birlikte yazdırmaz mıydı? Tam tersine yazımını ve naklini yasaklamış. Rabbimiz Kur’an’ı ben koruyorum diyor, Resule ait olduğu iddia ettikleri rivayet hadisleri de ben koruyorum demiyor. Kur’an’a baktığımızda, Allah’ın Resulü bu konuda ne diyor, Allah Resulüne nasıl bir yetki vermiş, Kur’an dışı bilgiler bize tebliğ etmiş mi ona bakalım. “DE Kİ: “ŞAHİTLİK BAKIMINDAN HANGİ ŞEY DAHA BÜYÜKTÜR?” DE Kİ: “ALLAH BENİMLE SİZİN ARANIZDA ŞAHİTTİR. İŞTE BU KUR’AN BANA, ONUNLA SİZİ VE ERİŞTİĞİ HERKESİ UYARAYIM DİYE VAHYOLUNDU.” (Enam 19) Ayete lütfen dikkat. Allah Resulüne deki kullarıma diye, çok önemli bir uyarıda bulunuyor. Dinimizi yaşarken şahit olarak, yani delil ve kanıt olarak sizce hangi bilgiler, kaynak en güçlü delil kanıttır diye soruyor Allah. İslam inancını geleneksel mezhep cemaat ve tarikat merkezli yaşayanlar, bu soruya şöyle cevap veriyor. Allah’ın Kitabı Kur’an ve Resulün sünneti yani onun rivayet hadisleri, bizlerin dinimiz adına şahittir, delildir kanıttır diyorlar. Ama ayetin devamında bakın ne diyor Rabbimiz, orasını ya okumuyorlar yada görmezden geliyorlar. Deki kullarıma Resulüm; Allah benimle sizin aranızda şahittir ki, İŞTE BU KUR’AN BANA, ONUNLA SİZİ VE ERİŞTİĞİ HERKESİ UYARAYIM DİYE VAHYOLUNDU. Doğrusu ben söyleyecek söz bulamıyorum. Allah Resulüne, söyle kullarıma, sena vah yettiğim Kur’an ile yalnız kullarımı uyar diyor, bunca apaçık ayeti gördükleri halde hala, yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz, Resulün sünneti yani onun rivayet hadisleri de dinin emridir, vahiy gibidir diyebiliyorlar. Bakın Allah Resulüne, apaçık nasıl bir yetki ve sorumluluk vermiş. Gözlerini yumarak, Allah’ın ayetlerine kör ve sağır kesilenlere hatırlatırım, belki gözlerini açarak Allah’ın vahyini duyarlar. “EĞER SİZ YALANLARSANIZ BİLİN Kİ, SİZDEN ÖNCE GEÇEN BİRTAKIM ÜMMETLER DE YALANLAMIŞLARDI. RESULE DÜŞEN APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR.” (Ankebut 18) “ONLARA VA’DETTİĞİMİZ AZABIN BİR KISMINI SANA GÖSTERSEK DE, (GÖSTERMEDEN) SENİN RUHUNU ALSAK DA SENİN GÖREVİN SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR. HESAP GÖRMEK İSE BİZE AİTTİR.” (Rad40) “DE Kİ: “BEN TÜREDİ BİR RESUL DEĞİLİM. BANA VE SİZE NE YAPILACAĞINI DA BİLMEM. BEN SADECE BANA VAHYEDİLENE UYARIM. BEN SADECE APAÇIK BİR UYARICIYIM.” ( Ahkaf 9) Aslında her şey çok açık, tabi zerre kadar Kur’an bütünlüğünde düşünene. Rabbimiz Resule düşen apaçık tebliğ etmektir diyor. Daha da açıklayıcı bilgi verip, senin görevin sadece tebliğ etmektir diyerek, son noktayı koyuyor. Bu ayetleri hatırlattığımızda da batıl ve hurafe inançlarını yaşayabilmek için, onlarca yüzlerce ayeti görmez ve duymazdan gelip “NE YANİ ALLAH, RESULÜNÜ POSTACI DİYEMİ GÖNDERDİ” diyerek, Allah’ın Resulüne vermediği yetkileri kendi nefislerinde verip, Allah’a yaptıkları saygısızlığın, farkında bile olamıyorlar. Allah ile aldatılmak, işte bu kadar kötü bir şey. Son olarak hatırlatmak isterim. Din Allah’ın dinidir ve Allah, BEN HÜKMÜME HİÇ KİMSEY ORTAK ETMEM diyorsa ayetinde, Allah’ın dışında dinde hüküm koyucu Resulünü de kabul ettiğimizde, ALLAH’IN YANINDA RESULÜNÜDE İLAH EDİNMİŞ OLURUZ, BUNU HATIRLATMAK İSTERİM. Yüce Rabbimiz Nisa 87. Ayetinde, söz bakımından Allah’tan daha doğru kim vardır. Maide 50. Ayetinde, Allah’tan daha iyi kanun koyucu olabilir mi? Diye kızarak ayet indirdiği halde eğer bizler; Allah’ım senin Resulünün de güzel sözleri/hadisleri, senin hüküm vermediğin konularda koyduğu kanunları var, biz onları da rivayet yolla öğrendik ve onlara da inanıyoruz güveniyoruz dersek, sonucuna mahşer günü katlanmasını da bilmeliyiz. Dilerim bu emanet can, bu bedenden ayrılmadan, yalnız Allah’ın ipine sarılan batıl ve hurafeden uzak arı duru Allah’ın dini İslam’ı yaşamaya çaba harcayan, Allah’ın azınlık halis kulları arasında oluruz. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
-
Dinimizi, İslam’ı Kimden Ve Nereden Öğrenmeliyiz?
Bu yazımda sizleri, üzerinde düşünmeye davet etmek istediğim konu, DİNİMİZİ YANİ İSLAM’I KİMDEN VE NEREDEN ÖĞRENMELİYİZ, sorusu üzerine olacaktır. Gerçekten de bu soruyu kendimize sorup, en doğru cevabını bulamadığımız sürece, Allah’ın yolunda olduğumuzdan ve Allah ile aldatılıp aldatılmadığımızdan, asla emin olamayız. Bu yazımı yazmaya neden olan bir makale okudum, daha sonrada bu konu üzerine düşüncelerimi yazma gereği duydum. Yazıda, dini anlattıklarını söyleyen birçok kişiler, televizyonlara çıkarak, aynı konularda bile bir birlerinden çok farklı şeyler anlatarak, toplumun kafasını karıştırdıklarını söylüyordu. Tabi bu sözlere katılmamak elde değil. Yazıda, din adına yazılmış birçok kitapların olduğu söylenerek, bu çokluk toplumun kafasını karıştırdığına dikkat çekerek, bakın doğruyu bulmak adına, nasıl bir yol izlememiz gerektiği önerisinde bulunuyor. “Her şeyden önce biz ve sorumluluğunu taşıdıklarımız, temel dinî bilgileri öğrenmeliyiz. BUNLAR TEMEL İTİKAT VE İLMİHAL BİLGİLERİDİR. İslâmî konulara dair diğer her türlü bilgi, şuurlanma çabası, hatta tasavvufî yaşantı bu temel üzerine inşa edilebilir. Bu nedenle öncelikle İYİ BİR AKAİT VE İLMİHAL BİLGİSİNE SAHİP OLMAMIZ GEREKMEKTEDİR. AYRICA İSLÂM’I YAŞAMAYI, YAŞATMAYI GAYE EDİNMİŞ BİR REHBER VE ONUN CEMAATİYLE BİRLİKTE HAREKET ETMELİDİR. SONRA ALLAH TEALÂ’NIN BİZLER İÇİN GÖNDERMİŞ OLDUĞU SON KİTABINI TERCÜMESİYLE BİRLİKTE, BAŞTAN SONA OKUYABİLİRİZ. Bunu yapalım ki, kendimizi Rabbimizin kitabıyla doğrudan doğruya yüzleştirelim. BUNUN ARDINDAN DA KONULARINA GÖRE TERTİP EDİLMİŞ DERLEME BİR HADİS KİTABINI (MESELA İMAM NEVEVÎ RH.A.’İN RİYAZÜ’S-SALİHÎN, MERHUM ÖMER NASUHİ BİLMEN’İN 500 HADİS KİTABI GİBİ) OKUMAK GÜZEL OLUR. Bununla da Hz. Peygamber s.a.v.’in mübarek emir ve tavsiyelerini hayatımıza taşıma imkânı bulmuş oluruz.” İşte bizlerin dine bakışımız ve dini anlamaya öğrenmeye çalışma yöntemimiz ne yazık ki böyle. Dikkat ederseniz İslam’ı doğru öğrenmemiz için önerdiği yolun başlangıcı yine beşeri kitaplar ve onların çizdiği yol üzerine. Bizlerin ilk önce öğrenmemiz gerekenin, temel dini bilgiler olduğunu söylüyor ve bakın bizleri nereye yönlendiriyor. İYİ BİR İLMİHAL VE AKAİT BİLGİSİNE SAHİP OLMAMIZ GEREKTİĞİ, İSLAM’I YAŞAMAYI VE YAŞATMAYI GAYE EDİNEN BİR REHBER VE ONUN CEMAATİYLE BİRLİKTE HAREKET ETMELİDİR DİYOR. Rehberden neyi kast ettiğini, çok iyi biliyorsunuz. Halbuki Allah Nahl suresi 98. ayetinde Kur’an’ı doğru anlayabilmemiz için, şeytanın ve şeytanlaşmış insanların atalarının batıl inançlarından önce kurtulup, kendimizi bunlardan sıyırıp, yalnız Allah’a güvenip ona dayanarak Kur’an’ı okumaya başlamamız öğütleniyor, bizler ise hangi kaynaklardan dinimizi öğreniyoruz. Yani kafamızdaki tüm batıldan beşeri rivayetlerden ve onların düşüncelerinden önce kurtularak, Kur’an’ı anlayarak ve düşünerek okumamızı emrediyor. Ama bu kişiler, önce kafamızı batılla, rivayetlerle ve onların düşünceleri ile dolduracak, daha sonrada o batılın bilgileri, düşünceleri ile Kur’an’ı anlamamız gerektiğini söylüyorlar, BÖYLE YAPINCADA ORTAYA BİR AYET İÇİN BİLE, ONLARCA FARKLI ANLAM ORTAYA ÇIKIYOR. DEĞERLİ KARDEŞLERİM, DİN ALLAH’IN DİNİDİR UNUTMAYALIM. ONUN İÇİNDİR Kİ ALLAH’IN DİNİNİ DOĞRU ÖĞRENMEK İSTİYORSAK, DİNİN SAHİBİNDEN EN DOĞRUSUNU ÖĞRENEBİLİRİZ. Peki, iyi bir akait, ilmihal bilgisini nereden alacağız? Çünkü Akait, İslam dininde inanılması farz olan hususlar, iman esasları, dinin temel kural ve hükümleri” anlamına geliyor. İlmihalde terim olarak, Müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, Müslümanlığın gereğini yerine getirmenin vazgeçilmez şartı durumundaki temel bilgilere, ilmihâl denilmiştir. Tüm bu bilgileri en doğru öğrenmek istiyorsak başka kaynaklara değil, Kur’an’a müracaat etmeliyiz. Bunu yapmadığımız içindir ki, her kafadan farklı sesler çıkıyor. ÇÜNKÜ BİZLERE ÖYLE YANLIŞ ŞEYLERİ DİN DİYE ÖĞRETTİLER Kİ, ADETA ALLAH EMİR VERDİĞİ HÜKÜMLERİ AÇIKLAMAYAN VE BİZLERİ BEŞERİ RİVAYET BİLGİLERE MUHTAÇ EDEN BİR KONUMA GETİRDİLER. Bu düşünce Kur’an’a şirk koşmaktır, Kur’an’ı devre dışı bırakmaktır. Allah indirdiği ayetlerin/ hükümlerin detaylarını, Kur’an’da bizlere anlatamıyor da, birilerinin yazdığı kitaplar mı açıklıyor? Din bu düşüncelere inandığımız için bölündü, parçalandı şimdide bir birimize düşman olduk. İSLAM TOPLUMUNUN BÖLÜNMESİNE, EMİN OLAMAYACAĞIMIZ RİVAYET, HADİSLER NEDEN OLMUŞTUR. Lütfen dikkat, İslam’ı doğru anlamak ve yaşamak için öneride bulunan, tüm bunları yapan bir Müslüman, daha sonrada Kur’an’ı anladığı dilden okumalıdır diyor. PEKİ, NEDEN KUR’AN’I ANLADIĞIMIZ DİLDEN EN SON OKUYORUZ? Çünkü herkes Kur’an’ı anlayamaz düşüncesi ve zihniyeti bu toplumun kafasına yerleştirildi de ondan. HAŞA ALLAH KUR’AN’I, KULLARINA ANLATAMIYORDA, BUNU BEŞERİ KİTAPLAR MI BAŞARIYOR? Halbuki herhangi bir konuyu araştırıken, önce ana kaynak ana bilgiler okunur, daha sonrada bu konular hakkında insanlar neler söylemiş ona bakılır. AMA BİZLERE TAM TERSİ ÖĞRETİLDİ, ÇÜNKÜ TOPLUMU DİN ADINA İSTEDİKLERİ GİBİ YÖNETEBİLMEK İÇİN. Bizlere öğretilen yanlış bilgilerle, Kur’an’ı anlamaya kalkarsak asla doğru anlayamayız. Bu yöntemle bizlerin, Kur’an’ı okuduğumuzda onların anlattıklarını anlamamızı istiyorlar. Böylece dine soktukları batıl yalan ve iftiraların, ortaya çıkmasını engelliyorlar. Görüyor musunuz, ilk müracaat edeceğimiz kitap Kur’an değil. Ama makaleyi yazan, din adına onca farklı kitaplardan, bilgilerden şikâyetçi. Hatta böyle farklı anlatımların, toplumu dinden soğuttuğundan bile bahsediyordu yazısında. PEKİ, KENDİSİNİN ÖNERDİĞİ YOL VE YÖNTEM, ŞİKÂYETÇİ OLDUĞU KİŞİLERDEN ÇOK MU FARKLI? Elbette hiç farkı yok. Onlara sorsanız onlarda aynısını söyleyecek. BU BÖLÜNMÜŞLÜĞÜN ANA NEDENİ, DİNİ DOĞRU ÖĞRENMEK VE YAŞAMAK ADINA ANLAYARAK, ÜZERİNDE DÜŞÜNEREK OKUMAMIZ GEREKEN KUR’AN’I, EN SONA BIRAKMAMIZDIR. İşin ilginç olanı, hangi cemaat ve önderi bizleri Allah’a yaklaştıracak, kimler İslam’ı Kur’an’ı en doğru anlatacak bunun garantisini kimler verebilir? Bizler eğer bu konuda, kişi ya da cemaat odaklı bir adres gösteriyorsak, daha başta yanlış yapmış oluruz. Makaleyi yazan, hadis kitaplarını isim vererek öneriyor. İslam’ı yanlış anlattığını söyledikleri kişilerde, farklı insanların hadisleriyle İslam’ı öğrenmiyorlar mı? Hepside peygamberimizin ismini kullanıyor. Ama peygamberimiz bu sözleri söylemiş midir diye, düşünen bile yok. Ne farkları var birbirlerinden, lütfen Allah aşkınıza tarafsız düşünür müsünüz? Bu yol ve yöntemle mi imanımızın temellerini sağlam atabiliriz sizce? Bizler İslam’ı en doğru anlamak ve yaşamak istiyorsak, DİNİ ÖNCE KUR’AN’DAN, YANİ YÜCE RABBİMİZDEN ÖĞRENMELİYİZ, HİÇ BİR ARACI KOYMADAN. Bizler Kur’an’ı bizat okuyup üzerinde düşünmek yerine, kafamıza takılan konuları birbirimize soruyoruz. Ya sorduğumuz kişi, yanlış bilgi verirse diye hiç düşünmüyoruz. Önceliği başkalarına verdiğimiz sürece, mutlaka birileri bizleri menfaatleri, inançları yönünde aldatacaklardır. Allah yemin ederek, bizlerin anlayabilmesi için, dinin anası olan MUHKEM ayetlerin kolaylaştırıldığını, anlaşılması içinde nice örneklerle izah edildiğini söylüyorsa, BİZLER DİNİ ÖĞRENMEK İÇİN MUTLAKA ÖNCE KUR’AN A MÜRACAAT ETMELİYİZ. Bizlere herkes Kur’an’ı anlayamaz, onu veli ve ilim sahibi insanlar anlar, her detay Kur’an’da yok diyorlarsa, bu insanların bizlerden sakladıkları, gizledikleri art niyetleri var demektir. Öyle cemaat, tarikatlar ve onların önderleri var ki, ayetleri kendi nefis ve düşünceleri doğrultusunda değiştirip, anlamlarını saptırıyorlar, böylece artık Kur’an’ı doğru anlamanız mümkün olmuyor. Yakın geçmişte bir cemaatin liderinin, cematini Allah ile aldatıp kendi halkına, devletine nasıl düşman ettiğini, silah çektirdiğini hepimiz gördük. Kuşku duymadan, sorgulamadan bu dünyada birilerine tabi olanlar, Allah’ın huzurunda da yaptıklarına çok ama çok pişman olacaklarını unutmamalıdırlar. BİZLER BU DÜNYADA İMTİHANDAYIZ. İMTİHAN OLDUĞUMUZ KTAPTA KUR’AN. İSLAM DİNİNDE RUHBAN SINIFININ, YANİ DİNİ ANLATAN ÖĞRETEN BİR SINIFIN OLMADIĞINI ALLAH BİZZAT SÖYLÜYORSA, SORUMLU OLDUĞUMUZ KUR’AN’I BİZLER DİKKATLE BİR ÖĞRENCİ MİSALİ OKUYUP, AYETLER ÜZERİNDE DÜŞÜNÜP ÖĞRENME ÇABASINDA OLMALIYIZ. DAHA SONRADA, HERHANGİ BİR KONUYU İSTEDİĞİMİZ KİŞİYE SORABİLİRİZ. ÇÜNKÜ ALACAĞIMIZ CEVABI, KUR’AN İLE KONTROL ETME, SORGULAMA İMKANIMIZ OLACAK. BU YOLU İZLEMEDİĞİMİZDE, KÖRÜ KÖRÜNE KABUL ETMEK ZORUNDA KALIRIZ. NE YAZIK Kİ BİZLER İSLAM’I, BÖYLE ÖĞRENİYOR VE BÖYLE YAŞIYORUZ. Allah’ın Resulü ÜMMİYDİ, bazı kişiler ümmi kelimesine Kur’an’ın vermediği bir anlamı vererek, okuma yazma bilmeyen anlamındadır diyorlar. Hâlbuki Allah’ın Resulü ticaretle uğraşan ve toplumda emin bir insan konumuna gelmiş, güvenilir bilge bir kişiydi. Nasıl olurda böyle bir insan okuma yazma bilmez. ÜMMİ, hiçbir Ehli kitaba tabi olmayan demektir, Kur’an’a göre. Yani Allah’ın Resulü o günkü bozulmuş, yoldan sapmış hiçbir inanca tabi değildi. Onun içindir ki Allah’ın Resulünün dini bilgisi olmadığından, din adına başvuracağı tek bir kaynağı vardı, ODA YALNIZ KUR’AN’I KERİMDİ. Bunun yanında, din adına bizlere lazım olabilecek Kur’an dışından, hiç bir bilgiyi sağlığında kayda geçirmemiştir. SİZLERE KUR’AN YETER DEMİŞTİR. Allah’ın Resulünün din ve iman adına, tek kaynağı Kur’an ise, nasıl olurda öncelik beşeri bilgiler olur bizler için, hiç mi düşünmüyoruz. Allah’ın Resulü bizler için elbette örnek bir insandı. Onun örnek hayatı ve yaşantısını bizler Kur’an’dan öğrenmeli ve onun adalet anlayışı ile hayatımıza yön vermeliyiz. Allah ile aldatıcılar, ne yazık ki bizlerin izlediği yolun yanlışlığından istifade ederek, bugün Müslümanlar arasında korku salıyor ve toplumu tedirgin etmeye devam ediyorlar. Elleriyle yazdıkları ve bunlarda Allah katındandır dedikleri, beşeri kitaplar olmasaydı, namazımızı nasıl kılacağımızı, orucumuzu nasıl tutacağımızı, zekâtımızı nasıl vereceğimizi, Hacca nasıl gidip, gerekenleri yapacağımızı bilemezdik diyerek, ALLAH’IN KELAMI KUR’AN’IN, TOPLUM ARASINDA YETERLİ GÖRÜLMEMESİNE NEDEN OLMUŞLARDIR. BU DÜŞÜNCE, İSLAM’I YAŞAYANLARIN ÖNCELİKLİ OLARAK KUR’AN’I DEĞİL, RİVAYET VE MEZHEP KİTAPLARINA ÖNCELİK VERMESİNİ SAĞLAMIŞTIR. Hâlbuki Allah bu konularda bizlere, gereken bilgileri gerektiği kadarını Kur’an’da açıkça verdiğini, nice örneklerle izah ettiğini ve KOLAYLAŞTIRDIĞINI söylüyor. Ama bizler, elimizden geldiğince zorlaştırıyoruz. Ne yazık ki İslam toplumunda bu düşünce ve fikirler doğrultusunda, KUR’AN ARTIK DEVRE DIŞI KALDI. Hiç düşünmüyoruz, Allah sizleri Kur’an’dan sorumlu tutuyorum sizlere rehber, nur, ışık olsun diye gönderdim dediği kitapta, bizlere emrettiği farz görevlerin gerekli detayını yazmayıp, bizleri rivayet ve sanı bilgilere muhtaç bırakır mı? Birde emin olmadığınız bilgilerin ardına sakın düşmeyin, hesabını sorarım dediği halde. Elbette bırakmaz. Ama düşünme özgürlüğümüzü ellerimizden aldıkları için, bizler kendimize bu soruyu bile soramıyoruz. Çünkü sormaya korkuyoruz. Bir Müslüman’ın görevi, din kardeşini yalnız Kur’an ile uyarıp, yalnız Kur’an’a davet etmektir. Bende onu yapıyorum, Allah şahittir. Gelin önce Kur’an’ı anlayarak, ayetler üzerinde düşünerek ve ayetler arasında bağlantı kurarak anlamaya çalışalım. Doğru bilgiye sahip olanı, hiç kimse aldatamaz. Bunu yaparsak inanın her şey çok daha kolay olacak, çünkü Allah böyle yapanların, GÖNÜL GÖZÜNÜ AÇARIM DİYOR. TEKRAR HATIRLATMAK İSTİYORUM, DİN ALLAH’IN DİNİDİR, ONU EN DOĞRU EN GÜZEL ANLATACAK, ALLAH’IN KİTABI KUR’AN DIR. Dilerim bu gerçeklerin farkında olan, Allah’ın halis kulları arasında oluruz. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
-
İslam’ı Sorumlu Olduğumuz Kur’an’dan Öğrenmezsek, Sonucuda İşte Böyle Olur.
Bizler hiç düşünmeden, sorgulamadan Kur’an’dan uzak öyle bir din yaşıyoruz ki, adeta Allah’ın kitabı Kuran’ı küçümsediğimizin farkında olmadığımız gibi, yalnız Kur’an ile İslam’ı yaşayamayacağımıza inandırıldık. İman ettik dediğimiz Kur’an, bu düşünceye onay veriyor mu, hiç baktık mı? Elbette hiç bakmadık, hatta bakmaya teşebbüs bile etmemizi engelleyip, sen Kur’an’ı anlayamazsın senin ilmin ne ki, Arapça bir kelimenin bilmem kaç anlamı var, sen hangisinin olduğunu nereden bileceksin diyerek, aklın mantığın kabul etmeyeceği düşünceleri, her nedense kabul etmekte sakınca görmedik. Arapça olan Kur’an’a bunları söyleyenler, her ne hikmetse yine Arapça olan rivayet hadislere, neden bunları söylemediklerini hala fark edemediysek, Allah ile aldatılmaktan da asla kurtulamayız. İSLAM’I SORUMLU OLDUĞUMUZ KUR’AN’DAN ÖĞRENMEZSEK, SONUCUDA İŞTE BÖYLE OLUR. Mezheplerin hatta cemaat ve tarikatların şekillendirdiği İslam inancımızda şu mantık ve Kur’an dışı inancı, her nedense itirazsız, hiç düşünmeden Kur’an ile sorgulamadan kabul etmişiz ve bakın nelere inanıyoruz. “KUR’AN’DA ALLAH NAMAZ KIL, OUÇ TUT, ZEKÂT VER, HACCA GİDİN DEMİŞ AMA DETAYLI AÇIKLAMA YAPMAMIŞTIR. BU KONUDAKİ DETAYLARI CEBRAİL ALLAH’IN RESULÜNE İZAH ETMİŞ VE ÖĞRETMİŞTİR. BİZLERDE RESULÜN RİVAYET HADİSLERİNDEN ÖĞRENDİK. ONUN İÇİN YALNIZ KUR’AN İLE İSLAM YAŞANMAZ. RESULÜN RİVAYET HADİSLERİNİ VE RESULÜN SÜNNETİNİ ÇIKARTIRSAK, ORTADA DİN DİYE BİR ŞEY KALMAZ.” Bizler islam’ı yaşarken, sorumlu olduğumuz Kur’an’a güvenmek yerine, Resule ait olduğunu asla kanıtlayamayacağımız, Resulün onayından asla geçmeyen, belkide haberi bile olmayan rivayet hadislere güvenmekte, inanmakta ne yazık ki sakınca görmüyoruz. Hatırlatmak isterim, bizlerin dinimizi şekillendirdiği, kuşku duymadan Resule ait olduğuna inandığımız rivayet hadisler konusunda, mahşer günü Allah’ın Resulü, ben böyle sözler söylemedim bana iftira atmışlar, ben size Kur’an’ı teliğ ettim ve orada yalnız Kur’an’a sarılın, sizleri Allah yalnız Kur’an’dan sorumlu ttacak, emin olmadığınız bilgilerin ardına sakın düşmeyin diye uyardığım ayetleri görmediniz mi derse, halimiz nasıl olur diye hiç düşünüyor muyuz? Ne yazık ki günümüzde yaşadığımız İslam’ın özeti bu söylenenler. Peki, Kur’an bu düşünceyi onaylıyor mu? Asla onaylamıyor, hatta söylediklerinin tam tersini söylüyor ama hiç kimsede buna itiraz etmiyor. DEMEK Kİ BİZLERİN İMANI KUR’AN MAYASIYLA MAYALANMAMIŞ, ALLAH’IN VAHYİ İLE İMAN TEMELİMİZ ATILMAMIŞ. İlginç olan Allah sakın Kur’an’ın sınırlarını aşmayın, yalnız Kur’an’ın ipine sarılın diye uyardığı halde, bu uyarıyı tebliğ alan Müslümanlar bile atalarının, mezhep inançlarını değiştirmek istemiyorlar. Yani rivayet ve sanı inançlarını yaşayabilmek için, Allah’ın ayetlerini görmezden geliyorlar. İşte Allah bunu yapanlara MÜŞRİK diyor. İmanlarını yaşarken, Allah’ın vahyinin dışına çıkanlara da, işte bunlar BANA ŞİRK KOŞANLAR diye uyarıyor. Rabbimiz, biz Kur’an’da hiçbir eksik bırakmadık, her şeyden nice örnekleri değişik ifadelerle verdik ki anlayasınız. Sizleri Kur’an’dan sorumlu tutuyorum diyecek, birileri çıkacak Allah namaz kıl, oruç tut, zekât ver Hacca git emrini vermiş ama detaylı açıklamamış diyecek, bizlerde buna inanacağız öyle mi? Doğrusu bende cahil cesareti yok, başkasını da ben bilemem. Bir Müslümana düşen, din kardeşini yalnız Kur’an ile uyarmak olmalıdır. Allah Kur’an’ı ben açıkladım bu görev bizim görevimiz dedikçe, bizler adeta inat ederek, hayır Kur’an açık ve detaylı değildir, onu Resul açıklamıştır diyoruz. Bakın Kur’an’ı kim açıklamış. “O HÂLDE, BİZ ONU OKUDUĞUMUZ ZAMAN, ONUN OKUNUŞUNA UY. SONRA ONU AÇIKLAMAK DA BİZE AİTTİR. (KIYAME 18-19 ) Diyanet meali. Zerre kadar aklı olan ve onu düşünen, kullanan bir insan, Kur’an’ı hiç okumamış olsa bile Zuhruf suresi 44. Ayeti tebliğ aldıysa, asla bu söylenenlere inanmaz. Bu ayette Allah nasıl ikaz ediyor ve uyarıyordu hatırlayalım. “ŞÜPHESİZ BU KUR’AN, SANA VE KAVMİNE BİR ÖĞÜT VE BİR ŞEREFTİR, ONDAN HESABA ÇEKİLECEKSİNİZ.” Sizce Allah salat et, oruç tut, zekât ver, Hacca git emrini verdiyse sorumlu tutulacağımıza hükmettiği Kur’an’da, verdiği emirleri açıklamamış hayatımıza nasıl geçireceğimizi izah etmemiş olabilir mi? Eğer buna inanırsak, Allah’ın adaletini sorgulamış oluruz ve şunu söylemiş oluruz. “ALLAH BİZLERİ KUR’ANDAN SORUNMLU TUTACAĞINA HÜKMETMİŞ AMA HÜKÜMLERİNİ NASIL YAPACAĞIMIZI SÖYLEMEMİŞ. İYİKİ HZ. MUHAMMED’İN RİVAYET HADİSLERİ ONUN SÜNNETİ VAR, YOKSA MAHŞER GÜNÜ ALLAH’A HESAP VEREMEZDİK.” Sizler bu düşüncede misiniz? Allah’ın Resulünün rivayet hadislerimi kurtardı bizim imanımızı? Lütfen kendimize gelelim ve ne dediğimizin nelere iman ettiğimizin, artık farkında olalım. İnanın hesap günü pişman oluruz. Düşünen aklı başında, kafasını batıl inançlarla bulandırmamış ortaokul öğrencisi bile bu adaletsiz bir düşünceyi, inancı kabul etmez. Peki, bizler koskoca insanlar nasıl kabul edebiliyoruz? İşte onu anlamakta hala zorlanıyorum. Şunu lütfen unutmayalım, Allah Kur’an’ı açıklamak bizim görevimiz dedikten sonra, birçok kez Kur’an’ı yemin ederek kolaylaştırıp açıkladık ki hiç kimseye muhtaç olmayasınız diyorsa, KOLAYLAŞTIRILMIŞ BİR ŞEKİLDE KUR’AN’IN AÇIKLANDIĞINA İMAN ETMEK ZORUNDAYIZ, ÖNCE BUNU UNUTMAYALIM. Unutursak Allah’a ve onun kitabı Kur’an’a karşı gelmiş oluruz. Bizlerin yaptığı en öneli yanlışımız mezheplerin ve rivayetlerin dine, ibadetlerimize yaptığı ilaveleri Kur’an’da göremediğimizde, bakın demek ki söyledikleri gibi Kur’an detay vermiyormuş, genel izahta bulunmuş deyip geçiyoruz. HÂLBUKİ ŞÖYLE SÖYLEMEMİZ GEREKMEZMİ. MADEM ALLAH BİZLERİ KUR’AN’IN İPİNE SARILIN, SİZİ KUR’AN’DAN SORUMLU TUTORUM DİYE HÜKMÜNÜ VERMİŞ, BU DURUMDA BİZLER KUR’AN’IN DETAY VERDİĞİ KADARIYLA YETİNMELİ VE İBADETLERİMİZİ O BİLGİLER IŞIĞINDA YERİNE GETİRMELİYİZ, DEMEMİZ GEREKMEZ Mİ? Peki, neden demiyoruz? Pişman olmak istemiyorsak, Lütfen imanımızı Kur’an ile sorgulayalım. Şimdide onların söylediklerinin bir an doğru olduğunu düşünelim. Yani yalnız Kur’an ile ne namaz kılabilirdik, neden zekât verebilirdik sözlerini doğru kabul edelim bir an. Bildiğiniz gibi Allah’ın Resulü, ayetler indiğinde çevresine hem ezberletmiş hem de yanlışlık olmasın diye yazdırmış. Kendimize şu soruyu soralım, peki ayetleri yazdıran Allah’ın Resulü, o ayetlerin hayata geçirilme detayını Cebrail den öğrendikten sonra, Kur’an’a neden geçirmemiş? Hatırlatırım Allah’ın Resulü sağlığında, Kur’an’dan başka kayda alıp yazdırdığı tekbir hadisten bahsedilmez. Peki, hadisler ne zaman yazılmaya, kayda alınmaya başlanmış? Dört halife devrinde mi? Asla, tam tersine bu dönemde Resule ait olduğu iddia edilen hadis nakletmek ya da yazmak yasakmış, çünkü Resul sağlığında Kur’an dışından kendi sözlerini yani hadislerin yazımına izin vermiyormuş. EĞER HZ. MUHAMMED, KUR’AN DIŞINDAN CEBRAİLDEN ALLAH’IN NAMAZ, HAC, ZEKÂT GİBİ HÜKÜMLERİNİ NASIL HAYATIMIZA GEÇİRECEĞİMİZ KONUSUNDA AÇIKLAMALAR, DETAYLAR ALSAYDI YAZDIRMAZ MIYDI, NEDEN YASAKLASIN? ALLAH SORUMLU TUTTUĞU KUR’AN’DA, HÜKÜMLERİNİ NEDEN İZAH EDİP, DETAY VERMESİN DİYE DEMİ DÜŞÜNEMİYORUZ? Aklın, mantığın ve Kur’an’ın onaylamadığı bu düşünceyi, inancı kabul edenler aslında şuna da inanmış oluyorlar. Allah’ın Resulü sağlığında yazdırmayıp görevini gereği gibi yapmamış, Resulün vefatından yaklaşık 200 yıl sonra, birilerinin aklına gelmişte, bu rivayet hadisleri toplayıp Resule atfen yazıya geçirerek, bizlerin imanlarını mı kurtarmış? BUNA MI İNANIYORSUNUZ? Haşa asla inanmıyoruz diyorsanız, lütfen inancınızı Kur’an ile sorgulayınız. Yüce Rabbimiz, SİZLERİ KUR’AN’DAN HESABA ÇEKECEĞİM, yalnız Kur’an’ın ipine sarılın, biz kitapta hiçbir eksik bırakmadık, nice örneklerle açıkladık, sakın veliler edinip ardı sıra gitmeyin, güvenilecek Veliniz yalnız benim hükmünü verdikten sonra, sizce biz kullarını zor durumda bırakıp, Kur’an’ı detaylı açıklamamış ve bizleri doğruluğundan emin olamayacağımız, rivayetlere muhtaç bırakmış olabilir mi? Karar sizin, imtihan sizin imtihanınız. Allah Kur’an’da verdiği emirleri çok basit ve kolay her kulunun anlayıp yerine getirecek şekilde kolaylaştırmış bir şekilde göndermiş. Ama bizler Kur’an ayetlerini değil, rivayetleri imanımızın asli unsuru yaptığımız için, ALLAH’IN AÇIKLADIKLARI BİZLERE YETERSİZ DETAYSIZ GELİYOR. Salat yani bizim dilimizde kıyam, rükû ve secde ile yaptığımız namaz, Allah ile bir olduğumuz, ona dua edip ondan yardım istediğimiz, ona saygımızı sunduğumuz çok önemli bir anımızdır. Lütfen bu konuda Allah nasıl detay verdiyse onunla yetinelim ve Allah ile baş başa huşu içinde olalım. Kur’an’a ters düşmeyen, geleneklerin ilavelerini de elbette hayatımıza geçirmemizde sakınca yok. Oruç konusunda Kur’an, bizlere gereken her türlü detayı vermiş ve açıklanmıştır, onunla yetinelim. Zekât konusunda bizlere rivayetlerin ve mezheplerin öğretisini lütfen önce kafamızdan atalım ve Allah ne diyor ona bakalım. Rabbimiz yoksula, ihtiyacı olana nasıl infakta bulunacağımız konusunda çok net hükmünü vermiş ve İHTİYACINIZDAN ARTA KALANI VERİN diyerek bir sınır koymamış, bizleri rahatlatmıştır. Ama bu konuda birçok ayet indirip, zekât verme konusunda bizleri teşvik etmiştir. Hatta zekât verme konusunu anlatırken, bizleri teşvik için şöyle sesleniyor ve bakın Bakara suresi 245. Ayetinde ne diyor. “KİMDİR ALLAH’A GÜZEL BİR BORÇ VERECEK O KİMSE Kİ, ALLAH DA O BORCU KENDİSİNE KAT KAT ÖDESİN.” Değerli din kardeşlerim. Lütfen neye inandığımızın artık farkında olalım ve Allah’ın hadi bir benzerini getirin bakalım diye bizlere meydan okuduğu Kur’an için, aklın mantığın ve Kur’an’ın kabul etmediği sözleri söyleyip savunmayalım. İnanın bu can bu bedenden gitmeden bu gerçeklerin farkında olamazsak, HESAP GÜNÜ YÜZLERİ SİMSİYAH OLANLARIN SAFINDA OLURUZ. Dilerim, gerçeklerin bu dünyada farkında olabilenlerin safında oluruz. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
-
Ölüm Ve Mahşer Günü, Yeniden Dirilme Konusu Üzerine.
Bu makalemde sizlerin, üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim konu ÖLÜM ve MAHŞER GÜNÜ YENİDEN DÜNYAYA GELME konusu üzerinde olacak. Genelde ölümü bizler çok fazla aklımıza getirmeyiz. Mahşer günüde tekrar dirileceğimiz konusunu ise sanırım hatırlamak bile istemeyiz. Onun içinde nefsimizin arzu ettiği her şeyi yapmak için, elimizden geleni yaparız. Doğru ya da yanlış olup olmadığını düşünmeden. Peki ölüm nasıl bir şey, Kur’an bu konuda nasıl örnekler veriyor hiç araştırdınız mı? Eğer bu konu hakkında hiç bilgimiz yoksa elbette ölümden korkarız. İnsan bilmediği şeyden korkar. Hatta inancımız konusunda fazla bilgi sahibi değilsek, rivayet sanı bilgiler ışığında yaşıyorsak İslam’ı, ölümü aklımıza bile getirmemeye çalışırız. Gelin bu konuda Kur’an neler söylüyor ona bakalım. Ben şöyle desem ne dersiniz? “BİZLER HERGÜN ÖLÜMÜ BİZZAT YAŞIYORUZ.” Evet, ölümü her gece uyduğumuzda bizzat bizler yaşıyoruz, ama bunun farkında bile değiliz. Çünkü Allah ölümün ne olduğunu, özelliklerini bizlere anlatırken UYKU/RÜYA örneğini veriyor. Hemen önce ayeti hatırlayalım, üzerinde birlikte düşünelim. Enam 60: GECELEYİN SİZİ VEFAT ETTİREN (UYUTAN), GÜNDÜZÜN DE NE İŞLEDİĞİNİZİ BİLEN; SONRA BELİRLENMİŞ SÜRE TAMAMLANSIN DİYE ONDA (GÜNDÜZ) SİZİ DİRİLTEN (UYANDIRAN) O (ALLAH)’TIR. SONRA DÖNÜŞÜNÜZ YİNE YALNIZCA O’NADIR. SONUNDA YAPTIKLARINIZI SİZE BİLDİRECEKTİR. (Mehmet Okuyan) Bakın hiç farkında değiliz, Allah bizleri her gece uykumuzda vefat ettiriyor yani ölümü bizzat bizlere yaşatıyor ama bizler Kur’an ile gereken bağı kuramadığımız için, bunun farkında bile değiliz. UYUDUĞUMUZDA, ASLINDA RUHLARIMIZ ALLAH’IN KATINA GEÇİYOR, BEDENLERİMİZ BU DÜNYADA CANLI KALIYOR. Rabbimiz her gece bizim uyuduğumuzda, bizlere ölümü tattırıyor ama Kur’an’ı anlayarak okuyan ve üzerinde dikkatle düşünen bu gerçekleri fark edebiliyor. Bizler her gece uyuduğumuzda ölüyor ve tekrar canlanıyoruz. Konumuzla ilgili bir başka ayeti daha hatırlayalım. Zümer 42: ALLAH (NEFİSLERİN) ÖLÜM ZAMANI GELİNCE, ÖLMEYENİN DE UYKUSUNDAYKEN [NEFİS]LERİ VEFAT ETTİRİR. ÖLÜMÜNE HÜKMETTİĞİNİ (KİŞİNİN RUHUNU KATINDA) TUTAR; DİĞERİNİ İSE (ÖLÜM ZAMANI GELMEYENİ İSE) BELİRLENMİŞ BİR SÜREYE KADAR (KİŞİYE) GÖNDERİR. ŞÜPHESİZ Kİ BUNDA DÜŞÜNEN BİR TOPLUM İÇİN DERSLER VARDIR. (Mehmet Okuyan) Yine aynı konuya, bir başka ayetiyle açıklama getiriyor Rabbimiz. Bizlerin ölüm vakti geldiğinde iki şekilde vefat ettirildiğimizi anlatıyor. Birincisi vaktimizin dolduğunda nerede olursak olalım, ikincide uyduğumuzda nefsimizin, ruhumuzun Allah katında olduğunda geri bedenimize iade etmez ve tutar böylece ölmüş olacağımız bilgisi veriliyor. Bu konuda Kur’an’dan birçok örnek görebilirsiniz. Rum 19: ÖLÜDEN DİRİYİ ÇIKARIYOR; DİRİDEN DE ÖLÜYÜ ÇIKARIYOR; YERİ ÖLÜMÜNÜN ARDINDAN CANLANDIRIYOR. İŞTE SİZ DE (MEZARLARINIZDAN) BÖYLE ÇIKARILACAKSINIZ. ( Mehmet Okuyan) Demek ki öldürende, her konuda diriltende Allah’ın olduğu anlatılarak, MAHŞER GÜNÜDE SİZLERİ BÖYLE DİRİLTECEĞİZ DİYE UYARIYOR. Demek ki Allah için öldürmek ve tekrar diriltmek çok kolaymış, hatta bunu sürekli bizler yaşıyor muşuz. İsterseniz bu konu üzerinde biraz düşünelim. Acaba uyuduğumuzda nasıl Allah’ın katına geçiyor olabiliriz, bu konuyu nasıl anlamalıyız? Biliyorsunuz uyurken gözlerimiz kapalı. Peki, gördüğümüz rüyayı nasıl görüyoruz ve gördüğümüzü de hatırlıyoruz, bir filim izlemiş gibi. Demek ki gerçekten ruhumuz/nefsimiz bedenimizden ayrılmış, farklı bir boyuta geçip tüm duyu organlarımızla orada canlanmışız ki, bizzat her şeyi görüyoruz ve hatırlıyoruz. Detayını elbette Allah bilir, bizlere düşen açıklanan bilgiler üzerinde düşünerek, anlamaya çalışmak olmalıdır. DEMEK Kİ ALLAH TEKRAR SİZİ MAHŞER GÜNÜ CANLANDIRACAĞIZ, BU BİZİM İÇİN KOLAYDIR SÖZÜNÜ, BOŞUNA SÖYLEMEMİŞ. BİZLER HER GECE BUNU YAŞIYORUZ, AMA FARKINDA BİLE DEĞİLİZ. Farkında olamadığımızın sebebi, bizlerin Kur’an ile gereken bağı kuramamamızdan kaynaklanıyor. Bahsettiğimiz konuyu, şimdide bilimsel deneylerin sonucu ile onaylayalım ki Allah’ın bizleri neden bilime, düşünmeye aklımızı kullanmaya yönlendirdiğini daha iyi anlayabilelim. Gerçekten bizler uyuduğumuzda, gördüğümüz rüyaları onun katında görüp görmediğimizi, Allah’ın katına geçip bizzat ölümü yaşıyor muyuz ona bakalım. Rabbimiz Kur’an’da Hac suresi 47. Ayetinde, bakın nasıl bir bilgi veriyor, kendi katının zaman akışı bakımından. “ŞÜPHESİZ RABBİNİN NEZDİNDE BİR GÜN, SİZİN SAYDIĞINIZ BİN YIL GİBİDİR.” (Hac 47) Ayetten çok önemli bir bilgi aldık. Demek ki bizim dünyamızda ki zaman ile Allah’ın katındaki zaman çok farklıymış. Hatta biraz düşündüğümüzde, akıl bile erdiremiyoruz. Neden mi, madem bizim katımızda ki bin yıl, Allah katında bir gün gibidir, demek ki Allah Hz. Muhammed’i Resul olarak görevlendirdiği kendi zamanına göre, yaklaşık bir buçuk gün geçmiş. İlginç değil mi? Şimdi vereceğim bilimsel bir bilgi ile bu bilgilerimizi karşılaştıralım. Uyurken çok uzun gibi gördüğümüz rüyanın, günümüzde bilimsel araştırmalar neticesinde, EN FAZLA 20 SANİYEYİ GEÇMEDİĞİ KANATİNE VARMIŞLAR. Bu bilimsel bilgi, Allah’ın Kur’an’da bu konuda verdiği örneklerle çok açık uyuşuyor. Demek ki bizler uyuduğumuzda ruhumuz, bizzat Allah’ın katına geçiyor ve ölümü bizzat yaşıyoruz. Oradaki zaman akışına tabi oluyoruz ve çok uzun gibi gördüğümüz rüyaları, aslında çok kısa saniyelerle gördüğümüz anlaşılıyor. Rüyayı araştıran bilim adamları, bakın bu konuda daha neler söylüyor. “RÜYALAR YARATICI PROBLEM ÇÖZMEDE, BİR KONSEPTİ KAVRAMAKTA, ESTETİK DUYGULARI DOYURMAKTA, YENİ BAKIŞ AÇILARI GELİŞTİRMEKTE ÖNEMLİ ROL OYNAYABİLİR. ÇÜNKÜ RÜYA GÖRÜRKEN SINIRLARINIZ YOKTUR VE BEYNİNİZ FARKLI OLAYLAR ARASINDA BEKLENMEDİK BAĞLANTILAR KURABİLİR. ÖRNEĞİN BİLİMSEL BİR BULUŞ, MATEMATİKSEL BİR TEOREM, SANATSAL BİR ESER BİR RÜYA SONUCU ORTAYA ÇIKABİLİR Kİ, BUNUN ÖRNEKLERİ DE ÇOK SAYIDA BULUNMAKTA.” Değerli dostlarım, her akşam uyuduğumuzda gördüğümüz rüyalar, aslında bizlere çok şeyler anlatıyor. Lütfen Kur’an’ı dikkatle okuyalım ve onun ışığında hayatımıza yön verelim. Bizler Kur’an’ı anlaşılması zor, açıklanmamış detay sız ilan ettiğimiz sürece, ONUN NURUNDAN VERDİĞİ BİLGİLERDEN, YOL GÖSTERİCİ REHBERLİĞİNDEN ASLA FAYDALANAMAYACAĞIMIZIN, ARTIK FARKINDA OLALIM. Allah Kur’an anlayasınız ve hiç kimseye muhtaç olmayasınız diye, yemin olsun ki kolaylaştırdık diyor. Bizler ise çok üzgünüm Allah’a güvenmemiz gerekirken, bizleri Allah ile aldatıp kendilerine bağımlı yapabilmek için, istedikleri gibi yönetmeye çalışanların sözlerine inanıp, şu sözleri söyleyebiliyoruz. ” KUR’AN ANAYASA KİTÂBIDIR. ONUN UZMANI OLMADAN HER BİREY OKUMAKLA ANLAYAMAZ. UZMANI OLMADAN KUR’ÂNI KERÎM NASIL ANLAŞILACAK? Farkında mısınız, Allah Kur’an için ne diyor bizler nelere inanıyoruz. Rabbimiz sizleri Kur’an’dan sorumlu tutuyorum diyor, bizler ise Kur’an’ı alim olan, uzamanı olanlar anlar diyerek, üstünde düşünme gereği bile duymuyoruz. Buna inandığımızda aslında Allah’ın biz kullarına, herkesin anlayamayacağı bir rehber anayasa gönderip, ondan sonrada Kur’an’dan sorumlu tuttuğunu söylüyoruz. TABİ BUNUDA DÜŞÜNMEDİĞİMİZ İÇİN, NE SÖYLEDİĞİMİZİ BİLE BİLMİYORUZ. Allah, aklını kullanmayanı pislik rezillik içinde bırakırım diyor. Hatırlatırım Allah ile inatlaşan pişman olur. Dilerim Kur’an gerçeklerin farkında olan, Allah’ın azınlık sevgili kulları arasında oluruz. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
-
Kur’an Gerçeklerini Görebilmek Ve Hayatımıza Geçirebilmek İstiyorsak.
İslam toplumunda öyle bir bölünmüşlük var ki, Müslümanlar adeta birbirine düşman, kanlı bıçaklı olmuşlar. Kur’an’a iman ettiğimizi söyleyen biz Müslümanlar, Allah’ın apaçık dediği ayeti üzerinde bile anlaşamıyoruz. Elbette biraz düşünen, aklını kullanan bir Müslüman bu bölünmüşlüğün, farklı inançların, birbirimize düşmanlığın sebebinin ne olduğunun farkında olacaktır. KİTAP TEK OLMAYINCA, ÜMMETİNDE TEK BİR YUMRUK OLMASI ASLA DÜŞÜNÜLEMEZ. Onun için Allah Kur’an’da uyarıyor ve hep birlikte, yalnız KUR’AN’IN İPİNE SARILIN DİYOR. Peki bizler bu emri dinliyor da, yalnız Kur’an’ın ipine mi sarılıyoruz, yoksa Kur’an’ı yeterli görmeyip, onun yanında tutunduğumuz başka ipler mi edindik? Ne yazık ki geleneksel İslam anlayışı, Allah’ın bu ve buna benzer yüzlerce emrini görmezden gelerek, Allah’ın ipini anlaşılması zor, detay sız ilan edip, her bilginin Kur’an’da olmadığına inandığımız içindir ki, tek bir yumruk olmayı asla başaramadık. Bunu yapamadığımız gibi, Kur’an’ın yolundan saparak kendimize mezheplerin cemaat ve tarikatların beşeri fıkıh inancının şekillendirdiği yollar edindik ve onlara sarıldık. Cahiliye toplumlarının yaptığı yanlışları yaptık ve yapmaya devam ediyoruz. Çünkü Allah’ın bu konudaki Kur’an’dan uyarılarını görmezden geldik, KUR’AN’A KARŞI ADETA KÖR OLDUK. Eğer bizler Kur’an’ın, yani bizleri yaratan yüce Rabbimizin sözlerine/ayetlerine kulak vermiş olsaydık, ne dinde bölünür nede birbirimize düşman olurduk. Dinde sakın bölünenler gibi olmayın dedikçe Allah, bizler bölünmekte bereket, zenginlik vardır dedik. ALLAH MÜSLÜMANLAR KARDEŞTİR DEDİĞİ HALDE, DÜNYA ÜZERİNDE BİRBİRİYLE SAVAŞAN, NEREDEYSE MÜSLÜMANLARDAN BAŞKA TOPLUM KALMADI. Bu durumda, sizce biz Müslümanların izlediğimiz yolda, büyük yanlışlar yok mu? Allah Kur’an’ın ipine sarılmayıp, kendilerine beşeri ipler edinenleri, işte böyle cezalandırıyor. Rabbimiz batıldan, hurafeden uzaklaşıp yalnız Kur’an’a sarılarak onu anlamaya çalışanın, GÖNÜL GÖZÜNÜ AÇARIM DİYOR. Yani gerçekleri görmesini sağlarım diyor. Bu uyarıdan alacağımız, çok önemli ders var. Eğer bizler Kur’an’ı yeterli görmeyip, batılı din edinmişsek, ayetlerde geçen kelimelerin anlamlarını kaydırıp, değiştirip ataların inancını ayetlere ilave etmeye çalışıyorsak, bu durumda Allah gönül gözümüzü açmayacağı için, Kur’an’ı da anlayabilmemiz, asla mümkün olmayacaktır. Müslüman olduğumuzu söyleyen bizler, ne yazık ki Allah’ın Resulünün mahşer gününde söyleyeceği gibi, KUR’AN’I TERK ETTİK, ONA SAYGIMIZI YÜKSEK BİR DUVARA ASARAK GÖSTERDİK. Terk etmeyi bırakın, günümüzde İslam toplumları, Kur’an’a iman ettiğini söylediği halde, Kur’an ne emrediyorsa, tersini söylemekten hiç çekinmez oldu. Bu hatamızı da örtmek ve nefsimizi hoşnut etmek için batıl ve hurafe inançlarımızı, Allah’ın ayetlerinin kelimelerin anlamları ile oynayıp, kendi inançlarımızı monte ettik. Böylece yaptığımız yanlışlara kılıflar bulduk, ama bu yanlış yolda olduğumuzdan genel çoğunluğumuz farkında değil. Çok ilginçtir, Allah yalnız Kur’an’a sarılın sakın onun sınırlarını aşmayın dedikçe, birileri çıkıp, “KUR’AN BİZE YETER DİYEN SAPIKLAR ÇIKTI”, DİYECEK KADAR KUR’AN’DAN, ALLAH’IN YOLUNDAN SAPANLAR VAR. Hâlbuki Allah birçok ayetinde, cahiliye toplumuna karşı, SİZLERE İNDİRDİĞİMİZ KUR’AN YETMİYOR MU DİYORDU. Bu uyarıyı ne hikmetse hiç üzerimize almadık, bu ayet bize değil Kitap Ehline söylenmiş dedik. Hâlbuki Kur’an’ın tamamı zaten, onların yaptığı yanlışlar için indirilmedi mi? Günümüz de Müslüman olduğunu iddia eden bazı kişilerde, aynı hatayı yaparak, Kur’an’ı yeterli görenleri sapıklıkla suçluyor. Allah’ın, size indirdiğimiz Kur’an yetmiyor mu sorusuna, “BİZE YETMİYOR ALLAH’IM, RESULÜNÜ HER HALDE POSTACI DİYE GÖNDERMEDİN”, DİYE CEVAP VERDİKLERİNİN, FARKINDA BİLE DEĞİLLER. Bizler, Kur’an’ın asla tek kelime bile bahsetmediği konuları dahi, İslam’ın emri yaptık. Bunlar Kur’an’da yok, Allah’ın emri olamaz diyerek karşı çıkanları da KÂFİR, SÜNNET İNKÂRCISI, PEYGAMBER DÜŞMANI İLAN ETTİK ve dedik ki, “Peygamberimiz postacı mıydı, bunlarda Allah’ın Resulünün, dinde koyduğu hükümlerdir.” Ne yazık ki Allah’ın Resulüne, iftira attığımızın da farkında olamadık. Allah’ın Resulünün, böyle bir yetkisinin, görevinin olmadığını Allah, onlarca ayetinde bizlere bildirmesini duymazdan, görmezden geldik. ADETA AYETLERE KÖR KESİLDİK. Daha açıkçası bizler Allah’ın ayetlerini değil, kaynağından asla emin olamayacağımız, RİVAYETLERİ Kur’an’ın önüne geçirdik ve onlara din diye iman ettik. Çünkü rivayet hadisler olmasaydı, Kur’an’ı anlayamazdık düşüncesine inandırıldık. Böylece Kur’an’ı anlamak için rivayetlere sarıldık. Bu durumda bizler kendimize, hala Müslümanlardanız dememiz, ne kadar doğru olur? HÂLBUKİ MÜSLÜMAN OLMAK, YALNIZ ALLAH’IN HÜKÜMLERİNE BOYUN EĞEREK, HAYATINA GEÇİRMEKTİR. RİVAYETLERE, ALLAH’IN BAHSETMEDİĞİ HÜKÜMLERE DE BOYUN EĞİP DİN DİYE YAŞIYORSAK, BİZLER ALLAH’IN YANINDA, BOYUN EĞDİĞİMİZ BEŞERİ İLAHLAR EDİNİYORUZ DEMEKTİR. LÜTFEN BU YANLIŞINDA FARKINDA OLALIM. Tüm bu gerçekleri, yaptığımız bu yanlışları, Allah’ın huzurunda öğreneceğiz, ama çok fazla memnun olmayacağımız, Kur’an’dan çok açık anlaşılıyor. Bizler Kur’an gerçeklerini fark edebilmek istiyorsak, önce rivayet ve sanı inançları Kur’an’ın yardımıyla kafamızdan temizlemeli ve daha sonra Kur’an’ı bir öğrenci misali dikkatle, düşünerek okumalıyız. Çükü Allah muhkem ayetleri, düşünen tüm kullarının anlayacağı şekilde kolaylaştırdığını birçok kez söylüyor. Lütfen bu konuda pişman olmak istemiyorsak, beşerin sözlerine değil, ALLAH’ IN SÖZLERİNE/AYETLERİNE KULAK VERELİM. Bakın o zaman her şeyin, nasıl çok daha farklı olduğunu göreceksiniz. İşte o zaman dualarımız karşılık bulacaktır. Bizler eğer Kur’an’ı anlamadan okuyor ve bu şekilde sevap alınacağına inanıyorsak, Kur’an öğretisinden çok uzağız demektir. Allah Kur’an’ı Araplara neden Arapça indirdiğini açıklarken anlamaları, aklını kullanmaları ve hayatlarına geçirmeleri için, Arapça gönderdiğini söyler. Eğer Allah’ın rızasını kazanmak istiyorsak, asla aracı kullanmadan, Kur’an’ı okumalı üzerinde dikkatle düşünmeli ve hayatımıza geçirmeliyiz. İşte böyle sevap kazanılır. Allah Resulünü bile tebliğden sonra, kulları arasında istemiyor ve ayetinde, yarattığım kulumla aramdan çekil, tebliğ etmek sana, hesap sormak bize düşer diye uyarıyor. Nasıl evimize bir eşya alırken, onun kullanma kılavuzunu dikkatle okuyor ve bozulmasın diye ONU ÖNERİLEN ŞEKİLDE KULLANIYORSAK, bizlere düşen de imanımızı yaşarken, aynı itinayı gösterip, Allah’ın bizler için gönderdiği YAŞAM KILAVUZUNU dikkatle okuyup, öyle yaşamalıyız. KUR’AN’I HERKES ANLAYAMAZ DİYENLER, KUR’AN GERÇEKLERİNİ MÜSLÜMANLARDAN SAKLAMAYA ÇALIŞANLARDIR, LÜTFEN UNUTMAYALIM. Allah dinin anası, temeli olan MUHKEM ayetleri yemin ederek kolaylaştırdığını, birçok kez bizlere bildirmiştir Kur’an’da. Lütfen Kur’an dışından, bizlere anlatılan her türlü bilgiyi, mutlaka Kur’an’ın onayından geçirelim. Bunu yapmazsak gittiğimiz yolun, Allah’a ulaşacağından asla emin olamayız ve hesabın görüleceği O çetin gün, mutlaka üzülenlerin safında oluruz. Bizlerin yapması gereken, aslında çok basit. Allah Zuhruf suresi 44. ayetinde, SİZLERİ KUR’AN’DAN SORUMLU TUTUYORUM, KUR’AN’DAN HESABA ÇEKECEĞİM diye hükmünü vermişse, Kur’an’ın açıklamadığı, detay vermediği hiçbir konuyu, Allah’ın emri, dinin gerekleri olarak kabul etmeyelim. Allah asla vaadinden, sözünden caymaz, lütfen bunu unutmayalım. Sizleri Kur’an’dan sorumlu tutuyorum diyen Rabbimiz, sizce Kur’an’ın tek kelime bile bahsetmediği, açıklayıp örnek, detay dahi vermediği bir konudan sorumlu tutar mı bizleri? Tutmaz diyorsak, lütfen kendimize gelelim ve emin olmadığımız bilgilerin değil, yalnız Kur’an’ın emrettiği, açıkladığı bilgilerin ardı sıra gidelim. Geleneksel FIKIH inancının dine yaptığı ilaveleri, detayları Kur’an’da bulamadığımızda, bakın işte her bilgi Kur’an’da yokmuş demeyelim bu sözler ve düşünce, Allah’ın eşi benzeri olmayan kitabına, nuruna en büyük saygısızlıktır. Onları biz insanlar ilave ettik, onların Kur’an’da olması zaten mümkün değil, bunuda mı akıl edemiyoruz. Allah unutucu değildir diyorsa ayetinde, bizlere ne iletip, örnekler verdiyse onu hayatımıza geçirelim, çünkü Allah açıkladığı, hükmettiği konulardan bizleri hesaba çekecek, lütfen unutmayalım. YANİ BEŞERİ RİVAYETLERE DEĞİL, ALLAH’IN SÖZLERİNE/AYETLERİNE GÜVENELİM, KULAK VERELİM. Lütfen unutmayalım, Allah’ın Resulü ÜMMİYDİ yani daha önce din adına hiçbir bilgisi yoktu ve hiçbir inanca tabi değildi, ama doğruların gerçeklerin arayışındaydı. Dikkat çekici olan ise, Allah hurafelerle dinden sapan Ehli kitabın arasından değil, hurafe ve batıla sapmayan, Allah’ın yolunu arayan bir kulunu elçi olarak seçmiştir. Buradan da çok açık şunu anlıyoruz. Allah sizlere gönderdiğim ve korumaya aldığım kitaba sarılın ve onun sınırlarını sakın aşmayın diye bizleri uyarıyorsa, bizlerinde Resulünün yaptığı gibi, yalnız Kur’an’a sarılıp onun gerçeklerini hayatımıza geçirmek için çaba harcamalıyız. Allah’ın Resulünü örnek almak isteyen, onun izlediği yolu takip etmek amacında olan, Allah’ın kitabına, YALNIZ KUR’AN’IN APAÇIK İPİNE SARILIR. Makaleme, Allah’ın çok önemli uyarı ayetleri ile son vermek istiyorum. Dikkate alıp hayatına geçirene ne mutlu. “BU KUR’AN BANA VAHYOLUNDU Kİ, ONUNLA SİZİ VE ULAŞTIĞI HERKESİ UYARAYIM.” (Enam 19) “SÖZ BAKIMINDAN ALLAH’TAN DAHA DOĞRU KİM VARDIR!” (NISA 87) “O HALDE KUR’ÂN’DAN SONRA HANGİ SÖZE İNANACAKLAR?” (ARAF 185) “KARŞILARINDA OKUNUP DURAN BIR KITABI, SANA İNDİRMİŞ OLMAMIZ ONLARA YETMİYOR MU?” (ANKEBUT 51) “HÜKÜM ANCAK ALLAH’INDIR. O HAKKI ANLATIR VE O, DOĞRU HÜKÜM VERENLERİN EN HAYIRLISIDIR.” (ENAM 57) Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
-
Enfal Suresi 65-66. Ayetler. Allah Gayret Çaba Göstermeyip, Zaaf Ta Bulunan Hiç Bir Kuluna Yardım Etmez.
Biz Müslümanlar Kur’an ile buluşamamanın, çok ağır cezasını çekiyoruz. İslam toplumunun içler acısı halini gördükçe, bu gidişle çok daha fazla acılar çekmemiz kaçınılmaz olacak. Çünkü özellikle Yahudi fitnesi içimize girmiş ve bizleri öyle batıl inançlarla avutmuşlar ki, bu gidişle İslam toplumunun bir araya gelip birbirine destek olası ve dayanışma içinde olmaları asla mümkün olmayacak gibi görünüyor. Bir avuç Yahudi, bakın dünyanın gözleri önünde nasıl Müslümanlara zulüm ve soy kırım yapıyor, hiç kimsenin sesi bile çıkmıyor. Müslüman ülkelerin liderleri bile bu konuda bir araya gelemedikleri gibi, çok cılız işe yaramaz sonucu olmayan açıklamalarla zaman geçiriliyor. ÇÜNKÜ BİZ MÜSLÜMANLARA BEKLE, SABRET SİZE ALLAH MEHDİ, MESİH KURTARICI GÖNDERECEK ZİHNİYETİNİ, DÜŞÜNCESİNİ AŞILADILARDA ONDAN. Bu batıl inanç İslam toplumunun elini ayağını bağlamış, hiçbir çaba göstermeden mücadele etmeden, Allah’tan yardım beklemelerine neden olmuştur. İslam toplumu bunun için eziliyor ve bir araya gelemiyor. Bu zinciri kırmadığımız, gerçeklerle buluşmadığımız sürece, bu zulümden İslam toplumları asla kurtulamayacaktır. Allah bizlere akıl ve güç vermiş peki neden? Gerektiğinde imtihanımız gereği onu kullanalım diye. Onu kullanmıyorsak, Allah’ta yardım etmiyor. Ne yazık ki biz Müslümanların elinden, AKLI DÜŞÜNMEYİ ALMIŞLAR Kİ, GÜCÜMÜZÜ KULANAMAYALIM. Başarılıda olmuşlar. Ne demek istediğimi doğru anlayabilmeniz için, sizlere Kur’an’dan bir örnek vermek istiyorum. Allah Müslümanlara karşı savaş açanlara, ordu toplaması için uyarıyor ve hatta onlara imanlarını daha da güçlendirecek moral, gayret vererek bakın nasıl teşvik ediyor. “EY NEBİ! MÜMİNLERİ SAVAŞA TEŞVİK ET! EĞER SİZDEN SABIRLI YİRMİ KİŞİ BULUNURSA, İKİ YÜZ KÂFİRE GALİP GELİRLER. EĞER SİZDEN YÜZ KİŞİ OLURSA, KÂFİR OLANLARDAN BİN KİŞİYE GALİP GELİRLER. ÇÜNKÜ ONLAR ANLAMAYAN BİR TOPLULUKTUR.” (Enfal 65) Allah’ın iman eden kullarına karşı, onları nasıl teşvik edip moral verdiğini, doğru anlamaya çalışalım. Allah sizden sabırlı, özverili, imanları güçlü 20 kişi, düşmandan 200 kişiye bedeldir. Sizden yüz kişi onlardan bin kişiye bedeldir, onlardan sakın korkmayın diyerek moral veriyor. YANİ ÖNCE SİZİN ÇABALARINIZI GÜCÜNÜZÜ, İMANINIZIN GAYRETİNİ GÖREYİM, DAHA SONRADA BENİM YARDIMIMLA GALİP GELECEKSİN DİYOR ALLAH. Çünkü onların imanları kalplerine yerleşmemiş batıl ve hurafeyi din diye yaşıyorlar. Onlarda iman gücü yoktur diyor. O devirde siz olsanız, bu ayet indirildiğinde nasıl düşünür dünüz? Allah nasıl olsa bizim yanımızda, fazla çaba göstermeye gerek yok, nasıl olsa onları yeneriz der miydiniz? Bu ayetin devamına birlikte bakalım. Allah’ın Nebisine kolaylık sağlamak güç ve moral vermek için indirdiği bu ayetin sonunda, acaba Hz. Muhammed’in yanında birlikte savaşanları, bu ayet nasıl etkilemiş onlara moral verip savaşı kazanmışlar mı ona bakalım. “ŞİMDİ İSE, ALLAH YÜKÜNÜZÜ HAFİFLETTİ VE SİZDE MUHAKKAK BİR ZAAF OLDUĞUNU BİLDİ. EĞER İÇİNİZDE SABIRLI YÜZ KİŞİ OLURSA İKİ YÜZ KİŞİYE GALİP GELİRLER. EĞER İÇİNİZDE (SABIRLI) BİN KİŞİ OLURSA, ALLAH’IN İZNİYLE İKİ BİN KİŞİYE GALİP GELİRLER. ALLAH, SABREDENLERLE BERABERDİR.” (Enfal 66) Ayetin ilk cümlesi üzerinde lütfen dikkatle düşünelim. Allah yükünüzü hafifletti diyor. Ne anlama geliyor? Ayetin devamında, çünkü SİZDE BİR ZAAF, GAYRETSİZLİK olduğunu gördü diyor. Yani sizler, benim vereceğim yardımı HAK ETMEDİNİZ, ONUN İÇİNDE BEN SİZLERE YARDIM ETMEDİM, BUNDAN SONRA SİZLERE DESTEĞİMİ AZALTTIM FİYOR. Tabi bu savaşı Müslümanlar kaybediyorlar. Tarihçiler bu savaşın, UHUD savaşı olduğunu söylüyorlar. Buradan şunu çok açık anlıyoruz. Allah gayret, çaba göstermeden her hangi bir konuda asla yardım etmiyor ve diyor ki, önce siz benim desteğime layık bir kul olduğunuzu gösterin. Bunu gördüğüm de desteğimi veririm diyor. ÇÜNKÜ ALLAH BU DÜNYADA BİZLERİ İMTİHAN ETTİĞİN SÖYLÜYOR. İmtihanın özünde çaba ve gayret vardır. Bunlar yoksa, imtihanda başarıda olmaz. NE YAZIK Kİ BU DÜNYADAKİ İMTİHANIMIZDA BAŞARILI OLAMIYORUZ. TABİ DUALARIMIZA DA ALLAH, KARŞILIK VERMİYOR. Hatırlatırım ordunun başında, onun güven Elçisi Hz. Muhammed var. Böyle olduğu halde Allah, istediği gayreti, çabayı görmediği için onlara yardım etmiyor ve onlara karşı bundan sonra yardımını desteğini azaltarak bakın ne diyor. Sizden sabırlı yüz kişi, onlardan iki yüz kişiye galip gelirsiniz diyerek desteğini azaltıyor. Peki neden? ÇÜNKÜ ALLAH BİZLERDEN İMAN ETTİM DEMEYİP YAN GELİP YAPMAMIZI, HİÇ BİR ÇABA GÖSTERMEDEN ALLAH’TAN YARDIM İSTEMEMİZİ DEĞİL, HAZIRLIKLI OLMAMIZI ÇABA GÖSTERMEMİZİ VE GEREKTİĞİNDE DÜŞMANLA GEREKTİĞİ GİBİ BİZZAT MÜCADELE ETMEMİZİ İSTİYOR. BUNU YAPMADIĞIMIZDA DA, ASLA YARDIM ETMEYECEĞİNİ, BİZZAT RESULÜNÜN KOMUTASINDAKİ SAVAŞ ÖRNEĞİNİ VERİYOR. Buradan da anlıyoruz ki Allah, ilk çabayı gayreti bizden bekliyor, daha sonrada dualarımıza karşılık verebileceği örneğini veriyor. Anlayana, anlamak isteyene çok önemli bir ayet. Peki, bizler Kur’an’dan bu gerçekleri görebildik mi? Asla göremedik, daha doğrusu görmeyelim diye Kur’an ile aramıza girdiler. Başarılı oldukları içinde çok rahatlar. İstedikleri gibi zulmü yapabiliyorlar. Çünkü bunlar Allah'ın lanetlediği, atalarının yolundan gidiyorlar. Bizlerin düşmana karşı hazır olmamızı istemeyenler, içimize fitne fesat sokarak inancımızla işte böyle oynadılar, batılı hurafeyi din diye önümüze getirdiler. Daha da kötüsü bizler, düşmana karşı çaba gösterip hazırlık yapmak yerine, birilerini bekleyip bizleri kurtaracağına inandırıldık. BU BATIL İNANÇLARI İÇİMİZE SOKANLAR, KİMLERDİ BİLİYOR MUSUNUZ? BUGÜN KÜÇÜK BİR AZINLIK OLDUKLARI HALDE, NEREDEYSE TÜM İSLAM TOPLUMUNA KAFA TUTAN, ZULÜM VE SOY KIRIM YAPAN, YAHUDİLERİN KURDUĞU İSRAİL. Tabi tüm Yahudilere aynı şeyi söyleyemeyiz. Onların içinde de çok değerli insanlar elbette var, bu örneği Kur’an veriyor. Onu da özellikle belirtmek isterim. İslam toplumu, bu gerçekleri fark edebilir mi bilemiyorum ama bizlere düşen, din kardeşlerimizi batıldan ve hurafeden uzak Kur’an’a davet etmek olmalıdır. Bugün İsrail Müslümanlara zulmediyor, bizler ise her Cuma günü namazda İsrail’e lanet okumakla, Allah’ın İsrail’i perişan etmesi için dua ediyoruz. Yalnız dua ile olmaz. Örneğini verdiğim ayetleri lütfen göz ardı etmeyelim. Rabbimiz bu ayetleri bizlere, ders alalım diye indirmiş. ALLAH ÖNCELİKLE BİZLERDEN AKLIMIZI KULLANMAMIZI VE GÜCÜMÜZÜ GÖSTERMEMİZİ, BİRLİKTE BÖLÜNMEDEN TEK TUMRUK OLARAK, BU ZALİMLERLE MÜCADELE ETMEMİZİ STİYOR. Bu gerçekleri hala göremiyor ve yalnız Allah’a dua ile vakit kaybediyorsak, bir gün O zalimler bizimde kapımıza dayanacağını unutamayalım. Düşmanımızda hangi silahlar varsa bizlerde yapalım ki, o zalimler buna cesaret edemesin. Dilerim Kur’an gerçekleri ile buluşan, Allah’ın bizlerden özellikle ne istediğinin bilincinde olan, Allah’ın sevgili kullarından oluruz. Bu zulmün yalnız dua ile bertaraf edilemeyeceğini, Allah'ın zaaf gösteren, çaba göstermeyen hiçbir kuluna yardım etmeyeceğinin artık farkında olalım. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
-
Rivayetler Ve Mezhep İnançlarımız, Bizlerin Gözlerine Perde Çekmiş. Bu Perdeyi Ancak Kur'an Kaldırabilir.
Kur’an akla düşünmeye çok önem verir ve birçok ayette düşünmüyor musunuz, aklınızı hala kullanmayacak mısınız diye de uyarır. Hatta aklını kullanmayanı, pislik içinde bırakırım der. Gelin bu konuda birlikte, yaşadığımız İslam’ın ne derece Kur’an ile bağdaşıp bağdaşmadığına bakalım. Bir arkadaşımız yalnız Kur’an ile asla İslam’ı yaşayamayacağımızı kanıtlayabilmek için, şöyle bir cevap vermiş. Gelin üstünde birlikte düşünelim ama düşünürken, bizlere öğretilenlerin etkisinde kalıp, lütfen o inancımızı kanıtlamaya çalışmayalım, gerçeklerin doğruların arayışında olalım. “HİÇBİR MÜMİN, KUR'AN YETMEZ DEMEZ. KUR'AN İMAN ETMEK İSTEYENLER İÇİN TASTAMAM BİR KİTAPTIR. ANCAK İBADETLERİN DETAYI ALLAH'IN RESULÜNE DEVREDİLMİŞTİR, SOSYAL HAYATTA UYGULANARAK GELMİŞTİR. YOKSA NAMAZIN KILINIŞI, HACCIN YAPILIŞ, ZEKÂT DETAYLARI YAZMAZ. KURBAN BİLE KESEMEYİZ. KURBAN DA TAVUK KESİLMEZ DİYE AYET Mİ VAR. CUMA NAMAZI SABAH 10 DA KILINMAZ DİYE AYET Mİ VAR YOK……” Arkadaşımız hiçbir mümin, yani Kur’an’a iman ettiğini söyleyen bir Müslümanın, İMAN ETMEK İÇİN Kur’an yetmez diyemeyeceğini TASTAMAM OLDUĞUNU söylüyor. Çünkü Allah, size indirdiğim Kur’an yetmiyor mu diye ayet indirmiş ve biz kitapta hiçbir eksik bırakmadık, nice örneklerle açıkladık diyor da ondan. Bakalım devamda arkadaşımız neler söylemiş. Sözlerinin devamı çok ilginç. İlk önce iman etmek için, Kur’an tastamam bir kitaptır dediği halde, sözlerine devam ederken, kendisine öğretilen beşeri mezheplerin öğretisini Kur’an’da bulamadığı için olsa gerek, başında tastamam dediği Kur’an için, bakın nasıl eksiklikler buluyor kendince. Eksik değil ama Allah emrettiği ibadetlerin detayını Kur’an’da açıklamamış, ALLAH’IN RESULÜNE DEVRETMİŞ diyor. Bu düşünce ve inanç Kur’an’dan asla onay almadığı gibi, yüzlerce ayet hükmüne de ters düşer. Tastamam dediğimiz Kur’an’a, ne yazık ki mezheplerin inancını yaşayabilmek için, farkında olmadan aslında tastamam değil, çünkü açıklanmamış diyoruz AMA BUNU KELİME OYUNLARI İLE YAPIYORUZ. ÇOK ÜZÜCÜ. Neden bu düşünceye, Kur’an onay vermiyor biliyor musunuz? Çünkü çok değil biraz düşündüğümüz de, şu gerçekler apaçık ortaya çıkıyor. Allah Kur’an’da apaçık hükmünü veriyor ve SİZLERİ KUR’AN’DAN HESABA ÇEKECEĞİM diyor. Yine bir başka ayetinde, benzer uyarıda bulunuyor ve BİZLERİN YALNIZ KUR’AN’IN İPİNE SARILMAMIZI EMREDİYORDU. Çünkü Allah Kur’an’ı açıklamak bizim görevimiz diyor ve nice örneklerle açıkladığını da bizlere bildiriyor. Ama bizler çok üzgünüm Allah’a değil, inandığımız beşeri mezhep inancımızın öğretisine inanıp güveniyoruz. Sizce hangi bilgi ve kaynak bizleri hesap günü mahcup etmez? Karar sizin. Bakın bunlara benzer yüzlerce ayet örneği verebilirim ama Kur’an’ın tek bir ayetine bile ters düşen bir inancımız varsa, o inanç ne Allah’ın emridir nede Resulü ümmetine böyle bir bilgi Asla vermemiştir. BUNU ANCAK DÜŞÜNEN AKLINI KUR’AN İLE KULLANAN ANLAYACAKTIR. Allah bizleri uyarıp, Kur’an’dan sorumlu tutacağına hükmedip yalnız Kur’an'a sarılmamızı emrettiyse, sizce arkadaşımızın saydığı o ibadetleri yerine getirmemiz için Allah Kur’an’da, gerekli açıklamayı yapmayıp detaylı izah etmemiş olabilir mi? Buna inanan Allah’a ve onun kitabı Kur’an’a güvenmiyor demektir, hatırlatırım. Allah Kur’an’ı bizzat kendisinin koruduğunu söylüyor. EĞER SÖYLEDİKLERİ DOĞRU OLSAYDI BU AYETİN DEVAMINDA, RESULÜM BENİM HÜKÜMLERİMİ NASIL HAYATINIZA GEÇİRECEĞİNİZİN AÇIKLAMASINI YAPACAK BU GÖREVİ ONA VERDİM, ONLARI DA BEN KORUMA ALTINA ALACAĞIM DERDİ. Ama asla böyle bir bilgi yok. Tam tersine Allah Resulünün yetki ve sorumluluğunu bizlere bildirirken, nasıl ayetler indirmişti hatırlayalım. “RASULE DÜŞEN, APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR.” (Ankebut 18) “SENİN GÖREVİN, SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR.” (Rad 40) Kur’an ışığında aklını kullanan, gerçekleri apaçık görecektir. Kur'an ile aydınlanmayanın gözlerinden perdeyi hiç kimse kaldıramaz, böylece gerçekleride göremez. Böyle olsaydı sizce, Allah’ın Resulü Kur’an ayetlerini yazdırırken, bahsedilen detaylar olsaydı yazdırmaz mıydı? Hatırlatmak isterim günümüze rivayet yolla gelen, Allah‘ın Resulüne ait olduğu iddia edilen rivayet hadislerin tamamı, Resulün vefatından yaklaşık 200 yıl sonra dilden dile dolaşan söylentilerin toplanmasıyla kayda alınıp, yazıya geçirildiği rivayet edilir. Hatta bu yazılanlar konusunda, Allah’ın Resulünün haberi bile olmadığını, onun onayından asla geçmediğini lütfen unutmayalım. Rabbimiz bizlerin böyle bir yolu izleyerek, imanımızı yaşamamızı ister miydi sizce? Mümkün değil, çünkü Allah ayetinde uyarıyor ve SAKIN EMİN OLMADIĞIN BİLGİLERİN ARDINA DÜŞMEYİN, HESABINI SORARIM DİYRODU. Düşünen aklını Kur’an ile kullanan bir Müslümanı, asla hiç kimse Allah ile aldatamaz. Tüm bu düşünce ve inançlar Kur’an’ın tek bir ayetinden bile onay alması mümkün değildir. Biz Müslümanlarda, ne yazık ki Kitap Ehlinin düştüğü yanlışlara düştük. Allah Kur’an’da onlardan örnek verip, sizde sakın dinde bölünenler gibi olmayın batılın, rivayetlerin atalarınızın inancının peşinden gitmeyin diye Kur’an’da uyarıyordu. Ne yazık ki ders alamadık, bizlerde bölündük parçalandık, Allah’ın kitabına ilaveler yaptık, çok daha kötüsü yaptığımız ilaveleri Kur’an’da göremediğimizde, bakın yalnız Kur’an ile İslam yaşanmıyormuş diyerek, kendi inançlarımızı Resulün üzerinden aklamaya çalışarak, dinin emri haline dönüştürdük. Allah yemin ederek, anlayasınız hiç kimseye muhtaç olmayasınız diye KUR’AN’I KOLAYLAŞTIRDIK dediği halde, yine çok üzgünüm ama Allah’a güvenmemiz gerekirken, beşeri sözlere rivayetlere güvendik ve Kur’an kolayda ne kadar kolay, Kur’an’ı herkes anlayamaz VELİ olanlar anlar dedik. Hesap günü pişman olmak istemiyorsak, lütfen imanımızı Kur’an ile sorgulayalım. Gelelim arkadaşımızın verdiği örneklere. Allah hiçbir hükmünü yetkisini, görev verdiği hiçbir Resulüne devretmemiş ve hükmüne ortak etmemiştir. Bunu Kur’an’dan anlıyoruz ve Rabbimiz ne diyordu? BEN HÜKMÜME HİÇ KİMSEYİ ORTAK ETMEM. Allah salat et namaz kıl derken, neden nasıl yapılacağını açıklamasın? Açıklamadığını söyleyenlere şunu söylemek isterim. Eğer açıklamadığına inanıyorsanız, bizleri Kur'an'dan sorumlu tutan Allah, bu konuda asla bizleri sorumlu tutmaz. AMA AÇIKLADIĞINI SÖYLÜYOR, HEMDE NİCE ÖRNEKLERLE. Bizler mezheplerin öğretisini Kur’an’da göremeyince, çok büyük bir hata yaparak, Kur’an’ı hayatımıza geçirirken yeterli kaynak görmüyoruz. Rivayetleri ve mezhep inançlarını dinin ikinci kaynağı görüyoruz. Hani Allah hükmüme hiç kimseyi ortak etmem, biz kitapta hiçbir eksik bırakmadık diyordu? Ne oldu bu ayetin hükmü? Mezhepleri araştırınız lütfen hepsinde farklı rivayet hadisler kabul görmüş ve ibadetlerine ilave etmişler. ALLAH BİZLERİN İMANIMIZI YAŞARKEN, BÖYLE BİR YOL İZLEMEMİZİ İSTERMİ? Kur’an ile buluşan hiç kimse bunu asla kabul etmez, çünkü Kur’an bunu onaylamaz. Bunları söylediğimde hadi bana namazın kaç rekât olduğunu söyle bakalım diyorlar. İyide Allah huzuruna dururken savaş ve tehlike durumunda bunu kısaltabileceğimiz örneğini verip, normal şartlarda bir sınır koymadıysa bizlere bıraktıysa, bunu nasıl bir eksiklik gibi görürüz, onu da mı akıl edemiyoruz. Cuma namazının, ne zaman kılınacağı konusuna gelince. Bizler Kur'an'a gereken değeri verseydik onu doğru anlayabilirdik. Gereken değeri vermeyince, Kur'an'da kendisini bizlere açmıyor. Allah namazın, vakti belirlenmiş bir ibadet olduğunun hükmünü vermiştir Kur'an'da. Salat etmemiz namaz kılmamız gereken zamanlarıda bildirmiştir. Gelelim cuma, yani toplantı namazına. Cuma namazı Kur'an'da özellikle önemsenen, kadın erkek ayrımı yapılmadan çağrıldığında, işi gücü bırakacağımız bir toplantı namazıdır. Bunun vaktini zamanını rivayetlerden öğrendiğinizi zannediyorsanız, yanılıyorsunuz demektir. Bu izah ve anlatım rivayetleri ve hurafeyi dine sokmaya çalışanların bir tuzağıdır. Batıldan ve hurafeden uzak düşünen onunda zamanını Kur'anda görebilecektir. Bakara suresi 238. ayeti şöyle geçer. "NAMAZLARA VE ORTA/VUSTA NAMAZA DEVAM EDİN" Bakın iki farklı namazdan bahsediliyor. Önce şunu söylemek isterim. Ayette geçen en iyi ideal orta, yani VUSTA namazına, geleneksel İslam alimleri her zaman yaptıkları gibi, kendi inançlarına kanıt yaratabilmek için, bu namaza sabah yada öğlen hatta ikindi namazı diye açıklama yapanlar olmuştur. Gelelim ayete. Birincisi daha önce açıklanmış Kur'an'da zamanı belirlenmiş namazlar olduğu anlaşılıyor. Peki ikinci salat/ namaz nasıl geçiyor? Lütfen araştırınız VUSTA yani en iyi, ideal orta namaz diyor. Demek ki ilk bahsedilen namazlar ile ikinci namaz farklı. Zamanı da günün ortası ve özellikle dikkati çekilen cuma namazının vakti olduğunu, düşünen anlayacaktır. Zaten cuma namazı ayetinde de bu namaza çağrıldığında, işinizi bırakıp toplantı namazına gidin, daha sonrada işinize devam edin demiyor muydu? Demek ki cuma namazı günün ortasında çalışma vakti arasında, dinlenme vaktinde olduğu anlaşılıyor. Batılı aklamaya çalışmak yerine, Kur'an'ı anlamaya çalışan gerçekleri görecek ve her sorunun cevabını Kur'an'da bulacaktır. Önce iyi niyet, daha sonrada doğru kaynaktan alınan bilgiyle akıl her sorunu çözebilir. Mezhepler inancımıza o kadar hâkim ki, üzgünüm Kur’an’dan daha çok etkili. Allah’ın apaçık verdiği bilgilerle yetinmiyoruz. Mezheplerin öğretisini mutlaka Kur’an’da arıyoruz. ŞUNUN HALA FARKINDA DEĞİLİZ. MEZHEPLER DİN DEĞİLDİR. TOPLUMLARIN ANLAYIŞI VE GELENEKLERİ İLE YAŞADIĞI İNANÇ ŞEKLİDİR. Kur’an’a ters düşmediği sürece, bunları uygulamakta elbette bir sakınca yoktur. Zekât konusuna gelince. Allah bu konuda da çok açık hükmünü verdiği halde, bizlere öğretilen beşeri kültürü Allah’ın emri zannediyoruz. Hâlbuki Allah bu konuda çok net bir ayet indirmiş ve sana neyi infak edeceğini, yani neyi ne kadar zekât olarak dağıtacağı soruyorlar, deki onlara diyerek ne demişti hatırlayalım, Bakara 215. ayetinde. “İHTİYAÇTAN ARTA KALANI.” “O'NUN İÇİN AYIRABİLECEĞİNİZ HER ŞEYİ.” Bundan daha çık kolay basit bir anlatım olabilir mi? İmtihanımız gereği Allah bunun miktarını özellikle bizlere bırakmış ve Kur’an’da birçok ayetiyle bizleri teşvik etmiştir. Hatta ihtiyacı olana yardım etmeyi, yani zekât vermeyi kendisine borç verme olarak kabul etmiştir. “Kimdir Allah’a güzel bir borç verecek o kimse ki, Allah da o borcu kendisine kat kat ödesin.” (Bakara 245) Ama Kur’an ile buluşamadığımızdan, bu gerçekleri göremiyoruz. Birde günümüzde mezheplerin ve rivayetlerin topluma dayattığı zekât konusunu araştırınız, gerçekleri anlayacaksınız ama önce kafamızdaki batılı atmak, onun yerine Kur’an’ı koymak şartıyla. Düşünebiliyor musunuz, bu zihniyet eğer Allah’ın Resulünün sünneti, yani rivayet hadisleri olmasaydı, KURBAN BİLE KESEMEZDİK DİYEBİLİYOR. Hani hiçbir mümin, Kur’an yetmez demezdi ne oldu? Hadisler olmayınca Kurbanı bile kesemezdik diyebiliyorsak, bizlere Kur’an yetmiyor demektir. ALLAH’IN DİNİ İSLAM DİYE, ÖYLE BİR İNANÇ YARTTIK Kİ KENDİMİZE, NE AKIL NE MANTIK NE KUR’AN ONAY VERMİYOR. ALLAH’I KANDIRAMAYIZ, AMA KENDİMİZİ NE YAZIK Kİ KANDIRMAYA DEVAM EDİYORUZ. Rabbimiz Kurban konusuna düzenleme getirmiştir, birçok ayetinde lütfen Kur’an’dan araştırınız okuyunuz. Çünkü Kitap Ehli bu konuda çok büyük yanlışlar yapıyor ve Kurban kesmek isteyenlerin, yalnız Allah için Kurban kesmeleri gerekirken, edindikleri Veli-evliya adını verdikleri kişiler için Kurban kesmeye başlamışlar. Rabbimizde sakın böyle bir şey yapmayın, böyle yaparsanız o hayvanın etinin yenmesini bile haram kılıyor demiştir. Değeri dostlarım, lütfen mezhep inançlarımızı yaşayabilmek için, kendi nefsimizde delil kanıt yaratma yarışına girip, hatalı yollara sapmayalım. İnanın kendimizi kandırmış olduğumuz gibi, EBEDİ HAYATIMIZIDA TEHLİKEYE ATMIŞ OLURUZ. Şunu lütfen unutmayalım, bizler için anahtar olsun. Rabbimiz bizlerin yalnız Kur’an’ın ipine sarılmamızı istiyor da, yine yalnız Kur’an’dan sorumlu olacağımıza hükmediyorsa, KUR’AN’DA AÇIKLANDIĞI KADARIYLA BİZLERİN SORUMLU OLACAĞIMIZIN, LÜTFEN ARTIK BİLİNCİNDE OLALIM. Dilerim bu gerçeklerin farkında olan, Allah’ın azınlık halis kulları arasına oluruz. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
-
Maide Suresi 38. Ayet. Hırsızın Ellerinin Kesilmesi Konusu.
Bu makalemde, sizlerin üzerinde dikkatle düşünmenize vesile olmak istediğim ayet, Maide suresi 38. Ayet olacak. Allah Kur’an’da bizlerin düşünmemizi ve aklımızı özellikle kullanmamız konusunda çok fazla uyarı ayet indirmiştir. Hatta Yunus suresi 100. Ayetinde, bu konuya dikkat çekmek için bakın ne diyor. “O, AKILLARINI KULLANMAYANLARI, PİSLİĞE/REZİLLİĞE MAHKÛM EDER.” Demek ki bizlerin imtihanımızdaki en önemli unsur, Kur’an’ın yanında aklımızı kullanmamızmış. Yani Kur’an bizi aklımızla vahyi onaylamaya yönlendiriyor. Madem Allah ayetler üzerinde, bizlerin dikkatle düşünmemizi istiyor, gelin Kur’an bütünlüğünde düşünmediğimizde, asla doğru anlayamayacağımız bir ayeti, birlikte Allah’ın istediği yol ve yöntemle anlamaya çalışalım. Çünkü bu ayete öyle bir anlam veriliyor ki, Allah’ın adaletine tamamen ters düştüğümüz gibi, akıl mantık kabul etmiyor. Ayet Maide suresi 38. Ayet, önce yazalım. Maide 38: YAPTIKLARINA BİR KARŞILIK VE ALLAH’TAN CAYDIRICI BİR MÜEYYİDE OLMAK ÜZERE, HIRSIZ ERKEK İLE HIRSIZ KADININ ELLERİNİ KESİN. ALLAH, MUTLAK GÜÇ SAHİBİDİR, HÜKÜM VE HİKMET SAHİBİDİR. (Diyanet meali) Bu ayeti yazıldığı gibi anlarsak, Allah hırsızın her iki elini de kesmesini istiyor diyebiliriz. Dikkat ederseniz elini demiyor, ellerini diyor. Lütfen hatırlayınız Allah Rum 58. Ayetinde ayetleri konusunda ne diyordu? “BİZ BU KUR’AN’DA İNSANLARA HER TÜRLÜ ÖRNEĞİ VERDİK.” Yine İsra 89. Ayetinde aynı konuda bakın ne diyor Rabbimiz. “YEMİN OLSUN Kİ BİZ BU KUR’AN’DA İNSANLARA HER TÜRLÜ ÖRNEĞİ ÇEŞİTLİ ŞEKİLLERDE ANLATTIK.” Bu ve benzeri ayetlere iman ediyor musunuz diye sorsam, elbette iman ediyoruz diyeceksiniz. İman sözde olmaz yaşayarak olur. Elbette Rabbimize güveniyoruz, bu durumda Allah bu ayette eğer, hırsızın bizzat fiziki olarak elini kesin emrini verdiyse, bu konuda detaylı bilgileride vermiş olması gerekir. Vermemişse, ellerini kesin hükmünün fiziki değil, mecazi anlamı olması gerekir. Bu bilgiler ışığında, hemen Allah’ın emrettiği gibi bu ayet üzerinde düşünmeye başlayalım ama Kur’an’ın ışında düşünmek şartıyla. İlk sorumuzu soralım, madem Rabbimiz hırsızlık yapanın elini fiziksel olarak kesin dediğine inanıyoruz, hırsız ne çaldığında ya da değeri ne kadar olduğunda, elini değil lütfen dikkat ELLERİNİ kesmeliyiz? Neden tek elini değil de iki elini keselim, türünden onlarca soru gelir aklınıza. Hiç fark etmez, ne çalarsa çalsın ellerini kesin diye anlarsak, zalimlerden olduğumuz gibi, ALLAH’I VE ONUN ADALETİNİ, ZERRE KADAR ANLAMAMIŞ OLURUZ. Ne yazık ki bizler Allah’ı, Kur’an’dan tanımadık, bizlere anlatılan rivayetlerden, sanı bilgilerden tanıdığımız için yanlış tanıdık. Böyle olunca Allah’ın vermesi mümkün olmayan hükümleri, Allah’a nispet etmekten çekinmedik. Peki, bu sorulara Kur’an’da herhangi bir açıklama, detay var mı? Elbette yok. O zaman Allah hırsızın ellerini kesin sözünden, farklı bir şeyi kast ettiği anlaşılıyor. Bunu Kur’an bütünlüğünde anlamaya çalışmalıyız. Bu kişinin iki elini kesersek, yaptığına pişman olup tövbe ederse, bu kişi bir daha kendi kendisine bakamaz, bir başkasına muhtaç yaşar. Kadın olduğunu düşündüğünde, belki de çocukları için yaptığı hırsızlığı düşünün, bu kadının ellerini keserseniz çocuklarına nasıl bakacak onları doyuracak, bunları da mı düşünemiyoruz? Akıl devre dışı kalınca, demek ki insan her şeyi yapabiliyor düşünebiliyor. Allah’ın adaleti, bağışlayıcılığı böyle bir hükmün yerine getirilmesine izin veriyor mu? Bu soruma Kur’an’dan cevap aramadan önce, bu ayetin devamına bakalım. “KİM BU HAKSIZ DAVRANIŞINDAN SONRA TÖVBE EDER VE HALİNİ DÜZELTİRSE, BİLSİN Kİ ALLAH ONUN TÖVBESİNİ KABUL EDER. ŞÜPHE YOK Kİ ALLAH ÇOK BAĞIŞLAYICI, ÇOK ESİRGEYİCİDİR.” Bakın konu, farklı bir boyuta geldi. Hırsız böyle bir hırsızlık bir daha yapmayacağına dair tövbe ederse Allah’a, Allah onu bağışlayacağını söylüyor. Allah hiçbir detay vermeden, açıklama yapmadan hırsızın elini kesin demiş olduğunu bir an düşünelim. Allah’tan özür dileyen bağışlanmak isteyen kulunu da, Allah’ın affettiğini kabul edelim, ama İKİ EL KESİLDİ VE GERİDE GELMESİ MÜMKÜN DEĞİL. Sizce Allah’ın bağışlayıcılığına, adaletine uygun düşer mi bu söylediklerim? Asla uygun düşmez. Peki neden? Çünkü Allah’ın adaletinde bizlere tavsiye ettiği, KISAS VARDIR DA ONDAN. Bakara suresi 179. Ayetinde bu konuya açıklık getirirken şöyle der. “EY AKIL SAHİPLERİ! KISASTA SİZİN İÇİN HAYAT VARDIR. UMULUR Kİ SAKINIRSINIZ.” Bakın Rabbimizin adaleti KISAS. Bizlerinde bu yolu izlememizi, böylece HAYAT bulmamızı ve adaletin sağlanmasını istiyor. Peki, yüce Rabbimiz kısas konusunda nasıl bir bilgi veriyor bizlere? Gerçekten ne çalarsa çalsın, o hırsızın ellerini kesin diyecek bir kısas açıklamasını mı yapıyor, gelin ona bakalım. ALLAH NEDEN AKLINIZI KULLANIN DİYOR, ONU DAHA İYİ ANLAYALIM. AKLINI KULLANMAYANLARINDA KENDİLERİNE, NASIL KENDİ ELLERİYLE AZAP ETTİKLERİNİ GÖRELİM. Nahl 126: EĞER CEZA VERECEKSENİZ, SİZE YAPILANIN MİSLİYLE CEZALANDIRIN. EĞER SABREDERSENİZ, ELBETTE BU, SABREDENLER İÇİN DAHA HAYIRLIDIR. (Diyanet meali) Bakın Allah suç işleyenlere, hangi ölçüde ceza vermemiz gerektiğini ne güzel açıklıyor. Vereceğiniz ceza, suçlunun işlediği suçun misliyle, yani aynı ölçüde değerde bir ceza verin diyor. Devamında ise Yüce Rabbimizin şefkatini görüyoruz. O suçu cezalandırmadan, ona tavsiyelerde bulunup, ikaz edip bağışlar ceza vermezseniz, o sizin için daha hayırlıdır diyor. Ama bizler bu ve benzeri güzel davranışları görmezden gelip, ALLAH’I ZERRE KADAR KUR’AN’DAN TANIYAMADIĞIMIZ İÇİN, ayette geçen ELLERİN KESİLMESİ deyimini, açıklanmamış asla hiçbir detayı verilmemiş fiziki bir kesmeye dönüştürürsek, AKLINI ZERRE KADAR KULLANMAYANLARIN DÜŞTÜĞÜ HATAYA DÜŞERİZ. Allah gerçekten üstüne basa basa, aklınızı kullanın yoksa pislik, rezillik peşinizi bırakmaz diye boşuna demiyor. İNSANIN ELLERİ ÖZGÜRLÜĞÜDÜR VE HER NE YAPARSA ELLERİYLE YAPAR. POLİS SUÇLU BİR İNSANI YAKALADIĞINDA, ÖNCE ELLERİNİ BAĞLAR. ÇÜNKÜ İNSANIN ELLERİ GÜÇ KAYNAĞIIDIR. ÖNCE ONU KULLANMASINI ENGELLER. ALLAH DA AYETİNDE BUNU SÖYLÜYOR. HIRSIZLIK YAPANIN GÜCÜNÜ KESİN, YANİ ELLERİYLE HIRSIZLIK YAPAMAYACAK, PİŞMAN OLACAĞI BİR ORTAMI HAZIRLAYIN ONA DİYOR. Böyle bir ceza vermek istiyorsanız, onu belirli bir müddet hapsedersiniz ve böylece bu kişinin gücünü kuvvetini kesmiş olursunuz. Bunu anlamak çok mu zor? ALLAH’A VE KUR’AN’A BÖYLE BİR ADALETSİZ HÜKMÜ, NASIL YAKIŞTIRABİLİYORUZ? BU KADAR MI AKIL DEVRE DIŞI, DOĞRUSU ANLAMAKTA ZORLUK ÇEKİYORUM. Allah birçok kez, yemin olsun ki bu dini, Kur’an’ı sizler için kolaylaştırdım diyecek, ama hiç bir detay vermeden, açıklama yapmadan ne çalındığında elleri kesilir bilgi dahi vermeden, tek elini de değil, hırsızın iki elini de kesin diyecek öylemi? Bu yanlışımız bizlerin, Allah’ı Kur’an’dan hala hiç ama hiç tanıyamadığımızı gösteriyor. Çok yazık. Kur’an da geçen bazı deyimler vardır, AYAKLARINI KAYDIRDI. AYAKLARIMIZI YERE SAĞLAM BASTIR. ADALETİ DİMDİK AYAKTA TUTMAK. KÖKÜNÜ KESMEK. SAĞIR KESİLMEK. KULAK KESİLMEK. ARDINI ARKASINI KESMEK. KÖKLERİ KESİLMEK. SİMSİYAH KESİLMEK. ÜMİDİ KESMEK. Kur’an bu yöntemi çok kullanır, dikkatimizi çekmek istediği konularda. Üzerinde düşünerek, Kur’an bütünlüğünde verdiği örnekler yoluyla, ayetleri anlamamızı sağlar. Tabi düşünüp aklını kullanana. İşte bizleri Allah böyle imtihan ediyor, ama farkında bile değiliz. İsterseniz Kur’an bütünlüğünde, bu konuda düşünmeye devam edelim. Allah zina yapan kadın ya da erkek, her ikisinin de nasıl cezalandırılacağı konusunda örneğini vermiştir. Sizce zina yapmak Allah katında, hırsızlık yapmaktan daha hafif bir suç olabilir mi? Birinde iki elini de keseceksin ve asla bir daha geri gelmeyecek, ömür boyu bir başkasına muhtaç yaşayacaksın, diğerinde yüz celde vurulacak, bir müddet sonra acı ve varsa yara geçecek. ALLAH BOŞUNA AKLINI KULLAN EY KULLARIM DEMİYOR. Aklını kullanmayana, istediğiniz kadar Kur’an’dan örnek verin fayda etmeyecektir. Çünkü böyle kişiler, Allah’ın kitabı Kur’an’ın güdümünde değil, atalarının rivayet inançlarının güdümünde, kendi elleriyle yarattığı dini yaşıyor demektir. Dilerim rivayetlerin ve sanı bilgilerin ışığında olmadan akıl ve Kur’an merkezli Allah’ın ayetlerini anlamaya çalışan, Allah’ın azınlık sevgili kulları arasında oluruz. Ben Allah’ın önerdiği gibi, Maide suresi 38. Ayeti Kur’an merkezli düşündüğümde, bu gerçekleri gördüm. Yazdıklarım benim Kur’an’dan anladıklarımdır ve yalnız beni bağlar. Sizlere düşen, imtihanınız gereği yalnız Kur’an ayetleri üzerinde düşünüp, yazdıklarımı Kur’an’ın bütünlüğünde değerlendirmelisiniz. Kur’an’a onay veriyorsa doğrudur vermiyorsa bende yanılıyorum demektir. Çünkü hepimiz insanız, hata yapabiliriz. Müslümana düşen, din kardeşini yalnız Kur’an ile uyarmaktır. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
-
İmtihanımızda, Kaybedenlerden Olmak İstemiyorsak.
Allah Asr suresinde, iman ettiğini söyleyen kullarım, birbirine Hak olanı, YANİ YALNIZ ALLAH KATINDAN GELENİ, KUR’AN’I TAVSİYE ETMEDİĞİ SURECE ZİYANDADIR diyor. Çünkü hak olanın yalnız Allah katından geldiğini yine Kur’an’da bildiriyor. Bizler böylemi yapıyoruz? Rabbimiz iman ettiğini söyleyen kullarını uyarmak için, “ONLARIN ÇOĞU ALLAH’A, ANCAK ORTAK/ŞİRK KOŞARAK İNANIRLAR” diyerek, iman ettiğini zannedenlerin, nasıl büyük bir yanılgı içinde oldukları uyarısını yapıyor. Tabi bir başka ayetinde de kendisine ŞİRK/ORTAK KOŞANIDA AFFETMEYECEĞİ bilgisini veriyor. Peki, bizler böyle büyük hatalar yapıyor muyuz? İnancımızı Kur’an ile sorguladık mı? Gelin sorgulayalım. Bizler yalnız Allah’ın katından gelen HAK olan Kur’an’a mı iman ediyoruz? Yoksa yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz, KUR’AN+RESULÜN SÜNNETİ+MEZHEP İMAMLARININ İCHATLARI ile birlikte mi yaşanır diyoruz. Eğer bunu söylüyorsak, Allah’ın uyardığı gibi ZİYANDAYIZ yani kaybedenlerdeniz demektir. Allah ayetlerinde bizleri uyarıp, ben hükmüme hiç kimseyi ortak etmem, hüküm verenlerin en hayırlısı benim. Sakın kendinize VELİLER, EVLİYALAR edinmeyin, güvenilecek VELİNİZ yalnız benim diye uyardığı halde, velisi olmayanın velisi şeytandır diye inanıyorsak, BİZLER HEM ZİYANDAYIZ, HEMDE ALLAH’A ŞİRK KOŞUYORUZ DEMEKTİR. Rabbimiz şefaat tümden bana aittir, hiç bir şefaatin olmadığı O günden sakının diye ikaz ettiği halde, ayetlerde geçen kelimelerin anlamlarını değiştirip, eğip bükerek KENDİMİZE GAVSLAR, ALLAH DOSTLARI İLAN ETTİĞİMİZ KİŞİLERİ VELİ EDİNİYORSAK, ZİYANDAYIZ kaybedenlerdeniz, Allah’a şirk koşanların safındayız demektir. Allah, Resulüne verdiği görev ve yetkisini bizlere anlatırken; “RASULE DÜŞEN, APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR.” (Ankebut 18) “BİZ RASULLERİ, SADECE MÜJDELEYİCİLER VE UYARICILAR OLARAK GÖNDERİRİZ.” (Kehf 56) “SENİN GÖREVİN SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR.” (Rad 40) diye apaçık bildirdikten sonra bizler, ne yani Allah Resulünü postacı diye mi gönderdi, Resulünün de Kur’an’ın misli kadar dinde hüküm koyma yetkisi vardır diye inanıyorsak, BİZLER ZİYANDAYIZ KAYBEDENLERDENİZ, ALLAH’A RESULÜNÜ EŞ TUTARAK, ŞİRK KOŞUYORUZ DEMEKTİR. Allah’ın Resulü Kur’an’da çok açık ve net, “BEN SİZİ ANCAK VAHY İLE UYARIYORUM” dediği halde, Allah’ın Resulüne atfen söylenen her rivayet hadisi, Kur’an süzgecinden geçirmeden inanıyorsak, bizler hem Allah’ın Resulüne iftira atarak ZİYANDA oluyoruz, hem de Allah’a şirk koşuyoruz demektir. İMTİHANIMIZDA KAYBEDENLERDEN OLMAK İSTEMİYORSAK, ALLAH’IN ÖNERDİĞİ GİBİ, BATILDAN RİVAYETLERDEN UZAK, YALNIZ KUR’AN’IN İPİNE SARILMALIYIZ. BU EMRİ VEREN RABBİMİZ. BUNU YETERLİ GÖRMEYİP, KENDİSİNE TUTUNACAK BAŞKA İPLER ARAYAN ZİYANDADIR, KAYBEDENLERİN SAFINDADIR. Allah zekât konusunda Kur’an’da detaylı bilgiler verip, kullarını hayır yapmaya zekât vermeye teşvik ettikten sonra, Bakara suresi 215. Ayetinde bu konuya açıklama getirip, Allah yolunda ne harcayacaklarını sana soruyorlar deyip, çok basit ve anlaşılır bir şekilde ne diyordu? "İHTİYAÇTAN ARTA KALANI, YA DA HAYIR OLARAK HARCAYABİLECEĞİNİZ HER ŞEY" şeklinde bir açıklama yaparak, kullarını zor durumda bırakmadan, ama bizleri adeta imtihan edercesine bizzat vereceğimiz zekât ve hayırlarımızın miktarını bizlere bıraktığı halde, bunu bir eksiklikmiş gibi görüp ne diyoruz? “ALLAH KUR’AN’DA NE KADAR ZEKÂT VERECEĞİMİZİ BİLE YAZMAMIŞ, DEMEK Kİ KUR’AN’DA HER BİLGİ OLMUYORMUŞ” Bunu söylüyorsak bizler inanın ZİYANDAYIZ, KAYBEDENLER ARASINDAYIZ DEMEKTİR. Yine namaz konusunda Allah Kur’an’da çok detaylı bilgi verip, savaşta ya da çok zor bir anımızda, kısaltılmış namazın bizzat Kur’an’da Resulü üzerinden örnek verip, bizim deyimizle bir rekât olduğu açıklamasını yapar. Ama normal bir zamanda, Allah’ın huzuruna durup ondan yardım isteyip, onu zikrederek şanını yücelttiğimiz salat/namaz konusunda asla bir sınırlama yapmadığı, bizlere bıraktığı halde, bizler bunu da adeta bir eksiklik gibi görüp ne diyoruz? “YALNIZ KUR’AN İLE İSLAM’IN YAŞANACAĞINI SÖYLEYENLER, SABAH NAMAZININ, AKŞAM NAMAZININ REKÂT SAYILARINI GÖSTERİN BAKALIM KUR’AN’DA”, demiyorlar mı? Nisa suresi 103. Ayetinde, tehlikenin olmadığı güvenli bir zamanda salatı/namazı bakın nasıl yerine getirin diyor. “SÜKÛNET BULDUĞUNUZDA, SALATI/NAMAZI/DUAYI TAM BİR BİÇİMDE YERİNE GETİRİN.” Peki, siz bu ayetten, açıklamadan ne anladınız? Rekât sayısı yok. Yani uzunluğu konusunda, herhangi bir sınır koymamış Allah. Sükûnet içinde Allah’ın huzurunda kalabileceğiniz kadar diyor. Bu durumda demek ki her şey Kur’an’da olmuyormuş mu dememiz lazım, yoksa tehlike anında kısaltılan namazın sınırını belirlemiş, ama rahat bir anımızda namazın uzunluğunu kısalığını Allah, bize bırakmış dememiz gerekmez mi? Hatırlatırım Rabbimiz, biz kitapta hiçbir eksik bırakmadık, nice örneklerle açıkladık ve kolaylaştırdık. Yok mu düşünen aklını kullanan diyor. BİZLER DÜŞÜNMEYİ BİR KENARA BIRAKIP, HAŞA ALLAH’IN ADETA EKSİKLERİNİ TAMAMLAMAYA ÇALIŞIYOR GİBİ DAVRANIYORUZ. Böyle yapanların Allah ZİYANDA olduklarını ve kendisine ŞİRK koştuklarını söylüyor. Allah Ali İmran 103. Ayetinde, bakın bizlerin yalnız nereye sarılmamızı emrediyor. “HEP BİRLİKTE ALLAH’IN İPİNE, KUR’AN’A SIMSIKI SARILIN. PARÇALANIP BÖLÜNMEYİN.” Bu ayetinde Allah inancımızı, imanımızı yaşarken, bizlerin Allah ile kulu arasına hiç kimseyi sokmadan yaşamamızı istiyor. Biz kulları ve Allah’ın vahyi Kur’an. Yani Allah ile kulu arasında hiç kimse yok. Hatırlatırım Allah’ın Resulünün görevini Allah açıklarken, nasıl bilgi veriyordu? “SENİN GÖREVİN SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR.” (Rad 40)” Yani Resul bizlere Allah ile aramızda aracılık bile yapmıyor. Onun görevi yalnız tebliğ etmektir. Hatırlatırım bunu ben söylemiyorum, Allah söylüyor Kur’an’da. Bunu söyleyince ne söylüyorlardı hatırlayalım. “NE YANİ ALLAH, RESULÜNÜ POSTACI DİYEMİ GÖNDERDİ?” Bunu söyleyenlere şunu söylemek isterim. Mahşer günü bu sözleri Allah'a söylersiniz. Allah'ım Resul göndermişsin ama yetkisi yok. Bu nasıl olur desiniz. Çünkü Allah Resulüne, yalnız tebliğ etme görevini vermiş. Tüm bu gerçeklere gözlerimizi kapatıp, atalarımızın batıl inancını yaşayabilmek için ayetleri görmezden geliyorsak, BİZLER ZİYANDAYIZ, KAYBEDENLERİN SAFINDAYIZ DEMEKTİR. Araf suresi 171. Ayetinde Allah, geçmiş toplumları bakın nasıl uyardığını söylüyor, acaba bizler bu uyarıdan ders alabildik mi? “SİZE VERDİĞİMİZ KİTABI KUVVETLE TUTUNUZ VE İÇİNDEKİNİ HATIRINIZDAN ÇIKARMAYINIZ Kİ, KORUNABİLESİNİZ” DEDİK. Ne yazık ki, bizden önceki Kitap Ehlinin yaptığı hataları bizlerde tekrar ettik ve Allah’ın bizlere indirdiği Kur’an’ı bilerde yeterli görmedik, hatta atalarından kendilerine rivayet edilen sözler/hadisler olmasaydı Kur’an’ın kapalı kalıp, anlaşılamayacağını bile söyledik, söylemeye devam ediyoruz. Bu hataları yapanlar, Allah’ın uyarılarından ders almayıp, ZİYANDA OLUP ALLAH’A ŞİRK KOŞANLARDIR. Aklını kullanan bir Müslüman, başkalarının yanlışlarından, hatalarından ders alıp, aynı hataları yapmaz. Aklını kullanmayan ise başkalarının yaptığı yanlışları bizzat yapar öyle ders alır. ONUN İÇİN ALLAH DÜŞÜN, AKLINI KULLAN DİYOR BİZLERE. Dilerim Allah ile kendisi arasına hiçbir aracı koymadan, yalnız Allah’ı VELİ edinen, YALNIZ ALLAH’IN İPİNE SARILAN, ALLAH’IN AZINLIK HALİS KULLARI ARASINDA OLURUZ. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
-
Araf Suresi 171. Ayet «Size Verdiğimiz Kitaba, Kuvvetle Sarılın Ve İçinde Olanı Aklınızda Tutun Ki Korunasınız.»
Bizler Kur’an’a iman ettiğimizi zannediyoruz, inanın farkında değiliz yaşadığımız İslam’ın, Allah’ın indirdiği İslam ile hiç ilgisi neredeyse kalmadı. Çünkü Hakka batıl karıştırdık da ondan. Tertemiz bir bardak suya, bir damla zehir karışsa o su içilir mi? Ne yazık ki bizler içiyoruz, hem de kana kana. Allah ne emrediyorsa, neredeyse tam tersini Allah’ın indirdiği din diye yaşıyoruz. Bu makalemde yaşadığımız İslam’ın yani bizlere öğretilen dinin, Kur’an ile taban tabana nasıl zıt olduğunu göreceksiniz. Mezhep inancı ve din âlimi dediğimiz kişiler bizler şunu söylüyorlar. “YALNIZ KUR’AN İLE İSLAM YAŞANMAZ. ÇÜNKÜ KUR’AN AÇIKLAYICI VE DETAYLI DEĞİLDİR.” Bu söylenenler doğrumu diye, ne yazık ki Kur’an’a bakma cesaretimizi bile bizlerin elinden aldılar ve dediler ki; “SENİN İLMİN NEKİ SEN KUR’AN’I ANLAYACAKSIN”. Hâlbuki Allah yemin ederek, her aklı başında kulunun anlayabilmesi ve hiç kimseye muhtaç olmaması için KUR’AN’I KOLAYLAŞTIRDIĞINI, NİCE ÖRNEKLERLE AÇIKLADIĞINI söylüyor, hem de birçok kez. Ama bizler Rabbimize güvenip inanmak yerine, güvendiğimiz veli, âlim olduğunu iddia ettiğimiz kişilerin sözlerine inanmayı daha doğru buluyoruz. Ellerimizle dine yaptığımız ilaveleri, Kur'an'da göremeyince ne yazık ki bu hataya düşüyoruz. Kur’an’ın bahsetmediği konuları dinin içine sokmaya çalışanlar, hiç kimse itiraz etmesin diye kendi inançlarını, düşüncelerini bizlere kabul ettirebilmek için, bizlerin Hz. Muhammed’e karşı coşkun sevgi ve saygımızı kullanıp, ONUN ADIYLA BİZLERİ ALDATTILAR, ALDATMAYADA DEVAM EDİYORLAR. Çok üzgünün ama içimize giren menfaat şebekelerinin yanında, dinimizi inancımızı ele geçirmeye çalışan, bizleri Allah ile aldatan YAHUDİLERİN FARKINA VARAMADIK. Lütfen araştırınız Yahudilerin TALMUT adını verdikleri fıkıh inancı ile bizlerin mezheplerinin, cemaat ve tarikatların oluşturduğu fıkıh inancı neredeyse aynı. Neden sormuyoruz madem Allah ayetinde, sizleri Kur’an’dan sorumlu tutuyorum, biz kitapta hiç bir eksik bırakmadık nice örneklerle açıkladık diyor, bizlerin fıkıh inancının genel çoğunluğu Kur’an’da olmamasına ve günümüzde Yahudilerin fıkıh inancında olmasına rağmen, neden itiraz edip, BİZİ YAHUDİLEŞTİRMİŞLER DİYE NEDEN İTRAZ ETMİYORUZ? Çünkü atı alan, Üsküdar’ı geçmişte ondan. Allah’ın vahyini sen anlayamasın diyene inanır da, elimize verilen beşeri batıl rivayetleri İslam dini diye yaşarsan, yanı başındaki şeytanı ve şeytanlaşmış insanları da asla fark edemezsin, onun emrine girersin. ALLAH BİZLERİ BU GAFLET UYKUSUNDAN İNŞALLAH UYANDIRIR, YOKSA İŞİMİZ ÇOK AMA ÇOK ZOR İNANIN. Ne yazık ki Allah’ın dini İslam’ı elimizden almışlar, ama bunun farkına bile varamayacağımız şartları oluşturdukları için, her türlü zulmü, kötülüğü istedikleri insanlara yapabiliyorlar ve buna itiraz bile edebilecek kimse yok. ALLAH’IN DİNİNİ ALLAH’IN KİTABINDAN YAŞAMAZSAK, SONUCUDA İŞTE ÖYLE OLUR. Bakın İsrail oğullarından/Yahudilerden bahsederken Rabbimiz, çok önemli bir konuda onları nasıl uyardığı örneğini veriyor. Bu uyarılara benzer onlarca ayet vardır Kur’an’da, Lütfen okuyalım ve imanımızı Kur’an ile sorgulayalım ki, İSRAİL OĞULLARININ BİZLERE KURDUĞU TUZAĞA DÜŞMEYELİM, DÜŞEN KARDEŞLERİMİZİ UYARARLIM. Ayeti yazalım. Araf 171: BİR ZAMANLAR, İSRÂİL OĞULLARI’NIN ÜZERİNE DAĞI BİR GÖLGELİK GİBİ KALDIRDIK DA, ÜSTLERİNE DÜŞECEK SANDILAR. “SİZE VERDİĞİMİZ KİTABA, KUVVETLE SARILIN VE İÇİNDE OLANI AKLINIZDA TUTUN Kİ KORUNASINIZ” DEDİK. (Kur’an yolu Diyanet işleri meali) Sizce bizler, İsrail oğullarının düştüğü yanlışa düşmeyip, yalnız Allah’ın indirdiği Kur’an’a kuvvetlice sarılıp, onun içindeki hükümleri aklımızda tutarak mı yaşıyoruz İslam’ı? YOKSA HER ŞEY KUR’AN’DA YAZMAZ DİYEREK, UCU AÇIK SONU NEREYE VARACAĞI BELLİ OLMAYAN, BİR KARANLIĞA DOĞRUMU GİDİYORUZ, ne dersiniz? Bu ayeti okuduğunuzda, sanırım bu ve benzeri onlarca uyarıyı da Allah'ın bizlere yaptığını hatırladınız. Yahudiler geçmişte olduğu gibi, atalarının inançlarını günümüz de de asla bırakmadıklarını, Allah’ın vahyi ile yetinmeyip, kendi batıl inançlarını yaşadıklarını ne yazık ki görüyoruz. Yahudiler kendileri yaşadığı gibi, Hristiyanlara ve biz Müslümanların içine de, sinsice kendi inançlarını, Allah’ın dini diye bizim inançlarımıza sokmayı başardılar. İSRAİL OĞULLARI AYETTE ALLAH’IN UYARDIĞI GİBİ, HİÇ BİR ZAMAN ALLAH’IN VAHYİ İLE YETİNMEDİLER. BİZLEREDE AYNI BATIL İNANCI SOKARAK, YALNIZ ALLAH’IN VAHYİ İLE DİNİN YAŞANAMAYACAĞINA İNANDIRDILAR. Birkaç örnek vermek istiyorum. Allah zina yapan, erkek ya da kadın için verilecek cezayı açıkça bildirdiği halde Kur’an’da, Yahudilerin fıkıh inançlarında geçen, zina yapan RECM edilir yani taşlanarak öldürülür inancını, bizlerinde inancımıza soktular. Yenmeyecek haram yiyecekleri Allah çok açık Kur'an'da sayıp, bunların dışında her temiz şey sizin için helaldir dediği halde, bizler Allah’ın hükmüyle yetinmeyip Yahudilerin inancında geçen, Tek tırnak hayvanlar yenmez, çift tırnak olacak, yabani şu ya da bu hayvanlar yenmez, denizde şunlar yenir bunlar yenmez ve buna benzer uzun bir listeyi Yahudiler ne yazık ki bizlere de kabul ettirmişlerdir. Bu konudaki detaylı makalemi okumak istiyorsanız, lütfen lingini verdiğim yazımı okuyunuz. https://hakyolkuran1.blogspot.com/2018/06/yahudilestirilmis-muslumanlardan-olmak.html Rabbimiz Araf 171. Ayette İsrail oğullarını uyarıp, yalnız size indirdiğimiz kitaba kuvvetle sarılın ve onun içindeki bilgileri, verdiğim hükümleri aklınızda tutun, hayatınıza geçirin ki korunasınız diyor. Yahudiler Allah’ın bu ve benzeri ikaz ve uyarılarını dikkate bile almadıkları için, Allah onları lanetledi ve cezalandırdı. Yakında aynı lanet, atalarının izinden giden ve yoldan iyice sapmış, günümüz Yahudilerin başına da gelecek inşallah. Peki bizler, Allah’ın özellikle örnek verdiği bu ayetten dersler alıp, Allah’ın bu konudaki emrini yerine getiriyor ve ALLAH’IN BİZE İNDİRDİĞİ KUR’AN’A KUVVETLİCE SARILIYOR, ATALARIMIZDAN İNTİKAL EDEN DOĞRULUĞUNDAN EMİN OLAMAYACAĞIMIZ RİVAYETLERDEN UZAK, KUR’AN’IN HÜKÜMLERİNİ AKLIMIZDAN ÇIKAR MIYOR VE YALNIZ O HÜKÜMLERİ Mİ HAYATIMIZA GEÇİRİYORUZ? Bu satılarımı okuduğunuzda, nasıl tebessüm ettiğinizi ve içinizin yandığını hissediyorum. Bu ayetin bir öncesindeki ayette de Allah aynı konuya değiniyor ve bizlerin yalnız Allah’ın vahyine sarılmamız gerektiğini ve bu uyarımızı dikkate alanların nasıl mükâfatlandıracağını, bakın nasıl bildiriyor. “KİTAP'A SIMSIKI SARILIP, SALATI İKAME EDENLERE GELİNCE; KUŞKUSUZ BİZ SALİH OLANLARIN EMEKLERİNİ ZAYİ ETMEYİZ.” Yalnız Allah'a güvenip, onun hükümlerine sarılana ne mutlu. Çok üzgünüm ama Rabbimiz aynı ikazları bizlere de yapıyor. Sizce bizler Allah’ın istediği SALİH AMEL üzerinde mi İslam’ı yaşıyoruz? Allah geleceği görüyor ve aynı hatalara sakın düşmeyin diye, tekrar bizleri aynı konuda uyarıp ne diyordu? “HEP BİRLİKTE ALLAH’IN İPİNE (KUR’AN’A) SIMSIKI SARILIN. PARÇALANIP BÖLÜNMEYİN.” (Ali İmran 103) Bu hükmü vermesinin nedenini de açıklıyor ve bakın nereden sorumlu olduğumuzu söylüyor. “DOĞRUSU KUR'AN SANA VE KAVMİNE BİR ÖĞÜTTÜR. İLERİDE ONDAN SORUMLU TUTULACAKSINIZ.” (Zuhruf 44) Sizce Allah haşa sözünden dönüp, Kur'an dışı bilgilerden bizlere öğretilen detaylardanda sorumlu tutar mı? Karar sizin, imtihan sizin imtihanınız, kime güveneceğiniz size kalmış. Bunlara benzer onlarca ayet ile Kur’an’da Allah bizleri uyardığı halde, Yahudilerin ısrarla düştüğü hataya bizlerde düşerek, neler söylüyoruz, tekrar hatırlatmak istiyorum. Çünkü bizlerin elinden sen anlayamazsın diye Kur’an’ı aldılar ve elimize kimlerin yazdığından asla emin olamayacağımız, rivayetleri dinin emri diye verdiler. KUR’AN’IN AYETLERİNİ DOĞRU ÖĞRENMEZ VE HATIRIMIZDAN ÇIKARTIRSAK, İSRAİL OĞULLARI GİBİ, ALLAH’IN LANETİNDEN ASLA KAÇAMAYIZ. LÜTFEN UNUTMAYALIM, ALLAH KUR’AN’I BİZ NİCE ÖRNEKLERLE AÇIKLADIK Kİ, HİÇ KİMSEYE MUHTAÇ OLMAYASINIZ DİYOR. Bakın Allah bizlerin yalnız Kur'an'a sarılmamızı emrettiği halde, Müslümanları nereye hangi bilgilere, kitaplara yönlendiriyorlar ona bakalım. Sizce biz Müslümanları da Allah cezalandırıyor olmasın? “YALNIZ KUR’AN İLE İSLAM YAŞANMAZ. KUR’AN’I ALLAH AÇIKLAMAMIŞTIR DETAYLI DA DEĞİLDİR. RESULÜN RİVAYET HADİSLERİ VE MEZHEP İMAMLARIN İCTİHATLARI OLMASAYDI KUR’AN KAPALI KALIR, ANLAŞILAMAZDI.” Hatırlatmak isterim bu düşünce ve inanç Yahudilerin inancıdır. Onun için Allah çok açık ve net onları uyarıyor ve sakın sizlerde aynı hataya düşmeyin diye ikaz ediyor. Değerli dostlarım, bu can bu bedenden ayrılmadan önce, lütfen Kur’an ile imanımızı sorgulayıp kendimize gelelim. Yoksa Allah’ın hışmından asla kurtulamayız. Bu gidişimiz pek hayra alamet değil gibi görünüyor. RABBİMİZ YARDIMCIMIZ OLSUN İNŞALLAH. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
-
Allah’ın Dinine Ellerimizle İlaveler Yapıp, Daha Sonrada Kur’an’ı Detaysız Açıklanmamış Görürsek, Allah’a Şirk Koşmuş Oluruz.
Bizler Kur’an’dan uzak öyle bir din yaşıyoruz ki, adeta Allah’ın kitabı Kuran’ı küçümsediğimizin farkında olmadığımız gibi, yalnız Kur’an ile İslam’ı yaşayamayacağımıza inandırıldık. İman ettik dediğimiz Kur’an, bu düşünceye onay veriyor mu, hiç baktık mı? Elbette hiç bakmadık, hatta bakmaya teşebbüs bile etmemizi engelleyip, sen Kur’an’ı anlayamasın, Arapça bir kelimenin bilmem kaç anlamı var, sen hangisinin olduğunu nereden bileceksin, senin ilmin ne ki diyerek, aklın mantığın kabul etmeyeceği düşünceleri, karşılaştırmaları her nedense kabul etmekte sakınca görmedik. Mezheplerin hatta cemaat ve tarikatların şekillendirdiği İslam inancımızda şu mantık ve Kur’an dışı inancı, her nedense itirazsız kabul etmişiz ve bakın nelere inanıyoruz. “KUR’AN’DA ALLAH NAMAZ KIL OUÇ TUT, ZEKÂT VER, HACCA GİDİN DEMİŞ AMA DETAYLI AÇIKLAMA YAPMAMIŞTIR. BU KONUDAKİ DETAYLARI CEBRAİL ALLAH’IN RESULÜNE İZAH ETMİŞ VE ÖĞRETMİŞTİR. BİZLERDE ONDAN ÖĞRENDİK. ONUN İÇİN YALNIZ KUR’AN İLE İSLAM YAŞANMAZ. RESULÜN RİVAYET HADİSLERİNİ VE RESULÜN SÜNNETİNİ ÇIKARTIRSAK, ORTADA DİN DİYE BİR ŞEY KALMAZ.” Bu konuda birçok makale yazdım, Allah'ın izniyle yazmayada devam edeceğim, çünkü bu mantık ve Kur'an dışı inancı imanımızdan uzaklaştırmadığımız sürece, Allah'ın arı duru İslam dini ile asla buluşamayız. Ne yazık ki günümüzde yaşadığımız İslam’ın özeti bu söylenenler. Peki, Kur’an bu düşünceyi onaylıyor mu? Asla onaylamıyor, hatta söylediklerinin tam tersini söylüyor ama hiç kimsede buna itiraz etmiyor, adeta hipnotize olmuş gibi bakar kör olmuşuz. DEMEK Kİ BİZLERİN İMANI KUR’AN MAYASIYLA MAYALANMAMIŞ, ALLAH’IN VAHYİ İLE İMAN TEMELİMİZ ATILMAMIŞ. İlginç olan Allah sakın Kur’an’ın sınırlarını aşmayın, yalnız Kur’an’ın ipine sarılın diye uyardığı halde, bu uyarıyı tebliğ alanlar Müslümanlar bile atalarının, mezhep inançlarını değiştirmek istemiyorlar. Yani rivayet ve sanı inançlarını yaşayabilmek için, Allah’ın ayetlerini görmezden geliyorlar. Allah bunu yapanlara MÜŞRİK diyor, imanlarını yaşarken, Allah’ın vahyinin dışına çıkanlara da, işte bunlar BANA ŞİRK KOŞANLAR diye uyarıyor. İlgin olan, bu uyarıları yaptığımızda, SİZ RESULÜ DEVRE DIŞI BIRAKIYORSUNUZ diye itham ediyorlar. Allah’ın Resulünü hiç kimse devre dışı bırakamaz, ama yine hiç kimse Allah’ın Resulüne vermediği hiçbir yetki Resulüne veremez. Onun yetkisi ve görevi çok açık. “RASULE DÜŞEN APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR.” (Ankebut 18) “SENİN GÖREVİN SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR.” (Rad 40) Rabbimiz, biz Kur’an’da hiçbir eksik bırakmadık, her şeyden nice örnekleri değişik ifadelerle verdik ki anlayasınız diyecek, Birileri çıkacak Allah namaz kıl, oruç tut, zekât ver Hacca git emrini vermiş ama açıklamamış bakın nasıl yapacağımız yok diyecek, bizlerde buna inanacağız öyle mi? Doğrusu bende cahil cesareti yok bunu kabul edemem, başkasına da ben karışmam. Bir Müslümana düşen, din kardeşini yalnız Kur’an ile uyarmak olmalıdır. Bizler Allah’ın dini İslam’ı yaşarken, onun has arı duru dinine, kendi nefsimizde ilaveler yaptık ve İslam’ı adeta Allah ve Resulünün ortak dini yaparak, FARZLAR VE SÜNNETLER diye yaşamayı gerçek İslam dini zannettik. Üzgünüm bizler Allah’ın kitabını değil, mezheplerin ve onun imanlarının ya da yüzlerce yıl önce fetvalar vermiş kişilerin sözlerine iman ediyoruz. Ya yanılmışlarsa diye düşünen bile yok. UNUTMAYALIM FETVAYI ALLAH, YALNIZ BEN VERİRİM DİYOR. Hâlbuki Allah Kur’an’da bunu yasaklamış, kendinize güvenilir Veliler edinmeyin, güvenilecek Veliniz yalnız benim. Onun için yalnız Kur’an’a sarılın diye ikaz etmişti. Hani bizler, Allah’ın Kur’an’dan sorumlu tutacağına inanmış iman etmiş ve Allah’a söz vermiştik ne oldu? Ne yazık ki sözümüzde durmuyoruz. Zerre kadar aklı olan ve düşünen bir insan, Kur’an’ı hiç okumamış olsa bile, yalnız Zuhruf suresi 44. Ayeti tebliğ almış olsa, asla bu söylenenlere inanmaz. Bu ayette Allah nasıl ikaz ediyor ve uyarıyordu hatırlayalım. “ŞÜPHESİZ BU KUR’AN, SANA VE KAVMİNE BİR ÖĞÜT VE BİR ŞEREFTİR, ONDAN HESABA ÇEKİLECEKSİNİZ.” Sizce Allah salat et, oruç tut, zekât ver, Hacca git emrini verdiyse sorumlu tutulacağımıza hükmettiği Kur’an’da, verdiği emirleri açıklamamış hayatımıza nasıl geçireceğimizi izah etmemiş olabilir mi? Eğer buna inanırsak, Allah’ın adaletini sorgulamış oluruz ve şunu söylemiş oluruz. “ALLAH BİZLERİ KUR’ANDAN SORUNMLU TUTACAĞINA HÜKMETMİŞ AMA HÜKÜMLERİNİ NASIL YAPACAĞIMIZI SÖYLEMEMİŞ. İYİKİ HZ. MUHAMMED’İN RİVAYET HADİSLERİ ONUN SÜNNETİ VAR, YOKSA MAHŞER GÜNÜ ALLAH’A HESAP VEREMEZDİK.” Sizler bu düşüncede misiniz? Allah’ın Resulünün rivayet hadislerimi kurtardı bizim imanımızı? Lütfen kendimize gelelim ve ne dediğimizin nelere iman ettiğimizin, artık farkında olalım. İnanın hesap günü pişman oluruz. İnanın aklı başında kafasını batıl inançlarla bulandırmamış ortaokul öğrencisi bile bu adaletsiz bir düşünceyi, inancı kabul etmez. Peki, bizler koskoca insanlar nasıl kabul edebiliyoruz? İşte onu anlamakta hala zorlanıyorum. Şunu lütfen unutmayalım, Allah Kur’an’ı açıklamak bizim görevimiz dedikten sonra, birçok kez Kur’an’ı biz açıkladık ki hiç kimseye muhtaç olmayasınız diyorsa, yine söylediği gibi, KOLAYLAŞTIRILMIŞ BİR ŞEKİLDE AÇIKLADIĞINA İMAN ETMEK ZORUNDAYIZ, ÖNCE BUNU UNUTMAYALIM. Unutursak Allah'a ve onun kitabı Kur’an’a karşı gelmiş oluruz. Bizlerin yaptığı en öneli yanlışımız mezheplerin ve rivayetlerin dine, ibadetlerimize yaptığı ilaveleri Kur’an’da göremediğimizde, bakın demek ki söyledikleri gibi Kur’an detay vermiyormuş deyip geçiyoruz. HÂLBUKİ ŞÖYLE SÖYLEMEMİZ GEREKMEZMİ. MADEM ALLAH BİZLERİ KUR’AN’IN İPİNE SARILIN, SİZİ KUR’AN’DAN SORUMLU TUTORUM DİYE HÜKMÜNÜ VERMİŞ, BU DURUMDA BİZLER KUR’AN’IN DETAY VERDİĞİ KADARIYLA YETİNMELİ VE İBADETLERİMİZİ O BİLGİLER IŞIĞINDA YERİNE GETİRMELİYİZ, DEMEMİZ GEREKMEZ Mİ? Peki, neden demiyoruz? Çünkü Kur’an’ın ışığında imanımızı yaşamıyoruz, atalarımızdan intikal eden rivayetlerin etkisinde kalıyoruz da ondan. Pişman olmak istemiyorsak, Lütfen imanımızı Kur’an ile sorgulayalım. Şimdide onların söylediklerinin bir an doğru olduğunu düşünelim. Yani yalnız Kur’an ile ne namaz kılabilirdik, neden zekât verebilirdik sözlerini doğru kabul edelim bir an. Bildiğiniz gibi Allah’ın Resulü, ayetler indiğinde yakınındakilere hem ezberletmiş, hem de yanlışlık olmasın diye yazdırmış. Kendimize şu soruyu soralım, peki ayetleri yazdıran Allah’ın Resulü, o ayetlerin hayata geçirilme detayını Cebrail den öğrendikten sonra, Kur’an’a neden geçirmemiş? Onuda benim rivayet hadislerimden öğrensin ümmetim, diye düşünmüş olabilir mi? Mümkün değil, çünkü Allah bizlerin yalnız Kur'an'a sarılmamızı istiyor ve emin olmadığımız bilgilerin, sakın ardına düşmeyin diye uyarıyor. Hatırlatırım Allah’ın Resulü sağlığında, Kur’an’dan başka kayda alıp yazdırdığı tekbir hadisten bahsedilmez. Peki, hadisler ne zaman yazılmaya, kayda alınmaya başlanmış? Dört halife devrinde mi? Asla, tam tersine bu dönemde Resule ait olduğu iddia edilen hadis nakletmek ya da yazmak yasakmış, çünkü Resul sağlığında Kur’an dışından hadis yazımına izin vermiyormuş. Onun içinde rivayet edilen hadisler, dört halife devrinden bizlere ulaşmamıştır. EĞER HZ. MUHAMMED, KUR’AN DIŞINDAN CEBRAİLDEN ALLAH’IN NAMAZ, HAC, ZEKÂT GİBİ HÜKÜMLERİNİ NASIL HAYATIMIZA GEÇİRECEĞİMİZ KONUSUNDA AÇIKLAMALAR DETAYLAR ALSAYDI YAZDIRMAZ MIYDI, NEDEN YASAKLASIN? Ayetlerin vahiy geldiğinde, Resulü tarafından yazıldığına kanıt, Tur suresi ilk ayetleridir, orada bakın ne diyor. "YAYILMIŞ İNCE DERİ ÜZERİNE, SATIR SATIR YAZILMIŞ KİTABA ANDOLSUN.” Aklın, mantığın ve Kur’an’ın onaylamadığı bu düşünceyi, inancı kabul edenler aslında şuna da inanmış oluyorlar. Allah’ın Resulü sağlığında yazdırmayıp görevini gereği gibi yapmamış, Resulün vefatından yaklaşık 200 yıl sonra, birilerinin aklına gelmişte, bu rivayet hadisleri toplayıp yazıya geçirerek bizlerin imanlarını mı kurtarmış? BUNA MI İNANIYORSUNUZ? Haşa asla inanmıyoruz diyorsanız, lütfen inancınızı Kur’an ile sorgulayınız. Allah Kur’an’da verdiği emirleri çok basit ve kolay her kulunun yerine getirecek kolaylaştırmış bir şekilde göndermiş. Ama bizler Kur’an ayetlerini değil, rivayetleri imanımızın asli unsuru yaptığımız için, ALLAH’IN AÇIKLADIKLARI BİZLERE YETERSİZ, DETAYSIZ GELİYOR. Salat yani bizim dilimizde kıyam, rükû ve secde ile yaptığımız namaz, Allah ile bir olduğumuz, ona dua edip ondan yardım istediğimiz, ona saygımızı sunduğumuz çok önemli bir anımızdır. Lütfen bu konuda Allah nasıl detay verdiyse onunla yetinelim ve Allah ile baş başa huşu içinde olalım. Vermediği konuları eksik görmeyelim. Oruç konusunda Kur'an bizlere gereken her türlü detayı vermiş açıklanmıştır, onunla yetinelim. Zekât konusunda bizlere rivayetlerin ve mezheplerin öğretisini lütfen önce kafamızdan atalım ve Allah ne diyor ona bakalım. Rabbimiz yoksula, ihtiyacı olana nasıl infakta bulunacağımız konusunda, çok net hükmünü vermiş ve İHTİYACINIZDAN ARTA KALANI VERİN diyerek, bizleri rahatlatmıştır. Ama bu konuda birçok ayet indirip zekât verme konusunda bizleri teşvik etmiştir. Hatta zekât verme konusunu anlatırken, bizleri teşvik için şöyle sesleniyor ve bakın Bakara suresi 245. Ayetinde ne diyor. “KİMDİR ALLAH’A GÜZEL BİR BORÇ VERECEK O KİMSE Kİ, ALLAH DA O BORCU KENDİSİNE KAT KAT ÖDESİN.” İşte imtihan böyle yaşanır. Rabbimiz ihtiyacı olana zekat verip, infakta bulunmayı kendisine borç vermek olarak görüyor. Demek ki kefenin cebi varmış. Bolca zekat veren hayırda bulunan, kat kat fazlasını mahşer günü Allah'tan karşılığını alacaktır. Değerli din kardeşlerim. Lütfen neye inandığımızın artık farkında olalım ve Allah’ın hadi bir benzerini getirin bakalım diye bizlere meydan okuduğu Kur’an için, aklın mantığın ve Kur’an’ın kabul etmediği sözleri söyleyip savunmayalım. İnanın bu can bu bedenden gitmeden bu gerçeklerin farkında olamazsak, HESAP GÜNÜ YÜZLERİ SİMSİYAH OLANLARIN SAFINDA OLURUZ. Dilerim, gerçeklerin bu dünyada farkında olabilenlerin safında oluruz. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
-
Kaf Suresi 16. Ayetten Ders Almayanlar, Nefislerinin Esiri Olmaktan Kurtulamazlar.
Bu makalemde sizlerin, Kaf suresi 16. Ayet üzerinde düşünmenize vesile olmak istiyorum. Bu ayeti ve devamındaki ayetleri dikkatle okuduğumuzda, Rabbimiz bizleri çok önemli bir konuda uyardığını ve yaptıklarımızın bir filime kaydeder gibi yanımızdaki melekler tarafından kaydedildiğini bizlere bildiriyor. Peki neden? Bizleri kendimize getirmek, uyarmak ve yapacağımız hatalardan vaz geçirmek, sürekli izlendiğimizi unutmamamız için elbette. Ayeti yazalım. Kaf 16: ANDOLSUN, İNSANI BİZ YARATTIK VE NEFSİNİN ONA VERDİĞİ VESVESEYİ DE BİZ BİLİRİZ. ÇÜNKÜ BİZ, ONA ŞAH DAMARINDAN DAHA YAKINIZ. (Diyanet meali) Bakın ayet çok önemli bir konuda bizleri uyarıyor ve bizleri yaratan Rabbimiz bizim hakkımızda, zaafımız olan çok önemli bir konuya değiniyor. Sizi biz yarattık, onun içinde sizin zaaflarınızı biz biliyoruz diyor. Hatta aynı konuda başka ayetlerde de bizlerin zaaflarından bahsederken ne diyordu? TARTIŞMAYA MEYİLLİDİR. ACELECİ TABİATTA YARATILMIŞTIR. ZAYIF NEFİSTE YARATILMIŞTIR. Elbette bu zaaflarımızla yaratılmamızın da, bir nedeni vardır. Belki imtihanımız gereği diyebiliriz, ama gerçek doğrusunu Allah bilir. Bizlere düşen, madem Kur’an’dan sorumluyuz, nefsimizin etkisinde kalabiliriz, Kur’an’ın uyarılarını dikkate alarak yaşamalıyız. Nefsini Kur’an ile terbiye etmeyenden, hayal bile edemeyeceğiniz kötülükleri, davranışları görebilirsiniz. Ayette, Rabbimizin bizlere yaptığı uyarı çok dikkat çekici. Yarattığımız kulumuzun nefsinin, duygularının ona içten içe neler fısıldadığını, içinden neler yapmayı geçirdiğini biz çok iyi biliriz diyor. Gerçekten de bizler, akla gelmeyecek şeyleri düşünür, içimizden geçiririz. O içimizden geçirdiğimiz şeylerin çok fazla etkisinde kalırsak, o duygularımızı frenleyecek düzeneği kendimizde kuramadıysak, İNANIN HERŞEYİ YAPARIZ. Nefsimizin bizleri sürekli dürtecek ve kışkırtacak vesvesesinin etkisinde kalmak istemiyorsak, Allah’ın bizleri uyardığı, ikaz ettiği konular üzerinde çok fazla durarak, YANİ KUR’AN’I HAYATIMIZA GEÇİRİP, NEFSİMİZİN DİZGİNLERİNİ ELİMİZE ALMALIYIZ. Nefsimizi terbiye edebilmemiz, duygularımızın esiri olmamamız içinde, Allah aklını kullan ey kulum diyor. Bu uyarıyı Kur’an’da çok fazla görebilirsiniz. Çünkü Aklını kullanmayanın pislik ve rezillik içinde kalacağı uyarısını da yapıyor. Bunu yapamıyorsak, imanımızı kalbimize yerleştirememişiz demektir. Kalbimize yerleştiremediğimiz İman, nefsimizin bizlere vereceği vesveseye asla firen görevi yapamaz. Nefsimizin dizginleri sahipsiz kalmış, hatta fireni patlamış bir araba gibi olur. Böyle bir insan, istediğimiz kadar Allah’ın huzuruna namaza dursun, oruç tutsun, hatta bolca hacca gitsin, hiç birisi işe yaramaz. Çünkü imanımız gösterişte kalmıştır da ondan. Basından televizyonlardan her gün izliyoruz. Kendilerini çok dindar olduğunu kabul eden ya da çevresinde öyle tanınan birçok kişinin, adam öldürdüğünü, akla gelmeyecek kötülükler yaptığını, küçük çocuklara sarkıntılık yaptığını, hatta yaşları 7-8 yaşlarında olmasına rağmen, onlarla evlenmeye çalıştıklarını duyarsınız. İşte tüm bu rezilliklerin nedeni, NEFSİMİZİ ALLAH’IN VAHYİ KUR’AN İLE TERBİYE ETMEMEMİZDEN, AKLIMIZI KULLANMAYIP NEFSİMİZİN ESİRİ OLMAMIZDAN KAYNAKLANIYOR. Yanlış ve batıl bilgiler, asla Allah’ın yarattığı ve bizleri sürekli kışkırtarak vesvese verdiği nefsimizi terbiye edemez, etmiyor da zaten. Ne yazık ki bizler nefsimizi Kur’an ile terbiye etmiyoruz, çünkü onu yaşam kaynağımız olarak yeterli detaylı görmüyor, imanımızı rivayetlerle batıl inançlarla şekillendirip yaşıyoruz. SONUCUNUDA GÖRÜYORUZ. ÖRNEK VERMEYE GEREK VAR MI? Rabbimizin bizlerin nefsini, neden bu şekilde hareketli ve kaygan yarattığını anlayabilmek için, Kur’an ile mutlaka tanışmalıyız ve batıldan rivayetlerden uzak, onu dikkatle düşünerek okumalıyız. Allah bu dünyada sizleri çok özel yarattım ve özgür iradenizle serbest bıraktım diyor. Ama bir şartla. Eğer aklını ve mantığını dikkate almazda kendine Veliler, gavslar edinip sorgusuzca onlara tabi olursan, NEFSİNİN DÜRTÜLERİNE RAHATLIKLA UYARSIN. Bu hatayı yaparsan seni hem bu dünyada, hem de huzuru mahşerde cezalandırırım diye uyarıyor Allah. Rabbimiz geleceği gördüğünden ve kullarının nefsinin esiri olmaması içinde Resuller ve onlarla birlikte uyarıcı kitaplar gönderiyor. Kaf suresi 16. Ayetin devamındaki ayetlerde, nefsinin etkisinde kalma ihtimali olan kulları için uyarılara devam ediyor ve Ey kullarım diyor; sizler nasıl olsa kimse görmüyor diye yanlış duygularınızın etkisinde kalmayın. Haberiniz olsun yanı başınızdaki meleklerim, sizin her söylediğinizi yaptığınızı kayda geçiriyor. Hiç ölmeyecek gibi zannetme. Ömrün bir gün sona erecek ve mahşer günü huzuruma geldiğinde, tüm yaptıklarını önüne getirilip, yüzüne okunacağını bildiğin o an gelip çatacak diyor. TÜM BU İKAZ VE UYARILARI ALLAH, BİZLERE ÖZELLİKLE NEFSİMİZİN BİZLERE VERDİĞİ KÖTÜ DÜŞÜNCELERİN ETKİSİNDE KALMADAN SÖYLÜYOR Kİ, O HATALARI YAPMAYALIM. Rabbimize şükürler olsun ki, bizleri uyarıyor. Allah’ın uyarısını dikkate alıp kalbine yerleştiren, nefsinin etkisinde asla kötü bir şey yapmaz. Onun için Allah yalnız Kur’an’a sarılmamızı istiyor. Peki, neden yalnız Kur’an olabilir? Çünkü geçmişte kulları, yalnız Allah’ın vahyi ile yetinmeyip, kendi nefislerinin onlara verdiği vesveseyi yaşayabilmek için, adeta Allah’ın dinine ilaveler yaparak, onu sulandırarak BATILI HAK yapmaya çalıştılar ve nefislerinin arzularını içleri rahat yaşadılar. Rabbimiz bu konuda bizleri uyarıyor sakın, size indirdiğim Kur’an’ın sınırlarını aşmayın, yalnız ona sarılın diyor. Peki bizler bu uyarıları dikkate alarak, yalnız Allah’ın ipi Kur’an’a mı sarıldık, yoksa Kitap Ehlinin yaptığı gibi, nefsimizin dürtülerini yaşayabilecek dine ilaveler yaparak, bunlarda Allah katından diyerek, nefsimizi rahatça tatmin mi ettik? Ne dersiniz? Kitap Ehli Yahudi ya da Hristiyan dışında hiç kimse cennete gidemez demişler. Müslümanlarda aynı yanlışı yapıyor ve yalnız Müslüman olanların cennete gideceğini söylemiyor muyuz? Peki Allah ne diyor, bakara 111. Ayetinde? “BU, ONLARIN KENDİ KURUNTULARIDIR. DE Kİ: ‘EĞER DOĞRU SÖZLÜYSENİZ, KESİN KANITINIZI GETİRİN.” Allah takvaca kimin üstün olduğunu, doğru yolda gittiğini yalnız ben bilirim dedikten sonra, Allah’ın istediği yoldan giden tüm kullarının cennetine gideceğini Kur’an’da bildiriyor ve siz boşuna konuşuyorsunuz diyor. Nefislerimizin sapkın arzularını yaşayabilmek için, Allah’ın Resulüne bile iftira atıp, kendi arzularımızı nasıl tatmin etmeye çalıştıklarına, bir örnek vermek istiyorum. Allah evlenilecek yaştan bahsederken, EVLİLİĞİ KALDIRABİLECEK OLGUNLUK VE ERGİNLİĞE ERİŞMİŞ OLMASI ŞARTINI GETİRMİŞTİR. Bizler bu ayeti tebliğ aldığımız halde, sanki 1400 yıl önce Resulün evliliğine şahit olmuş gibi, Allah’ın Resulünün Hz. Aişe ile 6 ya da 8 yaşında evlendiği iftirasını, rivayetlerden aktarıyorlar ve kendilerine delil, kanıt yaparak bu yaşta küçücük çocuklarla evlenmeyi meşrulaştırmaya çalışıyorlar. İşte nefis aklını kullanmayan insanları, böyle rezil bir duruma düşürüyor. Hiç düşünmek bile istemiyorlar, Allah Resulüne bir erkeğin ya da kadının evlenebilmesi için, evliliği kaldırabilecek olgunluğa erişmesi gerekir dediği halde, Allah’ın Resulü böyle bir şey yapar mı? Yapmaya kalaksa, Allah buna izin verir mi diye neden düşünmüyoruz? Böyle bir şeyi yapması mümkün değil, çünkü Allah Resulünü örnek göstermiş bizlere. HİÇ DÜŞÜNMÜYORUZ, AKLIMIZI ZERRE KADAR KULLANMIYORUZ. ÇÜNKÜ NEFİSLERİMİZİN DİZGİNLERİNİ, ŞEYTANA TESLİM ETTİKTE ONDAN. Nefsimizin azgın dürtülerini Kur’an ile frenlemeye çalışmak yerine, bakın nasıl yalanlara sarıldığımıza bir örnek daha vermek istiyorum. Allah Kur’an’da, büyük günahlardan sakınırsanız, küçük günahlarınızın üstünü örterim diyor. Bizler uslanmaz azgın nefislerimizin arzularını yaşayabilmek için, Allah’ın uyarılarını bir kenara bırakıyor, hatta ciddiye almıyor ve Allah’ın Resulünün asla söylemesi mümkün olmayan, bakın ne söylediğine inanıyoruz. “KIYAMET GÜNÜNDE ŞEFAATİM, ÜMMETİMDEN BÜYÜK GÜNAH İŞLEYEN KİMSELEREDİR.” Allah büyük günahlardan uzak durun affetmem diyor, Resulü Allah affetmezse, ben affederim der mi? Buna inanan bir insan, nefsinin her istediğini yapmaz mı? Yapar, yapıyor da zaten. Böyle bir inanç sahibinin, siz gönülden Allah’tan korktuğuna inanır mısınız? Yorumunu sizlere bırakıyorum. Bu hataları bizler İslam’ı yaşarken çok fazla yapıyoruz. Doğruluğundan emin olamayacağımız rivayetlerle inancımızı yaşarsak, hem Allah’a hesap veremeyiz, hem de mahşer günü Resulün şahitliğinde, onun yüzüne bile bakamayız. Hangimiz bu duruma düşmek ister. İstemeyen yalnız Allah’ın ipi Kur’an’ sarılır. Dilerim bu hatalarımızın Kur’an ile farkında olan, emin olmadığımız ZAN, SANI, RİVAYET bilgilerin ardından gitmeyen, Allah’ın azınlık halis kulları arasında oluruz. Bakın Allah bu konuda bizleri nasıl uyarıyor. İsteyen uyarıyı dikkate alır, isteyen azgın nefislerinin esiri olur. “ONLARIN ÇOĞU, ZANDAN BAŞKA BİR ŞEYE UYMAZ. ŞÜPHESİZ ZAN, HAKTAN HİÇBİR ŞEYİN YERİNİ TUTMAZ. ALLAH, ONLARIN YAPMAKTA OLDUKLARINI ÇOK İYİ BİLENDİR. “(Yunus 36) Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
-
Allah Kur'an’da Resulüme Uyun Derken, Sizce Resule Ait Olduğu İddia Edilen, Hadislerine Mi Uyun Diyor?
Allah Kur’an'da birçok ayetinde Resulüme uyun, ona uymak bana uymak tır diye uyarır. Örnekler verelim ki konuyu daha iyi anlayabilelim. Allah Ali İmran 31. ayetinde şöyle söylemesini ister Resulünün bizlere. “EĞER ALLAH'I SEVİYORSANIZ BANA UYUNUZ Kİ, ALLAH’TA SİZİ SEVSİN VE GÜNAHLARINIZI BAĞIŞLASIN.” Yine Nisa suresi 115. ayetinde, bakın Allah bizleri nasıl uyarıyor. “KENDİSİ İÇİN DOĞRU YOL BELLİ OLDUKTAN SONRA, KİM RESULÜNE KARŞI ÇIKAR VE MÜMİNLERİN YOLUNDAN BAŞKA BİR YOLA GİDERSE, ONU O YÖNDE BIRAKIRIZ “ Yine Nisa suresi 64. ayetinde de Resulleri ile ilgili, bakın nasıl bir açıklama yapıyor Kur’an. “BİZ HER RESULÜ ALLAH’IN BUYRUĞU GEREĞİ ANCAK, KENDİSİNE İTAAT EDİLMESİ İÇİN GÖNDERDİK.” Bu ayetlere benzer birçok ayet Kur’an’da vardır. Peki, bu ayetlerde Allah, bizlere neler anlatıyor olabilir, bunun açıklamasını yapmıyor mu Kur’an’da? Çünkü bizler Allah’ın Resulü zamanında yaşamadık, onunla tanışma şerefine nail olamadık. Allah’ın Resulüne bizler nasıl uymalı, bu ayetlerden bizler günümüzde ne anlamalıyız? ALLAH BU AYETLERDE, RESULÜM VEFAT ETMİŞ OLSA BİLE, ONUN KUR’AN DIŞINDAN SÖYLEDİĞİ VE SİZLERE RİVAYET YOLLA BİLE ULAŞSA, ONUN HADİSLERİNE DE UYUN MU DEMEK İSTİYOR? YOKSA RABBİMİZ BAŞKA BİR ŞEY Mİ ANLATIYOR? Gelin hiç bir etki altında kalmadan, onu Kur'an'dan anlamaya çalışalım. İlk Müslümanların işi kolaydı. Şüpheye düştükleri bir konuda Allah’ın Resulüne müracaat ediyorlar ve kafalarındaki sorulara cevap bulabiliyorlardı. Allah'ta zaten bu konuda Müslümanları rahatlatıyor ve ona danışın, onun sözlerine güvenin diyor. Bu durumda bizlerin tavrı nasıl olmalıdır? Allah neden Resulüme uymak bana uymak gibidir diyor. BUGÜN RESULE AİT OLDUĞU İDDİA EDİLEN RİVAYET HADİSLERE UYDUĞUMUZDA, BİZLER RESULE Mİ UYMUŞ OLURUZ? AYETLER BUNUMU EMREDİYOR? Çünkü öyle bir gurup var ki İslam toplumunda, Resule ait olduğu iddia edilen her hadisi araştırmadan, doğru kabul ediyorlar. Bu konuda titiz davranıp, araştıran ve Resule ait olduğu iddia edilen sözleri/hadisleri Kur’an süzgecinden geçirenlere de, siz Allah'ın Resulünü devre dışı bırakıyorsunuz diyerek, HADİS İNKÂRCISI DAMGASI VURULUYOR. Nisa suresi 59. ayetinde Allah şöyle uyarıyor. “EY İMAN EDENLER! ALLAH’A İTAAT EDİN RESULE VE SİZDEN OLAN EMİR SAHİPLERİNE DE İTAAT EDİN! BİR KONUDA ANLAŞMAZLIĞA DÜŞERSENİZ ALLAH’A VE AHİRETE İNANIYORSANIZ ONU ALLAH’A VE RESULE GÖTÜRÜN! “ Bakın bu ayette de Allah’a ve Resule itaati emrediyor ama ayetin sonunda, Resulün yaşadığı dönemle ilgili olduğunu anlıyoruz. Ayetin sonunda onu Allah'a ve Resulüne götürün diyor. Peki Allah'a nasıl götürebiliriz? Zerre kadar düşünen ve Kur'an ile buluşan bir Müslüman bilir ki, Resul yalnız Allah'ın vahyini tebliğ edeceğinden, Resule uyan Allah'a uymuş demektir. Resulün çözeceği her sorun, Allah'ın emirleri ayetleri ile çözülecektir. Yoksa Resulün vefatından sonra, onun rivayet hadislerine sorunlarınızı götürün demiyor. Günümüzde aynı konuda ama tam tersi Resule ait olduğu rivayet hadisler var, bu durumda hangisi ile sorunlarımızı çözeceğiz? Bu yol bizleri şeytana ve şeytanlaşmış insanların tuzağına götürür, lütfen unutmayalım. Ayette sizden olan emir sahiplerinden kastedilen, ULUL EMR yani seçimle başa getirilen, devleti yöneten emir sahiplerine, onların çıkardığı beşeri kanunlara da uyulması emrini veriyor. Toplumda düzenin sağlanabilmesi için. Bunların hiç birisi dini konularda değildir, lütfen unutmayalım. Önce şunu hatırlatmak isterim. Günümüzde bizlere nakledilen ve Resule ait olduğu iddia edilen hadisler için, bunları Allah’ın Resulü söylemiştir, kesinlikle ona aittir diyemeyiz. Hatırlatırım hadislerin neredeyse tamamı, bir rivayet göre diye başlar ve bir ya da birkaç kişinin nakilleri ile oluşmuştur. BU DURUMDA BU HADİSLERİN/SÖZLERİN, ALLAH’IN RESULÜNE AİT OLDUĞU KONUSUNDA, MUTLAKA TİTİZ DAVRANMALI VE KUR’AN’DAN ONAY ALMALIYIZ. Eğer hiç araştırmadan düşünmeden, Resule ait olduğunu kabul edersek, Allah’ın Resulüne iftira atma riskimiz çok yüksek olacaktır. Bunu hangimiz yapmak ister. BİZLERE ULAŞAN, RESULE AİT OLDUĞU İDDİA EDİLEN HADİSLERİN HİÇBİRİSİNDEN, RESULÜN HABERİ OLMADIĞINI, RESUL SAĞLIĞINDA YAZDIRMADIĞINDAN, ONUN ONAYINI ALARAK KAYDA GEÇİRİLMEDİĞİNİ, LÜTFEN UNUTMAYALIM. ONUN İÇİN TÜM HADİSLER, BİR RİVAYETE GÖRE DİYE BAŞLAR. SİZCE BU BİLGİLERLE, ALLAH’IN DİNİ YAŞANIR MI? KARAR SİZİN, İMTİHAN SİZİN İMTİHANINIZ. Sizlerin de bildiği gibi, günümüzde bizlere rivayet yollarla ulaşan hadisler, Resulün vefatından en az 200 yıl sonra TOPLUMUN AKLINDA KALDIĞI KADARIYLA toplanıp, kayda alınmaya başlanmıştır. Dört halife devrinde bile, hadis yazımından bahsedilmez, hatta tam tersine yazmak isteyenler engellenir ve Resul bizlere yalnız Kur’an bıraktı diye uyarılır toplum. Bu bilgilerin ne kadarının doğru olup olamayacağının yorumunu sizlere bırakıyorum. Bizler 100 yıl öncesindeki tarihimiz konusunda bile tam ve doğru bilgilere sahip değiliz. Birde yüzlerce yıl öncesinden, Resule atfen söylenen sözlerin, ne kadarının doğru olacağını sizler değerlendirin lütfen. Sizce bu bilgilerle Allah’ın dini yaşanır mı? Günümüzde bizlerin, Kur’an’ın hükümlerine tamamen ters düşen öyle inançlarımız var ki, apaçık Allah’ın ayetlerini gördüğümüz halde, tam tersini yaşamaktan korkmuyor, inatla atalarımızın rivayet inancını yaşamaya devam ediyoruz. Allah şefaat tümden bana aittir, hiçbir şefaatin olmadığı o günden sakın diyor. Yine bir başka ayetinde, YOKSA ALLAH’TAN BAŞKA ŞEFAATÇİLERMİ EDİNDİLER dediği halde, Allah’ın Resulünün ve Veli kişilerin de şefaat yetkisi vardır diyerek şefaati, bağışlanmayı Allah’tan dilememiz gerekirken, Resulünden diliyor ve ŞEFAAT YA RESULALLAH DEMEKTEN KORKMUYORUZ. Gelelim yazımızın ilk bölümünde paylaştığım ve Allah’ın Resulüne itaat edilmesini istediği ayetlere. Bu ayetlerden anlıyoruz ki Allah, indirdiği vahyini tebliği için, Resulüne yardımcı oluyor ve kendisine güvenilmesini istiyor. Diyor ki, Resulüme uymak bana uymak gibidir onun sözlerine inanın, güvenin. Çünkü O sizleri yalnız benim vahyim Kur’an ile uyaracak. RESULÜM BENİM KONTROLÜMDEDİR DİYOR. Elbette bugün bizlere bu ayetlerle Allah, yüzlerce yıl sonra Müslümanlar Kur’an dışından, Resulün rivayet yolla ulaşacak sözlerine de uyun demiyor. Demesinin Mümkün olmadığını, Kur’an’dan çok açık birçok ayetinden anlıyoruz. Böyle demiş olsaydı, Allah sizleri Kur’an’dan sorumlu tutuyorum, yalnız Kur’an’ın ipine sarılın der miydi? BU AYETLERİN TAMAMI, ONUN YAŞADIĞI DÖNEMDE, ALLAH’IN RESULÜNE GÜVENİ SAĞLAMAK, TEBLİĞİ KOLAYLAŞTIRMAK VE ONUN YAŞADIĞI DÖNEMLE BAĞLANTILI OLDUĞUNU ANLIYORUZ. Bir örnek vermek istiyorum. Nisa 65: HAYIR, RABBİNE ANDOLSUN Kİ ARALARINDA ÇIKAN DERİN ANLAŞMAZLIK KONUSUNDA SENİ HAKEM KILIP, SONRA DA VERDİĞİN HÜKÜMDEN İÇLERİNDE HİÇBİR SIKINTI DUYMAKSIZIN, ONU TAM MANASIYLA KABULLENMEDİKÇE İMAN ETMİŞ OLMAZLAR. (Bayraktar Bayraklı meali) Bakın bu ayet, aslında kafamızdaki çok önemli soruya cevap veriyor. Resulün döneminde ilk Müslüman olanlar, dini konularda aralarında çıkan anlaşmazlık ya da herhangi bir konuda yaptıkları tartışma konusunda sana danışıp, seni hakem kılıp, daha sonrada verdiğin kararı, hükmü kabullenmedikçe iman etmiş sayılmazlar diyor. Demek ki bahse konu ayetlerin tamamı, Resulün yaşadığı dönemle ilgili. Peki neden Allah, Resulüme uymak bana uymak gibidir diyor, işte burası çok önemli. Çünkü Allah Resulünü kontrol ediyor gerekirse indirdiği ayetlerle ikaz ediyor. Resulüne verdiği yetkiyi ve görevi Kur’an’da çok açık bildiriliyor bizlere ve ne diyordu hatırlayalım. “BU KUR’AN BANA VAHYOLUNDU Kİ, ONUNLA SİZİ VE ULAŞTIĞI HERKESİ UYARAYIM.” (Enam 19) “RESULE DÜŞEN APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR.” (Ankebut 18“BİZ RESULLERİ, SADECE MÜJDELEYİCİLER VE UYARICILAR OLARAK GÖNDERİRİZ. “ (Kehf 56) “SENİN GÖREVİN SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR.” (Rad 40) “BEN SADECE BANA VAHYEDİLENE UYARIM. BEN SADECE, APAÇIK BİR UYARICIYIM.” (Ahkaf 9 ) Bu ve benzeri ayetlerden de anlıyoruz ki, Allah Resulünün yetkisini belirlemiş ve bizlere de tebliğ ederek Resulüm sizlere, yalnız benim vahyimi tebliğ edecek ve onun dışına asla çıkmayacaktır, çünkü benim kontrolümdedir diyor Kur’an’da. ONUN İÇİN DE ALLAH RESULÜME UYUN, ONA UYMAK BANA UYMAKTIR DİYOR. YOKSA ALLAH, RESULÜN VEFATINDAN YÜZLERCE YIL SONRA, RESULÜNE AİT OLDUĞU İDDİA EDİLEN, KONTROL VE KORUMA ALTINDA OLMAYAN, HADİSLERİNEDE UYUN DEMİYOR. Özellikle günümüzde yaptığımız yanlışların, yani Allah’ın Resulünün, Kur’an dışından kendisi bazı hadisler/sözler söyleyip, bunlarda dinin emri, Allah’ın emri diyemeyeceğini görebilmemiz için, Hakka suresi 44 ve devamındaki ayetlerde bakın ne diyor. “EĞER RESULÜM BİZE ATFEN, BAZI SÖZLER UYDURMAYA KALKIŞSAYDI, ELBETTE ONU BUNDAN DOLAYI KISKIVRAK YAKALARDIK; SONRA DA ONUN ŞAH DAMARINI KESER ATARDIK. HİÇBİRİNİZ BUNA ENGEL DE OLAMAZDINIZ.” Lütfen şöyle düşünelim. Allah’ın Resulü bizlerin, Kur’an’ı yalnız Allah'ın indirdiği ayetlerle anlayamayıp yaşayamayacağımıza inansaydı, rivayet edilen hadislerle anlaşılacak olsaydı, sizce Kur’an ile birlikte hadislerini kayda alıp yazdırıp, Allah'ta bunlarıda koruma altına almaz mıydı? Neden yüzlerce yıl sonra, kayda alınma çabası içine girildi. Bunu akıl eden, yaptığımız büyük yanlışın farkına varacaktır. Kur’an’ın birçok ayetinde, bu uyarıya benzer ayetler vardır ve hepsinde Allah’ın Resulünün, ümmetini yalnız Kur’an ile uyardığı çok açık belirtilmiştir. Onun içindir ki Allah, bizlerin yalnız KUR’AN’IN İPİNE SARILMAMIZI EMREDİYOR. Bu emri veren Allah, Resulümün Kur’an dışından, sizlere ulaşan rivayet hadislerine de uyun demiş olabilir mi? Elbette hayır. ONUN İÇİN RABBİMİZ BİRÇOK AYETİNDE, AKLIMIZI KULLANMAMIZI VE EMİN OLAMAYACAĞIMIZ RİVAYET VE SANI SÖZLERİN, ARDINA DÜŞMEMİZİN YASAKLANDIĞI ÖRNEĞİNİ VERMİŞTİR. Çok daha ilginci Zuhruf 44. ayetinde bakın Allah bizleri nasıl çok açık uyarır. Sizce bu ayette Allah, bizlerin Kur’an dışından, Resulüne ait olduğu iddia edilen rivayet hadislerine de mi uyun diyor, yoksa yalnız vah yettiği Kur’an’a mı uyun, ondan sorumlusunuz mu diyor? Ne dersiniz? “ŞÜPHESİZ Kİ O (KUR’AN), SENİN VE KAVMİN İÇİN GERÇEĞİ HATIRLATAN ÖĞÜTTÜR. İLERDE ONDAN SORGULANACAKSINIZ.” Allah’ın uyarısını dinlemeyip, aklını kullanmayan bu gerçekleri asla fark edemez. Günümüzde bizler aklın ve mantığın kabul etmeyeceği sözleri/hadisleri, din kabul edip yaşıyoruz. Yahudi ve Hristiyanlarda aynı yanlışı yapmaya devam ediyor. ÇOK AZ BİR AZILIK, ALLAH'IN GERÇEK YOLUNU ARIYOR, O YOLDA GİTMEK İÇİN ÇABA HARCIYOR. Eğer ataların inancının etkisinde kalmadan, Kur’an’ı anlayarak ve düşünerek okursak, tüm gerçekleri görebiliyoruz, şükürler olsun. Allah’ın Resulünün, bizlere yalnız Kur’an’ı bıraktığını ve yaşadığı dönemde de, yalnız Kur’an’ı tebliğ edip Kur’an ile hükmettiğine çok açık bazı ayetler hatırlatıp, makaleme son vermek istiyorum. Yalnız lütfen şunu da unutmayalım. Allah’ın Resulü sağlığında ve Resulün vefatından sonra, onun en yakınları olan dostları tarafından, onun hadisleri/sözleri diye kayda alınan hiçbir sözü/hadisi yoktur. Hâşâ Allah’ın Resulü, günümüzde Kur’an’ı açıkladığını ve yaşanır hale getirdiğini iddia ettikleri sözleri/hadisleri sağlığında Allah’ın Resulü yazdırıp kayda aldırmayarak, görevini eksik mi yaptı? Onun vefatından yüzlerce yıl sonra, birileri bunları toplayıp yazdırarak, bizlerin imanını mı kurtardı? NE DEDİĞİMİZİN, NELERE İNANDIĞIMIZIN FARKINDA MISINIZ? “AND OLSUN, SİZE ÖYLE BİR KİTAP İNDİRDİK Kİ, BÜTÜN ŞAN VE ŞEREFİNİZ ONDADIR. HÂLÂ AKILLANMAYACAK MISINIZ?” (Enbiya 10) “ALLAH'TAN VE O'NUN AYETLERİNDEN SONRA HANGİ SÖZE İNANACAKLAR?” (casiye 6) Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
-
Mezheplerin Yarattığı Şeriatı, Allah’ın Şeriatı Diye Anlatanlara Lütfen Dikkat.
Biz Müslümanlar ne yazık ki Allah’ın vahyinden, Kitap Ehlinin uzaklaştığı gibi uzaklaşarak din diye yaşadıklarımızı, Allah’ın emri Allah’ın dini İslam’ın emri zannediyoruz. Hâlbuki yaşadıklarımızın genel çoğunluğu Kur’an’dan değil, atalarımızdan intikal eden rivayetlerden, Arap geleneğinden oluşuyor. Günümüzde ŞERİAT İSTERİZ sloganlarını çok duyarsınız. Bir kısmı bu söylemden korkar ve kabul etmez itiraz eder, bir kısım Müslümanda neye korkuyorsunuz, Allah’ın kanunlarından korkulur mu diyerek, KAFALARINDA Kİ ŞERİATI ALLAH’A NİSPET EDEREK, BU FİKRİ SAVUNURLAR. Sizler kim haklı diye, Kur’an’dan hiç araştırdınız mı? Eğer günümüzde cemaat ve tarikatların ağzından düşürmedikleri bu sloganda, söylediklerinde haklı iseler, yani istedikleri ŞERİAT Allah’ın bizleri sorumlu tutacağına hükmettiği Kur’an’daki kanunları ise, bundan korkmaya gerek yok demektir. Yok, eğer Allah’ın asla Kur’an’da bahsetmedikleri beşeri kural ve kanunları, Allah’a nispet ederek bu Allah’ın ŞERİATI diyorlarsa, işte o zaman büyük bir tehlike var demektir. İslam toplumunda ŞERİAT dendiğinde, ne anladıklarına isterseniz önce bakalım. Her iki düşünceyi de yazalım. "ŞERİAT, ALLAH’IN KUR’AN’DA AÇIKÇA HÜKÜMLERİNİ VERDİĞİ, ÖRNEKLERİYLE İZAH ETTİĞİ, KULLARI İÇİN KOYMUŞ OLDUĞU KURALLAR VE İZLENMESİ GEREKEN YOLUDUR. BUNUN DIŞINA ÇIKANLAR, ALLAH’IN ŞERİATINA PARALEL ŞERİATLAR YARATMAYA ÇALIŞAN, ALLAH’A ŞİRK KOŞANLARDIR." Eğer yalnız Kur’an’ın bahsettiği, açıklayıp izah ettiği Allah’ın şeriatını kast ediyorlarsa, çok haklılar başımızın üstünde bu şeriatın yeri var demektir. Acaba bunumu kast ediyorlar, işte burası önemli. İsterseniz gelin şeriat isteriz diyenlerin, aslında nasıl bir şeriat istediklerine bakalım ki, karşı çıkanlar haklımı haksız mı çok açık anlayabilelim. “ŞERİAT, KUR'AN VE HZ. MUHAMMED'İN SÖZLERİNDEN VEYA EYLEMLERİNDEN YOLA ÇIKILARAK OLUŞTURULAN, BİR DİNİ HUKUK SİSTEMİNİ İFADE EDER. ŞERİAT, MÜSLÜMANLARIN YAŞADIKLARI DÖNEM VE COĞRAFYAYA GÖRE İLAHİ MESAJI YORUMLAYARAK ORTAYA KOYDUKLARI HUKUK SİSTEMİNE VERİLEN İSİM OLARAK KABUL EDİLİR.” İstenen bu şeriatın Allah’ın Kur’an’da emretmiş olduğu şeriatla asla bir ilgisi olmadığını görüyoruz. Allah Kur’an’ı yalnız Araplara değil, tüm insanlığa yol gösterici olsun diye gönderdiğini söylüyor. SİZCE ALLAH, O GÜNKÜ MÜSLÜMANLARIN YAŞADIĞI ARAP COĞRAFYASININ GELENEK VE KÜLTÜRLERİNE VE KENDİ YORUMLARINA GÖRE YARATTIKLARI BİR ŞERİATI YAŞAMAMIZI İSTERMİ? Bu şeriat Allah’ın şeriatı olur mu? Zerre kadar düşünen, günümüzde mezheplerin yarattığı şeriatla, Allah’ın Kur’an’da emrettiği şeriatın, çok farklı olduğunu anlayacaktır. DİN ADINA HÜKÜM VERECEK YALNIZ ALLAH’TIR, ÇÜNKÜ DİNİN SAHİBİ ALLAH’TIR VE ONUN HÜKÜM ORTAĞI OLMADIĞINI, KUR’AN APAÇIK SÖYLÜYOR. Söyledikleri gibi şeriat, Kur’an ve Resulünün sözlerinden/hadislerinden ve eylemlerinden oluşan ALLAH İLE RESULÜNÜN ORTAK DİNİ ASLA DEĞİLDİR. Önce şunu söylemek isterim, günümüzde Allah’ın Resulüne atfen söylenen HADİSLERİN hiç birisinin, bizzat kendisinin söylediğinden emin olamayız. Çünkü Kur’an gibi sağlığında, asla kayda alınmamış, onun vefatından yaklaşık 200 yıl sonra, rivayet yoluyla nakiller sonucunda, TOPLUMUN AKLINDA KALDIĞI KADARIYLA yazıya geçirilmiştir. Sizce bu bilgiler Allah’ın şeriatı olabilir mi? Resule atfen söylenen hadise Kur’an onay veriyorsa, ancak şunu söyleyebiliriz. “BU SÖZÜ ALLAH’IN RESULÜ SÖYLEMİŞ OLABİLİR.” Bu rivayet hadislerden yola çıkarak, onları referans alarak OLUŞTURULAN ŞERİAT ASLA ALLAH’IN ŞERİATI DEĞİL, ANCAK BİZLERİN NEFİSLERİMİZDE YARATTIĞIMIZ BEŞERİ ŞERİAT OLABİLİR. Onun için mezheplerin şeriat anlayışı da, birbirinden farklıdır. Bakın Allah Resulüne, kendi şeriatı konusunda ne diyor. “SONRA SENİ BİR ŞERİATA GÖRE GÖREVLENDİRDİK; SEN ONA UY. KENDİNİ BİLMEZLERİN ARZULARINA UYMA.” Casiye 18) “(Ey Muhammed!) SANA DA O KİTAB’I (KUR’AN’I) HAK, ÖNÜNDEKİ KİTAPLARI DOĞRULAYICI, ONLARI GÖZETİCİ OLARAK İNDİRDİK. ARTIK, ALLAH’IN İNDİRDİĞİ İLE ARALARINDA HÜKMET VE SANA GELEN HAKTAN AYRILIP DA, ONLARIN ARZULARINA UYMA. SİZDEN HER BİRİNİZ İÇİN BİR ŞERİAT VE BİR YOL BELİRLEDİK…….” (Maide 48) Allah’ın Resulü, Allah’ın şeriatına uyuyor, bizler ise yalnız Allah’ın şeriatıyla yetinmiyoruz. Bu durumda bizler, Resulün yolundan gidiyor olabilir miyiz? Bakın Allah Resulüne, SENİN BİZİM ŞERİATIMIZA UYMAN İÇİN GÖREV VERDİK DİYOR. Ama bizler tıpkı Kitap Ehlinin yaptığı gibi, Allah’ın şeriatına Resulünün adını kullanarak ilaveler yaparak, ŞERİAT KURAN YANİ ALLAH VE RESULÜNÜN SÖZLERİNDEN, YANİ HADİSLERİNDEN EYLEMLERİNDEN YOLA ÇIKARAK OLUŞTURULAN İNANCA, ŞERİAT DİYORUZ. Hangimiz Resulün eylemlerine, sözlerine, hadislerine şahit olduk? Allah’ın bu konuda uyardığı gibi, emin olamayacağımız bir bilgi ile nasıl olurda kendimizce bir şeriat belirler ve bunu Allah’ın şeriatı diye hiç kuşku duymadan yaşarız? Sizlere şu soruyu sormak isterim. Mahşer günü Allah’ın Resulü şahit olarak çağrıldığında, Allah sen ümmetine böyle sözler/hadisler söyledin mi? Ümmetin bu hadislerinden yola çıkarak, benim şeriatımı yeterli görmeyip, kendilerine şeriat yaratmışlar ne dersin dediğinde, sizce Allah’ın Resulü nasıl cevap verecektir? “ALLAH’IM BU SÖZLERİ/HADİSLERİ BENİM SÖYLEMEDİĞİMİ SEN BİLİYORSUN. ÇÜNKÜ SEN NE EMRETTİYSEN, BEN ONLARA ONU TEBLİĞ ETTİM VE KUR’AN İLE HÜKMETTİM”. Derse, sizce Kur’an’ın şeriatı dışında, şeriatlar yaratanların hali nasıl olur? Yorumunu sizlere bırakıyorum. İşte bu şeriat Allah’ın indirdiği şeriat olmadığı gibi, ALLAH’A ŞİRK KOŞAN ŞERİATTIR. Peki, neden öyle söyledim dersiniz? Çünkü Allah’ın Resulünün, Allah’ın dinine ilaveler yapması mümkün değil. ÇÜNKÜ ALLAH BEN HÜKMÜME YANİ KOYDUĞUM KANUN VE KURALLARIMA ŞERİATIMA, HİÇ KİMSEYİ ORTAK ETMEM DİYOR KUR’AN’DA. Şeriat isteriz diyenler, eğer Resulünü Allah’ın hükmüne ortak ediyorlarsa, hem Allah’a hem de Resulüne iftira atıyorlar, ALLAH’IN ŞERİATINA PARALEL ŞERİATLAR YARATIYORLAR DEMEKTİR. Bu konuda çok açık hükmünü veren Rabbimiz Şura 21. Ayetinde çok dikkat çekici bir uyarı yaparak, şer’i yani Allah’ın şeriatına ilaveler yapanlara, Rabbimiz bakın nasıl kızıyor. “YOKSA ONLARIN, ALLAH’IN İZİN VERMEDİĞİ ŞEYLERİ KENDİLERİ İÇİN DİNİN KOYDUĞU ŞER’Î BİR KURAL HALİNE GETİREN (ALLAH’A) ORTAK YAPTIKLARI GÜÇLER Mİ VAR?” (Şura 21) Yazdığım ayetler gösteriyor ki, Allah’ın Kur’an’da bizlere gösterdiği şeriat çok açık. Resulü tek kelime bile kendisi ilave edemez, oda Allah’ın indirdiği şeriata yani kanun ve kurallarına uyar. Ancak Allah’ın şeriatını tebliğ edip, Allah’ın şeriatı ile hüküm verebilir. Bu konudaki ayeti hatırlayalım. “BU KUR'AN BANA VAHYOLUNDU Kİ, ONUNLA SİZİ VE ULAŞTIĞI HERKESİ UYARAYIM.” (Enam 19) Bu ayete iman eden bir Müslüman, Allah’ın şeriatına Resulünün asla tek kelime ilave etmediğini, edemeyeceğini çok açık bilir. Bu gerçekleri Kur’an’da, onlarca ayetinde görüyoruz. Peki, Allah’ın Kur’an’da koyduğu şeriat, izlememiz gereken yol yöntem neler. Burası çok önemli. Hatırlayınız lütfen, Allah İslam’ı yaşarken kendisine nasıl ibadet edeceğimizi, yani SALATI nasıl yerine getireceğimiz konusunda gereken detayı verir. Zekât, Hac, Oruç konusunda gereken açıklamayı, herkesin anlayacağı şekilde kolaylaştırmış bir şekilde yapar. Gerçi Kur’an ile yetinmeyenler, mezheplerin ve geleneğin dine yaptığı ilaveleri Kur’an’da göremediklerinde, Allah’ın yemin olsun ki bu kitabı/dini kolaylaştırdık, her şeyden nice örnekleri verdik, hiç bir eksik bırakmadık, hiç kimseye muhtaç olmayasınız diye hükümlerine gözlerini kapatıp, yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz diyebiliyorlar. Yani Allah’ın şeriatı Kur’an’a göre bireysel yaşanır ve bu şeriatı yaşarken, bizlere hiç kimse zorlama yapamaz. Toplumu ilgilendiren şeriatta, çok açık Kur’an’da belirtmiş, bu konuda Allah hükmünü de bizzat vermiştir. Bizleri yönetecek kişilerinde bizler tarafından seçilmesini ister Kur'an. Peki neden. Çünkü kendi inancımızı özgürce yaşayabilecek kanunlar çıkartarak, baskı yapmadan imtihanımızı yaşama özgürlüğünü, bu şekilde yaratabileceğimiz örneğini verir. Onun için yöneticilerinizi ehil insanlardan seçin uyarısını yapar. Şeriatla yönetildiğini iddia den bazı Müslüman ülkelerde, şunu yapmazsan hapse girersin, bunu yapmazsan ceza alırsın şeklindeki zorlamalar, İSLAM DİNİNE VE BU DÜNYADA İMTİHAN OLDUĞUMUZ GERÇEĞİNE TERS DÜŞER. BU İNANÇTAKİ KARDEŞLERİMİZİN ŞERİAT ANLAYIŞI, ALLAH’IN AYETLERİNE GÖRE DEĞİL, MEZHEPLERİN VE RESULE AİT OLDUĞU İDDİA EDİLEN RİVAYET HADİSLERİ İLE OLUŞUYOR. SANKİ DİN ALLAH’IN VE RESULÜNÜN ORTAK DİNİ İMİŞ GİBİ HAREKET EDİLİYOR. HATIRLATIRIM BU VE BENZERİ YANLIŞLARA ALLAH, BANA ŞİRK KOŞUYORSUNUZ DİYOR. AYRICA YÜZLERCE YIL ÖNCE YAŞAMIŞ İNSANLARIN, KENDİ DÖNEMLERİNDE, O DEVRİN BİLİMSEL YA DA KÜLTÜR ANLAYIŞLARIYLA OLUŞTURDUKLARI İNANÇLARIN KARIŞIMIYLA ORTAYA ÇIKAN ŞERİATA, NE YAZIK Kİ ALLAH’IN YANİ İSLAM DİNİNİN ŞERİATI DEMELERİ, TOPLUMDA TEDİRGİNLİK YARATIYOR. İlginçtir Allah’ın dinde sakın bölünenler gibi olmayın hükmünü dinlemeyen Müslümanlar, dinde bölünmekte zenginlik vardır diyerek, her mezhep kendi şeriatını yaratmıştır. BUNA ALLAH’IN ŞERİATI NASIL DERİZ? Allah’ın Kur’an’da koyduğu HUKUK sitemi çok açıktır. ALLAH KUR’AN’IN EMRİ OLAN İBADETLER, KILIK KIYAFET KONUSUNDA yapılacak bir yanlışın cezasını, yalnız ben veririm diyor. Siz veremezsiniz, çünkü kimin en doğru yolda gittiğini yalnız ben bilirim diyor. Örneğin Allah namaz kılın, oruç tutun zekât verin diyor da kulları bunu duymazdan geliyor, yerine getirmiyorsa, benim ŞERİAT kanunlarıma göre hiç kimse sen namaz kılmadın, oruç tutmadın zekât vermedin diye cezalandıramaz, onu bana bırakın diyor Allah. AMA GÜNÜMÜZDE ŞERİAT İSTERİZ DİYEREK, KENDİLERİNE BEŞERİ ŞERİAT YARATANLAR, NAMAZ KILMAYANA, ORUÇ TUTMAYANA KARŞI, NASIL CEZALARA HÜKMETTİKLERİNİ HEPİMİZ BİLİYORUZ. Örneğin Allah Kur’an’da bizlerin nasıl bir yol izlememiz gerektiği konusundan bahsederken, ADALETLİ OLUN, YARDIM SEVER OLUN, ASLA SİZDEN BİZDENDİR AYRIMINI YAPMAYIN DİYE UYARIR. Ama şeriat ile yönetildiğini iddia eden ülkelerde, bunların hiç birisini göremezsiniz. Bu uyarıları yapan Rabbimiz, BENİM ŞERİATIMDA ASLA ZORLAMA YOKTUR DER. Peki neden? ÇÜNKÜ ALLAH BİZLERİ BU DÜNYADA, İNDİRDİĞİ VAHYİNDEN/KUR'AN'DAN ONUN HÜKÜMLERİNDEN BİZZAT ALLAH İLE BAŞ BAŞA BİZLERİ İMTİHAN ETTİĞİNİ SÖYLÜYORDA ONDAN. Yani bu imtihan topluca olmuyor. Hatta bizim imtihanımızdan hiç kimse sorumluda değildir. Onun için dinde zorlama yoktur der Rabbimiz. Allah bakalım kullarımın hangisi, benim onları sorumlu tuttuğum vahyime/Kur’an’a uyacak, ya da bakalım kimler kendilerine, atalarından gelen rivayetlerin oluşturduğu şeriata uyacak diye imtihan ediyor. BU DURUMDA, ZORLA İMTİHAN OLUR MU? Allah yine imtihan gereği, iki şekilde uyarıyor. Örneğin alkol, içki ve kumardan sakının, uzak durun çünkü bunlar şeytan işi bir pisliktir diyor. Bunların bizleri Allah’tan uzaklaştıracağı uyarısını yapıyor. Bu uyarılara uymayanı da hiç kimse cezalandıramaz. Kur’an’ın şeriatında bu cezayı verecek yalnız Allah’tır. Ama beşerin yarattığı şeriatı şöyle bir araştırın, ne demek istediğimi anlayacaksınız. Şunu da hatırlatmak isterim toplumun düzenini, huzurunu sağlamak için Allah, bazı hükümler vermiştir Kur’an’da. Örnek verelim ZİNA, HIRSIZLIK. Bunları yapanları Allah, cezalandırın ki toplumun düzeni bozulmasın diyor. Yine düzenin sağlanması için KISASA KISAS hükmünü getirmiştir. Bu ayetlerden de anlıyoruz ki, Allah şeriatını çok açık bir şekilde Kur’an’da belirtmiş, hiç kimse bu şeriata ilave yapamaz. Allah’ın şeriatında kanunlar ve kurallar çok açıktır. Rabbimiz bizlerin örnek insan olmamızı istiyor. Bu örneklik her insanın bizzat kendisini yetiştirip doğruya yönelmesi ile olacağını, zorlamayla olmayacağını bizlere anlatıyor. Onun içinde Allah bu dünyada, güzel şeyler yaparsanız onun mükâfatını huzuruma gelince alırsınız, tam tersini yaparsanız onunda karşılığını göreceğinizi unutmayın diyor. ALLAH’IN ŞERİATI, TOPLUMUN DÜZENİ, HUZURUNU SAĞLAMAKLA DOĞRU ORANTILIDIR. LÜTFEN ALLAH'IN ŞERİATI İLE ZAMANIN, DEĞİŞEN ÇAĞIN GEREKLERİ DOĞRULTUSUNDA, DEVLETİ YÖNETENLERİN ÇIKARACAĞI KANUNLARLA KARIŞTIRMAYALIM. BU KANUNLAR ÇAĞIN İHTİYACINA GÖRE DEĞİŞİR. AMA ALLAH'IN ŞERİATI, KANUNLARI EVRENSEL OLDUĞU İÇİN DEĞİŞMEZ. Bu şeriatın kurallarını da Allah, yalnız ben koyarım diyor. Lütfen Allah’ın şeriatını Kur’an’dan öğrenelim. Öğrenelim ki, ona ilave yapmaya çalışıp, buda Allah’ın şeriatıdır diye toplumu kandırmaya çalışanların tuzağına düşmeyelim. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
-
Allah'ın Kitabı İle Beşeri Kitapları Karşılaştıranlara.
Bizler Müslüman olduğumuzu övüne övüne söyleriz. İman ettiğin Kur’an’ı hiç anlayarak ve düşünerek okudun mu diye sorduğumuzda, neredeyse yüzde doksanımız okumadığımızı söyleriz. Hatta bunu yapmadığımızın da savunmasını yaparak, zaten Kur’an’ın meali tercümesi Kur’an değildir. Okusam ne olacak, ben âlim miyim ki Kur’an’ı anlayayım, Kur’an’ı herkes anlayamaz diye de yaptığımız yanlışımıza delil yaratırız. Böyle inandırıldığımız içinde, kendimize güvenilir veliler, gavslar ararız. Bu hatamızın sonucunu da hep birlikte görüyoruz, ama ders alan var mı? Hiç sanmıyorum çünkü, aklımızı kullanma dini konularda devre dışı da ondan. Ama ev ya da araba alırken araştırmadığımız sormadığımız kimse yoktur. Buda bizlerin, imanımıza gösterdiğimiz değerin açık bir kanıtıdır. Tabi bu yanlış savunmayı, eğer Kur’an’ı anladığımız dilden okusaydık asla yapmazdık, hatta nasıl büyük bir yanılgı içinde olduğumuzu anlar, Allah’tan bağışlanmayı dilerdik. Kur’an ile gereken bağı kuramadığımız için, akılla mantıkla izah edilemeyecek saygısızlığı Kur’an’a yapıyor, doğruluğundan asla emin olamayacağımız, Resule ait olduğu iddia edilen rivayet hadislerle Kur’an’ı, bakın nasıl eşit tutarak ne diyoruz. “KURAN'DA VAHİY, HADİSİ ŞERİFTE VAHİY İKİSİ BİRBİRİNDEN AYRILMAZ. AYIRAN SAPITIR VE DİNDEN CIKAR ALLAH HİDAYET VERSİN.” Bunun şirk olduğunu fark edemeyene Kur’an’dan bahsetmek, ayetlerden örnek vermek ne yazık ki fayda etmiyor. Şirk başka bir ilaha, Allah’a inanmak değildir. Şirk Allah’ın yetkisini gücünü, yaratılmış bir beşere vererek onu ilahlaştırmak demektir ve Allah bunu yapanları affetmem diyor. Böyle yapanlara Kur’an müşrik diyor. Hatırlatırım müşrik iman etmiş, ama imanını gereği gibi yaşayamayan demektir. Kur’an’ın indiriliş amaçlarından biriside, müşriklerin yanlışlarını düzeltmek adınadır. Çünkü Rabbimiz ben hükmüme hiç kimseyi ortak etmem diyor. Ortak etmeye çalışanlara da bakın ne diyor. “ALLAH, KENDİSİNE ORTAK KOŞULMASINI ASLA BAĞIŞLAMAZ; BUNDAN BAŞKA GÜNAHLARI, DİLEDİĞİ KİMSE İÇİN BAĞIŞLAR. ALLAH'A ORTAK KOŞAN KİMSE BÜYÜK BİR GÜNAH İLE İFTİRA ETMİŞ OLUR.” (Nisa 48) Kur’an ile buluşamadığımız içinde, İNDİRİLEN DİNDEN HABERSİZ, ÖĞRETİLEN DİNİ ALLAH’IN İNDİRDİĞİ DİN ZANNETMEMİZ, o bilgileri kaynakları adeta Kur’an ile eş tutmamız kaçınılmaz olacaktır. Yüce Rabbimize onun dinine ve indirdiği Kur’an’a öyle saygısızlıklar yapıyoruz ki, Kur’an’ı öpüp başımıza koyduğumuz davranışımız, gösterişten öte gitmiyor. Yaşantımızda bundan farksız ne yazık ki. Rabbimiz Resulü dâhil Allah ile kulu arasında hiç kimsenin olamayacağını söylüyor ve Müddesir 11. Ayetinde bakın Resulüne ne diyor. “TEK BAŞIMA YARATTIĞIMLA BENİ BAŞ BAŞA BIRAK!” Tebliğini yap, daha sonra kulumla aramdan çekil diyor. Buradan da şunu çok açık anlıyoruz, Allah ile kulu arasında hiç kimse yoktur. Çünkü İslam dininde ruhban sınıfının, yani dini anlatacak öğretecek bir sınıfın, kişinin olmadığını da Kur’an açıkça bildiriyor. Peki, Kur’an’ı nasıl anlayacağız bu durumda? İşte imtihanımızın en önemli kısmı da burada başlıyor. Önce şunu hatırlatmak isterim. Rabbimiz ben kulumun kapasitesi ölçüsünce sorumlu tutraım diyor. Bu ne demek? Kulum, ona gönderdiğim Kur'an'ı okuyacak, anlayabilmek ve hayatına geçirmek için, elinden geleni yapacak. Allah güvenilecek VELİNİZ yalnız benim, sakın kendinize VELİLER edinip ardı sıra gitmeyin, onların sözlerine kanmayın. Kur’an’ı yemin olsun ki anlayasınız ve hiç kimseye muhtaç olmayasınız diye KOLAYLAŞTIRDIK diyor, bizler sanki Allah’a inat, kolayda ne kadar kolay Kur’an’ı herkes anlayamaz, deyip işin içinden çıkıyoruz. Biz kitapta hiçbir eksik bırakmadık, nice örneklerle açıkladık diyor, bizler tam tersine Kur'an açık ve detaylı değildir herkes anlayamaz diyebiliyoruz. sanki inatla, Allah'ın önümüze sürdüğü Kur'an'ı itiyoruz ama farkında değiliz. Aklınızı kullanın, aklını kullanmayanı pislik içinde bırakırım diyor, bizler akılla İslam yaşanmaz diyoruz. Allah bizlerin yalnız Kur’an’ın ipine sarılmamızı istiyorsa, Kur’an’ı nereden ve kimden anlayıp öğreneceğimiz, çok net ve açık değil mi? HAŞA ALLAH KULUNA ANLATAMADIĞI İZAH EDEMEDİĞİ BİR KİTAP GÖNDERİP, BİRDE SAKIN VELİLER EDİNİP ARDINA DÜŞMEYİN DİYEREK, BİZİ TUZAĞA MI DÜŞÜRÜYOR DA, ALLAH’A GÜVENMEYİP VELİ, GAVS EDİNİYOR ONLARIN SÖZLERİNE İNANIYORUZ. ALLAH’IN HAŞA KULUNA İZAH EDEMEDİĞİ KUR’AN’I, ONLAR MI İZAH EDİYOR. LÜTFEN ALLAH'A ONUN KİTABINA GÜVENELİM O NUR, IŞIK KALBİZİMİ AYDINLATACAKTIR. Bizler ne dediğimizi, neye inandığımızı inanın bilmiyoruz. Ne yazık ki Kur’an ile gereken bağı kuramadığımızdan, onu anladığımız dilden okuyup üzerinde düşünme zahmetinde bulunmuyoruz. BÖYLE OLUNCA İNDİRİLEN DİNE DEĞİL, ÖĞRETİLEN RİVAYETLERLE ŞEKİLLENDİRİLMİŞ ANLATILAN DİNE İNANDIĞIMIZ İÇİN, KUR’AN’I HERKES ANLAYAMAZ ONU VELİ OLANLAR ANLAR DEYİP, İŞİN İÇİNDEN ÇIKIYORUZ. Kendimizi aldatıyoruz ve bizleri Allah ile aldatanların tuzağına böylece rahatlıkla düşüyoruz. Farkında değiliz Allah’a güvenmemiz gerekirken, Allah’ın yasakladığı edindiğimiz Velilere, onların sözlerine güveniyoruz. Lütfen unutmayalım din, dünyada maddi çıkarlar için kullanılmaya müsait en kolay olanıdır. Onun için Allah Kur’an’da bizleri uyarıyor ve “SAKIN SİZİ ALLAH İLE ALDATMASINLAR.” Diyerek bizleri yalnız Kur’an’a sarılmamızı emrediyor. Anlattıkları gibi Kur’an açık, anlaşılır ve detaylı olmasaydı, Rabbimiz bizlerin yalnız Kur’an’a sarılmamızı ister miydi? Toplumun kafasını karıştıranlar, dine yaptıkları ilaveleri ve alıştıkları gelenekleri örnek gösterip, bakın şunlar ya da bunlar Kur’an’da yok, demek ki yalnız Kur’an ile İslam yaşanmıyormuş diyerek, Kur’an’dan habersiz Müslümanları çok rahat aldatabiliyorlar. ALLAH’IN İNDİRDİĞİ ARI DURU İSLAM’I BOZMAK İÇİN, MÜSLÜMAN OLARAK İÇİMİZE SIZMIŞ ALLAH’IN LANETLEDİĞİ, YAHUDİLER OLDUĞUNU LÜTFEN UNUTMAYALIM. Batılı, hurafeyi, ataların inancını yaşayabilmek için Kur’an ile ilgili öyle örnekler veriyorlar ki, adeta Kur’an küçümseniyor ve beşerin yazdığı kitaplarla eş tutuluyor, onlarla karşılaştırılarak örnekler veriliyor. Allah’ın yemin ederek anlayasınız ve hiç kimseye muhtaç olmayasınız, haydi bir benzerini getirin bakalım diyerek meydan okuduğu Kur’an’ın tam tersini kanıtlamaya çalışanlar, bakın nasıl örnek veriyorlar, adeta Allah’a onun kitabına şirk koşarak. “DEVLETLER KANUN ÇIKARIYOR AMA BİR MAHKEMELİK OLDUĞUNUZDA, AVUKATLAR SİZİ SAVUNUYOR. SİZ TÜM KANUNLARI BİLEMEYEBİLİRSİNİZ.” “OKULDA EĞİTİM GÖRÜYORUZ. TEK BAŞIMIZA MÜHENDİS, BİLİM ADAMI OLABİLİYOR MUYUZ? BAŞIMIZDA BİR EĞİTEN ÖĞRETEN ÖĞRETMENLERİMİZ VAR.” Örneklere bakar mısınız lütfen. Kendisine güvenmeyen, mutlaka birilerinin güdümünde olmak zorunda hisseden, bir toplum ne yazık ki işte böyle yaratıldı. İlmi, mühendisliği yaratan zaten Allah ve onun kanunları. Allah bizlerden ne avukat olmamızı istiyor nede mühendis. Doğru dürüst, adaletli Allah’ın yolundan giden kullar olmamızı istiyor ve onun için Kur’an’ı YEMİN EDEREK kolaylaştırmış bir şeklide gönderdiğini söylüyor. Çünkü biliyor ki her kulum aynı kapasitede değildir, aynı ortam onlara sağlanamayacaktır. Ama bizler çok üzgünüm, Allah'ın yeminine bile güvenmiyoruz. Peki, bu durumda Allah’ın bizler anlayalım ve doğru yolu bulalım diye, birçok kez yemin ederek nice örnekler verip kolaylaştırdığı, yol gösterici Kur’an ile verilen beşeri örnekleri, onların kitaplarını nasıl karşılaştırma cesaretinde bulunuruz. Bu kadar mı gözlerimiz kör, kulaklarımız sağır, kalplerimiz taş kesti. Sizlere soruyorum, Allah KUR’AN’I GÖNÜL GÖZLERİNİ AÇACAK YOL GÖSTERİCİ REHBER NUR, IŞIK olsun diye gönderdik diyorsa, hangi beşeri kitap bu özelliği taşır da, onlarla karşılaştırma cesaretini gösteriyoruz. KUR’AN ALLAH’IN KELAMIDIR, ONUN YANINA YA DA KARŞISINA KOYACAK VE ÖRNEK VERECEK, ONUNLA KARŞILAŞTIRACAK, EŞ TUTACAK HİÇ BİR BİLGİ KİTAP OLMADIĞI HALDE, BİZLER ATALARIMIZIN İNANCINI YAŞAYABİLMEK VE NEFSİMİZİ MEMNUN ETMEK İÇİN KANITLAR YARATABİLMEK ADINA, NASIL OLURDA KARŞILAŞTIRMALAR YAPARIZ. Değerli dostlarım bunu yapanlara ne denir biliyor musunuz CAHİL CESARETİ. Aklı başında Kur’an ile buluşan, onun nuru ile imanını harmanlayarak, imanını kalbine yerleştiren hiçbir Müslüman, böyle sözler söylemez, bu karşılaştırmaları yapmaz. Çünkü bilir ki bu karşılaştırmalar, Allah’ın kitabına meydan okumaktır, şirktir. Rabbimiz Zuhruf 44. Ayetinde, SİZLERİ KUR’AN’DAN SORUMLU TUTUYORUM diye açıkça hükmünü verdiyse, sizce her bilginin açıklanmadığı, detayını vermediği, her aklı başında kulnun anlayamayacağı bir kitaptan sorumlu tutar mı Rabbimiz bizleri? Allah’a işte böyle adaletsizliği isnat ediyoruz, ama farkında bile değiliz. Allah düşün aklını kullan diye boşuna uyarmıyor bizleri. Aklını kullanmayan kullarının da pislik ve rezillik içinde bırakırım diye de uyarmasının nedeni, günümüzde yaşadığımız İslam toplumundan anlaşılıyor. Dilerim batıldan ve hurafeden uzak, yalnız Allah’a güvenerek yalnız onun ipi Kur’an’a sarılan, HAK İLE BATILI AYIRAN, Allah’ın azınlık halis kullarında oluruz. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
-
Bizler Fecr Suresi 27-28. Ayetlerde Bahsedilen, Allah'ın Sevgili Kullarından Olabildik Mi?
Bu makalemde sizlerin üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim ayetler, fecr suresi 27 ve 28. Ayetler olacak. Allah bu ayetinde doğru yolu, bu dünyada HUZURU bulmuş kullarına diyor ki, ey huzuru doğru yolu bulmuş kulum. Benim istediğim doğru yolda giderek, ben senden memnun sende huzurlu bir şekilde bana dönüyorsun. Acaba bizler Allah'ın memnun olduğu kullarından olup, Rabbimize gönül rahatlığıyla dönebilme huzuru içinde miyiz? Yoksa.....? Evet o yoksanın cevabını, bu dünyada mutlaka vermeliyiz. Gelin önce ayeti yazalım, üzerinde birlikte düşünelim. Fecr 27-28: EY HUZURA KAVUŞAN NEFİS (İNSAN)! SEN (ALLAH’TAN) MEMNUN, (ALLAH DA) SENDEN RAZI OLARAK RABBİNE DÖN! (Mehmet Okuyan meali) Allah ayetinde indirdiği Kur’an’a uyan ve böylece huzur bulan kullarına sesleniyor ve diyor ki, BEN SENDEN MEMNUN VE RAZI OLARAK, SENDE DOĞRU YOLU BULMUŞ OLARAK HUZUR İÇİNDE BANA DÖN. Devamındaki ayette de, Allah’ın razı olduğu kullarını nasıl mükâfatlandıracağını bildiriyor ve SALİH KULLARIMIN ARASINA KATIL, GİR CENNETİME DİYOR. Ayetin son cümlesi çok önemli. Senden razı olarak Rabbine dön diyor. Rabbine dön uyarısı, batıl ve sanıdan uzak Allah'ın vahyine iman etmiş tüm kullarına yapılıyor. Yazdığım ayetin öncesindeki ayetleri lütfen okuyunuz. Yoldan sapmış, iman ettiğini söylediği halde, imanının gereklerini yerine getirmemiş insanlardan bahsediliyor. Hatta bu insanların çoğunluğu, hesap günü pişmanlılarını dile getirken, bakın ne söyleyeceklermiş. “KEŞKE BU HAYATIM İÇİN ÖNCEDEN BİR ŞEY YAPSAYDIM” İsterseniz Allah’ın kendisinden razı olduğu bu kullarından, Rabbimiz ne istedi de onlardan razı oldu ve böylece o insanlarda huzura kavuşup cennetine Allah davet ediyor, şimdide onu Kur’an’dan anlamaya çalışalım. Eğer başka kaynaklardan araştırmaya çalışırsak, inanın Allah’ın razı olmadığı, o pişmanlıklarını dile getiren kulları arasında oluruz. Bu ayeti farklı bir şekilde anlayan düşünceyede, yer vermek isterim. Şöyle deniyor. Ayetin öncesinde inancının gereklerini doğru yerine getirmemiş, kendisini batıl inançlarla avutan ve bununla mutlu olan, huzur bulan kişden bahsediliyor deniyor. Yanlış yoldasın, doğru yolu bulanların, Allah'ın halis kullarının arasına dahil ol ki, Allah'ta senden razı olanlardan olsun. Böylece onlarla birlikte cennetime gir şeklinde anlam veriyorlar. Yani burada huzura kavuşmuş sözü, tam ters anlamındadır deniyor. Doğrusunu Allah bilir. Bizler bıkmadan usanmadan, gerçeklerin arayışında olmalıyız. Allah biz kullarını Kur'an'da nasıl ve neyle uyarmıştı, önce ona bakalım. Bakalım ki bizler, Allah’ın sarılmamız gereken bilgilere sarılıp huzura kavuşup, Allah’ın razı olduğu kullarından mıyız, onu doğru anlayalım. Rabbimiz Ali İmran 103. Ayetinde uyarıyor ve “HEP BİRLİKTE ALLAH’IN İPİNE/ KUR’AN’A SIMSIKI SARILIN. PARÇALANIP BÖLÜNMEYİN.” Diyordu, bizler Allah’ın bu uyarısına iman ediyor ve hayatımıza geçirip Allah’ın indirdiği İslam dinini yaşarken, yalnız Allah’ın ipi Kur’an'a sarılıyor dinde asla bölünmüyorsak, bizler Allah’ın doğru yolunda giden huzuru bulmuş Allah'ın cenneti ile mükâfatlandırılacak, kulları arasındayız demektir. Yazar Mehmet Akif Ersoy'un, bu konuda çok dikkat çekici bir sözünü hatırlatmak istiyorum. “BEŞ ON MÜNAFIĞIN İMANINA KANDIK. BİR UYKUYA DALDIK Kİ, CEHENNEMDE UYANDIK.” Mehmet Akif Ersoy. Allah Enam 38. Ayetinde “BİZ O KİTAPTA HİÇBİR ŞEYİ EKSİK BIRAKMADIK.” Diye uyardığı halde, bizler atalarımızın dine yaptığı ilaveleri, batıl inancını Kur’an’da göremediğimizde hiç düşünmeden genel çoğunluğumuz, şöyle demiyor muyuz? Eksiksiz olan Kur’an değil, Allah bu ayetindeki eksiksiz kitap olarak, kendi katındaki kitaptan bahsediyor, Kur’an her detayı vermez, yalnız Kur'an ile zaten İslam yaşanmaz. Allah'ın ayetlerinin detayını Resulün rivayet hadislerinden ve mezhep âlimlerinden öğreniyoruz diye inanıyorsak, BİZLER HALA ALLAH'IN HAK OLAN KUR'AN GERÇEKLERİ İLE BULUŞAMAMIŞ, BÖYLECE HUZURU BULAMAMIŞ BATILIN İPİNE SARILMIŞ VE ALLAH’IN MEMNUN OLMADIĞI KULLARI ARASINDAYIZ DEMEKTİR. Neden biliyor musunuz? Allah İsra suresi 89. Ayetinde ne diyordu Kur’an için hatırlayalım. “ANDOLSUN, BİZ BU KUR’AN’DA İNSANLARA, HER TÜRLÜ MİSALİ DEĞİŞİK ŞEKİLLERDE AÇIKLADIK. YİNE DE İNSANLARIN ÇOĞU ANCAK İNKÂRDA DİRETTİLER.” Ne yazık ki Allah biz Kur’an’da her türlü misali değişik şekilde açıkladık dediği halde, insanların Allah’ın sözüne güvenip inanacakları yerde, edindikleri VELİ, GAVS dedikleri kişilere inanmalarını Allah, inkârda diretme olarak açıklıyor. Hatırlatırım tüm bu hataları yapanlar İman ettiğini zanneden kişiler. Zuhruf suresi 44. Ayeti tebliğ alan ve zerre kadar düşünen aklını kullanan bir Müslüman, bu hataları asla yapmaz. Ayeti hatırlayalım. “ŞÜPHESİZ BU KUR’AN, SANA VE KAVMİNE BİR ÖĞÜT VE BİR ŞEREFTİR, ONDAN HESABA ÇEKİLECEKSİNİZ.” Zuhruf 44 Allah apaçık hükmünü verip, kullarım benim indirdiğim Kur’an’ın ipine sarılın, çünkü biz Kur’an’ı nice örneklerle açıkladık. Yemin olsun ki anlayasınız, hiç kimseye muhtaç olmayasınız diye kolaylaştırdık. Sakın Kur’an’ın sınırlarını aşmayın. Çünkü sizleri Kur’an’dan hesaba çekeceğim dediğini tebliğ aldığımız halde, eğer bizler Allah’ın bu hükümlerini hayatımıza geçirmeyip, “NE YANİ ALLAH RESULÜNÜ, POSTACI DİYEMİ GÖNDERDİ” diyerek kendimizi hala avutuyor ve batılı rivayetleri Kur’an’ın önüne geçirip, bu bilgiler olmasaydı Kur’an’ı anlaşılamaz kapalı kalırdı diyorsak, bizlerin iman kalplerine hala yerleşmemiş ve Allah’ın bizlerden memnun olmadığı kullarının arasındayız demektir. Hâlbuki Allah Resulüne verdiği görevi, yetkiyi bizlere anlatırken nasıl bilgiler veriyordu? “RESULE DÜŞEN APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR.” (Ankebut 18) “SENİN GÖREVİN SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR.” (Rad 40) Bizler Allah’ın apaçık uyarılarını dikkate almıyor ve hala batılı yaşayabilmek için, ALLAH’IN HAK OLAN AYETLERİNİN BİR KISMINA GÖZLERİMİZİ YUMUYORSAK, bizler hala Allah’ın doğru yolunda gidip, huzuru yakalayanların safında değiliz demektir. Bakın Allah gerçek Hak olanın hangi bilgiler olduğunu söylüyor. “GERÇEK HAK OLAN, RABBİNDEN GELENDİR. O HALDE KUŞKULANANLARDAN OLMA!” (Bakara 147) Allah apaçık gerçek, HAK olan Allah katından gelendir diyor ve bizlerin HAK olan Kur’an’ın asla dışına çıkmamızı yasaklıyorsa, bu uyarılara kulak asmayıp, hala YALNIZ KUR’AN İLE İSLAM YAŞANMAZ DİYEREK mezheplerin ve rivayetlerin bizlere öğretisini Kur’an’da göremediğimizde, bakın Kur’an'da şu yok, bu yok demek ki yalnız Kur’an ile İslam yaşanmıyormuş, ibadetlerimizi hayatımıza geçiremiyor muşuz diyerek, beşeri ilaveleri adeta Allah’ın vahyinin tamamlayıcısı olarak görmeye devam ediyorsak, değerli dostlarım iman bizlerin kalbine hala yerleşmemiş ve bizler hala fecr suresi 27 ve 28. Ayetinde, Allah’ın huzura kavuşan kullarından olamamışız demektir. Verecek çok örnekler var. Bizler Allah’ın dini İslam’ı yaşarken, tek bir ayete ters düşen bir inancımız varsa, o batıl bizleri tamamen Kur’an’dan uzaklaştıracaktır. İmanımıza bir damla zehir bulaştıysa O zehir mutlaka inancımızın tamamını kaplayıp, bizlerin ebedi hayatımızı karartacaktır, lütfen bu gerçeği unutmayalım. Allah’ın Resulü O örnek insana karşı bizlerin sevgisini kullanan, BİZLERİ ALLAH İLE ALDATANLARIN LÜTFEN TUZAĞINA, KUR’AN’A SARILARAK DÜŞMEYELİM. Unutmayalım lütfen, Allah sizleri Kur’an’dan sorumlu tutuyorum diye hüküm verdiyse, bizlere öğretilen hatta ibadetlerimize yapılan ilavelerden asla sorumlu tutmaz. Allah ne emretmiş ve ne kadar detay vermişse lütfen onu anlamaya çalışalım ve onu hayatımıza geçirelim ki, HUZURA KAVUŞAN VE HESAP GÜNÜDE ALLAH’IN BİZLERDEN MEMNUN OLAN, KULLARI ARASINDA OLALIM. “İŞTE ONLAR, RABLERİNDEN GELEN BİR HİDAYET ÜZEREDİRLER ve KURTULUŞA ERENLER DE ANCAK ONLARDIR.”( Bakara 5) “ANDOLSUN BİZ, KUR’AN’I DÜŞÜNÜP ÖĞÜT ALMAK İÇİN KOLAYLAŞTIRDIK. VAR MI DÜŞÜNÜP ÖĞÜT ALAN?” (Kamer 17) “EY İNSANLAR! ŞÜPHESİZ SİZE RABBİNİZDEN KESİN BİR DELİL GELDİ VE SİZE APAÇIK BİR NUR İNDİRDİK.” (Nisa 174) “ONLARIN ÇOĞU, ZANDAN BAŞKA BİR ŞEYE UYMAZ. ŞÜPHESİZ ZAN, HAKTAN HİÇBİR ŞEYİN YERİNİ TUTMAZ. ALLAH, ONLARIN YAPMAKTA OLDUKLARINI ÇOK İYİ BİLENDİR.” (Yunus 36) Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
-
İmanımızı, İnancımızı Kalbimize Yerleştirememenin Acısını Çekiyoruz. "Hucurat 14. Ayet."
Bu makalemde sizleri, bir konu üzerinde özellikle düşünmeye davet etmek istiyorum. Televizyonlarda basında öyle haberler dinliyoruz ki, sizlerde izleyince bunu Allah’a iman eden, Allah'tan korkan bir insanın, yapması mümkün değil diyorsunuz eminim. Çok daha ilginci biraz araştırdığınızda, bu kişinin dış görünüşünde dindar hatta namazını aksatmayan, hacca da gitmiş, orucunu eksiksiz tutmuş bir insan olduğunu görünce, şaşkınlığınız bir kat daha artıyor. Peki, Allah korkusu olan bir insan, küçük bir çocuğu her ne olursa olsun öldürür, ya da ırzına geçer mi? Buna benzer haberleri hep duyuyoruz. Allah korkusu olmayan, yoldan sapmış bir insandan her şey beklenir. ÇÜNKÜ YALNIZ İMAN ETTİM DEMEK, İNSANI DOĞRU YOLA İLETMEZ. İMANIN ÖZÜNÜ, EMİRLERİNİ HAYATINA GEÇİRDİĞİNDE, ANCAK DOĞRU YOLU BULURSUN. Dilinden Allah’ı ve Resulünü düşünmeyen bir insan, o sapkın insanların yaptığı zinayı, katliamı yapıyorsa, bir yerlerde çok büyük yanlış var demektir. Gelin bu konu üzerinde, Kur'an ışığında birlikte düşünelim. Allah iman ettiğini söyleyen bedevi, göçebe Araplardan, Kur’an’da bir örnek veriyor önce ona bakalım. Hucurat 14: GÖÇEBE ARAPLAR “İMAN ETTİK!” DEDİLER. DE Kİ: “SİZ (HENÜZ) İMAN ETMEDİNİZ AMA ‘TESLİM OLDUK!’ DEYİN! (ÇÜNKÜ) İMAN HENÜZ KALPLERİNİZE YERLEŞMEDİ. ALLAH’A VE ELÇİSİNE İTAAT EDERSENİZ (ALLAH) İŞLERİNİZDEN HİÇBİR ŞEYİ EKSİLTMEZ.” ŞÜPHESİZ Kİ ALLAH ÇOK BAĞIŞLAYANDIR, ÇOK MERHAMETLİDİR. (Mehmet Okuyan) Allah göçebe Arapların yaptığı yanlışlara örnek veriyor. Onlar iman ettik derler, ama İMANLARI HENÜZ KALPLERİNE YERLEŞMEDİ diyor. Demek ki iman ettim diyerek, ibadetlerimizide gösterişe dönüştürdüysek, O iman kalbize yerleşmemiş demektir. Yine Arapların kız çocuklarını diri diri toprağa gömdükleri konusunda Allah örnek verirken Tekvir suresinde, bu yaptıklarının hesabı onlara sorulacaktır diyor. BUNU TEBLİĞ ALAN BİR MÜSLÜMAN, KÜÇÜCÜK ÇOCUĞU ÖLDÜREBİLİR Mİ? Kur'an ile yetinmeyip rivayetlerle dinini yaşan, elbette hiç korkmadan herşeyi yapar. Çünkü kendisinin, ben iman ettim dediği için cehennem azabından, Allah'ın Resulünün şefaati ile kurtulacağına inanıyor. Rabbimiz sizin imanınız sözde kalmış, iman eden kulum bana verdiği sözünü tutar ve benim hükümlerime eksiksiz TESLİM OLUR diye açıklama yapıyor. Bizler yalnız Allah’ın vahyi Kur’an’a mı teslim oluyoruz? Sanırım sorun burada. Gerçek iman eden bir Müslüman, Elçisinin tebliğ ettiği Kur’an’a itaat eder yalnız ona teslim olur ve hayatına geçirirse, İŞTE O ZAMAN İMAN KALPLERİNE YERLEŞMİŞ DEMEKTİR. Gerçekten de bizlerin imanı, ne yazık ki kalplerimize daha yerleşemedi. Çünkü imanımız sözde kaldı, özüne inemedik. ALLAH’IN VAHYİNİ YETERSİZ GÖREREK, İKİNCİ PLANA ATTIK. Rivayetleri, sanı bilgileri din edindik, bu bilgilerle Kur’an’ı ancak anlayabileceğimize inandık. ÖYLE OLUNCADA İMANIMIZ BOŞLUKTA KALDI, KALBİMİZE YERLEŞEMEDİ. Kur’an bedevi Arapların yaptığı, bir başka yanlıştan örnek veriyor. Onu da hatırlayalım. Tevbe 101: ÇEVRENİZDEKİ BEDEVÎLERDEN BİRTAKIM MÜNAFIKLAR VARDIR. MEDİNE HALKINDAN DA MÜNAFIKLIKTA DİRENENLER VAR Kİ, SEN ONLARI BİLMEZSİN. BİZ ONLARI BİLİRİZ. ONLARA İKİ DEFA AZAP EDECEĞİZ. SONRA DA BÜYÜK BİR AZABA İTİLECEKLERDİR. (Diyanet meali) Ayette iman ettiğini söyleyen, yine göçebe Arapların yaptığı, çok büyük hataya örnek veriyor. Bakın onlar iman ettiklerini söyledikleri halde, ayette onlara MÜNAFIK diyor. Yani Allah’ın yolundan, vahyinde sapmış dinde bölünmüş, toplumun inançlarında KARGAŞA yaratanlar olduğunu söylüyor. Münafık, iman ettiğini söylediği halde, imanın gereklerini yani Kur’an’ın şeriatını yaşamayıp, atalarının inançları şeriatı ile İslam’ı yaşamaya çalışanları için, Allah bunlara münafık diyor. Allah’ta Resulünü uyarıyor. Onlar iman ettik diyorlar ama onlara inanma diyor. BAKIN BURASI ÇOK ÖNEMLİ. ALLAH’IN RESULÜ BİLE, GERÇEK İMAN EDENİ AYIRAMAYABİLİYORMUŞ. GÜNÜMÜZDE BİZLER, RESULÜN BİLE AYIRAMADIĞINI AYIRIYORMUŞ GİBİ, BAZI KİŞİLERİ VELİ, ÂLİM, ALLAH DOSTU İLAN EDİP, ONLARIN SÖZLERİYLE İMANIMIZI YAŞADIĞIMIZDAN, ALDATILDIĞIMIZI ÇOK GEÇ FARK EDİYORUZ. Allah Resulüne, Onların Nasıl Sapkın Bir İnanç Üzerinde Olduklarını biz biliriz, sen bilemezsin diyor. Demek ki iman ettim demekle iş bitmiyormuş. Namazı eksiksiz kılsan da, oruç tutup Hacca da gitsen, Allah’ın koyduğu sınırların dışına çıkıyor, Onun istediği bir kul olamıyorsak, İman kalplerimize yerleşemediği İçin, boşa çaba harcıyoruz demekmiş. Rabbimiz bu münafıklara, sözünü yerine getirmedikleri için İKİ DEFA AZAP EDECEĞİM DİYOR. Basında yaklaşık 20 gündür konuşulan bir haber var. Sekiz yaşındaki küçük bir kız öldürülüyor ve çuvala konup, nehrin kenarına gömüyorlar. Bu köyde herkes Müslüman ve dindar insanlar. Basından öğrendiğimiz kadarıyla, bir kişi itiraf etmiş bana bu çuvalı verdiler gömmemi istediler, sanırım para karşılığı. Ondan sonra eve gidip, namaz kıldım diye, bir televizyonda haber çıktı. İnanın içim sızladı, bu sözler eğer doğruysa. Hangi dinden olursa olsun, içinde Allah korkusu olan bir insan, HUNHARCA ÖLDÜRÜLEN O GÜNAHSIZ KÜÇÜK ÇOCUĞU ÖLDÜRENLERİN CESEDİNİ, GİZLEMEK İÇİN ONLARA YARDIM EDER Mİ? Etmez diyeceksiniz. Bu kişide zere kadar Allah korkusu olsaydı bu zulmü, katliamı gizleyip daha sonrada ALLAH’IN HUZURUNA NAMAZA DURABİLİR MİYDİ? Elbette duramazdı. Buna benzer olayları dindar olduğu söylenen kişilerin, birçok olayını televizyonlarda duyarız ve üzülürüz. Çünkü yalnız kendileri değil, İslam dinini de kötü göstermiş oluyorlar. Sorun İslam’da değil, insanların uslanmaz azgın nefislerinde. Önce onu Allah'ın vahyi Kur'an ile terbiye etmeden, Allah’ın dinini asla doğru yaşayamayız. BİR MÜSLÜMAN, İMAN ETTİM DEMEKLE, İMAN ETMİŞ OLMAZ. İMANINI ÖZELLİKLE BATILDAN VE HURAFEDEN UZAK, YALNIZ ALLAH’IN KİTABI İLE ÖNCE YAŞAYACAK, DAHA SONRADA O İMANI KALBİNE YERLEŞTİRECEK. Bu konu ile ilgili bir ayet daha hatırlatmak istiyorum. Ankebut 45: (Ey Muhammed!) KİTAPTAN SANA VAHYOLUNANI OKU, NAMAZI DA DOSDOĞRU KIL. ÇÜNKÜ NAMAZ, İNSANI HAYÂSIZLIKTAN VE KÖTÜLÜKTEN ALIKOR. ALLAH’I ANMAK (OLAN NAMAZ) ELBETTE EN BÜYÜK İBADETTİR. ALLAH, YAPTIKLARINIZI BİLİYOR. (Diyanet meali) Ayette namaz diye çevrilen kelime SALAT tır. Ne yazık ki her gördüğümüz salatı namaz diye çevirirsek, namaz kılan sahtekârlar, adaletsizler zinayı umursamadan yapan namaz kılanlardan oluruz. Allah bizlerden ilk önce namaz kılmamızı, oruç tutmamızı istemiyor. Önce istediğim gibi bir insan ol diyor. Allah Asr suresinde bizleri uyardığı gibi, iman ettim diyen kulum öncelikle, SALİH AMELLER İŞLEYECEK. Yani topluma faydalı insan olacak, yardım sever, adaletli hoş görülü bir insan olacak. İkinci çok önemli konu, bir Müslüman din kardeşine HAK OLANI YANİ BATIL VE HURAFEDEN UZAK, ALLAH KATINDAN GELEN KUR’AN’I TAVSİYE EDECEK. Yine iman eden bir Müslüman, öncelikle din kardeşini batıla, hurafeye inanması için baskı yapanlara karşı, SABRI TAVSİYE EDECEK, ÇÜNKÜ HAK YOLUNDAN GİDENLER AZINLIK, BATILI ATALARIN DİNİNİ YAŞAYANLAR ÇOĞUNLUKTA ONDAN. Daha sonrada elbette Allah’a karşı kulluk görevimizi, Kur’an’ın sınırlarını aşmadan yerine getirecektir. Ancak bu gerçekleri yerine getiren bir Müslüman’ın İMANI KALBİNE YERLEŞEBİLİR. Böyle bir Müslümanın kıldığı namaz, Allah’a karşı yaptığı dua ve din kardeşlerini karşı verdiği destek, onun imanını güçlendirdiği için O NAMAZ, DUA YAPTIĞI YARDIM VE DESTEK O İNSANI HAYÂSIZLIKTAN, FUHUŞTAN, TÜM KÖTÜLÜKLERDEN ALIKOYAR. Allah’ın istediği vasıfları taşımayan bir Müslümanın imanı kalbine yerleşmediyse, İSTEDİĞİ KADAR NAMAZ KILSIN, ALLAH’A DUA ETSİN O KİŞİYİ NAMAZ NE KÖTÜLÜKLERDEN ALI KOYAR, NEDE HAYÂSIZLIKTAN ALIKOYAR. ÇÜNKÜ ALLAH BÖYLE KULLARINI HUZURANA ASLA KABUL ETMEZ. Dilerim Kur’an gerçekleri ile yüzleşerek, imanı kalplerine yerleşen, Allah’ın biz kullarından özellikle istediği vasıfları hayatımıza geçiren, Allah’ın azınlık halis kullarından oluruz. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
-
Kur’an Bize Yeter Diyenleri, Dinsiz Kâfir İlan Edenlere, Allah Bakın Nasıl Cevap Veriyor.
Kendisinin tefsir hocası olduğunu söyleyen bir kişi, video konuşmasında açıkça şu sözleri söyleyebiliyor. “ÜLKEMİZDE KUR’AN BİZE YETER DİYEN DİNSİZLER ÇIKTI. BUNLARA DİREK GEVUR DİYEBİLİRSİNİZ.” Peki, bu sözleri neden ve ne amaçla söylüyor olabilir. Elbette mezheplerin ve atalarının geleneksel inancının dine yaptığı ilavelerini Kur’an’da göremediklerinde, ne yazık ki Kur’an İslam’ın yaşanması için yetersiz görülebiliyor. Tıpkı Kitap Ehlinin Allah’ın Resulüne itiraz edip, Kur’an’a inanırız ama bizim atalarımızdan günümüze gelen inançlarımız da var, onları da yaşarız dediklerinde, Allah Resulüne onları uyarmak için nasıl bir ayet indirmişti hatırlayalım. “KENDİLERİNE OKUNAN KİTABI, SANA İNDİRMİŞ OLMAMIZ ONLARA YETMEDİ Mİ? ŞÜPHESİZ BUNDA İNANAN BİR KAVİM İÇİN BİR RAHMET VE BİR ÖĞÜT VARDIR. (Ankebut 51) Lütfen ayete bakar mısınız? Allah kendilerine indirdiğimiz Kur’an yetmiyor mu diyor, Kur’an’a iman ettiğini söyleyen ve kendisini tefsir hocası, âlimi ilan eden kişiler ise neler söylüyor. Sanki Allah haşa ayetlerini açıklamamış, tefsir etmemişte bu kişiler açıklayıp bizim imanımızı kurtarmışcasına, batılı savunabiliyorlar. Kur'an'ı tefsir ettiğini söyleyenlerin hepsi, ayetten kendilernin ne anladıklarını yazıyorlar. Ya yanlış anladıysa diye soran bile yok. Dahada kötüsü, sen direk Kur'an'ı anlayamazsın okuma, tefsir kitaplarını okumalısın diyede, adeta kendilerini ruhban ilan edip Müslümanları kendi kitaplarına davet ediyorlar. Sizce bu ayetin hükmüne göre, KUR’AN BANA YETER DİYEN Mİ KÂFİRDİR, yoksa yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz diyerek, Kur’an’ın yanına mezheplerin koyduğu kurallar ve Allah’ın Resulüne ait olduğu iddia edilen, rivayet hadisleri olmasaydı asla ne Kur’an’ı anlardık, nede Allah’ın emirlerini yaşayamazdık DİYENLER Mİ KÂFİRDİR, ne dersiniz? Gerçekleri huzura vardığımızda göreceğiz. Doğrusu her şey çok açık ama kâfir kararını vermek bizlere düşmez, bu karar yalnız Allah’a aittir. Kendisini tefsir âlimi ilan eden bu kişi konuşmasında, çok ilginç bir örnek veriyor ve hiç korkmadan, çekinmeden hatta kalbi titremeden diyor ki; “TABİKİ KUR’AN BİZE YETMİYOR. HABİBİM, ONLARA İNDİRDİĞİM KUR’AN’I SEN AÇIKLA DİYE SENİ PEYGAMBER GÖNDERDİM DİYOR” DİYEREK, BATIL İNANÇLARINA KANIT YARATMAYA ÇALIŞIYOR. Ayeti yazalım, Kur’an bütünlüğünde birlikte düşünelim. Buna benzer birçok ayet Kur'an'da görebilirsiniz. Nahl 44: (O RESULLERİ) APAÇIK BELGELER VE KİTAPLARLA GÖNDERDİK. İNSANLARA, KENDİLERİNE İNDİRİLENİ AÇIKLAMAN VE ONLARIN DA (ÜZERİNDE) DÜŞÜNMELERİ İÇİN SANA BU KUR’AN’I İNDİRDİK.(Diyanet meali) Ayette siz Allah’ın Resulüne, habibim diye seslendiğini gördünüz mü? Elbette yok ama ayete eklemekte her zaman ki gibi bir kusur görmüyorlar. Birde ben yıllardır sıralı tefsir yapıyorum diyebiliyorlar. İşte böyle rivayetlerin ve batılın etkisinde tefsir yaapıyorlar. BUNDAN DAHA BÜYÜK BİR TEHLİKE OLABİLİR Mİ? Ayetin ilk cümlesinde Allah, apaçık belgelerle ve kitaplarla gönderdiğini söylüyor, tüm Resullerine gönderdiği Kitapları. SİZCE APAÇIK OLAN BİR BELGE, AÇIKLANMAYA MUHTAÇ OLABİLİR Mİ? Nedenini de açıklıyor, insanlara gönderdiğim vahyimi AÇIKLAMAN yani AÇIKÇA TEBLİĞ ETMEN ve onlarda bu açık vahiy üzerinde DÜŞÜNSÜNLER diye belirtiyor. Şöyle düşünelim, bu ayette Allah ben açıklamadım detay vermedim detayını sen anlatırsın, verdiğim emirleri nasıl yerine getirecekleri konusunda detaylı bilgiyi sen verirsin mi diyor? Eğer öyle söylediyse, GERÇEKTEN KUR’AN BİZE YETMEZDİ. Ama ayetin daha başında apaçık gönderdiğini söylediğine göre ve başka bir ayetinde biz kitapta hiç bir eksik bırakmadık, yalnız Kur'an'ın ipine sarılın dediğine göre, Resulün Kur’an’ı açıklaması sözünden ne anlamamız gerektiğini, kendi düşüncemize göre değil, Kur’an’a göre anlamamız gerektiği, çok açık anlaşılıyor. İsterseniz bu sorunun cevabını Kur’an’dan arayalım ki hata yapmayalım. Acaba gerçekten Kur’an açıklanmamış, detay verilmemişte, onu Allah’ın Resulümü açıklamış onu doğru öğrenelim. Enam 126: BU, RABBİNİN DOSDOĞRU YOLUDUR. ŞÜPHESİZ DÜŞÜNÜP ÖĞÜT ALACAK BİR TOPLUM İÇİN ÂYETLERİ AYRI AYRI AÇIKLADIK. (Diyanet meali) Enam 114: (DE Kİ:) “ALLAH’TAN BAŞKA BİR HAKEM Mİ ARAYACAĞIM? HÂLBUKİ SİZE KİTABI AÇIKLANMIŞ OLARAK İNDİREN O’DUR.” KENDİLERİNE KİTAP VERDİĞİMİZ KİMSELER, KUR’AN’IN GERÇEKTEN RABBİN TARAFINDAN İNDİRİLMİŞ OLDUĞUNU BİLİRLER. SAKIN ŞÜPHEYE DÜŞENLERDEN OLMA! (Kur’an yolu Diyanet işleri) Araf 52: GERÇEKTEN ONLARA, İNANAN BİR TOPLUM İÇİN YOL GÖSTERİCİ VE RAHMET OLARAK, İÇİNDE TAM BİLGİYE DAYALI AÇIKLAMALAR YAPTIĞIMIZ BİR KİTAP GETİRDİK. (Kur’an yolu Diyanet işleri) Hud suresi 1: ELİF. LÂM. RÂ. (BU SANA İNDİRİLEN), HİKMET SAHİBİ (VE) HER ŞEYDEN HABERDAR OLAN (ALLAH) TARAFINDAN ÂYETLERİ SAĞLAMLAŞTIRILMIŞ, SONRA DA AÇIKLANMIŞ BİR KİTAPTIR. (Diyanet vakfı) Bu ayetlere benzer onlarca ayet vardır ki, Kur’an’ı anlayalım ve hiç kimseye muhtaç olmayalım diye bizzat Allah’ın kendisinin, indirilmeden açıklanarak gönderildiğini Kıyame 18 ve 19. Ayetinde bakın nasıl açıkladığını söylüyor. “O HALDE ONU OKUDUĞUMUZ ZAMAN, SEN ONUN OKUNUŞUNU TAKİP ET. SONRA ONU AÇIKLAMAK DA BİZE AİTTİR.” Demek ki Kur’an’ı detaylandıran anlaşılır halde açıklayan, bizzat Allah olduğu anlaşılıyor. Nahl suresi 44. Ayetinde sana indirileni, kullarıma açıklaman için gönderdik sözünden ne anlamamız gerektiği, sanırım anlaşılmıştır. Açıklanmamış bir ayet olmadığını, onlarca ayetinden anladık. Demek ki Rabbimiz Resulüne şunu söylüyor. AYETLERİMİ KULLARIMA AÇIKÇA BİLDİR, TEBLİĞ ET VE ATALARININ İNANÇLARINDAN VAZGEÇSİNLER DİYOR. Nahl 44. Ayetin sonunda da zaten, Allah’ın Resulü açıkça tebliğ ettikten sonra, ayetler üzerinde düşünsünler diyor. Allah hem biz kullarını Kur’an’dan hesaba çekecek, hem de kendi korumasındaki Kuran’ı açıklamadan, bizler Resulün rivayet hadislerinden mi öğreneceğiz Kur’an’ın tüm detaylarını? Lütfen çok değil biraz düşünelim. Böyle bir adaletsizliği lütfen, Allah’a nispet etmeyelim, pişman oluruz. Ayetler açıklanmamış olsaydı, Allah yalnız Kur'an'ın ipine sarılın demez, Resulümde Kur'an'ın yanında ayetlerimi açıkladığı kitaplarınada uyun derdi. Allah ayetlerim üzerinde, aklınızı kullanın ey kullarım diyorsa, gelin bu konuda daha detaylı aklımızı kullanalım, ama referansımız elbette yalnız Kur’an olsun. Makalemde bahsettiğim ve kendisini tefsir uzmanı olduğunu söyleyen kişi, günümüz İslam toplumunun, neden Kur’an’ı yeterli görmediğine çok dikkat çekici bir örnek vermiş ve bakın ne diyor Kur’an’ın yetmeyeceğini kanıtlayabilmek adına. “KUR’AN KABEYİ TAVAF ET DİYOR TAVAF NE, KUR’AN’DA NE OLDUĞU YOK.” Bu ve benzeri örnekleri geleneksel İslam inancında çok görürsünüz ve şunu da duymuşsunuzdur, ALLAH NAMAZ KIL DİYOR AMA KAÇ REKÂT KILACAĞIZ, NASIL KILINACAK DETAY YOK diyebiliyorlar ne için, mezheplerin dine yaptığı ilaveleri ve batıl inançlarını dinin asli unsuru yapabilmek ve TOPLUMU KENDİLERİNE MUHTAÇ ETMEK VE İSTEDİKLERİ GİBİ YÖNETEBİLMEK İÇİN ELBETTE. Bizler öyle bir batıl inanç yaratmışız ki kendimize, Kitap Ehliyle adeta yarışıyoruz. Allah birçok ayetinde Hz. İsa’nın vefat ettiğini söyler. Ama bizler Allah’ın Kur’an’da apaçık söylediklerini değil, mezheplerin ve batıl inançların sözlerine daha çok önem veriyoruz ve bakın bu konuda kendimizi hangi bilgilerle kandırıyoruz. “HZ. İSA’NIN YERYÜZÜNE İNECEĞİ HAKKINDA, 100 TANE HADİS VAR.“ Bu konuda rivayetler çok, ama neden Kur’an’da geleceğine dair tek bir ayet yok? Tam tersine onun vefat ettiğini söylüyor Kur’an, ama ne yazık ki ALLAH’I DİNLEYEN YOK. Rabbimiz boşuna Adiyat suresi 6. Ayetinde, “İNSAN, RABBİNE KARŞI ÇOK NANKÖRDÜR” demiyor. Ama bu nankörlüğümüzün hesabını, mahşer günü vereceğiz. O çetin gün pişman olmak istemeyen, doğruluğundan emin olduğumuz YALNIZ KUR’AN’A SARILIR VE YALNIZ KUR’AN İLE İSLAM YAŞANMAZ DEMEZ. DAHADA ÖMELİSİ BATIL İNANÇLARIMIZI YAŞAMAK İÇİN, KUR’AN BİZE YETMEZ DEMEYELİM. BUNU YARARSAK, ALLAH’A KARŞI NANKÖRLÜK YAPMIŞ OLURUZ. Özellikle şunu söylemek isterim, Allah açıklamadığı izah etmediği hiçbir şeyden bizleri sorumlu tutmaz. Peki neden? ÇÜNKÜ ALLAH BİZLERİ KUR’AN’DAN SORUMLU TUTACAĞINA HÜKMETMİŞ VE YİNE BİZLERİN YALNIZ KUR’AN’IN İPİNE SARILMAMIZI EMRETMİŞTİR. Kur’an’da hiçbir eksik bırakmadığını nice örneklerle açıkladığını da, üstüne basa basa söylüyor. Hatta Kur’an’ın sınırlarını aşmamızı da yasaklamıştır. Bu durumda hemen kendimize soralım ve düşünelim. Allah kabeyi tavaf edin derken, bu emrini açıklamamış olabilir mi? Elbette mümkün değil. Önce Allah’ın Hac emri konusuna bakalım. Tavaf kelimesi bizim anladığımız anlamda Kur’an’da geçmez ve bahsedilmez. Örneğin 7 kez çevresini dönmek, hacerül Esvet taşının selamlanması, erkeklerin Hac esnasında dikişsiz ihram dedikleri kıyafeti giymesi, şeytan taşlaması türünden inançlar Kur’an’ın değil geleneğin, mezheplerin öğretisidir. Bunları Kur’an’da göremeyiz, çünkü Allah’ın emri, haccın gerekleri değildir. Hac konusunda Kur’an çok geniş bilgiler verir. Haram aylarda hac görevimizi yapabileceğimizden tutun, kaç gün haçta kalacağımızı, dışarıdan gelenler isterse kurban kesmeyip, 3 gün haçta, 7 günde evlerine döndüklerinde oruç tutabilecekleri bilgisini verir. Kâbe de sefa ve Merve tepelerini ziyaret etmemizde, bir sakınca yoktur diye de açıklama yapar. Bu bilgiyi dahi veren Allah, günümüzde mezheplerin rivayetlerin dine yaptığı ilaveleri de bizlerden isteseydi, onları da bizlere bildirmez miydi? . Hacca gittiğimizde, Allah’ı hep birlikte zikretmemizi, anmamızı namaz kılmamız gerektiği bilgisi verilir Kur’an’da. Bu kadar detaylı bilgiler veren Rabbimiz, kabenin çevresini 7 kez dönmemizi isteseydi onu da açıklamaz mıydı? Allah namaz vakitleri bizzat belirtip, abdesi nasıl alacağımızın detayını da tarif ettiyse, kendi huzuruna salata/namaza durmanın uzunluğu konusunda bir sınırlama yapmayıp, kısaltılmış namazı bizzat tarif edip, normal şartlardaki namazın uzunluğunu özellikle bizlere bıraktıysa, bizler bunu nasıl olurda bir eksiklik gibi görüp, BAKIN DEMEK Kİ KUR’AN YETMİYORMUŞ DERİZ. BİRDE KUR’AN YETER DİYENLERE, NASIL OLURDA DİNSİZ KÂFİR YAKIŞTIRMASI YAPARIZ? Değerli dostlarım lütfen kendimize gelelim ve imanımızı KUR’AN İLE SORGULYALIM. İnanın yaşadığımız İslam, Allah’ın indirdiği İslam’dan çok uzak, neredeyse adı kalmış desem yanlış olmaz. Bir Müslümana düşen, din kardeşini YALNIZ KUR’AN’A DAVET ETMEK VE YALNIZ KUR’AN İLE UYARMAK OLMALIDIR. DİLERİM YALNIZ KUR’AN’I YETERLİ GÖREN VE YALNIZ ONUN İPİNE SARILAN, ALLAH’IN AZINLIK HALİS KULLARI ARASINDA OLURUZ. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
-
Asr Suresi 1-2-3. Ayetleri Göz Ardı Etmeyelim. Allah'ın İstediği Kullarından Olalım.
Bu makalemde sizlerin, üzerinde düşünmeye davet etmek istediğim sure ASR suresi olacak. Bu sure 3 ayetten oluşuyor. Eğer üzerinde dikkatle düşünmeden okur geçersek, kıssadan hisse almamız asla mümkün olmayacaktır. Zaten İslam toplumuna baktığımızda, ders almadığımız anlaşılıyor. Allah özellikle bir başlık altında, bu kısa sureyi göndermesinin, çok önemli bir sebebi olmalı. Çünkü bizler öncelikle Allah’ın bizlerden ne istediğini, nasıl bir kul olmamızı tavsiye ettiğini anlamak yerine, öncelikle yapmamız gerekeni yapmayıp, daha sonra yapmamız gerekenleri yaptığımızdan, YAPTIKLARIMIZIN KARŞILIĞINIDA ALLAH’TAN GÖREMİYORUZ. Bir binanın temelini sağlam atamadıysak, daha sonra yapacaklarımızı istediğimiz kadar özenle yapmaya çalışsak ta, hiçbir faydası olmayacaktır. Konumuzla ilgili ayeti önce yazalım. ASR 1-2.-3: ANDOLSUN ZAMANA Kİ, İNSAN GERÇEKTEN ZİYAN İÇİNDEDİR. ANCAK, İMAN EDİP DE SÂLİH AMELLER İŞLEYENLER, BİRBİRLERİNE HAKKI TAVSİYE EDENLER, BİRBİRLERİNE SABRI TAVSİYE EDENLER BAŞKA (ONLAR ZİYANDA DEĞİLLERDİR). (Diyanet meali) Allah tek bir surede, biz kulları için çok önemli bir konuya açıklık getirmek için, bu sureyi özellikle indirdiği anlaşılıyor. Elbette bizlerin yaptığı yanlışlara, dikkat çekmek için. Rabbimiz biz insanların yaptığı yanlışlardan dolayı kızgınlığını belirterek, İNSAN GERÇEKTEN ZİYAN İÇİNDEDİR DİYOR. Yani yaptıklarımızın hepsi, boşa gidiyor diyor Rabbimiz. Yine buna benzer ikazını, Yusuf suresi 106. Ayetinde ne diye uyarıyordu hatırlayalım. “ONLARIN ÇOĞU ALLAH’A, ANCAK ORTAK KOŞARAK İNANIRLAR” Demek ki Allah biz iman edenlerden, öncelikle çok önemli bazı şeyler istiyor ve yanlış yapıyorsunuz diye uyarıyor. Ayette çok özel başlıklarla, iman ettiğini söyleyen biz kullarından bakın neler istiyor. Allah, iman ettiğini söyleyen benim kulum öncelikle, SÂLİH AMELLER İŞLEMELİDİR DİYOR. Yani insanlar arasında ayırt etmeden iyilikler yapan hayırda ve barışta yarışan doğru, dürüst sözüne güvenilir örnek bir insan olmamızı istiyor ve ancak böyle kullarım ziyana uğramayanlardır diye belirtiyor. Demek ki Allah öncelikle iman eden kulundan bunu istiyor. Yine ayetin devamında Allah biz kullarından, bakın nasıl bir insan olmamızı istiyor. “BİRBİRLERİNE HAKKI TAVSİYE EDENLER.” Peki, sizler HAKKI tavsiye eder sözünden ne anladınız? Onu da Allah Kur’an’da apaçık bildiriyor ve bakın ne diyordu Bakara 147. Ayetinde. “HAK RABBİNDEN GELENDİR, ARTIK SAKIN ŞÜPHE EDENLERDEN OLMA.” Demek ki iman ettim diyen ziyana uğramayacak, Allah’ın huzurunda yüzü kara çıkmayacak Allah’ın sevgili kulu, İMAN EDEN DİN KARDEŞİNE YALNIZ HAK OLANI, YANİ ALLAH KATINDAN İNDİRİLENİ TAVSİYE EDERMİŞ. Peki, bizler böylemi yapıyoruz, yoksa HAK olanın yanına, doğruluğundan asla emin olamayacağımız rivayetleri de mi ilave ediyoruz, ne deşiniz? Üçüncü olarak Allah’ın biz kullarından, olmazsa olmaz tavsiyesi, BİRBİRİMİZE SABRI TAVSİYE ETMEKMİŞ. Peki, hangi konuda sabredeceğiz burası önemli. Yoksa sana zulmedene, adaletsiz davranana sabret demiyor Rabbimiz. Enam suresi 116. Ayetinde Allah, çok önemli bir konuda bizleri uyarıyor ve ne diyordu hatırlayalım. “YERYÜZÜNDEKİLERİN ÇOĞUNLUĞUNA UYARSAN, SENİ ALLAH'IN YOLUNDAN SAPTIRIRLAR. ONLAR ZANDAN BAŞKA BİR ŞEYE UYMAZLAR VE ONLAR SADECE YALAN SÖYLERLER.” (Enam 116) Sanırım her şey çok daha net ortaya çıktı. Allah’ın istediği yolda giden kulları çok azınlık olduğu için, ONLARA ZULÜM YAPAN ÇOĞUNLUK, GERÇEK İMAN EDENLERE BASKI KURUP ZORLUK ÇIKARANLARA KARŞI, ALLAH SABREDİN DİYOR. Çünkü Allah sabredenlerin, sonunda onları mükâfat beklediği müjdesini veriyor. Değerli dostlarım, bizler iman ettik dedikten sonra, öncelikle Allah’ın bizlerden istediği bu özellikleri hayatımıza geçirdik mi? Yani hiç ayrım yapmadan, bu bizden değil demeden, Salih amel işleyip YALNIZ ALLAH KATINDAN GELEN HAK OLANIMI TAVSİYE ETTİK VE SABIRLI OLDUK. Yoksa şu kişi benim gibi düşünmüyor inanmıyor diyerek, onu öteledik dışladık, hakaret etmeyi ona reva mı gördük? Hakkı tavsiye edelim derken, YALNIZ ALLAH KATINDAN GELEN KUR’AN İLE İSLAM YAŞANMAZ DİYEREK, ALLAH’IN KİTABININ YANINA KİTAPLAR KOYARAK, ONLARIDA MI TAVSİYE ETTİK DİNİMİZİ YAŞARKEN? Eğer bu hataları yapıyorsak, Allah’ın istediği yolu takip etmiyoruz, ziyana uğrayanların safındayız demektir. Hatırlayınız Allah, Resulümde sizler için güzel bir örnek vardır diye, Resulünü örnek gösterir ve Resulü hakkında da Kur’an’da örnekler verir. Peki, Resulün çok dikkat çeken özelliği neydi? Elbette ÜMMİ oluşu. Peki bizlerin, Resulün ÜMMİ oluşundan alacağımız, hiç ders yok mu? İslam’ı mezhep, tarikat ve cemaat eksenli yaşayanlar, Allah’ın Resulünün ÜMMİ oluşundaki gerçekleri ne yazık ki topluma anlatmaktan çekinmişler, hatta işlerine gelmediği için gizlemişlerdir. Çünkü bu gerçek ortaya çıkarsa, onların hükümranlığı sona erecektir. Hz. Muhammet ÜMMİYDİ bunu Kur’an’dan öğreniyoruz. Ümmi kelimesinin anlamı, KİTAP EHLİNE TABİ OLMAYAN ANLAMINDADIR. Hz. Muhammed Allah’ın indirdiği dinden sapmış, batılı hurafeyi atalar dinini Allah’ın dini diye yaşadıklarını fark ettiğinden, Kitap Ehline tabi olmamış, AMA GERÇEKLERİN SÜREKLİ ARAYIŞINDA OLMUŞTUR. Hz. Muhammet O örnek insan, ASR suresinde, Allah’ın saydığı tüm özelliklerine Resul olmadan önce sahipti. Kur’an Hz. Muhammed’in yüce bir ahlak üzerinde olduğunu söyler bizlere. Bir başka ayetinde onurlu, yardım sever, adaletli, ayrım yapmadan herkese karşı merhametli, kendisi gibi düşünmeyenlere karşı bile saygılı bir insan olduğu örneklerini Kur’an’dan öğreniyoruz. Hatta şura suresi 52. Ayetinde Allah, ümmi oluşuna açıklık getirmek için ne diyordu hatırlayalım. “SEN KİTAP NEDİR, İMAN NEDİR BİLMEZDİN.” SENİ DOĞRU YOLA VAHYİMİZLE BİZ İLETTİK DİYE BİLGİ VERİR. DEMEK Kİ HZ. MUHAMMED, KİTAP EHLİNE TABİ OLMADIĞI İÇİN DAHA ÖNCE NE NAMAZ KILIYORDU, NE ORUÇ TUYORDU. AMA DOĞRUNUN GERÇEĞİN ARAYIŞI İÇİNDEYDİ. LÜTFEN ŞU GERÇEĞİ GÖZ ARDI ETMEYELİM. ALLAH BATILI, HURAFEYİ ATALARININ RİVAYET VE SANI İNANCINI DİN EDİNEN KİTAP EHLİNİN ARASINDAN KENDİSİNE RESUL SEÇMEK YERİNE, ÜMMİ OLUP SANIYA, RİVAYETLERE SAPMAMIŞ AMA GERÇEKLERİN ARAYIŞINDA OLAN VE ALLAH’IN BİZ KULLARINDAN İSTEDİĞİ VASIFLARA SAHİP BU KULUNU RESUL SEÇMİŞTİR. BU VASIFLARA SAHİP OLAN BİR İNSAN, ELBETTE HAK OLAN GERÇEKLERİ TEBLİĞ ALDIKTAN SONRA, ALLAH’A KARŞI KULLUK GÖREVİNİDE, BATIL VE HURAFEDEN UZAK, EKSİKSİZ YERİNE GETİRECEKTİR. Allah boşuna, Resulümde sizler için güzel bir örnek vardır demiyor. Demek ki Allah’ın öncelikli bizlerden istediği HURAFEDEN, SANIDAN, RİVAYETLERDEN UZAK Salih ameller işlememiz, yani topluma faydalı olmamız çok önemli. Yine Allah’ın bizlerden istediği ÇEVRESİNE YALNIZ HAK OLANI, YANİ ALLAH KATINDAN GELENİ TASİYE ETMESİDE, İMANIMIZIN OLMAZSA OLMAZ ŞARTI. Zaten Allah’ın Resulü Enbiya 45. Ayetinden de anlaşılacağı gibi, bizleri yalnız neyle uyardığını söylüyordu hatırlayalım. BEN SADECE, ALLAH’IN VAHYİ İLE SİZİ İKAZ EDİYORUM, UYARIYORUM. Tüm bu gerçekleri görmek istemeyene, ne söylerseniz söyleyin fayda etmeyecektir. Değerli dostlarım, Lütfen yaşadığımız İslam’ı Kur’an ile sorgulayalım. Çünkü bizlere yaşatılan İslam, Allah’ın Kur’an’da emrettiği İslam ile hiç bağdaşmıyor. Bizlere verilen emanet canımızı teslim etmeden, lütfen inancımızı gözden geçirelim ama delilimiz ve kanıtımız lütfen yalnız Kur’an olsun. Çünkü Allah bizlere bir söz vermiş bu konuda ve ne demişti? Zuhruf 44: ŞÜPHESİZ BU KUR’AN, SANA VE KAVMİNE BİR ÖĞÜT VE BİR ŞEREFTİR, ONDAN HESABA ÇEKİLECEKSİNİZ. (Diyanet meali) Sizce haşa Allah sözünden dönerde, Resulümü herhalde postacı diye göndermedim, Resulümde benim gibi dinde hükümler koyar. Onun hadisleri de Kur’an gibidir, onlardan da sorumluydunuz der mi mahşer günü? Hatta ben hükmüme hiç kimseyi ortak etmem, diye bizleri Allah uyardığı halde. KARAR SİZLERİN, İMTİHAN SİZİN İMTİHANINIZ. KİME İNANACAĞINIZ VE GÜVENECEĞİNİZ SİZE KALMIŞ. Şunu lütfen unutmayalım, Allah güvenilecek VELİNİZ yalnız benim dediği halde, kendimize güvenilecek VELİLER edindiysek, mahşer günü bu kişilerin saklanacak yer arayacaklarının örneğini de Allah Kur’an’da veriyor. ALLAH CÜMLEMİZİN YARDIMCISI OLSUN İNŞALLAH. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
-
KUR’AN’DA ALKOL VE KUMAR KONUSUNDA GEÇEN, AYETLER ÜZERİNDE BİRLİKTE DÜŞÜNELİM.
Değerli dostlarım, bu makalemde sizlerin üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim konu, Kur’an’da ALKOL VE KUMAR konusunda geçen ayetleri, Kur’an bütünlüğünde düşünmeye davet etmek istiyorum. Bizler geleneğin ve mezheplerin öğretisiyle ayetleri anlamaya çalıştığımız için, kendimizce kelimelere farklı anlamlar verip, Allah’ın bizlere anlatmaya çalıştığından, farklı anlamlar yüklüyoruz ayetlere. Konumuzla ilgili önce iki ayeti hatırlatmak istiyorum. Maide 90: EY İNANANLAR! ALKOL, KUMAR, DİKİLİ TAŞLAR, FAL OKLARI ŞEYTAN İŞİ BİRER PİSLİKTİR. BUNLARDAN KAÇININIZ Kİ KURTULUŞA ERESİNİZ. (Bayraktar Bayraklı) Maide 91: ŞEYTAN, İÇKİ VE KUMAR YOLUYLA ARANIZA YALNIZCA DÜŞMANLIK VE KİN SOKMAK, (DAHASI), SİZİ ALLAH’I HATIRLAMAKTAN VE SALÂT TAN (İBADETTEN) ALIKOYMAK İSTER. (ARTIK BUNLARDAN) VAZGEÇTİNİZ DEĞİL Mİ? (Mehmet Okuyan) Bu iki ayette bahsedilen iki konu üzerinde özellikle durmak istiyorum. ALKOL VE KUMAR. Allah bu ikisi içinde, dikkat ederseniz, bunlar haramdır deyip kestirip atmıyor, ama bizleri farklı bir yöntemle bu illetten vaz geçirmeye çalıştığını görüyoruz. Özellikle şeytan işi bir pislik deyimini kullanıyor. Devamında bu sözlerine Rabbimiz açıklık getiriyor ve diyor ki, şeytan içki ve kumarla aranıza düşmanlık ve kin sokar huzursuz ve mutsuz bir hayatınız olur diye uyarıyor. Uyarıya devam ediyor içki/alkol ve kumar sizi Allah’ı anmaktan uzaklaştırır diye de son noktayı koyuyor. Maide 91. Ayetin son cümlesinde Allah, bu iki ayette yapılan uyarının amacını açıklıyor ve diyor ki TÜM BU AÇIKLAMALARIMDAN SONRA ALKOLDEN VE KUMARDAN VAZGEÇTİNİZ DEĞİL Mİ DİYOR. Demek ki Allah bu uyarılarıyla, bizleri bu iki illetten, imtihanımız gereği özellikle vazgeçmemiz için örnekler veriyor devamında, başımıza neler geleceği bilgisini verip ikaz ediyor. Hatırlatırım Allah zina, hırsızlık, adam öldürmek gibi haramları yasakları sayarken, hiçbir zaman vazgeçtiniz değil mi şeklinde bir uyarıda bulunmaz. Bu konuyu doğru anlamak istiyorsak, lütfen makaleyi sonuna kadar okuyunuz. Şimdide bu konuyla ilgili Kur’an’dan, diğer ayetlere bakalım. Aynı ayeti iki farklı tercümeden, konumuzla ilgili bölümlerini yazmak istiyorum. Bakara 219: SANA İÇKİYİ VE KUMARI SORARLAR. DE Kİ: “ONLARDA HEM BÜYÜK GÜNAH, HEM DE İNSANLAR İÇİN (BAZI ZAHİRÎ) YARARLAR VARDIR. AMA GÜNAHLARI YARARLARINDAN BÜYÜKTÜR….. (Diyanet meali) Bakara 219: SANA İÇKİYİ VE KUMARI SORUYORLAR. DE Kİ: BU İKİSİNDE İNSANLAR İÇİN BÜYÜK ZARAR VE BAZI FAYDALAR VARDIR; ZARARLARI DA FAYDALARINDAN BÜYÜKTÜR….( Kur’an yolu/Diyanet işleri.) Özellikle iki mealden yazdım ama dikkat ettiyseniz, her ikisi de aslında Diyanetin tercümesi. İlk tercümede alkol ve kumarın biz insanlar için BÜYÜK GÜNAH vardır diyor. Diğerinde ise BÜYÜK ZARAR vardır diyor. Elbette her türlü zararlı şeyden bizlerin uzak durması gerekir. Ayet üzerinde birlikte düşünelim. Dikkat ettiyseniz alkol ve kumardan bahsedilirken, birbirinin tam zıttı iki şey söyleniyor. Bunların kısmen az olsa da FAYDALARI olabileceği söyleniyor. Peki, bunun tam zıttı nedir? Elbette ZARARLARI kelimesi, tam zıt anlamındadır. Süleymaniye Vakfı da bu ayeti tercüme ederken, ayette geçen “İSM” kelimesini özellikle kullanıp, parantez içine bakın nasıl anlamını yazmış. “DE Kİ HER İKİSİNDE BÜYÜK BİR İSM (ZARARLAR) VE İNSANLAR İÇİN YARARLAR VARDIR” Elbette şunu söyleyebiliriz Alkol ve kumarda ısrar edenler, bu kötü alışkanlıkları onları, günaha sürükleyecektir diyebiliriz. Şimdide yine aynı konuda farklı bir ayeti hatırlayalım. Araf 33: DE Kİ “ RABBİM SADECE ŞUNLARI YASAK (HARAM) ETTİ: İSTER AÇIK, İSTER GİZLİ OLSUN HER TÜRLÜ FUHUŞ, İSM (BU KİTAPTA ANLATILAN GÜNAHLARI), HAKSIZ SALDIRI, ALLAH’IN HAKKINDA BİR BELGE (YETKİ) İNDİRMEDİĞİ ŞEYİ O’NA ORTAK SAYMANIZ (ŞİRK) VE ALLAH HAKKINDA BİLMEDİĞİNİZİ SÖYLEMENİZ.” (Süleymaniye vakfı) Ayet üzerinde düşünmeden önce, bir konuya açıklık getirmek istiyorum. Haram kelimesi yasak anlamındadır, yani siz buna GÜNAH da diyebilirsiniz, çünkü yasaklar çiğnendiğinde günaha götürecektir. Allah Kur’an’da işlenen günahlar konusunda, bir ayrım yapıyor muydu? Elbette yapıyor hatırlayalım, Nisa suresi 41. Ayetinde bakın ne diyor. “EĞER SİZE YASAKLANAN BÜYÜK GÜNAHLARDAN KAÇINIRSANIZ, SİZİN KÜÇÜK GÜNAHLARINIZI ÖRTERİZ VE SİZİ DEĞERLİ BİR YERE KOYARIZ.” Araf 33 ayette dikkat ettiyseniz, açıkça ismen belirterek fuhuş yani zinayı yasaklıyor. Devamında detay vermeden genelleme yaparak, her türlü kötü şeyden uzak durun diyor, ama ismen saymıyor. Devamında haksız yere insanlara saldırmak, öldürmekte yasaktır diyor. Devamında da çok açık ŞİRK koşmayı, Allah’ın açıklamadığı bir konuda fikirler yürütmeyi de apaçık yasakladığını, haram kıldığını bildiriyor. Bizler Allah’ın apaçık bildirdiği yasaklar üzerinde çok fazla durmayıp, detay vermediği konularda fikirler yürüterek, bakın buna göre buda haramdır diyerek, kendi düşüncemizi söylemekte sakınca görmüyoruz. Allah’ın emri olmayan onca konuyu, ALLAH EMRİ KABUL ETMEKTE BİR SAKINCA GÖRMEYİP, DİĞER HARAMLAR GİBİ İSMEN BELİRTİLMEMİŞ ALKOL VE KUMAR KONUSUNDA, KUR’AN’IN İZLEDİĞİ YOLU, YÖNTEMİ ANLAYIP BU İLLETİN BAĞIMLILARINA ANLATMAK YERİNE, HİÇ UĞRAŞMADAN ALLAH BUNLARIDA HARAM KILMIŞ, ALKOL ALIYORSAN NAMAZ KILAMAZSIN, DİNDEN ÇIKARSIN DEMEKTE SAKINCA GÖRMÜYORUZ. Buradan şunu çok açık anlıyoruz ki Allah, açıkça ismen örnek verip haram dediği, hatta bir kısmına da cezai hükümler getirdiği haramlar, bizlere bildirilmiş büyük günahlardır ve affedilmeyebileceği bildiriliyor. Gelelim alkol ve kumar konusuna. Siz hiçbir ayette alkol ve kumar konusunu Allah bizlere anlatırken, açıkça HARAMDIR BUNUN CEZASI ŞUDUR dediğini duydunuz mu? Elbette hayır, ama Allah bu konuda bizleri harama götüreceği konusunda uyarıyor. Demek ki Allah kullarına bu konuyu, farklı bir şekilde Kur’an’da ikaz ederek uyardığını anlıyoruz. Bunu önce bizler doğru anlamalıyız ki, aynı yöntemle bu illete müptela olanları uyarmalıyız. Gelelim ayete. Süleymaniye vakfı bu ayette geçen “İSM” kelimesinin yanına, parantez içinde bu kitapta anlatılan günahlar diye not düşmüş. Ama bakara 219. Ayeti tercüme ederken “İSM” kelimesine parantez içinde, ZARARLAR diye tercüme etmiş. Bu tercümeyi farklı meallerde görüyoruz. Demek ki Allah zararlı olan her şeyden bizlerin, uzak durmasını istemiş. Peki, Allah Kur’an’da ZİNAYI, DOMUZU, HIRSIZLIĞI, ADAM ÖLDÜRMEYİ bizzat isim olarak sayıp, haram diyen Rabbimiz, hatta bazılarına cezada hükmedip, bu ayette “İSM” yani genelleme yaparak bizlere zararlı olan bizzat ALKOL VE KUMAR’ a neden haramdır dememiş olabilir? Haram hükmü bizlere Kur’an’da, muhkem yani açık değil de, dolaylı vermiş olabilir mi? Mümkün değil, çünkü sorumlu olduğumuz ayetlerin Allah, MUHKEM yani apaçık olduğunu söylüyor. Bizler, Allah açık muhkem bir şekilde yazmadığı halde alkol ve kumarda bunun içine giriyor, istisnası yok dememiz ne kadar doğru olur? Şunu da hatırlatmak isterim. Benim sanki alkolü ve kumarı savunduğumu Allah serbest bırakmıştır, günah değildir demeye çalıştığımı sakın düşünmeyin. Bunlar Allah’ın dediği gibi, şeytan işi bir pisliktir ve bu alışkanlıklar bizleri GÜNAHA, HATTA AFFEDİLMEYECEK HARAMA GÖTÜREBİLİR. Bizlere düşen Allah’ın biz kullarını, nasıl bu iki illetten vaz geçirmek istiyor, onu doğru anlamaya çalışmak olmalıdır. Burası sizce önemli değil mi? Bunun nedenini araştırıp anlamak yerine, her zaman olduğu gibi, bizler işin kolayına kaçarak, Kur’an’dan zorlamayla delil yaratma çabası içine giriyoruz. Bakara suresi 219. Ayette geçen “İSM” kelimesine, GÜNAH anlamını özellikle veriliyor ve bakın ne deniyor ve delil kanıt gösteriliyor. ARAF 33. AYETİNDE DE GEÇEN VE ALLAH’IN HARAM SAYDIKLARI İÇİNDE İSM/ZARARLI ŞEYLER HARAM DİYORSA, İÇKİ VE KUMARDA HARAM DEMEKTİR DİYE SAVUNMA YAPILIYOR, DELİL GÖSTERİLİYOR. Doğrudur yasaklanmışların içindedir ama bir şartla, bu konuya Allah nasıl yaklaşıyor, nasıl uyarıyor burası çok önemli. İLGİNÇ OLAN SİGARADA "İSM" YANİ ZARARLI ŞEYLERİN İÇİNDEDİR, HATTA ALKOLDEN DAHA ZARARLIDIR. PEKİ GELENEKSEL İSLAM, NEDEN SİGARA HARAM DEMEMİŞTE, FARKLI BİR İSİMLE KONU YUMUŞATILMAYA ÇALIŞILMIŞTIR? İLGİNÇ DEĞİL Mİ? Bu örnek verilirken, ayetlerin birbirini açıkladığı düşüncesinden yola çıkılarak, bağlantı kuruluyor. Kur’an elbette kendisini açıklayan, izah eden eşi benzeri olmayan bir nurdur. Çok doğru. Hatırlatmak isterim Allah, ayetlerini açıkladığını söylüyor ama nasıl açıklıyor? MUHKEM bir şekilde, yani şüphe duymayacak kadar açık örnekler veriyor. Bu konuyu sizlere diğer ayetlerden örnekler vererek açıklamaya çalışacağım, Allah’ın izniyle. Örneğin Araf 33. Ayetin başında haram kıldıklarını sayarken, zina yani fuhuş örneğini veriyor. Ama açık MUHKEM bir şekilde zina/fuhuşun haram olduğu ile ilgi birçok ayet Kur’an’da görebilirsiniz. Yine size savaş açmamış hiç kimseye savaş açmayın, haksız saldırıda bulunmayın, öldürmeyin diye birçok uyarı ayetlerin de Kur’an’da Haram olduğunu okumuşsunuzdur. Allah emretmediği halde, bunlarda Allah katındandır demenin, çok büyük günah/haram olduğu ve bunun Allah’a şirk koşmak olarak kabul ettiğini, Allah’ın bunu HARAM kıldığını söylediği ayetler apaçık Kur’an’da var. Bu durumda bizler imtihanımız gereği Alkol ve kumar konusunda Allah’ın bunlardan uzak durun, çünkü bunlar sizi benden uzaklaştırır, şeytana yaklaştırır şeklinde uyarı ve tavsiyelerini yeterli görmeyip, Allah’ın açıkça vermediği bir hükmün nedenlerini anlamaya araştırmaya çalışmak yerine, BİZLERİN HARAM DEYİP AMACINI NEDENLERİNİ ARAŞTIRMAMAMIZ, KESTİRİP ATMAMIZ DAHA MI DOĞRU OLUR SİZCE? Allah alkol yani her türlü sarhoşluk veren içki ve kumar konusunda bizleri birçok ayetinde uyarıp ve özellikle muhkem bir şekilde asla HARAM kelimesini kullanmadan, bizleri imtihan ederek, bakalım hangi kulum sözümü dinliyor, hangi kulum iradesine sahip oluyor ya da olmuyor, bunun imtihanını veriyoruz. Allah isteseydi özellikle HARAM diyerek örneklerini verdiği gibi içki/alkol ve kumar haramdır diyemez miydi? Elbette derdi. Ama demiyor, peki neden? ÇÜNKÜ ALKOL VE KUMAR BİZ İNSANLARIN NEFSİMİZE ÇOK FAZLA YENİLDİĞİMİZ, KONULARDIR DA ONDAN. Onun için yüce Rabbimiz biz kullarına şefkatini gösteriyor yardım ediyor ve bu illetten bizleri telkin ile öğüt ve eğitimle önce bu illetten uzaklaştırmaya çalışıyor. İnatla terk etmediğimizde, Allah’ın yolundan da uzaklaşacağımızı Rabbimiz bizlere anlatıyor, yani ikna etmeye çalışıyor. Ne yazık ki bizler bu gerçeği anlamak istemiyoruz. ALLAH, KULLARIM ALKOL VE KUMAR İLLETİNDEN KURTULMAZSANIZ, BU İLLET SİZİ SONU ATEŞ OLAN HARAMA SÜRÜKLEYECEKTİR DİYOR. Bu konuda sizlere dikkat çekici örnek bir ayet hatırlatmak istiyorum. Bu ayet, anlatmaya çalıştıklarımı onaylayacaktır. “EY İMAN EDENLER! SARHOŞKEN NE SÖYLEDİĞİNİZİ BİLİNCEYE KADAR. YOLCU OLANLAR HARİÇ, CÜNÜPKEN DE YIKANINCAYA KADAR SALÂT’A (NAMAZA) YAKLAŞMAYIN!” (Nisa 43) Bazı kişilerin bu ayet hoşuna gitmediği için, ayetin hükmünün kalktığını yani nesh edildiğini bile söylüyorlar. Sizlere sormak istiyorum, Allah sarhoşluk veren bir şeyi içmenin direk ismen HARAM olduğunu söyleseydi, sarhoşluğun geçince namaza dur der miydi? Örneğin zina yapan, ismen sayılan haram dediklerini inatla yiyen, insanlara zulmeden hırsızlık yapan kişiler için, Allah’ın bu şekilde yaklaştığı bir ayet var mıdır? Asla göremezsiniz. Çünkü Allah haram dediği bir şeyi yapma alışkanlığı olan bir kulunu, ASLA HUZURUNA DAVET ETMEZ, KABULDE ETMEZ. Demek ki ismen sayılan bu haramlarla, yani yasakla alkol ve kumardan vaz geçmenin, Allah katında farklı özelliği farklı yol ve yöntemi var demektir. Acaba ne olabilir? Değerli dostlarım Allah biz kullarına şefkatiyle yaklaşıyor ve bizleri nefsi alışkanlıklarımızdan sert ve katı bir şekilde vaz geçirmek yerine eğiterek, tavsiyelerde bulunarak, ÖZELLİKLE DE HUZURUNDA NAMAZ İLE TUTARAK, KÖTÜ ALIŞKANLIKLARIMIZDAN ZAMANLA TERAPİYLE VAZ GEÇİRMEYE ÇALIŞIYOR. Allah biliyor ki bu kötü alışkanlıklar edinen kulu, huzuruma salat ile durduğunda, her gün Allah’a vereceği söz, dualar onu bir gün bu illetten vaz geçirecektir. Allah nefsi duygularla ilgili, farklı bir konuda örnek daha veriyordu Kur’an’da hatırladınız mı? ÇOK EŞLİLİK. Yasaklamıyordu ama ne diyordu hatırlayınız, Nisa suresi 129. ayetinde. “NE KADAR UĞRAŞIRSANIZ UĞRAŞIN, KADINLAR ARASINDA ADALETİ YERİNE GETİREMEZSİNİZ.” Sizce Allah adaletin yerine getirilmediği bir evliliği onaylar mı? Adaletsizlik, Allah’ın yasakladığı günahlar, haramlar ”İSM” ler içinde yok mu? Elbette var. Peki, neden bu konunun hiç konusu bile açılmaz ve haramdır, günahtır denmez İslam toplumunda? Allah bu konuya da açıklık getiriyor ve Nisa suresi 3. Ayetinde de, adaletli olan evliliğin ancak, tek eşli olabileceğini bizlere bildiriyor, yani bu alışkanlığınızdan artık vaz geçin diyor Rabbimiz huzur ve mutlu yaşamak istiyorsanız. Bakın Allah bu nefsi konuyu, tıpkı alkol ve kumar alışkanlığı olan kullarına uyguladığı yöntemi kullanarak uyarıyor, ikaz ediyor yol gösteriyor. Çok şükür günümüzde, asla adaletin sağlanamadığı çok eşlilik yok. Allah alkol ve kumar alışkanlığını ya da çok eşliliği zina, hırsızlık gibi haramların/yasakların içinde saysaydı ve böyle kullarım huzuruma durmasın deseydi, her gün güne başlarken ve gün bitiminde salata durup, doğru yolda gideceğim Allah’ım bana yardım et, bu illetten kurtar beni diyeceğimiz salat, dua kapısını Allah bizlere kapatmış olurdu. Lütfen ayetlere kendimiz ilaveler yapmayalım ve Allah bizlere ne anlatıyor, bizlere nasıl yaklaşıyor onu önce anlamaya çalışalım. Daha sonra zaten Rabbimiz bizlerin gönül gözünü açacak bizlere yardım edip, ALLAH’IN EN DOĞRU YOLUNDA EMİN ADIMLARLA İLERLEYECEĞİZ. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK https://kuranadavet1.wordpress.com/ https://twitter.com/KURANA_DAVET http://www.hakyolkuran.com/ https://www.facebook.com/Kuranadavet1/ https://hakyolkuran1.blogspot.com/