halukgta tarafından postalanan herşey
-
KUR’AN’IN DİNİMİZİ VE İMANIMIZI YAŞAYABİLMEK ADINA, BİZLERE YETECEĞİNİ SÖYLEYENLER, YÜZLERCE YILDIR SUSTURULDU.BU GERÇEĞİN ARTIK, KUR’AN İLE FARKINDA OLALIM.
Bu makalemde sizleri düşünmeye davet etmek istediğim konu, günümüzde çok tartışılan ve Allah ın Elçisinin sağlığında Kur’an ın yanında, hadisleri kayda aldırıp aldırmadığı konusu ve KUR’AN IN BİR MÜSLÜMAN İÇİN YETERLİ OLUP OLMADIĞI üzerine olacak. İslam toplumlarının genel çoğunluğu, İslam ı yaşayabilmemiz için, KUR’AN IN BİZLERE YETMEYECEĞİNE İNANDIRILMIŞ ve Kur’an ın özet bilgiler verdiğini, hükümlerini açıklamadığına, Peygamberimizin rivayet hadislerinin açıkladığına inanılmaktadır. Düşünen, Aklı başında hiçbir insanın bunu kabul etmesi mümkün olmaması gerekirken, nasıl olur da genel çoğunluk Müslümanların, buna itiraz etmemesi ve kabul etmesi, aklın devreden çıkartılması ve ellerinden Kur’an ı alınması ile ancak açıklanabilir. Günümüzde ilmin ve iletişimin getirdiği kolaylık, toplumun Kur’an a ve onun apaçık bilgilerine ulaşılabilirliğin getirdiği ışık/aydınlık sayesinde toplumun bir kısmı Kur’an ile buluşmuş ve özgür düşüncenin önündeki perdeyi kaldıranların da çoğalması ile tüm gerçekler ortaya çıkmıştır. YÜZLERCE YILDIR SAKLANAN KUR’AN GERÇEKLERİ, ALLAH IN ELÇİSİNİN HEMEN ÖLÜMÜYLE BAŞLAYAN KUR’AN DAN SAPMA VE O GÜNÜN BASKICI YÖNETİMLERİNİN ETKİSİYLE KUR’AN IN AÇIK HÜKÜMLERİNİN ÜSTÜ ÖRTÜLMÜŞ AMA ALLAH IN KORUMASIYLA YOK EDİLEMEMİŞTİR. Günümüzde adına, modernist diye küçümsenen Müslümanlar, KUR’AN GERÇEKLERİNİN ORTAYA ÇIKMASINDAN SONRA, DİNİMİZİ VE İMANIMIZI YAŞAMAK VE BİZLERE YOL GÖSTERİCİ OLARAK, KUR’AN BİZLERE YETER SÖYLEMLERİNİ ARTIK HAYKIRMAKTA VE ALLAH IN ELÇİSİNİN, ÜMMETİNE KUR’AN I TEBLİĞ ETTİĞİ ZAMANIN GÖRKEMLİ İSLAMININ, TEKRAR FARK EDİLMESİNE NEDEN OLMUŞTUR. Günümüzde, bizlere Kur’an yeter diyenleri küçümseyenlerin, bu akım son 100-150 yılın modernist akımıdır diyenler, İslam tarihini gizleyen, hatta Allah ın ayetlerini saptıranların bir iftirasıdır. Bizlere Kur’an ın yeteceğini söyleyen Allah tır. Ankebut 51. ayetinde Allah, Kur’an ın yanında atalarının rivayet inançlarını da yaşamak istediklerinde, indirdiği ayet bile tek başına bizlere Kur’an ın yeteceğine kanıttır. “KARŞILARINDA OKUNUP DURAN BİR KİTABI, SANA İNDİRMİŞ OLMAMIZ ONLARA YETMİYOR MU?”. (Ankebut 51) Allah ın bu uyarısına, yetmiyor Allah ım diyerek kendilerine bahaneler uyduranlar, hesap günü Allah a nasıl hesap vereceklerini, şimdiden düşünmelidirler. Kur’an ın terk edilişi, toplumun rivayetlere yönelmesi, aslında Allah ın Elçisinin vefatından neredeyse 40–50 yıl sonra başladığını anlıyoruz. Daha erken sinyallerini verdiği, ama Dört halifenin bunları ellerinden geldiğince engellemeye çalıştıklarını, tarihi kayıtlardan biliyoruz. Doğruluğundan emin olamayacağımız rivayet hadisleri, dinin asli unsuru yaparak, bu hadisler olmasaydı namazımızı bile kılamazdık diyen bugünkü İslam anlayışının, aslında ne kadar eski olduğunu, adeta Allah ın Elçisinin vefatıyla kısa bir zaman sonra Kur’an dan sapmanın, aynı söylemlerle ne derece hızlı olduğunu, bu kişilerin kitaplarından anlıyoruz. Sizlere çok düşündürücü bir örnek vermek istiyorum. Kamil Çakının, Hadis İnkârcıları kitabından alıntıdır. “Bu konudaki en eski misallerden biri, sahabi İmran B. Husayn (Ö.H. 52) in KİMLİĞİ BELİRSİZ BİR KİŞİ İLE HADİS ÜZERİNE TARTIŞMASIDIR. Bu rivayete göre İmran, B. Husayn bir gün Mescitte hadis rivayet ederken, orada bulunanlardan birisi ileri atılarak, “ EY EBANU CEYD BIRAK ŞU HADİSLERİ, BİZE KUR’AN DAN HABER VER DER. İmran ın buna cevabı şu olur. Sen ve arkadaşların Kur’an ı okuyorsunuz, BANA NAMAZDAN NAMAZIN ŞARTLARINDAN, REKÂTLARINDAN HABER VEREBİLİR MİSİN? YATSI NAMAZININ DÖRT, AKŞAMIN ÜÇ, SABAHIN İKİ, ÖĞLENİN İKİ, İKİNDİ NAMAZININ DÖRT REKÂT OLDUĞUNU KUR’AN DA BULUYOR MUSUNUZ?” İlginçtir, namazın rekât sayılarından örnek veren, öğle namazının 2 rekât olduğundan bahsediyor. Görüyor musunuz aynı düşünce ve aynı taktik devam ediyor. Hadisler olmasaydı namazlarımızı bile kılamayacağımız topluma anlatılıyor. Bu ne demektir biliyor musunuz? HÂŞÂ, RİVAYET HADİSLER OLMASAYDI KUR’AN İŞİMİZE YARAMAZDI. Zaten günümüzde öylede söylüyorlar korkmadan, Rivayet hadisler olmasaydı Kur’an kapalı kalırdı, anlaşılamazdı diyorlar. SANIRIM BU CAHİL CESARETİ OLSA GEREK. Yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz diyenlerin kaynaklarında bile, Allah ın Elçisinin vefatından yaklaşık 40 yıl sonra, BIRAKIN ŞU RİVAYETLERİ, BANA KUR’AN DAN BAHSEDİN diyenler varmış. HANİ KUR’AN BİZE YETER DİYEN ORYANTALİSTLER, YAKIN ZAMANDA TÜREMİŞTİ, NE OLDU BU DÜŞÜNCE? Demek ki Kur’an ın bizlere yeteceği düşüncesi yeni değil, Peygamberimizin zamanında Kur’an ile inancını yaşayan tüm Müslümanların inancıydı. AMA BU İNSANLAR AZINLIKTA KALDILAR VE ÖYLE BİR BASKIYA MARUZ KALDILAR Kİ, DÜŞÜNCE VE İNANÇLARINI TOPLUMA ANLATAMAZ OLDULAR. Günümüzde de bu düşüncede olanlara neler neler söyleniyor, lütfen hatırlayınız. Ne dinsizlikleri kalıyor nede Yahudi ajanlıkları. Hâlbuki inancımızı yaşayabilmek adına, Allah ın kitabının yetmeyeceğine inandıranlar ve inancımıza fitne sokan YAHUDİLERDİR. Ama farkında bile değiller. Kur’an ı inancımızı ve imanımız yaşayabilmek adına yeterli görmeyenler, dinin ikinci kaynağı olarak gördükleri rivayet hadislerin toplandığı ve çok önemsedikleri Kütüb-i sitte de geçen hadislerden iki örnek vermek istiyorum. 6468 – Ubey İbnu Ka’b radıyallahu anh anlatıyor: “RESULULLAH ALEYHİSSALATU VESSELAM İLE BERABERKEN BİZ ASHABIN HEDEF VE GAYESİ TEK İDİ. O VEFAT EDİNCE, KİMİMİZ ŞÖYLE, KİMİMİZ BÖYLE BAKTI (hedefler ayrıldı).” 4106 – El-Muttalib İbnu Abdillah İbni Hantab radıyallahu anh anlatıyor: “Zeyd İbnu Sabit Hz. Muaviye radıyallahu anhüma’nın yanına girmişti. Hz. Mu’aviye ona bir hadisten sual etti. Zeyd de hadisi ona söyledi. Hz. Muaviye (orada hazır bulunan bir adama) hadisi yazmasını emretti. ZEYD MÜDAHALEDE BULUNARAK RESÛLULLAH ALEYHİSSALÂTU VESSELÂM, HADİSLERİNDEN HİÇ BİR ŞEY YAZMAMAMIZI EMRETMİŞTİ” dedi. Bunun üzerine Hz. Muaviye yazılanı derhal imha etti.” Ebu Davud, İlm 3, (3647). “BENDEN KUR’AN DIŞINDA BİR ŞEY YAZMAYIN. KİM, BENDEN KUR’AN DIŞINDA BİR ŞEY YAZMIŞSA, ONU İMHA ETSİN.” Muslim-Zuhd/72(3004) /4137 Ebu Davud-İlm/3(3647) /4136 Musned-c.3.12.21.39 Darimi-Mukaddime/42 Çok ilginç değil mi? Kendilerinin dinin asli unsuru yaktıkları, Kur’an dan sonra ikinci kaynak gösterdikleri kitaplarda bile, bizlere Kur’an ın yeteceğini, YALNIZ KUR’AN İLE İNANCIMIZA YÖN VERMEMİZ GEREKTİĞİ YAZIYOR. Bu sözlerimi okuyan ve Kur’an ı inancımızı yaşayabilmek adına yeterli görmeyen ve Peygamberimizin hadisleri olmasaydı namazımızı bile kılamazdık diyenlerden şöyle bir itiraz gelecektir. Ama Kütübü-i sitede bunun tam tersi hadislerde var. Evet çok doğru, tam tersi yani hadisler olmasaydı inancımızı yaşayamazdık düşüncesine kanıt bulabilirsiniz. DİN ŞAKAYA GELMEZ. BİR KAYNAKTA BİRBİRİNİN TAM TERSİ BİR İNANÇ ANLATILIYORSA, O KAYNAK ŞEYTAN VE ŞEYTANLAŞMIŞ İNSANLARIN ETSİNDE DEMEKTİR. ONUN İÇİNDE DİYORUZ Kİ, ALLAH IN UYARDIĞI GİBİ ALLAH IN KORUMASINDA, DİNDE TEK KANIT KUR’AN DIR. KUR’AN IN DIŞINDAN HİÇ BİR KAYNAĞA BİLGİYE GÜVENEMEYİZ. BUNU ALLAH SÖYLÜYOR. Sizlere bu konunun daha iyi anlaşılması için, Kur’an dan sapmanın, Allah ın indirdiği Kur’an dan uzaklaşmanın, adeta Peygamberimizin vefatıyla başladığına ve kendi nefislerinin yarattığı bir inancı yaşamaya çalıştıklarına, çok dikkat çekici ve düşündürücü bir hadis örneği vermek istiyorum. HADİSLER BİLE, KUR’AN I YETERLİ GÖRMEYENLERİN NE DERECE YOLDAN SAPTIKLARINA, GÜZEL ÖRNEKLER VERİYOR. 5478 – İbnu Ömer radıyallahu anhüma, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm’ın: “Birinizin hanımı mescide gitmek için izin talep ederse ona mani olmasın (izin versin)” dediğini haber vermişti. Bilâl İbnu Abdillah: “ALLAH’A YEMİN OLSUN, BİZ ONLARA MANİ OLACAĞIZ” dedi. Bunun üzerine Abdullah radıyallahu anh, ona yaklaşıp öyle hakâretâmiz söz sarfetti ki, böylesini hiç işitmedim. Sonra şunu ekledi: “BEN SANA RESÛLULLAH ALEYHİSSALÂTU VESSELÂM’DAN HABER VERİYORUM; SEN İSE DURMUŞ, “VALLAHİ MANİ OLACAĞIZ” DİYORSUN!” Buhari, Cum’a 12, Ezân 162, 166, Nikâh 116; Müslim, Salât 134, (442); Muvatta, Kıble 12, (1, 197); Ebu Dâvud, Salat 53, (566, 567, 568); Tirmizi, Salât 400, (570). Allah ı Elçisinin vefatıyla, Kur’an ı terk edilişe, sanırım güzel bir örnek. Bu tür insanların Peygamberimizin vefatıyla ortaya çıkarak, CESARETLE BUNLARI SÖYLEYE BİLDİLERSE, DAHA SONRA İSLAM NASIL VE HANGİ BİLGİLER IŞIĞINDA YAŞANMIŞTIR, ONU DÜŞÜNMEK BİLE İSTEMİYORUM. Ben makalemde rivayet hadisleri, dini kanıt olarak göstermedim, sakın yanlış anlaşılmasın. Tüm rivayet hadisler gibi, bunlarında doğruluğunu kanıtlayamayız. Örnek göstermemdeki amacım, dinde kanıt diye bu hadisleri gösterenleri bile, kendi kaynakları doğrulamıyor, okuyanları çelişkide bırakıyor. DİNDE TEK KANIT KUR’AN DIR. ONUN İÇİN ALLAH EMİN OLDUĞUNUZ BİLGİLERİN ARDINDAN GİDİN, ÇÜNKÜ SİZLERİ KUR’ANDAN HESABA ÇEKECEĞİM DİYOR. Bakın Allah, Elçisini hesap günü şahit olarak çağırdığında, Kur’an ı neden indirdiğini söyleyeceğini, şimdiden bizlere bildiriyor. Düşünene bu ayet yeter. Nahl 89: (Ey Muhammed!) Her ümmetin kendi içinden üzerlerine bir şahit göndereceğimiz, seni de onların üzerine bir şahit olarak getireceğimiz günü düşün. SANA BU KİTABI; HER ŞEY İÇİN BİR AÇIKLAMA, DOĞRU YOLU GÖSTEREN BİR REHBER, BİR RAHMET VE MÜSLÜMANLAR İÇİN BİR MÜJDE OLARAK İNDİRDİK. (Diyanet meali) Allah boşuna Kur’an dan sorgulanacaksınız demiyor. Mahşer günü Allah ın Elçisi şahit olarak çağrıldığında, sorguya çekileceğimiz kitabın, rivayetler değil, yalnız Kur’an olduğuna, bu ayet sizce yetmiyor mu? ALLAH A GÜVENENE YETER. Aklını Kur’an ile kullanıp, kafasındaki batıldan kurtulup, kendisini Kur’an a teslim edenlere, Kur’an dan bu konuda yani bizlere Kur’an ın yeteceğine dair, çok fazla örnek vermeye gerek yok. KUR’AN İLE BULUŞAN, BU GERÇEĞİN FARKINDA OLUR. BULUŞA MAYANA ZATEN, NE SÖYLERSEK KAR ETMEYECEKTİR. DİLERİM KUR’AN IN NURU İLE AYDINLANAN, GÖZLERİ PERDELENMEMİŞ KALBİ MÜHÜRLENMEYEN, BATIL VE HURAFEDEN UZAK İSLAM I ALLAH IN VAHYİ İLE YAŞAYAN, ALLAH IN AZINLIK MUTLU KULLARINDAN OLURUZ. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
-
ALLAH’IN AYETLERİNE UYMAK YERİNE, AYETLERİ KENDİ İNANÇLARIMIZA UYDURUYORUZ. “ENAM SURESİ 38. AYET.”
Batıl inançlarımıza delil, kanıt yaratabilmek adına, Allah ın ayetleri ile öyle bir oynuyoruz ki, adeta Allah ın ayetlerine, kendi batıl inançlarımızı söyletmeye çalışıyoruz. Bu makalemde de bu yanlışımıza bir örnek vermek ve sizleri bu konuda düşünmeye davet etmek istiyorum. Önce ayeti yazalım. Enam 38: Yeryüzünde gezen her türlü canlı ve (gökte) iki kanadıyla uçan her tür kuş, sizin gibi birer topluluktan başka bir şey değildir. BİZ KİTAP’TA HİÇBİR ŞEYİ EKSİK BIRAKMADIK. Sonunda hepsi Rablerinin huzuruna toplanıp getirilecekler. (Diyanet meali) Bu ayette geçen, biz kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık sözünden kast edilen, sizce hangi kitap olabilir? YALNIZ KUR’AN İLE İSLAM YAŞANMAZ DİYEREK, RİVAYET EDİLEN HADİSLER OLMASAYDI, KUR’AN KAPALI KALIR, NAMAZIMIZI BİLE KILAMAZDIK DİYEN DÜŞÜNCE, KİTAPTA EKSİK OLMAYANIN KUR’AN OLDUĞUNA İNANDIĞI ANDAN İTİBAREN, TÜM İNANÇLARININ YANLIŞ OLDUĞU ORTAYA ÇIKAR. Onun içindir ki bu ayette hiçbir eksik bırakılmayan kitabın, inatla Kur’an olmadığını, Allah katındaki kitaptan bahsedildiği, O kitapta hiçbir eksik bırakılmadığı topluma ısrarla anlatılmaya çalışılıyor. Ali İmran suresi 184. ayetinde Allah, bu konuda Elçisine bakın ne diyor gönderdiği Kur’an için. “Seni yalanlarlar sa yalanlasınlar, senden önceki elçiler de yalanlanmıştı. ONLAR MUCİZELER, HİKMET DOLU SAYFALAR VE AYDINLATICI KİTAPLARLA GELMİŞLERDİ.” Sizce Allah, bizlere gönderdiği böyle bir kitap için BİZ KİTAPTA HİÇ BİR EKSİK BIRAKMADIK demiyor olabilir mi? Ayeti doğru anlayabilmemiz için, bir öncesindeki ayeti de yazalım. Enam 37: Dediler ki: “ONA RABBİNDEN BİR MUCİZE İNDİRİLSE YA!” (Ey Muhammed!) De ki: “Şüphesiz Allah’ın, bir mucize indirmeğe gücü yeter. Fakat onların çoğu bilmiyor.” (Diyanet meali) Bu ayet de inkârcılar, Allah ın Elçisi ile tartıştıkları bir konuda olsa gerek, ona Rabbinden bir mucize indirilse ya, diye itiraz ediyorlar. Cevap olarak da, Allah ın mucize indirmeye gücü yeter ama onlar bilmiyorlar dedikten sonra 38. ayette, bizlerin yaşadığı âlemden bahsediyor ve BİZ KİTAPTA HİÇ BİR EKSİK BIRAKMADIK DİYOR. Enam 39. ayetinde de bakın ne diyor Rabbimiz. “Bizim ayetlerimizi yalanlayanlar, karanlıklara gömülmüş sağır ve dilsizler dir. Allah, sapmayı dileyeni saptırır; doğru yola girmeyi dileyeni de doğru yola yöneltir.” (Enam 39) TÜM BU AYETLERDEN DE ANLIYORUZ Kİ ALLAH IN KİTABI, BİR MUCİZEDİR VE O KİTAPTA ALLAH BİZLERE YOL GÖSTERİCİ OLARAK, HİÇ BİR ŞEYİ EKSİK BIRAKMAMIŞTIR. Ayette, bizim ayetlerimizi yalanlayanlar derken, kimlerden bahsediyor olabilir? Tamamen inkâr edenleri anlayacağımız gibi, iman ettiğini söyledikleri halde, batıl inançlarını yaşayabilmek adına, ayetleri görmezden gelip, üstünü örtenlerden de bahsediyor. Allah Enbiya suresi 10. ayetinde şu uyarıyı yapıyorsa, sizce BİZ KİTAPTA HİÇ BİR EKSİK BIRAKMADIK SÖZÜYLE, HANGİ KİTAPTAN BAHSETMİŞ OLABİLİR? “YEMİN OLSUN, SİZE ÖYLE BİR KİTAP GÖNDERDİK Kİ, ÖĞÜT VE UYARINIZ/ZİKRİNİZ/ŞEREFİNİZ YALNIZ ONDADIR. HÂLÂ AKLINIZI ÇALIŞTIRMAYACAK MISINIZ?” (Enbiya 10) Ne dersiniz, Allah size öyle bir kitap gönderdik ki, her türlü ihtiyacınızı onda bulacaksınız diyorsa, biz kitapta hiçbir eksik bırakmadık sözünden, apaçık Kur’an dan bahsettiğini hala anlayamadık mı? Gözlerde perde, gönüllerde mühür olan elbette anlayamaz. ALLAH IN ELÇİSİ, BEN YALNIZ KUR’AN A UYARIM VE SİZİ YALNIZ KUR’AN İLE UYARIYORUM DİYORSA, HER ŞEY ÇOK AÇIK DEĞİL Mİ? Değerli kardeşlerim, eğer Enam suresi 38. ayette geçen, biz kitapta hiçbir eksik bırakmadık sözünden, Kur’an dan bahsedilmiyor, Allah ın ana kitabından bahsediliyor diye anlar ve buna inanırsak, BU DURUMDA KUR’AN DA HER BİLGİ DETAYLI YOKTUR, AYETLER İZAH EDİLMEMİŞTİR, YALNIZ KUR’AN İLE İSLAMI YAŞAYAMAYIZ. RİVAYET HADİSLER OLMASAYDI, KUR’AN KAPALI KALIRDI DİYENLERE İNANMIŞ OLURUZ. BİR BAŞKA DEYİŞLE, KUR’AN EKSİKTİR DEMİŞ OLURUZ. BUNA İNANAN BİR MÜSLÜMAN İÇİN ANA REHBER ASLA KUR’AN OLMAZ, RİVAYETLER OLUR. HERKESİN ANLAYAMADIĞI, DETAYSIZ VE AÇIKLANMAYAN BİR KİTABIMI OKURSUNUZ, YOKSA HER BİLGİNİN DETAYLI AÇIKLANDIĞI BİR KİTABIMI? İŞTE MÜSLÜMANLAR, BU YOLLA KUR’AN DAN UZAKLAŞTIRILDI ALDATILDI VE ALLAH IN YOLUNDAN SAPTIRILDI. Araf 174. ayet de Allah, “BELKİ İNKÂRDAN DÖNERLER DİYE AYETLERİ BÖYLE AYRINTILI BİR ŞEKİLDE AÇIKLIYORUZ” diyorsa, sizce her bilgi Kur’an da yoktur diyebilir miyiz? Araf suresi 3. ayetinde Allah, (Ey insanlar) “RABBİNİZDEN, SİZE İNDİRİLENE UYUN VE O’NDAN BAŞKA DOSTLARA UYMAYIN. NE KADAR DA AZ ÖĞÜT ALIYORSUNUZ DİYORSA”, bizlerin uyacağı yalnız Kur’an değil midir? Araf 52. ayetinde, “GERÇEKTEN ONLARA, İNANAN BİR TOPLUM İÇİN YOL GÖSTERİCİ VE RAHMET OLARAK, İLİM ÜZERE AÇIKLADIĞIMIZ BİR KİTAP GETİRDİK” diyorsa Rabbimiz, Enam 38. ayette geçen, BİZ KİTAPTA HİÇ BİR EKSİK BIRAKMADIK SÖZÜNDEN KAST EDİLENİN, NASIL OLUR DA KUR’AN OLMADIĞINI SÖYLERİZ. Kur’an a iman ettiğini söyleyen hiç kimse, Kur’an ın dışından din adına hiçbir bilgiyi kaynak, delil, kanıt kabul etmez. Bu yanlışları yapan kitap ehlini Allah, nasıl uyarıyordu hatırlayalım. KARŞILARINDA OKUNUP DURAN BİR KİTABI, SANA İNDİRMİŞ OLMAMIZ ONLARA YETMİYOR MU? (Ankebut 51) O HALDE KUR’ÂN’DAN SONRA HANGİ SÖZE İNANACAKLAR? (Araf 185) ALLAH’TAN VE O’NUN AYETLERİNDEN SONRA, HANGİ SÖZE İNANACAKLAR? (Casiye 6) Bakın Allah ne diyor, indirdiği kitabı yeterli görmeyenlere. Karşılarında okunan kitabı sana indirmiş olmamız onlara yetmiyor mu diyor. Bu ayetler bizi ilgilendirmiyor da, yalnız kitap ehlini mi ilgilendiriyor. İlgilendiriyor diyorsanız, lütfen dikkat, Allah indirilen Kur’an ın bizlere yeteceğini söylüyor. Bu ne demektir, BİZLERİN İMANIMIZI EN DOĞRU YAŞAMAK İÇİN KUR’AN DA, HİÇ BİR EKSİK YOK DEMEKTİR. Allah Kur’an dan sonra, hangi söze inanacaksınız diye uyarıyor ama bizler hala, Kur’an da her bilgi detaylı yoktur diyerek, beşeri fıkıh inancımızın dine yaptığı ilaveleri Kur’an da göremediğimizde, akşam namazının kaç rekat olduğu bile Kur’an da yazmıyor diyerek, Kur’an ı eksik bir kitap olarak göstermeye çalışıyoruz. Rabbimiz, Allah ın ayetlerinden sonra, hangi söze inanacaksınız diye ikaz ediyor bizleri, bizler iman ettiğimizi söylediğimiz Kur’an için, Peygamberimizin rivayet hadisleri olmasaydı, inancımızın gereğini yerine tam getiremezdik, Kur’an boşlukta kalırdı demeye devam ediyoruz. DÜŞÜNEBİLİYOR MUSUNUZ RİVAYETLERİN, ALLAH IN KİTABININ EKSİKLİĞİNİ TAMAMLANDIĞINI, YAŞANIR HALE GETİRDİĞİNİ SÖYLEMEKTEN HİÇ KORKMUYORUZ. Allah bizleri Kur’an dan hesaba çekeceğine hükmediyorsa, sizce Kur’an detaysız ve eksik olabilir mi? Allah bizlerin Kur’an ın ipine sarılmamızı ve onun sınırlarını aşmamamızı istiyorsa, sizce Enam suresi 38. ayetinde geçen, biz kitapta hiçbir eksik bırakmadık sözünden, Kur’an değil de Allah katındaki ana kitaptan bahsediliyor, hala diyebilir miyiz? Allah her bilginin, detaylı verilmediği bir kitaba mı bizlerin sarılmasını istiyor ve O kitaptan mı hesaba çekecek, ne dersiniz? Kur’an ı dinde tek rehber alarak kabul eden, ALLAH IN TÜM GERÇEKLERİ İLE BULUŞACAKTIR. Allah Kasas 75. ayetinde mahşer günü, KESİN DELİLİNİZİ ORTAYA KOYUN DERİZ VE GERÇEĞİN ALLAH’ A AİT OLDUĞUNU, UYDURDUKLARININ KENDİLERİNİ BIRAKIP KAÇTIĞINI ANLARLAR diyorsa, sizce Allah Enam 38. ayetinde, BİZ KİTAPTA HİÇ BİR EKSİK BIRAKMADIK sözünden hala kesin delilin, kanıtın Allah katından gelen Kur’an olduğunu ve o kitapta bizler için her bilginin olduğuna mı, yoksa olmadığına mı inanmalıyız? Ne dersiniz, hangisine inanmamız mahşer günü bizleri, Allah ın huzurunda yüzümüzü güldürür? Karar sizin, imtihan sizin imtihanınız. Son olarak Allah ın iki ayetini hatırlatmak istiyorum. Zümer 18: SÖZÜ DİNLEYİP DE ONUN EN GÜZELİNE UYANLAR VAR YA, İŞTE ONLAR ALLAH’IN HİDAYETE ERDİRDİĞİ KİMSELERDİR. İşte onlar akıl sahiplerinin ta kendileridir. (Diyanet meali) “KİMDİR SÖZÜ ALLAH’IN KİNDEN DAHA DOĞRU OLAN?” (Nisa 87) Bakın Allah sözü dinleyip de en güzeline uyanlar var ya, işte onlar Allah ın hidayete erdirdikleridir diyor. Bu konuda Nisa 87. ayette de uyarıp, kimdir sözü Allah ın kinden daha doğru olan diyerek, bizlerin yalnız Kur’an ın yani Allah ın ipine sarılmamızı, batıldan ve hurafeden uzak yalnız Kur’an ı rehber almamızı istiyor. ALLAH IN BİZLERE İNDİRDİĞİ KİTAP, HEM RESULÜNE HENDE BİZLER İÇİN REHBERDİR. ALLAH BU KİTABI, HİÇ KİMSEYE MUHTAÇ OLMAYALIM DİYE YEMİN EDEREK KOLAYLAŞTIRDIĞINI, NİCE ÖRNEKLERLE AÇIKLADIĞINI SÖYLEYEREK, BİZLERE REHBER OLSUN DİYE GÖNDERDİĞİNİ BİLDİRİYOR. SİZCE BİZLERE REHBER OLARAK GÖNDERİLEN KİTAPTA, BİZLERE DOĞRU YOLU GÖSTERECEK VE ALLAH IN TÜM EMİRLERİNİ YERİNE GETİRMEMİZ KONUSUNDA BİLGİLER VERECEK HER ŞEY YOKTUR, DETAYLI DEĞİLDİR DİYEBİLİR MİYİZ? Böyle yanlış düşüncede olanları, tekrar Kur’an ile düşünmeye ve Nahıl suresi 98. ayetin gereklerini yerine getirmeye davet ediyorum. “KİM ALLAH’A DAYANIP GÜVENİRSE, O, KENDİNE YETER.” (Talak 3) Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
-
KUR’AN’IN FARKLI HİTAP ŞEKLİNİ, NASIL ANLAMALIYIZ?
Bugünkü makalemin konusu, KUR’AN DA GEÇEN HİTAPLAR KONUSU ÜZERİNE OLACAK. Kur’an ayetlerine baktığımızda, ayetlerin çok farklı hitap şeklini görebiliriz. Örneğin Allah özellikle Elçisine hitap ederek, bazı ayetler gönderdiğini görürüz. Ey iman edenler diye, tüm inananlara hitaplarda vardır. Ey Âdemoğulları dediğinde tüm insanlara hitap eder. Özellikle daha önce kitap gönderilenleri kast ederek, Ey kitap Ehli hitaplarını da görebilirsiniz. Özellikle azgınlıkları ve Allah ın ayetlerine karşı gelişleri ve onlara verilen cezalardan bahsederken de, Ey İsrail oğulları şeklinde hitaplarda vardır. Bunun yanında Ey kâfirler diyerek hitap ettiği, yoldan sapmışlardan örnekler vardır Kur’an da. Cahiller, sapkınlar şeklinde de indirilen ayetleri görebilirsiniz. EN ÖNEMLİ UYARILARDA, EY İMAN EDENLER ŞEKLİNDE GEÇER. Bu hitapları çoğaltabiliriz. Kur’an da öyle bir anlatım şekli vardır ki, Allah bizleri geçmiş kavimlerin yaptığı yanlışlardan örnekler vererek uyarır ve aynı yanlışları yapmamamız içinde ikaz eder. Bu ve benzeri uyarıların bir kısmı, direk Allah kullarına hitap ediyor şeklinde değil, alınan emri melekleri bizlere elçisi kanalıyla iletiyor şeklinde bizlere ulaşır. ÇOK DAHA ÖNEMLİSİ BU AYETLER ALLAH I BİZLERE TANITIR, ONUNLA BULUŞTURUR, ALLAH A NASIL DUA EDECEĞİMİZ, ONU NASIL TESBİH EDECEĞİMİZ DETAYLI ANLATILIR. Fatiha örneğinde olduğu gibi. Daha önce söylediğim gibi, Ayetlere baktığımızda bu hitapların bir kısmının direk Allah tarafından yapıldığını gördüğümüz halde, birçok ayetin de farklı bir şekilde bizlere ulaştığını görürüz. Mümin 60. ayette de, adeta Allah ın sözleri aktarılarak şöyle söylenir. “RABBİNİZ ŞÖYLE DEDİ: “BANA DUA EDİN, DUANIZA CEVAP VEREYİM. BANA KULLUK ETMEYİ KİBİRLERİNE YEDİREMEYENLER, AŞAĞILANMIŞ BİR HÂLDE CEHENNEME GİRECEKLERDİR.” Yani arada ayetleri aktaran aracı vardır. Hicr 9. ayette de,”KUR’ÂN’I KESİNLİKLE BİZ İNDİRDİK; ELBETTE ONU YİNE BİZ KORUYACAĞIZ DİYE GEÇER.” Ayete dikkat ettiyseniz, tekil değil çoğuldan bahsediliyor ve Kur’an ı biz indirdik diyor. Buna benzer birçok ayet vardır. Peki, bu bilgiler/ayetler nereden indirilmiş olabilir. Biz derken kimler bunlar? Kur’an da ki bu hitaplara ve ayrıntılara baktığımızda, Kur’an ın Allah katında korunan ana kitaptan, melekleri aracılığıyla bizlere ulaştığını anlıyoruz. BU ANA KİTABIN, ÇOK DAHA ÖNCEDEN KAYDA ALINMIŞ OLDUĞU ANLAŞILIYOR. DETAYINI ALLAH BİLİR. Konuyla ilgili ayetleri hatırlayalım. Büruç 21–22: HAKİKATTE O, KORUNMUŞ LEVHADA/LEVH-I MAHFÛZ’DA BULUNAN ŞEREFLİ KUR’ÂN’DIR. (Bayraktar Bayraklı) Kaf 4: Şüphesiz biz, toprağın onlardan neyi eksilttiğini biliriz. KATIMIZDA HER ŞEYİ SAKLAYAN BİR KİTAP VARDIR. (Bayraktar Bayraklı) Hadid 22: Yeryüzünde vuku bulan ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki, BİZ ONU YARATMADAN ÖNCE, BİR KİTAPTA YAZILMIŞ OLMASIN. Şüphesiz bu, Allah’a göre kolaydır. (Diyanet vakfı) Neml 75: GÖKTE VE YERDE GİZLİ HİÇBİR ŞEY YOKTUR Kİ APAÇIK BİR KİTAPTA (LEHVİ MAHFUZDA) BULUNMASIN. (Elmalı meali) Bu ayetleri çoğaltabiliriz. Demek ki Kur’an, Allah ın katındaki ana kitaptan alınarak bizlere ulaştırılmış. Daha önceden Allah ve görevli melekleri tarafından hazırlanmış, kayda alınmış Allah ın tüm vasıfları bizlere bu kitaptan bildirilmiş ve geçmiş toplumların yaptığı yanlışlarla bizler uyarılıp, rehber olarak bizlere sunulmuş. Buradan da anlıyoruz ki, Kur’an Allah katında korunmuş ana kitaptan bizlere, Cibril tarafından Allah ın Elçisine ulaştırılmıştır. Onun içindir ki Kur’an da çok farklı hitaplar vardır. “EY İNSANLAR! SİZİ VE SİZDEN ÖNCEKİLERİ YARATAN RABBİNİZE KULLUK EDİNİZ Kİ, O’NA KARŞI GELMEKTEN KORUNMUŞ OLABİLESİNİZ.” (Bakara 21) “EY İMAN EDENLER! SAMİMİ BİR TEVBE İLE ALLAH’A DÖNÜN. UMULUR Kİ RABBİNİZ SİZİN KÖTÜLÜKLERİNİZİ ÖRTER.” (TAHRİM 😎 Bu ve benzeri ayetlere dikkat ettiyseniz, ayeti tebliğ eden bir görevli/aracı olduğu anlaşılıyor. Örnek verdiğim Bakara 21. ayette, Ey insanlar diyerek tümüne hitap var ama bu bilgi, uyarı bizlere ulaştırılıyor ikaz ediliyoruz ve tüm insanları yaratan Allah a, kulluk etmemiz emrediliyor. Diğer ayette aynı şekilde uyarı var. Bu sefer iman edenler uyarılıyor ve yaptığınız yanlışlardan dolayı, Allah a samimi bir şekilde tövbe edin diyor. Umulur ki Rabbimiz bizleri bağışlar diyerek ikaz ediliyoruz. Bu konuyu şöyle anlarsak, sanırım daha doğru olur. ALLAH KULLARINI, GÖREV VERDİĞİ MELEKLER VE KATINDA KURDUĞU EKİP ARACILIĞIYLA BİZLERİ BİLGİLENDİRİYOR VE BİZLERİ UYARIYOR. Bazen şöyle bir ayet görürsünüz. Allah sizin durumunuzu gördü ve sizi işitti der ve o konudaki hükmünü indirir. DEMEK Kİ RABBİMİZ KURDUĞU DÜZENDE, BİZLERİ MELEKLER ARACILIĞIYLA UYARIYOR, İMTİHAN EDİYOR VE HER ANIMIZI İZLİYOR. KUR’AN BİR REHBERDİR, BİZLER İÇİN PUSULADIR. EĞER BİZLER KUR’AN İÇİNDE KENDİMİZE BİR YER EDİNEMEDİYSEK, ONU HAYATIMIZA GEÇİREMEDİYSEK, ONU DOĞRU ANLAMAMIZ VE KENDİMİZE REHBER EDİNEREK YOLUMUZU BULMAMIZDA, MÜMKÜN OLMAYACAKTIR. “KUR’AN, HER YÖNÜYLE BİR HARİTADIR. KENDİMİZİ O HARİTANIN BİR YERİNDE BULAMAZSAK, HAKİKATİN PARÇASI DA OLAMAYIZ.” Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
-
NİSA SURESİ 80 VE 81.AYETLERİ, LÜTFEN KUR’AN BÜTÜNLÜĞÜNDE ANLAMAYA ÇALIŞALIM.
Yazılarımı takip eden, okuyan değerli bir kardeşimiz yazıma şöyle bir cevap vermiş. Sözlerini önemsediğim ve bu yanlış genelde çok fazla yapıldığından, konuyu daha detaylı bir şekilde yazmamın daha uygun olacağını düşündüm. Belki biraz uzun, ama lütfen sabırla okuyalım. “KİM RASUL E İTAAT EDERSE ALLAH A İTAAT ETMİŞ OLUR. BUNDAN ACIK AYET Mİ OLUR. BEN RASUL OLMADAN DİN OLMAZ DİYORUM, SİZDE RASUL E GEREK YOK DİYORSUNUZ. SİZİN İNANIŞINIZ SİZE, BENİM İNANIŞIM BANA. İNANCISINIZI BİLİYORUM, YAZIŞMAMIM NEDENİ SİZİ İKNA ETMEK DEGİL, BİRİLERİ YAZILARI BELKİ OKURDA ARAŞTIRMA YAPAR.” Değerli kardeşimiz, kim Resul e itaat ederse, Allah a itaat etmiş olur sözünden, Kur’an ın açıklamaları, hükümleri dışında öyle bir anlam veriyor ki, neredeyse Allah ın Resulü Allah ın dinde hüküm ortağı oluyor. Hâlbuki Allah Resulüme itaat edin derken Resulüne de, SANA İNDİRDİĞİM KUR’AN İL KULLARIMA HÜKMET EMRİ VERMİŞTİ. Hatırlatmak isterim, Allah Resule itaat edin emrini, Resulünün tebliğ ettiği Kur’an a inanmakta nazlanan, onun tebliğ ettiği Kur’an dan şüphesi olanlara, ikaz niteliğinde bir ayettir. YANİ ALLAH, BENİM RESULÜM SİZE BENİM VAHYİ Mİ TEBLİĞ EDİYOR, KENDİ DÜŞÜNCELERİ DEĞİLDİR SÖYLEDİKLERİ DİYOR. BUNU KUR’AN IN BİRÇOK AYETİNDEN ANLIYORUZ. BUGÜN ALLAH IN RESULÜ ARAMIZDA YOK, BU DURUMDA ONUN YOLUNDAN GİTMEK İSTİYORSAK NE YAPMAMIZ GEREKİR? ONUN TEBLİĞ ETTİĞİ KUR’AN A UYAN, ONA İTAAT EDENLERİN SAFINDA OLACAKTIR. SİZCE BU AYETTE ALLAH, RESULÜM VEFAT ETTİKTEN SONRA, ONUN RİVAYET HADİSLERİNE DE UYUN DİYOR OLABİLİR Mİ? NE DERSİNİZ? İŞTE ONUN İÇİN ALLAH, DÜŞÜN AKLINI KULLAN EY KULUM DİYOR. Günümüze ulaşan rivayet hadislerin hiç birisinin, gerçekten Allah ın Resulüne ait olduğuna emin olamayız. Çünkü bu hadislerin hiç biri, Peygamberimiz tarafından kayda alınmamış ve bu bilgilerin hiç birinden Peygamberimizin haberi de yok. Bu bilgiler Peygamberimizin vefatından, yaklaşık 200–250 yıl sonra, ikinci ya da üçüncü şahısların duydukları ve kendilerince bu sözleri şekillendirdiği ve anladığı sözler. SİZCE ALLAH BU BİLGİLERLE, KUR’AN I ANLAMAMIZI VE İSLAMI YAŞAMAMIZI İSTERMİ? Yorumunu sizlere bırakıyorum. Allah Resulüme itaat edenler, Allah a itaat etmiş olur derken, Allah ın Resulünün yalnız Kur’an ı tebliğ ettiğini de onaylamış, bizlere bildirmiş oluyor. Ayeti yazalım. “RESULE İTAAT EDEN, ALLAH’A İTAAT ETMİŞ OLUR. YAN ÇİZEN ÇİZSİN, BİZ SENİ ONLAR ÜZERİNE BEKÇİ GÖNDERMEDİK.” (Nisa 80) Bakın ayetin devamında sana uyan uysun, biz seni onlar üzerinde bekçi göndermedik diyor. Sizce Allah neden Resulü için, seni onlara bekçi göndermedik diyor olabilir? Bekçi kelime anlamı olarak, BİR ŞEYİ YA DA BİR YERİ BEKLEYİP KORUMAKLA GÖREVLİ kimse anlamındadır. Allah bu sözüyle bizlere şunu söylüyor. Ankebut 18. ayetinde bildirdiği gibi, “RESULE DÜŞEN APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR” Kehf 56. ayette de,”BİZ RESULLERİ, SADECE MÜJDELEYİCİLER VE UYARICILAR OLARAK GÖNDERİRİZ” Allah ın Resulünün vahyin tebliğinden başka, yapacak hiçbir şeyi yoktur. BUNCA AYETLERİ GÖRMEZDEN GELİP, NE YANİ PEYGAMBERİMİZ POSTACI MIYDI, NASIL DİYEBİLİRİZ? ALLAH IN ELÇİSİNE VERDİĞİ YETKİ BU KADAR. ONA NASIL İTİRAZ EDEBİLİRİZ. Çünkü bizlere öyle yanlış bilgiler öğretildi ki, Kur’an da her bilgi detaylı yoktur, ayetleri açıklayan, detaylı ve yaşanır hale getiren Peygamberimizdir diye inandırıldık. Bizlere öğretilen, dine yapılan ilaveleri Kur’an da göremediğimizde, ne yazık ki bu yanlışa düşüyoruz. Hâlbuki Allah, sen onların bekçisi değilsin diyor. YANİ ONLARDAN SEN SORUMLU DEĞİLSİN, HER KULUMU KENDİ ÇABALARI İLE KUR’AN DAN İMTİHAN EDİYORUM DİYOR. Peygamberimizin hadisleri, ayetleri hayatımıza geçirmemiz için gerekli olsaydı, Allah ın Elçisi ayetleri tek tek yazdırdığı gibi, yazdırmaz mıydı sağlığında onları da. Hatta Allah Kur’an ı koruduğu gibi, onları da korumaz mıydı? BUNLARI DA MI DÜŞÜNEMİYORUZ? Haşa Peygamberimiz sağlığında tüm bunları yazdırmayıp, görevini eksik yaptı da, aradan yüzlerce yıl geçtikten sonra, birilerinin aklına gelip bu hadisleri toplayıp kayda alıp, bizlerin imanlarını mı kurtardı. NE DEDİĞİMİZİN FARKINDA MIYIZ? Allah Kur’an ı açıklamak, bizim görevimizdir diye hükmünü vermiştir. Ayrıca biz her şeyden nice örnekleri değişik ifadelerle verdik ki anlayasınız diye de bu hükmünü pekiştirmiştir. Enam 97. ayetinde de, BİZ ANLAYAN BİR TOPLUM İÇİN AYETLERİ AYRI AYRI AÇIKLAMIŞIZDIR diye bizlere bildiriyor. Bir başka örnek vermek istiyorum. “Biz sana bu Kur’ân’ı ancak, HAKKINDA AYRILIĞA DÜŞTÜKLERİ ŞEYLERİ, ONLARA APAÇIK BİLDİRMEN İÇİN İNDİRDİK. BU KİTAP, İMAN EDENLER İÇİN HİDAYET VE RAHMETTİR.” (Nahl 64) Bakın Allah, kullarımın ayrılığa düştüğü konuları onlara apaçık bildirmen, tebliğ etmen için indirdik diyor. Bazı meallerde onlara açıklayasın diye indirdik şeklinde tercüme edilir. Burada ki açıklama, ayetin açık olmadığı anlamında değil, verilen bilgilerle sorun yaşadıkları konuya ayeti tebliğ ederek, açıklık getiresin anlamındadır. Zaten ayetin başında hakkında ayrılığa düştükleri konuya açıklık getirilmek için Kur’an ın indirildiği söyleniyor. YANİ KUR’AN, TÜM SORUNLARIN ÇÖZÜMÜ İÇİN İNDİRİLMİŞTİR DİYOR ALLAH. Eğer bizler Kur’an açık ve anlaşılır değildir dersek, hakkında tartıştığımız konulara Kur’an değil, Allah ın Resulü açıklık getiriyor anlamını vermiş oluruz ki, BUDA ŞİRKTİR. Ayetin sonunda bu kitap, yani Kur’an bizler için hidayet, yani Allah ın gösterdiği doğru yol, Rahmet yani Allah ın bağışlaması ve yardımıdır diyor. Ama bu vasıfları taşıyan bir nura bizler açık, anlaşılır ve detaylı değildir diyebiliyoruz. Lütfen şöyle düşünün, neden Allah bizlerin anlayacağı şekilde açık ve detaylı Kur’an ı göndermesin? Açık ve anlaşılır olmayan, detaysız olan bir kitap, nasıl olur da sorunlarımıza çare olur ve bizlere hidayet ve Rahmet olur. Bu yanlışa inanırsak, bizlerin rehberi Kur’an değil, Rivayet hadisler olur. Rivayet kelime anlamı olarak, doğruluğu kesin olmayan bilgi anlamındadır. Lütfen unutmayalım, Allah ın Resulü ÜMMİYDİ. Yani din adına, daha önce hiçbir bilgisi yoktu. Hiçbir kitap Ehline de tabi değildi. DİN ADINA NE ÖĞRENDİYSE KUR’AN DAN ÖĞRENDİ VE YALNIZ KUR’AN I TEBLİĞ ETTİ ÜMMETİNE. Arkadaşımız bana şöyle diyor. “Resul olmadan din olmaz diyorum, sizde Resul e gerek yok diyorsunuz”, diye bana sitem ediyor. Ben Resule gerek yok demiyorum. Bunu hiç kimse söyleyemez. Ben Resulün görevi gereği, Allah ın vahyinden başka bizlere hiçbir şeyi tebliğ etmediğini söylüyorum. ASLINDA BUNU BEN SÖYLEMİYORUM, KUR’AN DA ALLAH SÖYLÜYOR VE BEN İMAN EDİYORUM. Allah Resulüm sizler için güzel örnektir diyor. Allah ın Resulü yaşamıyla, davranışlarıyla bizlere örnektir. YOKSA DİNDE ALLAH IN HÜKÜM ORTAĞI DEĞİLDİR. Çünkü Allah ben hükmüme hiç kimseyi ortak etmem diyor. Yoksa bu hükme aramızda, inanmayan Müslümanlar mı var? Resulüm sizlere, açık olmayan ayetleri açık hale getirecek, Kur’an da bahsetmediğim konularda da hükümler verme yetkisini verdim ona demiyor. Tam tersini söylüyor ve Allah elçisine bakın ne diyor. ”SENİN GÖREVİN SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR.” (Rad 40) Bunları ben söylemiyorum, Allah elçisinin görev tanımını yaparken söylüyor. İsteyen inanır, isteyen batıl inançlarını yaşayabilmek adına, görmezden gelir. Arkadaşımız bana cevap vermesinin nedeni olarak, amacının beni ikna etmek olmadığını, yazımı okuyanların yanılmamaları, doğruyu araştırmaları adına cevap verdiğini söylüyor. Kendisine teşekkür ediyorum ama bu kardeşimizin de şunu düşünmesini rica ediyorum kendisinden. YA KENDİSİ YANILIYORSA? BENDE ONUN İÇİN BU KONUYU TEKRAR DETAYLI ELE ALMAK ADINA MAKALEMİ YAZDIM. ALLAH IN AYETLERİNİ HATIRLATIYORUM Kİ DÜŞÜNSÜN VE TEKRAR İNANCINI KUR’AN İLE SORGULASIN. KİMİN DOĞRU YOLDA OLDUĞUNU, YALNIZ RABBİMİZ BİLİR. Bir an şöyle düşünelim. Diyelim ki, Kur’an ayetleri açık ve anlaşılır değil, rivayet hadisler olmasaydı ayetleri anlayamazdık ve hayatımıza geçiremezdik diyelim. Şu sorular gelmiyor mu akla. Allah sizleri Kur’an dan hesaba çekeceğim dediği halde, neden ayetleri detaylı açıklamadı? Allah Kur’an da emin olmayacağınız bilginin ardına sakın düşmeyin, hesabını sorarım dediği halde, bizleri emin olamayacağımız rivayetlere muhtaç mı bıraktı? Hatta ayetinde, Kur’an ı açıklamak bizim görevimiz ve Kur’an ı nice örneklerle açıkladık ki kimseye muhtaç olmayasınız dediği halde, açıklamadı mı? Ne derinsiz bu sorulara cevap veremiyorsak, inancımızı lütfen Kur’an ile gözden geçirelim. UNUTMAYALIM BİZLERİ DİNDE MEZHEPLERE, CEMAATLERE, TARİKATLARA BÖLEN KUR’AN DEĞİL, RİVAYETLER. Örnek verilen Nisa 80. ayetin devamına, yani 81. ayete bakalım şimdide. “SANA “BAŞ ÜSTÜNE” DERLER, FAKAT YANINDAN ÇIKINCA İÇLERİNDEN BİR KESİMİ, GECELEYİN SENİN DEDİĞİNDEN BAŞKA ŞEYLER TASARLARLAR. ALLAH ONLARIN TASARLADIKLARINI YAZAR. ONLARA KARŞI DİKKATLİ OL VE ALLAH’A GÜVEN. DAYANAK OLARAK ALLAH YETER.” (Nisa 81) Bu ayetin verdiği örneğin, ne yazık ki bizlerin günümüzde yaptığımız yanlışlarımızdan hiçbir farkı yok. Bazı kardeşlerimize Allah ın ayetlerini okuyoruz, hatırlatıyoruz ve diyoruz ki, Allah bunu söylediyse, Allah ın Resulünün böyle bir söz/hadis söylemesi mümkün değildir. Önce kabul etmiş görünüyorlar ama kendi düşüncelerini öğrendiği toplantılara katıldıklarında, Allah ın ayetlerini unutuyorlar. Ayetin sonunda Resulüne Allah ın söyledikleri çok dikkat çekici bizler için. ALLAH RESULÜNE, SEN ALLAH A GÜVEN, DAYANAK OLARAK ALLAH YETER DİYOR. Peki bizler yalnız Allah a güvenip, yalnız Allah ın ayetlerine mi dayanıyoruz? Yoksa Allah ın vahyi/ayetleri açık ve anlaşılır değildir, yalnız Kur’an ayetleri ile İslam yaşanmaz diyerek, kendimize güveneceğimiz, dayanacağımız doğruluğundan emin olamadığımız, Peygamberimize ait olduğu iddia edilen, rivayet hadislerini ve edindiğimiz velilerin sözlerini de mi güvenip dayanacak kaynaklar kabul ediyoruz? Ne dersiniz? ALLAH IN RESULÜ YALNIZ ALLAH A VE ONUN VAHYİ KUR’AN A GÜVENİP DAYANIYOR, AMA BİZLER HALA BU GERÇEĞİN FARKINDA OLMADAN, EMİN OLAMAYACAĞIMIZ RİVAYETLERİ DE, DAYANAK KABUL EDİYORUZ. Bana cevap veren kardeşime ve aynı düşüncede olan arkadaşlarıma, Kur’an dan çok dikkat çekici ve Allah ın Resulünü uyardığı bir ayeti hatırlatmak istiyorum. Lütfen bu ayeti okuduktan sonra, yanlış düşüncelerimizden artık kurtulalım ve bizlere bu yanlış inançları anlatanları da, bizler uyaralım. SİZCE ALLAH ELÇİSİNE, AŞAĞIDAKİ UYARIYI, İKAZI YAPTIKTAN SONRA, ALLAH IN RESULÜ, KUR’AN IN BAHSETMEDİĞİ TEK BİR SÖZÜ/HADİSİ SÖYLEMİŞ VE BUNLARDA ALLAH IN EMRİ GİBİDİR, YERİNE GETİRMENİZ GEREKİR DEMİŞ OLABİLİR Mİ? ŞEYTANIN BİZLERİ ALDATA BİLMEK ADINA, HER BEŞERİ SÖZE, RİVAYETE VESVESE VERİP, BİZLERİ NEFİSLERİMİZLE HER AN ALDATABİLECEĞİNİ, LÜTFEN UNUTMAYALIM. KARAR SİZİN, İMTİHAN SİZİN İMTİHANINIZ. “EĞER (RESUL) BİZE ATFEN BAZI SÖZLER UYDURMAYA KALKIŞSAYDI, ELBETTE ONU BUNDAN DOLAYI KISKIVRAK YAKALARDIK. SONRA DA ONUN ŞAH DAMARINI KESER ATARDIK. HİÇBİRİNİZ BUNA ENGEL DE OLAMAZDINIZ.” (HAKKA 44–45–46–47 ) Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
-
RABBANİLERDEN OLMAK İSTİYORSAK.....
İslami konular konuşulurken, anlamını çok fazla bilmediğimiz ya da araştırmadığımız kelimeler duyarız. Bu makalemde de geleneksel fıkıh inancı anlatılırken, çok kullanılan RABBANİ kelimesi üzerinde sizleri düşünmeye davet etmek istiyorum. Çünkü bu kelimeyi bizler din adına çok güvendiğimiz, âlim, veli, şeyh, efendi edindiğimiz kişilere hitaben söyleriz. Önce Rabbani ne anlama geliyor, onu anlamaya çalışalım. “KENDİSİNİ YALNIZ ALLAH A ADAMIŞ, YALNIZ RABBE KUL OLAN, KALBİNİ, İNANCINI, YAŞAMINI ALLAH’A VE ONUN KİTABINA ADAMIŞ, YALNIZ ONUN KANUNLARINA TABİ OLAN, YALNIZ ALLAH A BAĞLI ANLAMINDADIR.” Bu kelimenin, çok önemli bir anlamı olduğunu görüyoruz. Peki, bizler bu kelimeyi kullanırken doğru ve yerinde kullanarak, gereğini bizler yerine getiriyor muyuz? Hiç sanmıyorum. BU KELİMEYİ HER MÜSLÜMAN KENDİSİ ADINA, ULAŞMASI GEREKEN MAKAM OLARAK KULLANMASI GEREKİRKEN, BİZLER ALLAH YASAKLAMASINA RAĞMEN EDİNDİĞİMİZ VELİ, ŞEYH YA DA ÂLİM DEDİĞİMİZ KİŞİLER İÇİN KULLANIYORUZ. Bizler Rabbanilerden olmak istemiyor muyuz? Hâlbuki Allah kimin takva sahibi olduğunu, Allah ın en doğru yolunda gittiğini, yalnız ben bilirim demiyor muydu? Bizler kendimiz Rabbanilerden olmak için, yani yalnız Allah ın en doğru yolunda yürümek ve Allah ın sevgili kulu olmak için çaba harcayacağımıza, kendimizce RABBANİLER ediniyor ve onlara yalnız Allah ın vereceği bir makamı, bizler vermeye çalışıyoruz. Kur’an da bu kelime bakın nasıl geçiyor. “Hiçbir insana yakışmaz ki, Allah kendisine kitap, hüküm-hikmet ve Nebilik versin de sonra o, insanlara “Allah’ı bırakıp bana kullar olun” desin. O ancak şöyle der: “ÖĞRETTİĞİNİZ ŞU KİTAP’A VE OKUYUP ARAŞTIRDIKLARINIZA DAYANARAK BENLİKLERİNİ ALLAH’A ADAMIŞ KULLAR/RABBANÎLER OLUN!” (Ali İmran 79) Bakın bizlerin nasıl bir kul olmamızı, Allah Nebisi üzerinden nasıl örnek veriyor. Benim görev verdiğim NEBİM bile, bana kul olun demez diyor. Peki ne dermiş Nebi, onunda açıklamasını yapıyor. Kendilerine indirdiğimiz Kur’an ı okuyup, araştırıp düşündükten sonra, yalnız Allah a kul olacaklarını, yalnız ondan yardım isteyeceklerini, yani YALNIZ ALLAH IN KANUNLARINA TABİ OLUP, ONUN HÜKÜMLERİ İLE YAŞAYIP, RABBANİLERDEN, YALNIZ ALLAH A KUL OLANLARDAN OLMASI GEREKTİĞİNİ, ÇOK NET BİR ŞEKİLDE BİLDİRİYOR BİZLERE. Bizler bunun farkında mıyız? Bizler yalnız Allah a kul olanlardan, yalnız Allah ı VELİ edinip, yalnız Allah dan mı şefaat diliyoruz? Yoksa tüm Allah ın uyarılarını göz ardı edip, ayetlerin üstünü örtüp, veliler, şeyhler, efendiler edinip, onlardan mı yardım/şefaat diliyor, onları mı Rabbaniler ilan ediyoruz? YORUMUNU SİZLERE BIRAKIYORUM. Ne yazık ki RABBANİLER edinme anlayışı, inancı Yahudilikten bizlere geçmiş ve RUHBANLIĞIN BİZLERDE DE OLUŞMASINA NEDEN OLMUŞTUR. Lütfen bu hataları yapmayalım, inanın hesap günü pişman oluruz. Kur’an bizlerin bu dünyada, imtihan olduğumuzu ve yalnız Kur’an ın ipine sarılarak Kur’an dan imtihan edileceğimizi söylediği gibi, sakın veliler edinip ardı sıra gitmeyin diye bizleri uyarır. Kur’an ın neredeyse tamamında, bizlerin bizzat birey olarak RABBANİLERDEN, yani yalnız Rabbe kul olan, onun kanunlarına bağlı kullardan olmamızı emreder ve bizleri uyarır. İslam dinine girmiş olan Tasavvuf ve dinde sakın bölünmeyin emrine uymayarak, dinde mezheplere bölünen İslam inancı, toplumun kişileri Rabbaniler edinmesine teşvik etmiştir. Allah ın yanında adeta kul olunacak Rabbaniler, Allah a en yakın olduklarını iddia ettikleri insanları da veliler edinerek, onlara kul olunacağı cemaat ve tarikatlarda topluma kabul ettirilmiştir. Lütfen unutmayalım, Allah Nebisi üzerinden verdiği örnekte bile, benim Nebim böyle bir şey söylemez diyor. Rabbani konusu İslam toplumunda, o kadar tehlikeli bir silah olarak kullanılıyor ki, toplum Kur’an dan uzaklaştırılarak geleneğin, rivayetlerin, mezheplerin ve batılın adeta din olarak yaşanmasına neden oluyor. Sizlere bu konuda bir örnek vermek istiyorum. İslam toplumunda çok fazla söz edilen İmam-ı Rabbani adıyla anılan, bir kişinin söylediği iddia edilen bir sözünü paylaşmak istiyorum. Sizce sözü edilen şahıs, Allah ın Ali İmran 79. ayetinde bahsettiği Rabbanilerden ise, yazacağım sözleri söylemiş olabilir mi? Bu sözleri söyleyip söylemediğini de Allah bilir, onu da belirtmek isterim. Sanırım bilmeden, insanlara iftira atmış olabileceğimizi de unutmayalım. “İMÂM-I RABBÂNÎ HAZRETLERİʼNİN ŞU TESPİTİ NE KADAR MÂNİDARDIR: “BİR DEFASINDA GAFLETE DÜŞEREK, ABDESTHANEYE(TUVALETE) SAĞ AYAĞIMLA GİRDİM. (SÜNNETE UYMAYAN BU DAVRANIŞIM SEBEBİYLE) O GÜN BİRÇOK MANEVÎ HÂLDEN MAHRUM KALDIM.” Bakın bizler, kendisini Allah a adamış, Allah ın kitabının dışına çıkmayan, Rabbin kulu olduğunu iddia ettiğimiz bir kişinin, düşünmeden araştırmadan doğru diye, her söylediğine inanıyoruz. Böylece Kur’an ın tek kelime bile bahsetmediği, kanun kural koymadığı, yasaklamadığı halde tüm bu söylenenlere inanmakta bir sakınca görmüyoruz. Kendi beşeri fıkıh inancımızın, nasıl Allah ın dinine ilaveler yapıldığına güzel bir örnek. EĞER BU KİŞİ RABBANİLERDEN YANİ ALLAH IN KANUNLARINA UYANLARDAN İSE, ALLAH IN HİÇ BAHSETMEDİĞİ BİR KURALI, ALLAH EMRİ GİBİ GÖSTEREBİLİR Mİ? Allah ın yemin ederek kolaylaştırdığı dini, işte bizler böyle zorlaştırıyoruz. ALLAH BİZLERE AKIL FİKİR VERSİN, İNANIN BU HATALARI YAPMAYA DEVAM ETTİĞİMİZ SÜRECE, Allah ın kitabı Kur’an ı da doğru anlamamız ve Allah ın istediği Rabbanilerden olmamız, asla mümkün olmayacaktır. DİLERİM BİR GÜN, BU ACI GERÇEKLERİN FARKINDA OLAN, RABBANİLERDEN OLURUZ. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
-
KALPLERİN DÜŞÜNMEMESİ, KÖR OLMASI, GÖZLERİ OLUP GÖRMEMESİ NE ANLAMA GELİYOR?
Bugünkü makalemin konusu, Kur’an da geçen görme, algılama ve hissetme organları olarak geçen, kalp, göz ve kulak konusu üzerine olacak. Konumuza geçmeden önce sizlere şöyle bir soru sorsam, nasıl bir cevap verirdiniz? Biz insanlar, yalnız gözlerimiz ile mi görürüz? Aslında bu soruya düşünmeden ve Kur’an ın verdiği bilgilerin farkında değilsek, evet insanların görme organı gözdür diye cevap veririz. Bu cevabı veren arkadaşlarımıza hemen şunu söylemek isterim. Madem bizler yalnız gözlerimizle görüyoruz, gözlerimiz kapalı uyurken gördüğümüz rüyaları neyle görüyoruz, bunu nasıl açıklarız. Çünkü uyandığımızda, film seyretmiş gibi rüyamızı anlatıyoruz. Demek ki bizlerin görmemizi, hissetmemizi, algılamamızı sağlayan, yalnız gözlerimiz değilmiş. Allah bizlerle irtibat kurmak istediğinde, bizleri yalnız görmemizi sağlayarak uyarmıyor muş. Gözümüzden başka görme, hissetme, algılama organlarımızda varmış. BUNLAR HEPSİ BİR ARADA OLUNCA, GERÇEKLERİ ANCAK O ZAMAN TAM VE DOĞRU GÖREBİLİYORUZ. ÇÜNKÜ BAZEN GÖZ, KULAK YANILABİLİYOR. Kur’an ı dikkatle okuyan bir insan şu gerçeği, uyarıları birçok ayetinde görecektir. Allah göz, kalp ve kulak organlarımızı sürekli birlikte kullanır ve bakın nasıl uyarılarda bulunur. Birkaç örnek. “ANDOLSUN Kİ, KALPLERİ OLUP DÜŞÜNMEYEN, GÖZLERİ OLUP GÖRMEYEN, KULAKLARI OLUP DİNLEMEYEN CİNLERİ VE İNSANLARI CEHENNEM İÇİN YARATTIK.” (Araf 179) “İŞTE ONLAR, ALLAH’IN; KALPLERİNİ, KULAKLARINI VE GÖZLERİNİ MÜHÜRLEDİĞİ KİMSELERDİR. İŞTE ONLAR GAFİLLERİN TA KENDİLERİDİR.” (Nahl 108) DE Kİ: “O, SİZİ YARATAN VE SİZE KULAKLAR, GÖZLER VE KALPLER VERENDİR. NE KADAR DA AZ ŞÜKREDİYORSUNUZ!” Mülk 23) Bu ayetlerden de anlıyoruz ki, bizler gerçekleri doğru görüp değerlendirebilmemiz için, bu üç organımız birlikte hareket etmek zorundadır. Gözlerimizle göreceğiz, kulaklarımızla işiteceğiz, gönüllerimizle yani kalplerimizle, duygularımızla değerlendirip, tasdik edip karar vereceğiz. Şöyle diyebilirsiniz, düşünme organı kalp değil akıldır, beyindir. Elbette tüm organlarımızın bağlı olduğu merkez beyindir. AMA UNUTMAYALIM BEYİN KENDİ BAŞINA BİLGİ, BELGE, KANIT OLMADAN ASLA DÜŞÜNEMEZ. ONUN İÇİN SAYDIĞIMIZ ORGANLAR, ALDIĞI VE DEĞERLENDİRDİĞİ BİLGİLERİ BEYNE GÖNDERİR VE BEYİN EN DOĞRU SONUCU VERİR. Eğer düşünme organı beyne, doğru veriler gönderemiyor sak, beynin doğru karar vermesi mümkün olmayacaktır. Çünkü beyin kendi başına görmez, duymaz, hissetmez. Organların gönderdiği verileri, beyin değerlendirip sonuca varır. Bizler bazı konularda şöyle deriz. ”Sen bu işte biraz gönülsüz davranıyorsun.” Bu sözlerle aslında şunu anlatırız. Yapılmak istenen işte niyetimizin olmadığı ve kalbimizin bu ise onay vermediği anlamındadır. KALP HİSSETME ORGANIDIR. EĞER DOĞRU BİR HİS/DUYGU BİLGİ ALABİLDİYSEK, O KONUDA KESİN KARARIMIZI VERİRİZ. Örneğin insanlar beyniyle değil, kalbiyle âşık olur. İlk önce doğru verileri beyne göndermediyse, daha sonra alacağı farklı verilerle, gerekirse bu aşk biter ya da devam ederek güçlenir. BURADAN DA ANLIYORUZ Kİ KALP BİZLER İÇİN, DOĞRU YA DA YANLIŞ DÜŞÜNMEMİZİ ETKİLEYEN, ÇOK ÖNEMLİ VERİ TOPLAMA ORGANIMIZDIR. ONUN İÇİN ALLAH KALPLERİ VAR DOĞRU DÜŞÜNMEZLER, GÖZLERİ VAR DOĞRU GÖRMEZLER, KULAKLARI VAR DOĞRUYU DİNLEMEKTEN KAÇARLAR diyerek, bizlerin dikkatini çekiyor. Allah birbirine bağlı, bu duyu organlarının birlikte çalışmadığında, bizlerin gerçeklerle buluşamayacağımızı söylüyor. Peki, bu duyu organlarının doğru çalışması için ne yapmalıyız? Burası çok önemli. Yoksa birbirinden kopuk çalışan bu duyu organlarının beyne vereceği bilgilerle, asla doğru kararlar vermemizin mümkün olamayacağı anlatılıyor ayetlerde. Bizler ne yapmalıyız ki kalbimiz/gönlümüz gerçeklerle buluşsun. Yani öyle bir şey yapmalıyız ki, kalp gözümüz, gönül gözümüz daima açık olsun ve doğru verileri, bilgileri beyne gönderip, böylece doğru kararlar verebilelim. ALLAH ONUNDA YOLUNU GÖSTERİYOR. “BU KUR’AN, İNSANLAR İÇİN KALP GÖZLERİ (KONUMUNDAKİ BİR NUR), KESİN OLARAK İNANAN BİR TOPLUM İÇİN DE BİR HİDAYET VE BİR RAHMETTİR. “(Casiye 20) Demek ki Allah ın vahyi, yani indirdiği Kur’an ı okumak, bizlerin kalp/gönül gözünü açıyor. Yani Kur’an doğruları kavrayabilme, hissedebilme, algılama kaynağımız olduğunu söylüyor. Bu doğru bilgileri Kur’an dan ilk önce okuyarak bizzat gözlerimizle algılıyoruz, daha sonra nefsimizde, duygularımızda, kalbimizde değerlendiriyor ve bunları kulaklarımızla da duyarak, beynimize gönderiyoruz. Doğru kaynaktan aldığımız bu bilgiler, doğruluğu ölçüsünce bizlere fayda sağlıyor. Eğer bu üç kaynağı yanlış bilgilerle buluşturuyor sak, beyine giden yanlış bilgilerde kararını, yanlış yönde veriyor. MAKİNAYA NE VERİRSEN, ONU ÜRETİR, O DOĞRULTUDA KARARLAR VERİR. LÜTFEN BUNU UNUTMAYALIM. ONUN İÇİNDİR Kİ BAZI CEMAAT, TARİKAT MENSUPLARINA YAŞADIKLARI İNANCIN, YANLIŞ OLDUĞUNA İNANDIRMAK ÇOK ZORDUR. ÇÜNKÜ BEYNE GİDEN VERİLER, YANLIŞ KAYNAKTANDIR. Allah doğru kararlar verebilmemiz için, bizleri Nahl suresi 98. ayetinde uyarıyor ve Kur’an dan doğru bilgiler almak ve gönül gözünüzü Kur’an ile açmak istiyorsanız, önce sizlere öğretilen hurafe, batıl, rivayet inançlarınızdan kurtulun ve yalnız Allah a güvenerek, ona dayanarak Kur’an ı tarafsız okumaya başlayın ki, gerçeklerle buluşabilesiniz diyor. EĞER BU UYARILARIMI DİNLEMEZ DE, KÖRÜ KÖRÜNE İNATLA BATILIN, RİVAYETLERİN ARDINA DÜŞERSENİZ, GÖZLERİNİZE PERDE ÇEKERİM, KULAKLARINIZI VE KALBİNİZİ MÜHÜRLERİM DİYOR. Konumuzla ilgili, bir bilimsel çalışmadan örnek vermek istiyorum. ”HearthMath” tarafından yazılmış ”Science of the heart” kitabında kalple ilgili şu bilgiler verilmiştir: Aşk hormonu olarak bilinen, biliş, hoşgörü, arkadaşlık bağı ve güven gibi duygusal fonksiyonlara etkisi olan oksitosinin kalp tarafından da üretilip salgılandığı hatta kalpteki üretimin beyindekiyle aynı aralıkta olduğu keşfedildi. ayrıca beyindeki duygusal işlem merkezi olan amigdaladaki ve alakalı çekirdeklerdeki işlevlerin kalp tarafından doğrudan etkilenmiş olduğu da keşfedildi. Bunların yanı sıra, kalbin beyne, beynin sadece anlamakla kalmadığı aynı zamanda itaat ettiği mesajlar gönderdiği biliniyor. Demekki kalp, beyni kendisine itaat ettiriyor. Ayrıca kalp ve beyin sürekli olarak, iki taraflı bir diyalog halinde bir bağlantıya sahip olup her ikisi de birbirinin fonksiyonlarını etkiliyor . Üstelik kalp, beynin kalbe yolladığından fazla bilgiyi beyne yolluyor. “ Günümüz hukuk kurallarında da yargılama yapan hâkimler, kanunlara uygun karar verirler ama bu kararı etkileyen en önemli etken, VİCDANLARI DIR. Buda kalbin, gönlümüzün en önemli özelliklerindendir. Elbette vicdani duygularımız, davranışlarımız kanunların önüne geçemez. Burada kanun yapıcılara da çok büyük işler düşüyor. Kanunları çıkartırken, adaletli ve Allah ın önerdiği ölçüsünce olmalıdır. GÖZLERİ PERDELENMİŞ, KULAKLARI VE GÖNLÜ/KALBİ MÜHÜRLENMİŞ HİÇ KİMSE, DOĞRU KARARLAR VEREMEZ. ÇÜNKÜ BEYNE YANLIŞ BİLGİLER GÖNDERDİĞİ İÇİNDİR Kİ, ORADAN ÇIKAN KARARDA YANLIŞ OLACAKTIR. DİLERİM BU YANLIŞLARI YAPMAYAN, GÖNÜL GÖZLERİNİ/KALBİNİ ALLAH IN NURU KUR’AN İLE AÇAN, NURLANDIRAN, ALLAH IN HALİS KULLARINDAN OLURUZ. Hac 46: Yeryüzünde dolaşmıyorlar mı ki, DÜŞÜNECEK KALPLERİ VE İŞİTECEK KULAKLARI OLSUN. GERÇEK ŞU Kİ, GÖZLER KÖR OLMAZ, FAKAT ASIL SİNELERDEKİ KALPLER KÖR OLUR. (Bayraktar Bayraklı) Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
-
İSLAM’I ALGILAMA ANLAYIŞIMIZ VE ÖN YARGILI DAVRANIŞLARIMIZIN GETİRDİĞİ YAŞANAN İSLAM……
İSLAM’I ALGILAMA ANLAYIŞIMIZ VE ÖN YARGILI DAVRANIŞLARIMIZIN GETİRDİĞİ YAŞANAN İSLAM…… Bizler hayata nasıl bakıyoruz ve olayları nasıl ALGILIYORUZ. Eğer bu konuda yanlış yapıyorsak, hiçbir konuda doğru sonuç almamızda mümkün olmayacaktır. Peki, algı ne anlama geliyor. Algı, bir şeye dikkati yönelterek o şeyin bilincine varma, idrak etme anlamındadır. İdrak etmekte akıl erdirmek, anlamak, kavramak anlamındadır. Demek ki hepsinin başı akıl ve düşünmekten geçiyor. Allah ın Kur’an da, hala düşünmüyor musunuz, aklınızı kullanmıyor musunuz diye uyardığı gibi. Eğer birileri size akılla din yaşamaz diyorsa, bu insanlar sizin algınızla oynuyor, sizi yönetmeye çalışıyor demektir. Demek ki bir şeyi doğru algılayabilmemiz için, o konuya yönelerek akıl ve mantık devre dışı kalmadan, araştırdığımız konuyu anlamaya, araştırmaya çalışmalıyız. Algılamaya, idrak etmeye çalıştığımız konuyu doğru anlayabilmemiz için ise çok önemli gerçeği göz ardı etmememiz gerektiğinin önce bilincinde olmalıyız. ÖN YARGI. Şunu hiçbir zaman unutmamalıyız, ALGI BİR OLAYIN ESASI DEĞİL, KİŞİNİN BİREYSEL YORUMUDUR. OLAYLARA BAKIŞI ESNASINDA, ONU ETKİLEYEN ETKENLERİN SONUCUDUR. BİREYİN ÇEVRESİNDEKİ OLAYLARA, ANLAM VERDİĞİ BİLİNÇSEL SÜREÇTİR. BİZLER EĞER İSLAM I, KUR’AN DAN DEĞİL, YÜZLERCE YIL ÖNCESİNDEN BİZLERE ULAŞAN RİVAYETLERİN IŞIĞINDA YAŞIYORSAK, BİZLER ALLAH IN DİNİNİ DEĞİL, O GÜNKÜ TOPLUMUN ALGISI ÖLÇÜSÜNCE ANLADIKLARI KİŞİSEL, BİREYSEL YORUMLARININ ANLAYIŞLARINI, DİN DİYE YAŞIYORUZ DEMEKTİR. Onun içindir ki araştırdığımız bir konuyu doğru algılamak, konuyu doğru anlamak istiyorsak, önce ÖN YARGILARDAN KENDİMİZİ KURTARMALIYIZ. Bilim adamları algı konusunu anlatırken, olayların çok önemli olmadığını, algılama şeklimizin daha önem taşıdığını söylüyorlar ve şu örneği veriyorlar. “ÖRNEĞİN EĞER ELİNİZDE BİR ÇEKİÇ VARSA, HER ŞEY GÖZÜNÜZE BİR ÇİVİ GİBİ GÖRÜNMEYE BAŞLAR.” Gerçekten de bizlerde olaylara öyle bakmıyor muyuz? İslam ı kimden ya da nereden hangi kaynaktan öğrendiysek, onun dışında din adına konuşanların sözlerini hiç dinlemeyiz bile. Çünkü din adına algımızı etkileyen kaynaklar, bizleri adeta farkında olmadan yönetir, düşünce ve inancımıza karşı olan insanı düşman gibi görürüz. Algı kişiden kişiye, toplumdan topluma değişir, çünkü algıyı etkileyen kaynaklar farklıdır. ÖNEMLİ OLAN BİLGİ ALDIĞIMIZ KAYNAĞIN DOĞRU OLMASIDIR. Eğer yanlış kaynaktan bilgi aldıysak, yanlışımızın farkında olamayız. Çünkü bizleri etkileyen kaynaklar algımızı, algılama organlarımızın tamamını etkisi altına alır. BUDA BİZLERDE ÖN YARGI OLUŞMASINI SAĞLAR. ÖN YARGIYI YIKMAK, OLUŞTURMAKTAN DAHA ZORDUR. ÇÜNKÜ ÖN YARGILAR, TOPLUMDA BİRBİRİLERİNİ HEDEF ALARAK OLUŞTURULUYOR. BÖYLE OLUNCA DA BERTARAF OLMAMAK İÇİN, TARAF OLMAK ZORUNDA KALINIYOR. Ön yargıyı, bakın nasıl tarif ediyor bilim adamları. “Ön yargı, bir kişi ya da olaya ilişkin yeterli bir bilgi edinmeden, önceden, PEŞİN BİR KARARA VARMIŞ OLMA DURUMUDUR. TOPLUMUN KÜÇÜKLÜKTEN İTİBAREN KULAĞIMIZA FISILDADIĞI HER KELİME VE SUNDUĞU HER RESİM, ÖN YARGIMIZIN TEMEL TAŞLARIDIR. ÖN YARGI, İNSANLARIN DÜŞÜNCESİZLİĞİNE BİR KILIFTIR. EN ADALETSİZ YARGI ÖN YARGIDIR.” Ne yazık ki bizler İslam ı, bizlere yıllardır kulaktan kulağa anlattıkları rivayetlerin etkisiyle anladık ve yaşıyoruz. Bu ön yargıyı yıkmak, inanın çok zor. Bizler eğer İslam ı ön yargılardan kurtulmadan, kendimiz araştırıp doğru bilgiler almaya çalışmıyorsak, İslam ı gereği gibi doğru ALGILAMAMIZ ASLA MÜMKÜN OLMAYACAKTIR. Allah ın bizlere mesajını, emirlerini ve önerilerini doğru anlamak istiyorsak, önce yüzlerce yıldır İslam ı Kur’an dışından bizlere anlatanların söylemlerinden, öğretilerinden kurtulmalıyız ve daha sonra ÖN YARGISIZ KUR’AN I ANLADIĞIMIZ DİLDEN OKUYUP, DOĞRU BİLGİLEN MELİYİZ. Ama bu toplumun genel çoğunluğuna, öyle mantık dışı bir algıyı yerleştirmişler ki, Kur’an herkesin anlayamayacağı ve her bilginin olmadığı bir kitap olduğu kabul ettirilmiş. BU ALGI DEĞİŞMEDİKÇE, BU TOPLUMUN KUR’AN İLE BULUŞMASI VE KUR’AN GERÇEKLERİNİ FARK ETMESİ, ASLA MÜMKÜN OLAMAZ. Allah da biz kullarının bu yanlışlarını bildiği için, bizleri bu konuda Nahl suresi 98. ayetinde, bakın nasıl uyarıyor ve Kur’an okumaya başlamadan önce ne yapın diyor. “ÖYLEYSE KUR’ÂN OKUYACAĞIN ZAMAN, TAŞLANMIŞ ŞEYTAN’DAN ALLAH’A SIĞIN.” Bizlere yıllarca bu ayeti örnek gösterip, Kur’an okumaya başlamadan önce “EÛZÜBİLLÂHİMİNEŞŞEYTÂNİRRACÎM” diye başlayacaksın Kur’an ı okumaya diye öğrettiler. Hâlbuki bu ayetin devamında Nahl 99. ayetinde ne diyordu önce ona bakalım. “GERÇEK ŞU Kİ: İMAN EDİP DE YALNIZ RABLERİNE GÜVENİP DAYANANLAR ÜZERİNDE, ŞEYTANIN BİR HÂKİMİYETİ YOKTUR.” Bu iki ayetten de anlıyoruz ki, bizler Kur’an ı doğru anlamamız ve algılamamız için, önce ön yargılarımızdan kurtulup, yani bizlere dini anlattığını iddia edenlerin anlattığı kendi düşünce ve fikirlerinden, araya şeytanında girip toplumu kandırdığı, onca yanlış rivayet ve sanı bilgilerden, Kur’an ı okumaya başlaman önce kurtulmalıyız. KİŞİLERE VE ONLARIN EMİN OLAMAYACAĞIMIZ BİLGİLERİNE DEĞİL, YALNIZ ALLAH A GÜVENİP VE YALNIZ ALLAH A SIĞINARAK, YANİ ALLAH IN KİTABINA GÜVENEREK KUR’AN I OKUMAYA BAŞLAMAMIZ GEREKTİĞİ UYARISINI ALLAH, BİZLERE YAPIYOR. Ama yıllardır bu gerçek toplumdan gizlendi. Bu ayetin hükmü özde değil sözde yaşanır oldu ve bizler anlamını dahi bilmediğimiz bir dide Kur’an ı okuyoruz ve okumaya başlamadan öncede “EÛZÜBİLLÂHİMİNEŞŞEYTÂNİRRACÎM, diyor ve Kur’an ı hiç anlamadan okuyoruz. Öyle olunca da bizlerin din algısı, bizlere öğretilen rivayet ve sanı bilgilerle oluşuyor, inancımızı da bu etkenlerle yaşıyoruz. Değerli dostlarım. Gelin önce bizlerin ön yargılarımızı etkileyen algımızı değiştirmek adına çaba harcayalım. Bunun yolu da, YALNIZ ALLAH A GÜVENİP DAYANMAKTAN GEÇER. Unutmayalım Peygamberimiz ÜMMİYDİ, yani hiçbir kitap ehline tabi değildi ve din adına ne öğrendiyse Kur’an dan öğrendi. ALLAH DA KUR’AN DA BİLDİRDİĞİ GİBİ, PEYGAMBERİMİZ ÜMMETİNE YALNIZ KUR’AN I TEBLİĞ ETTİ VE YALNIZ KUR’AN İLE HÜKMETTİ. Din adına referansımız yalnız Kur’an olmalıdır. Eğer bizlerin algısını Kur’an şekillendirmediyse, O algı bizi Allah a değil, şeytana yaklaştıracaktır. Gelin din algımızı Kur’an ile sorgulayalım, tüm ön yargılarımızdan kurtulalım. İslam anlayışımızı yeniden düzenleyelim. Kur’an a uymayan, Kur’an ın onay vermediği tüm algıdan kurtulalım. Lütfen unutmayalım, Allah bizlerin anlayamayacağı bir rehber gönderip, daha sonrada o rehberden bizleri asla sorumlu tutmaz. ZAMAN GEÇİYOR, HESAP GÜNÜ YAKLAŞIYOR. ŞİMDİ KARAR VERME VAKTİDİR. ALLAH, YANİ ONUN KİTABI KUR’AN A MI GÜVENİP DAYANACAĞIZ, YOKSA DOĞRULUĞUNDAN EMİN OLAMAYACAĞIMIZ, BİZLERE ULAŞAN RİVAYETLERE Mİ, EDİNDİĞİMİZ VELİ KİŞİLERİN SÖZLERİNE Mİ GÜVENİP DAYANACAĞIZ. KARAR VERME VAKTİ GELDİ VE GEÇİYOR. DİLERİM DOĞRU KARAR VERENLERİN SAFINDA OLURUZ. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
-
GÜNÜMÜZ İSLAM ANLAYIŞININ, BU DENLİ AKIL VE KUR’AN DAN UZAK OLUŞUNA GÜZEL BİR ÖRNEK. “EBUBEKİR SİFİL’İN GENÇLERE TAVSİYESİ.”
GÜNÜMÜZ İSLAM ANLAYIŞININ, BU DENLİ AKIL VE KUR’AN DAN UZAK OLUŞUNA GÜZEL BİR ÖRNEK. “EBUBEKİR SİFİL'İN GENÇLERE TAVSİYESİ.” Bizlerin günümüz İslam anlayışındaki bölünmüşlüğe ve adeta birbirine düşman olan mezhep, cemaat ve tarikatların oluşmasına neden olan inancımızın acıklı hale gelişinin nedenlerine, güzel bir örnek vermek istiyorum. İsminin başında Doç. Dr yazan ve toplumun bir bölümünün de düşüncelerine katılan Ebubekir Sifil in, İslam ı nasıl anlamalı ve yaşamalıyız konusundaki, gençlere tavsiyesini sizlere önce hatırlatmak istiyorum. “Gençlere en başta tavsiyem şu: BU DİNİ KENDİ BAŞINIZA KİTAP OKUYARAK ÖĞRENMEYE KALKMAYIN. Kitap okumak insan olmanın sanki vazgeçilmez bir unsuru gibi. Oysa biz niye kitap okuyoruz? Bilgilenmenin bir vasıtası olarak kitap okuyoruz. Peki, bilgilenmenin başka vasıtası yok mu? Var. BİZİM GEÇMİŞİMİZDE, KÜLTÜRÜMÜZDE BİZ KİTAP OKUYARAK BİLGİLENMEDİK. DİNLEYEREK, BİZATİHİ AĞIZDAN AĞZA, KULAKTAN KULAĞA ŞİFAHİ BİLGİ VE KÜLTÜR NAKLİ VASITASIYLA BİLGİLENDİK. Makbul insan çok bilen insan değildir. Makbul insan Allah katında az da olsa ihlasla, takvayla amel eden insandır. Tabii dengeler yerinden oynayınca, modern toplumda makbul insan kim oldu? Çok bilen insan, çok etiketli insan, çok maaş alan, çok tüketen insan oldu! Oturduğu zaman carcar konuşan, ahkâm kesen, entelektüel kapasitesi yüksek insan makbul oldu. Bu yüzden okuma faaliyetinden önce diriltmemiz gereken bir metodun üzerine eğilmek lazım. Nedir o? BİR BİLENDEN, ALLAH KORKUSUNA SAHİP BİR BİLENDEN ÖĞRENME USULÜNÜ, TARZINI, METODUNU İHYA ETMEMİZ LAZIM. Buna önem vermemiz lazım.” Bu şahsın, geçlere tavsiyesine bakar mısınız lütfen. Bu dini kendi başınıza, Kur’an ı okuyarak öğrenmeyin sakın diyor. Yani Allah ın mesajını, tebliğini ben yanında olmadan okuma, senin aklın bu ayetleri düşünerek okusan da anlamaya yetmez demek istiyor. HÂŞÂ ALLAH IN KULUNA ANLATAMADIĞINI, ANLATMAYA ÇALIŞANLAR VAR ARAMIZDA. Peki, kimden öğreneceğiz? Çünkü Allah İslam dininde ruhban sınıfının olmadığını, Allah böyle bir emir vermediğini bizlere bildirir Kur’an da. Hatta kitap ehlinden örnek verip, ben emretmediğim halde önce iyi niyetle başlayan ruhbanlığı, daha sonra menfaat ve çıkarlarına kullandıklarını, insanların mallarını haksız yere yedikleri örneklerini verir. Tevbe 31. ayette de geçmiş örnekler veren Rabbimiz, ruhban sınıfı yani din adamları dediğimiz sınıfın, adeta kendilerini kutsallaştırıp, onlar olmadan Allah a ulaşmayacakları, Allah ın doğru yolunu bulamayacaklarını iddia ettiklerini ve böylece toplumu yoldan saptırdıkları örneği verilir. Günümüzde kilise, papalık bu dünyada Allah ile kulları arasında aracı olduklarını söylüyorlar. BU İNANCIN AYNISI, İÇİMİZDE KENDİLERİNİ RUHBAN İLAN EDEN, KUR’AN I SEN ANLAYAMAZSIN, BİZ ANLATMALIYIZ SİZLERE DİYENLERDE, AYNI ŞEYLERİ SÖYLÜYORLAR. HATTA VELİSİ OLMAYAN CENNETE GİDEMEZ, ONLAR BİZLERİN ŞEFAATÇILARI OLACAK MAHŞER GÜNÜ, DEMİYORLAR MI? Bizlerin Kur’an ile bağını kesenler, sen Kur’an ı anlayamazsın, kendin sakın Kur’an ı anlayarak okuyup kendi başına İslam ı anlamaya kalkma diyerek, kendilerinin topluma dayattığı yanlış inancın sürdürülmesini istiyorlar. KUR’AN DAN DERS ALMADIKLARI İÇİN, CAHİLİYE TOPLUMUNUN BASKISINI TOPLUMA DAYATIYORLAR VE MÜSLÜMANLARA DA, ”BU DİNİ KENDİ BAŞINIZA KİTAP/KUR’AN OKUYARAK ÖĞRENMEYE KALKMAYIN” diyerek, toplumun kafasında karmaşa, korku ve şüphe uyandırıyorlar. Okumanın, insan olmanın vazgeçilmez bir unsuru değilmiş gibi gösterip, insanların okumaya, bilme karşı heveslerini kesenler, günümüzde OKUYANLARIN DİNDEN ÇIKTIĞINI SÖYLEMEKTEN ÇEKİNMİYORLAR. Hatta iyi ki okumamışım, yoksa dinsiz olurdum diyecek kadar Kur’an dan uzak, toplumu aldatmaya ve böylece cahil kalan toplumu istedikleri gibi yönetmeye çaba harcıyorlar. BU YALANLARIN FOYASI KUR’AN İLE ORTAYA ÇIKTI ARTIK. ÇABALARI BOŞUNA. Bilgilenmek için kitap okuduğunu söyleyenler, bilgilenmenin başka vasıtası yok mu diyerek, toplumu kendilerine yönlendirenler, kendi batıl inançlarının devamını sağlamaya çalışanlar, bakın nasıl bir kaynağı da, tıpkı Allah ın kitabı Kur’an ile eş tutarak aynı garantiyi vererek örnek veriyorlar. HÂLBUKİ KUR’AN I ALLAH KORUYOR, ONLARIN RİVAYET VE SANI SÖZLERİNİ KİM KORUYOR? “BİZİM GEÇMİŞİMİZDE, KÜLTÜRÜMÜZDE BİZ KİTAP OKUYARAK BİLGİLENMEDİK. DİNLEYEREK, BİZATİHİ AĞIZDAN AĞZA, KULAKTAN KULAĞA ŞİFAHİ BİLGİ VE KÜLTÜR NAKLİ VASITASIYLA BİLGİLENDİK.” İşte günümüz İslam anlayışının, bu denli bölünmüşlüğüne ve Kur’an dan saparak rivayetlerin ardı sıra gitmenin yol ve yöntemine güzel bir örnek. Bu ve onun gibi düşünen, inanan kişilerin hiç şüphe duymadan İslam ı öğrenecekleri kaynaklar, CAHİLİYE TOPLUMUNUN İZLEDİĞİ YOLUN TAMAMEN AYNISI. Kur’an ı bir kez anlayarak ve düşünerek okuyan bir Müslüman, bu acı gerçeklerin hemen farkına varacaktır. ONUN İÇİN SEN KENDİ BAŞINA SAKIN OKUMA DİYOR GENÇLERE, ÇÜNKÜ OKURLARSA SÖYLEDİKLERİNİN YANLIŞ OLDUĞU ORTAYA ÇIKACAK. KORKU BACAYI SARDI. Allah kitap ehlinin yaptığı yanlışları Kur’an da bizlere anlatırken, işte bu yanlışları yapıyorlar, benim gönderdiğim kitap onlara yetmiyor, ataların inançlarını din diye yaşıyorlardı, sakın sizlerde bunları yapmayın diye bizleri Kur’an da, onlarca ayetinde uyarıyor. Geçmiş toplumların kitap okuyarak bilgilendirilmediğini örnek verip, günümüz gençlerinde Allah ın kitabı Kur’an ı okuyarak İslam ı anlayamayacağını söylemek, aklın ötesinde, toplumu zehirlemektir. Yüzlerce yıl önce okuma yazma bilmeyen, hatta kitabın çok az olduğu dönemle, günümüz imkânlarını karşılaştırmadan toplumu kendilerine bağlamaya çalışanlar, hem kendilerini hem de toplumu zehirlediklerinin ya farkındalar kasıtlı yapıyorlar, ya da gözlerde perde, gönülleri taş kesmiş gerçekleri göremiyorlar demekten başka, bir söz gelmiyor aklıma. İslam ı birilerinden dinleyerek, ağızdan ağza, kulaktan kulağa şifahi rivayet bilgilerle, toplumların kültür anlayışları ile geçmişte öğrendiğini ve bunun en doğru bilgilenme olduğunu savunanlar, ALLAH IN DİNİNİ DEĞİL, KİŞİLERİN NEFİSLERİNDE YARATTIĞI VE HER TOPLUMUN KENDİ KÜLTÜR ANLAYIŞLARINI, DİNE İLAVE ETTİĞİ BEŞERİ BİR DİNİ YAŞAYACAKLARINI UNUTMAMALIDIRLAR. Allah ın Elçisi O örnek Peygamberimiz, Elçi olmadan önce, asla hiçbir kitap ehline tabi olmamasının nedeni, Kitap Ehlinin Allah ın dininden uzaklaşmaları ve kendilerine kendi nefis ve kültürleri doğrultusunda, Atalarından rivayet ve sanı bilgiler ışığında yaşadıkları beşeri bir din yarattıkları içindi. Ama EBUBEKİR SİFİL aynı yöntemlerle yaşanan, rivayetlerin ve kültürlerin oluşturduğu bir İslam ı böyle yaşamamız gerektiğini, gençlere tavsiye ediyor. BU TAVSİYEYE UYAN, SİZCE ALLAH A MI ULAŞIR YOKSA….? Yoksa nın cevabını huzura vardığımızda göreceğiz. Ebubekir Sifil gençlere tavsiyesinin sonun da, bakın İslam ı kimlerden öğrenmemiz gerektiğini söylüyor. “BİR BİLENDEN, ALLAH KORKUSUNA SAHİP BİR BİLENDEN ÖĞRENME USULÜNÜ, TARZINI, METODUNU İHYA ETMEMİZ LAZIM.” Peki, kim bu bir bilen, Allah korkusu olan? Yoksa kendisi de bir bilen ve Allah korkusu olanların içinde var mı? Hâlbuki Allah bunun tam tersini söylüyor ve güvenilecek yardım istenecek veliniz, yalnız benim diyor ve yalnız Kur’an ın ipine sarılın diyor Kur’an da. Sizce Allah, her aklı başında bir Müslüman, kendi başına anlayarak ve düşünerek okuduğunda, anlayamayacağı bir Kur’an gönderip, daha sonra bu kitaptan hesap sorar mı? Kimin doğru yolda gittiğini yalnız ben bilirim diye de uyarıyordu Rabbimiz. Çok yakın geçmişte, Hoca Efendi dedikleri şahsı göklere çıkartarak, hatta bu kişi mahşer günü şefaat edecek dedikleri vatan haini, İslam ı en iyi anlatan veli kişiler arasında sayılıyordu. AMA TOPLUMUN BİRBİRİNE DÜŞMAN OLMASINI SAĞLADIĞI GİBİ, MÜSLÜMANLARIN VATANINA İHANET ETMESİNE NEDEN OLDU. BİNLERCE AİLENİN ACI ÇEKMESİNE SEBEP OLDU. ALLAH IN LANETİ BU VE BUNUN GİBİ DİNİ KULLANAN, ALLAH İLE ALDATAN VE TOPLUMU ALLAH IN YOLUNDAN SAPTIRANLARIN ÜZERİNE OLACAKTIR. Değerli kardeşlerim. Zaman geldi ve çok çabuk geçiyor. Hesabın görüleceği o günün yolculuğuna çıkmadan önce, gelin bu yanlış düşüncelerden kendimizi kurtaralım. Bu şahısların tavsiyelerine değil, ALLAH IN KUR’AN DAN BİZLERE, APAÇIK YAPTIĞI TAVSİYELERE KULAK VERELİM. Allah sizleri Kur’an dan hesaba çekeceğim, yalnız Kur’an ın ipine sarılın, sakın veliler edinip ardı sıra gitmeyin, güvenilecek veliniz yalnız benim, anlayabilmeniz ve hiç kimseye muhtaç olmayasınız diye, yemin olsun ki Kur’an ı kolaylaştırdım diyorsa, ALLAH İLE ALDATICILARA DEĞİL, ALLAH A GÜVENELİM. Beşere güvenen mutlaka, hesap günü üzülenlerin safında olacaktır. ALLAH A, ONUN KİTABINA GÜVENEN İSE EN GÜZEL SIĞINILACAK LİMANA KENDİSİNİ ULAŞTIRACAKTIR. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
-
GÜNÜMÜZDE İSTENEN ŞERİAT İLE ALLAH’IN EMRETTİĞİ ŞERİAT ARASINDAKİ FARK…..
Mezheplerin, cemaatlerin ve tarikat mensuplarının ağzından düşmeyen bir konu vardır. BİZLER ŞERİAT İLE YÖNETİLMEK İSTİYORUZ. Aslında söylenen doğru, bende şeriat kanunları ile yönetilmek istiyorum ama Allah ın şeriatı doğrultusun da yönetilmek istiyorum. Benim şeriat anlayışım ve inancım, Allah ın Kur’an da emrettiği şeriat tır, mezheplerin oluşturduğu beşeri şeriat değil. İsterseniz önce şeriat kelimesinin anlamına bakalım. “ARAPÇADA ŞERİAT KANUN, HÜKÜM, YASA, İZLENECEK DOĞRU YOL, YÖNTEM ANLAMLARINA GELİR.” Şeriat kelimesinin, Kur’an da bahsedilen anlamından yola çıkarak, şöyle bir soruyu kendimize sormamız gerekmez mi? Şeriat kanun, hüküm ve izlenecek doğru yol anlamına geldiğine göre, bizlere de Allah Kur’an ı, doğru yolu bulabilmemiz adına, rehber olarak gönderdiğine göre, ALLAH IN ŞERİATINDAN BAŞKA ŞERİATLAR, YOL GÖSTERİCİLER OLABİLİR Mİ? Bu sorunun cevabını Kur’an dan aradığımızda, acaba dini konularda, daha önce hiçbir bilgisi olmayan Ümmi peygamberimiz, hangi şeriata uyma emri almıştır ona bakalım. Casiye 18: SONRA SENİ BİR KURALA (ŞERİATA) GÖRE GÖREVLENDİRDİK; SEN ONA UY. Kendini bilmezlerin arzularına uyma. (Süleymaniye vakfı) Demek ki Allah Elçisini, gönderdiği Kur’an da bahsettiği, hükümler verip kanun ve yasalar koyduğu, izlememizi istediği yolun açıklandığı Kur’an ın, yani ALLAH IN ŞERİATINA UYMASI İÇİN UYARIYOR ve seni bu yol yöntem üzere görevlendirdik, kendilerine atalarının oluşturduğu beşeri şeriatlar yaratanlara, sakın uyma diyor. BİR BAŞKA DEYİŞLE ALLAH IN ELÇİSİNİN ŞERİATI, YALNIZ KUR’AN DI. Bu konudaki uyarı ayetlerinden, birkaç tanesini hatırlayalım. SÖZ BAKIMINDAN ALLAH’TAN DAHA DOĞRU KİM VARDIR! (Nisa 87). ALLAH’TAN DAHA İYİ KANUN KOYUCU OLABİLİR Mİ? (Maide 50). BU KUR’AN BANA VAHYOLUNDU Kİ, ONUNLA SİZİ VE ULAŞTIĞI HERKESİ UYARAYIM. (Enam 19). RESULE DÜŞEN APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR. (Ankebut 18) Buna benzer onlarca ayetten de anlıyoruz ki, Allah ın elçisi yalnız Allah ın Şeriatına yani kanun ve hükümlerine uymuş ve yalnız Kur’an ile hükmetmiştir. Günümüzde şeriat isteyenler, ne yazık ki yazdığım ayetleri ve yüzlerce benzerlerini görmezden gelip, ne yani Peygamberimiz postacı mıydı, kargocu muydu diyerek, Peygamberimizin de dinde Allah ın şeriatına ilaveler yapacağına inanmakta bir kusur görmemişlerdir. Allah kesinlikle yasaklamasına rağmen kendilerine, ALLAH IN ŞERİATININ YANINDA BEŞERİ ŞERİATLAR YARATARAK, BUNLARDA ALLAH IN EMRİ YANİ ALLAH I ŞERİATI DEMEKTEN ÇEKİNMEMİŞLERDİR. Şura suresi 21. ayette Allah, bu konuda da bizlerin dikkatimizi çekiyor ve Allah ın koymadığı şeriat hükümlerini, hiç kimsenin koyamayacağı uyarısını yapıyor. TOPLUMDA KORKU YARATAN, HATTA TOPLUMU DİNDEN, KUR’AN DAN UZAKLAŞTIRAN ANLAYIŞ, BU YANLIŞ İNANCIN SONUCU OLUŞMUŞTUR. Unutmayalım lütfen, Allah kendi şeriatını yemin ederek kolaylaştırdığını söylüyor. Ama bizler beşeri şeriatlar yaratarak dini zorlaştırıyor ve bu şeriatında Allah emri olduğunu söylemekten çekinmiyoruz, hatta baskıyla kendi inançlarımızı, Allah ın emri diye topluma yaşatmaya çalışıyoruz. Allah ın şeriatı, kişinin kendi imtihanı ve kendisinin bizzat özgür iradesi ile yaşamı üzerine kurulmuştur, onun içinde uyulacak kanun ve kurallar açıkça Kur’an da belirtilmiştir. Yine Allah ın şeriatı toplumda ADALET, ÖZGÜRLÜK, HOŞGÖRÜ ÜZERİNEDİR ve asla ayrım yapmadan insanların huzurunun, adaletinin sağlanması her bireyin özgürce inancını yaşaması adına düzenlenmiştir. Birde mezheplerin yarattığı şeriatı düşünün lütfen. Örnekler vermeye bile utanıyorum. Neredeyse Allah ın şeriatının tam tersi hükümleri, bunlara da bir Müslüman uymak zorundadır diyoruz. Bunları da Peygamberimizin dine ilaveler yaptığını, bunlarında Allah ın şeriatı gibi yaşanması gerektiğini söylemekten korkmuyoruz. Allah Elçisine, sana gönderdiğim şeriat üzerinde ol ve onunla kullarıma hükmet diyor, ama bizler bu gerçeklerin üstünü örtüp, Peygamberimizi dinde Allah ın şeriat, kanun, hüküm ortağı yapmaktan çekinmiyoruz. HÂLBUKİ ALLAH NE DİYE UYARMIŞTI BİZLERİ HATIRLAYALIM. “KENDİ HÜKMÜNDE HİÇ KİMSEYİ ORTAK KILMAZ”. (Kehf 26) AKLI BAŞINDA, KUR’AN GERÇEKLERİ İLE BULUŞMUŞ HER MÜSLÜMAN, ELBETTE ALLAH IN ŞERİATIYLA YÖNETİLMEK İSTER. ÇÜNKÜ ALLAH IN ŞERİATINDA ÖZGÜRLÜK VARDIR, ADALET VARDIR, EŞİTLİK VARDIR. HERKES İNANCINI ÖZGÜRCE YAŞAR VE YAPTIKLARININ KARŞILIĞINI DA GÖRÜR. AMA BEŞERİN YARATTIĞI ŞERİATTA, BUNLARIN HİÇ BİRİSİNİ BULAMAZSIN. DİNDE ŞERİAT, YALNIZ ALLAH IN DIR, ONUN KANUNLARIDIR. Şeriat isteriz diye ortaya çıkanlar, ne yazık ki Allah ın şeriatını değil, mezheplerin oluşturduğu rivayet, sanı bilgilerin harmanladığı, atalarının yarattığı beşeri bir şeriatı istiyorlar. ŞERİAT İSTEYEN YADA KARŞI ÇIKANLAR, NE YAZIK Kİ BAZI GERÇEKLERİ BİLMEDEN KABUL EDİYOR, YADA KARŞI ÇIKIYORLAR, ÜZÜCÜ OLANDA BURASI. Değerli dostlarım, gelin Kur’an ı anlayarak, dikkatli bir şekilde okuyalım ve ayetler üzerinde düşünelim. Unutmayalım Allah ın Kur’an da bizlere önerdiği şeriatı, adaletin ve huzurun oluşmasında bizler için en uygun yol ve yöntemdir. Mezheplerin oluşturduğu beşeri şeriatsa, adaletsizliklerin ve huzursuzlukların yaşandığı baskıcı bir şeriattır, hep birlikte buna karşı çıkalım ve bu gerçeği topluma el birliğiyle anlatmaya çalışalım. HUZUR, ADALET VE MUTLULUK YALNIZ ALLAH IN ŞERİATI KUR’AN DADIR, LÜTFEN UNUTMAYALIM. ALLAH’TAN VE O’NUN AYETLERİNDEN SONRA, HANGİ SÖZE İNANACAKLAR? (casiye 6) BEN SADECE BANA VAHYEDİLENE UYARIM. BEN SADECE APAÇIK BİR UYARICIYIM. (Ahkaf 9 ) Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
-
ÇOK EŞLİLİK VE KUR'AN IN ÖNERİSİ.
Bizler Kur’an ı anlamaya çalışırken, eğer nefsimizin esiri olarak, beşeri batıl inançlarımıza delil aramak adına Kur’an a bakıyorsak, ondan doğru bilgiyi almamızda, asla mümkün olmayacaktır. Çünkü Allah bizlere, niyetlerimize göre cevap verecektir. Kur’an ı doğru anlamak istiyorsak, ayetleri rivayet ve batıl bilgiler ışığında değil, Allah ın ayetleri ve verdiği örnekler ışığında anlamaya çalışmalıyız. Kur’an da Nisa suresi 3. ayette geçen, bazı kelimeler öne sürülerek, Allah bir erkeğin dört eşe kadar evlenmesine izin veriyor denmektedir. Gerçekten Allah, birden fazla eşle evlenmemizi öneriyor mu, yoksa Allah indirdiği ayetleriyle, o günün çok özel bir durumuna işaret ederek, SORUNLARA ÇÖZÜM BULMAK ADINA DERMAN MI OLUYOR, gelin birlikte ayeti anlamaya çalışalım. Ama önce, Nisa suresi 3. ayeti daha iyi anlayabilmemiz için, bir önceki ayeti de yazalım ki, ayetlerin özellikle kimlerden ve ne maksatla bahsedildiği daha iyi anlaşılsın. Nisa 2: YETİMLERE MALLARINI VERİNİZ; temizi pis olanla değiştirmeyiniz, onların mallarını sizin mallarınıza katarak kendi helâl ve temiz malınızı kirletip yemeyiniz, çünkü bu büyük bir günahtır. Nisa 3: ŞAYET YETİMLER HAKKINDA ADALETİ YERİNE GETİREMEYECEĞİNİZDEN KORKARSANIZ, size helâl olan başka kadınlardan İKİŞER, ÜÇER, DÖRDER ALINIZ. O kadınlar arasında da adaleti sağlayamayacağınızdan korkarsanız, BİR TANE ALINIZ; yahut ellerinizin altında bulunanlarla yetininiz. Zulüm ve haksızlık etmemeniz için en uygun olan budur. (Bayraktar Bayraklı meali) Nisa 2 ve 3. ayete baktığınızda, ilk önce bahsedilen konu yetimler ve bu yetimlerin ailelerinden kalan malları ile ilgili açıklamalar yapılıyor. Dikkat ederseniz, belki savaşlardan belki de başka nedenlerden dolayı, anne ve babalarını kaybetmiş, yada bakacak kimsesi olmayan kadınlar ve onları koruma altına alan kişilerin durumlarından bahsediliyor ve böyle bir ortamda nasıl davranılması gerektiği açıklaması yapılıyor ayetlerde. BU UYARIYI ALLAH, YETİMLERİ KORUMA ALTINA ALMIŞ KİŞİLERE ÖZELLİKLE, MALLARI İÇİN ONLARLA EVLENİLMEMESİ UYARISI YAPILDIĞI ANLAŞILIYOR. Sakın yetimlerin mallarını, kendi mallarınıza katmayın diyor. Onların malları için onlarla evlenmeye kalkar da, adaletsiz bir durum yaratırsanız, bu yanlış bir yol olur diyor bizlere. Adaleti koruyamama şüpheniz varsa eğer, sizin korumanız altındaki yetimlerle değil, size helâl olan (başka) yetim kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikâhlayın. BU AYETTE BİRDEN FAZLA EVLİLİK İZNİ, YETİM KALMIŞ KİMSESİZ KADINLAR İÇİNDİR. Bu sözleri söyledikten sonrada bakın ne diyor ayette. “EĞER ADALETLİ DAVRANMAYACAĞINIZDAN KORKARSANIZ, O TAKDİRDE BİR TANE ALIN.” Lütfen ayeti, indirilme amacının dışına çıkartmadan, ayette bahsedilenleri anlamaya çalışalım. Allah size emanet edilen yetimler hakkında, adaletli olamayacaksanız dedikten sonra, tavsiye ettiği başka kadınlardan bahsederken, eğer yetimler için indirilen ayeti, normal kadınlardan ikişer üçer dörder alın diye anlarsak, ayetin özünden sapmış, ayeti nefsimize uydurmuş oluruz. Ayrıca ayetin sonunda Allah ın tavsiyesine de ters düşmüş oluruz. Allah ne diyordu, adaleti sağlayamayacağından korkarsanız bir tane alın. Ayette Allah, size helal başka kadınlardan ikişer, üçer, dörder alın derken, yetim olup ta malı ve mülkü olmayan ancak beğendiğiniz, sevdiğiniz diğer yetimler ile evlenip, onları O zor durumlarından kurtarın diyor. Nisa suresi 19. ayette bu konuya açıklık getirmek adına Allah şu ikazı yapıyor. “EY İMAN EDENLER! KADINLARA ZORLA VÂRİS OLMANIZ, SİZE HELÂL DEĞİLDİR.” TEKRAR HATIRLATMAK İSTERİM. BU AYET VE AYETTE ANLATILANLAR, NORMAL KOŞULLARDA GEÇERLİ OLAN HÜKÜMLER DEĞİLDİR. Çünkü ayette yapılan uyarı ve ikazlar , sahipsiz kalmış yetimlerin mallarına göz dikmek adına onlarla evlenmeyi yasaklıyor. Bu durumda izlenmesi gereken yolu gösteriyor, tavsiyede bulunuyor. Allah birden fazla evliliği yasaklamıyor bu açık, ama tavsiyesi tek eşlilik. Eğer çok eşliliği birden bire yasaklamış olsa, toplumun neredeyse tamamının böyle bir evlilik yaptığı ortamda, sizce bu yasak nasıl karşılanırdı toplum tarafından? İşte Kur’an ın güzelliği ve toplumu ikna ile eğitim şekli. Şunu da belirtmeliyim ki, ayette 4 eşe kadar evlenin demiyor. İKİŞER, ÜÇER, DÖRDER TABİRİ, NET BİR SAYIYI BELİRTEN CÜMLE DEĞİLDİR. Daha açıkçası, belirli bir sınırlama yoktur. Söz gelimi şöyle denir, fazla yemeyin BİR KAÇ TANE ALIN. Bakın sayı belirtilmemiş ama çok fazla olmasın anlamındadır. Peki bu emri neden, hangi sebeple, hangi şartlarda veriyor Allah, burası önemli. Çünkü Allah bu ayetin dışında, birden fazla evlenebilirsiniz dediği hiç bir ayet yoktur. ALLAH BU AYETTE, İKİŞER ÜÇER DÖRDER EVLENİLECEK KİŞİLERİN, SAHİPSİZ KALMIŞ KİMSESİZ KADINLARDAN YAPILMASINI İSTİYOR. BAKIN TEKRAR HATIRLATMAK İSTİYORUM, BU ÖNERİ, SAVAŞLARDAN DOLAYI, ERKEK SAYISININ AZALDIĞI DURUMLA İLGİLİDİR. NORMAL ŞARTLARDA DEĞİL. AYETİN SONUNDA DA YAHUT ELLERİNİZİN ALTINDA BULUNANLARLA YETİNİN diyerek, ilk saydıkları ile zaten daha önce evli olan eşlerin, farklı konumda olduklarını göstermiş oluyor. Böyle bir şartta dahi, adaleti sağlayamazsanız aralarında, TEK EŞLE EVLENİN DİYOR. Kur’an bu ayetle, toplumların aynı zor şartlar oluştuğunda uygulanması gereken bir ruhsat, izin veriyor. Böyle bir açıklama olmasaydı Kur’an da, toplumların böyle zor durumlarında, kadınlar sahipsiz kalabilir, hatta fuhuş ve zina artardı. Çok eşlilik konusu, Arapların geleneklerinde çok önemli bir yeri tutmaktaydı. Tek eşli olan erkekler, toplumda saygın bir insan olamama ile neredeyse eş değerdeydi. Lütfen o dönemin gerçeğini hayal edelim. PEYGAMBERİMİZİN 38 YILLIK EVLİLİK HAYATINDA, 29 YIL TEK EŞLİ OLARAK YAŞAMIŞTIR. SON DOKUZ YILINDA İSE GELENEKLERİN BASKISI VE BAZI ZORUNLULUK DAN DOLAYI, BİRDEN FAZLA EŞİ OLMUŞTUR. Allah çok eşlilik konusunda yasaklama getirmeyip, özel şartlar haricinde, uyarı ve önerilerle tek eşliliğe, özellikle bundan sonraki toplumları özendirmiştir. Allah Nisa suresi 129. ayetinde bizleri birden fazla evlilik için, bakın nasıl uyarıyordu ayeti hatırlayalım. “NE KADAR UĞRAŞIRSANIZ UĞRAŞIN, KADINLAR ARASINDA ADALETİ YERİNE GETİREMEZSİNİZ.” Allah bunu söylerken, acaba bizlere ne anlatmak istiyor, işte burası önemli. Bizler eğer nefsimizin etkisiyle, Kur’an dan delil arıyorsak, buluruz ve deriz ki, bakın Allah çok eşliliği yasaklamamış. Doğrudur yasaklamamıştır, ama birden fazla eşle evlenme ruhsatını, hangi şartlarda vermiştir, onu nefsimizin etkisinde kalmadan, Kur’an dan doğru anlamalıyız. Allah ın önerisi, adaletin sağlanabildiği, tek eşlilik tir. Sizce bizler adaletin asla sağlanamayacağı, bir evlilik yaparak mı mutluluğu, huzuru buluruz, yoksa adaletin sağlanabileceği tek eşliliği seçerek mi huzurlu ve mutlu bir yuva kurarız? ELBETTE ALLAH SEÇİMİ BİZLERE BIRAKMIŞTIR, AMA DOĞRU YOLU GÖSTEREREK. Örneğin Nisa suresi 3. ayetin sonunda, tek eşle evlenin dedikten sonra, o devrin bir gerçeği olan, bir öneride daha bulunuyor Allah, şimdide ona bakalım. “YAHUT ELLERİNİZİN ALTINDA BULUNANLARLA YETİNİNİZ. HAKSIZLIK ETMEMENİZ İÇİN EN UYGUN OLAN BUDUR.” Dikkat ederseniz Allah ayette, adaletin sağlanması için tek eşliliği önerdikten sonra, sahip olduğunuz, ellerimizin altında bulunan daha önce evli olduklarınız ile yetinin diyor. Bunu söylemesinin nedeni, malı mülkü olmayan, zor durumdaki yetimler ile evlenme konusunu anlattıktan sonra söylüyor. Aslında bu uyarı ile Allah, artık evlilik sınırının olduğunu, birden fazla evliliğin adaletli olmadığı uyarısını sürekli yapıyor ama Allah ın tavsiyesi tek eşlilik olduğunu da açıkça bildiriyor. Daha da dikkat çekici olanı, ayetin sonunda Allah ın önerdiği güzelliğe bakar mısınız ne diyor Rabbimiz bizlere. Tabi gören gözler, duyan kulaklar için. “HAKSIZLIK ETMEMENİZ İÇİN, EN UYGUN OLAN BUDUR.” Bakar mısınız lütfen, Allah ın önerisine. Neymiş daha uygun olanı? TEK EŞLE EVLENMEK, sizler için daha uygundur dediği halde bizler, hala nefsimizin etkisiyle nelerin peşinde gidiyoruz ve neler söylüyoruz. Karar sizlerin. Tekrar etmek gerekirse, Allah çok eşliliği yasaklamamıştır, çünkü ÇOK EŞLİLİK GEREKTİĞİNDE LÜZUMU OLDUĞUNDA, KULLANILMASI GEREKEN BİR RUHSATTIR, İZİNDİR. Dünya ülkelerinde savaşlar ve hastalıklar sonucunda, kadın erkek dengesinin bozulması durumlarında, KADININ KORUNMASI, KOLLANMASI ADINA, zaten ülkeleri yönetenler tarafından, birden fazla evlilik bazen özendirilmiş ve uygulanmıştır. Bu konuda dünya tarihinde örnekleri vardır. Allah Kur’an ın indirildiği devirde yanlış olan, toplumun alışık olduğu birçok konuya, indirdiği ayetlerle düzenleme getirmiştir, tavsiyelerle vazgeçmelerini sağlamıştır, adeta eğiterek. ÖRNEĞİN KÖLELİK, CARİYELİK GİBİ. Köle azat etmeyi özendirmiş, hatta köle azad etmeyle, yapılan bir yanlışın, günahın affını sağlayarak, kölelik ile İslam ın yan yana olamayacağını anlatmıştır. Cariyelik konusununda kapısını kapatarak, savaşlarda esir almayıp, ya bedeli karşılığı yada bedelsiz salıverilme koşulu getirilmiştir. Kur’an bizlere en güzel yol ve yöntemleri, önümüze sunmuştur ve imtihanda olduğumuzu hatırlatarak, seçimi bizlere bırakmıştır. NEFSİMİZİN ARZULARINI MI, YOKSA ALLAH IN TAVSİYELERİNİ Mİ SEÇTİĞİMİZ, ÇOK ÖNEMLİDİR. Allah tek eşlilik konusunda, aşağıdaki tavsiyede bulunduysa, sizce bu konuda ki son nokta ne olmalıdır? Karar ve seçim sizlerin. “BU, ADALETTEN AYRILMAMANIZ İÇİN DAHA UYGUNDUR.” Ülkemiz kanunlarında da evlilik, tek eşlilik üzerinedir. Evli kadının tüm hakları kanunlarla korunmaktadır. Eğer ülkemiz kanunlarının dışına çıkarak, birden fazla evlilik yaparsanız, Allah ın Kur’an da ikaz ettiği, uyardığı adaletsizliğin en büyüğünü kadına yapmış olursunuz. Erkek vefat ettiğinde, geride bıraktığı mal ve mirastan, diğer eşler yararlanamaz. Böylece diğer eşler, çok zor durumda kalırlar. Buda eşler arasında çok büyük adaletsizlikler yaratır. Bunun mahşerde bir hesabının olacağını da bilmeliyiz. HİÇBİR KADIN, EŞİNİ BİR BAŞKA KADINLA PAYLAŞMAK İSTEMEZ. NASIL BİR ERKEK EŞİNİ, BAŞKA BİR ERKEKLE PAYLAŞMAK İSTEMİYORSA, BU DUYGULAR KARŞILIKLIDIR. Lütfen yaradılışın gerçeklerine ters düşen bir yaşamı seçmeyelim, ne huzur nede mutluluk bulamayız. Hayvanların bile bir kısmında, tek eşlilik vardır. Bu örnek bizlere ders olmalıdır. Bir erkek candan, gönülden sevdiği eşini, kimseyle paylaşmak istemiyorsa, aynı duyguları kadınlarında paylaştığını VE EŞİNİ HİÇBİR KADINLA PAYLAŞMAK İSTEMEYECEĞİNİ UNUTMAMALIYIZ. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
-
KUR’AN DA GEÇEN ŞİRK VE ORTAK KOŞMAK SÖZLERİNDEN NE ANLAMALIYIZ?
Bu makalemde sizlerin üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim konu, Kur’an da Allah a şirk koşmak ya da Allah a eş koşmak sözüyle, ne demek istiyor ve bizleri uyarıyor. Çünkü Allah a şirk yani eş koşanların günahlarını bakın nasıl affetmem diyor. Zümer 65: Andolsun ki, sana da, senden öncekilere de şu vahyedildi: “YEMİN EDERİM Kİ, EĞER ŞİRK KOŞARSAN BÜTÜN ÇALIŞMALARIN BOŞA GİDER ve mutlaka kendine yazık edenlerden olursun.” (Elmalı meali) Nisa 48: Şüphesiz Allah, KENDİSİNE ORTAK KOŞULMASINI ASLA BAĞIŞLAMAZ. Bunun dışında kalan (günah)ları ise dilediği kimseler için bağışlar. Allah’a şirk koşan kimse, şüphesiz büyük bir günah işleyerek iftira etmiş olur. (Diyanet meali) Allah yemin ederek çok net bir hüküm veriyor ve diyor ki; eğer bana şirk, ortak koşarsanız bütün çabalarınız boşa gider ve günahlarınızı asla bağışlamam diyor. Gerçekten de bu uyarı çok önemli, çünkü Allah a şirk, ortak koşmaktan Allah neyi kast ediyor, eğer doğru anlayamadan bu dünyadan göçer gidersek, inanın hesap günü çok üzülenlerin safında oluruz. Gelin bu konuyu, kafamızdaki tüm yanlış bilgilerden kurtularak, yalnız Allah ın uyarıları ışığında anlamaya çalışalım. Kur’an ı anlayarak birkaç kez okuyan bir Müslüman, Allah ın ikaz ve uyarılarının genel çoğunluğunun Allah a inanmayanlara, yani bizim tabirimizle ateistlere karşı değil, Allah a inandığını söyleyen ama Allah ın istediği yolda değil, batılın ve hurafenin şekillendirdiği bir inanca tabi olanlara hitap ettiğini, uyarılarını ve ikazlarını onlara yaptığını anlayacaktır. Bu durumda ŞİRK KOŞMAK, ORTAK KOŞMAK sözlerinden, Allah ın yanında bir Allah a daha inananlardan bahsetmediğini, önce hatırlatmak isterim. Bir başka deyişle Kur’an uyarılarının neredeyse tamamı, Kitap ehlinin yaptığı yanlışları düzeltmek, onları doğruya davet etmek içindir. BU DURUMDA KİTAP EHLİNE YAPILAN ŞİRK KOŞMAK YA DA ORTAK KOŞMAK TABİRLERİ, ALLAH IN YANINA BAŞKA BİR ALLAH, YA DA İLAH KOYMAK ANLAMINDA OLMADIĞI ÇOK AÇIK ANLAŞILIYOR. Peki, Allah bu sözcükleri kimler için ve hangi yanlışları yaptıklarında kullanıyor olabilir bu durumda? İşte burası çok önemli. Eğer bunu göz ardı eder, anlamaya çalışmazsak, aynı yanlışları bizlerin yapması kaçınılmaz olacaktır. Bu konuda kitap ehlinin yaptığı yanlışlara bakalım. Yunus 18: Kendilerine zarar vermeyecek, fayda da sağlamayacak olan şeyi Allah ile aralarına koyup kul olurlar. Bir de derler ki “BUNLAR ALLAH’IN YANINDA BİZİ YANINA ALACAK (ŞEFAAT EDECEK) OLANLARDIR.” De ki “Siz Allah’a, göklerde ve yerde bilmediği bir şeyi mi haber veriyorsunuz?” O, ONLARIN ORTAK SAYDIKLARINDAN UZAK VE YÜCEDİR.” (Süleymaniye vakfı) Tevbe 31: BİLGİNLERİNİ VE DİN ADAMLARINI ALLAH İLE ARALARINA KOYUP RAB EDİNDİLER. Meryem oğlu Mesih’i de öyle. Oysa onlara verilen emir, sadece tek bir ilaha(tanrıya) kul olmalarıdır. Ondan başka ilah yoktur. Allah, onların ortak(şirk) koştuklarından uzaktır. (Süleymaniye vakfı) Araf 191–192: Hiçbir şeyi yaratamayan ama kendileri yaratılmış olanları mı ortak sayıyorlar? BUNLAR, NE ONLARA NE DE KENDİLERİNE YARDIM EDEBİLİRLER. (Süleymaniye vakfı) Sanırım ortak ve şirk koşmak sözlerinden Allah, neyi kast ettiğini bu ayetlerden çok açık anlaşılıyor. Allah ın tek elinde bulunan yetki ve sorumluluklarını, yaratılmış bir beşere verirsek, Allah a eş ve şirk koşmuş oluruz. Cahiliye toplumu, edindikleri veli ve güvendikleri kişilere ya da din adamlarına, âlimlere öyle güveniyorlardı ki, Allah ın tek elinde bulunduğu bağışlama affetme, şefaat yetkisini ardı sıra gidip güvendiği kişilere vererek onların, mahşer günü kendilerini kurtaracaklarına inanıyorlardı. Allah bu yetkileri vererek, adeta yaratılmış insanları RAB edindiler diyor. Hâlbuki Allah diğer ayetlerinde, Şefaat tümden Allah a aittir, hiçbir şefaatçinin fayda etmediği o günden sakının diye bizleri uyarmıyor muydu? Bunca uyarıları alan ve iman ettiğimizi söyleyen biz Müslümanlar, hala Allah ın ayetlerinde geçen kelimelerin anlamları ile oynayıp, Allah sevdiği bazı kişilere de şefaat yetkisi vermiştir anlamını, topluma inandırmaya çalışıyorlar. Elbette bunlar beyhude çabalardır. Bu çabalarıyla Kur’an da çelişki yaratmaya çalıştıklarının farkında bile değiller. Allah ın bu konudaki iki uyarısını hatırlatmak istiyorum. Enam 22: Bir gün onların hepsini toplayacağız sonra müşriklere şöyle diyeceğiz: “HAYAL KURUP ORTAK SAYDIKLARINIZ NEREDE?” (Süleymaniye vakfı) Enam 40–41: De ki: “Kendinizi hiç düşündünüz mü, Allah’ın azabı size gelse veya kıyamet vakti gelse, ALLAH’TAN BAŞKASINA MI YALVARIRSINIZ? Eğer sözünde doğru kimselerseniz cevap verin”.Hayır, yalnız o Allah’a yalvarırsınız. O da dilerse kaldırılmasını istediğiniz belayı kaldırır ve o zaman ortak koştuğunuz şeyleri unutursunuz. (Elmalı meali) Bu iki ayetten de çok açık anlıyoruz ki, Kur’an ın bahsettiği şirk, ortak koşmak sözleriyle Allah, kendisinden başka yaratılmış hiç kimseyi veli, şeyh efendi edinerek din ve iman adına sonsuz güvenerek Allah ile asla aracı yapamayız, onları şefaatçi edinemeyiz, onlardan yardım bekleyemeyiz. Peki, bizler bu uyarılardan ders alıp, cahiliye toplumu, kitap ehlinin yaptığı bu yanlışları İslam ı yaşarken bizler yapmıyor muyuz? Ne yazık ki yapıyoruz, çünkü Allah ın bu uyarılarını görmek bile istemiyoruz. Bazı kardeşlerimize bu ayetleri hatırlattığımızda ise dine nifak sokan fitneci sözleriyle karşılaşıyoruz. Hâlbuki Allah iman ettiğini söyleyen genel çoğunluk için, bakın nasıl bir uyarı yapıyor ve bizlerin çok dikkatli olmamızı istiyor. Yusuf 106: ONLARIN ÇOĞU, ALLAH’A ANCAK ORTAK KOŞARAK İNANIRLAR. (Diyanet meali) Allah bu ayetiyle, iman edenlerin yaptığı en büyük yanlışı, hastalığı bizlere bildiriyor ve sakın sizlerde aynı yanlışı yapmayın, BÜTÜN ÇABANIZ BOŞA GİDER DİYOR. Bizler cahiliye toplumunun yaptığı yanlışların ne yazık ki önüne geçtik. Yahudi ve Hristiyanların, yaratılmış insanları ilahlaştırdıkları gibi, bizlerde Allah ın elçisini ve veli edindiğimiz kişileri adeta ilahlaştırıp, Allah ın yetki ve sorumluluklarını da vererek Rab edindik. Bunu yapmayın yanlış yapıyorsunuz değimiz kişilerde bizlere, sen sünnet inkârcısı mısın, ALLAH IN ELÇİSİ POSTACI MIYDI şeklinde ithamlarda bulunuyorlar. Allah elçisine bile kendi yetkilerini asla vermiyorsa, onun dışında veliler efendiler edinip şefaatçiler ediniyor, hatta VELİSİ OLMAYAN CENNETE GİDEMEZ DİYORSAK, işte bizler Allah a eş, şirk koşuyoruz demektir. TEKRAR HATIRLATMAK İSTERİM. ALLAH IN KUR’AN DA BU UYARILARINA KULAKLARINI TIKAYANLAR, ŞUNU SAKIN UNUTMASINLAR. YAPTIKLARI HER ŞEY BOŞA GİDECEK VE ALLAH ONLARI ASLA AFFETMEYECEKTİR. ALLAH IN AYETİNİ, TEKRAR HATIRLATMAK İSTİYORUM. “”YEMİN EDERİM Kİ, EĞER ŞİRK KOŞARSAN, BÜTÜN ÇALIŞMALARIN BOŞA GİDER” (Zümer 65) “Şüphesiz Allah, KENDİSİNE ORTAK KOŞULMASINI ASLA BAĞIŞLAMAZ.” (Nisa 48) Lütfen bu ayetler kitap ehline hitap ediyor, bizlere değil demeyelim. Kur’an ın tamamı Kitap ehline indirildi ve onların yaptığı yanlışları Allah bizlere bir bir anlattı ki, bizlerde aynı yanlışları yapmayalım. Dilerim Kur’an ın uyarı ve ikazlarından dersler alarak, aynı yanlışları yapmayan, Allah ın halis kullarından oluruz. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
-
MEZHEPLERE TABİ OLMAMAK, DİNSİZLİĞİN KÖPRÜSÜ MÜDÜR, YOKSA…….?
Geçen gün bir yazı okudum. Yazının başlığı şöyleydi. “MEZHEPSİZLİK NİÇİN DİNSİZLİĞİN KÖPRÜSÜDÜR?” Önce mezhep nedir onu doğru anlamalıyız ki, daha sonrada bu sözleri doğru değerlendirebilelim. Mezhep kelime anlamı izlenen yol, gidiş, rota anlamındadır. Günümüz İslam toplumlarının kullandığı anlamıyla da söylemek gerekirse, “BİR DİNİN GÖRÜŞ, YORUM VE ANLAYIŞ AYRILIKLARI SEBEBİYLE, ORTAYA ÇIKAN KOLLARINDAN HER BİRİ. ANLAYIŞ, GÖRÜŞ, ÖĞRETİ.” Bizler İslam ı yaşarken yanlışlarımızın farkında olamadığımız için, tartıştığımız ve anlaşamadığımız konularında çok fazla olması nedeniyle, İslam dininde öyle bölündük ki, şimdide bu yanlış inançlarımızı/mezheplerimizi neredeyse dinin asli unsuru yaparak, bunların herhangi birine uymazsan, dinsizliğe doğru gidersin deme yanlışlığını yapıyoruz. Unuttuğumuz bir şey var, mezhepler ve onun oluşturduğu fıkıh beşeridir ve din değildir. ALLAH IN DİNİ YALNIZ KUR’AN DIR. Mezhepler kişilerin düşünceleri ile oluşan dini anlama şekilleridir. Bununda yanlış olma riski, her zaman çok yüksektir. Lütfen unutmayalım. NE YAZIK Kİ BİZLER ALLAH IN MEZHEBİNİ/BİZLERİ YÖNELTTİĞİ YOLU, ROTAMIZIN NE OLACAĞINI KUR’AN DAN ÖĞRENEMEDİK. KENDİMİZE BEŞERİ MEZHEPLER, YOLLAR, ROTALAR ÇİZDİK. BUNLARA TABİ OLMAYANLARA DA, DİNSİZ DEMEKTEN ÇEKİNMİYORUZ. ACABA ALLAH KENDİ ÇİZDİĞİ YOLUN DIŞINA ÇIKANLARA NE DİYOR, İŞTE ONU NE ARAŞTIRIYORUZ NEDE DÜŞÜNÜYORUZ. SANIRIM İŞİMİZE DE GELMİYOR. Çok ilginçtir, hâlbuki Allah sakın dinde bölünenler gibi olmayın, yani dinde mezheplere, fırkalara, cemaatlere bölünmeyin emrini verdiği halde, bu bölünmüşlerin mutlaka birisinde olmamız gerektiğini, hala söyleyenler var. Bunun nedeni, Kur’an ı İslam ı yaşayabilmek adına yetersiz, detaysız gördüğümüzden kaynaklanıyor. Allah Kur’an da bizlerin nasıl bir yol üzerinde olacağımızı, izleyeceğimiz yolumuzu yani rotamızı en ince detaylarına kadar, hatta kolaylaştırarak, nice örneklerle verdiğini söylüyor. Yani bir başka deyişle, ALLAH BİZLERE ÖNERDİĞİ KENDİ MEZHEBİNİ, YANİ İZLEMEMİZ GEREKEN YOLU, DETAYLICA KUR’AN DA ANLATIYOR. Onun içindir ki sakın dinde bölünüp, Kur’an ın dışında kendinize izleyecek farklı yollar, rotalar yani mezhepler edinmeyin, benim yoluma uyun diye uyarıyor. Ama bizlerin beynine öyle bir UR yerleştirmişler ki, Allah ın fıtratından bizleri ayırıyor, başka yollara sapmamızı sağlıyor. Kur’an ın tamamına iman eden bir Müslüman, Kur’an ın hüküm vermediği bir konuyu, herhangi bir mezhep inanışından alıp kendisine yol edinmez, edinmemelidir. Eğer bunu yapıyorsa, zaten Kur’an ın sınırlarını tanımıyor demektir ki, Allah Kur’an ın sınırlarını tanımayanlara Zalim, inkârcı, kâfir diyor. Allah ın sınırlarını aşanların, kendilerine zulmetmiş olacaklarını Kur’an dan mutlaka öğrenmelidirler. Hiç kimse karşısındaki bir insana kendisi bizzat ben dinsizim demeden, ona sen dinsiz sin kâfirsin diyemez. Bunu söyleyebilecek makam yalnız Allah tır ve bunun sınırlarını çizen, hükmünü de veren Kur’an dır. BU YETKİYİ ALLAH, HİÇ KİMSEYE VERMEMİŞTİR. LÜTFEN PEYGAMBERİMİZİ DÜŞÜNÜN. KİTAP EHLİNİN YOLDAN SAPMIŞ BATIL İNANCINA TABİ OLMAKTANSA, HİÇ BİR İNANCA TABİ OLMAMIŞ AMA GERÇEKLERİN ARAYIŞINDA OLMUŞTUR. ALLAH ÖZELLİKLE BU DAVRANIŞINDAN DOLAYI, KENDİSİNİ ELÇİ OLARAK SEÇMİŞ VE ÖDÜLLENDİRMİŞTİR. İslam dininde modernleşme, ya da yenilikçilik hareketi reformist/modernist şeklinde beşeri oluşumların, daha önceki mezheplerin yaptığı yanlışlardan hiçbir farkı yoktur. Allah ın dinde bölünmeyin emrini dinlemeyenler, kendilerine Allah ın mezhebi/bizlere çizdiği yol ve yöntemi yeterli görmeyenler, kendi nefislerinde oluşturduğu fıkıh inancını dinleştirenler, bunlara uymayanları da dinsizliğe geçiş olarak görenler, kendilerinin durumunu Kur’an ın uyarıları ışığında gözden geçirmelidirler. BİR MÜSLÜMANA DÜŞEN KENDİ MEZHEBİNİ, YANİ İZLEYECEĞİ YOLU VE YÖNTEMİ, KURALLARI KENDİLERİ BELİRLEMEK YERİNE, ALLAH IN KOYDUĞU KURALLARA/MEZHEBE TABİ OLMALARI GEREKİR. DİN ALLAH IN DİNİDİR VE HİÇ BİR ORTAĞI DA YOKTUR. Dinde reform yapmak isteyenler, aslında Allah ın dininde değil, beşeri fıkıh inancının, mezheplerin koyduğu beşeri hükümlerde reform yapmak istiyorlar. NE YAZIK Kİ HAK İLE BATIL BİR BİRİNE KARIŞTI. Bu çabanın da diğer oluşumlardan hiçbir farkı yok. İSLAM DİNİNDE HÜKÜM KOYAN, YALNIZ ALLAHTIR. ÇÜNKÜ ALLAH BEN HÜKMÜME HİÇ KİMSEYİ ORTAK ETMEM DİYOR. Dini mezheplere, cemaatlere, tarikatlara bölenler, Allah ın hükümlerini yeterli görmeyenlerdir. Bu yanlışı eğer modernist ya da yenilikçi adını verdikleri kişiler fark etmemiş ve mezheplerin Kur’an ın bahsetmediği hatta yasaklamadığı hükümleri, yine beşeri düşüncelerle şekillendirmeye çalışıyorlarsa, onlarda aynı yanlışı bir başka şekilde tekrar ediyorlar demektir. LÜTFEN UNUTMAYALIM, DİN ALLAH IN DİNİDİR. ONUN KOYDUĞU HÜKÜMLERE HİÇ KİMSE İLAVE EDEMEZ, KOYDUĞU KANUNLARI DA HİÇ KİMSE YOK SAYAMAZ. Yani şeriat Allah ın şeriatıdır, günümüzde mezheplerin yarattığı şeriatsa beşeridir, batıldır. Allah ın kolaylaştırdığı dini, hiç kimse zorlaştıramaz. Bunu yapanlar, İslam ın sınırları dışına çıkmış demektir. Din adına yapılan yanlışların, lütfen önce farkında olalım. Daha sonra batıl ile hak zaten ortaya çıkacaktır. BİR BATILI DEĞİŞTİRİP, YERİNE BAŞKA BİR BATIL GETİRMEK DİNDE YENİLİK DEĞİL, AYNI YANLIŞIN TEKRARIDIR. Lütfen Kur’an ın apaçık şu gerçeğini unutamayalım. Peygamberimizin yetki ve sorumlulukları çok net Kur’an da belirlenmiştir. Allah ın vermediği bir yetkiyi, bizler ya da fıkıh mezhepler vermeye kalkıyorsa, bizlerin İslam sınırları dışına çıkmış olduğumuzun, lütfen artık farkında olalım. Yaptığımız en büyük yanlış, Kur’an ın bahsetmediği konuların, Allah ın bizler için serbest alanları olduğu gerçeğini, kabul etmememizden kaynaklanıyor. Sizce Allah Zuhruf 44. ayetinde, sizleri Kur’an dan hesaba çekeceğim, Kur’an dan sorumlusunuz diye hüküm verdikten sonra, Kur’an ın tek kelime bile bahsetmediği konularda da Peygamberimizin dine hükümler, kanunlar koyduğuna nasıl inanırız? YOKSA ALLAH IN BU HÜKMÜNE, İNANIP GÜVENMİYOR MUYUZ? Bizler öyle bir inanç yarattık ki kendimize, Kur’an ı anlamak adına çaba harcayacağımız yerde, rivayet edilen hadisleri dinin asli unsuru, yaşamın ilk kaynağı yaptığımızdan, önce hadisleri anlayabilmek adına çaba harcıyoruz. Çünkü hadislerin, Kur’an ı açıkladığına inanıyoruz da ondan. Bu yanlışımıza dikkat çekici bir örnek vermek istiyorum. Bir arkadaşımız şöyle bir paylaşımda bulunmuş, kendisinin doğru bir yol üzerinde olduğunu anlatabilmek adına. “BİZ HADİSLERİN DOĞRU ANLAŞILMASI İÇİN, ELİMİZDEN GELENİ YAPARKEN, ONLAR HADİSLERİ İNKÂR ETMEK İÇİN ELLERİNDEN GELENİ YAPIYOR.” Aslında bizlerin önce, Kur’an ı doğru anlayabilmek adına elimizden geleni yapması gerekirken, önce hadisleri doğru anlaşılması adına elimizden geleni yapmamız, bizleri yanlış yollara yönelmemizi, HATTA KUR’AN I ÇOK AMA ÇOK YANLIŞ ANLAMAMIZA NEDEN OLUYOR. Çünkü Kur’an’ı bizler, İslam ı yaşayabilmek adına tek başına anlaşılmayan, detay verilmemiş bir kaynak olarak görüyoruz. Onun içindir ki önce Kur’an ı anlamaya çalışmak yerine, emin olamayacağımız rivayetleri anlayabilmek adına çaba harcıyoruz. Tabi yıllarımızı ve ömrümüzü boşuna harcıyoruz. Allah ın Elçisinin yalnız Kur’an ı tebliğ edip, ümmetine yalnız Kur’an ile hükmettiğini Kur’an dan öğrenemeyenler, elbette rivayetlerden çok farklı şeyler öğrenecekler ve böylece Peygamberimize atılan inanılmaz iftiraların da farkında olamayacaklardır. ÇÜNKÜ BİZLER İSLAM I VE KUR’AN I DOĞRU ANLAYABİLMEK ADINA, YANLIŞ YERDEN BAŞLADIK TA ONDAN. BİZLERE DÜŞEN HİÇ BİR ETKİ ALTINDA KALMADAN, YALNIZ ALLAH A GÜVENİP ÖNCE ONA DAYANARAK KUR’AN I ÖĞRENMELİ VE ALLAH IN BİZLERE MESAJINI DOĞRUDAN ALMALIYIZ. ONDAN SONRADA BİZLERE İLETİLEN HER HADİSİ/SÖZÜ, KUR’AN DAN ALDIĞINIZ BİLGİ VE ONUN IŞIĞINDA DEĞERLENDİREREK, EĞRİYİ DOĞRUDAN AYIRAN FURKAN IN YARDIMIYLA, GERÇEKLERİN PEŞİNE DÜŞMELİYİZ. AKLI BAŞINDA HİÇ BİR MÜSLÜMAN, DOĞRU SÖZÜ İNKÂR ETMEZ. ÇÜNKÜ GERÇEK MÜSLÜMAN, SÖZÜN EN GÜZELİNİ DİNLER VE ONUN PEŞİNE DÜŞER. EN DOĞRU SÖZDE ALLAH IN SÖZÜDÜR. HESAP GÜNÜ, PİŞMAN OLMAK İSTEMEYEN, İMANINI BU TİTİZLİKLE YAŞAR. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
-
CENNETE YALNIZ MÜSLÜMANLAR MI GİRECEK?
Bu makalemde sizlerin düşünmenize vesile olmak istediğim konu, acaba Müslüman olanların dışındaki kitap ehlinin arasından, cennete girecek yok mu? YANİ CENNETE YALNIZ, MÜSLÜMANLAR MI GİRECEK? Ne dersiniz? Çünkü günümüz İslam anlayışında, Müslüman olmayan hiç kimsenin, cennete giremeyeceği söyleniyor. Hatta Kitap ehlinin yaptığı yanlışı bizlerde yapıyoruz ve Müslüman olanın cehennem azabı çekmeyeceğine, Peygamberimizin şefaati ile cennete gideceğimize inanıyoruz. Bakın Yahudiler ve Hristiyanlar kendilerinden olmayanlara, cennet konusunda ne diyorlarmış. Akara 111: Kitap ehli, “YAHUDİLER VEYA HRİSTİYANLAR HARİÇ, HİÇ KİMSE ASLA CENNETE GİREMEYECEK” DEDİLER. Bu onların kuruntusudur. Sen de onlara de ki, “Eğer gerçekten doğru söylüyorsanız, DELİLİNİZİ GETİRİNİZ.” (Bayraktar Bayraklı) Dikkat ettiyseniz Allah ın indirdiği dinden sapanlar, kendi inançlarından olmayanları adeta cehennemlik kabul ediyorlar. Hatta Kur’an a iman edenleri de cehennemlik görüyorlar. Aynı yanlışı günümüzde bizlerde yapıyoruz ve diyoruz ki, MÜSLÜMAN OLMAYAN CENNETE GİDEMEZ. Ama bakın Allah Kitap ehline bunu söyledikleri için ne diyor. BU ONLARIN KURUNTUSUDUR, yani gerçek olmayan bir şeyi gerçek gibi söylemeleridir diyor. Allah elçisinin, bakın nasıl cevap vermesini istiyor. Eğer gerçekten doğru söylüyorsanız, delilinizi getirin. Ne kadar doğru. Bu konuda delil yalnız Allah katından gelendir, lütfen unutmayalım. Konumuzu Kur’an dan araştırmaya devam edelim. Maide 68: De ki “Ey Ehl-i Kitap, Tevrat’ı, İncil’i ve RABBİNİZDEN SİZE İNDİRİLMİŞ OLANI TAM OLARAK YERİNE GETİRMEDİKÇE TEMELSİZ KALIRSINIZ.” Rabbinden sana indirilen (Kur’an), onlardan çoğunun azgınlığını ve küfrünü arttıracaktır. Artık o kâfirler topluluğuna üzülme. (Süleymaniye vakfı) Delilimiz ve kanıtımız Kur’an olduğuna göre, verdiğimiz örneklerle konumuz yavaş yavaş, anlaşılmaya başladı sanırım. Bakın Peygamberimizin, kitap Ehline ne demesini istiyor Allah. RABBİNİZDEN SİZE İNDİRİLEN KİTABI GEREKTİĞİ GİBİ, TAM YERİNE GETİRMEDİĞİNİZ SÜRECE TEMELSİZ, DAYANAKSIZ, KANITSIZ KALIRSINIZ, YANİ BOŞUNA ÇABA HARCARSINIZ DİYOR. Allah bunu söyledikten sonra Elçisine hitaben, sana indirdiğim Kur’an onlardan çoğunun azgınlığını, küfrünü artıracaktır diyor. LÜTFEN DİKKAT ONLARDAN ÇOĞUNUN DİYOR. Çünkü Kitap ehlinin çoğu, günümüzde bizlerinde ne yazık ki yaptığı gibi, Allah ın indirdiği kitaptan saptılar, kitabı yetersiz, detaysız, açıklanmamış ilan ederek, emin olamayacakları rivayetleri din edindiler. Aynı yanlışı bizlerde yapıyoruz. AYNI YANLIŞI BİZLERDE YAPIYORSAK, CENNETİ HAK ETTİĞİMİZE NASIL İNANIRIZ? Konuyu daha iyi anlayabilmek için, Maide 68. ayetin devamına bakalım. Maide 69: İMAN EDENLER İLE YAHUDİLER, SÂBİÎLER VE HRİSTİYANLARDAN ALLAH’A VE AHİRET GÜNÜNE (GERÇEKTEN) İNANIP İYİ AMEL İŞLEYENLER ÜZERİNE ASLA KORKU YOKTUR; onlar üzülecek de değillerdir. (Diyanet vakfı) Bakara 101: Onlara, YANLARINDAKİ KİTABI DOĞRULAYAN Resul geldiği zaman, kendilerine kitap verilenlerden bir grup, GÜYA HAKİKATİ BİLMİYORLARMIŞ GİBİ, Allah’ın kitabını arkalarına atarak ondan yüz çevirmişlerdi. (Bayraktar Bayraklı) Bakın Allah bir ayet öncesinde, tüm kitap ehlini ve biz Müslümanları da uyarak ne demişti? Rabbinizden size indirileni tam olarak yerine getirmedikçe, boşuna uğraş verirsiniz diyordu. Bu ayette de uyarı bu sefer yeni Müslüman olan Kur’an a da iman edenleri de içine alarak, bakın tüm kitap ehline nasıl bir uyarıda buluyor. ALLAH A VE AHİRET GÜNÜNE YÜREKTEN İMAN EDEREK, YANİ İMANINA ASLA BATIL VE HURAFE KATMADAN, İYİ AMEL İŞLEYENLER ÜZERİNE, ASLA KORKU YOKTUR, ONLAR ÜZÜLMEYECEKLER DİYOR. Bakara 101. ayette de, onlara yanlarında ki kitabı doğrulayan yani Tevrat ve İncil i doğrulayan Resul geldiğinde, sanki hiç haberleri yokmuş gibi davrananlardan bahsediyor. Çünkü ellerindeki kitapta, en son bir Resulün geleceği yazıyordu. Ama kitap Ehlinin genel çoğunluğunun, ellerindeki hak kitabı arkalarına atarak, yani görmezden gelip batıla saparak, gerçeklerden yüz çevirdiğinden bahsediyor. TIPKI BİZLERİN GÜNÜMÜZDE KUR’AN I YETERLİ GÖRMEYİP, RİVAYET HADİSLER OLMASAYDI KUR’AN ANLAŞILMAZDI, KAPALI KALIRDI DEDİKLERİ GİBİ. Dikkat ederseniz bu uyarıda tüm kitap ehli ikaz ediliyor, buna Müslüman olanlar dâhil. Yaradan, Allah ın istediği bir kul olan, doğru yolda giden tüm kullarımı ödüllendireceğim diyor. Bu satırları okuyan arkadaşlarımızın bir kısmı hemen itiraz edecekler, Müslüman olmayan cennete gidemez. İyide bunu söyleyen Allah, ben değilim. Allah Kriterlerini koymuş, benim nazarımda en makbul kulum, benim koyduğum sınırların içinde yaşayıp, iyi işler yapanlar benim sevgili kullarım olacak ve onlar mahşer günü üzülmeyecekler diyor. Ben demiyorum, sadece hatırlatıyorum. Aynı uyarı ve ikaz, Bakara suresi 62. ayette de yapılıyor. Yazacağım ayetlere lütfen dikkat. Ali İmran 75: Kitap ehlinden öylesi vardır ki, ONA YÜKLERLE EMANET BIRAKSAN ONU SANA ÖDER. Onlardan öylesi de vardır ki ONA BİR DİNAR VERSEN, DEVAMLI OLARAK BAŞINA DİKİLMEDİKÇE ONU SANA ÖDEMEZ. Onlar, “Cahillere karşı bize bir sorumluluk yoktur” dedikleri için böyle yapıyorlar ve Allah’a karşı bile bile yalan söylüyorlar. (Bayraktar Bayraklı meali) Ali İmran 113–114: KİTAP EHLİNİN HEPSİ AYNI DEĞİLDİR. Onların arasında, gece boyunca Allah’ın ayetlerini okuyan ve secdeye kapanan dosdoğru insanlar da vardır. Onlar, Allah’a ve âhiret gününe inanırlar; DOĞRU OLANI EMREDER, EĞRİ OLANDAN ALIKOYARLAR ve hayırlı işlerde birbirleriyle yarışırlar. İŞTE BUNLAR ERDEMLİ İNSANLARDANDIR. (Bayraktar Bayraklı meali) Bakın Kitap ehli arasında azınlıkta da olsa, Allah ın istediği yolda giden kullarının olduğundan bahsediliyor. Kitap Ehlinde öyleleri var ki diyor, ona yüklerce emanet bıraksan onu sana öder. Buradan da anlıyoruz ki, Allah doğru ve dürüst olan, toplumda sevilen, adaletli olan, ÇOK DAHA ÖNEMLİSİ ALLAH DAN KORKAN VE ONUN KOYDUĞU SINIRLAR İÇİNDE YAŞAN KULLARINDAN BAHSEDİYOR. Devamındaki ayette de özellikle hem Peygamberimizi hem de bizleri uyararak, Kitap Ehlinin hepsinin bir olmadığını azınlık olsa da, bir gurubun Allah ı anı zikrederek, secdelere kapananların olduğundan bahsediyor. Bakın onların azınlıkta da olsa, doğru yolda olanların başka hangi özellikleri varmış hatırlayalım. “Onlar, Allah’a ve âhiret gününe inanırlar; DOĞRU OLANI EMREDER, EĞRİ OLANDAN ALIKOYARLAR VE HAYIRLI İŞLERDE BİRBİRLERİYLE YARIŞIRLAR. İŞTE BUNLAR ERDEMLİ İNSANLARDANDIR.” Tüm bu ayetlerden ve verilen ölçü ve kıstaslardan sonra, sizce yalnız biz Müslümanlar cennete gidecek, kitap ehli kesinlikle gitmeyecek diyebilir miyiz? İŞİN KÖTÜSÜ BİZ MÜSLÜMANLARIN İÇİNDE DE AZINLIK BİR GURUP, ANCAK BU GÜZEL DAVRANIŞLARI HAYATLARINA GEÇİRİYOR. Yalnız Allah ın indirdiği vahyi dinde kanıt gösteriyor ve adaletli, doğru yolda giden, eğri yola asla sapmayan, hayırda ve barışta yarışan insanlar var. Hatırlayınız lütfen, Kur’an da Peygamberimizin mahşer günü, ümmetim Kur’an ı terk edilmiş bir halde bıraktılar diyecekse, bizlerin genel çoğumuzun durumu, sizce kitap ehlinin çoğundan farklı mıdır? BU DURUMDA ALLAH IN BİZLERDEN İSTEDİĞİ ÖLÇÜLERDEN UZAK, ADALETİ YALNIZ KENDİSİNE HAK GÖREN, DOĞRU YOLDAN SAPMIŞ, RİVAYETLERİN ARDINDAN GİDEN MÜSLÜMANLAR MI YALNIZ CENNETE GİDECEK? Lütfen biraz aklımızı başımıza toplayalım, kendimize gelelim ve Allah ın ayetlerini daha dikkatli okuyarak, Kitap ehlinin çoğunluğunun yaptığı gibi yoldan sapmayalım. Bu konuyu çok daha açık ve net anlayabilmemiz için, sizlere bir örnek vermek istiyorum. Unutmayalım Lütfen, Kur’an bizler için tek delil ve kanıttır, bunu Kur’an söylüyor. RABBİMİZ, ALLAH IN RESULÜ SİZLER İÇİN GÜZEL BİR ÖRNEKTİR DER. Sizce bu örnekler neler olabilir? Doğruluk, dürüstlük, adaletli, güvenilir olmak en önemli ve ders almamız gereken özelliği de ÜMMİ oluşudur. Ama bu özelliği ne yazık ki hiç gündeme getirilmez. Getirdiklerinde, onların hataları ve izledikleri yanlış yol ortaya çıkacakta ondan. Allah ın Elçisi ÜMMİYDİ yani hiçbir kitap ehline tabi değildi. Bu gerçeği saklamak için, ÜMMİ kelimesine okuma yazma bilmeyen anlamını vermişlerdir. Peygamberimiz Allah ın yolundan sapmış, her güzel şeyi yalnız kendilerine layık gören bir zihniyetin içinde olmaktansa, doğruların arayışında olmanın daha gerçekçi olacağına inanmıştı. ÇÜNKÜ KİTAP EHLİ, ALLAH IN İNDİRDİĞİ KİTABIN DIŞINA ÇIKARAK, ATALARININ İNANCINI DİN DİYE YAŞIYORLARDI. Şura 52. ayetinde Allah Elçisine hitaben, SEN DAHA ÖNCE DİN İMAN NEDİR BİLMEZDİN, SENİ DOĞRU YOLA BİZ İLETTİK DER. Allah Elçi olarak, kitap Ehlinin arasından değil, hiçbir inanca tabi olmadığı halde, doğruların arayışında olan adaletli ve güvenilir davranışlarıyla yaşayan, Muhammed kulunu, güven elçisi seçmiştir. BİZLER İÇİN ALLAH IN RESULÜNDE, BÖYLE GÜZEL BİR ÖRNEK VARDIR. ÖNCE BUNUN NE ANLAMA GELDİĞİNİ DOĞRU ANLAMALIYIZ Kİ, ALLAH IN BİZLERDEN NELER İSTEDİĞİNİ DE DOĞRU ANLAYABİLELİM. Peygamberimiz kendilerinden olmadığı halde doğru, güvenilir ve dürüstlüğünden dolayı, Ehli kitap toplumunda çok önemli bir yeri vardı. AMA KENDİLERİNDEN OLMADIĞI İÇİNDE, YOLDAN SAPMIŞ KİTAP EHLİ, PEYGAMBERİMİZİN CENNETE GİDEMEYECEĞİNİ SÖYLÜYORLARDI, BUNU YAZDIĞIM AYETLERDEN ANLIYORUZ. BAKIN AYNI YANLIŞI BİZLER YAPMAYA DEVAM EDİYORUZ. Lütfen kendimizi temize çıkarmak yerine, bizler Allah ı indirdiği Kur’an da bizler için istediği Kriterleri, ölçüyü, nasıl bir yol izlememiz gerektiğini, hayatımıza geçirmeye çalışalım. Sizlere konumuzla ilgili, çok önemli bir soru sormak istiyorum. Diyelim ki Hz. İsa son Resul ve kitabı son kitap olup, Kur’an gelmeyecek olsaydı, sizce Peygamberimiz O örnek insan, Yahudi ve Hristiyanların söylediği gibi, onlardan olmadığı için, cennete gitmez miydi? Bu sorunun cevabını eğer bulabilirseniz, makalemde bu konuyla ilgili ne anlatmaya çalıştığımı da, anlamış olursunuz. LÜTFEN UNUTMAYALIM, HEPİMİZ BU DÜNYADA İMTİHANDAYIZ. İMTİHANIN SONUCUNU OKUYACAK, DEĞERLENDİRMEYİ YAPACAK, HÜKÜM VERECEK YALNIZ ALLAH TIR. KİMİN CENNETE YA DA CEHENNEME GİDECEĞİNE, BİZLER KARAR VERMEK YERİNE, KENDİMİZİ TEMİZE ÇIKARMADAN, ALLAH IN İSTEDİĞİ YOLDA GİTMENİN ÇABASI İÇİNDE OLALIM. İŞTE O ZAMAN HER ŞEYİN NASIL DAHA GÜZEL VE HUZUR VERİCİ OLACAĞINI, HEP BİRLİKTE GÖRECEĞİZ. DİLERİM BİR GÜN BU GERÇEKLE YÜZLEŞİRİZ. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
-
KASAS SURESİ 47-48-49-50. AYETLER. PİŞMAN OLMAK İSTEMİYORSAK, BU AYETLERE LÜTFEN DİKKAT!
Bu makalemde sizlerin üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim ayet, KASAS 47 ve devamındaki ayetler olacak. Bu ve devamındaki ayetleri birlikte düşündüğümüzde, Allah ın verdiği kıssadan hisseleri doğru anlarsak, günümüzde bizlerin aynı yanlışı yapmamızı engelleyecektir. Sizce bizler bu ayetlerden dersler aldık mı? İsterseniz gelin, bu ayetler üzerinde birlikte düşünelim. “KENDİ YAPTIKLARI SEBEBİYLE BAŞLARINA BİR MUSİBET GELİP DE, “EY RABBİMİZ! BİZE BİR RESUL GÖNDERSEYDİN DE AYETLERİNE UYSAYDIK VE MÜ’MİNLERDEN OLSAYDIK” DİYECEK OLMASALARDI, SENİ RESUL OLARAK GÖNDERMEZDİK.” (Kasas 47) Bu ayetten de çok açık anlıyoruz ki, ayette örnek verilenler aslında Allah a iman edenler ama bu iman edenler Allah ın yolundan sapmışlar olmalı ki, Rabbimiz bu toplumun yaptığı yanlışları bizlere örnek veriyor ve sakın bu hatalara düşmeyin diyor. Allah bu ayetinde, bizlere çok önemli bir bilgide veriyor ve diyor ki, SİZLERİN BAŞLARINA GELEN MUSİBETLER, İSTENMEYEN KÖTÜ OLAYLAR SİZLERİN BİZZAT YAPTIKLARINIZIN KARŞILIĞI OLARAK SİZLERE VERİLEN CEZALAR, KENDİNİZE GELMENİZ İÇİN UYARILARDIR DİYOR. Sormak isterim, acaba bizler bu uyarıdan gereken dersi çıkardık mı? Hiç sanmıyorum, çünkü İslam toplumlarının acı durumu, birçok musibetlerle karşı karşıya kalmaları, bizlerin Allah ın huzurunda ki durumumuza çok açık bir kanıttır. Ayetin devamında, Allah tekrar bir Resul ve uyarıcı kitap göndermesinin nedeni açıklıyor ve diyor ki, mahşer günü bize tekrar yeni bir Resul ve kitap gönderip bizleri uyarsaydın, yanlışlarımızı anlasaydık ta iman edenlerden olsaydık demesinler diye, son kez onları uyardım diyor. Şimdide bu ayetin devamına bakalım ki, konuyu daha net anlayalım. “Ama onlara KATIMIZDAN GERÇEK GELİNCE, “Musa’ya verildiği gibi buna da mucize verilmesi gerekmez mi?” derler. DAHA ÖNCE MUSA’YA VERİLENİ DE İNKÂR ETMEMİŞLER MİYDİ? “Yardımlaşan iki sihirbaz” demişlerdi; “hepsini inkâr edenleriz” demişlerdi.” (Kasas 48) Gerçekleri inatla görmezden gelen özellikle Yahudilere Allah, KATINDAN HAK OLAN, GERÇEK KUR’AN GELİNCE, bu kısma lütfen dikkat, ALLAH KATINDAN GELEN, GERÇEK YANİ HAK OLANDIR DİYOR. Özellikle Yahudilerin büyük bir kısmı, Allah katından gerçek olan Kur’an geldiği halde, Hz. Musa ya Tevrat ın geliş şekliyle ve Hz. Musa ya Allah ın verdiği mucizeleri de, Peygamberimizden görmek istiyorlardı. Böylece inkârda direniyorlardı. Aynı yanlışı Hz. İsa ve İncil e de yapmışlardı Yahudiler. Bunları söyleyenlere Allah cevap veriyor ve diyor ki; “DAHA ÖNCE MUSA’YA VERİLENİ DE İNKÂR ETMEMİŞLER MİYDİ?” Burada bahsedilen Hz. Musa ya verileni inkârdan, sizce neyi kast ediyor olabilir Allah? Bu konuyu doğru anlayabilmemiz için, Kur’an ın indirildiği dönemdeki özellikle Yahudilerin inançlarını ve nasıl Allah ın indirdiği Tevrat tan uzaklaştıklarını hatırlayalım. Allah bu toplumu, Tevrat tan uzaklaşmaları ve kendilerine atalarının inancıyla oluşturdukları bir din yaratmaları nedeniyle, HZ. MUSA’YA VERİLENİ İNKÂR ETMİŞ KABUL EDİYOR. Çünkü O toplumda yalnız Tevrat ile inancını yaşamıyorlardı. Günümüzde de Yahudilerin inançlarını etkileyen, hatta inançlarının asli unsurunu oluşturan Tevrat değil, TALMUT DEDİKLERİ ATALARININ FIKIH İNANCINDAN OLUŞAN, RİVAYET HADİSLER OLUŞTURUYOR. TIPKI BİZLERDE GÜNÜMÜZDE, AYNI YANLIŞI YAPMIYOR MUYUZ? YALNIZ KUR’AN İLE İSLAM YAŞANMAZ DİYEREK, YAHUDİLERİN YAPTIĞI YANLIŞLARA BENZER, MEZHEPLERİN VE ONUN ETKİSİYLE OLUŞMUŞ FIKIH İNANCININ HARMANLANDIĞI BİR DİNİ YAŞIYORUZ VE DİYORUZ Kİ, YALNIZ KUR’AN İLE İSLAM YAŞANMAZ. RİVAYET HADİSLER VE FIKIH OLMASAYDI KUR’AN BOŞTA KALIRDI DİYORUZ. Devamındaki ayete bakalım şimdide. “DE Kİ: “EĞER DOĞRU SÖZLÜ İSENİZ, ALLAH KATINDAN BU İKİSİNDEN DAHA DOĞRU BİR KİTAP GETİRİN DE ONA UYAYIM.” (Kasas 49) Bu ayette aslında çok dikkat çekici ve önemli bir konuda Allah bizleri uyarıyor. Özellikle Allah ın Resullerine ve kitaplarına isyan eden Yahudi toplumu konu alınarak, onların sapkın inançlılarına örnek veriliyor ve Elçisine bakın Yahudilere nasıl bir cevap vermesini istiyor. Lütfen bu cevap üzerinde dikkatle düşünelim ki, bizlerde aynı hataları yapmayalım.” EĞER DOĞRU SÖZLÜ İSENİZ, ALLAH KATINDAN BU İKİSİNDEN DAHA DOĞRU BİR KİTAP GETİRİN DE ONA UYAYIM” Peygamberimizin bu sorusundan çok net şunu anlıyoruz. DİNİMİZİ VE İMANIMIZI YAŞAYABİLMEK ADINA, ALLAH IN İNDİRDİĞİ KİTAPTAN BAŞKA DOĞRU, GÜVENEBİLECEĞİMİZ HİÇBİR KİTAP, SÖZ/HADİS YOKTUR. Bu gerçeği hala düşünemeyenler, Kitap Ehlinin düştüğü sapkınlığın içinde, inancını yaşıyor demektir. Yahudilerin bir kısmının nasıl isyankâr olduğu, inançlarını nasıl yaşadıklarını, Nisa suresi 46. ayette Allah bizlere bildiriyor ve bakı ne diyor. “Yahudi itikadına mensup olanların bir kısmı, BAZI KELİMELERİN YERLERİNİ DEĞİŞTİRİRLER; DİLLERİNİ EĞEREK, BÜKEREK VE DİNE SALDIRARAK PEYGAMBERE KARŞI “İŞİTTİK VE KARŞI GELDİK, DİNLE, DİNLEMEZ OLASI, BİZİ GÜT” DERLER. Eğer onlar “işittik, itaat ettik, dinle ve bizi gözet” deselerdi şüphesiz kendileri için daha hayırlı ve daha doğru olacaktı; FAKAT İNKÂRLARI SEBEBİYLE ALLAH ONLARI LÂNETLEMİŞTİR. Artık pek azı inanır.” (Nisa 46) Yahudiler kendi nefislerinde, inançlarını böyle saptırmışlar ve Allah da onları lanetlemiştir. Şöyle bir soru sorabilirsiniz. Neden iki kitaptan bahsediliyor. Ayetlerde bahsedilen toplumlar ALLAH IN AYETLERİNE KARŞI ÇIKAN REDDEDEN YAHUDİ TOPLUMU VE KUR’AN I DA İNATLA KABUL ETMİYORLAR, TIPKI İNCİLİ KABUL ETMEDİKLERİ GİBİ. ALLAH BU AYETTE, SİZLERE İNDİRDİĞİM TEVRATTA KUR’AN DA AYNI ŞEYLERDEN BAHSEDİYOR VE BENİM KATIMDAN GELEN HAK BİR KİTAPTIR DİYOR. Kasas 48. ayette de bahsettiği gibi, siz daha önce Musa ya gelen kitabı sonunda inkâr etmiş hale getirdiniz, yani onun yolundan saptınız diyerek, Kur’an ve Tevrat örneğini veriyor ki, dinde azgınlık ve isyanda ileri giden Yahudilere Allah, özellikle kendilerine gelen kitapla ve şimdide Hz. Muhammed e indirilen Kur’an ile karşılaştırıyor, ikisinin de hak olduğunu söylüyor. İncil den bahsedilmemesinin, iki kitap demesinin bir nedeni de, zaten İncil in Tevrat ı onayladığı farklı olmadığı için olabilir. AMA ASIL NEDEN, BAHSE KONU ÖZELLİKLE YAHUDİLER OLDUĞU VE ONLARIN TEVRATA KARŞI TAKINDIKLARI TAVIRLA İLGİLİDİR. ÇÜNKÜ YAHUDİLER YALNIZ TEVRAT İLE YETİNMEMİŞ KENDİLERİNE TALMUT ADI ALTINDA BEŞERİ BİR FIKIH İNANCI YARATARAK, İNANÇLARININ ASLİ UNSURU YAPMIŞLARDI. ONUN İÇİN ALLAH, GÖNDERDİĞİ İKİ KİTABI ÖRNEK VERİP, BU KİTAPLARDAN DAHA DOĞRU KİTABIN OLAMAYACAĞI ÖRNEĞİNİ VERİYOR. Şimdide devamındaki ayete bakalım. “EĞER SANA CEVAP VEREMEZLERSE, ONLARIN SADECE HEVESLERİNE UYDUKLARINI BİL! ALLAH’TAN DOĞRU BİR REHBER OLMADAN, HEVESİNE UYAN KİMSEDEN DAHA SAPIK KİM VARDIR? Şüphesiz Allah, haksızlık eden toplumu doğru yola eriştirmez.” (Kasas 50) Bakar mısınız lütfen. Okuduğunuzda sanki bugün bizlerin, genel çoğunluğumuzun yaptığı yanlışa örnek verircesine, ne diyor Rabbimiz Elçisine. Eğer sana cevap veremezlerse ki veremeyecekleri açıktır. Bu durumda onların sadece kendi heveslerine, nefsi duygularına uyduklarını bil diyor. Devamında ise, Kitap Ehlinin yaptığı yanlışlara dikkat çekebilmek adına, bizlere ne söylüyor ve uyarıyor. “ALLAH’TAN DOĞRU BİR REHBER OLMADAN, HEVESİNE UYAN KİMSEDEN DAHA SAPIK KİM VARDIR?” Bunca açık ayetleri, Allah ın verdiği örnek kıssadan hisselerden hala dersler almayıp, ALLAH IN İNDİRDİĞİ KİTABI YETERLİ GÖRMEYEREK, ATALARININ RİVAYET VE FIKIH İNANÇLARI İLE İSLAM’I YAŞAMANIN GEREKTİĞİNE İNANAN VE BU RİVAYETLER VE FIKIH OLMASAYDI KUR’AN BOŞLUKTA KALIRDI, ANLAŞILMAZDI DİYENLERE, ALLAH KATINDAN BİR REHBER OLMADAN, HEVESİNE UYANLARDAN DAHA SAPIK KİM VARDIR DİYOR RABBİMİZ. YORUM VE KARAR SİZLERİN. Değerli kardeşlerim, bakın ben ayetleri açıklamadım. Açıklamak benim ne haddime. Rabbimiz o kadar açık ve anlaşılır bir şekilde açıklamış ve örnekler vermiş ki, anlamak istemeyene Allah zaten ayetinde çok güzel bir örnek veriyor ve “ALLAH’TAN DOĞRU BİR REHBER OLMADAN, HEVESİNE UYAN KİMSEDEN DAHA SAPIK KİM VARDIR?” Kur’an bütünlüğünde ayetleri üzerinde, Allah ın onlarca kez önerdiği gibi düşündüğümde, günümüzde bizlerin yaptığı yanlışlar, apaçık ortaya çıkıyor. ALLAH CÜMLEMİZİN YARDIMCISI OLSUN. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
-
ALİ İMRAN 81, ARAF SURESİ 35. AYETLER. HZ. MUHAMMED’DEN SONRA, RESULLER/ELÇİLER GELECEK Mİ?
Bizler eğer Kur’an ı doğru anlamak istiyorsak, kafamızdaki tüm yanlış, batıl inançlardan kurtulup, daha sonra yalnız Allah ın kitabına güvenip onu anlamaya çalışırsak, yanlış anlamamız pek mümkün olmayacaktır. Çabası nispetince her Müslüman, Kur’an dan nasibini alır. Bu makalemde sizlerin düşünmenize vesile olmak istediğim konu, Hz. Muhammed den sonra başka RESULLER/ELÇİLER gelecek mi konusu üzerine olacak. Çünkü bazı ayetler örnek gösterilip, ASLINDA BU AYETLERDE ALLAH NEBİ VE KİTAP GELMEYECEĞİNİ, AMA RESULLERİN GELECEĞİNDEN BAHSEDİYOR DEMEKTEDİRLER. Gelin bu konuyu birlikte anlamaya çalışalım. Ali İmran 81: ALLAH NEBİLERDEN, KESİN SÖZ ALDIĞINDA ŞÖYLE DEMİŞTİR: “Size Kitap ve hikmet veririm de elinizde olanı onaylayan bir elçi gelirse, kesinlikle ona inanacaksınız ve destek vereceksiniz. Bunu kabul ettiniz mi? Bu ağır yükü yüklendiniz mi?”. Onlar da “Kabul ettik” demişlerdir. Allah: “Siz buna şahit olun, sizinle beraber ben de şahidim” demiştir. (Süleymaniye vakfı) Bu ayette dikkat ettiyseniz Allah, daha önceki gönderdiği Nebilerden söz aldığından bahsediyor ve elinizdekini onaylayan bir elçi gelirse, kesinlikle ona inanacaksınız ve destek vereceksiniz. Bunu kabul ettiniz mi dendiğinde kabul ettiklerini söylüyor. Sizce bu sözü Allah, yalnız görev verdiği Nebilerinden mi alıyor, yoksa ayetlerin tebliğini alan, tüm iman edenlerden mi? Dikkat ettiyseniz ayette Nebilerden diyor Resullerden değil. Çünkü Resul vahyi tebliğ eden, ama Nebi iman eden Müslümanların içinden, Allah ın makam verdiği güven elçisi anlamındadır. Onun içindir ki nebiye inanan tüm Müminlerden bu sözü alıyor Allah. Çünkü gönderdiği diğer kitaplarda özellikle bundan sonra uyarıcı nebi/Resul geleceğinden özellikle bahsediyor. Ya da Kur’an da açıkça bahsettiği gibi, Hz. Muhammed artık nebilerin sonuncusudur diye de bildiriyor. Ayete dikkat ettiyseniz, sizin elinizdekini onaylayan Elçi yani Resul geldiğinde ona inanın diyor. Bildiğiniz gibi RESUL, ALLAH DAN ALDIĞI VAHYİ TOPLUMA İLETEN ANLAMINDADIR. BU ÖNEMLİ AYRINTIYI LÜTFEN UNUTMAYALIM. RESUL GELECEKSE, VAHİYDE GELECEK DEMEKTİR. AMA BU YANLIŞ İNANCI SAVUNANLAR, VAHİY/KİTAP GELMEYECEĞİNİ, DAHA ÖNCE GELEN VAHYİ, TEKRAR RESUL HATIRLATACAĞINA TEBLİĞ EDECEĞİNE İNANIYORLAR. Burası çok önemli. Yalnız nebilerden bir söz aldığını düşünmemiz pek mümkün olmaz. ÇÜNKÜ ALLAH IN NEBİLERİ YAŞARKEN, BİR BAŞKA NEBİ/RESULÜN GÖREVLENDİRİLMESİ SÖZ KONUSU OLAMAZ. Allah indirdiği vahiyden sonra, bir söz alındığından bahsediyor. Bu durumda bu sözü yalnız Nebilerin vermesi mümkün değil. Bu sözü her iman eden veriyor. ÇÜNKÜ NE DİYORUZ GEÇMİŞTE GELMİŞ TÜM KİTAPLARA VE RESULLERE İMAN EDİYORUZ, DEMİYOR MUYUZ? Yukarıdaki ayet örnek gösteriliyor ve deniyor ki, bakın Allah tüm nebilerden bir söz almış, BUNA HZ. MUHAMMED DE DÂHİLDİR. Ondanda Allah söz almış demek ki, ondan sonrada ELÇİ/RESUL gelecek, ama kitap gelmeyecek diyorlar. HÂLBUKİ RESUL VAHYİ TEBLİĞ ETTİĞİNDE RESUL OLUYORDU, DİĞER NORMAL YAŞANTISINDA NEBİYDİ. BU DÜŞÜNCE KUR’AN A, TAMAMEN TERS DÜŞÜYOR. İnsanlar inanmak istediğine, işte böyle düşünmeden yorumlar yaparak inanabiliyor. Allah Tevrat ta Hz. Musa dan sonra gelecek bir Resulün, Mesih in müjdesini açıkça bildiriyor. Hz. İsa dan sonrada İncil de bir uyarıcının geleceğini söylüyor ve şu bilgi veriliyor. “O, SİZE HER HAKİKATE YOL GÖSTERECEKTİR. ZİRA O, SİZE KENDİLİĞİNDEN BİR ŞEY SÖYLEMEYECEK, FAKAT ALLAH’IN SÖYLEDİKLERİNİ SİZE BİLDİRECEKTİR.” Bu konuda İncil de daha detaylı bilgi dahi verilmektedir. Hemen şu soruyu kendimize soralım. Allah daha önce gönderdiği kitaplarda, daha sonra gelecek Resulünden açıkça söz ediyorsa, neden Kur’an da Hz. Muhammed den sonra bir Resulün geleceğinden hiç bahsetmemiş de, bizler ayetlerde açıkça bahsedilmediği halde, yorumlar yaparak nasıl böyle bir hüküm çıkartırız ve Nebi gelmeyecek ama Resul gelecek deriz. SANIRIM KENDİMİZİ ALDATMAK, BÖYLE BİR ŞEY OLSA GEREK. Ali İmran 81. ayet de, iman eden geçmiş toplumlardan ve NEBİLERDEN aldıkları sözden bahsediliyor. Yalnız Nebilerden değil. Çünkü vahiy nebiye gelmiş ve Nebi Resullük görevini yaparak, tüm iman edenlere bu bilgileri/vahyi tebliğ etmiş ve hepside bu vahye iman ettik, kabul ettik diyerek söz vermişlerdi. AMA NEBİLER RESULLER VEFAT ETTİKTEN SONRA, İMAN EDENLER SÖZLERİNDE DURMADILAR VE ONLARDAN SONRA GELEN NEBİLERİ/ RESULLERİ GÖRMEZDEN GELİP, BİR KISMI KABUL ETMEDİLER. Bunu da Kur’an dan öğreniyoruz. Maide suresi 70. ayetinde bakın Allah ne diyor bu konuyla ilgili. “Gerçek şu ki, biz İsrâiloğulları’ndan KESİN BİR SÖZ ALDIK ve onlara Resuller gönderdik. Ne zaman bir Resul onlara nefislerinin arzu etmediğini getirdiyse, bir kısmını yalanladılar” Yine Maide suresi 14. ayette de sözünde durmayanlardan bahsediyor. “Biz Hıristiyanlarız” diyenlerden de SAĞLAM SÖZ ALMIŞTIK. Ama onlar da akıllarından çıkarmamaları istenen şeylerden önemli bir kısmını unuttular.” Peygamberimizden sonra, Resulün geleceğine dair kanıt olarak, Ali İmran 81. ayetin bir öncesindeki, 80. ayeti kanıt gösteriyorlar. Merak edip okursanız, hiçbir ilgisinin olmadığını göreceksiniz. Yine Peygamberimizden sonra, Nebi gelmeyeceğini ama Resulün geleceğini iddia edenler aşağıdaki ayetleri kanıt gösteriyorlar. Araf 35: Ey Âdemoğulları! ARANIZDAN AYETLERİMİZİ SİZE ANLATAN ELÇİLER GELDİĞİNDE kimler Allah’tan çekinerek kendisini korur ve düzeltirse, artık onların ne bir korkuları kalır ne de üzülürler. (Süleymaniye vakfı) Mümin 34: Daha önce Yusuf da size o açık belgelerle (mucizelerle) gelmişti. GETİRDİĞİ ŞEYLERDEN HEP ŞÜPHE DUYMUŞ, ÖLDÜĞÜ ZAMAN DA “ONDAN SONRA ALLAH, ARTIK ELÇİ GÖNDERMEZ” DEMİŞTİNİZ. Allah, aşırı şüpheci birini işte böyle sapık sayar. (Süleymaniye vakfı) Mücadele 21: Allah şöyle yazmıştır: “BEN, ELÇİLERİMLE MUTLAKA GALİP GELİRİM.” Çünkü Allah güçlüdür, her işin üstesinden gelir. (Bayraktar Bayraklı) Rum 47: SENDEN ÖNCE ELÇİLERİ KENDİ KAVİMLERİNE GÖNDERDİK; onlara, açık belgelerle geldiler. Sonra suça batanlara hak ettikleri cezayı verdik. İnanıp güvenenlere yardım boynumuza borçtur. (Bayraktar Bayraklı) BU AYETLERİN TAMAMI, PEYGAMBERİMİZDEN ÖNCEKİ TOPLUMLARDAN BAHSEDİYOR. İlginçtir bu ayetlerin hiç birisinde, Hz. Muhammed den sonra Nebi göndermeyeceğim ama Resul göndereceğim, senin daha önce gönderdiğin tebliğini tastik edip, toplumu bilinçlendirecek demiyor. Bunu bizler söylüyoruz. İLGİNÇTİR ŞU SORUYU KENDİMİZE SORMUYORUZ. KUR’AN APAÇIK ALLAH IN KORUMASINDA, ELİMİZİN ALTINDA YOK MU? DEĞİŞTİ Mİ DE GELECEK RESUL ALLAH DAN VAHİY/KİTAP ALMAYACAK AMA, ALLAH IN DAHA ÖNCEKİ VAHYİNİ/KİTABINI TEBLİĞ EDECEK. BU VAHİY HANGİSİ, YALNIZ KUR’AN MI YOKSA DİĞER KİTAPLARDA MI VAR. BAKIN BU YANLIŞLARA İNANDIĞIMIZDA, AKLA NASIL MANTIK DIŞI SORULAR GELİYOR. Araf 35. ayetinde dikkat ederseniz, Yahudi ya da Hıristiyan ayrımı yapmadan, tüm kullarına Allah seslenerek, Ey Âdemoğlu diyor ve Peygamberimize inanmamakta direnen kullarını uyarıyor. Aranızdan ayetlerimizi size anlatan, tebliğ eden elçiler geldiğinde kimler tebliğ alırsa, kendisine çeki düzen verirse onlar korkmayacaklar dır diyor. Hani bu ayetin neresinde, Hz. Muhammed den sonra Resul gelecek diyor? Bu ve benzeri yüzlerce uyarıyı Allah, kitap ehline özellikle yapıyor ve sizin aranızdan Resul gönderdim ona inanın diyor. Mümin suresi 34 ayetinde de yine aynı uyarılar yapılıyor ve bizlere geçmiş toplumdan örnekler veriliyor. O toplumlara, gönderdiğim elçilerden şüphe duydunuz, Allah bundan sonra elçi/resul göndermez demiştiniz diyerek, yanlışlıklarına örnek veriyor. Peki, neden söylüyor bunu. ÇÜNKÜ HZ. MUHAMMED İ RESUL OLARAK KABUL ETMEK İSTEMİYORLARDI DA ONDAN. Mümin 34. ayetin bile anlamını değiştirip, kendilerine kanıt yaratarak, bakın bu ayette Hz. Muhammed den sonra, Resul gelecekmiş anlamı veriliyor. Mücadele 21. ayetinde de, ben elçilerimle galip gelirim diyor. Bu ayetin neresinde, bundan sonrada Resul göndereceğim anlamı var? Rum 47. ayetti de kendilerine daha sonra Resul geleceğine kanıt gösterenlere, doğrusu söyleyecek söz bulamıyorum. Konuyla hiçbir ilgisi yok. Bakın Allah çok net ve açıkça bu konuda nasıl bir bilgi veriyor bizlere. Yazacağım ayette sizce Allah, nebiler göndermeyeceğim, ama Resuller göndereceğim mi diyor? Ahzab 40: Muhammed içinizden her hangi bir erkeğin babası değildir, ama ALLAH’IN ELÇİSİ VE NEBİLERİN SONUNCUSUDUR. Allah her şeyi bilir. (Süleymaniye vakfı) https://hakyolkuran1.blogspot.com/2018/06/kuran-da-gecen-nebi-rasul-kavramlari-ne.html https://kuranadavet1.wordpress.com/2020/08/05/kuran-da-gecen-nebi-resul-kavramlari-ne-anlama-geliyor/ Bizlerin amacı, Kur’an ayetlerini anlamaya çalışmak olması gerekirken, her ne hikmetse batıl ve yanlış inançlarımızı aklamak adına, Allah ın ayetlerinin anlamlarını oynamakla zaman geçiriyoruz. Bunu dinde bölünmüş her toplum, cemaat, tarikat, hatta kendilerine modernist/yenilikçi dedikleri kişilerde yapıyor. Hani bu ayetler MUHKEMDİ. Şüphe duyulmayacak kadar açıktı. Düşünen, aklını kullanan anlayabiliyordu. Evet, doğru ama Kur’an ı anlayabilmek için, önce kafamızdaki yanlış inançlardan kurtulmalıyız. Bizler bu konuyu doğru anlayabilmemiz için, önce NEBİ VE RESUL kelimesinin anlamını doğru anlamamız gerekir. HER NEBİ, AYETLERİ TEBLİĞ EDERKEN RESULDÜR. ÇÜNKÜ RESUL ELÇİ ANLAMINDADIR Kİ ANLAMI, HABERCİ HABER GETİREN DEMEKTİR. HER RESULDE NEBİDİR. NEBİLİK MAKAMIN ADIDIR. NEBİ, GÖREVİ ESNASINDA GELEN VAHYİ TEBLİĞ EDERKEN, RESULLÜK GÖREVİNİ YAPMIŞ OLUR. Allah bir daha nebi gelmeyeceğini söylüyorsa, artık Resullük görevi verilecek bir makamın verilmeyeceğini, özellikle anlatmak adına bundan böyle, NEBİ GÖNDERMEYECEĞİM HZ. MUHAMMED İLE NEBİLİK SONA ERMİŞTİR DERKEN, ALLAH ASLINDA BUNDAN SONRADA RESUL/HABERCİ GELMEYECEĞİNİ BİZLERE BİLDİRMİŞ OLUYOR. Hz. Muhammed den sonra tekrar Resul geleceğine inananlar, şu sözleri söylüyorlar ve bakın hangi ayetleri de kanıt gösteriyorlar. “Allah Teala, onu yaşadığı çağın takdir edeceği bir MUCİZE ve beyyine ile gönderecektir. Dürüst insanlar o beyyineleri tanıyacak ve kesin bir bilgi ve imana sahip olacaklardır. Kâfirler ve kalpleri marazlı olanlar ise o mucizeleri anlayamayacak ve hatta karşı çıkacaklardır. Elbette sonunda, Allah’ın elçileri ve müminler galip gelecektir.” (58:21; 30:47). Değerli dostlarım. Bizler öyle şeylere inandırılmışız ki, tarifini yapmak, akıl ve mantıkla anlatmak mümkün değil. ÜLKEMİZDE BİLE BU YANLIŞLARA İNANIP, KENDİSİNİ RESUL/ELÇİ İLAN EDEN BİRÇOK İNSANI GÖRDÜNÜZ, ŞAHİT OLDUNUZ. ALLAH KULLARINI BÖYLE ZOR DURUMDA ASLA BIRAKMAZ. EĞER ELÇİ GÖNDERECEK OLSAYDI, DAHA ÖNCEKİ KİTAPLARINDA YAPTIĞI GİBİ, GEREKLİ BİLGİYİ DETAYI KUR’AN DA VERİRDİ. Allah Hz. Muhammed e hiçbir mucize vermediğini, mucizelerin Allah katında olduğunu Kur’an da belirtmesine rağmen, daha sonra gelecek RESULÜN mucizelerle gönderileceğini söyleyebiliyorlar. Kalpleri marazlı ve kafir olanlar bu gerçeği göremeyeceğini söyleyenler, acaba günümüzde kendilerini Resul ilan edip onların ardı sıra gidenler mi gerçek iman edenler? ALLAH N HUZURUNDA TÜM GERÇEKLERİ GÖRECEĞİZ. Örnek verdikleri ayetleri de biraz önce yukarıda yazdım. Konuyla hiçbir ilgisinin, alakasının olmadığı çok açık olmasına rağmen, bu ayetleri yanlış, batıl inançlarına kanıt gösterebiliyorlar. Batıl ve rivayet inançlarımızı lütfen ayetlere ilave etme çabasında olmayalım, inanın kendimizi kandıracağımız gibi, ebedi hayatımızı da ateşe atmış oluruz. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
-
İSRA SURESİ 71. AYET. “HER İNSAN TOPLULUĞUNU, ÖNDERLERİYLE BİRLİKTE ÇAĞIRACAĞIMIZ O GÜNDE”
Bu makalemde sizlere, batıl ve rivayet inançlarımızı, ayetlere nasıl ilaveler yapmaya çalışıp, Allah ın ne dediğini anlamak yerine, kendi inançlarımızı nasıl ayetlere ilave etmeye çalıştığımıza bir başka örnek vermek istiyorum. Allah Ali İmran 78. ayetinde bizleri uyarıyor ve ONLARDAN BİR GURUP VARDIR Kİ, KİTAPTA OLMAYAN BİR ŞEYİ, SİZ KİTAPTAN SANASINIZ DİYE DİLLERİYLE KİTABI ÇARPITIRLAR, ALLAH DAN OLMADIĞI HALDE BU ALLAH KATINDANDIR DERLER VE ALLAH HAKKINDA YALAN UYDURURLAR diyerek, dikkatimizi çekiyor, uyarıyor. Allah ın bu uyarısına benzer bu yanlışı günümüzde de birçok ayete yapıyorlar ve atalarının batıl inançlarını aklayabilmek adına, bakın yazacağım ayette de Allah ın sözlerini nasıl saptırıyorlar. Önce ayeti yazalım, daha sonra ayet üzerinde düşünelim. İsra 71: HER İNSAN TOPLULUĞUNU, ÖNDERLERİYLE BİRLİKTE ÇAĞIRACAĞIMIZ O GÜNDE, kimin amel defteri sağından verilirse onlar, en küçük bir haksızlığa uğramamış olarak amel defterlerini okuyacaklar. (Bayraktar Bayraklı meali) Bu ayette geçen önder kelimesi, ayette İMAM diye geçer. İmam kelimesi bizlerin günümüzde kullandığı anlamda değil, YOL GÖSTERİCİ YANİ ÖNDER ANLAMINDA KULLANILMIŞTIR. Bu ayet örnek verilip, bakın Allah her toplumu cemaat liderleri, şeyhleri, efendileri, velileri ile birlikte çağıracakmış, onun için önderi, şeyhi olmayan cennete gidemez, hesap veremez şeklindeki batıl inançlarına, ne yazık ki Kur’an dan tamamen kopuk, hatta yüzlerce ayete ters düşen anlamlar vermekten ve Allah a iftira etmekten korkmuyorlar. Hâlbuki Allah bu ayette bahsettiği imam yani önderden kast edilen, ALLAH IN BİZLERE GÖNDERDİĞİ VE MAHŞER GÜNÜ ŞAHİT OLARAK ÇAĞRILACAK ELÇİLERİ VE ONLARLA BİZLERE TEBLİĞ ETTİĞİ KİTAPLARDAN BAHSEDİYOR. Çünkü mahşer günü Allah Elçilerini şahit olarak çağıracağını ve kesin delilin, kanıtın bizlere gönderilen rehberin, önderin ne olduğunu Kur’an da bildiriyor ve velilerin, şeyhlerin, güvendiğimiz imamların hesap verirken hepsinin ardından gidenleri bırakıp, kaçacağını bildiriyor. Kasas 75: Her ümmetten bir tanık çıkarır ve “KESİN DELİLİNİZİ ORTAYA KOYUNUZ” deriz. O zaman, GERÇEĞİN ALLAH’A AİT OLDUĞUNU, UYDURDUKLARININ KENDİLERİNİ BIRAKIP KAÇTIĞINI ANLARLAR. (Bayraktar Bayraklı meali) Ayette çok açık bir gerçek dile getiriliyor. BAKIN HER ÜMMETTEN BİR TANIK DİYOR, YANİ KONUMUZLA İLGİLİ AYETTE DE HER TOPLUMUN ÖNDERLERİNDEN KAST EDİLENDE, BU AYETTE BAHSEDİLEN ELÇİLER ONUN GETİRDİĞİ KİTAPLAR OLDUĞUNU ANLIYORUZ. ÇÜNKÜ KESİN DELİL ALLAH KATINDAN GELENDİR. Kur’an a İman ettiğini söyleyen bir Müslüman sözünde durarak, ardından gidecek asla veliler, şeyhler, imamlar, önderler edinip onların sözleri ile inancını yaşamaz. ÇÜNKÜ DİN ADINA GERÇEKLER, YALNIZ ALLAH A AİTTİR, YANİ ALLAH IN VAHYİ KUR’AN DIR. Din adına güveneceğimiz sözler Allah ın sözleri/vahyidir. Onun için Allah Nisa 87. ayetinde, KİMDİR SÖZÜ ALLAH’IN KİNDEN DAHA DOĞRU OLAN, diyerek bizleri uyarıyor, hatta veliler edinmemizi yasaklıyor. İnancımızı, imtihanımızı yaşarken asla dini önderler, imamlar edinemeyeceğimizi Allah bakın ayetinde nasıl bildiriyor. “AYETLERİ GÖRMEZLİKTEN GELENLER (KÂFİRLER), BENİMLE KENDİ ARALARINA DOSTLAR (VELİLER) OLARAK KULLARIMI KOYACAKLARINI MI SANIYORLAR? BİZ CEHENNEMİ, O KÂFİRLERİN KONAK YERİ YAPTIK.” (Kehf 102) Bakın Allah ayetleri görmezden gelen, üstünü örten ve gerçek anlamlarını değiştirenlere inkârcı/kâfir diyor. Allah kendisi ile arasında Elçisini bile istemiyor ve tebliğ etmek sana hesap sormak bize düşer, onun için kulumla aramda çekil dediği halde, hala birileri bu dünyada, sorgusuzca tabi olacağı önderler, imamlar, şeyhler, veliler ediniyorsa, Allah ın ayetlerinin üstünü örtüyor demektir. Bakın Allah İnsan suresi 3. ayetinde nasıl uyarıyor bizleri. İnsan 3: ŞÜPHESİZ BİZ ONA DOĞRU YOLU GÖSTERDİK. İster inanır, ister inkâr eder. (Bayraktar Bayraklı) Kim gösterdi doğru yolu? Elbette Allah, Elçileri ile gönderdiği kitaplarda bizlere doğru yolu gösterdi. Ama bizler hala Allah ın gösterdiği doğru yolu yetersiz ve açıklanmamış bularak, kendimize doğru yolu gösterecek veliler, imamlar, önderler edinmekten vaz geçmiyoruz, yetmiyor bu konuda Allah ın uyarılarının bile anlamlarını değiştirip, tahrif etmekten korkmuyoruz. Peki neden, sırf atalarımızdan intikal eden batıl inaçlarımızı yaşayabilmek adına yapıyoruz bu yanlışı. Bu konuda sizlere, çok dikkat çekici bir ayet hatırlatmak istiyorum. Bakın Allah Elçisine ne diyor. Enam 107: Allah dileseydi, onlar ortak koşmazlardı. BİZ SENİ ONLARIN ÜZERİNE BİR BEKÇİ KILMADIK. SEN ONLARIN VEKİLİ DE DEĞİLSİN. (Diyanet vakfı meali) Bu ayetin bir öncesinde yine Elçisine hitaben, “RABBİNDEN SANA VAHYOLUNANA UY” diyor ve 107. ayetinde de, BİZ SENİ ONLARIN ÜZERİNE BİR BEKÇİ KILMADIK. SEN ONLARIN VEKİLİ DE DEĞİLSİN DİYOR. Bunca açık ayetleri gördüğümüz halde, hala kendimize bizleri din adına yönetecek imamlar, veliler HATTA VEKİLLER seçmemize ve o önderlerle birlikte hesaba çekileceğimize inanıyorsak, bu durumda bizlerin Kur’an a iman etmediğimizi, çok açık söyleyebilirim. Çünkü Allah, Elçisinin bile ümmetinin bekçisi ve vekili yani onlardan sorumlu olmadığını açıkça bildirdiği halde, bizlerin bunun tam tersine inanmamız, bizlerin Kur’an dan ne kadar uzak olduğumuzu gösteriyor. Bu konuya Kur’an dan, yüzlerce ayet örnek gösterilebilir. Lütfen İsra suresi 71. ayeti, İsra 13 ve 14. ayetlerle birlikte anlamaya çalışalım. Bakın bu ayetlerde Allah nasıl uyarıyor bizleri. İsra 13–14: HER İNSANIN AMELİNİ BOYNUNA YÜKLEDİK. Kıyamet günü kendisine, açılmış olarak karşılaşacağı bir kitap çıkaracağız. “OKU KİTABINI! BUGÜN HESAP SORUCU OLARAK SANA NEFSİN YETER” denilecektir. (Diyanet meali) Bu ayetlerden de anlıyoruz ki, herkes kendi imtihanını bizzat kendisi yaşayacak. İmtihanın gereği de budur zaten. Buna hiç kimse müdahale edemez. Eğer birileri bunun tam tersine inandırıyor ve onları doğru yola ulaştıracağını söylüyorsa, bu kişi O toplumu Allah ile aldatıyor demektir. NE YAZIK Kİ BUNUN ACI ÖRNEĞİNİ, YAKIN ZAMANDA GÖRDÜK. AMA DERS ALDIK MI? YORUMUNU SİZLERE BIRAKIYORUM. Allah sizleri bu dünyaya imtihan için gönderdik diyorsa, birilerinin arkasına saklanıp, sorgusuzca onların sözlerinin ardına düşüp, onları takip ederek, bu dünyada ki imtihanını verebileceğini sanmasın. İmtihanımız için, önce bizler çaba harcayacağız, araştıracağız ama REHBERİMİZ YALNIZ KUR’AN OLMALIDIR. ALLAH IN ELÇİSİNİN DE ÖNDERİ, REHBERİ YALNIZ KUR’AN DI. REHBERİ KUR’AN OLANIN, İMAMI YANİ ÖNDERİ DE KUR’AN DIR, ALLAH TIR. Birilerine bakarak, kopya çekmeye çalışan öğrencinin akıbetini lütfen unutmayalım. ÇABA BİZDEN, GAYRET VE YARDIM ALLAH DAN. ALLAH BU DÜNYADA Kİ İMTİHANIMIZ DA, CÜMLEMİZİN YARDIMCISI OLSUN İNŞALLAH. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
-
KUR’AN DIŞINDAN SÖZLÜ VAHİY, PEYGAMBERİMİZE GELMİŞ MİDİR? ”VAHYİ METLUV VE VAHYİ GAYRİ METLUV KONUSU…”
Bu makalemde sizlerin üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim konu, genel İslam toplumu içinde geçen şekliyle söylemek gerekirse, VAHYİ METLUV VE VAHYİ GAYRİ METLUV konusu üzerinde olacak. Bu iki kelimeyi anlayacağımız şekilde söylemek gerekirse, bizlere yazılı gelen vahiy yani Kur’an, diğeri yazılı olmayan, Peygamberimize direk Allah dan farklı şekillerde gelen, onun sünneti niteliğindeki, vahiyler anlamında kullanılıyor. Buna inananlara şunu sormak istiyorum. Peygamberimiz Cebrail in getirdiği vahyi yazılı kayda aldırıp, Allah ın bizzat farklı şekillerde Elçisine sözlü olarak ilettiğini iddia ettikleri vahyi, tıpkı Kur’an gibi kayda aldırmayıp, onların nesilden nesile söylenti ve rivayetlerle bizlere ulaşmasını sağladığına nasıl inanırız? Bu kadar mı Kur’an dan uzak kaldık? UNUTMAYALIM VAHYİN TAMAMI ELÇİSİNE, SÖZLÜ OLARAK İLETİLMİŞ, DAHA SONRA KAYDA ALINMIŞTIR. BU ALDATMACAYA İNANANLAR, PEYGAMBERİMİZİN KUR’AN A GÖSTERDİĞİ SAYGIYI VE ÖNEMİ, ALLAH IN SÖZLÜ İLETTİĞİNİ İDDİA ETTİKLERİ VAHYİ YANİ SÜNNETİNE ÖNEM VERMEDİĞİNİ SÖYLEMİŞ OLDUKLARININ, ÖNCE FARKINDA OLMALIDIRLAR. Hatırlatırım günümüze ulaşan, Peygamberimizin sünneti dedikleri hadisler, ne peygamberimizden nede onun en yakını olanlardan bizlere ulaşmıyor. Tam tersine Peygamberimizin vefatından yaklaşık 200 yıl sonra derleyip toplanmaya çalışılan ve Peygamberimize sözlü vah yedilen gayri Metluv ayetleri ya da hadisleri olduğunu iddia ettikleri, onun sünneti olduğuna inanılıyor. SİZCE BÖYLE BİR ŞEY MÜMKÜN MÜ? GÜNÜMÜZDE YAŞANAN BÖLÜNMÜŞLÜĞÜN VE KUR’AN DAN UZAK İSLAM IN YAŞANMASINA TEK NEDEN, BU YANLIŞ İNANÇTIR. İnandıkları ve iddia ettikleri yani Peygamberimize, Kur’an dışından bizlerinde sorumlu olduğumuzu delil, kanıt gösterdikleri ayetlere bakalım şimdide. ÖNCE ŞUNU HATIRLATMAK İSTERİM. ALLAH KUR’AN DIŞINDAN HER CANLIYA, GÜNEŞE, AYA, TABİATTAKİ TÜM CANLILARA, ELÇİLERE KİŞİSEL KONULARDA VAHYEDEBİLİR. AMA O VAHİY O CANLIYLA, YA DA O KİŞİLERLE SINIRLIDIR. ASLA TÜM MÜSLÜMANLARI BAĞLAMAZ. BAĞLAMASI İÇİN, KUR’AN DA KAYIT ALTINA ALINMASI GEREKİR. ÇÜNKÜ ALLAH HÜKMÜNÜ VERMİŞ VE BİZ KULLARINI KUR’AN DAN SORUMLU OLDUĞUMUZA HÜKMETMİŞTİR. HÂŞÂ ALLAH BU SÖZÜNDEN CAYAR MI? Ümmilerin (ilahi kitapları bilmeyenlerin) içinden elçi çıkaran Allah’tır. Onlara, O’NUN AYETLERİNİ OKUR, KİTAB’I VE HİKMETİ ÖĞRETEREK ONLARI GELİŞTİRİR. Hâlbuki onlar daha önce açık bir sapkınlık içindeydiler. (Cuma 2) ALLAH SANA KİTABI VE HİKMETİ İNDİRMİŞ VE SANA BİLMEDİĞİNİ ÖĞRETMİŞTİR. Allah’ın lütfu sana gerçekten büyük olmuştur. (Nisa 113) ORUÇ GECESİNDE KADINLARINIZA YAKLAŞMAK SİZE HELÂL KILINDI. Onlar, size örtüdürler, siz de onlara örtüsünüz. Allah, (Ramazan gecelerinde hanımlarınıza yaklaşarak) KENDİNİZE ZULMETMEKTE OLDUĞUNUZU BİLDİ DE TÖVBENİZİ KABUL EDİP SİZİ AFFETTİ. (Bakara 187) BİR GÜN NEBİ, EŞLERİNDEN BİRİNE GİZLİ BİR SÖZ SÖYLEMİŞTİ. EŞİ ONU, DİĞER EŞİNE BİLDİRİNCE ALLAH, NEBİSİNİ O KONUDA BİLGİLENDİRDİ. O da onun birazını eşine anlattı, birazını da anlatmaktan vazgeçti. Eşine bildirdiğinde o: “Bunu sana kim bildirdi?” dedi. Nebi de “Bana, her şeyi bilen; her şeyin iç yüzünü bilen bildirdi.” diye cevap verdi. (Tahrim 3) HANİ ALLAH, İKİ TOPLULUKTAN BİRİNİN SİZİN ELİNİZE GEÇECEĞİNE İLİŞKİN VAADDE BULUNMUŞTU; siz ise korumasız olanın elinize düşmesini istiyordunuz. Ne ki Allah’ın muradı, kelâmı aracılığıyla hakkı gerçekleştirmek ve kâfirlerin kökünü kurutmaktı; (Enfal 7) O SÖZLERİ KENDİ ARZUSUNA GÖRE SÖYLEMİYOR. Onlar, ona gelen vahiyden başkası değildir. (Necm suresi 3–4) De ki: “Ben, resuller içinden bir türedi değilim! BANA VE SİZE NE YAPILACAĞINI DA BİLMİYORUM. BANA VAHYEDİLENDEN BAŞKASINA DA UYMAM! Ve ben, açıkça uyaran bir elçiden başkası da değilim.” (Ahkaf 9) De ki: “Ben size, ‘Allah’ın hazineleri benim yanımdadır’ demiyorum. Ben gaybı da bilmem. Size ‘ben bir meleğim’ de demiyorum. BEN, SADECE BANA VAHYOLUNANA UYARIM.” (Enam 50) Onlara bir ayet getirmediğin zaman, “Sen bir tane derleseydin ya!” derler. De ki: “BEN ANCAK RABBİM TARAFINDAN BANA VAHYOLUNANA UYARIM. BU KİTAP, RABBİNİZDEN GELEN GÖZ AÇICI BELGELER OLUP, inanmış bir topluma rehber ve rahmettir.” (Araf 203) Değerli kardeşlerim siz bu ayetlerden, Allah Elçisine Kur’an dışından da tüm kullarının sorumlu olduğu sözlü, kayda geçirilmemiş vahiylerinde, Allah Elçisine gönderdiğini ve bizlerinde bunlardan sorumlu olduğumuzu mu anladınız? Gelin birlikte bakalım. Cuma 2. ve Nisa 113. ayetlerinde Allah Elçisine kitabı ve Hikmeti öğrettiğini söylüyor. Atalarının inancını aklayabilmek adına bazı kişiler, burada geçen hikmet Peygamberimizin Kur’an dışı sünnetidir, Allah ın vahyidir diye, kendi nefislerinde kanıt yaratma çabasında oluyorlar. Hâlbuki ayette bahsedilen, indirilen Kur’an ı Allah, elçisine verdiği HİKMET yani bilgelik ve ilimle daha iyi kavramasını, bir başka deyişle bilmediklerini öğrenmesini sağladığından bahsediyor. Bakara 187. ayetinde, daha önceki gönderdiği kitaplarda Allah, kitap Ehline oruç gecesinde, eşleri ile cinsel ilişkiyi yasakladığını, ama Kur’an da bu yasağı kaldırdığını apaçık bildirdiği halde, akla mantığa uymayan kanıtlar arayanlar, bakın bu bilgiyi Allah elçisine sözlü iletmiştir diye örnek gösteriyorlar. Halbuki bakın bizler bu yasağın kalktığını Kur’an dan öğreniyoruz. Daha önceki kitaplarda vah yedilen ve hükmü kalkanlar, elbette Kur’an da geçmeyecektir. Bu ayeti nasıl kanıt gösterebiliyorlar anlayamıyorum. Akıl devre dışı kalınca, insanlar her şeyi kabul edebiliyor. Tahrim 3. ayette, Peygamberimizin eşleri ile arasında geçen bir olaydan bahsediliyor. Ama olay bizleri ilgilendirmediği için, detayı verilmiyor. Bahsedilen konu hakkında Allah elçisine özellikle bildiriyor, onun haberi olmasını istiyor. Lütfen dikkat, bu konunun bizlerle hiçbir ilgisi yok. Allah Elçisi ile eşlerinin arasını bulmak, ona daha huzurlu bir aile yaşamını sağlamak adına yapıyor bunu. Lütfen ayetin başındaki hitaba bakınız. Özellikle NEBİ olarak giriş yapıyor. ELÇİ demiyor. Peki neden? Çünkü Elçi diye başlasaydı, bu ayetin tüm Müslümanlara tebliğ edildiği anlamını taşırdı. Bizleri ilgilendiren tüm tebliğler Ey Resulüm/Elçim diye başlar. Ya da Elçime uyun, ona uymak bana uymak gibidir diye geçer. Ama hiçbir ayette NEBİYE uyun demez. Çünkü Peygamberimiz günün her saatinde NEBİYDİ. Ama Elçilik görevi, yalnız Allah ın vahyini tebliğ derken geçerliydi. Ama Allah özellikle Nebi sözcüğüyle, bu ayetin Elçisi ve eşlerini ilgilendirdiğini bizlere bildiriyor. Bu ayet örnek verilip Allah elçisine, bizlerinde sorumlu olduğu Kur’an da olmayan vahiy gönderdiğini nasıl söyleriz. Allah istediği konuda elçileri ile konuşur, bilgi verir. Ama bu konuşmalar tüm insanlığı ilgilendiriyorsa, sorumlu olduğumuz Kur’an da yer alır. Enfal 7. ayetinde de, inkârcıların iman edenlere açtığı savaş konusuyla ilgili, o iki topluluktan birisinin sizin elinize geçeceğine dair vaatte bulunmuştu diyor, ama bu vaadin detay ve hangi konuda olduğu Kur’an da yazmıyor, demek ki Peygamberimize Kur’an dışından da vahiy geliyormuş diye, bu ayet örnek gösteriliyor. Hâlbuki ayette geçen konunun bizlerle ilgisi olmadığı, o günkü toplumun savaştan korkanlara moral vermek, onları teşvik etmek adına yalnız onlara bilgi verildiği halde, bu ayet bile batıl ve hurafe inançlara kanıt gösterilip, KUR’AN IN ÖZÜNE, YÜZLERCE AYETE ASLA UYMAYAN BİR İNANCA DELİL GÖSTERİLMEKTEDİR. Necm suresi 3–4 ayetlerde, O SÖZLERİ KENDİ ARZUSUNDAN SÖYLEMİYOR, cümlesi ayetten çıkartılıp, ayette asla bahsedilmeyen bir anlam yükleyerek, Peygamberimizin her sözünün ayet hükmünde olduğuna, ne yazık ki delil gösterilmektedir. Hâlbuki ayetin sonunda, bu sözlerinden neyi kast ettiğini açıklıyor ve bakın ne diyor. “Onlar, ona gelen vahiyden başkası değildir.” Bu cümleye de batıl İnançlarımızı ilave ederek, Nebinin her söylediği vahiydir diyerek, batılı aklamaya çalışmaktadırlar. Ahkaf 9, Enam 50, Araf 203 ayetlerinde de bana vahyedilenden başkasına uymam dedikten sonra, ben açıkça uyaran ELÇİDEN başka deyilim diye bilgi veriyor. Peygamberimiz Allah ın kayda alınmış vahyini, yani Kur’an ı tebliğ ederken, Elçilik görevini yapıyordu. Bunun dışında söyledikleri şahsi sözleriydi ki, bu sözler her zaman değişebilecek konulardır. Özellikle Araf 203. ayetinde uyacağı vahyin ne olduğunu açıklıyor ve bakın ne diyor. “BU KİTAP, RABBİNİZDEN GELEN GÖZ AÇICI BELGELER OLUP, inanmış bir topluma rehber ve rahmettir.” Değerli kardeşlerim. Bizler öyle inanç yarattık ki kendimize, Kur’an dan uzak ve Kur’an ın asla onaylamayacağı, Kur’an a tamamen ters düşen fikirleri mezheplerin ve fıkıh inancının zorlamaları ile kabul ediyoruz. Şöyle düşünün lütfen, Allah Kur’an ı yani yazılı kayda alınmış vahyi bizzat kendisinin koruduğunu açıkça bizlere bildirdikten sonra, kayda alınmayan sözlü vahiyde bildirip, daha sonra bizleri sorumlu tutar mı? ALLAH IN ELÇİSİ VAHYİN BİR KISMINI KAYDA ALDIRIP, BİR KISMINI ALDIRMASAYDI, SİZCE ALLAH BİRÇOK KONUDA UYARDIĞI GİBİ, ELÇİSİNİ UYARMAZ MIYDI? Doğrusu söyleyecek söz bulamıyorum. Sizlere hatırlatacağım ayetleri, lütfen dikkatle okuyalım ve BİZLERE KURULAN BU TUZAĞA LÜTFEN DÜŞMEYELİM. EĞER DÜŞÜNMEDEN HER SÖYLENENİ KABUL EDERSEK, ALLAH IN HUZURUNA ŞİRK KOŞAN MÜŞRİKLER OLARAK GİDERİZ. DE Kİ: “ALLAH BENİMLE SİZİN ARANIZDA ŞAHİTTİR. İŞTE BU KUR’AN BANA, ONUNLA SİZİ VE ERİŞTİĞİ HERKESİ UYARAYIM DİYE VAHYOLUNDU. (Enam 19) AND OLSUN, SİZE ÖYLE BİR KİTAP İNDİRDİK Kİ, BÜTÜN ŞAN VE ŞEREFİNİZ ONDADIR. HÂLÂ AKILLANMAYACAK MISINIZ? (Enbiya 10) DOĞRUSU KUR’ÂN, SANA VE KAVMİNE BİR ŞEREFTİR. İLERİDE ONDAN SORUMLU TUTULACAKSINIZ. (Zuhruf 44) KARŞILARINDA OKUNUP DURAN BIR KİTABI, SANA İNDİRMİŞ OLMAMIZ ONLARA YETMİYOR MU? (Ankebut 51) O HALDE KUR’ÂN’DAN SONRA HANGİ SÖZE İNANACAKLAR? (Araf 185) ONLARDAN BIR GRUP VAR KI, KİTAPTA OLMAYAN BIR ŞEYİ SİZ KİTAPTAN SANASINIZ DİYE, DİLLERIYLE KİTABI ÇARPITIRLAR VE ALLAH’TAN OLMADIĞI HALDE, “BU, ALLAH KATINDANDIR!” DERLER, BÖYLECE BİLE BİLE ALLAH HAKKINDA YALANLAR UYDURURLAR. (Ali İmran 78) KİTAP’A SIMSIKI SARILIP, SALÂTI İKAME EDENLERE GELİNCE; KUŞKUSUZ BİZ SALİH OLANLARIN EMEKLERİNİ ZAYİ ETMEYİZ. (Araf 170) ANDOLSUN Kİ BİZ, KUR’AN’I DÜŞÜNÜP ÖĞÜT ALMAK İÇİN KOLAYLAŞTIRDIK. VAR MI DÜŞÜNÜP ÖĞÜT ALAN? (Kamer 22) SİZ, HADDİ AŞAN KİMSELER OLDUNUZ DİYE, SİZİ KUR’AN’LA UYARMAKTAN VAZ MI GEÇELİM?(Zuhruf 5) KENDİLERİNE OKUNAN KİTABI SANA İNDİRMİŞ OLMAMIZ ONLARA YETMEDİ Mİ? (Ankebut 51) Bunca açık ve muhkem ayetleri gördüğümüz halde hala, Allah Elçisine Cebrail aracılığıyla Kur’an ı vahiy gönderdikten ve Elçisi bunu kayda aldıktan sonra, Allah Elçisine bizzat kendisi farklı şekillerde sözlü olarak ta vahiy göndermiştir, onlar Kur’an a geçmemiştir hala diyorlarsa, onların gözlerine perde çekilmiş, kulakları ve kalpleri mühürlenmiş demektir. BU İFTİRALARA İNANANLARA ŞUNU SORMAK İSTERİM. ALLAH IN ELÇİSİ, HERHANGİ BİR YOLLA ALDIĞI VAHYİN BİR KISMINI KUR’AN A YAZDIRIP, BİR KISMINI NEDEN YAZDIRMAMIŞ DİYE KENDİLERİNE SORMUYORLAR MI? BUNU DÜŞÜNEN VE İNANANLAR, PEYGAMBERİMİZ GÖREVİNİ TAMAMLAYAMAMIŞ DEDİKLERİNİN, ARTIK FARKINDA OLMALIDIRLAR. Lütfen ayetleri dikkatli okuyalım. Hepsinde özellikle yazılı kayda alınmış vahiyden, kitaptan bahsediliyor. KİTAP, basılı ya da yazılı kâğıt yapraklarının, ciltli ya da ciltsiz haline denir. Allah ın kayda alınmamış, Kur’an gibi korunmayan bir vahiyden nasıl olur da kullarını sorumlu tutacağına inanırız. Birde emin olmadığınız bilginin ardına düşmeyin, hesabını sorarım dediği halde. Bu kadar mı akıl mantık, Kur’an devre dışı kaldı. LÜTFEN BATILIN VE RİVAYETLERİN DEĞİL, SORUMLU OLDUĞUMUZ YALNIZ KUR’AN IN İPİNE SARILALIM. ÇÜNKÜ ALLAH BİZLERİ AÇIKÇA KUR’AN DAN HESABA ÇEKECEĞİNE HÜKMETMİŞTİR. BU AYETİ TEBLİĞ ALAN BİR MÜSLÜMAN, NASIL OLUR DA YALNIZ KUR’AN VAHİY DEĞİLDİR DER VE RİVAYETLERİDE VAHİYMİŞ GİBİ KABUL EDER. Allah cümlemizi Kur’an gerçeklerini, gönül gözleriyle göre bilebilen, kulları arasına alsın inşallah. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
-
KUR'AN DA GEÇEN SECDE KELİMESİ NE ANLAMA GELİYOR? BAKARA SURESİ 34 VE YUSUF 4. AYETLER.
Bu makalemde sizleri, Kur’an da farklı anlamlarda geçen SECDE kelimesinin, hangi anlamlara geldiği konusunda düşünmeye davet etmek istiyorum. İsterseniz önce Allah ın meleklere, bu konuda verdiği emri hatırlayalım. Bakara 34: Meleklere, “ÂDEM’E SECDE EDİNİZ” dediğimiz vakit İblis’ten başka hepsi secde ettiler. İblis secde etmedi, kibirlendi ve kâfirlerden oldu. (Bayraktar Bayraklı meali) Bu ayette Allah Meleklere, âdeme secde edin sözlerinden, ÂDEME SAYGILI OLUN, BOYUN EĞİN, İTAAT EDİN anlamında kullanılmıştır. Allah ın bu emrine melekler uymuş ama İblis kendisini Hz. Âdem den üstün gördüğü için, secde etmemiş yani onun kendisinden da çok bilgili ve üstün olduğuna karşı çıkmıştır. Unutmayalım bu konuşmalar, Hz. Âdem ve İblis cennetten kovulmadan önce geçiyor. YAŞANTIMIZDA BİR KİŞİYE İTAAT ETMEMİZ, EMİRLERİNE BOYUN EĞMEMİZ İSTENİYORSA, O KİŞİ MAKAM, MEVKİ, GÜÇ VE BİLGİ BAKIMINDAN DİĞERLERİNDEN DAHA ÜSTÜN, YÜKSEK MAKAMDA BULUNUYOR DEMEKTİR. Bildiğiniz gibi SECDE kelimesi, bizleri yaratan Rabbimiz içinde kullanılır. Ama burada bahsedilen SECDE Allah ın yüceliği, tek ilah oluşunun ve ondan başka hiç kimseye kulluk edilemeyeceğinin şekilsel ibadetin bir parçası olan, Allah ın huzurunda secdeye kapanmak, yani alnımızı yere değecek şekilde eğilmek, ona sonsuz bağlılığımızı bildirerek boyun eğdiğimiz anlamında birçok ayette kullanılmıştır. Ama bu secdeyi yalnız Allah a karşı yapacağımızı, ondan başka ilah olmadığının, ondan başka veli edinemeyeceğimiz uyarılarından da yola çıkarak çok açık anlıyoruz. Ali İmran 43: “Ey Meryem! RABBİNE HUŞÛ İLE BAĞLAN, SECDEYE KAPAN VE RÜKÛ EDENLERLE BİRLİKTE RÜKÛ ET!” (Bayraktar Bayraklı meali) Araf 206: Kuşkusuz Rabbin katındakiler O’na kulluk etmekten kibirlenmezler, O’nu tesbih eder ve YALNIZ O’NA SECDE EDERLER. (Diyanet vakfı meali) Şimdi de Kur’an da Yusuf suresi 4. ayette geçen SECDE kelimesinin, ne anlama geldiği konusuna bakalım. Yusuf 4: Bir gün Yusuf babasına şöyle demişti: “BABACIĞIM RÜYAMDA ON BİR YILDIZI, GÜNEŞİ VE AYI GÖRDÜM; BAKTIM Kİ HEPSİ BANA SECDE EDİYOR. (Süleymaniye vakfı meali) Bu ayeti doğru anlayabilmemiz için, Kur’an ın diğer ayetleri ile mutlaka bağlantı kurmalıyız. Bildiğiniz gibi bu ayette sayılan GÜNEŞ, AY VE YILDIZLAR SEMBOLİKTİR, bizler için ulaşılamayacak ve bizlerin gözünde GÜCÜN SEMBOLLERİDİR. Hatta eski insanların bunlara taptığını unutmayalım. Demek ki Hz. Yusuf tüm bunların rüyasında kendisine SECDE ETTİĞİNİ YANİ BOYUN EĞDİĞİNİ, ONUN EMRİNDE OLDUĞUNU görüyor. Yusuf suresi 6. ayet aslında bu ayette geçen SECDE kelimesinin ne anlama geldiğinin açıklamasını yapıyor. Ayeti hatırlayalım. Yusuf 6: “İşte böylece Rabbin seni seçecek, SANA OLAYLARIN VE SÖZLERİN YORUMUNU ÖĞRETECEK. TIPKI BUNDAN ÖNCE ATALARIN İBRAHİM VE İSHAK ÜZERİNE O NİMETİ TAMAMLADIĞI GİBİ, HEM SENİN HEM DE YA‘KÛB SOYUNUN ÜZERİNDE NİMETİNİ TAMAMLAYACAKTIR. Çünkü senin Rabbin her şeyi bilendir; hikmet sahibidir.” (Bayraktar Bayraklı) Bu açıklamalardan sonra, Yusuf 4. ayette geçen güneşin, ayın ve yıldızların kendisine rüyasında SECDE etmesinin, Hz. Yusuf a verilen ilmin, gücün neler olabileceğine, çok çarpıcı bir örnek vermek istiyorum. Yusuf suresi 43. ayetinde, Kral rüyasında yedi semiz ineği, yedi zayıf ineğin yediğini, ayrıca yedi yeşil başak ve yedi kuru başak görüyorum diyerek, rüyasının yorumlanmasını istemişti ileri gelen kâhinlerinden. Onlarda bunlar karmaşık düşler, rüyalar bunların yorumlarını bizler bilmiyoruz diye cevap verirler. Bu kişilerin arasından biride Hz. Yusuf un hapiste, bunlara benzer yorumları çok doğru yaptığını hatırlayıp, Krala haber veriyor ve bu rüyanın yorumunu ondan alabileceğini söylüyor. Hz. Yusuf ta onlara şunları söylüyor rüya ile ilgili. Yusuf 47–48–49: Yusuf dedi ki: “Yedi sene âdetiniz üzere ekin ekersiniz. Sonra da yiyeceklerinizden az bir miktar hariç, biçtiklerinizi başağında bırakınız.” “Sonra bunun ardından, saklayacağınızdan az bir miktar tohumluk hariç, o yıllar için biriktirdiklerinizi yiyip bitirecek yedi kıtlık yılı gelecektir.” “Sonra bunun ardından da bir yıl gelecek ki, o yılda insanlara Allah tarafından yardım edilir ve bol bol meyve sıkarlar.” (Bayraktar Bayraklı meali) Yusuf 4. ayette, Allah ın elçisine rüyasında gösterdiği güneşin, ayın ve yıldızların ona secde etmesinden kast edilenin, ona bizzat çok özel konularda güçlü bir bilgelik verdiği ve herkesin bilemeyeceği bilgilerle donattığını anlıyoruz.Ben ayetlerden bunları anladım, lütfen sizlerde Kur’an bütünlüğünde araştırınız. Doğrusunu Allah bilir. Bizlere düşen imtihanımızı, Kur’an ı rehber alarak ayetleri anlamaya çalışmak olmalıdır. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
-
RAD SURESİ 23, ARAF SURESİ 46-47. AYETLER.
Bu makalemde, sizlerin üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim ayet Rad suresi 23. ayet olacaktır. Lütfen bu ayeti ve bizlere anlatmak istediği konuyu, bizlere öğretilen rivayet bilgiler ışığında değil, Kur’an ın diğer ayetleri ışığında anlamaya çalışalım. Çünkü Allah, Kur’an ı açıklamak bize düşer diyor ve nice örneklerle de açıkladığını bizlere bildiriyor. Bu ayeti doğru anlayabilmemiz için, ayetin öncesi ve sonrasındaki ayetlerle birlikte yazalım ki, konu daha iyi anlaşılabilsin. Rad 22: İŞTE ONLAR RABLERİNİN RIZASINI ELDE ETME YOLUNDA SEBAT GÖSTERİRLER; hem salâtı ikame ederler hem de kendilerine verdiğimiz nimetlerden gizlice ve açıktan sarf ederler; dahası, KÖTÜLÜĞÜ İYİLİKLE ORTADAN KALDIRIRLAR. İşte onlar, (bu) diyarın mutlu sona ulaşacak sakinleridirler: Rad 23: Adn cennetleri bunlar içindir. ATALARINDAN, EŞLERİNDEN VE ZÜRRİYETLERİNDEN İYİ OLANLARLA BİRLİKTE ORAYA GİRERLER. Meleklerse her kapıdan yanlarına sokulurlar. (Bayraktar Bayraklı) Rad 24: “SABRETTİĞİNİZ İÇİN SELÂM SİZE. Ahiret yurdunun ödülü ne güzeldir!” derler. Rad 25: ALLAH'A VERDİKLERİ SÖZÜ, ONU ANTLAŞMA HALİNE GETİRDİKTEN SONRA BOZANLARA, ALLAH'IN BİTİŞTİRİLMESİNİ EMRETTİĞİ ŞEYİ BİTİŞTİRMEYENLERE VE YERYÜZÜNDE BOZGUNCULUK ÇIKARANLARA GELİNCE, böyleleri için lanet vardır ve yurdun en kötüsü de onların olacaktır. (Bayraktar Bayraklı) İlk ayette, işte onlar Rablerinin rızasını elde etmek için sebat gösterirler diyor. Yani bugün bizler bu sözlerden, her türlü baskıya zorlamaya karşı çıkarak, sizleri Kur’an dan sorumlu tutuyorum, sakın Kur’an ın sınırlarını aşmayın, veliler, şeyhler, efendiler edinmeyin, yalnız Kur’an ın ipine sarılın, batılın ve rivayetin ardına düşmeyin dediği halde, çoğunluğun rivayet ve sanı inançlarının hüküm sürdüğü ve baskısının gittikçe arttığı ve onlara tabi olmadığı için zorluklarla karşılan kişiler sabrederek, YALNIZ ALLAH IN KİTABINA SARILANLARDAN BAHSEDİLİYOR. Çünkü bu insanlar gösterişten uzak, yalnız Allah ın vahyini yerine getirip, yardımlaşırlar ve kötülüğü iyilikle ortadan kaldırırlar diyor. Bir başka deyişle Allah ın yolunda olmak adına çaba gösteren kullarım, kişilere değil yalnız Allah a tabi olurlar ve onun hükümleri ile yaşarlar diyor. Rad suresi 23. ayetinde de Allah, böyle kullarına müjde veriyor ve cenneti hak etmiş ve onun en güzel yerine yerleşecek olan kullarından bahsederek, onlar için bir başka müjde daha veriyor ve bakın ne diyor. “ATALARINDAN, EŞLERİNDEN VE ZÜRRİYETLERİNDEN İYİ OLANLARLA BİRLİKTE ORAYA GİRERLER” Bakın ADN cennetine yerleşen, Allah ın sevgili kullarının en yakınlarına ama küfürde azmamış, büyük günahlardan uzak kalmış olanları da Allah şefaatiyle, bağışlayarak sevdiği kullarının yanına alacağının müjdesini veriyor. Lütfen şunu unutmayalım, yakınları cennete daha sonradan alındığı anlaşılıyor, Allah ın şefaatiyle. Peki, bunlar bu durumda nereden geliyor olabilirler? Bu konuyu dikkatle düşünelim, Kur’an bütünlüğünde. Konuyu anlamaya, düşünbmeye devam edelim. Rad suresi 25. ayetinde ise artık cehennemden, hiç çıkamayacak olanlardan bahsediliyor. Allah a verdiği sözü tutmayan, iman ettim dediği Kur’an ın dışına çıkarak, batılın ve hurafenin ardı sıra gidenlerden bahsediyor ve yurdun en kötüsü onların olacaktır diyerek, cehennemin kalıcıları olduğunu söylüyor. Şimdide sizlere bu konuyu daha açık anlayabilmeniz için, Araf suresi 46 ve 47. ayetleri hatırlatmak istiyorum. Çünkü bu ayetler kafamızda oluşan, bazı sorularımıza cevap verecek. Araf 46–47: İki taraf/cennetlikler ve cehennemlikler arasında bir perde ve A‘râf üzerinde de herkesi simalarından tanıyan adamlar vardır ki, BUNLAR HENÜZ CENNETE GİREMEDİKLERİ HALDE GİRMEYİ UMARAK CENNET EHLİNE, “Selâm size!” diye seslenirler. Gözleri cehennem ehli tarafına döndürülünce de, “EY RABBİMİZ! BİZİ ZALİMLER TOPLULUĞU İLE BERABER BULUNDURMA!” derler. (Bayraktar Bayraklı meali) Sanırım bu ayet, kafamızdaki soruya cevap veriyor. Cennet ve cehenneme gitmiş insanların örneği veriliyor. Bu iki bölümün, ya da kapının arasında herkesi simalarından tanıyanların olduğundan bahsediliyor. Bunlar kim olabilir? Elbette melekler. Çok ilginç ve dikkatli bir şekilde düşünmemiz gereken ise ayette, HENÜZ CENNETE GİRMEDİKLERİ HALDE, YANİ CEHENNEMDE OLAN AMA CENNETİ UMAN, YANİ CEHENNEMDEKİ DİĞER KİŞİLERLE KENDİLERİNİ BİR ARADA DÜŞÜNEMEYENLERİN OLDUĞUNDAN BAHSEDİLİYOR. Arafta/arada olan Melekler cennete alınacak bu kişilere selam size diye seslenip cenneti müjdeliyorlar. Bu durumda cehennemden çıkış yok demek, çok büyük yanlış olur. Bu müjdeyi alanlar, cehennemde ebedi kalacakların tarafına döndüğünde, EY RABBİMİZ, BİZİ ZALİMLER TOPLULUĞU İLE BERABER BULUNDURMA DİYE DUA EDİYORLAR. Bizlere öyle yanlış bilgiler öğretildi ki, adeta bizlerin bile kabul etmesi mümkün olmayan bir adalet anlayışını, Allah a nispet etmekten çekinmiyoruz. Bir Müslüman ın, ne olursa olsun, asla cehennem azabı çekmeyeceğini, direk cennete gideceğini, Peygamberimizin şefaat edeceği öğretildi. Aynı inanç günümüzde Hıristiyanlar da da var. Bir Hıristiyan ne olursa olsun cehennem azabı çekmeyeceği, çünkü ona iman eden bir Hıristiyan Hz. İsa nın çektiği azap ve çarmıha gerilmesi, onların günahlarına kefaret olacağına inanmaktadırlar. İşte insanların yarattığı din. Ama Allah ne diyordu hatırlayalım. Zilzal 7–8: Artık, kim BİR ZERRE MİKTARI HAYIR ÜRETMİŞSE ONU GÖRÜR VE KİM BİR ZERRE MİKTARI ŞER ÜRETMİŞSE ONU GÖRÜR. Onu görür demek, yalnız hatırlatılır hiçbir şey yapılmaz anlamında değil, tam tersine onun karşılığını görür anlamında söylenmiş bir sözdür. Allah Ali İmran suresi 30. ayetinde ne diyordu hatırlayalım. “Gün gelecek her benlik, HAYIRDAN İŞLEDİĞİNİ ÖNÜNDE BULACAKTIR. KÖTÜLÜKTEN İŞLEDİĞİNİ DE.” Enam suresi 120. ayetinde de: “Günahın açığını da bırakın, gizlisini de. GÜNAH KAZANANLAR YAPIP ETTİKLERİNİN KARŞILIĞINI YAKINDA GÖRECEKLERDİR.” Meryem suresi 71 ve 72. ayetlerde konumuzla ilgili çok açık bir hüküm veriyor Allah ve bakın ne diyor. “(EY İNSANLAR!) SİZDEN CEHENNEME UĞRAMAYACAK HİÇ KİMSE YOKTUR. RABBİN İÇİN BU, KESİN OLARAK HÜKME BAĞLANMIŞ BİR İŞTİR. SONRA ALLAH’A KARŞI GELMEKTEN SAKINANLARI KURTARIRIZ DA ZALİMLERİ ORADA DİZ ÜSTÜ ÇÖKMÜŞ HÂLDE BIRAKIRIZ.” Bazı kişiler aranızda cehenneme uğramayacak kimse yoktur hükmünü, Müslümanlar cehennemi şöyle bir uzaktan görecek, içine girmeyecek diye, kendi nefislerinde işlerine geldikleri gibi anlatıyorlar. Allah böyle bir açıklama yapmadığı halde. Hâlbuki ayetin devamında iman edenlerin, Allah a karşı gelmekten sakınanların cehennemden kurtarılacağından bahsediliyor. Lütfen dikkat, kurtarılmaktan bahsediyor. Seyretmeye gelen kişi kurtarılmaz. Demek ki herkes yaptığı yanlışın cezasını çekecek, adalet yerini bulacak, daha sonra Allah ın izniyle cenneti hak eden cennete gidecek. Peki diğerleri ne olacak? Bakın onunda cevabını Kur’an veriyor. Müminun 103: Kimlerin de tartıları hafif gelirse, işte onlar da kendilerini ziyana uğratanların ta kendileridir. ONLAR CEHENNEMDE EBEDÎ KALACAKLARDIR. (Diyanet meali) Demek ki cehennemde ebedi kalıcıların, tartıda bir ölçüsü ve sınırı var. Ebedi kalmayacakların, zamanı gelince çıkacakların olduğu anlaşılıyor. O sınırın altında kalanlar CEHENNEMDE EBEDİ KALACAKLARDIR DİYOR. Rad 25. ayetin sonunda da bu konuya değiniyordu. Demek ki diğerleri belirli bir süre cezasını çektikten sonra, ya da onu Allah bilir, belki hemen cennete gidecekler. ŞUNU LÜTFEN UNUTMAYALIM, YAPTIKLARIMIZIN HESABINI VERMEDEN, KARŞILIĞINI GÖRMEDEN CENNETE GİTMEK YOK. LÜTFEN ALLAH IN ADALETİNİ, KENDİ NEFSİMİZDE ŞEKİLLENDİREREK, KENDİMİZİ AVUTMAYALIM, CEHENNEMİN KALICILARINDAN OLURUZ ALLAH KORUSUN. Dilerim batıl, sanı ve rivayetten uzak, yalnız Kur’an ın ipine sarılan, Allah ın bizlerden istediği gibi bir kul olmanın yarışı içinde oluruz. Yine dilerim, mahşer günü hesabını verebilen, Allah ın mutlu azınlık kullarından oluruz. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
-
İSLAM DİNİ, TARİKAT VE CEMAATLERE BÖLÜNMEYE İZİN VERİYOR MU?
İslam toplumunda bölünmenin, parçalanmanın ve birbirine düşman olmanın en büyük nedeni, Allah ın DİNDE SAKIN BÖLÜNENLER GİBİ OLMAYIN öğüdüne, diğer konularda yaptığımız gibi görmezden gelerek mezheplere, tarikatlara ve cemaatlere bölünmemiz neden olmuştur. Şimdide bu bölünmüşlük öyle hat safhaya ulaşmıştır ki, Allah ın kitabı rehber olmaktan adeta çıkmış, yüksek bir yere kaldırılmış, dinde rehber olarak rivayetler, cemaat ve tarikat liderlerinin sözleri ile din yaşanır olmuştur. İnternette gezinirken tarikat ve cemaatlerin, İslam ın HAK OLAN bir gerçek olduğunu savunanlar, bakın bu yanlışlarını savunmak adına, karşı düşüncedeki toplumları itham ederek ne diyorlar. “Mealciler yani tasavvuf, tarikat, şeyh, evliya, mezhep bunları kabul etmeyenler, Enam suresi 153. ayeti örnek veriyorlar. HİÇBİR YOL METOT KABUL ETMİYORLAR. HAK TARİKAT VE CEMAATLER DE İSLAM İÇERİSİNDE OLDUĞU İÇİN, ilgili ayeti bu şekilde yorumlamaları doğru değildir.” Ne yazık ki dinde öyle bir bölündük ki, bölünmüşlüğümüzü savunabilmek adına, Allah ın ayetlerini eğip bükerek, ellerimizle kanıt yaratmaya çalışıyoruz. Hiçbir yol metot kabul etmiyorlar diyenler, kendilerine Allah ın yolu apaçık önümüzde dururken, birçok yollar ve metotlar edinerek, nasıl Allah ın yolundan saptıklarının farkında bile değiller. DİNDE TEK BİR YOL VARDIR, O DA ALLAH IN YOLU KUR’AN DIR. Bahsettikleri ayete önce birlikte bakalım. Enam 153: İŞTE BU, BENİM DOSDOĞRU YOLUM. ARTIK ONA UYUN. Başka yollara uymayın. YOKSA O YOLLAR SİZİ PARÇA PARÇA EDİP O’NUN YOLUNDAN AYIRIR. İşte size bunları Allah sakınasınız diye emretti. (Diyanet meali) Bu kadar açık bir ayeti bile, kendilerinin bölünmüşlüğüne kanıt göstermeye ve bunu Allah ın onayladığını söylemeye çalışıyorlarsa, bu insanlara ancak Allah ın deyimiyle, HEM KÖR, HEMDE SAĞIR OLMUŞLAR DEMEKTEN BAŞKA BİR ŞEY SÖYLEMEK GELMİYOR AKLIMA. Allah bu benim doğru yolum diyor. Peki, doğru yolum dediği nedir? ELBETTE ALLAH IN ELÇİSİNİN TABİ OLDUĞU, KUR’AN IN ÇİZDİĞİ YOL. Peki dinde bölünen mezhepler, cemaatler, tarikatlar ne diyor Allah ın yolu Kur’an için? Kur’an da her bilgi yoktur, İslam ı doğru yaşamak için Peygamberimizin rivayet hadislerine, FIKIH inancına ve Âlimlerin, Velilerin sözlerine mutlaka ihtiyacımız vardır. Hadisler ve fıkıh olmasaydı KUR’AN KAPALI KALIR, ANLAŞILAMAZDI, demiyorlar mı? Yani Allah ın yolu Kur’an da ne emrediyorsa, cemaatler, tarikatlar ve fıkıh tam tersini söylüyor. Bu durumda Allah bizlerin, böyle bir yolu izlememize nasıl izin verdiğini söyleriz? Bu kadar mı aklımızı birilerine emanet ettik? Ayette Allah bizleri, çok daha önemli bir konuda uyarıp, başka yollara gider yani tarikat, cemaatlere bölünürseniz, ONLAR SİZİ ALLAH IN YOLUNDAN SAPTIRIRLAR DİYOR. Tabi gözler perdeli, kulaklar ve kalp mühürlü olunca, bu uyarıları işiten bile olmuyor. Enam suresi 153. ayetinde Allah, çok açık bir şekilde dinde bölünmeyi yasakladığı halde, hala DİNDE BÖLÜNMEKTE BEREKET VE ZENGİNLİK VARDIR diyorlarsa, bu insanlar kendilerini aldatıyorlar demektir. Cemaat ve tarikat ehlini, bu toplumda tutabilmek için, Allah ın rehberine taban tabana zıt bir düşünceyi de cemaatlerine kabul ettirmişler ve şunu söylüyorlar. CEMAATE TABİ OLMAYIP ŞEYHİ, VELİSİ OLMAYANIN, VELİSİ ŞEYTANDIR DİYORLAR. Hâlbuki Allah Kehf suresi 102. ayetinde, “BENDEN AYRI OLARAK, KULLARIMI KENDİLERİNE VELİLER(EVLİYALAR) YAPACAKLARINI MI SANDILAR”, diyerek güvenilecek ve sözlerinin ardı sıra gidilecek VELİNİN, yalnız Allah kendisi olduğu uyarısını yapıyor. Araf suresi 185. ayetinde, “O HALDE KUR’AN DAN SONRA, HANGİ SÖZE İNANACAKLAR” diyerek Allah, Kur’an ın dışından, hiç kimsenin sözlerini, dinin emri kabul edemeyeceğimizi hatırlatıyor. GÜNÜMÜZDE CEMAATLER VE TARİKATLAR, ÖZELLİKLE MADDİ ANLAMDA O KADAR GÜÇLENDİ Kİ, BU TOPLULUKLARA ARTIK DEVLETİ YÖNETENLER BİLE, MÜDAHALE EDEMEZ OLDU. BİRDE BU CEMAAT VE TARİKAT MENSUPLARININ, DEVLETİN İÇİNE SIZDIĞINI DÜŞÜNDÜĞÜNÜZDE, DURUMUMUZUN NE DERECE TEHLİKE ARZ ETTİĞİNİ, SANIRIM ANLAMAK ZOR OLMASA GEREK. GÜÇLERİNİ KAYBETMEK İSTEMEYEN BU OLUŞUMLAR GEREKİRSE, TOPLUMA YA DA DEVLETE AKLIN BİLE HAYAL EDEMEYECEĞİ KÖTÜLÜĞÜ YAPMAKTAN KAÇINMAZLAR. BU DERSİ ALLAH YAKIN ZAMANDA BİZLERE VERDİ, AMA DERS ALABİLDİK Mİ ACABA? Allah bu dünyada bizlerin, imtihanda olduğumuzu birçok ayetinde bildirmiştir. Bu imtihanda Allah, Elçisini bile kulu arasında istemeyip, TEBLİĞ ETMEK SANA, HESAP SORMAK BİZE DÜŞER DİYEREK, KULUMLA ARAMDAN ÇEKİL UYARISINI YAPMIŞTIR. Bırakın cemaat ya da tarikat şeyhlerini, Allah kuluyla arasında, Elçisini bile istemiyor. Bu durumda İslam dininde CEMAAT VE TARİKATLAR VARDIR, BUNLAR İSLAM IN HAK GERÇEKLERİDİR NASIL DERİZ. Bunu söylemek Kur’an ı inkâr etmekle aynıdır. Bizler yapılan yanlışımızı düzeltmek yerine, yanlışımıza kılıf aramaya çalışıyoruz. Böyle yaptığımız için de, battıkça batıyoruz. Herkes imtihanını bizzat kendisi, kendi çabaları ölçüsünde vermek zorundadır. İmtihanın gereği de budur zaten. Hiç kimse bir başkasının yerine imtihan olamaz. Örnek verdikleri Enam suresi 153. ayetin öncesindeki iki ayette Allah, bakın özellikle hangi konularda uyarıyor. “O’NA HİÇBİR ŞEYİ ORTAK KOŞMAYINIZ; “ “BİZ HERKESİ ANCAK GÜCÜNÜN YETTİĞİ KADARIYLA SORUMLU TUTARIZ.” “ALLAH’A VERDİĞİNİZ SÖZÜ TUTUN” Hâlbuki cemaat ve tarikatlarda şeyh ve Cemaat liderine öyle yetkiler yükleniyor ki, bu kişinin mahşer günü cemaatlerine, ŞEFAAT EDECEĞİNİ SÖYLÜYORLAR. İşte bu şirktir. Allah uyarıyor ve diyor ki, sizlere DOĞRU YOLU, İNDİRDİĞİM KUR’AN İLE GÖNDERDİM, AÇIKLADIM. YALNIZ ONUN İPİNE SARILIN, KORKMAYIN BEN SİZLERİ GÜCÜNÜZÜN YETTİĞİ KADARIYLA SORUMLU TUTARIM DİYOR. Yine bu ayetlerde, Allah ın yaptığı uyarı çok önemli. Allah a verdiğiniz sözü tutun diyor. Peki, bizler iman ettik, Müslüman olduk demekle, Allah a nasıl bir söz vermiştik? Küçük bir örnek vermek isterim. Bizler namazlarımızda her gün ne diye söz veriyoruz Allah a. “YALNIZ SANA KULLUK EDER, YALNIZ SENDEN YARDIM DİLERİZ.” Sizce başka bir örneğe gerek var mı? Ne yazık ki Allah a verdiğimiz sözü hiçbir konuda tutmuyoruz. Hem de her gün, birçok kez söz verdiğimiz halde. Bakın Allah, dinde bölünenler konusunda ne diyor ve uyarıyor. Enam 159: DİNLERİNİ PARÇA PARÇA EDİP GRUPLARA AYRILANLARLA SENİN HİÇBİR İLİŞKİN YOKTUR. Onların işi Allah’a kalmıştır. Sonra Allah, onlara yaptıklarını haber verecektir. (Bayraktar Bayraklı meali) Rum 32: DİNLERİNİ PARÇALAYAN VE GRUPLARA AYRILANLARDAN OLMAYINIZ! Her grup, kendilerinde olan ile böbürlenmektedir. (Bayraktar Bayraklı meali) Bundan açık daha nasıl söylesin Allah. Allah ın Elçisinin, dinde bölünenler le senin hiçbir ilişkin yoktur, onlardan uzak dur diyor ve bizleri de uyarıp, dinlerini parçalayan ve guruplara ayrılanlardan olmayınız diyerek, İslam dininde mezheplere, fırkalara, cemaatlere, tarikatlara bölünmenin Allah tarafından özellikle yasaklandığı uyarısı yapılıyor. İSTEYEN ALLAH I DİNLER, İSTEYEN TABİ OLDUĞU ŞEYHİNİN SÖZLERİNİ. Ama sonucuna da katlanmasını bilmelidir. Bakın Allah ın bir başka uyarısını daha hatırlayalım. RABBİNİZDEN SİZE İNDİRİLENE UYUN; O’NUN BERİSİNDEN BİRTAKIM VELİLERİN/EVLİYALARIN ARDINA DÜŞMEYİN. Siz ne kadar da az öğüt alıyorsunuz! (Araf 3) Aslında söyleyecek çok fazla bir söz kalmıyor bizlere. Tabi biraz aklını kullanıp düşünenler için. Allah Nisa suresi 87. ayetinde, KİMDİR SÖZÜ ALLAH IN KİNDEN DAHA DOĞRU OLAN, diye bizlere soruyor ve ikaz ediyor. Daha sonra da bir başka ayetinde, bir Müslüman ın nasıl düşünüp en doğru kararı verip, Kur’an ın sınırlarını aşmadan nasıl inancını yaşaması gerektiği konusunda bakın nasıl uyarıyor. Zümer 18: SÖZÜ DİNLEYİP DE ONUN EN GÜZELİNE UYANLAR VAR YA, İŞTE ONLAR ALLAH’IN HİDAYETE ERDİRDİĞİ KİMSELERDİR. İşte onlar akıl sahiplerinin ta kendileridir. (Diyanet meali) Zerre kadar düşünerek Allah ın ayetlerini okuyan, tüm gerçekleri görecek ve Allah ın kitabından başka hiçbir söze tabi olunamayacağını, ALLAH IN YOLUNDAN BAŞKA HİÇ BİR YOLU İZLEYEMEYECEĞİMİZİ, ALLAH DAN BAŞKA VELİLER EDİNEMEYECEĞİMİZİ ANLAYACAKTIR. Allah bizlerin elimizde Kur’an, emin olamayacağımız batıl ve hurafeden uzak, yalnız Kur’an ın ipine sarılmamızı emrediyor. Bir Müslüman Allah ın sözünden daha doğru bir söz olmayacağını bilir ve SÖZÜN EN GÜZELİ OLAN ALLAH IN SÖZÜ KUR’AN A SARILIR VE ONUN ONAYLAMADIĞI HİÇ BİR SÖZÜNDE ARDI SIRA GİTMEZ. Yalnız Kur’an ın yolunu izleyen, Allah ın hidayete erdirdiği kimselerdir. Lütfen bu gerçekleri göz ardı ederek, kendimizi ateşe atmayalım. Allah yakın zamanda bizlere, çok önemli dersler verdi. Cemaat ve tarikatlara tabi olup, onların sözleriyle hayatına yön verenlerin sonlarını, yaptıkları yanlışları hep birlikte gördük, şahit olduk. BUNLAR BİZLERE DERS OLSUN Kİ, BİR DAHA BÖYLE ACILAR YAŞAMAYALIM. Allah Şura suresi 78. ayetinde, bakın bizleri nasıl uyarıyor ve doğru yolu yalnız Allah ın gösterdiğini, nasıl bildiriyor. Şuara 78: “O, BENİ YARATAN VE BANA DOĞRU YOLU GÖSTERENDİR.” (Diyanet meali) Lütfen kendimize, Allah dan başka doğru yolu göstericiler aramayalım, inanın pişman oluruz. Bizleri karanlıktan aydınlığa çıkartacak velimiz Allah tır ve onun rehberi Kur’an dr. Bu gerçeği fark edemeyen toplumlar, ne huzuru bulur nede mutluluğu, lütfen unutmayalım. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
-
UYDURA GELDİKLERİ ŞEYLER, DİNLERİ KONUSUNDA KENDİLERİNİ ALDATMIŞTIR. ALİ İMRAN 24. AYET.
Bizlerin Kur’an ı okumaya, anlamaya çalışırken yaptığımız en büyük yanlış, Allah ın Nahl suresi 98. ayetinde yaptığı uyarıyı, hayatımıza geçirmeden Kur’an ı okumaya başlamamızdan kaynaklanıyor. Allah bu ayetinde bizleri uyarıyor ve diyor ki, Kur’an ı okumaya başlamadan önce, kovulmuş şeytandan, şeytanlaşmış insanların doğruluğundan emin olamayacağımız din adına dayatmalarından, söylemlerinden kafanızdaki batıl inançlardan önce sıyrılıp, yalnız Allah a sığınarak ona güvenerek Kur’an ı okumaya başlayın. Bunu yapmadığımız takdirde, Kur’an ı anlamamız mümkün olmayacaktır. ÇÜNKÜ HAK İLE BATIL YAN YANA ASLA BİRLİKTE OLAMAZ. Allah Enam suresi 25. ayetinde, çok dikkat çekici bir örnek veriyor ve diyor ki elçisine, sen Kur’an ı okurken seni dinleyenler vardır. Fakat onlar atalarının batıl inançlarını terk etmeyip, onların etkisinde kaldıklarından, Kur’an a tam teslim olmadıkları için, kulaklarına ağırlık koyduk kalplerini mühürledik diyor. ALLAH BİR CEZA VERMEDEN ÖNCE MÜHLET VERİR, ZAMAN TANIR. DEMEK Kİ AYETTE BAHSEDİLENLER, ISRARLA YANLIŞ İNANÇLARINI SAVUNUYOR VE KUR’AN A TABİ OLMUYORLAR Kİ, ALLAH GERÇEKLERİ ARTIK GÖRMEMELERİ İÇİN, KALPLERİNİ KULAKLARINI MÜHÜRLEDİK, ÖRTÜ KOYDUK DİYOR. Ne yazık ki bizlerde, buna benzer günümüzde de Kur’an a inandıklarını söyledikleri halde, farklı şekillerde saygısızlık yaptığının farkında olmayıp, toplumu Kur’an dan uzaklaştıranlar da var ve onlar neler söylüyorlar hatırlayalım. “KUR’AN AÇIK VE ANLAŞILIR DEĞİLDİR, HER BİLGİ DE ZATEN KUR’ANDA YOKTUR. KUR’AN I HERKES ANLAYAMAZ. FIKIH VE PEYGAMBERİMİZİN RİVAYET HADİSLERİ OLMASAYDI, KUR’AN KAPALI KALIRDI.” Bunlara inanan bir insan Kur’an ı asla anlayarak okumaz, onun yerine daha açık, anlaşılır olduğunu iddia ettikleri, beşeri rivayet kitaplarını okurlar. İşte Allah böyle insanlarında gözlerini ve kulaklarını perdeleyip, mühürlediğini Kur’an da birçok ayetinde söylüyor. Sizlere soruyorum, bunları söyleyenlerle, Kur’an ı dinledikleri halde hala atalarının inançlarını yaşamakta ısrar eden cahiliye toplumunun ne farkı var. Allah o gün bahsettiği insanlar için, bakın ne diyor Enam suresi 26. ayette. Enam 26: ONLAR BAŞKALARINI ONDAN (KUR’AN’DAN) ALIKOYARLAR, HEM DE KENDİLERİ ONDAN UZAK KALIRLAR. Onlar farkına varmaksızın, ancak kendilerini helâk ediyorlar. (Diyanet meali) Ne yazık ki günümüzde Kur’an a iman ettiğini söyleyenlerin bir kısmı, Allah sizlere indirdiğim Kur’an yetmiyor mu, sizlere Kur’an ı açıkladık ve nice örnekler verdik ki anlayasınız, yalnız Kur’an ın ipine sarılın, emin olmadığınız bilginin ardına düşmeyin diye uyardığı halde, adeta bu uyarıya inatla; “KUR’AN, İSLAMI TAM OLARAK YAŞAMAMIZ İÇİN YETMEZ, ÇÜNKÜ ÖZET BİLGİLER VERİR DETAYLI DEĞİLDİR.” Deme cesaretini gösteriyoruz. Bunları söyleyenlerle, o gün Kur’an ı küçümseyip, toplumu Kur’an dan uzaklaştıranların ne farkı var? Bizler günümüzde öyle bir İslam dini yaşıyoruz ki, adı yalnız İslam kalmış. Halbuki Allah Kur’an da uyarıyor ve bizlerin yalnız Kur’an ın ipine sarılmamızı emrediyor ve bizleri yalnız Kur’an dan hesaba çekeceğinin hükmünü de veriyor. Ama bizler öyle sınır tanımaz olmuşuz ki din konusunda, Allah ın asla Kur’an da açıklamadığı, bilgi vermediği konuları da Allah a nispet etmekten çekinmiyoruz. Hâlbuki Allah Araf 33. ayetinde bakın ne diyor. “ALLAH HAKKINDA BİLMEDİĞİNİZ ŞEYLERİ SÖYLEMENİZİ HARAM KILMIŞTIR.”Ama bizler Allah bahsetmediği halde, Allah ın katından onun açıklamadığı, bilgi vermediği öyle şeyleri de Allah a, dine nispet ediyoruz ki, HARAMI ADETA TIKA BASA YEDİĞİMİZİN, FARKINDA BİLE DEĞİLİZ. Bizler yaşadığımız bu batıl inançla, ne yazık ki şeytanın yolunu izlediğimizin farkında değiliz. Çünkü şeytan, Allah ın emirlerinin tam tersini bizlere kabul ettirmeye çalışır. Bakın bu konudaki Allah ın uyarısına kulak verelim. Bakara 169. ayette Allah; “O, SİZDEN KÖTÜLÜKLER VE ÇİRKİNLİKLER YAPMANIZI VE ALLAH HAKKINDA BİLMEDİĞİNİZ ŞEYLERİ SÖYLEMENİZİ İSTER.” Şeytana uymak istemiyorsak, emin olmadığımız rivayetlerin değil, Allah ın bizleri sorumlu tuttuğu Kur’an ın yolundan gidelim ve yalnız Kur’an ayetlerini hayatımıza geçirelim. Bizler ne yazık ki Kur’an dan uzaklaştırıldığımız için, cahiliye toplumunun yaptığı yanlışları tekrar ediyoruz. Cahiliye toplumu, kendileri ne yaparsa yapsınlar onlar Yahudi ya da Hristiyan oldukları için cehennemde ebedi kalmayacaklarını, daha sonra mutlaka cennete gideceklerine inandıkları için, karşısındaki insanlara kötülük yapmaktan korkmuyorlardı. Yani kendi nefislerinin esiri olmuşlar, adeta kendilerini seçilmiş Allah ın sevgili kulları kabul ediyorlardı. Allah ın indirdiğine öyle batıl karıştırmışlardı ki, Allah ın dini görünmez olmuştu adeta. Bakın Allah bu konuda verdiği örnekte bizleri nasıl uyarıyor. Ali İmran 24: Bunun sebebi, onların, “BİZE, ATEŞ SADECE SAYILI GÜNLERDE DOKUNACAKTIR.” demeleridir. UYDURA GELDİKLERİ ŞEYLER DİNLERİ KONUSUNDA KENDİLERİNİ ALDATMIŞTIR. (Diyanet meali) Ayeti okuduğunuzda sanırım, bugün bizlerin genel çoğunluğunun söylediği sözler geldi aklınıza. “MÜSLÜMAN OLAN ASLA CEHENNEME GİTMEYECEK.” Kitap ehlide aynı şeyleri söylüyordu ama sanırım bizler onlardan daha ileri gitmişiz ve hiç cehennem yüzü görmeyeceğiz, bizi Peygamberimizin şefaati kurtaracak diyoruz. HEP BİRLİKTE O GÜN GÖRECEĞİZ, KİMİN CENNETE, KİMİN CEHENNEME GİTTİĞİNİ. AMA ARAMIZDA ÇOK ÜZÜLENLER OLACAĞI ANLAŞILIYOR. Kur’an ın bahsetmediği hurafe ve batıla inanmak, işte bizleri böyle şeytanın esiri yapıyor. Kur’an da Allah ın bahsetmediği, hüküm vermediği bir konuyu, sanki dinin Allah ın emri gibi ortaya koyanlar, Allah a iftira atanlardır. Bakın Allah bu zalimlerin attığı iftiraya karşılık ne diyor. Yunus 69: DE Kİ: “ALLAH HAKKINDA YALAN UYDURANLAR, ASLA KURTULUŞA EREMEZLER.” (Diyanet meali) Allah İsra 53. ayetinde Elçisine, deki kullarıma diyerek, bakın ne söylemesini istiyor. “KULLARIMA DE Kİ SÖZÜN EN GÜZELİNİ SÖYLESİNLER. ÇÜNKÜ ŞEYTAN ARALARINI BOZAR. ŞEYTAN İNSAN İÇİN AÇIK DÜŞMANDIR.” Peki, sözün en güzeli, en doğrusunun kimin sözü olduğunu söylüyor Allah Kur’an da? Onu hatırlayalım şimdide. “SÖZ BAKIMINDAN, ALLAH’TAN DAHA DOĞRU KİM VARDIR! (Nisa 87)” “ALLAH’TAN VE O’NUN AYETLERİNDEN SONRA, HANGİ SÖZE İNANACAKLAR? (Casiye 6)” Aramızda, Allah ın sözünden daha doğru söz arayanlar, bulduğunu zannedenler ancak kendilerini aldatırlar. Ben Kur’an a iman eden Kur’an Müslüman ı olarak yalnız Rabbime güveniyorum. ALLAH IN ELÇİSİ DE YALNIZ, RABBİMİZE GÜVENMİŞTİ. Ama Kur’an Müslümanlığı sapıklıktır diyenlerin, Allah ın bu uyarılarına aldırış etmeden, Allah ın sözü gibi güvendikleri velilerinin, şeyhlerinin sözleri de Allah ın sözü gibi güvenilirdir diyorlarsa, onlara ancak şunu söyleyebilirim. “ALLAH IN HUZURUNDA GÖRÜŞECEĞİZ. BENİM REHBERİM, GÜVENDİĞİM TEK KAYNAK KUR’AN DIR, ŞAHİDİM, HZ. MUHAMMETTİR.” HİDAYETE ERDİRİLENLERDEN OLMAK İSTİYORSAK, UYACAĞIMIZ SÖZ ALLAH IN SÖZÜ, OKUYACAĞIMIZ KİTAP YALNIZ KUR’AN OLMALIDIR. Zümer 18: SÖZÜ DİNLEYİP DE ONUN EN GÜZELİNE UYANLAR VAR YA, İŞTE ONLAR ALLAH’IN HİDAYETE ERDİRDİĞİ KİMSELERDİR. İşte onlar akıl sahiplerinin ta kendileridir. (Diyanet meali Şuara 78: “O, BENİ YARATAN VE BANA DOĞRU YOLU GÖSTERENDİR.” (Diyanet meali) Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
-
İSRA SURESİ 2. AYETTE ALLAH, BENDEN BAŞKA VEKİL EDİNMEYİN DERKEN, NEYİ KAST EDİYOR OLABİLİR?
Allah Kur’an dan bahsederken, Enbiya 10. ayetinde yemin ederek, size öyle bir kitap indirdik ki, bütün şan ve şerefiniz kurtuluşunuz, yol gösterici rehberiniz Kur’an dır diye açıkça bildirir. Kur’an ın sınırlarını aşanlara kâfir oldular, yoldan saptılar diye de birçok ayetinde uyarır. İnsan suresi 3. ayetinde de, Allah kullarına doğru yolu gösterdiğini söyler ve ister inanır ister inkâr eder diyerek, toplumlara aralıklarla uyarıcı kitaplar gönderdiği örneğini verir. Hatta Zuhruf 44. ayetinde de en son olarak gönderdiği rehber kitap içinde, bizleri KUR’AN DAN HESABA ÇEKECEĞİNİ BİLDİRİR. Allah başka uyarıcı Elçi ve kitap göndermeyeceği içinde, geçmiş toplumların yaptığı yanlışlardan örnekler verip, bizlerin aynı yanlışları yapmamızı engeller. Tabi Allah ın gönderdiği kitaplara tabi olanlar, bu uyarılardan dersler alır. İnancına hurafe ve batıl karıştıranlar, sen Kur’an ı anlayamazsın diyenlere inanıp, Kur’an ı anlayarak düşünerek okumayanlar, batılın peşi sıra gidenler, aynı yanlışları yapmaya devam eder. Bu makalemde sizlerin üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim ayet, İsra suresi 2. ayet olacaktır. Önce üç farklı tercümeden yazalım ki ayeti, daha doğru anlayalım ve üzerinde dikkatle düşünelim. İsra 2: Musa’ya kitabı verdik ve onu İsrail oğulları’na, “BENDEN BAŞKA BİR VEKİL EDİNMEYİN” diye rehber yaptık. (Bayraktar Bayraklı meali) İsra 2: Musa’ya Kitab’ı (Tevrat’ı) verdik ve onu, “BENDEN BAŞKASINI VEKİL EDİNMEYİN” diyerek, İsrail oğullarına bir rehber yaptık. (Diyanet Meali) İsra 2: Musa’ya o KİTABI VERDİK ve onu İsrail oğullarına YOL GÖSTERİCİ KILDIK. Ey İsrail oğulları! BU, BENİMLE KENDİ ARANIZA BİR VEKİL KOYMAYASINIZ, DİYEDİR. (Süleymaniye vakfı meali) Bu ayetten aslında alacağımız çok önemli dersler var. Bakın Allah Hz. Musa aracılığıyla topluma, Tevrat ı göndermesinin nedenini nasıl açıklıyor. Aynı ikaz ve uyarıları Allah, birçok ayetinde Kur’an içinde yapıyor ama dikkatle okuyup düşünebilen ancak fark ediyor. Allah Tevrat ı gönderme nedeni olarak, o günkü topluma rehber, yol gösterici olsun ve Elçisi kanalıyla tebliğ edilen bu kitap sayesinde, KULLARIM ARAMDA VELİLER EDİNİP ARACI KOYMASIN, BENDEN BAŞKA VEKİL EDİNMESİNLER VE KULUMLA ARAMDA HİÇ KİMSE OLMASIN DİYE GÖNDERDİĞİNİ SÖYLÜYOR. Peki, bizler bu uyarılardan ders aldık mı, yoksa cahiliye toplumunun yanlışlarını yapmaya devam mı ediyoruz? Kur’an da Müddesir 11. ayette de Allah Elçisine, yarattığım kulumla beni baş başa bırak demiyor muydu? Allah Elçisine Tebliğ etmek sana, hesap sormak bana düşer diyor da, sana indirdiğim Kur’an ile kullarıma hükmet diye uyarıyorsa Elçisini, sizce her şey çok açık değil mi? DEMEK Kİ ALLAH ELÇİSİNİ BİLE, VEKİL OLARAK GÖREVLENDİRMİYOR. VEKİL, BAŞKASI ADINA HER KONUDA YETKİLİ DEMEKTİR. Allah şefaat tümden bana aittir dedikçe, bizler Allah ın yanında elçisini bırakın edindiğimiz velileri de şefaatçi edinmiyor muyuz? Hatırlayalım, Allah Elçisine nasıl bir yetki vermişti. RESULE DÜŞEN APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR. (Ankebut 18) BİZ RESULLERİ, SADECE MÜJDELEYİCİLER VE UYARICILAR OLARAK GÖNDERİRİZ. (Kehf 56) D SENİN GÖREVİN SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR. (Rad 40) Bu konu çok önemli, çünkü bizler Allah ın Elçisini öyle yetki ve sorumluluklarla donatıyoruz ki, Kur’an ın asla onay vermesi mümkün değil. Konuyu daha iyi anlamamız için bir örnek vermek istiyorum. Enam 107: Allah dileseydi, onlar ortak koşmazlardı. Biz seni onların üzerine bir bekçi kılmadık. SEN ONLARIN VEKİLİ DE DEĞİLSİN. (Diyanet vakfı meali) Demek ki Allah Elçisini, kulları ile arasında vekil tayin etmemiş. Vekil olsaydı, Allah ın yetkilerini elçiside kullanabilirdi. Öyle olsaydı bu dünyada bizlerin İmtihandan geçtiğimizi söyleyemezdik ve derdik ki bizim VEKİLİMİZ peygamberimizdir, hesabı o verecek. Bu düşünce Kur’an ın tamamına ters düşer. Peki, Allah ın Elçisinin mahşer günü nasıl bir görevi olacak? Allah ondan da bahsediyor elbette. BİZLERİN TANIĞI, ŞAHİDİ OLACAK. Hangi konuda diye sorarsanız, elbette bizlere tebliğ ettiği ve Allah ın korumasındaki Kur’an ın şahitliğini yapacak. BU DURUMDA SİZCE, KUR’AN DA TEK KELİME BİLE GEÇMEYEN KONULARI, BUNLARDA ALLAH IN ELÇİSİNİN DİNE KOYDUĞU HÜKÜMLERDİR DİYE BİZLERE ANLATILAN BİLGİLER KONUSUNDA, EVET BUNLARDA BENİM HÜKÜMLERİMDİR DİYE SİZCE ŞAHİTLİK YAPACAĞINA İNANIYOR MUSUNUZ? Hatırlatırım Allah, ben hükmüme hiç kimseyi ortak etmem diyor ve biz hüküm vermediğimiz halde, elçimiz bunlarda Allah katındandır demiş olsaydı, onun şah damarını keserdik diye uyardığı halde, Peygamberimizin Kur’an ın bahsetmediği konularda DİN ADINA hükümler vereceğine, DİNE İLAVELER YAPACAĞINA nasıl inanırız? Şunu Lütfen unutmayalım, Allah n Elçisi ayrıca o günkü toplumun lideri, devlet başkanıydı. O dönemin şartları gereği devleti yönetmek adına çıkardığı kanunlar, DİNİN GEREKLERİ, EMİRLERİ DEĞİL, O GÜNÜN ŞARTLARI GEREĞİ, DEVLETİN YÜRÜTÜLMESİ ADINADIR Kİ, ZAMANLA O KANUNLARDA DEĞİŞMİŞTİR, TIPKI GÜNÜMÜZDE OLDUĞU GİBİ. BUNU LÜTFEN KARIŞTIRMAYALIM. Konumuza devam edelim. Kasas 75: Her ümmetten bir tanık çıkarır ve “KESİN DELİLİNİZİ ORTAYA KOYUNUZ” deriz. O zaman, GERÇEĞİN ALLAH’A AİT OLDUĞUNU, uydurduklarının kendilerini bırakıp kaçtığını anlarlar. (Bayraktar Bayraklı meali) Ne dersiniz, mahşer günü Allah ın Elçisi tanık, şahit olarak çıktığında, Allah ın kesin delili ve bizleri sorumlu tutacağına hükmettiği Kur’an ortaya konduğunda, GERÇEĞİN, DOĞRUNUN, HAK OLANIN YALNIZ ALLAH KATINDAN GELEN KUR’AN OLDUĞU APAÇIK ORTAYA BİR KEZ DAHA ÇIKTIĞINDA, SİZCE TÜM BU GERÇEKLERİ GÖRDÜĞÜMÜZDE HALİMİZ NE OLUR? Gerçeğin yani HAK olanın Allah katından gelen kitap olduğunu, kendilerini aldatan, edindikleri veli ve şeyhlerin kendilerini bırakıp kaçtığını gördüklerinde, hallerinin ne olacağını Allah, bugünden bizlere bildiriyorsa ve HALA BİZLER KÖRLÜK EDİYOR DA GERÇEKLERLE YÜZLEŞMİYOR SAK, BU İNSANLARIN SONUNU DÜŞÜNMEK BİLE İSTEMİYORUM. Allah Zuhruf suresi 5. ayetinde, siz haddi aşan kimseler oldunuz diye, SİZİ KUR’AN İLE UYARMAKTAN VAZMI GEÇELİM diyorsa ayetinde, sizce hala Kur’an ın dışından da dine Elçisinin ilaveler yaptığını nasıl söyleriz ve inanırız. Kur’an ı yeterli görmeyen, atalarının rivayet inançlarını da ısrarla din diye yaşamak isteyenlere Allah Ankebut 51. ayetinde: “KARŞILARINDA OKUNUP DURAN BİR KİTABI, SANA İNDİRMİŞ OLMAMIZ ONLARA YETMİYOR MU?” diye uyardığı halde, bizler hala yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz, Kur’an özet bilgiler verir diyerek, ciltlerce dolusu rivayetleri de din diye yaşamaya devam edersek, unutmayalım hesap günü üzülenlerin safında buluruz kendimizi. Bu konuda verecek okadar çok örnek ayet varki, zerre kadar ayetleri dikkatle okuyup düşünen, bizlere anlatılan yanlış, hurafe bilgilerin İslam dininde asla olmadığını fark edecek ve bizlere kurulan tuzağa düşmeyecektir. LÜTFEN UYDURULAN DİNE DEĞİL, İNDİRİLEN DİNE TABİ OLALIM. ALLAH CÜMLEMİZİN YARDIMCISI OLSUN. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
-
MUTAFFİFİN SURESİ 29-30-31-32-33-34. AYETLER. MÜMİNLERDEN OLMAK İSTİYORSAK, AYNI YANLIŞLARI BİZLERDE YAPMAYALIM.
Bugün sizlere Kur’an dan, Allah ın öyle bir uyarısını, ikazını hatırlatmak istiyorum ki, ne yazık ki bizler bu uyarılara gözlerimizi yumarak, adeta birbirimizi günahkar, kafir hatta sapık kişiler ilan ediyoruz. Lütfen yanlış anlamayalım, bu karşılıklı atışmalar aynı dine, aynı kitaba, aynı elçiye iman ettiğini söyleyen kişiler arasında dahi yapılıyor. Önce ayetleri yazalım, daha sonra üzerinde düşünelim. Mutaffifin 29–30–31–32–33–34: Şüphesiz günahkârlar, (dünyada) iman edenlere gülüyorlardı. MÜMİNLER YANLARINDAN GEÇTİĞİNDE, BİRBİRLERİNE KAŞ GÖZ EDEREK ONLARLA ALAY EDİYORLARDI. Ailelerine dönerken zevk ve neşe içinde gülüşe gülüşe dönüyorlardı. Müminleri gördükleri vakit, “HİÇ ŞÜPHE YOK, ŞUNLAR SAPIK KİMSELERDİR” diyorlardı. Hâlbuki onlar, müminlerin başına bekçi olarak gönderilmemişlerdi. İŞTE BUGÜN DE MÜ’MİNLER KÂFİRLERE GÜLERLER. (Diyanet meali) Önce bu örneklerin kitap ehli arasında yapılan yanlışları Allah bizlere örnek almamız adına gönderdiğini ve bu yanlışları bizlerinde yapmamamızı istemediğinden Kur’an da bahsettiğini unutmayalım. Bu ayetlerde geçen günahkârlar, sizce kimler olabilir? ELBETTE ALLAH A VE KİTABINA İMAN ETTİĞİNİ SÖYLEDİKLERİ HALDE, BUNUN GEREĞİNİ YERİNE GETİRMEYEN, HAKKA BATIL KARIŞTIRARAK, ATALARININ İNANCINI YAŞAYANLAR. Onun için Allah bunlara günahkâr diyor Çok dikkat çekici olan ise GÜNAHKÂRLAR, MÜMİNLERİN yanlarından geçtiğinde, onları gösterip onlarla alay ettiğinden bahsediliyor. Demek ki bu iki gurup aynı inancı paylaşıyorlar genel olarak, ama aralarında öyle büyük fark var ki Allah katında, birisine günahkâr, diğer guruba ise Allah MÜMİNLER diyor. Kur’an Müminlerin kimler olduğundan bahsederken, birçok kez tekrar eder ve bu özelliklerinden nasıl bahseder hatırlayalım.” MÜMİNLER YALNIZ, RABLERİNE GÜVENİP DAYANIRLAR.” Demek ki kitap ehlinden öyle insanlar varmış ki, inandık dedikleri halde, imanlarının gereğini yerine getirmeyip, yalnız Allah a güvenip yalnız onu VELİ EDİNİP ona dayanıp, yalnız Allah dan yardım istemeleri gerekirken, Allah ın yanında veli, evliya kişilerde edinip onlara da sığınıp onlardan da yardım isteyenler varmış ki, Allah bu yanlışı yapanlara GÜNAHKAR bu yanlışa düşmeyenlere de MÜMİN diyor. Ayeti anlamaya devam edelim. Yalnız Allah a dayanıp yalnız Allah dan yardım dilemeyen veliler, şeyhler, efendiler edinip onları Allah ile aralarına koyan günahkarlar, MÜMİNLERİ gördüklerinde bakın ne diyorlarmış. “HİÇ ŞÜPHE YOK, ŞUNLAR SAPIK KİMSELERDİR” Çok ilginç değil mi? Sanırım günümüz dede, tüm bunlardan dersler almadığımız için, aynı yanlışı bizlere yapıyoruz. Hâlbuki Allah ne diye uyarıyordu bizleri hatırlayalım. “YALNIZ KUR’AN IN İPİNE SARILIN, ALLAH DAN BAŞKA HÜKÜM VERECEK YOKTUR, HÜKMÜNE HİÇ KİMSEYİ ORTAK ETMEZ. BİZ KİTAPTA HİÇ BİR EKSİK BIRAKMADIK, KUR’AN IN İPİNE SARILIN, SAKIN VELİLER EDİNİP EMİN OLAMDIĞINIZ BİLGİLERİN ARDINA DÜŞMEYİNİZ.” Cahiliye toplumu da kendi arasında aynen bu yanlış yapıyordu ve Allah, sizlerde sakın aynı yanlışı yapmayın diye bizleri uyarıyor. Ama ne yazık ki ders alamadık. Çünkü Kur’an ile bağımızı kestiler, sizler Kur’an ı anlayamazsınız dediler. Eğer bizler bu yanlışı yapıyorsak, Allah katında Mümin olamamış, günahkârların safında yer alıyoruz demektir. Çok ilginçtir, azınlık bir gurup kardeşimiz, BEN KUR’AN MÜSLÜMANIYIM, EMİN OLAMAYACAĞIM HİÇ BİR SÖZÜN ARDINA DÜŞMEM DEDİĞİ İÇİN, KUR’AN MÜSLÜMANI DİYE BİR SAPIKLIK ÇIKTI DEMİYORLARMI? Ne kadar düşündürücü, hâlbuki Allah tüm kullarına indirdiğim kitabın sakın dışına çıkmayın, sınırlarını aşmayın çünkü sizleri Kur’an dan sorumlu tutuyorum diye uyardığı halde, bunu söyleyerek nasıl bir yanlışın içinde olduklarının, hala farkında bile değiller. Kendilerini temize çıkartıp, karşısındaki insanları dinsiz, kâfir, sapık ilan edenlere Allah, çok dikkat çekici bir söz söylüyor. “Hâlbuki onlar, müminlerin başına bekçi olarak gönderilmemişlerdi.” Bu insanlar kendilerini gerçek Mümin görüp, karşısındaki insanları sapık kâfir ilan edenlere Allah, biz onları Müminlerin başına bekçi göndermedik derken, TÜM İNSANLARIN KENDİ BAŞLARINA İMTİHANLARINI YAŞAMASI GEREKTİĞİNİ VE HİÇ KİMSENİN BİR DİĞERİNİ KÜÇÜMSEYEMEYECEĞİNİN ÖRNEĞİNİ VERİYOR. HATTA ALLAH, KİMİN TAKVACA ÜSTÜN OLDUĞUNU DOĞRU YOLDA GİTTİĞİNİ YALNIZ BEN BİLİRİM DEMİYOR MUYDU? Ayetin sonunda ise, hepimizin bir gün başına gelecek o gerçeği hatırlatıyor Yaradan ve diyor ki, bu dünyada günahkârlar kendilerini temize çıkartıp Müminlerle alay ederek onlara gülüyorlardı, MAHŞERDE HESABIN GÖRÜLECEĞİ O ÇETİN GÜNDE İSE, TÜM GERÇEKLER ORTAYA KONDUĞUNDA, İŞTE O ZAMAN MÜMİNLER O GÜNAHLARA GÜLECEKLERDİR DİYOR. DİLERİM HESABIN GÖRÜLECEĞİ O ÇETİN GÜN, İNŞALLAH MÜMİN OLARAK YÜZLERİ GÜLENLERİN SAFINDA OLURUZ. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
-
MÜMİNLER ANCAK KARDEŞTİRLER SÖZÜ, NE ANLAMA GELİYOR? HUCURAT 10. AYET.
Bu makalemde sizlerin düşünmenize vesile olmak istediğim konu, Kur’an da geçen MÜMİN kelimesinden ne anlamalıyız ve Hucurat 10. ayette geçen MÜMİNLER ANCAK KARDEŞTİRLER sözüyle Allah, bizlere ne anlatıyor, onu gelin Kur’an bütünlüğünde anlamaya çalışalım. Önce ayeti yazalım, daha sonra üzerinde birlikte düşünelim. Hucurat 10: MÜMİNLER ANCAK KARDEŞTİRLER. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin. (Diyanet meali) Sizce Allah, Müminler kardeştirler derken, bizlerin hangi konularda dikkatimizi çekiyor olabilir. İlk akla gelen, Allah ın Elçisi Hz. Muhammed ve tebliğ ettiği Kur’an a inananlar kardeştir diye anlayabiliriz. TABİ BU İMAN EDENLER, ALLAH IN İSTEDİĞİ MÜMİN KİŞİLERİN ÖZELLİĞİNİ TAŞIYORLARSA. Kur’an da Mümin kişi olmanın en önemli özelliğini onlarca ayetinde Allah tekrarlıyor. Tegabun suresi 13. ayetinde bakın ne diyor. “Allah; O'ndan başka hiçbir ilâh yoktur. MÜMİNLER YALNIZ ALLAH'A DAYANIP GÜVENSİNLER” Bizler bu özellikleri taşıyor muyuz? Allah büyük günahlardan sakınırsanız, sizin küçük günahlarınızı örterim diyor da, bizlerde büyük günahlarımızı Peygamberimizin şefaatiyle affedileceğine inanıyorsak, BİZLER MÜMİN İNSANLAR OLABİLİR MİYİZ? Dayanacağımız, güveneceğimiz şefaat beklediğimiz eğer yalnız Allah değilse, kusura bakmayın bizler mümin olamamışız demektir. LÜTFEN Kur’an da geçen Mutaffifin suresi 29 ile 34. ayetlerde geçen, Allah ın uyarılarını okuyunuz. Bu ayetlerde İman edenlerin kendi aralarında, birbirilerini nasıl suçladıklarını göreceksiniz. MÜMİNLERİN ASIL KİMLER OLDUĞUNU ANLAYACAKSINIZ. Hucurat suresi 10. ayette bahsedilen, Müminler kardeştirler sözünün, daha geniş bir anlamı olmalı değil mi sizce? İsterseniz önce Mümin kelimesinin anlamına bakalım. Kur’an Mümin kelimesini yalnız Kur’an a inananlar için mi kullanıyor, yoksa genel bir isim mi? Kısaca İNANÇLI, İMANLI anlamında Kur’an da kullanıldığını söyleyebiliriz. YANİ KUR’AN, TÜM KİTAP EHLİNDEN BAHSEDERKEN BU KELİMEYİ KULLANIYOR. Bu durumda Mümin kelimesini biraz daha açalım. Müminler neye inanarak Mümin oldular, burası çok önemli. Elbette TEVHİT İNANCI, YANİ ALLAH IN TEK İLAH OLDUĞUNU KABUL ETMEK VE ALLAH DAN BAŞKA HİÇ KİMSEDEN YARDIM İSTEMEMEK, YALNIZ ONA DAYANIP ONA GÜVENMEK. DAHA AÇIKÇASI, ALLAH IN İNDİRDİĞİ KİTABA İNANAN VE HAYATINA GEÇİREN. Hucurat suresinde bahsedilen Müminlerin kimler olduğunu daha iyi anlayabilmemiz için, bu ayetin öncesindeki ayete bakalım şimdide. Hucurat 9: Eğer müminlerden iki gurup birbirleriyle vuruşurlarsa, aralarını düzeltin. ŞAYET BİRİ ÖTEKİNE SALDIRIRSA, ALLAH'IN BUYRUĞUNA DÖNÜNCEYE KADAR SALDIRAN TARAFLA SAVAŞIN. Eğer dönerse artık aralarını adaletle düzeltin ve (her işte) ADALETLİ DAVRANIN. Şüphesiz ki ALLAH, ÂDİL DAVRANANLARI SEVER. (Diyanet vakfı) Bu ayeti okuduğunuzda da, Mümin olan toplumlardan bahsediliyor. Eğer iki Mümin toplum, aralarında savaşırsa aralarını düzeltin, yoksa haklı olanın yanında olun, diğeri Allah ın buyruğuna dönünceye kadar onunla savaşın diyor. Peki, Allah ın buyruğu neydi? BARIŞÇIL, ADALETLİ VE ADİL OLMAK. Sizce bu ayette Allah, yalnız Müslümanlardan, yani Kur’an a iman etmiş toplumlardan bahsediyor olabilir mi? Eğer evet dersek, daha başta adil ve adaletli davranmamış oluruz ve Allah ın Kur’an da ki hükümlerinin tamamına ters düşeriz. Allah Kur’an da size savaş açan kitap ehlinden bahsederken, eğer sizinle barış yapmak istiyorlarsa, sizde onlarla barış yapın savaşa son verin diyordu. Şimdide Hucurat 11. ayete bakalım. Hucurat 11: Ey iman edenler! HİÇBİR TOPLULUK BAŞKA BİR TOPLULUKLA ALAY ETMESİN. OLUR Kİ ALAY EDİLENLER, ONLARDAN DAHA İYİ OLABİLİRLER. Kadınlar da başka kadınlarla alay etmesinler. Alay edilen kadınlar, kendilerinden daha iyi olabilirler. BİRBİRİNİZİ AYIPLAMAYINIZ. BİRBİRİNİZE KÖTÜ LAKAPLAR TAKMAYINIZ. İmandan sonra, FÂSIK diye anılmak ne kötüdür! Kim tövbe etmezse işte onlar zalimlerdir. (Bayraktar Bayraklı) Bakın bu ayette, farklı topluluklardan bahsediyor. Yani kendileri gibi düşünmeyen, hatta farklı inanç toplulukları olduğu da çok net anlaşılıyor. Ama unutmayalım Allah Hucurat 10. ayetinde MÜMİNLER KARDEŞTİR dedikten sonra, bu konuya açıklık getirmeye bu ayetlerle devam ediyor. Yani Hucurat 10. ayeti bu ayetlerin ışığında anlamalıyız. Bu farklı toplumların ortak özellikleri, aslında MÜMİN oluşları. Bu insanlar Allah ın tek bir ilah olduğuna inanıyorlar, ellerinden geldiğince de adaletli, yardımsever toplumlar. Ama çok ilginçtir ki, aralarında öyle anlaşamadıkları konular var ki, İnançları yüzünden birbirleri ile alay ediyorlar. Örneğin sen şuna inandığın için cehennemliksin, kâfirsin gibi. Allah da doğrunun arayışında olan bu toplumların bu davranışları konusunda uyarıyor ve diyor ki; OLUR Kİ ALAY ETTİKLERİNİZ, KÜÇÜK GÖRDÜKLERİNİZ, ALLAH KATINDA SİZDEN DAHA İYİ OLABİLİR. Ayetin sonunda da imandan sonra, FASIK diye anılmak ne kadar kötüdür diyor. Peki, fasık ne anlama geliyor. İman ettiğini söylediği halde, Allah ın uyarılarını dikkate almayan, nefsinin etkisinde kalan sapkın, günah işleyen, kötülük yapan. Ne dersiniz bizler, iman ettiğimizi söyleyip, Allahın buyruklarının dışına hiç çıkmıyor muyuz sizce? Allah Müminleri bu konuda uyarıyor ve Secde 18. ayetinde ne diyordu Müminlere. “HİÇ MÜ’MİN, FASIK GİBİ OLUR MU? BUNLAR ELBETTE EŞİT OLMAZLAR” Ayrıca Allah, Müminlerin özelliklerinden bahsederken bakın ne diyor Rabbimiz. Enfal 2: MÜMİNLER ANCAK O KİŞİLERDİR Kİ, ALLAH ANILDIĞINDA YÜREKLERİ ÜRPERİR ve onlara Allah'ın ayetleri okunduğunda, bu onların imanlarını arttırır ve ONLAR YALNIZ RABLERİNE GÜVENİP DAYANIRLAR. (Bayraktar Bayraklı) Bakın Allah Müminlerin özelliklerini bizlere anlatırken, daha önce verdiğim örnekte olduğu gibi, Allah ı bu insanların yanında andığınızda yürekleri ürperir ve onlar YALNIZ RABLERİNE GÜVENİP DAYANIRLAR diyerek, çok önemli bir bilgi veriyor. Eğer bizler, yalnız Rabbimize güvenip, onun indirdiği kitaba sarılmıyor da, Allah benden başka şefaatçi yok dediği halde, bizler yalnız Allah dan yardım dilemiyor şefaatçiler ediniyorsak, kusura bakmayın bizler MÜMİN olma özelliğimizi yitirmişiz demektir. Allah Nisa 124. ayetinde bu konuda çok dikkat çekici bir uyarı yapıyor ve diyor ki; ”MÜ’MİN OLARAK, ERKEK VEYA KADIN, HER KİM SALİH AMELLER İŞLERSE, İŞTE ONLAR CENNETE GİRERLER VE ZERRE KADAR HAKSIZLIĞA UĞRATILMAZLAR” Ama bizler kendimizi temize çıkartıp, onca yanlışlarımızdan sonra bizlerin cennete, Yahudi ve Hıristiyanların hiç ayrım yapmadan, cehenneme gideceğini rahatlıkla söyleyebiliyoruz. Bizler karşımızdaki toplumları, özellikle Kitap Ehlini, kendimizi en doğru yolda kabul edip, onları cehennemlik ilan ederiz. Sanki bizler kendimizi, Allah ın huzurunda gerçek Müminlermiş gibi kabul eder, karşımızdaki toplumları yoldan sapmış görürüz. Elbette kitap ehlinin çoğunluğu, tevhit inancından sapmış, mümin olma özelliğini kaybetmişlerdir. Ama aralarında bir azınlık Tevhit inancından sapmamış, Müminlerde var olduğunu Allah söylüyor. Bu konuda Allah Kur’an da açıklama yapıyor ve Yahudi ve Hıristiyanları güvenilecek dost edinmeyin dikkatli olun, çünkü kitap Ehlinden bir kısmı, Allah ın indirdiği dini adeta batıl ve hurafelerle oyuncak haline getirdiler, onlarla gönül dostu olup güvenmeyin diye Maide 51 ve 57. ayetlerde uyarır. Ama Ali İmran 113–114. ayetlerde de bu konuya bir açıklama getirerek, bakın nasıl bilgi verir. Ali İmran 113–114: KİTAP EHLİNİN HEPSİ AYNI DEĞİLDİR. Onların arasında, gece boyunca Allah'ın ayetlerini okuyan ve secdeye kapanan dosdoğru insanlar da vardır. ONLAR, ALLAH'A VE ÂHİRET GÜNÜNE İNANIRLAR; DOĞRU OLANI EMREDER, EĞRİ OLANDAN ALIKOYARLAR VE HAYIRLI İŞLERDE BİRBİRLERİYLE YARIŞIRLAR. İŞTE BUNLAR ERDEMLİ İNSANLARDANDIR. (Bayraktar Bayraklı meali) Demek ki o günde, cahiliye toplumunun arasında, Allah ın doğru yolunda giden, azınlıkta dahi olsa MÜMİN insanlarda varmış. Allah katında önemli olan, Allah ın istediği yolda yürümek, Onun kanunlarının dışına çıkmadan adaletli, yardım sever ve YALNIZ ALLAH A KULLUK EDEN, ONDAN YARDIM İSTEYENLER, ALLAH IN MÜMİN KULLARIDIR. O gün bu insanlar Kur'an a iman etmiş olmaları büyük ihtimal. Ama günümüzde yaşayan Kitap Ehli, yaşanan İslam ın gözle görünür üzücü halinden dolayı, ne yazık ki bizlere uzak duruyorlar. ELBETTE BÖYLECE KUR'AN GERÇEKLERİ İLE BULUŞAMIYORLAR. BİZLER BU ACI GERÇEKLERDEN YOLA ÇIKARAK, ONLARIN ARASINDA MÜMİN OLAN GERÇEK TEVHİT İNANÇ SAHİPLERİ İLE DOST, KARDEŞ OLMALI VE ONLARLA DİYALOG KURMALIYIZ. Allah katında önemli olan, herhangi bir gruba, isme tabi olmak değil, doğruların arayışında ve takipçisi olmak esastır. ALLAH IN KANUNLARINA UYAN, BATILDAN UZAK YAŞAYAN HER MÜMİN, BİRBİRİNİN KARDEŞİDİR. ALLAH DOĞRU YOLDA YÜRÜYEN, YARATTIĞI TÜM KULLARININ KARDEŞ OLDUĞUNU BİZLERE SÖYLÜYOR. BİZLER BU TEVHİT İNANCINA İNANAN KİTAP EHLİ DAHİ OLSA, TÜM İNSANLARLA DOST OLMALIYIZ Kİ, KUR’AN GERÇEKLERİNİ ONLARADA TEBLİĞ EDEBİLELİM, KUR’AN LA ONLARI BULUŞTURABİLELİM. Kitap ehlinden de bahsederken, bakın bu konuya nasıl açıklık getiriyor. Bakara 62: Kesinlikle, iman edenlerden, Yahudi olanlardan, Hıristiyanlardan ve Sâbiîlerden KİM ALLAH'A VE ÂHİRET GÜNÜNE İNANIP İYİ AMELDE BULUNURSA, RABBLERİ KATINDA ONLARIN ÖDÜLÜ VARDIR. ONLARA BİR KORKU YOKTUR VE ONLAR KEDERLENMEYECEKLERDİR. (Bayraktar Bayraklı meali) Bu ayette aslında çok net açıklama yapıyor ve diyor ki Allah, isimleriniz önemli değil. BENİM İÇİN ÖNEMLİ OLAN, YAPTKLARINIZDIR. Bu konuyu daha net bir şekilde anlayabilmemiz için, size Allah ın bizlere Elçisini örnek gösterdiği bir konu hakkında düşünmenizi istiyorum. Peygamberimiz ÜMMİYDİ. Yani hiçbir kitap Ehline tabi değildi. Peki neden? Çünkü kitap Ehlinin genel çoğunluğu, Allah ın indirdiği dinden, atalarının batıl inançları ile sapmış, Mümin olma özelliğini genel çoğunluğu kaybetmişlerdi. BİR AN O DÖNEMİ DÜŞÜNÜN VE KİTAP EHLİNDEN OLDUĞUNUZUDA VAR SAYIN. SİZCE PEYGAMBERİMİZ HAKKINDA NE DÜŞÜNÜRDÜNÜZ? Bu empatiyi yapabilirsek, Kur’an gerçekleri ile mutlaka buluşuruz. Peygamberimiz, bu yanlış inançlara tabi olmaktansa, TEK BİR ALLAH IN VARLIĞINA İNANIP, AKLIN MANTIĞIN KABUL ETMEDİĞİ KARMAŞANIN İNANCIN İÇİNDE YER ALMAKTANSA, GERÇEKLERİN VE DOĞRULARIN ARAYIŞINDA OLMAYI SEÇMİŞTİR. ADALETLİ, YARDIM SEVER, GÜVENİLİR BİR KİŞİLİĞİYLE, ALLAH IN GÜVEN ELÇİSİ OLMA ŞEREFİNE ERİŞMİŞTİR. O günleri düşünün lütfen, Yahudi ve Hıristiyanların genel çoğunluğu, Peygamberimiz kendilerine tabi olmadığı için, inançsız ve Mümin kabul etmiyorlardı. Ama Onun hal ve hareketleri davranışları ile adaletli ve güvenilir tavırları hem Allah ın hem de toplumların arasında sevilmiş ve saygı gören bir insan olmuştu. İŞTE MÜMİN OLMANIN ÖZELLİKLERİ VE ALLAH KATINDA MÜMİN BİR İNSANIN VASIFLARI, SANIRIM ŞİMDİ DAHA İYİ ANLAŞILMIŞTIR. Bugün herkes kendisini, Mümin insan kabul ediyor. İslam dininde de mezheplere, cemaatle öyle parçalanıp bölündük ki, bırakın Müminlerin kardeşliğini, birbirimize kendi içimizde düşman olduk. Müslümanlar, kendi ülkelerinde huzur, adalet bulamadıkları için, Müslüman olmayan Ülkelere gidiyorlar ve orada daha huzurlu ve emniyetli hissediyorlar kendilerini. Hatta O ülkelere kaçak gidebilmek için, ölümü bile göze alıyorlar. Ne dersiniz, bizler mi Mümin olma özelliklerini taşıyoruz, yoksa…….? DİLİM SÖYLEMEYE VARMADIĞI İÇİN YAZAMADIM. ÇÜNKÜ ÇOK ÜZÜLÜYORUM. Değerli kardeşlerim. Gelin bizler kendimizi övüp aklamaya çalışmak yerine, GERÇEK MÜMİN OLMANIN ÖZELLİKLERİNİ EDİNELİM. Yoksa kendimizi kandırmaktan ve birbirimizi düşman edinmekten bir adım ileri gidemeyiz. ALLAH KUR’AN DA GERÇEK MÜMİNLERİN EN ÖNEMLİ ÖZELLİĞİNİ BİZLERE ŞÖYLE ANLATIYOR, DERS OLMASI ADINA TEKRAR EDİYORUM. MAİDE 11. AYETTE. “MÜMİNLER SADECE ALLAH'A GÜVENSİNLER.” SİZCE BİZLER YALNIZ ALLAH A GÜVENİP, YALNIZ ALLAH DAN MI YARDIM DİLİYORUZ? CEVAP VERMEYE İNANIN DİLİM VARMIYOR. Ömür geçiyor bir nefes misali, gelin batıl ve hurafeden uzak, el birliğiyle Allah ın rehberine sarılalım. Onun istediği MÜMİNLER olalım ki, birbirimizle gerçek kardeşliğin tadına varalım. Daha sonra her şeyin nasıl daha farklı, güzel, huzur dolu olduğunu göreceğiz. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
-
BAKARA SURESİ 30. AYET. "BEN YERYÜZÜNDE BİR HALİFE YARATACAĞIM."
Bu makalemin konusu, Bakara suresi 30. ayet de geçen, Allah ın yeryüzünde Halife yaratacağı konusu üzerinde olacaktır. Acaba Allah bu ayette, yeryüzünde Halife yaratacağından bahsetmesi ile bizlere ne anlatmak istiyor, gelin önce ayeti yazalım, daha sonrada Kur’an bütünlüğünde ayeti anlamaya çalışalım. Bakara 30: Rabbin meleklere, “BEN YERYÜZÜNDE BİR HALİFE YARATACAĞIM” dediği vakit melekler, “BİZ SENİ ÖVEREK ANARKEN VE YÜCELTİP DURURKEN, ORADA FESAT ÇIKARACAK, KAN DÖKECEK BİRİNİ Mİ YARATACAKSIN?” dediler. Allah, “Ben sizin bilmediğinizi bilirim” diye cevap verdi. (Bayraktar Bayraklı meali) Dikkat ederseniz Allah Melekleri ile konuşuyor ve kendisinin Yeryüzünde bir halife yaratacağım dediği zaman Meleklerin Allah a, “BİZ SENİ ÖVEREK ANARKEN VE YÜCELTİP DURURKEN, ORADA FESAT ÇIKARACAK, KAN DÖKECEK BİRİNİ Mİ YARATACAKSIN?” sözleriyle, sizce ne kast ediyor olabilir? Çünkü ayetin sonunda, Melekler bu cevabı verdikten sonra Allah, ben sizin bilmediğinizi bilirim diyerek, aslında Meleklerin bilemeyeceği, YALNIZ ALLAH IN BİLDİĞİ BİR GERÇEKTEN, PLANDAN BAHSEDİLİYOR. Bakara suresi 31 ve 32. ayeti de okuduğunuzda, Hz. Âdeme verilen bilgilerin, öğretilenlerin, Melekler tarafından bilinmediği anlaşılıyor. Buradan da anlaşılıyor ki, Allah insana meleklerden çok daha fazla bilgi vermiş ve onun içinde meleklerin Hz. Âdeme secde etmesini, yani saygılı olmasını istemiştir. Gelelim Bakara suresi 30. ayete. Bu ayette Melekler, Allah yeryüzünde halife yaratacağım dediğinde, fesat çıkaracak, kan dökecek birilerini mi yaratacaksın dediğinde, demek ki bu konuda Meleklerin tecrübeleri, bilgileri var ki böyle söylüyorlar. Dikkat ederseniz biz seni överek, anarak yüceltiyoruz diyorlar. Demek ki yaratılanların içinden, bunu yapmayacak olanlar da var ki, Melekler böyle söylüyor. Dikkat ederseniz Allah, bu konuya hiçbir açıklama getirmiyor, detay vermiyor. Allah açıklama yapmıyorsa, bizlerin bu konuda yorumlar yaparak, melekler demek ki daha önce şundan ya da bundan dolayı biliyorlarmış demek yerine, bizler ayette anlatılanları anlamaya çalışmamız en doğrusu olur. Yorum yaparsak, yanılma ihtimalimiz her zaman olacaktır. Allah Kur'an da Araf 33. ayetinde bu konuda ne diyordu hatırlayalım. "Hakkında hiçbir delil indirmediği bir şeyi, Allah'a ortak koşmanızı ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi HARAM kılmıştır." Bu konuda birçok yorumlar yapanları görebilirsiniz, ama ben kafanızı karıştırmamak için, onlardan bahsetmek istemiyorum. Gelin ayette geçen, önce yeryüzünde HALİFE yaratacağım sözüyle Allah, neyi kast ediyor onu anlamaya çalışalım. Bakara 31 ve 32. ayetleri okuduğunuzda, Hz. Âdem ve Melekler arasında geçtiğini göreceksiniz. Yeryüzünde halife yaratacağım derken, halifelik konusu yalnız Hz. Adem için değil, tüm insanlar için söylediği çok açık anlaşılıyor. Bu ayette geçen HALİFE kelimesine, öyle yanlış anlamlar veriliyor ve batıl inançlarımıza kanıtlar yaratılıyor ki, ne yazık ki bu yanlış bilgilerle toplum aldatılıyor, adeta bu dünyada Allah ın vekili, temsilcisi olduğuna inanılan kişiler oluşturuluyor. GEÇMİŞ TOPLUMLARIN BU ŞEKİLDE RAHATLIKLA YÖNETİLDİĞİNİ VE ONLARIN İNANÇLARINI İSTEDİKLERİ ŞEKİLDE KENDİ MENFAATLERİ YÖNÜNDE YÖN VERDİKLERİNİ GÖRÜYORUZ. Önce bu kelimenin anlamını ve Allah HALİFE kelimesiyle neyi kast ettiğini doğru anlamalıyız ki, bizleri Allah ile aldatanların tuzağına düşmeyelim. Enam 165: SİZİ YERYÜZÜNÜN HALİFELERİ KILAN, size verdiği (nimetler) hususunda SİZİ DENEMEK İÇİN KİMİNİZİ KİMİNİZDEN DERECELERLE ÜSTÜN KILAN O'DUR. Şüphesiz Rabbin, cezası çabuk olandır ve gerçekten O, bağışlayan merhamet edendir. (Diyanet vakfı meali) Neml 62: Yahut kendisine dua ettiği zaman zorda kalmışa cevap veren ve başa gelen kötülüğü kaldıran, SİZİ YERYÜZÜNÜN HALİFELERİ KILAN MI? Allah ile birlikte başka ilâh mı var!? Ne kadar az düşünüyorsunuz! (Diyanet meali) Fatır 39: O, SİZİ YERYÜZÜNDE HALİFELER KILANDIR. Artık kim inkâr ederse inkârı kendi aleyhinedir. İnkârcıların inkârı, Rableri katında ancak uğrayacakları gazabı artırır. İnkârcıların inkârı, ancak ziyanlarını arttırır. (Diyanet meali) Bu ayetlerden de çok açık anlaşılıyor ki, Allah tüm kullarını kadın erkek ayrımı yapmadan, bu dünyada birbirinin Halifesi olduğunu söylüyor. YANİ YÖNETİM VE İDARE SİZİNDİR. AMA YÖNETİRKENDE NASIL YÖNETECEKLERİNİ GÖNDERDİĞİ KİTAPLARDA AÇIKLAMIŞ VE BİZLERİ BU YOLLA İMTİHAN ETMEKTEDİR. Bir başka şekilde söylemek gerekirse, İnsanlar birbirinin halefi yani halifesi olarak, bu dünyada yaşayacakları bir düzen kuracağım diyor. Bizleri denemek, imtihan etmek için kimimizi kimimizden üstün kıldığını söylüyor. Peki, Halife kelimesinin anlamı nedir? HALİFE BİRİ DİĞERİNİN YERİNE GEÇEN, ARDI SIRA GELEN ANLAMINDADIR. Demek ki Allah bu dünyada öyle bir düzen kuruyor ki, meleklerin bu düzen hakkında korkuları, çekinceleri var. Kan gövdeyi götürür diye korkuyorlar. Hatırlayacaksınız, Peygamberimiz vefat ettikten sonra, seçimle devletin yöneticisi olarak, Hz. Ebubekir seçildi Halife olarak. HALİFE SEÇİMLERİNİN BİLE, NASIL ZORLU HATTA KANLI GEÇTİĞİNİ, ARALARINDA DÜŞMANLIKLAR OLDUĞUNU, TARİH SAYFALARINDAN OKUYORUZ. Bakın Peygamberimize hiç birimiz, Halife demiyoruz. Çünkü O Allah ın Elçisi idi. HATIRLATIRIM ALLAH IN HALİFESİ YA DA VEKİLİ DEĞİLDİ. HALİFELİK, AYNI SEVİYEDEKİ İNSANLAR ARASINDA OLUR. Birbirinin halefi olması için, aynı seviyede olması gerekir. ALLAH IN BİR BENZERİ OLAMAYACAĞINA GÖRE, ONUN HALEFİ YANİ HALİFESİ, YA DA VEKİLİ ASLA OLMAZ. Hz. Ebubekir e Halife denmesinin nedeni, Peygamberimizden devletin yönetim vekâletini devir almış olmasındandır. Onun için halife deniyordu. Tekrar özellikle hatırlatmak isterim, DİNİ KONULARDA ALLAH IN, ELÇİLİK GÖREVİNİ DEVRALMIŞ DEĞİLDİ. Kur’an ı Tebliğ, her Müslüman ın zaten görevidir. Çünkü bu görevi Elçisine Allah vermişti, bu görev bir başkasına halef edilemez, yani devredilemezdi. Çünkü Peygamberimizin bir de, NEBİLİK makamı vardı, bu makamı da yalnız Allah verir. Daha sonra Hz. Ebubekir den Halifelik görevini, yani devleti yönetme görevini, yine seçimle devralmışlardı. Gelelim Meleklerim tedirginliğine. FESAT ÇIKARACAK VE KAN DÖKÜLECEK KONUSUNA. Allah bu dünyada insanları yaratacağını ve O insanlar birbirilerini yönetirken, eğer benim istediğim yol ve yöntemi uygulamayıp, kendi nefislerinin doğrultusunda giderlerde kendilerine, yanlış inançlarının etkisiyle HALİFELER seçerlerse, meleklerin bahsettiği sonuç olacaktır ama sizin bilmediklerinizi ben biliyorum diyor Allah. MELEKLERİN BİLMEDİKLERİ, ALLAH IN GERÇEKLEŞTİRMEK İSTEDİĞİ İMTİHANIN ŞARTLARININ HAZIRLANMASIDIR. ALLAH ADALETLİDİR, EN DOĞRU KARARI VERENDİR. Eğer kullarım doğru yolda olurlar ve onlara tavsiye ettiğim şekilde yaşarlarsa, seçecekleri HALİFELER onları en güzel şekilde yönetecektir, açıklamasını Kur’an ın genelinde yapıyor ve bizlere ne diyordu hatırlayalım özet olarak. “Bu dünyada sizleri, imtihan etmek için yarattım. Aklınızı kullanın ve sözü dinleyip en güzeline uyun. Benden başka ilah, şefaatçi yoktur yalnız benim gönderdiğim uyarıcılara, kitaplara uyun, emin olmadığınız sözlerin ardına düşmeyin. En doğru söz Allah ın sözüdür unutmayın. Size öyle bir rehber kitap gönderdim ki, onun ipine sarılan doğru yolu bulur. Aklını kullanan, huzura mutluluğu kavuşur.” Demek ki bizler Allah ın bu uyarılarına kulak vermezde, kendi nefislerimizde bir inanç yaratırsak, seçimle bile olsa gelecek HALİFELER, yani devleti yöneten insanlar, günümüzdeki isimleriyle söylemek gerekirse BAŞBAKAN, CUMHURBAŞKANI, bizleri asla adaletle yönetmeyecek ve asla huzuru bulamayacağız. Geçmiş tarihlere baktığınızda ülkelerin yönetimi, Allah ın istediği yol ve yöntemle yönetilmediği, hatta seçimle değil, Meleklerin korktukları gibi ZORLA, KAN DÖKEREK GELDİKLERİ İÇİN, insanlar huzur bulamamış, savaşlar, kan dökmeler eksik olmamıştır. Günümüzde de ÜLKELER ARASINDA SAVAŞ, DÖKÜLEN KAN TOPLUMLARI YÖNETENLERİN ESERİ DEĞİL Mİ? Özet olarak şunu söyleyebiliriz. Biz insanları Allah, birbirimize halife yani yerine geçen yöneticiler olarak yaratmıştır. Kimisi halife yani yöneten yönetici olacak, kimisi de O halifeyi seçenler. Allah ın önerisi, sizleri yönetecekleri seçerken, mutlaka ehil insanlardan seçin ve onlarda sizleri yönetirken, kendi başına kararlar vererek değil, ŞURAYA danışarak, en doğru kararı bularak yönetilmesini önermiştir. Ama ne yazık ki Allah ın bu emri, tavsiyesi daha Peygamberimizin ölümünden çok geçmeden, dört halifenin sonunda, bir daha seçimle birlikte anlaşarak yöneticiler seçilememiştir. Tabi bu yanlışı yapan insanlarda kendi elleriyle, imtihanları sonucunun karşılığını görmüşler, hala bizlerde görmekteyiz. ALLAH NEYE LAYIKSAK, ONU VERECEKTİR. Şu gerçeği lütfen unutmayalım. Bu dünyada hiç kimse, buna Allah ın görev verdiği Elçiler de dâhil, Allah ın VEKİLİ, ONUN ADINA TEMSİLCİSİ DEĞİLDİR. Elçilerin görevi sadece tebliğ etmek uyarmaktır. “RESULE DÜŞEN APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR. (Ankebut 18)” “BİZ RESULLERİ, SADECE MÜJDELEYİCİLER VE UYARICILAR OLARAK GÖNDERİRİZ.” (Kehf 56) Aşağıdaki ayetler bunun apaçık kanıtıdır. Lütfen mezheplerin ve fıkıh inancının öğretisi olan, adeta Allah ın temsilcilisi gibi gösterilen Halifelik konusunda aldatılmayalım. PİŞMAN OLMAK İSTEMİYORSAK, GÜNÜMÜZDE BİZLERE DİN DİYE ÖĞRETİLENLERİ, LÜTFEN KUR’AN İLE SORGULAYALIM. Enam 107: Allah dileseydi, onlar ortak koşmazlardı. Biz seni onların üzerine bir bekçi kılmadık. SEN ONLARIN VEKİLİ DE DEĞİLSİN. (Diyanet vakfı meali) İsra 2: Musa’ya o KİTABI VERDİK ve onu İsrailoğullarına YOL GÖSTERİCİ KILDIK. Ey İsrailoğulları! BU, BENİMLE KENDİ ARANIZA BİR VEKİL KOYMAYASINIZ, DİYEDİR. (Süleymaniye vakfı meali) Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK