Zıplanacak içerik

hangisi kullanılmıyo

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

hangisi kullanılmıyo tarafından postalanan herşey

  1. Ayem speaking şakır şakır ingilizce. Ayem = Ben Speaking = konuşmak Şakır şakır = sular seller gibin İngilizce = gavurca
  2. hangisi kullanılmıyo şurada yorum gönderdi Radya'nın blog başlığı içinde RA'NIN RUH SESİ
    Allahın eğer bir rengi varsa o hangi renktir acaba anne? (resim yapmayı çok sevdiği için, renklerle çok haşır neşir olduğu için belkide böyle bir soru aklına geldi Şaşırmıyorum artık... Bu sabahta şaşırmadım... -"Anne günler ne kadar çabuk geçiyor dimi Bu konuda tamamen bilimsel bir yaklaşım geliştirmek ve yine tamamen bilimsel bir çözüm üretmek gerekli sanırım, gördüğüm kadarıyla tehlikeli bir durum. Tamamen bilimsel olan çözüm önerim, bir eşek bulunur, kendisine 20 lira verilir ve bir paket sigara alması için gönderilir. O eşek dönene kadar hastamız bir güzel dövülür. Şayet olur da eşek sigarayla dönmeye kalkarsa para üstünü niye getirmedi diye dövmeye devam edilir. Eşek para üstünü de getirmişse sigarayla beraber her şeye boşverin, dünya garip bir yer, bırakın herkes istediğini yapsın, gidin Uzakdoğuda bir tapınağa kapanın ve hiç çıkmayın:)
  3. hangisi kullanılmıyo şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Gazete Haberleri Paylaşımı
    Birkaç soru sorabilirim sanırım konuyla ilgili olarak. Birincisi bu ülkede yargı bağımsızlığı tartışmaları yapılmış mıdır, genel anlamda böyle bir tartışma kaç kere, ne zaman yapılmıştır? Bu tartışmaların yapılmadığı, gündeme getirilmediği zamanlarda yargının bağımsız olduğuna bu forumun katılımcıları gerçekten inanmakta mıdırlar? İkincisi bu ülkede yargı tarafsızlığı tartışmaları yapılmış mıdır, yapılmışsa ne zaman yapılmıştır? Üçüncü soru bu ülkenin hukuk devleti olduğu iddialarına karşı; güçler ayrılığı, demokrasinin şartları, vesaire gibi hususlardan bahsediliyor. Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu diye bir kurul ne kadar hukuki -yasal değil, hukuki- olabilir? Hakimle savcının ahbap çavuş ilişkisi içinde olduğu bir hukuk düzeni, hakim ve savcının mahkemelerde yan yana oturduğu bir hukuk düzeni, hakimler savcılar yüksek kurulu diye bir kurul güçler ayrılığının en çok konuşulması, tartışılması gereken yer olduğu mahkemedeki güçler ayrılığına ne kadar uygun ve dolayısıyla ne kadar hukukidir? Hukuki olmayan şeylerin hukuki olmadığını kerhen de olsa kabul edebilmek için, konuşabilmek için ille de başka bir hukuksuza ihtiyaç duyan düzen ne kadar hukuki olabilir?
  4. İnanırım, neden inanmayayım, iyinin genel tavrı budur ve bu yüzden kötü kazanır, çünkü başka bir oda yok. Doğru cevap öldürmekti, ama öldürdüğün anda öldürmenin en kötü tarafı devreye girer, alışkanlık. Ondan sonra daha basit, daha küçük kötülük yapan insanları da öldürmeye başlarsın, kötülük iyilikten hızlı ve etkili yayılır
  5. Sayıdan bahsetmedim arkadaşım, sayıları az olabilir elbette ki ve bu çok fazla bir şey ifade etmez. Sorun kötünün ne yapacağını çok iyi bilmesine karşın iyinin ne yapacağını bilmemesi ve bu yüzden de çoğu zaman tamamen iyi niyetlerle kötünün değirmenine su taşımasıdır ki dünyada bunun sayısız örneği mevcuttur. Bu arada merakta kalmayın, kötülük iktidarı ele geçirdiğinde de -ki burada iktidarın iyiyi kötü yapabilme potansiyeli gibi bir açılımı mevcuttur bu meselenin, oraya hiç girmiyorum- bu dünyada yaşam devam edecek. İsterseniz verdiğim örnek üzerine biraz daha düşünün, siz iyisiniz ve ben kötüyüm, bir odadayız ve siz binbir çabayla iskambil kağıtlarından çok güzel kuleler yapıyorsunuz, bu iyiliktir, bense geliyorum her seferinde ve bir fiskeyle sizin 10 saatlik emeğinizi yıkıyorum veya uzaktan üflüyorum veya odada dolaşırken kazayla çarpmış oluyorum veya gezerken bir an şekerim düşüyor ve kulenin üzerine düşüyorum Hiç şansınız yok, size iki şans tanıyorum, beni öldürmek ya da kuleler yapmayı bırakmak, buyurun tercih sizin.
  6. İyimserliğinize hayran kalmamak elde değil, ama maalesef işin gerçeği romantiklerin insan, sistem üzerine kurdukları hayallerde olduğu gibi değil. Şöyle izah edeyim, kötülüğün yayılma hızı ve etkisi iyiliğin yayılma hızı ve etkisinden çok çok daha büyüktür. Yani iyilik dediğimiz şey en bilindik örnekle kağıttan kuleler dikmeye benzer, kötülükse gelip onu bir fiskede yıkmaya. Kötülük daima avantajlı olan taraftır ve bu yüzden kötülük dünyada iyilikten çoktur her zaman
  7. İşin enteresan yanı ben dediğim gibi bir bölgede büyümeme, yaşamama rağmen hayatım boyunca duyduğum en oturaklı, en ihtişamlı, en destansı küfrü bir kadından duymuştum. Yaklaşık 25 sene geçti ve hala hatırlarım onu, gerçekten unutulmazdı Küfür edebilmek için o kadar cümleyi nasıl kurdu, (uzun bir küfürdü)nasıl birleştirdi, bütünlüğü nasıl sağladı, takdir edilesi bir durum, yani hala takdir ederim kendisini
  8. Öncelikle Türk toplumu olarak diye bir başlamak içinde derin yanlışlar barındırır, küfür ve şiddet sadece bize özgü değildir. Genel anlamda da kendini ifade edip edememekten ziyade bir acziyetin dışa vurumu olarak anlaşılması daha doğru olur, gerçekleşmeyen istekler, hayal kırıklıkları şiddeti ve küfrü doğurabilir. Bir ikinci küfür çeşidi vardır ki alışkanlık sonucu küfür etme, mesela benim bulunduğum bölgede insanların yüzlerini kızartacak en ağır küfürleri delikanlılar birbirlerine samimiyet ifadesi olarak dile getirirler, ama bu da bir ifade tarzıdır, ifade edememe değil ve anlaşırlar Bir de bu konuda dile getirilmesi gereken bir husus var ki o da "gerize taş atma" atasözünde belirtilen durumdur. Yani küfürün, şiddetin yaygın olmadığı zannedilen toplumları bir de taşı yedikten sonra incelemek lazım gelir diye düşünüyorum. Gerçi şu anda objektif bir bakış da pek çok veri sağlar gerize ilişkin, ama görmemekte inat edenler için bu iyi bir usuldür
  9. Aslında bahsettiğim ortamın havasına uymayan bir sertliği ve kullanım düzeni olduğunu kabul etmem gerekir, ama alışkanlıklar kolay terk edilemiyor
  10. Arkadaşım lütfen biraz insaf, Hollanda'da o olmuş, Almanya'da bu olmuş, karşılığı bu olmamış, vesaire, bu yanlış bir mantık. Bir kere şunda hemfikir olalım artık, bahsettiğimiz şey matematikte kullanılan rakamlar ve onların birleşiminden oluşmuş bir yapı değil. İnsanlar ve o insanlardan oluşmuş toplumlardan bahsediyoruz. İnsan bir sayı değildir ve sayılarda olduğu gibi farklı yerlerdeki işlemlerinde aynı sonuçları vermez. Sayı olsaydı siz haklıydınız, Almanya'da da ikiyle ikiyi toplarsınız dört eder, 1 çıkarırsınız üç kalır, bu Türkiye'de de değişmez, Çin'de de, Afrika'da da, ama söz konusu olan insan ve aynı olaylar dünyanın her bir toplumunda farklı sonuçlar doğururlar. Dolayısıyla burada yazabileceğim sayısız cari bileşeni ve tarihsel süreci bizimle aynı olmayan, aynı olması da mümkün olmayan toplumlardaki olaylar ve doğurdukları sonuçlar örnek olarak kabul edilemez. Zaten sorunların en önemli kısmı da buradan çıkmaktadır bizim gibi ülkelerde, yani insanları birer rakam olarak görme temayülündeki üst sınıfların -ben değil, onlar kendilerini öyle görüyorlar- yaklaşımlarından.
  11. Arkadaşlar olan oldu, biten bitti, şimdilik boşverin bunları. Tavsiyedir, önünüze bir duble rakı alın, ışıkları kapatın, artık neyle müzik dinliyorsanız ona Apocalyptica - Pandemonium'u koyun ve dinleyip için Hayır, başka bir şeyler söylemeyi çok istedim, ama en iyisi bu sanırım, için ve dinleyin, aklı korumak lazım
  12. O bölgede ne olacağı ya da olabileceği aşağı yukarı bu ülkede az buçuk düşünebilen her insan tarafından kolaylıkla tahmin edilebilmesine rağmen dava Samsun'da görülüyor. Şimdi bu saldıran arkadaşın davasını da Hakkari'de görsünler, tam olsun. Bir deli kuyuya taş attı, kırk akıllı bundan rant sağlayacak. Deliye mi kızacağım, olayı siyasi kazanç kapısı haline getirmek isteyen birtakım ağzı aklından daha bozuklara mı, o davayı Samsun'da gördürenlere mi, tedbir almayanlara mı, iş yazması gerekirken bu saçma sapan olayları izleyen, yorum yazan kendime mi, en iyisi kendime kızmak sanırım Bu arada Ahmet Türk'ü olay sonrası yaptığı açıklamadan dolayı kutlama gibi bir görevimiz de var tabii ki, tebrikler.
  13. Faydadan kasıt kendi gerçeğinizi kendi kavram, kelime ve o kavram ve kelimelere yüklenmiş olan "sizin zihninizdeki" anlamlarla karşı tarafa kabul ettirmekse sizi temin ederim ki burada da başka yerlerde olduğu gibi bir fayda göremezsiniz. Karşınızdaki insanın gerçeğini kelimelere ve kavramlara "kendi zihninde" yüklediği anlamlar çerçevesinde öğrenmeye, anlamaya -kaul etmeye değil- çalışırsanız başka yerlerde de, burada da fayda görürsünüz Hoş geldiniz, sefalar getirdiniz, çay alır mıydık (bu kadar pisliğin ardından gelen sevimlilikle paçayı kurtarma çabası, kendimden utanmalı mıyım)
  14. Ben sorularınıza soruyla karşılık vereyim isterseniz. Hani sizin bu ülkede resmi dilin Türkçe olmasına bir itirazınız yoktu? Hani Kürtçe meselesi PKK'ya indirgenemeyecek, evvveliyatı olan bir meseleydi. Hani Kürtçe konuşabilmek için mücadele etmek ve PKK'lılık aynı şey değildi ve özdeşleştirilemezdi? İnsan devletin araçlarında, kurumlarında bir dilin kullanılmasının o dilin resmi bir dil olarak ilan edilmesi anlamına geldiğini bilmez mi?
  15. Nihai bir başarı elbette kazanılamaz, nihai bir başarı felsefi bir tartışmada bile kazanılamaz, binlerce yıl sürer gider her sorun, ama yumuşatılır, zararlar azaltılır ve ayrılığın keskinleşmesi, derinleşmesi engellenir, başarı budur. Böyle bir politikan yoksa ki olmayabilir, ben başarı olarak karşı tarafın şiddet kullanılarak tamamen sindirilmesini, eylem yapamayacak hale getirilmesini beklerim. Dediğiniz gibi yine bitmez, ama siz bu arada doğru politikalar izlemek için zaman kazanmış olursunuz. İlle de halk desteği alabilen terör örgütleri incelemesi yapmak istiyorsanız ETA ve IRA karşılaştırması yapın. Bildiğim kadarıyla bu iki örgüt PKK'nın iki katına yakın bir süredir faaliyet göstermiştir ve hala da yaşamaktadırlar. ETA İspanya sürecinde toplam kaç insan ölmüştür, buna bir bakın, IRA İngiltere sürecinde toplam kaç insan ölmüştür, buna bakın, bir de bizde bunların yarısı zamanda kaç insan ölmüştür, buna bir bakın. Aslında uzatmayı istemiyorum, ama son olarak şunları söyleyeyim size, ikimiz farklı ülkelerde yaşıyor gibiyiz. Ben orada bu tür olayların yaşandığı iki üç ilde bulundum, askerliğimi de o bölgede 2000 öncesi dönemde yaptım. Hayatım boyunca da bir mesele hakkında karar vermeden, görüş oluşturmaya çalışmadan önce mümkün olan en üst seviyedeki veriyi biriktirmeye çalıştım. O bölgeden olan pekçok insanla konuştum, hala da konuşurum. Bir olay olduğunda basının yazdıklarını, resmi açıklamaları okumaya çalışırım, ardından o bölgelerde yaşayan ve birbirlerini tanımayan birkaç tanıdığım insana sorarım nedir diye ve benim edindiğim izlenimlerle sizin anlattıklarınız ne yazık ki örtüşmüyor ve burada dile getirmeyi istemediğim bir kısmını gördüğüm, bir kısmını dinlediğim pek çok olay bilirim, münferit kelimesi bunları açıklamaya yetmez. Sizin söyleminiz tamamen resmi söylem ve içinde karşı tarafın bir tek kelimesi dahi yoktur. Bu doğrudur, doğruya bu şekilde ulaşılabilir diyorsanız siz bilirsiniz. Neticede kimse kimseyi ikna etmek zorunda değildir.
  16. İçte bir eşit paylaşımdan söz ediyorumdum, ama bu da olur. Tamam, göçleri, tarihteki diğer işgalleri, vesaireyi ne yapacağız? Mesela yakın vadede düşünelim, Güney Amerika topraklarını mayalara, inkalara, azteklere, Kuzey Amerika topraklarını kızılderililere, hele Kanada topraklarını Kanada Kızılderililerine geri vermek gibi bir düşünceniz var mı acaba?
  17. Askeriyeyi en çok eleştiren ve hatta açıkça ihanetle suçlayan biri olarak benim askeriyeden istediğim her hatasına açıkça sahip çıkması. Sen her hatana sahip çıkarsan, bu ülkede yaşayan herkesin ordusuyum dersen ve bunu ispatlarsan bu ülke kürdüyle, türküyle, ermenisiyle, rumuyla destek çıkar. Hata yapacaksınız, bu normaldir ve ben bu olayda ihmal sonucu adam öldürme cezasının sivillere uygulandığı şekilde askerlere de uygulanmasına karşıyım, çünkü risk oranı çok çok fazladır ve subaylara kesinlikle bu konuda bir indirim yapılmalıdır. Ancak ilk anda bu olaya sahip çıkmayan, çıkılmasını engelleyen her subay mutlaka cezalandırılmalıdır. Siz yanlış yerlere değil, bu halka yaklaşın, bu halka her hattıyla güvenin, bir sürü hata yaparlar, ama kazanan ülke olur, buna eamin olun.
  18. Gel de eski insanlara hayran kalma, işte budur. Hep söylemişimdir, en iyi kadın ölü kadındır ki onun bile garantisi yoktur, öldükten sonra da zarar vermeyi sürdürebilecek potansiyele sahiptir kadın :)
  19. Takmasınlar fazla, ben de kendime güvenmiyorum zaten Bu arada okumam falları, burçları, ama sizinki gibi bir sebat, azim, süreklilik harika, ne diyebilirim ki, benim gibi istikrarsızlıkta istikrar kazanmış bir insan için bunlar olağanüstü şeyler Hakikaten her akşam bunları yollamak sizi sıkmıyor mu
  20. hangisi kullanılmıyo şurada yorum gönderdi deniz_kizi'nın blog başlığı içinde deniz_kizi's Blog
    Canınız daha az yanar, az acı az öfke, öz öfke az gazap, az gazap çok mutluluk Karşınızdakiler bilmez, o maskeler bizlerden çok onları korumaktadır gazabımızdan, ama yine de şikayet ederler maskelerimizden. İnsanın şikayet ettiği çoğu şey iyidir, bırakın kalsın maskeler, çıplak tahmin ettiğiniz kadar güzel olmayabilir insanlar ve en tahmin etmediğiniz insanlar çok güzel olabilir. Her şeyi değiştirmeye, her şeyden vazgeçmeye hazır insanlar içindir maskesizlik, biz o insanlardan değiliz.
  21. hangisi kullanılmıyo şurada yorum gönderdi deniz_kizi'nın blog başlığı içinde deniz_kizi's Blog
    İki neden sayılabilir, birincisi binbir türlü diyebileceğimiz amaçlara ulaşmak ki bu önemli değildir ve ortaya çıkması kolaydır. İkincisi tehlikelidir, yaraları gizler maskeler. Varlığın tabiatındandır, yaralıysanız sizi parçalamaya hazır bir varlık daima bulunur, o yüzden yaralar gizlenmelidir, kah neşeyle, kah kariyerler, kah, annelik babalıkla, kah mücadelelerin içinde yer alarak, kah bilimle, kah felsefeyle, kah dinle, ama mutlaka gizlenmelidir yaralar. Maske dediğiniz şeyin yararsız olduğunu kim iddia edebilir ki savaşın bile kirletildiği bir dünyada?
  22. Merakımdan soruyorum, hayatım boyunca anlayamadığım pekçok kelimeden birisidir eşitlik, lütfen anlamama yardımcı olur musunuz, toprak nasıl eşit paylaştırılır, hadi nicelik bağlamında bu sorunu matematiksel olarak hallettiniz diyelim, nitelik bağlamında bu sorunu nasıl halletmeyi düşünüyorsunuz? Toprak dediğiniz şey ceviz mi ki eşit paylaşılsın arkadaşım?
  23. Din

    hangisi kullanılmıyo şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Öneri ve Eleştirileriniz
    Hangi partiye üye olduklarını, ideolojilerini, aktif olup olmadıklarını, aktiflerse katıldıkları aktiviteleri filan da yazsınlar bence, hatta ben bittim, kimde okey varsa o da yazsın, boşu boşuna okey aramayayım Bu gece süperim, ne zaman kovulurum diye düşünmüyor değilim
  24. hangisi kullanılmıyo şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Din Felsefesi
    Şaka bir yana üç dört ekol diyebileceğimiz felsefe vardır, Hint-Çin, Pers, Yunan, İslam, Ortaçağ ve sonrası Avrupa, ama bunun da ötesinde Aborjinlerin kültürüne dair bir şeyler okumuştum. Onların yaşam tarzına baktığınızda da arkasında Hint'e benzer bir felsefe var, tabii ne kadar doğrudur bilinmez, çünkü ilkel denilen kabilelerin üzerine yapılan incelemeleri pek sağlıklı bulmam. Sonuçta nereden olursa olsun düşünün insanları ve eserlerini o mudur, bu mudur diye fazla kasmadan okumaya, anlamaya çalışmakta fayda var, yaptığının adı felsefe olsa ne olur, torna tesfiye olsa ne olur Üçüncü dubleden sonra feci genişledim, her şey serbest
  25. hangisi kullanılmıyo şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Din Felsefesi
    Bir kere felsefeyi saf akıl yoluyla bir yerlere varma olarak nitelemek yanlıştır, bu durumda sezgicileri ve tuhaf bir şekilde Bergson'u, Nietzsche'yi ve daha pek çok ismi felsefeci olarak kabul etmememiz gerekir. İkinci olarak agnostikleri de felsefeci olarak saymamamız gerekir bu mantık dahilinde ve burada yine pek çok isim gümbürtüye gider. İslam alimlerini saymayız, Hint felsefesi zaten yoktur, Çin haşa, onlarda da farklı biçimlerde de olsa sezgiden bahsedilir çoğu kez. Pers zaten dile getirilmez, Mısır diye bir medeniyet zaten hiç kurulmamıştır. Kala kala üç beş isim kalıyor geriye, üç beş isim için tartışmaya değmez, sallayın gitsin, aramızda üçün beşin lafı mı olur

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.