Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

ibn-i meymun

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    71
  • Katılım

  • Son Ziyaret

ibn-i meymun tarafından postalanan herşey

  1. ibn-i meymun doğum gününüz kutlu olsun!

  2. En azından sürekli aynı kişilerin kullandığı çadırları, barınakları olduğu halde ilkel toplumlarda mülkiyetin bugünkü anlamda olması mümkün değil. Mülkiyet gelişimi tarımla hayvan evcilleştirme ile başladı. Sınıfların oluşması ise tarımla uğraşmayan, kızılderili, iban, dayak, eskimo, aborgin gibi toplumlardaki şeflerin şamanların var olması nedeniyle daha öncelere dayanıyor diyebiliriz. Bu hayvan topluluklarında da gerek güç kullanarak elde edilen, gerek karınca arı gibi canlılarda biyolojik farklılıklarla var. Bunlara sınıf demek söz ettiğiniz terminolojiye uymayabilir. Fakat etboburlar geçin, otobur sürelerinde dahi dominant birileri var. Kızılderili ve aborginlere sınıfsız toplum deniliyorsa, neolitik başlangıcı da sınıfsız toplum demek. Çatalhöyük için de sınıfsız toplum demelerinin nedeni bu nedenle olabilir. Ben terminolojiyi bilmiyorum. Yeni duyduğum bir konuyu bilemediğim için ret etmem. İlgimi çeker, zamanım varsa da öğrenmeye çalışırım. Bildiklerimizle çatışıyorsa doğru yol araştırmak,kısa yol da karşı çıkmak. Karşı çıkmak hem zamansızlık, hem de bildiklerimizi kesin doğru sanmamızla yaptığımız davranış. Her şeyi de araştırabilecek değiliz ya. Yukarılarda yazdığınız bu satırları şimdi okudum. Bu benim savım değil, bulunan binlerce belgeye dayanıyor. Evet binlerce. Halk arasında yazılmış olanlar da var, Seneca dahil filozofların yazıları, asillerin başlarından geçen hikayeler ve bir kaç imparatorun evliliğin vatandaşlık hatta askeri görev olduğunu belirten ve teşvik eden bildirileri var. İmparatorların adını yazabilmem için kitaplarda aramam gerekiyor. Çünkü evliliği kontrol altında tutan kamusal güç ve yasalar yoktu. Cinsellik gece karanlıkta mum yakmadan gerçekleşen olaydı. Hıristiyanlık oluşturulurken ten temasının yasaklanması, gece yatarken boğaza kadar kapalı elbise giyilmesi,ilk azizlerin erkek kölerin tercih edilemesinin daha hayırlı olacağı hükümlerine kadar sürüyor, ne rönesans ne yeni çağda dahi terk edilemeyen anlayış olarak yaşıyor. Hıristiyanlık da dahil, o zamanın ahlak anlayışı ile yazıları üşenmeyip buraya yazsam beni hemen banlarlar. Üşenmeyip buldum bir tanesini yazayım Martialis isimli yazardan: “tutku hikayelerinden, entrikalardan, kibar kadınlardan bıktık usandık, bu işleri bir delikanlı ile yapmak yeğdir, bir bardak soğuk su içer gibi, geçer gider” Seneca'dan erkeklerin ikilemi "bazen sevgili ister canı, bazen bir eş, bir türlü karar veremez." Mudo vult concubinam habere, mudo mulierem.
  3. 8000 kişiye yükselen nüfusu ile dahi Çatak höyük araştırmalarında bir yönetici sınıfının varlığını kanıtlayabilecek buluntuya rastlanmadı. Yazı yok, kullanılan eşyalar, kilden çanak çömlek, kemik olta, Hasan dağının doğal camından kesiciler, inanç konusunda boğa ve ana erkil toplumun kadın kerpiç heykelleri, süs eşyaları. Bu yerleşimin başlangıcı 9000 yıl öncesine dayanıyor. Ve yönetici veya şamanlara ait diğerlerinden farklı konut yok. İlk araştırmalarda bu topluluğun sınıfları yok denilmişti. Kanıt bulunamadı ama mümkün mü? Eskilerin yaşamlarına, toplum yapılarına ait hipotez üretebilmek için bugün yaşayan ilkel toplumlar incelenirken, özellikle şempanze toplulukları olmak üzere hayvan davranışları da izlenmekte bizimle bağlantılar kurulmaya, davranışlarımızın kökenleri hakkında fikir yürütülmeye çalışılıyor. Verdiğiniz örnekteki gibi şempanzelerin gözlenmesiyle geçmişimize ve bugünkü davranışlarımıza ait çok şeyler hakkında bilgi sahibi olundu, varsayımlar üretildi.
  4. Bir ot obur sürüsü en yavaş bireyin hızında hareket eder. Sürü saldırıya uğradığında ilk olarak en zayıf ve yavaş olanlar yakananıp öldürülür. Bu doğal seçilim sürünün tümü için yararlıdır, çünkü sürünün genel hızı ve sağlığı bu zayıf üyelerin yakalanıp üreyememesi sayesinde korunur. Gelecek nesiller sağlam olanların üremesi ile oluşur. Aynı şekilde insan beyni de en yavaş beyin hücrelerinin hızında çalışır. Nöronlar arası iletişim yavaş olanların hızına göre ayarlanır. Bugün bildiğimiz gibi alkolün aşırı tüketimi beyin hücrelerini öldürmektedir. Ancak, alkol karşısında en yavaş ve zayıf beyin hücreleri yenilip ölürler. Bu yolla alkolün düzenli tüketimi zayıf beyin hücrelerini öldürerek, beynin daha hızlı çalışan hücrelerine yer açıp beynin etkili bir makine olmasını sağlamaktadır. İşte bu nedenle bir kaç kadehten sonra her zaman kendinizi daha zeki hissedersiniz. İÇELİM AKILLANALIM.
  5. Tarihçi değilim ama tasalanmayın bunları ben sallamış değilim. Aşağıda verdiğim kitaplar 350 ve 800 sayfa. Özet yapmak bile aylar alır. Evliliğin de Romalılarca icat edildiğini yazmadım, üst paleolitik devir barınaklarının boyutlarından tek eşli evliliğin genel durum olduğu varsayımını biliyorum. Neolitik sonrası hiç bir toplumun da sınıfsız olmadığı alt tabakanın çoğunluğu oluşturduğunu da bilmekteyim. Yazdıklarımdan çıkardıklarınızda benim de üslubumun payı olduğunu da kabul etmem gerek. Yanıtınız ve yorumlarınız için teşekkürler. Ref: Paul Vaeyne, College de France Antikçağ profesörü; La Société Romaine (1992)350 pages Roma Toplumu Philippe Ariès, College de France Aile ve çocuk tarihi profesörü; Georges Duby Academie Française 10-13.yüzyıl tarih uzmanı ;Histoire de la vie privée-De l'Empire Romain Özel yaşamın tarihi
  6. Sordular Adem'e; ön dişinle kırar mısın bademi? ve de.. Adem ön dişiyle.... kırdı geçti alemi. oluyor mu?
  7. Hükümete laf yok, Hüküm et, hüküm kıyma. Hükm et, hükümran ol. Hakim ol, savcı ol, egemen ol egemenlik elinde olsun... HANgi elinde? Dayı beceremiyorum, bana da öğret böyle yazmayı. alkanaga öğrenmiş, ona da yazmaya çalıştım az önce olmadı vesselam.
  8. süper, Ben de öğrendim yazayım, akşam oldu erken derken teklefunken mimikler hariç beceremedim, daha çok çalışmam gerek. sizi seviyorum, umarım karşılaşırız.
  9. Gerçi ülkemizde böyle bir fırın yok ama yakında AB ye girebilme koşullarında bulunduğu için kurulacakmış. Krematoryum fırınından alınacak küller de temizlik işlerinde işe yarar mı? Odun külü katılmış suyun, çamaşır yıkamada kullanıldığını biliyordum, bu suya kül durusu deniliyor. Ayrıca kül durusu ile hamur yapılırsa baklava yaparken yufkanın yırtılmadan incecik açılması da sağlanır.
  10. Tam anlayamadım açıklar mısınınız? İnsanda insanı görmek, bu da ne? Ben insanda maymunu görüyorum, sadece ben görmedim maymun iştahlısı da varmış insanın, bunu görenler söylemiş. İnsanca düşünceler, davranışlar, dediklerimiz elbette ki insana ait ancak, görece. Koşullara, dolayısıyla coğrafya ve tarihe göre değişken. Ve her zaman her yerde taraflı. Ahlak da insanca, o da çok değişken. İyi olarak gördüğümüz ahlak da, aslında çok edepsiz. Kurallarının oluşturulmasında ilk başta ego var. Hem de yöneten ya da varlık sahibi sınıfın çıkarları doğrultusunda. Kendini korumak amaçlı oluşturulmuş dürüst ve insanca sanılarak toplumlara yutturulmuşlar. Köleci toplumun doruğu Romada, vatandaşlar dünyayı yönetmek için var olduklarını sanan ve bunu püriten yöntemleriyle, kadınlara kölelere, diğer toplumlara karşı kendilerinin özellikleri olarak uyguluyorlardı. İnsancaydı bu. Cinsellik gece karanlığında mum yakılmadan yaşanıyordu ahlak kurallarına göre. Karısının haz alması yasaktı. Evlilik zengin çeyize sahip olmak için yapılmasına rağmen, imparatorlarca destelenen kurumdu. Çünkü ancak hür adamın, evlendiği karısından olma çocuk Roma vatandaşı olabilirdi. Evliliğin güçlüklerinin yanında sadece bu avantajı vardı. Parasını verip satın aldığın erkek ve kız kölelerle kurulan harem, evli erkek için de ahlaklı, bekar için de serbest ve ahlaka aykırı değil. Azat edilmiş köle veya çeyizi olmayan kadınla evlenmeden yaşayanların çocukları, Roma vatandaşı değildi ve mirasında hakkı olmayan nesildi. Cezalandırma, korkutma, baskı altında tutma militarist beyinli Roma'da erken İslam düzeniydi. Hukuk fakülteleri birinci sınıfında okutulan Roma hukuku elbette ki dönemin ahlakını da oluşturuyordu. Evet, o toplumda cinsellik yasaktı, fakat köleler insan olarak görülmediğinden zevk ancak onlarla yaşanırdı. İnsanın karısının haz duyması ise hiç istenmeyen durum, erkeğin onuru zedelenir, onun hizmetine girmek olarak görülürdü, bu maço toplumda. İnsan karısıyla ancak çocuk sahibi olmak için yatar, zevk için kölesiyle yatardı. 200 yılllarında yazılı anlaşmalar gerektiren insani ilişkilerde kanunların baskısı bu ahlakın uygulanmasını destekledi. Bu tarihlerden sonra Roma tarafından kabul edilen Hıristiyanlık oluşturulurken cinselliğin yasak olması ancak çocuk yapma amacıyla yaşanması Hıristiyan dinine de giren uygulamadır. Hıristiyanlıkta zevk almak için yasak olan ancak çocuk sahibi olma amacıyla uygulanan cinselliğin kökeni de pagan Roma geleneklerinden alıntıdır. Romada boşanılması çok kolay olan evlilikte ancak tek kadınla nikah ve gücünün yettiği kadar köle haremi kurma yetkisi var erkeğin.İslamda tek nikah dörde çıkarılmış, paran yettiği kadar aldığın cariyelere izin var. Romada kadın erkeği istediği zaman boşayabiliyor, ben seni boşadım demesi yeterli, İslamda bu hak sadece erkeklere ait. Onlar da püriten olmasına rağmen Roma daha modern, kadının aldatmasında recm yok, ceza bu konuda pek yok sayılır. İşte çelikbilek tüm bunlar ve diğer toplumların insanlığı ahlakı hakkında kısa bilgiler. Şimdiki kafamızla onları yargılayalım bakalım. Fakat geleceğe de bizi yargılama hakkını vererek. Afrikanın ilkel kabilelerinde bilimin beceremediği çocuğu yapabilen insan nedir ki. Bunu bana örnek olarak gösterme. Solucan da yumurtluyor, klorofilleri ile fotosentez yapan öglena da ikiye bölünüp çoğalıyor. İnsanın üstünlüğü dediğiniz bu mu? Yoksa kendine koruma amaçlı geliştirdiği gelenekleri, boş inançları mı? Eğer bunlar ise bunu gizleyin, bana göre pek ahlaklı ve dürüstçe değil. İster kendini Allahla bütünleştir, ister puta tap. Hep kendi çıkarlarımız, ve kendimizi kandırmamız için.
  11. Sen de haklısın Radyan. Kolay anlaşılabilir yazamıyorum.
  12. Ve Sevgili Dayı Sizlere haksızlık etmeyi asla istemem. Çünkü seçtiğiniz yol; açık alınla çıkabilmenin olasılığı olan yol. Sen de bilirsin ya. Nerelerden nereye geldik.
  13. Bu dünyada 1 tane din vardır alkanaga. Onun da adı dindir. İster kravat tak, renkli renkli, ipek veya sentetik kumaştan, desenini değiştir kravatın gömleğine uydur, şapka giydir kafasına, sarık sar, küllah ya da fes. Din hep aynı dindir. Kimisi etek giymiş, kimi pantalonlu. Kolyenin ucuna haç takanı da var, gümüş yüzüklüsü de. Hepsi aynıdır, süslü püslü. Yüzü boyalı makyajlı, gözü rastıklı, kokulu, esanslı, tütsülü. Azizli, evliyalı, peynirli, sucuklu, jambonlu. Onu soymak; çırılçıplak yapmak; putlardan arındırmak; Allahı insanda görmekle olmaz. Geç bu da çok eski. İnanmıyorsan kamil abine sor. Onu ben de severim.
  14. E be çelikbilek, bunları yazarken aklına hümanizm gelmedi mi? Yukarıyı okuyacak olursan pagan tanrılarından biri de insan. İnsanın kralı var, kölesi var, kötü yola düşmüş kadını ve erkeği var. Günümüz anlamındaki hümanizmi Rönesansı geç, eski Yunan düşünürlerine, uzak doğu Konfiçyusuna dahi dayandırabilirsin. Bunu insanizm lafını ettiğin için yazdım. Yazdıklarına göre kabul ettiğin düşüncenin ana teması hümanizm değil. Hümanizmi içerse de farklı bir içeriği var. Daha önemli, öne çıkan özellik, tanrıyı insanda görmek. Pagan da seçtiği doğal varlıklara ilahilik yapıştırdı. Bu seçilen varlıklar içine insan da katıldı. Tüm bu mevcut dinler, tek tanrılı olsun yüz bin tanrılı Hindu dini olsun, geçmişimizdeki eskileri barındıran, yaşam biçimi ve bilgi geliştikçe ufak ufak yontulup değiştirilmeye çalışılan, fakat pek de değiştirilemeyen hala sürdürdüğümüz inançlar. Bizler, ilkel yaşamları nedeniyle belki de küçümsediğimiz paleolitik devirlerinin kültürünü taşıyan canlılarız. Pek farkımız yok be diğer hayvanlardan. Yüzlerce yılda bir çıkan farkı görebileni 9 köyden kovup, onların ne dediğini anlayamayan, ama işine gelen teknolojiyi kullanan, egosu 6 yaşına kadar kafasına sokulan taş devri bilgilerinin koruyucusu olan maymunlarız. Yaratıcılığımız var ama nerede tanrıdaki yaratıcılık. Bak insan hala Adem’i yapamadı diyenler de var. Ayıp, 50 yıldır genetikle uğraş kendi benzerini yapama. İçine Allah koyamadıklarından mı yapamadılar sence. Neyse üzülme, gelecekte belki de başaracaklar. En azından tüp bebeğe bu eklemeyi yapabiliyorlar, klonlama ile de kopyalayabiliyor sizin türdeşleriniz. .
  15. Evet doğru, av olmamak ve avlanmak için güdülerinde var olan özellikler bunlar. Bir uyarıcı karşısındaki tepkileri. Uyaran olmayınca bu davranışlar aklına gelmez. Tüm bunlar doğanın hileleridir. Peki insan da böyle değil mi? Beslenmek, yaşayabilmek, varlığını sürdürmek için güdüsel davranışları yok mu? Tüm davranışlarının başlangıcı içgüdüsel, yaşamın özellikleri bu. Bilinci ile güdüsel olmayanları icat etmesi, doğaya ait bir varlık olan insanın, doğal özellikleri ile davranışlarıdır. Aklını kullanabilen diğer hayvanlar da birşeyler icat etmiş, ve nesiller boyu yeni gelene, öğretmekteler. Balık avlamak için suya ekmek atan karabatak kötü bir canlı mı? Karınca yuvasına tükürükledikleri çimeni sokmayı icat etmiş şempanze, kabuklarını soydukları dalları termit yuvalarına sokan bonobolar saf canlılar mı? Kötü olmanın sınırları nerede? Geleneklerle ve kanunlarla konulan sınırların doğruluğu kesin mi? Niçin adetler, kanunlar sürekli değişime uğramakta? Boş oldukları için.
  16. Amerika kıtasına insanın ulaşmasında iki ayrı tarih ve yol var. İlki 33.000 yıl önce Güney Amerikaya gidenler. Amazon yerlilerini, İnka ve Aztekleri oluşturan bu insanların oraya hangi yolla gittikleri bilinmemekte ve bir kuram da oluşturulmuş değil. Güney Amerikada bulunan en eski fosiller 33.000 yıllık ve bunların Kuzey Amerikada izi yok. 12.000 yıl önce ise göç edip Kuzey Amerika yerlilerini oluşturanların yolu Bering boğazı. Bu iki bölge arasındaki genetik bağ, sadece insan olmaları, fakat birbirlerinden apayrı kavimlerden gelmeleri. Yani Mayalarla, ABD ve Kanada yerlileri Çinli ile Alman kadar farklı kökenli insan. Antroplolojinin, bu bilgiyi değiştirecek buluntuya son 25 yıldır rastlayamamasına, ve genetikçilerden hala farklı görüş çıkmamasına rağmen, buradaki yazı kızılderililere 35.000 yıl önce Beringi aştırmış.
  17. ibn-i meymun

    Kölelik

    Nedense köle deyince akla zenciler ve Amerika geliyor. Başlangıcı belirsiz olan bu kurum, en azından tarihin başlangıcında var.Devşirme usulü de bir çeşit kölelik olduğundan Hıristiyanların çocuklarını kendi elleri ile bu kuruma teslim ettikleri yaygın inanış. Günümüz insanın düşüncelerine göre çok kötü olan kölecilik, İslamda mubah. Eş yerine kullanılan köle cariyeler de, erkek köleler de yasaklanmamış. Suç işleyince bir köle azad ederek günahından kurtulma, köleliğin o zamanlar da insanca davranış olmadığının kanıtı olmasına rağmen İslam bunu yasaklamamış. Osmanlıda yasaklanışı Abdülmecid tarafından. Acaba o bu yasak sonrası haremini azat etti mi bilmiyorum. Türklerin tarihinde ise İslama geçişte köleliğin önemi büyük. Savaşlarda asker olarak kullanılmak üzere yakalanan aşiret erkekleri, arapların Memluk dedikleri kölelerdi. Sonra bunlar yönetimi ele geçirip Memluk veya Kölemenler devletini kuran Türk kökenli artık müslüman olmuş ve yönetimi ele geçirmiş kölelerdi.
  18. 1860 lı yılları Patriği II. Boğos Taktakyan da Ermeni olduğunu iddia etmiş, yıllarca süren araştırmalarını 73 sayfada yayınlamış. Bu tür varsayımları kanıtlamak çok zor, Kuran yazıya alınırken dahi arap yazısı çok ilkeldi. Bulunabilecek belgeler yetersiz kalacaktır.
  19. Konu adı Paganizm, Açıklama olarak hortlayan inanç yazmışım, sürdürülen, yaşayan inanç olmalıydı. Çünkü biz; ilkel gördüğümüz, sandığımız türlü şekilli taş devirlerinin kültürünü yaşatan varlıklarız. Bu satırları şu anda yazmamın nedenini itiref edeyim, okunmasını sağlamak, buradaki dostlarıma da okutmak. Yoksa şu an bu kelle ile yazacak durumda değilim, hataları mı düzeltebilecek zamanım da yok. Yanlışlarımı siz doğrultun.
  20. Sorgulamayı öğretmeye uğraşıyoruz sevdiğimiz insanlarımıza, hep birlikte yaşadığımız arkadaşlarımıza. Yetişmemiz gerek, bizi kandırıp kullananlara. Hep aynı varlığığız onlarla. Birlikte insan olabiliriz ancak.
  21. Kutsallık yüklenen doğal varlıklar insanın günlük temasta bulundukları nesnelerdi. Ormanda yaşayanlar, ağaçlara kuşlara, su kenarında yaşayanlar türlü deniz varlıklarına, fırtınalara, çöllerde yaşayanlar kendi doğal çevrelerinde bulunan canlı ve cansız varlıklara tanrısallık ve bir mana yüklemişlerdir. İslam öncesi Kureyş dininde tanrıça Lat’ın sembolü taştan oyulan kaya, Uzza’yı temsil eden dikenli ağaçlar diğer kayalardan ve ağaçlardan farklı olduğu düşünülen, bir olay veya neden ile seçilmiş varlıklardı. Hacerül esved taşı da İslamın kaldıramayıp cennetten çıkma sıfatı eklenmiş eski tanrıdır. Türklerin kurt Asena’sı Avrupa’da şu anda şehirlerin sembolü olan ayı, kartal öküz gibi hayvanlar, pagan geleneklerden kalma simgelerdir. İnsanların kendi soylarının kökenlerini bu hayvanlarda bulmaya, açıklamaya çalışmaları pagan kültlerine aittir . Totem olarak kabul edilen bu hayvanlar insanlarca gördükleri saygı ile korunmuş yenilmeleri yasaklanmış olmasına rağmen belirli günlerde törenle öldürülüp yenildiklerine de rastlanır. Bu ritüeller, kutsal olanla birliktelik sağlanmakta, ona ulaşmada diğer bir yol olmaktaydı. Yakın çevre varlıkların yanında, gök cisimleri ne dayalı gezegen-yıldız kültü de paganizmin özelliklerindendir. Onlar tanrı veya tanrıçadır, geleneklere göre cinsiyetleri değişiklik gösterir. Mısır, Babil güneşi tanrı, Şinto Japonlar ve birçok gelenek ise güneşi tanrıça olarak görmüştür. Ay ise genellikle erkektir. Arap geleneğinde güneş ayın oğlu olup ay önemli tanrıdır. İslam’da nur olarak değiştirilmiş önceki dinden kalan bir minare ve kubbelerin tepesinden eksik etmediğimiz tanrı. Farklı geleneklerde ise ay ve gezegenler, tanrı olmayıp, tanrıların yaşadıkları yerler, ya da insanların öbür dünyaya giderken uğramak zorunda oldukları çayların şirketçe ödendiği mola yerleri. Gök cisimleri kültleri çok geniş, çeşitlilik fazla şimdilik atlıyorum. Pagan sistemlerinde atalar kültüne dayalı inançlar da gelişmiş. Hatta çevrelerindeki varlıklardan biri olan insan da kutsal olarak görülenlerden varlıklardan. Kutsal güçler inançlara göre toplumdaki sınıfına göre az ya da çok olarak bireylerde var olmakta. Sümer ve Babil’de krallara ait bol miktarda efsane bulunmakta, Musa’nın sepet içinde nehre bırakılma miti, bir Babil kralından alıntıdır. İran, Pers, Roma, Mısır ile önceki birçok küçük toplumlarda yöneticinin kutsallıktaki normal insanlara göre üstünlüğü, tanrı-kral inancı da yaygın olup insanın kutsallaştırılma örneğidir. Kralların kabartma ve heykellerinin yapılmasının bir nedeni de bu. Şinto dininde Japon imparatorları tanrıça Ameterasu’nun torunudur, Roma imparatorları tanrı soyundan gelme, özellikle Augustin bildiğimiz peygamberler gibi, misyonunu insanlar arasında uygulayan bir tanrıdır. Mısır firavunları da tanrı olarak görülmüş, ölümleri sonrası tanrılar arasına katılıp, Mısır’ın koruyuculuğunu üstlenen, bir ara insan olarak yaşamış kutsal varlıklardır. Peygamberler kültünün orijinidirler. Monoteist bir din olan Hıristiyanlıktaki üçleme, pagan kalıntıları ile geliştirilmiştir. Peygamberlerin kutsallığı da İslam’da kökeni pagan kültlerindeki, insanın kutsallığına dayanan inançtır. Hıristiyanlıkta çarmıha gerilen İsanın eti, ekmek; kanı kırmızı şarap olmuştur. Bunları yiyip içmek, paganların ritüel sırasında öldürülen kutsal hayvanın etini yiyip kanını içerek, kutsal ile özdeşleşmenin bu tek tanrılı dindeki görünümü, simgeselleştirilmiş halidir. Paganizimin insanı yüceltme, insanda mana bulma özellikleri tek tanrıcı dinlerin yok edemediği yaşayan gelenektir. Abbasiler döneminde Allaha şirk koşan Hallac-ı Mansur’un canlı canlı derisi yüzülürken söylentiye göre Enel Hak diye bağırması bu geleneklerin Araplarda da yok olmadığını kanıtlar. Anadolu’da da yok olmayan bu pagan geleneği Sufizmde, Melamilikte, insana mana, tanrısallık yükleme; paganların devamı düşünceler olup, ağaçlara, bez bağlama, yatırla adak adama gibi diğer geleneklerle birlikte sürmektedir. İnsanı yüceltmenin doruğuna ulaşmış bu inancın varacağı yer ise apaçık ortada olmasına rağmen, inanç inadı ile hala sürmekte şekilden şekle girmekte. Bu sadece bizde olmayıp Amerika’da uzay dinleri ile neopaganizm, Avrupa’da ataları zamanındaki Druizmden geliştirilmiş, neodruid inançları son yılların gelişen dinleridir. Tek tanrıcılığın zırvalarını bu dinlerde bulamadıkları için tevhidi terk edip, şirke sapanların dinleridir bunlar. Değişen yaşantımız nedeniyle dönüş noktasına geldik. Sapılacak kavşakta apaçık yol varken, insanın inanç inadının direnci, sığınacak, korunacak kutsal arayışı, içgüdüsel olmayıp, öğrenilen özelliklerimizle aynı doğrultuda olan yol. Bilgi değildir, insan çocukken öğrenerek beyni, kişiliği oluşurken kazandırılmış, insanın bilgilerinin sınırlı olduğu dönemlerinden kalma; eski insan beyinlerinin ürünlerine dayanan, korkularımıza eklenen yapaylar. Monoteizme göre ise sapık özellikler. Bilime göre boş varsayımlar.
  22. Bizim bölgede İslam’a, batıda kiliseye karşı gelişen düşünceler yeni değildir. Karşı düşünceler zamanımıza kadar unutulmamış, tanınmış Ömer Hayyam, Hacı Bektaş, Mevlana’dan da eskidir. Abbasi döneminden de eski. Batıda Galileo’dan da eski. . Araplarda dinin geliştirilmesi Abbasi döneminde yanlış yöne saptırılma yasaklanmasına rağmen orada da Anadolu’da da sürdü. Bu dinlerin değer yargılarına karşı çıkışlar, aynı zamanda pozitif sürece sahiptir. Sürekli gelişim ve değişim çizgisinde olmasaydı, Avrupa hala kadınları cadı olarak odunların üzerinde yakacaktı, bizim devirde yaşayanlar da yasak şarabın adını dinde duyup, bu yasak madde neymiş merak edecekti. Batının bizden farkı, onların değişimlerindeki kırılma noktalarının daha önce oluşmuş olmasıdır. Abbasilerin Arapçaya tercüme edip sonra yasakladıkları , Yunan eserlerini bulup incelemelerinin payı da büyüktür. Biz İslamdan sapmış Mevlanayı İslamın ermiş kişisi yapıp, üzerine pagan türbesi yaparak örttük. Pagan büyüleriyle olayları kontrol altına almaya çalışan şıhların ülkesiyiz hala. Ve en dindar Müslümanların, paganizmin temsilcilerini korumaya çalıştıkları memleketiz.
  23. ibn-i meymun

    Paganizm

    Kutsallığı evrene yayarak, doğal varlıklara tapınmanın geçmişi çok eski. İnsanın tüm geçmişini, tevhit ve şirk çatışması olarak gören İslam, yalnızca Allaha ibadet edilmesi ve ondan yardım istenmesini şart koşar. Başka bir varlığa ibadet, ondan istekte bulunmayı Allaha ortak koşmak olarak değerlendirir. Hıristiyanlığın sembolü haç, bu tek tanrılı dinin putu olarak görülür. Fakat, Müslümanlar arasında paganizmin özellikleri olan doğal varlıklara tapma İslamın kurallarını uygulamaktan daha yaygındır. Ağaçlara bağlanan bezler ipler, su kaynakları, mezarlar, yatırlara dua etme, mum yakma, üzerlerinde taşıdıkları muskalar, nazarlıklar, doğum ve ölümlerde mevlüt ayinleri, tütsü yakma, gidenin ardında su dökme, gibi davranışlar, türlü varlıklara tapınma, yakarılma, dua ile isteklerde bulunma gelenekleri Anadoluda pagan inançların sürdüğünün kanıtıdır. Anadolu sayısız topluluğun yaşadığı, bir onlar kadar da inanç sistemlerinin geliştirildiği bölgedir. Latince pagus, pagani kelimelerinden türemiş, kırda yaşayan köylü anlamındaki pagan terimi Roma Hıristiyanlığı kabul ettikten sonra diğer dinler anlamında kullanılıp bizim dilimize de girdi. En dindar olanların dahi, hala sürdürdüğü, lafta dışlanan fakat uygulamada inançlarının bir parçası olarak kafalarda yaşıyor. Canlıların evriminde kökenlerin kalıntılarının devam etmesi gibi inançların evriminde de en eskiler atılamıyor. Bir belgesel izledim, Madagaskar’ın bir bölgesinde Hıristiyanlar 3-5 yaşındaki çocuklarını sünnet ederlerken, anlatan, bu da Hıristiyan geleneği değil diyordu ki adamın biri sünnet derisini ağzına atıp yuttu. Sunucunun Madagaskar Hıristiyanlığında daha önce gördüğü şaşkınlarına bir de bu eklenince az daha kusuyordu. Dün gece de Filipinler’de deri altına kutsal taş , sokan Hıristiyanlar vardı. Boşuna “Herkesin dini kendine” lafı üretilmemiş. İnsan bir şeye inanıp, inancının doğruluğundan eminken, diğer garip şeylere inananların da insan olduğunu aklına hiç getirmiyor. Bu işi “Hangisi doğru” diyerek sorgulamaya başlamalıyız. Din değiştirmek amacıyla değil, toptan silebilmeye debelenmek, becerebilmek amacıyla.
  24. Bunca çelişkiyi çözebilmek, en son gelen hükümlerin hangileri olduğuna dair yazı tura atmak gerektirir. Yazılması 3 halife dönemine dek uzayan, yeminlere dayanan, halifenin yeter bu kadar, yoksa bitermeyeceğiz diyerek kestirip attığı, kopyaları çıkarılıp birkaç camiye gönderildikten sonra bulunan ayetlerin gizlendiği, arap yazısında henüz,ünlü sesleri oluşturacak işaretlerin olmadığı dönemde kağıda alınan, I. Velid'in binden fazla elif eklediğini iddia ettiği, ahzab suresini bakara suresinden daha kısalttığı ve birçok değişimler yaptığı bugün tercümelerde parantez içinde açıklamalar eklenerek değiştirilen kitabın orijinaline nasıl ulaşacağız da uygulayacağız. Şu almanların elindeki, Hz. Osman dönemine ait Sana kitabındaki ayetlere esre ötre işaretlerini, bu gün okunan şekle göre koysak, elimizdeki kitaplarda bulunmayan diğer ayetlere seslileri kim koyacak? İşimiz zor vesselam, unutalım gitsin.
  25. Sayın Uyurgezer, Kadınlar cehenneme tamam bunu anladık. Cennette kadın yok peki niçin kadın yerine huriler ve kabuklarının içindeki inciye benzeyen gılmanlar veriliyor? Hayri- Hayriye Ulvi- Ulviye Kadri-Kadriye Nuri- Nuriye Cezmi-Cezmiye Cemil- Cemile Huri- Huriye Soldakiler erkek adı, sağdakiler ise kadın adıdır. Cennette kadın yerine verilen Huri ismindeki erkekler insanın beynine öyle bir yerleşmiş ki, kadın olarak değerlendiriliyor. Kaytan bıyıklı, fidan boylu, kara kaşlı bu yağız delikanlıları cennete gidenler karşılarından görünce hüsrana uğrayacaklar. İşte benim en büyük üzüntüm bu, insanın yanlış algılamaları. Üstüne üstlük yanlış anlamaları önlemek için tüyo da verilmiş. Orada üreme yok, Huri Beylerin adet günü de olmaz demişler.
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.