Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

ibn-i meymun

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    71
  • Katılım

  • Son Ziyaret

ibn-i meymun tarafından postalanan herşey

  1. Dayı dur anlamadım, tek tabanca, tek başına mı demek? Adem peygamber değil mi, dünyada yaşayanlara doğru yolu göstermek için gönderilenlerden? İnsanlar sapıtınca onlara yol göstermek üzere gönderilen peygamberler dışında başka görevleri var demek. Ama bu konuda en şanslı olanı, beslemek zorunda olduğu cehennemlikten bir tane var evinde. Diğerlerinden tüm sülale kızlarını, kendilerini mehirsiz hibe edeni, cariyelerini, nerede güzel cehennem ehli görse yeni evler yapıp yanına almak zorunda kalan, sonra kıskanan,,, aa tamam anlamaya başlıyorum, tek tabanca keyf etmeyi. Darmanağın dünyayı toparlatıp keyfini kaçıracak Ademin, kadın. Yollar barajlar yaptırtacak, yüksek binalar, düzenlenmiş süslenmiş parkalr bahçeler.Bitkiler rüzgarın tohumlarını saçtıkları yerde değil Ademin istediği yerde tabur kurabilecek. Sayın Uyurgezer, Şimdi anlamaya başlıyorum, bunca kadını nikahlayıp,(92 deniliyor) ve bunlara ek nikahsız, savaş ganimetlerinden cariye seçiminde ilk hakkı olan; bunca kadınla nasıl baş edebilsin. Zavallıları cehenneme göndermekten başka umarı kalmamış, çözüm bulamamış demek.
  2. Ben de bazen uzun yazıyorum ama yazılanların önemli kısmını yazık ki okuyamıyorum. Yukarıda eklediğim satırları okuyup yazmaya başladım. Yazdıklarınızın gerisini daha sonra okumaya çalışacağım. Benim yazdıklarıma yanıt pek göremiyorum, denk geelmediğimden olabilir ama, yanıtınız için teşekkür ederim. Öldürülen ilk halifeleri şu anda farklı iddialar olmasına rağmen Ali'nin öldürttüğünü savunan kesim var. Kerbela olayı onun çocuklarının müslümanlar tarafından öldürülmesi (Yezid). Konu Yahudi ve Hıristiyanları müslümanları öldürmelerinden yakınmalar. Sanki Müslümanlar birbirlerini öldürmüyorlar, öldürmemişler gibi. Ve Müslümanlar tarafından öldürülen müslümanlar diğerinin öldürdüklerinin 5-6 katı olarak hesaplandı, kaynağı ve sayıları bulup yazacağım. İranla Osmanlı arası savaşlar, Kölemenler, Anadolu isyanları vs İnanç farkı nedeniyle yapılan savaşlar derseniz bazılarında haklısınız, asıl nedenler farklı tabi
  3. Ya sin de bunlardan biri ve Elbette apaçık; Okuma yazma öğrenmeye çalışan birinin unutmamak için tekrarları. İnsan hayalleri ile bunlara sayfalar dolusu yorumlar yazar, sonra bunlara da tefsir diyorlar. Doğup yaşayıp ölüyoruz, her canlının geriye bıraktığı sürekli değişimlere uğrayan DNA molekülü, İnsanın ve bazı canlıların buna ek öğrendiğini, yeni gelen nesile bunları öğreterek bırakmasıdır. İnsan geliştirdiği teknolojiyi de bırakıyor, sahip olduğu mallarını,kurguladığı yanlış ve doğruları. Doğruları ayırıp sürdürmekten aciz insan, sözde mükemmel canlıdır. Sınırlı duyuları bugüne dek var olmasını sağlayabilmiş de olsa hatalar yapar, hep doğru kavrayamaz. Diğer canlıların kamuflaj renkleri, biçimleri, çevrenin rastgele oluşturduğu doğal oluşumları bir şeylere benzetme hataları yapar. Sadece yeryüzünde değil bulutlarda yıldızlarda figürler çizer burçlar üretir. Fikir yürütebilen zihni vardır insanın doğru veya yanlış. Samanyolu tv de erzurum -http://video.bilgiblog.com/video/haber/videoara/sabah_ezaninda_gorunun_bulut_gozler- Konya’da -http://www.vaziyet.net/tag/konyada-cikan-goze-benzer-bulutlar/- Aynı film İnegölde -http://betaplayer.dailymotion.com/video/x5hqjn_bursa-nın-inegöl-ilcesinde-ezan-oku_webcam- Adıyamanda, Manisada, Tokatta aynı film, yerel tv lerde haber, aynı evler gündüz vakti ezan efekti ekleyerek sabah ezanı olduğu yalanıyla. Sadece algılama hataları yapmaz, bunların sonucunda ürettiği düşünceleri de yanlış olabilir. İnsan zihni yaratıcıdır, yarattığı sanat hoşa giden, farklı ürünlerdir. Yaratan insanın ürünlerinin diğerleri üzerinde çok farklı etkileri vardır hele bunlar diğerinin hayal edemeyeceği kadar uçuksa.. Sanat ulaşamadığı arzularının, korkularının, eksikliklerinin tamamlayıcısı olduğunda kabul görür. Canlı varlıklar hep doğrulara varamaz, yaratan da hatalar yapar dener, devam ettirir olmazsa yok eder. Ona öğretilenlerden birisi de, içgüdüsel destek ile de öğrendiğini korumaktır. İçgüdüsel destek; öğrendiklerinin kendi benliğini oluşturması nedeniyle varlığını koruma amacıyla ortaya çıkar. Ve beyinler ancak bu bilgiler doğrultusunda olanları kabul edip geliştirebilir. Beynine kayıt edilenleri silebilmek biyolojik olarak da zor olmasına rağmen, bu her bireyin sahip olduğu özellik değildir. 9 köyden kovulanların, arada bir çıkan insanların özelliğidir. Bu nedenle çoğunluk hep yanlışları savunur. Lavoisier'in başı kesildiğinde bir matematikçi "onun kellesini kesmek 1 dakika, ama insanlığın böyle bir başı dünyaya getirebilmesi yüzlerce yıl" demiş.
  4. Afferin 10 burada yok galiba, alkış smileyi
  5. Ay, Allaha dönüşürken, önce nur oldu, erişilmez. Nasa'nın gidemeyeceği, ulaşılamaz kutsal. Kafir astronotlar nur'un üzerinde yürüdü, taşını tozunu memleketlerine getirdi. Nurun parçalarını analiz ettiler. Sembolünü yani putlarını, Kabe ve Hacer-ül Esved taşı ile hala kullandığımız putlardan biridir AY. Öpülmekten el sürülmekten aşına, kırıla şimdi 1000 sene öncesinin yarısına küçülen kara taş, defalarca yıkılıp yeniden yapılan kabe gibi ve her yaptığımız caminin minaresinin, kubbesinin üzerine koyduğumuz Ay putu gibi değildir. Korunmalı herkesin ellemesi engellenmelidir. Bir kaya bulup yenisini yaparız derlerse buna sözüm yok. Paganların ortadoksluğa da girmiş kutsal pınarları bizde de var. Anadolunun her yeri son yirmi yıl öncesine dek bu kutsal kaynaklarla doluydu. Kuraklık, kutsallarımızı içindeki balıklarıyla bitirdi. Sadece Urfadaki destekle varlığını koruyor. Bir zamanların Tanrıların yıkanıp seviştiği havuzlarımızı araplar kadar olup koruyamadık. Ama onlar ta Cidde'den reverse osmos ile arıttıkları Kızıl deniz suyunu kabeye zemzem diye pompalıyorlar. Hem de eskisi gibi değil içinde koli basili de yok. Kim anlatacak Araba mübarek kara taşı korumak gerektiğini? En azından biz İstanbulda iki camide kırılan parçalarını tuğla gibi koruyoruz. Put Allah da olsa korunmalıdır. İnancın insana verdiği mutluluğa ihtiyaç, daha sürecek. Yeni bilgileri öğrenmek eğitim ister. Eğitim olmayınca, insanlarımızı boşta bırakmamalıyız. Benim yazı karıştı Kontrol edip düzeltmektense; Demek istiyorum ki, Korunması gerekenleri tespit edip koruma altına almalıyız.
  6. Karanlık saçlarından Tutarak aydınlığı Karanlıkta karanlık Bir kuyuya hapsetti Karanlık aydınlığın Çıkarıp yüreğini Karanlık kişilere Karanlıkta yedirdi. Karanlık karanlığın Diz çökerek yanına Karanlık düşler kurup Yayıldılar dört yana Karanlık yol üstünde Kuruldu her köşeye Karanlık evler oldu Karanlık kentler oldu Yüreklere karanlık Kara kara oturdu Karanlık kişilere Karanlık amaç oldu. Sonra her kara kişi Bir “kara köpek” olup Karanlıkta karanlık Kişilere satıldı. Büyüdükçe büyüdü Karanlık karanlıkta Karanlık karanlıktan Kara günler getirdi İnsanın insanlığı Böylece elden gitti. Suna Aras
  7. Ben 1 haftalık üyeyim. Epey de yazdım. Birçoğu son 10 iletiye bakıp adı ilgimi çeken konulara tıklayıp oldu. Sonra atlayarak bir kaç satır okur yazarım. Bu davranışım nedeniyle konuları saptırmış, tv tartışmalarındaki gibi konu ile uzaktan yakından akrabalığını bırakın komşu dahi olmayan şeyler yazmış olabilirim. Bu konuya da aynı yöntemle daldım. Konuyu açanın ilk satırı, derken ikinci falan tüm yazdıklarını okumuşum. İLK KEZ belki 2-3 de olabilir. Sonra moralim düzeldi, benim yazdıklarım gibi anlaşılmaz şeyler yazanlar varmış dedim kendi kendime. Teşekkürler arkadaş, Saygılar. Walla konu adı çok güzel, yoksa bunları yazmazdım
  8. Dayı tam oturtmuşsun bunu. Yine fundusuma girdin. Ademe üfleyen ruh burundan üflemiş dinlere göre. Kulaktan üflenir, eğer ruh dersek kişiliğe. 7 yaşına kadar kulaktan üflenenler genelde nasır yapar beyinlerde. Ve insan yedisinde neyse yetmişinde de odur demişler. Bu söz, bizimkilerin Bacon'dan Freud amcadan önce ulaştıkları ruh üflemeyle ilgili, çelişkili atasözlerinden doğru olanı. Kulaktan üflenen ruhunu değiştirebilen tüm insanların ellerinden öperim. Anadolunun kıracında sendeki bu ruhu oluşturup geliştiren saint'lerin evliya sanılanların ve saz çalıp bu ruhun türkülerini söylerin eteklerini öperim. Seni değiştirebilen Kamil abilerin bana göre var olan eksikleri ulaştıklarıyla önemini yitirdi, hırkalarına secde farz oldu. Değişimin, gelişimin, doğruya ulaşmanın önemli basamağı senin kulağından üflenen yol. Ve sen bunun devamını getirmiş yolun yarısından çoğunu çoktan geçmişsin. Fakat aklına koy ki yol tek değil yüzlerce. Merdivenleri çıkmak, sırıkla atlayanlar gibi aşağı düşme olasılığı daha az olan yol. Merdivenleri çıkmanın da farklı yolları var. Önümüze çıkan merdiven ise rastlatısal. Sen bir merdiveni görüp deneyen, yarı yolda nefesi kesilmeyensin. alıntıdaki yazdığın son satırını sildim kusura bakma, Yanlış mıydı, evetse evet. Hayır ise, hayır çok açıklama gerektiriyor yaw fener ise kaldı, hiç anlayamadığım konu
  9. Bunların devamını 53. ayeti de yazın,kadınlar çoğalınca, kıskanma, kıskançlığın söylenememesi ama her şeyi söyleyeni.
  10. Ben de bir zamanlar imamlık yapmıştım. O zamanlar üzülmüştüm ama iyi ki atmışlar yoksa cennet yüzü göremeyecekmişim.
  11. İlk homindilere ait bulunan kemik parçalarından onların vücut biçimleri, boyları, nasıl hareket ettikleri, beslendikleri yiyecekleri, yaşları anlaşılabilmekte, toplumların evrimi kurgulanmakta. Bulunan bir tek diş, kafatası kemiği parçası ya da parmak kemiğinin dili 100 yıldır çözülmüş durumda. Küçücük bir buluntu üzerine onun hakkında oluşturulan tanımları, daha sonra ona ait bulunanlar da desteklemekte, daha çok şeyler söylenebilmesini sağlamakta. Eski çağları çözmeye çalışan dedektifler artık ileri teknoloji ile de donandıklarından söylediklerine karşı çıkanlar bizimki gibi toplumlarda kaldı. Cehaletimizi, kişiliğimiz durumuna gelmiş önyargılarla birleştirince apaçık doğruları görebilmek olanaksız oluyor. Ayrıntılı düşünebilmek ise bu insanlardan çok uzak. Burada darwinizmle ilgili bir konuyu hızla geçerken rastladım, ben Afrikaya gitsem 1 milyar yıl yaşasam zenci olmam imkansız derken, önyargılarının onu ulaştırdığı mantıksızlığın farkına varamaz. O da haklı tabii ki kendine göre, cehaleti ve sınırlandırılmış düşüncesi, 6000 yıl önce dünyaya geldiği iddia edilen bir Adem Havva çiftinden Norveçlinin ve Afrikalının bunca kısa sürede nasıl oluştuğunu aklına soru olarak getirtemez, anlatıldığında ise bunu düşünebilmesini bırakın duymaz bile. İstediğiniz kadar anlatmaya çalışın kesinlikle duymaz, yazı ile verseniz yazıyı göremez. Familyamıza ait şu an tek türüz. Bu bazı canlılarda dar bir bölgede bir familyaya ait tek türün varlığına rastlanmakla birlikte, genelde aynı türe ait birkaç tür bir arada yaşamlarını sürdürüyor. İnsanın bilinç, dil ile geliştirdiği kültürel değerler farklı bir tür ile birlikte yaşayabilmesini güçleştirmiştir. Aynı türe ve ırka ait insanın oluşturduğu devletler arası ve bir millet içindeki farklı görüşlerin birbirine böylesine düşmanlığı, belki de familyamıza ait tek türün dünyada kalmasını sağlamada rolü oldu ve sadece biz kaldık. Şimdi de birbirimizi yemeye çalışıyoruz. Dünya küçüldükçe veya insan nüfusu arttıkça şiddetin yoğunluğu artmakta. Geçmişte birçok olaylar, savaşlar oldu şimdi bu konuda daha uygar olduğumuzu sanmayın. Tarihten öğrendiğimiz savaşların aralarında genelde on yıllar var, ve bunlar bölgesel. Yaşamı boyunca hiç savaş görmemiş nesiller oldu. Bu savaşlarda ordular, askerler birbirini öldürürdü. Orta Asya’daki talancı toplulukların şehirleri basma yakma olaylarını ayıracak olursak kitaplarda okuduğunuz savaşlar açık arazilerde iki ordunun birbirine girmesidir. 1. ve 2. Dünya savaşlarındaki ve şimdi olduğu gibi eski savaşlarda yerleşim bölgelerinde yaşayan kadın ve çocukların etkilenmesi nadir olaylardı. İnsanın evrimi ile ilgili konu başında sunulan türler geçmişimizle ilgili her şeyin bulunduğu iddiasında olunduğunu kanısı uyandırabilir. Fosiller eskilerde bu canlıların yaşamış olduğunun kanıtıdır. Şimdi ya yok olmuş, ya da bunlar değişerek başka türleri oluşturmuştur. Değişim geçirerek ortama ayak uyduranlar bir süre daha dünyada var olabilmiş diğer bireyleri soylarını sürdürememiştir. Sadece insanın değil, her türün evriminde incelenen 3 konu var. -Patern denilen filogenetik geçmiş, yani soy ağacı. -Bulunan bir fosilin süreci. Yani daha sonra bu tür ne oldu hangi dallara bölündü, hala var mı, ne biçimlere girdi. Sonraki yıllarda atası bu olan fosilden hangi zamanlarda hangi türler oluştu, kimler bu güne gelebildi hangileri çıkmaz sokağın sonunda kaldı? -Biyolojisi, yaşam biçimi nasıldı, nelerle beslenir, nasıl hareket eder, boyu posu, beyni vs nasıldı. Bu konulardaki kurgular fiziksel değerlerin tam olarak ölçülmesi gibi kesin değildir. O fosilin geçmiş ve geleceği hakkındaki bilgileri o zamanlar yazılmış bir kitabı açarak okumak olanaksızdır. Biyolojisi hakkında dahi doğru kararı verebilmek son 50 yılın bilimine ait. Genelde Darwini destekleyen, şimdi yüzde birin altında da olsa Lamarc'tan bir şeyler ekleyen. Bu iş bir milyon parçadan oluşmuş bir puzzle’dır. Puzzle’ın tüm parçaları henüz bulunmadı ki yerlerine oturtulabilsin. Fakat yerlerine oturtulanlardan resimdeki dağları, ormanları, hayvanların kaç ayak üzerinde yürüdüğünü, dedeler ve torunlar bir arada yaşayan büyük aileyi görebiliyoruz. Eyvah okunmayacak kadar uzun olmuş, İtiraf; ben de okumuyorum böyle uzun yazılmışları.
  12. Dayı ve Çelikbilek Bize dokunan yok, savaşın dışında kaldık ne güzel. İyi buldunuz bunca top tüfeğin içinde sevgiyi. Ama nasibini alan da yok, savaş daha mı güzel yoksa?
  13. Bugün de 12 Mart, fakat 1971 değil
  14. Dayı, Sen söyledikten üç beş ay sonra da olsa buraya üye oldum sonunda. Sık görüşemediğimiz için en azından senden farklı sözler duymak buraya girince mümkün oluyor. Diyalektik tevhid diye bir şey yazmışsın. Nedir bu yaw, teki sıfırlama var mı bunun içinde? Bildiğimiz tanınmış dinlerde, benim en hoşuma giden, tüm canlılar ruhsuz iken, yani yaşam için ruh gerekmezken; Mahlukattan birine kendi ruhundan üfleme ile, Adem'i ruh sahibi yaptı ise ve bu ruh ta nesilden nesile üfleme ile olmayıp üreme ile aktarılırken, ruhun da bölünerek çoğalabilme özelliğidir. Aynı canlı madde gibi, sadece ölümsüzlüğü apayrı bir özellik. Bu nedenle beden mumyalama işinden cayıldı. Bu da ilk üfleyenin çoğalması, sayısının artması demek. Hem de insanın kendi arzuları ile. Önceki cümleye ise dedim, senin kabullere göre ilerliyorum haaa. Bende öyle bir koşul yok. Ve bu yazdıklarımla seni haklı çıkartmaya çalışıyorum, artık bana dayının avukatı diyebilirsiniz. Yalnız bir koşul var işin başında, ruhundan üfleme şartı gibi beni gülümseten bir şey. Bu nedenle tekilin sayısının, şimdi 7 milyar olmasını gerektirir. Yalnız burada bizler eşeyli ve dolayısı ile mayoz bölünme ile oluşan canlılarız. Zigotta, oluşan ruh sanırım spermden geçme. Çünkü ruh sahibi erkek. Hıristyanlık başlangıçta kadınların ruhu olmadığını savunuyordu. Ruh sadece insanda yani erkekte vardı. Erkek insan, kadın ise erkeğin ruhunu ve bir damla menisini taşıyıp besleyen ruhsuz bir heyvan. Sonra ilk feministlerin baskısı ile kadınlar da bir ruh kazandı. Fakat erkeğe göre zayıf bir ruhtu. Yani ruhun güçlüsü ve zayıfı oluşturuldu. İslam başlangıçta bu fikri desteklerken çocuğun babadan anneye geçtiği ve bir erkeğin neslinin kurumaması için oğlu olması gerektiğini söylüyordu. Hala aynının söylüyor çünkü bilgin artsa da değiştiremezsin. Ama şimdiki insanlar kıvırmanın çeşitli yollarını buldu. Öğrenmeyip öyle bir şey isalmda yok demek, kendilerini kandırmak için yeterli. Kızı evlendiği adamın çocuğunu doğuracaktı, kızın babası neslini sürdüremeyen ebder olarak bu dünyayı terk edecekti. Bakınız kevser suresi. Sen aldırma onlara, kulluk et, kurban kes Asıl ebder sana ebder diyenlerdir, biz sana kevser şarabını vereceğiz. Ama şimdi biliyoruz ki, insan bir damla meni değil bir damla meni içindeki milyonlarca spermlerden sadece bir tanesi+annenin yumurtasının ürünü. Zigot oluşursa; yumurta belli, o tek çünkü, sperm ise seçilmiş ya da, o sıradaki bir hareketin, bacağını oynatmanın, hapşırmanın, en küçük bir hareket değişiminin şansını arttırdığı milyonlarca spermden sadece biri. Rastlantı işte burada da var ve ilişkide başlıyor. Ve diğer milyonlarca ruh da, pardon sperm de o sıralarda sınavdan geçemeden yok olup cehennem riskinden kurtuluyor. Tüm bunlara göre hikayenin düzeltilmesini, ulemaya bırakıyorum. Buradaki her şeyi bilen arkadaşa Admin lütfen davetiye göndersin de cahil kalmayalım. Ruh menide ruh yok; çünkü, bir süre sonra geliyor deniliyor, bu çelişik düşünceyi de ekleyip her soruya yanıt vereni yormayalım. Hadisin birinde bebeğe ruh 120. günde, diğerinde 40 gün sonra verildiğini söylemiş Hz. Muhammet. Bu da erkeğin ruhunu çocuğa aktarılmadığı anlamına gelir. Çünkü ilişki bitti, 120. gün veya 40. günü kim hesaplayıp da ilişkide bulunup ruhundan üfleyecek. Tanrının, dua dinlemek günah affetmekten daha zor ve onu daha çok meşgul eden başka işleri var demek. Çünkü bu boru değil, nane ruhu değil, insan ruhu. Cinsel ilişki dışında şimdi de tüp çocuklar çıktı bunların da takibi gerekli. Tövbe yarabbi. Bunlara göre erkek sadece bedenin oluşmasında kaynak, ruhunun ucundan veremez. Yine nasıl olduğunu bilmediğimiz bir şekilde aynı kaynak ruh verecek. Erkek yine ebder, beden nedir ki önemli olan ruh. Sınavdan geçecek ruh. Allahın ruhu, kendi sınavından insan bedeni üzerinde geçecek. Öz eleştirinin muhteşemliğine bakın. Sonra kıyısı köşesi yakılarak cezalandırılacak. Sonsuza dek. Aracılar dert etmesin, keyiflerine baksınlar, beden yok olup gidiyor zaten gözlerimizin önünde. Sınanan ve sınayan aynı. Çok şükür ki meymun oğluyuz, insanın işlerine akıl sır erdiremeyen, aptal, ruhsuz ama kıllı, ve traş olmayan naaber?
  15. Benim için önyargılarla insanın ulaştığı bilgilere, bilime karşı duranlar çoğunluğu oluştursa da söyledikleri önemli değil. Mutlaka arada bilime çomak sokanlar olmuştur. Karşılıklı alıntı yazılardan böyle olduğu anlaşılıyor. Ekvatoral kuşaklar ve dünyanın her yerinde binbir emek ve kısıtlı desteklerle toprak eşeleyenleri kutluyorum. Çocukken insanın sorduğu sorulara çevresinin verdiği tabletlerde yanıt bulamayıp, çocuksu meraklarını yitirmemiş, köreltmemiş, insanın öğrenme özelliğini kendilerine yutturulan zırvalara feda etmemmiş kişiler bu insanlar. İçlerinde 90 yaşına ulaşmış ama hala çöllerde kökenlerimizi öğrenmek için çalışanlar var. Antroplolojide şu an kesinlik yok. Birbirine yakın farklı birkaç görüşten hangisinin doğru olduğu, bu varsayımların taraftarlarının elbirliğiyle araştırılmakta. Buluntuların yetersizliği, bunlara ulaşmanın güçlüğü, ve bulanan birkaç kemik parçası ile o canlıların ürettikleri çanak çömlek dahi olmayan aletlerden, sadece türlerin dallanmasını değil davranışlarımızın kökenlerini de öğrenmek için çaba gösteriliyor. Kesin bilgilere hala sahip değiliz ama birkaç bin yıl önceki insan beyin ürünlerine göre, o zaman yazılmış senaryolarla kıyaslanmayacak duruma gelindi. Tarihlendirmede, geç tarihlerde artık kullanılmayan karbon14 izotopu yerine nötron bombardımanı ile izotop potasyum40ın ,izotop argon39 ve 40 a bozulumlarına dayanan yöntemler, elektron spin rezonans yöntemi ve; bu kadar kısa sürede, yukarıda yazılı türlerin yanına son yıllarda eklenen 20 den fazla tür ve binlerce kemik buluntusu yanında; insanın yağmur için duaya çıktığı, 2-3000 yıl önce yaratılmış masalları öne sürenlerin haklı olabilmesine imkan var mı? "
  16. Sütü bol annelerin çocukları şanslı. Erkek evlenirken gelecekteki çocuğu için bunu da kontrol ettirmeli. Doğada dişiler eş seçerken çok ince eleyip sık dokurlar. Tüyleri en parlak olan erkek tavuskuşu, en güzel ve sağlam yuvayı yapan erkek dokumacı kuşu veya erkek çardak kuşu, dişiyi kapar. Neden erkek? yuvayı dişi kuş yapar derseniz bu insanın yanlış gözlemi sonucu yanlış kanaati. En güçlü erkek aslan, bufalo, hipopotam, keçi harem sahibi olurken doğal seçilim sağlıklı nesillerin ortaya çıkmasını sağlar. Bu devirde aşk, seçim için 9. sıraya düştü. Aşkı ilk sıraya yükseltmek için uğraşan romantikler yenildi. Sütü bol kızları seçerseniz mama parasından da kurtulursunuz, çocuğunuz da doğal ve sağlıklı beslenir. Fakat artan sütle kaşar yapıp satamazsınız, yamyamlık unutturuldu. Onu da sütü olmayan annelere satma olanağı var. Erkek seçimi için önemli koşulları da kızlar yazsın, benim aklıma paradan başka konu gelmedi.
  17. Dayı seni görmeden bilekliğe yazdım. Nasılsın? Anlık gelip geçici korkuların, cehennemi uydurarak sürekliğini sağladık. Ne olmuş panter seni kovalarken duyduğun korkudan, yakalandığında yoksun, kaçabilirsen mutlu. Müzmin korkular yaratarak, yok ediyoruz neydi o sevgi mi ne diye bir şey varmış ya, te işte onu. Keyfimizi kaçıran masallar uydururken hoşuna mı gitti ulemanın, ne çıkarları oldu kimbilir? Bakteriler sana helal Dayı, keyfine bak. Alemi kavrayabildiğimiz kadarına yeterli demesek de bizi idare ediyor.
  18. Sevgiye önem veren din, en yakınlarda hıristiyanlık gibi gözükse de, bu konuda en yukarıda yazılanlara bakın. Ben okumadım ama konunun adından belli onların da ne haltlar yedikleri. Sevgiye ait ilk kanıtlar üst paleolitik döneme ait, mezarlardan ve kemikleri kırılanın tedavi edilip toplumun işine yaramadığı halde, bakılmış, yardım edilmiş, ömrünün sonuna dek yaşatılmış insanların fosillerinde buluyoruz. Bu dönem insanlık tarihinin cennetidir. Tertemiz nehirlerde balıklar kaynıyor, her tarafta yenilebilecek av hayvanları, hormonsuz bitkiler, bunca besine karşın çok az sayıda seyrek sepildek insan grupları. Ve 20-30 kişiden oluşmuş gruplar içinde, dinler yokken; sadece şamanizm kırıntıları ile ölenin anılarına saygı gösterilip, mezarına bir günlük yoldan çiçekler getirilip uğurlanırken; var sevginin sek olanı, pek su katılmamışı. Yaşamdan çok şeyler beklemeyi öğrettiler değil öğrendik, yanlış yola sapan insandı çünkü sevgi bitti ölümden korkan, öbür tarafı yarattı, öğrenemeye hazır olana kakaladı sevgi bitti savaşa gönderdiğin çocuğa niyaziye masallar okuduk sevgiyi sahteleştirerek neolitik dönemi başlattık tarlalar yaptık buğdayla birlikte kaygı ektik sevgi altta kaldı. anlık tasaları kronikleştirmek için ne gerekiyorsa bize yaşam için gerekli olan hava, su ve besinlerin yanına bir sürü ürünler yaptık, asansör, uzaktan kumanda, para bunların yanında öğrendiğimiz değil, genlerle aktarılan sevgi duyumuzu körelterek. Üst paleolitikte ulaştığımız cenneten kovduk ademi, 6000 yıl önce yeniden başlatmaya çalıştığımız dünyaya gönderdik. Ama hala yaşamdan daha çok şeyler istemeyi yeni nesillere öğreterek onları kandırmaya devam ediyoruz. Bir zamanların yalanlarını pekiştirerek, yenilerini ekleyerek, ulaşamadıklarında mutsuzluğun kucağına sevgisizliğe iterek. Bakalım, diğer maymun türleriden ne kadar uzaklaşacağız uygarlık uğruna.
  19. Gerçekten ne melamet soruymuş bu. Ve Dayı sen ne fena adammışsın, fillah etmişsin HBB'i.
  20. Günün en doğru sözü yazık ki sadece bugün için geçerli Bugün 11 Mart 2010
  21. Hayvanlar genlerinden gelen özelliklerle kendini beslemek, korumak, soyunu sürdürmek, sahiplendiği bölgeye başkalarını sokmamak için didinir ve diğerlerini öldürür. Bu özellik insan denilen hayvanda da var. İnsandaki görünümü ise bir kedinin daha zayıf olana yaptığından çok daha vahşi. Erkek otoburların hareme sahip olmak için aralarında yaptıkları kavganın yanında, insanın yaptıklarındaki vahşet kıyaslanamaz. İnsan geliştçe bu artmakta, oluşturulan, birleşmiş milletler vs gibi kurumlar bunu önlemekten uzak. Evet biz geliştikçe, sahip olduklarımız, tüketim maddelerimiz arttıkça, bunlara sahip olanlara saldırılar da artmakta, sahip olanın açgözlülüğü dinmeyip daha çoğunu istemekte. Bunlar doğal ama geliştirdiğimiz toplumsal üst yapılar da vahşeti körüklemekte. İnançları yaymak dahi savaş nedeni. Hele islamda tam doruğa ulaşmıştır. "Müslümanın müslümana yaptığını kimse birbirine yapmamıştır" sözünün nedeni küffarın öldürdüğü müslümanların 6 katını, müslümanların müslümanları öldürmesindendir. Bu 4 halife döneminde Ömer ve Osman'ın yine müslümanlar tarafından öldürtülmesi ile başlamış, kerbala ile devamı en bilinenlerindendir. Bugün de Irak, Nijerya, Filipinler dünyada nerede müslüman varsa sürmekte. Hicaz hattında tren bombalayıp Osmanlı askerlerini öldüren Araplar, bölgesel mezhep çatışmaları, Saddamın hardal bombaları bu katliamların en hafifleri. Emevilerin Endülüse çıkmaları, Fransa sınırlarına dayanmaları sırasındaki yaptıkları katliamlar, Abbasilerin Güney Hazar vahşetleri, esir aldıkları Türk oyamaklarına yaptıkları açılan bu konunun gözlerini kapattığı, yazanın aklının ucuna gelmeyecek olaylardır. Çünkü amaç şu anki geri kalmışlık komplekslerini bastırmak, elinden bir şey gelmemenin ezikliğini örtmeye çalışmak.
  22. Bugün 4 ya da 5. günüm. Benden sonra gelene, hoş geldin hakkımı elde ettim sanırım. Üstelik bunca az zamanda 15-20 yanıt vermiş biri olarak, herkese selam ve saygılar.
  23. Bence kimseye çiçek vermeyin. İnsanlar çiçekleri çok seviyor, bahçesi olan bahçesinde, olmayan evlerinde saksıda, vazoda çiçek barındırıyorlar. Birbirlerine en çok verdikleri hediye çiçek. Evlenenlere nikahta çiçek, sevgiliye çiçek, hasta olana hastanede çiçek, ölene camide kilisede mezarda çiçek. Kesme çiçek, saksıda çiçek. Balkon, pencere kenarında çiçek, serada çiçek. Bu pencere kenarındaki çiçekler yüzünden 2009 yılında 248 kişi kafaya saksı düşmesi nedeniyle ölmüş, binlerce yaralı ve sakat var. Çiçekler üzerine şiirler yazılıyor, sevdiklerine gülüm benim gibi laflar ediyorlar. Çocuklarına çiçek ismi veriyorlar. Bu gelenek nedeniyle çiçek yetiştirmek için harcana emek, tüketilen kaynakların değeri nedir bilmem ama milyarca doları geçer sanırım. Peki çiçek nedir? Bitkilerin evriminde en son ortaya çıkanlar çiçekli bitkilerdir. Çiçek, çiçekli bitkilerin üreme organıdır. İşte insan da, kadın olsun erkek olsun bir canlının cinsel organına aşık bir başka tür acayip bir canlı. Kendisi bitki olmadığı halde, bitkilerin üreme organının rengini, şeklini, kokusunu seven sapık mahluk! Sevecekseniz laleyi değil billuru sevin.
  24. Canlıların sınıflandırılmasında primatlar sınıfının uçlarında küçük ve büyük insansılar grupları var. Büyük insansıların grubundaki 5li dala, biz familyamızın şu ana ulaşabilen tek türü olduğumuz için oymağın adı yerine kendimizi yazabiliriz. Çünkü içine sokacağımız oymakta ne Homo neanderthalis sapiens kaldı, ne de hobbits de denilen Homo floresiensis kaldı. Sınıflandırmanın bu grubunda olanlar İnsan Şempanzeler Goriller Orangutanlar Gibonlar Biz maymundan gelmedik, zaten bir maymun türüyüz.
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.