Zıplanacak içerik

ibn-i meymun

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

ibn-i meymun tarafından postalanan herşey

  1. Doğruları bulmak için kanıt aramak bilim yaygınlaştıkça, insanın sık başvurduğu yol oluyor son yıllarda. İnsanların kendilerinden dahi gizledikleri şüpheleri artmakta, şüpheleri yok etmek için denize düşenin sarıldığı yılana döndürdüler bilimi. Bunu yaparken bilimi yılan gibi eğip büküp çarpıtarak becerdiklerini sanıyor şarlatan kafirler. Nasıl olsa şarlatana inananlar her dönem çok. Bilimin inanç inadı adını verdiği insanın kabullerini sürdürme özelliğinin gelişen yöntemi, apaçık ortada olan yanlışları örtmek, doğru olduklarını kanıtlamak için bilimi çarpıtmak. Kutsal kitaplarda, bilim ile ulaştığımız doğruları aramak ise yaptıkları en masum iş. Bunları yaparlarken, kendilerini ve dinlerini sorguluyorlar aslında. Destek arayışı içindeler. Ve bu yaptıkları, asla sorgulanmaması gereken inançlarına ters davranışlarıdır. Kafir, işte bu işlerle uğraşanladır. Kaptan Cousteau’yu, Einshtein’ı Müslüman ilan edenlerdir. Bugün, Cüneyt Ülsever isminde birisi Hürriyet’te yazmış. Ben hiç gazete okumam bir arkadaş bu yazıyı okumamı istediği için okudum. http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/14060498.asp?yazarid=3&gid=61 Saidi Nursi’nin, bilim ile dinin zıt olmadığı iddiası nedeniyle onu bu topraklarda yaşayan en büyük düşünür olduğunu yazmış. S. Nursi’nin din ilimleri ile fen bilimlerinin birlikte okutulduğu üniversite açma düşüncesi nedeniyle onu yeniden değerlendirmeliymişiz. Bilimsel yöntemdeki, deneyerek öğrenme insanın ilk çağlarından beri kullandığı, hatta hayvanların da öğrenmede başvurduğu yol. Bu yöntemi bilim yaratmamış, yöntem geliştirilerek adı bilim olmuştur. F. Bacon ile bilimsel yöntemin geliştirilmesi ve bilinçli denemeler başlamış. Son yüzyılda ise bu yöntemin nasıl çalıştırılacağı belirlenmiştir. Yaşadıklarımızdan kendi deneyimlerimizden, bize daha önce öğretilmeyen konular hakkında fikir edinebiliriz. Fakat bizde oluşan bu düşüncenin doğrultusu, eski bilgilerimizle oluşmuş kişiliğimizin doğrultusundadır. Görebilme alanımız kafamızdaki kayıtlarımız ile sınırlıdır. Bu sınırın dışına çıkabildiğimizde bir buluş yapmış oluruz ve bir varsayıma sahip oluruz. Dinde bu varsayımlar sadece gözlemlerimiz ile değil, insanın hayal alemi ile de oluşmuştur. Hatta sapıkların halüsinasyonları, vahşi bir hayvanın kovalayıp da kurtulabilen insanın, doğal afet sırasında korkudan transa geçmişlerin ayıldıktan sonraki ürünleridir. Karizmatik şarlatanların; çıkarı olanların çıkarlarını korumak için uydurukları; doğru değerlendirilememiş toplumsal olayların da etkilenmeleri ile oluşmuş; şu an sorgulandığında boş oldukları apaçık ortada olan varsayımlardır. Değiştirilmeleri yasaktır. Değişimleri ancak, yaşam ve üretim biçimlerinin değişmelerine bağlı, yüzyıllar süren, bu yıllar içerisinde değiştikleri, fark edilmeyecek süreç ile gerçekleşir. Bilimde ise durum tam tersidir. Varsayımı ortaya atan yaymadan önce, kendisi olanakları ile test etmelidir. Hata bulunamaz ise yayınlanır, yayın sonrası ilgili binlerce kişi tarafından sorgulanarak hipotez durumuna gelir. Ve sürekli geliştirilir. Yüzyıllarca yerinde saymaz. Değişimleri sadece insan yaşamının değişimine bağlı olmaz, gelişen teknoloji ile ve diğer bilim dallarıyla bağlantılı sürekli sorgulanarak geliştirilerek olur. Bu sürekli yenilenen, sürekli daha doğruya yaklaşan bilgi ile eski çağ insan beyin ürünlerini desteklemek olanaksızdır. Birbirine adapta etmek için, her ikisinin de çarpıtılması gerekir. Yaptıkları da bu.
  2. ibn-i meymun şurada bir başlık gönderdi: Hayvanlar Alemi
    Tüm canlılar var olmak için birbirlerine bağımlıdır. Var olabilmenin diğer koşulu da av olmaktan kurtulmak ve beslenmek. Bitkiler besinlerini kendileri üreten canlılardır. Bunun için de öncelik havadaki karbondioksit, su ve güneş enerjisidir. Hayvanlar da bitkilerin ürettiği besinleri onları yiyerek bir kısmı da diğer hayvanları avlayarak besinlerini sağlar. Buna besin zinciri deniliyor. Avlanmak ve av olmaktan kurtulmanın ilk yolu pasif bir özellik olan kamuflaj. Kamuflaj avlayan için de gerekli av olanın gizlenebilmesi için de gerekli. Kamuflaj dışında çeşitli hileler aldatmacalar da genlerle aktarılan özellikler ve içgüdülerden oluşur. Zehirli yılan renk ve desenindeki zehirsiz yılanlar, arı renginde sinekler, yosun biçimli balıklar gibi milyonlarca özellik kamuflajın örnekleri. Türlere özgü aldatma yöntemlerinden, avlanmak ve avlanmamak için de davranışlar var. Bunların da büyük çoğunluğu içgüdüsel olmasına karşın, sonradan öğrenilmiş olanlar da var. Birçok türde görülen yakalandığında ölü taklidi yapma, kınkanatlı böceklerde dahi var. Bu tür özellikler kamuflaj gibi olmayıp, aktif davranışlardır. Tilkinin yakaladığı kuş kurtulamayınca hareketsiz kalarak ölü taklidi yapar. Çevrede kaçışan başka avlar olduğundan çantada keklik ölü avını yere bırakan avcı diğerleri ile ilgilendiğinde taklitçi kuş uçarak kaçar. Yüzlerce kuş türünde var olan bir güdü bu. Bazı yılan türerinde de var. Tehlikeye karşı sürüyü uyarma sesleri tüm sürünün kaçmasını sağlar. Bu özellik hile olarak da kullanılmakta, bölge kavgalarında da kullanılmakta. . Yiyecek bulan kuş, tehlike alarmı tonuyla bağırarak diğerlerinin kaçması sonucu gördüğü yeme sahip olur. Sahte alarm verme, böcek görüldüğünde de evcil hayvan yemliklerinden yem çalma sırasında da birçok türde gözlenmiş. Suya ekmek atarak balıkların toplanmasını sağlayan oltacı balıkçıllar dahi doğada var ve bu davranışın suya ekmek atan çocuklardan görülerek öğrenilmiş olduğu dahi öne sürülmüş. Bu davranışın nadir görülmesi ve ancak bazı bireyler tarafından uygulanıp balıkçıl kültürüne girmemesi bu iddianın nedeni. Kuşların bir kısmı yere toprak üzerine yuva yapar. Ve her türlü avcıya karşı korumasız oldukları sanılabilir. Fakat her türün kendine özgü öyle numaraları vardır ki biz bunu önce zeka sanabiliriz. Aslında bu davranışlar içgüdüsel. Genlerle aktarılan bilginin böylesine karmaşık olması, ve muhteşemliği, bizim bunu zeka olarak düşünmemizi sağlar. Soğuk iklimlerde yuvalayan yağmurcun tilkilerin besin kaynaklarından. Yuvasında yumurtalarının üzerindeki yağmurcun kuşu, yakınlarda bir tilki gördüğünde, tilki onu görmeden yuvasını terk edip otların arasında gizlenerek fare taklidi yaparak tilkiye doğru koşar. Tilki onu kovalamaya başlayınca yuvadan uzaklaşacak yönde koşar, tilkinin içinde yumurta veya yavru olan yuvayı görmesini engeller. Bu davranış, zihinsel olarak, düşünülerek, sonradan öğrenilerek gerçekleşmez. Tilkiyi gördüğünde nasıl davranacağı, oynayacağı rol yağmurcun kuşunun genler ile aktarılan bilgileri arasında var. Buna da sonradan öğrenilmediği için pasif biliş deniliyor. Aktif biliş ise algılarımızla bilgi toplama, bunları çözümleme, kıyaslama, toplanan bilgileri birleştirme, ve sinir sistemine işlenmesidir. Yağmurcun kuşunun bilişi sadece bu kadar değil daha ne rolleri var onun. Yuvada yatarken sürekli çevreyi gözleyen kuşun uzaklarda bir tehlike algıladığında tehlikenin üzerine gidip yuvadan uzaklaşırken yere yapışıp koşarken fare taklidi yapmakta, hatta fare sesleri de çıkarır. Diğer numarası, fare değil kuş olmaktır. Yine yuvadan uzak bir yere gider fakat fare gibi sürünerek değil uçarak. Tilkinin görebileceği açıklıkta bir yere konarak kuluçkaya yatar pozisyonunda bekler. Saldırgan sahte yuvaya geldiğinde yuvadan ters yönde uçarak uzaklaşır. Sahte yuvayı inceledikten sonra kurnaz dediğimiz tilki onu takip edecek olursa gerçek yuvadan uzaklaşmış olur. Diğer aldatma yöntemi yine yuvadan uzağa gidip kuş sesiyle ötmesi yırtıcıya yaklaşıp uzaklaşarak hem görsel hem işitsel olarak onu etkileyip yavrulardan uzaklaştırması. Diğer taktiği ise kırık kanat gösterisi. Yuvadan uzakta yaralı rolü, tilkiyi ona yönlendirdiğinde kanadını sürükleyerek, bazen düşüp kalkarak kaçması ile gerçekleşir. Bazen de tek kanadını çırparak yarım metre havalanıp düşmesi, yerde yana yatması, gösterinin büyük alkış alacak rolü. Bu sırada peşindeki kolay av ümidindeki tilki ile yuvasından her 10-15 metrelik uzaklaşma tehlikenin uzaklaşmasının garantisi. Yaşam işte böyle aldatmaca ve hilelerle doludur. İnsanlara kızıp hayvanların masumluğunu savunanlara duyurulur.
  3. Yahudi ve oradan alıntı yapan İslam kaynaklarına göre Ademin dünyaya gelişi 6000 yıl önce. Bunu peygemberlerin yaşları ve aralarındaki zamana göre hesaplamaktalar. Yeryüzünün ve evrenin ortaya çıkışı hakkında ise bu konuya girilmediğinden zaman verilmemekte. Ancak bulunan fosillere göre insan 100.000 yıldan beri bizim biçimizde dünyada dolaşmakta. Dünyanın yaşı ise 4.4 milyar yıl. 4.400.000.000 İlk canlılar siyano bakterleriler ise 3.5 milyar yıl önceden beri hala varlar. Bunlara mavi yeşil algler diyoruz. 2.9 milyar yıl önceden kalma ise stromatolit fosilleri bulundu. Sudan karaya çıkış dünya yaşına göre çok eski değil 600 milyon yıl önce. 600.000.000 65 milyon yıl önceki katastrofik olay dinazorların yok oluşu ve memelilerin hakimiyetinin başlamasına neden oluyor. Lucy ismi verilen insansı austrolopithecus 3.5 milyon yaşında. İlk hominid 2.2 milyon yıl önce Homo habilis ve Homo ergaster. 1.85 milyon yıl önce Homo erectus ve 1.5 milyon yıl önce bu türün dünyaya yayılışı ve gittiği dünyanın farklı ortamlarında evrilerek yüzden fazla tür arkaik insanların ortaya çıkışı başlıyor bulunan fosillere göre. 150 bin sene önce de; kısa süre öncesine dek bizim atamız daha sonra bizimle melezleştiği sanılan Homo neanderthelis var. 30.000 yıl öncesine dek yaşamış. Bunun gibi familyamıza ait birçok arkaik insan türü var olmuş. Şimdiki bilgilerimize göre bunlar hep Homo erectus'un torunları. Goloyatlar var, Cebeli tarık ve güney Afrikada yaşamış 200.000 yıllık fosilleri bulunan. Bizimle birlikte dünyayı en son işgal etmiş bir hominid te Endonezya Flores adasındaki Homo hobbitler var. Tükenişleri 12.000 yıl önce. 30 bin yıl önce soyu kurumuş neanderthellerin nasıl yok oldukları bilinmiyor ancak, hobbitleri insan yok etmiş, yemiş. Bu bilgiler kanıtlanınca önceleri karşı çıkan Vatikan şimdi 6000 bin yıl önce bu insanlara Ademin peygamber olarak gönderildiğini gevelemeye başladı. İnsan Ademden sonra bilinçlenip insan olmuş sözüm ona. Diğer hayvanlardan farkı yokmuş. Böylece evrimi dine de adapte etmek için debelenen kurulları var. Yoksa 6.000 sene önce yaratılmış Ademle Havva çiftinden bunca çeşit insan nasıl oluşsun. Çinli, İsveçli, Türk, Kızılderili,Fransız, alman, aborgine vs. Bizde Harun Yahyanın tercüme edip yayınladığı eski yazılarını, Vatikan artık pek önemsemiyor artık. Kıvırmanın başka yolunu arıyorlar. Şu anda ise en büyük sorunları, Adem'den önce de insanın dinlerinin olması, eserler yapması, Ademden 4000 yıl önce tarımı icat etmesi. Aklınıza bunları açıklayabilecek fikir gelirse Vatikana bildirin sizi kardinal, papa hatta İngiltere kralı bile yapabilirler.
  4. ibn-i meymun şurada yorum gönderdi lennartim'nın blog başlığı içinde lennartim'ın/nin Blogu
    Ben bu soruları, herhangi bir tapınağa ait olmadığı ve çeşitli yerlerden alınıp derlendiği için sormuştum. Hazırlayanın, 10 yıldan fazladır internette dolaşan yazının eski bir tapınaktan alıntı olduğunu eklemesi yanlış bilgi aktarmasıdır. İçeriği için bir şey yazmadım. Saygılarımla,
  5. Sadece Yılbaşını kutlama geleneği mi Hıristiyanlardan, batıdan, aldıklarımız? Bunlara karşı çıkanlar çoğunluktayken azınlığa düşmüş olmalarına rağmen hala var, ve son yıllarda yeni itiraz konular da bulup eskileri yanına ekleyerek, karşı çıkmakta ve bu kişilerin oranı artmakta. Yalnız seçim yapılarak karşı çıkılıyor bunlara. Başlangıçta tamamına olmasına rağmen, batıdan aldıklarımızın hepsine karşı çıkılmıyor artık. En radikal olanlar dahi karşı çıktıkları batıdan gelme gelenek ve buluşları seçip kullanmakta, bazılarına karşı çıkmaktalar. Bu da dışarıdan gelen geleneklerin zaman içinde yerleştiğini göstermektedir. İstedikleri kadar çeşitli konulara, deşip buldukları nedenlerle karşı çıksınlar, değişimleri yavaşlatsınlar, sonuçta bir şey fark etmeyecek. Bir zamanlar gavur icadı denilerek matbaaya karşı çıkılmıştı. Şimdi matbaaya, otomobile, bilgisayara, telefona karşı çıkan kaç kişi var? Tv ye karşı olanların sayısı ne orana düştü? II. Mahmut'un Tunus'tan getirttiği fesi, kavuk sarık yerine kullandırmaya başladığı zamanki isyanları düşünün. Sonra Atatürk'ün Rum palikaryaların milli kıyafeti olan fakat batıda bizim sembolümüz haline gelmiş fesi kaldırmasına karşı çıkanlar, bunun Osmanlı giysisi olduğunu sanıyorlardı. Şimdi fesle dolaşan yok ama daha geri gidip Yahudi sarığını kafalarına koyan çok. Muhafazakarlar neleri muhafaza etmeye debelenir? Korumaya çalıştıklarının geçmişinin bilincindeler mi? Asla. Türkiye’de İslam geleneği, kuralı olduğu sanılan Hindu, Budist, şaman, Harran dinleri hatta Hıristiyan ve Yahudi adetlerini de sürdürmekte, ve bunlar da savunulup korunmakta. Ancak yakın tarihte girenler ve eskilerin bazıları ise seçilip ortaya atılmakta. Eskilerden seçilenler ise bu Noel gibi pek tutmuyor. Ben de almamız için seçmemiz gerektiğini düşünüyorum. Çünkü genellikle o kadar zırvalar ki. Ancak bu zırvalar artık yerleşmiş, ve İslam kuralı sanılmakta. İsa’nın yaşamı çok eskilere dayanmakta. Yazının icadının başından beri var olduğunu kanıtlayabiliyoruz. En çok benzeyeni eski Mısırda, 4500 yıl öncesinden kalma Abidos kültü hiyerogliflerde. Osiris’in bakire İzis’i hamile bırakmasında Horus doğmakta. İsa’ya ait aynı hikaye, Orion takım yıldızdaki 3 yıldızın gösterdiği yerde dünyaya geliyor, iki kişi gidip orada buluyor. Horus 7 yaşında çobanlığa başlıyor, cüzamlıları iyileştiriyor, körün gözünü açıyor, 30 yaşında da asıl görevine başlıyor, İsanın kendini peygamber ilan etmesi gibi. Horus güneş tanrısı ışık saçıyor, rakibi Set karanlıklar tanrısı. Işık iyiliğin karanlık kötülüğün sembolü aynen Hıristiyanlıktaki gibi. 12 havarisi var Horus’un, bunlar bildiğimiz aylar, ocak, şubat vs. Sümerlerde de 12 havarili benzeri var. Yunan mitolojisinde da çok benzeri var. Ben önceleri, Zeus’un bir ölümlüye aşık olup, hamile bırakıp Hercules’in doğmasından Hıristiyanlığın etkilendiğini düşünüyordum, kendi kafama göre. Böyle değilmiş, benim varsayım yanlış çıktı. Şimdi Niğde’nin Bor kasabasının bulunduğu yerde bir Roma şehri vardı Tyana. Burada da bir ermiş kişi var İsaden 30 yıl önce aynı hikayeler onun için de uydurulmuş. Tanrı apollon’un bir bakireden oğlu Appolonius. O da İsaya ait tüm hikayelere sahip, 7 uyurlardan, 12 havariye, ölü dirilmeden, cüzamlı ve kör doktorluğuna kadar sıfatları olan peygamber olamamış bir ermiş kişi. Bizim topraklarda yaşamış. Ama hiç doğmamış ve yaşamamış İsa gibi karizmatik bir kişilik yaratmak daha çok tutmuş insanlar arasında. 34 kişi de onun yaşamını yazınca 40 sene önce öldü deyip ortaya koca bir din çıkmış. Bu dine sonradan sahip çıkan Roma yaymak için uğraşıyor. 361 yılında Papa I. Julius kuzey barbar paganlarını bu dine almak, onları kolay yönetmek için de pagan Druizm dininin bir ritüelini kutlamalarını Hıristiyanlık içine katıyor. İsa’nın da doğum gününü onların gün dönümü 25 aralık tarihine alıyor.Günlerin uzamaya başladığı bu günde druidlerin inancına göre güneş ölüyor ve ana tanrıça yeni bir güneş doğuruyor. Mısır da da Horus’un doğum günü 25 aralıktır. Druidlerin de bir Klauss dedeleri var ren geyiklerinin çektiği kızağıyla gelip fakirlere ve çocuklara hediye getiren Noelleri. I. Juilus bu adamı da aziz yapıp, Orta Doğunun çöllerinde doğan bu dine kar, buz, kızak katıp evrenselleşmesinin ilk adımlarını atıyor. Bizim din oluşurken bunlardan haberleri olmadığı için dinimize girmemiş bu ritüelin kutlanmasında ne suç olabilir ki? İletişimin bunca geliştiği çağda tüm dünyaya yayılmış gelenek bizde de olsa cehenneme mi gideceğiz? Üstelik bizler paleolitik kültürü hala yaşatan ve onlardan ibaret canlılarız. Yaşam biçimimizin değişmesi ile bunları birazcık değiştirip geliştirmişiz. Önemli olan tüm kabullerimizi sorgulayabilmek boş varsayımların tümünü terk edebilmek.
  6. Nihayet suçluyu buldum, şu adamın adresini bilen varsa lütfen bana bildirsin. Uçarken arabamın üzerine hem de tam kapının yanıdan aşağı doğru tuvaletini yapmış. Nedir benim başıma gelenler, kuşlar bitti şimdi de bu süpermen çıktı.
  7. Elbette İslamın şartlarının 5 olduğu Kuranda yazılı da değil, bu koşulların listesi de yok. Fakat çeşitli ayetlerde namaz, oruç, zekat, hac var ve tekrarlanmakta. Allahın varlığına ve Hz. Muhammet'in onun elçisi olduğuna inanılması da çok sık tekrarlanmakta. Bunlar sonradan çeşitli imamlarca listenip düzenlenmiş, İslamın koşullarında en önemlileri olarak belirlenmiştir. Düzenlenme sırasında bizim dilimizde olan Allahın varlığı ve Hz. Muhammetin elçiliği konusunun başına aynı anlamda arapçası kelimei şahadet lafı da eklenince liste eğitsel içerik kazanmış. Beyinlere yerleştirilip, birkaç nesil sonra kesin bilgi olarak pekiştirilince, kuranı hiç okumadığı halde, ta günümüz insanı dahi Kuranda herşeyin bulunduğu ön kabulü ile mantık yürüterek bunların kuranda İslamın koşulu olarak yazılı olduğunu sanmakta. Bunun aksini inançlıya kanıtlamak olanaksızdır. Yukarıları okumadım, (okumayacağım da), ben henüz iki günlük üyeyim, bu konuyu son iletiler içinde görünce son birkaç yazıya bakabildim sadece. Gidin bir Afrikalı mümine, 5 vakit namaz kılan Kuranı kendi dili okumuş Malezyalı mümine sorun bakalım İslamın şartları nelerdir diye. Mısırlı biliyor ben sordum. Ancak bu böyledir diyebilmek için yüzlerce kişiye sormak gerek. Bir de Rahman kelimesi geçiyordu. İslam tarihine bakacak olursanız, okullarda okutulan din kitaplarına baksanız da yeter; Bedir Uhud ve Hendek savaşları sonrası Mekke'ye dönüşten sonra yalancı peygamberlerle savaşlar var. Ve bunların bir kısmının katli için hadisler de bulunuyor. Baharat yolu, o zamanın yarımadasında bedevi yaşamında önemli değişimlere neden oldu. Nakliyecilik, ve Hint ve Avrupa ürünlerinin ufak tefek ticareti de başladı. Geleneksel tüketim maddelerine yenileri eklendi, değişti. Yaşamın değişmesi üst yapıyı da doğal olarak etkileyecekti. Tek tanrılı dinlere geçenler olduğu gibi kendini mehdi, peygamber ilan edenler çoğaldı. Hz. Muhammet Mekkelilere kendini kabul ettirdikten sonra yalancı peygamber adı verilen diğerlerini yok etti. O Mekke ve kuzeyi ele geçirmişti. Zaten kervanları Yahudilerin ticaret üssü Mediye kadar taşıma yapıyordu. Diğer peygamberlerden en güçlü olanının adı Maslama o da yarımadanın güneyinin hakimi.Hint gemileri ile ilişkide o ve onun allahının adı rahman. Tek ilah yani Al İlah değil. Maslamanın işi görüldükten sonra Al İlah'a bu isim de eklenerek Arapçaya bu Hint kökenli kelime yerleşti. Salah yani bizim namaz dediğimiz gelenek zaten Kureyş dininde putların bulunduğu mekana yönelerek uygulanan bir ibadetti. Aynı oruç ve hac gibi. İslam Kureyşin bu ibadet yöntemlerini ortadan kaldıramadı. Gelenekleri birden yok etmek çok zordur. Sadece başlangıçta salahın yönü Kudüs'e çevrilmişti. Güçlenilip Yahudiler kovulduktan sonra bu yine aynı mekana çevrildi. Bu arada Yahudilerin tatil günü Cumartesi ve Cumartesi namazı da cuma gününe alındı. Evet namazın nasıl kılınması gerektiği, günde kaç kere, ne zaman, kaçar rekat bunlar kuranda yok. Bugünkü duruma getirilmesi I. Velid (Emeviler) dönemidir. Kabe'nin Hz İbrahim tarafından inşa edilmesi ise Abbasiler döneminde ortaya atılmış varsayım. Ve bu konu da 5 vakit vs. inançlı kişilerle tartışılacak konu değildir. Onlardan bu yazdıklarım için şimdiden özür dilerim. Çünkü onlar bu şekilde öğrenmiş ve kabul etmişlerdir. Ne demiş Einshtein "bir insanın ön yargılarını değiştirmek, atomu parçalamaktan zordur"
  8. Bilimi ret ederek nereye kadar gerileyebileceksiniz merak ediyorum. Bugünkü biyolojinin temeli olan Evrimi boş varsayımlarla ancak kendi kafanızda ve bilimden yararlanan fakat aşağılamak için kanıtlardan uzak sadece ön yargılarından ibaret çoğunluğunun ortamında savunabilirsiniz. Hastalandığınızda, bu günkü bilgi ile oluşturulmuş teknolojiden yararlanırsınız. Fakat bu teknolojinin ardındaki bilgiyi ret ederek. Yanlışlardan oluşmuş kişiliklerin çok geçmiş zamanlardan gelen önyargıları hala devam edeceğe benziyor. Bu nedenle de kendimiz hiçbir şey üretmeden bilgiyi, değil, teknolojiye sadece borç alarak sahip olacağız. Bilgiyi geliştiremeyeceğiz. http://www.turkish-media.com/forum/topic/182395-turkiyede-evrim-bozgunu/
  9. The Monkees'ten I wanna be free
  10. Bende kitapları var, bilgisayarda da olsun istedim. Ve Allah razı olsun dedim size. Ancak İngilizler mi Amerikalılar mı ne yasaklamışlar bu linklere girmeyi.
  11. Oldu mu ya, e biz bu oymalara, tahta sandığa, kandillere mi dönüp namaz kılıyoruz? Yoksa duvarlarına mı? Onlar da yıkılıp yıkılıp yeniden yapılmıştı. Sembolik nesne ise bunlar, sembolün ne işi var dinimizde? Bence acele kaldırılmalı bunlar. Tövbe yarabbi, put diyesim geldi. ?
  12. Bu resimler domateste olduğunu kanıtmıştır. Siz de bir insan kesip gösterirseniz, size de inanacağıma söz veriyorum. Ama sakın maymun kesip hile yapmayın. Hiç olmadı bu konuda kobay olmasın türdeşlerim.
  13. Okudum artık ölebirim. Ancak tamamını okumadım, çünkü okuduğum satırların hepsi de yanlış bilgiler içeriyor. Aklımda kalanlar; -İnsan bu dünyada 100.000 yıldan beri var olduğundan ve bulunan en yaşlı Neanderthal 160.000 yıl öncesinden olduğuna göre 300 küsur bin yıl önceki mezarı yapan arkaik hominidin türü nedir? Bulunan ilk mezarlar neaderthallere aittir. Mezarlarının en eskisi 70.000 yıllık, Shanidar adamı ise 42.000 yıl öncesinden. -100 yaşını aşarak ölen ABD liler elektrikli sandalyeye mi uğramaktalar? -Bu güne dek yaşamış insan sayısının 46 milyar olduğu tahmin ediliyor. Bunların da 7 milyarı şu an yaşamakta olduğundan yazıdaki sayıda insan kaç yıl sonra ölmüş olacak? 2050 yılnda nüfus 14.5 milyar buna göre hesaplayalım. gibi zırvaları da izninizle ben ekliyorum
  14. ibn-i meymun şurada yorum gönderdi lennartim'nın blog başlığı içinde lennartim'ın/nin Blogu
    Bu tapınak neredeymiş? Kaç yılında yapılmış? Hangi dine ait?
  15. ibn-i meymun şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Politika Bilimi
    Yanıtınız için teşekkürler. Söylemek istediklerimi sizin de ifade etmeniz nedeniyle ayrıca teşekkür ederim. Ben de önce benzer birkaç cümle yazıp silip değiştirmiştim. Filistindeki olayları, 1000 yıldır yaşadıkları topraklarından kovulmalarını ile savumaya çalışmak ikimizin de yazdığı gibi pek mantıklı değil. Hukuk gerek evrensel, gerek sınırlar içinde olsun, zamana göre değişken olmasına rağmen; Orman kanunları en modern hukukun temelini oluşturur. İnsanlar da hep bu kanuna göre davranır. Haksızlığa uğrayan gücü yetersiz olandır. Güçlü olan ise hep haklıdır, istediği kuralları çaktırılmayacak şekilde yazarlar.
  16. İslamı, Endülüsten, Filistinden nasıl kovdularsa, amaçları Anadolu'dan da çıkarmaktı. Bunu engelleyen Atatürk'ü, memleketten kovmaya çalışanları yetiştirdik şimdi.
  17. Geçmişi değiştirmezsiniz. Keşke anlamsız bir kelime değil ama işe yaramaz. Atı kaptırmışsın artık, köprüden atla geçiş yok, Üsküdara Kırım üzerinden Karadenizi dolanıp hemen varıyorlar bu devirde. Eskilerde ise bu soruyu soranın derisi yüzülürdü, capcanlı, diri iken. Zaman nasıl değiştiriyor insanı. Çok şükür ki maymun oğluyuz, bana ne insandan.
  18. Konu çok güzel de, bazı maddeleri uygulamak için Hindu veya vejetaryen olmak gerek. 11. maddeye uymak için ise öldürmeden yemeliyiz onları ama zorunluluk koşulu vardı galiba. Bizim beslenmemiz zorunluluk olarak kabul edilebilir. Çok sayıda yabani hayvanı öldürmemek için de balık yemeyi kesmeliyiz. İnsan ilk olarak köpeği evirdi. Sonra keçi, koyun inek domuz gibi hayvanları evcilleştirdi. Yemek için. Gücünden yararlanmak için ise at eşek, deve, lama, fili kölesi yaptı. Kesinlikle onlara iyi davranmalıyız, onları köle etsek, etini sütünü yumurtasını yesek de, iyi davranmalıyız. Onlara yaptıklarımızın sınırlarını koyarak biz sadece kendimizi kandırmış olmuyor muyuz? Ya besin zincirinin en üstünde olanlara kızmak, yani ceylanı parçalayan leopara, Afrika mandasını henüz öldürmeden butlarını yemeye başlayan, karnını deşen aslanı suçlamak, yem olanın tarafını tutmak. Bu da aslana haksızlık etmek değil mi? Bu kuralları yazanların içinde istakozu canlı canlı kaynar suya atan yok mu sanıyorsunuz? Ben de, ********* bulduğunuz fareye, sülüğe yapılan haksızlığı kınıyorum. Tüm bunlar sadece kendimizi iyi hissetmek için uydurduklarımız olamaz mı? İşte bunlar da farklı bir bakış.
  19. ibn-i meymun şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Politika Bilimi
    Önce meşruluk neye bağlı, kime göre? Toprağının elinden alınmaması için orada yaşadığın meşru süre kaç yıl olmalı? 50-60 yıl ise bu süre doldu, artık oralar İsrail'in. Bu süre yetmez daha uzun süre yaşanması gerekirse; daha da gerilere gidelim, M.Ö.900 de Davud'un bu topraklarda kurduğu İsrail devletini niçin işgal edip yerleştiler. Onlar bin yıldan çok daha fazla orada yaşamışlardı. 1000 yıldır (ki bu zaman doğru değil) yaşadıkları topraklardan sürülenleri savunmak, İsraili yargılamak için yeterli neden mi? Biz de Konstantinopolisi kurup Ayasaofya gibi bir eseri yapan 330 yılından 1453 e kadar orada yaşayanları kovalamadık mı? Şimdi biz de, bakın atalarımızın toplarla yıktığı surlarınızı da tamir etmeye başladık diyerek terk mi edelim İstanbul'umuzu? Geçmişimizin yaptıklarından özür dileyerek. Kafamızdaki doğrular ile yargıladığımızda kendimizi haklı görmek kolay. Ya bunlar yanlış ise?
  20. Henüz birkaç dakikalık üyeyim. Herkese Merhaba

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.