Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

tülvent

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    2.806
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    81

tülvent tarafından postalanan herşey

  1. ABD' de yapılan bir araştırma, aşkın bilimsel bir temeli olduğunu doğruladı. Aşık olmak için de, saniyenin beşte biri kadar bir sürenin yeterli olduğunu ortaya koyan Syracuse Üniversitesinden bir grup bilim adamı, insanların aşık olduklarında kendilerini mutluluktan bulutların üstünde uçar gibi hissetmelerinin nedenine de açıklık getirdi. Profesör Stephanie Ortigue başkanlığındaki ekip tarafından yürütülen araştırmaya göre, aşık olan bir kişinin beyninin 12 ayrı bölgesi, oksitosin, adrenalin ve dopamin gibi keyif verici kimyasal maddeleri salgılamak için koordinasyon içinde çalışıyor. Araştırmanın sonuçlarının akla getirdiği; '' o halde insan kalbiyle mi sever yoksa beyniyle mi? " sorusunu yanıtlayan Ortigue, bunun aldatıcı bir soru olduğunu belirterek; "Ben beyniyle olduğunu söylerdim. Ancak kalp de işin içinde. Çünkü bu karmaşık duygu, beyinden kalbe ve kalpten beyine giden bir sürecin ürünü. Kalbimizde görülen bazı belirtiler, beynimizden kaynaklanıyor olabilir" dedi.
  2. http://www.youtube.com/watch?v=bHS16WvqVzE
  3. Kalbin iki çift bir tek atarak, beyin fonksiyonlarının bir süreliğine ''çevrim dışı'' çalışmasını gerçekten çok güzel anlatmışsınız GeceKuşu... Valla tebrikler Bayıldım. Pekiii, aşka direnmek, vazgeçmek gerektiğinde hangi dosyalar çalışmaya başlıyor ve bu programı izi kalmadan nasıl kaldırabiliriz? Bu konudaki cevabınızı merakla bekleyeceğim. Sevgiler Ve duygusal zaaflarımıza yenik düşmeyen beyinler dileğiyle...
  4. tülvent

    YAŞASIN SÜPÜRGELER

    Yazını çook büyük bi keyifle okudum... Seni cadı seni! Ama ''tatlı'' sından...
  5. tülvent

    YAĞMURLAR DİNMEDEN GEL

    '' ... Çok güçsüzüm, çok dermansızım, çok yorgunum, çok umutsuzum. Ondan yana değil, kendimden yana bu sefer umutsuzluğum. Ben artık kendimden umutsuzum! '' Sözcükler yorgun, yalnızlığım yorgun... Ve ben susmaktan yorgunum, kalbim çarpmamaktan...
  6. tülvent

    Malikanem, Ben bir de Maria Callas...

    Bir süreliğine de olsa, kuğu gibi süzülmek... Hiç fena değil! Harikasın
  7. “ Kalbin çok önemli gördüğü birini, sevme, arzulama ve içinde hissetme durumudur aşk ” Aslında biten değil, bitmeyen aşklar acı verir... Aslında, sonuna kadar yaşadığın değil, doymadan kalktığın aşklar ızdırap verir... Aslında, karşındakinin suçlu olduğuna değil, kendinin suçlu olduğuna inandığın aşklar, hayatı mahveder... Sorumluluğu karşı tarafa değil, kendine yıktığın aşklar, içini acıtır... Cız ettirir... Aşkın acısı, keşkelerin sayısıyla orantılıdır... Keşkeler fazlaysa, aşkın acısı çoktur... Keşkeler yoksa, artık aşk da yoktur... Ve yarım kalan aşklardır acı olan.. Aşkı bitirmek, suçun karşı tarafta olduğuna inanmaktan geçer... Suçun karşı tarafta olduğuna inanamayanlar, “keşke şunu da yapsaydım” diyenler, aşkı bitiremezler... Aşkı bitirmiş gözükseler de, acıyı yok edemezler... Aslında biten değil, bitmeyen aşklar acı verir... Artık ulaşamazsın... Oysa hala ulaşmak istersin... Aşk ya direkten dönmüştür... Ya da bir nebze yaşanıp, yarım kalmıştır... O durumda yarım kalan ya da direkten dönen sevgiliyi umudu yoksa görmek istemez insan... Umudu varsa, yarım kalan aşkı takip etmeye devam eder... Kadın ve erkeğin yarım kalan aşkları değişiktir... Kadın yarım kalan aşkının, bir başka kadınla mutlu olmasını hiç istemez... Onu biriyle görmek istemez... Mutluluk haberini duymak istemez... Hele hele evlendiğini hiç işitmek istemez... Acı çeker... Acı, öfkeyi biriktirir... Erkek de yarım kalan aşkının, bir başkasıyla olmasını arzulamaz... O günlerde aşkın bittiğini söyleyen gururu ile aşkın bitmediğini söyleyen duygusu arasında hüzünlü ve öfkelidir... Yeni hayattan zevk alamaz, kolay aşık olamaz... Eski hayata gidemez, gururu izin vermez... Bu zamanlar, erkeğin en tehlikeli olduğu zamanlardır... Öfkelidir ve öfkesi şiddeti çağırır... Sevgili bir başka erkekle beraber olunca, erkek yıkılır, ama rahatlar... Yenilmiştir... Yenilgi, maçın devamından daha rahattır... Hiç olmazsa önünü görecektir... Yeni bir hayata ve aşklara gidebilecektir... Yarım kalan aşkın acısı; suçun ve sorumluluğun kişinin kendisinde olduğuna inanmasındadır... “Keşke” lerin çokluğundadır... Ve en acısı da budur. Alıntı
  8. tülvent

    Her şey... Her şey Yarım!

    Sağolasın canım. Hisseden o güzel yüreğine...
  9. tülvent

    Her şey... Her şey Yarım!

    Çok teşekkürler sevgili Aries. İlgi ve beyenin için...
  10. tülvent

    İZMİR/ Sefarihisar - Sığacık

    Küçücük bir kasaba... Seferihisar' ın 5 km ötesindeki sevimli bir liman kasabası... 16. yüzyıldan kalma yıkık dökük kalenin surları kasabanın üzerine bir avuç gibi kapanmış. Sığacık burası... Bir yıl önce '' Cittaslow '' ilan edilen kasaba... İtalyanca "citta" (şehir), İngilizce "slow" (yavaş) sözcüklerinin karışımından oluşan Cittaslow'u "sakin şehir" anlamına geliyor. Doğrusu, Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer bu girişimi ile Ege turizmine damgasını vurmuştu. Ama işin esası 1999'da İtalya'da temelleri atılan "Sakin şehir hareketi" nin bir parçası olmak! Seferihisar Türkiye'nin ilk, dünyanın 121. Cittaslow'u, yani sakin şehri oldu... Hareketin resmi amblemi de sırtında şehrini taşıyan şirin bir salyangoz. Başkan Soyer kararlı. Öyle Bergama Allianoi'deki gibi, meydanı boş bırakmaya niyeti yok. Çünkü, Türkiye'nin tek "Sakin Şehir" unvanı verilen Seferihisar'ın, bu özelliğini sürdürebilmesi için, Sığacık Körfezi'ne, orkinos çiftliğinin kurulmaması gerekiyor. Başkan Soyer, bu yıl 25-26 Eylül tarihlerinde bir "Cittaslow Festivali" düzenledi. Bu festival ile kurulmak istenen "Orkinos çiftliği" protesto edildi.[/center] Orkinos çiftliği deyip geçmeyin... Şayet Sığacık Körfezi'ne bu 700 ton kapasiteli balık çiftliği kurulursa, denizde 50 bin kişinin atığına eşdeğer bir kirlilik yaratacakmış.
  11. tülvent

    Her şey... Her şey Yarım!

    Gölgen sıyrıldığından beri gölgemden, Yarımım! Uçsuz bucaksız kollarıyla sardığından beri yokluğun, Sende, yarım aklım! İçimde biriktirdiklerimle Hareket edemeyecek kadar ağırım artık. Ellerin çekildiğinden beri ellerimden Kolum kanadım, soluğum yarım! Yalan, zamanın ''ilaç'' olduğu! Ayazıyla yaktığından beri rüzgarın Yarımım! Yarım yanan bir mumun ışığında, Anılarda, düşlerde hep aynı resim! Gitgide yakınlaşıyorum sana Gitgide uzaklaşacağıma... Kanatların çekildiğinden beri üzerimden Yarımın kaldığı yerde, aklım! Yüreğimi eziyor sensizlik, Yüzümü, yüzüne sürmek istiyorum. Sensizliğin dipsiz kuyusuna bıraktığımdan beri kendimi, Yarımım! Sevincim, gülüşlerim, uykularım, Bir zaman seninle tamamlanan hayatım, Doldurduğum bardak bile Her şey... Her şey yarım! Diğer yarısına hasret hep bir yarım! Bir dalgada sürüklendiğimden beri apansız , Dinmedi sızım. Kalbimde kocaman, karanlık bir boşluk, Açık bir yara, Tenimde hasretinin dudak izleri, Yarım kalan sevdamın hüznüyle Notları yarım bir şarkı gibi Şimdi yarımım! Ellerim, hep seni sakladığım yere dokunuyor. Orada benimle yaşayıp, benimle yaşlanıyorsun. Sende kalan; Hala senin olan sol yanım, Geri kalan hayatım, Aldığım nefes bile... Dedim ya; her şey yarım! Suskunluklarıma tutsak edilmiş düşlerimde, Dönülmez sınırlarda, Hala senin olan sol yanımla Tükeniyorum Merak ediyorsan...
  12. tülvent

    Son Düğüm

    İlginiz ve beyenileriniz için teşekkürler ediyorum dostlar... Kalın sağlıcakla..
  13. tülvent

    ÇOK ŞEY Mİ İSTİYORUM?

    Evet, bence biraz fazla şey istiyorsun sevgili Radya... Hatta biraz da değil; çok fazla! Bir kadın ve daha önemlisi ''anne'' olduğunu untmuş görünüyorsun, canım. Biz anneler her daim, güçlü, toparlayıcı, önceliği en yakınından başlayarak tüm sevdikleri olanlar için özellikle; hemen toparlanmak ve eski güçlü Didem olmak zorundasın. Kural bu! Oynasan bile... Çok insanca ve insana çok ait ''ağlamak ''bile lüks oluyor bazen işte, sevdiklerimizi üzmemek adına... Seni tüm yüreğimle hissediyor ve anlıyorum bitanem. Hep pırıl pırıl bakan gözlerin buğulanmasın bile, dilerim.
  14. tülvent

    bayram kutlaması

    Yüreğinizde sevincini hissedeceğiniz nice bayramlar diliyorum. İçimizi acıtan görüntüleri yaşamadığımız ve yaşamayacağımız, '' Kurban '' Bayramlarına...
  15. tülvent

    Son Düğüm

    Ben çaresizliğin böylesini yaşamamıştım hiç. Hiç böylesine sızlamamıştı yüreğim yokluğunda. Belki yoktun yanımda; Ellerin yoktu ellerimde, ama Bir şeyler vardı aramızda sımsıcak Hani anlatılmaz… Sen hayatımdaydın ya; Hiç o kadar yaklaşmamıştım bulutlara… Unutmaya başlamıştım En içli ezgileri, hüzünleri… Yıldızlar başucumuzdaydı sanki! Sen kanıma girmiştin ya; İstememiştim senin kadar hiçbir şeyi... Tek tek bağlıyorduk düğümleri. Sen yoksun ya; Ne yapacağımı bilemiyorum şimdi Sensiz, gözlerinsiz... Dokunduğun zaman yüreğini hissettiğim ellerinsiz… Ben böylesini tatmamıştım hasretin Susuzluğun böylesini duymamıştım. Dilimde, unuttuğum içli ezgiler... Bir parçam şimdi hüzünler. Tek tek çözülüyor bağladığımız düğümler. Susma öyle! Kahrediyor susuşun, İliklerime dek işliyor soğuğun. Bir de ayazın ekleniyor yokluğuna. Bilmiyorsun... Çaresiz sıkıca bürünüp anılarıma, Daha bir gömülüyorum yalnızlığıma. Yüreğim parçalanırcasına arıyorum; Bakışlarında yaşadığım sevgini. Sesini, yüzünü, gülümsemeni... Elimde değil çok özlüyorum seni. İster miydim hiç böyle olsun? Böylesine Utancını duymak ister miydim yenilmişliğin... Belki yoksun yanımda, Gözlerin gözlerimde değil, ama Hep son bakışın var aklımda. Madem bildiğini okuyor zaman; Madem geleceğe yazmamış, yazan… Bırak! Gözlerin yine yüreğime yaşadığını hatırlatsın… Gözlerim yine gözlerinde ateşler yaksın. Çözme n'olur! Bırak, son düğüm bağlı kalsın!
  16. tülvent

    YÜRÜYORUM

    İçinde birktirdiğin sessiz çığlıklar, bir güvercin kanadında uçup gider, dilerim Radya... İçimde hissettim dizelerini...
  17. tülvent

    LİMONLU PELTE

    Canım, bitanem... Yine beni peşinden sürükleyen bir yazını, tam da sabah akşam iğne yerken okumak, nasıl bir şeydir? Hem pelte gibiyim, hem de canım resmen limonlu pelte çekti. Keşke yanımda olsaydın... Bana da pişirseydin... İnsan kendini güçsüz hissettiği anlarda sevgi ve ilgiye, şevkate ne çok ihtiyaç duyuyor. Şöyle nazlanabileceği, nazının geçebileceği birine... Özlüyorum seni, biliyorsun değil mi? Güleç, sıcacık yüzün ve tatlı enerjin bana iyi geliyor. Canım kal sağlıcakla... Kalemine sağlık. Ben yatağa gidiyorum, iğneler uykumu getirdi yine, gözlerim ha kapandı ha kapanacak... Seni seviyorum.
  18. tülvent

    KALP BİR YUMRUK BÜYÜKLÜĞÜNDE DEĞİLDİR...

    Bitanem... Bazen sözcükleri yetersiz bulur insan. Öyleyim şu an... Her anlamda sabır diliyorum. Sevgili Radya, sen yetemedin değil kesinlikle! Bebek kediler anneden ayrı tutunamıyorlar yaşama, sen nasıl bakarsan bak... Üç kez yaşadık biz bunu; üç ayrı hüsranla... Biberonunu bile kaynattık, ana sütüne çok yakın değerde süt tozu, ısı mısı her şey nafile... Yok olmuyor canım, üzülme bu konuda. Nasıl da severdin babacığını... Işıklar içinde uyusun. Acısıyla tatlısıyla... Yaşam! Biz dişlileri arasında... O ne buyuruysa yaşıyoruz işte! Tatlı anlarınızın çok daha fazla olması dileğimle...
  19. tülvent

    ADI "PİA"

    İ NAN MI YO RUM... İşte hayat, işte sevda, işte güzellik! PİA, seni görmek için sabırsızlanıyorum, ama bi süre daha gelemem sanırım İzmir' e. Ne kötü! Emre ağbi sınavlara hazırlanıyor bu yıl... Hani o üç saatte müthiş bi performans sergilemesi gereken sınav varya... Hani hayatın yönünü belirleyecek kadar ciddisinden. Hah işte o! Bebeğim, hoşgeldin o tatlı yuvaya (artık yuvana). Valla hiç birkaç günlük bi bebek gibi değilsin maşaallah... Ayol bu ne hız! Sepetten yarı beline kadar sarkmalar falan... 2. bir '' Alp vakası'' galiba anneciğin başına... Bilmem çok şanslı olduğunun farkına ne zaman varırsın, ama vardığın an şööle bi gerinip, içinden de '' heeyytt be! '' diye geçireceğinden eminim canım. Arada durup, bi resmine bakıp dönüyorum. Bak, güzel güzel iç sütünü ve bir an önce şööle ele gel, pofidik pofidik mıncıklayayım seni, inşallah. E mi! Cici PİA, tatlı ailene uğurlar getirmeni diliyor, minik burnunu öpüyorum, anneciğine sevgilerimi ilet olmaz mı...
  20. tülvent

    ZEHRA TEYZE:CAN BOĞAZDAN GELİR

    Canımm, kah gülümseyerek kah mütebessim okudum satırlarını. Tüm kalbimle '' geçmiş olsun'' diyor, anneciğine ''acil şifa'' diliyorum, bitanecik Radya' m benim. En çok neyine bayılıyorum biliyor musun, her ne olursa olsun; yaşamın içindesin ya... İşte bu harika bir şey! Seni seviyorum...
  21. Tülvent, ortak yanlarimiz cok hele,hele Izmir,li olmamiz sahane.

  22. tülvent

    Bedava çerez bulunur :)

    Hadi geçmş olsun Aries, güle güle kullan. Öyle tatlı anlatmışsın ki, canım çerez çekti...
  23. tülvent

    '' KAVRAM KARGAŞASI ''

    KAVRAM KARGAŞASI Son bir kaç yıldır yaşanan olaylara baktığımda, birilerinin güç birliği yaparak ortaya inanılmaz bir bilgi kirliliği yaydığını ve bu kirlilik içinde doğruyla yanlışın birbirine karıştırıldığını görüyorum. Beyin yıkama ve kafa karıştırmanın doğal bir sonucu olan kargaşa ortamı yaratmanın; olayları yönlendirerek, kabul edilemez şeyleri kabul edilir hale getirmede inanılmaz bir yöntem olduğuna da daha çok inanıyorum. Özellikle de ‘’ kavram kargaşası ‘’ ile… Milletçe uygun kavramı bulmaya çalışıyoruz. Kavramlar iyice birbirine girdi, darmadağın, yalan yanlış… Kötüsü, toplumun toplu belleğine de yerleşmeye başladı. Dilimize yerleşen kulaktan dolma yanlışlar gibi... Güzel Türkçe’ mizi yalan yanlış, özensizce kullanan radyo, televizyon ve gazete gibi iletişim sektörü görevlileri ve konuşmacılar yaptıkları yanlışlarla milyonlarca insanın da aynı yanlışları yapmalarına yol açmıyor mu? Yanlış kullanılan bu sözcükler, duyula duyula her gün biraz daha belleklerimize yerleşerek, Türkçe’ mizin gittikçe yozlaşmasına neden olmuyor mu? Son yıllarda toplumumuz üzerinde yapılan da böyle! Ne yazık ki; '' Kavram kargaşası '' yaratma, bunu sürekli ve geçerli kılma, kriz, korku, belirsizlik, kargaşa yolunda güçlü ve bilinçli bir çaba var. Toplum devamlı bir şüphe içinde bırakılıyor. Her ne kadar sağ duyu sahibi olanlar doğruyu bulabiliyor; dikkatli ve birikimli kişiler de, olaylar arasındaki bağlantıları kurup gerçeği yalandan ayırt edebiliyor, asıl darbenin ne olduğunu kavrıyorsa da; ya, her şeyi kulaktan dolma, yarım yamalak, yüzeysel öğrenmek yolunda bir alışkanlığa sahip olanlar? İşte onlar için durum daha da karmaşık! Ekranlara, gazetelere kafası karmakarışık bakıp kalıyorlar çoğu kez. Böylece kolay aldatılan, görmezden gelen insan kümeleriyle de kampanyanın altyapısı oluşturuluyor. Ustalıkla yönetilen bu kavram kargaşası sayesinde yabancı basın ve AB kolayca aldatılıyor, biz de canlı yayın izliyoruz… Aydınlar tarafından, '' Tüm kurumları yönetme '' hırsı ile '' sivil dikta '' noktasına gelindiği dile getirilmeye başlanmış ve '' son atak, yargıyı ele geçirmek! '' denirken, bir bakıyoruz ''yargı darbesi'' kavramı ortalığı kaplamış. Amaç, kavram kargaşası yaratmak! Yine Aydınlar tarafından, ''Yargıya ve devlet kurumlarına sürdürülen baskı'' aylardır gündemdeyken ve verilen gözdağından söz edilirken, bir bakıyoruz ki, bazı basın organları '' yargı gözdağı verdi '' diye bağırıyor. Amaç, yutturmak! Gül' ün '' Acilen yargı reformu gerekli. Bunu yaparken de AB uygulamalarına bakılmalı '' sözü, basında yer alırken, sırf kavramların içi boşalsın, kavramlar birbirine girsin diye, yanı başında da '' Zaten AB raporu 'Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu' nun yapısı değişmelidir diyor '' diye yorumlar yapılmış. İşin aslı bu değil tabii… Amaç, aldatmak! Benzer örnekler o kadar çok ki… AB raporunda '' HSYK' nın başından Adalet Bakanı ve Müsteşarı çekilmesi '' ve '' siyasetten bağımsız hale getirilmesi '' nden söz ediliyorken, gerçekler ustalıkla çarpıtılmaya, aldatmacaya dönüştürülmeye çalışılıyor. Ne güzel! İlkokuldan sonra, aklımızda belki de tek kalan ‘’ yasama-yürütme-yargı’’ sacayağımız, gücü(!) bölmesin diye tek ayak haline dönüştürülecek. Ve bunun adına da yine demokrasi denilecek... Korkunç! '' Seçmen aldatma '' da da yaşandığı gibi, kavram kargaşası yaratarak, beyin yıkayarak, aldatarak, ayrıca manevi duygulara yüklenerek daha nelerin yutturulabileceğini, daha nerelere ulaşılabileceğini düşünmek bile istemiyorum. Yaşananlara bakarak; milletçe çok uyanık, dikkatli, bilgili ve kuvvetli olmamız; '' Çok çalışmamız lazım! '' '' Çoook...'' tülvent
  24. Canım, tüm kalbimle şans diliyorum. Günce' ye bahsedince, O' da kendine bi profil oluşturup katıldı. Belli mi olur, bi bakmışız elele tutuşup gidiyosunuz... Günce sana oy gönderdi bile, şimdi de sıra ben de...
  25. Benim de, dünyalar tatlısı bir evsahibem vardı... Bana nefis bir '' fincan kahvesi'' ikram etti, güler yüzünün, tatlı sohbetinin eşliğinde. Haa, Alp' le de tanıştım bu arada. Aman Tanrım! Ye, O' nu... İçim sımsıcaktı o gün! Ee.. durur muyuz, biraz da nemlendik tabee, inşallah yakında da demleneceğiz... Dideeem, özledim seni, hadi gel...
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.