Başını kaldırdı ve gözlerini kapattı 
sonra soluğunu tutarak yavaşça bıraktı. 
gözleri hala kapalıydı,birden uzun zamandır konuşmadığı 
tanrısıyla konuşmaya karar verdi. 
o ne zaman konuşmak istese ordaydı,ama gerçekte var mıydı? 
bir türlü emin olamamak çıldırtıyordu onu.. 
ama niye inansındı ki 
ne zaman yardım istese görmezden gelmişti sözde tanrısı onu.. 
şimdi niye ona cevap verecekti ki? 
hoş, iyi bir dinleyiciydi onun tanrısı ona sessiz tanrı diyordu kendi içinde 
korkmuyordu ondan,ona kendini anlatmaktan.. 
çünkü ne zaman insanlara anlatsa sonucu kırılmak olmuştu,çok terkedilmişti 
belki de hiç sevilmemişti. 
ama kafasında oluşan sesler ona hep iyi gelmişti. 
gerçek huzuru kendi içinde bulanlardı.. 
huzuru birinde arayacaksan eğer diyordu her zaman için kendinde ara 
uzaklara gittiğinde kendinden de uzaklaşıyorsun. 
korkar olmuştu kendini teslim etmekten 
teslim olacak kimse kalmamıştı. 
tekrar soluğunu tuttu sanki her soluğunu tutuşunda zaman duruyor,bıraktığında zaman 
akmaya devam ediyordu. 
birden hiç aklında yokken çok keskin bir anı saplandı gözlerine 
bir kaç cümle,gözlerini elleriyle kapadı 
ağlamak istemiyordu. 
ne ağlamak ne üzülmek istemiyordu onun için. 
o gitmişti,onu yüz üstü bırakmıştı. 
kimse onu böyle küçük hissettirmemişti. 
olduğu yere oturdu öylece gözlerini tavana dikti bu sefer 
kulaklarında göz yaşlarını tutmanın basıncını hissedebiliyordu. 
günlerce saatlerce ağlamak istiyordu. 
acı hiç mi dinmez? dedi seslice 
odasında yalnızdı. 
eliyle kendi elini tuttu. 
kimsesizliği o an yine anladı. 
o duyguyu hatırladı boynunda hissetti o acıyı. 
neden bilmiyordu ne zaman o duygu gelse acıyı en çok boynunda hissederdi 
acı orada kitlenir kalırdı saatlerce 
yaşanmışlıkları fazla yoktu. 
ama diğerlerinden farkı bu sefer güvenmiş olmasıydı. 
onda kendini görmüştü 
o da ona bunu söylemişti 
yalan mıydı? 
yalanı hiç sevmezdi, özellikle onu etkileyen yalanları 
durdu hareket etmeyi kesti, başını yere koyup uzandı 
gözlerini kapattı,beni duyuyorsan ve varsan onu bana geri getir dedi 
senden tek istediğim bu. 
"sana inanmayı istiyorum onu bana geri getir." sessiz sessiz bu cümleyi tekrarladı 
yerinden kalktı sevdiği koltuğa oturdu pencereden geçenleri izlemeye başladı 
kafasındaki karışıklığı bütünüyle ellerinde görebiliyordu. 
ellerini seyre daldı bu sefer. 
hiç kavrayamadığı ellerini düşündü onun 
hafızası silikti. 
ama az çok hatırlayabiliyordu hala. 
ne zaman hatırlasa ellerini ellerinde hayal ederdi 
köşesine çekilir o oradaymış yanındaymış gibi davranırdı 
deliceydi bu ama onu rahatlatırdı. 
Birlikteyken kendini rahat hissederdi bu yüzden o olmadığından beri 
kendini sakinleştirebilmek için yanındaymış gibi davranır, içinde bu sefer onu rahatsız eden sesleri 
sustururdu. 
o onu iyileştiriyordu belki de o yüzden kendini bu kadar muhtaç hissediyordu 
birbirlerine iyi geliyorlardı en azından o öyle olduğunu düşünüyordu. 
gittiğinden beri o varken ne kaybolmuşsa geri gelmişti 
hastaydı, mutsuzluk hastası. 
yorgundu yatağından kalmak istemiyordu. 
ona mutluluğu o vermişti 
o mutluluğu hep ondan istiyordu başka kimsenin onu mutlu edeceğine inanmıyordu. 
bir daha öyle hissedememe ihtimali onu daha çok hasta ediyordu. 
gülemez olmuştu. 
aklından onu çıkartamaz olmuştu. 
yanında onu taşımadığı an yoktu. 
solunda taşıyordu onu, sol yanında. 
minik bir ağırlık.. 
istediği zaman sesini duyabilecek kadar yakınındaydı. 
sesi öylesine huzurluydu ki, ona güven duymasını sağlayan oydu. 
gözlerini hatırlamak istemiyordu. 
gözleri içten bakardı ve bu onu utandırırdı. 
güven duymamak imkansızdı o gözlere yenilmemek için hep gözlerini kaçırırdı. 
ikisi de korkmuşlardı. 
dengesizlik ikisinde de vardı. 
böyle bir benzerlik onları dengeleyememişti. 
hep kendini telkin etmekten yorulmuştu. 
bitap düşmüştü artık,her gün zorla kalkıp güne başladığında onu anlayan birini istiyordu 
o ona onu anladığını bir kaç kere dile getirmişti. 
herhalde en mutlu hissettiği anlarıydı. 
çünkü daha önce kimse seni anlıyorum dememişti yani anlamayıp anlıyorum diyenler olmuştu 
bu onu hep hayrete düşürürdü anladıklarını söylerler sonra da aksini öne sürerlerdi 
ona muhalefet olur,yaptıklarının yanlış olduğunu ona kabul ettirmeye çalışırlardı 
o yüzden anlaşılma çabasını çoktan geçmişti çünkü her insan ona hayal kırıklığı olmaya başlamıştı 
daha fazla bunu kaldıramazdı zaten yeterince mutsuzdu 
onu ilk gördüğünde bir şey hissetmişti içinde ne olduğunu bilmiyordu 
hala da çözememişti. 
içinden gülümsemek gelmişti ona,konuşmak zorunda değilken onunla konuşurken bulmuştu kendini daha ilk tanıştıklarında 
yakın gelmişti ona çok ve henüz neden olduğunu bile bilmiyordu 
onu tanımaya başladıkça parçaları birleştirmişti 
hiç aklında yoktu birini bu kadar sevmek henüz azıcık tanıdığı birini 
hatta kendine yakıştıramıyordu bile 
yine kalbini kaptırıyorsun ama neden olduğunu bile bilmiyorsun diyordu kendine. 
özgürlüğüne çok düşkündü ama onun için bundan vazgeçmeye bağlanmaya hazırdı 
derin bir nefes aldı. 
anılarını hatırladıkça değiştireceğinden çok korkuyordu. 
aslında hiçbir saniyeyi değiştirmezdi çünkü geçirdikleri her saniye kusursuzdu. 
ona öyle geliyordu 
söylememesi gereken bir şey söylemiş gibi hissetmiyordu 
ne söylediysede o gittiğinde bile arkasındaydı. 
pişman değildi,seviyordu çabuk söylemişti ama ona hayır diyemezdi zaten 
birden onun yanında olduğunu sanarak onunla konuşmaya başladı 
bunu gün içinde sık sık yapıyordu,gördüğü bir şeyi ona anlatıyor kafasında onunla konuşuyordu. 
olayın seyri hiç iyi değildi belki de ama o şuan hayatının en büyük facialarından birini atlatmaya çalışıyordu 
o yüzden kendine bir nevi izin vermişti. 
onu unuttuğunda herşey eski düzenine geri dönecekti. 
ama onu unutamamaktan korkuyordu 
böyle kalmaktan korkuyordu. 
kimseye söylemeye cesaret edemesede bıraksalar onu şimdi arar,ilk gördüğünde boynuna atılırdı 
eğer bir adım atsa o ona 10 adım giderdi 
gururunu hiçe sayardı,ve bundan asla pişman olmazdı 
nasıl olsundu? 
onu sevdiğini varlığında hissedebiliyordu. 
durduk yere ismini söyledi 
tınısını unutmuştu nasıl söylendiğini 
adını çok severdi 
onun gibi farklıydı. 
onunla ilgili neredeyse herşeyi sevdiğini farketti 
küçük detayları bile, 
yüzü onun için mükemmeldi 
üstelik yakışıklı bile denemezdi ona 
onun gözünde kimse daha iyi olmamıştı. 
onun için yaratılmışlığın izlerini taşıyordu tüm bedeninde.. 
birden o çok sevdikleri şarkıyı kulaklarında duydu. 
mırıldanmaya başladı kafasındaki sese eşlik etti 
o bu şarkıyı nasıl söyler diye hayal etti onun sesinden bu şarkıyı dinlediğini düşündü 
ona şarkı söylemesini çok istemişti 
o şarkı söylemeyi çok severdi bir iki kere şarkı söyleyişini duymuştu 
ama o anlarda diğerleri gibi siliklerdi 
hatırladığı kadarıyla onun dünyasını ters yüzden eden saniylerdi şarkı söylediği zamanlar 
ona eşlik etmek isterdi 
kulağına sevdiği şarkıyı fısıldamak isterdi ne yazıkki onun sesiyle yarışamazdı ama 
umursamaz diye düşünüyordu. 
çünkü onun sesi güzel olmasaydı da onun sesini sevecekti diğer geri kalan ne varsa sevdiği gibi 
kimse tarafından böyle sevilmek istememişti 
onun sevgisini istiyordu,tek olmayı 
başkası olsa umrunda olmazdı 
ama ilk defa ait olmak istemişti 
onu kaybetme korkusunu aklına getirmek onu yatağa düşürüyordu 
onu kaybettiğinde de zaten başına gelen buydu. 
kendini hem sevmesine hem nefret etmesini sağlıyordu o. 
kendini ne zaman sevse onu da sever 
ondan ne zaman nefret etmek istese kendinden de  nefret ederdi 
benzersizlerdi ama birbirlerine benzerlerdi. 
onun onu özlemediğinden neredeyse emindi. 
aklına gelmiyordu bile paranoyaları bütün gün içini kemirirdi. 
ama düzelemiyordu,düzelirse en büyük parçasını kaybedecekti. 
hem düzelmek istiyor hemde onu tamamen kaybedecek olduğu için düzelmekten korkuyordu. 
odasına gitti,yatağına yüz üstü uzandı. 
ne zaman olayların içinden çıkamayacak ve sesleri susturamayacak olsa 
gider yüz üstü yatardı. 
ve ağlayabildiği kadar ağlardı. 
saçları, düz akması gerekirken yüzünün üstüne yattığı için ıslanırdı. 
bundan nefret ederdi ama başka türlü sesinin duyulmasından korkardı. 
gecenin karanlığı ne zaman uğrasa odasına o da içinin karanlıklarına dönerdi 
gündüz olduğundan daha kötü olur ve tüm umutsuzluklarının başına üşüşünü duyardı. 
şimdi onu arasa belki kaçıp giderdi olduğu yerden 
ona hala güvenebilecek kadar seviyordu. 
kimse böyle yapamazdı biliyordu. 
ve kimse onu hala neden sevdiğini anlamıyordu,anlamayacaklardı da. 
işin kötüsü ne zaman anlatacak olsa içindeki kördüğüme yakalanıyordu 
kelimeleri karıştırıyor uykusuz kaldığında olduğu gibi dili dolanıyordu. 
insanlar gelip geçici bir şey olduğunu muhtemelen bir takıntı adını koyup onu onunla baş başa bırakıyolardı 
o da bunu istiyordu,yalnız kalmak. 
kafasında bile olsa onunla yalnız kalıp düşüncelerini sadece onunla paylaşmak. 
onun her zaman için ona söyleyecek bir şeyleri vardı sessiz kalmazlardı. 
 
 
 
----------------------------------------------------------------------------------------------