Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Bağ Bozumu

  • başlık
    16
  • yorum
    74
  • görüntü
    55.480

NE DERSİNİZ?


Bugün, değerini bilemediklerimiz, ertelediklerimiz üzerine düşündüm bir süre...

 

Hayat gelip geçiyordu ve ''dur!'deme şansımız da yoktu. Aklımdan sorular geçmeye başladı ardı ardına...

 

Geçerken o mu bizi sürüklüyordu, yoksa biz mi onu? Yoksa seyirci mi kalıyorduk geçişine?

 

Niye bu kadar mutsuz ve doyumsuzdu birçoğumuz?

Gerçek anlamda yaşamak da bir yetenek, bir iş miydi?

Yaşamımızın bugün son günü olsa, ''keşkeler'' imiz mi fazla olurdu ''iyi kiler'' imiz mi?

Bir şans daha verilseydi eğer, yapamadığımız neleri yapardık?

Giderken ayak izlerimizi bırakabilecek miydik?

Kaçımız ''gerçek anlamda'' yaşıyorduk?

Bu süre içinde mutluluklarımız mı mutsuzluklarımız mı daha fazla yer kaplamıştı?

Yaşadığımız dünyada var olabilmek için,''bizi insan yapan'' hangi yönlerimizi kapatmıştık?

Neydi mutluluk,neydi gerçek anlamda yaşamak?

…………………..?

…………………..?

 

Bir düşünürün sözlerini hatırladım sonra; ''İnsanın mutluluğu ya da mutsuzluğu kazandığı altın, para, eşya ve mal-mülkle bağıntılı değildir. Mutluluk ya da üzüntü kişinin kendi ürünüdür. Hayatını nasıl yaşadığı da!'' Demiyor muydu...

 

Yaşamımızın da, ruh hallerimizin de sorumlusu tamamen ve maalesef yine ''kendimiz'' dik!

O HALDE… Dedim kendime…

Sürekli aynı şeyleri yapıp yeni bir şey katmıyorsak günümüze, yaşamımız koşuşturmaktan işten güçten ibaretse, gerçek anlamda yaşamıyorsak ve de şikayetçiysek durmadan… Kendimize acımayı ve şikayeti bir an önce bırakıp ''ne yapabiliriz?'' diye düşünmeye başlamalıydık.

 

O kadar erteliyor, öylesine es geçiyorduk ki her şeyi; yaşamın bir gün bizi de geride bırakacağını hiç düşünmeden bize sunduğu hediyelerin farkına varmadan yaşıyorduk çoğu

kez. Ertelenmiş, ıskalanmış hayatlar yaşıyordu bir çoğumuz.

''Çocuklar büyüdüğünde.. emekli olunca.. arabanın taksitleri bitince.. ev aldıktan sonra.. param olduğunda.. seneye...'' Kendimizi oyalıyorduk oysa!

 

Mutluluk en iyi arabaya binip, en iyi telefonu taşımak, kabarık bir hesap cüzdanı, markalı ürünlerle, tek taş bir yüzüğe sahip olmak değildi elbet! Büyük mutlulukların peşinde koşup, daha fazlasına ulaşmak için hırs yaptıkça, belki de en temel şeyleri ve bizi çok mutlu edebilecek o minik zevkleri kaçırıyorduk ne yazık!

 

Bir yolculuk gibiydi yaşam. Bu yolculukta,molalar verip dinlenmeli ve çevremizdeki güzelliklerin farkına varmalıydık. Hiç durmadan, hızla yol aldığımızda nasıl yorgunluk, bıkkınlık duyuyor ve çevredeki güzelliklerin farkına varamıyorsak, '' yaşam yolculuğu '' da böyleydi işte!

 

Yolun sonu elbet gelecek ve kalan yegane şey anılar olacaktı. Sevdiklerimize ve bize…

 

Belki daha çok yürümeli, ailemizle daha çok zaman geçirmeli, bazen olduğumuzdan daha çocuksu davranmalı, çiçek yetiştirmeli, kendimize sessiz bir zaman ayırmalı, enerjimizi daha akılcı kullanmalı, yeni bir dil öğrenmeli, daha çok okumalı, kimseyi değiştirmeye kalkmamalıydık..

İş, aile, yaşam, arkadaş ve çevremizden aldığımız tutamlarla bir bütünü oluşturmalı, ailemizle bütçemize uygun bir geziye çıkmalı, daha çok gün batımı izlemeli, daha çok şakalaşmalıydık. Gerçek anlamda yaşamak belki de buydu. Kazara yaşamak yerine, bilerek yaşamak!

Çıtır çıtır yanan bir ateş, özen ve sevgiyle hazırlanmış bir masa, kondurulan küçücük bir öpücük, soğuk bir bira, elele seyredilen bir film, minik bir hediye, sıcacık bir bakış, küçücük bir not, birlikte hazırlanan bir yemek, çocuğumuzla baş başa geçen bir zaman, sevgi ve güvenle yaslanılan bir omuz, yeniden değerlendirilen eski bir eşya, bir fincan köpüklü kahve, varlığını hep hissettiren bir dost, beraber çözülen bir bulmaca, keyifle yapılan bir pazar kahvaltısı, gülümseyen bir yüz, sevildiğini özlendiğini hissettiren bir davranış…

Kim bilir daha neler var, dedim.

Küçücük, üzerinde hiç durmadığımız kimbilir neler neler vardı, içimizi ısıtacak... Duyarlılığımız geliştikçe mutluluk küçük parçalar halinde, hiç beklemediğimiz yerlerde de çıkabilirdi karşımıza o halde… Ne güzel!

 

Evet, gerçekten güzeldi! Soruların da bir önemi kalmamıştı artık, çünki cevaplarını biliyordum. Bir huzur doldurdu içimi ve duygularım bu satırlardan size de ulaşsın istedim.

 

Yaşam yolculuğumuz henüz bitmeden gelin, beyendiğimiz ilk yerde mola verelim, derince bir nefes alalım ve etrafımızdaki güzellikleri seyrederek şöyle demli, güzel bir çay içelim! Sonra da dinlenmiş olarak istekle ve keyifle devam edelim yolumuza.

NE DERSİNİZ? 052.gif

tlvent.gif

  • Beğen 1

4 Yorum


Önerilen Yorumlar

  • Co-Admin
Smyrna

Gönderi tarihi:

Çıtır çıtır yanan bir ateş, özen ve sevgiyle hazırlanmış bir masa, kondurulan küçücük bir öpücük, soğuk bir bira, elele seyredilen bir film, minik bir hediye, sıcacık bir bakış, küçücük bir not, birlikte hazırlanan bir yemek, çocuğumuzla baş başa geçen bir zaman, sevgi ve güvenle yaslanılan bir omuz, yeniden değerlendirilen eski bir eşya, bir fincan köpüklü kahve, varlığını hep hissettiren bir dost, beraber çözülen bir bulmaca, keyifle yapılan bir pazar kahvaltısı, gülümseyen bir yüz, sevildiğini özlendiğini hissettiren bir davranış…

 

:wub::wub::clover:

tülvent

Gönderi tarihi:

kalp.gifgul.gif
Radya

Gönderi tarihi:

O kadar güzel anlatmışsın ki bayıldım bayıldım, yüreğine sağlık binlerce kez...:kalp::gul:

 

 

"Küçük şeylerden keyif alabilmek. Lüks şeyler yerine zarafet aramak.Saygı istemek yerine değerli olmak.Zengin olmak yerine muhtaç olmamak.Sıkı çalışmak, sessizce düşünmek ve dürüst konuşmak.Yıldızları, kuşları, kelebekleri ve bilgeleri, açık kalple dinlemek.İşte benim senfonim" :)

GeceKuşu

Gönderi tarihi:

Yaşam yolculuğumuz henüz bitmeden gelin, beyendiğimiz ilk yerde mola verelim, derince bir nefes alalım ve etrafımızdaki güzellikleri seyrederek şöyle demli, güzel bir çay içelim! Sonra da dinlenmiş olarak istekle ve keyifle devam edelim yolumuza

 

:flowers:

 

:mutlu-dis1::uzgun1::gozyasi1::aglayan1:

  • Beğen 1
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.