Hüzün
HÜZÜN
Zaman ne gece, ne sabah. Güneşin ilk ışıkları sonsuzluğun gri örtüsünü yırtmak üzere… Başımı pencereye çevirince göz göze geliyoruz sessizliğin içinde… Sevdiğiyle uyanmaya benziyor bir şehri günün ilk ışığında görmek. Şehirler de sevgililer gibi… Bir şehre bağlanmak, birine tutulmak gibi; bir gün kopsanız, uzak kalsanız sızısı her zaman acıtıyor yüreği. Öylesine benim, öylesine vazgeçilmez… İçimde bıraktığı dalga sesleriyle, ruhuma yamanmış kokusuyla, gündüzleri kavuran güneşinin ardından, akşamüzerleri adeta tenleri serinletmek için esen imbatıyla, deniz kokan kent! Gündüz rehavette, gece tutkularda… Kelimelere en güzel anlamı katan; uzağımdaki dost yüz!
Pencereyi açıyorum içeriye İzmir doluyor. Sessiz sedasız çekiyorum içime, tatlı bir yorgunluk hissiyle. Henüz uyanmadı martılar, gemiler, balıkçı tekneleri, caddeler ve deniz… Her şey her yer uykuda.
Bostanlı’ nın henüz yanmakta olan ışıkları salonun içinde sanki… Titrek mumlar camlarda çoğalıyor. Garip bir tutukluk var içimde. Hüzün adeta tebessüm ediyor, ışıkların arasından. Sessiz kaldığı zamanların acısını çıkarır gibi, her yerde. Perdelerde, çerçevelerde, eşyaların bile yüzlerinde sanki… Bir yürek ezikliğiyle içim ürperiyor. Öylesine şaşırtıyor ki hüzün; hiç güvenilmiyor. Tam yumuşatıyor, susturuyorsun yeniden ortaya çıkıp iki tarafı keskin bir bıçak gibi kesiveriyor yüreğimi. Körfezin derinliklerine göndermek istiyorum, açık denize savrulan bir balık ağından serpilivermiş gibi...
Yağmur yıkıyor bu gün Bostanlı’ yı, gözlerimi de yıkıyor. Yağmur kokusu denizin kokusuyla buluşuyor. İzmir yeni bir güne daha hazırlanırken; ışıklar, mumlar, yağmur ve hüzün bir oluyorlar sonunda…
tülvent
- 1
6 Yorum
Önerilen Yorumlar