Karmaşık bir iş bu, hiç beklenmedik dönüşler, düşüşler, çıkışlar içeriyor. Neden öyle olduğunu anlamadığınız bir çok olayı yaşıyorsunuz, belki de anlamamak için çaba sarf ediyorsunuz kim bilebilir. Sonuçta birlikteliğiniz devam ediyor ve çok mutlu hissediyorsunuz.
Birden üstünüzdeki ilginin bıkkınlığını yaşıyorsunuz. Yaşadığınız bıkkınlık, anlatılmaz bir hal alıyor. Öyle ki baktığınız her yerde o ilgiyi görüyorsunuz.
O gün geliyor: yatağa yaklaşırken onun vücudunun çok kıvrak bir yılan
Unutmanın insana verilmiş en güzel hediye olduğunu düşünüyorum. Her yeni güne umutla, heyecanla başlar mıydık öleceğimizi unutmasak ya da belki unutamasak?
Bir düşünün; insanlar cenaze evlerinde, hastanelerde hastalarını beklerken bile sürekli acı içinde olmazlar. Bir afacan çocuk girer odaya ya da hastanede bir bebek doğar. Olur bir şeyler işte, anlık da olsa unutursunuz acınızı. Sonra o anlar daha da çoğalır ve acınız yalnızca belli belirsiz, olmadık zamanlarda hissedilen küçük bir sızı ol
Biase, felsefi mantikta; asagidaki linkte aciklanmis olan qua felsefesinin tam da tersi olan bir felsefi mantik cesididir.
http://www.turkish-media.com/forum/blog/1121/entry-7005-qua-felsefesi/
Biase, red edisin esligide; alternatif bakis acilarini hak etmeyi dahi goz onunde bulunduran, sunmak, veya tarafli perspektif icermek ile ilgili gorusun veya huyun/mizacin egilimidir.
Kisiler, bir bireye, bir irka, bir dine, bir sosyal sinifa, ya da bir politik partiye yonelik ya da karsit ol
Bilissel bilim, zihnin ve islevinin icdisiplinini bilimsel calisir.
Bilisselligin ne oldugunu, ne yaptigini nasil calistigini, iceler/arastirir.
Bu arastirma/inceleme, zekayi ve davranisi da icerir. Ozellikle, enformasyonun, sinir sistemi (insanlar ve digger hayvanlar) ve makinelerde (ornek bilgisayar) nasil temsil edildigi, isleve kondugu, donustugunu (algi, konusulan dil, hafiza, sorgulama ve his alanlarinda) icerir.
Bilissel bilim, psikoloji, yapay zeka, felsefe, sinir sistemi bil
Zihin felsefesi, zihin, zihinsel olaylar, zihinsel işlevler, zihinsel özellikler, bilinç ve bunların fiziksel bedenle, özellikle beyinle ilişkilerini inceleyen felsefenin bir alt araştırma koludur.
Bedenin zihinle ilişkisi bakımından zihin-beden sorunu, zihnin doğası ve onun fiziksel bedenle ilişkili olup olmadığı gibi diğer sorunlara rağmen, zihin felsefesinin merkezinde yer alan bir sorun olarak görülmektedir.
Zihin felsefesinden önce, zihnin tanımlanması gerekir. Zihin, insan beyninin
Bilimin "bilinen bilgi birikimi" teorisi, empiriktir. Yani, yeni bir kanit ortaya sunuldugunda, herzaman yanlislanabilirlige aciktir. Bu durum, bilimde mutlakligi ve kesinligi onler.
Ayrica insanoglun bildirirken de her zaman bir hataya egimli olmasi, felsefi bir prensiptir.
Bilim Alani genelde iki ana dala ayrilir.
Tabi/dogal bilimler- biyolojik yasami da iceren, tabi fenomenin alanidir.
Dogal bilimler de ana olarak biyoloji ve fiziksel bilim (fizik, kimya, astronomi ve dunya bilim
Insanoglu ile bilgisayar arasindaki en onemli fark, bilgisayarin insanoglunun bir urunu olmasi ve bilgisayara bilginin insanoglu eliyle yuklenmesidir.
Iste buradaki fark aslinda soyutlama farkidir.
Yani bilgisayar soyutlayamaz. Sadece ona yukleneni yansitir.
Insanoglunu ve ozellikle beynini basit bir varliksal temele indirgemek mumkun degildir.
Cunku insanoglunun beyni daimi sekilde bir beliris ve belirtis ortaya koyan, bir karmasik dinamik sistemdir.
Burada bilgisayardan far
Genelde bazi kavramlar anlam ve icerik olarak karistirilmaktadir.
Bu mesajda yukaridaki iki kavram arasindaki farki acikliyacagim.
Olay (actuality)- Belirli bir zaman, yer sar ve durumda meydana gelmis, olmus bitmis gozlemi olan bir harekettir.
Olgu(Fact)- Bilimsel olarak olmuslugu, teori ile ortaya konmus, teorisi test edilmis ve gozlem veren matematiksel/mantiksal Fiziksel ve de sosyal bir bilgidir.
Olayda, olmusluk sadece o an yer zaman durum ve sart icin gecerlidir. Baska bir
Pansiyon: Çingenem
Yer: Karaöz / Kumluca / Antalya
Yıl: 2006
Zakkum çiçekleriyle kaplıydı. Salaş mı salaş fakat bir o kadarda sevimli sahipleri vardı. Alçak gönüllü sevecen ve çok güzel insanlardı.
Koca bir dağın yamacında sanki kendince ben buradayım diye haykıran bir pansiyondu. Pansiyondan denize veya denizden pansiyona gitmek oldukça çetrefilli bir yürüyüş gerektiriyordu ama çok neşeli bir yürüyüş...
Acaba hala orada mı? merak ediyorum. Oraya yolu düşen birisi lütfen yazsın...
Isvicre, ulkesinde bulunan tum islami orgut ve kuruluslari yasaklama karari aldi.
Daha once de camilerde ezani yasaklamisti.
Simdi bu bati'nin ve dunyanin en cagdas ulkelerinden biri olan ve her turlu sosyo-etik fark cesidine ev sahipligi yapan bu ulkenin bu yaptigini "inanc ozgurlugu" temelinde degerlendirelim.
Nedir inanc ozgurlugu?
Bir kisinin ya da inanc grubunun inandigi bir degeri yasam ve iliskisinde hak ve ozgurluk olarak kullanmasi.
Burada aslinda bu yukarida yazilan
Bilindigi gibi, Osmali devrinde, Turkiye ve O.Dogu halklar olarak bolgesel birliktelikler yasiyordu. Bu birliktelikler etik temelde hem dini/mezhepsel hem de milli/etnik birlikteliklerdi.
Ornek olarak; turkler, kurdler, aleviler, sunniler, turkmenler.
Osmanli savasi kaybedince ve Turkiye ve O.Dogu sekillendirilirken cizilen sinirlar aslinda bunu hic dikkate almadilar. Bilhassa Turkiye, Iran, Irak ve Suriye sinirlari cizilirken, bu birliktelikler ayni "Berlin duvari" gibi bolundu.
Ayn
Bugun basta Turkiye ve O.Dogu'da emperyalizmin mikroayrimci ve "kaybet kaybet" cikar politikasi, kendi tutuculugunda geliserek halkdusmanligina donusmustur.
Nedir halk?
En basit tabiri ile sosyo-etik degerlerin en basta etnik ve de mezhepsel degerlerini ortak paylasan bir topluluktur.
Peki, halk dusmanligi nedir?
Yine en basit tabiri ile, bir halka; belirli bir ideolojik inancsal ve etik karsitlik temelinde ustelik bu temellere degil, bu temellerin mensubu olarak sucladigi bu top
Herhangi bir seyin, hic birsey, hersey ya da sey olarak varliginin determinist ve indirgemeci monist her turlu "ilk, tek, mutlak, baslangic, sonsuz" v.s. temelli zamansal ideolojik ve inancsal algisi hem bilimsel degildir, cunku gozlemi yoktur. Hem de kendi bunyesinde zamansal paradoks tasir.
Bunun ilk nedeni insanoglunun yapilandirdigiginin zaten yapisinin paradoks tasimasindan kaynaklanir.
Orneklemek gerekirse;
Varlik-var/yok
Hak- Hakli/haksiz
Inanc-inancli/inancsiz
Kisaca
Insanogluna Marx eliyle once teorik olarak tanistirilan sosyalizmin, o gunku cagda; sosyal bir algisi, anlami ve icerigi yoktu.
Ogunku sosyalizm algisinin iki ana temeli vardi;
Birincisi toplumsallik
Ikincisi de ekonomik.
Ortak nokta- Politik
Iste bu iki temel, henuz o gunlerde farkindalioga ve bilince cikmamis hem bireyi hem de onun nitelik temelli sosyo-etik yonunu icermiyordu.
Yani sosyalizm, cografi olarak bulundugu tum toplum bunyesinde, ekonomi temel alinarak ve tum
Keşke şöyle on beş yıl kadar geriye gitsem ve beni şu aşamaya getirmiş olan hiç bir şeyi yapmadan, tekrar bir 15 yıl yaşasam.
Merak ettiğim şey aslında o zaman da acaba yine burada, bu şekilde mi olurdu hayatım?
Kimbilir belki de vardır o hayatlar bir yerlerde, mutlaka yaşıyorlardır? Belki de milyon hatta milyar kez çeşitli hayatlara bölünmüşümdür.
Paralel evrenler gibi...
Bir sürü paralel evrende yapmadıklarımı yaparak hayatlarına devam eden bir sürü "ben" var mıdır acaba?
P
Bilissel analizimize, insanoglu ve onun algisindan basliyoruz.
Cunku bilimsel olarak; algi olmadan, ne bir kavram ne bir bilgi ne de bir ifade edim, ya da ortaya koyum mumkun degildir.
Tabiki burada, evrimsel olarak canlilarin gelismislik temelinde, algi sadece insanogluna ait bir olgu degildir.
Yalniz, insanoglu arasinda digger algisi olan canlilar ile ortak bir dialog olmadigindan ve her turlu canlinin gozlemini dile getiren insanoglu oldugundan, canlilarin verdigi herhangi bir goz
Bugun insanoglu eliyle gelinen, 21. yuzyilda; insanoglunun kendine sagladigi herhangibir bilgiyi, bilimi, felsefeyi, dili, ve bunlarin toplami olan; algiyi, farkindaligi ve bilinci hem koruyabilmek hem de yenileyebilmek, ilerletebilmek ve gelistirebilmek Adina; yapilacak en onemli eylemi; direnmek olarak ortaya koyabiliriz.
Bugun emperyalist zihniyetin ve onu besleyen her turlu dogal/fenomenal zihniyetin; geldigi her bir noktadaki tikaniklik ve bu tikanikligin insansal zihniyete acilamamasi;
Dedemle babaannemin kullandığı duvar takvimlerinin üzerine dedem, her zaman şuna benzer notlar tutardı:
"Çaldağı'na ilk kar düştü." Köyümüz Akyoma'nın tam karşısındaki dağın adıdır Çaldağ, etrafımızdaki en yüksek yer orası olduğundan karın ilk düştüğü yer de orasıdır, o nedenle önemlidir oraya kar düşmesi, kış geliyor demektir bu.
"Zemheri zamanı," Bu da çok gördüğüm takvim üstü notlarından birisiydi dedemin. Anadolu'nun diğer birçok yerinde rastlanacağı gibi her ayın değişik bir adı vardır
Kaşıntı bombası diye bir silah üretilip, kitleler çıldırtılabilir o bombayla..
kitlelerden ne istiyosam:))))
Benim gibi barışçıl bir insan bunu neden düşündü bilmem.Ama acı anında galiba bencilleşiyoruz.
Öyle ki az önce balkona çıkıp avazım çıktığı kadar bağırarak;
uyumayın ülennn kalkın kaşının hepiniz diyesim geldi.
Çıktım da..
İyi ki de çıkmışım.Sonbahar'ı seviyorum.
Gecenin o tatlı serinliği kollarına aldı beni.
Sonra gökyüzüne baktım.Yıldızları tek tek sayabileceğim b
Insanoglu, beyninin zihinsel yeti ve fonksiyonlari ile kendi kendini degersizlestiren/onemsemeyen/ ve ustelik kendisini degersizlestirecek ve onemsetmeyecek olan yarattigi degerleri ile bunu kendine saglayan bir turdur.
Bunun ilki, "sahte kendicilik" tir.
Yani, herseyin kendi icin var oldugunu, ve yaratildigini dusunmesi- Yani kendini bu sekilde yaratana yonelik duyulan kulluk ve teslimiyet
Bunun ikincisi de " bilisselsizliktir"
Yani kendisini mutlaka bir varlik ile ozdes gormesi
Algi her turlu dile gelen bilgi niteligi ve cesidi olarak insanoglu temelinin farklilik yaratan en onemli fenomenidir.
Once Alginin neler icerip neler icermedigini ve nasil sekillendigini ve yapilandirildigini ortaya koyalim.
Alginin fonksiyonu (sey ilistirilmis algilamasi, algilamak eylemidir.
Burada ilistirilen sey iki turludur.
Birincisi, ilk alginin yani daha once kavramsal olarak ortaya konmamis, gerek duyusal gerekse duyumsal alginin algilamasi
Ikincisi, birinci algilam
Insanoglu her turlu dusunce ve davranisini, algisi temelinde belirler. Daha dogrusu bu belirlemede bilinc yoksa, belirlenir.
Alginin akilsal/akilci ve gozlemsel/gozlemci farkini daha once aciklamistik.
Simdi de alginin bilinc ile olan iliskisine deginecegiz.
Algi genelde pozitiftir ve etkisi ya buna parallel, yani "memnun/mutlu edici, rahatlik verici ve sorunsuz" dur.
Ya da buna ters olarak bu pozitif algi "memnun/mutlu etmez, rahatsiz eder ve sorunludur.
Iste bilincin bilere
Tanri algisini, insanoglu 4 farkli nitelikte degerlendirir.
Varliksal, Inancsal, Kavramsal ve bilgisel
Tanrinin varligini, varliksal olarak degerlendirmek, ve ifade etmek; metafizigin, teolojik degerlendirmesidir.
Burada varliksal nitelikteki ifade sekli ucludur. Genelde temeli de ontolojik tabanlardan birine dayanir (madde/nesnel,dusunce/oznel ve yok, isimsel)
Vardir, yoktur ve varligi/yoklugu bilinemez,
Tanriya inancsal algi ise, genelde metafizik (fizik otesi, akilci, duyu
Farklara gecmeden once; her iki kavramin ve yasam/iliskinin ortak noktalarini ortaya koyalim.
Her ikisi de ulke butunlugu temelinde toplumsaldir.
Her ikisi de etigin konusudur.
Sosyal yasam ve iliski; bir kmisinin kendine has etik degerlerinin toplum bunyesinde, kendinin sahip oldugu degerlerin butunlugu bunyesinde, bu degerleri yasam ve iliskisinde dusunce ve davranista ifade edebilmek.
Sosyal yasam ve iliski, dokunulmaz olarak bir kisinin evrensel hukuk ve insan haklarindaki en
Bu konuda bbcearth bir makale gördüm onu da buraya aktarıyorum
Doğuştan gelen bir ahlaki pusula ile mi doğuyoruz yoksa büyüdükçe geliştirdiğimiz bir şey mi?
İnsanların iyi mi yoksa kötü mü doğduğu yüzyıllardır filozoflar tarafından tartışılmıştır. Aristoteles, ahlakın öğrenildiğini ve “ahlak dışı yaratıklar” olarak doğduğumuzu, Sigmund Freud ise yeni doğanları ahlaki boş bir sayfa olarak kabul etti. “Sineklerin Tanrısı”nı okuyan herkes, çocukların bir tarikat başlatmak ve vahşice birbi
Ben admin'in yazısını okudum ve yazıyı bir erkek olarak yazdığını düşünmüyorum. Onu erkek olduğu için hemen yazıyı kadın-erkek ekseninde algılayarak yazısını kadın açısından sorgulamanız biraz garip olmuş. Yazıyı yazanın belirtmediği bir yönü sanki ona mal ederek konuyu başka bir yöne çekmişsiniz gibime geliyor.
Sevgimle
Kötü Doğmak Mümkün mü? Tabii ki, evet. Mümkün.
Bir cocugun "child prodigy" olarak doduguna kimse itiraz etmez, Her gün rast geldigimiz, bebeklerin üstün kabiliyetlerle dogdugunu kabul ediyoruz. Harika cocuklarin olağanüstü yeteneklerini goruyoruz. Ornek. Musical prodigy, müzik dehası. Bu yetenekler dogustan geliyor.
Peki, iyi olani kabul edip, neden kötü olanin mümkün olmadigini dusunelim? Mantikli dusunmek gerekir.