Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

KÜRESEL ISINMA dünyaya neler oluyor?


Önerilen İletiler

Küresel ısınma

 

Küresel ısınma, dünya atmosferi ve okyanuslarının ortalama sıcaklıklarında belirlenen artış için kullanılan bir terimdir. Bu olay son 50 yıldır iyice saptanabilir duruma gelmiş ve önem kazanmıştır.

 

Dünya'nın atmosfere yakın yüzeyinin ortalama sıcaklığı 20. yüzyılda 0.6 (± 0.2)°C artmıştır. İklim değişimi üzerindeki yaygın bilimsel görüş, "son 50 yılda sıcaklık artışının insan hayatı üzerinde farkedilebilir etkiler oluşturduğu" yönündedir [1].

 

Küresel ısınmaya, atmosferde artan sera gazlarının neden olduğu düşünülmektedir. Karbondioksit, su buharı, metan gibi bazı gazların, güneşten gelen radyasyonun bir yandan dış uzaya yansımasını önleyerek ve diğer yandan da bu radyasyondaki ısıyı soğurarak yerkürenin fazlaca ısınmasına yol açtığı ileri sürülmektedir.

 

Su buharı, diğer sera gazlarından farklı olarak güneşten gelen radyasonun şiddetine ve gezegenin ortalama ısısına göre sabit olan bağlı bir değişkendir. Dolayısıyla küresel ısınma konusunda pasif etkiye sahiptir. Ancak diğer sera gazları, yer yer bağımsız değişken olarak küresel ısınma üzerinde aktif bir etki yaratabilirler. Örneğin karbondioksit, yoğun volkanik etkinlik sonucu ya da insanlar tarafından fosil yakıtların yakılmasıyla yoğun olarak atmosfere salınabilir. Bu durum, gezegenin ortalama ısısından bağımsız olarak ortaya çıkabilen ve ortalama ısının artması sonucunu doğuran bir etken olarak işlev görür.

 

Bugün için bilim çevrelerinde küresel ısınmadan başat rolün atmosferde karbondioksit oranının artmasına bağlanmaktadır. Her ne kadar atmosferdeki karbondioksit,

 

* yeşil bitkilerin fotosentez olayında,

* karbondioksitin litosfer yüzeyinde suda çözünmesiyle,

 

atmosferden çekilmekte ise de, bu mekanizmaların kapasitesinin üzerinde karbondioksit salınımı, gezegen üzerinde sera etkisi yaratmaktadır.

 

Su buharı dışındaki sera gazları dolayısıyla gezegen yüzeyindeki ortalama ısının artması, buharlaşmanın artmasına yol açacaktır. Bu ise atmosferde daha fazla su buharı, yani bulut oluşmasına yol açar. Bulutlar, güneşten gelen radyasyonun bir bölümünü dış uzaya yansıtırken bir bölümünü soğurarak ısınırlar, bir bölümünü de yeryüzüne geçirirler. Litosfer ve hidrosfere ulaşan bu radyasyonun da bir bölümü soğurularak ısınmaya yol açarken bir bölümü dış uzaya yansır. Dış uzaya yansıyan radyasyon yeniden bulut kütlesi ile karşılaştığında, aynı olaylar yaşanır, yansıtılır, soğurulur, dış uzaya kaçar.

 

Bu mekanizma, su buharı dışındaki sera gazlarının atmosferde artması sonucu bulutların sera etkisini artırmakta, küresel ısınmaya yeni bir katkıya yol açmaktadır.

 

Etkileri

 

II. Dünya Savaşı sonrasında dünya nüfusu 2 kat, buna karşılık enerji kullanımı 4 kat artmıştır. 1958 yılında atmosferdeki 315 ppm/m3 karbondioksit oranı 2004'te 379 ppm/m3 olmuştur. ABD dünya nüfusunun %4'üne sahipken karbondioksit üretiminin %25'ini gerçekleştirmektedir.

 

The Observer gazetesinin Şubat 2004'te yayımladığı Pentagon'a ait Küresel Isınma Raporu'na göre önümüzdeki 20 yıl içerisinde Avrupada birçok kıyı kenti sular altında kalacaktır. Guardian gazetesinde 2004 yılında yer alan küresel ısınma haritasına göre bundan en az etkilenen bölgeler Türkiye ve Ortadoğu ile kıyı kesimleri hariç Kuzey Afrika'dır.

Dünya'nın ısınma tarihçesi

 

Ölçümlere göre 1860-1900 yılları arasında, denizde ve karadaki küresel sıcaklık her ikisinde de 0,75°C yükseldi. 1979'dan beri kara sıcaklığı deniz sıcaklığının iki katı hızla yükseldi. Uydudan yapılan sıcaklık ölçümlerine göre alt troposferdeki sıcaklık 1979'dan beri 0.12 ile 0.22°C arasında yükselmiştir.

 

NASA'nın hesaplamalarına göre, güvenilir ölçümlerin yapılabildiği 1800'lerden beri 2005 yılı, 1998'i geçerek, en sıcak yıl olmuştur. Dünya Meteoroloji Organizasyonu ve BK İklim Araştırma Biriminin hesaplamalarına göre ise 2005, 1998 yılının ardından hala ikinci sıradadır.

Nedenleri

 

İklim sistemi içsel ve dışsal (insani etkiler, güneş hareketleri ve sera gazları, vb.) nedenlerden etkilenmektedir. Klimatologlar dünyanın bugünlerde ısındığı konusunda hemfikirdirler. Bu değişimin detaylı nedenleri açık bir araştırma alanıdır ama bilimsel çoğunluk sera gazlarının son zamanlardaki sıcaklık artışının başlıca nedeni olduğunu belirtmektedir.

 

Dünya'nın atmosferine karbondioksit (CO2) ve metan (CH4) eklenmesi dünya yüzeyinin sıcaklığını yükseltmektedir. Atmosferdeki CO2 artışı dünyanın yüzeyini ısıtmakta ve kutuplara yakın buzların erimesine yol açmaktadır. Buzlar eridikçe, yerini kara veya açık sular almaktadır. Her ikisi de buzdan daha az yansıtıcıdır ve böylece daha fazla solar radyasyon emmektedirler. Bu da daha fazla ısıya, dolayısıyla erimeye yol açmaktadır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • Cevaplar 69
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Dünya ısınıyor, hem de hızla. Peki bizler bu ısınmanın ne kadarından sorumluyuz?

 

Küresel ısınma, endişelenmeyi gerektirmeyecek kadar uzak ya da belirsiz bir gelişme olarak görülebilir –bir hafta sonrasının hava durumunu dahi genellikle doğru tahmin edemeyen günümüz bilgisayar teknolojilerinin öngördüğü bir diğer gelişme... En azından, soğuk bir kış gününde birkaç derecelik ısınmanın o kadar da kötü olmadığını düşünebilir ve iklim değişikliğine ilişkin uyarıları, yaşam biçimlerimizi değiştirmek için geliştirilen çevreci korkutma taktikleri olarak algılayabilirsiniz. Ancak değişen Dünya konulu dosyamızın birinci bölümü “ Jeo–Alarm ”a göz atmanızda yarar var. Dünya'nın insanlığı tedirgin eden haberleri olduğunu göreceksiniz.

 

Şu anda Alaska'dan And Dağları'nın karlı zirvelerine kadar her yer ısınıyor, hem de hızla. Sıcaklıklar geçtiğimiz yüzyıldan bu yana Dünya genelinde 0,6ºC arttı ancak en soğuk, en uzak noktalar çok daha fazla ısındı. Sonuçlar pek de iç açıcı değil. Buzullar eriyor, nehirler kuruyor, kıyılar erozyona uğruyor ve yakınlarda yaşayan toplulukları tehdit ediyor.

“ Eko–Alarm ” başlıklı bölümde okuyacağınız gibi, flora ve fauna da ısınmadan etkileniyor. Değişiklikler büyük ölçüde gözden ırak gerçekleşiyor. Ancak akıldan ırak olmamalı çünkü bunlar gezegenin geri kalanı için geleceği gösteren işaretler.

 

Bazı şüpheciler, “Hemen karar vermeyin” diyor. İklim kararsızlığıyla ünlüdür. Bin yıl önce Avrupa ılımandı ve İngiltere'de şaraplık üzümler yetişiyordu; 400 yıl öncesine gelindiğinde ise iklim değişmiş, hava serinlemiş ve Thames belirli aralıklarla donmaya başlamıştı. Şu andaki ısınma da doğanın kaprisi, geçici bir durum olamaz mı? Uzmanlar, “Bundan çok da emin olmayın” diyor. Kuşkusuz, izleyen sayfalarda okuyacağınız ısınma belirtilerinin bazıları iklimin doğal ritmiyle açıklanabilir. Ancak gezegen genelinde ateşi yükselten bir diğer etken daha var.

 

Yüzlerce yıldır ormanları kesiyor; kömür, petrol ve benzin yakarak bitkilerle okyanusların soğurabileceğinden çok daha büyük bir hızla karbon dioksit ve ısıyı tutan diğer gazları atmosfere salıyoruz (bkz. “Döngüde Kaybolan Karbon”, NG Türkiye, Şubat 2004). Atmosferdeki karbon dioksit düzeyi bugün, yüz binlerce yıl önce olduğundan çok daha yüksek. İklim uzmanlarından George Philander, “Bizler artık iklimi belirleyen süreç üzerinde etkili olabilen jeolojik unsurlarız” diyor.

 

BM Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC), 2001'de yayımladığı ve bir dönüm noktası oluşturan raporda, geçtiğimiz yüzyıldaki ısınmanın çok büyük ölçüde insan etkinliğinden kaynaklandığını açıkladı. Küresel sıcaklıklar, binlerce yıl öncesindeki dönemlerde olduğundan çok daha hızlı bir şekilde artıyor. Ve iklim modellemeleri, yanardağ ve güneş patlamaları gibi doğal iklim güçlerinin tüm bu ısınmayı açıklayamadığını gösteriyor.

 

IPCC, yüzyılın sonuna kadar 1,5 ila 5,5ºC 'lik bir sıcaklık artışı öngörüyor. Ancak ısınma aşamalı olmayabilir. “ Süre–Alarmı ” bölümünde yer verilen geçmiş dönemlere ait iklim kayıtları, gezegenin karmaşık bir termostatı olduğunu akla getiriyor. Ve bazı uzmanlar günümüzdeki sıcaklık artışının yıkıcı bir iklimsel sendelemeyi hızlandırabileceği konusunda kaygılı.

national geographic

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

küresel ısınmanın etkilerini görmeye başladık, hatta bu pazara bile yansımaya başladı... ama halen dünya insanlarının ve ülkemiz insanlarının tam olarak nasıl bir gerçekle karşı karşıya olduğumuzu anlamadıkları görülüyor. eğer bu ısınmanın boyutları hızla devam ederse bunun sonucunda türettiğimiz gıdalar önce fahiş fiyatlara satılacak sonra bulunamayacak...

 

akşehir gölü kurudu, konya ovası hızla çöl olma yolunda, bir çok balık nesli tükendi ve bir çoğuda tükenme sınırında. Türkiye bir su cenneti değil, elindeki suyu ise kullanmayı bilmiyor, Dsi'nin su politikası tam bir fiyasko ve gelecek 10 yıl içerisinde su alanlarımız kurumaya devam edecek... ormanlık alanlar talan ediliyor, kaçak inşaatlar ve orman yangınları tüm yeşil örtüyü yok ediyor. öyle bir politika ile yönetiliyoruz ki, kaçak inşaatlara önce göz yumuluyor ardından ya yıkılıyorlar ya da üstü örtülüyor. bir ülke düşünün ve o ülkeyi yönetiminde olanların bizzat kendileri iskansız ve kaçak yapılaşma yapıyorlar. devleti yönetenler bile bu talana ortak oluyor.

 

Türkiye Amerika ve Avusturalya ile birlikte dünyanın küresel ısınma tehlikesine karşı birlikte yapılabilecekleri tartışmasında üstüne düşeni görmezden geliyor, nükleer santraller kurmaya devam ediyor ve kirletme yarışında ilk 20'ye giriyor... oysa bir çok ülke nükleer santrallerin yerine altarnatifler üretme çabasında ve rüzgar enerjisinden yararlanıyorlar... ama bu maliyeti ucuz ve doğayla dost enerji üretimine yatırım yapmayı akıl edemiyor...(!)

 

marmara denizinde balık türleri hızla tükenmekte, anadoluda ki su kaynakları bilinçsizce tüketilmekte ve bütün bunlara rağmen geleceği planlayan ve ona göre projeler üretecek bir politikamız yok... elindeki bütün kaynakları tükettikten sonra mı bir şey yapmayı düşünecekler? bu zihniyetler ne zaman değişecek?

 

bu ülke israf edecek lükse sahip değil hele çocuklarımıza bırakaağımız bir dünya konusunda bu kadar bilinçsiz hareket etmeye hiç kimsenin hakkı yok... yarın çocuklarımız bizlerin ve bizden öncekilerin yanlışlarının vebalini ödemek zorunda değil ama ne acı ki hiç hoş olmayan gerçekler miras bırakmaktayız... balıksız denizler, yanmış ormanlar, tüketilmiş su kaynakları, bitmiş bir tarım ve kocaman bir çöl...

 

çok acil önlemler alınmalı ve herkes mutlak birşeyler yapmalı halk bu konuda bireysel çabalar gösterirken yönetimde bulunanların dikkatini de bu yöne çekmeli... bütün bunlara seyirci olmak çok büyük gaflet olacak...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Dünyamız hızla ısınıyor,bu gidişle 40 yıl içinde dünyanın tüm buzulları eriyecek,yükselen deniz seviyesi yüzünden tam 45 milyon insan mülteci durumuna düşecek!

Bilimadamlarınca yapılan çalışmalara göre,insanlık aşağıdaki 9basit şeyi tam anlamıyla yaparsa,insanoğlu şu anki karbondioksit seviyesinin 1970lerdeki seviyeye çekebilecek,yani çözüm için bir 30 yıl daha kazanmış olacağız.

Bu konuda yapılması gereken 9basit şey;

1-Ampülünüzü Değiştirin

Standart akkor ampülünüzü tasarruf ampulü ile değiştirin,yılda 75 kg karbondioksit salınımını önlemiş olacaksınız.

2-Daha Az araba Kullanın

Daha sık yürüyün,bisiklet kullanın ve toplu taşıma araçlarını tercih edin.Araba kullanmadığınız her 2 km için 0.75 kg karbondioksit tasarrufu elde edeceksiniz.

3-Geri Dönüşüme Katkıda Bulunun

Evinizden çıkan çöplerin sadece yarısını geri dönüşüme kazandırarak yılda 1200 kg karbondioksit salınımını önleyebilirsiniz.

4-Otomobilinizin Lastiklerini Kontrol Edin

Düzgün şişirilmiş lastiklerle litre başına aldığınız yol %3 oranında artacaktır.Her 4 litre benzin tasarrufu 10 kg karbondioksiti atmosferden uzak tutar.

5-Daha Az Sıcak Su Kullanın

Suyu ısıtmak için çok fazla enerji gerekir(1 gr su için 540 cal).Daha az su tüketen bir duş başlığı ile yılda 175 kg,giysilerizi kaynar su yerine ılık suyla yıkayarak da 250 kg karbondioksit tasarrufu yapabilirsiniz.

6-Ambalajları Fazla olan Ürünlerden Kaçının

Çöpünüzü %10 oranında azaltarak yıllık 600 kg karbondioksit tasarrufu sağlayabilirsiniz.

7-Su Isıtıcınızı Ayarlayın

Isıtıcınızı kışın 2 derece aşağı,yazın 2 derece yukarı ayarlayın.Bu basit ayarlama yılda tam 1000 kg karbondioksit tasarrufu sağlar.

8-Bir Ağaç Dikin

Bir ağaç ömrü boyunca 1 ton karbondioksit emer.

9-Çözümün Parçası Olun

Harekete geçmek için acele edin!Bu konu çok ciddi bir konu.”Bir tek benim çabamla mı olacak?” demeyin,unutmayın bu dünyada 6,5 milyar insan da sizin gibi düşünse ne olur?

Daha fazla bilgi almak için www.iklimkrizi.net i ziyaret edin.

 

Bu mesajı iletebildiğiniz herkese iletin ve bunları uygulayın!Unutmayın,başka bir Dünya yok!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

evet tasarruf çok önemli hiç bir şekilde israf etmemek gerek, çocuklarımıza da bunu öğütlemeliyiz ve mutlaka ağaç dikmeli orman arazilerini korumalı...

 

orman oksijen demek oksijende yaşam demek...

 

dünyada karbondioksit oranı artıyor ve insan nüfusu hızla çoğalmakta , buna nazaran yağmur ormanları tükeniyor...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Küresel ısınmaya, atmosferde artan sera gazlarının neden olduğu düşünülmektedir. Karbondioksit, su buharı, metan gibi bazı gazların, güneşten gelen radyasyonun bir yandan dış uzaya yansımasını önleyerek ve diğer yandan da bu radyasyondaki ısıyı soğurarak yerkürenin fazlaca ısınmasına yol açtığı ileri sürülmektedir.

 

‘Sera gazları' Dünya'nın ısı dengesini oluşturmasını sağlayan en büyük faktör. Dünya üzerine gelen Güneş ışınları Dünya üzerindeki doğal bir örtü (su buharı, karbondioksit ve buhar gazı) tarafından bir kısmı emilip Dünya'ya yansıtılmaktadır. Bu yansıma Dünya'nın normal sıcaklığını oluşturmaktadır. Sera gazlarının artması veya azalması ise sıcaklık sisteminin dengesinin bozulmasına yol açmaktadır.

 

Küresel ısınma nedir: Bütün dünyada sıcaklığın sistematik bir şekilde artması süreci anlaşılmaktadır. Bu yolla bir iklim değişikliği meydana gelmektedir. Çünkü sıcaklık artınca buharlaşma artar, yağışlar ve hava hareketleri değişir. Küresel iklim değişikliğini; belirli olmayan zamanlarda meydana gelen hava halleri değişikliği ile karıştırmamak gerekir. Örneğin belirsiz zamanlarda veya herhangi bir mevsimde meydana gelen kuraklık (örneğin bizde kış kuraklığı) veya yaz kuraklığı olan bölgelerde yağışlı yazlar olayı “hava değişikliği” olarak nitelenir yani iklim değişikliği değildir. O nedenle son 10-15 yıl içinde, sıcaklığın bütün dünyada sistematik olarak artışı, 1983 yılından itibaren ölçmelerle belirlenmiştir. Son yüzyılın en sıcak ve en kurak yazları son 8 – 10 yıl içinde yaşanmıştır. Sıcaklık ölçümleri ile elde edilen bu sonuçları, bazı buzul erime olayları da desteklemektedir. Örneğin, güney kutbundan şimdiye kadar görülmemiş büyüklükte buzul parçalarının koparak ayrılması, İzlanda Buzul’larının son 30 yılda şimdiye kadar görülmeyen bir hızla erimeleri, Himalaya ve Alpler’de cereyan eden buzul erimesi süreçleri gibi dünya üzerinde yaygın olarak görülen süreçler “Küresel Isınma” gerçeğinin yadsınamaz kanıtlarıdır.

 

 

 

Küresel ısınma ekolojik dengeyi de etkilemektedir ve tür azalımını hızlandırmıştır. On iki bin yıl öncesinin memelilerinden Mamutların küresel ısınma sonucu soylarının tükendiği belirlenmiştir. Şu anda ise birçok canlı türü küresel ısınmanın tehdidi altındadır. Yapılan araştırmalara göre: -Küresel ısınma yüzünden büyüyen ozon deliğinin kanser vakalarını arttırdığı belirlenmiştir. -Değişen hava ve iklim koşullarından dolayı, özellikle insan spermlerinde büyük bozulmaların meydana geldiği ve bu durumun küresel ısınmanın yaratacağı olumsuzluklardan ziyade insanlığın genlerinde bir tahribata yol açtığı öngörülmüştür. -Şu anki artış hızıyla Dünya'nın ısısı her yıl 0.1 santigrad derece, buzulların ki ise 0.3 santigrad derece artmaktadır. -Küresel ısınmanın bu hızla artması Dünya üzerindeki karbondioksit miktarının 2050 yılında normalin %50 üstüne çıkması anlamına geliyor. Bu da canlı türlerini 4'te 1'inin yok olması demek; yani 56000 bitki türü 3600 hayvan çeşidi. -Küresel ısınma ile büyük kasırga ve el-ninolar yılda birkaç kez görülen olaylar olmaktan çıkacak ve özellikle insan yaşamını büyük ölçüde etkileyecek boyutlara ulaşacaktır. -Tatlı su alanlarının birçoğu kuraklaşma tehdidi altında olmasından dolayı, zaten Dünya'nın büyük bir bölümünün sağlayamadığı temel besin maddelerine ulaşmak her insan için daha da zorlaşacaktır. -Küresel ısınma nedeniyle yakın gelecekte su savaşları ortaya çıkabilecek, açlıktan ve besin değerlerine ulaşmak için insanların toplu halde birbirini katlettiği haller yaşanabilecektir. Bu gidişle kuraklık da %30 artacaktır. -Alplerdeki buzullar 22. yüzyıla kadar eriyecek ve bunun getirdiği sellenme ve doğal afetler Avrupa'yı yaşanmaz hale getirecektir. Bunların yanı sıra; bu sıcaklık ve su seviyesi artışı ise Dünya üzerindeki yaşam olanaklarını azaltacaktır.

 

Küresel ısınmaya bi de ideolojik olarak bakalım: Dünya üzerinde kapitalizmin çekirdeklerinin belirmesi ve sürecin ilerlemesiyle birlikte insanlık bambaşka bir yola girmiş oldu. Modern kapitalist üretime geçişle birlikte daha fazla kâr amacıyla üretimin arttırılması, çok daha fazla miktarlarda hammadde ihtiyacını doğurdu. Hammaddenin temel kaynağı olan doğa her geçen gün bir öncekinden daha fazla sömürülmeye başlandı. Yeni hammadde kaynakları bulabilmek için yeni coğrafyalar keşfedildi.

 

Kapitalist üretim biçiminin dünyanın her yerine yayılması, kendine yeni yeni hammadde kaynakları bulması çok uzun zaman almadı. Sanayileşme sürecinde gerek fabrikalara yer açmak amacıyla gerekse de tarımsal üretimi arttırmak üzere yeni tarım alanları elde etmek için ormanlar yakılmaya başlandı. Ayrıca bu fabrikalarda çalışacak işçilerin barınabilmeleri için de yer gerekliydi. Yeni yerleşim yerlerinin kurulması için dönümlerce ormanlık alan yok edildi. Hali hazırda Amazon ormanları ve Hindistan'da Dünya'nın çatısı olarak tabir edilen Himalayalarda ormanlar yanlış ve sömürücü politikalar yüzünden yok olmaktadır. Brezilya ve Hindistan hükümetleri gelişmiş kapitalist ülke olma yolunda hızla ilerlerken ekolojik dengeyi de yok etmekten çekinmemektedir. Hızla nüfusu artan Hindistan'ın su ihtiyacı Himalaya ırmaklarından karşılanmaktadır ve günlük politikaların bir sonucu olarak hızlı tüketim Hindistan halkının geleceğini tehdit etmektedir. Delhi Üniversitesi uzmanları bölgedeki vahşi yaşamın hızla yok olduğunu ve kaplan, kara ayı, geyik, leopar ve sarı şahinlerin soylarının yok olmak üzere olduğunu belirtmektedir. 1972'den beri bilim adamlarınca yapılan gözlemlerde Himalaya ormanlarının %15'inin yok olduğu ve böyle giderse 2100 yılına kadar yarısının yok olabileceği belirlenmiştir. Amazon ormanlarının ise bugüne kadar %20'sinin yok edildiği ve Dünya'nın ciğerleri sayılan bu ormanların tahribatında bütün Dünya'nın acı bir şekilde etkileneceği belirlenmiştir.

 

Marx ve Engels'in Alman İdeolojisi'nde büyük sanayi şöyle anlatılır: "Dünya tarihini ilk olarak hakiki bir şekilde bu büyük sanayi yarattı. Ve bunu, bütün medeni milletleri ve bu milletlerin her ferdini, ihtiyaçlarını tatmin etmek bakımından dünyanın geri kalan bütününe tâbi kılabildiği ölçüde gerçekleştirdi ve böylece milletlerin daha önceki o tabii yalnızlığını ve birbaşınalığını ortadan kaldırdı. Tabiat bilimlerini sermayenin kölesi haline getirdi ve işbölümünün son tabii veçhesini de yok etti. Emek içinde mevcudiyeti mümkün olan bütün tabii unsurları, genel olarak ortadan kaldırdı ve bütün tabii ilişkileri para ilişkileri haline getirecek şekilde değişikliğe uğrattı. Tabii şehirlerin yerine, üç beş gün içinde yerden mantar gibi biten büyük sanayi şehirleri peydahladı. ... Ticaret şehirlerinin kır üzerindeki zaferini kesin noktasına ulaştırdı." Doğa, insanlığın doğuşundan bu yana, böyle bir toplu saldırı ile karşılaşmamıştı.

 

Kapitalizmden önceki toplumlarda varolan çevre sorunları lokal düzeylerde kalan ve doğanın üstesinden gelebileceği sorunlardı. Ancak, anarşik yapısı ve doğayı ve insan emeğini alabildiğine sömürme eğilimiyle, kapitalizm, doğanın kirlenmesinde, bozulmasında büyük bir sıçrama yaratmıştır.

 

Marx'ın açıkladığı gibi, insanoğlu doğaya egemen olduğu oranda doğayı sömürmeye başladı.

 

Dünya üzerindeki küresel ısınma etkileri ilk olarak emperyalist ülkelerin bilim adamları tarafından ‘insanlık etkisi' olarak belirlenmiştir. Ancak kapitalist ülkelerin sömürücü politikalarının farkedilmesi, sorunun insanlık açısında bir uyanışa ön ayak olacağını umutlarını doğursa da hala insanlar G.W.Bush‘un "Dünyadaki karbondioksit salınımının büyük baş hayvanların artışından kaynaklanıyor." Sözüne yeterince tepki verememektedirler.

 

Yaptıkları sömürünün zararları gözardı edilemeyecek duruma geldiğinde kapitalist ülkeler sözde çözüm arayışlarına girişmişlerdir. 1992 yılında ilk olarak Rio toplantıları yapıldı. Fakat katılan ülkeler ve bilim insanları bu panelde suçu bütün insanlığa mal etmeyi başardılar. Elde edilen verilerin sağlıklı olarak tartışalamadığı Rio toplantısından sonra 1997'de Japonya'nın Kyoto kentinde Dünya'nın önde gelen ülkeleri toplanarak karbondioksit salınımını azaltmayı ve 1990 seviyesinin altına indirmeyi öngören Kyoto Protokolünü imzaladılar. Bu protokol göstermektedir ki, emperyalist ülkeler sadece bir şey yapıyormuş gibi görünmektedirler. Çünkü karbondiooksit salınımı 1990 yılı seviyesinin altına indirilse bile salınım devam edeceğinden tehlike arz eden konular öneminden hiçbir şey kaybetmemektedir. Üstelik, Dünya nüfusunun %5'ini oluşturan ancak sera gazı salınımı Dünya genelinde %25'i bulan ABD, Kyoto protokolünü imzalamamıştır. Emperyalist ülkeler köşeye sıkıştıklarını anladıklarında ve fosil yakıtların zararlarını bir nebze kabul ettiklerinde ise kendince Dünya halklarını kandırarak nükleer enerjiyi öne sürmektedirler. Nükleer enerjinin zararlarını ört bas etmeye çalışan emperyalist ülkeler, küresel ısınmanın alternatifi olarak radyoaktiviteyi iyi bir şey gibi gösterip, kurulu teknolojilerini gelişmiş ve gelişmekte olan küçük burjuva ülkelere satmaya çalışmaktadırlar. Amaçları kar ve sömürüden başka bir şey olmayan bu ülkeler; zararsız olan hidrojen, güneş enerjisi, rüzgâr enerjisi ve füzyon teknolojisi yöntemlerini göz ardı etmekte, hatta engellemekten çekinmemektedir.

 

Dünya gelecek yüzyılda ciddi bir krizle karşı karşıya kalacaktır. ABD, AB ve gelişmekte olan emperyalist ülkeler Küresel Isınmanın farkında oldukları halde çözüm yollarından hep kaçmaktadırlar. Bunun nedeni de tüketim ve kar amaçlı sistemlerini ayakta tutabilmenin yollarını aramaktır. Fosil yakıt tüketiminin artmasıyla ABD petrol ihtiyacını karşılamak için Irak'a savaş açmış, Fransa nükleer teknolojini satmak için adeta Avrupa'nın ortasında radyoaktif pazar kurmuştur. Hindistan ve Brezilya ormanları insan üstü bir hızla yok etmiş ve yok etmeye devam etmektedir. Kapitalist azınlığın rahatlığı için bütün insanlık büyük ve muhakkak bir tehlikenin içindedir.

 

Çözüm yolları sunmak, bireysel açıdan saçma görünebilir. "Ülke politikalarına olduğumuz yerden karışamayız" düşüncesi bizlere boyun eğmeyi öğretmiş sistemin başarılı olduğu tezini doğrulamaktan başka bir işe yaramamıştır. Kapitalist sistem; sömürü, para, kar ve tüketim için Dünya halklarının hayatlarını hiçe saymaktadır. Bizler de Dünya üzerinde olduğumuza göre ve bu yazıyı okuyup birşeylerin farkına varabildiğimize göre en azından böyle gitmeyeceğini birilerine anlatmamız şimdilik yeterli olabilir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

TEMA Diyor ki; Toprağı Koruyun,

Küresel Isınmaya El Koyun!..

 

Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli Raporu (IPCC), küresel ısınmanın son 50 yılda % 90 oranında insan eliyle arttığını ve asırlarca süreceğini resmen ilan etti. Rapora göre, sera gazlarından biri olan karbondioksitin küresel düzeydeki artışı büyük ölçüde fosil yakıt (petrol, petrol türevleri,doğalgaz ve kömür) kullanımından ve tarımsal faaliyetlerden kaynaklanıyor. Metan ve diazot mono oksit(N20) oranlarındaki değişimlerin kaynağı da yine tarımsal faaliyetler.

 

ABD, Rusya ve Japonya Atmosferi En Çok Kirleten Üç Ülke

Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli Raporu’na (IPCC) göre; atmosfere karbon salarak dünyayı en çok kirleten ilk üç ülke 5,5 milyar ton ile ABD, 2.8 milyar ton ile Rusya ve 1.3 milyar ton ile Japonya gibi, sanayileşmiş ülkeler. Türkiye bu sıralamada 2004 yılında atmosfere bıraktığı 294 milyon ton ile 13’ncü olarak üst sıralarda yer aldı. Sadece bu üç ülkenin yılda atmosfere saldığı 9.6 milyar ton olduğu göz önünde bulundurulursa, Türkiye’nin 294 milyon ton ile neden olduğu zarar çok düşük oranda kalıyor. Ancak, Raporda Türkiye’nin 1990-2004 yılları arasında %72,6’lık bir artış kaydederek atmosferi kirletme konusunda dünyada en hızlı artış kaydeden ülke olması ise endişe verici. Yeni Rapor da TEMA Vakfı’nın daha önceki IPCC ve NASA Raporları’na dayanarak 15 yıldan bu yana söylemekte olduğu, eğer tedbir alınmaza Türkiye 40 yıl sonra çöl olacak uyarısının artık çok uzak bir gelecek olmadığını destekler nitelikte.

 

Uzmanlar, küresel ısınmanın etkilerinin asırlarca süreceğini kaydediyorlar. Ama mücadele için kararlı olursak ve harekete geçersek, bu etkiyi azaltabilir, en aza indirgeyebiliriz. IPCC Raporu’na göre, karbondioksit sera etkisine neden olan en etkin gazdır. Eğer topraklarımızı doğru yöntemlerle işler ve akılcı kullanırsak hem sera etkisi yaratan bu gazın azalmasını hem de organik karbon tutulmasını sağlayarak toprağın verimini arttırırız.

 

Topraktaki Organik Karbonu Yöneterek, Toprağın Verimini Arttırabilir, Küresel Isınmanın Etkilerini Azaltabiliriz. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde toprağın tarımsal üretkenliğinin azalması tarım, mera, orman vb alanların amacı dışında kullanılarak kısmen insan etkili toprak kalitesi kaybına neden olmaktadır. Toprak kalitesi ve tarımsal verimlilik arasındaki pozitif ilişki aynı şekilde toprak organik karbonu ve toprak kalitesi arasında da mevcuttur. Dolayısıyla devam eden bozunma süreci toprak kalitesini azaltmaktadır. Bozulan ekosistem ve tarımsal topraktaki organik karbon da çözünerek CO2 ve CH4 formunda atmosfere salınmakta ve iklim değişikliği nedenleri arasında yer almaktadır.

 

TEMA Diyor ki; Küresel Isınmaya Karşı Mücadelede Çaresiz Değiliz

TEMA Vakfı, Dünyaca kabul edilen bilimsel veriler ve toprak konusundaki 15 yıllık bilgi ve deneyimleri ışığında; toprakların doğru ve verimli kullanılarak toprakta organik karbon oluşumunun ve tutulmasının arttırılmasının, küresel ısınma, açlık, erozyon, çölleşme, ormansızlaşma ve tarım alanı kaybı gibi sorunların çözümü için atılacak büyük bir adım olduğu değerlendirmektedir.

 

Toprakta organik karbon tutulması her yönüyle kazanç sağlayan bir süreçtir. Verimliliğini kaybetmiş toprakların rehabilitasyonundan, kaynağı belli olmayan kirliliğin azaltılarak yüzey, yer altı sularının temizlenmesi gibi yan faydalarla ekosistem kalitesinin yükseltilmesine ve fosil yakıt emisyonunu azaltarak atmosferdeki CO2 miktarının azaltılmasına kadar bir çok yönü vardır. Nitekim, yapılan bilimsel tespitler; toprak işleme yöntemleri, bitkilendirme, tarımsal ormancılık(ağaç tarımı) gibi uygulamalar ile hektar başına 1.3 tona kadar organik karbonun toprakta tutulmasının sağlanabildiğini göstermiştir.

 

İnsan Neslinin Devamı İçin Kararı Biz Vereceğiz

TEMA Vakfı; Tarım, Çevre ve Orman ile Enerji Bakanları’nın biraraya gelerek ortak eylem planı oluşturmasının olumlu bir gelişme olduğunu değerlendirmektedir. Ancak bu planda sivil toplum kuruluşlarının görüş ve çözüm önerileri de mutlaka yer almalıdır. Kaybedecek vakit yoktur. Karar vericilerin bu konuda sürdürülecek mücadeleyi kağıt üzerinde değil, bizzat uygulayarak gerçekleştirmesi gerekliliği kamuoyunun beklentisidir. Kararı bizim neslimiz alacaktır, ama bu karar bizden sonraki tüm insan neslinin devamlılığını belirleyecektir.

 

Toprak Yoksa Hayat Yok...El Koyun; Türkiye Çöl Olmasın !..

TEMA Vakfı, “Türkiye Çöl Olmasın!” sloganıyla başladığı ve “Toprak Yoksa Hayat Yok. El Koyun!” mesajı devam eden mücadelesine hız kesmeden sürdürüyor. Ülke genelinde başta halkımız, kurum ve kuruluşlar olmak üzere 300.000’ni aşkın TEMA Gönüllüsü ve Temsilcisi ile gerçekleştirilen çalışmalar, küresel ısınmanın etkilerinin azaltılması için ülkemizin yaptığı çalışmalara katkı sağlamaya devam edecektir.

 

 

Saygılarımızla;

 

Toprağına Sahip Çık !

TEMA Vakfı

TEMA WEB

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Konya Ovası’nı besleyen yeraltı suları bitme noktasında. Dünya Çevre Ajansı`nın raporuna göre 2070 yılında Avrupa`da tamamen çölleşecek tek nokta Konya Ovası.

 

Kaçak kuyular, vahşi sulama yöntemleri nedeniyle yeraltı suları 2’nci 3’üncü akiferlere kadar geriledi. Suyun çekilmesi nedeniyle oburuk sayısında da artış var. Konya Ovası yer yer çöküyor.

 

Asıl tehlike ise tuz gölü. Yeraltı suları tuz gölünü besliyor. Su seviyesi 4-5 metre daha düşerse Tuz Gölü`nden ovaya tuzlu su akışı başlayacak.Bu da felaketin erken gelmesi demek.

 

Selçuk Üniversitesi Jeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Gülay Göçmez "Bu durum gerçekleşmek üzere. İlk etapta Tuz Gölü çevresindeki tarım arazilerini etkiler. Daha sonra yayılır. Durum Konya Ovası`nın çölleşmeye gittiğini gösteriyor” şeklinde görüş belirtti.

 

Ancak Konya köylüsü tehlikenin hala farkında değil. Yağmurlu havada eksi 2 derecede tarla sulamaya devam ediyor.Bir haftalık su ihtiyacını bir günde kullanıyor.

 

Güven İslamoğlu ile bölgedeki bir köylü vatandaş arasındaki diyalog, Konya Ovası`ndaki durumu gayet iyi özetliyor:

 

Köylü: “Ağa ‘sula’ dedi suluyorum. Ben parama bakarım.”

 

G.İ.: “Tarla senin olsa bu havada sular mıydın? Bütün tarla buz tutmuş. Tohumu dondurmuşsun.”

 

Köylü: “Biraz öyle oldu. Benim tarlam olsa sulamazdım. Abi ne yapalım biz emir kuluyuz.”

 

G.İ: “Traji komik bir olay. Yağmur yağıyor, tarla buz tutmuş hala sulamaya devam ediyorlar. Gülüyorum ama bir yandan da üzülüyorum.”

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

yaşadığı dünyayı kendi elleriyle zehirleyen insanlık kendi sonunu hazırlıyor demektir. kendi denizini, ormanını, doğasını yok etmeye çalışmak için ahmak olmaktan fazlası gerekir galiba fazlasını yapıyor insanlık... teknoloji hayatımızı kolaylaştırıyorken dünyamızı kirletiyor, bilinçsiz kullanım ve tüketim bunu hızlandırıyor. ve ne yazık ki geliyorum diyen bu felaketin önüne geçmek için çalışması gerekenler bunları görmezden geliyor. sadece bir avuç insan "yeşil barış ve tema" gönüllüleri büyük bir özveri ile karınca misali çalışıyorlar... ancak devletlerin politikalarını değiştirmemeleri ve bilinçsiz halka yapılan yanlışların hangi sonuçları doğuracağını anlatmamaları büyük bir hata... bindiğimiz dalı kesiyoruz ve bu uğurda çalışan bilim adalarının söylediğine göre 10 yıl sonra çok geç kalmış olacağız... ve 10 yıl ne kadar az bir zaman değil mi? belkide geç kalındı bile... yazık gerçekten çok yazık, çocuklarımızı zor günler bekliyor...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

yaşadığı dünyayı kendi elleriyle zehirleyen insanlık kendi sonunu hazırlıyor demektir. kendi denizini, ormanını, doğasını yok etmeye çalışmak için ahmak olmaktan fazlası gerekir galiba fazlasını yapıyor insanlık... teknoloji hayatımızı kolaylaştırıyorken dünyamızı kirletiyor, bilinçsiz kullanım ve tüketim bunu hızlandırıyor. ve ne yazık ki geliyorum diyen bu felaketin önüne geçmek için çalışması gerekenler bunları görmezden geliyor. sadece bir avuç insan "yeşil barış ve tema" gönüllüleri büyük bir özveri ile karınca misali çalışıyorlar... ancak devletlerin politikalarını değiştirmemeleri ve bilinçsiz halka yapılan yanlışların hangi sonuçları doğuracağını anlatmamaları büyük bir hata... bindiğimiz dalı kesiyoruz ve bu uğurda çalışan bilim adalarının söylediğine göre 10 yıl sonra çok geç kalmış olacağız... ve 10 yıl ne kadar az bir zaman değil mi? belkide geç kalındı bile... yazık gerçekten çok yazık, çocuklarımızı zor günler bekliyor...

ne yazıkki çok haklısınız.sokaktaki vatandaş bile artık baı şeylerin farkında fakat ne yapacağının bilincinde değil.çevremde insanlar artık neme lazımcı olmuş.gazetede haberi okuyunca bana arkadaşımın biri diyorki:::::boşver yaa biz düşünmeyelim nasıl olsa 50 yıl sonra bu durumlar yaşanacak bizim okadar zamanımız kalmadı.....ne kadar yanlış bir zihniyet.bizden öncekiler de böllemi düşünüyordu acaba.bence hemen çevremizden işe başlayarak insanların dikkatini bu konuya yönlendirerek bilinçlenmelerini sağlamalıyız.sivil toplum örgütleri daha aktif olmalı.insanları enerji israfından uzaklaştırmaya çalışmalıyız.gelecek felaketler üzerinde eli kolu bağlı durmak sadece okuyup ah vah etmek neme lazımcılığın ta kendisidir .....bilinçlenmek ve bilinçlendirmek umuduyla .......

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

küresel ısınma bir dünya sorunu ve bütün devletler ortak çözüm için çalışmak zorunda

dünya daha fazla nükleer santrali taşıyamayacak kadar hızla ısınmaya devam ediyor ama Türkiye'nin de içinde bulunduğu pek çok devlet hala santral kurma derdinde oysa yapılacak çok daha fazla seçenek var yanlış politikalar ve ******* zihniyet bu sorunu önemsemeyecek kadar aciz düşüncelerde

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hadi bilinclendik diyelim, ne yapacaksiniz? Suyunuzu daha mi tasarruflu kullanacaksiniz?, ya da arabaniza daha mi az bineceksiniz?, elektrikli aletlerinizden bazilarini elinizden mi cikaracaksiniz?, aksamlari mum isiginda mi yemek yiyeceksiniz? vs. vs.

 

Hadi, simdi elinizi kalbinize koyunda soyleyin, hanginiz yatarken televizyonunu veya bilgisayarini standby da birakmiyor. Hangi biriniz bulasik yikarken suyu fosur fosur akitmiyor, akitiyor olsa bile durulama suyunu tekrar kullanmayi dusunuyor, mesela cicek sulamada. Ya da bunlari yapamiyorsa, hangi biriniz cevreci bir kurulusa bagista bulunuyor? Burada yazmak cok kolay, devletler sunu sunu yapsin diye, ama bizler birey olarak ne yapiyoruz? Bir de bunu soralim kendimize.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hadi bilinclendik diyelim, ne yapacaksiniz? Suyunuzu daha mi tasarruflu kullanacaksiniz?, ya da arabaniza daha mi az bineceksiniz?, elektrikli aletlerinizden bazilarini elinizden mi cikaracaksiniz?, aksamlari mum isiginda mi yemek yiyeceksiniz? vs. vs.

 

Hadi, simdi elinizi kalbinize koyunda soyleyin, hanginiz yatarken televizyonunu veya bilgisayarini standby da birakmiyor. Hangi biriniz bulasik yikarken suyu fosur fosur akitmiyor, akitiyor olsa bile durulama suyunu tekrar kullanmayi dusunuyor, mesela cicek sulamada. Ya da bunlari yapamiyorsa, hangi biriniz cevreci bir kurulusa bagista bulunuyor? Burada yazmak cok kolay, devletler sunu sunu yapsin diye, ama bizler birey olarak ne yapiyoruz? Bir de bunu soralim kendimize.

 

evet haklılık payınız çok bilinçlendik dersek değilde bilinçlenirsek o zaman bu söylediklerinizin bir kısmını yaparız. :)

yapmalıyız, çok doğru söylemişsiniz, neler yapılmalı bunlar konuşulmalı, bilinçli tüketici olmayı öğrenebiliriz.

bir şeylerden feragat etmek zorunda değiliz sadece kullanıma dikkat etmemiz gerek, daha çok tasarruf, daha az tüketim.

 

ancak, devletler şunu bunu yapmalı muki, halka hizmet için var olanlar bugünü yarını ve getirilerini iyi hesaplamalı ona göre politikalar geliştirmeli, ne için vergi veriyoruz bize hizmet olarak geri dönsün diye, bu hizmetler içinde devletin halkını tüketime karşı bilinçlendirmesi de var, su kaynaklarını koruması, çoğaltması, doğayı koruması, örneğin ağaçlandırma ve ormanlaştırma görevi yardım kuruluşlarından önce devletin görevidir. dünyanın en yüksek vergilerini veren insanlar olarak bunu istemeye hakkımız var. ama bize en çok geri dönen hizmetten çok vergi oluyor.

 

dünyanın neresinde atık su parası alınıyor, kullandığın suyun kanalizasyon parasınıda alıyorlar ama suya başkaca yatırım yok.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

evet haklılık payınız çok bilinçlendik dersek değilde bilinçlenirsek o zaman bu söylediklerinizin bir kısmını yaparız. :)

yapmalıyız, çok doğru söylemişsiniz, neler yapılmalı bunlar konuşulmalı, bilinçli tüketici olmayı öğrenebiliriz.

bir şeylerden feragat etmek zorunda değiliz sadece kullanıma dikkat etmemiz gerek, daha çok tasarruf, daha az tüketim.

 

ancak, devletler şunu bunu yapmalı muki, halka hizmet için var olanlar bugünü yarını ve getirilerini iyi hesaplamalı ona göre politikalar geliştirmeli, ne için vergi veriyoruz bize hizmet olarak geri dönsün diye, bu hizmetler içinde devletin halkını tüketime karşı bilinçlendirmesi de var, su kaynaklarını koruması, çoğaltması, doğayı koruması, örneğin ağaçlandırma ve ormanlaştırma görevi yardım kuruluşlarından önce devletin görevidir. dünyanın en yüksek vergilerini veren insanlar olarak bunu istemeye hakkımız var. ama bize en çok geri dönen hizmetten çok vergi oluyor.

 

dünyanın neresinde atık su parası alınıyor, kullandığın suyun kanalizasyon parasınıda alıyorlar ama suya başkaca yatırım yok.[/b]

 

Devletin yapacagi seyler tartismasiz elbette vatandaslarini rahat bir ortamda yasatmaktir. Fakat "dunyanin neresinde atik su parasi aliniyor' derseniz, dunyanin bircok gelismis ulkesinde atik su parasi aliniyor. Aliniyor ama, bu alinan para ile o atik su su aritma tesislerinde arindirilip tekrar icme suyu olarak musluklardan bize geri donuyor. Yani alinan atik parasi ile bu gibi tesisler insaa etme imkani oluyor. Ama tabi bu bizim ulkede bosubosuna alinan bir para oluyor, zira ne bir atik su aritma tesisi var ne de baska aritma tesisleri.

 

kyotoyu imzala!!!

 

 

http://www.kyotoyuimzala.com

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

muki sana katılmadan edemeyeceğim ve izninle verdiğin linki tıklama butonuna ekleyeceğim.

atık sudan alınan boşa vergi gibi pek çok alandanda alınıyor mesela hala deprem vergisi ödüyoruz ama paranın nereye gittiğini bilmiyoruz.

 

kyoto

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

muki sana katılmadan edemeyeceğim ve izninle verdiğin linki tıklama butonuna ekleyeceğim.

atık sudan alınan boşa vergi gibi pek çok alandanda alınıyor mesela hala deprem vergisi ödüyoruz ama paranın nereye gittiğini bilmiyoruz.

 

kyoto

 

 

Tiklama butonu??? Elbette izin var, ne de olsa yararli bir is icin elele vermek gerek.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

halka hizmet için var olanlar bugünü yarını ve getirilerini iyi hesaplamalı ona göre politikalar geliştirmeli, ne için vergi veriyoruz bize hizmet olarak geri dönsün diye, bu hizmetler içinde devletin halkını tüketime karşı bilinçlendirmesi de var, su kaynaklarını koruması, çoğaltması, doğayı koruması, örneğin ağaçlandırma ve ormanlaştırma görevi yardım kuruluşlarından önce devletin görevidir. dünyanın en yüksek vergilerini veren insanlar olarak bunu istemeye hakkımız var. ama bize en çok geri dönen hizmetten çok vergi oluyor.

 

Bu konu tamamen tüm dünya insanlarını ,yani hepimizi ilgilendiriyor.bizlerinde,devletlerinde taşın altına elini koyması gerekmekte.

bunu sadece devletten veya vatandaşlardan beklemekte doğru değil.tüm toplum olarak biliçlenmeye çalışarak bizimde bir nebze

faydamız olması gerekiyor.bu dünya hepimizin .hep beraber birşeyler yapmanın zamanı geldiğini düşünüyorum.

tabiki bunu ne kadar başarabiliriz o da ayrı bir tartışma konusu. umarım elimizden geldiğince bu konuda duyarlı olmalıyız.Saygılar..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Küresel Isınma ve Yapabileceklerimiz

 

Bulundugunuz ortam sicakligini dusurun

Fazla degil, sadece 1°C düsürün, böylece bir miktar enerji tasarrufu yapabilirsiniz. Eðer üsürseniz ; ki bu ihtimal genelde yoktur, üzerinize modaya uygun bir kazak, süveter giyebilirsiniz.

(CO2 salinimi açisindan bize faydasi)

(Ortalama bir aile böylece yilda atmosfere 0,4 ton CO2 verilmesini engellemis olacagi gibi parasini da tasarruf etmis olur.)

 

Elektrikli cihazlarin Stand by konumunda birakmayin

Televizyonlarimizi standby konumunda birakmak bir miktar enerjiyi gereksiz yere harcamamiza neden olur. Kumandayla kapatmak yerine oturdugumuz yerden kalkarak TV'yi üzerinden kapatabiliriz.

(CO2 salýnýmý açýsýndan bize faydasý)

(Ortalama bir aile böylece yýlda 150 kg CO2'in atmosfere karýþmasýný engellemiþ olur.)

 

Sarj cihazlarini prizlere takli birakmayin

Küçük þarj cihazlari kullanilmadiklari zaman bile bir miktar enerji harcarlar. Cep telefonu, PlayStation … gibi cihazlarinizi iarj etmediðinizde ya da pilleri dolduiunda sarj cihazlarini prizde birakmayiniz.)

(CO2 salýnýmý açýsýndan bize faydasi)

(Ortalama bir aile böylece yilda 7 kg CO2'in atmosfere karismasini engellemii olur.)

 

Daha fazlasini kaynatmayin

Su isiticilari sizin çay ya da kahve içmeniz için gereken enerjiden çok daha fazlasini harcarlar. Eger bir bardak içecekseniz sadece bir bardak su kaynatin daha fazlasini degil.

(CO2 salinimi açisindan bize faydasi)

(Ortalama bir aile böylece yilda 45 kg CO2'in atmosfere karismasini engellemis olur.)

 

Uçaða daha az binmeye çalisin

Bu toplantiya katilmak için gerçekten uçakla mi gitmeniz gerekiyor ? Tatilinizi gerçekten yurtdisinda yapmaya mi ihtiyaciniz var? Ve tüm dünyadaki akrabalariniz, sizi gerçekten sevselerdi size yakin bir yere yerlesmezler miydi?

(CO2 salinimi açisindan bize faydasi)

(Ortalama bir aile böylece yilda 4 ton CO2'in atmosfere karismasini engellemis olur)

 

Çok parlak ýþýklarý söndürün

Gerçekten onlara ihtiyaciniz yoksa lütfen onlari kapatin. Zira onlar çok fazla enerji tüketirler. Eger karanliktan korkuyorsaniz , inanin hayaletler gerçek deðil.)

(CO2 salinimi açisindan bize faydasi)

(Ortalama bir aile böylece yilda 4 ton CO2'in atmosfere karismasini engellemis olur)

 

Dusu kullanin

Duslar banyo yapmaniz için yeterli olan suyun yarisini harcarlar ve banyo için gerekli olan suyun isitilmasindan daha az enerji gerektirirler )

(CO2 salýnýmý açýsýndan bize faydasý)

(Ortalama bir aile böylece yilda 4 ton CO2'in atmosfere karismasini engellemis olur ve iyi bir para tasarrufu yapmis olur.)

 

Daha verimli ampul kullanin

Düsük enerji ampulleri size gereken isigi verdikleri gibi 3 kat daha az güç harcarlar. Eger ki bir gece kulübünde yagamiyorsaniz, tüm ampullerinizi degistirin.

(CO2 salinimi acisindan bize faydasi)

(Ortalama bir aile böylece yilda 200 kg CO2'in atmosfere karismasini engellemis olur.)

 

Dondurucularinizi sizdirmaz hale getirin

Dondurucular çok iyi sizdirmazlik saglandiginda en yüksek verimde çalisirlar, bu sayede havayi dondurmak için yogun bir sekilde çalismak zorunda kalmazlar.)

(CO2 salinimi acisindan bize faydasi)

(Ortalama bir aile böylece bir miktar CO2'in atmosfere karismasini engellemis olur.)

 

Arabanizi olabildigince az kullanin

Yürüyün, ata binin, kosun, paten kayin, toplu tasima araçlari kullanin ya da en kötüsü otostop yapin. Her ne durumda olursa olsun aracinizi kullanmamaya çalisin

(CO2 salinimi acisindan bize faydasi)

(Ortalama bir aile böylece fazlasiyla CO2'in atmosfere karismasini engellemis olur.)

 

Evinizin isisini havaya atmayin

Evinizin çati arasini, duvarlarini, sicak su hatlarini ve kazani isi kaçagina karsi izole edin. Kapi pencere ve çerçevelerinizi hava kaçaklarina karsi kontrol edin. Evinizi ilik tutun, sicak degil ve böylece gezegenimizi biraz daha sogutmus olursunuz.)

(CO2 salinimi acisindan bize faydasi)

(Ortalama bir aile böylece yilda 3.8 ton CO2'in atmosfere karismasini engellemis olur ve iyi bir para tasarrufu yapmis olur.)

 

Çamasir yikama sicakligini düsürün

Kiyafetlerinizi 40-60 derecede yikayacaginiz yerde 30 derecede yikayin. makineniz daha az enerji kullanmis olur ve elbiseleriniz hala kendi renklerinde kalir.)

(CO2 salinimi acisindan bize faydasi)

(Ortalama bir aile böylece yilda 90 kg CO2'in atmosfere karismasini engellemis olur.)

 

Yiyeceklerinizi kendi bölgenizden temin edin

Yakin çevrenizdeki yiyeceklerle beslenin, dünyanin bir ucundakilerle deðil, sadece çevrenizdeki yiyecekleri yemekle ölmezsiniz. Böyle bu yiyecekler dünyanin diger uçlarindan uçaklarla size tasinmaz.

(CO2 salinimi acisindan bize faydasi)

(Ortalama bir aile böylece yilda 4 ton CO2'in atmosfere karismasini engellemis olur ve iyi bir para tasarrufu yapmis olur.)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hadi bilinclendik diyelim, ne yapacaksiniz? Suyunuzu daha mi tasarruflu kullanacaksiniz?, ya da arabaniza daha mi az bineceksiniz?, elektrikli aletlerinizden bazilarini elinizden mi cikaracaksiniz?, aksamlari mum isiginda mi yemek yiyeceksiniz? vs. vs.

 

Hadi, simdi elinizi kalbinize koyunda soyleyin, hanginiz yatarken televizyonunu veya bilgisayarini standby da birakmiyor. Hangi biriniz bulasik yikarken suyu fosur fosur akitmiyor, akitiyor olsa bile durulama suyunu tekrar kullanmayi dusunuyor, mesela cicek sulamada. Ya da bunlari yapamiyorsa, hangi biriniz cevreci bir kurulusa bagista bulunuyor? Burada yazmak cok kolay, devletler sunu sunu yapsin diye, ama bizler birey olarak ne yapiyoruz? Bir de bunu soralim kendimize.

 

Sayin Muki

 

Artik bu konu bireysellikten cikti bireylerin basaracagi bir konu degil.,cünkü insan oglu kendi kendine yasaklar koyamaz

Aliskanliklarina bir sinir koyabilir olaylari daha bilincli bakabilir vede belki tam manasiyla uygulayabilir fakat cok gec kalindi

Cikar ülkeleri.,bu olaylari cok sakladi,,.bu noktaya bu kadar hizli gelinecegine onlarda inanmak istemedi,.yoksa biliyorlardi

hatta hollanda bile yillar önce önlemini almaya calismisti sular yükselirse onlarin önüne bent cekmek icin otamatik acilan

duvarlar yapti,.,fakat OLAYIN BOYUTU COK BÜYÜK KÜRESEL ISINMA DÜNYAMIZI BELKIDE GELECEK NESILIN YASAYAMAYACAGI BIR NOKTAYA GELDI.,.,

Dikkat ederseniz IRAK Savasindan sonra Dünya liderlerin agzinda TEK KÜRESEL ISINMA VAR.,!!!cünkün DÜNYAMIZIN

bu isinmaya dayanacak gücü kalmadi.,.,Bir ellisene dahi ömrü kalmadi,.,olay cok boyutlu,..,

Önümüzdeki her birsene altin degerinde ,.bunu yasayip görecegiz.,vede bunuda bugün yarin dünya insanliginin ilk defa

BIRLIKTE BIR EYLEMI BASLATTIGINI GÖRECEGIZ,.,.

 

Saygilar

 

:shuriken: yamyam frankfurt

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sayin Muki

 

Artik bu konu bireysellikten cikti bireylerin basaracagi bir konu degil.,cünkü insan oglu kendi kendine yasaklar koyamaz

Aliskanliklarina bir sinir koyabilir olaylari daha bilincli bakabilir vede belki tam manasiyla uygulayabilir fakat cok gec kalindi

Cikar ülkeleri.,bu olaylari cok sakladi,,.bu noktaya bu kadar hizli gelinecegine onlarda inanmak istemedi,.yoksa biliyorlardi

hatta hollanda bile yillar önce önlemini almaya calismisti sular yükselirse onlarin önüne bent cekmek icin otamatik acilan

duvarlar yapti,.,fakat OLAYIN BOYUTU COK BÜYÜK KÜRESEL ISINMA DÜNYAMIZI BELKIDE GELECEK NESILIN YASAYAMAYACAGI BIR NOKTAYA GELDI.,.,

Dikkat ederseniz IRAK Savasindan sonra Dünya liderlerin agzinda TEK KÜRESEL ISINMA VAR.,!!!cünkün DÜNYAMIZIN

bu isinmaya dayanacak gücü kalmadi.,.,Bir ellisene dahi ömrü kalmadi,.,olay cok boyutlu,..,

Önümüzdeki her birsene altin degerinde ,.bunu yasayip görecegiz.,vede bunuda bugün yarin dünya insanliginin ilk defa

BIRLIKTE BIR EYLEMI BASLATTIGINI GÖRECEGIZ,.,.

 

Saygilar

 

:shuriken: yamyam frankfurt

 

Sayin Efendi Turkler, nedense sizde hep bir karamsarlik havasi esiyor. Yapmayin boyle, yazik ediyorsunuz kendinize.

Bu kuresel isinma biraz abartiliyor gibi geliyor bana. Yani su acidan; kuresel isinma son 10-100-150 yilki verilere gore degerlendirilemez (esasli olcum verileri gecen 150 senesine kadar mevcuttur.) Binlerce, milyonlarca sene evveline kadar elde veriler olmadigindan sadece teoriler one suruyor gerci ama, dunya ilk defa boyle bir sorun ile karsi karsiya kalmis degil. Ancak daha once de boyle sorunlar ile karsi karsiya kalindiginda insanlar ona gore careler bulmuslar, dogaya ona gore ayak uydurmuslardir. Fakat bu bizim zamanimizda daha zor gibi gozukuyor, cunku maddi acidan kaybedecek cok daha fazla seyleri var insanlarin.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

muki paylaşımın için teşekkürler gerçekten özenle dikkat edilmesi gereken şeyler, ufak gayretler bütünde büyük payda oluşturur... bir benim yapmamla mı düzelecek demek yerine üzerimize düşeni yapmak insanlık vazifemizdir...

 

tekrar teşekkürler :flowers:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sevgili arkadaşlarım;

 

Kaderimizi şekillendiren tercihlerimizdir.. Demiştim,''Günün Sözü'' topiğinde.Ancak şunu farkettim ki,tercihlerimiz sadece kendi kaderimizi şekillendirmekle kalmıyor,evlatlarımızın,torunlarımızın kaderini de etkiliyor..:(

 

Biz öyle veya böyle,bu felaketten fazlaca etkilenmeden göçüp gideceğiz ama ne yazıkki evlatlarımız ve daha kötüsünü torunlarımız görecek,yaşayacak.Onlara bıraktığımız miras,yaşanamaz bir Dünya'dan öte birşey olmayacak.Bunun için suçlu aranması gerekiyorsa önce beni görün,sonra aynaya bakın lütfen.Hepimizin bu felakette dolaylı veya dolaysız rolümüz var.Bunların ne olduğunu bilebilecek kadar akıllısınız,ayrıntılı yazmam gerek yok diye düşünüyorum..

 

Bu yazı veya diğerleri birşeyi değiştirecek mi..?Hiç sanmıyorum.Aslında böyle bir boş gayret içersinde de değilim.Bunu üzüntümü dile getirmek olarak görün sadece.Ne yani,hemen yarın deodorant,saç spreyi kullanmayı,ozona zarar veren gazları atmosfere salan sanayinin ürettiği malları almayı kesecek misiniz.Yoksa hemen buzdolaplarınızın fişini mi çekmeyi düşünüyorsunuz.Ya da artık araba kullanmayacak,işe/eve yayan mı gideceksiniz.Mangal yakmasam da olur,ev ısınmasada battaniye ile idare ederiz mi diyeceksiniz..Çok geç..:(

 

Olur ya birgün evladım,torunum okur belki diye:

 

Böyle bir miras bıraktığımız için hepinizden özür diliyorum..:(

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sevgili arkadaşlarım;

 

Kaderimizi şekillendiren tercihlerimizdir.. Demiştim,''Günün Sözü'' topiğinde.Ancak şunu farkettim ki,tercihlerimiz sadece kendi kaderimizi şekillendirmekle kalmıyor,evlatlarımızın,torunlarımızın kaderini de etkiliyor..:(

 

Biz öyle veya böyle,bu felaketten fazlaca etkilenmeden göçüp gideceğiz ama ne yazıkki evlatlarımız ve daha kötüsünü torunlarımız görecek,yaşayacak.Onlara bıraktığımız miras,yaşanamaz bir Dünya'dan öte birşey olmayacak.Bunun için suçlu aranması gerekiyorsa önce beni görün,sonra aynaya bakın lütfen.Hepimizin bu felakette dolaylı veya dolaysız rolümüz var.Bunların ne olduğunu bilebilecek kadar akıllısınız,ayrıntılı yazmam gerek yok diye düşünüyorum..

 

Bu yazı veya diğerleri birşeyi değiştirecek mi..?Hiç sanmıyorum.Aslında böyle bir boş gayret içersinde de değilim.Bunu üzüntümü dile getirmek olarak görün sadece.Ne yani,hemen yarın deodorant,saç spreyi kullanmayı,ozona zarar veren gazları atmosfere salan sanayinin ürettiği malları almayı kesecek misiniz.Yoksa hemen buzdolaplarınızın fişini mi çekmeyi düşünüyorsunuz.Ya da artık araba kullanmayacak,işe/eve yayan mı gideceksiniz.Mangal yakmasam da olur,ev ısınmasada battaniye ile idare ederiz mi diyeceksiniz..Çok geç..:(

 

Olur ya birgün evladım,torunum okur belki diye:

 

Böyle bir miras bıraktığımız için hepinizden özür diliyorum..:(

 

zaten üzüntülüydüm bu konuda, şimdi daha fazla, üzüldüm :(

 

insanlık olarak hepimizin teknoloji ve onun bizlere getirdiği kolaylıklardan faydalanarak hayatımızı kolaylaştırıyorken, dünyamızı kirletiyorduk... kirlettik ve çocuklarımıza hiç hoş olmayan kirlilikte bir dünya bırakıp çekip gideceğiz...

 

çok yazık ama herşeye rağmen bu kirlenmeyi yavaşlatacak, belki ihtamal olursa durduracak herhangi bir gayret mümkün olursa ben kendi adıma bunu gerçekleştireceğim....

 

Hz. Muhammet (sav) dediği gibi "kıyametin koptuğunu görseniz, elinizde bir fidan varsa onu mutlaka dikiniz" nasihati doğrultusunda yaşamaya çalışacağım...

 

sprey kullanmıyorum, kullandığım suyu tasarruflu harcıyorum, elektiriği de öyle, malesef otomobilim var ve bunu sadece çocuklarımı okula götürmek için kullanıyorum diğer zamanlarda toplu taşıma araçlarını tercih ediyorum, her sene mutlaka ağaç dikme etkinliklerine katılıyorum, şu ana kadar 50 ye yakın fidan diktim, bütün bunları söylemek aslında bir şey ifade etmiyor ama en azından gayret ediyorum, ve devam edeceğim... yetecek mi belki hayır ama yapmadım demeyeceğim... bir benim yapmamla değişmeyecek belki ama bu bir benler çoğalırsa o zaman payda büyüyecek, umuyorum ve inanıyorum ki bütün insanlar artık bu sorumlulukta pay sahibi olduklarının bilincine varırlar...

 

sevgi ve selamlarımla :clover:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

“Türkiye Kyoto’yu İmzala” imza kampanyası Kyoto Protokolü’nün yürürlüğe girişinin ikinci yılında, 16 Şubat 2007’de bir basın toplantısı ile başladı.

İmza kampanyası 2 ay sürecek ve 16 Nisan 2007 tarihinde sona erecek. Toplanan imzalar Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na teslim edilecek.

 

Bu kampanyada Türkiye’de yaşayan ve küresel ısınmadan kaygı duyan, küresel ısınmanın durdurulmasını isteyen herkesin imzasını bekliyoruz.

 

Hedefimiz en az 100 bin imza.

 

İmza kampanyası çeşitli alanlardan, aralarında sanatçıların, yazarların, akademisyenlerin, gazetecilerin, aktivistlerin de olduğu 100 kişiden oluşan ilk imzacıların duyurulmasıyla başladı.

 

İmza kampanyasına çeşitli standlarda ve internet üzerinden devam edilecektir.

 

İnternet üzerinden imza atmak çok kolay:

 

www.kyotoyuimzala.org

adresine girip isminizi bırakmanız yeterli.

 

Türkiye Kyoto’yu İmzala imza kampayasına katılın, küresel ısınmanın durdurulması için bir adım atmış olun.

 

Küresel Isınmayı Durdurun!

 

 

Ne Kömür, Ne Petrol, Ne Nükleer, Güneş, Rüzgar Bize Yeter!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.